turkey2012-turkish
turkey2012-turkish
turkey2012-turkish
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
“YAZILARIM, YAZIŞMALAR, MANŞET TARTIŞMALARI,<br />
MUHABİRLERDEN HABER VE GÖRÜNTÜ İSTEMEM<br />
‘TALİMAT’ VE ‘ÖRGÜTSEL FAALİYET’ OLARAK TANIMLANMIŞ<br />
VE ÖRGÜT YÖNETİCİLİĞİ İLE SUÇLANMAKTAYIM.”<br />
— Tayip Temel, Azadiya Welat yazı işleri müdürü<br />
teciyle ilgili veriler daha muğlak ve CPJ bu gazetecilerin<br />
tutuklanma sebeplerini araştırmaya devam ediyor.<br />
Türkiye’de şu an yaşanan durum, CPJ’nin hapisteki<br />
gazetecilerin kaydını tutmuş olduğu 27 yıl boyunca<br />
gördüğü en büyük baskı operasyonlarından biri. Basına<br />
karşı bugün yürütülmekte olan kampanyayı daha önce<br />
yine Türkiye’nin kendisi geçmişti. 1996 yılında Kürt<br />
basınına yönelik baskıların arttığı dönemde, Türkiye’de<br />
yetkililer 78 gazeteciyi doğrudan meslekleriyle bağlantılı<br />
sebeplerle gözaltına almıştı. Türkiye’nin hapis gazeteci<br />
çetelesi dünya çapında kendinden sonra gelen en baskıcı<br />
ülkelerdeki sayıları fersah fersah geçiyor. CPJ Aralık<br />
2011’de hapisteki gazetecilerin sayımını yaptığında,<br />
İran’da 42, Eritre’de 28 ve Çin’de 27 gazeteci parmaklıklar<br />
ardında tutuluyordu. CPJ’nin Türkiye’deki tutukluluklarla<br />
ilgili incelemelerine göre son iki yılda baskı daha da<br />
arttı: Tutuklu gazetecilerin üçte ikisi 2011 veya 2012’de<br />
gözaltına alınmış durumda.<br />
Türkiye’de tutuklu bulunanların yüzde yetmişten biraz<br />
fazlası yasadışı Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK) ve Kürdistan<br />
Topluluklar Birliği’nin (KCK) görüş ve faaliyetleriyle<br />
ilgili haberler yaptıkları için terör örgütüne yardım etmekle<br />
suçlanan Kürt gazetecilerden oluşuyor. Kalan tutuklu gazetecilerin<br />
neredeyse tamamı ise hükümet karşıtı komplolara<br />
karıştıkları ya da yasadışı siyasi hareketlere üye oldukları<br />
iddialarıyla karşı karşıyalar. Bazıları ise savcıların askeri<br />
darbe marifetiyle hükümeti devirmeyi amaçlayan karanlık<br />
bir komplo olarak tarif ettikleri Ergenekon çetesiyle<br />
bağlantılandırılıyor. Hükümetin teorisine göre, gazeteciler<br />
yaptıkları haberlerle toplumsal kaos yaratarak darbeye<br />
elverişli ortam hazırlamayı amaçlıyordu.<br />
Dava dosyalarını inceleyen CPJ, adil yargılama ve hukuk<br />
kurallarını ihlal eden çok sayıda unsur buldu. Gazetecilerin<br />
uzun süre tutuklu kalmaları, pratikte, onları sadece suç<br />
isnadına dayanarak ağır cezaya maruz bırakmak anlamına<br />
geliyor. Örneğin sol tandanslı Özgür Radyo’nun Genel<br />
Müdürü Füsun Erdoğan hala karar çıkmadan devam<br />
eden dava nedeniyle altı yıldır hapiste. Kürt gazetecilerin<br />
davalarında, hakimler ve kolluk görevlileri sanıkların anadilleri<br />
olan Kürtçe’de ifade vermelerine genellikle izin vermiyor.<br />
Oysa başka suçlarla yargılanan sanıklara dil desteği<br />
genellikle sağlanıyor. Savunma avukatı Özcan Kılıç, CPJ’ye<br />
“Uyuşturucu kaçakçılığı gibi davalarda çevirmen getiriyorlar<br />
ama bu tür davalar için bunu yapmıyorlar” dedi.<br />
SOL: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan muhalefete pek katlanamıyor.<br />
REUTERS<br />
İddianameler, mülakatlar ve haberlere bakıldığında,<br />
hükümetin, yetkililerce saldırgan bulunan görüşleri<br />
yayınlayan gazetecileri hapsetmeye kararlı olduğu<br />
ortaya çıkıyor. Örneğin PKK ile ilgili haber yapmak,<br />
örgüte yardımla aynı anlama geliyor. Temel haber<br />
yapma faaliyetleri -tüyo almak, habere göndermek,<br />
meslektaşlarıyla bilgi paylaşmak- bu gazeteciler için<br />
terör fiilleri olarak nitelendiriliyor. KCK temsilcilerinden<br />
hükümetin kendi güvenlik görevlilerine kadar “yanlış<br />
kişilerle” yapılan röportajlar suç delili olarak kullanılıyor.<br />
Davaların tümünde belli fikirlerin ifade edilmesi ve belli<br />
kitapların, gazetelerin ve dergilerin bulundurulması suç<br />
teşkil ediyor. İddianamelerde Orwell-vari suçlamalar yer<br />
alıyor; yani, bir gazeteci şüpheli olarak tespit ediliyor<br />
ve sonra diğer bir gazeteci de ilkiyle irtibata geçtiği için<br />
şüpheli olarak değerlendiriliyor. Ergenekon davasında<br />
hükümet bu oluşumu o denli geniş ve muğlak bir<br />
biçimde tanımlıyor ki, Ergenekon’u eleştiren Nedim<br />
Şener ve Ahmet Şık gibi tanınmış araştırmacı gazeteciler<br />
bile bu davayla bağlantılandırılabiliyor.<br />
Başbakan Erdoğan’dan bir yanıt bekleyen CPJ’ye,<br />
Türkiye’nin ABD büyükelçisi Namık Tan’dan cevap<br />
geldi. CPJ’ye Haziran ayında yazdığı mektubunda<br />
Tan, hükümetinin Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi ve<br />
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı ile müzakere<br />
ederek reformlar gerçekleştirdiğine vurgu yapıyor.<br />
Tamamı bu raporun ekinde yer alan yanıtında Tan, 2008<br />
yılında yapılan bir değişikliğe dikkat çekerek, “Türklüğe<br />
hakareti” suç sayan yasa uyarınca dava açılmasının Adalet<br />
Bakanı’nın iznine bağlandığını belirtiyor. Ayrıca Temmuz<br />
ayında Meclis’ten geçen 2012 yargı paketine de vurgu<br />
yapıyor. Yeni yasal düzenlemelerle bazı suçların cezaları<br />
azalıyor, propaganda aracı olmakla suçlanan dergilerin<br />
sansürlenmesi sona eriyor ve devlete karşı işlenen suçlarla<br />
terör suçlarını yargılayan sistemde değişiklik yapılıyor.<br />
Tan, hapisteki gazetecilerin “büyük çoğunluğunun...<br />
meslekleriyle ilgili değil, ülkemizin güvenliği ve<br />
bütünlüğüyle ilgili” suçlarla yargılandıklarını söylüyor.<br />
Her ne kadar hakkında hüküm verilmemiş tutuklular için<br />
masumiyet karinesinin geçerli olduğunu ifade etse de,<br />
Tan bu tutuklulukları basın özgürlüğünün ihlali olarak<br />
değerlendirmenin “adaletsiz ve yanlış” olacağını belirtiyor.<br />
Adalet Bakanı Sadullah Ergin de CPJ’nin görüş<br />
isteğine benzer bir şekilde karşılık verdi. Bu raporun<br />
TÜRKİYE’NİN BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ KRİZİ 9