23.10.2012 Views

turkey2012-turkish

turkey2012-turkish

turkey2012-turkish

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

“KAMUSAL VEYA SİYASAL DÜZLEMDE KÜRT KİMLİKLERİNİ YA DA<br />

KAMUSAL ALANDA KÜRTÇE KULLANILMASINI SAVUNAN KÜRTLER;<br />

KINAMA, TACİZ VE KOVUŞTURMAYLA KARŞI KARŞIYA KALDI.”<br />

— ABD Dışişleri Bakanlığı<br />

Türkiye’nin Kürt azınlığı, Ankara’nın asimilasyon<br />

çabalarına büyük bir azimle direniyor ve bunun da<br />

bedelini ödüyor. Gazeteci ve yazar Ece Temelkuran,<br />

Ocak 2012’de Beyrut’ta yayınlanan Al-Akhbar gazetesine<br />

verdiği röportajda “Kürtlere ikinci sınıf vatandaş<br />

muamelesi yapılıyor” diyor. 1984’te başlayan silahlı<br />

PKK ayaklanmasına gelen desteğin bir bölümü, ekonomik<br />

az gelişmişlik ve yoksulluktan kaynaklı; ancak<br />

PKK, Kürtlerin, devletin elinden çektiği ayrımcılık ve<br />

aşağılanma duygularına da cevap veriyor.<br />

Örgütün şiddet eylemleri ve silahlı direnişi, ordunun<br />

şiddetli tepkisiyle birlikte sorunu büyütüyor. 1984 ile<br />

2000’lerin başları arasında Güneydoğu bölgesi güvenlik<br />

güçleri ve bölgedeki köy korucuları tarafından yakıp<br />

yıkma politikasının kurbanı oldu. Güvenlik güçleri ve<br />

milisler binlerce köyü boşalttı, yüzbinlerce Kürdü yerinden<br />

etti ve sistematik olarak yargısız infazda bulundu.<br />

Hükümetin tahminlerine göre gerilla ve gerilla karşıtı<br />

operasyonların şiddet girdabında yaklaşık 44,000 asker,<br />

PKK savaşçısı ve sivil öldürüldü.<br />

2002’deki seçim zaferinin ardından AK Parti hükümeti<br />

Kürt meselesinin çözümüne önceki hükümetlerden çok<br />

daha açık gibi görünüyordu. Biraz Avrupa Birliği’nin azınlık<br />

haklarına saygı gösterilmesi gerektiği konusundaki ısrarına<br />

cevaben, biraz da İslam’da buluşma çağrısıyla, iktidar partisi<br />

uzunca bir zamandır Kürt topluluğunun varlığını inkar<br />

eden Türk etnik milliyetçiliğini gündemden düşürmeye<br />

çalıştı. Kürt dilinin kullanılmasının önündeki -başta<br />

medyada olmak üzere- engelleri azalttı. Ocak 2009’da devlet<br />

televizyonu Kürtçe yayın yapan bir kanalı, TRT 6’yı açtı.<br />

Temmuz 2009’a kadar Başbakan Recep Tayyip<br />

Erdoğan normalleşme çabalarına devam etmeye hevesli<br />

gibi duruyordu ve bu dönemde şahinlerin ekarte edilerek<br />

ılımlı Kürtlerin cesaretlendirilmesini gözeten Demokratik<br />

Açılım ya da Kürt Açılımı’nı başlattı. Hasan Cemal,<br />

Milliyet’teki köşesinde “İlk defa bir Türk hükümeti Kürt<br />

meselesine bu kadar ciddiyetle yaklaşıyor” diye yazdı.<br />

Bu yumuşama kısa ömürlü oldu. Bir dizi karmaşık<br />

sebepten dolayı – Türkiye’nin aşırı milliyetçi askeri ve<br />

yargı sitemi ile örgütün uzlaşmaz tutumu gibi- hükümet<br />

ülkenin geleneksel politikası olan isyancılara karşı<br />

savaşı kazanma politikasına geri döndü. Ağır kayıplarla<br />

sonuçlanan bir dizi PKK saldırısının yanı sıra, Aralık<br />

SOL: Hapis gazeteciler Tutuklu Gazete adlı özel ekte hikayelerini anlatıyor.<br />

REUTERS<br />

2011’de, hükümetin verdiği bilgiye göre; Türk Hava<br />

Kuvvetleri’nin Uludere’de PKK savaşçısı sanarak açtığı<br />

ateşle yanlışlıkla 34 sivili öldürmesi de bütünüyle silahlı<br />

çatışmaya geri dönüldüğünü gösteriyordu.<br />

Bu şiddet ortamında Kürt meselesinin tartışılması<br />

kaçınılmaz olarak mayın tarlasında yürümek kadar riskli<br />

bir hal aldı. ABD Dışişleri Bakanlığı 2011 ülke raporunda<br />

“Kamusal veya siyasal düzlemde Kürt kimliklerini ya da<br />

kamusal alanda Kürtçe kullanılmasını savunan Kürtler<br />

kınama, taciz ve kovuşturmayla karşı karşıya kaldı”<br />

diyordu. O yıl Türkiyeli yetkililer, Kürt politikacılarını,<br />

gazetecileri, akademisyenleri ve dernek ve sendika<br />

aktivistlerini kitlesel olarak gözaltına aldı ve onları içinde<br />

Kürdistan işçi Partisi (PKK)’nin de bulunduğu Kürt<br />

gruplarından oluşan şemsiye bir örgüt olan Kürdistan<br />

Topluluklar Birliği - (KCK) üyesi olmakla suçladı.<br />

Aslında devlet, Kürt meselesiyle çok ilgili olduğunu<br />

düşündüğü görüşlerin ifade edilmesini, terör savunuculuğu<br />

yapıldığı iddiasıyla düzenli olarak kınamakta. Hatta belli<br />

kelimelerin kullanılması bile izlenmeye başlandı: Örneğin<br />

Mayıs 2012’de Türkiye’nin en yüksek idare mahkemesi<br />

olan Danıştay, televizyonda PKK ile ilgili olarak “gerilla”<br />

kelimesinin kullanılmasını yasakladı. 2009’da CNN Türk’te<br />

yayınlanan bir programla ilgili bir mahkeme kararında<br />

“gerilla kelimesi meşru bir amaç için savaşan asiler için<br />

kullanılır. Bu kelimenin PKK üyeleri için kullanılması<br />

teröristleri ve terörü meşrulaştıracaktır” denmektedir.<br />

Ekim 2011 sonlarında savcılar işi iyice ilerleterek<br />

şiddetsizliğin, insan haklarının ve ifade özgürlüğünün<br />

önde gelen savunucularından, bağımsız yayıncı Ragıp<br />

Zarakolu’nun tutuklanmasını talep ettiler. Yasadışı KCK<br />

örgütü ile ilişkisi olmakla suçlanan Zarakolu hakkında,<br />

Mart 2012’de kabul edilen iddianamede 15 yıl hapis cezası<br />

öngören “yasadışı örgüte yardım ve yataklık” suçlaması<br />

yer alıyordu. İddianame, Zarakolu hakkında Meclis’te<br />

36 milletvekiliyle temsil edilen Barış ve Demokrasi<br />

Partisi’nin bir kurumu olan İstanbul Siyaset Akademisi’ne<br />

katılmasını konu ediyor. Zarakolu, Nisan ayında tutuksuz<br />

yargılanmak üzere serbest bırakıldı.<br />

Kürt meselesi hakkında eleştirel bir üslupla yazan bütün<br />

gazeteciler, terör örgütüne yardım ettiklerine dair<br />

şüphelere veya suçlamalara maruz kalma riskiyle karşı<br />

karşıyalar. Bu suçlamalar ne kadar ciddi? Sempatizan göz-<br />

TÜRKİYE’NİN BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ KRİZİ 21

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!