turkey2012-turkish
turkey2012-turkish
turkey2012-turkish
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanı olarak uygulamadaki<br />
bazı sorunların varlığını inkar etmeksizin tereddütsüzce<br />
vurgulamak istediğim gerçek şu ki salt habercilik<br />
faaliyetleri soruşturma yürüten yetkililerin ilgi alanı<br />
dahilinde değildir. Tutuklu veya hükümlü gazeteciler<br />
mesleki faaliyetlerinden ötürü değil cezai eylemleri<br />
nedeniyle bazı önlem ve yaptırımlara tabi olmuşlardır.<br />
Örneğin, halen terör örgütü mensubu olmak suçuyla<br />
yargılanan bir gazetecinin geçen yıl Avrupa İnsan<br />
Hakları Mahkemesi’ne yaptığı bir başvuruda, Mahkeme<br />
de bu gerçeği teyit etmiştir. Ayrıntılarına yargı no<br />
15869/09 ile ulaşılabilen bu başvuruda, mektubunuzda<br />
bahsettiğiniz iddialara bağlı olarak ileri sürülen “makul<br />
bir sebep olmadan hürriyetinden mahrum bırakılma”<br />
ve “makul sürede yargılanmama” ile ilgili şikayetler<br />
açıkça asılsız olmaları nedeniyle net bir şekilde reddedildi.<br />
Türkiye’de faaliyet gösteren “Tutuklu Gazetecilerle<br />
Dayanışma Platformu” tarafından 5 Mayıs 2012<br />
tarihinde yayımlanan 91 kişinin listesine dayanarak<br />
yaptığımız tahlil esnasında ulaştığımız sonuçları kısaca<br />
paylaşmak istiyorum:<br />
Listedeki dört (4) kişinin herhangi bir cezaevine giriş<br />
kaydı bulunmuyor. Geriye kalanlardan yirmi dört (24)<br />
kişi hükümlü ve altmış üç (63) kişi gözaltında olup tüm<br />
rakam içerisinde (91) sadece altı (6) kişi basın kartı<br />
sahibi. Listede yer alıp ciddi suçlardan hükümlü veya<br />
yargılanmakta olan gazetecilerden hiçbirinin salt gazetecilik<br />
faaliyetleri nedeniyle suçlanmadığını özellikle<br />
belirtmek isterim.<br />
Ülkemizde hapiste bulunanların arasında, gazetecilik<br />
kimlikleri ile alakalı gösterilmeye çalışılanların çoğu<br />
silahlı terör örgütü üyesi olmak, adam kaçırmak,<br />
ruhsatsız silah ve patlayıcı bulundurmak, bombalama<br />
eylemlerine katılmak ve cinayet gibi ciddi suçlar<br />
nedeniyle hürriyetlerini kaybetmişlerdir. Bu kişiler<br />
arasında hırsızlık, silahlı soygun ve sahtecilik gibi yüz<br />
kızartıcı suçlardan dolayı hüküm giymiş olanlar da<br />
mevcuttur.<br />
YUKARIDA: İstanbul silüeti.<br />
REUTERS<br />
Basın ve ifade özgürlüğü ile doğrudan ve dolaylı<br />
olarak ilgisi olmayan bu tarz hareketlere dünyada<br />
musamaha gösterecek bir hukuk modeli olduğunu<br />
sanmıyorum. Hukukun üstünlüğünün suç işlemede<br />
ayrıcalıklı zümreler oluşturmaktan apayrı olduğu çok<br />
açıktır.<br />
Suç teşkil eden fiiller, özellikle de terör eylemleri<br />
toplulukların bir arada yaşama koşullarına karşı önemli<br />
bir tehdit teşkil etmektedir. Bu tehdite boyun eğen<br />
toplulukların, basın ve ifade özgürlüğü gibi temel hak ve<br />
özgürlüklerin ayakta kalabileceği demokratik platformu<br />
koruyabileceğini kesinlikle sanmıyoruz.<br />
Kitlesel etkisi birbirinden uzak siyasi coğrafyalarda<br />
görülen terörizm son 30 yılda Türkiye’nin sıcak gündeminde<br />
olup on binlerce masum insanın hayatına<br />
mal olmuştur. Ülke, terör örgütleri dışında Türkiye’nin<br />
Asya ve Avrupa arasında geçit olması nedeniyle bu<br />
avantajdan yararlanmak isteyen uyuşturucu kaçakçıları<br />
ve sınırötesi suç örgütlerine karşı da kararlı bir savaş<br />
vermektedir. En büyük arzumuz bu mücadeleyi hukukun<br />
üstünlüğü ilkesine dayanarak temel haklara saygı<br />
çerçevesinde yürütmektir.<br />
Bu noktada, Türkiye’de özel yetkili mahkemelerin<br />
varlığından yola çıkarak bahsettiğiniz “çift taraflı yargı<br />
sistemi” tanımına karşı çıkmak durumundayım. Türk<br />
yargı sisteminin tek bir tarafta olduğunun, bunun da temel<br />
hak ve özgürlükler ekseninde halkın barış ve güvenliğini<br />
sağlamak olduğunun özellikle altını çizmek isterim.<br />
Terör ve organize suçlar gibi doğası gereği zor ve<br />
karmaşık olan suçların özel araştırma yöntemlerine<br />
tabi olması ve kovuşturmaların özel mahkemelerce<br />
yürütülmesi dünya çapında geçerliliği kabul edilmiş bir<br />
uygulamadır. Kıta Avrupası Hukuk Sistemi’nde, başta<br />
Fransa ve Almanya olmak üzere birçok ülkede bu tür<br />
suçlarla etkin bir şekilde mücadele etmek için yasal<br />
kovuşturmalara uzmanlık getirip kanunlarına birçok<br />
düzenleme dahil ettiler. Türkiye’deki tüm mahkemeler<br />
aynı yöntemsel kurallara göre işleyip aynı yargı<br />
gözetleme mekanizmasına tabidir.<br />
TÜRKİYE’NİN BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ KRİZİ 55