23.10.2012 Views

turkey2012-turkish

turkey2012-turkish

turkey2012-turkish

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

anayasal düzene karşı işlenen suçları kapsıyor. Ordunun<br />

kurduğu devlet güvenlik mahkemelerinin yerine 2005<br />

yılında kurulan bu mahkemelerin başlangıçta daha çok<br />

ilgilendikleri alan ordu dahil laik Kemalist yapı içinden<br />

yönetime karşı hazırlanan komplo iddialarıydı. Ancak<br />

mahkemelerin hüküm vermesi uzun sürmesine rağmen<br />

sanıkların yıllarca tutuklu kalması gibi uygulamalar<br />

insan hakları savunucularının şiddetli eleştirilerinin<br />

hedefi oldu. Temmuz 2012’de Meclis, giderek artan bu<br />

hoşnutsuzluk karşısında boyun eğdi ve özel mahkemelerin<br />

yetkilerini sona erdirdi; bu mahkemelerin yetkisini<br />

bölgesel ceza mahkemelerine devretti. Yine de, gazeteciler<br />

ve darbe iddiaları ya da PKK ile bağlantılı olduğu iddia<br />

edilen diğerleri bu değişiklikten etkilenmedi.<br />

Türkiye’deki Kürt gazetecilerin kaderi, tek tek<br />

bireylerden çok daha geniş konular olan siyasal şiddet<br />

ve etnik, kültürel ve ulusal kimlikler meselelerine bağlı.<br />

Ancak bu durum, Türkiye’nin sistematik bir şekilde<br />

ifade özgürlüğünü kısıtlamasını mazur göstermez.<br />

Belçika’daki Ghent Üniversitesi’nde medya hukuku<br />

profesörü olan Dirk Voorhoof, “Türkiye Kürt meselesi<br />

hakkında haber yapan medya kuruluşlarını ve gazetecileri<br />

yargılayıp mahkum ederek İnsan Hakları ve Temel<br />

Özgürlüklerin Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesini<br />

(çev-Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi) birkaç defa ihlal<br />

etmiştir” dedi. “Kürt bağımsızlık hareketine destek, hatta<br />

referans vermek, devletin ülkenin güneydoğusunda<br />

yürüttüğü askeri operasyonları eleştirmek, örgütün<br />

rolü ve eylemlerinden söz etmek ya da PKK üyeleriyle<br />

röportaj yapmak Türkiye tarafından teröre destek<br />

vermek, nefrete tahrik etmek ya da bölücü propaganda<br />

olarak değerlendiriliyor. Ancak Avrupa İnsan Hakları<br />

Mahkemesi bu tür müdahaleyi, ancak şiddeti teşvik varsa<br />

ve böylesi bir tahrikin şiddet kullanımı, silahlı direniş ya<br />

da ayaklanmaya sebep olacağı yönünde gerçek bir tehlike<br />

varsa kabul edilebilir bulmaktadır.”<br />

Demokratik bir toplum en hassas konuları bile<br />

irdeleyen, eleştirel bir basın olmadan gelişemez. Taraf<br />

gazetesi genel yayın yönetmen yardımcısı Yasemin Çongar,<br />

2012 Dünya Basın Özgürlüğü Günü münasebetiy le<br />

şunları söyledi: “Aslında her hikâye bir aynadır. İster<br />

hükümet, bürokrasi, ordu, iş dünyası, ister dinî mezhep...<br />

söz konusu olsun, ne zaman bir kurum aynadaki suretinden<br />

korkarsa -ne olduğuyla ve ne yaptığıyla ilgili gerçek<br />

onu korkutursa o kurum biz gazetecilerden hikâyenin<br />

peşini bırakmasını, bakışlarını aynadan öteye çevirmesini,<br />

kutunun içinde kalmasını ister.” Kürt meselesi bağlamında<br />

basın özgürlüğü de son tahlilde Türkiye’nin kendisini<br />

nasıl bir demokrasi ve ulus olarak gördüğüne bağlıdır. n<br />

HAPİSHANE MEKTUPLARI<br />

Aşağıda Türkiye’de hapsedilmiş dört gazetecinin<br />

yazdığı mektuplardan alıntılar var. İlk<br />

olarak bağımsız iletişim ağı Bianet tarafından 2012<br />

yılının Ocak ve Şubat aylarında yayımlandılar.<br />

Bu insanlar da düzinelerce benzeri davada olduğu<br />

gibi savcılar tarafından devlete karşı suç işlemekle<br />

itham edildiler. Okuyacağınız birinci ağızdan<br />

anlatımlar farklı bir bakış açısı sunuyor. Gazeteciler<br />

kendi kelimeleriyle geçmişlerini tanımlıyor, perspektiflerini<br />

açıklıyor ve Türk adalet sisteminin onlara<br />

nasıl davrandığını detaylandırıyor.<br />

ATEŞTEN GÖMLEK:<br />

Dicle Haber Ajansı Muhabiri Hamdiye Çiftçi<br />

Bölgede gazetecilik yapıyorsan ateşten gömleği<br />

giymişsin demektir. Her gün evden çıktığında ölüme<br />

gidermişsin gibi veda eder sana sevdiklerin. Çünkü<br />

ne olacağı hiç belli olmuyor. Faili meçhullerde de kayboluyorsun,<br />

ölümden de beter ediliyorsun... Bölgede<br />

sadece gazeteci olmak başlı başına bir sorunken hem<br />

Kürt basınında çalışıp, hem de kadın gazeteci olmak<br />

çok daha zorlu eziyet gibidir adeta.<br />

18 yaşında başlayan gazetecilik serüvenimde,<br />

yerelden başlayarak ulusal basına geçiş dönemlerinde<br />

yolunda giden her şey, Kürt basınına<br />

geçmemle değişmişti.<br />

İstenilen sipariş haberi yapıp mevcut sisteme<br />

tabi olmuyorsa, baskıyla, sindirmeyle seni yola<br />

getirme çalışmaları devreye girer, bunlar da etkili<br />

olmazsa cezaevine girersin…<br />

Ölüm tehditlerine de aldırmamayı öğrenmiştim.<br />

Herşeye rağmen çalışıyordum. Ta ki Hakkâri’de<br />

2008 yasaklı Newroz’unda kameralar karşısında<br />

kolu kırılan 14 yaşındaki Cüneyt Ertuş’un o<br />

görüntüsünü çekene kadar…<br />

Çocuğun biber gazından etkilenmemek için<br />

ağzına taktığı pembemsi bez parçasını ağzından<br />

indirip boğazını sıktılar, gözümüzün önünde<br />

inanılmaz bir işkence yapılıyordu.<br />

O anı çekmek istedik ama her gün göz göze<br />

geldiğimiz polisler “ bizlere sonra sorun çıkıyor”<br />

diyerek çekmemize izin vermediler.<br />

O görüntü karşısında artık duramadık. Gözümüzün<br />

önünde Atatürk heykelinin hemen yanında sokak<br />

ortasında küçük çocuğa p.... şerefsiz gibi hakaretler<br />

yaptılar. Çocuğun artık ağlamaktan sesi çıkmıyordu.<br />

Küçük masum gözlerinden süzülen yaşlar pembemsi<br />

yanaklarında kirli lekeler oluşturmuştu. Polisin elinde<br />

bize bakıyordu, “Beni kurtarın” diye isyan ediyordu.<br />

TÜRKİYE’NİN BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ KRİZİ 23

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!