dünden bugüne kıbrıs
dünden bugüne kıbrıs
dünden bugüne kıbrıs
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
c. Türk ve Rum toplumları kendi iç işlerini bağımsız olarak yürüteceklerdi. Vergiden<br />
harcamaya, polisten eğitime kadar ayrılmıştı.<br />
d. Türk Cumhurbaşkanı yardımcısının "veto hakkı" vardı.<br />
e. Savunma, üç ülkenin güvencesi altında idi. Cumhuriyet sınırlar içinde Türkiye'nin ve<br />
Yunanistan'nın birlikleri (alay) bulunacaktı.<br />
f. Zürih ve Londra antlaşmalarının ve Anayasa'nın işlerliği konusunda Türkiye, Yunanistan ve<br />
İngiltere'nin "garantörlük" hakları konulmuştu. Örneğin Türkiye, anlaşmaların hükümlerinin<br />
"ihlâl" edildiği kanısına varırsa, tek başına "müdahale etme hakkına" sahipti.<br />
Başlıcaları yukarıda belirtilen hükümler de gösteriyor ki bu Cumhuriyet ne üniter, ne de<br />
bağımsız bir Cumhuriyetti. Üç devletin ve iki halkın egemenliği " paylaştığını" görüyoruz.<br />
İngiliz idaresi (egemenliği) altında bulunan Kıbrıs adası, Dr.Andrew Mango'nun da belirttiği<br />
gibi, İngilizlerin çekilmesi sonucu "Türkiye'nin ve Yunanistan'ın egemenliği de kabul<br />
edilerek, iki halka yerel özerklik sağlanan bir konuma" getirilmişti.<br />
1878'de İngiliz yönetimine bırakılan adada o tarihten beri hem İngiliz yönetimleri, hem de<br />
Rumlar tarafından baskı altında tutulan ve ezilen Kıbrıs Türkleri bu anlaşmalarla ilk defa<br />
kendi yaşama ve gelişme ortamını sağlayacak "dengeli bir yapıya" kavuşuyorlardı. Ve en<br />
önemlisi, Lonra ve Zürih anlaşmaları ile Türkiye'nin Kıbrıs üzerindeki hakları uluslararası<br />
antlaşmalarla kabul edilmiş oluyordu.<br />
Politik, mali, ekonomik, askeri ve kültürel güvenceler getiriliyordu. Kıbrıs Türk halkı<br />
anlaşmadan memnundu. Türkiye de hem Kıbrıs Türkleri'nin güvence altına alınmış<br />
olmasından, hem de Kıbrıs üzerinde Türkiye'nin haklarının kabul edilmiş olmasından<br />
hoşnuttu.<br />
Bu antlaşmalarla, Kıbrıs adası üzerinde Türkiye ve Yunanistan arasında "denge"<br />
sağlanıyordu. Kıbrıs Türk halkını o güne kadar ezen, onların yaşama haklarını ortadan<br />
kaldıran saldırılar artık olmayacaktı. Enosis yolu da kapanmış oluyordu.<br />
Antlaşmalardan İngiltere de memnundu; Üs bölgeleri bazı tesisler İngiliz toprağı sayılmıştı.<br />
Öte yandan İngiliz yönetiminin de baş ağrıları ve kanlı iç çatışmalar sona erecekti.<br />
Cumhuriyet'in başkanı Başpiskopos Makarios, başkan yardımcısı (muavini) ise Dr.Fazıl<br />
Küçük oldu.<br />
2) Antlaşmalardan Mutlu Olmayan Taraf; Enosisçiler ve Kilise<br />
Rumlar yıllardır Enosis peşindeydiler. EOKA, adayı "Türklerden temizlemek ve Enosis'i<br />
gerçekleştirmek için" kurulmuştu. Ortodoks Kilisesi ise hem Türk düşmanlığının, hem de<br />
Enosis'in yıllardır öncülüğünü yapıyordu.<br />
Kıbrıs'ı Helenleştirmek amacını yıllardır sürdüren Başpiskopos Makarios ise antlaşmaları,<br />
istemeye istemeye imzalamıştı. O günlerdeki uluslararası soğuk savaş konjonktürü içinde,