29.09.2013 Views

dünden bugüne kıbrıs

dünden bugüne kıbrıs

dünden bugüne kıbrıs

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Türkiye, Yunanistan, GKRY ve KKTC, birbirleri ile bütünleşmiş olarak yaşarlardı. Ancak<br />

AB böyle düşünmüyordu.<br />

AB'nin Kıbrıs politikası, AB'nin Türkiye politakasını da bir "turnusol kağıdı" gibi açığa<br />

çıkarmaktadır. AB'nin ısrarla, "adada iki devlet yoktur" demesinin arkasında bu yatmaktadır.<br />

5) Eski Yugoslavya, Eski Çekoslavakya ve<br />

Kıbrıs'taki Devletler<br />

AB ısrarla "Kıbrıs'ın bölünmesine karşıdır" Oysa 1960'da kurulan cumhuriyet, iki halkın<br />

haklarını "ayrı ayrı kabul eden", Türkiye ve Yunanistan'a (anavatanlara) ada üzerinde<br />

garantörlük ve asker bulundurma hakkı tanıyan, kendine özgü bir yapılanma gösterir.<br />

1990 sonrası yeni dünya oluşumunda Çekoslovakya Çek Cumhuriyeti ve Slovakya olarak<br />

ikiye ayrıldı. Eski Yugoslavya'dan Hırvatista'nın, Slovenya'nın, Makadonya'nın ayrılmasını ve<br />

bağımsız devletler kurmalarını Almanya başta olmak üzere teşvik ettiler.<br />

Kıbrıs'ta ise zaten, iki ayrı coğrafyada iki ayrı halkın fiilen kurdukları ve bütün devlet<br />

sistemleri ile demokrasinin işlediği oluşumu kabul etmemekle Avrupa Birliği, kendi<br />

uygulamalarına da ters düşmektedir.<br />

Bunun nedeni ise çok açıktır; AB Kıbrıs'ı, Türkiye'den "kopararak ", Rum egemenliği altında<br />

bir bütün olarak AB'ye dahil etmek istemektedir. Bu nedenle Doğu Avrupa'da, eski<br />

Yugoslavya'da izlediği politikanın tam tersini Kıbrıs'ta izlemektedir.<br />

Ve AB çevreleri, bu çifte standartı açıklayamamaktadır. Brüksel'den Kıbrıs'a ilişkin<br />

açıklamalar çok ilginçtir.<br />

a. 1995 yılının şubat ayında AB Komisyon Başkanlığı, "Kıbrıs artık AB'nin ilgi alanı<br />

içindedir. Biz Kıbrıs'ı, geleceğin A.B.nin sınırları içinde görüyoruz, bundan sonra ada ile<br />

ilişkilerimiz sürecektir" diyordu.<br />

Bu açıklama ile Brüksel, "Kıbrıs adasının sahibi olacağını" söylemeye çalışıyordu. Oysa<br />

ortada uluslararası anlaşmalar vardı; B.M.çerçevesinde Türk ve Rum tarafları arasında<br />

yürütülen görüşmeler vardı. AB açık açık, "ben öyle istediğim için öyle olacak" demeye<br />

başlamıştı. Yeni Dünya Düzeni'nin "bir büyüğü olarak" koşul dayatıyordu.<br />

b. Cumhurbaşkanı R.Denktaş ve KKTC hükümeti yetkilileri ile görüşmeye gelen AB<br />

temsilcileri, "Bize hukuktan ve anlaşmalardan söz etmeyin, biz size AB'nin siyasal<br />

yaklaşımını ve yapmak istediklerini söylüyoruz" diyorlardı. AB'nin dış ilişkilerden sorumlu<br />

yöneticisi Van der Broeke Cumhurbaşkanı R.Denktaş'a, "Bize hukuki argümanlar<br />

göstermeyin bu siyasi bir hadisedir, ve AB olaya böyle bakıyor" diyebiliyordu. Bir<br />

görüşmemizde R.Denktaş bu olayı bana anlatmıştı.<br />

Çok ilginçtir; AB KKTC'ye karşı "hukuk tanımayan bir yaklaşım içindeydi ve orman kanunu<br />

uygulamak istiyordu". AB KKTC'nin Zurih ve Londra anlaşmalarından kaynaklanan haklarını<br />

tanımadığını ilân ediyordu. Buna karşılık aynı anlaşmalardan yararlanan, üstelik 1963'te silâh

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!