29.09.2013 Views

dünden bugüne kıbrıs

dünden bugüne kıbrıs

dünden bugüne kıbrıs

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

sahip bir taraf olsa bile", AB içindeki konumu farklı olacaktır.Türk tarafının, "konfederasyonu<br />

oluşturan egemen taraflardan birisi olması", Türk tarafına, AB içindeki siyasal yapılanma<br />

sisteminde, "herhangi bir tam üye gibi, AB mekanizmaları içinde bağmsız hareket etme, yetki<br />

kullanma olanağı sağlamaz". AB sistemini içtihatlarla yürüten organlar ve birimler şunlardır.<br />

* AB Parlamentosu<br />

* AB Bakanlar Konseyi<br />

* AB Komisyonu<br />

* Ve tam üye bulunan "ülkeler"<br />

Türk tarafı "konfederasyonun egemenliği bulunan bir tarafı" konumundadır. Bağımsız bir<br />

devlet değildir. Türk tarafı bağımsız olarak oy kullanamaz, veto hakkı yoktur. Örneğin,<br />

Belçika içindeki Valon veya Flamanların konumundadır.<br />

AB, "ev içi işlerini" içtihatlarla (organların aldıkları kararlarla) yürüttüğü için AB organları,<br />

konfederasyon içindeki bir taraf aleyhine, "yeni kararlar" alabilir. AB'ye konfederasyon<br />

olarak girişte, Türk tarafına ve Türkiye'ye "güvenceler" verilmiş olsa bile, bu güvenceler<br />

"uluslararası anlaşma" niteliği taşıyamaz. Çünkü AB ilerde şöyle diyebilir;<br />

"Bu benim evimin içindeki bir hadisedir. Bu konfederasyonun iki ayağı da AB egemenlik<br />

(tasarruf) alanı içindedir. Yeni bir karar aldım ve şöyle değişiklik yaptım" diyebilir<br />

Bu sistem Türkiye AB gümrük birliği sürecinde işletildi; AB 1995'de Türkiye ile malî yardım<br />

konusunda bir belge imzaladı. Ve bu belge ile Türkiye'ye yardım taahhüdü altına girdi.<br />

Hemen arkasından da; "Ne yapayım, içerdeki bir ülke (Yunanistan) bu paranın verilmesini<br />

veto etti, parayı veremem, benim sistemim böyle çalışıyor" dedi.<br />

Aynı şey, Türk tarafına ve Türkiye'ye "verilebilecek güvenceler" için de geçerli olacaktır".<br />

''Güvence var ama üyemiz bu güvencenin çalıştırılmasını veto etti" diyebilir. Buna bile gerek<br />

kalmadan, yetkili organları güvenceyi kaldıran başka bir karar alabilir. AB'nin gerekçesi ise;<br />

"Bu benim iç sorunumdur. İç sorunlarda organlar her türlü karar alabilirler, AB'de işler<br />

kararlarla (içtihatlarla) yürür" diyebilir.<br />

AB bunu dediği zaman da, kendi sistemi içinde "hukuken haklıdır". Aynen Türkiye'ye, altında<br />

imzası bulunan yardımı vermemesi gibi.<br />

Federasyon formülü; Türk ve Rum tarafları konfederasyon yerine federasyon çatısı altında<br />

AB'ye giriyorsa, bu da ikinci durumu meydana getirir. Burada tarafların "egmenlik hakları" da<br />

yoktur. Taraflar topluluk (cemaat) konumundadırlar. İki tarafın aralarında anlaştıkları<br />

"federasyon formülü" çok dengeli, iki tarafın karşılıklı çıkarlarını koruyan bir biçimde<br />

bulunabilir. Ancak bu federasyon AB içine girince durum değişir. Örneğin, "Rumlar biz bu<br />

federasyonda çoğunluğu oluşturuyoruz, çoğulcu ve üniter bir yapı kuruyoruz" diye<br />

dayattıkları zaman;<br />

Rumların artık 1963'te yaptıkları gibi, bu işi zorla ve silâh yolu ile gerçekleştirmelerine de<br />

gerek kalmayacaktır. AB organlarının ve Kıbrıs federasyonunun oluşturan bir tarafın (Rum<br />

tarafı) isteği ile bu amaca kolayca ulaşılır ve federasyonun bir tarafı olan Kıbrıslı Türkler,

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!