geçmiş zaman olur ki 42 Kamil Büyüker PARA TARİHİ YAZMAYA DEVAM EDİYOR Yeryüzü kurulalı beri üzerine savaşlar yapılan, birçok ihtilafa sebep olan para hakkında ne biliyoruz? Tarihini layıkıyla bilmesek de para hâlâ tarih yazmaya ve tarihi şekillendirmeye devam ediyor.
Hayatın idamesi için olmazsa olmaz araçlardan birisi şüphesiz paradır. Ancak para araç olmaktan çıkıp amaç olmaya başladığı zaman çoğunlukla ihtilafa, kargaşa ve kavgalara; hatta savaşlara neden olabilmektedir. O zaman paraya hak ettiği değeri vermekten başka çıkar yolumuz kalmıyor. Elimizdekinin kıymetini bilmeli, Kur’an’ın öngördüğü şu öğüde de kulak vermeliyiz: “Eli sıkı olma, büsbütün eli açık da olma. Sonra kınanır ve çaresiz kalırsın.” (İsra, 29.) Çevremizde paraya ram ve esir olmuş sayısız insan görürüz. O zaman “İnsanların yaptığı paralar kadar, paraların şekillendirdiği insanlar da vardır” sözü tam da yerini bulmaktadır. Hatta ve hatta kimi şarkıların nağmelerinde “Varlığı bir dert yokluğu yara” şeklinde ifadeler de geçer. Peki, belki de yeryüzü kurulalı beri üzerinde savaşlar yapılan, birçok ihtilafa sebep olan para hakkında ne biliyoruz? Tarihini layıkıyla bilmesek de para hâlâ tarih yazmaya ve tarihi şekillendirmeye devam ediyor. Bu değiştirici ve dönüştürücü etkisinden hareketle biz de paranın tarihine kısaca bir göz atalım. Paranın ilkleri Sözlükte “parça, gümüş parçası” anlamındaki Farsça “pâre”den gelen kelime, genel olarak bütün ödeme araçlarını ifade eden bir genişlik kazanmıştır. Tarihteki ilk madenî para basımının MÖ. VII. Yüzyılda Anadolu’da Lidyalılar tarafından yapıldığı bilinmektedir. Tarihteki ilk madenî para olma özelliği taşıyan Lidya parası, darp suretiyle basılmıştır. Sabit bir alt kalıp üzerine konan madeni pula hareketli bir üst kalıp yerleştirerek, bir çekiçle vurmak suretiyle darp gerçekleştirilmiştir. Tarihteki ilk madenî para basım yerinin Anadolu olması özellikle uygarlık gelişiminin göstergesi olarak oldukça önemlidir. Anadolu bu üstünlüğünü sürekli devam ettirmiştir. Dünyanın ilk büyük darphanesi ise Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul Simkeşhane’de kurulmuştur. (İbrahim Artuk, “Nümismatik İlmi ve Faydalarına Kısa Bir Bakış”, Türk Nümismatik Derneği Bülteni, Bülten No. 9, İstanbul, 1982, s.10.) Tarihî kayıtlara göre, MÖ.118 yılında Çinliler deri para kullanmışlardır. İlk kâğıt para ise MS. 806 yılında yine Çin’de ortaya çıkmıştır. Araplarda ise Bizans’ın altın parası olan dinar, hem İslamiyet öncesinde hem de sonrasında kullanılmıştır. Dinar, Hıristiyanlık sembollerinden kademeli şekilde arındırılarak Müslümanlarca bir müddet daha basıldı. İlk İslam dinarı, para sistemini esaslı biçimde düzenleyen Emevi Halifesi Abdülmelik b. Mervan zamanında Hicri 77 (696) yılında çıkarıldı. Dinarın yanında İran’ın gümüş dirhemleri de bir süre kullanıldı. Sasani dirhemleri Hz. Ömer döneminde basıldı ve üzerlerindeki İslam dışı motifler yerlerini yavaş yavaş İslami simge ve ibarelere bıraktı. İlk İslam dirhemini altın ve bakır sikkede olduğu gibi Abdülmelik b. Mervan çıkardı. Osmanlı’da paranın tarihi Osmanlı Devleti, devraldığı coğrafyada kendisinden önce hükümran olan devletlerin çıkardığı madeni paraları (sikke) kullanmayı sürdürdü. İlk Osmanlı sikkesinin Osman Bey zamanında basıldığı konusu tartışmalıdır. Genel kabul, 1326 yılında Orhan Bey adına kestirilen akçenin ilk Osmanlı parası olduğu yönündedir. İlk paralar Bursa ve Edirne’de darp edildi. Osmanlı Devleti’nde darphaneler iltizam sistemiyle üçer yıllığına özel kişilere ihale edilir, ihale edilmediği takdirde emaneten bir kamu görevlisi tarafından yönetilirdi. Paraların ayarını ve içlerindeki değerli maden miktarını “sâhib-i ayâr” denilen bir görevli denetlerdi. Osmanlılar, Selçuklular ve Anadolu beylikleri gibi altın ve gümüşün ülkeye girişini teşvik edip vergiden muaf tutarken, sıkıntı çekilmemesi için ihracına sınırlamalar getirip yasakladı. Tahta geçen her padişah sikkeyi kendi adına bastırırdı. Akçe, Fatih Sultan Mehmet devrine (1451- 1481) kadar genel itibariyle değerini korudu. 16. yüzyılın ikinci yarısından itibaren kuruş denilen yabancı iri gümüş sikkeler Osmanlı piyasalarına girmeye başladı. 17. Yüzyılın ortalarında ise para, arz talebi karşılayamayınca Avrupalı tüccarlar yabancı mağşuş sikkeleri Osmanlı piyasalarına taşıdı. 17. Yüzyılda sınırlı miktarda bakır sikke basıldı; ancak savaşları finanse edebilmek, hazinenin açıklarını kapatabilmek, altın ve gümüşün karşılamadığı para arzını ikmal etmek amacıyla 1688’de bol miktarda mankur/ mangır veya pul denilen bakır paralar çıkarıldı. 17. Yüzyılın sonlarına doğru yapılan bir düzenlemeyle para, akçenin yerine Osmanlı para birimi hâline geldi. 1 para=3 akçe, 1 kuruş=40 para ölçüsü getirilen bu sistemdeki ilk gümüş kuruş 1690 yılında basıldı. Osmanlının son para tecrübesi 1840’ta karşılıksız olarak basılan ve ilk Osmanlı kâğıt parası olan ‘kâime’dir. Bu tarihten itibaren kâime zaman zaman piyasadan çekilse de 1928’e kadar gündemde kaldı. 5 Aralık 1927’de Cumhuriyet’in ilk kâğıt paralarının tedavüle girmesiyle birlikte altı ay içerisinde piyasadan çekildi. (DİA, Ali Akyıldız, C. 34, s.164-166.)