You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
HAYAT<br />
Beate ve<br />
Asrın Davası<br />
oucuncu@igmg.org<br />
Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ın İçinde Gizlidir ❬ 13 ❭ Temmuz · Juli 2013 · Şaban 1434<br />
❬<br />
Oğuz ÜÇÜNCÜ<br />
dosya<br />
Panayır havasından kurtarılıp normal bir hukuki<br />
sürece dönüştürülmesi gereken davada,<br />
işlenen planlı cinayetler, on insanın katledilmesinin<br />
failleri ve maktül ailelerine verilen<br />
eziyete yol açanlar açığa çıkarılmalı ve dava<br />
“eksiksiz” olarak aydınlığa kavuşturulmalıdır.<br />
E<br />
vet, ben de Nazi terörü<br />
davasının Münih’deki<br />
açılışında bulundum.<br />
Ama hayır, Beate<br />
Zschäpe hiç de canavara benzemiyordu.”<br />
Artık 140 karakterle<br />
kendi izlenimlerini Twitter’de<br />
ifade ederek her şeyi söylediğine<br />
inanmak çok kolay gibi görünüyor.<br />
Ama gerçekten de şirin<br />
giysiler giyen, düzgün makyajlı<br />
ve saçları kusursuzca yapılmış<br />
zarif bir kadın, boğucu, havasız<br />
ve insanlarla dolu, tıklım tıklım<br />
bir duruşma salonuna girdiğinde,<br />
insan onun mahkeme katiplerinden<br />
biri olduğunu düşünebilirdi.<br />
Beate, eli kelepçesiz,<br />
ayağı kelepçesiz, mahkum kıyafeti<br />
giydirilmemiş ve kurşun geçirmez<br />
kafese sokulmadan vekilleri<br />
arasında duruyordu. Ve<br />
bu kişinin, güvenlik kurumlarındaki<br />
“arkadaş ve yardımcılarımız”<br />
tarafından farkedilmeden,<br />
yaklaşık on yıl boyunca cinayet<br />
işleyerek ve soygun yaparak<br />
ülkemizde cirit atan bir terör<br />
örgütünün geriye kalan tek<br />
sağ üyesi olduğuna dair hiçbir<br />
“gerçek” emare bulunmuyordu.<br />
Fakat “gerçekdışı” bir görünüm<br />
sergileyen sadece sanığın tarzı<br />
değildi. Kermes, ya da hukukçuların<br />
deyişiyle duruşmada,<br />
bir bütün olarak değerlendirildiğinde,<br />
zaman zaman gerçeküstü<br />
bir hâl alıyordu.<br />
Duruşmanın yapılacağı salona<br />
giderken ilk olarak göze çarpan,<br />
mahkeme binasının önünde<br />
gösterici ve seyircilerden çok<br />
daha fazla gazeteci ve muhabirin<br />
bulunması oldu. Medya,<br />
mensupları ile her yeri sarmalıyordu:<br />
Sadece sağdan ya da soldan,<br />
problemsiz geçmeleri<br />
mümkün iken yaygara kopartıp<br />
barikatları geçmeye çalışan göstericiler,<br />
vekiller, mağdur avukatları,<br />
mağdur yakınları, siyasetçiler,<br />
parti yetkilileri ve kamuoyunca<br />
tanınan önemli<br />
ve/veya önemsiz diğer kişiler.<br />
Canlı yayıncılardan oluşan ormanın<br />
içinden yol bulup geçtikten<br />
sonra, örneğin Türkiye<br />
Büyük Millet Meclisi üyeleri,<br />
büyükelçi ve konsolosluk personelleri,<br />
bölgenin Neo Nazi liderleri<br />
ve meraklı seyircilerle<br />
birlikte özel hazırlanmış bekleme<br />
çadırında kuyrukta beklemek<br />
gerekiyordu. Baverya’dan<br />
çiftçi ve koyu CSU seçmeni ile<br />
solcu demiryolları işçileri, giriş<br />
için sanki sonu gelmeyen bekleyiş<br />
esnasında en asli Baverya şivesiyle<br />
karşılıklı olarak birbilerini<br />
ırkçılık ve hainlikle itham<br />
ederken, Nazilerin ise sessiz<br />
durmalarını izlemek antropolojik<br />
açıdan ilginçti. Yetişkin insanların,<br />
girişteki sıkı kontrolden<br />
geçtikten sonra seyirci tribünlerinin<br />
camlarına burunlarını<br />
yapıştırarak sanıklardan görüntü<br />
almaya çalışmaları ise oldukça<br />
komikti. Ön sıralarda<br />
boşalan yerleri ele geçirmek için<br />
yapılan mücadele de, çocukların<br />
yaş günlerinde oynanan<br />
“Kudüs yolculuğu” oyunundaki<br />
sandalye kapması çabalarına<br />
benziyordu.<br />
Duruşma salonunda bulunan<br />
güvenlik görevlileri, seyircilere<br />
sürekli yerlerine oturmalarını<br />
emretmek zorundaydı.<br />
Hatta bazıları, kuvvetten düşmeden<br />
aşağıdaki “arenada” olan<br />
bitenleri dikkatle izleyebilmek<br />
için yanlarında erzak dahi getirmişlerdi.<br />
Ancak buna rağmen<br />
davada, daha hakimin taraflı olduğu<br />
gerekçesiyle red dilekçeleri<br />
okunurken bile birçok ziyaretçinin<br />
göz kapakları kapamamak<br />
için güçlükle direniyordu.<br />
NSU kompleksinin en sonunda<br />
hukuki işleme alınması<br />
üzere başlayan süreç, basın ve<br />
medyanın takdim ettiği yüzyılın<br />
davası olmaktan ziyade bir<br />
panayır havasına bürünmüştü.<br />
Umut edilir ki, yargılama süreci,<br />
bir an evvel “normal bir havaya’’<br />
kavuşur ve Zschäpe’yi<br />
pek sempatik göstermeye çalışan<br />
imaj tasarımcılarının gösteri<br />
alanına dönüşmez. Nitekim<br />
işlenen planlı cinayetler, on insanın<br />
katledilmesinin failleri ve<br />
maktül ailelerine verilen eziyetin<br />
müsebbipleri, “eksiksiz” olarak<br />
açığa çıkarılmalı ve dava aydınlığa<br />
kavuşturulmalıdır. Aynı<br />
zamanda bu dava, şiddete hazır,<br />
aşırı sağcı çevrelerin aralarındaki<br />
ilişki ağlarını ve Almanya’nın<br />
güvenlik yapısıyla olan bağlantılarını<br />
ifşa ederek artık “global”<br />
diyebileceğimiz beklentileri<br />
karşılamalıdır.<br />
Bir eyalet yüksek mahkemesinin<br />
böyle bir beklentiyi yerine<br />
getirip getiremeyeceği sorusunu<br />
şimdilik bir kenara bıraksak bile,<br />
hukuk devleti duyguların<br />
alabildiğine işin içinde olduğu<br />
bir ortamdan ve söz gelimi<br />
“halkın öfkesinden” etkilenmemelidir<br />
elbette. Ancak NSU<br />
olayını aydınlatmada çuvallayan<br />
devlet birimlerine karşı doğan<br />
güvensizlik ortamından hareketle<br />
kamuoyunun mahkeme<br />
süreci ile ilgili, “gözlerimiz üzerinizdedir”<br />
hassasiyeti de anlayışla<br />
karşılanmalıdır.<br />
İstanbul Şehir Üniversitesi<br />
Köln’de MÜSİAD’a Misafir Oldu<br />
Bir vakıf üniversitesi olan İstanbul Şehir Üniversitesi<br />
Köln’de tanıtıldı. Müstakil Sanayici<br />
ve İşadamları Derneği MÜSİAD NRW’nin<br />
ornize ettiği programa katılarak üniversiteyi tanıtan<br />
rektör yardımcısı Prof. Dr. Coşkun Çakır yeni Türkiye’nin<br />
üniversitelerinin de farklı olacağı, Türk üniversitelerinin<br />
artık uluslararası öğrenciye büyük<br />
önem verdiklerinin altını çizdi. Amerika Birleşik<br />
Devletleri (ABD), Avusturalya ve Kanada gibi ülkelerin<br />
10 binlerce uluslararası öğrenci çekerek buradan<br />
10 milyonlarca dolar gelir elde ettiğine dikkat<br />
çeken Prof. Dr. Çakır, “Yeni Türkiye mutlaka bir şeyler<br />
yapmalı, yapmazsa yolda kalacak. Türkiye’ye gelen<br />
uluslararası öğrenci sayısı 32 bin’e ulaştı, 2015<br />
yılı için hedef ise 100 bin” dedi. İstanbul Şehir Üniversitesi’nin<br />
temellerinin 1986’oda kurulan Bilim ve<br />
Sanat Vakfı ile atıldığını, dört araştırma merkezi ile<br />
iki yayınevi olan vakfın adeta alternatif üniversite<br />
görevi gördüğünü bildiren Çakır, 2008 yılında ise<br />
üniversitenin kurulduğunu ve bu yıl ilk mezunlarını<br />
verecğini kaydetti. Başarılarına dikkat çeken Prof.<br />
Dr. Çakır, “Sosyal bilim alanıdan ilk dörde, mühendislik<br />
alanında ilk 10’a girdi. Üniversitemize duyulan<br />
güvende elbette, arkasında Ülker gibi kuruluşların,<br />
Bilim ve Sanat Vakfı’nın olmasının da etkisi var.<br />
Genelde muhafazakar kesimin ağırlıkta olduğu üniversite<br />
olarak biliniyoruz ama asıl herkesin özgürce<br />
yazdığı bir üniversite olarak bilinmek istiyoruz. Şu<br />
an 1800 civarında öğrencimiz var. İki dilde hazırlık<br />
sınıfı eğitimi ve üç dilde eğitim veren bir üniversiteyiz.<br />
İngilizce ve Arapça eğitim veren İslami İlimler<br />
Fakültemiz, Mühendislik ve Doğa Bilimleri, İletişim,<br />
İşletme ve Yönetim, İnsan ve Toplum Bilimi fakültelerimiz<br />
var. 10 master bir doktora programımız<br />
var” dedi. Hedeflerini aktaran Çakır, “Üniversitemizin<br />
en temel hedeflerinden biri uluslararası bir üniversite<br />
olmak, bunun için İngilizce eğitim veriyoruz.<br />
43 farklı ülkeden, yüzde 12 oranında uluslararası öğrencimiz<br />
var, hedefimiz yüzde 25” dedi. YÖK’e eleştiriler<br />
de yapan Çakır, “YÖK çok yanlış bir kararla<br />
YÇS’yi kaldırdı. Ancak 2 yıldır Türk öğrenciler de<br />
yurt dışında lise okumuşsa yabancı öğrenci kapsamına<br />
girebiliyor. Ama tabiat boşluk kabul etmiyor, şimdi<br />
üniversiteler kendi YÇS’lerini yapıyor. Yurt Dışı<br />
Türkler Başkanlığı üzerinden öğrenci kabülü var.<br />
Ama başvuru sayısı 50 bine çıktığı halde sadece 3 bini<br />
kabul edildi. Türk üniversitelerinin eğitim kalitelerini<br />
arttırmalarının yolu eğitim kalitesini yükseltmekten<br />
geçiyor” dedi.