28.12.2014 Views

KURDISTANPRESS SAYI 1

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

SÖZ HALKA KARAR HALKA YETKİ HALKA İKTİDAR HALKA<br />

12 Eylül darbesi sürgündeki devrimci politik güçler<br />

üzerinde değişik etkiler yarattı. Kürdistan Press’in yayın'programı<br />

içinde bu politik güçlerle görüşmeler<br />

yapmayı,süreci ve içinde bulunulan durumu değerlendirmeyi<br />

planlamıştık. Görüşmeleri sürdüreceğiz<br />

‘ ‘Faşizme Karşı Birleşik Direniş Cephesini ’ ’ bugün<br />

nasıl değerlendiriyorsunuz<br />

— Cephe olayı, parti olayı gibi stratejik bir olaydır.<br />

Sınıflar mücadelesinin en düşük anında, kitlelerin<br />

apolitikleştiği, devrim güçlerinin kendi aralarındaki<br />

bağlarının zayıfladığı, siyasi önderliğin yenildiği ve<br />

emekçi halk güçleri ile bağlarının koptuğu, içinde<br />

bulunan koşuların devrim güçleri aleyhine psikolojik<br />

bir ortam yarattığı dönemlerde, cephe boyutundaki<br />

siyasal bir girişim onun içeriğinin boşaltılmasına<br />

hizmet eder. Onun stratejik öneminin<br />

prestij kayıbına neden olur Kısaca yaşanılan sürecin<br />

ürünü cephe değil, toparlanma ve "devrimci<br />

bir hareketin” yaratılması süreci olması gerekirdi.<br />

Böyle “ yenilği” dönemlerinde “tepedeki” cephelerin,<br />

siyasal açmazların tepki niteliğindeki bir ürünü<br />

olma özelliğinin ötesinde bir anlamı yoktur, olamazdı<br />

da.<br />

Devrimci Yol Avrupa pratiğinde sarsıntı geçirdi.<br />

Sonrada iki temel görüş ortaya çıktı. Bu sarsıntının<br />

politik ve ideolojik boyutunu kısaca açıklıyabilir<br />

misiniz . ıg<br />

— Evet, hareketimiz içinde<br />

başlayan tartışma, -<br />

farklı düşüncelerinde olmasıyla<br />

birlikte- iki temel<br />

görüşün ortaya çıkmasına<br />

neden oldu. Avrupa<br />

zeminindeki adlandırılmaları<br />

ile “ Devrimci İşçi”<br />

ve “ Göçmen” hareketi.<br />

Türkiye alanında ise<br />

“ Devrimci Yol” ve “ Dönüşümcüler”. Böyle adlandırdığımızda<br />

görülüyor ki, tartışmalar salt Avrupa1<br />

daki örgütlenme ile sınırlı olmamaktadır. Tartışmanın<br />

temel alanı “ Marksizm-LeninizrrY’e ilişkindi.<br />

Genelindeki bu tartışma iki farklı iki dünya görüşünün,<br />

dünya ve Türkiye’ye ilişkin perspektiflerinin,<br />

yorumlayışlarının, daha özelde ise, Devlet,Demokrasi,<br />

Devrim, Örgüt, Mücadele, sınıfa ilişkin<br />

tartışmalardı.<br />

Tüm bu alanlarda köklü ideolojik ve siyasal farklılıklarımız<br />

olduğu ortaya çıktı. Elbetteki böyle bir<br />

yazıda bu ayrılıklarımızın<br />

boyutunu açmak olanaklı<br />

değil. Kısaca söylemek<br />

gerekirse, hareketimiz<br />

içine “Avrupa Komü-<br />

nizmi” nin mirasının<br />

taşınmak istendiği gerçeği<br />

açığa çıktı. Sonuçta<br />

o<br />

ideolojik-politik ve örgütsel olmak üzere<br />

sınıf mücadelesinin değişik alanlarında<br />

bir dizi görevin kordineli. olarak yerine<br />

getirilmesi, emekçi halk kitlelerinin bağımsız<br />

siyasal eylemliğini yönlendirip,<br />

faşizmi yıkma ve demokratik halk devrimini<br />

gerçekleşitirme görevine tabi kılmaktır.<br />

Böyle bir perspektifle ele alındığında,<br />

Devrimci İşçi Türkiye’ye ilişkin<br />

dayanışma görevi ile yurtdışına ilişkin<br />

çalışmalarını bir bütünlük içinde ele<br />

alacaktır. Elbetteki bu tesbiti yaparken<br />

Türkiye devrimci hareketini yurtdışında<br />

oluşturma ya da yönlendirme gibi bir<br />

mirasla saçmalıktan birlikte söz Avru­<br />

etmiyoruz. Türkiye’de<br />

pa’da bir “ Göçmen” hareketi<br />

oluştu.<br />

(Dnümüzdeki dönemde neler olabilir Devrimci İşçi<br />

’nin politik çizgisi ne olacak<br />

— Önümüzdeki dönem bizim için, “ Devrimci bir<br />

hareketi” yaratma süreci olacaktır. Bunun anlamı<br />

yaşamın değişik alanlarında ortaya çıkan<br />

gelişen her şeyin bizi ilgilendirdiğini, ve<br />

bizim Türkiye devrimi diye bir sorunumuz<br />

olduğunu vurgulamak istiyoruz.<br />

M.OZTURK<br />

DEMOKRASİ<br />

MÜCAHİTLERİ<br />

EŞKİYA<br />

KOVALAYAN PAŞALAR<br />

Ekim 1982’de Cumhuriyet gazetesi Genel yayın<br />

müdürünü arayan I. Ordu Kurmay Başkanı,<br />

Genel Yayın Müdürü Haşan Cemal’e şunları<br />

söylüyordu: “ Gülgeç mi ne biri var, hep<br />

mavi diye çiziyor. Bundan sonra mavide olmayacak<br />

anlaşıldı mı!<br />

Türkiye’nin sol sayılan, ilerici sayılan gazetesi<br />

Cumhuriyet’in ilerici müdürü Haşan Cemal,<br />

telefondaki genarele şöyle cevap veriyordu:<br />

—Emredersiniz Paşam!<br />

Haşan Cemal, Paşanın emrini yerine getirmek<br />

üzere gazete çalışanlarını yazı işleri odasına<br />

çağırıp, “ Paşamnki kadar sert bir ses<br />

tonuyla” onlara şunları söylüyordu: ‘ ‘Kulağınızı<br />

açın iyi dinleyin; Artık mavi de yasak! Artık<br />

hiç kimse, ne mavi renkten söz edecek, ne<br />

de gök mavi, deniz mavi, diye çizecek. Mavi<br />

rengi şu andan itibaren Cumhuriyet gazetesinde<br />

yasaklıyorum.<br />

Haşan Cemal, daha sonra günlüğüne şunları<br />

yazmış: ‘4Meydan artık Evren Paşa ’nın..Televizyon,<br />

radyo, herşey onun emrinde. Mavi<br />

rengin bile yasaklandığı bir ortamda herkes<br />

susacak, yalnız o konuşacak.<br />

“Emredersiniz Paşam”cı Haşan Cemal, paşalar<br />

demokrasinin süngüleri altında 20 Ağustos<br />

1986’da ise Cumhuriyet’teki köşesinde<br />

şunları yazıyordu: “Ayrılıkçı teröristlerin Güneydoğu<br />

\daki alçakça eylemleri sürmektedir.<br />

Askerlerimize tetik çekenlerin temel hedefi<br />

ülkemizin bütünlüğünü parçalamaktır. Bir<br />

başka deyişle, ulusal kurtuluş savaşımızla,<br />

tarihin çöp tenekesine attığımız Sevr7 hortlatmak<br />

ve Türkiye Cumhuriyetinin temel taşı<br />

olan Lozan Antlaşmasını yırtmaktır.<br />

Ayrılıkçı teröristlerin arkalarındaki güçler<br />

şunu iyi bilmelidirler ki ne “ milli misak” değişte<br />

rm ey e kimsenin gücü yeter; ne de bu eylemler<br />

tepkisiz kalır. Askerimize pusu kurabilenler<br />

cezasız kalmayacaktır. Bu nokta hiç<br />

bir zaman hatırdan çıkarılmamalıdır.99<br />

Sormak gerekir: pek çok sayın Haşan Cemal,<br />

siz gerçekten Güneydoğu’da sevgili askerlerinizin<br />

ve sizi telefon başında hazırola geçiren<br />

sevgili paşalarınızın ne yaptıklarını bilmiyor<br />

musunuz Bilmediğinizi varsayalım!<br />

Siz şu ünlü milli misak sınırlarının ötesinde sivil<br />

halka bomba yağdırıldığınıda mı bilmiyorsunuz<br />

Hadi onu da bilmediğinizi varsayalım!<br />

Siz bir kürdistan gerçeği olduğu sürece sevgili<br />

paşalarınızın da sevgili orudunuzun başında<br />

her zaman bulunabileceğine göre, nasıl antimilitarizm<br />

yapabileceksiniz Namuslu bir aydın<br />

olmayı, kuyruğu bacaklarının arasında bir<br />

köpek gibi yaşamaktansa, bir gün olsun onurlu<br />

bir aydın olarak yaşamayı ne zaman becerebileceksiniz!<br />

Gazeteler, 15 Ağustos’ta Güney kürdistan’daki<br />

kurtarılmış bölgelere yapılan Türk ordusunun<br />

tecavüzünü bizzat Kara Kuvvetleri Komutan’ı,<br />

Nevzat Öztorun’un yönettiğini yazdılar.<br />

Öte yandan, aynı gazeteler “bir kaç başı bozuk<br />

’ ’a hadlerinin bildirildiğini de ısrarla vurguladılar.<br />

Merak edilecek bir konu: Türkiye1<br />

de Kuvvet Komutanları ne zamandan beri ‘ ‘bir<br />

kaç başıbozuğa” haddini bildirmek için 30<br />

jet, onbinlerce asker ve de üstelik özel yetiştirilmiş<br />

cinayet timleri ile beraber komandolarıyla<br />

sefere çıkmaya başlamıştır.<br />

Hürriyette Çoşkun Kırca ya göre mesele<br />

“ uluslararası örf ve adetlere göre saldırıya<br />

uğrayan Türk devletinin, şakileri kovalamak<br />

için komşu devletin sınırları içinde onları<br />

kovalamasıdır9’<br />

İyi güzel de, 30 jet neyin nesi Üç-beş ‘ ‘şak<br />

i”yi, sınırdaki kahraman mehmetçik kovalayıp<br />

yakalasaydı..<br />

Güneş’te Güner Civaoğluna göre ise, mesele<br />

zaten ulusaldı. Bay Güneri “ konuştuğum<br />

her kes, sınırlarımızın ötesindeki bu hareketi<br />

çoşkuyla ve heyecanla onaylıyordu. Ne<br />

SHP’lisi, ne DYP’Iisinden tek olumsuz ses<br />

işitmemişti”,“ Vatandaş tek ses, tek yürekti.<br />

Kutlu olsun...” diyordu.<br />

Baylar iki-üç “şaki” mi kovalıyorsunuz,<br />

yoksa ulusal kurtuluş savaşı mı veriyorsunuz!<br />

Böylesi haince, alçakça düşünceler taşıyan ve<br />

yayan sizler, nasıl olur da demokrasi mücadelesi<br />

verdiğinizi iddia edebilirsiniz İnsan olma<br />

hakkının süngülerle deşilip, bombalarla yerle<br />

bir edildiği bir devlet terörünün alkışlayıcısı<br />

olan sizler hiç mi utanmıyormusunuz<br />

Hatırlayın, Piran’da basit bir jandarmaköylü<br />

çatışması size çok benzeyen gazetecileri<br />

Elazığ İstiklal Mahkemesine götürmüştü. Ardından<br />

gelen Takrir-i Sükun ise, kimliğinizi de<br />

satın aldı. Köleleştinz. Uşaklaştınız...<br />

Ozaman da birileri boğazlarını yırta yırta<br />

diyorlardı ki,‘Arkadaş, kara kuvvet bizimde<br />

burjuvazinin de düşmanıdır:” Diyorlardı ki,<br />

‘‘Hele kara kuvvetin (kürtlerin) hakkından gelelim,<br />

burjuvaziyle kozumuzu sonra<br />

paylaşırız<br />

Paylaşamadılar. “Kara Kuvvet” idam sehpalarına<br />

giderken, onlarda zindanlara<br />

gittiler...<br />

Uslanmayacak mısınız<br />

SUHEYLA GUNGOR<br />

BİR MİHENK TAŞI: BEŞİKÇİ<br />

Türkiye politikasında tüm kavramlar<br />

karma karışık olmuş durum da. Politikanın<br />

genel sağa kaymışlığı, kavramların<br />

bir sola kaymışlığı olarak yansıyor.<br />

Kendini komünist olarak niteleyenlerin<br />

demokrat olarak tanımladıkları mütefıkleri<br />

gerçekten liberal ya da reformisttir.<br />

Liberallere demokratlık payesini<br />

veren “komünist” 1er ise demokrat.<br />

Bu adlandırmalardaki sola kayış, gerçekte,<br />

küçük-burjuva demokratizminin,<br />

burjuva reformizminin kuyruğuna takılmış<br />

olmasının bir yansımasıdır.<br />

“Aydınlar Dilekçe- j ü RKİYE GERÇEKLİĞİNsi”ni<br />

yazan Aydınlar'a,<br />

DE DEMOKRAT DEMEK,<br />

ya da “Barış Derneği”<br />

KÜRTLERİN VARLIĞINI<br />

M um crgiwîöieUğya- VE AYRILMA HAKKINI SAzarlarına<br />

ya da “Yeni VUNMAK DEMEKTİR<br />

Gündem” benzeri popüler<br />

politik dergileri<br />

çıkaran aydın çevrelere,<br />

kendilerini komü­<br />

CELAL AYDIN<br />

nist görenlerce hep “<br />

Demokrat” deniyor.<br />

İSMAİL BEŞİKÇİ DE BİR<br />

Gerçekte bunların hiç<br />

AYDINDIR VE TÜM KAVbiri<br />

demokrat değildir,<br />

hepsi reformist liberallerdir.<br />

OTURTACAK BİR MİHENK<br />

RAMLARI YERLİYERİNE<br />

Türkiye gerçekliğinde,<br />

demokrat demek, ---------------------<br />

TAŞIDIR<br />

Kürtlerin varlığını ve ayrılma hakkını<br />

savunmak demektir. Liberallere ya da<br />

reformistlere demokrat diyen “komünistler”,<br />

en azından ilke düzeyinde bunu<br />

yaptıkları için demokrattırlar, ve tam da<br />

bunu yapmayanlara liberal dedikleri için<br />

komünist değildirler.<br />

Bir de “aydın sorumluluğu” gibi bir<br />

kavram var ki, aydınlar söz konusu olduğunda,<br />

demokratlıkla çok iç içe geçmiş<br />

durumda. Gerçekte şu “sorumlu”<br />

ya da “namuslu” tabir edilen aydınlar,<br />

tipik liberal reformistlerdir.<br />

İsmail Beşikçi ’de bir aydındır ve tüm<br />

kavramları yerli yerine oturtacak bir mihenk<br />

taşı olarak orada durmaktadır.<br />

Sözümona kendi “aydın sorumlulukları”na<br />

ya da “aydın namus”larma tozkondurmamak<br />

için “Barış Derneği”ne<br />

üye olan ya da “Aydınlar Dilekçesi”ni<br />

imzalayan ve ortalıkta kahraman kaplanlar<br />

gibi dolaşan aydınlar, İ. Beşikçi<br />

söz konusu oldu mu, nedense susuyorlar.<br />

Sanki böyle bir insan yok. Sanki İsmail<br />

Beşikçi, sadece Kürtler diye bir<br />

ulusun varlığını iddia ettiği için yıllardır<br />

hapislerde çürütülmüyor.<br />

Piyasayı doldurmuş tabur tabur aydıncıklar,<br />

bu cinayet karşısındaki susuşlarının<br />

suç ortaklığını unutmak ve unutturmak<br />

için, birbirlerini<br />

en erişilmez sıfatlarla<br />

donatıyorlar.<br />

Bir gün Tarih yeniden<br />

yazılacaktır. Ve o<br />

yazılacak tarihde, bugünün<br />

ucuz kahramanlarının<br />

hiç birinin adı<br />

bile hatırlanmayacak,<br />

sadece, en azından bir<br />

aydın olarak, İsmail<br />

Beşikçi’nin adı anılacaktır.<br />

Aydın namuslarına<br />

toz kondurmayan aydıncıklar<br />

ya da sözümona<br />

demokratlar.<br />

Kürt ulusunun ayrılmasına<br />

karşı olabilirsiniz.<br />

------------------ Bunu da anlayabiliriz.<br />

Ama bir aydın olan İ. Beşikçi’nin, Kürt<br />

ulusunun varlığını savunduğu için hapislerde<br />

tutulması karşısında susmanız,<br />

işte bu affedilemez. Ama Beşikçi olayı<br />

karşısında susan, dut yemiş bülbüle dönen<br />

bu aydın ya da demokratlara, demokrat<br />

sıfatını kolayca sunan<br />

“Komünistler” de en azından o susanlar<br />

kadar da suçludurlar.<br />

Burjuvazinin teröründen bu aydıncıklar<br />

da nasibini alıyor olabilir. Ama onlara<br />

ayıracak bir damla mürekkebimiz bile<br />

yok. Onlar Beşikçi’ye bir damla mürekkep<br />

olsun ayırmıyorlar, ama onlara<br />

tonlarca mürekkep ayrılıyor. Biz bu adeletsizliğe<br />

son vermek için, onların Beşikçi’den<br />

esirgedikleri mürekkepleri<br />

Beşikçi için kullanacağız.<br />

19.09.1986<br />

RU PEL'SAYFA 10 KÜRDİSTAN PRESS • 2 4 ILON / EYLÜL 1986

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!