Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
SÖYLEfi‹<br />
■ Meral ÜNSAL BAKICI<br />
"1992'de Afganistan'da mücahitler dağdan indiler ve<br />
Sovyet yanlısı yönetimi yıkıp iktidarı ele geçirdiler. Ben de<br />
araba kiralayıp dağları aşarak Afganistan'a gidiyorum.<br />
Mücahitlerin kurduğu bir kontrol noktasına geldik. Liderleri<br />
arabanın camını açmamı istedi. Bir elinde kalaşnikof ve bir<br />
elinde de RPG yani omuzdan atılan roketatar var. Roketatarı<br />
yanağıma dayadı ve Arapça; 'Nerdensin' dedi. 'Türkiye'<br />
dedim. Ondan sonra 'Müslüman mısın' dedi. Ben de o an<br />
nereden aklıma geldiyse, 'Elhamdülillah' dedim. Bunun<br />
üzerine adam, 'Kardeşim' diyerek elimi sıktı ve yaptığı pilavı<br />
paylaştı bizimle."<br />
Bu, herhangi bir filmden ya da diziden aktarılan bir sahne<br />
değil. Kelimenin tam anlamıyla "gerçek" bir olay. Ölümü<br />
yanağında, yanı başında hissettiren belki yüzlerce andan bir<br />
tanesi. Bizim sıcak yuvamızda, ekran karşısında, gerçekliğini<br />
algılayamayacağımız kadar ürkütücü ve bir o kadar da sarsıcı<br />
<strong>TRT</strong>’yi gösteriyor<br />
bir an. Savaş muhabirlerinin sıkça yaşadığı, ölüm ve yaşam<br />
arasındaki o titrek noktadan biri.<br />
Yukarıda aktardığımız ve tüyleri diken diken eden bu olay<br />
da, savaş muhabiri Mithat Bereket'in yaşadıklarından yalnızca<br />
biri. "Pusula" programının <strong>TRT</strong> ekranlarına "merhaba" demesini<br />
fırsat bilerek, Mithat Bereket ile savaş muhabirliği, dünya ve<br />
Türkiye'de ibrelerin gösterdiği yönleri ve daha pek çok konuyu<br />
konuştuk.<br />
Programınızın kapanış sloganı, hepimizin artık ezbere<br />
bildiği cümle: "Sakın pusulanızı şaşırmayın!". Bütün<br />
gelişmeleri yakından takip eden biri olarak, sizce son<br />
zamanlarda ülkemizde ve dünyada durum nasıl, pusulalar<br />
şaştı mı<br />
Amerika'da başlayan mali kriz giderek küresel kriz oldu.<br />
Biraz pusulalar şaşmış durumda. Bizim "Pusula"da yapmaya<br />
"Genelde uyumadan önce sevdiklerim için dua<br />
ederim. Cephede bir çukur kazıp soğuktan<br />
donmamak için yağlı battaniyelere sarındığımız<br />
zamanlar da oldu. Beş yıldızlı bir otelin yeni<br />
yıkanmış mis kokulu çarşaflarında uyuduğumuz<br />
da. Nerede olursam olayım dua ederken insan<br />
ister istemez, kendi muhasebesini de yapıyor.<br />
O gün yaşadıklarını tahlil ediyor. Ben çok<br />
hatırlarım ağladığımı, savaşlara küfrettiğimi."<br />
çalıştığımız da bu; ele aldığımız konuda, insanların pusulası<br />
şaşmışken, gerçeklerin ne olduğunu, geçmişini ve nereye doğru<br />
gittiğini belgesel tarzında anlatmaya çalışmak. Zaman zaman<br />
dünyanın belli yerlerinde ya da bazen Türkiye'de pusulalar şaşıyor.<br />
Programın sloganı da buradan çıktı biraz; "Aman sakın pusulanızı<br />
şaşırmayın, biz size neyin ne olduğunu anlatmaya çalışıyoruz."<br />
Türkiye ve dünyada en önemli gündem maddesi şu anda kriz<br />
mi<br />
Hem Türkiye hem de dünya için en önemli gündem maddesi<br />
kriz. Dünyanın en önemli bankaları, 150 yıllık, 600 küsur milyar<br />
dolarlık bankalar battı. Bu sadece Amerikan ekonomisini değil,<br />
dünya ekonomisini de etkileyen bir dalga oluşturdu ve bu dalga<br />
hâlâ devam ediyor. Hatta Türkiye'nin kredi notunu veren kuruluşlar<br />
battı. Yani çok enteresan bir değişime doğru gidiyor tablo. Bütün<br />
dünyada kapitalizmin yeniden tanımlanması, yeniden kurallara<br />
bağlanması gibi bir sürece doğru gidiyoruz.<br />
New York, Washington ve Avrupa'da uzmanlarla konuştum.<br />
Diyorlar ki, "Amerika'daki dalga geliyor ama Türkiye en korunaklı<br />
ülkelerden biri." Çünkü biz krizi 2001 yılında, kendi çapımızda,<br />
daha düşük seviyede yaşadık, buna karşı önlemler aldık, bankacılık<br />
sistemimizi yeniledik ve sıkılaştırdık. Şimdi gelecek dalgalara<br />
karşı avantajlı durumdayız. Bir nevi efsunlandık aslında. Ama<br />
krizin dalgaları çok büyük. Yani Türkiye de bundan etkilenecek<br />
ama daha az etkilenecek.<br />
Bazen, birbirinden önemli onlarca sıcak gündem maddesi<br />
oluşuveriyor. Bunların arasından program konularınızı belirlerken,<br />
haberci içgüdüleriniz mi, izleyici ihtiyaçları mı size rehber<br />
oluyor<br />
Güncel olması çok önemli. Ben bir ay sonra ne olacağını<br />
kestirebiliyorum. Mesela bir ay önce karar vermiştim mali krizi<br />
incelemeye çünkü bu krizin büyüyeceğini görüyordum.<br />
İncelediğiniz zaman tecrübeliyseniz, hangi olayın öne çıkacağını<br />
biliyorsunuz. Günlük haberlerde çok fazla bilgi bombardımanı<br />
oluyor. Fazla bilgiden insanların kafası karışıyor. "Pusula"nın bir<br />
amacı da, neyin ne olduğunu oturtmak. Biraz da buna göre karar<br />
veriyoruz. Bazen çok ünlü birinden röportaj alıyoruz. Yani oltalar<br />
sallandırıyoruz, bazen vuran balık yönlendiriyor, bazen de konu<br />
yönlendiriyor. Konu önemliyse ve ele alınmamış yönleri varsa<br />
onları işliyoruz.<br />
Mesela <strong>TRT</strong>'deki ilk programda, New York'daki bankacılık<br />
sisteminde, işsiz kalıp sonra iş bulan Türk bankacılarla konuştuk.<br />
1000 kişi kadar Türk bankacı var New York'ta. Onların<br />
gözünden, yani bir anlamda içeriden, krizi, yaşananları<br />
ve bundan sonra olabilecekleri anlattırdık.<br />
İki tür habercilik var. Bir, bulunduğunuz yerden haber<br />
yapmak. Yani, "Saat: 16.30'da teröristlerle sıcak temas<br />
sağlandı ve iki terörist ölü ele geçti" demek var. Bir de<br />
16.30'da o çatışma çıktığında orada olmak, olay yerine<br />
gidip izleyenlere aktarmak var. Benim görevim temelde<br />
muhabirlik. Muhabir ne demek Haber veren, malumat<br />
veren insan demek. Benim haber ve malumatı doğru<br />
verebilmem için, gidip orada olayı anlamam, görmem,<br />
konuşmam, tanıklık etmem gerekiyor ki, size olayın<br />
doğrusunu anlatayım. "İşte sayın seyirciler herkesin sıcak<br />
dediği soba bu" demek var bir de "İşte sayın seyirciler<br />
herkesin sıcak dediği soba bu, bakalım sıcak mı<br />
Dokunalım, sıcak değilmiş" demek var. Ben bu ikinciyi<br />
yapmaya çalışıyorum.<br />
Tembellik yaparsam, gitmezsem, uzaktan yaparsam<br />
işimi yanlış anlatırım. Benim tek bir sermayem var<br />
muhabir olarak. O da inandırıcılığım. Verdiğim bilgi<br />
doğru olmazsa, yanlış çıkarsa izleyicimiz, bir daha beni<br />
seyretmez. En baba haberi yakalasam, en önemli adamla<br />
söyleşi yapsam, en iyi görüntülerle haberi geçsem de<br />
insanlar seyretmez, inanmazlar. İnandırıcılığı kaybetmek<br />
çok kötü benim için.<br />
Savaş muhabirliği virüs gibi bir şey mi Yani onca<br />
tehlikesine rağmen, sizi ateş hattına iten şeyin birazcık<br />
istem dışı olduğu söylenebilir mi<br />
Savaş çıktı, yine kargaşa var hadi gideyim gibi bir<br />
istek olmuyor tabii. Aksine, insanlar yanımda öldürüldü,<br />
yaralandı, ben yaralandım, çatışmada kaldım, parçalanan<br />
aileleri, insan hayatlarını görünce, savaşlardan daha çok<br />
nefret ediyorsunuz. Ama benim işim muhabirlik ve 20<br />
yıldır yapıyorum. İşimi doğru yapmak zorundayım. Öyle<br />
hissediyorum, hiç üşenmeden oraya gitmek, orada<br />
32<br />
KASIM 2008