You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
ARALIK 2017 47<br />
Hüve’l-Baki<br />
ÇELEBI MUSTAFA REŞID EFENDI<br />
MEZARTAŞI<br />
Mezar taşlarımızın serlavha dediğimiz üst kısmını süsleyen<br />
“Hüve’l-Baki” ibaresi, tarihî mezar taşlarında kullanıldığı<br />
gibi günümüzde de kullanılmaya devam etmektedir.<br />
EYÜPSULTAN TARIHI<br />
MERKEZ YÖNETIMI<br />
KAPSAMINDA MEZARTAŞI<br />
KONSERVASYON MERKEZI<br />
KURULACAK. EŞSIZ TARIHI<br />
ESERLERIMIZIN BAKIM VE<br />
ONARIMLARI YAPILACAK.<br />
ALI İHSAN GÜLCÜ<br />
üve’l-Baki”, yahut “Hüve’l-Hallâ-<br />
ne güzel bir deyimdir. Baki<br />
“Hku’l-Baki”<br />
olan yalnız Allah’tır. Mezar taşlarımızın serlavha<br />
dediğimiz üst kısmını süsleyen bu ibare,<br />
tarihî mezar taşlarında kullanıldığı gibi<br />
günümüzde de kullanılmaya devam etmektedir.<br />
Mezar taşlarında Allah’ın kuvvet ve<br />
kudreti ile bekasına işaret eden bu ilk cümle<br />
yüzlerce farklı biçimde yazılmıştır. Bizim<br />
<strong>Eyüpsultan</strong> Kabristanlarından seçtiğimiz ilk<br />
örnek Tophâne-i Âmira Nâzırı (Bakanı) iken<br />
vefat eden Çelebi Reşid Efendi’ye aittir. Daha<br />
önce bakanlar kurulunu oluşturan Kubbealtı<br />
Vezirleri, Sultan İkinci Mahmut’tan itibaren<br />
“Nazır” yani günümüzdeki karşılığı ile bakan<br />
unvanını almaya başlamışlardır. Çelebi Reşid<br />
Efendi, mezar taşı kitabesinde ifade edildiği<br />
gibi “Kudemâ-yı Erkân-ı Devlet-i Aliyye”dendir.<br />
19. yüzyılın ileri gelen Osmanlı devlet<br />
adamlarındandır. Devlette görev aldığı makamlar<br />
mezar taşında da sıralanmıştır.<br />
Bu mezar taşını öne çıkaran ise hattının 19.<br />
yüzyılın deha mertebesinde kabul edilen<br />
hattatı Mustafa Rakım Efendi tarafından yazılmış<br />
olmasıdır. Mustafa Rakım Efendi, bu<br />
kitabeyi sanatının zirvesindeyken yazmış,<br />
sekiz satır halinde celî sülüs hatla kaleme<br />
aldığı kitabenin altına imzasını da atmıştır.<br />
<strong>Eyüpsultan</strong> Türbesi haziresinin kuzey batı<br />
tarafında, hizereyi çevreleyen duvarın dibindedir.<br />
Ünlü hattatların övgüsüne mazhar<br />
olan bu mezar taşı kitabesi, hat tarihinde<br />
önemli bir yere sahiptir. Harflerinin güzelliği,<br />
satırların birbirleriyle uyumu, ritim ve<br />
denge gibi unsurları bütünüyle bünyesinde<br />
toplayan kitabe, Mustafa Rakım’dan sonra<br />
gelen hattatların örnek aldıkları bir yazı türü<br />
olmuştur. “Mustafa Rakım Mektebi”nin tüm<br />
MEZAR TAŞI KITABESI:<br />
HÜVE’L-HALLÂKU’L-BÂKÎ<br />
KUDEMÂ-YI ERKÂN-I DEVLET-I ALIYYE’DEN<br />
BI’D-DEFEÂT KETUDÂ-YI SADR-I ÂLÎ<br />
VE ŞIKK-I EVVEL DEFTERDÂRI VE REÎ-<br />
SÜ’L-KÜTTÂB<br />
OLUB TOPHÂNE-I ÂMIRA NÂZIRI<br />
İKEN VEDÂ-I ÂLEM-I FÂNÎ EDEN<br />
MERHÛM VE MAĞFÛRÜN LEHÜ EL-HÂC<br />
ÇELEBI MUSTAFA REŞÎD EFENDI RÛHÎÇÜN<br />
FÂTIHA<br />
SENE 1234 FÎ LEYLETI’L-HAMÎS<br />
16 REBÎÜLÂHIR<br />
RAKAMEHÜ MUSTAFA RÂKIM GUFIRA<br />
LEHÜMÂ<br />
özelliklerini taşıyan yazının harfleri altın<br />
varakla kaplanmış, zemini nefti yeşil renge<br />
boyanmıştır. Harfler yüksek kabartma olarak<br />
oyulmuştur. Taş işçiliği de güzel olan abidevi<br />
şahidenin serpuşu kethüda sarığı da denilen<br />
Horasani başlıklıdır.<br />
HORASANI BAŞLIK<br />
“Kafesi Destarlı Kavuk” da denilen Horasani<br />
Başlık, Osmanlı Devleti’nin yükselme döneminden<br />
başlayarak 1800’lü yıllara kadar kullanılmıştır.<br />
İki kısımdan oluşur. Başın girdiği<br />
alt kısım tülbentin kafes şeklinde çapraz<br />
sarılmasından dolayı “kafesi” ismini almıştır.<br />
Üst kısım ise düz bir tülbentle kaplıydı. Kafesin<br />
üzerindeki basık bir kubbeyi çağrıştıran<br />
bu bölüm parçalı yani terkli ve dikişliydi. Üst<br />
kısmın geniş ve büyük olmasından dolayı<br />
“Horasani” diye de anılmıştır.<br />
Başta Reisülküttâblar olmak üzere bütün<br />
Kubbealtı ve maliye mensupları ve sefarethane<br />
görevlileri kafesi destarlı serpuş giyerlerdi.<br />
Divan ve sadaret kâtipleri, Tevkii, Beylikçi,<br />
Defterdar, Tersane ve Darphane Emini gibi<br />
Hâcegân unvanına sahip kişiler ile Yeniçerilerin<br />
maliyeci olanları da aynı kavuğu giyerdi.<br />
Kafesi destarlı kavuğun önce alt kısmı geniş<br />
iken sonraları üst kısmı alta göre daha çok<br />
genişletilmiştir. Horasani kavuklarda kafesli<br />
kısmın tam önünde birleşik iki parmak kalınlığında<br />
altın sırmalı bir şerit boylu boyunca<br />
ve yanlamasına yer alırdı. Bu, o kişinin ilmiye<br />
sınıfından olduğunu gösterirdi. Kadıların ve<br />
diğer dinî sınıfa mensup olanların sarıklarında<br />
da aynı uygulama vardı.<br />
<strong>Eyüpsultan</strong> kabristanlarında tespit edilen en<br />
güzel Horasani kavuklardan biri, ünlü hattat<br />
Mustafa Rakım Efendi’nin hattını yazdığı<br />
Tophâne-i Âmira Nâzırı Çelebi Reşid Efendi’ye<br />
ait mezar taşıdır. 1234 (1819) tarihli<br />
abidevi şahide, <strong>Eyüpsultan</strong> Türbe Haziresi’nin<br />
kuzey batı tarafında duvar dibindedir.<br />
İkincisi, Mihrişah Valide Sultan Türbe Haziresi’nde,<br />
türbe girişinin sol tarafında Reisülküttâb<br />
Muhammed Seyyid Efendi’ye aittir.<br />
Hicri 1242 (1827) tarihlidir. Ayşe Bahri Kadın<br />
Haziresi’nde de güzel örnekleri vardır.<br />
HATTAT MUSTAFA RÂKIM EFENDI<br />
(1758-1826)<br />
Mustafa Rakım Efendi, 19. yüzyılın ekol sahibi bir Osmanlı hattatı<br />
ve Anadolu Kazaskerliği’ne kadar yükselmiş ilim ve din adamıdır.<br />
Ordu’nun Ünye ilçesinde doğmuş, ailesi ile birlikte küçük yaşta<br />
İstanbul’a gelerek ilim tahsiline başlamıştır. Ağabeyi İsmail Zühdü’nün<br />
yanında sülüs ve nesih yazıyı öğrenip daha on iki yaşında<br />
icazet almıştır. Resim sanatını da öğrenip yeteneğini geliştirmiştir.<br />
Yaptığı bir resim, Reîsülküttâb Ebûbekir Râtib Efendi tarafından<br />
Sultan Üçüncü Selim’e takdim edilince padişah kendi resmini<br />
yapması istemiştir. Resmi çok beğenen Üçüncü Selim, Râkım<br />
Efendi’yi müderrislik pâyesiyle ödüllendirmiş, ayrıca şehzadelerin<br />
yazı hocalığına getirmiştir. Sikke-i hümâyun, tuğra tanzimi ve<br />
sikke ressamlığı görevleri de ona verilmiştir.<br />
Sultan İkinci Mahmut’u çok iyi bir hattat olarak yetiştiren Mustafa<br />
Rakım Efendi, 1809’da İzmir, 1814’te Edirne, ardından Mekke,<br />
1818’de İstanbul kadılığına getirilmiş, 1823’te Anadolu kazaskerliğine<br />
yükselmiştir. Hayatının sonlarına doğru felç geçirerek 25<br />
Mart 1826 tarihinde vefat etmiştir. Türbesi Karagümrük semtinde<br />
Atik Ali Paşa Camii hazîresindedir.<br />
Râkım Efendi sülüs, nesih ve özellikle celî sülüsle tuğrada yeni<br />
bir üslûp ortaya koymuştur. Açtığı çığır Sâmi Efendi ile yeni estetik<br />
değerler kazanarak günümüze kadar yetişen bütün hattatları<br />
etkilemiştir. Mustafa Râkım Efendi, celî sülüste Hâfız Osman’ın<br />
sülüs yazıdaki estetik ölçülerinden ve onun en güzel yazılarından<br />
ilham alarak yaklaşık 1819’dan sonra kendi ekolünün kurallarını<br />
belirlemiş ve büyük başarı sağlamıştır. Hat sanatında yeni bir<br />
ekol oluşturan Mustafa Râkım Efendi, hafızlık ve müderrislik unvanlarını<br />
da imzalarında kullanmıştır.