You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
ARALIK 2017 7<br />
Filistin ve Kıbrıs fetihlerine iştirak etmiştir.<br />
Tüm hayatı boyunca İslam’ın yayılması için<br />
yapılan bütün askeri seferlere katılarak bütün<br />
Müslümanlara örnek olmuştur.<br />
ALEMDAR-I RÛSUL<br />
Osmanlı devrinde bir lakabı da “Alemdar-ı<br />
Rusul”dür. Bilindiği gibi bu lakap İslam<br />
bayrağını savaşlarda taşıyan kişilere verilir.<br />
<strong>Eyüpsultan</strong>ın bu vazifeyi yapıp yapmadığı<br />
bilinmemektedir. Ancak Kütüb-ü Sitte’de<br />
yer alan bir hadisi şerifte şöyle denmektedir:<br />
“Ashabımdan birisi eceli ile herhangi bir beldede<br />
vefat eder ve beldeye gömülürse yarın<br />
Kıyamet günü o belde sakinlerinin önderi,<br />
sancaktarı ve rehberi olarak haşr olunur.”<br />
Buradan anlaşılacağı üzere İstanbul halkı<br />
mahşerde <strong>Eyüpsultan</strong> hazretlerinin bayrağı<br />
altında toplanacaktır. Bu nedenle Alemdar-ı<br />
Rusul olarak <strong>Eyüpsultan</strong> Osmanlı devrinde<br />
çok sevilmiştir. Osmanlı devrinde onun sancağı<br />
ve bayrağının resmedildiği birçok hat<br />
yazısı ile Hazreti Halid istifli birçok sanat<br />
eseri üretilmiştir.<br />
Sahabeler içinde en uzun ömür sürmüş olan<br />
Ebu Eyyüb El Ensari, 80 küsur yaşlarında<br />
iken Hicri 51-52 yıllarında Kostantiniye’nin<br />
fethedileceği konusundaki hadisi şerifi gerçekleştirmek<br />
için İstanbul üzerine yapılan<br />
ikinci sefere katılmış ve rivayetlere göre<br />
hastalanarak şehit düşmüştür. Vefatı sırasında<br />
vasiyetini ederken şöyle dediği rivayet<br />
olunur: “Ben vefat edince beni Kostantiniye<br />
surlarına yakın bir yere gömünüz ve daha<br />
sonra atlarınızla üzerini çiğneyerek mezar<br />
yerimi belirsizleştiriniz.” Nitekim vasiyeti aynen<br />
yerine getirilerek kendisi bugünkü türbesinin<br />
bulunduğu yere defnedilmiştir. Bu<br />
cenaze törenini fark eden Bizans kralı, elçi<br />
göndererek fevkalade oluşumun sebebini öğrenmek<br />
istedi. Önemli bir İslam büyüğünün<br />
defnedildiğini öğrenince; hiç önemli bir kimse<br />
yabancı bir diyara gömülür mü? Siz gidince<br />
ben o mezara zarar veririm deyince ordu<br />
komutanı Yezid’de; “Siz bu mezara eğer zarar<br />
verirseniz ben de Şam, Kudüs, Mısır’daki<br />
Hristiyanlara zarar veririm” demiştir. Bunun<br />
üzerine Bizans İmparatoru, <strong>Eyüpsultan</strong>’ın<br />
kabrini koruma altına almıştır. İstanbul’un<br />
1204 yılında 57 sene boyunca Latinlerce istila<br />
edilip yakılıp yıkılması sırasında bu kabir<br />
zarar görmüş ve zamanla bu yer ormanlık bir<br />
hale dönüşerek, <strong>Eyüpsultan</strong> hazretlerinin<br />
kabri belirsiz hale gelmiştir.<br />
İSTANBUL’UN FETHİ SIRASINDA<br />
EYÜPSULTAN’IN KABRİNİN BULUNUŞU<br />
Fatih Sultan Mehmet devrinde <strong>Eyüpsultan</strong>ın<br />
kabrinin yeniden bulunuşu menakıbnamelerde<br />
geçtiği şekliyle şöyledir:<br />
İstanbul’un fethinden üç gün sonra Fatih<br />
Sultan Mehmet hocası Akşemseddin hazretlerinin<br />
Okmeydanı’ndaki çadırına gider ve<br />
<strong>Eyüpsultan</strong> hazretlerinin kabrinin bulunması<br />
fikrini hocasına söyler. Akşemseddin hazretleri<br />
bugünkü Pierre Loti tepesini işaret ederek<br />
buradaki dağın eteğine nurlar indiğini<br />
görmekteyim. Muhtemel burasıdır der. Ve<br />
birlikte bugünkü kabrin bulunduğu yere gelirler.<br />
Şeyh Efendi kabrin yerini bulmak için<br />
Sultan II. Abdülhamid bu olayın<br />
anlatıldığı Şakayık-ı Numaniye isimli<br />
kitabın ilgili bölümünü sülüs hattı ile<br />
Arapça yazdırıp <strong>Eyüpsultan</strong> Türbesi’ne<br />
hediye etmiştir.<br />
Peygamber Efendimiz’den aldığı dua çok meşhurdu. Bu dua<br />
şöyledir: “ Allah’ım sabahlara kadar uykusuz kalarak nöbet<br />
beklemek suretiyle beni muhafaza etmeye çalışan Ebu Eyüp’ü<br />
sen de koru ve muhafaza eyle.”