You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
November-December 2017
İLAÇ İÇMENİN
İP UÇLARI
DÜNYA
MARKASI
OLMA
YOLUNDA
ANNELERİMİZ
‘’SAĞLIK ELÇİSİ’’
OLACAK
DOES DIABETES
CAUSE BLINDNESS?
ONE WHO HAS KNOWLEDGE RULES
İMTİYAZ SAHİBİ
İstmag Magazin Gazetecilik İç ve Diş Tic.
Ltd. Şti. adına
H. FERRUH IŞIK
GENEL MÜDÜR
MEHMET SÖZTUTAN
mehmet.soztutan@img.com.tr
YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Gulçin COŞKAN
gulcin.coskan@img.com.tr
GRAFİK TASARIM
TAYFUN AYDIN
tayfun.aydin@img.com.tr
EDİTÖRLER
Prof. Dr. İsmail KAYA
ismail.kaya@gmail.com
Doç. Dr. Mehmet Ali ÖZBUDUN
ozbudun@gmail.com
REKLAM KOORDİNATÖRÜ
Recep ARSLANTAŞ
recep.arslantas@img.com.tr
Reklam Danışmanı
Zekai ŞİMŞEK
zekai.simsek@img.com.tr
SORUMLU MÜDÜR
CÜNEYT AKTÜRK
cuneyt.akturk@img.com.tr
KURUMSAL İLETİŞİM MÜDÜRÜ
EBRU PEKEL
ebru.pekel@img.com.tr
FOREIGN RELATIONS
İSMAİL ÇAKIR
ismail.cakir@img.com.tr
MUHASEBE FİNANS
MUSTAFA AKTAŞ
muhasebe@img.com.tr
ABONE
İSMAİL ÖZÇELİK
ismail.özcelik@img.com.tr
BURSA BÖLGE
ÖMER FARUK GÖRÜN
fgorun@ihlas.net.tr
Buttim Plaza D Blok Kat: 4 No:1267
BURSA
Tel:+90 224 211 44 50 /
Fax: 224 211 4481
Printing
İhlas Gazetecilik A.Ş
Merkez Mahallesi 29 Ekim Cad.
İhlas Plaza NO: 11/A 41
Yenibosna / İstanbul / TURKEY
Tel: 0 212 454 30 00
ADRES
Evren Mah. Bahar Cad.
Polat İş Merkezi
B-Blok - No:1 Kat:4
Güneşli - Bağcılar - İstanbul
Tel.:+90.212 604 50 50
Faks:+90.212 604 50 51
www.medikalteknik.com.tr
e-mail: info@medikalteknik.com.tr
İMG - Medikal Teknik dergisinde
yer alan makalelerdeki fikirler
yazarlarına aittir.
Yayınlanan ilanların sorumluluğu reklam
verene aittir. İMG - Medikal Teknik
dergisinin bütün yayın hakları İstmag
Magazin Gazetecilik İç Ve Dış Tic. Ltd.
Şti.’ne aittir. Yazılar kaynak gösterilmeden
yayınlanamaz.
ILAÇ GIBI BIR YIL OLSUN
Şimdiden herkese sağlıklı, huzurlu, bol kahkahalı ve ilaç gibi bir yıl diliyorum. Bu yıl da
sizlerle olmanın mutluluğunu yaşadığımız yeni sayımızda 2018 ilaç dünyasının nabzını tutmaya
başladık bile.
Eczacıbaşı, Abdi İbrahim, Sanofi, Santa Farma, TRPharm gibi ilaç dünyasının dev isimlerini
ağırladığımız yeni sayımızda, ilaç dünyasında yaşanan en son gelişmeleri kaynağından
öğrendik ve aktardık. Sektörde yaşanılan en son gelişmeleri, iddialı ürünleri, gurur verici
çalışmaları kendilerinden öğrendiğimiz firmalarımızla, sizler arasında köprü görevi olmanın
sorumluluğunun bilinciyle, güzel haberler hazırladık. Ve kimi zaman sektörün de dahil olduğu
fakat bilinçlendirme konusunda yetersiz kaldığı gündemi sizlere taşıdık.
İlaç sektörünün dışında farklı haberler görmek isteyenler için, sıradışı başarı hikayeleri ile
Mehmet Görgülü dergimize konuk oldu.
Herkese ilaç gibi bir yıl dileğiyle!
HAPPY NEW YEAR LIKE A DRUG
I wish everyone a peaceful, healthy, prosperous and happy new year like a drug. We have
already begun to keep the pulse of the 2018 drug world in our new issue, where we are
delighted to be with you this year.
We search the latest developments in the pharmaceutical world from the source and shared
them in our forthcoming issue we gave place for pharmaceutical giants of the world such as
Eczacıbaşı, Abdi İbrahim, Sanofi, Santa Farma and TRPharm. We reported good news with
the awareness of the responsibility of being a bridge between you and the companies, which
we learned from their last developments, their ambitious products and their proud works.
And sometimes we share the agenda that the industry was involved but it was not enough
to raise awareness.
We talked with Mehmet Görgülü for those who want to see different news apart from the
pharmaceutical sector with extraordinary success stories.
Wish everyone a new happy year like a drug!
Gülçin Coşkan
İLAÇ İÇMENİN İP UÇLARI
Her geçen gün yeni çalışmaları ve buluşlarıyla bizi aydınlatmaya
devam eden bilim adamları şimdi de akılcı ilaç kullanımına yönelik
çalışmalar yaptı. Bakalım bu çalışmalar neler
Uzmanlar, yanlış ilaç
kullanımının pek çok
hastalığı beraberinde
getirdiğini söylüyor.
Türkiye’nin en köklü ve
önde gelen ilaç firmalarından Abdi
İbrahim, İlaç Bilincini Geliştirme
ve Akılcı ilaç Derneği ile beraber
bir araştırma yaptı. Araştırmanın
sonuçlarını sizlerle paylaşıyoruz:
• Araştırmaya katılan her iki kişiden
biri başkasına ilaç öneriyor. Önerilen
ilaçların başında yüzde yetmiş iki ile
ağrı kesiciler gelirken bunu yüzde kırk
üç ile soğuk algınlığı / grip ilaçları,
yüzde yirmi dokuz ile vitaminler
izliyor.
• Doktorun verdiği ilaç dozu
önemsenmekle birlikte, ilaç doktorun
belirttiği zaman dilimi dışında alınıyor
ve hasta iyileştiğini düşündüğünde
ilaç almayı kesiyor.
• “Doktora danışmadan
4 Pharma
ilaç kullandınız mı?” sorusu
yöneltildiğinde ankete katılanların
yüzde altmışı evet yanıtı verdi.
• Popülasyonun yüzde sekseni
önceki tedavisinden kalan ilaçları
kullandığını belirtiyor.
• Ecza dolaplarındaki ilaçların
son kullanma tarihlerine ilişkin
soruya katılımcıların yüzde altmışı
“kullanmadan önce hemen bakarım”
yanıtını verdi..
• İlaç saklama koşullarına ilişkin
bölümde ankete katılanlar, “evinizde
ilaçları nerelerde saklıyorsunuz”
sorusuna karşılık, en yüksek oran
olan yüzde kırk altı ile buzdolabında
yanıtını verdi.
• Ankete katılanlara, “Tedaviniz
sonrasında arta kalan ilaçları
ne yapıyorsunuz” sorusu da
yöneltildi. Bu soruya, katılımcıların
yüzde 48’i “Ecza dolabında / ilaç
çekmecesinde saklıyorum” yanıtını
verdi. Yüzde 34 ile “Bozulmasın
diye buzdolabında saklıyorum”
yanıtını verenleri, yüzde 19 ile “Çöpe
atıyorum” diyenler izledi. “Aile
sağlık merkezine / Sağlık kurumuna
veriyorum” diyenler yüzde 13 ile
pastada yer alırken, bunu “Aldığım
ilaçların hepsini kullanıyorum /
Artan olmuyor”, “Mutfak / elbise
dolabında saklıyorum, “ilaç toplayan
organizasyonlara veriyorum”, “Bir
tanıdığıma / yakınıma veriyorum”
yanıtları izledi. Genel olarak
tekrar lazım olur düşüncesi hakim
olduğundan saklama davranışı ilk
sırada geliyor.
• Araştırmada, her iki kişiden biri
muayene olurken doktora kullandığı
ilaçlar hakkında kendiliğinden
bilgi verdiğini söyledi. Yüzde 38’lik
oran “doktor sorarsa hepsini
söylüyorum” derken, “Kullandığım
ilaçları genellikle söylemiyorum /
unutuyorum” diyenlerin sayısı yüzde
5’te kaldı.Doktorların, reçetedeki
ilaçların kullanma talimatına ilişkin
bilgi vermesi konusunda katılımcıların
yüzde 66’sı “Hepsini anlamasam
da anlamam gerektiği kadarını
anlıyorum” yanıtın verirken, “Çok az
kısmını anlıyorum, çoğu anlaşılmıyor”
diyenler yüzde 18, “Kullanma
talimatlarını hiç anlamıyorum
diyenler yüzde 5, “İlaçların kullanma
talimatlarını hiçbir zaman okumam”
diyenler yüzde 11 oranında kaldı.
DO NOT drink, if you don’t know how to use!
Continuing to enlighten us with new studies and discoveries every day,
scientists been working for the right drug use.
Let’s see what these studies
are?
Experts say that the use of the
wrong drug brings many diseases.
“Abdi İbrahim”, one of Turkey’s
oldest and leading pharmaceutical
companies, conducted a survey on
proper use of drugs; we compile the
results for you:
One of the two people involved in
the study is offering to use drug to
someone else. Seventy-two percent
of the recommended medicines are
painkillers, followed by those with
forty-three percent are colds / flu
medicines, twenty-nine percent are
vitamins.
Patient takes care potion the doctor
gives, but the medication is taken
outside the time zone indicated by the
doctor and stops taking the medicine
when patient thinks he is well.
• When asked “Did you use
medication without consulting a
doctor?” 60% of the respondents
answered yes.
• The population of 80% indicates
that they are using drugs from their
previous treatment.
• The question regarding the
expiration dates of the medicines
in the pharmacy cabinets gave the
sixty percent of the respondents the
“immediately look before using it”
response.
• In the section on drug storage
conditions, the respondents replied
in the refrigerator with the highest
rate of forty-six, in response to the
question “where are you keeping the
medicines at home”?
• The questionnaire participants
were also asked, “What are doing the
remaining remedies after treatment?”
This question was answered by 48
percent of the respondents “I am
hiding in the drugstore / pillbox”.
Those who responded with 34 percent
“I keep it in the fridge so that it will not
break down” followed with 19 percent
saying “I’m throwing a straw”. “I use
all of the medicines I take / do not
get any better”, “I keep them in the
kitchen / clothes cabinet,” I give them
to the drug collection organizations
“,” I give a familiarity / complaint
“answers when they say “I give to
the family health center / health
institution” followed. In general, it is
necessary to go back to the custody
behavior because it is dominated by
thought.
• In the study, he said that both
people gave information about
the medication they used to the
doctor spontaneously during the
examination. About 38 percent said “I
tell everyone if the doctor asks,” while
the number of people saying “I do not
usually tell / forget the medications
I use” remained at 5 percent. About
66 percent of the participants said
that doctors were informed about
prescription medication usage
instructions; “I understand very little,
although I understand a lot”, 18
percent said, “I do not understand the
instructions for use”, 5 percent say, “I
never read the instructions for using
medicines”
Pharma 5
Daha fazla destek
kadınların işe dönüş süreçlerini kolaylaştırıyor
Avrupa’da Yürütülen Yeni Çalışmada İşe Dönmeyi Hedefleyen
Meme Kanseri Hastaları ve Bu Hastalığı Yenenlerin Karşılaştığı Önemli Zorluklar Ortaya Kondu
6 Pharma
Pfizer’in desteğiyle hazırlanmış
ve 10 Avrupa ülkesini (Belçika,
Danimarka, İngiltere, Finlandiya,
Fransa, Almanya, Yunanistan,
İrlanda, İtalya ve Hollanda) kapsayan
bu raporda, her ne kadar meme
kanserini yenenlerin oranı artmış
olsa da, işe dönüş oranlarının ülkeler
arasında ciddi farklılıklar sergilediği
belirlendi.
Doktorlar, işveren ve hükümetlerden
daha fazla destek alınması, bu
kadınların işe dönüş süreçlerini
kolaylaştırabilir.
Hızla Daha Normal Bir Hayata:
Meme Kanseri Hastaları ve Hastalığı
Yenenler İle İlgili AB İşgücü Raporu
(The Road to a Better Normal:
Breast Cancer Patients and Survivors
in the EU Workforce Report),
Avrupa’da çalışma yaşında olup
sayıları giderek artan meme kanserli
kadın hastaların ve bu hastalığı yenen
kadınların işe dönerken karşılaştıkları
zorlukları inceleyen Pfizer destekli
rapor, The Economist dergisi
Haber Alma Birimi (The Economist
Intelligence Unit) tarafından bugün
yayımlandı. Söz konusu rapor, sağlık
mesleği mensupları, işverenler
ve hükümetlerin, meme kanserli
kadın hastaların ve bu hastalığı
yenen kadınların iş hayatına geri
dönmek için ihtiyaç duydukları
desteği almalarını sağlamak için ele
almaları gereken temel sorunları ana
hatlarıyla ortaya koyuyor.
Yeni tedavi seçeneklerinin
geliştirilmesinde kaydedilen ilerleme
sayesinde, erken evre meme kanserli
daha fazla sayıda kadın tedavi
edilirken, metastatik meme kanserli
olanlar, yani hastalığın en ileri
evresindeki kadınlar da daha uzun
yaşıyor. Bu kadınların çoğu çalışabilir
yaşlarda ve tedavi sonrasında
işgücüne katılmak istiyor.
Ancak, The Economist dergisi Haber
Alma Birimi raporunda, birçok meme
kanserli kadın hasta ve bu hastalığı
yenen kadının her ne kadar kendileri
istiyor olsalar da işe sağlıklı bir
şekilde geri dönemedikleri tespit
edildi. İşe geri dönmeme nedenleri
farklılık göstermekle birlikte bunlar
genelde kanser tedavisinin fiziksel
sonuçlarıyla baş etme zorunluluğu ve
işveren veya çalışma arkadaşlarının
yeterince destek vermemesi gibi
medikal olmayan durumları kapsıyor.
Dünya genelinde en yüksek kaba
meme kanseri insidansına sahip 10
ülkeden dokuzunun Avrupa Birliği
ülkeleri olduğu görülmektedir.
Türkiye’de cinsiyete göre yaşa
standardize edilmiş meme kanseri
hızı, erkeklerde 100 bin kişide 0,8,
kadınlarda 100 bin kişide 43’dür.
Ülkemizde, meme kanseri kadınlarda
en sık görülen kanser türü olup her
4 kadın kanserinden biridir. Bir yıl
içinde toplam 16.646 kadına meme
kanseri teşhisi konmuştur.
Meme kanserinin sadece %11,1’u
uzak ileri evre kanser vakalarından
oluşmaktadır.
Pfizer Onkoloji İş Birimi Medikal
Lideri Egemen Özbilgili: “Avrupa
genelinde giderek daha fazla sayıda
kadın meme kanserini yenerken, bu
kadınların çoğu, onlar için normal
hayata dönüşü temsil ettiği için işe
geri dönmek istiyor,” dedi ve şunları
ekledi: “Bu kadınlar işleri sayesinde
büyük bir özgüven ve kimlik duygusu
elde ettikleri için bunu yapamamaları
yalıtılmışlık duygusuna neden
olabiliyor.
Her yıl dünya genelinde yaklaşık
1,7 milyon kadına meme kanseri
tanısı konuyor. Bu raporun gösterdiği
gibi, çalışabilmek bu kadınların
çoğunun hayatının merkezinde yer
alıyor,” açıklamasında bulunarak
şunları ekledi: “Pfizer, meme
kanseri alanında yalnızca bilimsel
araştırmanın ön cephesinde yer
almaktan dolayı gurur duymakla
kalmıyor, aynı zamanda işgücüne
yeniden katılırken kadınları
desteklemek için birçok paydaşın
nasıl bir araya gelebileceğini
araştıran bu çabayı da destekliyor.”
Normalleşmeye Doğru: AB’de
İşgücündeki Meme Kanseri
Hastaları ve Bu Hastalığı Yenenler
Raporu Hakkında
Bu özet metnin bulguları kapsamlı
bir masa başı araştırmaya ve bir
dizi sağlık mesleği mensubuyla
gerçekleştirilen görüşmelere
dayanıyor. Araştırmanın bir parçası
olarak, EIU Healthcare – The
Economist Dergisi Haber Alma Birimi
ilgili konuya odaklı ve sistematik
incelemeler yürüttü. Rapor, bu
alandaki uzmanlardan oluşan
uluslararası bir danışma kurulunun
rehberliğinden de yararlandı. Çalışma
yaşında olup işlerine geri dönmek
isteyen, giderek artan sayıdaki meme
kanserli kadınlar ve bu hastalığı
yenen kadınların önündeki engeller
ve temel paydaşların onlara nasıl
yardımcı olabileceği incelendi.
Rapora dahil olan 10 ülke: Belçika,
Danimarka, İngiltere, Finlandiya,
Fransa, Almanya, Yunanistan, İrlanda,
İtalya ve Hollanda.
More support makes it easier for women to return to work
New study finds more support is needed in Europe for breast cancer patient and
survivors who wish to return to work
This report, which was prepared
with the support of Pfizer and
covered 10 European countries
(Belgium, Denmark, England,
Finland, France, Germany, Greece,
Ireland, Italy and the Netherlands),
shows that although rates of breast
cancer survivors have increased,
it was determined that there are
serious differences for returning to
work
More support from doctors,
employers and governments can
facilitate the return of these women
to work.
Although the incidence of breast
cancer is rising in Europe, more
women are surviving the disease,
according to a new study by The
Economist Intelligence Unit (EIU)
released today. The report, entitled
“The road to a better normal: Breast
cancer patients and survivors in
the EU workforce” and sponsored
by Pfizer, considers policies and
practices that could help patients and
survivors who wish to return to work.
While many women who have
been struck by the disease wish to
continue working, there is substantial
variation in national return-towork
rates across European Union
countries. National return to work
rates for breast cancer patients and
survivors who were in a job at the
time of diagnosis range from 43% in
the Netherlands to 82% in France.
Return to work rates depend on a
wide range of interacting factors,
including the impact of the disease
itself, the impact of treatment and its
side effects, the nature of work, the
nature of the workplace, and sociodemographic
situation.
Egemen Özbilgili, Oncology Country
Medical Lead at Pfizer TURKEY said,
“As more and more women across
Europe are surviving breast cancer,
most of these women want to go
back to work because they represent
a normal return to life for them.
They can have a feeling of isolation
because they have a sense of selfconfidence
and identity.
Each year, around 1.7 million women
worldwide are diagnosed with breast
cancer. Pfizer is not only proud to
be at the forefront of the scientific
research in the field of breast cancer,
but at the same time, It also supports
this effort that investigates what can
happen how many of the stakeholders
are in a position to support women as
they rejoin their workforce.”
The main non-medical barriers
are lack of employer or colleague
support, the extent to which work is
physically demanding, and the level
of education of the women involved.
The large variation in return to work
rates suggests substantial room for
improvement in policies and practices
to support those who wish to return
to work. The study, which is based
on an extensive literature search
and interviews with 10 experts in the
subject, concludes that changes are
needed in the practices of clinicians
and employers, and in the policy
approaches of governments. “While
data on the likely impact of specific
interventions are sparse, this study
finds that simply engaging with the
return-to-work issue is an important
first step to ensure that breast
cancer survivors receive the support
they need,” said Aviva Freudmann,
Research Director – EMEA Thought
Leadership for the Economist
Intelligence Unit, who directed the
study.
European societies are facing a
problem resulting from healthcare
progress. Medical, diagnostic,
treatment and health-system
advances have made breast cancer to
a large extent a chronic disease. As a
result, increasing numbers of women
of working age are not only surviving
it, they are also willing and able to
be part of the workforce. A majority
succeed, but the return to work is
typically so difficult that too many give
up.
To date, this new challenge is often
overlooked by stakeholders who
will play crucial roles if it is to be
addressed effectively. While hard
data on the impact of specific
interventions are lacking, this study
finds repeatedly that simply engaging
with the issue is an important, and
necessary, first step.
Pharma 7
ASLA PES ETMEYENLER
Sanofi ve Türk Eğitim Vakfı’nın
asla pes etmeyen nesillerin
yetişmesi amacıyla hayata
geçirdiği Asla Pes Etmeyenler
Kulübü’nün ve Kulübün ilk on
beş ünlü üyesinin hikâyelerinin
anlatıldığı kitabın tanıtım toplantısı
5 Aralık’ta İstanbul’da yapıldı. Hayat
yolculuğunda insanların karşılaştığı
zorluklara karşı ‘Asla Pes Etmeyin’
mesajı veren kulüp ve kulübün
koleksiyon kitabı tanıtım toplantısına
çok sayıda ünlü isim katıldı. Kitabın
satışından elde edilen gelir Türk
Eğitim Vakfı aracılığıyla çocukların
eğitimine aktarılıyor.
7 Aralık 2017, İstanbul - Yıllardır
sürdürdüğü ‘Asla Pes Etme’ mottosu
ile zihinsel ve fiziksel performansı
artıran Pharmaton, bu mottoyu şimdi
de topluma fayda sağlayacak bir
noktaya taşıdı ve çeşitli zorluklarla
karşılaşmalarına rağmen azim ve
kararlılıkla yılmadan amaçlarının
peşinden koşarak başarıya ulaşmış
isimlerle ‘Asla Pes Etmeyenler
Kulübü’nü kurdu. Kulübün ilk faaliyeti
olarak ise 15 ünlü ismin başarı ve
yılmadan çalışma hikâyeleri deneyimli
gazeteci Ali Deniz Uslu tarafından
kitaplaştırıldı. Kitabın satışından elde
edilecek gelir de Türk Eğitim Vakfı
(TEV) aracılığıyla çocukların eğitimine
harcanacak.
Kulübün ve kitabın tanıtım
toplantısında ünlü gazeteci Ayşe
Arman moderatör olarak görev
aldı. ‘Asla Pes Etmeyenler Kulübü
Koleksiyon Kitabı’nın ünlülerinden biri
de olan Ayşe Arman, sorularıyla kulüp
üyesi diğer ünlülerle sohbet etti.
8 Pharma
Asla Pes Etmeyenler Kulübü’nün
koleksiyon kitabında; lezzet kaşifi
Arda Türkmen, yeni nesil hikâye
anlatıcısı Azra Kohen, röportajlarıyla
fenomen olan ünlü gazeteci Ayşe
Arman, Türkiye’de halka ilişkilerin
temellerini atan duayen Betül
Mardin, dünya starlarının tercihi
olan tasarımcı Bünyamin Aydın, milli
tenisçi Çağla Büyükakçay, düşünen
spor dergisi Socrates’in Yayın
Yönetmeni Caner Eler, Basketbol
A Milli Takımı Baş Antrenörü
Çetin Yılmaz, gönüllere taht kuran
müzisyen Fuat Güner, dokunduğunu
güzelleştiren ve büyüten girişimci
iş kadını Gamze Cizreli, Türkiye’nin
FIFA kokartlı ilk kadın hakemi ve ilk
kadın antrenörü Lale Orta, kurgusal
fotoğrafın Türkiye’deki önemli
isimlerinden Mehmet Turgut, yaptığı
filmlerle dikkat çeken yönetmen
Ömer Faruk Sorak ile yazar, gazeteci
ve seslendirme sanatçısı Yekta Kopan
yer aldı.
“İşimizin odağında insan var”
Sanofi Tüketici Sağlığı Genel Müdürü
Kağan Keklik, hayatta karşılaşılan
zorluklara rağmen ‘Asla Pes
Etmemek’ gerektiğini ifade etti.
“Hayatın hangi noktasında olursanız
olun, hangi işi yaparsanız yapın,
pes etmemek herkesi güçlü ve
başarılı kılar. Biz, ‘Asla Pes Etme’
ilkesinden yola çıkarak asla pes
etmeyenlerin, hepimize ilham kaynağı
olacak hikâyelerini bu kulüpte ve
kitapta bir araya getirdik. Asla Pes
Etmeyenler Kulübü’nü, toplumun her
kesimini kucaklayarak geliştirmeye
ve bu sayede asla pes etmeyen yeni
nesillerin yetişmesine destek olmaya
çalışacağız” diye konuştu.
Sanofi olarak sorumluluğu çok
yüksek bir sektörde çalıştıklarını
vurgulayan Keklik, “Tüm
çalışmalarımızın merkezinde hep
insan var ve insanların sağlıklı,
mutlu ve tabii ki başarılı olabilmesi
temel amacımız. Biz Sanofi ailesi
olarak tüm iş yapış biçimlerimizi
bu çerçeveye oturtuyor ve kaliteli
yaşamlar için çalışıyoruz. Sanofi’de
bizler, sağlık yolculuğunda iyi bir
yol arkadaşı olarak sağladığımız
çözümlerle daha sağlıklı bir yaşam
için bilimsel yenilikleri tedavi
çözümlerine dönüştürerek hayata güç
katıyoruz” dedi.
Arda Türkmen: “Hayatımızdaki
kırılma noktaları aslında bizim için
büyük fırsatlardır. Çünkü düşmeden
kalkmayı öğrenemeyiz. Ben zorlukları
gördüm, acıları yaşadım. Büyük
travmalardan hep iyileşerek çıktım.
Kendime inandım, vazgeçmemeyi
kafama koydum ve pes etmedim.
Formül bu kadar basit ve net.” dedi.
“Amacımız, ‘Asla Pes Etmeyen’
nesiller yetiştirmektir”
Türkiye Eğitim Vakfı Genel Müdürü
M. Yıldız Günay, bu kadar önemli
bir projenin bir parçası olmaktan
büyük mutluluk duyduklarını
söyledi. “Bir gencin gülümsemesi,
tüm mutluluklara bedeldir” diyen
Günay, “Asla Pes Etmeyenler Kulübü
Koleksiyon Kitabı ile zorlu hayat
karşısında asla vazgeçmemenin,
hep mücadele etmenin önemine bir
kez daha vurgu yapılıyor. Bu kitap,
biraz da bu hikâyelerin, bu seslerin
ete kemiğe bürünmesi, kalıcı hale
gelmesi anlamını taşıyor. Cesaretin
ve azmin hikâyelerini paylaşmak
için bir yol. Başkası için bir şeyler
yapabilmenin verdiği huzurun,
sizi içine çekeceği bir araç. Sözü
hayal kuran, inanan ve asla pes
etmeyenlere bırakan bu projenin bir
parçası olmak, gençlerin hayatına
dokunup onların yaşamlarında gözle
görülür değişimlere neden olmak çok
önemli” diye konuştu.
“Kendin İçin 1 Ara’lık” kampanyası 17 milyon kişiye ulaştı
Birleşik Krallık İstanbul Başkonsolosluğu ve GSK
Türkiye Dünya HIV/AIDS günü için bir araya geldi
GSK Türkiye, HIV (Human Immunodeficiency Virus – İnsan Bağışıklığı
Yetmezlik Virüsü) hakkında farkındalık yaratmak amacıyla geçtiğimiz yıl
“dokun” temasıyla hayata geçirdiği “Kendin İçin 1 Ara’lık” kampanyası ile
elde ettiği bir yıllık sonuçları, 1 Aralık Dünya AIDS Günü’nde kamuoyuyla
paylaştı. Birleşik Krallık İstanbul Başkonsolosluğunda, Başkonsolos
Judith Slater’ın ev sahipliğinde düzenlenen toplantıda, GSK Türkiye HIV
alanındaki uzmanlık derneklerini bir araya getirdi.
10 Pharma
GSK Türkiye, HIV hakkında
farkındalık yaratmak amacıyla
geçtiğimiz yıl 1 Aralık
Dünya AIDS Günü’nde başlattığı
kampanyanın bir yıllık sonuçlarını
açıkladı. ‘HIV+ bireylerin yanındayım’
diyerek kampanyayı dijital ortamda
destekleyen kişi sayısı bir yılda
103 bin 32’ye ulaştı. Kendin için 1
Ara’lık kampanyası kapsamında
sosyal medyadan 17 milyon kişiye
ulaşılırken, web sayfasını bir yılda 430
bin kişi ziyaret etti.
GSK Türkiye Medikal Direktörü
Dr. Fulya Erman, kampanyanın
eriştiği rakamlardan daha
fazlasını ifade ettiğini belirterek
şunları söyledi: “GSK olarak
sorumluluğumuzun sadece yenilikçi
tedavi çözümlerimizle sınırlı
olmadığının farkındayız. Sağlığını
iyileştirdiğimiz bireylerin her alanda
yaşamlarını kolaylaştırmanın da
sorumluluğumuzun bir parçası
olduğunun bilincindeyiz. Bu bilinçle,
HIV pozitif hayatlara dokunma,
onların hikayelerini dinleme çağrısını
yaptığımızda amacımız bu alandaki
farkındalığı artırmaktı. Bir yıl için
100 binden fazla kişiye HIV pozitif
bireylerin yanındayım dedirtmek
bizim için elbette gurur verici.
Fakat geride kalan bir yıl içinde bize
mesajlarını ileten, teşekkürlerini
paylaşan mesajlar ileten HIV pozitif
bireyler gerçekten onların hayatına
dokunabildiğimizi göstererek bize
esas gururu yaşattı.”
HIV/AIDS panelinde uzmanlar
konuştu
HIV/AIDS paneline, Türk Klinik
Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları
Derneği’nden Doç. Dr. Asuman
İnan, AIDS ve Cinsel Yolla Bulaşan
Hastalıklar Derneği’nden Prof. Dr.
Deniz Gökengin, HIV Enfeksiyonu
Derneği’nden Prof. Dr. Fehmi Tabak,
Enfeksiyon Hastalıklarından Korunma
ve Savaşım Derneği’nden Prof Dr.
İftihar Köksal, Türkiye Enfeksiyon
Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji
Uzmanlık Derneği’nden Doç. Dr.
Serap Gençer ile HIV/AIDS Korunma
ve Eğitim Derneği’nden Prof. Dr.
Serhat Ünal katıldı.
1 yılda neler oldu?
HIV’nin; tokalaşma, sarılma, öpüşme
gibi eylemlerle bulaşmadığına vurgu
yapmak amacıyla “Dokun” başlığı
altında oluşturulan kampanya
kapsamında hazırlanan ve gerçek
hasta hikayelerinin kurgusal olarak
canlandırıldığı 15 videonun bulunduğu
online platformu ziyaret edenler, HIV
pozitif bireylerin hayatına dokunmak
ve onlara destek olmak imkanı buldu.
Gerçek hasta hikayelerinin sonunda
çıkan simgesel imza kampanyasına
“dokunan” ziyaretçiler, bu farkındalık
projesine katılmış oldu.
• Sosyal medya üzerinde kampanya
17 milyon kişiye ulaştı.
• Site 430 bin kullanıcı tarafından
ziyaret edildi.
• Kampanyanın görselleri sosyal
medyada 58 milyon kez görüntülendi.
• 103.032 kişi www.kendinicin1aralik.
org sitesinde yer alan ‘HIV+ bireylerin
yanındayım’ butonuna tıklayarak
bildiriye katıldı.
• Sitede yer alan HIV+ bireylerin
hikayelerini içeren videolar
700.000’den fazla izlendi.
“Kendin İçin 1 Ara’lık” campaign reached 17 million people
Consulate General of the United Kingdom in
Istanbul and GSK Turkey met for World HIV/AIDS day
GSK Turkey shared results gained with “Kendin İçin 1 Ara’lık”
(1 December for you) campaign to raise awareness HIV
(Human Immunodeficiency Virus) last year with “dokun” (touch) theme
on December 1, World AIDS Day. In the meeting hosted by Consul
General of United Kingdom Judith Slater, GSK Turkey brought together
expertise in the field of HIV associations.
GSK Turkey announced annual
result of the campaign raise
awareness about HIV started
December 1, World AIDS Day last
year. Number of people supporting
the campaign reached 103032 in
digital media. “Kendin İçin 1 Ara’lık”
campaign reached 17 million people
at social media and 430 thousand
people a year visited the web page.
Noting that it represents more
than the figure achieved by the
campaign, Fulya Erman, Country
Medical Director GlaxoSmithKline
said, “As GSK, we are aware of
that our responsibility is not only
limited by our innovative treatment
solutions. Facilitating the lives of
individuals in every field, we are
aware that improve the health of our
part of the responsibility. With this
consciousness, when we made calls
to listen to HIV-positive lives, listen to
their stories, our goal was to increase
awareness in this area. We are proud
of that more than 100 thousand
people say “I’m with the HIV-positive”
for a year. But within the last year,
HIV positive individuals who conveyed
their messages and shared their
thanks to us showed us the pride that
we really could touch their lives.”
Experts informed on HIV / AIDS
panel
Assoc. Dr. Asuman Inan
of Turkish Society of Clinical
Microbiology and Infectious Diseases’,
Prof. Dr. Deniz Gökengin of AIDS
and Sexually Transmitted Diseases
Association ‘s, Prof. Dr. Fehmi
Tabak of HIV infection Association,
Prof. Dr. İftihar Koksal of Association
of Protection and Control of
Infectious Diseases’, Assoc. Dr. Serap
Genç of Turkey Infectious Diseases
and Clinical Microbiology Specialist
Association and Prof. Dr. Serhat
Unal of HIV / AIDS Prevention and
Education Society attended HIV / AIDS
panel.
What happened in 1 year?
Visitors of online platform of 15
real patient stories videos had the
opportunity to touch and support the
lives of HIV-positive individuals with
“touch” title, in order to emphasize
that HIV does not infect with actions
such as kissing, handshaking and
hugging with the campaign prepared
for supporting HIV-positive individuals.
The one touching on “dokun” button
of symbolic signing campaign https://
www.kendinicin1aralik.org at the end
of real patient stories has participated
in this awareness project.
• The campaign on social media has
reached 17 million people.
• The site was visited by 430
thousand users.
• Visual of the campaign has
been viewed 58 million times
on social media.
• 103,032 people www.
kendinicin1aralik.org click on ‘I’m
with the HIV + individuals’ button on
the site.
• Videos including stories of HIV +
individuals on the site were seen
more than 700,000 times.
Pharma 11
DİYABET HASTALARINA UMUT IŞIĞI
Röportaj: Gizem Yıldız
Novo Nordisk Medikal Direktörü ‘Rabia Demet Özkaya’ diyabet
tedavisi ile ilgili yapılan çalışmalar için neler söyledi (?)
Genel olarak kaç tane ülkede
hizmet veriyorsunuz ve global
olarak kaç kişiye istihdam
sağlıyorsunuz?
Genel merkezi Danimarka’da
bulunan şirketimiz; yetmiş yedi
(77) ülkede, yaklaşık kırk iki (42)bin
çalışanla, yüz altmış beş (165)’in
üzerinde ülkede, diyabet hastalarına
hizmet sunuyor.
12 Pharma
Öncelikle bilmeyen
okuyucularımız için, Novo
Nordisk’ten kısaca bahseder
misiniz ?
Novo Nordisk, diyabet tedavisinde
dünya lideri; obezite, büyüme
hormonu eksikliği, hemofili ve
hormon replasman tedavilerinde
de öncü global bir sağlık şirketi.
Ürettiği yeni tedavilerle milyonlarca
hastaya umut ışığı olmanın yanında
çalışanlarına sunduğu imkanlarla da
öne çıkıyor.
Novo Nordisk için olmazsa olmazlar
nelerdir ?
Novo Nordisk, İskandinav kültürüyle
yönetilen bir şirket. Açık, dürüst
iletişim yanında insan odaklı, kişilere
saygılı, hiyerarşinin minimumda
olduğu bir ortamda çalışmaya önem
veriyor. Elbette ki hasta sağlığına
verdiği önem gibi, çalışanlarının
sağlığı da Novo Nordisk’in temel
önceliklerinden birini oluşturuyor.
Sağlıklı ve düzenli beslenmelerini
sağlamak adına; çalışanlara
gün içinde kahvaltı, sağlıklı
atıştırmalıklar, meyve, sebze ve
sağlıklı içecek ikramları sunuyor.
Bize biraz kendi hikayenizden
bahseder misiniz? Siz nasıl
tanıştınız Novo Nordisk ile ?
Onbeş(15) yıldır ilaç sektöründe,
pazarlama ve medikal
departmanlarda farklı görevlerde
rol aldım. Aynı sektörde olmamız
itibarıyla, Novo Nordisk’i yakından
tanıyorum. Bilimi ön planda tutan,
profesyonel ve yenilikçi anlayışı
sebebiyle; her profesyonelin
çalışmak isteyeceği bir şirket.
Buradaki yeni görevimde klinik,
medikal, ruhsatlandırma,
farmakovijilans ve kalite alanlarından
sorumluyum.
Türkiye’de neler yapıyorsunuz?
1995 yılından bu yana, Türkiye’de
hastaların ve bilimin hizmetindeyiz.
Ayrıca Yakın Doğu ülkeleri, Rusya ve
Bağımsız Devletler Topluluğu’ndan
oluşan toplam altı yüz yetmiş (670)
milyonluk bir nüfusu kapsayan yirmi
iki (22) ülke, global ölçekteki en
önemli yönetim şehirlerinden biri
olarak konumlanan İstanbul’daki
BANEC bölge ofisimizden yönetiliyor.
Öncü olduğunuz hemofili
tedavisi, büyüme hormonu
tedavisi ve hormon replasman
tedavisi alanlarında yaptığınız
çalışmalardan bahseder misiniz?
Novo Nordisk Türkiye, inhibitörlü
hemofilide hastalara en güncel
teknoloji olan rekombinant faktör
ile, tedavi olma imkanını sağlıyor.
Büyüme hormonu eksikliği alanında;
on beş (15)yıllık tecrübesi ve çocuk
endokrin hedef kitlesine adanmışlığı
ile, ürünün kolay kullanım özellikleri
ve hasta destek servisi oldukça
önemli. Son olarak aktif tanıtımda
olmayan HRT portföyü ile hastalara
ve hekimlere geniş tedavi seçeneği
sunuyor.
NEW HOPE FOR DIABETICS
Medical Director of Novo Nordisk, ‘Rabia Demet Ozkaya’
informs about study on the treatment of diabetes
Firstly, could you briefly tell
about Novo Nordisk?
The global leader in diabetes
medications, Novo Nordisk has five
product areas such as Diabetes care,
Obesity and weight management,
Haemophilia management, Growth
hormone therapy and Hormone
replacement therapy. Standing out with
opportunities offered to employees,
with its new treatment Novo Nordisk
is a new hope for millions of patients.
What are the sine qua non for Novo
Nordisk?
Novo Nordisk, a company governed
by Scandinavian culture. It pays
attention to work in an environment
where open, honest communication,
people-oriented, respectful to people
the hierarchy is at its minimum. The
health of employees is one of the main
priorities for Novo Nordisk as well as
the importance to patient health. In
order to make a healthy and regular
diet; the staffs are offered breakfast,
healthy snacks, fruits, vegetables and
healthy drinks during the day.
Could you tell us a little about your
own story? How do you meet Novo
Nordisk?
I have been working in marketing
and different tasks in the medical
department for fifteen years in the
pharmaceutical industry. Besides
we’re in the same sector, I know Novo
Nordisk closely. Novo Nordisk is a
company, which every professional
wants to work with its innovative
approach that gives particular
importance to science, professionals
and innovative approach. I am in charge
of clinical, medical and regulatory
affairs, pharmacovigilance and quality
in my new assignment.
Overall, how many countries do you
serve and how many people do you
provide employment globally?
Our company headquarters are
located in Denmark, we offer services
to diabetes patients in seventy-seven
country with about forty-two thousand
employee, in hundred and sixty five
countries.
What is your business in Turkey?
We have been serving patients and
sciences in Turkey since 1995. Also
twenty-two countries in Near East,
Russia and the Commonwealth of
Independent States with a population
of six hundred and seventy million is
managed from our BANEC Region
Office in Istanbul which is positioned
as one of the most important
administrative city on a global scale.
Could you tell us about your studies
on growth hormone therapy and
hormone replacement therapy you
are leading the way?
Novo Nordisk Turkey provides the
opportunity for patients to be treated
with recombinant factors, the most
current technology, in hemophilia
inhibitor. Fifteen years of experience
and dedication to children endocrine
target audience, easy to use product
features and support service to
patients are very important in the field
of Growth hormone therapy. Finally, we
offer a wide range of treatment options
to patients and physicians with the
non-active promotion of HRT portfolio.
Pharma 13
BİLGİ KİMİN ELİNDEYSE, HÜKÜMDAR ODUR
Türkiye’nin en fazla okumuş adamını sizin için bulduk: Mehmet Görgülü yedi
diplomaya sahip. Uzmanlık alanı en zor bölümlerin başında gelen tıp. Bunun
dışında ise sosyoloji, psikoloji, adalet gibi diplomaları var ve hala okumaya,
araştırmaya, yazmaya devam ediyor
Röportaj: Gülçin ÇOŞKAN
14 Pharma
‘Biz doktorlar, dünyanın en zor
mesleğini yapıyoruz fakat hiçbir
korumamız yok en ağır eğitimi biz
alırız ama hiçbir savunmamız yok’
Ne silahımız vardır, ne de hukuken
bir korumamız..Avukatın hakimin
savcının var, olmasın demiyorum,
ama biz onlardan daha ağır eğitim
alıyoruz; çok ağırdır bizim eğitimimiz
dünyanın en ağır eğitimidir, ama bu
derece büyük eğitimden geçmiş olan
biz doktorlar savunmasızız. O yüzden
herkes bize rahatça saldırabiliyor.
Dayak yeriz, küfürler, tehditler. Zaten
küfre alışığız, tehditlere alışığız.
Öldürülen meslektaşlarımın yanı sıra,
bu mesleğin ağırlığına dayanamayıp
intihar eden meslektaşlarım da var
ne yazık ki!
Merhaba demeden önce, Mehmet
beyden duyduklarım Şimdi
röportajımıza başlayalım
Öncelikle sizi biraz tanıyabilir miyiz
Ben Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
mezunuyum. Sonra, Trabzon Numune
Hastanesi’nde mecburi hizmet
yaptım. Biliyorsunuz Tıp Fakültesini
bitirmek diploma almak bu iş için
yeterli değil. Hiç bir meslekte
olmayan bir şey var, mecburi hizmet
yapıyoruz, ondan sonra diplomamızı
alıyoruz. Daha sonra Cerrahpaşa Tıp
Fakültesi’nde Genel Cerrahi alanında
uzmanlık eğitimimi tamamladıktan
sonra Almanya’ya gittim. Döndükten
sonra özel hastanelerde çalışmaya
başladım. Ben okumayı ve araştırmayı
çok seviyorum. Bu amaçla ne
yapabilirim diye düşünürken insanın
biyolojik tarihini öğrenmek arzusu
oluştu. Bu amaçla önce İstanbul
Arkeoloji Müzesi’ne gittim ve orada
eski insan kemiklerini incelemeye
başladım. Bu arada Açıktan Kamu
Yönetimi bölümünü okudum. Daha
sonra İstanbul Üniversitesi, Adli
Tıp Enstitüsü’nde Adli Bilimler
doktorasına başladım. Yenikapı
Marmaray’da yürütülen kazı
çalışmasına dahil oldum. Buradan
çıkan Bizanslılara ait iskeletlerin
kimliklendirilmesi çalışması tezimi
hazırlayıp sundum ve doktoramı
tamamladım. Daha sonra açıktan
Sosyoloji okudum ve bu arada
İstanbul Aydın Üniversitesi’nde
öğretim üyeliği görevim başladı.
Öğretim üyeliği görevini sürdürürken
açıktan Adalet okudum ve Psikoloji
alanında Master yaptım. Bu
çalışmaları yaparken ülkemizin beş
bölgesinde kazılarda Adli Antropolog
olarak çalışmaya başladım. Bu
kazılarda insan iskeletlerini
incelemekteyim. Şu anda İstanbul
Altınbaş Üniversitesi’nde öğretim
üyesi olarak çalışmaktayım.
Tıp mesleğinin zorlu yanları
nelerdir?
Tıp mesleğinin kendi içerisinde
oldukça sıkıntılı yanları vardır.
Gittiğiniz yere güzel hayallerle
gidersiniz, insanlara faydalı olmak
istersiniz ama her zaman öyle
olmaz bu durum. Zorlu yanlarını
kaldıramayan pek çok meslektaşımın
intihar ettiğini üzülerek söylemek
istiyorum.
Tıp eğitimi dünyanın en ağır eğitimdir.
Bu yüzden mi bilmiyorum, bazı
insanlar bizi Yarı Tanrı vasfına
koyuyor, mucize bekliyorlar bizde
sonuçta insanız. Sahip olduğumuz
bilgi ve donanımla, tıbbın bize verdiği
imkanlarla bir şeyler yapmaya
çalışıyoruz. Hastaları tedavi ediyoruz
ancak bazen tedavi istediğimiz gibi
gitmiyor, bu durumda da suçlu biz
oluyoruz. Sonuçta dayak yiyoruz,
saldırıya uğruyoruz, öldürülüyoruz ve
sık sık hakaretlere maruz kalıyoruz.
Dünyada bir ilki düşünmek ve
alışık olanın dışına çıkmak diyince;
Türkiye’de akla gelen ilk isimsiniz.
Antik DNA Araştırma Merkezi
kuruyorsunuz. Bunu kurmaktaki
amacınız nedir?
Yakın zamanda İstanbul Altınbaş
Üniversitesi’nde Antik DNA Araştırma
ve Uygulama Merkezini kuracağız.
Çalışmalarımı bu merkez üzerinden
devam edeceğim. Çalışmalarımızdaki
amacımız, kazılarda çıkan insan
iskeletlerinin DNA’larını elde etmek
ve edineceğimiz bazı sonuçları
günümüz insanlarının DNA’ları
ile karşılaştırmak. Bu da bizi
insanın ve hastalıkların değişim ve
dönüşümleri konusunda aydınlatacak,
belki de farklı tedavi yöntemleri
geliştirebileceğiz.
İçinde bulunduğumuz geniş bir
coğrafyada buna benzer bir merkez
yok ve ilk defa Antik DNA merkezi
açıyoruz.
Amacımız;
• İnsan nasıl insan oldu?
• Anne soylarının nerden geldiğini
ortaya çıkartmak
• Geçmişte ne gibi hastalıklar vardı,
onların genleri nasıldı?
• DNA’dan elde ettiğimiz bazı
özellikleri kullanmak.
• Hastalıkların altında ne gibi genetik
değişiklikler yatıyor.
• Bu ve benzeri amaçlarla elde
edeceğimiz sonuçları, günümüz
insanlarından elde edeceğimiz
sonuçlarla karşılaştırıp, insanın
ve hastalıkların değişim ve
dönüşümlerini ortaya koymaya
çalışacağız. Bunun sonucu belki
değişik tedavi yöntemleri de
geliştirebileceğiz.
Türkiye’de kimsenin bilmediği bir
başarıya imza attınız? Bunu bizimle
paylaşır mısınız?
National Geographic tarafından
yürütülen Genographic projesinin
Anadolu sorumluluğu aldım. Bu
proje haplogrup üzerinden insanın
iki yüz(200) bin yıllık genetik
yolculuğunu araştırmakta. Bu
projede sayesinde bilgi birikimimiz
arttı. Örneğin bir gün bana Doğu
Anadolu’dan bir yerden bir parmak
kemikleri geldi. Bu kemiklerin
kökeninin araştırılması istendi.
Biz o dönemde henüz bu testleri
yapamıyorduk. Genographic projesi
sayesinde tanıdığımız ve birlikte
çalıştığımız Avustralya’da bir merkeze
gönderdik. Sonucu aldığımızda bu
kişinin Avrupa kökenli olduğu ortaya
çıktı. Bu proje sayesinde biz bilgi
birikimimizi arttırmaya başladık.
Sonra dedik ki biz burada yapamaz
mıyız? Tabi arkamızda destek yok,
amatör bir ruhla çalışıyoruz. Sonra
bir ofis ayarladım ve orayı laboratuar
haline getirmeye çalıştık, uygun hale
getirmek için bayağı uğraştık. DNA
bulaşma riskini minimuma indirmeye
çalıştık. Küçük bir ultraviyole
cihazımda aletleri bulaşmış DNA
açısından sterilize ettik. Bu aletler
yardımı ile kemik tozları elde ettik.
Sonra bu tozları bir özel laboratuar
Mitokondrial DNA açısından çalıştı
ve elde ettiği sonuçları bize verdi.
Böylece Yenikapı kazısından elde
ettiğimiz Bizanslılara ait iskeletleri
yirmi (20) tanesinin Mitokondrial
DNA haplogruplarını dolayısıyla da
anne soylarının nereye dayandığını
ortaya çıkardık. Bu ülkemizde
yaptığımız ilk çalışma olması
açısından iyi bir başarıydı. Fakat
bizim bu sonucu teyit etmemiz
gerekiyordu. Daha sonra bu sonuçları
İstanbul Üniversitesi Tıbbi Genetik
Ana Bilim dalının yardımı ile teyit
etmeyi başardık. Bu sonuçları yayına
hazırlıyoruz. Şimdi İstanbul Altınbaş
Üniversitesi’nde kurmak üzere
olduğumuz Antik DNA Araştırma ve
Uygulama Merkezinin çatısı altında
bu çalışmaları sürdürme kararı
aldık.
Bu kadar donanımlı olmanız
dolayısıyla, sıradan insanlarla
ve sıradan dünya ile aranız nasıl
şeklinde bir soru soracak olursam
neler söylemek istersiniz?
Hiçbir zaman kendini beğenmişlik
duygusunu tanımadım. Ben
aristokrat bir aile çocuğu, kolej
çocuğu değilim, üniversiteye
hazırlanırken dershaneye falan
gitmedim, ailem ekonomik olarak iyi
bir düzeyde değildi. Ben ortaokula
başladıktan sonra üniversite sınavına
girdiğim yaz tatili dahil, her yaz
tatilinde çeşitli işlerde çalıştım.
Bu işlerden biri, iplikten yumak
yapan bir makinede çalışmak
idi. Bu makinede çalışırken az
daha sağ kolumu kaybediyordum.
Yaşamış olduğum hayatın şartları,
öyle kendini beğenmişlik gibi bir
duyguyu tanımaya uygun değildi.
Yani böyle bir duyguyu hissedecek
çocukluğum ve gençliğim olmadı.
Şimdi sorunuzun asıl cevabına
gelecek olursak; Türkiye’de benim
kadar okumuş başka bir örnek yok,
ama bu diğer insanlara farklı bakıyor
olmama sebep değil. Çocukken
neysem, şimdide oyum. Bunu çevrem
söylüyor. Ben, herhangi bir okul
mezunu olmayan birisi ile de sohbet
ettiğimde keyif alan birisiyim. Asla
insan ayrımı yapmadım ve yapmam
da. Onu yapan insan da eksik bir
şeyler var demektir. İnsanın mütevazi
olması bir şey kaybettirmez, aksine
kazandırır. Sonuçta benim sıradan
bir hayatım oldu ve kendimi sıradan
bir insan gibi hissediyorum.
Bu çalışmaları yaparken destek
aldığınız yerler oldu mu?
Yaptığım çalışmalar da arkamda
hiçbir güç yoktu, hepsini kendi
çabamla yaptım bu yüzden kimseye
göbek bağım yok. Devlette doktor
olarak çalışırken, bizi aşağılamak
için şu sözleri çok duyardım‘benim
vergimden maaş alıyorsun, bana
bakmak zorundasın’. İyi de benim
işim doktorluk ve ben hastaya zaten
bakmak zorundayım. Bunun bana
hatırlatılmasına gerek yok.
Pharma 15
Yaptığım çalışmalarda bu ve benzeri sözleri,
kimse bana söyleyemez, çünkü ben her şeyi kendi
çabamla yaptım. Kendi aracımla kazılara gittim.
Çalışmalarımda masraflarımı kendi cebimden
karşıladım. Bu arada hiçbir devlet kurumunda,
üniversitede çalışmıyorum. Özel hastanelerde ve
kliniklerde çalışırken bu işleri ve eğitimi yaptım.
Hiçbir kurum ve kuruluş bana destek olmadı. Ama
ülkemi seviyorum ülkeme faydalı olmak beni mutlu
ediyor. Ülkemin kültür mirasına faydalı olmak beni
mutlu ediyor. Ama yaptığım şey gerçekten kolay bir
şey değil; çok ciddi emek, özveri ve çaba gerektiriyor.
Fakat ben; işimi sevdiğim için zevkle yapıyorum. Ama
ülkemizde ne yazık ki, aktif olarak hem okuyan hem
de bilim üzerine çalışan çok az kişi var.
Bazı bilim insanlarının sıradışı çalışmaları, bazı
çevrelerce anlaşılmıyor. Sizce bunun nedeni nedir?
Bilimle yoğrulmamış akıl bilimden anlamaz
kendi dogma ve inançlarıyla yıkanmış olan akıl,
farklı bir bilimsel bulgu ortaya konduğunda onu
reddetmeye yatkındır.Çünkü dogma ve inançlarla
yıkanmış beyin o inandıklarının dışında karşıt bir
şey ortaya geldiğinde, ya onu kabul edecek ya da
reddedecektir. Peki kabul ederse ne olur? O ana
kadar inandığı o inanç üzerine şekillendirdiği
paradigma çöker. Bir beynin, yıllarca oluşturduğu bir
paradigmanın çökmesine dayanması ve tahammül
göstermesi çok zordur. Psikolojinin ilkel savunma
mekanizmalarından biri olan reddetme yoluna gider.
Hatta doğru olduğunu anlasa bile reddeder. Bu
doğru değil, bunu söyleyen kafir, dinsiz, vatan haini
gibi etiketlemeler yapar. Bu etiketlemedir, sosyolojik
etiketlemedir, yaftalamadır, başka şansı yok çünkü.
Daha iyi bir dünya sizce nasıl olmalı?
Her ülkenin kendine göre bir eğitim sistemi vardır.
Yani herkes bir şekilde eğitim alıyor. Ama önemli
olan şudur: Alınan eğitimin niteliği nasıl? Eğitimde
ileri seviyede olan ülkelerdir, dünyayı yönetenler.
Tarihte de böyle olmuştur. Bilgi kimin elindeyse,
güç onda olmuştur. Günümüzde de baskın ülkelere
baktığımızda, yüksek nitelikli eğitim uygulamaktadır.
Böylece elde ettikleri bilgi ile dünyaya
hükmetmektedirler. Soran, sorgulayan, araştıran
bir eğitim sistemi olmazsa, o ülkenin kalkınması
çok zordur, eğitim seviyesi yüksek ülkelerce
sömürülmeye ve kullanılmaya mahkumdur. Nasıl
sanat, sanat içinse, bilim de bilim için olmalıdır. Her
türlü siyasi yapının dışında, bağımsız bir karaktere
sahip olmalıdır. Aksi halde o ülkenin çocuk ve
gençleri nitelikli olamazlar.
Bilgi kimin elindeyse, hükümdar odur.
16 Pharma
ONE WHO HAS KNOWLEDGE RULES
We found the most educated person in Turkey. This is no joke.
Mr. Mehmet Görgülü has seven diplomas. His profession is one of
the hardest fields: Medicine. Aside from that, he has diplomas
such as sociology, psychology, justice and he still keeps studying,
researching and writing.
Medikal Teknik Magazine
keeps finding
successful people from
Turkey and abroad.
Enjoy…
“We doctors have the most difficult
job in the world but we don’t have
any protection. We get the hardest
education but we don’t have any
defense.
We have neither gun nor legal
protection. Lawyers, judges, and
prosecutors have this, and I don’t
say that they shouldn’t have but
out education is much harder
than theirs, it is the most difficult
department in the world and despite
this we are defenseless. That’s why
anyone can attack us. We get beaten
up, insulted and threatened. We are
used to insults and threats. Besides
our murdered colleagues, we also
have colleagues who can’t stand
the burden of this job and commit
suicide!”
That’s what I heard from Mr. Mehmet
before I even said hello! He has
rightful complaints. Let’s begin our
interview:
First of all, would you introduce
yourself please?
I graduated from Cerrahpaşa
Medical Faculty. I made my
compulsory service in Trabzon,
Numune Hospital. As you know, it
is not enough to graduate for this
job. We have compulsory service,
which is only pertain to our job,
then we can get our diplomas. After
finishing my career education at
Cerrahpaşa Medical Faculty, I went
to Germany. When I returned I
started working at private hospitals.
I like reading and researching. I
was wondering the things I could
do with this purpose and had a
desire to learn about humans’
biological history. First I went to
İstanbul Archeological Museum and
started studying ancient people’s
bones. Meanwhile I got distance
education in the field of public
administration. After that I started
my doctorate in İstanbul University
Institute of Forensic Sciences. I
was included in excavation work
in Yenikapı Marmaray. I wrote my
thesis about the Byzantine skeletons’
identifications and finished my
doctorate. After that I got open
education in the field of Sociology
and started working as lecturer
in İstanbul Aydın University. While
continuing lecturing I studied
Justice and had master’s degree
in Psychology. Meanwhile I started
working as forensic anthropologist in
different excavations in five regions
of our country. I studied human
skeletons in those excavations. Now I
work as lecturer in İstanbul Altınbaş
University.
What are the difficulties of medical
profession?
It has challenges in itself. You go to
your workplace with dreams, you
want to be helpful to the people but
that’s not always the case. I hate
to say that lots of colleagues can’t
stand these difficulties and commit
suicide.
It is the world’s hardest education.
I don’t know if this is the reason but
some people think of us as half God,
and expect miracles. But we are only
human. We try to do something with
the knowledge and possibilities that
this field gives us. We treat patients
but sometimes things don’t go as
we expect, and they put the blame
on us. We get beaten up, assaulted,
murdered and mostly insulted.
Pharma 17
When people think of breaking new
grounds, thinking outside the box
your name comes up in Turkey. You
are now founding Ancient DNA
Research Center. What is your
purpose?
We will soon open Ancient DNA
Research and Application Center in
İstanbul Altınbaş University. I will
continue my studies at this center.
Our purpose is to get DNAs of human
skeletons found in excavations and to
compare the results with the DNA’s
of today’s people. This will enlighten
us about the transformation of
humans’ and diseases. We might
be able to develop new treatment
methods.
18 Pharma
There is not a similar center in our
geography. This is the one and only
Ancient DNA Center.
Our purpose is;
1) How did man become man?
2) To find out where matrilineal
descent came from
3) What kinds of diseases were
seen in the past and how were their
genes?
4) To use some of the characteristics
we get from DNAs.
5) What kinds of genetic changes lay
under diseases?
6) To compare these results
to the information we get from
today’s people and to show some
transformations of humans and
diseases. As a result of that we
might be able to develop alternate
treatment methods.
You achieved an unprecedented
success. Would you like to share
this with us?
I took Anatolian responsibility of
Genographic project by National
Geographic. This project studies
human’s 200 thousand years of
genetic journey through haplogrup.
Our knowledge is deepened thanks
to this project. For instance one
day they sent me finger bones from
East Anatolia and wanted me to
research their origin. At the time
we weren’t able to do those tests.
Thanks to Genographic project
we sent them to a center that we
cooperate in Australia. The results
show that the bones belonged to a
European person. Then we asked to
ourselves “Why can’t we do this?”
Of course at the time, we didn’t have
any support and we were working
with an amateur spirit. I arranged
an office and we turned it into a lab.
We tried to minimize the risk of DNA
infection. We sterilized the tools from
DNA infection in one of my small
ultraviolet device. With the help of
those tools we got bone meal. Then
a private lab studied the bone meal
in perspective of Mitochondrial DNA
and shared the results with us. Thus
we found out the Mitochondrial DNA
haplogroups hence matrilineal of 20
of the Byzantine skeletons that we
got from Yenikapı excavation. This
was a success considering it was the
first study in this field. But we had
to verify the results. We managed
to verify with the help of Istanbul
University Department of Medical
Genetics. Now we are preparing to
share the results. We decided to
continue our studies in the Ancient
DNA Research and Application
Center.
How do you get along with ordinary
people and ordinary world,
considering your experience?
I never experienced pride. I am not
a noble blood nor went to private
schools. I didn’t go to private
courses for university exam. My
family was not rich. I worked every
summer, including the summer I
was preparing for university exam,
after I started middle school. One of
the jobs was working on a machine
that makes balls from thread. I
almost lost an arm because of it.
My living conditions were not fit
for pride. My childhood and teen
years were not suitable for such
feeling. Now the answer of your
question: It is true that there is
not another person as educated
as me but this is not a reason for
me to see other people differently.
I am what I used to be. That’s what
my acquaintances say. I enjoy
conversation with an uneducated
person. I never discriminate. If
someone discriminates, it means he
or she has some deficiencies. Being
humble never makes you any less.
I had an ordinary life and I think of
myself as an ordinary person.
Did you get any support throughout
your studies?
There wasn’t any support; I did
everything by myself so I am not tied
to anyone. When I was working as
a doctor in public hospital I used to
hear this a lot: “You earn your money
from my taxes, you have to take care
of me.” That’s my job and I already
have to do that. I don’t need to be
reminded of that. No one can say this
to me in my studies because I did
everything by myself. I went to the
excavations by my own car. I covered
my own expenses. I don’t work for
any governmental institution or
university. I did all of these studies
and got education while working at
private hospitals and universities.
Not one institute supported me. Still,
I love my country and helping my
country makes me happy. Helping my
country’s cultural heritage makes
me happy. But what I do is not easy;
it demands real effort and devotion.
I enjoy this because I love my job.
Unfortunately in our country there
are only a few people who actively
both get education and work on
science.
Some scientists’ works do not make
sense to certain people? What do
you think is the reason of this?
A mind that is not inclined to science,
does not understand science. If a
person is brainwashed by dogma
and beliefs, he or she is inclined to
deny a different scientific finding.
Because brainwashed person either
accepts or denies something that
is contrary to his belief. What if he
accepts? The paradigm built on his
belief collapses. It is very hard for
a brain to tolerate collapsing of its
paradigm. He chooses denying which
is ancient psychological defense
method. Even if he understands that
it’s true, he still denies it. He labels
people as being infidel, nonbeliever,
and traitor. This is social labeling,
stigmatizing. Because he doesn’t
have any other opinion.
How do you think a better world
should be?
Every country has its own education
system. Everyone gets education
one way or another. The important
thing is this: quality of the education.
Countries that have high level of
education rule the world. It has been
the same since ancient times. One
who has knowledge, rules. They rule
the world through their knowledge. If
the education system does not make
children ask, question or research
then it is very hard for that country
to develop. They are doomed to be
exploited by the countries with high
level of education. Just as art is
for art’s sake, science must be for
science’s sake. It must be free from
any political structure. Otherwise it
is impossible for children and teens
to be qualified.
One who has knowledge, rules.
Pharma 19
Roche’un Sanal Gerçeklik Deneyimi Projesi
Felis Ödülüne layık görüldü
Roche İlaç Türkiye’nin, romatoid artrit hastalarının tedavi sürecini
anlatan ve bu süreci sağlık profesyonellerine hastanın gözünden
deneyimleten projesi, Felis ödülüne layık görüldü.
Roche İlaç Türkiye, romatoid
artrit hastalarının 5 yılık tedavi
sürecini anlatan sanal gerçeklik
deneyimi projesi ile MediaCat
dergisi tarafından düzenlenen Felis
Ödülleri’nde Felis’e layık görüldü.
Roche’un ajansı Scope ile hayata
geçirdiği “Romatoid Artrit Hasta
Yolculuğu” projesi “Artırılmış Mobil
Deneyim” dalında ödülün sahibi
olarak önemli bir başarıya imza attı.
Uzun süreli tedavilerde hasta ve
doktor arasındaki duygusal paylaşımı
konu alan sanal gerçeklik deneyimi
projesinde, hastanın doktoruyla
tanıştığı ilk günden itibaren yaşadığı
fiziksel iyileşme ve doktorun
hayatındaki değişimler işleniyor.
Hastanın yaşadığı sorunlar
kullanıcılara deneyimletiliyor
Kadın ve erkek kullanıcılar için
özelleştirilmiş tecrübeler sunan
proje, 5 yıllık bir zaman diliminde
kullanıcıya romatoid artrit hastasının
yolculuğuna tanık olma imkanı
sunuyor. Uygulamadaki hassas
etkileşimli el kontrolleri ile hastanın
yaşadığı sorunlar kullanıcıya
deneyimletiliyor. Bu his deformitelerin
ayrıntılı üç boyutlu modellemeleri ile
görsel olarak da destekleniyor.
Uzman romatologların fikirlerinden
ve tecrübelerinden faydalanılarak
bir senaryo üzerinden yürütülen
projede, hastaların el deformasyonları
incelendi, hastane koridorları ve
muayene odası için gerçek ortamlar
referans alındı ve sanal gerçekliğe
aktarıldı.
Roche’s Virtual Reality Experience Project won the Felis Prize
Roche Pharmaceuticals Turkey was deemed worthy of the Felis Prize, a
project that described the process of treatment of rheumatoid arthritis
patients and experienced this process in the eyes of the health professionals.
Roche İlaç Turkey was deemed
worthy of Felis at Felis Awards
organized by MediaCat
magazine with a project of virtual
reality experience that describes
the 5-year treatment process of
rheumatoid arthritis patients. The
project “Ratatoid Arthritis Patient
Journey”, which Roche’s agency
Scope, has made an important
success as owner of the award
in the field of “Enhanced Mobile
Experience”.
In the virtual reality experience
project, which deals with the
20 Pharma
emotional sharing between the
patient and the doctor in long-term
treatments, the physical healing that
the patient has experienced since
the first day he met the doctor and
the changes in the doctor’s life are
covered.
Problems of the patient are
experienced by the users
The project, which offers customized
experiences for men and women,
allows the user to witness the journey
of a patient with rheumatoid arthritis
over a period of 5 years. The precise
interactive hand controls in the
application make the user experience
problems with the patient. This feeling
is also visually supported by detailed
three-dimensional models of the
deformities.
In a scenario based on the
ideas and experiences of expert
rheumatologists, the hand
deformations of the patients were
examined, the real environments
for the hospital corridors and the
examination room were taken as
reference and transferred to the
virtual reality.
middle east & africa
Book
Your
Stand
3 - 5 September 2018
Abu Dhabi, United Arab Emirates
Dr. Brown’s ödüllü biberonlar
Annelerin oylarıyla belirlenen “Yılın En İyisi Ödülü”ne Dr. Brown’s
Biberonları layık görüldü
Fit Pregnancy and Baby Dergisi
tarafından düzenlenen
annelerin tercih ettikleri
markaya verdikleri oylarla
belirlenen “Yılın En İyisi Ödülü”ne
Dr. Brown’s Biberonları layık
görüldü.
Yıllardır birçok ödülün sahibi olan
Dr. Brown’s biberonları; anne ve
babaların seçimlerinde büyük etkisi
olan gaz sancılarını önlemesi,
besindeki C, A ve E vitaminlerini
koruyor olması BPA içermemesi,
Options serisi biberonlarında gaz
sancıları bittiğinde hava akış kanalı
çıkarılarak sızdırma ve akma
yaşanmadan kullanılmaya devam
edilmesi ve tasarımları ile daha
önceki senelerde olduğu gibi üst
üste 14. kez “Yılın En İyisi Ödüllü”nü
kimseye kaptırmadı.
Dr. Brown’s biberonlarında bulunan
patentli özel hava dolaşım sistemi;
vakum ve hava kabarcıklarını
önleyerek, biberona giren havanın
sütün ve mamanın üst kısmına
çıkmasını sağlar ve bebeklerin
süt ve mamayla beraber hava
yutmasına engel olur. Havalandırma
sistemi ile tasarlanan biberonlar,
emzirmeye eş değer vakumsuz
bir beslenme sağlar. Böylece
vakumun olumsuz etkileri veya
hava kabarcığı yutmanın neden
olduğu kolik sancıları, mide ve
bağırsak gazları şikayetlerini azaltır.
Patentli özel hava dolaşım sistemi
süt ve mama azaldıkça Dr.Brown’s
biberonlarında hava kabarcığı
oluşmasına engel olur ve mamanın
oksitlenmesini önleyerek besindeki
A, C ve E vitaminlerinin değerini
korur. Hava, anne sütü veya mama
ile temas etmediğinden besin
değerlerinin korunmasına yardımcı
olur. içindeki patentli özel hava
dolaşım sisteminin yarattığı doğal
akış sayesinde hava, biberonun
üst kısmına aktarıldığından süt ve
bebek maması emzikten serbestçe
akar ve bebeklerin aşırı emme
gücü harcamasını engeller. Böylece
bebekler çabuk yorularak emmeyi
bırakmazlar. Biberondaki pozitif
basınç da emziğin katlanmasını ve
bebeğin kulağında sıvı birikmesini
önlemeye yardımcı olur.
22 Pharma
2017 Moms’ Picks: Best Baby Bottles
Dr. Brown’s ® Baby Bottles have won numerous awards over the years
Three years in a row! Dr.
Brown’s has won the
BabyCenter Moms’ Picks
award for Best Baby Bottle for 2015,
2016 and 2017.
14 years in a row!
Dr. Brown’s has won the Fit
Pregnancy and Baby Best Award for
Baby Bottles for fourteen straight
years.
By selecting Dr. Brown’s bottles,
you’ve just made an important
choice in the health and happiness
of your baby. Here is some useful
information and practical tips that
will help ensure a comfortable and
satisfying experience for your baby
– and worry-free feeding times for
you.
How We’re Different
Dr. Brown’s redefined bottle feeding
by creating an internal venting
system that prevents air from
coming in contact with the liquid.
This helps prevent colic, spit-up,
burping and gas –reducing or
eliminating feeding problems for
your baby, and stress and anxiety for
you.
While other bottle designs have
emerged to address venting, Dr.
Brown’s are the only bottles that are
fully vented. This maximizes your
baby’s ability to feed comfortably at
their own pace.
In addition to the Original bottles,
Dr. Brown’s recently introduced the
Options bottle, which can be used
with or without the internal venting
system. You may find that removing
the venting system simplifies things
for you as your baby’s feeding
becomes more developed. She’ll let
you know if she’s ready!
Proper Bottle Assembly
As with any bottle, it is important
to ensure proper assembly so the
bottle works correctly. The basic
bottle assembly instructions are the
same for Dr. Brown’s Original and
Dr. Brown’s Options bottles (when
using the vent system).
Here are the basics:
• Fill your bottle to the desired
amount, being careful not to overfill.
• Snap the nipple into the nipple
collar and place loosely on the
bottle.
• Warm the bottle per warming
instructions.
• Snap the reservoir onto the insert.
• Remove the nipple and collar and
place the reservoir in the bottle.
• Place the nipple and collar over
the vent system and tighten snugly.
Pharma 23
Uyku Laboratuvarı
Gün Işığı Lambaları
|
Kızılötesi Lamba
TÜRKİYE DİSTRİBÜTÖRÜ
www.nabiztip.com
Süt Pompaları
Bebek Telsizi
Beslenme
Ağırlık
|
Ateş Ölçerler
TÜRKİYE DİSTRİBÜTÖRÜ
www.nabiztip.com
ŞEKER HASTALIĞI KÖRLÜĞE NEDEN OLUR MU?
Tip 2 diyabetin %90’ı vücutta aşırı yağ birikiminden kaynaklanıyor.
Bu artış sürerse, önümüzdeki on yıl içinde insanların yarısı diyabet etkilecek
Her on saniyede
bir kişi Tip 2
diyabete bağlı
komplikasyonlar yüzünden
ölmekte. Tip 2 diyabet,
ABD başta olmak üzere
dünyada en önemli on
ölüm nedeni arasında yer
alıyor. Sağlığa harcanan
Op. Dr. Murat Üstün
her on liranın bir lirası ise,
diyabet tedavisine gidiyor.
Şeker hastalığı olmayanlara göre, diyabetli hastaların
sağlık harcamalarının 2.5 kat daha yüksek olduğu
görülüyor.
Tip 2 diyabetin %90’ı vücutta aşırı yağ birikiminden
kaynaklanıyor. Bu artış sürerse, önümüzdeki on yıl
içinde insanların yarısı diyabetten etkilenecek. Normal
popülasyonda %9 olan diyabet oranı, morbid obezler
arasında % >25’e çıkıyor. Obez bireylerde Tip 2 diyabeti
tedavi etmenin en etkili yöntemlerinden biri bariatrik ve
metabolik cerrahi.
Diyabetin Tip 1 ve Tip 2 olmak üzere iki grubu olsa da,
vakaların %95’i Tip 2 diyabetlidir. Hastalığın bu formunun
temel nedeni obezitedir. Tip 2 diyabet ayrıca inme,
kardiyovasküler hastalıklar, böbrek yetmezliği, körlük,
depresyon, organ kayıpları, nöropati, impotans ve çeşitli
kanser tiplerinde ve ölüm riskinde artışa da yol açar. Tip 2
diyabet erken ölüm riskinde %80 artışa, beklenen yaşam
süresinde ise %80 azalmaya yol açar.
Temel Tip 2 diyabet tedavi yöntemleri diyet, egzersiz ve bu
yolla kilo kaybıdır. Bunun yanısıra eklenen ilaçlarla hastalar
kan şekerlerini belli bir seviyede tutabilirler. Zaman içinde
hastalığın ağırlığı ilerleyebilir. Bu durumda normal kan
şekerini sağlayabilmek için giderek artan dozlarda ilaç
kullanımı gerekebilir.
Bir zamanlar şeker hastalığının geri dönüşsüz ve tedavi
edilemez bir hastalık olduğu düşünülürdü. Ancak yıllar
içinde, obezite cerrahisi geçiren diyabet hastalarının uzun
vadede tüm ilaçlarını bıraktıkları ve bu etkinin uzun yıllar
boyunca da devam ettiği gösterilmiştir. Diğer yandan,
şeker hastalığının süresi metabolik cerrahinin sonuçlarını
negatif etkiliyor. O nedenle, Tip 2 diyabet hastalarının
cerrahi çözümler için vakit geçirmeden harekete geçmeleri
hem başarıyı arttıracak, hem de olası organ hasarlarını
önleyecektir. Yapılan araştırmalar, obezite cerrahisinin
hastaların metabolik profilinde anlamlı ve sürdürülebilir
uzun vadeli düzelme sağladığını gösteriyor.
Diyabetin nedenleri
Diyabetin aslında klinik ve laboratuar olarak ayırdedilen
dört farklı tipi vardır. Ancak en çok görülen ve bilinen iki
tipinden söz edebiliriz. Birincisi Tip 1 diyabet denilen ve
daha çok gençlerde görülen diyabettir. Genellikle on ile
yirmi beş yaş arasında rastlanır. Tip 1 diyabetin şeker
hastalarının toplamına oranla görülme sıklığı %5-7’dir. Bu
tip diyabette temel sebep insülin yokluğudur. Bağışıklık
sisteminin kendi dokularını yabancı sayıp saldırması
yüzünden gelişen pankreas beta hücre harabiyeti
nedeniyle, genellikle baştan beri insüline ihtiyaç hisseden
bir diyabet şeklidir. Bu tip diyabette mutlaka insülin
gereklidir. Başka bir tedavi şekli yoktur. Pankreas adacık
nakli henüz deneysel bir tedavi yöntemi olup başarı
oranları istenilen düzeylerde değildir.
İkincisi Tip 2 dediğimiz ve daha çok yirmi beş yaş ve
üstünde görülen bir diyabet tipidir. Tip II diyabette ise
aşırı kilo ve genetik etkenler öncelikli faktörlerdir.
Diyabet hastalarının önemli bir çoğunluğunun aile
üyelerinde de şeker hastalığı mevcuttur. Genetik
yatkınlığın yanı sıra obezite, yanlış beslenme rejimi,
aşırı hareketsizlik, sık gebelikler, gebelikte diyabet
saptanması önemli nedenler arasındadır. Ailesinde Tip II
diyabet olanlar daha fazla risk taşıdıklarından yılda birkaç
kez açlık ve tokluk şekeri kontrolünü yaparak gelişimi takip
etmelidir.
26 Pharma
DOES DIABETES CAUSE BLINDNESS?
90% of type 2 diabetes is caused by lipoidosis. If this rise continues,
in ten years 50% of people will be affected by diabetes.
In every ten seconds a person dies because of
complications caused by type 2 diabetes. Type 2
diabetes is one of the ten most important causes
of death, especially in USA. One out of every ten
liras spent on health goes to treatment of diabetes.
Expenses of the patients with diabetes are 2.5 times
higher than people who don’t have diabetes.
90% of Type 2 diabetes is caused by lipoidosis. If this rise
continues, in ten years 50% of people will be affected by
diabetes. In average population rate of diabetes is 9% and
it increases to >25% in morbid obese. One of the most
efficient treatment methods in obese people is bariatric
and metabolic surgery.
While there are two types of diabetes –Type 1 and Type
2– 95% of the patients have Type 2. The main reason
of this disease is obesity. Type 2 diabetes also causes
stroke, cardiovascular diseases, renal failure, blindness,
depression, loss of an organ, neuropathy, impotence,
various types of cancer and risk of death. Type 2 diabetes
increases premature death by 80%, and decreases life
expectancy by 80%.
Main Type 2 treatment method is losing weight by
dieting and exercising. Aside from that, drugs can keep
the patient’s blood sugar in certain levels. Severity of
the disease can increase in time. At this stage doses of
medications may be increased.
Once upon a time diabetes was thought to be irremediable
and incurable. But over the years it is proven that patients
with diabetes who had obesity surgery stopped taking
medicine in the long term and the effect continued for
many years. On the other hand, duration of diabetes has
negative effect on metabolic surgery. Patients with Type 2
diabetes must take action for surgery as soon as possible
in order for a successful result and to prevent loss of
an organ. Studies show that obesity surgery provides
significant and sustainable long term recovery on
patient’s metabolic profile.
Pharma 27
ANNELERİMİZ ‘’SAĞLIK ELÇİSİ’’ OLACAK
Bütün hastalıklar önlenebilir, en kötüleri bile..
Yeter ki farkında ol, bilinçli ol ve ne yapacağını iyi bil.
Her geçen gün büyüyen,
değişen ve kendini yenileyen
ilaç sektörü yaygınlaşan
önlenebilir hastalıklar için, önemli
olan bazı konulara değindi, farkında
olmaya dikkat çekmek istedi. Sanofi
Pasteur ve ÇABA derneği işbirliği
ile gerçekleşen projede özellikle
bilinçlendirme üzerinde duruldu.
Çünkü bilinçlendirmenin eksik
olması, tedavinin tam olabilmesi
için çok ciddi bir sorundur. Özellikle
annelerin bilinçli olmasının önemli
olduğuna değinildi.
Konuşulan konu başlıkları aşağıdaki
gibidir:
• Her yıl bir milyar dozdan fazla
aşı temini ile dünya genelinde
500 milyondan fazla kişinin
bağışıklamasını sağlamak
• Önlenebilir hastalıklara dikkat
çekmek; farkındalığı artırmak
• Aşı endüstrisindeki liderliğinin yanı
sıra bir tarih ve kültür mirasını da
temsil etmek
• Hastalıklardan korunma konusunda
anneleri bilgilendirmek ve her evde
bir ‘Sağlık Elçisi’ olması
• Türkiye genelinde birçok şehirde
uzmanlar eşliğinde önlenebilir
hastalıklar üzerine, aile sağlığında
etkin rol oynayan annelere yönelik
eğitimler verilmesi
OUR MOTHERS WILL BE HEALTH ENVOYS
All diseases can be prevented, even the worst ones…
As long as you are conscious and know what to do.
The changing and self-improving
pharmaceutical industry
touches some important
subjects and wants to raise
awareness. The joint project of Sanoti
Pasteur and ÇABA foundation is
focused mainly on consciousness
raising. The lack of consciousness
is a great obstacle in complete
treatment. The importance of mother
awareness is also mentioned.
Discussed subjects are as follows:
* Ensuring that more than 500 million
people are immunized by providing
more than 1 billion vaccine supply
every year.
* Drawing attention to preventable
diseases; raising awareness.
* Representing not only the
leadership in vaccine industry but
also a historical and cultural heritage.
* Informing mothers about preventing
diseases and creating a “Health
Envoy” in every house.
* Providing trainings on preventable
diseases with professionals
throughout Turkey for mothers who
play an active role in family health.
28 Pharma
ONLAR İÇİN KOŞTULAR
İlaç firmalarının birçok sosyal
projeleye destek olduğunu hepimiz
biliyoruz. Güzel başarılarının
yanısıra; duyarlı davranışlarıyla da
gönlümüzde taht kuran firmalardan
bir tanesi olan ‘’Santa Farma’’ son
zamanlarda çok güzel bir davranış
sergiledi: Kanserli çocuklar için
koştu, onları tebrik ediyor konunun
ayrıntıları için haberimizi sizinle
paylaşıyoruz:
Santa Farma kurumsal koşu
takımı, 39. Vodafone İstanbul
Maratonu’nda Kanserli Çocuklara
Umut Vakfı (KAÇUV) için koştu.
Koşucuların topladığı bağışlar
KAÇUV’un Pendik’te kuracağı Aile
Evi Projesi’ne aktarılacak. Kanserli
Çocuklara Umut Vakfı (KAÇUV) 2000
yılından bu yana; çocukların kanser
ile mücadelelerinde önemli bir
gereksinim olan psikolojik destek
ve çocuk psikolojisine uygun tedavi
ortamının yaratılması konusunda
çalışmalar yapıyor. “
Santa Farma’nın kurumsal koşu
takımı, 39. Vodafone İstanbul
Maratonu’nda, KAÇUV’un yeni
kuracağı Aile Evi için koştu. Toplamda
seksen dokuz çalışanının katıldığı
koşuda, Adım Adım Platformu
aracılığıyla adına toplanan bağışlar,
Pendik’te yeni kurulacak Aile Evi
Projesi’ne aktarılacak. Yönetim
Kurulu Başkanı ve CEO’su Erol
Kiresepi 39. Vodafone İstanbul
Maratonu ve gönüllülük çalışmaları
hakkında: “Sağlığa sağlıklı hizmet
misyonuyla yetmiş yılı aşkın süredir
faaliyet gösteren Santa Farma’da sivil
toplum çalışmalarına destek olma
kültürü tüm çalışanlarımız tarafından
benimsenen, ortak değerimiz., geniş
bir katılımla bu destek kampanyasına
katılarak, İstanbul’a açılacak bir diğer
Aile Evi’nin yapımına ciddi anlamda
destek vermiş, en önemlisi de bu
alanda ciddi bir farkındalık yaratmış
oldular. Çalışanlarımızın topladığı
miktarla, aynı miktarda bağışı
KAÇUV için yaptık. Bundan sonraki
dönemlerde de aynı sorumlulukla
desteklerimizi sürdüreceğiz.”
söyledi.
THEY RAN FOR THEM
30 Pharma
It is widely known that
pharmaceutical companies support
a lot of social project. Alongside
with its success, Santa Farma is
also one of the companies that
stole our hearts with sensitivity and
the company showed an exemplary
behavior: They ran for children with
cancer. We congratulate them and give
you the details:
Santa Farma corporate running
team ran for Hope Foundation for
Children With Cancer (KAÇUV) at the
39. Vodafone İstanbul Marathon. The
donations that the runners raised will
be used for Family Home project of
KAÇUV in Pendik.
Since 2000 Hope Foundation for
Children With Cancer (KAÇUV)
has been working on the essential
need, that is psychological support
for children who fight cancer and
on creating an environment that is
suitable for children’s psychology.
Santa Farma corporate running
team ran for Hope Foundation for
Children With Cancer (KAÇUV) at
the 39. Vodafone İstanbul Marathon.
Eighty-nine employees participated
and donations that were collected
via Adım Adım Platform will be
transferred to Family Home Project
in Pendik. CEO of the company, Erol
Kiresepi talked about 39. Vodafone
İstanbul Marathon and volunteer
projects: “Santa Farma has been in
business for more than seventy years
with ‘Healthy Service for Health’
mission. Our employees adopted our
shared value of supporting nongovernmental
projects, therefore we
participated in this support campaign
with broad participation and while
supporting another Family Home in
Istanbul they also raised awareness.
We donated the same amount of
money that our employees collected,
to KAÇUV. We will continue our
supports with the same sense of
responsibility.”
TÜRKİYE DÜNYAYA UMUT IŞIĞI
İlaç sektörü yaptığı sıradışı başarılarla, dünyada sesini duyurmaya
devam ederken, Türkiye bu sese çığlık olmaya devam ediyor:
Yerli ilaç firması TRPharm
tarafından geliştirilen ve ailesel
akdeniz ateşi hastalarının
tedavisinde, yeni bir umut olma
potansiyeli taşıyan, RPH104 isimli ilaç
adayına ait bilimsel veriler; Amerikan
Romatoloji Derneği’nin düzenlediği
kongrede bilim insanları ile paylaşıldı.
Amerika Birleşik Devletleri’nin San
Diego şehrinde 3-8 Kasım 2017
tarihlerinde gerçekleşen Amerikan
Romatoloji Kongresi’ne yüze yakın
ülkeden on yedi bin üzerinde bilim
insanı katıldı.
AAA’nın, Akdeniz ve Ortadoğu kökenli
toplumlarda sık görüldüğü ifade eden
TRPharm Genel Müdürü Mehmet
Göker, “AAA hastalığı, Türkiye’de
binde bir oranında görülmektedir.
Ülkemizde beş kişiden birinin taşıyıcı
olduğu öngörülmektedir.” bilgisini
verdi. Bu hastaların yüzde onunun
tedavi olamadığını vurgulayan
Göker, “RPH-104 biyoteknolojik
ilaç, bu hastaların yaşam sürelerini
uzatabilecek.” dedi ve ekledi: “Bu
hastaların mutlaka yeni tedavilere
ihtiyacı var. Yapılan erken çalışmalar,
iltihap maddesinin engellenmesinin
mevcut tedaviye yetersiz yanıt veren
hastalarda son derece başarılı
sonuçlar verdiğini gösterdi. O nedenle,
Türkiye’de yeterli yanıt alamadığımız
hastalar için kullanabilecek, kolay
ulaşılabilecek ve maliyeti yüksek
olmayan bir ilaç geliştirilmiş olacak.”
TURKEY IS A NEW HOPE FOR WORLD
While the pharmaceutical industry continuing to achieve the
extraordinary successes in the world, Turkey continues to announce
Scientific data of candidate
drug named RPH104,
developed by TRPharm, a local
pharmaceutical company, bearing the
potential of being a new hope in the
treatment of familial mediterranean
fever patients; it was shared with
scientists at the congress held by the
American Society of Rheumatology.
Seventeen thousand scientists
from around the world attended the
American Rheumatology Congress
in San Diego, USA, on 3-8 November
2017.
Declaring that familial mediterranean
fever is common in Mediterranean
and Middle Eastern societies,
Mehmet Göker, General Manager
of TRPharm, said, “Familial
mediterranean fever disease is
seen in Turkey at a ratio of one per
thousand. It is predicted that one of
the five people in our country is the
carrier.” Pointing out that 10 per cent
of these patients can not be treated,
he said, “RPH-104 biotechnological
medicine will extend the life span of
these patients.” And he added, “These
patients need new treatments. Early
interventions have shown that the
inhibition of inflammatory medication
gives very successful results in
patients with poor response. For that
reason, a new drug, which we can
be used for patients we can not get
enough response in Turkey, which
is also easily accessible and not
expensive, will be developed.”
Pharma 31
HERKES YÜRÜSÜN DİYE; KOŞTULAR
Ülkemiz her geçen gün güzelleşiyor; çünkü duyarlı, bilinçli insanlarımızın sayısı
gitgide artıyor. Bir önceki sayımızda, sizlere yürüyememekle, MS hastalığı ile alakalı
asla umutsuz olmamanız gerektiğini hatırlatmıştık. Bu konuda yapılan aktivitelerin
güzelliğini okurken, attığınız her adım için şükretmeyi unutmayın.
Yürüyememenin insana ne hissettirdiğini, ancak
bacaklarını kullanamayan bir kişi bize doğru
anlatabilir. Bu hissi bizler için yaşayan ve yaşatan
bir yerden bahsedeceğiz: MS Derneği. Binlerce hastanın
ayak izi olan ve bu anlamda yönlendiren, yol gösteren
MS Derneği’nin, bu hastalığın sadece Türkiye’de değil,
dünyada tanıtılması ile ilgili pek çok akvitesi var. Bu
aktivitelerden bir tanesi geçtiğimiz günlerde gerçekleşti.
Türkiye MS Derneği yetkilileri, hastalar, hasta yakınları
ve doktorlar Gen İlaç işbirliğiyle MS hastalığında yürüme
güçlüğüne dikkat çekmek amacıyla bu yıl ilk kez 39.
Vodafone İstanbul Maratonu’na katıldı. Dernek Başkanı Dr.
Melih Tütüncü birlikte yüzlerce hasta ve yakını iki kıtayı
birlikte aştı. Dr. Tütüncü “Yürüme problemine karşı hiç
tedavi, hastaların kendi yaptıkları spor, egzersiz ve yürüyüş
kadar etkili değil. Bu nedenle maratonda MS’te yürüme
güçlüğüne karşı birlikte yürüyoruz” dedi. MS hastaları,
yakınları ve doktorlar 15 Temmuz Boğaz Köprüsü üzerinde
balonlarını uçurduğunda Boğaz’ın üzerini balonlar kapladı.
Haydarpaşa Sultan Abdulhamid Eğitim ve Araştırma
Hastanesi nöroloji uzmanı Dr. Serkan Demir de MS İçin Bir
Adım Kampanyası adına hastaları için maratonda 10 km.
koştu.
They run for let everyone walk
Our country is getting better every day; because the number of our sensitive, conscious
people is increasing. In our previous issue, we reminded you that you should never be
desperate to walk with, to be involved with MS. Remember to be thankful for every step you
take while reading the beauty of the activities done in this regard.
32 Pharma
A
person who can not use his
legs can tell us what it feels like
not being able to walk. We will
talk about a place where we live and
live for us: the MS Society. Multiple
Sclerosis Association of Turkey,
which is the footprint of thousands
of patients and guides them in
this sense, has many aids about
introducing this disease not only in
Turkey but also in the world. One of
these activities took place during the
days we passed.
The MS Society of Turkey authorities,
patients, patients’ relatives and
doctors participated in the 39th
Vodafone Istanbul Marathon for
the first time this year in order to
draw attention to the difficulty of
walking in MS disease with Gene
Drug Cooperation. President of
the Association Melih Tütüncü
together with hundreds of patients
and relatives came together in two
continents. Dr. Tütüncü “No treatment
against the problem of walking is as
effective as the exercise, exercise and
walking of the patients themselves.
For this reason, marathon, we walk
together against MS in walking
difficulty, “he said. MS patients,
relatives and doctors bloomed on
the Bosphorus when they bubbled
their balloons over the 15th of July
Bosporus Bridge.
Dr. Haydarpaşa Sultan Abdulhamid
Education and Research Hospital
neurology specialist Dr. Serkan Demir
is marathon for his patients on behalf
of a Campaign for MS 10 km. he ran.
BAZILARI ÖDÜLE DOYMUYOR!
MediaCat dergisi tarafından düzenlenen “MediaCat Felis Ödülleri”nde
“Daylong Güneşin Mutlu Yüzü” ve Imutor Go kampanyaları ile Sağlık
İletişimi kategorilerinde dört ödülün sahibi bakalım hangi ilaç firması oldu?
Güneşin zararlarından korunarak
onun pozitif etkisinden
faydalanmayı sağlayan “Daylong
Güneşin Mutlu Yüzü” kampanyası
ile MediaCat Felis Ödülleri’nde
“En İyi Lansman Kampanyası” kategorisinde
büyük ödülün; eczane teknisyenlerine yönelik bilgi
yarışması “Imutor Go” ile de “En İyi Eğitim Projesi”,
“En İyi Doğrudan Pazarlama Projesi” ve “En İyi
Medikal Pazarlama Kampanyası” kategorilerinde
başarı elde eden ‘’Eczacıbaşı’’ toplamda dört
ödülün sahibi oldu. Onikincisi gerçekleştirilen
yarışmada Eczacıbaşı İlaç Pazarlama’ya büyük
ödülü getiren “Daylong Güneşin Mutlu Yüzü”
projesi kapsamındaki çalışmalarda, güneşin
insanları mutlu ettiği mesajını veren ve Daylong’u
güneşten faydalanmayı sağlayan bir marka
olarak konumlandıran Eczacıbaşı, bir sosyal
deneyle de bu projesini destekledi
2017 Felis Ödülleri’nde Eczacıbaşı İlaç
Pazarlama’ya üç ödül getiren “Imutor Go” projesi
ise Kasım 2016 tarihinde hayata geçirildi.
ECZACIBASI IS STILL HUNGRY FOR SUCCESS!
Let’s see which pharmaceutical company, the winner of four awards in
Health Communication categories of “MediaCat Felis Awards” organized
by MediaCat magazine, with its “Daylong Güneşin Mutlu Yüzü” and
Imutor Go campaigns?
34 Pharma
Eczacıbaşı” won four
awards in total with
its “Daylong Güneşin
Mutlu Yüzü” campaign,
which protects against
the damages of the sun and
provides its positive effect
in “MediaCat Felis Awards”.
Eczacıbaşı received big award
in “Best Launch Campaign”
category, received awards in
“Best Training Project”, “Best
Direct Marketing Project”
and “Best Medical Marketing
Campaign” categories with
“Imutor Go”, the information
contest for pharmacy
technicians. Giving the
message that the sun makes
people happy with its works
under the project “Daylong
Güneşin Mutlu Yüzü”, which
brought the great prize to
Eczacıbaşı Pharmaceuticals
Marketing in the twelfth race,
and places Daylong as a
brand that makes use of the
sun, Eczacıbaşı supported
this project with a social
experiment.
Brought three awards to
Eczacıbaşı Pharmaceuticals
Marketing at the 2017 Felis
Awards, the “Imutor Go”
project was implemented on
November 2016.
DÜNYA MARKASI OLMA YOLUNDA
Pek çok ilaç firmasına örnek olacak bir başarıya imza atan
Berko İlaç, T.C. Ekonomi Bakanlığı Turquality “Marka Destek”
programına katılma hakkı kazandı.
T.C. Ekonomi Bakanlığı tarafından “Global Türk
Markaları” yaratmak amacıyla hayata geçirilen
“Turquality Programı”na müracaat eden Berko İlaç,
dört yıl süreyle marka desteği almaya hak kazandı.
Marka destek programı kapsamında Berko İlaç’ın,
kurumsal alt yapısını geliştirmeye yönelik yatırımları ve yurt dışı
hedef pazarlarına yönelik marka yatırımları desteklenecek.
Berko İlaç Yönetim Kurulu Başkanı Ecz. Berat Beran konuyla
ilgili, “Türkiye ilaç pazarında güçlü bir marka olan Berko İlaç,
son yıllarda ihracat alanında da önemli çalışmalar yürütmekte
ve bir dünya markası olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.
Bu çerçevede, yürüttüğümüz çalışmalar ve incelemeler
sonucunda Ekonomi Bakanlığının ‘Turquality Marka Destek
Programı’na kabul edildik. İhracat alanındaki hızlı ilerlememize
hız katacağına inanıyorum.” şeklinde açıklamada bulundu.
ON THE WAY TO BECOME AN INTERNATIONAL BRAND
Achieved a success that will be an example for many
pharmaceutical companies, Berko İlaç has been admitted to the
Turquality Branding Program by the Turkish Ministry of Economy.
T. C. Berko İlaç, who applied for the Turquality
Branding Program by the Turkish Ministry
of Economy in order to create “Global
Turkish Brands”, Berko İlaç has been entitled to
receive brand support for four years. Within the
scope of the brand support program, Berko
İlaç’s investments in developing its corporate
infrastructure and brand investments for
international target markets will be supported by
the Ministry of Economy.
Pharmacist Berat Beran, Chairman of Berko
İlaç said, “Berko İlaç, which is a strong brand in
the Turkish pharmaceutical market, has been
carrying out important studies in the field of
exportation in recent years and is proceeding
with certain steps towards becoming a world
brand. In this framework, we have been admitted
to the Turquality Branding Program by the Turkish
Ministry of Economy as a result of our studies and
researches. I believe it will speed up our rapid
progress in the export field.”
Pharma 35
KİM DAHA İYİ?
Farklı ve sıradışı olan şeylerin, her zaman talep görmesi ve başarılı
olması kaçınılmazdır. Bu kaçınılmazlıkların çoğuna sahip olan
olduğunuzda; başarmış olduğunuz işleri diğerlerine örnek olması
açısından paylaşmaksa bize düşer:
Muğla’nın Fethiye ilçesinde bu
yıl on beşincisi düzenlenen ve
üç gün süren Sonbahar Göcek
Yarış Haftası’nın son gününde birinci
olan AstraZeneca, 10 Kasım Atatürk
Kupası’nda üçüncülük ödülü almaya
hak kazandı ve Göcek Yarış Haftası’nı
toplam üç ödülle tamamladı.
Sonbahar Göcek Yarış Haftası’nın
son gününü birincilikle bitiren
AstraZeneca Türkiye Yelken Takımı,
10 Kasım Atatürk Kupası’nda
üçüncülük ödülü almaya hak kazandı.
Yavuz Kuban, Esra Erkomay, Gizem
Şenyurt, Hande Dede, Murat Güzel,
Seda Bağlan, Ömer Şerif Kuş, Cüneyt
Eligür, Alkım Alkan’dan oluşan ekip,
Göcek Yat Kulübü ve D-Marin Göcek
Marina tarafından organize edilen
yarışta hak kazandıkları ödüllerini,
9 Kasım’da Göcek‘te düzenlenen
törende teslim aldı.
Sonbahar Göcek Yarış Haftası’na
on iki ülkeden yetmiş bir tekne
ve beş yüzü aşkın yelkenci katıldı.
Takımı’nın üyelerinden, aynı zamanda
AstraZeneca A’dan Z’ye Kareler
Fotoğrafçılık Kulübü’nün jüri üyesi
olan Bölge Müdürü Ömer Şerif
Kuş’un çektiği fotoğraf da yarış
kapsamında düzenlenen En İyi Yarış
Fotoğrafı yarışmasında üçüncü oldu.
Different and extraordinary
works are inevitably demanded
and successful. Having most of
these inevitabilities, it is our duty to
share our successes as an example
to the others:
AstraZeneca who came in first on the
last day of Autumn Göcek Race Week
WHO IS BETTER?
in Muğla, Fethiye and was granted
third prize for 10th of November
Atatürk Cup, completed the Göcek
Race Week with three prize.
AstraZeneca completed the last day
of Autumn Göcek Race Week on the
first rank and was granted the third
prize for 10th of November Atatürk
Cup. Team members Yavuz Kuban,
Esra Erkomay, Gizem Şenyurt, Hande
Dede, Murat Güzel, Seda Bağlan,
Ömer Şerif Kuş, Cüneyt Eligür, Alkım
Alkan received their prize for the
race that was organized by Göcek
Yacht Club and D-Marin Göcek, at the
ceremony on 9th of November.
Seventy-one boats and more than
five hundred sailmakers from twelve
different counties have attended
Autumn Göcek Race Week. Ömer
Şerif Kuş, team member, jury of
AstraZeneca Photography Club and
Regional Director gained third prize
for Best Race Photo with his photo.
36 Pharma
12 - 14 APRIL / NİSAN 2018
Book your stand!
Yerinizi Ayırttınız mı?
Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi liderliğinde
Medtronic & AstraZeneca işbirliğinde TAVI Zirvesi
TAVI Zirvesi, AstraZeneca ve Medtronic sponsorluğunda
Bezmialem Vakıf Üniversitesi liderliğinde gerçekleştirildi
Özellikle ameliyat için yüksek
risk taşıyan, genel sağlık
durumu nedeniyle ameliyat
edilemeyen veya eşlik eden farklı
hastalıkları bulunan aort kapak
hastalarına yönelik girişimsel bir
yöntem olan TAVI’nin (Transkateter
Aort Kapak İmplantasyonu) ele
alındığı TAVI Zirvesi, AstraZeneca
ve Medtronic sponsorluğunda
Bezmialem Vakıf Üniversitesi
liderliğinde gerçekleştirildi. 200’e
yakın kardiyoloğun katıldığı zirveye ilgi
oldukça yüksekti. Türkiye’nin önde
gelen fikir liderlerinin konuşmacı
olarak yer aldığı zirvede güncel
kılavuzlar ve ilgi çekici canlı vakalar
paylaşıldı.
Dünyanın en büyük medikal
cihaz üretici firmalarından biri
olan Medtronic ve AstraZeneca
Kardiyovasküler-Metabolizma iş
birimi, sağlık sektörüne yön verecek
önemli etkinlikler gerçekleştirmek
üzere işbirliği yaptı. Bu işbirliği
kapsamında düzenlenen ilk proje
toplantısı olan TAVI Zirvesi 21 Ekim
Cumartesi günü Bezmialem Vakıf
Üniversitesi’nde gerçekleşti. Prof.
Dr. Ramazan Özdemir liderliğinde
gerçekleşen toplantıya çok sayıda
önemli fikir lideri konuşmacı olarak
katıldı.
Özellikle ameliyat için yüksek
risk taşıyan, genel sağlık durumu
nedeniyle ameliyat edilemeyen
veya eşlik eden farklı hastalıkları
bulunan aort kapak hastalarına
yönelik girişimsel bir yöntem
olan TAVI (Transkateter Aort
Kapak İmplantasyonu), kalp aort
kapakçığının ameliyata gerek
kalmadan değişimine imkan tanıyor.
Kardiyoloji alanında çığır açan bu
yöntemle ilgili son gelişmelerin
aktarıldığı ve uzmanların görüş
alışverişinde bulunduğu TAVI Zirvesi,
canlı yayında gerçekleştirilen bir
girişim ve vaka sunumları aracılığıyla
önemli medikal tartışmalara da
sahne oldu.
Bezmiâlem Vakıf University leadsTAVI Summit in
collaboration with Medtronic & AstraZeneca
Sponsored by AstraZeneca and Medtronic, TAVI Summit was conducted
under the leadership of Bezmialem Vakıf University
38 Pharma
The TAVI Summit was held under
the leadership of Bezmialem Vakıf
University under the sponsorship
of AstraZeneca and Medtronic, in
which TAVI (Transcatheter Aortic Valve
Implantation), is a new and innovative
approach to the treatment of severe
aortic stenosis (narrowing of the aortic
valve opening). Instead of standard
open heart surgery, a balloon catheter
is placed in the femoral artery (in
the groin) and guided into the heart.
About 200 cardiople participated in the
summit. Topical guides and interesting
real facts were shared at the summit
which Turkey’s key opinion leaders
attended as speakers.
One of the world’s largest
manufacturers of medical devices,
Medtronic and AstraZeneca
Cardiovascular & Metabolic Disease
Unit have collaborated to make
important events that will guide the
healthcare industry. TAVI Summit, the
first project meeting held under this
cooperation, took place at Bezmialem
Vakıf University on Saturday, October
21. Many important key opinion
leaders was attended the meeting,
which was led by Professor Dr.
Ramazan Özdemir as speakers.
Transcatheter aortic valve replacement
(TAVR) is a new and innovative approach
to the treatment of severe aortic
stenosis (narrowing of the aortic valve
opening). Instead of standard open
heart surgery, a balloon catheter is
placed in the femoral artery (in the
groin) and guided into the heart. A
compressed heart valve is then placed
in the catheter and positioned directed
inside the diseased aortic valve. Once
in position, the balloon is inflated
to secure the valve in place. Also
known as transcatheter aortic valve
implantation (TAVI), this procedure
is for patients suffering from aortic
stenosis who are considered at high
risk for surgery due to advanced age or
other serious illness. TAVI Summit was
an important medical debate with an
initiative and case presentations in live
broadcasting.
Farmafikir 2017 ödülleri sahiplerini buldu
Farmafikir 2017 Ödül Töreni, İstanbul Yeditepe Üniversitesi’nde yapıldı
29 Üniversitenin Eczacılık
Fakülteleri öğrencilerinin
hazırladığı 20 Proje içerisinde
finale kalan 4 projenin finali, Yeditepe
Üniversitesi İnan Kıraç Salonu’nda
yapıldı.
Eczacılık Fakülteleri Dekanlarının,
Akademisyenlerin, Eczacılık
Bölümü öğrencilerinin, Pharmetic
Girişimci Eczacılar Derneği yönetim
kurulu ve üyelerinin katıldığı final
programı açılış konuşmaları ile
başladı. Farmafikir tanıtım videosu,
davul ritim şovun ardından öğrenci
sunumları yapıldı.
Birinci; Karadeniz Teknik
Üniversitesi Eczacılık Fakültesi
Değerlendirme Kurulu puanlamasına
göre, Farmafikir yarışmasında;
Karadeniz Teknik Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi’nden Mona
Khorshidtalab birinciliği alırken,
Medipol Üniversitesi Eczacılık
Fakültesi’nden Gizem Gül ikinciliği,
Trakya Üniversitesi Eczacılık
Fakültesi’nden Beşir Sefa Mumay
ve Utku Ertaş üçüncülüğü, Yeditepe
Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden
Hüsniye Binnur Güzeldağ ise
dördüncülüğü aldılar.
Pharmetic Girişimci Eczacılar
Derneği Başkanı Ecz. Armağan
Ener kapanış konuşmasında,
“Farmafikir ailesi gün geçtikçe
büyüyor. Farmafikir yarışmasına katkı
sağlayanlara teşekkür ediyorum
ve bütün Eczacılık Fakülteleri
öğrencilerimizi Farmafikir 2018’de
ailemize katılmaya davet ediyorum.”
dedi.
Farmafikir 2017 awards found their owners
Farmafikir 2017 Award Ceremony was held at Istanbul Yeditepe University
40 Pharma
The final of 4 projects among 20
project which students of faculty
of Pharmacy of 29 Universities
was held in Yeditepe University Inan
Kirac Conference Hall’s.
The final program of the Deans of
Pharmacy Faculty, Academician,
Pharmacy Department students, the
board of directors and members of
Pharmetic Entrepreneur Pharmacists
Association started with opening
speeches. Farmafikir presentation
videos, drum rhythm show, student
presentations were made.
First; Karadeniz Technical
University Faculty of Pharmacy
According to the Evaluation Board’s
rating, in Farmafikir competition;
Mona Khorshidtalab of Karadeniz
Technical University Faculty of
Pharmacy took the first place, the
second prize was received by Gizem
Gül from Medipol University Faculty
of Pharmacy, Beşir Sefa Mumay and
Utku Ertaş from Trakya University
Faculty of Pharmacy received the
third prize and Hüsniye Binnur
Güzeldağ from Yeditepe University
Faculty of Pharmacy received the
fourth prize.
Pharmetic Entrepreneur Pharmacists
Association President Armagan Ener
said in his closing speech, “Farmafikir
family is growing day by day. I would
like to thank those who contributed to
the Farmafikir competition and invite
all of our Pharmacy Faculty students
to join our family in Farmafikir 2018.”
SANAYİCİNİN GÜÇLÜ SESİ
BİRLEŞTİRİCİ GÜCÜ
pagev
pagev1989
pagevtv
pagev
www.pagev.org
Kış geliyor, midenize dikkat!
Havaların soğumasıyla ağrı kesici, ateş düşürücü ilaçların kullanımı mide
ve bağırsağa hasar verebilir
Türk Gastroenteroloji Derneği
Yönetim Kurulu Üyesi Prof.
Dr. Orhan Sezgin, havaların
soğumasıyla ağrı kesici, ateş
düşürücü ilaçların kullanımının
mide ve bağırsağa hasar verebilme
potansiyeline sahip olduğunu bildirdi.
Türk Gastroenteroloji Derneği
Yönetim Kurulu Üyesi ve Mersin
Üniversitesi Tıp Fakültesi
Gastroenteroloji Bilim Dalı Öğretim
Üyesi Prof. Dr. Orhan Sezgin,
havaların soğumasıyla ağrı kesici,
ateş düşürücü ilaçların kullanımının
mide ve bağırsağa hasar verebilme
potansiyeline sahip olduğunu bildirdi.
Sezgin, hava koşullarının
değişmesiyle bazı hastalıklarda
alevlenme ve sıklık yaşanabileceğine
değinerek, çok sıcak dönemlerde
kalp damar sağlığı sorunları ve
tansiyon yüksekliği gibi sorunların,
soğuk mevsimlerde genellikle alt ve
üst solunum sistemi hastalıklarının
arttığını anlattı.
Soğuk havanın, mide ve bağırsak
sistemi rahatsızlıklarını da
tetikleyebildiğine işaret eden Sezgin,
şu bilgileri paylaştı: “Prof. Dr. Sezgin,
yapılan bilimsel çalışmaların özellikle
kış ve bahara geçiş döneminde
mide ve bağırsak hastalıklarına ait
şikayetlerin, hatta ülser kanamasının
yükseldiğini gösterdiğini aktarırken,
“Özellikle ileri yaştaki insanlarda
ve hele de birlikte başka ciddi
hastalıklar da varsa mide, bağırsak
hastalıklarının oluşması ihtimali
artmaktadır. Bu nedenle, havalar
soğurken gereksiz ağrı kesici
romatizmal ilaçların kullanımından
uzak durulması, bunların hekimin
önerileri eşliğinde kullanılması, en iyi
korunma uygulamalarıdır.” ifadelerini
kullandı.
Winter is coming, watch out your stomach!
The use of nonsteroidal anti-inflammatory drugs in cold weather can
damage the stomach and intestines
42 Pharma
Member of the Board of Turkish
Society of Gastroenterology,
Dr. Orhan Sezgin declares
that the use of nonsteroidal antiinflammatory
drugs has the potential
to damage the stomach and intestines
when is the weather going to cool
down.
Dr. Orhan Sezgin, Member of the
Board of the Turkish Society of
Gastroenterology and Faculty of
Medicine, Mersin University reported
that the use of anti-inflammatory,
anti-inflammatory drugs has the
potential to damage the stomach and
intestines when is the weather going
to cool down.
Stating that exacerbations and
frequency may occur in some
diseases when changing the
weather conditions, Sezgin said that
cardiovascular disease and high
blood pressure in very hot periods
and upper and lower respiratory
system diseases in cold seasons
increased.
Pointing out that cold weather may
also trigger stomach and intestinal
system disorders, Sezgin shared the
following information: “Reporting
that scientific studies show that
complaints about stomach and
intestinal diseases, especially
ulcer bleeding, have increased in
the winter and spring transition
period, Professor Dr. Sezgin said,
“The possibility of stomach and
intestinal diseases is increasing
especially if there are other serious
diseases together with elderly people.
Avoiding the use of unnecessary pain
reliever rheumatic medicines when
is the weather going to cool down,
using them in conjunction with the
physician’s recommendation, are the
best protection practices.”
BEBEĞİNİZİN ATEŞİNİ ÖLÇEN CİHAZ
Kış aylarının gelişiyle ve mevsim geçişleriyle birlikte çocuklarda ve bebeklerde ateşli
hastalıklar artış gösteriyor. Her anne ve babanın sıklıkla karşılaştığı bu zamanlarda onların
en büyük yardımcısı ateş ölçerler oluyor
Bebeklerin ateşleri son teknolojiyle geliştirilen ateş ölçerler sayesinde rahatlıkla kontrol altına
alınabiliyor.
Hızlı ölçüm yapmasının yanı sıra alarm ve hafıza özellikleri
bulunan dijital
termometreler, kullanım kolaylığı sağlıyor. Türkiye’de 31 yıllık
köklü geçmişiyle
anneler ve bebeklerine faydalı ürünler geliştiren Wee
Baby, elektronik ürün
kategorisine eklediği temassız ateş ölçer’i;
yeni nesil hızlı, güvenilir ateş ölçer
teknolojisiyle tasarladı.
Alından üç beş santim uzaklıktan vücut
sıcaklığını ölçen cihaz, japon
algılama sistemiyle bebeğin ateşi daha
vücuda temas etmeden
ölçümleme yapıyor. Japon sensörü sayesinde
de , arka arkaya
yapılan ölçümlerde, farklı sonuçları almanın önüne
geçiyor. Vücut
modunda üç renkli arkadan aydınlatma göstergesi ve
yüksek
ateş sesli uyarı özellikleri bulunuyor.
Renkli ve geniş ekran LCD dijital ekranıyla ışığa gerek duymadan
kullanma imkânı sağlayan temassız ateş ölçer, ateş birimini hem
Celcius hem de Fahrenheit cinsinden görüntüleyebiliyor. Ateş ölçer aynı
zamanda bebek biberonunun, banyosunun, oda sıcaklığını ölçümleyebiliyor.
Uyuyan bebekler için sessiz mod seçeneği de bulunan cihazın, son otuz iki sıcaklık
ölçümünü hafızada tutma özelliği de bulunuyor.
44 Pharma
43. Uluslararası
Sağlık Fuarı
Uluslararası
Sağlık Fuarı
20 Ocak-1 Şubat 2018
5-8 Şubat 2018
Dubai World Trade Center
Dubai International Convention &
Exhibition Centre
Dubai-B.A.E.
Dubai-B.A.E.
2. Uluslararası
Sağlık Fuarı
2-4 Nisan 2018
11. Uluslararası
Sağlık Fuarı
14-16 Nisan 2018
Uluslararası
Sağlık Fuarı
30 Nisan-2 Mayıs 2018
8. Uluslararası Sağlık
Ekipmanları ve Medikal
Malzemeler Fuarı
29-31 Mayıs 2018
Suntec Convention & Exhibition
Centre
Cairo International
Convention Center (CICC)
Manchester Central Center
Gallagher Convention Centre
Singapur, SİNGAPUR
Kahire-Mısır
Manchester, İNGİLTERE
Johennesburg, GÜNEY AFRİKA
28. Uluslararası Sağlık
Ekipmanları ve Medikal
Malzemeler Fuarı
6. Uluslararası
Sağlık Fuarı
16. Uluslararası
Sağlık Fuarı
7. Uluslararası
Sağlık Fuarı
17-19 Temmuz 2018
25-27 Eylül 2018
26-28 Eylül 2018
10-12 Ekim 2018
Orange County Convention
Center - West Concourse
Oshwal Center
Costa Salguero
Exhibition Center
Eko Hotel
Orlando - ABD
Nairobi-KENYA
Buenos Aires - ARJANTİN
Lagos-NİJERYA
/ Tgexpofuarcilik / Tgexpo_official / company/tgexpo / +TgexpoUluslararasiFuarcilik
TG Expo Uluslararası Fuarcılık A.Ş.
Eğitim Mahallesi Poyraz Sokak Ertogay İş Merkezi Kat: 9 Daire: 27 Kadıköy, İstanbul / Türkiye
T: +90 216 338 45 25 I F: +90 216 338 45 24 I info@tgexpo.com I www.tgexpo.com
Her ilacı buzdolabında saklamayın
Halk arasında ilacın
buzdolabında saklanması
gerektiği konusunda yanlış bir
inanış olduğunu söyleyen Doç. Dr.
Buket Aksu, “Her ilacı buzdolabında
saklamayın. İlacın içindeki etkin
maddenin kullanım süresini olumsuz
etkilerseniz” dedi.
Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de
yanlış ve gereksiz ilaç kullanımının
ciddi bir sorun olduğuna dikkat çeken
Aksu, Gereksiz ilaç kullanımı ilaç
etkileşimlerine, bazı ilaçlara karşı
direnç gelişmesine, hastalıkların
tekrarlanmasına, tedavi maliyetlerinin
artmasına neden olur dedi ve ekledi;
en etkin reklamın kulaktan kulağa
olduğu söylenir ve ilaç kullanımında
da bu uygulanmaya çalışılıyor. Bu da
hiç istenmeyen ve tavsiye edilmeyen
bir durum. Her ne olursa olsun ilaç
bir zehir” diye konuştu.
Yanlış ilaç kullanımının kişiyi ölüme
dahi götürebileceğini ifade eden ilacın
kullanımı kadar saklama koşullarının
da önemli olduğunu belirten Aksu
şöyle devam etti:
“Çoğu insan ‘buzdolabında ilaç
saklamak iyidir’ diye ilacını
buzdolabına koyuyor.Öyle bir şey yok.
Oda sıcaklığında dediğimiz, ülkemiz
için yirmi beş derecede saklanacak
46 Pharma
ilacı dolapta saklamamak lazım.
Bunun yanı sıra yedi sekiz derecede
buzdolabında saklanacaksa ona da
dikkat etmek gerekiyor. Her ilacı
buzdolabında saklamayın. Çoğu
insanın buzdolabının sağ tarafı
blok halinde ilaçlar bulunuyor.
Böyle yaparak etkin maddenin
kullanım süresini, ilacın etkinliğini
engelleyebilirsiniz.İlacın kullanım
şekli ve süreleri kadar, saklama
koşulları hakkında da eczacılara
büyük görev düşüyor”
Onko İlaç 30 yaşında
1987 yılında Türkiye’ye ilk kan ürünlerini getiren, 2017 yılında
onkoloji ilaçları alanında üretim tesisinin tüm hatlarıyla Avrupa
GMP’si alan ilk Türk ilaç firması olarak global pazarlara açılmak
yolunda büyük bir adım atan Onko İlaç, 30. kuruluş yılını firma
çalışanlarının katılımıyla düzenlediği gala gecesinde kutladı.
Yüz yirmi milyon euroyu aşan yatırımla
onkoloji ilaçları alanında hem üretim
tesisi hem de Ar–Ge merkezi ile Avrupa
GMP‘si onayı alarak bir ilke imza atan Onko
İlaç, 30. kuruluş yılını “Sağlıklı Yarınlar İçin
Daha Yukarıya“ temasıyla kutladı.
2018 yılında hedef dünya pazarları
Onko İlaç Yönetim Kurulu Üyesi Tuğba Koç, 30.
yıl gala buluşmasında, tüm Onko İlaç ailesini
bir arada görmekten mutluluk duyduğunu
belirterek, otuz yıla çok sayıda ilki ve başarıyı
sığdırdıklarını ifade etti. Tuğba Koç, birkaç
ürün ve çekirdek bir kadro ile başladıkları
uzun soluklu yolculuğa bugün globalleşme
yolunda büyük bir adım atarak devam
ettiklerini kaydetti. 2018 yılında en büyük
hedeflerinin yerli satış ve üretimle büyümeye
devam ederken küresel pazarlara açılmak
olacağını söyleyen Tuğba Koç, varolanla
yetinmeyeceklerini, daima daha yüksek
hedeflere odaklanacaklarını vurguladı.
Gecede Onko İlaç‘ın başarının sırrının işbirliği
olduğunu belirten Onko İlaç Yönetim Kurulu
Üyesi Tuğçe Koç ise şunları söyledi: “Göçmen
kuşların hikayesini bilirsi niz. Bu kuşlar
kilometrelerce mesafeyi katederek mevsim
dönümlerinde bir kıtadan bir başka kıtaya
uçarlar. Cüsselerine kıyasla inanılmaz bir iş
başarırlar. Binlerce kuş “v” şeklinde kanat
çırpar. Başarılarının sırrı işbirliğidir. Her biri
bir diğerinin kanadının yarattığı akımdan
yararlanır. Böylece çok uzun bir yolu çok daha
kolay alırlar. Sürüdeki her bir kuş hem kendisi
hem de diğerleri için kanat çırpar. İşte biz de
tıpkı o kuşlar gibi hep beraber kanat çırptık ve
daha da çırpmaya devam edeceğiz.“
48 Pharma
30. kuruluş yıldönümü film
gösteriminin ardından Tuğba Koç,
ilaç sektöründe ilklere imza atan,
firmanın kurucusu ve Yönetim
Kurulu Başkanı İrfan Koç‘a,
firmanın bugünlere ulaşmasında
gösterdiği büyük emek ve özverili
çalışmalarından dolayı tüm şirket
çalışanları adına teşekkürlerini
sundu.
Onko İlaç - Onko İlaç, 1987 yılında
kan ürünlerini Türkiye’ye ilk kez
getirerek Türkiye ilaç sektöründeki
yerini aldı. 1995 yılında ise Koçsel
İlaç, kardeş şirket olarak gruba
katıldı. Kuruluşundan bugüne yüzde
yüz Türk sermayeli bir kuruluş
olarak faaliyet gösteren Onko İlaç,
şirketin kurucusu ve yönetim kurulu
başkanı İrfan Koç’un 35 yılı aşkın
sektör deneyimiyle Türk tıbbına
önemli hizmetlerde bulunmakta,
sektörün ihtiyaçları doğrultusunda
yenilikçi çözümleriyle birçok ilki
hayata geçirmektedir. Hizmette
ilklere ve kalıcı eserlere imza atan
Onko İlaç, 2015 yılında büyük bir
atılım gerçekleştirerek Türkiye’de
bir ilk ve tek olan yüksek aktiviteli
ürünler için ileri teknolojiye
sahip farmasötik üretim tesisinin
açılışını gerçekleştirmiştir. Tesis,
Türkiye’de kısıtlı olarak üretilen ya
da hiç üretilmeyen, hayati önemi olan
hastalıkların tedavisinde kullanılan
ilaçların Türkiye’de üretilmesine
olanak sağlamaktadır. En ileri
teknolojiyle üstün kalite koşullarında
üretim gerçekleştiren tesis,
Türkiye’nin dışa olan bağımlılığını
azaltmanın yanı sıra, onkolojik
olarak sahip olduğu yüksek kapasite
sayesinde Türkiye’nin bu alanda tüm
ihtiyacını karşılayabilecek gücü elinde
bulunmaktadır. Tesislerin yapıtaşı olan
AR-GE faaliyetleri, Türkiye’de sınırlı
sayıda üretilen ya da hiç üretimi
yapılmayan, yüksek etkinlikteki
farmasötik dozaj formları ve ilaç etkin
maddelerini geliştirme ve üretim
faaliyetlerini yürütmektedir.
Pharma 49
(yağ, su, kas, kemik, kalori, BMI)
TÜRKİYE DİSTRİBÜTÖRÜ
www.nabiztip.com
|
TÜRKİYE DİSTRİBÜTÖRÜ
www.nabiztip.com
PROF. DR. CANAN KARATAY’IN ÜÇ KİTABI
HARVARD KÜTÜPHANESİ’NE GİRDİ
52 Pharma
Mayıs 2012’de
Hayykitap’tan
yayınlanan ve
yayınlandığı günden
itibaren alanında
birinci sırada kalarak Türkiye’nin en
çok satan yemek kitabı olanı Karatay
Mutfağı ile Karatay Diyeti’yle Yaşam
Boyu Sağlık ve Karatay Diyeti’yle
Obezite ve Diyabete Çözüm Var
kitapları artık Harvard Üniversitesi
Kütüphanesi’nde ve kataloğunda…
Sağlık alanında birçok ezberi bozan
ve Türk halkına sağlık konusunda
farkındalık sağlayan Prof. Dr.
Canan Karatay’ın toplamda altı
kitabı bulunuyor. Karatay Diyeti,
Karatay Diyeti’yle Yaşam Boyu
Sağlık, Karatay Mutfağı, Karatay
Diyeti’yle Obezite ve Diyabete Çözüm
Var, Karatay Diyeti’yle Beslenme
Tuzaklarından Kurtuluş Rehberi
ve Anne Adayları ve Hamileler İçin
Karatay Diyeti kitaplarının toplam
satışı 1 milyonu aştı. Okuyucularının
ilgiyle takip ettiği ve kitaplarından
çok olumlu sonuçlar aldığı Karatay
serisi kitapları başarısına her gün
bir yenisini ekliyor ve bu başarılar
ülkemizin sınırlarını aşmış bulunuyor.
KARATAY DİYETİ’YLE
YAŞAM BOYU SAĞLIK
Prof. Canan Efendigil Karatay, ilk
kitabı Karatay Diyeti’ni tamamlayan
ve onun devamı niteliğinde olan
Karatay Diyeti’yle Yaşam Boyu
Sağlık’ta, okuyucularından
gelen soruları yanıtlıyor, birçok
konuyu detaylandırıyor. ‘Sağlıklı
kilo verme’nin kapsamını
genişletiyor, ‘tüm hayat’ı içine
alan yeni bir yaşam biçiminin
ipuçlarını veriyor. ‘Sağlıklı
yeni nesillerin gelişmesi, her
yaşta bağışıklık sisteminin
güçlü olması ve ömür boyu
hastalıktan uzak kaliteli
bir yaşam sürmek için ne
yapmalıyız?’ sorusunu yanıtlıyor. Her
yaşta kendimizi dinç hissetmek,
kilo problemi yaşamamak ve
hastalıklarla aramıza kalın bir
duvar örmek için, mevsimlere ve yaş
dönemlerine göre, 365 gün 24 saat
nelere dikkat etmemiz gerektiğinin
altını çiziyor. ‘Şişmanlığa elveda,
mutluluğa merhaba’ diyen Karatay
Diyeti’yle Yaşam Boyu Sağlık adeta
bir ‘doğal sağlık sigortası’. ‘İlaçlara
veda kitabı’ olarak da ‘her yaşa
uygun sağlıklı yaşam kılavuzu’
olarak da okunabilir, ‘hastalıklardan
uzak sağlıklı yaşamın anahtarı’
olarak da kullanılabilir.
KARATAY MUTFAĞI
Karatay Mutfağı, Karatay Diyeti
prensiplerine göre revize edilmiş
geleneksel Türk mutfağından en
güzel örnekleri sunuyor. ‘Kalıcı kilo
verdiren’, doğal ve lezzetli yemek
tariflerinin yer aldığı kitap adeta
bir sağlıklı yaşam prospektüsü
niteliğinde: Sağlıklı malzeme
seçimi, akıllı alışveriş tüyoları,
yoğurt, ekşimik, tereyağı gibi evde
yapılabilecek doğal ürünlerin
tarifleri… Ve çorbalardan salatalara,
mezelerden yumurtalı yemeklere,
zeytinyağlılardan et ve balık
yemeklerine tamamı denenmiş
onlarca leziz tarif. Küçük ‘tatlı’
kaçamaklar ve dinlendiren çay
formülleri de hediyesi! Prof. Dr.
Canan Karatay ve diğer kitaplarının
editörü olan Nihal Doğan önce
Karatay Mutfağı’na uygun tarifleri
belirledi. Nihal Doğan tarifleri
uyguladı. Karatay, Karatay Diyeti
prensiplerine uygunluğunu ve
glisemik indeks değerlerini
denetledi. Yani inceledi ve onayladı!
Kitabın bilimsel bilgilendirme
bölümlerinde ise okuyucuya
kolaylık sağlaması açısından ‘kısa
kısa, madde madde’ yolu seçildi.
Sonuçta ortaya her eve, her mutfağa
lazım, her kesimden, her eğitim
seviyesinden insanın rahatlıkla
anlayabileceği ve uygulayabileceği
‘Türkiye’nin en sağlıklı yemek kitabı’
çıktı.
KARATAY DİYETİ’YLE OBEZİTE VE
DİYABETE ÇÖZÜM VAR
Karatay Diyeti’yle Obezite ve
Diyabete Çözüm Var kitabı, diyabet
hastalarından gelen yoğun talebe
yanıt vermek için yazıldı. Prof.
Canan Karatay her zamanki
anlaşılır üslubuyla obezite ve
diyabet hastalığının nasıl geliştiğini
ve nasıl düzeltilip önlenebileceğini
anlatıyor. Her tür şekerin vücuda
nasıl zarar verdiğini gözler önüne
seriyor. İnsülin direncinden,
hipoglisemi ataklarından ve insülin
takviyesinden kurtulmanın şifrelerini
veriyor! Karatay Diyeti’yle Obezite
ve Diyabete Çözüm Var kitabındaki
yirmi basit adımı atan kişi sadece
fazla kilolardan değil, diyabetten,
kalp-damar hastalıklarından
ve insülin yüksekliğine bağlı
birçok metabolik hastalıktan
kurtulabilecek. Türkiye’deki
yirmi milyon fazla kilolu,
yirmi milyon obez ve on
milyon diyabetliye şimdiden
hayırlı olsun! Çünkü kitaptaki
tavsiyelere uyarak ‘sağlıklı
ve mutlu bir hayata tekrar
merhaba’ demek artık çok
kolay!
Hazırlayanlar: Ebru PEKEL - Recep ARSLANTAŞ
ebru.pekel@img.com.tr - recep.arslantas@img.com.tr
ŠKODA SUPERB:
OTOMOBİLİNİZ
KARTVİZİTİNİZ!
ŠKODA’nın tercihi
Şık tasarımı ve konforuyla çok konuşulan ŠKODA Superb, işinde adından çok söz ettirenleri
güvenli ve prestijli bir yolculuğa çıkarıyor. Uygun filo yönetimi çözümleri, sınıfının en geniş iç ve
bagaj hacmiyle ŠKODA Superb, sizi işinizin yıldızı yapacak.
/SkodaTurkiye
www.skoda.com.tr
skodafilo@skoda.com.tr
ŠKODA Superb için ortalama yakıt tüketimi 4.1-7.1 litre/100 km
arasında olup CO 2 salımı 107-160 g/km arasındadır.
YENİ YILDA SEVDİKLERİNİZİ MUTLU ETMENİN YOLU
www.kosiflerotobutik.com’dan GEÇİYOR
Yeni yılda sevdiklerinizi mutlu etmenin yolu Kosifler Oto Butik’ten
geçiyor. Spor çantalarından, valizlere, şık saatlerden miniklere sürüş
keyfi sağlayan çocuk arabalarına birbirinden keyifli BMW ve MINI markalı
pek çok hediye alternatifi www.kosiflerotobutik.com’da sizleri bekliyor.
BMW ve MINI life-style ürünlerin
satışa sunulduğu e-ticaret
sitesi www.kosiflerotobutik.
com, marka tutkunlarının internetteki
yeni alışveriş adresi oldu.
Kıyafetlerin hem nefes almasını
hem de farklı bölmelere rahatlıkla
yerleştirilmesini sağlayan BMW
çantalar, zevkli kadınlara ve erkeklere
hitap ediyor. BMW Motorsport
Heritage çanta, 70’leri anımsatan
çizgileriyle dikkat çekiyor, ayarlanabilir
ve çıkarılabilir askısıyla rahat
bir kullanım sunuyor. Özel vurgu
fonksiyonlu BMW giysi çantası,
havalandırmalı yan cepleriyle elbise
ve ayakkabılarınızı kolayca taşımanızı,
içindeki düz file cepler ise giysilerinizi
düzgün yerleştirmenizi sağlıyor.
Arka tarafta yer alan gerilebilir
açıklık ile çanta tekerlekli valize de
takılabiliyor. Balık sırtı desenli BMW
Duffle Çanta ise hakiki deri sapları ve
şık tasarımıyla seyahatlerinizde sizi
yalnız bırakmıyor.
“MINI” arabalar ile minikleri mutlu
edin
Çelik ve zararlı madde içermeyen
plastikten parçalarla minikler için
tasarlanan “MINI Baby Racer”,
çocukların ister evde ister dışarda
56 Pharma
keyifle gezmesini sağlıyor. TÜV
sertifikasına sahip araba, sessiz
kauçuk lastikleriyle çevreye
rahatsızlık da vermiyor. 18 ay ila 3 yaş
arasındaki çocuklara hitap eden Mini
Baby Racer ile yeni yılda çocuklarınızı
mutlu etmek çok kolay olacak.
Zevkli erkeklere BMW saat şıklığı
Deri kayışının dış yüzeyi lacivert,
iç yüzeyi ise kırmızı renk detaylı
BMW Motorsport Ice Watch,
paslanmaz çelik gövdesi ve kırmızı
göstergeleriyle spor görünümde
dahi dikkat çekmek isteyen iddialı
erkeklere hitap ediyor. Şık tasarımıyla
kaliteli görünümünden ödün
vermeyen modelde, üç krono göz ve
tarih göstergesi yer alıyor.
Bilgisayarda biriken işlerinizi keyifle
tamamlayın
Otomobil şeklinde tasarlanmış BMW
i8 model kablosuz mouse ile yeni
yılda babanızı, eşinizi, sevgilinizi ya da
arkadaşınızı mutlu etmek kolaylaşıyor.
Kullanılırken yanan arka ve ön farlara
sahip mouse ile bilgisayarda biriken
işler artık keyifle tamamlanıyor.
Visit www.kosiflerotobutik.com for
Happy New Year to your loved ones
The way to make your loved ones happy in the new year with Kosifler Oto
Butik. From sports bags, to suitcases, from stylish watches to children’s
cars, which provide driving pleasure to kids, you can find many enjoyable
BMW and MINI branded gift alternatives at www.kosiflerotobutik.com.
The e-commerce site www.
kosiflerotobutik.com,
where BMW and MINI lifestyle
products are sold, is the
new shopping address for brand
enthusiasts on the internet.
BMW Motorsport
Heritage Sports Bag
Inspired by BMW Motorsport of the
1970s, this sports bag features a
large pocket at the front with padded
Giugiaro stripes and the BMW
Motorsport heritage logo front and
centre. Includes a removable and
adjustable shoulder strap. Interior is
lined with a soft canvas material and
has a small, zippered bag. Sports bag
in 1970s-style BMW Motorsport look.
The padded BMW Motorsport stripes
on the front part of the bag, the BMW
Motorsport logo and the blue lining
provide individual design highlights.
There is a small zipped pocket on the
canvas interior. Adjustable, removable
strap.
Mini Baby Racer
This high-quality MINI baby racer
is every kid’s favorite for indoor
and outdoor fun. The little racer
is designed for children between
18 months and 3 years, has steel
and non-toxic plastic components,
low noise rubber tyres and is TÜVapproved.
White bonnet stripes and
the chequered flag give the car its
special racing look.
Premium chronograph in motor-sport
design with premium matt stainlesssteel
case. The base of the coated
white leather strap is in M Red.
The hands on the dial in Team Blue
provide visual accents. The watch
features three chronograph eyes.
BMW i8 computer mouse
Wireless mouse in a stylized BMW i8
vehicle design. Ergonomic form, three
buttons and a power-saving blue LED
light. Front and back lights visible
when in use. Integrated mechanism
for storing the receiver.
BMW Motorsport ICE Watch Steel,
Chrono
Pharma 57
Michelin, 2017 yılının ilk 9 ayında %6’lık büyüme ile
net satışlarını 16,4 milyara ulaştırdı
Michelin, 2017’nin ilk 9 ayında 16,4 milyar Euro net satış elde etti
Dünyanın en büyük lastik
üreticilerinden Michelin, 2017
yılı ilk dokuz ayına ilişkin
finansal sonuçlarını açıkladı. Bütün
lastik segmentlerinde orijinal
ekipman kategorisinde yukarı yönlü
ivme gösteren Michelin, ilk dokuz
ayda yüzde 6’lık artışla net satışlarını
16.4 milyara ulaştırdı. Michelin,
üçüncü çeyrekte ise 5 milyar 335
milyon net satış elde etti.
18”+ üzeri pazarda %21’lik büyüme
Özellikle 18 inç ve üzeri premium
lastik pazarında yaşanan yüzde 21
oranındaki büyüme ve iş makinesi,
tarım, uçak lastiklerini kapsayan
özel lastik pazarındaki yüzde
18’in üzerindeki artışın etkisiyle
Michelin, 2017 yılı 3. çeyreğinde
de performansını katladı. 18 inç ve
üzeri lastik pazarında yaşanan yüzde
21’lik güçlü büyümede MICHELIN
CrossClimate+ ve MICHELIN Pilot
Sport 4S lastikleri büyük bir rol
oynayarak başarılarını bir kez daha
kanıtladı.
Kamyon lastiklerinde Türkiye’nin
de içinde yer aldığı, Avrupa Bölgesi
global rakamların üzerine çıktı
Michelin 2017 yılının ilk dokuz ayında,
binek araç ve hafif ticari lastikleri
orijinal ekipman ve değişim pazarında
satılan lastik bakımından geçtiğimiz
yıla göre yüzde 3 büyüdü. Kamyon
lastikleri pazarında ise orijinal
ekipmanda yüzde 12, değişimde ise
yüzde 2 büyüme kaydetti. Michelin’in
Türkiye’yi de içine alan Avrupa
bölgesinde ise ağır vasıta lastikleri
orijinal ekipman pazarında yüzde 7,
yenileme-değişim pazarında 6’lık bir
büyüme ile global rakamların üzerine
çıkmayı başardı.
Altyapı projeleri iş makinası
lastiklerini pazarını hareketlendirdi
Michelin, özel ürün grubu
lastiklerinde iş makinası, tarım,
iki teker ve uçak lastikleri
segmentlerinin her birinde başarı
kaydetti. Özellikle olumlu ekonomik
ortam etkisiyle altyapı projeleri
ve maden lastiklerindeki iyileşme
ve yolcu trafiğindeki artışla ticari
uçak segmentindeki talep büyümeyi
tetikledi.
Michelin grew 6% in the first nine months of 2017,
bringing net sales to $ 16.4 billion
Michelin achieved net sales of 16.4 billion euros in the first 9 months of 2017
58 Pharma
Nine Months 2017 €16.4 billion
in net sales, up 6.0%, led by
volume gains and efficient
pricing management 2017 guidance
confirmed, in line with the Ambitions
2020 plan. Continues to expand in the
Truck, Earthmover and Agricultural
segments In the final months of
2017, regardless of prevailing winter
weather conditions, replacement
markets are expected to gradually
move back in line with their longterm
trend. Demand for original
equipment tires should continue to
expand in the Truck, Earthmover and
Agricultural segments, with slower
growth in the Passenger car and Light
truck business. Sales of mining tires,
which have been rebounding since
late 2016, should also continue to
enjoy strong growth.
In the second half, changes in the
price mix and raw materials costs
are expected to have a net positive
impact, as announced. For the
full year, the impact of higher raw
materials costs is currently estimated
at approximately €(800) million.
For the full year, Michelin confirms
its targets of volume growth in line
with global market trends, operating
income from recurring activities
exceeding the 2016 figure, excluding
the currency effect currently
estimated at between €(110) million
and €(120) million, and structural free
cash flow of more than €900 million.
Acquisitions added 0.6% to growth
Nine-month volumes up 2.8%,
lifted by early dealer buying in the
first quarter, the recovery in mining
tire sales throughout the nine
months and a return to normal
dealer inventory levels. Faster
improvement in the price-mix effect
in the third quarter, to a positive
5%, for a total 2.6% impact over
the first nine months, reflecting:
The implementation of all of the
announced price increases,
The favorable mix effect, primarily
reflecting 21% growth in volumes
in the premium 18-inch and larger
segment The currency effect reduced
net sales by 3.7% in the third quarter
and was neutral over the full nine
months.
Mitsubishi L200’ün yeni reklam filmi yayında
Temsa Motorlu Araçlar’ın distribütörlüğünü yürüttüğü Mitsubishi Motors’un
L200 modeli için hazırlanan ve 6 Kasım’da yayına giren yeni reklam filminde,
Mitsubishi L200’ün zorlu koşullardaki performansı vurgulanıyor.
Temsa Motorlu Araçlar Mitsubishi L200 için yeni bir reklam
kampanyası başlattı. Reklam filmi, değişen iklim koşulları
dünyanın her yerinde insanları hazırlıksız yakalaması,
ülkemizin de geçtiğimiz yaz aylarında yaşanan sellerde
gördüğümüz üzere bu iklim değişikliklerinde etkilenen ülkeler
arasında yer almasından hareketle hazırlandı. Filmde, olağanüstü
hava koşullarının sadece doğada değil şehirde de olağanüstü bir
araç gerektirdiği vurgulanıyor.
Havas Engage imzası taşıyan kampanya filminin prodüksiyonu
Spark Film tarafından gerçekleştirildi. İki gün boyunca şehir
ve doğada yağmur, sel, dolu gibi zorlu koşulların canlandırıldığı
filmin yönetmenliği Mehdi Norowzian’a, müzikleri ise 3K1A’ya ait.
Mitsubishi Motors’un yetmiş yıllık pick-up ve 4x4 teknolojisi ile
tasarlanan ve yüksek donanım seviyesine sahip olan Mitsubishi
L200, ekonomik yakıt tüketimi ve kolay manevra kabiliyetiyle
kullanıcılarının hayatını kolaylaştırıyor. Pick-up’ın sağlamlığının
ve dayanıklılığının yanı sıra sınıfında öncü konfor ve güvenlik
özelliklerine sahip olan Mitsubishi L200, RISE gövde yapısı, darbe
emici şasisi ve yeni süspansiyon sistemi sayesinde her türlü yol
koşulunda rahatlıkla yol alıyor.
New commercial video for Mitsubishi L200
Mitsubishi L200’s performance in the toughest conditions is emphasized in
the new commercial film, which was prepared for Mitsubishi Motors’ L200
model, which is the distributor of Temsa Motorlu Araçlar and which was
released on 6th of November.
Temsa Motorlu Araclar launched
a new advertising campaign for
the Mitsubishi L200. Advertising
film, changing climate conditions
around the world to catch people
around the world unprepared, our
country as we live in the summer, we
live in the countries affected by these
climate changes were prepared with
the move. The film emphasizes that
extraordinary weather conditions
require an extraordinary vehicle not
only in nature but also in the city.
By Spark Film, campaign film was
produced by Havas Engage. For two
days in town and in the country, the
film directed by Mehdi Norowzian,
music belongs to 3K1A. Film is
depicted in the tough conditions of
rain, flood and hail.
Simply the best pick-up on the
market, Incredible features across
the board. Super Select 4WD gives
the L200 complete control in any
environment. Use 2WD on tarmac
to save fuel, and switch to 4WD to
tackle harsh conditions and tough
terrain. Capable of over 650 miles
on a single tank of fuel, the L200
Series 5 take you farther than ever
before with a brand new MIVEC diesel
engine that doesn’t sacrifice power or
efficieny. With a turning radius of just
5.9 metres, improved steering ratio
and a brand new MIVEC engine, the
L200 Series 5 is the most dynamic
driving pick-up truck on the market.
The L200 Series 5 has a total load
capacity of 4,090kg and is equipped
with Trailer Stability Assist making
towing safer than ever.
Pharma 59
NISSAN’DAN YENİ KOMPAKT CROSSOVER: KICKS
NISSAN, kompakt crossover segmentindeki yeni temsilcisi KICKS’in Kuzey
Amerika lansmanını Los Angeles Otomobil Fuarında gerçekleştirdi. NISSAN
Intelligent Mobility ve Akıllı Çevre Görüş Sistemi ile donatılan NISSAN KICKS,
Haziran 2018’de Kuzey Amerika pazarındaki yerini alacak.
Japon otomotiv devi NISSAN, her
geçen gün büyümeyi sürdüren
ve yoğun rekabetin yaşandığı
kompakt crossover segmentine
yönelik yeni modeli KICKS’i, Los
Angeles Otomobil Fuarı’ında tanıttı.
NISSAN’ın kompakt crossover ve
SUV pazarına yönelik altıncı modeli
olan KICKS, Haziran 2018’de yollarda
olacak.
Kalın kuşaklı şişkin çamurlukları,
yüksek tavanlı mimarisi ve yüksek
omuz çizgisiyle karakteristik kompakt
crossover duruşu sergileyen yeni
NISSAN KICKS; V formlu ön ızgara,
bumerang formuna sahip ön far ve
arka stop lambaları ve “Wrap-around
visor” adındaki tavan çizgisi gibi
tasarım detaylarıyla NISSAN tasarım
diline sadık bir görünüm sergiliyor.
Standart olarak Akıllı Otomatik Far
(I-AH) ve isteğe bağlı olarak LED
farlarla donatılan NISSAN KICKS’te,
farklı gövde renkleri dışında beş adet
çift renk uygulaması bulunuyor.
NISSAN KICKS coupe formundaki
tavan çizgisine karşın son derece
geniş bir arka koltuk oturma
alanı dışında, sınıfının en geniş
bagajlarından birine sahip. KICKS’in
karmaşadan uzak yalın kokpit
tasarımını 7 inç büyüklüğündeki
renkli ekran tamamlıyor. Söz konusu
ekran akıllı telefon entegrasyonu
için yaygın olarak kullanılan Apple
CarPlay ve Android Auto ara
yüzlerine sahip güncel bir bilgi
ve eğlence sistemini bünyesinde
barındırıyor. Benzersiz bir ses
deneyimi için sunulan KICKS SR
Premium Package ile birlikte Bose ®
Personal ® Plus ses sistemi devreye
giriyor.
Yeni NISSAN KICKS 1,6 litre hacimli
60 Pharma
dört silindirli benzinli motorla satışa
sunulacak. Silindir başına dört supap
veya değişken supap zamanlaması
(CVTCS) gibi teknolojilere sahip olan
modern motor 125 HP güç ve 155
Nm tork üretiyor. Yakıt verimliliğini
destekleyen Xtronic otomatik
şanzımanla kombine edilen ve
gücünü ön aksa aktaran motor 7,1
lt/100 km (33 mpg) yakıt tüketiyor.
Zengin donanımıyla dikkat çeken yeni
NISSAN KICKS’te çevre görüş sistemi
gibi konfor odaklı donanımlar dışında
tüm donanım paketlerinde Otomatik
Acil Durum Freni de standart olarak
sunuluyor. Üst donanım paketlerinde
ise ayrıca Kör Nokta Uyarı Sistemi
ve Arka Çapraz Trafik Uyarısı devreye
giriyor.
NISSAN’S NEW COMPACT CROSSOVER: KICKS
NISSAN has launched its new North American launch of KICKS in the
compact crossover segment at the Los Angeles Auto Show. NISSAN KICKS,
equipped with Intelligent Mobility and Intelligent Vision System, will take its
place in the North American market in June 2018.
Nissan has pulled the covers off
the 2018 Kicks, the company’s
new subcompact SUV which
first made its appearance in Latin
America last year. The new Nissan
Kicks replaces the Juke in one of
the fastest-growing segments in the
market, becoming along the way
the sixth member of the company’s
growing SUV family. Gone is the
divisive styling then, with Nissan
opting for a more acceptable design,
mixing elements from models like the
Rogue and the Micra supermini that’s
available in other markets.
“As the gateway to Nissan’s
adventure-ready sport-utility portfolio
– joining Rogue Sport, Rogue, Murano,
Pathfinder and Armada – Kicks is
designed to fit the needs of singles
or couples looking for expressive
styling, personal technology, smart
functionality and advanced safety
features at an affordable price.
All models will be powered by a
1.6-liter four-cylinder petrol unit, rated
at 125hp and 115lb-ft of torque. Paired
to it will be the company’s proven
Xtronic CVT transmission, with Nissan
expecting a combined fuel economy
rating of 33mpg. No all-wheel drive
though, as all versions will drive their
front wheels exclusively. Customers
will be given the option of seven
exterior colors, along with five twotone
combinations. Two-tone combos
include a black roof and contrasting
body colors (white, orange or red),
an orange roof with a gray body or a
white roof with a blue body. The cabin
promises to offer “ample passenger
space in the rear” as well as one of the
largest load areas in its class. A 7.0-
inch infotainment system with Apple
CarPlay and Android Auto, Nissan’s
Intelligent Around View Monitor as
well as an optional Bose premium
sound system are also present. All
Kicks models will also come with
Automatic Emergency Braking as
standard, while the SV and SR trim
levels will add Blind Spot Monitoring
and Rear Cross Traffic Alert. Pricing
for the 2018 Nissan Kicks will be
announced closer to its on-sale date
in spring 2018, but we are expecting to
be among the most competitive in the
segment, Kicks’ unique combination
of expressive design, excellent fuel
economy, intelligent technology and
advanced safety features adds up to
one thing – exceptional value.
Pharma 61
OTOKOÇ BURSA
BAŞARIYA DOYMUYOR!
Türkiye’nin lider otomotiv perakendecisi
Otokoç’un Bursa Şubesi, müşteri memnuniyeti
ve satışta gösterdiği üstün başarısını ödüllerle
taçlandırmaya devam ediyor.
Otokoç Bursa, Ford Otosan
tarafından gerçekleştirilen
2017 yılı 3. çeyreğindeki
satış performans değerlendirmesi
sonrasında elde ettiği üstün başarısı
ile tekrar “Satışta Mükemmellik
Ödülü”nün sahibi oldu.
Otokoç Bursa Şube Müdürü Koray
Yalçınkaya ödül sonrası yaptığı
değerlendirmede şunları söyledi;
“ Bugüne kadar elde ettiğimiz tüm
başarılar Koç Grubu’nun müşteri
memnuniyetine verdiği büyük
önemin bir yansıması. Elde ettiğimiz
başarı ve övgüye layık olabilmek
için çalışmalarımıza kazandığımız
motivasyon ile hız kesmeden devam
edeceğiz.”
Ford Otosan tarafından düzenlenen
“Satışta Mükemmellik Ödülü”
satış konusunda başta müşteri
memnuniyeti olmak üzere 3 aylık
performans değerlendirmesi
sonrasında veriliyor.
Otokoç Bursa, kendi bölgesindeki tüm
bayiler arasında gerçekleştirdiği satış
yüzdesel gerçekleşmesi ile ödülün
tekrar sahibi olmaya hak kazandı.
Otokoç Bursa Şubesi, 2016 yılının
4 çeyrek döneminde de gösterdiği
başarı ile 3 kez üst üste ödül sahibi
olmuş ve bu başarısı ile “Ödülün
daimi sahibi” olma hakkını da
kazanmıştı.
OTOKOÇ Bursa Branch hungry for success!
Turkey’s leading automotive retailer, Otokoç Bursa Branch continues to crown
its superior performance in sales with awards for customer satisfaction
62 Pharma
Otokoç Bursa was once again
the owner of “Outstanding
Excellence in Sales” with its
superior performance achieved by
Ford Otosan in the third quarter of
2017 with after sales performance.
Evaluating the award, Otokoç Bursa
Branch Manager Koray Yalçınkaya
said, “All our achievements so far are
a reflection of the great importance
that the Koç Group has given to
customer satisfaction. In order to
be worthy of the achievement and
praise we have achieved, we will
continue without slowing down with
the motivation we have gained from
our work.”
“Sales Excellence Award” organized
by Ford Otosan is given after 3 month
performance evaluation, mainly
customer satisfaction, in terms of
sales.
Otokoç Bursa has earned the reward
of being the owner of the sales
percentage achievement realized
among all the masters in its region.
Otokoç Bursa Branch has been
awarded 3 times over success with
the success that it showed in the 4th
quarter of 2016 and it has won the
right to be the “permanent owner of
the award” with this success.