10.05.2020 Views

Kırmızı Beyaz Dergisi 52. Sayı

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

34

mı yiyor? Kelle söğüş yiyen kaç kişi var?”

Satarım gerçeği alan bulunmaz.

Elimiz boş olduğu için Fırat’tan da yanıt gecikmedi:

“Kardeşim dediklerin doğru olabilir, ben de

geyiğine paylaştım, dert etme bu kadar. Ehehe. )”

Doğruyu kabul etmesine mi sevinseydim, bunun

hiçbir şeyi değiştirmemesine mi üzülseydim,

bilemedim.

Sosyal medya hayatımızı renklendirirken böyle

kötü renkleri de beraberinde getiriyordu: Geçiştirmek,

öylesine yapmak, gülüp geçmek, “çok da

şey’apmamak”. İşin kötüsü bu anlayışlar gerçek

hayatımıza da sirayet ediyordu.

Derken Twitter’da Merve’nin tivitini gördüm.

“Zulmettiğiniz Doğu Türkistanlı Uygurların ahı bir

bir çıkacak. Bunu hak ettiniz!!1bir” temalı bir tivitti.

Altına bir tivit dizisiyle yanıt verdim ve şunları

sordum:

1-Türkiye nasıl Kürt katliamı yapmıyorsa Çin de

Uygur soykırımı yapmıyor. Biz PKK’yla, onlar da

IŞİD’in uzantısı terör örgütleriyle mücadele ediyor.

(Altına topluluk dergisine yazdığım yazının bağlantısını

ekledim.)

2-Bu virüs salgını daha önce de Suudi Arabistan’da

çıktı, onlar kime “zulmetti”. “Araplar bizi

sırtımızdan vurduğu” için mi virüs onları vurdu?

3-Çin Uygur soykırımı yapıyorsa Uygurlar yıllardır

neden azalmıyor. Üstelik virüsün en az yayıldığı

yer Sinciang Uygur Özerk Bölgesi. Çin soykırım

istese virüsü orada yaymaz mı?

4-Ölüm oranı en düşük Çin’de, en yüksek İtalya’da.

Nerede kaldı zulüm, nerede kaldı ölüm?

Merve’nin verdiği yanıt şu oldu: “Çin’i savunmak

sana mı düştü?”

Meselenin Çin’i savunmak olmadığı, Türkiye,

İran, Hindistan, Orta Asya Türk Devletleri dâhil

herkese karşı böyle bir karalama olduğunu ifade

ettim ancak bu gerçekler RT-FAV getirmediği için

pek itibar görmüyordu. Korku ve yalan her zaman

daha çok alıcı buluyordu. Daha geçtiğimiz aylarda

Türkiye’nin Barış Pınarı Harekâtının Batı kamuoyunda

“Kürt katliamı” olarak anıldığı gerçeği göz

ardı ediliyordu.

Yunus Emre’nin deyimini uyarlayacak olursak:

Twitter pazarında yalanlar satılır

Yine de “Yalana susan dilsiz şeytandır” şiarıyla

hakikati söylemeyi sürdürmeliydik.

Günler su gibi akıp gidiyordu. İlk birkaç gün

kendimi fazla dağıttığımı fark ettim. Ne yattığım

belliydi ne kalktığım. Yediğime içtiğime dikkat etmiyordum.

Hareket de etmediğim için kilo almaya

başlamıştım. Annem sağ olsun ağzımı boş koymuyordu.

En kötü ihtimalle meyve soyup getiriyordu.

Yeter demeye yeltenecek olsam “Gençsin

eritirsin” cevabı hazırda bekliyordu. Oblomovculukla

başlayan “tatil” hiç iyi gitmiyordu. Sabah

kalktığımda (11.30) kendimi Gregor Samsa gibi

hissediyordum.

İnternet üzerinden topluluktaki arkadaşlarla görüşme

yaptığımızda benzer yakınmalar gördüm.

Topluluk başkanı arkadaş kendisine bir program

hazırladığını söyledi ve bunu birlikte uygulamayı

teklif etti. Hevesle kabul ettim çünkü bu kadar

“serbest”lik zararlıydı. Artık erkenden kalkıp evde

yapılabilecek egzersizlerden sonra gündemi tarıyorduk

ve birbirimizle paylaşıyorduk. Telefonda

güzel spor programları keşfetmiştim. Dil öğrenme

programlarına da ara ara bakıp kaliteli vakit geçiriyordum.

Bunun yanı sıra kitap, film, müzik listesi oluşturmuştuk

ve her gün güncelliyorduk. Okuyup

izlediğimiz nitelikli eserler hakkında yorumlarımızı

paylaşıyorduk. Tasarımı için uykusuz kaldığımız

derginin çıkmayacak olması biraz canımızı sıkmıştı,

onu da blog gibi internet sitesine dönüştürmeye

karar verdik. Kendimi daha “işe yarar”

hissetmeye başlamıştım. Yıllar önce Caddelerde

Rüzgâr çalacak kadar öğrenip rutubetlenmeye

bıraktığım gitarımı yeniden elime almıştım, internetten

videolara bakarak öğreniyordum. Günler

artık su gibi değil bal gibi ağır ve tatlı akıyordu.

Her sabah gözlerimi yeni bir hurafeye açıyordum.

Kahvaltı sırasında izlediğim sabah programında

3 gazeteci ölüm oranını hesaplarken

AROG’daki kaleci Dimi’ye benzemişlerdi. Pi’yi 3

aldıkları için her seferinde yanılıyorlardı, mesele

küsüratlardaydı. “Var ama saklıyorlar” hurafesi,

“Yardım almak için olduğundan fazla gösteriyor”a

evrilmişti. Şimdi ise “Ölüm oranı neden sabit,

ölüleri gizliyorlar”a dönüşmüştü. Pokemon’daki

Çarmendır’ın Çarizard’a evrilmesi bile daha az

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!