Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
günlere… Zihinlerinde, daha iyi
ve güzel olmasını bekledikleri gelecek
yaşamın fragmanını izlerken
yanı başlarından akıp giden, şimdiki
hayatlarıydı oysa. Tekrarına
alışılmış sözlerden oluşan kuru bir
diyalog başladı aralarında. Günün
nasıl geçtiğine dair bir iki küçük
ayrıntıdan sonra sessizliğe teslim
oldular. Aslında uzun zamandır
sessizlerdi. Farklı yoğunluktaki iki
sıvının bir araya geldiğinde birleşmemesine
benzer bir durumdu
bu. Yıllardır bir aradaydılar ama
bir değillerdi. Bazı şeyler vardır,
hissedilir; gel anlat dense anlatılmaz.
Sözcükler, ifade edecekleri
hiçbir anlama sığmıyormuşçasına
yetersiz kalır. Gerçekte söylenmesi
gereken şeyler frenlenir.
Kabul gören her şeye meydan
okuyacak cesareti
bulmak için beklenir.
Böyle durumlarda fitili
ateşleyecek bir şeyler
gerekir. Ancak fitili
ateşleyebilme, bunu
yapmanın yaratacağı
sonuçları göğüsleyebilme
cesaretiyle yakından
ilgilidir.
Sessizlik içinde uzayıp giden
gecede günün yaşattığı heyecanla
doluydu yüreği. Açık olmayan
düşünceleri arasından sızan
sezgisi onu tedirgin etmişti. Ruhu,
akordu bozuk bir müzik aleti gibi
inlemekteydi. Kulak tırmalayan
sesler dayanılmaz biçimde yükselip
alçalıyordu. Kendi sesini duymamak
için müziğin sesini açtı,
rakısından bir yudum aldı. Gece
ilerliyordu.
“Bazı şeyler vardır, hissedilir; gel anlat
dense anlatılmaz. Sözcükler, ifade edecekleri
hiçbir anlama sığmıyormuşçasına
yetersiz kalır.”
Öğleye doğru telefonun
sesiyle uyandı, ekranda görünen
isme baktı. Beklemiyordu aranmayı.
Heyecanlandı, boğazını temizleyip
açtı telefonu. Kahve içmek
için oturduklarında sadece yarım
saat geçmişti aradan. Hayatın
içinden, yaşamlarından, havadan
sudan konuşurken akıp giden zamanın
farkına varmadılar. Bir heyecan
dalgasıyla uzaklara sürüklendiler.
Gözlerinin içinde parlak
ışıklar yandı. Muhteşem bir gün
batımı dekoruyla büyülü gerçeklik
birbirine karıştı. Bu, kendinden
daha geniş ve büyük olanın içinde
olmanın verdiği bambaşka bir duyguydu.
Saran, yayılan, yakıcı bir
duygu… Hislerinin doruğa ulaştığı
bir anda her şeyden kopup bedenlerinin
sıcaklığında birleştiler.
Belki bir gündüz düşüydü yaşadıkları,
belki uyanmak istemedikleri
bir rüyadaydılar. Yine de buna bir
isim vermemeyi yeğlediler.
Bazen içinden kopup gelen
kocaman bir dalganın, önünde ne
varsa sürüklediğini hissedersin.
Geride ne tür bir ruh bırakacaktır
bilemezsin. Hissettiklerin karşısında
gerçek yaşam mahkûmiyet gibi
gelir. İçinde düşlerde yaşamak için
bir özlem oluşur. Hiçbir zaman can
alıcı tarafı olmamış bir hikâyenin
kahramanıyken karşındakinin
nasıl biri olabileceğini, seni neye
sürükleyebileceğini düşünmeden
yaşamın üstüne umutla, cömertçe,
müthiş bir kumara girişmek istersin.
Aslında hikâyenin yazarı kendinsindir.
Onu istediğin biçimde
yazabilirsin. Yazdıkların yağmurdan
sonraki gökkuşağı gibi hazza
da dönüşebilir, ruhunda yaralar da
açabilir.
Eve dönerken kafası düşüncelerle
dopdoluydu. Düpedüz
vasat bir hayat yaşadığını fark etmenin
verdiği sıkışıklığı hissetti.
Pek çok yara izi taşıyan, hırpalanan
evliliğini düşündü. Huzursuz
bir sessizlik kapladı içini. Bunu
devam ettirmek, yeni mücadelelerle
dolu zorlu bir yolculuğu sürdürmekti.
Su aldığı halde açık denizde
ilerlemeye çalışan köhne bir
gemideydi sanki. Yaşamının suya
gömülüşüne kayıtsız kaldığını
görmek acı vericiydi. Oysa şimdi
kaderin kendisine sunduğu mutluluğu
yaşama konusunda arzuluydu.
Basit bir tesadüfün ateşlediği
ruhunda bir ışık yandı. Günün renk
değiştiren ışıkları içinde yürürken
trajediye dönüşebilecek bir gösteride
heyecan duymayı, vasat bir
yaşamın içinde umutsuzca yaşamaya
tercihe hazırdı.