11.12.2020 Views

ELLE POP UP! 2. SAYI

E-dergimizin ikinci sayısının kapak kızı Alina Boz...

E-dergimizin ikinci sayısının kapak kızı Alina Boz...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

02/ Haziran 2020<br />

ALİNA BOZ<br />

FILTRESIZ, ÇABASIZ<br />

VE MUHTEŞEM<br />

YAZ OYUNLARI<br />

100 SAYFADA SEZONU EN GÜZEL YAŞATACAK HAYALLER,<br />

STIL ÖNERILERI, RÖPORTAJLAR


EDİTO<br />

NO<br />

BAD<br />

DAYS<br />

KOLAJ: GÜLGÜN ÖZEK<br />

Öyle zamanlardan geçiyoruz ki, sanırım her birimizi<br />

mutlu eden şeyler birbirinden çok farklı değil.<br />

Sağlıklı olmak, yakınlarımızın sağlıklı olması, güvende<br />

olmak, havanın güzel olması, güneşin batışını ya da<br />

doğuşunu yakalamak, dostlarımızla, ailemizle birlikte vakit<br />

geçirebilmek, birilerine yardım edebiliyor olmak gibi... Tam<br />

bu satırları yazarken tüm dünya George Floyd’un haksız bir<br />

şekilde polis tarafından öldürülmesinin ardından yas tutuyor,<br />

isyan ediyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde protestolar<br />

ve polisle yaşanan çatışma ciddi boyutlarda. Yüzyılın<br />

en zarar veren salgınlarından birini henüz atlatamamışken,<br />

şimdi George Floyd’un gözümüzün önünde öldürülmesinin<br />

üzüntüsünü yaşıyoruz. Sanırım bu sebeple, hayattan beklentimiz,<br />

bizi mutlu eden şeyler çok farklı. Hele bir de yaz<br />

gelince, Akdeniz ruhumuz mutlu olacak, kıpırdanacak, kutlayacak<br />

şeyi ille buluyor. İkinci pop-up dergimizi kendimizi<br />

ve sizi eğlendirecek, umut verecek, elbette modadan ve sezondan<br />

haberdar edecek, duygusal içeriklerle donattık. Bu<br />

arada, her konu içinde bulunduğumuz durumun ruh haliyle<br />

hazırlandığı için bir yandan “yeni normal” ile ilgili araştırmalarımız<br />

ve tespitlerimiz devam ediyor.<br />

Kapaktan başlıyorum. Netflix dizisi Aşk 101’le popülerliği<br />

daha da artan Alina Boz. Ben onunla bu çekimde tanıştım.<br />

Donanımlı, ayağı yere basan, hiçbir celebrity talebinde<br />

bulunmayan, modern ve pırıl pırıl bir genç kadın. Çekimimiz<br />

yine ayrı bir maceraydı. Sokağa çıkma yasağının bittiği<br />

ilk gün. İnsan öyle kolay açılamıyor ki… Mücbir Sebepler’de<br />

de dendiği gibi “eski normali yeni normal gibi kakalayamazsınız”<br />

dedik ve yine 3.5 kişilik bir çekime imza attık. Alina<br />

Boz, fotoğrafçı Onur Dağ, ben ve styling için aramıza FaceTime’dan<br />

katılan Oğuz Erel. Dedim ya duygusalız diye;<br />

moda çekimlerinin en duygusal, en doğal olduğu 90’larıdan<br />

ilham aldık bu kez. Alina’ya da bize de, zamansız, huzurlu,<br />

iç açan kareler ve bir anı kalsın istedik. Yıllardır moodboard’lardan<br />

eksik olmayan 90’lardaki Mario Sorrenti, Bruce<br />

Weber, Herb Ritts kareleri bize ışık tuttu. Ayrıca Kilyos<br />

plajları benden sorulduğu için hava kararmadan arkamıza<br />

dolunayı almasını, doğru gözlem kulesine tırmanmasını da,<br />

elle.com.tr • instagram @ElleTurkiye • facebook @ElleTurkey • twitter @ElleTurkey


E<br />

E ❤<br />

L<br />

L<br />

E<br />

L<br />

L<br />

E<br />

E ❤<br />

E<br />

L<br />

L<br />

E<br />

❤<br />

LOKAL<br />

TASARIMCILARIMIZ<br />

SIZI SEVIYOR<br />

DESTEKLIYORUZ<br />

E<br />

L<br />

L<br />

E ❤<br />

E ❤<br />

L<br />

L<br />

E<br />

L<br />

E ❤<br />

L<br />

L<br />

E<br />

E ❤<br />

L<br />

FOTOĞRAF: ONUR DAĞ<br />

Görsel yönetmenimiz Bülent’in layout’tan çıkarmama<br />

dayanamadığı Alina Boz’un bu karesi, edito’da huzurlarınızda.<br />

açıkçası bildik :) Sayfa 58.<br />

Bu süreçte çekim yapmak bana birleştirici, yaratıcı, her<br />

şarta ayak uydurabilen işimi ne kadar sevdiğimi hatırlattığı<br />

için bir an önce medeni şartlarda gerçek prodüksiyonlarımıza<br />

da kavuşmayı diledim.<br />

Dedim ya bu sayıda eğlendik diye; en sevdiğim konuyla<br />

başlayım: <strong>ELLE</strong> editörlerinin hasretle beklediği tatil hayallerini<br />

anlattığı “Çıkamadığımız Tatiller Rehberi”. Önce en<br />

çok gitmek istediğimiz yerleri anlattık, sonra oraya uygun<br />

ürünleri size gösterdik. Ama esas “nereye, kiminle gitmek<br />

isterdiniz?” sorusuna dikkatinizi çekerim çünkü fotoğraf<br />

editörümüz Gülgün Özek “taleplerimizi” kolajlarla gerçek<br />

kıldı. Mesela ben Utah’a Bradley Cooper, Brad Pitt, Susan<br />

Sarandon ve Geena Davis’le gitmiş bulundum. Sonuçta hayaller<br />

vardır ve neden size de ilham olmasınlar ki! Sayfa 18.<br />

Bir diğer göz ziyafeti konu sürekli eski seyahatlerimizden<br />

TBT yaptığımız bugünlerde geçmişin en ilham veren<br />

ikonik tatil karelerini derledik. Beatles üyelerinin havuz<br />

keyfinden Charlotte Rampling’in köprü pozuna müthiş görüntüler<br />

var. Sayfa 46.<br />

Gelelim pandemi sonucu aldığımız ilk derslerden birine.<br />

Hepimizin birbirine her zamankinden çok ihtiyacımız<br />

olduğu bugünlerde Türk modası da güçlerini birleştirecek.<br />

Bu bağlamda Temmuz/Ağustos sayısından itibaren bizim<br />

de ciddi projelerimizi ve desteklerimizi göreceksiniz. Ama<br />

pop-up dergilerimizde de size her zamankinden daha fazla<br />

Türk yetenek göstereceğiz. Bu anlamda küçük moda tasarımcıları<br />

ile ilgili bir duyuru sayfamız var ve bir de şahane<br />

çanta konusu yaptık. Türkiye çıkışlı, birçoğu global başarı<br />

kazanan ve daha da kazanacağına emin olduğumuz markaları<br />

ve ikonik parçalarını tanıttık. Sayfa 6.<br />

1 Haziran itibariyle yeni bir düzenin ilk safhasını yaşamaya<br />

başladık. Peki gündelik hayatımızın değişen kodları<br />

ne olacak? Aykun Taşdöner’in geçen sayıda başlattığı “Ya<br />

Sonra” araştırma dizisinin <strong>2.</strong> bölümünü okumanızı öneririm.<br />

İletişimci Levent Erden’den İstanbul’da “ofis” alışkanlıklarını<br />

değiştiren ilk girişimlerden olan Kolektif House’un<br />

sahibine, iklim aktivisti Melike Akkuş’tan Lucca ve Cantinery’nin<br />

sahibi Cem Mirap ve d.ream grubunun CEO’su<br />

Umut Özkanca’ya, turizmcilerden sağlık sektörüne birçok<br />

otoriteden görüşleri bir arada okumanız için bir fırsat…<br />

Sayfa 24.<br />

Bu arada! Moda ve trendleri atladık sanmayın, demirbaşlarımız<br />

pop-up dergimizin en başı ve sonunda. Yazın öne<br />

çıkan ayakkabı ve çantalarını; yanı sıra romantik yaz koleksiyonlarını<br />

bulabilirsiniz. Sayfa 10 ve 74.<br />

Ufak ufak uçuşların başladığını öğrendiğimize göre,<br />

biraz tatil önerisi de yapalım dedik ve pandemiyi es geçen<br />

adalarda inanılmaz oteller ve mekanlar bulduk. Tatil programınızı<br />

Şebnem Denktaş’ın yazısını okuduktan sonra yapın.<br />

Sayfa 9<strong>2.</strong><br />

Bir dahaki edito’mu palmiyeler altından yazmayı umut<br />

ediyorum. O zamana kadar sağlıklı, bol hayal kurmalı ve<br />

yüksek moralli günler diliyorum.<br />

ZEYNEP ÜNER


<strong>ELLE</strong>TREND<br />

FOTOĞRAF: GETTY IMAGES TÜRKİYE<br />

4 <strong>ELLE</strong>


E<br />

ŞİMDİ<br />

LOKAL<br />

ZAMANI<br />

ALTERNATİF ÜRETİM MOD<strong>ELLE</strong>RİNDEKİ ARAYIŞLAR, YAŞADIĞIMIZ TOPRAKLARDAKİ ZANAATİ<br />

YAŞATMAK İÇİN ATILACAK ADIMLAR. KONU ALIŞVERİŞ OLUNCA TÜM TRENDLER LOKAL<br />

OLANIN YÜKSELİŞE GEÇECEĞİNİ GÖSTERİYOR. <strong>ELLE</strong> TÜRKİYE OLARAK MARKALAŞMA<br />

YOLUNDA GİDEN YERLİ MODA TASARIMCILARINI VE KÜÇÜK MODA MARKALARINI<br />

DESTEKLİYORUZ.<br />

YAZI: AYKUN TAŞDÖNER<br />

E ❤<br />

L<br />

L<br />

E<br />

L<br />

L<br />

E<br />

E ❤<br />

E ❤<br />

E<br />

L<br />

L<br />

E<br />

❤<br />

LOKAL<br />

TASARIMCILARIMIZ<br />

SIZI SEVIYOR<br />

DESTEKLIYORUZ<br />

L<br />

L<br />

E<br />

E ❤<br />

E<br />

L<br />

L<br />

L<br />

L<br />

E<br />

E ❤<br />

E ❤<br />

L<br />

L<br />

Şu anda dijital ortamda sayfalarını çevirdiğiniz <strong>ELLE</strong><br />

Pop Up küçük üreticileri, lokal tasarımcıları ve Türkiyeli<br />

tasarımcıları desteklemek adına bir seri başlatıyor.<br />

Genç ve özgün Türkiyeli tasarımcılar yerel motifleri,<br />

kendi özgün kimlikleriyle birleştirerek yollarında emin<br />

adımlarla ilerlerken birçoğunun şanı çoktan Atlantik’in öte<br />

yakasına doğru ilerlemeye de başladı. Aralarında sürdürülebilir<br />

adımlar atanlar da var, Anadolu’da yaşayan kadınların<br />

el emeğini değerlendirerek işgücü yaratanlar da. <strong>ELLE</strong><br />

Türkiye olarak her yeni sayıda yerel markaların ürünlerinden<br />

alışveriş sepetleri oluşturacağız, röportajlar yapacağız.<br />

LOKAL ALIŞVERİŞ, SÜRDÜRÜLEBİLİR ADIM<br />

Tedarik zincirinden üretime kadar, hatta online ya da offline<br />

satış kanallarına ulaşana kadar birçok markanın lokal<br />

olması sadece yerel ekonomiye katkı değil aynı zamanda<br />

sürdürülebilirlik ve karbon salınımı azaltmak konusunda<br />

fayda da sağlıyor.<br />

WGSN (dünya çapında bir online araştırma ve trend<br />

analizi firması) tarafından paylaşılan trend raporuna göre<br />

2021 ve sonrasında küçük komüniteler ve lokalizm hareketi<br />

daha sık karşımıza çıkacak. American Express tarafından<br />

yapılan bir araştırma küçük işletmelerde harcanan her bir<br />

dolar içindeki 67 cent’in lokal komünite içinde kaldığını<br />

gösteriyor. Yine WGSN’in raporuna göre, yapılan tüketici<br />

röportajlarında verilen yanıtlar da şu yönde: “Küçük işletmelerde<br />

ödediğiniz ücretin nereye gittiğini biliyorsunuz ve<br />

süreç daha şeffaf.”<br />

SOSYAL MEDYA DESTEĞİ<br />

Markaların kişiye özel yaptıkları iletişim çalışmaları, özellikle<br />

Z jenerasyonun gözünden kaçmıyor. Bunu da bugünlerde<br />

en iyi lokal ve küçük markalar başarıyor. Tüketici<br />

böylece markayla bir bağ kuruyor ve alışveriş alışkanlığını<br />

bu yönde değiştiriyor. Instagram da geçtiğimiz haftalarda<br />

bu konuda bir girişime imza attı. Instagram’ın moda işbirliklerinden<br />

sorumlu direktörü Eva Chen; “Platform her<br />

zaman insanların hayatlarına dokunmayı ve toplulukları<br />

bir araya getirmeyi amaçlamıştır” diyor bir röportajında.<br />

“Ama görevi bugünlerde her zamankinden biraz daha yüce.<br />

İnsanlara, küçük kuruluşlara yardım etmeyi de hedefliyor.’’<br />

Facebook ve Instagram’ın en yeni özelliklerinden biri<br />

kilometre sınırlaması getirerek alışveriş sırasında size en<br />

yakın ve yerel markaları öne çıkarması. #SupportSmallBusines<br />

etiketiyle de bu markalara destek oluyor. Facebook<br />

ileriki günlerde faaliyet gösterdiği 30’dan fazla ülkede küçük<br />

işletmelere yardım etmek amacıyla 100 milyon dolarlık<br />

bir fonu açacak.<br />

<strong>ELLE</strong> 5


<strong>ELLE</strong>TREND<br />

LOKAL İKONLAR<br />

RADARIMIZDA BU KEZ “BIZIM” MARKALAR VAR. İSTANBUL BAŞTA OLMAK ÜZERE TÜRKİYE<br />

ÇIKIŞLI BU 11 MARKA KONU ÇANTA OLUNCA EL İŞÇİLİĞİNE VURGU YAPARAK SERİ<br />

ÜRETİME KARŞI OLDUKLARININ ALTINI ÇİZİYORLAR.<br />

HAZIRLAYAN: NESLİHAN DENİZER YAZI: AYKUN TAŞDÖNER<br />

324 NEW YORK<br />

Marka New York ve İstanbul arasında bir köprü. Ancak en<br />

büyük özelliği anne-kız ikili Bike ve Arzun Bayer tarafından<br />

kurulmuş olması. Tüm çantalar, 324 New York’un İstanbul<br />

atölyesinde, Türk derileri ve kumaşları kullanılarak,<br />

tamamen elde üretiliyor. Çantaların metal aksesuarları,<br />

markaya özel olarak tasarlanıp, hazırlanıyor. @324ny<br />

SEEN PIECES<br />

2017 yılında kurulan marka başta sadece vintage<br />

aksesuarlar satıyordu. Ardından geçmişten ilham alan<br />

kemerler de tasarlamaya ve üretmeye koyuldular. 2019<br />

yaz sezonundan itibaren çantalar da Seen Pieces<br />

koleksiyonunda karşımıza çıkmaya başladı. @seenpieces<br />

NATURAE SACRA<br />

Gizem Pirinççiler ve Kerem Erhan tarafından kurulan<br />

marka ismini Latince’de gizemli ve ruhani anlamına gelen<br />

Naturae Sacra’dan alıyor. Çantaların kulpları reçineden.<br />

Bu da her birinin farklı bir tasarıma sahip olduğu<br />

anlamına geliyor. Marka böylece karşı olduğu seri üretime<br />

yanıtını bu şekilde vermiş oluyor. @naturaesacra<br />

6 <strong>ELLE</strong>


ROE<br />

Merve ve Beyza Karaca imzalı<br />

marka Roe’nin çıkış noktası<br />

kendilerini stilleri vasıtasıyla<br />

anlatmak isteyenler. Bu çantalarda<br />

canlı dokuları tamamlayan feminen<br />

siluetler. Roe’nın vurguladığı,<br />

kadınların zamansız stilinin<br />

çağdaş dünyayla birleşimi.<br />

@roeofficial_<br />

MAEYJA<br />

2019 yılında Canan Delettre tarafından<br />

kurulan markanın tasarım dili sade ve sakinlik<br />

üzerine kurulu. İlhamı ise tasarım, mimari,<br />

sanat ve müziğin zarif noktaları. Çantaların<br />

tümü İstanbullu zanaat ustaları tarafından elde<br />

üretiliyor. @maeyja_official<br />

MEHRY MU<br />

Bu çantalar tasarımcısı Güneş Mutlu Mavituncalılar’ın<br />

bir gün İstanbul Kapalıçarşı’nın gizli sokaklarında<br />

gezerken gördüğü hepsi birbirinden güzel ikat<br />

kumaşlarına olan tutkusundan doğdu. Fas’tan İstanbul’a<br />

kadar uzanan çiniler, kümbetler, saraylar, halılar ve<br />

mücevherler Mehry Mu’nun egzotik dünyasının daimi<br />

ilham kaynağı. @mehrymu<br />

<strong>ELLE</strong> 7


<strong>ELLE</strong>TREND<br />

MANU ATELIER<br />

Küresel bir marka olma yolunda emin adımlarla ilerleyen,<br />

Şubat 2014’te Beste ve Merve Manastır’ın babalarının<br />

zanaatlar geçmişlerine vurgu yapmak amacıyla kurdukları<br />

MANU Atelier el yapımı deri çantalarıyla tanınıyor.<br />

Çocukluklarında babaların kullandığı deri parçaların<br />

fazlalıklarından ürettikleri minyatür çantalarla tasarımcılığa<br />

adım atan iki kardeş işe bu yüzden “Aslında markamızın<br />

fikri biz küçükken ortaya çıktı ancak 2014’te kuruldu”<br />

şeklinde anlatıyorlar. MANU Atelier’nin ilham kaynakları<br />

arasında, babalarının mesleğe başladığı yer olan Beyoğlu<br />

da yer alıyor. @manu_atelier<br />

BERA DESIGN<br />

Kültürel miras Bera’nın çıkış noktası. Türkiye’nin çok kültürlü<br />

coğrafyasından ve sunduğu zenginliklerden besleniyor ve<br />

sanat ile tarihi modada birleştiriyor. Girişimci üç yakın arkadaş<br />

olan Büşra Sezgin, Özge Ergül ve Beyza Yaşar’ın güçlerini<br />

birleştirerek kurdukları marka yine yerelliğe ve el işçiliğine vurgu<br />

yapıyor. @beradesignofficial<br />

8 <strong>ELLE</strong>


SERENA UZİYEL<br />

Serena Uziyel kendisiyle aynı adı taşıyan markası<br />

için “Unutulmuş zanaatkarlığı modernlik unsurlarıyla<br />

birleştirip, yeniden canlandırma arzusundan doğdu”<br />

yorumunu yapıyor. Uziyel, New York’ta Parsons Tasarım<br />

Okulu mezunu. Eğitimi sırasında Moschino, Calvin Klein<br />

ve Donna Karan gibi lüks markalarda ve kendi çanta<br />

ve ayakkabı koleksiyonunu yaratmadan önce Zara<br />

International’da çalıştı. Çantaların alametifarikası ise<br />

geleneklere getirilen çağdaş bakış açısı. @serenauziyel<br />

LOVE CAN BAG<br />

Love Can Bag, Bodrum’da doğan bir<br />

marka. Doğal olarak, Ege ve Akdeniz<br />

dokularını taşıyor. Yaratıcısı Nihan<br />

Gider de ilham aldığı Bodrum’da<br />

yaşıyor. Bu yüzden tasarlarken her köşe<br />

başında açan begonvillerden, beldenin<br />

olmazsa olmaz çivit mavisinden,<br />

kum bejinden ve zeytin ağaçlarının<br />

doğallığından ve tabii ki Bodrum<br />

Kalesi’nden etkileniyor. @lovecanbag<br />

BAÂ<br />

Sürdürülebilir yaklaşımı odağına alan<br />

BAÂ, Nisan 2016 yılında İstanbul’da kuruldu.<br />

Yaşadığımız dünyaya karşı sorumlu olduğunu<br />

düşünen marka sezon kavramını ortadan<br />

kaldırarak zamansız parçalar üretiyor. Her<br />

fırsatta matbaaya gönderme yapan BAÂ<br />

çantalarının isimleri kadın yazarlardan<br />

esinlenerek konuluyor. @baaofficial_<br />

<strong>ELLE</strong> 9


<strong>ELLE</strong>TREND<br />

MONOKROM TAVIR<br />

SEZONUN EN IDDIALI DOKUNUŞU MINIMAL DURUŞLARIYLA AYAKKABILARA AIT. ABARTIDAN UZAK<br />

SADE FORMLARIYLA RADARIMIZDALAR.<br />

HAZIRLAYAN: NESLİHAN DENİZER<br />

GUCCI<br />

BOTTEGA VENETA<br />

Bantlı sandalet, a399, TWIST<br />

Deri stiletto, 518 £, BALENCIAGA/<br />

MATCHESFASHION.COM<br />

Düğüm detaylı sandalet, a259, IPEKYOL<br />

FOTOĞRAFLAR: GETTY IMAGES TÜRKİYE, NET-A-PORTER.COM, MATCHESFASHION.COM VE MARKALARA AİT<br />

10 <strong>ELLE</strong>


Renk skalasında siyah ve beyaz en güvenilir ikili<br />

Deri sandalet, a429, DESA<br />

GIVENCHY<br />

Parmak arası sandalet, a149, H&M<br />

SADE SILUETLER<br />

İnce bantlı sandalet, a399, IPEKYOL<br />

Kare burunlu sandalet, a499, HOTİÇ<br />

Toka detaylı sandalet, 253 £, BIRKENSTOCK 1774/<br />

MATCHESFASHION.COM<br />

Deri cut-out detaylı sandalet, a1889, LES BENJAMINS<br />

Monokrom sandalet, a299,99, MANGO<br />

Düz deri sandalet, 634 £, THE ROW/<br />

MATCHESFASHION.COM<br />

<strong>ELLE</strong> 11


<strong>ELLE</strong>TREND<br />

DEĞERLI METALLER<br />

METALIN YAYDIĞI IŞILTI SADECE GECEYI ANIMSATMASIN. BU ÇANTALARDAN HERHANGI BIRI<br />

GÜN BOYU STILINIZI TAMAMLAYABILIR. FARKLI BOYUTLARLA IDDIANIZI ORTAYA KOYUN.<br />

HAZIRLAYAN: NESLİHAN DENİZER<br />

BALENCIAGA<br />

Çanta, a299, HOTİÇ<br />

Bucket çanta, a747, DESA<br />

Payetli gold çanta, 664 £,<br />

PACO RABANNE/<br />

MATCHESFASHION.COM<br />

FOTOĞRAFLAR: GETTY IMAGES TÜRKİYE, NET-A-PORTER.COM, MATCHESFASHION.COM VE MARKALARA AİT<br />

12 <strong>ELLE</strong>


Farklı bir ışıltı. Altın ve gümüş sezonun iki favorisi.<br />

CHANEL<br />

Çanta, a359, TWIST<br />

Metalik çanta, a2195, FURLA<br />

Zincir detaylı çanta, 1233 £,<br />

CHRISTIAN LOUBOUTIN/<br />

MATCHESFASHION.COM<br />

Metalik clutch, 1480 £, BOTTEGA<br />

VENETA/<br />

MATCHESFASHION.COM<br />

BALMAIN<br />

Kutu clutch, a4795, ROCIO- VAKKO<br />

Logo detaylı çanta, 1480 £,<br />

VALENTINO/<br />

MATCHESFASHION.COM<br />

Metalik puffer çanta, a1279,<br />

MAX&C0.<br />

Metalik işlemeli çanta, 293 £,<br />

SOPHIA WEBSTER/<br />

MATCHESFASHION.COM<br />

<strong>ELLE</strong> 13


<strong>ELLE</strong>TREND<br />

ARZU NESNELERİ<br />

STILIMIZIN VAZGEÇILMEZ TAMAMLAYICILARINDAN OLAN AKSESUARLAR YAZ VE DENIZ<br />

MEVSIMIYLE BIRLIKTE DAHA ÇOK DIKKAT ÇEKMEYE BAŞLIYOR. DIOR’UN ULTRA-MATTE<br />

KOLEKSIYONUNDAKI IKONIKLEŞEN ÇANTA, KEMER VE GÖZLÜKLER YEPYENI VERSIYONLARIYLA<br />

GARDIROBUMUZA GIRMEYI BEKLIYOR.<br />

HAZIRLAYAN: SELİN MİLOŞYAN<br />

Her stile adapte olabilme özelliklerinin yanı sıra<br />

günceli yakalama potansiyelleriyle de öne çıkan<br />

Dior’un sembolleri çanta, kemer ve güneş gözlükleri,<br />

bu sezon ultra mat bitişli versiyonlarıyla yeniden<br />

gündemde. Lady Diana’ya ithaf edilen ve son yıllarda<br />

dünyadan farklı sanatçıların elinde bir sanat eseri gibi yaratılan<br />

Lady Dior çanta bu seride başrolün sahibi. Onu, binicilikten<br />

ilham alan, 1999’da doğan ve 2018 yılında Marie<br />

Grazia Chiuri’nin tekrar moda severlerle tanıştırdığı Saddle<br />

Bag takip ediyor. 2015 yılından beri Dior koleksiyonlarında<br />

yer alan Diorama ve geçtiğimiz yıl radarımıza giren 30<br />

Montaigne çantalarsa, grafik ve sofistike duruşlarıyla zamansızlar<br />

arasındaki yerlerini aldıklarını, bu seriye dahil<br />

olarak ispatlıyorlar.<br />

İlk olarak sonbahar-kış 2018 sezonu için beğeniye sunulan<br />

Ultra-Matte koleksiyonunda tüm aksesuarların yalnızca<br />

siyah ve nude renkleri mevcutken, ilkbahar-yaz 2020<br />

sezonu için çalışılan seride özellikle çanta ve cüzdanlarda<br />

çok farklı renk alternatifi görülüyor.<br />

Kusursuz beyaz, pembe, gri, yeşil ve mavinin soğuk tonlarına<br />

bürünen çantalar, mat bitişlerine rağmen canlı ve patlak<br />

bir görünüme sahipler. Ultra-Matte koleksiyonuna bu<br />

sezon ilk kez dahil olan, “oversize” kare çerçevelerin kenarına<br />

işlenen “CD” harfleri ile detaylandırılan 30 Montaigne<br />

güneş gözlükleri ise tüm çantalarla şık bir uyum yakalıyor.<br />

Tasarlandıkları ilk günden beri farklı materyaller ve<br />

modern dokunuşlarla yeniden yorumlanan ve zamana meydan<br />

okuyan bu aksesuarlar, Dior’un kültürel mirasının da en<br />

iyi temsilcilerinden.<br />

14 <strong>ELLE</strong>


INSTAGRAM/<strong>ELLE</strong>Turkiye<br />

<strong>ELLE</strong> kızlarının bakış açısıyla<br />

en güzel Fotoğraflar BURADA<br />

TAKİPTE KALIN<br />

<strong>ELLE</strong> kızlarının<br />

EĞLENCELİ dünyası<br />

FACEBOOK /<strong>ELLE</strong>Turkey<br />

<strong>ELLE</strong>'İn İlham veren dünyası İçİn<br />

YOUTUBE kanalımıza abone<br />

olmayı unutmayın!<br />

YOUTUBE/<strong>ELLE</strong>Turkiye<br />

GÜNCEL HABERLER TÜM DETAYLARIYLA<br />

BU ADRESTE<br />

MODA, TREND, STİL, GÜZELLİK<br />

VE GÜNCEL OLAN HER ŞEYİ,<br />

HER AY VE HER AN<br />

<strong>ELLE</strong>’DE PAYLAŞIYORUZ...<br />

Dünyada ve Türkiye'de ne oluyorsa,<br />

anında İşte tam burada.<br />

TWITTER/<strong>ELLE</strong>Turkey<br />

Tablet dergİnİz<br />

her ay zengİnleştİrİlmİş<br />

İçerİğİyle<br />

Apple Store'da ve<br />

Google Play'de!<br />

<strong>ELLE</strong> 27


<strong>ELLE</strong>MOOD<br />

İNTERNETTE<br />

SÖRF YAPMAK<br />

BU 2000’Lİ YILLARDA HAYATIMIZA GİREN BİR SÖYLEMDİ. ANCAK ASIL ANLAMINI HAKKIYLA<br />

BUGÜNLERDE VERİYORUZ SANKİ, NE DERSİNİZ? İŞTE İNTERNETTEKİ EN İYİ ETKİNLİKLER.<br />

HAZIRLAYAN: AYKUN TAŞDÖNER<br />

CHROMATICA, ŞİMDİ YAYINDA<br />

İtiraf etmeliyim ki Lady GaGa geçen aylarda pandemi nedeniyle albümünü ertelediğinde biraz hayal kırıklığına<br />

uğramıştım, zira eğlence ve umut elde kalan birkaç değerimizin başında geliyordu. Gerçi o önce dostlarını<br />

toparlayıp online bir konsere imza attı, ardından da “Yeni albüm mü istiyorsanız, alın size” diyerek güzel<br />

haberi üzerimize fırlattı. 29 Mayıs’ta yayınlanan albüm ‘Joanne’den dört yıl sonra gelen altıncı stüdyo kaydı:<br />

Albümden yayınlanan ilk single ‘Stupid Love’ kendisini ilk tanıdığımız yıllara götürmüştü bizi, ikinci single ve<br />

video ‘Rain on Me’ de, ki kendisine Ariana Grande eşlik ediyor, yine bizi benzer ruh haline sevk ediyor. Sonuç<br />

mu? 2010’lu yılların başında bizi dans ritimleriyle kendinden geçirip şarkılarını birer marşa çevirmeyi başaran<br />

Lady GaGa geri döndü. Peki, sizi bir de bir soruyla baş başa bırakıyorum. Lady GaGa ve Beyoncé düeti mi<br />

GaGa ve Grande düeti mi?<br />

OTURDUĞUNUZ YERDEN SEYAHAT<br />

Beykoz Kundura’nın 11 Haziran’a kadar devam eden ‘İçeriden Bir<br />

Gezinti’ başlıklı kısa filmler festivali Cannes, Locarno ve Toronto gibi<br />

uluslararası film festivallerinde yarışan yapımları bir araya getiriyor.<br />

Hepsinin ortak noktası ise sizi dünyanın farklı ülkelerinde yolculuğa<br />

çıkarması. Sao Paulo, Palm Beach ve Korsika ziyaret edebileceğiniz<br />

yerlerden sadece birkaçı. Filmlere, beykozkundura.com adresinden<br />

ulaşabilirsiniz.<br />

16 <strong>ELLE</strong>


KAÇIRANLAR İÇİN BİR<br />

KEZ DAHA<br />

EN İYİ SERGİLER,<br />

DİZİLER VE FİLMLER<br />

Filmler: Dönemin en büyük sürprizi<br />

21 Mayıs’ta düştü mail kutuma. Başlık<br />

şöyleydi: Tüm zamanların en büyük haberi.<br />

Eh, haksız da sayılmazlar. Mubi arşivini,<br />

yani koleksiyonunu açmıştı. Bir hayal<br />

gerçek oluyordu, çünkü istediğin anda<br />

istediğin filmi izleyebilme lüksüne daha<br />

önce hiç bu kadar yaklaşmamıştık. Üstelik<br />

film seçmek kolay olsun diye koleksiyon,<br />

‘Kameranın Arkasındaki Kadınlar’,<br />

‘Uyarlamalar’, ‘Modern Klasikler’ gibi<br />

onlarca farklı bölüme ayrılmış durumda.<br />

Aklınıza gelen bütün yönetmenler burada<br />

yani.<br />

Diziler: BluTv de dizi tarihinin bütün<br />

efsanelerini aynı anda platforma yükledi.<br />

Bir kez daha izlemek isteyenler, daha<br />

önce izlememiş olanlar için bambaşka<br />

bir dünyayı aralayacak yapımların büyük<br />

çoğunluğu ise bu disiplinin en iyilerini<br />

üreten HBO’ya ait. Karantinanın başında<br />

‘Girls’, ‘Game of Thrones’ ve ‘Sex and the<br />

City’yi bizle buluşturan BluTV bu kez ‘Six<br />

Feet Under’, ‘The Leftovers’, ‘Chernobyl’ ve<br />

‘Sopranos’u yayına açtı. Tüm zamanların<br />

en iyileri arasından seçim yapmak zor.<br />

Ancak bir bölüm açtıktan sonra kendinizi<br />

durduramayacağınız garanti.<br />

Sergiler: Pera Müzesi sadece hali hazırda<br />

devam edenleri değil, kuruluşundan bu<br />

yana düzenlediği bütün sergilerden bir<br />

seçkiyi YouTube kanalında yayınlamaya<br />

başladı. Frida Kahlo-Diego Rivera,<br />

Fernando Botero, Andy Warhol,<br />

Rembrandt, Goya, Giorgio de Chirico,<br />

Joan Miró ve Yıldız Moran yeniden<br />

izleyebileceğiniz sergilerden bazıları.<br />

Neticede sanat tarihinin en ikonik<br />

isimlerinden bahsediyoruz.<br />

YILIN İKİNCİ BÜYÜK MÜZİK OLAYI<br />

Nisan ayının ikinci yarısında Lady GaGa’nın önayak oluşuyla organize<br />

edilen ‘One World’ konserinin bir benzeri 6 Haziran’da YouTube’da<br />

düzenleniyor. Bu kez amaç mezuniyet törenleri iptal edilen gençlere<br />

moral vermek. Peki listede kimler var? ‘Dear Class of 2020’ başlıklı<br />

konserler dizisi herhangi bir festivalde karşınıza çıkması pek de muhtemel<br />

olmayan bütün güçlü oyuncuları sahaya sürüyor. Tamam, başlıyorum<br />

saymaya. Beyoncé, Lady GaGa, Taylor Swift, BTS, Janelle Monáe<br />

programın gerçek headliner’ları Michelle ve Barack Obama’ya eşlik<br />

edecekler. Live Aid ve Live 8’ten sonra endüstrinin, zamanın ruhuna<br />

böylesine ayak uydurması da insanı gerçekten mutlu kılıyor. En azından<br />

uğruna gün sayacağımız bir etkinlik var!<br />

ANTİVİRAL FİLMLER İÇİN BAŞVURU<br />

Bulut Reyhanoğlu’nu ‘Anons’ ve ‘Çekmeceler’ filmlerinin yapımcısı ve<br />

bunlara ek olarak da ‘Zenne’ filmindeki oyunculuğuyla tanıyor olabilirsiniz.<br />

Kendisi aynı zamanda online kısa film izleme platformu olan Shortbyshort<br />

sitesinin kurucusu ve sahibi. İşte yeni girişimi de bunun üzerine şekilleniyor.<br />

İngiliz yapımcılar Darwin Shaw ve Will Hawkes, tüm dünyayı sarsan<br />

COVID-19 salgınının yarattığı kolektif deneyimi sinemanın gücüyle<br />

kayıt altına almak amacıyla Antiviral Film Projesi’ni başlattı! Projenin<br />

Türkiye’deki sorumluluğunu ise Reyhanoğlu ve Shortbyshort üstleniyor. Peki<br />

bu proje tam olarak nedir? 24 ülkeden senarist ve yönetmenlere açık olan<br />

projede, başvurular arasından üç farklı tema üzerine kurgulanmış 19 kısa<br />

film projesi seçilecek. Senaryo ve yapım desteği sağlanarak karantina<br />

süreci sona erdiğinde çekimi gerçekleştirilecek 19 kısa film, ‘İzolasyon’,<br />

‘İlişki’ ve ‘Ortaya Çıkış’ temalı üç uzun metraj filme dönüşecek. Başvurular<br />

5 Haziran’a kadar yapabilirsiniz. Detaylar için: shortbyshort.com<br />

<strong>ELLE</strong> 17


<strong>ELLE</strong>MOOD<br />

ÇIKAMADIĞIMIZ<br />

TATILLER<br />

REHBERI<br />

BITMEK BILMEYEN ZOOM TOPLANTILARI, BIRBIRINE KARIŞAN ZAMAN<br />

DILIMLERI, MENTAL YORGUNLUKLARIMIZ... BIRÇOĞUMUZUN TATILE<br />

ÇIKMAYA ÇOK IHTIYACI VAR. PEKI AMA <strong>ELLE</strong> EDİTÖRLERİNİN GIDEMEDIĞI<br />

SEYAHAT NOKTALARINDA NERESI VAR? ATIŞ SERBEST, HAYALLER SONSUZ.<br />

YAZI: SERLİ GAZER BOYACI KOLAJ: GÜLGÜN ÖZEK<br />

18 <strong>ELLE</strong>


ZEYNEP<br />

ÜNER<br />

Road trip rotanda nereler var?<br />

Los Angeles’tan Utah’a,<br />

Arizona sınırına kadar “road<br />

trip”. Zion Ulusal Parkı, Antilop<br />

Kanyonu, Yosemite Ulusal Parkı<br />

civarı her yeri geziyoruz…<br />

Dünyanın hem en fotojenik hem<br />

gerçek dışı hem de en özgür<br />

hissettiren yeri olabilir. Kanyonlar,<br />

şelaleler, kaktüsler, ancak filmlerde<br />

yaşar dediğin karakterler, barlar;<br />

ceylanlar, atlar, antiloplar. Toz<br />

toprak içindeyiz, devamlı hareket<br />

halindeyiz. Ya trekking’de ya<br />

arabada.<br />

Kiminle gidiyorsun?<br />

En yakın arkadaş grubum: Lady<br />

Gaga, Susan Sarandon, Geena<br />

Davis, Brad Pitt, Leonardo Di<br />

Caprio, Bradley Cooper...<br />

Valizinde neler var?<br />

Biraz kovboy, biraz Los Angeles<br />

stili giyinirdim. (Şort ya da jean<br />

altı Western çizme, kovboy şapka)<br />

Thelma & Louise gibi. Birkaç parça<br />

da Ayşe Boyner’in Faraway’inden<br />

alırdım, feminen detaylar için.<br />

Yolculuk sırasında ne dinliyorsun,<br />

ne okuyorsun?<br />

Eddie Vedder, The Cars, Arcade<br />

Fire, Red Hot Chili Peppers, Dire<br />

Straits. Birkaç Johnny Cash ve Bruce<br />

Springsteen şarkısı… Kitap için vakit<br />

kalırsa Desert Solitaire okurdum.<br />

Seyahat etmek sende nasıl hisler<br />

uyandırıyor? En sevdiğin ve en<br />

sevmediğin kısımları?<br />

İş seyahati ile tatili tamamen<br />

ayırıyor ve tatile cevap veriyorum.<br />

Uyandırdığı özgürlük hissi en çok<br />

hoşuma giden. Bir de sıfırlanmak,<br />

tazelenmek, arşive yeni bilgiler,<br />

görüntüler eklemek kısmı güzel.<br />

Ve her gittiğim yerde “acaba<br />

burada yaşayabilir miydim?” oyunu<br />

oynamak. Tamamen farklı kültürle<br />

tanıştığımda heyecanlanıyorum.<br />

Uzakdoğulular kadar farklı, Batı<br />

Amerika kadar farklı. Alışkanlıkları,<br />

bakış açıları, inançları… Bunları<br />

gözlemlemek zevk veriyor ve<br />

dünyada ne kadar küçük olduğumu<br />

hatırlatıyor. Bavul yapmayı<br />

sevmiyorum. Nedense bende<br />

hep stres yaratıyor. Zaten uzun bir<br />

seyahatin kombinasyonlarını önden<br />

programlamak bana göre değil.<br />

Ayrıca bir yanım 3 parçalı özgür<br />

kız olmak istiyor, diğer yanım moda<br />

çekimine gider gibi hazırlanmak.<br />

Sonra sinirli sinirli arasını bulmaya<br />

çalışıyorum.<br />

BOTTEGA VENETA<br />

PARIS GEORGIA<br />

VAARA<br />

Desert Solitaire,<br />

Edward Abbey<br />

OFF WHITE<br />

LOEWE<br />

JANESSA<br />

LEONE<br />

Into the Wild, Eddie Vedder<br />

<strong>ELLE</strong> 19


<strong>ELLE</strong>MOOD<br />

BEE GODDESS<br />

ADIDAS<br />

Born A Crime,<br />

Trevor Noah<br />

SUZAN<br />

YURDACAN<br />

Nereye ve neden gidiyorsun?<br />

Fiji’deki Navala Village’a, burası<br />

volkanik dağlar arasında nefis bir<br />

köy. Sazdan yapılmış evlerinde<br />

şehir konforunu çok arar mıyım<br />

bilmiyorum gerçi. Fiji’de mimari<br />

olarak geleneksel kalmış birkaç<br />

yerleşim yerlerinden biriymiş<br />

Navala. Evde kaldığımız dönemde<br />

internette ilgimi çekti, düne kadar bu<br />

köyden haberdar değildim.<br />

Kiminle gidiyorsun?<br />

Böyle bir yerde sıkılıp söylenecek<br />

çok insan var. Nil ve Selen, ikiz<br />

yeğenlerim, buraya gideceğimi<br />

duyarsa mutlaka gelmek ister.<br />

<strong>ELLE</strong> ekibinden heves eden olur<br />

mu? ‘Sınır yok, büyük düşün’<br />

dersen, Joaquin Phoenix ve<br />

Bryan Adams derim. Navala’da<br />

mızmızlanmayacak iki isim bence.<br />

Onlar böyle bir teklife ne der? Bu<br />

haberi coşkuyla karşılayacaklarına<br />

inanmak istiyorum.<br />

Valizinde neler var?<br />

2-3 sürükleyici kitap, not defteri,<br />

birkaç parça rahat ama şık kıyafet,<br />

şapka... Navala’daki 200 eve<br />

ilaveten bir market, bir de okul<br />

varmış. En iyisi yanıma renkli tebeşir,<br />

kalem/boya da alayım, gitmişken<br />

okula uğrarım, müfredatın dışına<br />

çıkıp çocuklarla eğlenceli bir ders<br />

yaparız belki.<br />

Yolculuk sırasında ne dinliyorsun,<br />

ne okuyorsun?<br />

Gerçek hayatlar, biyografiler<br />

okumayı çok seviyorum. Trevor<br />

Noah’ın Born a Crime, Lady in<br />

Waiting: My Extraordinary Life<br />

in the Shadow of the Crown,<br />

Rob Lowe’un Stories I Only Tell<br />

My Friends: An Autobiography<br />

olabilir. Son zamanlarda (İstanbul<br />

konserinden sonra) bıkmadan Bryan<br />

Adams dinliyorum, buna devam<br />

edebilirim. Ama belki Navala’da<br />

sessizliği tercih ederim.<br />

Seyahat etmek sende nasıl hisler<br />

uyandırıyor? En sevdiğin ve en<br />

sevmediğin kısımları?<br />

Bir yerin hayalini kurmak,<br />

sonra orada olmak, sadece<br />

UNITED COLORS OF BENETTON<br />

LOCCITANE<br />

fotoğraflarda/internette karşıma<br />

çıkan görüntülerin tam içinde olmak<br />

beni her seferinde çok etkiler, ne<br />

kadar şanslı olduğumu hatırlatır.<br />

Yolda olmayı, görmeyi seviyorum.<br />

Navala’da kahve seremonisi, günlük<br />

turlar da yapılıyormuş. Mutfaklarını,<br />

yerel halkın günlük hayatlarını merak<br />

ediyorum. Neyle karşılaşacağını<br />

bilmemek de güzel. Yolculuklarda<br />

sevmediğim bir kısım pek yok. Olsa<br />

olsa muhteşem bir seyahatin bittiğini<br />

fark etmek, “gerçeklere” dönmek...<br />

Tek hoşuma gitmeyen bu aşaması<br />

diyebilirim.<br />

STELLA<br />

MCCARTNEY<br />

20 <strong>ELLE</strong>


NESLIHAN<br />

DENIZER<br />

Yolculuk uzaklara gibi<br />

görünüyor...<br />

Furano Çiçek Tarlaları, Hokkaido,<br />

Japonya’ya. Birkaç aydır evde<br />

sıkışıp kaldım, doğaya ihtiyacım<br />

var! Güzel manzaralara ve bol<br />

bol oksijene! Furano benim için<br />

bir sanat eseri. Doğanın müthiş<br />

renklerinin sıralı olması, aynı<br />

zamanda bunun biraz garip<br />

gelmesi, buna bayılıyorum. Çiçekler<br />

bende çok fazla duygu uyandırıyor,<br />

her zaman onlarla sarılmak<br />

istiyorum.<br />

Yol arkadaşın kim?<br />

Herkes sevdikleriyle seyahat etmeli<br />

diye düşünüyorum. İnsanların<br />

gerçek karakterlerinin tatilde ortaya<br />

çıktığına inanıyorum, bu nedenle<br />

özellikle evden çok uzakta tatsız<br />

sürprizle karşılaşmayı kimse istemez.<br />

Ayrıca, birlikte gittiğiniz kişinin<br />

komik ve eğlenceli olması da<br />

önemli, böylece hiç sıkılmazsınız!<br />

Ryan (Gosling) gibi...<br />

Peki ya valizinde neler var?<br />

Her zaman gerektiğinden fazlası<br />

olur. Yıllarca moda sektöründe<br />

çalışmak maalesef bu konuda<br />

etkili olamadı. Birkaç manzaraya/<br />

duruma uygun tatlı elbise, güneş<br />

gözlüğü, sneaker ve şapka. Aslında<br />

biraz da Japon stiline uygun<br />

parçalar olmalı diye düşündüm bunu<br />

yazarken. Güneşten olabildiğince<br />

uzak durmaya çalışıyorum, bu<br />

yüzden bol bol koruyucu ürün de<br />

alırım yanıma.<br />

Müzik ve kitap listen?<br />

Ne zaman yeni bir ülkeye seyahat<br />

etsem, yerli yazarlardan bir<br />

kitap okumaya çalışırım; yıllardır<br />

yaptığım bu. Sanırım bu bir şekilde<br />

beni oraya hem fiziksel hem de<br />

hayal gücü ile bağlıyor. Haruki<br />

Murakami’nin kitaplarını seviyorum,<br />

henüz okumadığım bir tanesini alırım<br />

yanıma. Müziğe gelince, bu sefer<br />

Ryuichi Sakamoto dinlerim. ‘Rain’ en<br />

sevdiğim müzik parçalarından biri.<br />

Seyahat etmek sende nasıl hisler<br />

uyandırıyor? En sevdiğin ve en<br />

sevmediğin kısımları?<br />

Gideceğim yere ulaşmak için<br />

yapılması gerekenlerden, zorunlu<br />

aşamalardan gerçekten nefret<br />

ediyorum. Uçaklardan, uçmaktan<br />

ve tanımadığım insanlarla<br />

saatlerce yakın oturmaktan hiç<br />

hoşlanmıyorum. Host ve hosteslerin<br />

kıyafetlerini beğenmiyorum. Keşke<br />

biri anında orada olabilmemiz<br />

için bir yol icat etse! Gerçi varınca<br />

yolculuk macerasını unutuyorum.<br />

Seyahat etmenin ilham için en<br />

iyi kaynaklardan biri olduğuna<br />

inanıyorum; arabayla bir yerden<br />

bir yere veya yeni bir yere seyahat<br />

ederken bile.<br />

ALEXANDER<br />

MCQUEEN<br />

NIKE<br />

BARBARA STURM<br />

PRADA<br />

APPLES & FIGS<br />

ALAIA<br />

EUGENIA<br />

KIM<br />

Hear The Wind Sing,<br />

Haruki Murakami<br />

<strong>ELLE</strong> 21


<strong>ELLE</strong>MOOD<br />

ISABEL MARANT<br />

CASTANER<br />

GUCCI<br />

En Diciembre<br />

Llegaban Las<br />

Brisas, Marvel<br />

Moreno<br />

AYKUN<br />

TAŞDÖNER<br />

Tropik bir yere gittiğini<br />

görüntülüyoruz.<br />

Hazırlanın! Karayipler’e gidiyoruz.<br />

Palmiye gölgesinde, hindistancevizi<br />

kırmak yok ama. Bu kez çılgın<br />

kalabalıktan uzakta değil, tam<br />

içindeyim. Kolombiya açıklarındaki<br />

Santa Cruz del Islote bir futbol<br />

sahası kadar büyüklüğünde,<br />

üzerinde 115 hane bulunuyor<br />

ve 500 kişi yaşıyor. Bu sosyal<br />

izolasyon döneminde toplam<br />

gördüğünüz insan sayısı kaçtı?<br />

Bence aldığım bu karar işte sırf bu<br />

nedenle yerinde. Üstelik adada<br />

elektrik yok. Yani bir süre Zoom<br />

toplantısı ve ‘binge watching’<br />

de. Doğaya dönüş diye buna<br />

derim. Tatilin hakkını tam anlamıyla<br />

veriyorum yani.<br />

Tatil arkadaşların kimler?<br />

Bu dönemde en yakın arkadaşlarım,<br />

ekranın ötesindeki hayali karakterler<br />

oldu. Florence Pugh ve Paul Mescal<br />

tabii. Beni kırmayacaklarına eminim,<br />

konuşacak çok şey var!<br />

Valizinde neler var?<br />

Hashtag #hergünebirmayo. Belki<br />

birkaç da keten gömlek. Bir adada<br />

pek bir şeye ihtiyacım olacağını<br />

sanmıyorum.<br />

Müzik ve kitap listeni alalım.<br />

Spotify’da harika bir playlist<br />

var! Afro-Columbian Funk. Beni<br />

anında bu adanın mood’una<br />

sokuyor. Adada elektrik yok,<br />

ama en azından yolda giderken<br />

dinlerim. Aynı zamanda Büyülü<br />

Gerçeklik akımı nedeniyle Latin<br />

Amerikan edebiyatına bayılıyorum.<br />

Gideceğim yer dört tarafı suyla<br />

çevrilmiş olsa da klasik bir ada<br />

sayılmaz. Kendi içinde büyülü bir<br />

gerçekliği var yani. Kolombiyalı<br />

yazar Marvel Moreno, ülkesindeki<br />

en etkili 100 kadından biri olarak<br />

gösteriliyor. Yapılan yorumlar ise<br />

(ülkedeki) gündelik hayatı en iyi<br />

yansıtan yazarlardan biri olduğu<br />

yönünde. Bu tatili tamamıyla hem<br />

yeni bir yazarı hem de kültürü<br />

tanımaya ayırıyorum.<br />

Seyahat etmek sende nasıl hisler<br />

THOM BROWNE<br />

Sofrito,<br />

Tropical<br />

Discotheque<br />

uyandırıyor? En sevdiğin ve en<br />

sevmediğin kısımları?<br />

Seyahat etmeye bayılıyorum, gerçek<br />

anlamda yaşadığımı hissettiriyor<br />

bana. Yeni bir yer keşfetmek,<br />

yaşadığın yerin ötesine çıkıp, başka<br />

hayatların başka yaşayış biçimlerinin<br />

olduğunu görmek çok farklı bir<br />

duygu. Seyahatin tüm o ritüel kısmını<br />

da seviyorum. Evden çıkış anından<br />

başlayan yolculuğun tamamını yani.<br />

Bir adanın bana hissettirdikleri ise<br />

bambaşka. Suyla çevrili olmak<br />

beni rahatlatıyor. Güven veriyor.<br />

Seyahatin en sevmediğim yanı<br />

ise bir gece önceki heyecan<br />

uykusuzluğu ve geri dönüş.<br />

22 <strong>ELLE</strong>


SERLI<br />

GAZER<br />

Yolculuk nereye?<br />

Miami, Bahamalar ve Havana<br />

üçgeninin ortasında bulunan Little<br />

Palm Island’a gidiyorum. Burası<br />

klasik beyaz kum, uzun palmiyeler<br />

mekanı. Yan gelip yatacağınız,<br />

tek derdinizin ıslak mayonuzun<br />

ne zaman kuruyacağı olduğu<br />

yerlerden. Tam olarak dolu dolu<br />

3 ay eve kapanmış biri olarak<br />

duvarlar üstüme gelmeye başladı.<br />

Dolayısıyla açıklığa ve boşluğa<br />

ihtiyacım var. Bir de bana sürekli<br />

Pina Colada getirecek birine.<br />

Adada kimler var?<br />

Adayı kapattık ve tüm sevdiklerimize<br />

sürpriz yapıyoruz. Sıkı aile dostumuz<br />

olan Beyonce ve Jay Z de bizimle.<br />

Sabahları Bey’le yoga yapıyoruz,<br />

çocukların da iyi arkadaş olması bu<br />

dostluğu pekiştiriyor. Bu arada ben<br />

de belki biraz divalık öğrenirim.<br />

Peki ya valizine neler koydun?<br />

Bolca mayo ve bikini, birkaç<br />

kimono, bikini üstüne giyeceğim<br />

ince keten gömlekler ve denim<br />

şortlar. Ayakkabıya ihtiyacım<br />

yok, giyinmenin nasıl bir şey<br />

olduğunu da unuttum zaten. Bolca<br />

eklektik aksesuar. Yoga taytlarım<br />

ve bra’larım, birkaç kitap, güneş<br />

koruyucu, nemlendirici kremler ve<br />

Hermes Sur le Nil parfüm. Joan<br />

Didion ve 70’lerin Cher’i valizimde<br />

harmanlanmış gibi düşünün.<br />

Yolculuk sırasında ne dinliyorsun,<br />

ne okuyorsun?<br />

Çıktığım her yolculuğa özel bir<br />

playlist hazırlarım. Sanırım burada<br />

en çok dinlediğim şarkı Sonate<br />

Pacifique, L’Imperatrice. Ve Zadie<br />

Smith’in bitiremediğim kitaplarına<br />

dönüyorum. Belki çıkamadığım bu<br />

tatilde Sally Rooney bir kitap daha<br />

yazmıştır...<br />

Seyahat etmek sende nasıl hisler<br />

uyandırıyor? En sevdiğin ve en<br />

sevmediğin kısımları?<br />

Seyahat etmek hem kendinden<br />

uzaklaşmak hem de kendini<br />

bulmak gibi bir his yaratıyor<br />

bende. Planlama aşamasını<br />

ayrı, havalimanında olmayı ayrı<br />

seviyorum. Havalimanlarındaki o<br />

zamansızlık ve milliyetsizlik hissi,<br />

kalp ben. Her yere ve her şeye<br />

aitmişim gibi. Gittiğim yere de<br />

anında ayak uydururum. Başıma<br />

gelecekler, tanışacağım insanlar,<br />

yiyeceğim yiyecekler beni hep<br />

heyecanlandırıyor ve eve her<br />

seferinde büyük motivasyonla<br />

dönüyorum. 40 derece ateşlenerek<br />

2 gün yattığım bir tatil bile oldu ve<br />

asla kötüydü diyemiyorum. Seyahat<br />

etmenin en sevmediğim kısmı eve<br />

döndükten sonra biriken çamaşırları<br />

yıkamak oluyor.<br />

BALENCIAGA<br />

THE ROW<br />

Grand Union,<br />

Zadie Smith<br />

GANNI<br />

RAG & BONE<br />

Sonate Pacifique<br />

<strong>ELLE</strong> 23


<strong>ELLE</strong><br />

FOTOĞRAF: YOKONAMI ASSEMBLY<br />

BÖLÜM 2<br />

YA SONRA?<br />

1 HAZİRAN İTİBARİYLE ÜLKE YENİ BİR DÜZENİN İLK SAFHASINI YAŞAMAYA BAŞLADI. PEKİ HAYATI ELE<br />

ALIŞ ŞEKLİMİZ BİRKAÇ AY ÖNCESİNE GÖRE NASIL DEĞİŞİYOR? DOSYANIN İKİNCİ BÖLÜMÜNDE<br />

GÜNDELİK YAŞAMIMIZIN KODLARINI YENİDEN YAZMAMIZI GEREKTİREN MESELELERE DEĞİNDİK.<br />

BUYRUN SOHBETE!<br />

HAZIRLAYAN: AYKUN TAŞDÖNER<br />

Öncelikle, nerede kalmıştık? 15 gün önce yayımlanan<br />

<strong>ELLE</strong> Pop Up’ın ilk sayısında ‘yeni<br />

normal’ ya da ‘yeni düzen’ olarak adlandırılan<br />

süreci alışveriş, iletişim, seyahat, kültür-sanat<br />

ve eğlence sektörlerinin nasıl karşıladığını sormuştuk. Çıkan<br />

sonuçlar uzun zamandır beklediğimiz dijital sürecin artık<br />

başladığını ve sürdürülebilir olmanın zorunlu bir hayat<br />

biçimi olduğunu gösteriyordu... Dosyanın bu bölümünde ise<br />

bu soruları kendimize çıkış noktası olarak yola koyulduk.<br />

Son 15 günde gündem oluşturan başlıklar arasında robot<br />

baristalar, sağlığın takip edilmesi için geliştirilecek app’ler,<br />

ne kadar temiz olduğunuzu gösteren uygulamalar, fiziksel<br />

mesafeli parklar yer alıyor. Her şey biraz daha karanlık<br />

sanki. Peki, artık ofise dönmeye hazır mıyız? Yaklaşık 15<br />

Mart’tan beri alıştığımız düzeni bozabilir miyiz? Alışkanlıklarımız<br />

evirildi mi? Onları bırakmaya hazır mıyız?<br />

24 <strong>ELLE</strong>


YAŞAM<br />

ŞEKİLLERİ<br />

LEVENT ERDEN<br />

İletişimci<br />

“KİTLESELİN ÖLDÜĞÜ BİR<br />

DÖNEMDEYİZ. DÜNYAYI ELE ALIŞ<br />

BİÇİMİMİZ DEĞİŞİYOR.”<br />

DİJİTAL NE DEMEK?<br />

Etkileşim demek, hız demek. Olayların göremediğimiz kadar<br />

anında olması demek. Mevzunun gerçekliğini ya da ne<br />

anlama geldiğini anlamayanlar düzeni ‘dijital dünya’ ya da<br />

‘sanal’ olarak tanımlıyor. Bir örnek verelim: İnternetten<br />

alışveriş yaptığınızda, evinize gelen şey elle tutulur, materyal<br />

bir gömlekse bu sanal olmuyor. Ama bugün ‘gerçek’ kelimesi<br />

bile çok farklı şekilde yorumlanıyor. Sanal gerçeklik,<br />

arttırılmış gerçeklik gibi... Gerçeğin tanımı bile tartışılıyor.<br />

Bu değişimi ve az evvel bahsettiğim hızı anlayabilen insanlar<br />

da dönüşebiliyorlar. Daha önce 20. yüzyılın bittiğini<br />

anlamayan insanlar hep büyüklerin, enlerin peşinde koştu.<br />

“En çok satan”, “en çok seyredilen”, “en çok peşinden<br />

gidilen”... en çok, en çok. Bugün de insanlar en çok takip<br />

edilenin peşinden koşuyor, halbuki asıl önemli olan, onları<br />

kimlerin takip ettiği. Rakamların büyük ya da küçük olması<br />

önemli değil. Bundan sonra kitleselin öldüğü bir dönemdeyiz.<br />

Dünyayı ele alış biçimimiz değişiyor. İnsanlar yeni<br />

duruma adapte olabilmek ya da konfor alanlarından çıkmamak<br />

için bunu sanal ya da dijital gibi kelimelerle etiketleyerek<br />

başka bir forma sokuyorlar. Ama ne demek olduğunu<br />

bilmiyorlar. Evinizde oturup bireysel bankacılıkla işlem<br />

yapabiliyorsanız bu artık sanal değil, bir gerçeklik. Önemli<br />

olan bunu anlamak, buna uyum sağlamak. Hayat eviriliyor.<br />

Evirilemeyen kendi konfor alanında kalıyor ve tutuşuyor,<br />

yeni düzene ayak uyduramıyor. Dünya çok hızlı değişiyor.<br />

Kimsenin 22-23 yaşına kadar aldığı eğitim artık 50 yaşına<br />

kadar yetmiyor. Önceki jenerasyon 20 sene okuyup 40 sene<br />

onunla idare ediyordu.<br />

HAYATTAN BEKLENTİLER NASIL<br />

DEĞİŞİYOR?<br />

Mekan bağımsız çalışmak, açık ofislerdeki kutucuklar arasında<br />

kalmak uzun yıllar kabul gören şeydi. Aslında olaylar<br />

şöyle gelişiyordu: “Bir yerden başla, orada kal ve kariyer<br />

basamaklarını zamanla çıkarsın. İşte beş sene sonra şef, 10<br />

sene sonra bölge müdürü, 30 sene sonra genel müdür yardımcısı<br />

ve sonra da emekli olursun” gibi cümleler sarf ediliyordu.<br />

Bu söylediğimin Türkçesi şu: 65 yaşından sonra elin<br />

ayağın tutmadığında paran olsun. Yani, hayatı ıskalamak öğretildi<br />

bize. 52 haftanın ikisinde yalandan tatil yap, gerisinde<br />

çalış. 65 yaşından sonra, kendine bakamayacağın zamanda<br />

da paran olsun... İnsanlara bu şekilde mutluluk pompalandı<br />

yıllarca. Ancak bugünkü çocuklar buna inanmıyorlar. Kimse<br />

bütün gün ofiste olup, kabul görmek için bir şeyler yapmayı<br />

istemiyor. Haklılar. İş yapma şekli ve onay mekanizması da<br />

değişiyor. Artık kimse omzuna yıldız takılmasının hayalini<br />

kurmuyor. Bundan sonra çapraz işler olacak. İnsanların her<br />

amaç ve hedefte takımlar halinde olacağı farklı takımlarla<br />

da çalışabileceği, kimsenin bir yerden emekli olmak için işe<br />

girmeyeceği, bireyin ve bireyin yeteneklerinin öne çıkacağı,<br />

yetenekli olan bireyin birden çok konuda uzman ve çapraz<br />

uzmanlıkları olan kişiler olacağı tartışılıyor. Farklı disiplinlerle<br />

aynı anda, bir arada çalışmaları için güzel bir dünya geliyor,<br />

ancak tek bir şeye bağımlı olanlar için zor. Şirketlerde<br />

yönetimlerde farklı disiplinlerden insanlar bir arada olmalı.<br />

Finans, pazarlama, iletişim gibi ayrı ayrı departmanlar olmayacak,<br />

bunlar iç içe geçecek.<br />

OFİS<br />

AHMET ONUR<br />

Kolektif House Kurucu Ortağı ve CEO’su<br />

“ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE OFİS<br />

ŞART OLMAKTAN ÇIKIP BİR TERCİH<br />

HALİNE GELECEK.”<br />

YENİ DÜZEN FREELANCE Mİ?<br />

İşler akıllı telefonlarla birlikte cebimize girdi. Robotik teknolojiler<br />

ve yazılımların gelişmesi, basit işleri insanlardan<br />

devralmaya başlaması ile birlikte ise daha yaratıcı olmamız<br />

gereken bir döneme girdik. Değişimi tetikleyen bir diğer unsur<br />

da kuşkusuz teknoloji çağı içinde büyüyen, çok daha özgür<br />

ruhlu, yaratıcı yeni jenerasyonun işgücüne dahil olmaya<br />

başlaması oldu. Bu mega trendler çalışma ve ofis kültüründe<br />

de değişimi ve dönüşümü tetiklerken; uzaktan çalışma,<br />

evden çalışma, paylaşımlı ofis, ortak çalışma alanı gibi kavramlar<br />

hayatımıza girmeye başladı. İçerisinden geçtiğimiz<br />

COVID-19 krizi ile ise bir süredir kapımızda olan değişim<br />

daha da hızlanacak. Önümüzdeki dönemde ofis şart olmaktan<br />

çıkıp bir tercih haline gelecek. Ancak şunun altını<br />

çizmeliyim ki bu kavramını yitirdiği anlamına gelmiyor.<br />

<strong>ELLE</strong> 25


<strong>ELLE</strong><br />

Mekânlar kurumun bedenidir, burada önemli olan nokta<br />

mekânın günün ihtiyaçlarına cevap verebilmesi.<br />

Salgından önce evden çalışanların yüzdesi tek haneli iken<br />

günümüzde bu oran çift haneye ulaştı. Önümüzdeki birkaç<br />

yıl içerisinde çalışanların üçte birinin haftada birkaç<br />

gün evden çalışması bekleniyor. Bir başka deyişle yıllardır<br />

konuşulan fakat uygulama konusunda şirketlerin temkinli<br />

yaklaştığı “esnek” çalışma sistemine geçiş artık kapımızda.<br />

Kimi çalışanlar evden çalışacak kimi çalışanlar ise belirli<br />

zaman dilimlerinde ofislerde bulunacak. Esnek çalışmanın<br />

kabul görmesi ve yaygınlaşması ile ise geleneksel ofis tabuları<br />

yıkılacak. Sosyal mesafe ofislerin DNA’sının bir parçası<br />

olurken, temassız teknolojilere ilgi giderek artacak.<br />

ESNEK OFISLER NE DEMEK?<br />

Öte yandan yeni normalimiz ise dağıtılmış/uydu ofisler<br />

olacak, esnek ofis çözümleri ofis tercihlerine damga vuracak.<br />

Yapılan araştırmalara göre son beş yılda esnek çalışma<br />

alanı yüzde 200’ün üzerinde arttı. İlerleyen yıllarda esnek<br />

çalışma modelini destekleyici, kısa vadede yatırım maliyetine<br />

gerek olmaksızın değişen ihtiyaçlara karşılık verebilen<br />

ve yatırım maliyetlerini minimuma indiren; aynı zamanda<br />

verimliliği artıran ve şirketlere maksimum fayda sağlayan<br />

esnek ofis çözümlerine talepte sıçrama gözlenecek. Özetlemek<br />

gerekirse; pandeminin ardından bizleri tasarımsal<br />

anlamda sosyal mesafe gözetilen ve motivasyonu artıran,<br />

hijyen kurallarına hizmet eden teknolojinin öne çıktığı, maliyetleri<br />

asgari düzeye çeken esnek ofis çözümlerinin revaçta<br />

olduğu bir dönem bekliyor. Kolektif House olarak biz de<br />

ideal ofis dünyasının beklentilerine yanıt veren çözümler<br />

geliştirmeye devam ediyoruz. Azaltılmış giderler ve artan<br />

verimlilik ile kurumsal şirketlerin büyümesine katkıda bulunan<br />

bir “agile” ofis modeli olan Kolektif Enterprise ile istenilen<br />

adreste kurumun ihtiyaç duyduğu büyüklükteki ofisi<br />

bulup, kurumun tercihleri doğrultusunda tasarlayıp, tüm<br />

operasyonel süreçlerini de verimli bir şekilde yönetiyoruz.<br />

Kolektif Suites ile ise daire ofis modellerini tercih eden şirketlere<br />

Kolektif’in tasarımsal dokunuşu ve hizmetleri eşliğinde<br />

taşınmaya hazır, izole ve kuruma özel daire ofisler sunuyoruz.<br />

Sadece ofis değil çalışmanın olduğu tüm alanlarda<br />

yaratıcı çözümler geliştirmeye devam edeceğiz.<br />

FOTOĞRAF: PAUL O’REILLY<br />

26 <strong>ELLE</strong>


KOLEKTİF HOUSE VE ALDIĞI TEDBİRLER<br />

Ofislerimiz kriz esnasında da kısıtlı olarak açıktı. Üyelerimizin<br />

ofis ihtiyaçlarına yanıt vermek adına lokasyonlarımızı<br />

tam olarak kapatmamakla birlikte fiziksel alanlarımız için<br />

önlemleri sosyal mesafe, hijyen/sağlık kontrol ve teknik/<br />

mekanik üzerine üç başlıkta hızlı bir şekilde hayata geçirdik.<br />

Ayrıca evden çalışma ve birçok faaliyetimizi uzaktan<br />

yapmaya başlama konusunda da çok hızlı aksiyon aldık.<br />

Sürecin başından beri devletin ofislere geri dönme politikasını<br />

ve Sağlık Bakanlığı’nın yayınladığı prosedürleri yakından<br />

takip ediyoruz. Bu anlamda altını çizerek ve gururla<br />

söyleyebilirim ki; Kolektif House aldığımız tüm önlemler<br />

ile COVID-19 tedbirlerine uyumlu bir ofistir. Bu konuda<br />

attığımız ve atacağımız adımlara ilişkin sürekli bildiriler<br />

yayınladığımız gibi yakında bir el kitabı da çıkaracağız. Bu<br />

kapsamda aldığımız önlemlerinden bazılarını sıralarsak:<br />

Tüm lokasyonlarımızda 15 günde bir tam dezenfekte işlemi<br />

yapılmaktadır. Misafir giriş sayıları her lokasyon için sınırlandırılmıştır<br />

ve bir gün önceden gelecek personel bilgileri<br />

resepsiyona bildirilecektir. Oyun odaları kapatılmış, girişlerinde<br />

uyarılar yapılmıştır. Çok temas edilen yüzeyler 30<br />

dakikada bir dezenfekte edilmektedir: asansör düğmeleri,<br />

ortak alan masa, sehpa ve sandalyeleri, mutfak dolap kapakları<br />

ve çekmece kulpları, giriş ve çıkış kapı kolları, kart<br />

okutma alanları, yazıcı tuş ve kart okutma noktaları...<br />

Z JENERASYONU &<br />

IKLIM KRIZI<br />

DENİZ ÇEVİKUS<br />

İklim aktivisti, 12 yaşında<br />

“BİRKAÇ KUŞAKTIR BÜYÜKLERİMİZ<br />

GELECEĞİMİZİ ŞEKİLLENDİRİYOR VE<br />

BU GELECEK ÇOK BERBAT.”<br />

İklim krizi konusunda ses çıkartmak sana kendini nasıl<br />

hissettiriyor?<br />

İklim krizine karşı eylemsizliğe sessiz kalmadığım için, kendi<br />

geleceğimi ve dünya üzerindeki diğer milyarlarca insan<br />

ve hayvanın yaşam hakkını savunduğum için mutluyum.<br />

Dünyanın yanlış gidişine seyirci kalmadığım ve bir şeyleri<br />

değiştirmeye çabaladığım için gururluyum. Özellikle de sesimin<br />

yalnızca Türkiye’de değil, dünyanın farklı ülkelerinde<br />

de duyulması beni çok mutlu ediyor.<br />

Her şey nasıl başladı? Grevler bu dönemde nasıl evrildi?<br />

İklim için okul grevlerini Ağustos 2018’de İsveç’te Greta<br />

Thunberg başlattı ve 92 haftadır sürdürüyor. Ben ona Mart<br />

2019’da katıldım ve 61 haftadır ben de her cuma günü iklim<br />

için okul grevi yapıyorum. Mümkün olduğu kadar çok insan,<br />

gelecekte Z kuşağını bekleyen tehlikenin farkına varsın istiyoruz.<br />

Farkına varsınlar ki hükümetlerin üzerinde baskı<br />

oluşsun ve iklim krizinin durdurulması için gerekenler tüm<br />

ülkelerde yapılmaya başlansın. Her iklim aktivisti kendi<br />

ülkesinde değişimi başlatırsa, bütün dünya değişir. Bizim<br />

kendi ülkemizde öncelikle Paris anlaşmasını meclisten geçirerek<br />

koşullarını yerine getirmeye başlamamız gerekiyor.<br />

Bunun için uğraşıyoruz. Ben haftalık grevlerimi normalde<br />

sokakta gerçekleştiriyordum ama korona salgını başlayınca,<br />

önce izolasyon çağrısı, sonra sokağa çıkma yasağı geldi ve<br />

grevler zorunlu olarak online ortamlara çekildi. Cuma günleri<br />

evlerimizde pankartlı fotoğraflar çekiyor ve gereken mesajlarla<br />

birlikte sosyal medyada paylaşıyoruz. Bu karantina<br />

döneminde amaç, iklim krizinin gündemden düşmemesini,<br />

insanların ilgisinin iklim krizinden uzaklaşmamasını sağlamak.<br />

Evlerde oturduğumuz yerden dijital grev yapmak, sokakta<br />

gerçek grev yapmaktan çok daha kolay tabii ki. Cuma<br />

günleri okula gitmediğim için kaçırdığım dersleri sonradan<br />

telafi etmek, greve gidip gelirken trafiğe yakalanmak, aşırı<br />

sıcaklarda ya da soğuklarda, bazen yağmur altında saatlerce<br />

durmak, farklı farklı insanlara iklim krizini anlatmaya çalışmak<br />

gibi sorunlar ortadan kalktı. Grev paylaşımlarında<br />

yaratıcı olmamız, insanların dikkatini çekebilmemiz açısından<br />

her zaman çok önemli, ama dijital grevler için daha da<br />

önemli. Çünkü evlerin içinde ve çevresinde olasılıklar kısıtlı<br />

olduğu için, paylaşımlar kolaylıkla monotonlaşıp sıkıcı hale<br />

gelebiliyor. Ben grevleri sokakta yapmayı tabii ki çok daha<br />

fazla seviyorum. Çünkü sokakta herkesle yüz yüze konuşuyor<br />

ve iklim krizine karşı neler yapılabileceğini canlı canlı<br />

anlatıyordum. Bu iletişim bence çok önemli, onun için karantina<br />

döneminde de insanların sosyal medya üzerinden<br />

bana gönderdikleri soruları tıpkı sokakta konuşuyormuşuz<br />

gibi cevaplamaya devam ediyorum. Pandemi krizi ortadan<br />

kalktığı anda sokaklara dönmek ve grevlere sokakta devam<br />

etmek en büyük dileğim.<br />

İklim krizi de en az pandemi kadar acil bir durum. Nasıl<br />

bir gelecek hayal ediyorsun?<br />

Aslında birkaç kuşaktır büyüklerimiz geleceğimizi çoktan<br />

şekillendirdiler bile ve bu gelecek çok berbat. Biz şimdi<br />

bunu geri çevirmeye çalışıyoruz aslında. Eğer bizler amacımızı<br />

gerçekleştirebilirsek, yani hükümetleri iklim krizine<br />

karşı harekete geçirmeyi başarabilirsek, tüm gençlerin<br />

dilediği mesleği yapabileceği, hobileriyle uğraşabileceği,<br />

hakkı olan mutlu hayatı yaşayabileceği bir gelecek hayal ediyorum.<br />

Umarım bunu başarabiliriz. Umarım emeklerimiz<br />

<strong>ELLE</strong> 27


<strong>ELLE</strong><br />

FOTOĞRAF: GETTY IMAGES TÜRKİYE<br />

boşa gitmez. Salgın iklim krizini ikinci plana attı ama aynı<br />

zamanda ona bir faydası da oldu: İklim krizine karşı yapılmasını<br />

istediğimiz şeylerin yapılabilir şeyler olduğunu gösterdi.<br />

Demek ki acil durumlarda her şey değişebiliyor, her<br />

şeyden vazgeçilebiliyor, her şeyin yokluğuna alışılabiliyor,<br />

lüksler olmadan da yaşanabiliyor. Demek ki iklim krizinin<br />

durdurulması için yapılması gerekenler de yapılabilir. Çünkü<br />

iklim krizi de en az korona virüs pandemisi kadar acil bir<br />

durum. Biz iklim grevcileri de yeni koşullara uyum sağladık<br />

ama amacımız aynı kaldı. İklim krizine dikkat çekmenin<br />

yeni yollarını bulduk. İklim krizini unutturmamak, hep gündemde<br />

tutmak için artık daha da yaratıcı olmamız gerekti.<br />

MELİSA AKKUŞ<br />

İklim aktivisti, 15 yaşında<br />

“DÜNYA İÇİN BİR ŞEYLER<br />

YAPTIĞINIZIN FARKINDA OLMAK SİZİ<br />

GÜÇLENDİRİYOR.”<br />

PANDEMİ DÖNEMİNDE AKTİVİZM<br />

Çocuklar, bilim, sanat, doğa kısacası yeryüzünün geleceği<br />

için birçok kuruluşta çalışıyorum. Bu kuruluşlardan biri Fridays<br />

for Future (Gelecek için Cumalar). Yeni koronavirüs<br />

sebebiyle küresel iklim grevimizi dijitale taşıdık ve de Tür-<br />

28 <strong>ELLE</strong>


kiye’nin ilk Dijital İklim Grevi’ni gerçekleştirdik. Bu süreç<br />

çok yoğundu ve işin arkasında kocaman bir emek var. Biz<br />

çalışmalarımıza tabii ki devam ediyoruz, bu virüs bitince<br />

ilk iş pankartımla iklim eylemi yapmak olacak... Yaşadığım<br />

dünyaya karşı üzerimde büyük bir sorumluluk var ve işte bu<br />

sorumluluk duygusu insanı harekete geçiriyor. Dünyada o<br />

kadar çok sorun var ki... Bir tarafta canlıların yaşamları tehdit<br />

altında, bir tarafta yaşadığımız toplumda adaletsizlikler,<br />

eşitsizlikler var. Gerçekten sığdıramayacağım kadar sorun<br />

var ve sürekli “Ne yapabilirim, nasıl yapabilirim?” diye düşünürüm<br />

ama neyse ki bu konuda yalnız değilim. Bulunduğum<br />

kuruluşların içerisinde arkadaşlarımla birlikte harekete<br />

geçiriyoruz. Aktivist olmak bir yaşam tarzı haline geliyor,<br />

birçok sorunla mücadele ediyorsunuz ama dünya için bir<br />

şeyler yaptığınızın farkında olmak sizi güçlendiriyor. Bireysel<br />

sürecim için bu zamana kadar kendim uğraştım, çabaladım<br />

ve böyle devam ediyor. Önümüzde olan sorunlar aklıma<br />

geldikçe kendimi daha çok çalışmaya veriyorum.<br />

Z KUŞAĞI NE İSTİYOR?<br />

Geleceği aslında çalışarak hayal ediyor ve tasarlıyoruz. Z<br />

kuşağı gençleri, bir şeyler için çabalıyor, uğraşıyor ve çok çalışıyor.<br />

Gelecek güzel mi olacak? Kötü mü? Bu konuda kesin<br />

bir şey yazamam, ama iklim krizini kontrol altına alamazsak<br />

hiç iyi bir gelecek yaşamayacağız. Şimdinin sorunlarını çözmeden,<br />

yaşadığımız krizleri kontrol altına almadan gelecek<br />

hayalleri kurarsak gelecekte bizi sürdürülebilir bir dünya<br />

beklemediği kesin. Bu yüzden geleceğin pozitif gelebilmesi<br />

için şimdinin sorunlarını çözmek gerekiyor. Etrafımda<br />

birçok genç arkadaşım var ve hepsi bu gelecek için bilimin<br />

arkasında birleşerek çok çalışıyor. Yine dünya genelinde biz<br />

gençlerin mücadelesi var ve her yere yayılıyoruz. Herkese<br />

umut olmaya ve umutları yeşertmeye çalışıyoruz. İklim<br />

krizi, yıllardır hayatımızda ve zamanla bu kriz için gerekli<br />

adımlar atılmadığı için durum ağırlaştı. Bu kriz doğayı, canlıların<br />

yaşamanı ve hepimizin yaşamlarını ciddi şekilde etkiliyor.<br />

Yıllardır çığ gibi büyüyerek günümüze çok şiddetli<br />

bir şekilde gelen bu durum için, biz çocuklar ve bize destek<br />

veren insanlarla harekete geçtik. Bireysel olarak attığımız<br />

adımlar, daha büyük adımlarımız için çok önemli. Hayatlarınızı<br />

sürdürülebilir yapmak, tüketmeden yaşayabilmek,<br />

haklarınızın farkına varıp aksiyon almak ve daha birçok şey<br />

sizin elinizde. Yeryüzünün geleceği için hepimizin adımları<br />

değerli, hepimiz birlikteliğin gücüyle çok şey yapıyoruz ve<br />

yapabiliriz. Bunu okuyan siz! Geç kalmadan yeryüzünün<br />

adaleti için hep birlikte çalışalım. Hepimiz bir fidanız ve<br />

büyüyüp bir ormana dönüşüyoruz. Bu ormanı ve dünyayı<br />

yeşertmek bizim elimizde. Siz de bu harekete destek verin,<br />

gençliği, bilimi dinleyin ve bize katılın.<br />

YEME – İÇME<br />

CEM MİRAP<br />

Lucca ve Cantinery’nin Sahibi<br />

“LOKALLİK, ORGANİK TARIM,<br />

GIDA GÜVENLİĞİ VE KALİTESİ<br />

KONUSUNDA BİLİNÇ ARTTI.”<br />

PANDEMİ SONRASI GASTRONOMİ<br />

Herkes özellikle daha lokal içeriklerin ağırlıklı olduğu,<br />

“comfort food” tarzı yemeklere daha çok ilgi gösterecek.<br />

Cantinery’deki mottomuz zaten yıllardır buydu. Dünya<br />

mutfağı evde yapılamıyor. Fast food da hijyen algısı yüksek.<br />

Bu yüzden trendler bu yönde değişebilirler. Bu süreç özellikle<br />

küçük üreticileri çok kötü etkiledi. Bazı tedarikçiler bu<br />

mali yükü kaldıramayabilir, ithal ürün tedarikçileri de çok<br />

negatif etkilendi. Bunlar olumsuz tarafları. Bir yandan da<br />

lokal, organik tarım, gıda güvenliği ve kalitesi gibi konularda<br />

bilinç arttı. İşte bu da pozitif tarafı. Sonuçta iyi kalitede, doğaya<br />

saygılı ürün sağlayan her zaman değer verilen tedarikçi<br />

olmalı. Bu süreç umarım bunu pekiştirir. Fine dining’in kendini<br />

sorgulaması, dünyada hijyen standartlarının yükselmesi,<br />

elektronik ödeme ve paket servisin artması gibi konular<br />

da önümüzdeki dönemde çok sık konuşacağımız başlıklar<br />

olacak. Ama çok büyük değişiklikler olur mu, emin değilim.<br />

Bir şey söylemek için henüz erken.<br />

UMUT ÖZKANCA<br />

Aralarında Çubuklu 29, Gina, Fenix, Kilimanjaro, La Petit Maison’un<br />

da olduğu d.ream grubu CEO’su<br />

“ÖZELLİKLE KARANTİNA SONRASI<br />

SOSYALLEŞME İHTİYACIMIZ ÇOK<br />

DAHA FAZLA OLACAK.”<br />

KARANTİNA SONRASINDA NELER<br />

DEĞİŞECEK?<br />

Hiçbirimizin daha önce tecrübe etmediği boyutta farklı bir<br />

kriz ile karşı karşıyayız; dolayısı ile orta ve uzun vadedeki<br />

etkilerini şimdiden çok net öngörebilmek mümkün değil.<br />

Ancak tüketici alışkanlıkları açısından baktığımızda sadece<br />

yeme-içme alışkanlarında değil tüm alışveriş ve sosyalleş-<br />

<strong>ELLE</strong> 29


<strong>ELLE</strong><br />

FOTOĞRAF: GETTY IMAGES TURKIYE<br />

me süreçlerinde değişiklikler olacağı aşikâr. Tüm sektörler<br />

bu doğrultuda hazırlıklarını en iyi şekilde yapmaya devam<br />

ediyorlar. Mutfak hem bir ihtiyaç hem de bir rahatlama yöntemi.<br />

Hepimiz karantina sürecine adapte olurken kendimizi<br />

iyi hissedeceğimiz farklı aktiviteler bulmaya çalıştık; yemek<br />

yapmak da bunlardan biri. Restoranlar açıldıktan sonra da<br />

belirli bir süre tedirginlik yaşanması çok normal ancak hem<br />

sosyalleşmek hem de kendi mutfaklarımızdan biraz uzaklaşmak<br />

için yeniden dışarda yemek yemeye başlayacağız. Biz de<br />

misafirlerimizin kendilerini rahat ve güvende hissetmeleri<br />

için tüm çalışmalarımızı titizlikle sürdürüyoruz. Sadece tedarik<br />

zinciri değil tüm iş yapış süreçlerimizde birtakım değişiklikler<br />

olacak. d.ream olarak halihazırda olamazsa olmaz<br />

standartlarımız ve kurallarımız var; sadece bunları karşılayabilen<br />

onaylı tedarikçiler ile çalışıyoruz.<br />

KİŞİSEL VE KURUMSAL ANLAMDA<br />

ALINAN ÖNLEMLER HAYATIMIZIN BİR<br />

PARÇASI OLACAK<br />

Satın alma, mal kabul, depo, mutfak ve gıda üretimindeki<br />

rutin denetimlerimizin sıklaştırılması, ürün sevkiyatlarında<br />

minimum temas ve maksimum hijyen kriterlerine daha<br />

30 <strong>ELLE</strong>


fazla dikkat edilmesi, meyve ve sebzeler için sadece bize<br />

özel paketlenme yapılması, tedarik araçlarının ve depoların<br />

dezenfekte işlemlerinin sıklaştırılması sayılabilecek aksiyonlar<br />

arasında yer alıyor. Hijyen zaten tüm d.ream işletmelerinde<br />

çok sıkı kural ve kontrolleri olan bir konu. Tabii<br />

ki bu virüsten korunmanın gerektirdiği ek sterilizasyon işlemleri,<br />

restoranlar içerisinde alınacak ek önlemler, personel<br />

sağlık kontrollerinin sıklaştırılması ve pandemiye özel<br />

eğitimler alacağımız aksiyonlar arasında yer alıyor. Hatta<br />

içinde bulunduğumuz bu süreçte çalışanlarımız için online<br />

olarak pek çok eğitime de başlamış durumdayız. d.ream<br />

operasyonu bu alanda çok deneyimli ve güçlü bir altyapıya<br />

sahip. Dolayısıyla ek önlem ve denetimleri de çok hızlı bir<br />

şekilde hayata geçirecek ve her zaman olduğu gibi misafirlerimizi<br />

en üst hizmet standartları ile ağırlamaya devam<br />

edeceğiz. Bundan sonraki süreçte korunma amaçlı kişisel<br />

ve kurumsal anlamda alınan önlemler hayatımızın bir parçası<br />

olacak. Bununla birlikte eski rutinlerimize kademeli<br />

olarak geçeceğimize inanıyorum. Özellikle karantina sonrası<br />

sosyalleşme ihtiyacımız çok daha fazla olacak, biz de<br />

işletmelerimizde misafirlerimizi en iyi şekilde ağırlamak<br />

için her zamanki gibi hazır olacağız.<br />

SAĞLIK – BAKIM<br />

DR. AYŞEGÜL SALTAT<br />

Dermatoloji uzmanı<br />

“HİZMET SEKTÖRÜNDE HİÇBİR ŞEY<br />

UZUN BİR SÜRE İÇİN ESKİSİ GİBİ<br />

OLMAYACAK.”<br />

Polikliniğiniz şu anda açık mı? Nasıl tedbirler aldınız?<br />

Polikliniğimiz pandeminin duyurulması ardından 1,5 ay kadar<br />

sadece kontrol hastalarımız ve acil hastalar için açıktı.<br />

Başlangıçtaki 1,5 ayda neredeyse hiç yeni hasta bakmadık.<br />

Hatta bekleyebilen kontrol hastalarımızdan beklemelerini<br />

rica ettik. Eskiye göre hasta talebinin azalması yanı sıra,<br />

bizim geniş randevu aralıkları ve küçük ekipler halinde çalışmamız<br />

da hasta sayımızı düşürüyor. Ortalama bir Mayıs<br />

ayına göre 1/4 yoğunluk diyebilirim. Benim öngörüm şu<br />

yönde: Önümüzdeki aylarda kademeli olarak talep artacak,<br />

fakat hepimiz evlerde az ya da çok sıkıldık, sanıyorum ilk fırsatta<br />

herkes bir yerlere kaçmak isteyecek. Normale dönüş<br />

en iyi ihtimalle sonbaharda olacaktır. Bize gelince, kliniğe<br />

girişte hastalarımızın ateşleri ölçülüyor. Ellerine dezenfektan<br />

sıkılıyor ve maske veriliyor. Sonra pandemi onam formundaki<br />

güvenlik sorularını cevaplıyorlar. Bunlardan sonra<br />

hastamızı hemen uygulama/muayene odasına almaya çalışıyoruz.<br />

Randevulara yalnız gelinmesini rica ediyoruz ve<br />

klinik içinde de sosyal mesafeyi koruyoruz.<br />

Yakın temas gerektiren bir iş kolu hijyenle nasıl<br />

baş eder?<br />

Bu sürecin başından itibaren, ilk olarak randevu aşamasında<br />

gerekli sorgulama yapılıyor. Tüm ekip maske, bone,<br />

gözlük, siperlik, eldiven ve tek kullanımlık önlük kullanıyor.<br />

Havaların ısınması ile ikişer çift medikal forma ile her gün<br />

değişecek şekilde devam etmeyi planladık. Temizlik personelimiz<br />

bütün gün aralıksız çamaşır suyu ile temel mekan<br />

temizliği yapıyor. Pandemi ardından dezenfeksiyon ile ilgili<br />

olarak önce profesyonel ekiplerden ULV sisleme yöntemi<br />

ile gümüş nano iyon ve hipokloritli ortam dezenfeksiyonu<br />

hizmeti aldık. Sonra bu makinalardan kliniklerimize aldık.<br />

Personelimiz kullanmayı öğrendi. Şimdi her hasta işlemi ardından<br />

kullanılan odayı kendimiz bu yöntemle dezenfekte<br />

ediyoruz. Tüm odalarımızda yine işlem aralarında ameliyathanelerde<br />

kullanılan UVC ışık dezenfeksiyonu kullanıyoruz.<br />

Sonrasında havalandırılan odada tekrar hasta kabul<br />

ediyoruz. Akşamları ise tüm klinik baştan aşağı bu yöntemlerle<br />

tekrar dezenfekte ediliyor. Yakın mesafe ve uzun süre<br />

gerektiren işlemlerin pek çoğunu kısıtladık. Bazı uygulamaları<br />

ise temas süresini kısaltmak amacıyla seanslara bölerek<br />

yapıyoruz. Bölgesel incelmede, sıkılaşmada ve kas hacmini<br />

artırmada kullandığımız cihazlarımızın pek çoğu bağlanıp,<br />

gerekli ayarlamalar ardından operatör olmadan çalışabiliyor.<br />

Uygun endikasyondaki hastalarımızı bu cihazlarımıza<br />

yönlendiriyoruz.<br />

Stres sağlığımızı nasıl etkiledi?<br />

Strese bağlı egzama ve saç dökülmesi gibi sorunları da daha<br />

sık görmeye başladık. El dezenfektanlarını sık kullanımı nedeniyle<br />

yüzde ve ellerde iritasyon bağlı dermatitler ve maskeye<br />

bağlı tahriş ve yağlı ciltlerde akne sorunları da arttı.<br />

Evde kalınan sürelerde hepimiz düşünecek, kendi iç sesimizi<br />

dinleyecek vakitler bulduk. Nelerin/kimlerin özlemini<br />

çekiyoruz? Olmazsa olmazlarımız, olmada da olurlarımızı<br />

fark ettik. Anın değerini anladık. Evdeki huzurun en değerlisi<br />

olduğunu da... Profesyonel hayatta ise birçok iş kolunun<br />

evden de yürütülebileceği anladık. Hizmet sektöründe ise<br />

hiçbir şey uzun bir süre için eskisi gibi olmayacak. Sağlık ve<br />

güzellik sektöründe aldığımız ekstra önlemlerimizi kendimizi<br />

tamamen güvende hissedene kadar sürdüreceğiz. Biz<br />

kurum olarak yeni normale hızlıca adapte olduk. İleride bu<br />

seneyi ekonomik olarak kaybetsek de sağlığımıza şükrettiğimiz<br />

bir sene olarak hatırlayabilmek dileğiyle...<br />

<strong>ELLE</strong> 31


<strong>ELLE</strong><br />

FOTOĞRAF: GETTY IMAGES TURKIYE<br />

32 <strong>ELLE</strong>


ERENSU EKMEKÇİLER<br />

Dövme sanatçısı<br />

“DÖVMENİN HİJYENLE OLAN<br />

İLİŞKİSİ, DOĞRUDAN KAN YOLUYLA<br />

BULAŞMA VE ÇAPRAZ BULAŞMA<br />

ÜZERİNEYKEN FAKTÖRLER ŞİMDİ<br />

ÇOĞALDI.”<br />

SÜNDÜZ EDİZ KİBAR<br />

Four Seasons Hotels Istanbul Senior Spa Direktörü<br />

“ONLINE UYGULAMAMIZ VE CHAT<br />

HİZMETİMİZLE, SÜREÇ İÇİNDEKİ<br />

TEMAS GEREKSİNİMİNİ MİNİMUMA<br />

İNDİREREK HIZLI BİR DENEYİM<br />

SUNMAYI AMAÇLIYORUZ.”<br />

Teknoloji birçok iş kolunu kolaylaştırdı. Ancak bunun<br />

mümkün olmadığı alanlar da var, mesela dövme gibi. Siz<br />

durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?<br />

Açıkçası bu süreçte, diğer meslek dallarında olduğu gibi<br />

bizim işlerimiz de büyük ölçüde etkilendi. Sebebi, salgının<br />

yanı sıra aynı zamanda da tedirginlik ve panik hali. Süreçteki<br />

belirsizlikten kaynaklı olarak işlere ne zaman başlanacağı ve<br />

tekrar aksayıp aksamayacağını net olarak dile getirmek zor.<br />

Talep sıklığı biraz düşmüş durumda. Herkesin çevresinde,<br />

yakınında zarar gelmesinden korkacağı sevdikleri bulunuyor.<br />

Bu durumlardan kaynaklı olarak, anne babası yaşlı olan<br />

veya ailesinde yaşlı insanlarla birlikte yasayanlar, randevularını<br />

ilerleyen dönemlere ertelemek istiyorlar elbette. Ancak<br />

hijyen takıntısı şu an başka bir alana da uzanmış durumda.<br />

Dövmenin hijyenle olan ilişkisi, bu döneme kadar doğrudan<br />

kan yoluyla bulaşma ve çapraz bulaşma üzerineyken, şimdi<br />

ise dövme sanatçısının yanına giderken, yolda ve hatta daha<br />

detaylı düşünürsek kişinin oturduğu apartmandaki asansörde<br />

kısa zaman içinde hapşıran birisinin olup olmadığına kadar<br />

uzanıyor. Özetle, risk daha çok toplu etkileşimin olduğu<br />

durumlara ve kapalı alanlara yönelik.<br />

İnsanların kafalarında soru işaretleri var. İki taraf da kuşkularından<br />

arınma ve emin olma ihtiyacı içinde...<br />

Bu dönemdeki fark, önceye göre sadece havadan bulaşma<br />

ve dokunarak bulaşma üzerine. Karşılıklı etkileşim kurulan<br />

durumlarda, riski minimuma indirmek için bazı önlemler<br />

alınması gerek. Ancak gene de bu aşamadan öncesinin öneminin<br />

ne kadar büyük olduğunu unutmamak gerek. Örneğin,<br />

iki tarafın da çevresinde Covid-19 durumunun yaşanmamış<br />

olması ve bunun karşılıklı olarak bilinmesi bence önemli.<br />

Randevusu olan kişinin, yalnız gelmesi, sokağa çıkma sıklığı,<br />

maske kullanımı ve mümkünse ulaşımını hususi aracıyla<br />

yapması da önemli. Aynı zamanda karşılıklı etkileşim<br />

halindeyken, iki tarafın da maske takması, el dezenfektanı<br />

ve temiz eldiven kullanılması, kişiden önce ve sonra temas<br />

edilen yüzeylerin sterilize edilmesi gibi önlemler şart. Buna<br />

ek olarak, risk teşkil edebilecek bir diğer faktör de ayakkabı.<br />

Benim tercihim, tek kullanımlık otel terlikleri yönünde.<br />

Sosyal mesafeli masaj mümkün mü?<br />

Four Seasons İstanbul Otelleri olarak 1 Haziran gününden<br />

itibaren yeni düzenlemelerle misafirlerimize kapılarımızı<br />

açıyoruz. The SPA, Sağlık Bakanlığı’ndan ve Four<br />

Seasons genel merkezden gelecek yönlendirmelere bağlı<br />

olarak belirlenecek zamanda kademeli olarak hizmet<br />

vermeye başlayacak. İlk olarak, fitness merkezi ve havuz<br />

misafirlerimizin kullanımına açılacak. Sauna, buhar alanları<br />

ve bakımlar ise ilerleyen dönemde hizmete sunulacak.<br />

Yeni normal kapsamında en önem verdiğimiz konu, her<br />

zaman olduğu gibi hijyen ve sosyal mesafe olacak. Four<br />

Seasons Hotels & Resorts olarak, Johns Hopkins Medicine<br />

International ile dünya çapında önemli bir işbirliğine<br />

imza atmış bulunuyoruz. Lead with Care programı ile,<br />

otellerimizde var olan hijyen ve güvenlik protokolleri her<br />

birimde en üst seviyeye taşınıyor. Spa’da, rezervasyon<br />

aşamasından itibaren yeni hijyen ve mesafe kuralları<br />

uygulayarak hizmet vereceğiz. En iyi hizmeti verirken<br />

önceliğimiz her zaman olduğu gibi hem misafirlerimize hem<br />

de çalışanlarımıza sağlıklı ve güvenli bir ortam sağlamaktır.<br />

The SPA’da uygulanacak hijyen çalışmalarının ilk adımı<br />

olarak tüm servis alanlarında maske ve eldiven kullanımını<br />

zorunlu hale getiriyoruz. Fitness salonundan havuza,<br />

soyunma alanlarından bakım odalarımıza kadar her alanda<br />

sosyal mesafeyi koruyarak hizmet vereceğiz. Rezervasyon<br />

aşamasında misafirlerimizi aldığımız önlemler konusunda<br />

bilgilendirip, bakımlarını gönül rahatlığıyla almalarını<br />

sağlayacağız. En büyük avantajımız, otelimizde oldukça<br />

geniş bir açık alana sahip olmamız. Dolayısıyla yaz boyunca<br />

Boğaz kıyısındaki terasımızda da hizmet vereceğiz. Bu yeni<br />

dönemde dijitalleşme çok daha ön plana çıkıyor. Biz de FS<br />

App uygulamamız ve chat hizmetimizle, süreç içindeki<br />

temas gereksinimini minimuma indirerek misafirlerimize<br />

daha konforlu ve hızlı bir deneyim sunmayı amaçlıyoruz.<br />

Wellness’ın hayatımızdaki yeri ve öneminin her gecen<br />

gün arttığı bir dönemde spa’nın olmadığı bir dünyayı<br />

hayal edemiyorum. Aldığımız önlemlerle, cihazlı ve klasik<br />

bakımlarımızı uygulamaya devam edeceğiz. Uzun bir<br />

karantina döneminden sonra hem psikolojik hem de fiziksel<br />

olarak rahatlamaya ihtiyacımız olan bu günlerde spa’lar en<br />

güzel iyileşme alanları olacaktır.<br />

<strong>ELLE</strong> 33


<strong>ELLE</strong><br />

BİSİKLET AŞKINA<br />

BIR HOBI VE EĞLENCE ARACI <strong>SAYI</strong>LMANIN ÖTESINDE BISIKLET, KADIN ÖZGÜRLÜĞÜNDEN<br />

EKOLOJIK SORUNLARA SPORTIF KULLANIMINDAN BIR STIL AKSESUARI OLARAK GÖRÜNÜMÜNE<br />

HER DAIM ÖNEMINI KORUDU. KORONA SONRASI ISE HEM SOSYAL MESAFE HEM DE DAHA<br />

TEMIZ BIR DOĞA IÇIN VAZGEÇILMEZ OLMA YOLUNDA HIZLA ILERLIYOR.<br />

YAZI: SELİN MİLOŞYAN<br />

Aytül Gürbüz Tükel<br />

FOTOĞRAFLAR: GETTY IMAGES TÜRKİYE, SPLASH<br />

34 <strong>ELLE</strong>


Sürdürülebilirliğin giderek önem kazandığı son yıllarda,<br />

karbon salınımı yönünden hava kalitesine<br />

olumlu yönde etki eden ve kesinlikle doğa dostu bir<br />

ulaşım aracı olan bisikletin fazlasıyla yaygınlaştığını<br />

söyleyebiliriz. Ve insanların evde kaldığı korona günlerinde<br />

havanın nasıl temizlenip doğanın nasıl yeniden doğduğunu<br />

hatırlatmaya gerek yok. Tüm dünyada karantina sonrası<br />

sınırlı bir özgürleşme başlarken hem sosyal mesafeyi korumak,<br />

hem araç trafiğini azaltmak, hem de çevreye duyarlı<br />

şehirlerde daha fazla oksijen soluyabilmek adına bisiklet<br />

kullanımı giderek artıyor.<br />

Kısaca sürdürülebilir ulaşım yaklaşımının önemli bir<br />

parçası olan bisiklet şimdilerde de korona sonrası yeniden<br />

yapılanmanın ve hayata dönüşün vazgeçilmez bir öğesi.<br />

Özellikle bazı ülkelerde belediyeler bu yönde önemli çalışmalara<br />

imza atıyor. Örneğin Fransa’da Çevre Bakanı Elisabeth<br />

Borne’un bisiklet tamiri, geçici bisiklet park yerlerinin<br />

inşası ve bisiklete binme dersleri için toplam 20 milyon<br />

Euro’luk bir planın uygulamaya konulacağını açıklarken<br />

geçtiğimiz 11 Mayıs itibarıyla da bisiklet tamirinde kullanılmak<br />

üzere kişi başı 50 Euro’luk bir yardım öngörülmeye<br />

başlandı. Ayrıca Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo şehrin<br />

en işlek metro hatları boyunca yeni bisiklet şeritlerinin<br />

oluşturulacağına dikkat çekti.<br />

İtalya’da ise bir bisiklet devriminden bahsediliyor. 200<br />

km’lik bisiklet yoluna sahip olan Milano’da belediye 35<br />

km’lik yeni bisiklet yolları inşa etmeyi planladığını duyurdu.<br />

Bisiklet dışında elektrikli scooter da teşvik ediliyor.<br />

KRİZLERDE KURTARICI ULAŞIM ARACI<br />

Bisikleti iki tekerlekli, eğlenceli bir ulaşım aracı olarak<br />

tanımlamak ona haksızlık sayılır. O, dünden bugüne tarihi<br />

yol ayrımlarında ve kriz sonrası önemli roller oynamış,<br />

kullanımı hep basit bir hobiden öte anlamlar taşımış.<br />

Öyle ki bisikletin II. Dünya Savaşı’nda Fransız direnişinin<br />

sembolü olduğunu söylemek abartılı kaçmaz. Direnişçiler<br />

o dönemde araba, otobüs, tren ve tramvaylardaki sıkı<br />

kontrollerden kaçmak için bisikleti tercih etmiş, bisikletin<br />

selesine, gidonuna veya pompasına gizledikleri mesaj ve<br />

bilgileri bu iki tekerlekli ve az şüphe çeken ulaşım aracıyla<br />

birbirlerine ulaştırmışlardır. İtalyan yol bisikleti yarışçısı<br />

Gino Bartali’nin de bisikletinin selesine sakladığı gizli<br />

belgelerle faşizme karşı savaştığını hatırlatalım.<br />

Dünyanın en önemli bisiklet ülkelerinden olan Hollanda’nın<br />

I. Dünya Savaşı devam ederken Almanya’nın ablukası<br />

altında araç ithal edemezken kendi kendine yetmeye<br />

giderek ve milli endüstrisini yaratarak bisiklet üretimine<br />

başladığını biliyoruz. 1973 yılındaki petrol krizinde benzin<br />

bulamayan halkı bisiklete teşvik eden de yine Hollanda. Bugün<br />

ülkede aile başına ortalama 3 bisiklet düşüyor.<br />

Brüksel’de de 22 Mart 2016’daki terör saldırılarında<br />

metroda vurulan 16 kişinin ardından halkın o yıl pedal çevirmeye<br />

ağırlık verdiği biliniyor.<br />

Ve şimdi de tüm dünyayı saran bir başka krizde, Covid-19’la<br />

birlikte bisikletin sosyal mesafenin korunması ve<br />

çevre kirliliğinin önlenmesi yolunda tekrar önem kazandığını<br />

görüyoruz. Trafikte vakit kaybetmek ya da toplu taşıma<br />

araçlarında her an hastalık kapma riskiyle balık istifi<br />

modunda beklemek yerine pedal çevirin, üstelik form tutun.<br />

KADINLAR, BİSİKLET VE ÖZGÜRLÜK<br />

Parisli modacı Paul Poiret’nin korsesiz sade düz tasarımlar<br />

yaparak kadınlara hareket serbestisi kazandırdığı 1890’lı<br />

yıllarda bisikletin de yaygınlaşması ne tesadüf. Ya da belki<br />

tesadüf değildi; kadınlar giyimde kazandıkları özgürlükle<br />

tıpkı 20. Yüzyılda pantolonla iş ve ekonomik arenaya çıktıkları<br />

gibi, sosyal hayata karışacak, özellikle burjuva kesim pedal<br />

çevirerek, sokağa inerek, hareket ederek, yol alarak kendisine<br />

çizilen sınırlardan daha ileriye gidebilecekti. Gitti de.<br />

Erkek dünyasının buna itirazları vardı. Ama kadınlar vazgeçmediler<br />

ve hatta ABD’de kadınlara oy hakkı tanınması<br />

için verilen mücadelenin öncülerinden avukat Susan B. Antony<br />

o yıllarda bisikletin kadınlar için nasıl bir ilerleme ve<br />

yaşamlarını dönüştürme aracı olduğunu açıkça dile getirir.<br />

Kadının özgürlüğü ve gelişimini ilgilendirdiği için rahatsız<br />

eden her şey gibi demokratik ve cinsiyetsiz olduğu<br />

için bisiklet de rahatsız etti. 20. Yüzyılın başında özellikle<br />

medikal ve dini çevreler bisikleti kadının cinselliğini öldürmek,<br />

doğurganlık organlarına zarar vermek ve hatta ona<br />

zevk verdiği için kadını eşinden uzaklaştırmakla suçlayacak<br />

kadar ileri gidebildiler, geri kafalılığın nerelere varacağını<br />

gösterdiler. Bugün hala dini ve eril bir yaklaşımın damga<br />

vurduğu bazı muhafazakar ülkelerde, cinsiyetçi normlara<br />

karşı çıktığı, kadına beden özgürlüğü tanıdığı ve onu evden<br />

dışarıya taşıdığı için bisiklete binmek yasak ya da bir takım<br />

kurallara bağlı.<br />

Suudi Arabistanlı bir kadın tarafından çekilen ilk film<br />

olma özelliği taşıyan Wadjda’da, 9 yaşındaki kız çocuğu<br />

Vecide’nin bir bisiklete sahip olma arzusu için sınırları<br />

zorlaması ve mücadelesi dışında bisikletin bir cesaret ve<br />

özgürlük simgesine dönüştüğüne de tanıklık ediyorsunuz.<br />

Mutlaka izleyin.<br />

ONUNLA DEFİLEDEN DEFİLEYE<br />

Bugün Batı dünyasında kadın özgürlüğü mücadelesini çoktan<br />

sonlandıran bisiklet şimdilerde çevre bilincinin ve iklim<br />

değişikliğiyle savaşın en temel araçlarından. Son yıllarda<br />

sürdürülebilirlikle daha yakın ilişkiler kurmaya uğraşan<br />

moda dünyası da bisikleti hem ekolojik faktörler hem de bir<br />

stil aksesuarı olarak çoktan benimsedi.<br />

Korona öncesi moda haftalarında birçok ünlünün vakit<br />

kazanmak ve çevreyi kirletmemek adına geniş yollu Avrupa<br />

kentlerini iki tekerlekliler üzerinde arşınladıklarını, defileden<br />

defileye gitmek için bisiklet kullandıklarını görüyoruz.<br />

Elbise, pantolon, etek, Jean, şort, ister rahat ister şık bir<br />

stil, bisiklet her türlü moda yorumunun vazgeçilmez parçasına<br />

dönüştü. Renkli, sepetli ya da sepetsiz veya elektrikli,<br />

en çok kadınlara yakışıyor.<br />

<strong>ELLE</strong> 35


<strong>ELLE</strong><br />

İngiltere kraliçesi II. Elizabeth ve kızkardeşi Prenses Margaret 1942 yılında bisiklet gezmesinde.<br />

Jacqueline Kennedy Onassis Central Park’ta bisikletiyle gezerken her zamanki şık stilinden de ödün vermiyor, 1970.<br />

36 <strong>ELLE</strong>


Bir hayvan dostu olan Audrey Hepburn<br />

bisikletiyle gezerken köpeğini de yanına almayı<br />

ihmal etmemiş,1964.<br />

Müzik dünyasının en ikonik çiftlerinden Linda<br />

ve Paul McCartney,197<strong>2.</strong><br />

Brad Pitt bisiklet sürerken oldukça eğleniyor.<br />

Jenny Walton geçtiğimiz Kopenhag Moda Haftası’nda.<br />

<strong>ELLE</strong> 37


<strong>ELLE</strong><br />

Dustin Hoffman, Marathon Man filmi çekimleri sırasında bisikletiyle eğlenirken, 1976.<br />

38 <strong>ELLE</strong>


Lady Gaga hayranlarından Giovanni Arnold ile Central Park’ta bisiklete biniyor, 2016.<br />

Lauriane Melliere iki renkli elbisesiyle bisikletinin üzerinde çok şık görünüyor.<br />

<strong>ELLE</strong> 39


<strong>ELLE</strong><br />

Justin Theroux, New York sokaklarında.<br />

Nina Sandbech bisikletçi taytıyla pedal çeviriyor.<br />

Ünlü model Coco Rocha’da renk uyumu müthiş.<br />

Amerikalı oyuncu Kate Bosworth bir fotoğraf çekimi<br />

için bisikletinin üzerinde.<br />

40 <strong>ELLE</strong>


Karlie Kloss, New York, 2016.<br />

<strong>ELLE</strong> 41


<strong>ELLE</strong><br />

Kendall Jenner, New York sokakları.<br />

Orlando Bloom köpeğini taşımak için pratik bir yol bulmuş.<br />

Kaykay da moda haftalarında rastlanan, doğa dostu ulaşım araçlarından.<br />

42 <strong>ELLE</strong>


Leonardo DiCaprio, 2016.<br />

Stella McCartney, Londra sokaklarında.<br />

Reese Witherspoon Malibu sahilinde maskesiyle<br />

gezerken, 2020.<br />

Şarkıcı Usher, New York.<br />

<strong>ELLE</strong> 43


<strong>ELLE</strong><br />

Stockholm Moda Haftası’ndan bir görüntü.<br />

Bisiklet dostu ülkelerin başında gelen Danimarka’da her 10 kişiden 9’unda bisiklet var. Kopenhag Moda Haftası’nda<br />

bisiklet vazgeçilmez bir stil aksesuarı.<br />

44 <strong>ELLE</strong>


Kopenhag, ülkedeki bisiklet sayısının arabalardan fazla olduğunu açıkladı.<br />

Kopenhag’da bisikletli bir kız.<br />

<strong>ELLE</strong> 45


<strong>ELLE</strong><br />

BIR DAHA<br />

NE ZAMAN &<br />

NASIL TATILE<br />

ÇIKABILECEĞIZ?<br />

“NO BAD DAYS” VE ŞURAYA BIR PALMIYE ÇIZELIM... HAYALINI KURMAK BILE MUTLU<br />

EDERKEN BIR DAHA NE ZAMAN VE HANGI ŞARTLARDA TATILE ÇIKACAĞIMIZI BILMEMEK<br />

INSANIN IÇINI BURKUYOR. SIZ ESKI SEYAHAT FOTOĞRAFLARINIZI SOSYAL MEDYADA<br />

PAYLAŞIRKEN BIZ GEÇMIŞIN EN ILHAM VEREN KARELERINI BIR ARAYA GETIRDIK. BIR GÜN<br />

BIR PALMIYENIN ALTINDA BULUŞMAK DILEĞIYLE...<br />

YAZI: SERLI GAZER BOYACI FOTOĞRAF EDİTÖRÜ: GÜLGÜN ÖZEK<br />

Hiçbir pişmanlık hissetmeden tembellik yapabildiğiniz<br />

tek yer ve zaman dilimi... Gözlerinizin içinin<br />

güldüğü fotoğraflar... Tatil anları. Instagram’da<br />

Aytül Gürbüz Tükel<br />

takip ettiğiniz kişilerin yüzde 90’ın geçmiş tatil<br />

fotoğraflarını paylaşıyor değil mi? Siz de ya paylaştınız ya<br />

da eliniz paylaş’ın üstünde. Kişisel arşivimde gezinirken<br />

karşıma bir kare çıkıyor. Uçaktayım, exit kapısının hemen<br />

yanında oturuyorum. Koltukta bulunan yastığa kafamı<br />

gömmüşüm. Bir daha ne zaman nasıl seyahat edeceğim<br />

konusunda fikrim yok ama bir daha yüzümü asla o yastığa<br />

değdirmeyeceğime eminim. Siz de eski fotoğraflarınıza dalıp<br />

ne kadar mutlu ve özgür olduğunuz o anları iç geçirerek<br />

hatırlıyorsunuz biliyorum. Ve aklınızda o büyük soru beliriyor:<br />

Bu yaz tatil yapabilecek miyim? Sonra bir kuşku baloncuğu<br />

çıkıyor. Sahi haftalardır evdesin, tatil yapmaktan bahsediyor<br />

olamazsın. Instagram’ımda bir oylama yapıyorum.<br />

Soru yok, daha çok bir tespit: “Yaklaşık 2 aydır evdeyiz ama<br />

hayatta hiç bu kadar tatile ihtiyacımız olmamıştı.” Sol kutucukta<br />

bir palmiye (katılmıyorum), sağ kutucukta altı palmiye<br />

(aşşşırı katılıyorum) var. Tahmin edin oylamanın sonucu<br />

ne oldu? Sadece bir kişi sol kutucuktaydı. Geri kalan hepimiz<br />

evde oturmaktan yorulup o altı palmiyenin içine hayallerimizi<br />

sığdırdık ve tekrar yola çıkmayı düşledik. Seyahat<br />

etmeyi bırakın, hayalini kurmak bile neden bu kadar iyi hissettiriyor?<br />

Tüm sorumluluklarımızdan uzaklaşabilip belki<br />

de en özgür halimize dönüşebildiğimiz için mi? Zaman<br />

kavramını unutup tam olarak anı yaşayabildiğimiz için mi?<br />

Buz gibi içkimizi yudumlarken gün batımını selamlamak<br />

bizi doğayla bütünlediği için olabilir mi? Bazen sonsuzluk<br />

havuzunda, bazen de pütürlü bembeyaz boyalı duvarlarda<br />

kendimizi nasıl buluyoruz? Turist olmak ile gezgin olabilmek<br />

arasındaki o ince çizgiyi boş verin şimdi. Gözlerinizi<br />

kapatın ve sadece o hissi hatırlayın. Yeni insanlarla tanışmak,<br />

farklı yiyecekler tatmak, başınıza mutlaka enteresan<br />

ve komik bir olayın geleceğini bilmek, dönüş yolunda hayatınızı<br />

sorgulamak, bazen bir şeyleri değiştirmek için büyük<br />

kararlar almak. Bir gerçek var ki çıktığımız seyahatlerden<br />

asla aynı kişi olarak dönmüyoruz. Ve bugün bulunduğumuz<br />

noktada büyük bir belirsizlik hakimken biraz ilham vermesi<br />

biraz da hayallere sürüklemesi için sizi gelmiş geçmiş en<br />

güzel tatil kareleriyle baş başa bırakıyoruz.<br />

FOTOĞRAFLAR: SLIM AARONS, GETTY IMAGES TÜRKİYE<br />

46 <strong>ELLE</strong>


<strong>ELLE</strong> 47


<strong>ELLE</strong><br />

Gönül Yazar, Zeki Müren’in fotoğrafını çekerken. 1960’lar, İstanbul.<br />

Audrey Hepburn’ün en muzur hali diyebilir miyiz? Çünkü yaz böyle bir şeydir, içinizdeki yaramazlığı ortaya çıkarır.<br />

48 <strong>ELLE</strong>


Salvador Dali’nin espadrilleri kalp biz.<br />

Pablo Picasso, bizim Boğaz’da denize giriyormuşçasına...<br />

Marilyn Monroe da elleri buruşana kadar sudan<br />

çıkmayanlardan mıydı acaba?<br />

Okay, Clint Eastwood en cool sensin.<br />

<strong>ELLE</strong> 49


<strong>ELLE</strong><br />

Beatles “Yesterday all my troubles seemed so far away” derken korona öncesi hayatımızdan bahsediyor olabilirdi.<br />

50 <strong>ELLE</strong>


Tippi Hedren “evcil” hayvanı aslan Neil ile şakalaşıyor. Bir aslanla şakalaşmak, şaka değil gerçek.<br />

Charlotte Rampling, tüm o Instagram yogilerinden çok zaman önce...<br />

<strong>ELLE</strong> 51


<strong>ELLE</strong><br />

Bu hayatı sen yaşadın Brigitte...<br />

Romy Schneider ve Alen Delon’un en klişe havuz kenarı kareleri nasıl hala en cool’lardan olabiliyor?<br />

52 <strong>ELLE</strong>


Tam bir Beverly Hills kızı Jane Fonda, Beverly Hills’te.<br />

Sharon Tate poz vermiyormuş gibi yapanlardan.<br />

Gerçekten benzemez kimse sana ve fıstık yeşili mayotürban<br />

takımına Müzeyyen Senar.<br />

White on white trendinin kraliçesi, tatil ikonu Jane<br />

Birkin ve Serge Gainsbourg.<br />

<strong>ELLE</strong> 53


<strong>ELLE</strong><br />

Beyonce’ye yazılacak bir şey yok çünkü zaten Queen B<br />

Kate Bosworth ve tek ikonik filmi Blue Crush’tan bir sahne<br />

Bebeksi Niki Taylor<br />

Bir başka bebeksi, 1999’un Gisele’i.<br />

54 <strong>ELLE</strong>


Ah bizim hep dertli, düşünceli Diana’mız.<br />

90’ların boy band’lerinden kim kaldı? Kimse ama Blur’ü hatırlayalım çünkü umarsızca şezlong keyfi yaptıkları bir kare.<br />

<strong>ELLE</strong> 55


<strong>ELLE</strong><br />

Mick Jagger ve Jerry Hall kumsal romantizmi yaparken<br />

A Bigger Splash filminde Tilda Swinton’dan keyifli (!) bir kare.<br />

56 <strong>ELLE</strong>


Jude Law gençliği diye bir şey var bu hayatta. The Talented Mr. Ripley’deki hallerini de özlemişiz.<br />

Kendall Jenner ve sinir bozan proporsiyonları,<br />

ama tabii body positivity falan....<br />

Marisa Berenson tam bir D.I.Y. modeli bikiniyle.<br />

<strong>ELLE</strong> 57


58 <strong>ELLE</strong><br />

Siyah mini elbise,<br />

ALEXANDER WANG/ BEYMEN


S U P E R İ S İ<br />

A L İ N A<br />

SUMA BEACH’TEYIZ. KENDINI DALGALARIN AKIŞINA BIRAKAN ALINA BOZ’LA HAYALLERE DALIYOR,<br />

YAZIN ÇOK YAKINDA VE HATTA YANI BAŞIMIZDA OLDUĞUNU AYRIMSIYORUZ. ŞIMDILERDE<br />

NETFLIX’TE YAYIMLANAN AŞK 101’LE GÜNDEME GELEN BOZ, 21 YAŞINDAN BEKLENMEYECEK BIR<br />

OLGUNLUKLA KARŞILIYOR HAYATI.<br />

YAZI: SELİN MİLOŞYAN FOTOĞRAFLAR: ONUR DAĞ MODA EDİTÖRÜ: OĞUZ EREL<br />

<strong>ELLE</strong> 59


60 <strong>ELLE</strong>


Çizgili triko elbise, MIU MIU<br />

<strong>ELLE</strong> 61


62 <strong>ELLE</strong>


Kamuflaj bikini üstü, Kamuflaj bikini altı, ikisi de DIOR<br />

<strong>ELLE</strong> 63


64 <strong>ELLE</strong><br />

Desenli mavi tişört, MSGM/<br />

BEYMEN, Bej rengi pantolon, COS


<strong>ELLE</strong> 65


66 <strong>ELLE</strong><br />

Tişört, BALENCIAGA/<br />

BEYMEN, Deri pantolon,<br />

ACADEMIA - BEYMEN, Şapka,<br />

H&M, Kolyeler, Küpe, hepsi<br />

BERRIN OZKAN


<strong>ELLE</strong> 67


68 <strong>ELLE</strong><br />

Yaprak desenli elbise, a199,<br />

Beyaz spor ayakkabı, a179,<br />

ikisi de H&M, Güneş gözlüğü,<br />

moda editörüne ait


Çizgili gömlek, DIOR, Bej rengi<br />

denim pantolon, LEVI’S<br />

<strong>ELLE</strong> 69


Denim ceket, Denim pantolon, ikisi de DIOR<br />

Makyaj: Selda Şahin İçten<br />

Moda asistanı: Furkan Çelik<br />

70 <strong>ELLE</strong>


<strong>ELLE</strong> 71


A<br />

Alina Boz’la plajda olmak, denizin kokusunu hissetmek,<br />

onu özlediğimiz yaz kıyafetleri içinde görmek, doğanın özgürlüğünü<br />

Alina’nın duru güzelliğiyle keşfetmek; hepsi iyi<br />

geliyor, hepsi de tatilin, tatlı bir tembelliğin, hafifliğin habercisi<br />

gibi. Zor günleri, karantinayı, Covid-19’u geride bırakma<br />

umudunu ve mutluluğunu yaşatıyor bize.<br />

“Tatil bu defa hayallerde kalacak gibi görünüyor, herhangi<br />

bir planım yok, zaman ne gösterirse artık” diye söze<br />

başlasa da Onur Dağ imzalı fotoğraflarına bakmak bizlere<br />

fazlasıyla iyi geliyor, plaj çantamıza neler koyabileceğimiz<br />

üzerinde düşündürebiliyor. Alina’nın çantasında ise genelde<br />

“güneş kremi, kulaklık, o sırada okuduğum bir kitap” varmış.<br />

Unutamadığı tatil? “Tam deniz tatili sayılmaz aslında<br />

ama Paramparça dizisinin üçüncü sezonundan önce küçük<br />

bir ekip Jakarta’ya uçmuştuk bir programa katılmaya, ardından<br />

da 2-3 günlüğüne Bali’ye gitmiştik. Harika bir yerdi,<br />

büyülenmiştim...”<br />

Suma Beach’te şortlar, bikini ve mayolarla objektife<br />

gülümseyen Alina Boz genel olarak rahat ve içinden geldiği<br />

gibi giyinmeyi sevdiğini anlatıyor: “Zaten vaktinizin<br />

çoğunluğu sette geçiyorsa başka bir şansınız yok. Sabah ne<br />

bulursam onu giyiyorum. Jean-tişört ikilisi olmadan yaşayamam.”<br />

Bu arada İspanyol giyim markası Stradivarius’un Türkiye’deki<br />

yüzü olan Boz, rahat ve spor stiliyle (markanın)<br />

günlük parçalarını çok iyi harmanlıyor.<br />

ÖZGÜRLEŞMEYE HAZIR MI?<br />

Evet, karantina dönemi geride kaldı ama yine de evde kaldığı<br />

günleri nasıl geçirdiğini sormadan edemiyoruz. “Karantina<br />

başlarken köpeğimin böbrek yetmezliği yaşadığını<br />

öğrendim. İki ay boyunca hep onunla ilgilendim. Hatta evde<br />

olduğumuz için çok mutluydum çünkü bana çok ihtiyacı<br />

vardı. Sabah ilaçlarını vermek, günde iki defa serum takmak<br />

derken günler umut besleyerek geçiyordu. Fakat köpeğimi<br />

kaybedince ben de herkesin bahsettiği o karantinayı daha<br />

iyi anladım. Duvarlar üstüme üstüme gelmeye başladı. Biraz<br />

kafamı dinlemeye verdim diyebilirim. Çok fazla yeni şeyler<br />

yapamadım. Üzücü bir dönemden geçtiğimi söyleyebilirim.”<br />

Alina yaşadığı kayıp ya da evde olmanın rahatlığı, sürekli<br />

bir yerlere yetişme duygusundan muaf olmanın huzuruyla<br />

sokağa çıkmaya, özgürleşmeye hazır olmadığını anlatıyor:<br />

“Hayır değilim. Tabii ki ailemi, arkadaşlarımı ve çalışmayı<br />

çok özledim ama bir yandan da güzel sanki böyle korunaklı<br />

bir bölgede yaşamaya devam etmek.” Normalleşmeye başladığımız<br />

şu sıralar çoğumuz aynı duygu karmaşasının içinde<br />

değil miyiz? Bir yanımız özgürlük diye bağırırken bir yanımız<br />

evin güvenli sınırlarında kalmak istiyor.<br />

Peki evde kaldığı bu sürede yeni bir alışkanlık edindi mi?<br />

Ve en çok neler yaptı, nasıl vakit geçirdi? “Çok su içtim diyebilirim.<br />

Dışarıdayken su içmeyi hep unuturdum şimdi evde<br />

odadan odaya bile şişeyle dolaşıyorum. Annem ve en yakın<br />

arkadaşımla sık sık ve çok konuştum. Netflix’in Hollywood<br />

dizisini izledim, en çok koltuğumda ve tabii ki WhatsApp’ta<br />

vakit geçirdim.”<br />

“KİMSE YANLIŞ DEĞİLDİR SADECE<br />

FARKLIDIR”<br />

Alina Boz kıpır kıpır, enerji dolu bir genç kız. Utangaçlığı<br />

kendinden çok fazla bahsetmesine engel olsa da (“kendim<br />

hakkında konuşurken zorlanıyorum ve bu bana garip geliyor”<br />

diyor); ben onu çekingenlikle zıpırlık arasında bir<br />

yerlerde görüyorum. Ayrıca henüz hayatının ve kariyerinin<br />

başında olsa da bakış açısı ve düşünceleriyle olgun ve yetişkin<br />

insanların bile bazen fark edemediği noktalara parmak<br />

basıyor: “Sanırım özellikle bu dönemde hayatın ne olursa<br />

olsun devam ettiğini ve insanların yorumundan çok içinden<br />

geleni yapmanın kıymetli olduğunu öğrendim. Evde kaldık,<br />

hayallerimizi rafa kaldırdık, sevdiklerimizden uzaktık. Ama<br />

hayat bir şekilde devam ediyor ve her şey çok hızlı değişebiliyor.<br />

Anın tadını çıkarmak lazım. Bazen hayatta tek bir doğru<br />

varmış gibi görünüyor ve siz o doğru karşısında ‘ben yanlışım’<br />

der yıkılabilirsiniz. Hepimiz yıkılıyoruz, bir şeyler ters<br />

gidiyor, heveslerimiz kayboluyor. Fakat bu kısacık ömürde<br />

kimse ‘yanlış’ değildir. Herkes sadece farklıdır.”<br />

Kendi hikayesi Rusya’da başlıyor. Rus bir anne ile Türk<br />

bir babanın genleri en güzel, en biricik şekilde harmanlanmış<br />

Alina’da. Kültür farkı ya da İstanbul’a yerleştiğinde kültür<br />

şoku yaşamadığını söylüyor ancak Rusya’daki ailesini,<br />

anneannesi, dedesi ve kuzenlerini çok özlediğini anlatıyor.<br />

Oyunculuğa başlamasıysa onun deyimiyle tam bir şans:<br />

“Tiyatroya hep ilgim vardı. Rusya’da dedemle bir oyun seyretmeye<br />

gitmiştik, sahneyle ilk karşılaşmam orada oldu.<br />

Sonra Türkiye’ye taşınınca ailem sosyalleşmem için beni tiyatro<br />

kursuna yazdırdı. Çocuk oyunlarında oynadım. Sonra<br />

da halamın beni bir ajansa yönlendirmesiyle serüven başladı.”<br />

Pek ya sonra? Ardından diziler ve oyunculukla ilgili<br />

birkaç cümle bekliyorsunuz değil mi? Ve karşınıza aniden<br />

Alina’nın havacılık lisesinden mezun olduğu bilgisi düşüve-<br />

72 <strong>ELLE</strong>


iyor. “Hedef koymaktansa hayatımı akışına bırakmayı seviyorum.<br />

Bilmiyorum belki zamanla bu değişir ama şimdilik<br />

böyle,” sözleriyle dile getiriyor tercihlerini ve duygularını.<br />

İnsan büyüdükçe karakteri ve davranışları değişebiliyor<br />

ama hayat Alina’nın da farkına vardığı gibi bizlerle oyun oynamaya<br />

ve bizleri şaşırtmaya devam ediyor.<br />

“Liseye başlayana kadar dizilerde oynamamıştım ve<br />

oyunculuk hayalleri biraz da uzak gelmeye başlamıştı. Aslında<br />

liseyi de tiyatro ağırlıklı okumak istiyordum ama kazandığım<br />

okul evime çok uzaktı. Önüme havacılık lisesi çıkınca<br />

pilot olmaya heveslendim. Sonrasında lisede okurken<br />

3 yıl boyunca Paramparça dizisinde oynayınca bütün dengeler<br />

değişti. Tiyatrodan kopmak istemediğimi fark ettim<br />

ve Kadir Has Üniversitesi Tiyatro bölümü sınavlarına girip<br />

kazandım. Ama ne yazık ki henüz okula başlayamadım. Dizi<br />

varken okumak gerçekten zor. Sanırım bu benim hayattaki<br />

sınavlarımdan bir tanesi, lisede de böyle olmuştu.<br />

Ama dediğim gibi neyle karşılaşacağımızı bilemeden<br />

yaşıyoruz. Önüme çıkan fırsatları değerlendirmeye<br />

çalışıyorum. Üniversiteye<br />

bir türlü başlayamadığımdan<br />

o açığı kapatmak için Elimi Bırakma<br />

dizisini finalinden sonra farklı planlarım<br />

vardı ama hayat işte, onun da<br />

kendi planları varmış. ‘Şimdilik evde<br />

otur ve izleyebildiğin kadar film izle,<br />

kitap oku’ diyor. Eat, Pray, Love filmini<br />

çok severim. Kitaplar ise hep<br />

değişir. Bazı dönemler kişisel gelişim<br />

okurum, bazen roman, bazen tiyatro<br />

oyunlarına dalmak kafamı çok iyi<br />

dağıtır. Alternatif rock dinlemeyi severim.<br />

Henüz 21 yaşındayım ve kendimi<br />

bildim bileli setlerdeydim. Setlerden<br />

de öğrenilen çok şey var elbette ama<br />

bazen uzaklaşıp insan sadece kendini,<br />

ruhunu beslemek için bir fırsat<br />

arıyor. Henüz o fırsatı tam anlamıyla<br />

bulamadım.”<br />

“ŞÖHRET BAZEN<br />

KORKUTUYOR”<br />

Kendini keşfettiği bir dönemden geçtiğini<br />

ve ara ara değişebilen bir yapıya<br />

sahip olduğunu anlatıyor: “İniş ve çıkışlar<br />

yaşayabiliyorum. Ama kimseyi<br />

üzmeden ilerlemeye çalışıyorum bu<br />

yolda. İnsanın kendisi hakkında yorum<br />

yapması biraz zor, hele ki 4 aydır<br />

evde oturuyorsa...”<br />

LOVE 101<br />

KLASİK BİR<br />

GENÇLİK<br />

DİZİSİ Mİ?<br />

Paramparça ve Elimi Bırakma<br />

dizilerinden sonra Alina Boz<br />

şimdilerde Netflix’te başlayan<br />

Love 101’deki Eda karakteriyle<br />

dikkatleri üzerine çekiyor. Boz<br />

dizinin bir okul, öğrenci ve yaz<br />

dizisinden fazlası olduğunu<br />

anlatıyor: “Love 101 bir gençlik<br />

dizisi evet ama anlatım şekli<br />

olsun, rejisi olsun, her şeyi ile<br />

insanların kalbine derinden<br />

dokunabiliyor. Her yaşa hitap<br />

ediyor. İzleyen birçok insandan<br />

‘kendi lise dönemimi hatırladım’<br />

yorumunu duydum. Dijital<br />

platformda bulunmanın etkisi de<br />

çok farklı oluyor tabii. İnsanlara<br />

derdini anlatabilen bir proje oldu.<br />

Bence klasik gençlik dizisi diye<br />

bir şey yoktur. Her projenin<br />

kendine özel bir anlatım biçimi,<br />

farklı bir dünyası vardır. Bizim<br />

dünyamız da doğallığı, rahatlığı<br />

ve hemen hemen herkesin bir<br />

dönem kendisine sorduğu ‘Ben<br />

kimim? İyi olmak nedir?’ soruları<br />

ile seyircinin ilgisini çekmeyi<br />

başardı.”<br />

Ve sihirli kelime şöhret... Cesur Hemşire, Paramparça,<br />

Elimi Bırakma ve ardından gelen Netflix dizisi Love 101’in<br />

onu bir adım daha yakınlaştırdığı o ışıltılı dünya... Bu konuda<br />

da planlı değil, hayatı geldiği gibi yaşıyor, hesapsız... “Şöhret<br />

garip bir şey. İnsanı çok mutlu da edebiliyor, korkutabiliyor<br />

da. Hep çok utangaç bir yapıya sahiptim, belki zamanla değişir<br />

diye düşündüm ama henüz değişmedi. Şunu biliyorum:<br />

Ben sadece mutlu olduğum şeyi yapmak istiyorum.”<br />

Peki ya bir gün her şey biterse, ışıltı sönerse? “İnsanın<br />

kontrol edebileceği bir şey bu durum ve o yüzden de çok<br />

korkmuyorum. Hayatın o halinden de memnun olmak için<br />

elimden geleni yaparım.”<br />

Mutluluğu uzaklarda değil yanı başında arıyor: “Mutluluk<br />

sevdiğiniz insanların yanınızda olmasıdır bana göre. Ne<br />

yaptığınız işler ne de kazandığınız başarılar sevdiklerinizin<br />

size bahşettiği mutluluğunun yerine geçemez. Yalnızken<br />

hiçbir şeyin anlamı yok bence bu hayatta.”<br />

Hayatı geldiği gibi, tıpkı çekimde kendini dalgaların akışına<br />

bıraktığı gibi, en doğal haliyle plansız<br />

programsız karşıladığı için de mutlu.<br />

Güzelliğini de buradan alıyor. Kendiyle<br />

barışık olması ve yumuşak karakteri dışarıya<br />

da yansıyor: “Güzellik bana göre<br />

insanın kendini iyi hissetmesidir. Sadece<br />

görüntü olarak değil, ruhsal olarak da iyi<br />

hissetmelidir. Kendisini iyi hisseden insan<br />

özgüveniyle, gülüşüyle, duruşuyla ve<br />

konuşmasıyla güzelliğini hissettirir. Ritüellere<br />

gelince; benim cildimi temiz tutmak<br />

dışında çok da güzellik ve bakım rutinim<br />

yok açıkçası. Hele ki evde olduğumuz şu<br />

günlerde cildime ve saçlarıma mümkün<br />

olduğu kadar dokunmamaya çalıştım.”<br />

Güzelliği bize de bulaşıyor, fotoğraflara<br />

yansıyor, doğallığı deniz ve güneşin<br />

gerçekliği gibi içimizi ısıtıyor. Çekim sona<br />

ererken sadece denizi ve doğayı değil, Alina’nın<br />

yaydığı saf ve naif enerjiyi, gençliğin<br />

verdiği plansızlığı, rahatlığı ve anda<br />

Akalmayı da özlediğimizi fark ediyoruz...<br />

<strong>ELLE</strong> 73


ROMANTİK<br />

DÜŞLER<br />

HOLLANDA THORN<br />

KASABASINDA BULUNAN<br />

VILLE BLANCHE’DA<br />

ROMANTIZM YENIDEN<br />

HAYAT BULUYOR. TARIHI<br />

DOKUNUN FONUNDA,<br />

BELIRGIN OMUZLAR, PUF<br />

KOLLAR, SATEN ELBISELER VE<br />

DANTEL DETAYLAR ZARIF BIR<br />

DURUŞ SERGILIYOR.<br />

FOTOĞRAFLAR: BARRIE HULLEGIE<br />

STYLING: LISA ANNE STUIJFZAND<br />

Kareli üst, REJINA PYO,<br />

İpek etek, NANUSHKA,<br />

Ayakkabı, MIU MIU,<br />

Küpe, JANE KONIG<br />

74 <strong>ELLE</strong>


Ceket, Organze üst, ikisi de ACNE<br />

STUDIOS, Küpe, TIFFANY & CO.<br />

<strong>ELLE</strong> 75


76 <strong>ELLE</strong><br />

Kabarık kollu üst, Pantolon,<br />

ikisi de STELLA MCCARTNEY,<br />

Küpe, JANE KONIG


Kareli bluz, BAUM UND PFERDGARTEN, Yüksek bel<br />

pantolon, TOMMY HILFIGER, Deri ayakkabı, TIBI, Dantel<br />

çorap, KUNERT<br />

<strong>ELLE</strong> 77


78 <strong>ELLE</strong>


Kareli ceket, WOOLRICH, Dantel bluz, GUESS,<br />

Deri etek, MARC CAIN, Deri sandalet, REJINA<br />

PYO, Küpe, JANE KONIG<br />

<strong>ELLE</strong> 79


80 <strong>ELLE</strong><br />

Fiyonklu bluz, LIU JO,<br />

Tuval üst, MIU MIU,<br />

Pantolon, H&M STUDIO,<br />

Hasır şapka, DEMURE<br />

AMSTERDAM


Uzun ipek elbise, TIBI,<br />

Küpe, TIFFANY & CO.<br />

<strong>ELLE</strong> 81


82 <strong>ELLE</strong><br />

Dantel detaylı üst, CHANEL, İnci kolye, DIOR


Elbise VICTORIA BECKHAM, Çizme, LOEWE, Küpe, TIFFANY & CO.<br />

Model: Gilone @Max Models<br />

Saç: Daan Kneppers/ Biolage R.A.W ürünleriyle, @NCL Representation<br />

Makyaj: Sandra Govers/ Ellis Faas Cosmetics ürünleriyle, @Angelique<br />

Hoorn Management<br />

Huis Broeckmeulen ve Fletcher Hotel, La Ville Blanche’a teşekkkür ederiz.<br />

<strong>ELLE</strong> 83


<strong>ELLE</strong>GÜZELLİK<br />

FOTOĞRAFLAR: IMAXTREE.COM<br />

AIGNER<br />

84 <strong>ELLE</strong>


İŞ BAŞA DÜŞTÜ<br />

ÇOK UZUN SÜREDIR EVDEYIZ VE KONU GÜZELLIK OLUNCA BAZI<br />

IHTIYAÇLARIMIZA ÇÖZÜM ARAMAMIZ KAÇINILMAZ OLDU. İŞ BAŞA<br />

DÜŞTÜYSE EVDE YAPABILECEĞIMIZ KURTARICI VE ÇOK DAHA IYI<br />

HISSEDETMEMİZİ DE SAĞLAYAN GÜZELLIK ÖNERILERINE BAKALIM.<br />

YAZI: NILAY YALÇINKAYA<br />

Sizin<br />

dibiniz<br />

kaç cm?<br />

Boyalı saçların büyük sınav verdiği<br />

bu süreçte dipten büyük bir hızla<br />

1 2<br />

çıkan “gerçekler”en zorlayıcı<br />

unsurlardan biri oldu. Özellikle<br />

de platin ve kızıl renklerde dipten<br />

büyümeye başlayıp da iki ayın<br />

sonuna doğru artık bir karışa<br />

uzanmış koyu saçlar, durumunun<br />

ciddiyetini her aynaya baktığımızda<br />

hatırlatır oldu. Neyse ki evde<br />

de çareler tükenmez. Bunun için<br />

kuaförünüzle görüşüp boya rengi<br />

önerisi alarak kendi boyanızı<br />

yapabilirsiniz. Kuaförler açıldı ama<br />

“ben henüz gitmeye hazır değilim<br />

ve bu işin de üstesinden gelirim”<br />

diyorsanız birçok kuaför salonunun<br />

kişiye özel hazır karışım servisi<br />

sunduğu aklınızda olsun. Ben boya<br />

isine hiç girmeyim diyorsanız da<br />

Zoom toplantılarında kurtarıcınız<br />

saç maskaraları ya da geçici saç<br />

spreyleri olur.<br />

The One Illu Skin likit<br />

Magic Retouch saç<br />

aydınlatıcı, a84, ORIFLAME<br />

maskarası, a42,99<br />

L’OREAL PARIS<br />

Sun Beam likit aydınlatıcı,<br />

a315, BENEFIT<br />

Highlighter’ların<br />

gücü adına!<br />

Küçük bir ışıltının yüzünüzde yaratacağı pozitif değişime<br />

inanamayacaksınız. Güneşin parlaklığını teninize yansıtacak ve ışıl<br />

ışıl bir görünüm veren bu harika ürünün bir mercimek tanesi kadar<br />

miktarı yeterli. Sabah yüzünüzü yıkadıktan sonra avcunuzun içine<br />

nemlendiricinizi alın ve içine likit yapıda bir aydınlatıcıdan bir<br />

damla ekleyin. Karıştırıp tüm yüzünüze ve hatta dekolte bölgenize<br />

sürün. Anında parlak ve enerjik bir görünüme sahip olacaksınız.<br />

<strong>ELLE</strong> 85


<strong>ELLE</strong>GÜZELLİK<br />

3Deterjan ve dezenfektan kullanımından kuruyan<br />

ve çatlayan elleriniz için ekstra bakım şart. Bunun<br />

için her yıkama sonrası el kremi sürmeyi alışkanlık<br />

haline getirin ve gün içinde mutlaka bunu yineleyin.<br />

Sertleşen tırnak etlerine çözüm olarak besleyici<br />

özelliği de olan pratik el maskelerinden destek<br />

alin. Tırnak etleriniz yeterince yumuşadıktan sonra<br />

tırnak eti makasıyla çok derin olmamak kaydıyla<br />

sert ve kuru etleri temizleyebilirsiniz. Bunu banyo<br />

sonrası yapmak da iyi fikir. Sonrasında tırnak<br />

etlerinizi rahatlatmak ve yumuşatmak için yoğun<br />

yapıda bir el kremi ya da tırnak eti bakim yağlarını<br />

kullanabilirsiniz. Finalde renkli ojelerle enerjinizi<br />

yükseltebilirsiniz. Denemek isterseniz Instagram’da<br />

çok tatlı ve yaratıcı nail art uygulamaları da var.<br />

Neden olmasın?<br />

Evde manikür<br />

Kütikül Bakım<br />

jeli, a39,90,<br />

SEPHORA<br />

Erguvanlı<br />

besleyici el<br />

kremi, a34,90,<br />

ATELIER REBUL<br />

El maskesi,<br />

a29,90,<br />

NEUTROGENA<br />

Gül özlü<br />

bakım<br />

kremi, a59,<br />

GULSHA<br />

86 <strong>ELLE</strong>


4 5<br />

Pembe iyi gelir<br />

Sabah uyandığınızda modunuzun<br />

düşük ve enerjinizin olmadığı günler<br />

oluyordur elbet. Bunun için güne<br />

YouTube’da bulabileceğiniz 10-15<br />

dakikalık meditasyon videolarıyla<br />

başlayabilir veya olumlamalarla<br />

kendinizi motive edebilirsiniz. Ama<br />

en kısa yol; pembe allık. Bunun<br />

kesinlikle mutlulukla bir ilgisi var.<br />

Uyandıktan sonra yatakta biraz<br />

gerinin, kalkıp yüzünüzü yıkayın.<br />

Ardından nemlendiricinizi sürün<br />

ve elmacık kemiklerinizin üzerine<br />

pembe allık kondurun. Ve aynaya<br />

bakıp biraz da gülümseyin. Böyle<br />

Cheek Heat<br />

gününüzün çok daha güzel ve enerjik<br />

likit allık,<br />

geçeceğini iddia ediyoruz.<br />

a59,95,<br />

MAYBELLINE<br />

AIGNER<br />

GIVENCHY<br />

Maskenizi<br />

nasıl<br />

alırdınız?<br />

Artık maske kullanımının önemini<br />

bilmeyen kalmadı. Ama burada<br />

esas soru doğru olanı bulmak. Bir<br />

yanda medikal maskeler, diğer<br />

yandan evde yapılanlar. Buna<br />

ilaveten, moda devlerinin logolu ve<br />

özel tasarım modelleri ... Bu kadarı<br />

kafa karışıklığına neden oluyor.<br />

Hangi maske konusunun sokağa<br />

çıkmaya başladığımız bu dönemde<br />

daha çok önem kazanacağını (hatta<br />

kimin maskesi daha güzel diye tatlı<br />

bir yarışa neden olacağını) tahmin<br />

etmek zor değil. Siz en iyisi hala<br />

çok vaktimiz varken cilt ihtiyacınıza<br />

uygun bir bakım maskesi yapın ve<br />

kafanızı biraz da dağıtmak için<br />

koruyucu maske konusunu araştırın.<br />

(Bu konuda marifetli olanlar bir<br />

adım öne çıkabilir: Kendi maskeni<br />

yapmak herkesin harcı değil. Yaratıcı<br />

olanlar aramızda mı?) Son not: seçim<br />

yaparken en önemli fonksiyonunu<br />

hatırlayın, sağlığınızı korumak!<br />

<strong>ELLE</strong> 87


<strong>ELLE</strong>GÜZELLİK<br />

88 <strong>ELLE</strong>


MERHABA<br />

GÜNEŞ!<br />

GÜNEŞIN PSIKOLOJIMIZ VE RUHUMUZ<br />

ÜZERINDEKI POZITIF ETKILERINI KABUL<br />

EDIYORUZ AMA CILDIMIZ ÜZERINDEKI<br />

TAHRIBATLARINI DA GÖZ ARDI EDEMIYORUZ.<br />

KORUNMAK IÇIN YAPMAMIZ GEREKENLERI<br />

BIRLIKTE HATIRLAYALIM..<br />

YAZI: NILAY YALÇINKAYA<br />

Henüz yaz tatili planları yapamadık ama güneşi her<br />

gördüğümüzde değerlendirmek için en azından<br />

balkona, bahçeye ya da minik bir yürüyüşe çıkmak<br />

isteğimiz nüksediyor. Bizim bu masum tavrımız<br />

karşısında güneşin hiç de o kadar iyi niyetli olmadığını hatırlatarak<br />

konuya girelim.<br />

LEKE OLUŞUMUNUN ÖNÜNE GEÇİN<br />

Güneşin cilt üzerindeki en büyük olumsuz etkilerden biri<br />

lekeler. Bunun önüne geçmenin en etkili yoluysa tabii ki<br />

güneş ürünlerini düzenli olarak kullanmak. Sadece yaz aylarında<br />

veya tatildeyken değil, yıl boyunca. Pigmentasyon<br />

lekeleri ciltteki melanin miktarının artmasından ve eşit olmayan<br />

bir şekilde dağılmaya başlaması nedeniyle oluşuyor.<br />

FOTOĞRAFLAR: THIEMO SANDER<br />

GÜNEŞ KORUYUCU<br />

KULLANILMADIĞINDA<br />

NELER OLABİLİR?<br />

Öncelikle derinin açık kısımlarında güneş yanıkları meydana<br />

gelebilir. Bu da yanık sonrası ilerleyen günlerde deride<br />

kuruluğa, pullanmaya ve soyulmaya neden olabilir. Takip eden<br />

haftalarda erken deri yaşlanmasının ilk bulguları olan ince<br />

kırışıklar özellikle yüzde ve ellerde belirmeye baslar ya da var<br />

olanlarda artış görülebilir. Hatta ilerleyen dönemlerde deri<br />

kanserine yatkınlığa kadar yol açabilir.<br />

<strong>ELLE</strong> 89


<strong>ELLE</strong>GÜZELLİK<br />

Pigment lekelerinin ne büyük nedeniyse basta çok sevdiğimiz<br />

güneş. Bu pigment lekeleri hormonal dengesizlikler,<br />

doğum kontrol haplarının kullanımı, hamilelik sonucu da<br />

oluşabiliyor. Tabii bir de çiller var ki onlar da güneşle birlikte<br />

artıyor. Güneşten gelen ultraviyole ışınları, sadece 5 dakikalık<br />

bir sürede melanin üretimini tetikleyerek bu üretimin<br />

tam 36 saat boyunca devam etmesine neden oluyor. Ayrıca<br />

72 saat sonra yine ciltte artan bir pigmentasyon dalgası<br />

oluyor. Bunu engellemek ve lekelerden korunmak için başta<br />

güneş koruyucuları ve buna ek da leke karşıtı bakım ürünlerini<br />

düzenli olarak kullanmak önemli.<br />

GÜNEŞ CİLDİ YAŞLANDIRIYOR!<br />

Uzmanlar, güneş koruyucusu kullanmadan güneşe çıkmanın<br />

cilt kanserlerine kadar uzanan ciddi tahribatlara neden<br />

olabileceğini söylüyorlar. Özetle, yaz başlarken etkili bir koruyucu<br />

ürün seçmek şart. Bir detay daha: İyi bir güneş koruyucusu<br />

aynı zamanda anti-aging etkilere de sahip olmalı.<br />

Güneşin yaydığı zararlı UV ışınları, cilt yaşlanmasının da en<br />

büyük sorumlusu. Neyse ki yeni nesil güneş koruyucuları,<br />

yüksek koruma fonksiyonuna ilaveten onarıcı, yenileyici ve<br />

kırışık karşıtı özellikleriyle de kapsamlı bir koruma sunuyor.<br />

Réflexe Solaire<br />

50+ koruyucu<br />

krem, a65,90,<br />

AVENE<br />

Light Fluid High<br />

Protection SPF<br />

50 hafif dokulu<br />

yüz kremi, a130,<br />

NUXE<br />

Antiaging Fluid SPF<br />

50+, hassas ciltler<br />

için koruyucu, a354,<br />

MESOESTETIC<br />

Photo Reverse<br />

Tinted renkli güneş<br />

koruyucu, a399,<br />

ESTHEDERM<br />

Solaire Peau<br />

Parfaite SPF 50<br />

yaşlanma karşıtı<br />

güneş kremi,<br />

a109.90, YVES<br />

ROCHER<br />

Sunissime Lait<br />

Protecteur SPF 50<br />

yaşlanma karşıtı<br />

koruyucu, a369,<br />

LIERAC<br />

Beautifying<br />

Suncare Oil<br />

güneş koruyuculu<br />

yağ SPF 30,<br />

a210, CAUDALIE<br />

Skin Defence SPF<br />

50+ koruyucu<br />

losyon, a199,90,<br />

THE BODY SHOP<br />

Güneşten<br />

korunmanın<br />

önemini Prof. Dr.<br />

Reha Yavuzer’den<br />

dinleyelim:<br />

• Bulutlu ve kapalı bir havada dahi güneşten<br />

gelen ultraviyole (UV) ışınlarının % 90‘ı yer<br />

yüzüne ulaşmaya devam eder. Yani gölgede<br />

bulunmanız güneş hasarını engellemez.<br />

Dolayısıyla güneş koruyucu kullanımı çok<br />

önemli.<br />

• Deniz yüzeyi % 70-90 oranında yansıtması<br />

sebebi ile UV miktarını katlayarak arttırır. Öte<br />

yandan yansıma nedeni ile normalde direkt<br />

ışıktan korunan çene altı, üst dudak, boyun gibi<br />

alanlarda da güneş yanığı olabilir.<br />

• Deniz suyu ve terleme ile derinin<br />

üzerindeki güneş koruyucu etkisini kaybeder.<br />

Güneş koruyucular 3-4 saatte bir tekrar<br />

uygulanmalıdır.<br />

• Rüzgarlı havalarda veya su sporları<br />

yaparken o an cildimizin hasar gördüğünü<br />

fark edemeyebiliriz. Bu da UV altında kalma<br />

süresini uzatır. Özellikle su sporlarında<br />

suya dayanıklı güneş koruyucular veya UV<br />

geçirmeme özelliğine sahip ıslak kıyafetler<br />

tercih edilmeli.<br />

• Dudaklar, burun ve elmacık kemikleri üzeri ve<br />

açıkta ise kulak kepçeleri kalın tabaka halinde<br />

total sunblok ile korunmalıdır.<br />

• Koruyucu; deriye, açık kalan alanların<br />

tamamına gelecek şekilde, bolca ve dış ortama<br />

çıkmadan 20-30 dakika önce uygulanmalıdır.<br />

• UV açısından en yoğun saatler sabah 11<br />

ile öğleden sonra 15 arasındadır. Bu zaman<br />

diliminde direkt güneş ışığından kaçının.<br />

• Şiddetli rüzgar, ciltte rüzgar yanığı adı<br />

verilen ve deri kuruluğu ile karakterli başka<br />

bir duruma neden olabilir, yani kalan yüz ve<br />

boyun bölgelerine koruyucu dışında ekstra<br />

yoğun bir nemlendirici uygulamakta fayda var.<br />

90 <strong>ELLE</strong>


<strong>ELLE</strong> 91


<strong>ELLE</strong>NEFES<br />

HER ŞEYDEN UZAKTA,<br />

DENİZLE BAŞ BAŞA…<br />

PANDEMININ NEREDEYSE PAS GEÇTIĞI BU ADALARDA, YAŞANAN TÜM SIKINTILARI GERIDE<br />

BIRAKARAK BAKIR DOĞANIN KUCAĞINDA IYILEŞEBILIR VE HAYATA YENI BIR BAŞLANGIÇ<br />

YAPABILIRSINIZ. BU YAZ HERKES ROBINSON CRUSOE!<br />

YAZI: ŞEBNEM DENKTAŞ<br />

Six Senses<br />

FIJI<br />

Güney Pasifik’in<br />

doğal mücevheri<br />

Fiji’nin eşsiz<br />

Mololo adasının<br />

kumsallarında,<br />

sadece size ait<br />

havuzlu villanızda<br />

her şeyden uzakta<br />

dinlenmek…<br />

Oldukça yeni<br />

bir resort olan<br />

Six Senses Fiji,<br />

24 havuzlu villa<br />

ve iki ila beş<br />

odalı bir dizi<br />

özel rezidanstan<br />

oluşuyor. Dünyada<br />

sadece 5 bin birey<br />

kalan iguanaların<br />

bir kısmının<br />

burada yaşadığını<br />

söylersek ne denli<br />

bakir bir adada<br />

tatil yapacağınızı<br />

tahmin<br />

edebilirsiniz. Six<br />

Senses’a özgü<br />

holistik terapilerin<br />

sunulduğu spa ise<br />

cabası...<br />

92 <strong>ELLE</strong>


Lizard Island,<br />

BÜYÜK SET RESIFI<br />

Uzaklara, çok uzaklara doğru yola koyulmak isterseniz sizi Avustralya’nın UNESCO korumasındaki doğa harikası Büyük<br />

Set Resifi’ne davet etmek istiyoruz. Resifin el değmemiş ada oluşumlarından biri olan Lizard Island, bir süreliğine de olsa<br />

dünyada olan bitenlere dair tek kelime duyamayacağınız şekilde izole olabilmenize olanak tanıyacak. Adanın seçkin oteli<br />

Lizard Island Resort, ultra lüks villa ve süitleri ve çok çeşitli su sporları aktiviteleriyle sizi bekliyor.<br />

<strong>ELLE</strong> 93


<strong>ELLE</strong>NEFES<br />

Dolphin<br />

Island,<br />

FIJI<br />

Fiji’nin en büyük<br />

adası Viti Levu<br />

açıklarındaki<br />

Dolphin Island,<br />

sadece sekiz kişiyi<br />

ağırlayabilen<br />

bir özel ada...<br />

Geleneksel<br />

mimariye uygun<br />

şekilde tasarlanan<br />

bu Pasifik<br />

ada resort’u,<br />

aile ya da<br />

arkadaş grupları<br />

tarafından<br />

kiralanarak<br />

herkesten uzak bir<br />

tatil geçirilmesine<br />

olanak tanıyor.<br />

Dalış, su kayağı<br />

ya da balıkçılık<br />

gibi aktiviteler<br />

de sunan<br />

Dolphin Island,<br />

önümüzdeki<br />

dönemde özellikle<br />

kutlamalar için<br />

tercih edilen<br />

destinasyonlar<br />

arasında yer<br />

alacak.<br />

94 <strong>ELLE</strong>


Harbour Island,<br />

BAHAMALAR<br />

Bahamalar’da Hollywood ünlülerinin ilk tercihi diyebiliriz Harbour Island için.. Tropikal bir kaçış arayanları ağırlayan ada,<br />

pembe renkli kumsallarıyla tanınıyor. Oldukça küçük bu adayı golf arabasıyla turlamak yarım saat sürmüyor. The Ocean<br />

View Club, Harbour Island’ın tadını çıkarabileceğiniz en güzel otellerden biri. Eşsiz kokteylleri, otantik alışveriş adresleri ve<br />

günbatımında at binebileceğiniz sahilleriyle Harbour Island, rüya gibi bir tatil vaat ediyor.<br />

<strong>ELLE</strong> 95


<strong>ELLE</strong>NEFES<br />

Jumby Bay Island,<br />

ANTIGUA<br />

Karayipler’in en güzel adalarından biri olan Antigua’ya vardıktan sonra hemen sizi bekleyen lüks tekneye atlıyor ve sadece<br />

20 dakikada size özel bir ada olarak hizmet vermeye hazır Jumby Bay Island’a ulaşıyorsunuz. Palmiye ağaçlarının<br />

gölgesinde muhteşem plajlarla çevrili bu ada resort’u tenisten su kayağına kadar birçok farklı aktivite sunuyor. Kırk villa ve<br />

süitten oluşan Jumby Bay’de Karayip Denizi’nin manzaralarına doyamayacaksınız.<br />

96 <strong>ELLE</strong>


Fregate Island Private,<br />

SEYCH<strong>ELLE</strong>S<br />

Doğayı korumaya yönelik projeleriyle öne çıkan Fregate Island Private için Seyşeller’in mini Galapagos’u yorumları yapılıyor.<br />

Kristal sulara açılan kumsallarında yürürken koruma altına alınan dev kaplumbağalarla karşılaşabilir, nesli tehlike altındaki<br />

endemik kuş türlerinin seslerini dinleyerek güneşlenebilirsiniz. Yedi ayrı kumsala sahip, sadece 17 havuzlu villadan oluşan bu<br />

sıradışı resort, doğaya sığınmak için harika bir seçenek…<br />

<strong>ELLE</strong> 97


<strong>ELLE</strong>NEFES<br />

Eden Rock,<br />

ST BARTHS<br />

Lüks tatil deyince dünyanın en iyi 100 otelinden biri olarak karşımıza çıkıyor Eden Rock... St Barts adasında üç yıl önce<br />

yaşanan talihsiz İrma kasırgasında tamamen yıkılan otel, kapsamlı bir renovasyonun ardından tekrar açıldı. Eden Rock’da<br />

nereye baksanız bir ünlü görmeniz mümkün. Doğasının güzelliği bir yana, hizmet kalitesiyle de adından söz ettiren otel,<br />

sadece 37 villa ve süitten oluşuyor. Eden Rock’da muazzam bir sanat koleksiyonu ve benzersiz bir kütüphane olduğunu da<br />

belirtelim.<br />

98 <strong>ELLE</strong>


Cobblers Cove,<br />

BARBADOS<br />

Kolonyal İngiliz mimarisinden izler taşıyan Cobblers Cove, Barbados’un bir numaralı adresi. Adanın en güzel kumsallarından<br />

birinde yer alan otelin 40 süiti, geniş verandalarından eşsiz Barbados manzaraları sunuyor. Otelde tüm gün deniz ve<br />

güneşin tadını çıkarabilir; ya da concierge tarafından size özel organize edilen Barbados turlarıyla adayı keşfe çıkabilirsiniz.<br />

Deniz kaplumbağalarıyla yüzmeyi de ihmal etmeyin.<br />

<strong>ELLE</strong> 99


PRINT / ONLINE / TABLET / MOBILE<br />

elle.com.tr • instagram @ElleTurkiye • facebook @ElleTurkey • twitter @ElleTurkey<br />

YAYINCI<br />

DOĞAN BURDA DERGİ YAYINCILIK VE PAZARLAMA A.Ş.<br />

CEM M. BAŞAR<br />

İcra Kurulu Başkanı<br />

ZEYNEP ÜNER<br />

Yayın Direktörü (Sorumlu)<br />

NESLİHAN DENİZER SUZAN YURDACAN BÜLENT BILGIN<br />

Yönetici Moda Editörü Yazı İşleri Müdürü Görsel Yönetmen<br />

GÜLGÜN ÖZEK ASLI ASIL SELİN MİLOŞYAN SERLİ GAZER BOYACI AYKUN TAŞDÖNER<br />

Fotoğraf Editörü Moda Editörü Konular Editörü Moda Haberleri Editörü Konular Editörü<br />

Sayfa Tasarım EVGİN YAK<strong>UP</strong>OĞLU<br />

Katkıda Bulunanlar: SEDEN MESTAN, ŞEBNEM DENKTAŞ<br />

Etkinlik ve Proje Direktörü ALİ ERMAN İLERİ<br />

Marka Müdürü YEŞİM YAŞAR<br />

Kurumsal İletişim Müdürü FUNDA DEMİRCİ AYAN<br />

Ankara Temsilcisi ERDAL İPEKEŞEN Tel: 0312 207 00 71<br />

<strong>ELLE</strong> DİJİTAL<br />

DENİZ ÜNALDI YILDIRIM Yayın Yönetmeni<br />

DUYGU HAKSUN Web Editörü<br />

GÖKHUN SUNGURTEKİN Dijital Yayınlar Direktörü<br />

YÖNETİM<br />

Üretim Planlama Direktörü (Tüzel Kişi Temsilcisi) YAK<strong>UP</strong> KURTULMUŞ<br />

Satış ve Dağıtım Direktörü EGEMEN ERKOROL<br />

Finans Direktörü DİDEM KURUCU<br />

Dijital İçerik Direktörü EREN DEMİR<br />

REKLAM<br />

Grup Başkanı NISA ASLI ERTEN ÇOKÇA<br />

Reklam Grup Başkan Yardımcısı IŞIL BAYSAL TURAN, SEDA ERDOĞAN DAL<br />

Satış Müdürleri BERIL GÜROĞLU SÖZKESEN, HÜLYA HANKENDİ<br />

Teknik Müdür AYFER KAYGUN BUKA<br />

Tel: 0212 336 53 61 - 62<br />

Reklam Hedef Sayfalar Tel: 0212 336 53 70 Faks: 0212 336 53 91<br />

Reklam Rezervasyon Tel: 0212 336 53 00-57-59 Faks: 0212 336 53 92-93<br />

Ankara Reklam Satış Koordinatörü SEZINUR BALIKÇIOĞLU Tel: 0312 207 00 72 - 73<br />

Ankara Reklam Satış Müdürü BELIZ BALIBEY Tel: 0312 207 00 72 - 73<br />

Bölgeler Reklam Satış Müdürü DILEK ÜNLÜ Tel: 0212 336 53 72 Faks: 0212 336 53 91<br />

YÖNETİM YERİ<br />

Kuştepe Mah.Mecidiyeköy Yolu Caddesi No:12, Trump Towers, Kule:2, Kat: 21-22-23 34387, Şişli, İstanbul Tel: (0212) 410 32 00 Faks: (0212) 410 35 81<br />

Baskı: Bilnet Matbaacılık ve Yayıncılık A.Ş. Dudullu Organize San. Bölgesi 1.Cad. No:16 Ümraniye-İSTANBUL<br />

Tel: 0 216 444 44 03 Faks: 0 216 365 99 07-08 www.bilnet.net.tr, Sertifika No: 42716<br />

Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Yayın türü: Yerel, aylık üyesidir.<br />

DB Okur Hizmetleri Hattı Tel: (0212) 478 0 300 okurhizmetleri@doganburda.com<br />

DB Abone Hizmetleri Hattı Tel: (0212) 478 0 300 Fax: 0212 410 35 12 -13 abone@doganburda.com www.doganburda.com Hergün saat 09.00-2<strong>2.</strong>00 arasında hizmet verilmektedir.<br />

© 1998 <strong>ELLE</strong>, Doğan Burda Dergi Yayıncılık ve Pazarlama A.Ş. tarafından Hachette Filipacchi Presse’in (Fransa) lisansıyla ve Lagardere Active Group’a bağlı olarak, T.C. yasalarına uygun şekilde<br />

yayımlanmaktadır. <strong>ELLE</strong>’de yayımlanan yazı, fotoğraf, harita, illüstrasyon ve konuların her hakkı saklıdır. İzinsiz, kaynak gösterilerek dahi alıntı yapılamaz.<br />

<strong>ELLE</strong>® is used under license from the trademark owner, Hachette Filipacchi Presse, a subsidiary of Lagardère SCA<br />

The <strong>ELLE</strong> trademark and logo are owned in Canada by France-Canada Editions et Publications, Inc. and in the rest of the world by Hachette Filipacchi Presse (France), each LAGARDERE ACTIVE Group<br />

companies.<br />

<strong>ELLE</strong> is used under license from the trademark owners.<br />

CEO – Constance BENQUÉ CEO <strong>ELLE</strong> International Licenses - François CORUZZI SVP/International Director of <strong>ELLE</strong> - Valéria BESSOLO LLOPIZ<br />

SVP/Director of International Media Licenses & Syndication - Mickael BERRET<br />

<strong>ELLE</strong> Brand Management – Marketing Manager, Morgane ROHÉE - Editorial Manager, Trish NAGY TRAVIESO - Graphic Design Manager, Marine LE BRIS - Senior Digital Project Manager, Moda ZERE<br />

<strong>ELLE</strong> International Productions – Fashion Editor, Charlotte DEFFE / Beauty & Celebrity Editor, Virginie DOLATA<br />

<strong>ELLE</strong> Syndication – Deputy Syndication Team Manager, Marion MAGIS / Syndication Coordinator,<br />

Sophie DUARTE / Copyrights Manager – Séverine LAPORTE / Database Manager, Pascal IACONO<br />

www.ellearoundtheworld.com<br />

International Ad Sales House: LAGARDERE GLOBAL ADVERTISING<br />

SVP/International Advertising – Julian DANIEL jdaniel@lagarderenews.com

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!