Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
02/ Haziran 2020<br />
ALİNA BOZ<br />
FILTRESIZ, ÇABASIZ<br />
VE MUHTEŞEM<br />
YAZ OYUNLARI<br />
100 SAYFADA SEZONU EN GÜZEL YAŞATACAK HAYALLER,<br />
STIL ÖNERILERI, RÖPORTAJLAR
EDİTO<br />
NO<br />
BAD<br />
DAYS<br />
KOLAJ: GÜLGÜN ÖZEK<br />
Öyle zamanlardan geçiyoruz ki, sanırım her birimizi<br />
mutlu eden şeyler birbirinden çok farklı değil.<br />
Sağlıklı olmak, yakınlarımızın sağlıklı olması, güvende<br />
olmak, havanın güzel olması, güneşin batışını ya da<br />
doğuşunu yakalamak, dostlarımızla, ailemizle birlikte vakit<br />
geçirebilmek, birilerine yardım edebiliyor olmak gibi... Tam<br />
bu satırları yazarken tüm dünya George Floyd’un haksız bir<br />
şekilde polis tarafından öldürülmesinin ardından yas tutuyor,<br />
isyan ediyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde protestolar<br />
ve polisle yaşanan çatışma ciddi boyutlarda. Yüzyılın<br />
en zarar veren salgınlarından birini henüz atlatamamışken,<br />
şimdi George Floyd’un gözümüzün önünde öldürülmesinin<br />
üzüntüsünü yaşıyoruz. Sanırım bu sebeple, hayattan beklentimiz,<br />
bizi mutlu eden şeyler çok farklı. Hele bir de yaz<br />
gelince, Akdeniz ruhumuz mutlu olacak, kıpırdanacak, kutlayacak<br />
şeyi ille buluyor. İkinci pop-up dergimizi kendimizi<br />
ve sizi eğlendirecek, umut verecek, elbette modadan ve sezondan<br />
haberdar edecek, duygusal içeriklerle donattık. Bu<br />
arada, her konu içinde bulunduğumuz durumun ruh haliyle<br />
hazırlandığı için bir yandan “yeni normal” ile ilgili araştırmalarımız<br />
ve tespitlerimiz devam ediyor.<br />
Kapaktan başlıyorum. Netflix dizisi Aşk 101’le popülerliği<br />
daha da artan Alina Boz. Ben onunla bu çekimde tanıştım.<br />
Donanımlı, ayağı yere basan, hiçbir celebrity talebinde<br />
bulunmayan, modern ve pırıl pırıl bir genç kadın. Çekimimiz<br />
yine ayrı bir maceraydı. Sokağa çıkma yasağının bittiği<br />
ilk gün. İnsan öyle kolay açılamıyor ki… Mücbir Sebepler’de<br />
de dendiği gibi “eski normali yeni normal gibi kakalayamazsınız”<br />
dedik ve yine 3.5 kişilik bir çekime imza attık. Alina<br />
Boz, fotoğrafçı Onur Dağ, ben ve styling için aramıza FaceTime’dan<br />
katılan Oğuz Erel. Dedim ya duygusalız diye;<br />
moda çekimlerinin en duygusal, en doğal olduğu 90’larıdan<br />
ilham aldık bu kez. Alina’ya da bize de, zamansız, huzurlu,<br />
iç açan kareler ve bir anı kalsın istedik. Yıllardır moodboard’lardan<br />
eksik olmayan 90’lardaki Mario Sorrenti, Bruce<br />
Weber, Herb Ritts kareleri bize ışık tuttu. Ayrıca Kilyos<br />
plajları benden sorulduğu için hava kararmadan arkamıza<br />
dolunayı almasını, doğru gözlem kulesine tırmanmasını da,<br />
elle.com.tr • instagram @ElleTurkiye • facebook @ElleTurkey • twitter @ElleTurkey
E<br />
E ❤<br />
L<br />
L<br />
E<br />
L<br />
L<br />
E<br />
E ❤<br />
E<br />
L<br />
L<br />
E<br />
❤<br />
LOKAL<br />
TASARIMCILARIMIZ<br />
SIZI SEVIYOR<br />
DESTEKLIYORUZ<br />
E<br />
L<br />
L<br />
E ❤<br />
E ❤<br />
L<br />
L<br />
E<br />
L<br />
E ❤<br />
L<br />
L<br />
E<br />
E ❤<br />
L<br />
FOTOĞRAF: ONUR DAĞ<br />
Görsel yönetmenimiz Bülent’in layout’tan çıkarmama<br />
dayanamadığı Alina Boz’un bu karesi, edito’da huzurlarınızda.<br />
açıkçası bildik :) Sayfa 58.<br />
Bu süreçte çekim yapmak bana birleştirici, yaratıcı, her<br />
şarta ayak uydurabilen işimi ne kadar sevdiğimi hatırlattığı<br />
için bir an önce medeni şartlarda gerçek prodüksiyonlarımıza<br />
da kavuşmayı diledim.<br />
Dedim ya bu sayıda eğlendik diye; en sevdiğim konuyla<br />
başlayım: <strong>ELLE</strong> editörlerinin hasretle beklediği tatil hayallerini<br />
anlattığı “Çıkamadığımız Tatiller Rehberi”. Önce en<br />
çok gitmek istediğimiz yerleri anlattık, sonra oraya uygun<br />
ürünleri size gösterdik. Ama esas “nereye, kiminle gitmek<br />
isterdiniz?” sorusuna dikkatinizi çekerim çünkü fotoğraf<br />
editörümüz Gülgün Özek “taleplerimizi” kolajlarla gerçek<br />
kıldı. Mesela ben Utah’a Bradley Cooper, Brad Pitt, Susan<br />
Sarandon ve Geena Davis’le gitmiş bulundum. Sonuçta hayaller<br />
vardır ve neden size de ilham olmasınlar ki! Sayfa 18.<br />
Bir diğer göz ziyafeti konu sürekli eski seyahatlerimizden<br />
TBT yaptığımız bugünlerde geçmişin en ilham veren<br />
ikonik tatil karelerini derledik. Beatles üyelerinin havuz<br />
keyfinden Charlotte Rampling’in köprü pozuna müthiş görüntüler<br />
var. Sayfa 46.<br />
Gelelim pandemi sonucu aldığımız ilk derslerden birine.<br />
Hepimizin birbirine her zamankinden çok ihtiyacımız<br />
olduğu bugünlerde Türk modası da güçlerini birleştirecek.<br />
Bu bağlamda Temmuz/Ağustos sayısından itibaren bizim<br />
de ciddi projelerimizi ve desteklerimizi göreceksiniz. Ama<br />
pop-up dergilerimizde de size her zamankinden daha fazla<br />
Türk yetenek göstereceğiz. Bu anlamda küçük moda tasarımcıları<br />
ile ilgili bir duyuru sayfamız var ve bir de şahane<br />
çanta konusu yaptık. Türkiye çıkışlı, birçoğu global başarı<br />
kazanan ve daha da kazanacağına emin olduğumuz markaları<br />
ve ikonik parçalarını tanıttık. Sayfa 6.<br />
1 Haziran itibariyle yeni bir düzenin ilk safhasını yaşamaya<br />
başladık. Peki gündelik hayatımızın değişen kodları<br />
ne olacak? Aykun Taşdöner’in geçen sayıda başlattığı “Ya<br />
Sonra” araştırma dizisinin <strong>2.</strong> bölümünü okumanızı öneririm.<br />
İletişimci Levent Erden’den İstanbul’da “ofis” alışkanlıklarını<br />
değiştiren ilk girişimlerden olan Kolektif House’un<br />
sahibine, iklim aktivisti Melike Akkuş’tan Lucca ve Cantinery’nin<br />
sahibi Cem Mirap ve d.ream grubunun CEO’su<br />
Umut Özkanca’ya, turizmcilerden sağlık sektörüne birçok<br />
otoriteden görüşleri bir arada okumanız için bir fırsat…<br />
Sayfa 24.<br />
Bu arada! Moda ve trendleri atladık sanmayın, demirbaşlarımız<br />
pop-up dergimizin en başı ve sonunda. Yazın öne<br />
çıkan ayakkabı ve çantalarını; yanı sıra romantik yaz koleksiyonlarını<br />
bulabilirsiniz. Sayfa 10 ve 74.<br />
Ufak ufak uçuşların başladığını öğrendiğimize göre,<br />
biraz tatil önerisi de yapalım dedik ve pandemiyi es geçen<br />
adalarda inanılmaz oteller ve mekanlar bulduk. Tatil programınızı<br />
Şebnem Denktaş’ın yazısını okuduktan sonra yapın.<br />
Sayfa 9<strong>2.</strong><br />
Bir dahaki edito’mu palmiyeler altından yazmayı umut<br />
ediyorum. O zamana kadar sağlıklı, bol hayal kurmalı ve<br />
yüksek moralli günler diliyorum.<br />
ZEYNEP ÜNER
<strong>ELLE</strong>TREND<br />
FOTOĞRAF: GETTY IMAGES TÜRKİYE<br />
4 <strong>ELLE</strong>
E<br />
ŞİMDİ<br />
LOKAL<br />
ZAMANI<br />
ALTERNATİF ÜRETİM MOD<strong>ELLE</strong>RİNDEKİ ARAYIŞLAR, YAŞADIĞIMIZ TOPRAKLARDAKİ ZANAATİ<br />
YAŞATMAK İÇİN ATILACAK ADIMLAR. KONU ALIŞVERİŞ OLUNCA TÜM TRENDLER LOKAL<br />
OLANIN YÜKSELİŞE GEÇECEĞİNİ GÖSTERİYOR. <strong>ELLE</strong> TÜRKİYE OLARAK MARKALAŞMA<br />
YOLUNDA GİDEN YERLİ MODA TASARIMCILARINI VE KÜÇÜK MODA MARKALARINI<br />
DESTEKLİYORUZ.<br />
YAZI: AYKUN TAŞDÖNER<br />
E ❤<br />
L<br />
L<br />
E<br />
L<br />
L<br />
E<br />
E ❤<br />
E ❤<br />
E<br />
L<br />
L<br />
E<br />
❤<br />
LOKAL<br />
TASARIMCILARIMIZ<br />
SIZI SEVIYOR<br />
DESTEKLIYORUZ<br />
L<br />
L<br />
E<br />
E ❤<br />
E<br />
L<br />
L<br />
L<br />
L<br />
E<br />
E ❤<br />
E ❤<br />
L<br />
L<br />
Şu anda dijital ortamda sayfalarını çevirdiğiniz <strong>ELLE</strong><br />
Pop Up küçük üreticileri, lokal tasarımcıları ve Türkiyeli<br />
tasarımcıları desteklemek adına bir seri başlatıyor.<br />
Genç ve özgün Türkiyeli tasarımcılar yerel motifleri,<br />
kendi özgün kimlikleriyle birleştirerek yollarında emin<br />
adımlarla ilerlerken birçoğunun şanı çoktan Atlantik’in öte<br />
yakasına doğru ilerlemeye de başladı. Aralarında sürdürülebilir<br />
adımlar atanlar da var, Anadolu’da yaşayan kadınların<br />
el emeğini değerlendirerek işgücü yaratanlar da. <strong>ELLE</strong><br />
Türkiye olarak her yeni sayıda yerel markaların ürünlerinden<br />
alışveriş sepetleri oluşturacağız, röportajlar yapacağız.<br />
LOKAL ALIŞVERİŞ, SÜRDÜRÜLEBİLİR ADIM<br />
Tedarik zincirinden üretime kadar, hatta online ya da offline<br />
satış kanallarına ulaşana kadar birçok markanın lokal<br />
olması sadece yerel ekonomiye katkı değil aynı zamanda<br />
sürdürülebilirlik ve karbon salınımı azaltmak konusunda<br />
fayda da sağlıyor.<br />
WGSN (dünya çapında bir online araştırma ve trend<br />
analizi firması) tarafından paylaşılan trend raporuna göre<br />
2021 ve sonrasında küçük komüniteler ve lokalizm hareketi<br />
daha sık karşımıza çıkacak. American Express tarafından<br />
yapılan bir araştırma küçük işletmelerde harcanan her bir<br />
dolar içindeki 67 cent’in lokal komünite içinde kaldığını<br />
gösteriyor. Yine WGSN’in raporuna göre, yapılan tüketici<br />
röportajlarında verilen yanıtlar da şu yönde: “Küçük işletmelerde<br />
ödediğiniz ücretin nereye gittiğini biliyorsunuz ve<br />
süreç daha şeffaf.”<br />
SOSYAL MEDYA DESTEĞİ<br />
Markaların kişiye özel yaptıkları iletişim çalışmaları, özellikle<br />
Z jenerasyonun gözünden kaçmıyor. Bunu da bugünlerde<br />
en iyi lokal ve küçük markalar başarıyor. Tüketici<br />
böylece markayla bir bağ kuruyor ve alışveriş alışkanlığını<br />
bu yönde değiştiriyor. Instagram da geçtiğimiz haftalarda<br />
bu konuda bir girişime imza attı. Instagram’ın moda işbirliklerinden<br />
sorumlu direktörü Eva Chen; “Platform her<br />
zaman insanların hayatlarına dokunmayı ve toplulukları<br />
bir araya getirmeyi amaçlamıştır” diyor bir röportajında.<br />
“Ama görevi bugünlerde her zamankinden biraz daha yüce.<br />
İnsanlara, küçük kuruluşlara yardım etmeyi de hedefliyor.’’<br />
Facebook ve Instagram’ın en yeni özelliklerinden biri<br />
kilometre sınırlaması getirerek alışveriş sırasında size en<br />
yakın ve yerel markaları öne çıkarması. #SupportSmallBusines<br />
etiketiyle de bu markalara destek oluyor. Facebook<br />
ileriki günlerde faaliyet gösterdiği 30’dan fazla ülkede küçük<br />
işletmelere yardım etmek amacıyla 100 milyon dolarlık<br />
bir fonu açacak.<br />
<strong>ELLE</strong> 5
<strong>ELLE</strong>TREND<br />
LOKAL İKONLAR<br />
RADARIMIZDA BU KEZ “BIZIM” MARKALAR VAR. İSTANBUL BAŞTA OLMAK ÜZERE TÜRKİYE<br />
ÇIKIŞLI BU 11 MARKA KONU ÇANTA OLUNCA EL İŞÇİLİĞİNE VURGU YAPARAK SERİ<br />
ÜRETİME KARŞI OLDUKLARININ ALTINI ÇİZİYORLAR.<br />
HAZIRLAYAN: NESLİHAN DENİZER YAZI: AYKUN TAŞDÖNER<br />
324 NEW YORK<br />
Marka New York ve İstanbul arasında bir köprü. Ancak en<br />
büyük özelliği anne-kız ikili Bike ve Arzun Bayer tarafından<br />
kurulmuş olması. Tüm çantalar, 324 New York’un İstanbul<br />
atölyesinde, Türk derileri ve kumaşları kullanılarak,<br />
tamamen elde üretiliyor. Çantaların metal aksesuarları,<br />
markaya özel olarak tasarlanıp, hazırlanıyor. @324ny<br />
SEEN PIECES<br />
2017 yılında kurulan marka başta sadece vintage<br />
aksesuarlar satıyordu. Ardından geçmişten ilham alan<br />
kemerler de tasarlamaya ve üretmeye koyuldular. 2019<br />
yaz sezonundan itibaren çantalar da Seen Pieces<br />
koleksiyonunda karşımıza çıkmaya başladı. @seenpieces<br />
NATURAE SACRA<br />
Gizem Pirinççiler ve Kerem Erhan tarafından kurulan<br />
marka ismini Latince’de gizemli ve ruhani anlamına gelen<br />
Naturae Sacra’dan alıyor. Çantaların kulpları reçineden.<br />
Bu da her birinin farklı bir tasarıma sahip olduğu<br />
anlamına geliyor. Marka böylece karşı olduğu seri üretime<br />
yanıtını bu şekilde vermiş oluyor. @naturaesacra<br />
6 <strong>ELLE</strong>
ROE<br />
Merve ve Beyza Karaca imzalı<br />
marka Roe’nin çıkış noktası<br />
kendilerini stilleri vasıtasıyla<br />
anlatmak isteyenler. Bu çantalarda<br />
canlı dokuları tamamlayan feminen<br />
siluetler. Roe’nın vurguladığı,<br />
kadınların zamansız stilinin<br />
çağdaş dünyayla birleşimi.<br />
@roeofficial_<br />
MAEYJA<br />
2019 yılında Canan Delettre tarafından<br />
kurulan markanın tasarım dili sade ve sakinlik<br />
üzerine kurulu. İlhamı ise tasarım, mimari,<br />
sanat ve müziğin zarif noktaları. Çantaların<br />
tümü İstanbullu zanaat ustaları tarafından elde<br />
üretiliyor. @maeyja_official<br />
MEHRY MU<br />
Bu çantalar tasarımcısı Güneş Mutlu Mavituncalılar’ın<br />
bir gün İstanbul Kapalıçarşı’nın gizli sokaklarında<br />
gezerken gördüğü hepsi birbirinden güzel ikat<br />
kumaşlarına olan tutkusundan doğdu. Fas’tan İstanbul’a<br />
kadar uzanan çiniler, kümbetler, saraylar, halılar ve<br />
mücevherler Mehry Mu’nun egzotik dünyasının daimi<br />
ilham kaynağı. @mehrymu<br />
<strong>ELLE</strong> 7
<strong>ELLE</strong>TREND<br />
MANU ATELIER<br />
Küresel bir marka olma yolunda emin adımlarla ilerleyen,<br />
Şubat 2014’te Beste ve Merve Manastır’ın babalarının<br />
zanaatlar geçmişlerine vurgu yapmak amacıyla kurdukları<br />
MANU Atelier el yapımı deri çantalarıyla tanınıyor.<br />
Çocukluklarında babaların kullandığı deri parçaların<br />
fazlalıklarından ürettikleri minyatür çantalarla tasarımcılığa<br />
adım atan iki kardeş işe bu yüzden “Aslında markamızın<br />
fikri biz küçükken ortaya çıktı ancak 2014’te kuruldu”<br />
şeklinde anlatıyorlar. MANU Atelier’nin ilham kaynakları<br />
arasında, babalarının mesleğe başladığı yer olan Beyoğlu<br />
da yer alıyor. @manu_atelier<br />
BERA DESIGN<br />
Kültürel miras Bera’nın çıkış noktası. Türkiye’nin çok kültürlü<br />
coğrafyasından ve sunduğu zenginliklerden besleniyor ve<br />
sanat ile tarihi modada birleştiriyor. Girişimci üç yakın arkadaş<br />
olan Büşra Sezgin, Özge Ergül ve Beyza Yaşar’ın güçlerini<br />
birleştirerek kurdukları marka yine yerelliğe ve el işçiliğine vurgu<br />
yapıyor. @beradesignofficial<br />
8 <strong>ELLE</strong>
SERENA UZİYEL<br />
Serena Uziyel kendisiyle aynı adı taşıyan markası<br />
için “Unutulmuş zanaatkarlığı modernlik unsurlarıyla<br />
birleştirip, yeniden canlandırma arzusundan doğdu”<br />
yorumunu yapıyor. Uziyel, New York’ta Parsons Tasarım<br />
Okulu mezunu. Eğitimi sırasında Moschino, Calvin Klein<br />
ve Donna Karan gibi lüks markalarda ve kendi çanta<br />
ve ayakkabı koleksiyonunu yaratmadan önce Zara<br />
International’da çalıştı. Çantaların alametifarikası ise<br />
geleneklere getirilen çağdaş bakış açısı. @serenauziyel<br />
LOVE CAN BAG<br />
Love Can Bag, Bodrum’da doğan bir<br />
marka. Doğal olarak, Ege ve Akdeniz<br />
dokularını taşıyor. Yaratıcısı Nihan<br />
Gider de ilham aldığı Bodrum’da<br />
yaşıyor. Bu yüzden tasarlarken her köşe<br />
başında açan begonvillerden, beldenin<br />
olmazsa olmaz çivit mavisinden,<br />
kum bejinden ve zeytin ağaçlarının<br />
doğallığından ve tabii ki Bodrum<br />
Kalesi’nden etkileniyor. @lovecanbag<br />
BAÂ<br />
Sürdürülebilir yaklaşımı odağına alan<br />
BAÂ, Nisan 2016 yılında İstanbul’da kuruldu.<br />
Yaşadığımız dünyaya karşı sorumlu olduğunu<br />
düşünen marka sezon kavramını ortadan<br />
kaldırarak zamansız parçalar üretiyor. Her<br />
fırsatta matbaaya gönderme yapan BAÂ<br />
çantalarının isimleri kadın yazarlardan<br />
esinlenerek konuluyor. @baaofficial_<br />
<strong>ELLE</strong> 9
<strong>ELLE</strong>TREND<br />
MONOKROM TAVIR<br />
SEZONUN EN IDDIALI DOKUNUŞU MINIMAL DURUŞLARIYLA AYAKKABILARA AIT. ABARTIDAN UZAK<br />
SADE FORMLARIYLA RADARIMIZDALAR.<br />
HAZIRLAYAN: NESLİHAN DENİZER<br />
GUCCI<br />
BOTTEGA VENETA<br />
Bantlı sandalet, a399, TWIST<br />
Deri stiletto, 518 £, BALENCIAGA/<br />
MATCHESFASHION.COM<br />
Düğüm detaylı sandalet, a259, IPEKYOL<br />
FOTOĞRAFLAR: GETTY IMAGES TÜRKİYE, NET-A-PORTER.COM, MATCHESFASHION.COM VE MARKALARA AİT<br />
10 <strong>ELLE</strong>
Renk skalasında siyah ve beyaz en güvenilir ikili<br />
Deri sandalet, a429, DESA<br />
GIVENCHY<br />
Parmak arası sandalet, a149, H&M<br />
SADE SILUETLER<br />
İnce bantlı sandalet, a399, IPEKYOL<br />
Kare burunlu sandalet, a499, HOTİÇ<br />
Toka detaylı sandalet, 253 £, BIRKENSTOCK 1774/<br />
MATCHESFASHION.COM<br />
Deri cut-out detaylı sandalet, a1889, LES BENJAMINS<br />
Monokrom sandalet, a299,99, MANGO<br />
Düz deri sandalet, 634 £, THE ROW/<br />
MATCHESFASHION.COM<br />
<strong>ELLE</strong> 11
<strong>ELLE</strong>TREND<br />
DEĞERLI METALLER<br />
METALIN YAYDIĞI IŞILTI SADECE GECEYI ANIMSATMASIN. BU ÇANTALARDAN HERHANGI BIRI<br />
GÜN BOYU STILINIZI TAMAMLAYABILIR. FARKLI BOYUTLARLA IDDIANIZI ORTAYA KOYUN.<br />
HAZIRLAYAN: NESLİHAN DENİZER<br />
BALENCIAGA<br />
Çanta, a299, HOTİÇ<br />
Bucket çanta, a747, DESA<br />
Payetli gold çanta, 664 £,<br />
PACO RABANNE/<br />
MATCHESFASHION.COM<br />
FOTOĞRAFLAR: GETTY IMAGES TÜRKİYE, NET-A-PORTER.COM, MATCHESFASHION.COM VE MARKALARA AİT<br />
12 <strong>ELLE</strong>
Farklı bir ışıltı. Altın ve gümüş sezonun iki favorisi.<br />
CHANEL<br />
Çanta, a359, TWIST<br />
Metalik çanta, a2195, FURLA<br />
Zincir detaylı çanta, 1233 £,<br />
CHRISTIAN LOUBOUTIN/<br />
MATCHESFASHION.COM<br />
Metalik clutch, 1480 £, BOTTEGA<br />
VENETA/<br />
MATCHESFASHION.COM<br />
BALMAIN<br />
Kutu clutch, a4795, ROCIO- VAKKO<br />
Logo detaylı çanta, 1480 £,<br />
VALENTINO/<br />
MATCHESFASHION.COM<br />
Metalik puffer çanta, a1279,<br />
MAX&C0.<br />
Metalik işlemeli çanta, 293 £,<br />
SOPHIA WEBSTER/<br />
MATCHESFASHION.COM<br />
<strong>ELLE</strong> 13
<strong>ELLE</strong>TREND<br />
ARZU NESNELERİ<br />
STILIMIZIN VAZGEÇILMEZ TAMAMLAYICILARINDAN OLAN AKSESUARLAR YAZ VE DENIZ<br />
MEVSIMIYLE BIRLIKTE DAHA ÇOK DIKKAT ÇEKMEYE BAŞLIYOR. DIOR’UN ULTRA-MATTE<br />
KOLEKSIYONUNDAKI IKONIKLEŞEN ÇANTA, KEMER VE GÖZLÜKLER YEPYENI VERSIYONLARIYLA<br />
GARDIROBUMUZA GIRMEYI BEKLIYOR.<br />
HAZIRLAYAN: SELİN MİLOŞYAN<br />
Her stile adapte olabilme özelliklerinin yanı sıra<br />
günceli yakalama potansiyelleriyle de öne çıkan<br />
Dior’un sembolleri çanta, kemer ve güneş gözlükleri,<br />
bu sezon ultra mat bitişli versiyonlarıyla yeniden<br />
gündemde. Lady Diana’ya ithaf edilen ve son yıllarda<br />
dünyadan farklı sanatçıların elinde bir sanat eseri gibi yaratılan<br />
Lady Dior çanta bu seride başrolün sahibi. Onu, binicilikten<br />
ilham alan, 1999’da doğan ve 2018 yılında Marie<br />
Grazia Chiuri’nin tekrar moda severlerle tanıştırdığı Saddle<br />
Bag takip ediyor. 2015 yılından beri Dior koleksiyonlarında<br />
yer alan Diorama ve geçtiğimiz yıl radarımıza giren 30<br />
Montaigne çantalarsa, grafik ve sofistike duruşlarıyla zamansızlar<br />
arasındaki yerlerini aldıklarını, bu seriye dahil<br />
olarak ispatlıyorlar.<br />
İlk olarak sonbahar-kış 2018 sezonu için beğeniye sunulan<br />
Ultra-Matte koleksiyonunda tüm aksesuarların yalnızca<br />
siyah ve nude renkleri mevcutken, ilkbahar-yaz 2020<br />
sezonu için çalışılan seride özellikle çanta ve cüzdanlarda<br />
çok farklı renk alternatifi görülüyor.<br />
Kusursuz beyaz, pembe, gri, yeşil ve mavinin soğuk tonlarına<br />
bürünen çantalar, mat bitişlerine rağmen canlı ve patlak<br />
bir görünüme sahipler. Ultra-Matte koleksiyonuna bu<br />
sezon ilk kez dahil olan, “oversize” kare çerçevelerin kenarına<br />
işlenen “CD” harfleri ile detaylandırılan 30 Montaigne<br />
güneş gözlükleri ise tüm çantalarla şık bir uyum yakalıyor.<br />
Tasarlandıkları ilk günden beri farklı materyaller ve<br />
modern dokunuşlarla yeniden yorumlanan ve zamana meydan<br />
okuyan bu aksesuarlar, Dior’un kültürel mirasının da en<br />
iyi temsilcilerinden.<br />
14 <strong>ELLE</strong>
INSTAGRAM/<strong>ELLE</strong>Turkiye<br />
<strong>ELLE</strong> kızlarının bakış açısıyla<br />
en güzel Fotoğraflar BURADA<br />
TAKİPTE KALIN<br />
<strong>ELLE</strong> kızlarının<br />
EĞLENCELİ dünyası<br />
FACEBOOK /<strong>ELLE</strong>Turkey<br />
<strong>ELLE</strong>'İn İlham veren dünyası İçİn<br />
YOUTUBE kanalımıza abone<br />
olmayı unutmayın!<br />
YOUTUBE/<strong>ELLE</strong>Turkiye<br />
GÜNCEL HABERLER TÜM DETAYLARIYLA<br />
BU ADRESTE<br />
MODA, TREND, STİL, GÜZELLİK<br />
VE GÜNCEL OLAN HER ŞEYİ,<br />
HER AY VE HER AN<br />
<strong>ELLE</strong>’DE PAYLAŞIYORUZ...<br />
Dünyada ve Türkiye'de ne oluyorsa,<br />
anında İşte tam burada.<br />
TWITTER/<strong>ELLE</strong>Turkey<br />
Tablet dergİnİz<br />
her ay zengİnleştİrİlmİş<br />
İçerİğİyle<br />
Apple Store'da ve<br />
Google Play'de!<br />
<strong>ELLE</strong> 27
<strong>ELLE</strong>MOOD<br />
İNTERNETTE<br />
SÖRF YAPMAK<br />
BU 2000’Lİ YILLARDA HAYATIMIZA GİREN BİR SÖYLEMDİ. ANCAK ASIL ANLAMINI HAKKIYLA<br />
BUGÜNLERDE VERİYORUZ SANKİ, NE DERSİNİZ? İŞTE İNTERNETTEKİ EN İYİ ETKİNLİKLER.<br />
HAZIRLAYAN: AYKUN TAŞDÖNER<br />
CHROMATICA, ŞİMDİ YAYINDA<br />
İtiraf etmeliyim ki Lady GaGa geçen aylarda pandemi nedeniyle albümünü ertelediğinde biraz hayal kırıklığına<br />
uğramıştım, zira eğlence ve umut elde kalan birkaç değerimizin başında geliyordu. Gerçi o önce dostlarını<br />
toparlayıp online bir konsere imza attı, ardından da “Yeni albüm mü istiyorsanız, alın size” diyerek güzel<br />
haberi üzerimize fırlattı. 29 Mayıs’ta yayınlanan albüm ‘Joanne’den dört yıl sonra gelen altıncı stüdyo kaydı:<br />
Albümden yayınlanan ilk single ‘Stupid Love’ kendisini ilk tanıdığımız yıllara götürmüştü bizi, ikinci single ve<br />
video ‘Rain on Me’ de, ki kendisine Ariana Grande eşlik ediyor, yine bizi benzer ruh haline sevk ediyor. Sonuç<br />
mu? 2010’lu yılların başında bizi dans ritimleriyle kendinden geçirip şarkılarını birer marşa çevirmeyi başaran<br />
Lady GaGa geri döndü. Peki, sizi bir de bir soruyla baş başa bırakıyorum. Lady GaGa ve Beyoncé düeti mi<br />
GaGa ve Grande düeti mi?<br />
OTURDUĞUNUZ YERDEN SEYAHAT<br />
Beykoz Kundura’nın 11 Haziran’a kadar devam eden ‘İçeriden Bir<br />
Gezinti’ başlıklı kısa filmler festivali Cannes, Locarno ve Toronto gibi<br />
uluslararası film festivallerinde yarışan yapımları bir araya getiriyor.<br />
Hepsinin ortak noktası ise sizi dünyanın farklı ülkelerinde yolculuğa<br />
çıkarması. Sao Paulo, Palm Beach ve Korsika ziyaret edebileceğiniz<br />
yerlerden sadece birkaçı. Filmlere, beykozkundura.com adresinden<br />
ulaşabilirsiniz.<br />
16 <strong>ELLE</strong>
KAÇIRANLAR İÇİN BİR<br />
KEZ DAHA<br />
EN İYİ SERGİLER,<br />
DİZİLER VE FİLMLER<br />
Filmler: Dönemin en büyük sürprizi<br />
21 Mayıs’ta düştü mail kutuma. Başlık<br />
şöyleydi: Tüm zamanların en büyük haberi.<br />
Eh, haksız da sayılmazlar. Mubi arşivini,<br />
yani koleksiyonunu açmıştı. Bir hayal<br />
gerçek oluyordu, çünkü istediğin anda<br />
istediğin filmi izleyebilme lüksüne daha<br />
önce hiç bu kadar yaklaşmamıştık. Üstelik<br />
film seçmek kolay olsun diye koleksiyon,<br />
‘Kameranın Arkasındaki Kadınlar’,<br />
‘Uyarlamalar’, ‘Modern Klasikler’ gibi<br />
onlarca farklı bölüme ayrılmış durumda.<br />
Aklınıza gelen bütün yönetmenler burada<br />
yani.<br />
Diziler: BluTv de dizi tarihinin bütün<br />
efsanelerini aynı anda platforma yükledi.<br />
Bir kez daha izlemek isteyenler, daha<br />
önce izlememiş olanlar için bambaşka<br />
bir dünyayı aralayacak yapımların büyük<br />
çoğunluğu ise bu disiplinin en iyilerini<br />
üreten HBO’ya ait. Karantinanın başında<br />
‘Girls’, ‘Game of Thrones’ ve ‘Sex and the<br />
City’yi bizle buluşturan BluTV bu kez ‘Six<br />
Feet Under’, ‘The Leftovers’, ‘Chernobyl’ ve<br />
‘Sopranos’u yayına açtı. Tüm zamanların<br />
en iyileri arasından seçim yapmak zor.<br />
Ancak bir bölüm açtıktan sonra kendinizi<br />
durduramayacağınız garanti.<br />
Sergiler: Pera Müzesi sadece hali hazırda<br />
devam edenleri değil, kuruluşundan bu<br />
yana düzenlediği bütün sergilerden bir<br />
seçkiyi YouTube kanalında yayınlamaya<br />
başladı. Frida Kahlo-Diego Rivera,<br />
Fernando Botero, Andy Warhol,<br />
Rembrandt, Goya, Giorgio de Chirico,<br />
Joan Miró ve Yıldız Moran yeniden<br />
izleyebileceğiniz sergilerden bazıları.<br />
Neticede sanat tarihinin en ikonik<br />
isimlerinden bahsediyoruz.<br />
YILIN İKİNCİ BÜYÜK MÜZİK OLAYI<br />
Nisan ayının ikinci yarısında Lady GaGa’nın önayak oluşuyla organize<br />
edilen ‘One World’ konserinin bir benzeri 6 Haziran’da YouTube’da<br />
düzenleniyor. Bu kez amaç mezuniyet törenleri iptal edilen gençlere<br />
moral vermek. Peki listede kimler var? ‘Dear Class of 2020’ başlıklı<br />
konserler dizisi herhangi bir festivalde karşınıza çıkması pek de muhtemel<br />
olmayan bütün güçlü oyuncuları sahaya sürüyor. Tamam, başlıyorum<br />
saymaya. Beyoncé, Lady GaGa, Taylor Swift, BTS, Janelle Monáe<br />
programın gerçek headliner’ları Michelle ve Barack Obama’ya eşlik<br />
edecekler. Live Aid ve Live 8’ten sonra endüstrinin, zamanın ruhuna<br />
böylesine ayak uydurması da insanı gerçekten mutlu kılıyor. En azından<br />
uğruna gün sayacağımız bir etkinlik var!<br />
ANTİVİRAL FİLMLER İÇİN BAŞVURU<br />
Bulut Reyhanoğlu’nu ‘Anons’ ve ‘Çekmeceler’ filmlerinin yapımcısı ve<br />
bunlara ek olarak da ‘Zenne’ filmindeki oyunculuğuyla tanıyor olabilirsiniz.<br />
Kendisi aynı zamanda online kısa film izleme platformu olan Shortbyshort<br />
sitesinin kurucusu ve sahibi. İşte yeni girişimi de bunun üzerine şekilleniyor.<br />
İngiliz yapımcılar Darwin Shaw ve Will Hawkes, tüm dünyayı sarsan<br />
COVID-19 salgınının yarattığı kolektif deneyimi sinemanın gücüyle<br />
kayıt altına almak amacıyla Antiviral Film Projesi’ni başlattı! Projenin<br />
Türkiye’deki sorumluluğunu ise Reyhanoğlu ve Shortbyshort üstleniyor. Peki<br />
bu proje tam olarak nedir? 24 ülkeden senarist ve yönetmenlere açık olan<br />
projede, başvurular arasından üç farklı tema üzerine kurgulanmış 19 kısa<br />
film projesi seçilecek. Senaryo ve yapım desteği sağlanarak karantina<br />
süreci sona erdiğinde çekimi gerçekleştirilecek 19 kısa film, ‘İzolasyon’,<br />
‘İlişki’ ve ‘Ortaya Çıkış’ temalı üç uzun metraj filme dönüşecek. Başvurular<br />
5 Haziran’a kadar yapabilirsiniz. Detaylar için: shortbyshort.com<br />
<strong>ELLE</strong> 17
<strong>ELLE</strong>MOOD<br />
ÇIKAMADIĞIMIZ<br />
TATILLER<br />
REHBERI<br />
BITMEK BILMEYEN ZOOM TOPLANTILARI, BIRBIRINE KARIŞAN ZAMAN<br />
DILIMLERI, MENTAL YORGUNLUKLARIMIZ... BIRÇOĞUMUZUN TATILE<br />
ÇIKMAYA ÇOK IHTIYACI VAR. PEKI AMA <strong>ELLE</strong> EDİTÖRLERİNİN GIDEMEDIĞI<br />
SEYAHAT NOKTALARINDA NERESI VAR? ATIŞ SERBEST, HAYALLER SONSUZ.<br />
YAZI: SERLİ GAZER BOYACI KOLAJ: GÜLGÜN ÖZEK<br />
18 <strong>ELLE</strong>
ZEYNEP<br />
ÜNER<br />
Road trip rotanda nereler var?<br />
Los Angeles’tan Utah’a,<br />
Arizona sınırına kadar “road<br />
trip”. Zion Ulusal Parkı, Antilop<br />
Kanyonu, Yosemite Ulusal Parkı<br />
civarı her yeri geziyoruz…<br />
Dünyanın hem en fotojenik hem<br />
gerçek dışı hem de en özgür<br />
hissettiren yeri olabilir. Kanyonlar,<br />
şelaleler, kaktüsler, ancak filmlerde<br />
yaşar dediğin karakterler, barlar;<br />
ceylanlar, atlar, antiloplar. Toz<br />
toprak içindeyiz, devamlı hareket<br />
halindeyiz. Ya trekking’de ya<br />
arabada.<br />
Kiminle gidiyorsun?<br />
En yakın arkadaş grubum: Lady<br />
Gaga, Susan Sarandon, Geena<br />
Davis, Brad Pitt, Leonardo Di<br />
Caprio, Bradley Cooper...<br />
Valizinde neler var?<br />
Biraz kovboy, biraz Los Angeles<br />
stili giyinirdim. (Şort ya da jean<br />
altı Western çizme, kovboy şapka)<br />
Thelma & Louise gibi. Birkaç parça<br />
da Ayşe Boyner’in Faraway’inden<br />
alırdım, feminen detaylar için.<br />
Yolculuk sırasında ne dinliyorsun,<br />
ne okuyorsun?<br />
Eddie Vedder, The Cars, Arcade<br />
Fire, Red Hot Chili Peppers, Dire<br />
Straits. Birkaç Johnny Cash ve Bruce<br />
Springsteen şarkısı… Kitap için vakit<br />
kalırsa Desert Solitaire okurdum.<br />
Seyahat etmek sende nasıl hisler<br />
uyandırıyor? En sevdiğin ve en<br />
sevmediğin kısımları?<br />
İş seyahati ile tatili tamamen<br />
ayırıyor ve tatile cevap veriyorum.<br />
Uyandırdığı özgürlük hissi en çok<br />
hoşuma giden. Bir de sıfırlanmak,<br />
tazelenmek, arşive yeni bilgiler,<br />
görüntüler eklemek kısmı güzel.<br />
Ve her gittiğim yerde “acaba<br />
burada yaşayabilir miydim?” oyunu<br />
oynamak. Tamamen farklı kültürle<br />
tanıştığımda heyecanlanıyorum.<br />
Uzakdoğulular kadar farklı, Batı<br />
Amerika kadar farklı. Alışkanlıkları,<br />
bakış açıları, inançları… Bunları<br />
gözlemlemek zevk veriyor ve<br />
dünyada ne kadar küçük olduğumu<br />
hatırlatıyor. Bavul yapmayı<br />
sevmiyorum. Nedense bende<br />
hep stres yaratıyor. Zaten uzun bir<br />
seyahatin kombinasyonlarını önden<br />
programlamak bana göre değil.<br />
Ayrıca bir yanım 3 parçalı özgür<br />
kız olmak istiyor, diğer yanım moda<br />
çekimine gider gibi hazırlanmak.<br />
Sonra sinirli sinirli arasını bulmaya<br />
çalışıyorum.<br />
BOTTEGA VENETA<br />
PARIS GEORGIA<br />
VAARA<br />
Desert Solitaire,<br />
Edward Abbey<br />
OFF WHITE<br />
LOEWE<br />
JANESSA<br />
LEONE<br />
Into the Wild, Eddie Vedder<br />
<strong>ELLE</strong> 19
<strong>ELLE</strong>MOOD<br />
BEE GODDESS<br />
ADIDAS<br />
Born A Crime,<br />
Trevor Noah<br />
SUZAN<br />
YURDACAN<br />
Nereye ve neden gidiyorsun?<br />
Fiji’deki Navala Village’a, burası<br />
volkanik dağlar arasında nefis bir<br />
köy. Sazdan yapılmış evlerinde<br />
şehir konforunu çok arar mıyım<br />
bilmiyorum gerçi. Fiji’de mimari<br />
olarak geleneksel kalmış birkaç<br />
yerleşim yerlerinden biriymiş<br />
Navala. Evde kaldığımız dönemde<br />
internette ilgimi çekti, düne kadar bu<br />
köyden haberdar değildim.<br />
Kiminle gidiyorsun?<br />
Böyle bir yerde sıkılıp söylenecek<br />
çok insan var. Nil ve Selen, ikiz<br />
yeğenlerim, buraya gideceğimi<br />
duyarsa mutlaka gelmek ister.<br />
<strong>ELLE</strong> ekibinden heves eden olur<br />
mu? ‘Sınır yok, büyük düşün’<br />
dersen, Joaquin Phoenix ve<br />
Bryan Adams derim. Navala’da<br />
mızmızlanmayacak iki isim bence.<br />
Onlar böyle bir teklife ne der? Bu<br />
haberi coşkuyla karşılayacaklarına<br />
inanmak istiyorum.<br />
Valizinde neler var?<br />
2-3 sürükleyici kitap, not defteri,<br />
birkaç parça rahat ama şık kıyafet,<br />
şapka... Navala’daki 200 eve<br />
ilaveten bir market, bir de okul<br />
varmış. En iyisi yanıma renkli tebeşir,<br />
kalem/boya da alayım, gitmişken<br />
okula uğrarım, müfredatın dışına<br />
çıkıp çocuklarla eğlenceli bir ders<br />
yaparız belki.<br />
Yolculuk sırasında ne dinliyorsun,<br />
ne okuyorsun?<br />
Gerçek hayatlar, biyografiler<br />
okumayı çok seviyorum. Trevor<br />
Noah’ın Born a Crime, Lady in<br />
Waiting: My Extraordinary Life<br />
in the Shadow of the Crown,<br />
Rob Lowe’un Stories I Only Tell<br />
My Friends: An Autobiography<br />
olabilir. Son zamanlarda (İstanbul<br />
konserinden sonra) bıkmadan Bryan<br />
Adams dinliyorum, buna devam<br />
edebilirim. Ama belki Navala’da<br />
sessizliği tercih ederim.<br />
Seyahat etmek sende nasıl hisler<br />
uyandırıyor? En sevdiğin ve en<br />
sevmediğin kısımları?<br />
Bir yerin hayalini kurmak,<br />
sonra orada olmak, sadece<br />
UNITED COLORS OF BENETTON<br />
LOCCITANE<br />
fotoğraflarda/internette karşıma<br />
çıkan görüntülerin tam içinde olmak<br />
beni her seferinde çok etkiler, ne<br />
kadar şanslı olduğumu hatırlatır.<br />
Yolda olmayı, görmeyi seviyorum.<br />
Navala’da kahve seremonisi, günlük<br />
turlar da yapılıyormuş. Mutfaklarını,<br />
yerel halkın günlük hayatlarını merak<br />
ediyorum. Neyle karşılaşacağını<br />
bilmemek de güzel. Yolculuklarda<br />
sevmediğim bir kısım pek yok. Olsa<br />
olsa muhteşem bir seyahatin bittiğini<br />
fark etmek, “gerçeklere” dönmek...<br />
Tek hoşuma gitmeyen bu aşaması<br />
diyebilirim.<br />
STELLA<br />
MCCARTNEY<br />
20 <strong>ELLE</strong>
NESLIHAN<br />
DENIZER<br />
Yolculuk uzaklara gibi<br />
görünüyor...<br />
Furano Çiçek Tarlaları, Hokkaido,<br />
Japonya’ya. Birkaç aydır evde<br />
sıkışıp kaldım, doğaya ihtiyacım<br />
var! Güzel manzaralara ve bol<br />
bol oksijene! Furano benim için<br />
bir sanat eseri. Doğanın müthiş<br />
renklerinin sıralı olması, aynı<br />
zamanda bunun biraz garip<br />
gelmesi, buna bayılıyorum. Çiçekler<br />
bende çok fazla duygu uyandırıyor,<br />
her zaman onlarla sarılmak<br />
istiyorum.<br />
Yol arkadaşın kim?<br />
Herkes sevdikleriyle seyahat etmeli<br />
diye düşünüyorum. İnsanların<br />
gerçek karakterlerinin tatilde ortaya<br />
çıktığına inanıyorum, bu nedenle<br />
özellikle evden çok uzakta tatsız<br />
sürprizle karşılaşmayı kimse istemez.<br />
Ayrıca, birlikte gittiğiniz kişinin<br />
komik ve eğlenceli olması da<br />
önemli, böylece hiç sıkılmazsınız!<br />
Ryan (Gosling) gibi...<br />
Peki ya valizinde neler var?<br />
Her zaman gerektiğinden fazlası<br />
olur. Yıllarca moda sektöründe<br />
çalışmak maalesef bu konuda<br />
etkili olamadı. Birkaç manzaraya/<br />
duruma uygun tatlı elbise, güneş<br />
gözlüğü, sneaker ve şapka. Aslında<br />
biraz da Japon stiline uygun<br />
parçalar olmalı diye düşündüm bunu<br />
yazarken. Güneşten olabildiğince<br />
uzak durmaya çalışıyorum, bu<br />
yüzden bol bol koruyucu ürün de<br />
alırım yanıma.<br />
Müzik ve kitap listen?<br />
Ne zaman yeni bir ülkeye seyahat<br />
etsem, yerli yazarlardan bir<br />
kitap okumaya çalışırım; yıllardır<br />
yaptığım bu. Sanırım bu bir şekilde<br />
beni oraya hem fiziksel hem de<br />
hayal gücü ile bağlıyor. Haruki<br />
Murakami’nin kitaplarını seviyorum,<br />
henüz okumadığım bir tanesini alırım<br />
yanıma. Müziğe gelince, bu sefer<br />
Ryuichi Sakamoto dinlerim. ‘Rain’ en<br />
sevdiğim müzik parçalarından biri.<br />
Seyahat etmek sende nasıl hisler<br />
uyandırıyor? En sevdiğin ve en<br />
sevmediğin kısımları?<br />
Gideceğim yere ulaşmak için<br />
yapılması gerekenlerden, zorunlu<br />
aşamalardan gerçekten nefret<br />
ediyorum. Uçaklardan, uçmaktan<br />
ve tanımadığım insanlarla<br />
saatlerce yakın oturmaktan hiç<br />
hoşlanmıyorum. Host ve hosteslerin<br />
kıyafetlerini beğenmiyorum. Keşke<br />
biri anında orada olabilmemiz<br />
için bir yol icat etse! Gerçi varınca<br />
yolculuk macerasını unutuyorum.<br />
Seyahat etmenin ilham için en<br />
iyi kaynaklardan biri olduğuna<br />
inanıyorum; arabayla bir yerden<br />
bir yere veya yeni bir yere seyahat<br />
ederken bile.<br />
ALEXANDER<br />
MCQUEEN<br />
NIKE<br />
BARBARA STURM<br />
PRADA<br />
APPLES & FIGS<br />
ALAIA<br />
EUGENIA<br />
KIM<br />
Hear The Wind Sing,<br />
Haruki Murakami<br />
<strong>ELLE</strong> 21
<strong>ELLE</strong>MOOD<br />
ISABEL MARANT<br />
CASTANER<br />
GUCCI<br />
En Diciembre<br />
Llegaban Las<br />
Brisas, Marvel<br />
Moreno<br />
AYKUN<br />
TAŞDÖNER<br />
Tropik bir yere gittiğini<br />
görüntülüyoruz.<br />
Hazırlanın! Karayipler’e gidiyoruz.<br />
Palmiye gölgesinde, hindistancevizi<br />
kırmak yok ama. Bu kez çılgın<br />
kalabalıktan uzakta değil, tam<br />
içindeyim. Kolombiya açıklarındaki<br />
Santa Cruz del Islote bir futbol<br />
sahası kadar büyüklüğünde,<br />
üzerinde 115 hane bulunuyor<br />
ve 500 kişi yaşıyor. Bu sosyal<br />
izolasyon döneminde toplam<br />
gördüğünüz insan sayısı kaçtı?<br />
Bence aldığım bu karar işte sırf bu<br />
nedenle yerinde. Üstelik adada<br />
elektrik yok. Yani bir süre Zoom<br />
toplantısı ve ‘binge watching’<br />
de. Doğaya dönüş diye buna<br />
derim. Tatilin hakkını tam anlamıyla<br />
veriyorum yani.<br />
Tatil arkadaşların kimler?<br />
Bu dönemde en yakın arkadaşlarım,<br />
ekranın ötesindeki hayali karakterler<br />
oldu. Florence Pugh ve Paul Mescal<br />
tabii. Beni kırmayacaklarına eminim,<br />
konuşacak çok şey var!<br />
Valizinde neler var?<br />
Hashtag #hergünebirmayo. Belki<br />
birkaç da keten gömlek. Bir adada<br />
pek bir şeye ihtiyacım olacağını<br />
sanmıyorum.<br />
Müzik ve kitap listeni alalım.<br />
Spotify’da harika bir playlist<br />
var! Afro-Columbian Funk. Beni<br />
anında bu adanın mood’una<br />
sokuyor. Adada elektrik yok,<br />
ama en azından yolda giderken<br />
dinlerim. Aynı zamanda Büyülü<br />
Gerçeklik akımı nedeniyle Latin<br />
Amerikan edebiyatına bayılıyorum.<br />
Gideceğim yer dört tarafı suyla<br />
çevrilmiş olsa da klasik bir ada<br />
sayılmaz. Kendi içinde büyülü bir<br />
gerçekliği var yani. Kolombiyalı<br />
yazar Marvel Moreno, ülkesindeki<br />
en etkili 100 kadından biri olarak<br />
gösteriliyor. Yapılan yorumlar ise<br />
(ülkedeki) gündelik hayatı en iyi<br />
yansıtan yazarlardan biri olduğu<br />
yönünde. Bu tatili tamamıyla hem<br />
yeni bir yazarı hem de kültürü<br />
tanımaya ayırıyorum.<br />
Seyahat etmek sende nasıl hisler<br />
THOM BROWNE<br />
Sofrito,<br />
Tropical<br />
Discotheque<br />
uyandırıyor? En sevdiğin ve en<br />
sevmediğin kısımları?<br />
Seyahat etmeye bayılıyorum, gerçek<br />
anlamda yaşadığımı hissettiriyor<br />
bana. Yeni bir yer keşfetmek,<br />
yaşadığın yerin ötesine çıkıp, başka<br />
hayatların başka yaşayış biçimlerinin<br />
olduğunu görmek çok farklı bir<br />
duygu. Seyahatin tüm o ritüel kısmını<br />
da seviyorum. Evden çıkış anından<br />
başlayan yolculuğun tamamını yani.<br />
Bir adanın bana hissettirdikleri ise<br />
bambaşka. Suyla çevrili olmak<br />
beni rahatlatıyor. Güven veriyor.<br />
Seyahatin en sevmediğim yanı<br />
ise bir gece önceki heyecan<br />
uykusuzluğu ve geri dönüş.<br />
22 <strong>ELLE</strong>
SERLI<br />
GAZER<br />
Yolculuk nereye?<br />
Miami, Bahamalar ve Havana<br />
üçgeninin ortasında bulunan Little<br />
Palm Island’a gidiyorum. Burası<br />
klasik beyaz kum, uzun palmiyeler<br />
mekanı. Yan gelip yatacağınız,<br />
tek derdinizin ıslak mayonuzun<br />
ne zaman kuruyacağı olduğu<br />
yerlerden. Tam olarak dolu dolu<br />
3 ay eve kapanmış biri olarak<br />
duvarlar üstüme gelmeye başladı.<br />
Dolayısıyla açıklığa ve boşluğa<br />
ihtiyacım var. Bir de bana sürekli<br />
Pina Colada getirecek birine.<br />
Adada kimler var?<br />
Adayı kapattık ve tüm sevdiklerimize<br />
sürpriz yapıyoruz. Sıkı aile dostumuz<br />
olan Beyonce ve Jay Z de bizimle.<br />
Sabahları Bey’le yoga yapıyoruz,<br />
çocukların da iyi arkadaş olması bu<br />
dostluğu pekiştiriyor. Bu arada ben<br />
de belki biraz divalık öğrenirim.<br />
Peki ya valizine neler koydun?<br />
Bolca mayo ve bikini, birkaç<br />
kimono, bikini üstüne giyeceğim<br />
ince keten gömlekler ve denim<br />
şortlar. Ayakkabıya ihtiyacım<br />
yok, giyinmenin nasıl bir şey<br />
olduğunu da unuttum zaten. Bolca<br />
eklektik aksesuar. Yoga taytlarım<br />
ve bra’larım, birkaç kitap, güneş<br />
koruyucu, nemlendirici kremler ve<br />
Hermes Sur le Nil parfüm. Joan<br />
Didion ve 70’lerin Cher’i valizimde<br />
harmanlanmış gibi düşünün.<br />
Yolculuk sırasında ne dinliyorsun,<br />
ne okuyorsun?<br />
Çıktığım her yolculuğa özel bir<br />
playlist hazırlarım. Sanırım burada<br />
en çok dinlediğim şarkı Sonate<br />
Pacifique, L’Imperatrice. Ve Zadie<br />
Smith’in bitiremediğim kitaplarına<br />
dönüyorum. Belki çıkamadığım bu<br />
tatilde Sally Rooney bir kitap daha<br />
yazmıştır...<br />
Seyahat etmek sende nasıl hisler<br />
uyandırıyor? En sevdiğin ve en<br />
sevmediğin kısımları?<br />
Seyahat etmek hem kendinden<br />
uzaklaşmak hem de kendini<br />
bulmak gibi bir his yaratıyor<br />
bende. Planlama aşamasını<br />
ayrı, havalimanında olmayı ayrı<br />
seviyorum. Havalimanlarındaki o<br />
zamansızlık ve milliyetsizlik hissi,<br />
kalp ben. Her yere ve her şeye<br />
aitmişim gibi. Gittiğim yere de<br />
anında ayak uydururum. Başıma<br />
gelecekler, tanışacağım insanlar,<br />
yiyeceğim yiyecekler beni hep<br />
heyecanlandırıyor ve eve her<br />
seferinde büyük motivasyonla<br />
dönüyorum. 40 derece ateşlenerek<br />
2 gün yattığım bir tatil bile oldu ve<br />
asla kötüydü diyemiyorum. Seyahat<br />
etmenin en sevmediğim kısmı eve<br />
döndükten sonra biriken çamaşırları<br />
yıkamak oluyor.<br />
BALENCIAGA<br />
THE ROW<br />
Grand Union,<br />
Zadie Smith<br />
GANNI<br />
RAG & BONE<br />
Sonate Pacifique<br />
<strong>ELLE</strong> 23
<strong>ELLE</strong><br />
FOTOĞRAF: YOKONAMI ASSEMBLY<br />
BÖLÜM 2<br />
YA SONRA?<br />
1 HAZİRAN İTİBARİYLE ÜLKE YENİ BİR DÜZENİN İLK SAFHASINI YAŞAMAYA BAŞLADI. PEKİ HAYATI ELE<br />
ALIŞ ŞEKLİMİZ BİRKAÇ AY ÖNCESİNE GÖRE NASIL DEĞİŞİYOR? DOSYANIN İKİNCİ BÖLÜMÜNDE<br />
GÜNDELİK YAŞAMIMIZIN KODLARINI YENİDEN YAZMAMIZI GEREKTİREN MESELELERE DEĞİNDİK.<br />
BUYRUN SOHBETE!<br />
HAZIRLAYAN: AYKUN TAŞDÖNER<br />
Öncelikle, nerede kalmıştık? 15 gün önce yayımlanan<br />
<strong>ELLE</strong> Pop Up’ın ilk sayısında ‘yeni<br />
normal’ ya da ‘yeni düzen’ olarak adlandırılan<br />
süreci alışveriş, iletişim, seyahat, kültür-sanat<br />
ve eğlence sektörlerinin nasıl karşıladığını sormuştuk. Çıkan<br />
sonuçlar uzun zamandır beklediğimiz dijital sürecin artık<br />
başladığını ve sürdürülebilir olmanın zorunlu bir hayat<br />
biçimi olduğunu gösteriyordu... Dosyanın bu bölümünde ise<br />
bu soruları kendimize çıkış noktası olarak yola koyulduk.<br />
Son 15 günde gündem oluşturan başlıklar arasında robot<br />
baristalar, sağlığın takip edilmesi için geliştirilecek app’ler,<br />
ne kadar temiz olduğunuzu gösteren uygulamalar, fiziksel<br />
mesafeli parklar yer alıyor. Her şey biraz daha karanlık<br />
sanki. Peki, artık ofise dönmeye hazır mıyız? Yaklaşık 15<br />
Mart’tan beri alıştığımız düzeni bozabilir miyiz? Alışkanlıklarımız<br />
evirildi mi? Onları bırakmaya hazır mıyız?<br />
24 <strong>ELLE</strong>
YAŞAM<br />
ŞEKİLLERİ<br />
LEVENT ERDEN<br />
İletişimci<br />
“KİTLESELİN ÖLDÜĞÜ BİR<br />
DÖNEMDEYİZ. DÜNYAYI ELE ALIŞ<br />
BİÇİMİMİZ DEĞİŞİYOR.”<br />
DİJİTAL NE DEMEK?<br />
Etkileşim demek, hız demek. Olayların göremediğimiz kadar<br />
anında olması demek. Mevzunun gerçekliğini ya da ne<br />
anlama geldiğini anlamayanlar düzeni ‘dijital dünya’ ya da<br />
‘sanal’ olarak tanımlıyor. Bir örnek verelim: İnternetten<br />
alışveriş yaptığınızda, evinize gelen şey elle tutulur, materyal<br />
bir gömlekse bu sanal olmuyor. Ama bugün ‘gerçek’ kelimesi<br />
bile çok farklı şekilde yorumlanıyor. Sanal gerçeklik,<br />
arttırılmış gerçeklik gibi... Gerçeğin tanımı bile tartışılıyor.<br />
Bu değişimi ve az evvel bahsettiğim hızı anlayabilen insanlar<br />
da dönüşebiliyorlar. Daha önce 20. yüzyılın bittiğini<br />
anlamayan insanlar hep büyüklerin, enlerin peşinde koştu.<br />
“En çok satan”, “en çok seyredilen”, “en çok peşinden<br />
gidilen”... en çok, en çok. Bugün de insanlar en çok takip<br />
edilenin peşinden koşuyor, halbuki asıl önemli olan, onları<br />
kimlerin takip ettiği. Rakamların büyük ya da küçük olması<br />
önemli değil. Bundan sonra kitleselin öldüğü bir dönemdeyiz.<br />
Dünyayı ele alış biçimimiz değişiyor. İnsanlar yeni<br />
duruma adapte olabilmek ya da konfor alanlarından çıkmamak<br />
için bunu sanal ya da dijital gibi kelimelerle etiketleyerek<br />
başka bir forma sokuyorlar. Ama ne demek olduğunu<br />
bilmiyorlar. Evinizde oturup bireysel bankacılıkla işlem<br />
yapabiliyorsanız bu artık sanal değil, bir gerçeklik. Önemli<br />
olan bunu anlamak, buna uyum sağlamak. Hayat eviriliyor.<br />
Evirilemeyen kendi konfor alanında kalıyor ve tutuşuyor,<br />
yeni düzene ayak uyduramıyor. Dünya çok hızlı değişiyor.<br />
Kimsenin 22-23 yaşına kadar aldığı eğitim artık 50 yaşına<br />
kadar yetmiyor. Önceki jenerasyon 20 sene okuyup 40 sene<br />
onunla idare ediyordu.<br />
HAYATTAN BEKLENTİLER NASIL<br />
DEĞİŞİYOR?<br />
Mekan bağımsız çalışmak, açık ofislerdeki kutucuklar arasında<br />
kalmak uzun yıllar kabul gören şeydi. Aslında olaylar<br />
şöyle gelişiyordu: “Bir yerden başla, orada kal ve kariyer<br />
basamaklarını zamanla çıkarsın. İşte beş sene sonra şef, 10<br />
sene sonra bölge müdürü, 30 sene sonra genel müdür yardımcısı<br />
ve sonra da emekli olursun” gibi cümleler sarf ediliyordu.<br />
Bu söylediğimin Türkçesi şu: 65 yaşından sonra elin<br />
ayağın tutmadığında paran olsun. Yani, hayatı ıskalamak öğretildi<br />
bize. 52 haftanın ikisinde yalandan tatil yap, gerisinde<br />
çalış. 65 yaşından sonra, kendine bakamayacağın zamanda<br />
da paran olsun... İnsanlara bu şekilde mutluluk pompalandı<br />
yıllarca. Ancak bugünkü çocuklar buna inanmıyorlar. Kimse<br />
bütün gün ofiste olup, kabul görmek için bir şeyler yapmayı<br />
istemiyor. Haklılar. İş yapma şekli ve onay mekanizması da<br />
değişiyor. Artık kimse omzuna yıldız takılmasının hayalini<br />
kurmuyor. Bundan sonra çapraz işler olacak. İnsanların her<br />
amaç ve hedefte takımlar halinde olacağı farklı takımlarla<br />
da çalışabileceği, kimsenin bir yerden emekli olmak için işe<br />
girmeyeceği, bireyin ve bireyin yeteneklerinin öne çıkacağı,<br />
yetenekli olan bireyin birden çok konuda uzman ve çapraz<br />
uzmanlıkları olan kişiler olacağı tartışılıyor. Farklı disiplinlerle<br />
aynı anda, bir arada çalışmaları için güzel bir dünya geliyor,<br />
ancak tek bir şeye bağımlı olanlar için zor. Şirketlerde<br />
yönetimlerde farklı disiplinlerden insanlar bir arada olmalı.<br />
Finans, pazarlama, iletişim gibi ayrı ayrı departmanlar olmayacak,<br />
bunlar iç içe geçecek.<br />
OFİS<br />
AHMET ONUR<br />
Kolektif House Kurucu Ortağı ve CEO’su<br />
“ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE OFİS<br />
ŞART OLMAKTAN ÇIKIP BİR TERCİH<br />
HALİNE GELECEK.”<br />
YENİ DÜZEN FREELANCE Mİ?<br />
İşler akıllı telefonlarla birlikte cebimize girdi. Robotik teknolojiler<br />
ve yazılımların gelişmesi, basit işleri insanlardan<br />
devralmaya başlaması ile birlikte ise daha yaratıcı olmamız<br />
gereken bir döneme girdik. Değişimi tetikleyen bir diğer unsur<br />
da kuşkusuz teknoloji çağı içinde büyüyen, çok daha özgür<br />
ruhlu, yaratıcı yeni jenerasyonun işgücüne dahil olmaya<br />
başlaması oldu. Bu mega trendler çalışma ve ofis kültüründe<br />
de değişimi ve dönüşümü tetiklerken; uzaktan çalışma,<br />
evden çalışma, paylaşımlı ofis, ortak çalışma alanı gibi kavramlar<br />
hayatımıza girmeye başladı. İçerisinden geçtiğimiz<br />
COVID-19 krizi ile ise bir süredir kapımızda olan değişim<br />
daha da hızlanacak. Önümüzdeki dönemde ofis şart olmaktan<br />
çıkıp bir tercih haline gelecek. Ancak şunun altını<br />
çizmeliyim ki bu kavramını yitirdiği anlamına gelmiyor.<br />
<strong>ELLE</strong> 25
<strong>ELLE</strong><br />
Mekânlar kurumun bedenidir, burada önemli olan nokta<br />
mekânın günün ihtiyaçlarına cevap verebilmesi.<br />
Salgından önce evden çalışanların yüzdesi tek haneli iken<br />
günümüzde bu oran çift haneye ulaştı. Önümüzdeki birkaç<br />
yıl içerisinde çalışanların üçte birinin haftada birkaç<br />
gün evden çalışması bekleniyor. Bir başka deyişle yıllardır<br />
konuşulan fakat uygulama konusunda şirketlerin temkinli<br />
yaklaştığı “esnek” çalışma sistemine geçiş artık kapımızda.<br />
Kimi çalışanlar evden çalışacak kimi çalışanlar ise belirli<br />
zaman dilimlerinde ofislerde bulunacak. Esnek çalışmanın<br />
kabul görmesi ve yaygınlaşması ile ise geleneksel ofis tabuları<br />
yıkılacak. Sosyal mesafe ofislerin DNA’sının bir parçası<br />
olurken, temassız teknolojilere ilgi giderek artacak.<br />
ESNEK OFISLER NE DEMEK?<br />
Öte yandan yeni normalimiz ise dağıtılmış/uydu ofisler<br />
olacak, esnek ofis çözümleri ofis tercihlerine damga vuracak.<br />
Yapılan araştırmalara göre son beş yılda esnek çalışma<br />
alanı yüzde 200’ün üzerinde arttı. İlerleyen yıllarda esnek<br />
çalışma modelini destekleyici, kısa vadede yatırım maliyetine<br />
gerek olmaksızın değişen ihtiyaçlara karşılık verebilen<br />
ve yatırım maliyetlerini minimuma indiren; aynı zamanda<br />
verimliliği artıran ve şirketlere maksimum fayda sağlayan<br />
esnek ofis çözümlerine talepte sıçrama gözlenecek. Özetlemek<br />
gerekirse; pandeminin ardından bizleri tasarımsal<br />
anlamda sosyal mesafe gözetilen ve motivasyonu artıran,<br />
hijyen kurallarına hizmet eden teknolojinin öne çıktığı, maliyetleri<br />
asgari düzeye çeken esnek ofis çözümlerinin revaçta<br />
olduğu bir dönem bekliyor. Kolektif House olarak biz de<br />
ideal ofis dünyasının beklentilerine yanıt veren çözümler<br />
geliştirmeye devam ediyoruz. Azaltılmış giderler ve artan<br />
verimlilik ile kurumsal şirketlerin büyümesine katkıda bulunan<br />
bir “agile” ofis modeli olan Kolektif Enterprise ile istenilen<br />
adreste kurumun ihtiyaç duyduğu büyüklükteki ofisi<br />
bulup, kurumun tercihleri doğrultusunda tasarlayıp, tüm<br />
operasyonel süreçlerini de verimli bir şekilde yönetiyoruz.<br />
Kolektif Suites ile ise daire ofis modellerini tercih eden şirketlere<br />
Kolektif’in tasarımsal dokunuşu ve hizmetleri eşliğinde<br />
taşınmaya hazır, izole ve kuruma özel daire ofisler sunuyoruz.<br />
Sadece ofis değil çalışmanın olduğu tüm alanlarda<br />
yaratıcı çözümler geliştirmeye devam edeceğiz.<br />
FOTOĞRAF: PAUL O’REILLY<br />
26 <strong>ELLE</strong>
KOLEKTİF HOUSE VE ALDIĞI TEDBİRLER<br />
Ofislerimiz kriz esnasında da kısıtlı olarak açıktı. Üyelerimizin<br />
ofis ihtiyaçlarına yanıt vermek adına lokasyonlarımızı<br />
tam olarak kapatmamakla birlikte fiziksel alanlarımız için<br />
önlemleri sosyal mesafe, hijyen/sağlık kontrol ve teknik/<br />
mekanik üzerine üç başlıkta hızlı bir şekilde hayata geçirdik.<br />
Ayrıca evden çalışma ve birçok faaliyetimizi uzaktan<br />
yapmaya başlama konusunda da çok hızlı aksiyon aldık.<br />
Sürecin başından beri devletin ofislere geri dönme politikasını<br />
ve Sağlık Bakanlığı’nın yayınladığı prosedürleri yakından<br />
takip ediyoruz. Bu anlamda altını çizerek ve gururla<br />
söyleyebilirim ki; Kolektif House aldığımız tüm önlemler<br />
ile COVID-19 tedbirlerine uyumlu bir ofistir. Bu konuda<br />
attığımız ve atacağımız adımlara ilişkin sürekli bildiriler<br />
yayınladığımız gibi yakında bir el kitabı da çıkaracağız. Bu<br />
kapsamda aldığımız önlemlerinden bazılarını sıralarsak:<br />
Tüm lokasyonlarımızda 15 günde bir tam dezenfekte işlemi<br />
yapılmaktadır. Misafir giriş sayıları her lokasyon için sınırlandırılmıştır<br />
ve bir gün önceden gelecek personel bilgileri<br />
resepsiyona bildirilecektir. Oyun odaları kapatılmış, girişlerinde<br />
uyarılar yapılmıştır. Çok temas edilen yüzeyler 30<br />
dakikada bir dezenfekte edilmektedir: asansör düğmeleri,<br />
ortak alan masa, sehpa ve sandalyeleri, mutfak dolap kapakları<br />
ve çekmece kulpları, giriş ve çıkış kapı kolları, kart<br />
okutma alanları, yazıcı tuş ve kart okutma noktaları...<br />
Z JENERASYONU &<br />
IKLIM KRIZI<br />
DENİZ ÇEVİKUS<br />
İklim aktivisti, 12 yaşında<br />
“BİRKAÇ KUŞAKTIR BÜYÜKLERİMİZ<br />
GELECEĞİMİZİ ŞEKİLLENDİRİYOR VE<br />
BU GELECEK ÇOK BERBAT.”<br />
İklim krizi konusunda ses çıkartmak sana kendini nasıl<br />
hissettiriyor?<br />
İklim krizine karşı eylemsizliğe sessiz kalmadığım için, kendi<br />
geleceğimi ve dünya üzerindeki diğer milyarlarca insan<br />
ve hayvanın yaşam hakkını savunduğum için mutluyum.<br />
Dünyanın yanlış gidişine seyirci kalmadığım ve bir şeyleri<br />
değiştirmeye çabaladığım için gururluyum. Özellikle de sesimin<br />
yalnızca Türkiye’de değil, dünyanın farklı ülkelerinde<br />
de duyulması beni çok mutlu ediyor.<br />
Her şey nasıl başladı? Grevler bu dönemde nasıl evrildi?<br />
İklim için okul grevlerini Ağustos 2018’de İsveç’te Greta<br />
Thunberg başlattı ve 92 haftadır sürdürüyor. Ben ona Mart<br />
2019’da katıldım ve 61 haftadır ben de her cuma günü iklim<br />
için okul grevi yapıyorum. Mümkün olduğu kadar çok insan,<br />
gelecekte Z kuşağını bekleyen tehlikenin farkına varsın istiyoruz.<br />
Farkına varsınlar ki hükümetlerin üzerinde baskı<br />
oluşsun ve iklim krizinin durdurulması için gerekenler tüm<br />
ülkelerde yapılmaya başlansın. Her iklim aktivisti kendi<br />
ülkesinde değişimi başlatırsa, bütün dünya değişir. Bizim<br />
kendi ülkemizde öncelikle Paris anlaşmasını meclisten geçirerek<br />
koşullarını yerine getirmeye başlamamız gerekiyor.<br />
Bunun için uğraşıyoruz. Ben haftalık grevlerimi normalde<br />
sokakta gerçekleştiriyordum ama korona salgını başlayınca,<br />
önce izolasyon çağrısı, sonra sokağa çıkma yasağı geldi ve<br />
grevler zorunlu olarak online ortamlara çekildi. Cuma günleri<br />
evlerimizde pankartlı fotoğraflar çekiyor ve gereken mesajlarla<br />
birlikte sosyal medyada paylaşıyoruz. Bu karantina<br />
döneminde amaç, iklim krizinin gündemden düşmemesini,<br />
insanların ilgisinin iklim krizinden uzaklaşmamasını sağlamak.<br />
Evlerde oturduğumuz yerden dijital grev yapmak, sokakta<br />
gerçek grev yapmaktan çok daha kolay tabii ki. Cuma<br />
günleri okula gitmediğim için kaçırdığım dersleri sonradan<br />
telafi etmek, greve gidip gelirken trafiğe yakalanmak, aşırı<br />
sıcaklarda ya da soğuklarda, bazen yağmur altında saatlerce<br />
durmak, farklı farklı insanlara iklim krizini anlatmaya çalışmak<br />
gibi sorunlar ortadan kalktı. Grev paylaşımlarında<br />
yaratıcı olmamız, insanların dikkatini çekebilmemiz açısından<br />
her zaman çok önemli, ama dijital grevler için daha da<br />
önemli. Çünkü evlerin içinde ve çevresinde olasılıklar kısıtlı<br />
olduğu için, paylaşımlar kolaylıkla monotonlaşıp sıkıcı hale<br />
gelebiliyor. Ben grevleri sokakta yapmayı tabii ki çok daha<br />
fazla seviyorum. Çünkü sokakta herkesle yüz yüze konuşuyor<br />
ve iklim krizine karşı neler yapılabileceğini canlı canlı<br />
anlatıyordum. Bu iletişim bence çok önemli, onun için karantina<br />
döneminde de insanların sosyal medya üzerinden<br />
bana gönderdikleri soruları tıpkı sokakta konuşuyormuşuz<br />
gibi cevaplamaya devam ediyorum. Pandemi krizi ortadan<br />
kalktığı anda sokaklara dönmek ve grevlere sokakta devam<br />
etmek en büyük dileğim.<br />
İklim krizi de en az pandemi kadar acil bir durum. Nasıl<br />
bir gelecek hayal ediyorsun?<br />
Aslında birkaç kuşaktır büyüklerimiz geleceğimizi çoktan<br />
şekillendirdiler bile ve bu gelecek çok berbat. Biz şimdi<br />
bunu geri çevirmeye çalışıyoruz aslında. Eğer bizler amacımızı<br />
gerçekleştirebilirsek, yani hükümetleri iklim krizine<br />
karşı harekete geçirmeyi başarabilirsek, tüm gençlerin<br />
dilediği mesleği yapabileceği, hobileriyle uğraşabileceği,<br />
hakkı olan mutlu hayatı yaşayabileceği bir gelecek hayal ediyorum.<br />
Umarım bunu başarabiliriz. Umarım emeklerimiz<br />
<strong>ELLE</strong> 27
<strong>ELLE</strong><br />
FOTOĞRAF: GETTY IMAGES TÜRKİYE<br />
boşa gitmez. Salgın iklim krizini ikinci plana attı ama aynı<br />
zamanda ona bir faydası da oldu: İklim krizine karşı yapılmasını<br />
istediğimiz şeylerin yapılabilir şeyler olduğunu gösterdi.<br />
Demek ki acil durumlarda her şey değişebiliyor, her<br />
şeyden vazgeçilebiliyor, her şeyin yokluğuna alışılabiliyor,<br />
lüksler olmadan da yaşanabiliyor. Demek ki iklim krizinin<br />
durdurulması için yapılması gerekenler de yapılabilir. Çünkü<br />
iklim krizi de en az korona virüs pandemisi kadar acil bir<br />
durum. Biz iklim grevcileri de yeni koşullara uyum sağladık<br />
ama amacımız aynı kaldı. İklim krizine dikkat çekmenin<br />
yeni yollarını bulduk. İklim krizini unutturmamak, hep gündemde<br />
tutmak için artık daha da yaratıcı olmamız gerekti.<br />
MELİSA AKKUŞ<br />
İklim aktivisti, 15 yaşında<br />
“DÜNYA İÇİN BİR ŞEYLER<br />
YAPTIĞINIZIN FARKINDA OLMAK SİZİ<br />
GÜÇLENDİRİYOR.”<br />
PANDEMİ DÖNEMİNDE AKTİVİZM<br />
Çocuklar, bilim, sanat, doğa kısacası yeryüzünün geleceği<br />
için birçok kuruluşta çalışıyorum. Bu kuruluşlardan biri Fridays<br />
for Future (Gelecek için Cumalar). Yeni koronavirüs<br />
sebebiyle küresel iklim grevimizi dijitale taşıdık ve de Tür-<br />
28 <strong>ELLE</strong>
kiye’nin ilk Dijital İklim Grevi’ni gerçekleştirdik. Bu süreç<br />
çok yoğundu ve işin arkasında kocaman bir emek var. Biz<br />
çalışmalarımıza tabii ki devam ediyoruz, bu virüs bitince<br />
ilk iş pankartımla iklim eylemi yapmak olacak... Yaşadığım<br />
dünyaya karşı üzerimde büyük bir sorumluluk var ve işte bu<br />
sorumluluk duygusu insanı harekete geçiriyor. Dünyada o<br />
kadar çok sorun var ki... Bir tarafta canlıların yaşamları tehdit<br />
altında, bir tarafta yaşadığımız toplumda adaletsizlikler,<br />
eşitsizlikler var. Gerçekten sığdıramayacağım kadar sorun<br />
var ve sürekli “Ne yapabilirim, nasıl yapabilirim?” diye düşünürüm<br />
ama neyse ki bu konuda yalnız değilim. Bulunduğum<br />
kuruluşların içerisinde arkadaşlarımla birlikte harekete<br />
geçiriyoruz. Aktivist olmak bir yaşam tarzı haline geliyor,<br />
birçok sorunla mücadele ediyorsunuz ama dünya için bir<br />
şeyler yaptığınızın farkında olmak sizi güçlendiriyor. Bireysel<br />
sürecim için bu zamana kadar kendim uğraştım, çabaladım<br />
ve böyle devam ediyor. Önümüzde olan sorunlar aklıma<br />
geldikçe kendimi daha çok çalışmaya veriyorum.<br />
Z KUŞAĞI NE İSTİYOR?<br />
Geleceği aslında çalışarak hayal ediyor ve tasarlıyoruz. Z<br />
kuşağı gençleri, bir şeyler için çabalıyor, uğraşıyor ve çok çalışıyor.<br />
Gelecek güzel mi olacak? Kötü mü? Bu konuda kesin<br />
bir şey yazamam, ama iklim krizini kontrol altına alamazsak<br />
hiç iyi bir gelecek yaşamayacağız. Şimdinin sorunlarını çözmeden,<br />
yaşadığımız krizleri kontrol altına almadan gelecek<br />
hayalleri kurarsak gelecekte bizi sürdürülebilir bir dünya<br />
beklemediği kesin. Bu yüzden geleceğin pozitif gelebilmesi<br />
için şimdinin sorunlarını çözmek gerekiyor. Etrafımda<br />
birçok genç arkadaşım var ve hepsi bu gelecek için bilimin<br />
arkasında birleşerek çok çalışıyor. Yine dünya genelinde biz<br />
gençlerin mücadelesi var ve her yere yayılıyoruz. Herkese<br />
umut olmaya ve umutları yeşertmeye çalışıyoruz. İklim<br />
krizi, yıllardır hayatımızda ve zamanla bu kriz için gerekli<br />
adımlar atılmadığı için durum ağırlaştı. Bu kriz doğayı, canlıların<br />
yaşamanı ve hepimizin yaşamlarını ciddi şekilde etkiliyor.<br />
Yıllardır çığ gibi büyüyerek günümüze çok şiddetli<br />
bir şekilde gelen bu durum için, biz çocuklar ve bize destek<br />
veren insanlarla harekete geçtik. Bireysel olarak attığımız<br />
adımlar, daha büyük adımlarımız için çok önemli. Hayatlarınızı<br />
sürdürülebilir yapmak, tüketmeden yaşayabilmek,<br />
haklarınızın farkına varıp aksiyon almak ve daha birçok şey<br />
sizin elinizde. Yeryüzünün geleceği için hepimizin adımları<br />
değerli, hepimiz birlikteliğin gücüyle çok şey yapıyoruz ve<br />
yapabiliriz. Bunu okuyan siz! Geç kalmadan yeryüzünün<br />
adaleti için hep birlikte çalışalım. Hepimiz bir fidanız ve<br />
büyüyüp bir ormana dönüşüyoruz. Bu ormanı ve dünyayı<br />
yeşertmek bizim elimizde. Siz de bu harekete destek verin,<br />
gençliği, bilimi dinleyin ve bize katılın.<br />
YEME – İÇME<br />
CEM MİRAP<br />
Lucca ve Cantinery’nin Sahibi<br />
“LOKALLİK, ORGANİK TARIM,<br />
GIDA GÜVENLİĞİ VE KALİTESİ<br />
KONUSUNDA BİLİNÇ ARTTI.”<br />
PANDEMİ SONRASI GASTRONOMİ<br />
Herkes özellikle daha lokal içeriklerin ağırlıklı olduğu,<br />
“comfort food” tarzı yemeklere daha çok ilgi gösterecek.<br />
Cantinery’deki mottomuz zaten yıllardır buydu. Dünya<br />
mutfağı evde yapılamıyor. Fast food da hijyen algısı yüksek.<br />
Bu yüzden trendler bu yönde değişebilirler. Bu süreç özellikle<br />
küçük üreticileri çok kötü etkiledi. Bazı tedarikçiler bu<br />
mali yükü kaldıramayabilir, ithal ürün tedarikçileri de çok<br />
negatif etkilendi. Bunlar olumsuz tarafları. Bir yandan da<br />
lokal, organik tarım, gıda güvenliği ve kalitesi gibi konularda<br />
bilinç arttı. İşte bu da pozitif tarafı. Sonuçta iyi kalitede, doğaya<br />
saygılı ürün sağlayan her zaman değer verilen tedarikçi<br />
olmalı. Bu süreç umarım bunu pekiştirir. Fine dining’in kendini<br />
sorgulaması, dünyada hijyen standartlarının yükselmesi,<br />
elektronik ödeme ve paket servisin artması gibi konular<br />
da önümüzdeki dönemde çok sık konuşacağımız başlıklar<br />
olacak. Ama çok büyük değişiklikler olur mu, emin değilim.<br />
Bir şey söylemek için henüz erken.<br />
UMUT ÖZKANCA<br />
Aralarında Çubuklu 29, Gina, Fenix, Kilimanjaro, La Petit Maison’un<br />
da olduğu d.ream grubu CEO’su<br />
“ÖZELLİKLE KARANTİNA SONRASI<br />
SOSYALLEŞME İHTİYACIMIZ ÇOK<br />
DAHA FAZLA OLACAK.”<br />
KARANTİNA SONRASINDA NELER<br />
DEĞİŞECEK?<br />
Hiçbirimizin daha önce tecrübe etmediği boyutta farklı bir<br />
kriz ile karşı karşıyayız; dolayısı ile orta ve uzun vadedeki<br />
etkilerini şimdiden çok net öngörebilmek mümkün değil.<br />
Ancak tüketici alışkanlıkları açısından baktığımızda sadece<br />
yeme-içme alışkanlarında değil tüm alışveriş ve sosyalleş-<br />
<strong>ELLE</strong> 29
<strong>ELLE</strong><br />
FOTOĞRAF: GETTY IMAGES TURKIYE<br />
me süreçlerinde değişiklikler olacağı aşikâr. Tüm sektörler<br />
bu doğrultuda hazırlıklarını en iyi şekilde yapmaya devam<br />
ediyorlar. Mutfak hem bir ihtiyaç hem de bir rahatlama yöntemi.<br />
Hepimiz karantina sürecine adapte olurken kendimizi<br />
iyi hissedeceğimiz farklı aktiviteler bulmaya çalıştık; yemek<br />
yapmak da bunlardan biri. Restoranlar açıldıktan sonra da<br />
belirli bir süre tedirginlik yaşanması çok normal ancak hem<br />
sosyalleşmek hem de kendi mutfaklarımızdan biraz uzaklaşmak<br />
için yeniden dışarda yemek yemeye başlayacağız. Biz de<br />
misafirlerimizin kendilerini rahat ve güvende hissetmeleri<br />
için tüm çalışmalarımızı titizlikle sürdürüyoruz. Sadece tedarik<br />
zinciri değil tüm iş yapış süreçlerimizde birtakım değişiklikler<br />
olacak. d.ream olarak halihazırda olamazsa olmaz<br />
standartlarımız ve kurallarımız var; sadece bunları karşılayabilen<br />
onaylı tedarikçiler ile çalışıyoruz.<br />
KİŞİSEL VE KURUMSAL ANLAMDA<br />
ALINAN ÖNLEMLER HAYATIMIZIN BİR<br />
PARÇASI OLACAK<br />
Satın alma, mal kabul, depo, mutfak ve gıda üretimindeki<br />
rutin denetimlerimizin sıklaştırılması, ürün sevkiyatlarında<br />
minimum temas ve maksimum hijyen kriterlerine daha<br />
30 <strong>ELLE</strong>
fazla dikkat edilmesi, meyve ve sebzeler için sadece bize<br />
özel paketlenme yapılması, tedarik araçlarının ve depoların<br />
dezenfekte işlemlerinin sıklaştırılması sayılabilecek aksiyonlar<br />
arasında yer alıyor. Hijyen zaten tüm d.ream işletmelerinde<br />
çok sıkı kural ve kontrolleri olan bir konu. Tabii<br />
ki bu virüsten korunmanın gerektirdiği ek sterilizasyon işlemleri,<br />
restoranlar içerisinde alınacak ek önlemler, personel<br />
sağlık kontrollerinin sıklaştırılması ve pandemiye özel<br />
eğitimler alacağımız aksiyonlar arasında yer alıyor. Hatta<br />
içinde bulunduğumuz bu süreçte çalışanlarımız için online<br />
olarak pek çok eğitime de başlamış durumdayız. d.ream<br />
operasyonu bu alanda çok deneyimli ve güçlü bir altyapıya<br />
sahip. Dolayısıyla ek önlem ve denetimleri de çok hızlı bir<br />
şekilde hayata geçirecek ve her zaman olduğu gibi misafirlerimizi<br />
en üst hizmet standartları ile ağırlamaya devam<br />
edeceğiz. Bundan sonraki süreçte korunma amaçlı kişisel<br />
ve kurumsal anlamda alınan önlemler hayatımızın bir parçası<br />
olacak. Bununla birlikte eski rutinlerimize kademeli<br />
olarak geçeceğimize inanıyorum. Özellikle karantina sonrası<br />
sosyalleşme ihtiyacımız çok daha fazla olacak, biz de<br />
işletmelerimizde misafirlerimizi en iyi şekilde ağırlamak<br />
için her zamanki gibi hazır olacağız.<br />
SAĞLIK – BAKIM<br />
DR. AYŞEGÜL SALTAT<br />
Dermatoloji uzmanı<br />
“HİZMET SEKTÖRÜNDE HİÇBİR ŞEY<br />
UZUN BİR SÜRE İÇİN ESKİSİ GİBİ<br />
OLMAYACAK.”<br />
Polikliniğiniz şu anda açık mı? Nasıl tedbirler aldınız?<br />
Polikliniğimiz pandeminin duyurulması ardından 1,5 ay kadar<br />
sadece kontrol hastalarımız ve acil hastalar için açıktı.<br />
Başlangıçtaki 1,5 ayda neredeyse hiç yeni hasta bakmadık.<br />
Hatta bekleyebilen kontrol hastalarımızdan beklemelerini<br />
rica ettik. Eskiye göre hasta talebinin azalması yanı sıra,<br />
bizim geniş randevu aralıkları ve küçük ekipler halinde çalışmamız<br />
da hasta sayımızı düşürüyor. Ortalama bir Mayıs<br />
ayına göre 1/4 yoğunluk diyebilirim. Benim öngörüm şu<br />
yönde: Önümüzdeki aylarda kademeli olarak talep artacak,<br />
fakat hepimiz evlerde az ya da çok sıkıldık, sanıyorum ilk fırsatta<br />
herkes bir yerlere kaçmak isteyecek. Normale dönüş<br />
en iyi ihtimalle sonbaharda olacaktır. Bize gelince, kliniğe<br />
girişte hastalarımızın ateşleri ölçülüyor. Ellerine dezenfektan<br />
sıkılıyor ve maske veriliyor. Sonra pandemi onam formundaki<br />
güvenlik sorularını cevaplıyorlar. Bunlardan sonra<br />
hastamızı hemen uygulama/muayene odasına almaya çalışıyoruz.<br />
Randevulara yalnız gelinmesini rica ediyoruz ve<br />
klinik içinde de sosyal mesafeyi koruyoruz.<br />
Yakın temas gerektiren bir iş kolu hijyenle nasıl<br />
baş eder?<br />
Bu sürecin başından itibaren, ilk olarak randevu aşamasında<br />
gerekli sorgulama yapılıyor. Tüm ekip maske, bone,<br />
gözlük, siperlik, eldiven ve tek kullanımlık önlük kullanıyor.<br />
Havaların ısınması ile ikişer çift medikal forma ile her gün<br />
değişecek şekilde devam etmeyi planladık. Temizlik personelimiz<br />
bütün gün aralıksız çamaşır suyu ile temel mekan<br />
temizliği yapıyor. Pandemi ardından dezenfeksiyon ile ilgili<br />
olarak önce profesyonel ekiplerden ULV sisleme yöntemi<br />
ile gümüş nano iyon ve hipokloritli ortam dezenfeksiyonu<br />
hizmeti aldık. Sonra bu makinalardan kliniklerimize aldık.<br />
Personelimiz kullanmayı öğrendi. Şimdi her hasta işlemi ardından<br />
kullanılan odayı kendimiz bu yöntemle dezenfekte<br />
ediyoruz. Tüm odalarımızda yine işlem aralarında ameliyathanelerde<br />
kullanılan UVC ışık dezenfeksiyonu kullanıyoruz.<br />
Sonrasında havalandırılan odada tekrar hasta kabul<br />
ediyoruz. Akşamları ise tüm klinik baştan aşağı bu yöntemlerle<br />
tekrar dezenfekte ediliyor. Yakın mesafe ve uzun süre<br />
gerektiren işlemlerin pek çoğunu kısıtladık. Bazı uygulamaları<br />
ise temas süresini kısaltmak amacıyla seanslara bölerek<br />
yapıyoruz. Bölgesel incelmede, sıkılaşmada ve kas hacmini<br />
artırmada kullandığımız cihazlarımızın pek çoğu bağlanıp,<br />
gerekli ayarlamalar ardından operatör olmadan çalışabiliyor.<br />
Uygun endikasyondaki hastalarımızı bu cihazlarımıza<br />
yönlendiriyoruz.<br />
Stres sağlığımızı nasıl etkiledi?<br />
Strese bağlı egzama ve saç dökülmesi gibi sorunları da daha<br />
sık görmeye başladık. El dezenfektanlarını sık kullanımı nedeniyle<br />
yüzde ve ellerde iritasyon bağlı dermatitler ve maskeye<br />
bağlı tahriş ve yağlı ciltlerde akne sorunları da arttı.<br />
Evde kalınan sürelerde hepimiz düşünecek, kendi iç sesimizi<br />
dinleyecek vakitler bulduk. Nelerin/kimlerin özlemini<br />
çekiyoruz? Olmazsa olmazlarımız, olmada da olurlarımızı<br />
fark ettik. Anın değerini anladık. Evdeki huzurun en değerlisi<br />
olduğunu da... Profesyonel hayatta ise birçok iş kolunun<br />
evden de yürütülebileceği anladık. Hizmet sektöründe ise<br />
hiçbir şey uzun bir süre için eskisi gibi olmayacak. Sağlık ve<br />
güzellik sektöründe aldığımız ekstra önlemlerimizi kendimizi<br />
tamamen güvende hissedene kadar sürdüreceğiz. Biz<br />
kurum olarak yeni normale hızlıca adapte olduk. İleride bu<br />
seneyi ekonomik olarak kaybetsek de sağlığımıza şükrettiğimiz<br />
bir sene olarak hatırlayabilmek dileğiyle...<br />
<strong>ELLE</strong> 31
<strong>ELLE</strong><br />
FOTOĞRAF: GETTY IMAGES TURKIYE<br />
32 <strong>ELLE</strong>
ERENSU EKMEKÇİLER<br />
Dövme sanatçısı<br />
“DÖVMENİN HİJYENLE OLAN<br />
İLİŞKİSİ, DOĞRUDAN KAN YOLUYLA<br />
BULAŞMA VE ÇAPRAZ BULAŞMA<br />
ÜZERİNEYKEN FAKTÖRLER ŞİMDİ<br />
ÇOĞALDI.”<br />
SÜNDÜZ EDİZ KİBAR<br />
Four Seasons Hotels Istanbul Senior Spa Direktörü<br />
“ONLINE UYGULAMAMIZ VE CHAT<br />
HİZMETİMİZLE, SÜREÇ İÇİNDEKİ<br />
TEMAS GEREKSİNİMİNİ MİNİMUMA<br />
İNDİREREK HIZLI BİR DENEYİM<br />
SUNMAYI AMAÇLIYORUZ.”<br />
Teknoloji birçok iş kolunu kolaylaştırdı. Ancak bunun<br />
mümkün olmadığı alanlar da var, mesela dövme gibi. Siz<br />
durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?<br />
Açıkçası bu süreçte, diğer meslek dallarında olduğu gibi<br />
bizim işlerimiz de büyük ölçüde etkilendi. Sebebi, salgının<br />
yanı sıra aynı zamanda da tedirginlik ve panik hali. Süreçteki<br />
belirsizlikten kaynaklı olarak işlere ne zaman başlanacağı ve<br />
tekrar aksayıp aksamayacağını net olarak dile getirmek zor.<br />
Talep sıklığı biraz düşmüş durumda. Herkesin çevresinde,<br />
yakınında zarar gelmesinden korkacağı sevdikleri bulunuyor.<br />
Bu durumlardan kaynaklı olarak, anne babası yaşlı olan<br />
veya ailesinde yaşlı insanlarla birlikte yasayanlar, randevularını<br />
ilerleyen dönemlere ertelemek istiyorlar elbette. Ancak<br />
hijyen takıntısı şu an başka bir alana da uzanmış durumda.<br />
Dövmenin hijyenle olan ilişkisi, bu döneme kadar doğrudan<br />
kan yoluyla bulaşma ve çapraz bulaşma üzerineyken, şimdi<br />
ise dövme sanatçısının yanına giderken, yolda ve hatta daha<br />
detaylı düşünürsek kişinin oturduğu apartmandaki asansörde<br />
kısa zaman içinde hapşıran birisinin olup olmadığına kadar<br />
uzanıyor. Özetle, risk daha çok toplu etkileşimin olduğu<br />
durumlara ve kapalı alanlara yönelik.<br />
İnsanların kafalarında soru işaretleri var. İki taraf da kuşkularından<br />
arınma ve emin olma ihtiyacı içinde...<br />
Bu dönemdeki fark, önceye göre sadece havadan bulaşma<br />
ve dokunarak bulaşma üzerine. Karşılıklı etkileşim kurulan<br />
durumlarda, riski minimuma indirmek için bazı önlemler<br />
alınması gerek. Ancak gene de bu aşamadan öncesinin öneminin<br />
ne kadar büyük olduğunu unutmamak gerek. Örneğin,<br />
iki tarafın da çevresinde Covid-19 durumunun yaşanmamış<br />
olması ve bunun karşılıklı olarak bilinmesi bence önemli.<br />
Randevusu olan kişinin, yalnız gelmesi, sokağa çıkma sıklığı,<br />
maske kullanımı ve mümkünse ulaşımını hususi aracıyla<br />
yapması da önemli. Aynı zamanda karşılıklı etkileşim<br />
halindeyken, iki tarafın da maske takması, el dezenfektanı<br />
ve temiz eldiven kullanılması, kişiden önce ve sonra temas<br />
edilen yüzeylerin sterilize edilmesi gibi önlemler şart. Buna<br />
ek olarak, risk teşkil edebilecek bir diğer faktör de ayakkabı.<br />
Benim tercihim, tek kullanımlık otel terlikleri yönünde.<br />
Sosyal mesafeli masaj mümkün mü?<br />
Four Seasons İstanbul Otelleri olarak 1 Haziran gününden<br />
itibaren yeni düzenlemelerle misafirlerimize kapılarımızı<br />
açıyoruz. The SPA, Sağlık Bakanlığı’ndan ve Four<br />
Seasons genel merkezden gelecek yönlendirmelere bağlı<br />
olarak belirlenecek zamanda kademeli olarak hizmet<br />
vermeye başlayacak. İlk olarak, fitness merkezi ve havuz<br />
misafirlerimizin kullanımına açılacak. Sauna, buhar alanları<br />
ve bakımlar ise ilerleyen dönemde hizmete sunulacak.<br />
Yeni normal kapsamında en önem verdiğimiz konu, her<br />
zaman olduğu gibi hijyen ve sosyal mesafe olacak. Four<br />
Seasons Hotels & Resorts olarak, Johns Hopkins Medicine<br />
International ile dünya çapında önemli bir işbirliğine<br />
imza atmış bulunuyoruz. Lead with Care programı ile,<br />
otellerimizde var olan hijyen ve güvenlik protokolleri her<br />
birimde en üst seviyeye taşınıyor. Spa’da, rezervasyon<br />
aşamasından itibaren yeni hijyen ve mesafe kuralları<br />
uygulayarak hizmet vereceğiz. En iyi hizmeti verirken<br />
önceliğimiz her zaman olduğu gibi hem misafirlerimize hem<br />
de çalışanlarımıza sağlıklı ve güvenli bir ortam sağlamaktır.<br />
The SPA’da uygulanacak hijyen çalışmalarının ilk adımı<br />
olarak tüm servis alanlarında maske ve eldiven kullanımını<br />
zorunlu hale getiriyoruz. Fitness salonundan havuza,<br />
soyunma alanlarından bakım odalarımıza kadar her alanda<br />
sosyal mesafeyi koruyarak hizmet vereceğiz. Rezervasyon<br />
aşamasında misafirlerimizi aldığımız önlemler konusunda<br />
bilgilendirip, bakımlarını gönül rahatlığıyla almalarını<br />
sağlayacağız. En büyük avantajımız, otelimizde oldukça<br />
geniş bir açık alana sahip olmamız. Dolayısıyla yaz boyunca<br />
Boğaz kıyısındaki terasımızda da hizmet vereceğiz. Bu yeni<br />
dönemde dijitalleşme çok daha ön plana çıkıyor. Biz de FS<br />
App uygulamamız ve chat hizmetimizle, süreç içindeki<br />
temas gereksinimini minimuma indirerek misafirlerimize<br />
daha konforlu ve hızlı bir deneyim sunmayı amaçlıyoruz.<br />
Wellness’ın hayatımızdaki yeri ve öneminin her gecen<br />
gün arttığı bir dönemde spa’nın olmadığı bir dünyayı<br />
hayal edemiyorum. Aldığımız önlemlerle, cihazlı ve klasik<br />
bakımlarımızı uygulamaya devam edeceğiz. Uzun bir<br />
karantina döneminden sonra hem psikolojik hem de fiziksel<br />
olarak rahatlamaya ihtiyacımız olan bu günlerde spa’lar en<br />
güzel iyileşme alanları olacaktır.<br />
<strong>ELLE</strong> 33
<strong>ELLE</strong><br />
BİSİKLET AŞKINA<br />
BIR HOBI VE EĞLENCE ARACI <strong>SAYI</strong>LMANIN ÖTESINDE BISIKLET, KADIN ÖZGÜRLÜĞÜNDEN<br />
EKOLOJIK SORUNLARA SPORTIF KULLANIMINDAN BIR STIL AKSESUARI OLARAK GÖRÜNÜMÜNE<br />
HER DAIM ÖNEMINI KORUDU. KORONA SONRASI ISE HEM SOSYAL MESAFE HEM DE DAHA<br />
TEMIZ BIR DOĞA IÇIN VAZGEÇILMEZ OLMA YOLUNDA HIZLA ILERLIYOR.<br />
YAZI: SELİN MİLOŞYAN<br />
Aytül Gürbüz Tükel<br />
FOTOĞRAFLAR: GETTY IMAGES TÜRKİYE, SPLASH<br />
34 <strong>ELLE</strong>
Sürdürülebilirliğin giderek önem kazandığı son yıllarda,<br />
karbon salınımı yönünden hava kalitesine<br />
olumlu yönde etki eden ve kesinlikle doğa dostu bir<br />
ulaşım aracı olan bisikletin fazlasıyla yaygınlaştığını<br />
söyleyebiliriz. Ve insanların evde kaldığı korona günlerinde<br />
havanın nasıl temizlenip doğanın nasıl yeniden doğduğunu<br />
hatırlatmaya gerek yok. Tüm dünyada karantina sonrası<br />
sınırlı bir özgürleşme başlarken hem sosyal mesafeyi korumak,<br />
hem araç trafiğini azaltmak, hem de çevreye duyarlı<br />
şehirlerde daha fazla oksijen soluyabilmek adına bisiklet<br />
kullanımı giderek artıyor.<br />
Kısaca sürdürülebilir ulaşım yaklaşımının önemli bir<br />
parçası olan bisiklet şimdilerde de korona sonrası yeniden<br />
yapılanmanın ve hayata dönüşün vazgeçilmez bir öğesi.<br />
Özellikle bazı ülkelerde belediyeler bu yönde önemli çalışmalara<br />
imza atıyor. Örneğin Fransa’da Çevre Bakanı Elisabeth<br />
Borne’un bisiklet tamiri, geçici bisiklet park yerlerinin<br />
inşası ve bisiklete binme dersleri için toplam 20 milyon<br />
Euro’luk bir planın uygulamaya konulacağını açıklarken<br />
geçtiğimiz 11 Mayıs itibarıyla da bisiklet tamirinde kullanılmak<br />
üzere kişi başı 50 Euro’luk bir yardım öngörülmeye<br />
başlandı. Ayrıca Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo şehrin<br />
en işlek metro hatları boyunca yeni bisiklet şeritlerinin<br />
oluşturulacağına dikkat çekti.<br />
İtalya’da ise bir bisiklet devriminden bahsediliyor. 200<br />
km’lik bisiklet yoluna sahip olan Milano’da belediye 35<br />
km’lik yeni bisiklet yolları inşa etmeyi planladığını duyurdu.<br />
Bisiklet dışında elektrikli scooter da teşvik ediliyor.<br />
KRİZLERDE KURTARICI ULAŞIM ARACI<br />
Bisikleti iki tekerlekli, eğlenceli bir ulaşım aracı olarak<br />
tanımlamak ona haksızlık sayılır. O, dünden bugüne tarihi<br />
yol ayrımlarında ve kriz sonrası önemli roller oynamış,<br />
kullanımı hep basit bir hobiden öte anlamlar taşımış.<br />
Öyle ki bisikletin II. Dünya Savaşı’nda Fransız direnişinin<br />
sembolü olduğunu söylemek abartılı kaçmaz. Direnişçiler<br />
o dönemde araba, otobüs, tren ve tramvaylardaki sıkı<br />
kontrollerden kaçmak için bisikleti tercih etmiş, bisikletin<br />
selesine, gidonuna veya pompasına gizledikleri mesaj ve<br />
bilgileri bu iki tekerlekli ve az şüphe çeken ulaşım aracıyla<br />
birbirlerine ulaştırmışlardır. İtalyan yol bisikleti yarışçısı<br />
Gino Bartali’nin de bisikletinin selesine sakladığı gizli<br />
belgelerle faşizme karşı savaştığını hatırlatalım.<br />
Dünyanın en önemli bisiklet ülkelerinden olan Hollanda’nın<br />
I. Dünya Savaşı devam ederken Almanya’nın ablukası<br />
altında araç ithal edemezken kendi kendine yetmeye<br />
giderek ve milli endüstrisini yaratarak bisiklet üretimine<br />
başladığını biliyoruz. 1973 yılındaki petrol krizinde benzin<br />
bulamayan halkı bisiklete teşvik eden de yine Hollanda. Bugün<br />
ülkede aile başına ortalama 3 bisiklet düşüyor.<br />
Brüksel’de de 22 Mart 2016’daki terör saldırılarında<br />
metroda vurulan 16 kişinin ardından halkın o yıl pedal çevirmeye<br />
ağırlık verdiği biliniyor.<br />
Ve şimdi de tüm dünyayı saran bir başka krizde, Covid-19’la<br />
birlikte bisikletin sosyal mesafenin korunması ve<br />
çevre kirliliğinin önlenmesi yolunda tekrar önem kazandığını<br />
görüyoruz. Trafikte vakit kaybetmek ya da toplu taşıma<br />
araçlarında her an hastalık kapma riskiyle balık istifi<br />
modunda beklemek yerine pedal çevirin, üstelik form tutun.<br />
KADINLAR, BİSİKLET VE ÖZGÜRLÜK<br />
Parisli modacı Paul Poiret’nin korsesiz sade düz tasarımlar<br />
yaparak kadınlara hareket serbestisi kazandırdığı 1890’lı<br />
yıllarda bisikletin de yaygınlaşması ne tesadüf. Ya da belki<br />
tesadüf değildi; kadınlar giyimde kazandıkları özgürlükle<br />
tıpkı 20. Yüzyılda pantolonla iş ve ekonomik arenaya çıktıkları<br />
gibi, sosyal hayata karışacak, özellikle burjuva kesim pedal<br />
çevirerek, sokağa inerek, hareket ederek, yol alarak kendisine<br />
çizilen sınırlardan daha ileriye gidebilecekti. Gitti de.<br />
Erkek dünyasının buna itirazları vardı. Ama kadınlar vazgeçmediler<br />
ve hatta ABD’de kadınlara oy hakkı tanınması<br />
için verilen mücadelenin öncülerinden avukat Susan B. Antony<br />
o yıllarda bisikletin kadınlar için nasıl bir ilerleme ve<br />
yaşamlarını dönüştürme aracı olduğunu açıkça dile getirir.<br />
Kadının özgürlüğü ve gelişimini ilgilendirdiği için rahatsız<br />
eden her şey gibi demokratik ve cinsiyetsiz olduğu<br />
için bisiklet de rahatsız etti. 20. Yüzyılın başında özellikle<br />
medikal ve dini çevreler bisikleti kadının cinselliğini öldürmek,<br />
doğurganlık organlarına zarar vermek ve hatta ona<br />
zevk verdiği için kadını eşinden uzaklaştırmakla suçlayacak<br />
kadar ileri gidebildiler, geri kafalılığın nerelere varacağını<br />
gösterdiler. Bugün hala dini ve eril bir yaklaşımın damga<br />
vurduğu bazı muhafazakar ülkelerde, cinsiyetçi normlara<br />
karşı çıktığı, kadına beden özgürlüğü tanıdığı ve onu evden<br />
dışarıya taşıdığı için bisiklete binmek yasak ya da bir takım<br />
kurallara bağlı.<br />
Suudi Arabistanlı bir kadın tarafından çekilen ilk film<br />
olma özelliği taşıyan Wadjda’da, 9 yaşındaki kız çocuğu<br />
Vecide’nin bir bisiklete sahip olma arzusu için sınırları<br />
zorlaması ve mücadelesi dışında bisikletin bir cesaret ve<br />
özgürlük simgesine dönüştüğüne de tanıklık ediyorsunuz.<br />
Mutlaka izleyin.<br />
ONUNLA DEFİLEDEN DEFİLEYE<br />
Bugün Batı dünyasında kadın özgürlüğü mücadelesini çoktan<br />
sonlandıran bisiklet şimdilerde çevre bilincinin ve iklim<br />
değişikliğiyle savaşın en temel araçlarından. Son yıllarda<br />
sürdürülebilirlikle daha yakın ilişkiler kurmaya uğraşan<br />
moda dünyası da bisikleti hem ekolojik faktörler hem de bir<br />
stil aksesuarı olarak çoktan benimsedi.<br />
Korona öncesi moda haftalarında birçok ünlünün vakit<br />
kazanmak ve çevreyi kirletmemek adına geniş yollu Avrupa<br />
kentlerini iki tekerlekliler üzerinde arşınladıklarını, defileden<br />
defileye gitmek için bisiklet kullandıklarını görüyoruz.<br />
Elbise, pantolon, etek, Jean, şort, ister rahat ister şık bir<br />
stil, bisiklet her türlü moda yorumunun vazgeçilmez parçasına<br />
dönüştü. Renkli, sepetli ya da sepetsiz veya elektrikli,<br />
en çok kadınlara yakışıyor.<br />
<strong>ELLE</strong> 35
<strong>ELLE</strong><br />
İngiltere kraliçesi II. Elizabeth ve kızkardeşi Prenses Margaret 1942 yılında bisiklet gezmesinde.<br />
Jacqueline Kennedy Onassis Central Park’ta bisikletiyle gezerken her zamanki şık stilinden de ödün vermiyor, 1970.<br />
36 <strong>ELLE</strong>
Bir hayvan dostu olan Audrey Hepburn<br />
bisikletiyle gezerken köpeğini de yanına almayı<br />
ihmal etmemiş,1964.<br />
Müzik dünyasının en ikonik çiftlerinden Linda<br />
ve Paul McCartney,197<strong>2.</strong><br />
Brad Pitt bisiklet sürerken oldukça eğleniyor.<br />
Jenny Walton geçtiğimiz Kopenhag Moda Haftası’nda.<br />
<strong>ELLE</strong> 37
<strong>ELLE</strong><br />
Dustin Hoffman, Marathon Man filmi çekimleri sırasında bisikletiyle eğlenirken, 1976.<br />
38 <strong>ELLE</strong>
Lady Gaga hayranlarından Giovanni Arnold ile Central Park’ta bisiklete biniyor, 2016.<br />
Lauriane Melliere iki renkli elbisesiyle bisikletinin üzerinde çok şık görünüyor.<br />
<strong>ELLE</strong> 39
<strong>ELLE</strong><br />
Justin Theroux, New York sokaklarında.<br />
Nina Sandbech bisikletçi taytıyla pedal çeviriyor.<br />
Ünlü model Coco Rocha’da renk uyumu müthiş.<br />
Amerikalı oyuncu Kate Bosworth bir fotoğraf çekimi<br />
için bisikletinin üzerinde.<br />
40 <strong>ELLE</strong>
Karlie Kloss, New York, 2016.<br />
<strong>ELLE</strong> 41
<strong>ELLE</strong><br />
Kendall Jenner, New York sokakları.<br />
Orlando Bloom köpeğini taşımak için pratik bir yol bulmuş.<br />
Kaykay da moda haftalarında rastlanan, doğa dostu ulaşım araçlarından.<br />
42 <strong>ELLE</strong>
Leonardo DiCaprio, 2016.<br />
Stella McCartney, Londra sokaklarında.<br />
Reese Witherspoon Malibu sahilinde maskesiyle<br />
gezerken, 2020.<br />
Şarkıcı Usher, New York.<br />
<strong>ELLE</strong> 43
<strong>ELLE</strong><br />
Stockholm Moda Haftası’ndan bir görüntü.<br />
Bisiklet dostu ülkelerin başında gelen Danimarka’da her 10 kişiden 9’unda bisiklet var. Kopenhag Moda Haftası’nda<br />
bisiklet vazgeçilmez bir stil aksesuarı.<br />
44 <strong>ELLE</strong>
Kopenhag, ülkedeki bisiklet sayısının arabalardan fazla olduğunu açıkladı.<br />
Kopenhag’da bisikletli bir kız.<br />
<strong>ELLE</strong> 45
<strong>ELLE</strong><br />
BIR DAHA<br />
NE ZAMAN &<br />
NASIL TATILE<br />
ÇIKABILECEĞIZ?<br />
“NO BAD DAYS” VE ŞURAYA BIR PALMIYE ÇIZELIM... HAYALINI KURMAK BILE MUTLU<br />
EDERKEN BIR DAHA NE ZAMAN VE HANGI ŞARTLARDA TATILE ÇIKACAĞIMIZI BILMEMEK<br />
INSANIN IÇINI BURKUYOR. SIZ ESKI SEYAHAT FOTOĞRAFLARINIZI SOSYAL MEDYADA<br />
PAYLAŞIRKEN BIZ GEÇMIŞIN EN ILHAM VEREN KARELERINI BIR ARAYA GETIRDIK. BIR GÜN<br />
BIR PALMIYENIN ALTINDA BULUŞMAK DILEĞIYLE...<br />
YAZI: SERLI GAZER BOYACI FOTOĞRAF EDİTÖRÜ: GÜLGÜN ÖZEK<br />
Hiçbir pişmanlık hissetmeden tembellik yapabildiğiniz<br />
tek yer ve zaman dilimi... Gözlerinizin içinin<br />
güldüğü fotoğraflar... Tatil anları. Instagram’da<br />
Aytül Gürbüz Tükel<br />
takip ettiğiniz kişilerin yüzde 90’ın geçmiş tatil<br />
fotoğraflarını paylaşıyor değil mi? Siz de ya paylaştınız ya<br />
da eliniz paylaş’ın üstünde. Kişisel arşivimde gezinirken<br />
karşıma bir kare çıkıyor. Uçaktayım, exit kapısının hemen<br />
yanında oturuyorum. Koltukta bulunan yastığa kafamı<br />
gömmüşüm. Bir daha ne zaman nasıl seyahat edeceğim<br />
konusunda fikrim yok ama bir daha yüzümü asla o yastığa<br />
değdirmeyeceğime eminim. Siz de eski fotoğraflarınıza dalıp<br />
ne kadar mutlu ve özgür olduğunuz o anları iç geçirerek<br />
hatırlıyorsunuz biliyorum. Ve aklınızda o büyük soru beliriyor:<br />
Bu yaz tatil yapabilecek miyim? Sonra bir kuşku baloncuğu<br />
çıkıyor. Sahi haftalardır evdesin, tatil yapmaktan bahsediyor<br />
olamazsın. Instagram’ımda bir oylama yapıyorum.<br />
Soru yok, daha çok bir tespit: “Yaklaşık 2 aydır evdeyiz ama<br />
hayatta hiç bu kadar tatile ihtiyacımız olmamıştı.” Sol kutucukta<br />
bir palmiye (katılmıyorum), sağ kutucukta altı palmiye<br />
(aşşşırı katılıyorum) var. Tahmin edin oylamanın sonucu<br />
ne oldu? Sadece bir kişi sol kutucuktaydı. Geri kalan hepimiz<br />
evde oturmaktan yorulup o altı palmiyenin içine hayallerimizi<br />
sığdırdık ve tekrar yola çıkmayı düşledik. Seyahat<br />
etmeyi bırakın, hayalini kurmak bile neden bu kadar iyi hissettiriyor?<br />
Tüm sorumluluklarımızdan uzaklaşabilip belki<br />
de en özgür halimize dönüşebildiğimiz için mi? Zaman<br />
kavramını unutup tam olarak anı yaşayabildiğimiz için mi?<br />
Buz gibi içkimizi yudumlarken gün batımını selamlamak<br />
bizi doğayla bütünlediği için olabilir mi? Bazen sonsuzluk<br />
havuzunda, bazen de pütürlü bembeyaz boyalı duvarlarda<br />
kendimizi nasıl buluyoruz? Turist olmak ile gezgin olabilmek<br />
arasındaki o ince çizgiyi boş verin şimdi. Gözlerinizi<br />
kapatın ve sadece o hissi hatırlayın. Yeni insanlarla tanışmak,<br />
farklı yiyecekler tatmak, başınıza mutlaka enteresan<br />
ve komik bir olayın geleceğini bilmek, dönüş yolunda hayatınızı<br />
sorgulamak, bazen bir şeyleri değiştirmek için büyük<br />
kararlar almak. Bir gerçek var ki çıktığımız seyahatlerden<br />
asla aynı kişi olarak dönmüyoruz. Ve bugün bulunduğumuz<br />
noktada büyük bir belirsizlik hakimken biraz ilham vermesi<br />
biraz da hayallere sürüklemesi için sizi gelmiş geçmiş en<br />
güzel tatil kareleriyle baş başa bırakıyoruz.<br />
FOTOĞRAFLAR: SLIM AARONS, GETTY IMAGES TÜRKİYE<br />
46 <strong>ELLE</strong>
<strong>ELLE</strong> 47
<strong>ELLE</strong><br />
Gönül Yazar, Zeki Müren’in fotoğrafını çekerken. 1960’lar, İstanbul.<br />
Audrey Hepburn’ün en muzur hali diyebilir miyiz? Çünkü yaz böyle bir şeydir, içinizdeki yaramazlığı ortaya çıkarır.<br />
48 <strong>ELLE</strong>
Salvador Dali’nin espadrilleri kalp biz.<br />
Pablo Picasso, bizim Boğaz’da denize giriyormuşçasına...<br />
Marilyn Monroe da elleri buruşana kadar sudan<br />
çıkmayanlardan mıydı acaba?<br />
Okay, Clint Eastwood en cool sensin.<br />
<strong>ELLE</strong> 49
<strong>ELLE</strong><br />
Beatles “Yesterday all my troubles seemed so far away” derken korona öncesi hayatımızdan bahsediyor olabilirdi.<br />
50 <strong>ELLE</strong>
Tippi Hedren “evcil” hayvanı aslan Neil ile şakalaşıyor. Bir aslanla şakalaşmak, şaka değil gerçek.<br />
Charlotte Rampling, tüm o Instagram yogilerinden çok zaman önce...<br />
<strong>ELLE</strong> 51
<strong>ELLE</strong><br />
Bu hayatı sen yaşadın Brigitte...<br />
Romy Schneider ve Alen Delon’un en klişe havuz kenarı kareleri nasıl hala en cool’lardan olabiliyor?<br />
52 <strong>ELLE</strong>
Tam bir Beverly Hills kızı Jane Fonda, Beverly Hills’te.<br />
Sharon Tate poz vermiyormuş gibi yapanlardan.<br />
Gerçekten benzemez kimse sana ve fıstık yeşili mayotürban<br />
takımına Müzeyyen Senar.<br />
White on white trendinin kraliçesi, tatil ikonu Jane<br />
Birkin ve Serge Gainsbourg.<br />
<strong>ELLE</strong> 53
<strong>ELLE</strong><br />
Beyonce’ye yazılacak bir şey yok çünkü zaten Queen B<br />
Kate Bosworth ve tek ikonik filmi Blue Crush’tan bir sahne<br />
Bebeksi Niki Taylor<br />
Bir başka bebeksi, 1999’un Gisele’i.<br />
54 <strong>ELLE</strong>
Ah bizim hep dertli, düşünceli Diana’mız.<br />
90’ların boy band’lerinden kim kaldı? Kimse ama Blur’ü hatırlayalım çünkü umarsızca şezlong keyfi yaptıkları bir kare.<br />
<strong>ELLE</strong> 55
<strong>ELLE</strong><br />
Mick Jagger ve Jerry Hall kumsal romantizmi yaparken<br />
A Bigger Splash filminde Tilda Swinton’dan keyifli (!) bir kare.<br />
56 <strong>ELLE</strong>
Jude Law gençliği diye bir şey var bu hayatta. The Talented Mr. Ripley’deki hallerini de özlemişiz.<br />
Kendall Jenner ve sinir bozan proporsiyonları,<br />
ama tabii body positivity falan....<br />
Marisa Berenson tam bir D.I.Y. modeli bikiniyle.<br />
<strong>ELLE</strong> 57
58 <strong>ELLE</strong><br />
Siyah mini elbise,<br />
ALEXANDER WANG/ BEYMEN
S U P E R İ S İ<br />
A L İ N A<br />
SUMA BEACH’TEYIZ. KENDINI DALGALARIN AKIŞINA BIRAKAN ALINA BOZ’LA HAYALLERE DALIYOR,<br />
YAZIN ÇOK YAKINDA VE HATTA YANI BAŞIMIZDA OLDUĞUNU AYRIMSIYORUZ. ŞIMDILERDE<br />
NETFLIX’TE YAYIMLANAN AŞK 101’LE GÜNDEME GELEN BOZ, 21 YAŞINDAN BEKLENMEYECEK BIR<br />
OLGUNLUKLA KARŞILIYOR HAYATI.<br />
YAZI: SELİN MİLOŞYAN FOTOĞRAFLAR: ONUR DAĞ MODA EDİTÖRÜ: OĞUZ EREL<br />
<strong>ELLE</strong> 59
60 <strong>ELLE</strong>
Çizgili triko elbise, MIU MIU<br />
<strong>ELLE</strong> 61
62 <strong>ELLE</strong>
Kamuflaj bikini üstü, Kamuflaj bikini altı, ikisi de DIOR<br />
<strong>ELLE</strong> 63
64 <strong>ELLE</strong><br />
Desenli mavi tişört, MSGM/<br />
BEYMEN, Bej rengi pantolon, COS
<strong>ELLE</strong> 65
66 <strong>ELLE</strong><br />
Tişört, BALENCIAGA/<br />
BEYMEN, Deri pantolon,<br />
ACADEMIA - BEYMEN, Şapka,<br />
H&M, Kolyeler, Küpe, hepsi<br />
BERRIN OZKAN
<strong>ELLE</strong> 67
68 <strong>ELLE</strong><br />
Yaprak desenli elbise, a199,<br />
Beyaz spor ayakkabı, a179,<br />
ikisi de H&M, Güneş gözlüğü,<br />
moda editörüne ait
Çizgili gömlek, DIOR, Bej rengi<br />
denim pantolon, LEVI’S<br />
<strong>ELLE</strong> 69
Denim ceket, Denim pantolon, ikisi de DIOR<br />
Makyaj: Selda Şahin İçten<br />
Moda asistanı: Furkan Çelik<br />
70 <strong>ELLE</strong>
<strong>ELLE</strong> 71
A<br />
Alina Boz’la plajda olmak, denizin kokusunu hissetmek,<br />
onu özlediğimiz yaz kıyafetleri içinde görmek, doğanın özgürlüğünü<br />
Alina’nın duru güzelliğiyle keşfetmek; hepsi iyi<br />
geliyor, hepsi de tatilin, tatlı bir tembelliğin, hafifliğin habercisi<br />
gibi. Zor günleri, karantinayı, Covid-19’u geride bırakma<br />
umudunu ve mutluluğunu yaşatıyor bize.<br />
“Tatil bu defa hayallerde kalacak gibi görünüyor, herhangi<br />
bir planım yok, zaman ne gösterirse artık” diye söze<br />
başlasa da Onur Dağ imzalı fotoğraflarına bakmak bizlere<br />
fazlasıyla iyi geliyor, plaj çantamıza neler koyabileceğimiz<br />
üzerinde düşündürebiliyor. Alina’nın çantasında ise genelde<br />
“güneş kremi, kulaklık, o sırada okuduğum bir kitap” varmış.<br />
Unutamadığı tatil? “Tam deniz tatili sayılmaz aslında<br />
ama Paramparça dizisinin üçüncü sezonundan önce küçük<br />
bir ekip Jakarta’ya uçmuştuk bir programa katılmaya, ardından<br />
da 2-3 günlüğüne Bali’ye gitmiştik. Harika bir yerdi,<br />
büyülenmiştim...”<br />
Suma Beach’te şortlar, bikini ve mayolarla objektife<br />
gülümseyen Alina Boz genel olarak rahat ve içinden geldiği<br />
gibi giyinmeyi sevdiğini anlatıyor: “Zaten vaktinizin<br />
çoğunluğu sette geçiyorsa başka bir şansınız yok. Sabah ne<br />
bulursam onu giyiyorum. Jean-tişört ikilisi olmadan yaşayamam.”<br />
Bu arada İspanyol giyim markası Stradivarius’un Türkiye’deki<br />
yüzü olan Boz, rahat ve spor stiliyle (markanın)<br />
günlük parçalarını çok iyi harmanlıyor.<br />
ÖZGÜRLEŞMEYE HAZIR MI?<br />
Evet, karantina dönemi geride kaldı ama yine de evde kaldığı<br />
günleri nasıl geçirdiğini sormadan edemiyoruz. “Karantina<br />
başlarken köpeğimin böbrek yetmezliği yaşadığını<br />
öğrendim. İki ay boyunca hep onunla ilgilendim. Hatta evde<br />
olduğumuz için çok mutluydum çünkü bana çok ihtiyacı<br />
vardı. Sabah ilaçlarını vermek, günde iki defa serum takmak<br />
derken günler umut besleyerek geçiyordu. Fakat köpeğimi<br />
kaybedince ben de herkesin bahsettiği o karantinayı daha<br />
iyi anladım. Duvarlar üstüme üstüme gelmeye başladı. Biraz<br />
kafamı dinlemeye verdim diyebilirim. Çok fazla yeni şeyler<br />
yapamadım. Üzücü bir dönemden geçtiğimi söyleyebilirim.”<br />
Alina yaşadığı kayıp ya da evde olmanın rahatlığı, sürekli<br />
bir yerlere yetişme duygusundan muaf olmanın huzuruyla<br />
sokağa çıkmaya, özgürleşmeye hazır olmadığını anlatıyor:<br />
“Hayır değilim. Tabii ki ailemi, arkadaşlarımı ve çalışmayı<br />
çok özledim ama bir yandan da güzel sanki böyle korunaklı<br />
bir bölgede yaşamaya devam etmek.” Normalleşmeye başladığımız<br />
şu sıralar çoğumuz aynı duygu karmaşasının içinde<br />
değil miyiz? Bir yanımız özgürlük diye bağırırken bir yanımız<br />
evin güvenli sınırlarında kalmak istiyor.<br />
Peki evde kaldığı bu sürede yeni bir alışkanlık edindi mi?<br />
Ve en çok neler yaptı, nasıl vakit geçirdi? “Çok su içtim diyebilirim.<br />
Dışarıdayken su içmeyi hep unuturdum şimdi evde<br />
odadan odaya bile şişeyle dolaşıyorum. Annem ve en yakın<br />
arkadaşımla sık sık ve çok konuştum. Netflix’in Hollywood<br />
dizisini izledim, en çok koltuğumda ve tabii ki WhatsApp’ta<br />
vakit geçirdim.”<br />
“KİMSE YANLIŞ DEĞİLDİR SADECE<br />
FARKLIDIR”<br />
Alina Boz kıpır kıpır, enerji dolu bir genç kız. Utangaçlığı<br />
kendinden çok fazla bahsetmesine engel olsa da (“kendim<br />
hakkında konuşurken zorlanıyorum ve bu bana garip geliyor”<br />
diyor); ben onu çekingenlikle zıpırlık arasında bir<br />
yerlerde görüyorum. Ayrıca henüz hayatının ve kariyerinin<br />
başında olsa da bakış açısı ve düşünceleriyle olgun ve yetişkin<br />
insanların bile bazen fark edemediği noktalara parmak<br />
basıyor: “Sanırım özellikle bu dönemde hayatın ne olursa<br />
olsun devam ettiğini ve insanların yorumundan çok içinden<br />
geleni yapmanın kıymetli olduğunu öğrendim. Evde kaldık,<br />
hayallerimizi rafa kaldırdık, sevdiklerimizden uzaktık. Ama<br />
hayat bir şekilde devam ediyor ve her şey çok hızlı değişebiliyor.<br />
Anın tadını çıkarmak lazım. Bazen hayatta tek bir doğru<br />
varmış gibi görünüyor ve siz o doğru karşısında ‘ben yanlışım’<br />
der yıkılabilirsiniz. Hepimiz yıkılıyoruz, bir şeyler ters<br />
gidiyor, heveslerimiz kayboluyor. Fakat bu kısacık ömürde<br />
kimse ‘yanlış’ değildir. Herkes sadece farklıdır.”<br />
Kendi hikayesi Rusya’da başlıyor. Rus bir anne ile Türk<br />
bir babanın genleri en güzel, en biricik şekilde harmanlanmış<br />
Alina’da. Kültür farkı ya da İstanbul’a yerleştiğinde kültür<br />
şoku yaşamadığını söylüyor ancak Rusya’daki ailesini,<br />
anneannesi, dedesi ve kuzenlerini çok özlediğini anlatıyor.<br />
Oyunculuğa başlamasıysa onun deyimiyle tam bir şans:<br />
“Tiyatroya hep ilgim vardı. Rusya’da dedemle bir oyun seyretmeye<br />
gitmiştik, sahneyle ilk karşılaşmam orada oldu.<br />
Sonra Türkiye’ye taşınınca ailem sosyalleşmem için beni tiyatro<br />
kursuna yazdırdı. Çocuk oyunlarında oynadım. Sonra<br />
da halamın beni bir ajansa yönlendirmesiyle serüven başladı.”<br />
Pek ya sonra? Ardından diziler ve oyunculukla ilgili<br />
birkaç cümle bekliyorsunuz değil mi? Ve karşınıza aniden<br />
Alina’nın havacılık lisesinden mezun olduğu bilgisi düşüve-<br />
72 <strong>ELLE</strong>
iyor. “Hedef koymaktansa hayatımı akışına bırakmayı seviyorum.<br />
Bilmiyorum belki zamanla bu değişir ama şimdilik<br />
böyle,” sözleriyle dile getiriyor tercihlerini ve duygularını.<br />
İnsan büyüdükçe karakteri ve davranışları değişebiliyor<br />
ama hayat Alina’nın da farkına vardığı gibi bizlerle oyun oynamaya<br />
ve bizleri şaşırtmaya devam ediyor.<br />
“Liseye başlayana kadar dizilerde oynamamıştım ve<br />
oyunculuk hayalleri biraz da uzak gelmeye başlamıştı. Aslında<br />
liseyi de tiyatro ağırlıklı okumak istiyordum ama kazandığım<br />
okul evime çok uzaktı. Önüme havacılık lisesi çıkınca<br />
pilot olmaya heveslendim. Sonrasında lisede okurken<br />
3 yıl boyunca Paramparça dizisinde oynayınca bütün dengeler<br />
değişti. Tiyatrodan kopmak istemediğimi fark ettim<br />
ve Kadir Has Üniversitesi Tiyatro bölümü sınavlarına girip<br />
kazandım. Ama ne yazık ki henüz okula başlayamadım. Dizi<br />
varken okumak gerçekten zor. Sanırım bu benim hayattaki<br />
sınavlarımdan bir tanesi, lisede de böyle olmuştu.<br />
Ama dediğim gibi neyle karşılaşacağımızı bilemeden<br />
yaşıyoruz. Önüme çıkan fırsatları değerlendirmeye<br />
çalışıyorum. Üniversiteye<br />
bir türlü başlayamadığımdan<br />
o açığı kapatmak için Elimi Bırakma<br />
dizisini finalinden sonra farklı planlarım<br />
vardı ama hayat işte, onun da<br />
kendi planları varmış. ‘Şimdilik evde<br />
otur ve izleyebildiğin kadar film izle,<br />
kitap oku’ diyor. Eat, Pray, Love filmini<br />
çok severim. Kitaplar ise hep<br />
değişir. Bazı dönemler kişisel gelişim<br />
okurum, bazen roman, bazen tiyatro<br />
oyunlarına dalmak kafamı çok iyi<br />
dağıtır. Alternatif rock dinlemeyi severim.<br />
Henüz 21 yaşındayım ve kendimi<br />
bildim bileli setlerdeydim. Setlerden<br />
de öğrenilen çok şey var elbette ama<br />
bazen uzaklaşıp insan sadece kendini,<br />
ruhunu beslemek için bir fırsat<br />
arıyor. Henüz o fırsatı tam anlamıyla<br />
bulamadım.”<br />
“ŞÖHRET BAZEN<br />
KORKUTUYOR”<br />
Kendini keşfettiği bir dönemden geçtiğini<br />
ve ara ara değişebilen bir yapıya<br />
sahip olduğunu anlatıyor: “İniş ve çıkışlar<br />
yaşayabiliyorum. Ama kimseyi<br />
üzmeden ilerlemeye çalışıyorum bu<br />
yolda. İnsanın kendisi hakkında yorum<br />
yapması biraz zor, hele ki 4 aydır<br />
evde oturuyorsa...”<br />
LOVE 101<br />
KLASİK BİR<br />
GENÇLİK<br />
DİZİSİ Mİ?<br />
Paramparça ve Elimi Bırakma<br />
dizilerinden sonra Alina Boz<br />
şimdilerde Netflix’te başlayan<br />
Love 101’deki Eda karakteriyle<br />
dikkatleri üzerine çekiyor. Boz<br />
dizinin bir okul, öğrenci ve yaz<br />
dizisinden fazlası olduğunu<br />
anlatıyor: “Love 101 bir gençlik<br />
dizisi evet ama anlatım şekli<br />
olsun, rejisi olsun, her şeyi ile<br />
insanların kalbine derinden<br />
dokunabiliyor. Her yaşa hitap<br />
ediyor. İzleyen birçok insandan<br />
‘kendi lise dönemimi hatırladım’<br />
yorumunu duydum. Dijital<br />
platformda bulunmanın etkisi de<br />
çok farklı oluyor tabii. İnsanlara<br />
derdini anlatabilen bir proje oldu.<br />
Bence klasik gençlik dizisi diye<br />
bir şey yoktur. Her projenin<br />
kendine özel bir anlatım biçimi,<br />
farklı bir dünyası vardır. Bizim<br />
dünyamız da doğallığı, rahatlığı<br />
ve hemen hemen herkesin bir<br />
dönem kendisine sorduğu ‘Ben<br />
kimim? İyi olmak nedir?’ soruları<br />
ile seyircinin ilgisini çekmeyi<br />
başardı.”<br />
Ve sihirli kelime şöhret... Cesur Hemşire, Paramparça,<br />
Elimi Bırakma ve ardından gelen Netflix dizisi Love 101’in<br />
onu bir adım daha yakınlaştırdığı o ışıltılı dünya... Bu konuda<br />
da planlı değil, hayatı geldiği gibi yaşıyor, hesapsız... “Şöhret<br />
garip bir şey. İnsanı çok mutlu da edebiliyor, korkutabiliyor<br />
da. Hep çok utangaç bir yapıya sahiptim, belki zamanla değişir<br />
diye düşündüm ama henüz değişmedi. Şunu biliyorum:<br />
Ben sadece mutlu olduğum şeyi yapmak istiyorum.”<br />
Peki ya bir gün her şey biterse, ışıltı sönerse? “İnsanın<br />
kontrol edebileceği bir şey bu durum ve o yüzden de çok<br />
korkmuyorum. Hayatın o halinden de memnun olmak için<br />
elimden geleni yaparım.”<br />
Mutluluğu uzaklarda değil yanı başında arıyor: “Mutluluk<br />
sevdiğiniz insanların yanınızda olmasıdır bana göre. Ne<br />
yaptığınız işler ne de kazandığınız başarılar sevdiklerinizin<br />
size bahşettiği mutluluğunun yerine geçemez. Yalnızken<br />
hiçbir şeyin anlamı yok bence bu hayatta.”<br />
Hayatı geldiği gibi, tıpkı çekimde kendini dalgaların akışına<br />
bıraktığı gibi, en doğal haliyle plansız<br />
programsız karşıladığı için de mutlu.<br />
Güzelliğini de buradan alıyor. Kendiyle<br />
barışık olması ve yumuşak karakteri dışarıya<br />
da yansıyor: “Güzellik bana göre<br />
insanın kendini iyi hissetmesidir. Sadece<br />
görüntü olarak değil, ruhsal olarak da iyi<br />
hissetmelidir. Kendisini iyi hisseden insan<br />
özgüveniyle, gülüşüyle, duruşuyla ve<br />
konuşmasıyla güzelliğini hissettirir. Ritüellere<br />
gelince; benim cildimi temiz tutmak<br />
dışında çok da güzellik ve bakım rutinim<br />
yok açıkçası. Hele ki evde olduğumuz şu<br />
günlerde cildime ve saçlarıma mümkün<br />
olduğu kadar dokunmamaya çalıştım.”<br />
Güzelliği bize de bulaşıyor, fotoğraflara<br />
yansıyor, doğallığı deniz ve güneşin<br />
gerçekliği gibi içimizi ısıtıyor. Çekim sona<br />
ererken sadece denizi ve doğayı değil, Alina’nın<br />
yaydığı saf ve naif enerjiyi, gençliğin<br />
verdiği plansızlığı, rahatlığı ve anda<br />
Akalmayı da özlediğimizi fark ediyoruz...<br />
<strong>ELLE</strong> 73
ROMANTİK<br />
DÜŞLER<br />
HOLLANDA THORN<br />
KASABASINDA BULUNAN<br />
VILLE BLANCHE’DA<br />
ROMANTIZM YENIDEN<br />
HAYAT BULUYOR. TARIHI<br />
DOKUNUN FONUNDA,<br />
BELIRGIN OMUZLAR, PUF<br />
KOLLAR, SATEN ELBISELER VE<br />
DANTEL DETAYLAR ZARIF BIR<br />
DURUŞ SERGILIYOR.<br />
FOTOĞRAFLAR: BARRIE HULLEGIE<br />
STYLING: LISA ANNE STUIJFZAND<br />
Kareli üst, REJINA PYO,<br />
İpek etek, NANUSHKA,<br />
Ayakkabı, MIU MIU,<br />
Küpe, JANE KONIG<br />
74 <strong>ELLE</strong>
Ceket, Organze üst, ikisi de ACNE<br />
STUDIOS, Küpe, TIFFANY & CO.<br />
<strong>ELLE</strong> 75
76 <strong>ELLE</strong><br />
Kabarık kollu üst, Pantolon,<br />
ikisi de STELLA MCCARTNEY,<br />
Küpe, JANE KONIG
Kareli bluz, BAUM UND PFERDGARTEN, Yüksek bel<br />
pantolon, TOMMY HILFIGER, Deri ayakkabı, TIBI, Dantel<br />
çorap, KUNERT<br />
<strong>ELLE</strong> 77
78 <strong>ELLE</strong>
Kareli ceket, WOOLRICH, Dantel bluz, GUESS,<br />
Deri etek, MARC CAIN, Deri sandalet, REJINA<br />
PYO, Küpe, JANE KONIG<br />
<strong>ELLE</strong> 79
80 <strong>ELLE</strong><br />
Fiyonklu bluz, LIU JO,<br />
Tuval üst, MIU MIU,<br />
Pantolon, H&M STUDIO,<br />
Hasır şapka, DEMURE<br />
AMSTERDAM
Uzun ipek elbise, TIBI,<br />
Küpe, TIFFANY & CO.<br />
<strong>ELLE</strong> 81
82 <strong>ELLE</strong><br />
Dantel detaylı üst, CHANEL, İnci kolye, DIOR
Elbise VICTORIA BECKHAM, Çizme, LOEWE, Küpe, TIFFANY & CO.<br />
Model: Gilone @Max Models<br />
Saç: Daan Kneppers/ Biolage R.A.W ürünleriyle, @NCL Representation<br />
Makyaj: Sandra Govers/ Ellis Faas Cosmetics ürünleriyle, @Angelique<br />
Hoorn Management<br />
Huis Broeckmeulen ve Fletcher Hotel, La Ville Blanche’a teşekkkür ederiz.<br />
<strong>ELLE</strong> 83
<strong>ELLE</strong>GÜZELLİK<br />
FOTOĞRAFLAR: IMAXTREE.COM<br />
AIGNER<br />
84 <strong>ELLE</strong>
İŞ BAŞA DÜŞTÜ<br />
ÇOK UZUN SÜREDIR EVDEYIZ VE KONU GÜZELLIK OLUNCA BAZI<br />
IHTIYAÇLARIMIZA ÇÖZÜM ARAMAMIZ KAÇINILMAZ OLDU. İŞ BAŞA<br />
DÜŞTÜYSE EVDE YAPABILECEĞIMIZ KURTARICI VE ÇOK DAHA IYI<br />
HISSEDETMEMİZİ DE SAĞLAYAN GÜZELLIK ÖNERILERINE BAKALIM.<br />
YAZI: NILAY YALÇINKAYA<br />
Sizin<br />
dibiniz<br />
kaç cm?<br />
Boyalı saçların büyük sınav verdiği<br />
bu süreçte dipten büyük bir hızla<br />
1 2<br />
çıkan “gerçekler”en zorlayıcı<br />
unsurlardan biri oldu. Özellikle<br />
de platin ve kızıl renklerde dipten<br />
büyümeye başlayıp da iki ayın<br />
sonuna doğru artık bir karışa<br />
uzanmış koyu saçlar, durumunun<br />
ciddiyetini her aynaya baktığımızda<br />
hatırlatır oldu. Neyse ki evde<br />
de çareler tükenmez. Bunun için<br />
kuaförünüzle görüşüp boya rengi<br />
önerisi alarak kendi boyanızı<br />
yapabilirsiniz. Kuaförler açıldı ama<br />
“ben henüz gitmeye hazır değilim<br />
ve bu işin de üstesinden gelirim”<br />
diyorsanız birçok kuaför salonunun<br />
kişiye özel hazır karışım servisi<br />
sunduğu aklınızda olsun. Ben boya<br />
isine hiç girmeyim diyorsanız da<br />
Zoom toplantılarında kurtarıcınız<br />
saç maskaraları ya da geçici saç<br />
spreyleri olur.<br />
The One Illu Skin likit<br />
Magic Retouch saç<br />
aydınlatıcı, a84, ORIFLAME<br />
maskarası, a42,99<br />
L’OREAL PARIS<br />
Sun Beam likit aydınlatıcı,<br />
a315, BENEFIT<br />
Highlighter’ların<br />
gücü adına!<br />
Küçük bir ışıltının yüzünüzde yaratacağı pozitif değişime<br />
inanamayacaksınız. Güneşin parlaklığını teninize yansıtacak ve ışıl<br />
ışıl bir görünüm veren bu harika ürünün bir mercimek tanesi kadar<br />
miktarı yeterli. Sabah yüzünüzü yıkadıktan sonra avcunuzun içine<br />
nemlendiricinizi alın ve içine likit yapıda bir aydınlatıcıdan bir<br />
damla ekleyin. Karıştırıp tüm yüzünüze ve hatta dekolte bölgenize<br />
sürün. Anında parlak ve enerjik bir görünüme sahip olacaksınız.<br />
<strong>ELLE</strong> 85
<strong>ELLE</strong>GÜZELLİK<br />
3Deterjan ve dezenfektan kullanımından kuruyan<br />
ve çatlayan elleriniz için ekstra bakım şart. Bunun<br />
için her yıkama sonrası el kremi sürmeyi alışkanlık<br />
haline getirin ve gün içinde mutlaka bunu yineleyin.<br />
Sertleşen tırnak etlerine çözüm olarak besleyici<br />
özelliği de olan pratik el maskelerinden destek<br />
alin. Tırnak etleriniz yeterince yumuşadıktan sonra<br />
tırnak eti makasıyla çok derin olmamak kaydıyla<br />
sert ve kuru etleri temizleyebilirsiniz. Bunu banyo<br />
sonrası yapmak da iyi fikir. Sonrasında tırnak<br />
etlerinizi rahatlatmak ve yumuşatmak için yoğun<br />
yapıda bir el kremi ya da tırnak eti bakim yağlarını<br />
kullanabilirsiniz. Finalde renkli ojelerle enerjinizi<br />
yükseltebilirsiniz. Denemek isterseniz Instagram’da<br />
çok tatlı ve yaratıcı nail art uygulamaları da var.<br />
Neden olmasın?<br />
Evde manikür<br />
Kütikül Bakım<br />
jeli, a39,90,<br />
SEPHORA<br />
Erguvanlı<br />
besleyici el<br />
kremi, a34,90,<br />
ATELIER REBUL<br />
El maskesi,<br />
a29,90,<br />
NEUTROGENA<br />
Gül özlü<br />
bakım<br />
kremi, a59,<br />
GULSHA<br />
86 <strong>ELLE</strong>
4 5<br />
Pembe iyi gelir<br />
Sabah uyandığınızda modunuzun<br />
düşük ve enerjinizin olmadığı günler<br />
oluyordur elbet. Bunun için güne<br />
YouTube’da bulabileceğiniz 10-15<br />
dakikalık meditasyon videolarıyla<br />
başlayabilir veya olumlamalarla<br />
kendinizi motive edebilirsiniz. Ama<br />
en kısa yol; pembe allık. Bunun<br />
kesinlikle mutlulukla bir ilgisi var.<br />
Uyandıktan sonra yatakta biraz<br />
gerinin, kalkıp yüzünüzü yıkayın.<br />
Ardından nemlendiricinizi sürün<br />
ve elmacık kemiklerinizin üzerine<br />
pembe allık kondurun. Ve aynaya<br />
bakıp biraz da gülümseyin. Böyle<br />
Cheek Heat<br />
gününüzün çok daha güzel ve enerjik<br />
likit allık,<br />
geçeceğini iddia ediyoruz.<br />
a59,95,<br />
MAYBELLINE<br />
AIGNER<br />
GIVENCHY<br />
Maskenizi<br />
nasıl<br />
alırdınız?<br />
Artık maske kullanımının önemini<br />
bilmeyen kalmadı. Ama burada<br />
esas soru doğru olanı bulmak. Bir<br />
yanda medikal maskeler, diğer<br />
yandan evde yapılanlar. Buna<br />
ilaveten, moda devlerinin logolu ve<br />
özel tasarım modelleri ... Bu kadarı<br />
kafa karışıklığına neden oluyor.<br />
Hangi maske konusunun sokağa<br />
çıkmaya başladığımız bu dönemde<br />
daha çok önem kazanacağını (hatta<br />
kimin maskesi daha güzel diye tatlı<br />
bir yarışa neden olacağını) tahmin<br />
etmek zor değil. Siz en iyisi hala<br />
çok vaktimiz varken cilt ihtiyacınıza<br />
uygun bir bakım maskesi yapın ve<br />
kafanızı biraz da dağıtmak için<br />
koruyucu maske konusunu araştırın.<br />
(Bu konuda marifetli olanlar bir<br />
adım öne çıkabilir: Kendi maskeni<br />
yapmak herkesin harcı değil. Yaratıcı<br />
olanlar aramızda mı?) Son not: seçim<br />
yaparken en önemli fonksiyonunu<br />
hatırlayın, sağlığınızı korumak!<br />
<strong>ELLE</strong> 87
<strong>ELLE</strong>GÜZELLİK<br />
88 <strong>ELLE</strong>
MERHABA<br />
GÜNEŞ!<br />
GÜNEŞIN PSIKOLOJIMIZ VE RUHUMUZ<br />
ÜZERINDEKI POZITIF ETKILERINI KABUL<br />
EDIYORUZ AMA CILDIMIZ ÜZERINDEKI<br />
TAHRIBATLARINI DA GÖZ ARDI EDEMIYORUZ.<br />
KORUNMAK IÇIN YAPMAMIZ GEREKENLERI<br />
BIRLIKTE HATIRLAYALIM..<br />
YAZI: NILAY YALÇINKAYA<br />
Henüz yaz tatili planları yapamadık ama güneşi her<br />
gördüğümüzde değerlendirmek için en azından<br />
balkona, bahçeye ya da minik bir yürüyüşe çıkmak<br />
isteğimiz nüksediyor. Bizim bu masum tavrımız<br />
karşısında güneşin hiç de o kadar iyi niyetli olmadığını hatırlatarak<br />
konuya girelim.<br />
LEKE OLUŞUMUNUN ÖNÜNE GEÇİN<br />
Güneşin cilt üzerindeki en büyük olumsuz etkilerden biri<br />
lekeler. Bunun önüne geçmenin en etkili yoluysa tabii ki<br />
güneş ürünlerini düzenli olarak kullanmak. Sadece yaz aylarında<br />
veya tatildeyken değil, yıl boyunca. Pigmentasyon<br />
lekeleri ciltteki melanin miktarının artmasından ve eşit olmayan<br />
bir şekilde dağılmaya başlaması nedeniyle oluşuyor.<br />
FOTOĞRAFLAR: THIEMO SANDER<br />
GÜNEŞ KORUYUCU<br />
KULLANILMADIĞINDA<br />
NELER OLABİLİR?<br />
Öncelikle derinin açık kısımlarında güneş yanıkları meydana<br />
gelebilir. Bu da yanık sonrası ilerleyen günlerde deride<br />
kuruluğa, pullanmaya ve soyulmaya neden olabilir. Takip eden<br />
haftalarda erken deri yaşlanmasının ilk bulguları olan ince<br />
kırışıklar özellikle yüzde ve ellerde belirmeye baslar ya da var<br />
olanlarda artış görülebilir. Hatta ilerleyen dönemlerde deri<br />
kanserine yatkınlığa kadar yol açabilir.<br />
<strong>ELLE</strong> 89
<strong>ELLE</strong>GÜZELLİK<br />
Pigment lekelerinin ne büyük nedeniyse basta çok sevdiğimiz<br />
güneş. Bu pigment lekeleri hormonal dengesizlikler,<br />
doğum kontrol haplarının kullanımı, hamilelik sonucu da<br />
oluşabiliyor. Tabii bir de çiller var ki onlar da güneşle birlikte<br />
artıyor. Güneşten gelen ultraviyole ışınları, sadece 5 dakikalık<br />
bir sürede melanin üretimini tetikleyerek bu üretimin<br />
tam 36 saat boyunca devam etmesine neden oluyor. Ayrıca<br />
72 saat sonra yine ciltte artan bir pigmentasyon dalgası<br />
oluyor. Bunu engellemek ve lekelerden korunmak için başta<br />
güneş koruyucuları ve buna ek da leke karşıtı bakım ürünlerini<br />
düzenli olarak kullanmak önemli.<br />
GÜNEŞ CİLDİ YAŞLANDIRIYOR!<br />
Uzmanlar, güneş koruyucusu kullanmadan güneşe çıkmanın<br />
cilt kanserlerine kadar uzanan ciddi tahribatlara neden<br />
olabileceğini söylüyorlar. Özetle, yaz başlarken etkili bir koruyucu<br />
ürün seçmek şart. Bir detay daha: İyi bir güneş koruyucusu<br />
aynı zamanda anti-aging etkilere de sahip olmalı.<br />
Güneşin yaydığı zararlı UV ışınları, cilt yaşlanmasının da en<br />
büyük sorumlusu. Neyse ki yeni nesil güneş koruyucuları,<br />
yüksek koruma fonksiyonuna ilaveten onarıcı, yenileyici ve<br />
kırışık karşıtı özellikleriyle de kapsamlı bir koruma sunuyor.<br />
Réflexe Solaire<br />
50+ koruyucu<br />
krem, a65,90,<br />
AVENE<br />
Light Fluid High<br />
Protection SPF<br />
50 hafif dokulu<br />
yüz kremi, a130,<br />
NUXE<br />
Antiaging Fluid SPF<br />
50+, hassas ciltler<br />
için koruyucu, a354,<br />
MESOESTETIC<br />
Photo Reverse<br />
Tinted renkli güneş<br />
koruyucu, a399,<br />
ESTHEDERM<br />
Solaire Peau<br />
Parfaite SPF 50<br />
yaşlanma karşıtı<br />
güneş kremi,<br />
a109.90, YVES<br />
ROCHER<br />
Sunissime Lait<br />
Protecteur SPF 50<br />
yaşlanma karşıtı<br />
koruyucu, a369,<br />
LIERAC<br />
Beautifying<br />
Suncare Oil<br />
güneş koruyuculu<br />
yağ SPF 30,<br />
a210, CAUDALIE<br />
Skin Defence SPF<br />
50+ koruyucu<br />
losyon, a199,90,<br />
THE BODY SHOP<br />
Güneşten<br />
korunmanın<br />
önemini Prof. Dr.<br />
Reha Yavuzer’den<br />
dinleyelim:<br />
• Bulutlu ve kapalı bir havada dahi güneşten<br />
gelen ultraviyole (UV) ışınlarının % 90‘ı yer<br />
yüzüne ulaşmaya devam eder. Yani gölgede<br />
bulunmanız güneş hasarını engellemez.<br />
Dolayısıyla güneş koruyucu kullanımı çok<br />
önemli.<br />
• Deniz yüzeyi % 70-90 oranında yansıtması<br />
sebebi ile UV miktarını katlayarak arttırır. Öte<br />
yandan yansıma nedeni ile normalde direkt<br />
ışıktan korunan çene altı, üst dudak, boyun gibi<br />
alanlarda da güneş yanığı olabilir.<br />
• Deniz suyu ve terleme ile derinin<br />
üzerindeki güneş koruyucu etkisini kaybeder.<br />
Güneş koruyucular 3-4 saatte bir tekrar<br />
uygulanmalıdır.<br />
• Rüzgarlı havalarda veya su sporları<br />
yaparken o an cildimizin hasar gördüğünü<br />
fark edemeyebiliriz. Bu da UV altında kalma<br />
süresini uzatır. Özellikle su sporlarında<br />
suya dayanıklı güneş koruyucular veya UV<br />
geçirmeme özelliğine sahip ıslak kıyafetler<br />
tercih edilmeli.<br />
• Dudaklar, burun ve elmacık kemikleri üzeri ve<br />
açıkta ise kulak kepçeleri kalın tabaka halinde<br />
total sunblok ile korunmalıdır.<br />
• Koruyucu; deriye, açık kalan alanların<br />
tamamına gelecek şekilde, bolca ve dış ortama<br />
çıkmadan 20-30 dakika önce uygulanmalıdır.<br />
• UV açısından en yoğun saatler sabah 11<br />
ile öğleden sonra 15 arasındadır. Bu zaman<br />
diliminde direkt güneş ışığından kaçının.<br />
• Şiddetli rüzgar, ciltte rüzgar yanığı adı<br />
verilen ve deri kuruluğu ile karakterli başka<br />
bir duruma neden olabilir, yani kalan yüz ve<br />
boyun bölgelerine koruyucu dışında ekstra<br />
yoğun bir nemlendirici uygulamakta fayda var.<br />
90 <strong>ELLE</strong>
<strong>ELLE</strong> 91
<strong>ELLE</strong>NEFES<br />
HER ŞEYDEN UZAKTA,<br />
DENİZLE BAŞ BAŞA…<br />
PANDEMININ NEREDEYSE PAS GEÇTIĞI BU ADALARDA, YAŞANAN TÜM SIKINTILARI GERIDE<br />
BIRAKARAK BAKIR DOĞANIN KUCAĞINDA IYILEŞEBILIR VE HAYATA YENI BIR BAŞLANGIÇ<br />
YAPABILIRSINIZ. BU YAZ HERKES ROBINSON CRUSOE!<br />
YAZI: ŞEBNEM DENKTAŞ<br />
Six Senses<br />
FIJI<br />
Güney Pasifik’in<br />
doğal mücevheri<br />
Fiji’nin eşsiz<br />
Mololo adasının<br />
kumsallarında,<br />
sadece size ait<br />
havuzlu villanızda<br />
her şeyden uzakta<br />
dinlenmek…<br />
Oldukça yeni<br />
bir resort olan<br />
Six Senses Fiji,<br />
24 havuzlu villa<br />
ve iki ila beş<br />
odalı bir dizi<br />
özel rezidanstan<br />
oluşuyor. Dünyada<br />
sadece 5 bin birey<br />
kalan iguanaların<br />
bir kısmının<br />
burada yaşadığını<br />
söylersek ne denli<br />
bakir bir adada<br />
tatil yapacağınızı<br />
tahmin<br />
edebilirsiniz. Six<br />
Senses’a özgü<br />
holistik terapilerin<br />
sunulduğu spa ise<br />
cabası...<br />
92 <strong>ELLE</strong>
Lizard Island,<br />
BÜYÜK SET RESIFI<br />
Uzaklara, çok uzaklara doğru yola koyulmak isterseniz sizi Avustralya’nın UNESCO korumasındaki doğa harikası Büyük<br />
Set Resifi’ne davet etmek istiyoruz. Resifin el değmemiş ada oluşumlarından biri olan Lizard Island, bir süreliğine de olsa<br />
dünyada olan bitenlere dair tek kelime duyamayacağınız şekilde izole olabilmenize olanak tanıyacak. Adanın seçkin oteli<br />
Lizard Island Resort, ultra lüks villa ve süitleri ve çok çeşitli su sporları aktiviteleriyle sizi bekliyor.<br />
<strong>ELLE</strong> 93
<strong>ELLE</strong>NEFES<br />
Dolphin<br />
Island,<br />
FIJI<br />
Fiji’nin en büyük<br />
adası Viti Levu<br />
açıklarındaki<br />
Dolphin Island,<br />
sadece sekiz kişiyi<br />
ağırlayabilen<br />
bir özel ada...<br />
Geleneksel<br />
mimariye uygun<br />
şekilde tasarlanan<br />
bu Pasifik<br />
ada resort’u,<br />
aile ya da<br />
arkadaş grupları<br />
tarafından<br />
kiralanarak<br />
herkesten uzak bir<br />
tatil geçirilmesine<br />
olanak tanıyor.<br />
Dalış, su kayağı<br />
ya da balıkçılık<br />
gibi aktiviteler<br />
de sunan<br />
Dolphin Island,<br />
önümüzdeki<br />
dönemde özellikle<br />
kutlamalar için<br />
tercih edilen<br />
destinasyonlar<br />
arasında yer<br />
alacak.<br />
94 <strong>ELLE</strong>
Harbour Island,<br />
BAHAMALAR<br />
Bahamalar’da Hollywood ünlülerinin ilk tercihi diyebiliriz Harbour Island için.. Tropikal bir kaçış arayanları ağırlayan ada,<br />
pembe renkli kumsallarıyla tanınıyor. Oldukça küçük bu adayı golf arabasıyla turlamak yarım saat sürmüyor. The Ocean<br />
View Club, Harbour Island’ın tadını çıkarabileceğiniz en güzel otellerden biri. Eşsiz kokteylleri, otantik alışveriş adresleri ve<br />
günbatımında at binebileceğiniz sahilleriyle Harbour Island, rüya gibi bir tatil vaat ediyor.<br />
<strong>ELLE</strong> 95
<strong>ELLE</strong>NEFES<br />
Jumby Bay Island,<br />
ANTIGUA<br />
Karayipler’in en güzel adalarından biri olan Antigua’ya vardıktan sonra hemen sizi bekleyen lüks tekneye atlıyor ve sadece<br />
20 dakikada size özel bir ada olarak hizmet vermeye hazır Jumby Bay Island’a ulaşıyorsunuz. Palmiye ağaçlarının<br />
gölgesinde muhteşem plajlarla çevrili bu ada resort’u tenisten su kayağına kadar birçok farklı aktivite sunuyor. Kırk villa ve<br />
süitten oluşan Jumby Bay’de Karayip Denizi’nin manzaralarına doyamayacaksınız.<br />
96 <strong>ELLE</strong>
Fregate Island Private,<br />
SEYCH<strong>ELLE</strong>S<br />
Doğayı korumaya yönelik projeleriyle öne çıkan Fregate Island Private için Seyşeller’in mini Galapagos’u yorumları yapılıyor.<br />
Kristal sulara açılan kumsallarında yürürken koruma altına alınan dev kaplumbağalarla karşılaşabilir, nesli tehlike altındaki<br />
endemik kuş türlerinin seslerini dinleyerek güneşlenebilirsiniz. Yedi ayrı kumsala sahip, sadece 17 havuzlu villadan oluşan bu<br />
sıradışı resort, doğaya sığınmak için harika bir seçenek…<br />
<strong>ELLE</strong> 97
<strong>ELLE</strong>NEFES<br />
Eden Rock,<br />
ST BARTHS<br />
Lüks tatil deyince dünyanın en iyi 100 otelinden biri olarak karşımıza çıkıyor Eden Rock... St Barts adasında üç yıl önce<br />
yaşanan talihsiz İrma kasırgasında tamamen yıkılan otel, kapsamlı bir renovasyonun ardından tekrar açıldı. Eden Rock’da<br />
nereye baksanız bir ünlü görmeniz mümkün. Doğasının güzelliği bir yana, hizmet kalitesiyle de adından söz ettiren otel,<br />
sadece 37 villa ve süitten oluşuyor. Eden Rock’da muazzam bir sanat koleksiyonu ve benzersiz bir kütüphane olduğunu da<br />
belirtelim.<br />
98 <strong>ELLE</strong>
Cobblers Cove,<br />
BARBADOS<br />
Kolonyal İngiliz mimarisinden izler taşıyan Cobblers Cove, Barbados’un bir numaralı adresi. Adanın en güzel kumsallarından<br />
birinde yer alan otelin 40 süiti, geniş verandalarından eşsiz Barbados manzaraları sunuyor. Otelde tüm gün deniz ve<br />
güneşin tadını çıkarabilir; ya da concierge tarafından size özel organize edilen Barbados turlarıyla adayı keşfe çıkabilirsiniz.<br />
Deniz kaplumbağalarıyla yüzmeyi de ihmal etmeyin.<br />
<strong>ELLE</strong> 99
PRINT / ONLINE / TABLET / MOBILE<br />
elle.com.tr • instagram @ElleTurkiye • facebook @ElleTurkey • twitter @ElleTurkey<br />
YAYINCI<br />
DOĞAN BURDA DERGİ YAYINCILIK VE PAZARLAMA A.Ş.<br />
CEM M. BAŞAR<br />
İcra Kurulu Başkanı<br />
ZEYNEP ÜNER<br />
Yayın Direktörü (Sorumlu)<br />
NESLİHAN DENİZER SUZAN YURDACAN BÜLENT BILGIN<br />
Yönetici Moda Editörü Yazı İşleri Müdürü Görsel Yönetmen<br />
GÜLGÜN ÖZEK ASLI ASIL SELİN MİLOŞYAN SERLİ GAZER BOYACI AYKUN TAŞDÖNER<br />
Fotoğraf Editörü Moda Editörü Konular Editörü Moda Haberleri Editörü Konular Editörü<br />
Sayfa Tasarım EVGİN YAK<strong>UP</strong>OĞLU<br />
Katkıda Bulunanlar: SEDEN MESTAN, ŞEBNEM DENKTAŞ<br />
Etkinlik ve Proje Direktörü ALİ ERMAN İLERİ<br />
Marka Müdürü YEŞİM YAŞAR<br />
Kurumsal İletişim Müdürü FUNDA DEMİRCİ AYAN<br />
Ankara Temsilcisi ERDAL İPEKEŞEN Tel: 0312 207 00 71<br />
<strong>ELLE</strong> DİJİTAL<br />
DENİZ ÜNALDI YILDIRIM Yayın Yönetmeni<br />
DUYGU HAKSUN Web Editörü<br />
GÖKHUN SUNGURTEKİN Dijital Yayınlar Direktörü<br />
YÖNETİM<br />
Üretim Planlama Direktörü (Tüzel Kişi Temsilcisi) YAK<strong>UP</strong> KURTULMUŞ<br />
Satış ve Dağıtım Direktörü EGEMEN ERKOROL<br />
Finans Direktörü DİDEM KURUCU<br />
Dijital İçerik Direktörü EREN DEMİR<br />
REKLAM<br />
Grup Başkanı NISA ASLI ERTEN ÇOKÇA<br />
Reklam Grup Başkan Yardımcısı IŞIL BAYSAL TURAN, SEDA ERDOĞAN DAL<br />
Satış Müdürleri BERIL GÜROĞLU SÖZKESEN, HÜLYA HANKENDİ<br />
Teknik Müdür AYFER KAYGUN BUKA<br />
Tel: 0212 336 53 61 - 62<br />
Reklam Hedef Sayfalar Tel: 0212 336 53 70 Faks: 0212 336 53 91<br />
Reklam Rezervasyon Tel: 0212 336 53 00-57-59 Faks: 0212 336 53 92-93<br />
Ankara Reklam Satış Koordinatörü SEZINUR BALIKÇIOĞLU Tel: 0312 207 00 72 - 73<br />
Ankara Reklam Satış Müdürü BELIZ BALIBEY Tel: 0312 207 00 72 - 73<br />
Bölgeler Reklam Satış Müdürü DILEK ÜNLÜ Tel: 0212 336 53 72 Faks: 0212 336 53 91<br />
YÖNETİM YERİ<br />
Kuştepe Mah.Mecidiyeköy Yolu Caddesi No:12, Trump Towers, Kule:2, Kat: 21-22-23 34387, Şişli, İstanbul Tel: (0212) 410 32 00 Faks: (0212) 410 35 81<br />
Baskı: Bilnet Matbaacılık ve Yayıncılık A.Ş. Dudullu Organize San. Bölgesi 1.Cad. No:16 Ümraniye-İSTANBUL<br />
Tel: 0 216 444 44 03 Faks: 0 216 365 99 07-08 www.bilnet.net.tr, Sertifika No: 42716<br />
Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Yayın türü: Yerel, aylık üyesidir.<br />
DB Okur Hizmetleri Hattı Tel: (0212) 478 0 300 okurhizmetleri@doganburda.com<br />
DB Abone Hizmetleri Hattı Tel: (0212) 478 0 300 Fax: 0212 410 35 12 -13 abone@doganburda.com www.doganburda.com Hergün saat 09.00-2<strong>2.</strong>00 arasında hizmet verilmektedir.<br />
© 1998 <strong>ELLE</strong>, Doğan Burda Dergi Yayıncılık ve Pazarlama A.Ş. tarafından Hachette Filipacchi Presse’in (Fransa) lisansıyla ve Lagardere Active Group’a bağlı olarak, T.C. yasalarına uygun şekilde<br />
yayımlanmaktadır. <strong>ELLE</strong>’de yayımlanan yazı, fotoğraf, harita, illüstrasyon ve konuların her hakkı saklıdır. İzinsiz, kaynak gösterilerek dahi alıntı yapılamaz.<br />
<strong>ELLE</strong>® is used under license from the trademark owner, Hachette Filipacchi Presse, a subsidiary of Lagardère SCA<br />
The <strong>ELLE</strong> trademark and logo are owned in Canada by France-Canada Editions et Publications, Inc. and in the rest of the world by Hachette Filipacchi Presse (France), each LAGARDERE ACTIVE Group<br />
companies.<br />
<strong>ELLE</strong> is used under license from the trademark owners.<br />
CEO – Constance BENQUÉ CEO <strong>ELLE</strong> International Licenses - François CORUZZI SVP/International Director of <strong>ELLE</strong> - Valéria BESSOLO LLOPIZ<br />
SVP/Director of International Media Licenses & Syndication - Mickael BERRET<br />
<strong>ELLE</strong> Brand Management – Marketing Manager, Morgane ROHÉE - Editorial Manager, Trish NAGY TRAVIESO - Graphic Design Manager, Marine LE BRIS - Senior Digital Project Manager, Moda ZERE<br />
<strong>ELLE</strong> International Productions – Fashion Editor, Charlotte DEFFE / Beauty & Celebrity Editor, Virginie DOLATA<br />
<strong>ELLE</strong> Syndication – Deputy Syndication Team Manager, Marion MAGIS / Syndication Coordinator,<br />
Sophie DUARTE / Copyrights Manager – Séverine LAPORTE / Database Manager, Pascal IACONO<br />
www.ellearoundtheworld.com<br />
International Ad Sales House: LAGARDERE GLOBAL ADVERTISING<br />
SVP/International Advertising – Julian DANIEL jdaniel@lagarderenews.com