15.04.2021 Views

abece Dergisi Mart Nisan 2021 370. sayı

ABECE DERGİSİ MART- NİSAN 2021 (370. SAYI)

ABECE DERGİSİ MART- NİSAN 2021 (370. SAYI)

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

ÖĞRETMENİMİZİ VERMEYİZ!

Sadık GÜVENÇ

Bahadın İlkokulunda öğretmenlik yapmakta

olan İsmail Altan’a, o zamanın Yozgat İl

Milli Eğitim Müdürü haber yollamış, “acele

Yozgat’a gelmesi”ni istemişti. Yıl 1949,

ulaşım çok zordu. Öyle istediğiniz anda

araç bulmanız kolay değildi. Değildi ya emir

yüksek yerdendi. Motorlu bir araç ancak

şans eseri denk gelecekti. Altan öğretmen

zar zor Yozgat’a ulaştı. Milli Eğitim Müdürü

(o zaman Maarif Müdürü deniliyordu) Altan

öğretmeni aslında vali beyin çağırdığını

söyledi ve birlikte Vali İhsan Sabri

Çağlayangil’in yanına gittiler.

Vali, gittiği her yerde okulu ziyaret eder,

öğretmenlere saygı ve sevgi gösterirdi.

“Atatürk’ün sevip beğendiği, inandığı,

güvendiği öğretmenler,” diye konuşurdu.

Tonguç’tan, Köy Enstitülerinden övgüyle

söz ederdi. Altan öğretmeni de incelikle

karşıladı.

“Öğretmenim, Alişar köyünün öğretmenini

oradan aldık. Köylülerle arası açılmıştı.

Devletin saygınlığı o öğretmenin bazı

davranışları nedeniyle zedelendi. Orada bu

saygınlığın yeniden kurulması gerekiyor.

Bu göreve sizi uygun bulduk. Gider

misiniz?” dedi.

Yozgat’ın her türlü sorunuyla yakından

ilgilenen Vali, bir aydın sorumluluğu ile

hareket ediyor, cehaletten kurtuluşun

yolunun eğitimden geçtiğine inanıyordu.

Devlet vatandaş ilişkisini toplumsal bilinç

üzerine oturtuyordu.

O sıralar henüz genç ve bekâr bir öğretmen

olan Altan öğretmen, Vali’nin iyi niyetinden

kuşku duymamıştı. Görevi kabul etti. Görev

yazısını alıp Bahadın’a döndü. Alişar

köyüne gideceğini duyan babası Cemal

Altan buna itiraz etse de o kararını vermişti.

Babası söylendi durdu:

“O köyde sana geçim dirlik vermezler

oğlum, onlarda o yezitlik varken sana

muallimlik yaptırmazlar orada.”

İsmail Altan kararlıydı. Valiye söz vermişti.

Bahadın’la Alişar köyünün arası on

kilometre çeker. Yürüyerek gitti.

Akşamüzeri vardı Alişar’a.

“Ben bu köyün yeni öğretmeniyim,” deyince

köylüler çok sevindiler. Hemen muhtarın

odasına götürdüler Altan’ı.

“Hoş geldin muallim efendi, biz de çoluk

çocuk muallim yolu gözlüyorduk. Okulumuz

kapalı kaldı ne zamandır.” diye muhtar da

sevincini belli etti.

“Açsındır herhalde, kim bilir ne kadar yol

yürüdün! Hemen yemek hazırlasınlar.

Haydi oğlum, ne bekliyorsun, git söyle

ablana, misafirimiz var, yemek

getirsinler…” diyerek birini koşturdu evine.

Muhtar pek sevindi. Yemek gelene kadar

bir kahve ikram etmek istedi. Duvara

gömülü yeşil, sarı boyalarla süslenmiş

dolabı cebinden çıkardığı bir anahtarla açtı.

İki tane fincan, cezve, kahve çıkarttı. Bir

yandan da konuşuyordu:

“Pek de gençmişsin! Nerelisin kurban?

Kahveyi nasıl içersin?”

Odadaki köylüler de merak içindeydiler.

Öğretmenin geldiğini görünce “hoş geldin”

etmek için doluşuvermişlerdi muhtarın

odasına. Hepsi sus pus olmuş, köylerine

gelen genç, yakışıklı öğretmenin vereceği

cevabı bekledi. Öyle ya çocuklarını teslim

edecekleri bu yeni muallim kimdi? Kimin

nesiydi, nereliydi? Onu bilmek en doğal

haklarıydı.

“Bahadınlıyım.” dedi Altan öğretmen.

Muhtar öylece kaldı. Elindeki cezveyi ne

yapacağını, niçin dolaptan çıkarttığını

26

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!