Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
ÇARÇUBA ‘‘SALDIRGANLIK’’
elemanları olan düşünce, duygu ve davranışların hem birbirleri ile olan etkileşimlerin hem de kendi
içlerindeki sürecin ele alınması gerekmektedir. Söz konusu bileşenlerden duygu ve duygulanım
süreci psikopatolojilerin diğer belirtilerine etki eden önemli etkenler olmakla birlikte, psikopatolojik
bozukların %75’inde duygularla alakalı sıkıntılar önemli bir belirti olarak karşımıza çıkmaktadır (Kring
ve Werner, 2004).
Duygularımız sadece doğuştan ve yaşadığımız çevrenin etkisi altında kalmaz, patolojik bir
rahatsızlık düşüncelerimizin hislerimizin tamamıyla değişmesine sebebiyet verebilir. Örneğin bazı
sara tipleri insanları daha dindar hale getirebilir. Amigdala hasarı oluşan bir birey sakin ruh haline
sahipken; çıldırma, panik atak, öfke nöbetleri geçirebildiğini de gözlemleyebiliriz (Eagleman, 2016).
3. AMİGDALA
Amigdala genel bir tanımı ile beyin kabuğunun altında, ön beyin bölgesinde yer alan Limbik
sisteme bağlı anatomik yapılardan biridir. Davranışsal tepkilerin programlanmasında rol alan bir
limbik sistem bölümüdür. Görme, işitme, koku ve somatosensorial duyulardan effentler alan
amigdala, bireyin o andaki konumunu gören “limbik sistem penceresi” gibi de işlem yapar.
Emosyonların (öfke, keder, güvensizlik, mutluluk, korku vb.) olması algılanmasının singulat girus ve
orbitofrontal korteks tarafından sağlandığı, dışa vurulması (ağlama, kahkaha, kriz vb.) hipotalamus ve
amigdala tarafından gerçekleştirildiği kabul görmüştür (Yıldırım, 1987).
Amigdala temporal lobun dorsomedial bölümde yerleşmiş gri cevher yapısıdır. Burdach
tarafından, 19. yüzyılın ilk kısmında insan temporal lobunda bulunmuştur. Korteksi rudimenter olup
kaudalde parahipokampal girusun unkus kesimi ile süreklilik gösterir. Fazla miktarda çekirdeği olan
amigdala genel olarak kortikomedial nükleer grup ve basolateral nükleer grup olmak üzere iki temel
gruba ayrılır (Larry, 1998).
Amigdala fonksiyonlarını yerine getirirken prefrontal ve singulat korteksler ve hipokampusla
etkileşime girer (Rezaki, 2005). Amigdala ve prefrontal korteks arasındaki korelasyonun bozulması,
korkuya koşullanmanın sönmesini durdurmaktadır (Elzinga, 2003).
Amigdala genel olarak tek bir yapı gibi düşünülse de gerçekte heterojen gri bir kompleks olup
nöroendokrin fonksiyonların ve visseral efektör mekanizmaların düzenlenmesinde pay sahibidir.
Bununla beraber bütünleşmiş davranışların, korunma, beslenme, agresif davranış, üreme, öğrenme,
hatırlama gibi kompleks iç içe geçmiş davranışların düzenlenmesinde fonksiyonları vardır (De, 2004).
Amigdala lateral ve bazolateral nükleusları aracılığıyla aldığı uyarıları hipotalamus ve beyin
sapının korku ve anksiyete bağlantılı bölümlerine gönderir (Davis, 1994).
Amigdalaya limbik korteksten uyarılar gelir. Frontal lobun orbital yüzeylerinden, singulat ve
parahipokampal giruslardan, temporal lobun neokorteksinden, parietal, oksipital loblardan öncelikle
duyma ve görme asosiasyon alanlarından amigdalaya uyarılar iletilmektedir. Çoğu zaman
amigdalanın uyarılmasıyla kalp hızı ve kan basıncında artma veya azalma sindirim sistemi harkette
artma veya azalma, eksiklik ve miktürasyon, tüy kabarması, bazı ön hipofiz hormonlarının salınması,
göz bebeğinde genişleme veya sıkışma gibi hipotalamusun uyarılmasına benzeyen cevaplar oluşur.
Bunlardan başka amigdalanın haberdar olmasıyla hipotalamusdan farklı olarak tonik hareketler,
dönme hareketleri; koklama yutma, çiğneme, yeme hareketleri ortaya çıkabilir. Bazı amigdala
çekirdeklerinin uyarılmasıyla da öfke, kaçma, cezalandırma, korku gibi hipotalamus uyarılmasına
benzer davranışlar gelişebilir (De, 2004).
Limbik sistemde bulunan amigdalanın duygusal süreçleri davranışsal algısal durumlardaki rolü
çok sayıda çalışma ile belirlenmiştir. Örneğin; amigdala bölgesinde hasar oluşmuş hastanın, bir olayın
duygusal açısını kavramada yetersiz olduğu belirlenmiştir (Cahill ve McGaugh, 1995).
Amigdalanın duygularla ilgili anıları hatırlama ve yönetmede görev aldığı da söylenmektedir
(Goldstein, 2013).
23