10.11.2016 Views

ANNAH

XOXO67

XOXO67

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

güvenlik ilk sorun olarak gözükmekteydi. Güvenlik söylemi olarak ortaya çıkan bu söylem nüfus kontrolünden<br />

geçen bir yeni siyasi anlayışa yaslanarak, şehir kültürünün içine doğa yasalarını da taşıyan bir şiddeti ve karşı<br />

şiddeti gündeme getirmekteydi. 1982 yılında yapılan filmin adı: İlk kan olarak hatırlanmakta mıdır hala?<br />

Sanırım, Rambo olarak hafızalarda kalmıştır. Karakterin kendisi bir kahraman olarak hatırlanmaktadır. Küçük<br />

bir özet: Vietnam gazisi John Rambo (Sylvester Stallone) bir dağ kasabasında şerifin tacizine uğrar. David<br />

Morrell’in kitabından sahneye uyarlanan film kahramanı dinlenmek istemesine rağmen sürekli şerifin ona<br />

terörist muamelesi yapması karşısında hapse düşer. İşkenceye maruz kaldığında, Vietnam Savaşı’nda başına<br />

gelen işkenceler gözünün önüne geldiğinde, karakolu darmadağın ederek oradan kaçar. Vietnam gazisini<br />

küçümseyen polisler artık onun doğal kuvvetine, komando ethos’una maruz kalmaya başlarlar. Rambo kimseyi<br />

öldürmeden tek tek polisleri bertaraf etmeyi bilir ve bu bilgisini uygular. Filmin sonunda eski albayının sözünü<br />

dinleyerek darmadağın ettiği kasabaya dönüp teslim olmayı kabul eder. Bu film bir ilk örnek olarak bir yandan<br />

savaşın getirdiği sorunları ortaya koymaktayken, diğer yandan da Rambo’nun ethos’unun haklılığına seyirciyi<br />

ikna ederek, onu kahramanın yanına çağırdığında, film işlemeyen bir adalet sisteminin içinde yaşanmakta<br />

olduğunun altını sıkıca çizer.<br />

Güvenlik toplumuna olan güven risklerin çoğalmasından da geçmektedir. Bu kahraman, olaylar ABD’de<br />

geçtiğinden, bu ülkedeki refah toplumu diye adlandırılan ve Amerikan yaşam biçimi diye sunulan “tüketim<br />

toplumunun” yumuşak karınlı dünyasından da uzaklaşılmakta olduğunu göstermektedir. Adalet artık bir<br />

isim olarak durmaktadır. Güvenlik görevlileri işlevlerini yapamayacak kadar kirlenmişlerdir. Para yiyen, keyfi<br />

kararlar veren, şiddeti şiddetle çağıran bir toplumun yapılanmaya başladığını da göstermektedir. Kahramanlar<br />

tek başlarına adaleti sağlayabilirler; ama, yine de, bu kahramanların adalet sistemi adilliği bozacağından<br />

dolayı, bizim kanunlara boyun eğmemiz zorunludur. Kant’ın Aydınlanma Dönemi ahlak anlayışının içinden<br />

geçemeyen bir toplum vardır artık önümüzde. İncelenmesi gereken, ekonomik olarak işlerliğini yitiren bu alan,<br />

artık, bireysel çıkıntılara bırakılmış gibidir. O halde, alan hem risklidir (Ulrich Beck bu yılların hemen ardından<br />

Risk Toplumu adlı kitabını yayınlamıştır) hem de güvenlik üzerine kurulu bir başka kavram çıkmıştır karşımıza<br />

(Biyo-politika- Michel Foucault’nun neo-liberal ekonomileri incelediği Güvenlik, Toprak Nüfus çalışması<br />

1977-78 yıllarına tekabül etmektedir). Adalet burada paylaşılamaz hale gelir; çünkü güven kaybına uğramıştır.<br />

Kahramanlara ve bireysel yalnızlıklara açılarak değil de toplumsal vaziyette birlikte nasıl üretebilir, konuşabilir<br />

ve yaşayabiliriz?<br />

Haberlere baktığımızda, yıllarca, hep gündelik olaylar arasında bu tip adalet koruyucularının ortaya<br />

çıktığını gördük; ama bugün artık insanların korktukları, bomba ve terör korkusuyla güvenlerini yitirdikleri,<br />

kahramanlık ilkelerinin artık geriye itildiği ve kahramanların sadece film sahnelerinde veya gerçekte savaş<br />

anlarında ortaya çıktığı ve sonları ölümle biten hikayeleri duymaktan başka bir şey yapamaz vaziyete girmedik<br />

mi? Üzücü olan da bu değil mi?<br />

Duyuların paylaşımı veya payı olmayanların duyularının paylaşımı derken, paylaşılamaz olana geldik.<br />

Kaybettiğimiz: Serbest bir yaşam, sevilen bir hayat ve sağlıklı bir insan grubunun bir arada yaşaması ve bir<br />

zamandır kaybolan insanların birbirlerine olan saygı ve nezaketin varlığını yeniden bulmak. Bunun yanında:<br />

Aşk, kadınlık, erkeklik, bedenler, özneler, bireyler, ruh titizliği, tin temizliği vb. Nasıl her birimiz tarafından<br />

kurulabilecek ki, bütün bunlar yan yana gelip, durabilip, serbestçe yaşayabilsinler.<br />

Bugün, yalnız bir kahraman sorusunun ardından ortaya çıkan sorunlarla karşı karşıya kalan bizler toplum<br />

veya topluluk içinde nasıl yaşayacağımızın sorularını sorup, soruşturup duruyoruz. Rambo filminde olduğu<br />

gibi adalete olan inanç sekteye uğrayıp, yıkıldığında, herkes kendi adaletini yapmaya kalktığında, hakimlik<br />

kuruluna güven kalmadığında ortak duygu paylaşımı olan bir adalete nasıl inanacağız? Evrensel hukuk<br />

ilkelerine göre nasıl yaşayabileceğiz? Veya, artık büyük bir krize girmiş olan evrenselden çıkıp, belki de,<br />

birden fazla evrensel arasındaki ilişkiyi nasıl sağlayabileceğiz? Ki, bu saygı ve nezaket toplumlarımıza geri<br />

gelsin. “İnsanlık” dışarıdan içimize, bizi çağırmalı, duyuların paylaşımı için seslenmeli. Edebiyatla, sinemayla,<br />

sanatlarla, şiirle ve bilhassa yaşamın kendisiyle...<br />

Bir tohum düşse toprağa ve ağacın büyümesi gibi yeşerse dallanıp, ayrılıp, çeşitlenip, budaklanıp, çoğalarak<br />

büyüse ve yeniden dünyaya, hayata, adalete, insanlara olan imanımız ve inancımız tekrar oluşsa, yeşerse ve<br />

çiçeklense, tıpkı basit bir ütopya gibi. Bir düş görsem: Başarabiliriz. Ve de, uyansam artık.<br />

043

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!