11.12.2016 Views

Türkiye’de Alevilere Yönelik Hak İhlalleri

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Türkiye’de <strong>Alevilere</strong> Yönelik <strong>Hak</strong> İhlalleri<br />

İlk olarak, DİB’de <strong>Alevilere</strong> de yer verilebilir. Tıpkı imam ve müezzinlere verilen statüler gibi dede ve zâkirlere de<br />

memur statüsü verilmelidir. Aynı şekilde camiler ibadethane statüsünde sayıldığı gibi cemevleri de ibadethane<br />

sayılmalıdır. Çünkü bu iki müessese de en nihayetinde din temelli müesseselerdir. İkisi de kamu hizmeti<br />

görmektedirler. Dolayısıyla “DİB’in tekel olmaması gerekir.” (Gözaydın, 2015) Bu şekilde değerlendirildiğinde<br />

Alevilerden alınan vergilerin daha somut ve arzu edilen bir geri dönüşü sağlanmış olur ve devlet bu noktada<br />

vergi tartışmasıyla kendini gösteren meşruiyet sorununu büyük ölçüde aşmış olur. Yapılan araştırmaya göre<br />

Alevilerin %87,6’sı cemevleri giderlerinin devlet tarafından karşılanması gerektiğini düşünmektedir. Bunun<br />

yanında %79,5 oranında dedelerin maaşlarının vergilerle karşılanması gerektiğini savunmuşlardır. Ayrıca<br />

katılımcıların %91,4’ü Diyanet’e katkı yapılırken cemevlerine katkı yapılmamasını adil bulmamaktadır (PESA,<br />

2013).<br />

İkincisi; DİB’i şu anki haliyle özerk bir yapıya kavuşturmak ve Sünni İslam’a bağlı vatandaşlara sunduğu<br />

hizmetlerine devlet yetkilileri tarafından atanmayan yöneticiler ile devamını sağlamaktır. Mevcut personelini<br />

de mağdur etmeme adına devlet, kurum çalışanlarına “kamu hizmeti yaptığı” gerekçesi ile ödenek<br />

ayırmalıdır. Ancak “Diyanet İşleri Başkanlığı Vergisi” şeklinde bir ekstra vergi koyulmalıdır. Bu vergiyi isteyen<br />

vatandaşların verebileceği bir düzenleme yapılmalıdır. Dolayısıyla devlet, gelen vergiler ile diyanet personel<br />

ve müstahdemlerinin işsiz kalmasının önüne geçerek onları mağdur etmemelidir. Devlet aynı şekilde<br />

“Cemevleri ve Müstahdem” vergisi kapsamında yine gönüllü bir biçimde vergi verenlerle cemevleri ve hizmetli<br />

koordinasyonunu kontrol edebilir. Dede ve zâkirlere ise yaptıkları kamu hizmetlerinden ötürü memur statüsü<br />

verilmelidir. Bu sayede vergilendirme ve devlet bütçesi hakkaniyetli bir şekilde kullanılmış, talepler karşılanmış<br />

olacaktır. Eğer masrafları kapsayacak kadar vergi toplanamazsa zaten bu hizmetler talep edilmediği gerekçesi<br />

ile yerine getirilmeyecektir.<br />

Üçüncüsü; DİB’in şu anki mevcut bütçesi ve yurtdışındaki hâlihazırdaki cami, külliye vb. müesseselerin<br />

idari yetkileri ile birlikte Türkiye Diyanet Vakfı’na bağlanmasıdır. Devlet bu aşamadan sonra DİB’e bütçe<br />

ayırmamalıdır. Personeli mağdur etmeme adına makul bir süreliğine personel giderlerini (maaş, sigorta vb.)<br />

karşılamalıdır. Diyanet Vakfı bünyesinde çalıştıracak personellerin ve sorumlu olacakları mabetlerin giderlerini<br />

karşılayabilecek yetkinliği kazandığı makul süreden sonra devlet Diyanet Vakfı’na sağladığı maddi yardımı<br />

kesmelidir. Diyanet Vakfı sorumlu olduğu dini mekânlarda idare ve karar yetkisine sahip olacaktır. Bunun yanında<br />

Diyanet Vakfı’nın haricinde cami veya diğer dini mekânlar (tekke, medrese vb.) açmak isteyen cemaat veya<br />

topluluklar bulundukları belediyelerden gerekli izinlerin alınması ile kendi dini mekânlarını kurabileceklerdir.<br />

Ayrıca cami, külliye, cemevi, medrese gibi kurumların ise elektrik, su, doğalgaz, emlak vergisi gibi faturaları<br />

kamu hizmetleri gördüğü gerekçesi ile ücretlendirilmemeli ya da büyük ölçüde indirimli olmalıdır. Aynı durum<br />

cemevlerine bakan vakıflar için de geçerli olacaktır. Bunun yanında bu durumun gayrimüslim cemaatlerin<br />

vakıfları için de söz konusu olması sağlanmalıdır.<br />

• 18

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!