09.03.2017 Views

ADIGEPANORAMA SAYI: 2

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Ekim - Kasım - Aralık | October - November - December 2016 | Yıl - Year: 1 | Sayı - Number: 2<br />

Almanya, üçüncü yaş baharını<br />

türkİye’de yaŞıyor<br />

Fiyat: 10 TL<br />

Price: 3,50 €


)<br />

www.hikadikoy.com<br />

hikadikoy hikadikoy hikadikoy<br />

)<br />

)<br />

,<br />

(0216) 339 1111<br />

Eğitim Mahallesi Poyraz Sokak No:2 Kadıköy/İstanbul/Türkiye


İÇİNDEKİLER<br />

GÜNCEL<br />

Dünyanın en büyük<br />

Havalimanına<br />

250 şirket uçacak<br />

natur<br />

Natur und<br />

Umwelt verstehen<br />

So überleben Tiere den Winter<br />

KÜLTÜR<br />

Geçmİşten Geleceğe<br />

Adige Kültürü<br />

ve Yansımaları<br />

MAGAZİN<br />

Astroloji bilirseniz<br />

özgür iradenizi daha<br />

kolay kullanırsınız<br />

POLITIK<br />

Gefährliche EU-Richtlinie:<br />

Jeder kritische Bürger<br />

kann ein Terrorist sein<br />

SPOR<br />

Futbol artık<br />

‘tamamen duygusal’<br />

turİzm<br />

Almanya Vizesi<br />

için ilk adım (1)<br />

06<br />

12<br />

32<br />

50<br />

62<br />

70<br />

82<br />

72<br />

40<br />

16<br />

66<br />

44<br />

İmtiyaz Sahibi ve Yönetim Kurulu Başkanı<br />

Chairman of the Board<br />

Muzaffer Kaplan<br />

Başkan Yardımcısı<br />

Vice President<br />

Rıdvan Kaplan<br />

Yayın Kurulu Başkanı<br />

Editorial Board Chairman<br />

Kadir Toprakkaya<br />

Genel Yayın Yönetmeni<br />

Editor in Chief<br />

Muzaffer Kaplan<br />

Genel Koordinatör<br />

General Coordinator<br />

Salih Kaplan<br />

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü<br />

Responsible Editor-in-Chief<br />

Şengül Otman<br />

Avrupa Genel Koordinatörü<br />

General Coordinator for Europe<br />

Vildan Kaplan<br />

Almanya Genel Koordinatörü<br />

General Coordinator for Germany<br />

Turan Kaya<br />

Hessen-Rhein-Main Temsilcisi<br />

Korrespondent for Hessen-Rhein-Main<br />

Necati Aydın<br />

Medizinredakteur<br />

Editor of Medicine<br />

Werner Meidinger<br />

Spor Editörü<br />

Sports Editor<br />

Y. Emre Kaplan<br />

Tanıtım ve Reklam Koordinatörü<br />

Promotion and Advertising Coordinator<br />

Aytekin Dabanca<br />

Kültür & Sanat Editörü<br />

Culture & Arts Editor<br />

Sevilay Eriçdem<br />

Görsel Yönetmen<br />

Art Director<br />

Durmuş Özelçi<br />

Editörler<br />

Editors<br />

Ayşe Pişkin, Burcu Kılıçarslan, Çilem Doğan,<br />

Naciye Yıldırım, Neşe Cüher Özelçi<br />

Basım | Printing<br />

Cemil Baskı Çözümleri<br />

Mühürdar Fuat Bey Sok. No: 10 Kadıköy - Istanbul<br />

Tel: 0216 336 39 24 e-mail: kadikoy@cemilcopy.com<br />

www.cemilcopy.com<br />

Yayıncı | Publisher<br />

K- İletişim Basın Yayın ve Tanıtım Hizmetleri<br />

K- communication media and promotional services<br />

Karanfil Sokak 23/17 Göztepe - Kadıköy | İstanbul<br />

Tel: 0216 - 457 18 17 | 0216 - 550 11 17<br />

Gsm: 0543 - 882 08 32 | +49 157 886 49 803<br />

E-Mail: adigepanorama@gmail.com<br />

E-mail: info@adigepanorama.com<br />

www.adigepanorama.com<br />

Ekim - Kasım - Aralık 2016<br />

October - November - December 2016<br />

Yıl - Year: 1 | Sayı - Number: 2 Fiyat: 10 TL | Price: 3,50 €<br />

Yayın Türü: Üç aylık, Uluslarası, süreli<br />

Publication Type: Quarterly, international, periodicals<br />

Yazıların içeriğinden yazarlar sorumludur<br />

The authors are responsible for the content<br />

4 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December


EDİTÖR<br />

Muzaffer Kaplan<br />

Bir hayalimiz vardı bizim<br />

Evet, cümleme hayalimiz ile başlamak<br />

istiyorum. Farklı insanların farklı ülkelerde<br />

yaşarken ortak bir paydada buluştuğu<br />

bir hayal bu. Tesadüflerin olmadığı<br />

sebeplerin insanları bir araya getirerek<br />

aylar süren alt yapı çalışmalarından sonra<br />

doğumu gerçekleşen bu hayalimiz artık<br />

dünya ya geldi. İlk sayımız vesilesi ile<br />

ekibimiz daha da büyüdü. Gösterdiğiniz<br />

ilgi ve alakaya minnettarım. Bu sebeple<br />

yüreği güzel birbirinden değerli insanlar<br />

tanıdık ve tanımaya da devam ediyoruz.<br />

Yolumuzun zor ve bir o kadar da keyifli<br />

olmasının bilinci ile kolları sıvadık. Bizim<br />

hayalimiz yıllarca yurt dışında yaşayan<br />

Türk Vatandaşları olarak iki ülke arasında<br />

bir köprü oluşturmaktı ve bu fikirle yola çıkarak<br />

Dergimiz “Adige Panorama” yı önce<br />

hayallerimizde sonra nihayet sizinle buluşturduk.<br />

Amacımız bu iki ülkede yaşan<br />

Türk ve Alman vatandaşlarımıza iş hayatı<br />

ile, Eğitimi ile, Sağlık ile, Turizmi ile, Hukuksal<br />

- Vergisel bilgileri ile, kardeş şehir<br />

tanıtımları ile, Sanatı ve daha nice konularıyla<br />

bilgilendirmek ve tanıtmak. Hedefimiz<br />

öncelikle Almanya – Türkiye arasında<br />

bilgiler aktarmak, güzellikleri tanıtmak ve<br />

en yakın zamanda da Türk Vatandaşı bulunan<br />

diğer ülkelere yayılmak. Dergimizin<br />

iki dilde olmasının diğer sebebi ise Alman<br />

Vatandaşlarımızın da Ülkemiz hakkında<br />

bilgi edinmesi tek olmanın bilinci ile bütün<br />

olabilmek. Adige Panorama’da biz bunu<br />

başardık gerek haberlerimizle gerekse yazar<br />

ve köşe yazarı dostlarımızla.<br />

Yeni sayılarımızda da okuyucularımıza<br />

elimizden geldiği kadar bilgi aktarımında<br />

bulunabilmek ve şu ya da bu şekilde<br />

yüreklere, zihinlere dokunabilmek heyecanı<br />

ile dopdoluyuz .Ülkemizden alacağımız<br />

haberlerin ve gelişmelerin ne kadar<br />

önemli olduğunun farkında olduğumuz<br />

içinde Adige Panorama Dergisi’nin de gerek<br />

online – gerekse yazılı olarak okuyucularının<br />

heyecanla yeni sayısının çıkmasını<br />

beklediği bir dergi olacağını biliyoruz.<br />

Türkiye’den Almanya,<br />

Almanya’dan Türkiye...<br />

Adige Panaroma Dergisi’nin bir başka misyonu<br />

ise, Almanya’dan Türkiye’nin görünümü<br />

ile Türkiye’den Almanya’nın görünüm<br />

analizini okurları ile paylaşmak. İmtiyaz<br />

sahipliğini ve genel yayin yönetmenligini<br />

yaklaşık 40 yıllık bir gazetecilik deneyimim<br />

ile paylastigim dergi, Türkiye ve Almanya<br />

dışında, Fransa, İngiltere, Hollanda, Avusturya<br />

ve Belçika gibi ülkelerde yaşayan Türk<br />

vatandaşları ile de buluşacak...<br />

Dünya’yı kadınlar yönetecek...<br />

Derginin ilk sayısının oldukça iddialı bir<br />

kapak haberi ile çıktık ve büyük ilgi gördük.<br />

“Almanya Başbakanı Merkel’in Avrupa’nın<br />

en güçlü lideri konumuna gelmesi,<br />

İngiltere’de Theresa May’ın başbakanlık<br />

koltuğunu oturması, Hillary Clinton’nun<br />

ABD Başkanlığı için en güçlü aday durumuna<br />

yükselmesi, bizleri “Kapak Haberi”<br />

olarak bu konuya yöneltti. Bir başka tarafı<br />

ise, diğer kadın liderlerle birlikte kontrol<br />

etmekte oldukları ekonomik büyüklüğün<br />

25 trilyon dolarlık bir güç olması oldu...<br />

Wir hatten einen Traum<br />

Zu beginn möchte ich das „wir“ im Titel<br />

betonen. Es ist der Traum verschiedener<br />

Menschen verschiedenster Nationen,<br />

die in diesem Punkt auf einen<br />

gemeinsamen Nenner kamen. In einer<br />

Welt, in der es keine Zufälle gibt, haben<br />

sich Menschen vereinigt und monatelang<br />

darauf hingearbeitet, um unseren<br />

gemeinsamen Traum zu verwirklichen.<br />

Dank unserer ersten Ausgabe konnten<br />

wir unser Team vergrößern und zudem<br />

einen Leserkreis aufbauen, wofür ich<br />

gerne meine tiefste Dankbarkeit aussprechen<br />

möchte. Aus diesem Grund<br />

ist es uns gelungen ein Netzwerk aus<br />

wertvollen Mitgliedern einzurichten;<br />

und ich bin fest davon überzeugt, das<br />

Netzwerk auch in Zukunft ausweiten zu<br />

können.<br />

Uns war von Beginn an bewusst,<br />

welche Hürden wir auf unserem Weg<br />

überwinden mussten und auch weiterhin<br />

müssen. Als türkische Bürger<br />

im Ausland ist es unsere Vision, eine<br />

kommunikative Brücke zwischen beiden<br />

Ländern zu bauen, welches wir mit<br />

unserer Zeitschrift realisieren möchten.<br />

Unser Ziel ist es, Deutsche und Türken<br />

aus beiden Ländern über Themen wie<br />

Berufswesen, Bildung, Gesundheit,<br />

Tourismus und Rechtswesen zu informieren<br />

sowie mit Vorstellungen der<br />

Partnerstädte, Kunst und vielen weiteren<br />

Themen zu unterhalten; und unseren<br />

Leserkreis in naher Zukunft auch in<br />

weiteren Ländern zu finden. Der Grund<br />

der Zweisprachigkeit unserer Zeitschrift<br />

ist, die Türkei unseren deutschen Lesern<br />

zu präsentieren und vorzustellen.<br />

Mit Adige Panorama können wir diese<br />

Vision verwirklichen, unserer wertvollen<br />

Autoren sei Dank.<br />

Wir sind vollster Zuversicht, unsere<br />

Leser um verschiedenste Informationen<br />

und Nachrichten zu bereichern.<br />

Auch sind wi davon überzeugt,<br />

die Tagesthemen Online sowie in<br />

Zeitschriftform an unsere wertvollen<br />

Leser zu überbringen, um Sie auch<br />

mit wichtigen Themen aller Welt aktuell<br />

zu halten.<br />

Die erste Ausgabe von Adige Panorama<br />

wurde veröffentlicht...<br />

In der festen Überzeugung, dass<br />

die mediale Kommunikation zwischen<br />

Deutschland und der Türkei gefördert<br />

werden muss, wurde die erste Ausgabe<br />

von Adige Panorama bereits veröffentlicht.<br />

Die Zeitschrift wird enthält sowohl<br />

deutsche als auch türkische Inhalte, sodass<br />

Leser aus beiden Nationen interessante<br />

Nachrichten und Geschehnisse<br />

verfolgen können...<br />

Aus Deutschland In dIe TUrkeI,<br />

aus der TUrkeI nach Deutschland...<br />

Eine weitere Mission der Adige Panorama<br />

ist, die Sichtweise der Türkei nach<br />

Deutschland (und auch in die andere<br />

Richtung) zu analysieren und mit ihren<br />

Lesern zu teilen. Mit meinem über 40<br />

Jahre andauernden journalistischen<br />

Engagement hoffe ich Leser aus verschiedenen<br />

Ländern wie Deutschland,<br />

Türkei, Frankreich, England, den Niederlanden,<br />

Österreich und auch Belgien<br />

zu erreichen, und unseren Nachrichtenfluss<br />

mit ihnen zu teilen.<br />

Ihr<br />

Muzaffer Kaplan<br />

Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

5


GÜNCEL<br />

18 bin araç<br />

kapasitesi ile<br />

Avrupa’nın<br />

en büyük<br />

otoparkına<br />

sahip<br />

Dünyanın en büyük<br />

Havalimanına<br />

250 şirket uçacak<br />

RIDVAN KAPLAN<br />

Tamamlandığında<br />

dünyanın en büyüğü<br />

unvanını alacak İstanbul<br />

Yeni Havalimanı,<br />

350’nün üzerinde destinasyonla<br />

uçacak olan<br />

250 ayrı havayolu şirketine<br />

hizmet verecek.<br />

6 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

İGA Havalimanları İnşaatı Üst Yöneticisi<br />

(CEO) Yusuf Akçayoğlu, yaptığı açıklamada,<br />

İstanbul Yeni Havalimanının inşaat çalışmalarının<br />

tüm hızıyla sürdüğünü söyledi.<br />

İnşaat çalışmalarının baş döndürücü<br />

bir hızla sürdüğü Üçüncü Havalimanının<br />

ilk etabını, belirtilen tarih olan 26 Şubat<br />

2018’e yetiştirmek için gecelerini gündüzlerine<br />

kattıklarını dile getiren Akçayoğlu,<br />

terminal binasının kaba inşaatını bir an<br />

önce bitirmek istediklerini söyledi. 90 milyon<br />

yolcu kapasiteli ilk etap için yapımı süren<br />

terminal binasının 1,3 milyon metrekare<br />

olacağını ifade eden Akçayoğlu, “110<br />

milyon yolcu kapasitesini kaldırabileceğimizi<br />

düşünüyorum.<br />

Çünkü şu anda yıllık 60 milyonun<br />

üzerinde yolcuyu ağırlayan<br />

Atatürk Havalimanı terminal binası<br />

350-400 bin metrekarelerde.” dedi.<br />

“GÜNDE 2 BİN UÇAK<br />

İNİŞ VE KALKIŞ YAPABİLECEK”<br />

Akçayoğlu, ilk etap için 6 milyar avro harcanacağını<br />

ifade ederek, halihazırda bunun<br />

KDV ile birlikte 2,4 milyar avrosunun<br />

harcandığını aktardı.<br />

Atatürk Havalimanında bayram tatilinin<br />

son günü olan 18 Eylül’de bir günde bin 500<br />

uçak iniş kalkışıyla yeni bir rekor kırıldığını<br />

hatırlatan Akçayoğlu, “Biz ilk fazı hizmete<br />

açtığımızda günde 2 bin uçak iniş kalkış yapabilecek”<br />

diye konuştu. Şu an fiziki olarak<br />

havalimanı inşaatının yüzde 30’u tamamlanırken,<br />

ilk faz hizmete açıldığında günde<br />

2 bin uçak iniş-kalkış yapabilecek. İstanbul<br />

Yeni Havalimanı’ndan dünyanın farklı noktalarında<br />

350’den fazla destinasyona uçuş<br />

gerçekleştirilecek. Ayrıca havalimanı, 250<br />

havayolu şirketine hizmet verecek.<br />

100 BİN KİŞİYE YENİ İŞ İMKANI...<br />

Öte yandan havalimanı, 18 bin araç ile Avrupa’nın<br />

en büyük otoparkına sahip olacak.<br />

Şu an 18 bin 500 olan çalışan sayısı<br />

ise gelecek yıl bu dönemde 30 bin kişiye<br />

ulaşacak. İşletmeye açıldığında da 100 bin<br />

kişiye yeni iş imkanı sağlayacak.<br />

250 HAVAYOLU<br />

ŞİRKETİNE HİZMET VERECEK...<br />

Akçayoğlu, İstanbul Yeni Havalimanından<br />

dünyanın farklı noktalarında 350’den fazla<br />

destinasyona uçuş gerçekleştirileceğini be-


lirterek, havalimanının böylece dünyanın en<br />

büyük HUB’larından biri olacağını vurguladı.<br />

Havalimanı işletme yönetiminin dünyanın<br />

farklı noktalarında görüşmelerini<br />

sürdürdüğünü dile getiren Akçayoğlu,<br />

“Havalimanı, 250 havayolu şirketine hizmet<br />

verecek” bilgisini verdi.<br />

Akçayoğlu, havalimanının 18 bin araç<br />

ile Avrupa’nın en büyük otoparkına sahip<br />

olacağının altını çizerek, şu anda 18 bin<br />

500 olan çalışan sayısının gelecek yıl bu<br />

dönemde 30 bin kişiye ulaşacağını, işletmeye<br />

açıldığında 100 bin kişiye yeni direkt<br />

iş imkanı sağlayacağını bildirdi.<br />

ULAŞIM SORUNU OLMAYACAK...<br />

Havalimanına ulaşımın alternatifli olacağı<br />

kaydedilirken, Gayrettepe-Yeni Havalimanı<br />

Metro Hattı’nın yakında ihalesi yapılacak.<br />

Ayrıca D-20 yeni karayolu ve Kuzey<br />

Marmara Otoyolu’ndan havalimanına çok<br />

rahat ulaşılabilecek. Bağlantı yollarının<br />

yapımı ise devam ediyor. Öte yandan havalimanına<br />

hızlı tren bağlantısı da olacak.<br />

İstanbul üçüncü havalimanında<br />

yerler kiralanmaya başladı<br />

İGA Havalimanı İşletmesince, İstanbul<br />

Yeni Havalimanında yer almak isteyen<br />

şirketler için alan kiralama sürecinin başladığı<br />

bildirildi. İGA Havalimanı İşletmesinden<br />

yapılan açıklamaya göre, havacılık<br />

sektöründe Türkiye’yi bir merkez olarak<br />

konumlayacak İstanbul Yeni Havalimanında<br />

yer almak isteyen işletmeler için<br />

önemli bir süreç başladı. İGA, metrekare<br />

kiralama değerlerini, İstanbul Yeni Havalimanı<br />

açılmadan önce Devlet Hava<br />

Meydanları İşletmesi (DHMİ) tarafından<br />

yayımlanmış olacak en son Kamu Özel İş<br />

birliği (KÖİ) ücret tarifesini baz alarak hazırlayacak.<br />

Akçayoğlu, havalimanının<br />

18 bin araç ile Avrupa’nın<br />

en büyük otoparkına<br />

sahip olacağının<br />

altını çizerek, şu anda<br />

18 bin 500 olan çalışan<br />

sayısının gelecek yıl bu<br />

dönemde 30 bin kişiye<br />

ulaşacağını, işletmeye<br />

açıldığında 100 bin kişiye<br />

yeni direkt iş imkanı<br />

sağlayacağını bildirdi.<br />

Söz konusu ücret tarifesi, DHMİ’nin<br />

onaylamasının ardından resmiyet kazanacak.<br />

Bu doğrultuda, 60’ı aşkın havayolu<br />

şirketine ve havayollarına hizmet veren<br />

firmaya taleplerini bildirmeleri için davet<br />

gönderildi. Havalimanı açılana kadar hazırlıklarını<br />

tamamlayarak faaliyetlerine başlamak<br />

isteyen işletmelerin, 18 Kasım Cuma<br />

gününe kadar talep formlarını teslim etmesi<br />

gerekiyor.<br />

Açıklamada görüşlerine yer verilen<br />

İGA Havalimanı İşletmesi İcra Kurulu Başkanı<br />

Hüseyin Keskin, İGA olarak, havalimanının<br />

faaliyete başlamasından itibaren<br />

Türkiye’de bambaşka bir yolcu ve havacılık<br />

deneyimine ev sahipliği yapacaklarını<br />

belirterek, şunları kaydetti:<br />

“Buradaki faaliyetlerin yolcusundan kargosuna,<br />

ağırlama hizmetlerinden duty-free<br />

deneyimine kadar her alanda sorunsuz olarak<br />

ilerlemesi bizim için çok önemli. Metrekare<br />

fiyatlarında, Türkiye’de havacılık sektöründeki<br />

potansiyelin ve gelecekte öncü<br />

bir ülke olarak konumlanmasının en önemli<br />

mimarlarından DHMİ’nin belirlediği tarifeye<br />

sadık kaldık ve havalimanında yer almak<br />

isteyen şirketleri başvurularını yapmaya davet<br />

ettik. Gördüğümüz yoğun ilgiye dayanarak<br />

söyleyebilirim ki hem ülkemize halihazırda<br />

sefer düzenleyen ve tesis kurmuş olan<br />

havayolu şirketleri varlıklarını güçlendirmek<br />

istiyor hem de yeni işletmeler ülkemizde<br />

yolculara hizmet vermek için fırsat kolluyor.<br />

Bu devasa havalimanı projesi ile onlara bu<br />

imkanı sağlayacak ve Türkiye’yi önemli bir<br />

havacılık üssü haline getirecek rekabetçi ortama<br />

katkıda bulunacak olmaktan İGA ailesi<br />

olarak büyük mutluluk duyuyoruz.”<br />

Havalimanında yer almak üzere başvurmak<br />

isteyen şirketler talep formlarına, İGA<br />

kurumsal web sitesinin (www.igairport.<br />

com) ana sayfasında bulunan, “İstanbul<br />

Yeni Havalimanı” menüsü altında yer alan<br />

“İstanbul Yeni Havalimanı Havayolu Talep<br />

Formu” bağlantısından ulaşabiliyor.<br />

Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

7


HUKUK<br />

Av. Dr. Temel Nal<br />

temelnal@yahoo.de<br />

Bir Türk işçisinin üye<br />

ülkede mesleki eğitim<br />

gören çocukları,<br />

egitimlerini,<br />

tamamlamaları<br />

halinde, anne veya<br />

babadan birinin en<br />

az 3 yıl yasal olarak<br />

çalışmış olması<br />

kaydıyla ülkedeki<br />

ikamet süresi dikkate<br />

alınmaksızın işgücü<br />

piyasasına girme<br />

ve her türlü açık işe<br />

talip olma hakkına<br />

sahiptirler.<br />

Vatandaşlarımız için bitmeyen sorun<br />

Uzun süre yurt dışında kalmak<br />

Değerli okuyucularım,<br />

Bu konuyu yılardır çeşitli köşe yazılarında sizlere<br />

açıkladım, ama maalesef problem daha gündemde<br />

olduğu için tekrar hukuki durumu özetlemeyi faydalı<br />

buluyorum.<br />

Altı aydan fazla Almanya dışında kaldıkları için<br />

yabancılar daireleri tarafından oturma hakları öldürülerek<br />

sınır dışı edilen birçok Türk vatandaşları var.<br />

Bazı vatandaşlarımız ya Türkiye’den gelerek Alman<br />

hududunda kötü bir sürpriz ile karşı karşıya kalıp Alman<br />

Gümrük Polisi tarafından oturma izninin artık<br />

geçerli olmadığı gerekçesiyle geri çevriliyor, ya da<br />

bu sorunu yabancılar daireleri önünde yaşıyor.<br />

Maalesef konu ne bizim vatandaşların düşündüğü<br />

kadar basit (örneğin her altı ayda bir Almanya’ya<br />

giriş ve iki hafta sonra çıkış yapmak hukuken<br />

duruma göre ya yeterli değil ya da gerekli değil),<br />

ne de her zaman yabancılar daireleri ya da gümrük<br />

polisleri haklı. Her somut olay farklı olduğundan<br />

dolayı burada size konuyu ancak genel olarak<br />

açıklayabileceğim.<br />

1. ALMAN YABANCILAR HUKUKUNA GÖRE DURUM<br />

Her somut olay farklı olabildiği için burada konu kısaca<br />

özetlenecektir.<br />

Geçici olmayan nedenlerle Almanya‘dan çıkış yapan<br />

ya da giriş yapıp da altı ay içinde geri dönmeyen<br />

bir yabancı, oturma iznini kanunen, yani başka bir<br />

hukuki işIem gerekmeden, genel olarak kaybeder.<br />

Dikkat !<br />

1 Ocak 2005 tarihinden sonra önemli istisnalar öngörülmüştür.<br />

Oturma Yasasının 51. maddenin ikinci fıkrasındaki<br />

aşağıdaki şartIar, yani<br />

Süresiz oturma iznine ya da yerleşim hakkına<br />

sahipseniz ve<br />

ağırlık olarak yurtdışında kalmadan önce 15<br />

yıldır Almanya‘da yaşadıysanız ve de<br />

yurtdışında yaşamaya başladığınız tarihte geçiminizi<br />

temin edebiliyor idiyseniz,<br />

6 aydan fazla Almanya dışında kalmış ya da temelli<br />

Türkiye‘ye dönmüş olsanız bile oturum hakkınızı<br />

kaybetmezsiniz.<br />

Almanla evli olan bir yabancı da 15 yıl Almanya<br />

da ikamet ve geçimini sağlama şartı aranmaz.<br />

Önemli !<br />

Türk vatandaşları için Haklarını Kısıtlama Yasağı ilkesi<br />

gereği yukarıda bahsi geçen altı aylık süre genel<br />

olarak geçerli değildir. Önemli olan vatandaşlarımızın<br />

ağırlıklı olarak Almanya‘da yaşıyor olması, yani<br />

yaklaşık yılın altı ayını burada geçirmesidir.<br />

2. ASKERLİK !<br />

Askerlik hizmetini Türkiye‘de yerine getiren vatandaşlarımız,<br />

eğer Oturma Yasasının 51. maddenin<br />

ikinci fıkrasındaki yukarıda belirtilen şartları yerine<br />

getirmiyorsa, oturum iznini kaybetmemek için askerlik<br />

hizmetinin sona ermesinden itibaren üç ay<br />

içinde Almanya‘ya geri dönmesi gerekmektedir.<br />

Dikkat !<br />

1.1.2005 yılından önce de ağırIıklı olarak yurtdışında<br />

yaşamaya başlandıysa ve yeni kanun yürürlüğe<br />

girmeden önce oturma izni sona erdi ise, kural olarak<br />

31.12.2004 tarihine kadar geçerli olan yabancılar<br />

yasasına göre süresiz oturma izni ortadan kaIkmış<br />

sayılmaktadır.<br />

2. AVRUPA HUKUKUNA GÖRE DURUM<br />

(OKK-ORTAKLIK KONSEYI KARARI 1/80)<br />

Bir Türk işçisinin aile ferdi olarak OKK 1 /80 nin 7<br />

maddesine göre hak kazanmış bir vatandaş (bu<br />

başka bir yabancı da olabilir), aralıksız olarak bir<br />

yıl kadar yurt dışında kaImış olsa bile, kural olarak<br />

Almanya’da OKK 1/80 den kaynaklanan haklarını<br />

kaybetmez. Bazı önemli durumlarda bu süre daha<br />

da uzayabilir. Örneğin elinde olmayan nedenlerle<br />

(hastalık eşi tarafından zorla yurtdışında tutulmuş<br />

olmak) vatandaş Almanya dışında kalmak zorunda<br />

kaldıysa süre uzayabilir.<br />

OKK 1/80‘nin 7. Maddesi şunu ön görmektedir:<br />

‘Bir üye ülke işgücü piyasasına girmiş bir Türk<br />

işçisinin aile birleşimi yoluyla yanına gelen aile fertleri,<br />

o üye ülkede en az 3 yıllık ikametten sonra, AB<br />

üyesi ülke vatandaşlarının öncelik hakkı saklı kalmak<br />

kaydıyla her türlü işe başvurma hakkına, ve en az<br />

5 yıllık ikametten sonra da diledikleri her türlü işe<br />

serbestçe girme hakkına sahiptirler.<br />

Bir Türk işçisinin üye ülkede mesleki eğitim gören<br />

çocukları, egitimlerini, tamamlamaları halinde,<br />

anne veya babadan birinin en az 3 yıl yasal olarak<br />

çalışmış olması kaydıyla ülkedeki ikamet süresi dikkate<br />

alınmaksızın işgücü piyasasına girme ve her<br />

türlü açık işe talip olma hakkına sahiptirler‘<br />

3. TAVSİYEM<br />

Uzun süre yurtdışında kalmak isteyen ve yukarıda<br />

belirtilen Alman hukukuna göre öngörülmüş şartları<br />

yerine getiren yurttaşlarımız bağlı bulundukları<br />

yabancılar dairelerinden süresiz oturma izinlerinin<br />

saklı kaldığını kanıtlayan bir belge alabilirler. Böyle<br />

bir belgeyi önceden almalarını tavsiye etmekteyiz.<br />

Dikkat !!!<br />

Vurgulamak isterim ki, böyle bir belge alınmamış<br />

olsa da yukarıda belirtilen şartları yerine getiren vatandaşlarımız<br />

süresiz oturma izinlerini kaybetmezler.<br />

Yukarıda belirtilen şartları yerine getirmeyen<br />

vatandaşlar ise uzun süre yurtdışında kalmak istediklerinde<br />

mutlaka önceden yabacılar dairelerinden<br />

izin almalıdırlar.<br />

Fazla yurtdışında kaldıkları için oturma izni konusunda<br />

sorunu olan vatandaşlara da mutlaka bir<br />

avukata danışmalarını tavsiye ederim. Zira somut<br />

duruma göre oturma hakları kaybedilmemiş olabilir.<br />

Saygılarımla..<br />

8 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December


HUKUK<br />

Alman mahkemelerinin<br />

boşanma kararlarının<br />

Türkiye’de tanınması ve tenfizi<br />

Almanya’da boşanmanız Türkiye’de<br />

boşandığınız anlamına gelmez…<br />

İstanbul Barosu avukatlarından, Av. Aydoğan AHIAKIN dergimize Türkiye'de<br />

açılan Tanıma ve Tenfiz davaları hususunda ve açılan davaların<br />

ne kadar süreceğ gibi konularda bilgi verdi.<br />

Av. Aydoğan Ahiakin<br />

ahiakin@gmail.com<br />

10 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

Almanya’da yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları<br />

farklı nedenlerle boşanmaktadırlar. Alman<br />

Mahkemeleri başvuran vatandaşlarımız için boşanma<br />

kararı vermektedir.<br />

Taraflar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı veya Alman<br />

vatandaşı olsun, fark aranmaksızın Alman<br />

Hukuku uygulanmaktadır. Evliliklerini Almaya’da<br />

sonlandıran TC vatandaşlarının Almanya’daki boşanma<br />

kararlarının Türkiye Cumhuriyeti nüfus kayıtlarına<br />

işlenmesi için Almanya’daki boşanmanın<br />

tanınması ve tenfizi davasının Türkiye’de açılması<br />

gerekmektedir.<br />

Türk hukuku için Alman boşanma kararının<br />

tanıma ve tenfizi için: Alman mahkeme kararının,<br />

Türkiye’deki mahkemenin kararı ile tanınması gerekir.<br />

Bu işlem aslında ikinci bir boşanma davası<br />

gibidir. Böyle bir tanıma işlemi yapılmamış yabancı<br />

mahkeme kararlarının Türkiye’deki makamlar<br />

nezdinde geçerliliği olmaz. Örneğin Türkiye’de<br />

tanıması yapılmamış boşanma Türkiye´de nüfusa<br />

işlenemez ve kişi Türkiye’de halen evli gözükür.<br />

Almanya’daki boşanma kararının Türkiye’de<br />

tanınması ve tenfizi sonucunda boşanma kararı<br />

Türkiye’de nüfus kayıtlarına işlenecek ve sonuç<br />

itibariyle yurt dışındaki boşanma kararı Türkiye’de<br />

geçerli olacaktır.<br />

Almanya’daki boşanma kararının Türkiye’de<br />

tanıma-tenfizi davasının açılmaması ve tanıma<br />

yapılmaması halinde Türkiye’de hak kayıplarına<br />

neden olabilecektir. Her şeyden önce Türkiye<br />

Cumhuriyeti vatandaşı Almanya’da boşanmış olmasına<br />

rağmen, Türkiye’de tanıma davası açmadığı<br />

için halen evli görünebilecektir. Böylece Almanya’da<br />

boşanmış olan TC vatandaşı, Türkiye’de yeni<br />

evliliğini gerçekleştiremeyecektir. Almanya’da<br />

boşanan eşler Türkiye’de tanıma davası açmadıklarından<br />

ötürü birbirlerinin mirasçısı olarak<br />

görünebilecektir. Bu durumu kötüye kullanan eş,<br />

menkul-gayrimenkul miras haklarını üzerine geçirebileceği<br />

gibi hak kayıplarına neden olabilecektir.<br />

Mal rejimi gibi davalar açısından Almanya’daki<br />

boşanma kararının Türkiye’de tanıma-tenfiz<br />

davasının açılmamış olması durumunda Almanya’daki<br />

boşanma kararının kesinleşme tarihi esas<br />

alınacağından hakların zamanaşımına uğraması<br />

nedeniyle hak kayıplarına neden olabilecektir. Almanya’da<br />

boşanan eşler Türkiye’de tanıma-tenfiz<br />

davasını açmadığı için Türkiye’de nüfus kayıtlarında<br />

resmi olarak evli görünmeye devam ederler.<br />

Eşlerden birinin adına almış olduğu menkul veya<br />

g.menkul mallar evlilik tarihi içinde edinilmiş gibi<br />

görünecek ve eşlerden biri diğeri aleyhine hak talebinde<br />

bulunabilecektir.<br />

Almanya’da boşanmış olmasına rağmen Türkiye’de<br />

tanıma-tenfiz davası açılmamış olması<br />

sebebiyle soybağının reddi ve babalık davaları


açısından oldukça karmaşık durumlar ve<br />

davaları ortaya çıkaracaktır.<br />

Almanya’da boşanan çiftlerin zaman<br />

kaybetmeksizin Türkiye’de tanıma-tenfiz<br />

davasını açıp kararın tanınması ile Türkiye’de<br />

boşanma kararının nüfusa işlenmesi<br />

sağlanmalıdır. Zaman kaybedilmemesi kanaatimce<br />

sağlıklı olacaktır.<br />

Almanya’da yaşayan Türk vatandaşları<br />

tanıma tenfiz davası açmak için<br />

Türkiye’de avukata vekaletname verip<br />

Türkiye’ye gelmeksizin bu davayı açıp,<br />

sonuçlandırabilecektir.<br />

Almanya’da boşanma kararında belirtilen<br />

eşlerden birisi diğerine karşı tanıma<br />

davasını açabilecektir.<br />

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından<br />

çıkıp Alman vatandaşlığına geçip yeniden<br />

evlenmek istenildiğinde Alman makamları<br />

evliliğe uygun olup olunmadığını Türk<br />

makamlarına sormaktadır. Bu sebeple de<br />

boşanmanın tanınması ve tenfiz davası<br />

açılması gerekmektedir.<br />

Almanya’daki boşanma kararının<br />

Turkiye’de tanınması ve tenfizi<br />

davası için gerekli evraklar:<br />

Almanya’da boşandığınız mahkeme<br />

kararının aslı veya kararı veren mahkeme<br />

tarafından onaylanmış örneği (karar üzerinde<br />

resmi makam tarafından vurulmuş<br />

ıslak imza veya mühür bulunmalıdır.)<br />

Mahkemenin boşanma kararının<br />

kesinleştiğini gösteren ibare (mahkeme<br />

kararının kesinleşme tarihinin bulunması<br />

şarttır)<br />

Boşanma kararına eklenecek Apostille<br />

Şerhi (kararı veren mahkeme veya<br />

yetkili noter tarafından evrakın önüne<br />

veya arkasına eklenecek bir mühür veya<br />

bilgi notu)<br />

Alınan mahkeme kararının yeminli bir<br />

tercüman veya Türk konsolosluğu aracılığıyla<br />

Türkçe’ye çevrilmesi ve onaylanması<br />

gerekmektedir.<br />

Avukat aracılığıyla yürütülecek işlemlerden<br />

yetkili konsolosluktan alınacak resmi<br />

boşanma vekaletnamesi. Vekaletname<br />

fotoğraf ve içeriğinde “yurtdışında<br />

verilmiş mahkeme kararlarının tanınması<br />

ve tenfiz davası açmaya yetkili” ibaresi<br />

mutlaka eklenmeli ve belirtilmelidir.<br />

Görevli Mahkeme Aile Mahkemeleridir.<br />

Yetkili mahkeme, kendisine karşı<br />

tenfiz istenen kişinin Türkiye’deki yerleşim<br />

yeri mahkemesi, Türkiye’de yerleşim yeri<br />

yoksa sakin olduğu yer mahkemesi, oda<br />

yoksa Ankara İstanbul veya İzmir Mahkemelerinden<br />

biridir.<br />

Kısaca özet olarak Almanya’dan belgelerin<br />

gelmesi halinde her iki tarafın İki<br />

avukatı var ise tanıma tenfiz kararı bir<br />

hafta ile on gün içinde bitirilecek ve avukatlar<br />

tarafından temyiz edilmediği hakkında<br />

da belge (temyizden feragat dilekçeleri)<br />

mahkemeye verildiği anda karar<br />

kesinleşmiş olacaktır.<br />

Eğer davacı tek avukat ile davanın takip<br />

edilmesi halinde ise (davalının avukatı<br />

olmaması durumunda) posta işlemleri ve<br />

diğer sebeplerle dava uzayacak karar sonrası<br />

yine tebligat işlemleri uğraşılacaktır.<br />

Davaların bazen yıllar<br />

sürmesinin en büyük<br />

nedeni ihmaldir.<br />

Tanıma davası uzun<br />

seneler sonra açılmakta<br />

olup davalının tebliğ<br />

edilecek adresinin<br />

olmamasıdır. Davalı<br />

eşin adresi bilinmediği<br />

ve tebligatın teslim edilemediği<br />

zaman dava<br />

yıllarca uzamaktadır.<br />

Dava açılması sonrası dava dilekçesi<br />

ve duruşma gününün karşı tarafa ulaşması<br />

sonrası duruşma günü geldiğinde eksik<br />

belge bulunmaması halinde mahkeme tanıma<br />

ve tenfiz kararını vermektedir. Davalı<br />

tarafın veya avukatının duruşmaya katılmaması,<br />

cevap vermemesi karar verilmesi<br />

için önemli değildir.<br />

Ancak davayı uzatabilecektir. Davalı<br />

eski eşinizin duruşmaya katılması gerekmemektedir.<br />

Önemli olan husus, davalının<br />

açılan tanıma davasından mahkeme<br />

tarafından tebligatın geçerli ve ikamet ettiği<br />

adrese gönderilmesidir. Böyle bir tebligat<br />

olmadığı sürece duruşma ertelenir.<br />

Tebligatsız karar vermek mümkün değildir.<br />

Tebligatın buradaki önemi, davalının davadan<br />

haberdar edilmesi ve savunması için<br />

süre verilmesi ve haklarının tanınmasıdır.<br />

Önemli olan, tebligatın, adresine yani eline<br />

ulaşmasıdır ve savunabilmesi için bu<br />

imkanın ona tanınmasıdır.<br />

Yurtdışı boşanma işlemlerini ülkemizde<br />

geçerli kılmak isteyen kişilerin bu<br />

süreçte izleyeceği yol boşanma tanıma<br />

tenfiz davası süresini etkilemektedir.<br />

Yurtdışındaki boşanmanın ülkemizde tanınması<br />

ve tenfizi için her iki tarafın da<br />

Türkiye’de bulunan avukatları ile boşanma<br />

tanıma tenfiz davası açmaları önerilir.<br />

Bu şekilde gerekli hukuki prosedürler<br />

hızlı ve doğru bir biçimde yerine getirilebilmekte<br />

ve bireyler davanın açılacağı<br />

yer mahkemesinin iş yüküne ve tarafların<br />

avukatlarının olup olmamasına göre 10<br />

gün ile 3 ay arasında bir sürede boşanma<br />

tanıma tenfiz davasını işlemi gerçekleştirebilmektedir.<br />

Davaların bazen yıllar sürmesinin en<br />

büyük nedeni ihmaldir. Tanıma davası<br />

uzun seneler sonra açılmakta olup davalının<br />

tebliğ edilecek adresinin olmamasıdır.<br />

Davalı eşin adresi bilinmediği ve tebligatın<br />

teslim edilemediği zaman dava yıllarca<br />

uzamaktadır. Yanlış adreslere tebligatın<br />

gönderilmesi bu nedenle tebligatların<br />

mahkemeye iade olunması nedeniyle<br />

tebligat sürecinin uzaması, eski eşin vatandaşlık<br />

değiştirmesi, tanıma davalarının<br />

seneler sürmesinin en başta gelen nedenleridir.<br />

Bu da şunu gösteriyor ki, Almanya’da<br />

verilen boşanma kararın ardından<br />

tanıma davasının bir an önce açılması ve<br />

Türkiye’de bu konuda avukatlardan destek<br />

alınıp davanın gecikmeksizin açılması<br />

gerekmektedir.<br />

AHIAKIN HUKUK VE<br />

DANIŞMANLIK BÜROSU<br />

Web: www.ahiakin.av.tr<br />

+ 90 216 5419892<br />

HUKUK<br />

Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

11


NATUR<br />

Natur und Umwelt verstehen<br />

So überleben<br />

Tiere den Winter<br />

Werner Meidinger<br />

Nicht mehr lange, dann ist es wieder soweit. Sobald die ersten<br />

warmen Sonnenstrahlen zur Erde kommen und den frostkalten<br />

Boden aufheizen, blinzeln tausende verschlafener Äuglein in das<br />

grelle Licht. Manche schon im März, Langschläfer auch erst im<br />

Mai. Einige von Ihnen haben nun fünf Monate oder länger am<br />

Stück geschlummert, ohne zwischendurch ein einziges Mal das<br />

Näschen aus dem Nest zu stecken. Andere wiederum sind alle<br />

paar Wochen aufgewacht, um auf zitternden Beinen durch die<br />

Kälte zu stapfen - angetrieben vom hungrigen Knurren ihres leeren<br />

Magens. Je nachdem, welche Art der Überwinterung vorgezogen wird:<br />

Winterschlaf: Im Herbst, wenn die<br />

Temperaturen sinken, werden Winterschläfer<br />

allmählich müde. Sobald sie sich<br />

ausreichend Speck angefressen haben,<br />

um die Zeit bis zum nächsten Frühling<br />

überbrücken zu können, ziehen sie sich<br />

in ihre Nester, Felshöhlen oder unterirdische<br />

Erdbauten zurück. Typische<br />

Winterschläfer sind das Murmeltier, die<br />

Haselmaus, der Igel, der Hamster, alle<br />

Arten von Fledermäusen und - wie der<br />

Name schon verrät - der Siebenschläfer.<br />

Er gehört mit zu den Rekordhaltern unter<br />

den Winterschläfern - ganze sieben<br />

Monate lang zieht er sich zum Schlummern<br />

zurück.<br />

Das Hormon Melatonin, das in einem<br />

winzigen Knubbel am Gehirn, der sogenannten<br />

Zirbeldrüse, produziert wird,<br />

sorgt für tiefen Schlaf. Sobald die Tage kürzer<br />

werden und die Lichtmenge abnimmt,<br />

wird die Substanz vermehrt ausgeschüttet.<br />

Je höher die Konzentration ist, desto<br />

schläfriger werden die Tiere. Der Pulsschlag<br />

wird langsamer, Atem- und Herzfrequenz<br />

sowie Körpertemperatur fallen ab.<br />

Der gesamte Kreislauf versinkt<br />

in ultralangsamer<br />

Zeitlupe. So atmen Igel zum Beispiel nur<br />

noch einmal alle sechs Minuten und ihre<br />

Körpertemperatur liegt knapp über fünf<br />

Grad Celsius.<br />

Im Frühjahr, wenn es an das Aufwachen<br />

geht, läuft der umgekehrte Prozess ab.<br />

Ganz langsam werden die Tierchen munter<br />

und zittern in der immer noch anhaltenden<br />

Kühle ganz furchtbar. Die isolierende<br />

Speckschicht haben sie während der kalten<br />

Monate verzehrt. Jetzt ist das Wichtigste,<br />

erst einmal aus Herzenslust zu schlemmen<br />

und wieder Gewicht anzusetzen.<br />

12 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December


NATUR<br />

Winterruhe: Eichhörnchen,<br />

Braunbär oder Dachs zum Beispiel<br />

sind typische Winterruher.<br />

Man könnte sie auch flapsig als<br />

„halbe Winterschläfer“ bezeichnen.<br />

Zwar verringern sich bei ihnen<br />

ebenfalls sämtliche Vorgänge<br />

im Körper, jedoch nicht so<br />

stark wie bei den Winterschläfern.<br />

Die Körpertemperatur<br />

fällt nur um ein paar Grad ab,<br />

während der Stoffwechsel fast<br />

normal weiterarbeitet. Folglich<br />

verbrauchen Winterruher während<br />

ihres tiefen Schlummers<br />

relativ viel Energie und müssen<br />

deshalb die Reserven alle paar<br />

Wochen nachfüllen. Dann stehen<br />

sie zur Nahrungssuche auf.<br />

Eichhörnchen machen sich auf<br />

den Weg zu ihren Vorratskammern,<br />

um von leckeren Nüssen,<br />

Eicheln oder anderen Samen zu<br />

naschen. Bären streifen durch<br />

die Wälder, um etwas Essbares<br />

zu finden.<br />

Winterstarre: Hauptsächlich Insekten wie Mehlwurm,<br />

Borkenkäfer oder Zitronenfalter aber auch Reptilien wie<br />

Eidechsen und Schlangen verbringen die kalte Zeit in der<br />

sogenannten Winterstarre.<br />

Selbst hohe Minustemperaturen können ihnen dann<br />

nichts mehr anhaben - in ihren Adern haben sie eine Art<br />

Frostschutzmittel, das das Gewebe vor Schäden bewahrt.<br />

Ähnlich dem Frostschutzmittel im Autokühler senkt es<br />

den Gefrierpunkt von Wasser weit unter die Null-Grad-<br />

Grenze ab, so dass sich keine Eiskristalle bilden können, die<br />

beim Auftauen die Zellwände<br />

sprengen.<br />

Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

13


ÇEVRE<br />

Türkiye’nin ilk<br />

Ekolojik Köprüsü<br />

Şengül Otman<br />

Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar<br />

(DKMP) Genel Müdürlüğü ile Karayolları Genel Müdürlüğü arasında<br />

yapılan protokol gereği, Kuzey Marmara Otoyolu’nda inşa<br />

edilen Türkiye’nin ilk yaban hayatı köprüsü tamamlanmak üzere.<br />

Doğayı olumsuz<br />

yönde etkileyen<br />

bu durumun önüne geçen<br />

ekolojik köprüler, proje kapsamında<br />

hayvanların özgür bir<br />

şekilde hareket etmelerini<br />

sağlayacak ve biyolojik çeşitliliğe<br />

olumlu katkıda<br />

bulunacaktır.<br />

Orman alanlarının içinden geçen yollar,<br />

canlıların yaşam alanlarının bölünmesine<br />

neden olabiliyor bu da bitkilerin ve<br />

hayvanların hareketliliğini önemli ölçüde<br />

engelliyor, özellikle hayvan sürülerinin<br />

dağılmasına ve daha küçük popülasyonlara<br />

ayrılmalarına neden oluyor. Bir önlem<br />

alınmadığı takdirde bölgede yaşayan<br />

canlılar, nesillerinin tükenme tehlikesiyle<br />

karşı karşıya kalıyor.<br />

Bölgede yapılacak olan çalışmaların<br />

bu tür bir tehlikeye yol açmaması için<br />

alınabilecek en uygun önlem ise ekolojik<br />

(ekosistem) köprülerdir. Doğayı olumsuz<br />

yönde etkileyen bu durumun önüne geçen<br />

ekolojik köprüler, proje kapsamında<br />

hayvanların özgür bir şekilde hareket etmelerini<br />

sağlayacak ve biyolojik çeşitliliğe<br />

olumlu katkıda bulunacaktır.<br />

İstanbul'da ki üçüncü köprünün bağlantısını<br />

sağlayan Kuzey Marmara otoyolu<br />

üzerinde inşa edilen ekolojik köprü,<br />

Türkiye’nin ilk yaban hayatı köprüsü<br />

olma özelliğini taşıyor. Rumelifeneri Yaban<br />

Hayatı Geliştirme Sahası’nın otoyol<br />

tarafından ikiye bölünmesinden kaynaklanan<br />

olumsuzlukları engelleyecek olan<br />

köprü 40 metre genişlikte inşa ediliyor.<br />

22 metre genişliğinde iki adet tüpten<br />

oluşan ve yaklaşık 12 milyon lira maliyetle<br />

inşa edilen ekolojik köprü sayesinde<br />

14 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

karaca, domuz, çakal, tilki, kurt gibi yaban<br />

hayvanları otoyolu karşıdan karşıya<br />

rahatlıkla geçebilecek. Böylece, yaban<br />

hayvanları otoyolun iki yakasında yaşamlarını<br />

doğal ortamında sürdürebilecek.<br />

Yaban köprüsü ile, habitat bölünmesi<br />

sebebiyle yaban hayvanlarının beslenme,<br />

barınma, eş tutma ve üreme gibi<br />

problemlerinin ortadan kalkacağını vurgulayan<br />

Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel<br />

Eroğlu şunları söyledi: “Ekolojik köprüde<br />

bitkilendirme çalışmaları yapılarak hem<br />

tabii ortam görüntüsü oluşturulacak<br />

hem de gürültü önlenecek. Yaban hayvanlarının<br />

yaşam alanlarından geçen yollar<br />

trafik kazalarını artırıyor, can ve mal<br />

kayıplarına sebep oluyor. Proje ile yaban<br />

hayvanlarının sebep olduğu trafik kazalarının<br />

da önüne geçilmiş olacak. Ekolojik<br />

köprü projelerini diğer otoyol projelerinde<br />

de uygulamayı planlanıyoruz.<br />

İstanbul’daki<br />

üçüncü köprünün<br />

bağlantısını sağlayan<br />

Kuzey Marmara otoyolu<br />

üzerinde inşa edilen ekolojik<br />

köprü, Türkiye’nin ilk<br />

yaban hayatı köprüsü<br />

olma özelliğini<br />

taşıyor.


Kelebek Etkisi<br />

Reklam Filmi


SaĞlık<br />

İlk yudumla<br />

gelen sağlık<br />

Anne sütü<br />

NEşe cÜher Özelçİ<br />

Beklenen gün geldi ve bebeğimiz<br />

artık kollarımızda. Meraklı bakışlarla<br />

bebeğimizi inceleyip o muhteşem<br />

kokusunu içimize çektikten<br />

sonra sıra geldi anneliğin<br />

ilk vazifesine, emzirmek.<br />

Emzirme işlemi ile daha ilk dakikalardan<br />

itibaren anne ile bebek arasındaki<br />

sevgi bağı kuvvetlenmeye<br />

başlar. Kadın hastalıkları ve doğum<br />

doktoru Yrd. Doç. Dr. Tuğba<br />

Gürbüz, doğumdan sonra<br />

geçen sürenin önemini şu şekilde<br />

belirtiyor: “Anne adayımız<br />

ister normal doğum yapsın, ister<br />

sezeryan olsun bebek doğar doğmaz<br />

hemen annenin göğsüne yatırılıp ten<br />

tene temas ve bebeğin emmeye<br />

başlaması sağlanmalıdır. Hemen<br />

sonra emzirilmelidir. Burada geçen<br />

süre kısa tutulmalıdır. En hızlı<br />

şekilde ve doğum sonrası ilk<br />

dakikalarda emzirmeyi başlatmak<br />

önemlidir. Çünkü sütün<br />

yapılması için en iyi ve güçlü<br />

uyarı bebeğin emmeye başlamasıdır.<br />

Bebek emmedikçe<br />

süt üretilmeyecektir.”<br />

BEBEĞİN İLK AŞISI KOLOSTRUM<br />

Halk arasında ağız sütü olarak<br />

da bilinen kolostrum,<br />

doğumdan sonra gelen sarı<br />

renkli bir sıvıdır. Bu sıvı enfeksiyonlara<br />

karşı savunmasız<br />

olan bebeğin bir nevi ilk aşısıdır<br />

diyebiliriz. Doğum sonrası<br />

gelen sarı süt (kolostrum)ün<br />

taşıdığı antikor ve bileşimi ile bebeğinizi<br />

hastalıklara karşı koruduğunu<br />

söyleyen Dr. Tuğba Gürbüz, aynı zamanda<br />

bu sütün alerjik olmadığını da ifade<br />

ediyor. Bebeğin ilk 6 aylık beslenmesini<br />

karşılayan ve büyümesi için gerekli<br />

16 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December


Sağlık<br />

doğal ve en mükemmel gıda anne sütüdür.<br />

Anne sütünde;<br />

Her türlü hayvansal yağ, omega-3, kolesterol,<br />

karbonhidrat, vitamin ve mineraller<br />

en doğru oranda bulunur.<br />

D vitamini hariç bebeğin bütün besin ihtiyaçlarını<br />

karşılar.<br />

Bebek emdiği sırada anne sütü optimal ısıdadır.<br />

Anne sütü mikroplardan arınmıştır ve de<br />

bebeğin bağışıklık sistemini güçlendiren<br />

antikorlara sahiptir.<br />

Anne sütü kolay sindirilir.<br />

Anne sütü alan bebeklerde karın ağrısı ve<br />

kabızlık şikâyetleri daha az görülür.<br />

Anne sütü ile beslenen bebek daha zeki olur.<br />

En önemli faktörlerden biri de anne sütünün<br />

bedava ve her derde deva olmasıdır.<br />

İlk 6 ay sadece anne sütü ile beslenme<br />

sağlandıktan sonra 2 yaşa kadar emzirme<br />

devam etmelidir. İlk 6 aydan sonra ek gıdalara<br />

başlanmalıdır.<br />

BİR EMZİRME SEANSI NE KADAR OLMALI?<br />

Anneleri tereddüt eden konulardan biri de<br />

emzirme süresidir. Bir emzirme seansı ne<br />

kadar olmalıdır sorusuna Gürbüz şöyle yanıt<br />

veriyor: “Emzirme süresi 10 dakika ile 30<br />

dakika arasında pek çok faktöre bağlı olarak<br />

değişir. Eğer bebeğiniz tam kenetlenmiş ve<br />

güçlü emiyor ise 15-20 dakika yeterlidir.<br />

Emzirmenin başlarında gelen süte ön süt<br />

denir şeker ve su bakımından zengindir. Bu<br />

süt bebeğinizdeki susuzluğu ve kan<br />

şekeri düşmesini önler. Beslenme<br />

süresi uzadıkça bebeğiniz<br />

arkadaki yağlı süte ulaşır ve<br />

onun sonuna doğru tokluk<br />

duygusuyla memeyi genelde<br />

uyuyarak bırakır. Sadece<br />

ön sütü alan bebek kısa süre<br />

sonra acıkacak oysa arkadaki<br />

yağlı sütü de alan bebek daha<br />

uzun süre tok kalacaktır.”<br />

BEBEK HANGİ SIKLIKLA EMZİRİLMELİDİR?<br />

Bebek ağzını açarak, aranarak, en sonunda<br />

da ağlayarak acıktığını belli eder. Yeni doğan<br />

bebeğinizi en az 2 saatte bir emzirin, uyuyorsa<br />

uyandırın. Gece ise, 4-5 saatten uzun<br />

uyumasına izin vermeyin, uyandırıp emzirin<br />

diyen Gürbüz, bebeğin sık sık emmesi anne<br />

sütünü arttıracak en önemli etkendir. Bu<br />

durum, ilk günlerde yeni anne için biraz yorucu<br />

olsa da emzirmenin başarıyla sürmesi<br />

ve bebeğin kilo alması ona bu ilk sıkıntıları<br />

unutturacaktır ifadesini kullanıyor.<br />

Emzirme seansında tek göğüse yoğunlaşmamalı<br />

her ikisi de eşit bir şekilde kullanılmadır.<br />

Anne göğüs değiştirecek olursa bir<br />

sonraki emzirmede yarım bıraktığı göğüsten<br />

başlamalıdır. Çünkü en son gelen süt<br />

yağ ve kalori açısından ilk başlardakilerden<br />

daha zengindir. İyi bir emzirmenin aşamalarını<br />

Gürbüz, şu şekilde sıralıyor: “Öncelikle<br />

sakin bir yerde rahatça oturduktan sonra,<br />

Yrd. Doç. Dr.<br />

Tuğba GÜRBÜZ<br />

sırtınızı bir yere dayayarak destekleyiniz.<br />

Bebeğinizin yüzü ve bedeni size dönük, bebeği<br />

kolunuzun iç kısmına yerleştiriniz. Aynı<br />

kol ve el ile bebeği kalça ve bacaklardan<br />

kavrayınız. Memenizin başını bebeğinizin<br />

ağız kenarını dokundurduktan<br />

sonra bebeğiniz ağzını açtığında<br />

meme ucu ve dışındaki kahverengi<br />

kısmın tamamını ağız<br />

içine yerleştiriniz. Çenesi göğsünüze<br />

değmeli ve burnu açık<br />

olmalıdır. Emzirdikten sonra<br />

bir damla süt meme ucuna sürülerek<br />

meme ucu çatlağından da<br />

böylelikle korunmuş olunur.”<br />

BEBEĞİN YETERLİ SÜT ALDIĞINI<br />

GÖSTEREN EN GÜVENİLİR BULGU<br />

Acaba sütüm yetiyor mu bebeğim doyuyor<br />

mu endişesini hemen her anne yaşar.<br />

Anne sütünün yeterli gelip gelmeyeceği<br />

konusunda doktor Gürbüz, “Göğsünüzde<br />

her zaman bebeğe yetecek süt vardır, emzirme<br />

sırasında da hormonal uyarıyla vücut<br />

yeniden süt üretecektir. Göğüslerin çok<br />

dolu olması bebeğin daha çok doyduğunu<br />

göstermez. Aynı şekilde, bazen pompayla<br />

sütü sağan anneler gelen miktar karşında<br />

hayal kırıklığı yaşayabiliyorlar. Pompayla<br />

çektiğiniz miktar, bebeğin memede ne<br />

kadar alabildiğinin bir ölçüsü değildir. Bebeğin<br />

yeterince beslendiğini ancak kilo<br />

alışıyla anlayabiliriz” diyor. Ayrıca bebeğin<br />

günde en az dört beş kez idrar yaparak bezini<br />

ıslatması ve ayda en az 500-600 gram<br />

kilo alması da anne sütünün yeterli geldiğini<br />

gösteren bulgular arasındadır.<br />

ANNE SÜTÜ SAĞILDIKTAN<br />

SONRA NASIL SAKLANMALIDIR?<br />

Saklama kabı olarak özel süt saklama poşetleri<br />

kullanılmalıdır. Anne sütü; oda ısısında<br />

3 saat, buzdolabında 3 gün, derin dondurucuda<br />

3 ay saklanabilir. Süt torbalarına<br />

miktar ve tarih yazmanız kullanırken size<br />

kolaylık sağlayacaktır. Anne sütünü kullanacağınız<br />

zaman ocağın üstünde kaynatmayınız<br />

ve mikrodalga fırına koymayınız. Bu<br />

işlemler sütün proteinini bozar. Oda sıcaklığında<br />

çözülmesini bekleyebilirsiniz ya da ılık<br />

su dolu bir kapta süt poşetini daldırarak çözülmesini<br />

sağlayabilirsiniz. Sıcaklık kontrolü<br />

yapıldıktan sonra süt mümkünse biberon<br />

yerine kaşık veya bardakla verilmelidir.<br />

EMZİRMENİN ANNEYE FAYDALARI<br />

Emzirme ile anne ve bebek arasında duygusal<br />

bir bağ oluşur.<br />

Emziren annelerin rahimleri daha çabuk<br />

küçülür.<br />

Hamilelik döneminde oluşan fazla kiloları<br />

daha kolay verirler.<br />

Emziren annelerde meme ve rahim kanseri<br />

yakalanma riski daha azdır.<br />

Emzirmenin başlatılıp sürdürülebilmesi<br />

için özellikle bebeğin babası olmak üzere<br />

tüm aile bireylerinin anneyi desteklemesi<br />

gerektiğini söyleyen Gürbüz, ayrıca gebelikte<br />

takibini yapan doktoru, çocuk doktoru<br />

ve aile hep birlikte olumlu, destekleyici<br />

bir tutum içinde olmalıdır diye belirtiyor.<br />

Bunun yanı sıra bol su içmek, dengeli ve<br />

düzenli beslenmek, dinlenmek ve uyku,<br />

sütü artırıcı en önemli unsurlardır tavsiyesinde<br />

de bulunuyor.<br />

Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

17


GESundheit<br />

Das Herz - der sensible Motor des Lebens<br />

Krankheiten erkennen, vorbeugen, beseitigen<br />

Erste Anzeichen einer Unterversorgung des Herzmuskels mit Sauerstoff ist die<br />

Herzenge - auch Angina pectoris genannt. Sind die Adern um mehr als zwei Drittel<br />

verengt, treten Schmerzen in der Brust und manchmal auch Atemnot auf.<br />

Werner Meidinger<br />

w.meidinger@adigepanorama.com<br />

18 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

Das Herz, so glaubte man noch bis weit in das<br />

Mittelalter, ist das Zentrum des Menschen: Sitz<br />

der Seele und der Gefühle, Quellle von Lebenskraft,<br />

Durchsetzungsvermögen und Mut. Erst<br />

1616 erkannte der britische Anatom William<br />

Harvey die wahre Funktion des Herzens: Seine<br />

Veröffentlichung über die Pumpe, die das<br />

Blut durch die Adern presst, erschütterte das<br />

damalige Weltbild dermaßen, dass das Buch<br />

sofort verboten wurde. Mittlerweile sieht man<br />

den Motor des Lebens weit weniger mystisch.<br />

Die Kardiologie gehört mit zu den am weitesten<br />

fortgeschrittenen Zweigen der Medizin und somit<br />

das von ihr betreute „Zentralorgan“ zu den<br />

am besten erforschten überhaupt.<br />

Mit der minimalen Kraft von 0,0027 PS<br />

pumpt der etwa 400 Gramm schwere Motor<br />

täglich rund 15.000 Liter Blut durch ein Adersystem<br />

von insgesamt mehr als 90.000 Kilometer<br />

Länge. Im Durchschnitt 70mal pro Minute<br />

presst der Herzmuskel mit einem Druck von 55<br />

Gramm das Blut aus der linken Herzkammer in<br />

den Kreislauf, das dabei auf eine Fließgeschwindigkeit<br />

von über einem Stundenkilometer beschleunigt<br />

wird. Rechnet man die Arbeitsleistung<br />

eines Tages zusammen, würde diese Kraft<br />

ausreichen, um einen vollbeladenen Güterwaggon<br />

einen Meter hochzuheben.<br />

Im Laufe eines Daseins kommen knapp drei<br />

Milliarden Schläge zusammen. Als eines der ersten<br />

Organe beginnt das Herz seine Tätigkeit bereits ab<br />

dem 21. Tag nach der Befruchtung und schuftet<br />

bis zur letzten Sekunde des Lebens - ohne Pause.<br />

Manchmal kann es zwar passieren, dass es<br />

„stolpert“ und Herzrhythmusstörungen den<br />

Menschen in Angst und Panik versetzen - in den<br />

meisten Fällen springt es aber von selbst wieder<br />

an. Schuld daran sind überwiegend nervöse<br />

Störungen, häufig verursacht durch unbewältigte<br />

seelische Probleme. Schlimm wird es, wenn<br />

Herzstillstand eintritt und kein Blut mehr durch<br />

die Adern gepumpt wird. Eine Unterversorgung<br />

der Gehirnzellen mit lebenswichtigem Sauerstoff<br />

führt bereits nach drei Minuten zu ihrem<br />

Absterben. Der Tod ist die Folge.<br />

Beim Herzinfarkt ist eine verminderte Blutversorgung<br />

des Herzmuskels selbst die Ursache.<br />

Kalkartige Ablagerungen, hervorgerufen<br />

durch fette Ernährung, zu wenig Bewegung und<br />

zu viel Nikotingenuss, verengen die Gefäße bis<br />

zum vollständigen Verschluss. Oder ein Blutgerinnsel<br />

aus anderen Körperregionen wird angeschwemmt<br />

und legt sich wie ein Deckel über die<br />

Öffnungen der Adern. In beiden Fällen wird der<br />

Blutstrom unterbrochen, Gewebe des Herzmuskels<br />

stirbt ab, die Pumpe bleibt stehen.<br />

Untersuchungen zufolge äußern sich die<br />

ersten Anzeichen eines Infarkts meistens schon<br />

zwei Wochen zuvor - werden von den Betroffenen<br />

aber nur selten beachtet. Das sind - ähnlich


wie beim Infarkt selbst - ziehende oder<br />

bohrende Schmerzen in Bereich der<br />

Brust, der Arme und der Luftröhre.<br />

Hinzu kommen Schweißausbrüche,<br />

Angstzustände oder Übelkeit.<br />

Erste Anzeichen einer Unterversorgung<br />

des Herzmuskels mit<br />

Sauerstoff ist die Herzenge - auch<br />

Angina pectoris genannt. Sind die<br />

Adern um mehr als zwei Drittel verengt,<br />

treten Schmerzen in der Brust<br />

und manchmal auch Atemnot auf. Dann<br />

ist es fünf vor zwölf - das Herz schreit<br />

nach Sauerstoff.<br />

Noch allerdings ist es nicht zu spät,<br />

um Gegenmaßnahmen zu ergreifen.<br />

Sofort mit dem Rauchen aufhören. Bereits<br />

nach zwei Jahren ist das Risiko wieder<br />

auf dem Stand von Nichtrauchern.<br />

Übergewicht abbauen und auf tierische<br />

Fette weitgehend verzichten. Bewusstes<br />

Essen könnte jeden 6. Infarkt<br />

verhindern.<br />

Blutdruck regelmäßig kontrollieren<br />

und überhöhte Werte behandeln lassen.<br />

Auf ausreichend Bewegung an frischer<br />

Luft achten. Sport, falls bereits Herzbeschwerden<br />

aufgetreten sind, nur nach<br />

Rücksprache mit dem Arzt treiben.<br />

Stress - beruflich wie auch privat - abbauen<br />

und in Zukunft meiden.<br />

Vorsicht: Männer unter 50, die plötzlich<br />

über Rückenschmerzen klagen, leiden<br />

häufig unter Verkalkung und Verengung<br />

der Herzkranzgefäße. Das ergab eine<br />

Langzeit-Studie von Wissenschaftlern<br />

im finnischen Kuopio an 3684 Männern.<br />

Die Ärzte nehmen an, dass parallel zu<br />

den Herzkranzgefäßen auch Gefäße im<br />

Bereich der Lendenwirbelsäule betroffen<br />

sind und deshalb die Schmerzen<br />

auftreten.<br />

So stärkt die Apotheke<br />

der Natur das Herz<br />

Knoblauch-Weinbrand: Schälen Sie<br />

200 Gramm Knoblauch, hacken Sie ihn<br />

mit einem Messer möglichst klein oder<br />

pressen Sie ihn und geben Sie ihn dann<br />

auf einen ¾ Liter Weinbrand. Lassen Sie<br />

die Flasche unter gelegentlichem Aufschütteln<br />

für zwei Wochen an einem<br />

warmen Platz in der Wohnung stehen,<br />

dann abseihen. Täglich 15 Tropfen Knoblauch-Weinbrand<br />

mit einem halben<br />

Glas Warmem Wasser eingenommen<br />

schützen vor Gefäßablagerungen, kräftigen<br />

das Herz und senken erhöhten Blutdruck.<br />

Olivenblätter-Tee: Die gesunde und<br />

Herz-Kreislauf-Krankheiten vorbeugende<br />

Wirkung von Olivenöl ist bekannt. Nicht<br />

so sehr verbreitet ist die Anwendung<br />

der Olivenblätter. In ihnen sind Pflanzenfarbstoffe<br />

enthalten, sogenannte<br />

Flavonoide, die gegen hohen Blutdruck<br />

wirken und das Herz stärken. Zwei Teile<br />

getrocknete Olivenblätter mit jeweils<br />

einem Teil Weißdorn- und Mistelblätter<br />

vermischen. Einen gehäuften Esslöffel<br />

mit siedendem Wasser übergießen,<br />

zehn Minuten ziehen lassen, abseihen<br />

und mit Honig gesüßt täglich eine Tasse<br />

davon trinken.<br />

Weißdorntee und –tinktur: Crataegus-<br />

und Chlorogensäure, Farbstoffe,<br />

ätherisches Öl und eine Reihe anderer,<br />

hochwirksamer Biosubstanzen machen<br />

Weißdorn zu einer bewährten Heilpflanze<br />

gegen Herz-Kreislauf-Beschwerden<br />

und Ablagerungen in den Herzkranzgefäßen.<br />

Weißdorn lindert zum einen die<br />

Symptome, wenn sie bereits aufgetreten<br />

sind, eignet sich aber auch bestens zur<br />

Vorbeugung von Herzleiden. Für den<br />

Tee einen Esslöffel Weißdorn mit einem<br />

Viertelliter heißem Wasser übergießen,<br />

20 Minuten ziehen lassen, abseihen und<br />

drei Tassen täglich trinken. Zur Herstellung<br />

der Tinktur werden fünf Esslöffel<br />

Weißdorn auf einen Viertelliter klaren,<br />

60-prozentigen Alkohol gegeben. Unter<br />

täglichem Aufschütteln fünf Tage stehen<br />

lassen, dann abseihen. Dreimal täglich<br />

20 Tropfen der Tinktur mit etwas lauwarmem<br />

Wasser oder auf einem Esslöffel<br />

Zucker einnehmen.<br />

Kohlauflagen: Heiße Auflagen aus Weißkohl<br />

gelten in der Naturmedizin als<br />

stärkend für einen geschwächten oder<br />

überanstrengten Herzmuskel, sollten<br />

allerdings nicht bei erhöhtem Blutdruck<br />

angewandt werden. Für Kohlblätterauflagen<br />

werden die zarten Innenblätter eines<br />

Kohlkopfs unter fließendem Wasser<br />

abgespült, die astähnlichen Mittelrippen<br />

herausgeschnitten und die Blätter<br />

anschließend auf einem Holzbrett mit<br />

einem Nudelholz vorsichtig gequetscht,<br />

bis der Saft beginnt hervorzutreten. Diesen<br />

„Kohlbrei“ dann mit etwas heißem<br />

GESundheit<br />

Wasser verdünnen, auf den Brustkorb<br />

auftragen und anschließend mit einem<br />

großen Baumwoll- oder Leinentuch umwickeln.<br />

Zwei Stunden einwirken lassen,<br />

dann abnehmen und mit warmem Wasser<br />

den Oberkörper waschen<br />

Lavendelblütentee oder -bad: Bei nervösen<br />

Herzbeschwerden wirkt Lavendel<br />

beruhigend und stabilisierend. Für den<br />

Tee einen Esslöffel Lavendelblüten mit<br />

einem Viertelliter heißem Wasser übergießen,<br />

fünf Minuten ziehen lassen und<br />

dann abseihen. Am besten abends vor<br />

dem Schlafengehen trinken, bei Bedarf<br />

auch noch mittags eine Tasse. Für das<br />

Lavendelblütenbad können Sie auf eine<br />

Badewanne zehn Tropfen Lavendelöl geben.<br />

Oder Sie übergießen sechs Esslöffel<br />

Lavendelblüten mit einem Liter heißem<br />

Wasser, lassen die Mischung zehn Minuten<br />

ziehen und geben Sie dann nach<br />

dem Abseihen auf ein Vollbad.<br />

Neroli-Honig: Gegen Überanstrengung<br />

und Herzklopfen ätherisches Neroliöl in<br />

Honig aufgelöst. Rühren Sie einen Teelöffel<br />

Honig in ein halbes Glas lauwarmes<br />

Wasser, geben Sie zwei Tropfen Neroliöl<br />

dazu und trinken Sie diese Menge jeweils<br />

mittags zum Essen und abends vor<br />

dem Schlafengehen.<br />

Der besondere Tipp: Herzwein gegen<br />

das schwache Herz<br />

Waschen und zerschneiden Sie zwei<br />

Bund Petersilie und geben Sie sie auf einen<br />

¾ Liter herben Weißwein. Fügen Sie<br />

noch drei Esslöffel Apfelessig dazu und<br />

erhitzen Sie die Mischung bis knapp unter<br />

den Siedepunkt. Es sollten sich noch<br />

keine Blasen bilden. Dann zehn Minuten<br />

bei kleiner Hitze ziehen lassen, abseihen<br />

und nach dem Abkühlen auf unter<br />

40 Grad Celsius 300 Gramm möglichst<br />

naturbelassenen Honig darin auflösen.<br />

Nehmen Sie von dem Herzwein morgens<br />

nach dem Aufstehen und abends vor<br />

dem Schlafengehen jeweils drei Teelöffel<br />

mit einem Glas lauwarmem Wasser ein.<br />

Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

19


Sağlık<br />

GESundheit<br />

Softlaser, kulak<br />

çınlaması tedavisi<br />

için uygundur<br />

Werner Meidinger<br />

Çeşitli çalışmaların sonuçlarına göre, her on yetişkinden<br />

biri, kulak çınlamasından, doktorların tabiriyle<br />

Tinnitus’tan şikayetçi. Şikayetçilerin takriben her<br />

üçüncüsü en az 15, her ikincisi de 5 yıldır bu dertden<br />

muzdarip. Kulak çınlamasının en önemli sebepleri genellikle<br />

hayat standartlarının düşmesi. Kulak çınlaması<br />

günün her saatinde hatta uykuda bile şekilmez hale<br />

gelebiliyor. Sesler genellikle dışardan kulağı zorlamaz,<br />

tam tersine kulağın içinde oluşur. Kulak çınlamasından<br />

etkilenen kişiler hissettiklerini genelde farklı şekillerde,<br />

mesela kısmen delme veya çekiç sesi, gıcırtı, çıngırak<br />

ya da tıslama sesi olarak açıklamaya çalışırlar. Normal<br />

ve mantıklı olanı da elbette herkesin huzura kavuşabilmek<br />

için bütün imkanları değerlendirmesidir.<br />

Çok yönlü, birbirlerinden bağımsız çalışmaların<br />

üçünde de belirtildiği gibi tinnitus tedavisi için umut<br />

verici olarak softlaser ortaya çıktı. Burada beş miliwatt<br />

bir çıkış ve 650 nanometre dalga boyunda yumuşak<br />

bir lazer kullanıldı. Hastaların kulakları günlük<br />

15 ve 20 dakika arasında ışınlandı.<br />

İstanbul’da Haydarpaşa askeri hastanede toplam<br />

45 hasta softlaser ile tedavi edildi. Hastalık bir veya<br />

her iki kulakta ta bulunuyordu. Burada iki yönlü bir<br />

çalışma söz konusu idi. Hastaların bir kısmı etkisiz plasebo<br />

lazer ile, diğer bir kısmı da softlaser ile tedavi<br />

edildi. Sonuç: plasebo Lazer grubundaki tinnitus tedavisinde<br />

hiçbir iyileşme veya sadece marjinal bir iyileşme,<br />

softlaser tedavi grubunda takriben yüzde 55inde<br />

önemli ölçüde iyileşme görüldü.<br />

Al-Ahliyya Amman Üniversitesi’ndeki bir çalışmada<br />

bu sonucu teyit edildi. Softlaser ile tedavi edilen 32 tinnitus<br />

hastasının yüzde 88’inde hissedilir şekilde bir iyileşme,<br />

yüzde 47’sinde ise çok uzun zaman şikayetlerin<br />

kaybolduğu tespit edildi. Yine Katardaki General Hospital<br />

de 65 Tinnitus hastası ile yapılan bir çalışmada hastaların<br />

yüzde 33.8 oranında hafif bir iyileşme, yüzde 16.9 oranında<br />

önemli bir gelişme gösterdiği ve yüzde 6,2 oranında tamamen<br />

iyileştiği görüldü. Softlaser’in tedavide ne kadar<br />

etkili olduğu henüz bilinmemektedir. Önemli olan kulak<br />

çınlaması tedavisinde başarıyla uygulanabilir olması.<br />

Softlaser eignet sich zur<br />

Behandlung von Tinnitus<br />

Etwa jeder zehnte Erwachsene,<br />

so das Ergebnis verschiedener<br />

Studien, leidet unter krankhaften<br />

Ohrgeräuschen – von Ärzten auch<br />

Tinnitus genannt. Bei knapp jedem<br />

Dritten der Betroffenen liegt die<br />

Erkrankung bereits seit mehr als<br />

15 Jahren vor, bei jedem Zweiten<br />

seit mindestens fünf Jahren. Die<br />

Ohrgeräusche sind häufig Ursache<br />

einer deutlichen Verringerung<br />

der Lebensqualität, denn oft quälen<br />

die Geräusche die Erkrankten<br />

rund um die Uhr, teilweise sogar<br />

im Schlaf. Die Geräusche selbst<br />

dringen nicht von außen auf das<br />

Ohr ein, sondern entstehen im Ohr<br />

selbst. Betroffene beschreiben sie<br />

als sehr unterschiedlich, teilweise<br />

wie Bohren oder Hämmern, Quietschen,<br />

Rattern oder Zischen. Da<br />

ist es nur verständlich, dass jede<br />

Möglichkeit genutzt werden will,<br />

um endlich wieder Ruhe zu finden.<br />

Als vielversprechend zur Therapie<br />

von Tinnitus stellte sich der<br />

Softlaser heraus, wie in drei von<br />

einander unabhängigen Studien<br />

festgestellt wurde. Verwendet<br />

wurde dabei jeweils ein Softlaser<br />

mit einer Leistung von fünf Milliwatt<br />

sowie einer Wellenlänge<br />

von 650 Nanometer. Bestrahlt<br />

wurden die Ohren der Patienten<br />

täglich zwischen 15 und 20 Minuten.<br />

Am Haydarpasa-Lazarett<br />

in Istanbul wurden insgesamt<br />

45 Patienten mit dem Softlaser<br />

behandelt. Die Erkrankung lag<br />

einseitig oder beidseitig vor.<br />

Da es sich dabei um eine randomisierte<br />

Doppelblind-Studie<br />

handelte, wurde ein Teil der<br />

Patienten mit einem wirkungslosen<br />

Placebo-Laser behandelt.<br />

Ergebnis: Während sich in der<br />

Placebo-Gruppe keine oder nur<br />

eine unwesentliche Besserung<br />

des Tinnitus zeigte, gaben in<br />

der Softlasergruppe etwas über<br />

55 Prozent an, eine deutliche<br />

Besserung zu verspüren.<br />

Bestätigt wurde dieses Ergebnis<br />

auch von einer Studie an<br />

der Al-Ahliyya Amman Universität.<br />

Unter den 32 mit Softlaser<br />

behandelten Tinnitus-Patienten<br />

zeigten sich bei 88 Prozent der<br />

Betroffenen eine spürbare Besserung<br />

der Ohrgeräusche, bei<br />

47 Prozent der Behandelten verschwand<br />

der Tinnitus langfristig<br />

ganz. Und bei einer Studie mit 65<br />

Tinnitus-Patienten am General<br />

Hospital in Qatar zeigten 33,8<br />

Prozent der Patienten eine leichte<br />

Besserung, 16,9 Prozent eine<br />

deutliche Besserung und 6,2 Prozent<br />

wurden vollständig geheilt.<br />

Wie der Softlaser sich bei der<br />

Behandlung konkret auswirkt, ist<br />

noch unbekannt. Wichtig in erster<br />

Linie ist erst einmal, dass er<br />

sich zur Behandlung von Tinnitus<br />

erfolgreich anwenden lässt.<br />

20 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December


GASTROENTEROLOJİ<br />

Safra yolu taşlarına<br />

kısa sürede<br />

ameliyatsız çözüm!<br />

ERCP; safra kesesinden safra yoluna düşen taşların endoskopik yöntem ile<br />

çıkartılmasıdır. Bu yöntem sayesinde ağız yolundan girilerek yapılan endoskopi ile<br />

safra yolunda belirlenen taşlardan daha kısa sürede kurtulabilirsiniz.<br />

0850 460 6334<br />

0850 460 MEDI<br />

www.medicana.com.tr<br />

ÖZEL MEDICANA ÇAMLICA HASTANESİ<br />

0216 522 60 00


GESundheit<br />

Zucker macht<br />

nicht zuckerkrank<br />

Eine Studie zeigt, dass Zucker<br />

nicht zwingend allein verantwortlich<br />

für eine Diabetes-Erkrankung<br />

ist. Vielmehr<br />

muss auf die Ernährung<br />

geachtet werden.<br />

Zucker ist kein Risikofaktor für die Entstehung<br />

von Diabetes mellitus. Darauf weist<br />

die deutsche Zuckerwirtschaft hin. Wer sich<br />

vor einer Erkrankung schützen möchte, sollte<br />

auf eine gesunde Lebensweise achten<br />

und Übergewicht vermeiden. Auf Zucker<br />

muss deshalb niemand verzichten. Es gilt<br />

hier genauso wie bei den meisten Genussmitteln,<br />

auf das Maß der Dinge zu achten<br />

und nicht zu übertreiben.<br />

Diabetes mellitus Typ 2 kann entstehen,<br />

wenn zu einer genetischen Veranlagung bestimmte<br />

Auslösefaktoren wie Übergewicht<br />

und/oder fortgeschrittenes Lebensalter<br />

hinzukommen. Der Verzehr von Zucker ist<br />

jedoch nicht ursächlich für die Entstehung<br />

der Krankheit. Wer vorbeugen will, sollte<br />

daher auf sein Körpergewicht achten. Entscheidend<br />

dafür ist aber nicht der Verzehr<br />

einzelner Lebensmittel wie zum Beispiel<br />

Zucker, sondern die Energiebilanz: Wer auf<br />

Dauer mehr Kalorien zu sich nimmt, als er<br />

verbraucht, nimmt zu. Ganz gleich, woher<br />

diese Kalorien stammen.<br />

Hier ist zudem besonders wichtig, auf<br />

die Essgewohnheiten zu achten. Man sollte<br />

sich Zeit für seine Mahlzeiten nehmen und<br />

so bewusster genießen. Gerade Jugendliche<br />

neigen zu Schnellimbissen. Auf Dauer kann<br />

dies jedoch schädlich für die physische und<br />

psychische Gesundheit sein.<br />

Dazu Günter Tissen, Hauptgeschäftsführer<br />

der Wirtschaftlichen Vereinigung Zucker:<br />

„Die Dämonisierung von Zucker hilft uns<br />

nicht bei der Eindämmung von Übergewicht<br />

und Zivilisationskrankheiten. Wir müssen<br />

die tatsächlichen Ursachen benennen. Wir<br />

müssen die Menschen für ihre Energiebilanz<br />

sensibilisieren, für den Zusammenhang von<br />

Kalorienaufnahme und Kalorienverbrauch.“<br />

Wer wissen will, wie viele Kalorien ein Lebensmittel<br />

enthält, erfährt dies in der Nährwerttabelle.<br />

Diese zeigt zudem auf einen Blick<br />

den Gesamtzuckergehalt eines Lebensmittels.<br />

Versteckten Zucker gibt es nicht, in der<br />

Nährwerttabelle ist der Zuckergehalt transparent<br />

auf allen Fertigprodukten ausgewiesen.<br />

Qelle: Deutsche Gesundheits Nachrichten<br />

Ein starkes Immunsystem beginnt mit einem Apfel<br />

Gesundheitsnetzwerk Schwarzwald-Baar<br />

So schön der Herbst mit seiner bunten Blätterpracht<br />

ist, so ist er auch die Zeit der Erkältungen,<br />

Grippen und Infekten. Wenn es einen<br />

dann richtig erwischt hat, liegt man mit<br />

Fieber, Hals- und Gliederschmerzen mehrere<br />

Tage flach. Was also tun, um trotz nasskalten<br />

Wetters gesund und fit zu bleiben?<br />

Ein Apfel am Tag erspart den Arztbesuch!<br />

Diese alte Weisheit ist per se nicht<br />

falsch, aber auch nicht ganz richtig. Ein Apfel<br />

enthält zwar Vitamin C, aber alleine die<br />

Menge reicht nicht aus, um die Abwehrkräfte<br />

nachhaltig zu stärken. Mit Vitamin C<br />

werden die unterschiedlichen Immunzellen<br />

angeregt und das Vitamin B6 gibt unserem<br />

körpereigenen Abwehrsystem die nötige<br />

Power. Vitamin A unterstützt zusätzlich die<br />

Schleimhäute, die unseren Körper vor Viren,<br />

Bakterien und Parasiten schützen.<br />

Vielzahl an Vitalstofflieferanten<br />

Das Stärken des Immunsystems ist im Grunde<br />

eine einfache Sache. Denn die nötigen<br />

Vitalstoffe lassen sich in vielen verschiedenen<br />

Gemüse- und Obstsorten finden:<br />

Rote, gelbe, orangefarbene und tiefgrüne<br />

Gemüse verfügen unter anderem über<br />

Beta-Carotin (eine Vorstufe von Vitamin A).<br />

Grünkohl liefert ebenfalls Beta-Carotin, aber<br />

22 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

auch Vitamin C und Calcium.<br />

Bei den Früchten sind es Zitrone,<br />

Grapefruit, Orangenen,<br />

Bananen sowie dunkle Früchte<br />

wie Kirschen und Heidelbeeren,<br />

die die Abwehrkräfte<br />

stärken. Mandeln fördern zudem<br />

eine gesunde Darmfunktion,<br />

was die Grundlage für ein<br />

intaktes Immunsystem ist.<br />

Viele Faktoren beeinflussen<br />

die Abwehrkräfte<br />

Neben gesunder und<br />

abwechslungsreicher<br />

Ernährung helfen Bewegung<br />

und Sport unsere<br />

Abwehrzellen zu stärken.<br />

Auch der regelmäßige<br />

Gang in die Sauna lehrt den<br />

Körper sich an kalt-warm Wechsel<br />

zu gewöhnen. Ausreichend Schlaf und<br />

das Vermeiden von Stress unterstützen<br />

ebenfalls das Immunsystem.<br />

Was tun, wenn’s einen doch erwischt hat?<br />

Sollten alle Vorkehrungen nichts genützt<br />

haben und Erkältung oder grippale Infekte<br />

haben einen erwischt, stehen Ruhe und<br />

viel trinken an oberster Stelle. Wasser oder<br />

Tees in den Sorten Pfefferminze,<br />

Kamille oder Lindenblüte<br />

eignen sich am<br />

besten, um den hartnäckigen<br />

Schleim zu lösen.<br />

Was Oma schon wusste:<br />

Eine frisch zubereiteten<br />

Hühnersuppe hilft gegen<br />

Entzündungen und Schwellungen<br />

der Schleimhäute an<br />

den oberen Atemwegen<br />

entgegen. Schwarzer<br />

Tee, Alkohol und Kaffee<br />

sind hingegen tabu.<br />

Eine Grippe ist nicht<br />

zu unterschätzen<br />

Sollten die Symptome<br />

sich nicht verbessern,<br />

ist ein Arzttermin unausweichlich.<br />

Besonders bei Kindern,<br />

Senioren und Menschen mit einer<br />

anderen Grunderkrankung muss bei<br />

schnell ansteigendem Fieber immer ein<br />

Arzt konsultiert werden. In bestimmten<br />

Fällen raten Experten, sich unbedingt<br />

rechtzeitig gegen die Grippe-Viren impfen<br />

zu lassen.<br />

Quelle: Gesundheitsnetzwerk Schwarzwald-Baar<br />

(openPR)


GESundheit<br />

Selbst kochen senkt das Diabetes-Risiko<br />

Werner Meidinger<br />

Diabetes Typ 2, früher auch „Altersdiabetes“<br />

genannt, gehört zu den häufigsten Stoffwechselerkrankungen<br />

überhaupt. Nach<br />

Angaben der Weltgesundheitsorganisation<br />

WHO sind derzeit rund 194 Millionen Menschen<br />

weltweit an Diabetes erkrankt. Bis<br />

zum Jahr 2025 wird damit gerechnet, dass<br />

sich diese Zahl verdoppelt, wenn nicht sogar<br />

verdreifacht. Hauptursachen der Krankheit<br />

sind Bewegungsmangel und Ernährungssünden<br />

wie zu fette und einseitige Ernährung,<br />

insbesondere mit Fastfood, und das<br />

daraus häufig resultierende Übergewicht.<br />

Einen ebenso einfachen wie schmackhaften<br />

Weg, das Entstehungsrisiko für Diabetes<br />

Typ 2 zu reduzieren, haben jetzt<br />

Wissenschaftler der Harvard Universität<br />

in Boston herausgefunden: zu Hause<br />

selbst kochen. Wer fünf- bis siebenmal<br />

pro Woche abends zu Hause selbst gekochte<br />

Mahlzeiten verzehrt, kann damit<br />

sein Risiko an Diabetes Typ 2 zu erkranken<br />

um ganze 15 Prozent verringern. Im<br />

Vergleich zu auswärtigem Essen und zu<br />

Fastfood ist zu Hause selbst Gekochtes<br />

leichter und begünstigt nicht so sehr die<br />

Gewichtszunahme. Die Harvard-Forscher<br />

empfehlen deshalb den häufigen Verzehr<br />

von Selbstgekochtem als wichtige Präventionsmaßnahme<br />

für Diabetes Typ 2.<br />

Neuer digitaler Betreuungsansatz für Diabetiker<br />

Die AOK Nordost und die Emperra GmbH<br />

E-Health Technologies wollen mit einem<br />

innovativen, telemedizinischen Betreuungsansatz<br />

gezielt die Versorgung von insulinpflichtigen<br />

AOK-Versicherten mit starken<br />

Stoffwechselschwankungen und erhöhten<br />

Blutzuckerwerten optimieren. Zu diesem<br />

Zweck haben beide Partner aktuell einen<br />

Versorgungsvertrag geschlossen. Die technische<br />

Basis bildet das von Emperra entwickelte<br />

ESYSTA®-System.<br />

Es ermöglicht die unmittelbare Übertragung<br />

sowohl der gemessenen Blutzuckerdaten<br />

als auch der injizierten Insulineinheiten in<br />

ein elektronisches Diabetestagebuch. Diese<br />

neuartige Anwendung steht AOK-Versicherten<br />

derzeit exklusiv kostenfrei zur Verfügung.<br />

ESYSTA besteht aus einem patentierten,<br />

mit Insulinen aller Hersteller kompatiblen<br />

Insulin-Pen, dem Blutzuckermessgerät und<br />

einer Übertragungseinheit. Pen und Blutzuckermessgerät<br />

verbinden sich automatisch<br />

mit der Sendeeinheit, die die Daten per<br />

Mobilfunk im ESYSTA-Portal auf einem gesicherten<br />

Server erfasst. Der vom Patienten<br />

dazu autorisierte Arzt hat damit jederzeit<br />

Zugriff auf eine vollständige und unverfälschte<br />

Datenbasis, auf deren Grundlage<br />

er die Therapie optimieren kann. Die Hoheit<br />

über die Daten liegt dabei immer beim Patienten.<br />

Er entscheidet, wem er wann Zugriff<br />

darauf gewähren will. Über eine App sind<br />

diese Daten auch mobil auf Android- oder<br />

iOS-Smartphones abrufbar.<br />

„Diabetiker mit stark schwankenden<br />

Blutzuckerwerten benötigen ein möglichst<br />

lückenloses Monitoring ihrer Daten, damit<br />

ihre Therapie immer zeitnah entsprechend<br />

angepasst werden kann und dadurch Folgeerkrankungen<br />

möglichst vermieden werden“,<br />

sagt Stefanie Stoff-Ahnis, Mitglied der<br />

Geschäftsleitung der AOK Nordost. „Diesen<br />

Versicherten wollen wir mit dem neuen<br />

telemedizinischen Versorgungsprogramm<br />

ein konkret auf ihre Bedürfnisse zugeschnittenes,<br />

qualitätsgesichertes, digitales Angebot<br />

zur Verfügung stellen, das nicht nur einen<br />

hohen medizinischen Nutzwert für sie<br />

hat, sondern auch höchsten datenschutzrechtlichen<br />

Ansprüchen genügt“. Emperra<br />

ist nach der international führenden Norm<br />

für Informationssicherheits-Managementsysteme<br />

ISO/IEC 27001 zertifiziert. Zudem<br />

setzt das Unternehmen sowohl einen internen<br />

als auch einen externen unabhängigen<br />

Datenschutzbeauftragten ein.<br />

„Erstmals wird eine telemedizinische<br />

Gesamtlösung im Rahmen der Diabetologie<br />

mit nachgewiesenem medizinischen Nutzen<br />

von einer Kasse finanziert“, so Dr. Christian<br />

Krey, Geschäftsführer der Emperra.<br />

AOK Nordost und Emperra hatten zunächst<br />

gemeinsam in einer Pilotphase den Nutzen<br />

des telemedizinischen Ansatzes überprüft.<br />

„Eine erste Datenevaluation der AOK Nordost<br />

und der Technischen Universität Dresden<br />

konnte insbesondere die Senkung der<br />

Langzeitblutzuckerwerte (HbA1c) bei einer<br />

spezifischen Patientengruppe aufzeigen,<br />

ebenso waren geringere Krankenhaus- sowie<br />

Notfallbehandlungen wegen Diabetes<br />

mellitus zu verzeichnen“, ergänzt Dr. Janko<br />

Schildt, selbst Arzt und ebenfalls Geschäftsführer<br />

bei Emperra.<br />

Quelle: deutsche-gesundheits-nachrichten.de<br />

Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

23


GESUNDHEIT<br />

Warum Menschen im Alter plötzlich boshaft werden<br />

Täglicher Streit: Der Umgang mit grantigen Alten kann für Familienangehörige oder Altenpfleger sehr anstrengend werden<br />

Das Alter stimmt nicht jeden milde: Oft<br />

werden Senioren boshaft oder aggressiv.<br />

Ursache für den Persönlichkeitswandel<br />

ist häufig eine Demenzerkrankung.<br />

Viele böse Worte, weil der Kaffee<br />

nicht schmeckt oder die falsche Bettwäsche<br />

aufgezogen ist: Angehörige von<br />

älteren Menschen wundern sich manchmal,<br />

warum diese auf einmal grantig,<br />

misstrauisch oder sogar aggressiv reagieren.<br />

Streitigkeiten tauchen auf, die<br />

eigentlich als beigelegt galten. Jahrelang<br />

unterschwellige Konflikte entladen sich<br />

vielleicht darin, dass die Älteren die Jüngeren<br />

beschimpfen.<br />

Schwierig kann es werden, wenn der<br />

ältere Mensch gepflegt werden muss<br />

und es immer wieder zum Streit kommt.<br />

Doch woher kommt dieses Verhalten,<br />

und wie können Angehörige damit umgehen?<br />

“Tritt so ein aggressives Verhalten<br />

auf, plötzlich oder zunehmend, so müssen<br />

die Angehörigen als erstes herausfinden,<br />

was dahinter steckt“, sagt die<br />

Pflegeexpertin Christine Sowinski vom<br />

Kuratorium Deutsche Altershilfe in Köln.<br />

Eine Reihe von körperlichen, psychischen<br />

oder sozialen Gründen könnte die<br />

Ursache sein.<br />

“Oft wird beispielsweise übersehen,<br />

dass ältere Menschen Schmerzen<br />

haben, manchmal so diffus, dass sie<br />

nicht äußern können, wo genau. Leiden<br />

sie an einer chronischen Krankheit wie<br />

beispielsweise Rheuma, werden die<br />

Schmerzen manchmal gar nicht mehr<br />

ernst genommen“, sagt Sowinski. Sie<br />

empfiehlt daher, von einem Arzt klären<br />

zu lassen, wie solche Schmerzen behandelt<br />

werden können.<br />

Aggressive Verhaltensänderungen gehören<br />

darüber hinaus zu den Symptomen,<br />

die bei einer Demenzerkrankung auftreten<br />

können. „Gerade am Anfang einer<br />

Demenz, wenn die Menschen bemerken,<br />

dass sie vergesslich werden und sich nicht<br />

mehr so gut zurecht finden, kann dies zu<br />

Schuldzuweisungen und Beschimpfungen<br />

führen“, sagt Sowinski.<br />

Nicht jeder Demenzkranke neige<br />

aber zu Aggressionen, und umgekehrt<br />

sei nicht jede verbale Aggression als Ausdruck<br />

einer Krankheit zu verstehen, sagt<br />

Professor Wolfgang Maier, Direktor der<br />

Klinik und Poliklinik für Psychiatrie und<br />

Psychotherapie am Universitätsklinikum<br />

Bonn. „Generell haben viele Menschen<br />

im Alter Probleme, sich sozial anzupassen,<br />

zum Beispiel ihren Ärger hinunter<br />

zu schlucken“, sagt Maier. Oft zögen sie<br />

sich deshalb - sozusagen zu ihrem eigenen<br />

Schutz - zurück. Manchmal sei dieses<br />

Verhalten aber auch das erste Anzeichen<br />

einer Frontalhirndemenz.<br />

Quelle: pa<br />

Chronische Leberentzündung<br />

Ältere Menschen besonders gefährdet<br />

Die kranke Leber schmerzt nicht und<br />

führt nur selten zu eindeutigen Symptomen.<br />

Eine Erkrankung dieses Organs bleibt<br />

daher oft lange unerkannt. Warum<br />

gerade ältere Menschen gefährdet sind,<br />

an einer unerkannten Leberentzündung<br />

zu leiden.<br />

24 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

Vor 1992: Ansteckung durch<br />

Blut-InfusIonen möglIch<br />

Vor allem ältere Menschen sind von den<br />

Folgen einer chronischen Leberentzündung<br />

betroffen. Denn vor 1992 bestand<br />

in Deutschland die Gefahr, sich durch<br />

Blut und Blut-Infusionen mit einer Hepatitis<br />

B oder C anzustecken. Seitdem ist<br />

durch sensitive Testverfahren der Blutprodukte<br />

praktisch keine Übertragung<br />

auf diesem Weg mehr möglich. Menschen,<br />

die sich vor diesem Test über eine<br />

Blut-Infusion mit einer Hepatitis B oder C<br />

angesteckt haben und deren Erkrankung<br />

nicht behandelt wurde, leiden heute oft<br />

unter den Spätfolgen wie Leberzirrhose<br />

und Leberzellkrebs.<br />

Leberwerte weIsen auf Erkrankung hIn<br />

Eine möglichst frühe Diagnose von Lebererkrankungen<br />

ist für ältere Menschen<br />

besonders wichtig, da die Regenerationsfähigkeit<br />

der Leber nimmt mit dem Alter<br />

abnimmt. Dadurch schreiten die Schäden<br />

der Leber schneller voran. Einen ersten<br />

Hinweis auf mögliche Erkrankungen<br />

der Leber geben meist die Blutwerte.<br />

Wichtig sind vor allem der GPT- und der<br />

GOT-Wert. Bei Lebererkrankungen steigt<br />

die Konzentration dieser beiden Enzyme<br />

im Blut an. Besteht ein Verdacht auf ein<br />

Leberleiden, können eine Leberbiopsie<br />

oder Bluttests auf Antikörper Aufschluss<br />

geben. Wird die Diagnose frühzeitig gestellt,<br />

lassen sich viele Lebererkrankungen<br />

auch im Alter gut behandeln.<br />

Quelle: Deutsche Leberstiftung


KARTALLIFE’TA<br />

ŞEHRİN TADINI<br />

ÇIKARIN.


GÜNCEL<br />

Necati Aydın<br />

necati-aydin@hotmail.de<br />

Dil<br />

bilmek çok<br />

önemli, Dil insan hayatının<br />

en önemli anahtarıdır.<br />

Duyguları düşünceleri,<br />

kendini daha iyi ifade<br />

etmenin anahtarı dildir,<br />

iyi konuşup yazmak ise<br />

bir yetenekdir.<br />

26 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

Yabancı Dil'in önemi<br />

Türkiye 1961 yıllarından itibaren yurt dışına çalışmak<br />

için işçi göndermeye başladı. O günün koşulları<br />

çok farklıydı. Iş ve işçi bulma kurumlarına kayıt<br />

olanların hayalindeki tek şey Avrupaya gitmek beş<br />

on kuruş para biriktirip tekrar türkiyeye dönüp<br />

daha iyi koşullarda yaşam sürdürmekti.. Maalesef<br />

evdeki hesap çarşıyı tutmadı.<br />

Yurtdışına gitmek için kimileri ahırındaki atını,<br />

öküzünü, kimleri tarlasını tapanını sattı ve sıra<br />

bekledi, yurt dışında çalışmak için iş ve işçi bulmadan<br />

gelen haberi heyecanla bekleyenlerin üç<br />

ay, altı ay gibi bir süre sonra olumlu veya olumsuz<br />

başvurularına cevaplar geldi. Ailelerde sevinçli ve<br />

hüzünlü ayrılıklar başladı. Göç ayrılığı...<br />

Sağlık kontrolünden geçen, hatta okuma yazma<br />

bilmeyen iri yarı kalıplı sağlıklı işçiler; Avrupa'ya<br />

ilk etapta Almanya ve diğer ülkelere işçi olarak<br />

ellerine tutuşturulan önemli beş ana başlıklar<br />

altında toplanmış bir sayfalık kurallar ve önerilerle<br />

yabancı dil öğretilmeden çalışmaya gönderildi.<br />

Bu beş altın ögütü düşünenler yazanlar. En<br />

büyük eksikliği “almanca okuyun yabancı Dil<br />

öğrenin” dememeleri çok dikkat çekiciydi...<br />

Oysaki bir lisan bir insan demekti.<br />

Altın öğütlerin önerilerin hepsi ahlaki değerler,<br />

konular, güzel sözler ve uygulanması<br />

gereken kişisel davranışlar olmasına rağmen<br />

herkesten uygulaması beklenilmezdi. Aynen öyle<br />

oldu çok öneriler unutuldu ve önemini yitirdi.<br />

Ailesini ve evini unutanlar oldu. Genç<br />

gelinlerden boşananlar, yetim gibi büyüyen<br />

gözü yaşlı çocuklar, gençler,<br />

dramatik ayrılıklar ya da kuma kabul<br />

eden kadınların sayısı belli değildi.<br />

“Almanya acı vatan yüzüme hiç gülmedi”<br />

türküleri yakıldı, söylendi. Bazıları<br />

hiç mi hiç sağlığını koruyamadılar.<br />

Kimileri ağır işlerde kaba kuvvetle çalıştılar,<br />

para kazandılar, kimileri zengin oldu ama<br />

sağlık gitti... Ford dolmuşla izine gidenlerin bazıları<br />

trafik kazası yapıp ya canından ya da sağlıgından<br />

oldular. Almanyada işletmeler modern teknolojiyle<br />

donatılmaya başladığında, akord çalışan, yorulup<br />

bitkin düşen işçiye patronu Hans; “Akordu dolduramıyorsun<br />

işten atarım” diye tehdit edince; Ali derki:<br />

“Hans ben hergün kuru yağlı ekmek yiyorum,<br />

ancak bukadar çalışıyorum ama senin makinan<br />

elektrik yiyor hiç yorulmuyor”.<br />

Onurlu olup zekayı iyi kullanmak<br />

ve tüm önerileri yerine<br />

Artık<br />

almancı değil<br />

yabancı değil teknsiyen,<br />

mühendis, mimar, doktor,<br />

avukat, bankacı, sigortacı, sanatcı,<br />

yazar, çizer, işveren olan iki<br />

üç lisan bilen nesil yetiştirildi.<br />

Toplumsallaşmanın ve kaynaşmanın,<br />

dünyaya açılmanın<br />

tek yolu yabancı dil<br />

bilmekle olur.<br />

getirmek için iyi bir dil bilmek<br />

gerekiyordu. Dil bilmek çok<br />

önemli, Dil insan hayatının<br />

en önemli anahtarıdır.<br />

Duyguları düşünceleri,<br />

kendini daha iyi ifade etmenin<br />

anahtarı dildir, iyi<br />

konuşup yazmak ise bir yetenekdir.<br />

Başka dünyayı tanımak<br />

yeni lisan bilmekle olur.<br />

Yabancı bir ülkede Doktora<br />

gidip ağlayarak dert anlatılmaz...<br />

Diğer ülkelerden<br />

gelen göçmen işçilere 6<br />

ay yabancı dil öğreten Alman<br />

devleti, bu uygulamayı Türk<br />

işçilerine çok görmüştü. Döviz<br />

makinasının değerini bilmeyen<br />

Türk devletide hiç oralı olmayıp<br />

işçilerin dil sorununu<br />

kadere bırakmıştı.<br />

iyi lisan bilerek yine kendimizi iyi ifade ederek<br />

her konuda kendi derdimize dermanı buluruz.<br />

Birinci kuşak çok acı çekti. Dil bilmemenin acısı.<br />

Para kazanıldıkca dil öğrenme unutuldu. Ev'den<br />

işe iş'ten eve barakalarda ya da "Heim'larda" fabrikaların<br />

lojmanlarında kalanlar, bir tercümanla<br />

derdini anlatmanın ve toplumda modern köle<br />

gibi yaşamanın getirdiği artı ve eksileri vardı. Bu<br />

kısıtlı koşullarda almanca öğrenilemezdi. Diğer<br />

ülkelerden gelen göçmen işçilere 6 ay yabancı dil<br />

öğreten Alman devleti, bu uygulamayı Türk işçilerine<br />

çok görmüştü. Döviz makinasının değerini<br />

bilmeyen Türk devletide hiç oralı olmayıp işçilerin<br />

dil sorununu kadere bırakmıştı.<br />

Hasret ve özlemle, korku ve kaygıyla iş<br />

iyi<br />

lisan bilerek<br />

yine kendimizi<br />

iyi ifade ederek her<br />

konuda kendi derdimize<br />

dermanı<br />

buluruz.<br />

güçünü satan birinci kuşak Almancı ve<br />

1970 li yıllarında gelen ikinci kuşak.<br />

1980'lerde aile birleştirme göçü<br />

derken 3 milyona yakın Türkler ev<br />

ve iş sahibi oldu Almanya'ya yerleşti.<br />

Torunları ile almanca konuşan<br />

yeni kuşaklar ortaya çıktı<br />

Fakirlik, yoksulluk kötü birşeydi.<br />

Bunu Dil bilmemenin yüzünden ezilerek<br />

ağır faturalar ödeyerek yanlışın nereden<br />

kaynaklandığını bilen gurbetcilerin bazıları;<br />

çoçuklarını okuttu. Artık almancı değil yabancı<br />

değil teknsiyen, mühendis, mimar, doktor, avukat,<br />

bankacı, sigortacı, sanatcı, yazar, çizer, işveren<br />

olan iki üç lisan bilen nesil yetiştirildi.<br />

Toplumsallaşmanın ve kaynaşmanın, dünyaya<br />

açılmanın tek yolu yabancı dil bilmekle olur. Çağdaş<br />

işletmeci olmanın yolu; Fuarlarda uluslar arası<br />

ticari ve ekonomik ilişkiler araştırıp inceleyerek<br />

iyi ve kötüyü analiz ederek, yeni ürünler pazarlar<br />

bulup ayakta kalmayı sağlıyorsak yine en iyi yol<br />

iletişimle oluyor.<br />

Güzel iyi ahlaklı olmak unutulsada dil unutulmaz.<br />

Iyi dil bilmenin faydaları saymakla tükenmez.<br />

Kimlik ve kişilik beceri ve yetenek, sanat ve edebiyat<br />

yine dil ile ifade ediliyor.<br />

Yeni bir yabancı Dil öğrenmenin faydaları saymakla<br />

bitmez, yeni bir kültür, yeni bir toplumu<br />

tanıma, insana daha geniş çaplı düşünme fırsatı<br />

veriyor. En güzel şeyde duygu ve düşüncelerimizi<br />

elle ayakla değil de dil ile konuşarak ifade edebilmektir.<br />

Hayvanlar koklaşarak, insanlar konuşarak<br />

anlaşır. Yeni lisan yeni bir insan demektir.


Diş Problemleriniz<br />

yüzünden<br />

hayata<br />

küsmeyin<br />

Dentakademi kimdir?<br />

Türkiye’nin ilk A Tipi ruhsatlı, en kapsamlı<br />

Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi Dentakademi,<br />

İstanbul Anadolu Yakası Maltepe İlçesinde<br />

1500 m2’lik kapalı alanda 1 ameliyathane,<br />

1 sedasyon ünitesi, 2’si çene cerrahisi olmak<br />

üzere toplam 14 ünit, 25 hekim, teknoloji<br />

ürünü panaromik, sefalometrik ve 3D<br />

volümetrik tomografi ve röntgen cihazları<br />

ile hasta ihtiyaçlarına cevap vermeye devam<br />

etmektedir.<br />

Dentakademi'nin kendi alanlarında uzman<br />

olan hekimleri ile İmplantoloji, Çene<br />

Cerrahi, Endodonti (Kanal Tedavisi), Ortodonti,<br />

Pedodonti (Çocuk Diş Hekimliği) ,<br />

Periodontoloji (Diş Eti), Prototetik (Protez)<br />

Diş Tedavisi, Sedasyon, Genel Anestezi, Gülüş<br />

Tasarımı ve Diş Beyazlatma alanlarında<br />

hastalarına hizmet vermektedir.<br />

advertorial<br />

Dentakademi ile gülüşünüzü<br />

ve sağlığınızı geri kazanın!!!<br />

Dentakademinin İmplant<br />

Uygulama Başarısı<br />

Denrakademi, implant uygulamalarını gerçekleştiren<br />

uzman çene cerrahlarının bilgi<br />

birikimleri, tecrübeleri, işlem öncesi gerek<br />

görülmesi halinde işlem sırasında yerinde<br />

3D tomografi kullanımı ile implant uygulama<br />

başarısını neredeyse %100'e taşımıştır.<br />

Dentakademi, CE belgesine sahip Nobel ve<br />

AB gibi dünya markası implantları hastalarının<br />

tedavisinde kullanmakta ve kullanılan<br />

implantların belgeleri hastalara teslim edilmektedir.<br />

Kendi alanlarında uzmanlaşmış diş<br />

hekimleri ile çalışan Dentakademi Ağız ve<br />

Diş Sağlığı Merkezi ISO 9001:2008 kalite<br />

güvence sistemi kapsamındaki bir diş hastanesidir.<br />

Dentakademi Çene Cerrahı Dr.<br />

Emre Çimen implant ve implant uygulamaları<br />

ile ilgili olarak düşüncelerini paylaştı:<br />

İmplant diş tedavisini uygulamayı ne<br />

zaman hastalarınıza öneriyorsunuz?<br />

İmplant tedavisinin, 18 yaşını doldurmuş ve<br />

diş eksikliği olan tüm kişiler için uygulanabilecek<br />

bir tedavi şeklidir. İster tek diş eksikliği<br />

olsun, ister çoklu diş eksiklikleri olsun,<br />

isterse de ağızda hiç diş bulunmasın;<br />

dental implant uygulamaları bu diş eksikliklerinin<br />

telafi edilmesinde güvenilir<br />

ve sağlıklı bir tedavi yöntemidir.<br />

İmplant uygulamasından sonra<br />

daimi dişlere ne zaman kavuşabilirim?<br />

İmplant uygulandıktan sonra, implant ve kemiğin<br />

birbirlerine kaynaması anlamına<br />

gelen, “osseointegrasyon” sürecine<br />

girilir. Bu süreç, yapılan işleme,<br />

kemiğin kalitesi gibi faktörlere<br />

göre 2 ay ile 6 ay arasında değişmektedir. Bu<br />

süreçte dişsiz kalmak, özellikle ağzında hiç<br />

dişi bulunmayan hastalar ve ön bölgede diş<br />

eksikliği olan hastalarımız için estetik ve fonksiyonel<br />

kaygılar ortaya çıkarmaktadır. Günümüzde<br />

bu tip hastalarımızda, implantın yapıldığı<br />

gün, implantlardan destek alan sabit<br />

bir protez uygulayarak bu kaygıları ortadan<br />

kaldırıyoruz ve hastalarımızın bu süreci çok<br />

daha konforlu geçirmelerini sağlayabiliyoruz.<br />

İmplant tedavisinin riskleri nelerdir?<br />

İşlem sonrası oluşabilecek konforsuzluklar<br />

olarak ağrı, şişlik ve kanamayı<br />

sayabiliriz. Neticede implant<br />

uygulaması cerrahi<br />

bir uygulamadır ve bu<br />

tür şikayetler işlem<br />

sonrası ilk birkaç gün<br />

olabilmektedir. Eğer<br />

hekimin işlem sonrası<br />

direktiflerine uyulur ve<br />

reçete edilen ilaçlar doğru<br />

bir şekilde kullanılırsa<br />

bu süreç<br />

Dr. Emre Çimen<br />

sıkıntısız bir şekilde kolaylıkla atlatılabilir.<br />

İmplantın anatomik yapılara zarar vermesi<br />

ise ciddi bir komplikasyondur. Bu durumda<br />

kalıcı ya da geçici hasarlar meydana gelebilir.<br />

Bu tür durumların oluşmasını engellemek<br />

için detaylı bir muayene, doğru bir<br />

planlama ve 3D görüntü desteği şarttır.<br />

İmplant yaptırırken<br />

nelere dikkat edilmeli?<br />

Dikkat edilmesi gereken en önemli hususlar<br />

olarak, tedaviyi uygulayacak hekimin bilgi<br />

ve tecrübe yeterliliği olması ve implantın<br />

uygulanacağı klinikteki hijyen ve sterilizasyon<br />

kurallarına riayet edilmesidir. Hastaların<br />

kendilerine uygulanacak implantlar<br />

hakkında bilgi almalarının en doğal haklarıdır<br />

ve işlem sonrası kendilerine verilecek<br />

implant sertifikalarını saklamaları ileri dönemde<br />

oluşabilecek sıkıntıların çözümünü<br />

kolaylaştıracaktır.<br />

İletişim:<br />

Dentakademi Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi<br />

www.dentakademi.com.tr<br />

Tel: +90 444 88 91<br />

Whatsapp: +90 542 374 42 99<br />

Almanya İrtibat: +49 157 886 498 03<br />

Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

27


Sanat<br />

28 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

“Asilik”<br />

Artık Mikrofon<br />

Başında<br />

“Silah yerine şiirlerle çözülür oldu tüm sorunlar” böyle diyor ünlü<br />

Rap sanatçılarımız. Rap müziği kimimiz için bir ön yargı, kimimiz<br />

ise lise yıllarında denemiş ama başaramamışızdır. Biz de bu anılarımızı<br />

tazelemek ve Rap müziğinin bilinmeyenlerini öğrenmek<br />

için araştırıp derlediğimiz tüm bilgileri sizlere aktarıyoruz...<br />

Çİlem DOĞAN<br />

Hip-hop aslında bir kültür olmak ile birlikte<br />

4 kola ayrılır, Grafiti, Break dance, RAP<br />

ve Dj lik ‘tir. Bu kültür Amerika’nın varoş<br />

mahallelerinde yaşayan çetelerin silahların<br />

durması amacıyla kurduğu ve artık yeni<br />

bir düzenin başlayacağından habersizce<br />

yapılan bir kültürdür. Eski zamanlarda<br />

Amerika da yaşayan çeteler yaklaşık olarak<br />

1970 li yıllarda, kendi aralarında sürekli<br />

olarak bir iç savaş halindeydiler. Çete liderlerinin<br />

kardeşleri vurulana kadar bu savaş<br />

sürdü ve en sonunda çetenin lideri bu savaşın<br />

durması ve kozlarımızı farklı şekilde<br />

paylaşmamız gerektiğini anlattı diğerine.<br />

Daha sonralarında kendi aralarında düzenledikleri<br />

moral partilerinde iki kişi çıkarak<br />

birbirlerine laf atarak müzik eşliğinde atışırdılar.<br />

Kim daha iyi kafiye yaparsa o kazanırdı.<br />

Bir süre sonra fark ettiler ki aslında<br />

böyle bir müzik türüne ihtiyacı vardı insanların.<br />

Çünkü sürekli kavga halinde savaşlar<br />

vardı toplum arasında.<br />

Kavgalar Artık Sahnede<br />

İnsanların kavgaları artık sahnelere<br />

taşınmıştır. Bilirsiniz ki her müzik<br />

türü aslında bir isyan ile başlar.<br />

Aslında bu müzik türü bütün isyankârlara<br />

yönelik bir müzik<br />

türüne dönüştüren şeyde<br />

herkesin aslında bu yeteneğinin<br />

olup kafiyeleri<br />

sıralayarak rakibini kolaylıkla<br />

egale edebilmesiydi.<br />

Arkadaşınla alakalı bir<br />

problemin mi var bunu<br />

sanatsal değeri olan sözlerle<br />

müziğe dönüştürebiliyorsan<br />

bu sanattır öncelikle.<br />

Toplumun içindeki gizli agresifliği<br />

bu şekilde dışa vurabilirsiniz.<br />

Yani düşünün birine karşı çok dolusunuz<br />

ve onu bir müzikal sahnede<br />

ona kininizi döküp içinizi rahatlatabilirsiniz.<br />

Tabii ki, sadece buna yönelik<br />

bir şey değil rap müziği..<br />

Rap müziği politik<br />

bir müzik tarzıdır<br />

Her müzik türünde olduğu gibi bununda<br />

farklı türleri var kendi içerisinde.<br />

Örneğin siz pop dinlersiniz slow<br />

ya da hareketli pop şarkıları bunun<br />

en iyi örneğidir. Rap müziğinde bundan<br />

bahsetmek isterim size. Rap belli<br />

gruplaşmalar ve kültür farklılıklarından<br />

dolayı 2 ye ayrılmıştır. West coast<br />

ve east coast yani doğu yakası ve batı<br />

yakası olmak üzere… Batı yakası ile<br />

doğu yakası arasında yaşanılan gerginliklerden<br />

ötürü iki tarafta birbirlerinden<br />

pek hazetmez. Çünkü Batı yakası<br />

hep yoz kültüre sahip olmuştur. Kadın,<br />

uyuşturucu ve para hep bir adım öne<br />

çıkmıştır. Şarkılarında genel olarak<br />

bunlardan bahsedilmiştir, fakat doğu<br />

yakasının müzik anlayışı biraz daha<br />

duygusal şarkılar, politika ya da ciddi<br />

toplumsal sorunlar üzerine olmuştur.<br />

Rapçiler Neden Bol Giyinir?<br />

Bol giyinmekteki mantık aslında eskiden siyahi kölelerin veya varoşlarda<br />

yaşayan siyah kökenli insanların maddi yetersizlik yüzünden abisinin veya<br />

babasının giysilerini giymelerinden dolayı bedeninde hiç giysileri olmamıştır.<br />

Aslında burada sefaleti protesto etmekten kasıtlı bir giyim tarzı olarak<br />

türemiştir. Bu kültür ülkemizde yaşanır mı diye sorarsanız, belli değişimler<br />

olmadığı süreçte bunu yaşatmak mümkün değil. Amerikalı bir Rapçı<br />

ismi TUPAC AMARU SHAKUR ezilenlerin hep yanında durmuştur. Defalarca<br />

bu yüzden hapse girmiştir ama her zaman onun gibi siyahilere “asla boyun<br />

eğmeyin” diyerek, öncülük yapmıştır. Beyazlardan korkmamaları gerektiğini,<br />

polisin bile ırkçılık yaptığını savunup birlik olma çağrısı yapmıştır.<br />

Türkiye’de Rap Müziği<br />

Türkiye’de Rap, ilk olarak 1996 yılında Cartel grubu ile başlamıştır.<br />

2000 li yılların başında Cartel’in başarısını Ceza devam ettirmiştir.<br />

Şuan için çok sayıda rapçının olması doğru şekilde yapıldığı<br />

süreçte Türkiye için iyi bir haldir. Ülkelerin sanata verdiği önem o<br />

ülkenin gidişatı için iyi bir durumdur. Ülkemizde bir dönem başlayan<br />

aşırı duygusal müzikler ve arabesk olarak kullanılan alt yapılarla<br />

yapılan rapın toplumun bir bölümünü olumsuz olarak etkilediği<br />

belirtilir. Toplumun hatalarını ve hayatımıza dair kötü sonuçlar doğuracak<br />

şeylere karşı yapılan - örneğin uyuşturucuya karşı yapılanşarkılar<br />

bizi onurlandıracak ve toplumu yozlaşmaktan kurtaracaktır.


KÜLTÜR<br />

Balkan göçmenleri Sirkeci<br />

Garı’nda buluştu<br />

Balkan göçmenleri, geçmişlerini<br />

anmak, geleceğe<br />

umutlarını aktarmak için 2<br />

Ekim Pazar günü, Türkiye’ye<br />

ilk ayak bastıkları yer olan<br />

Sirkeci Garı’nda buluştu.<br />

Burcu kılıçarslan<br />

1912-2012 yılları arasında 100 yıl süren<br />

Balkan göçleri ile Türkiye’ye gelen Balkan<br />

göçmenleri, Kosova Prizrenliler Derneği’nin<br />

önderliğinde “Bir Kofer, Bir Sandık” etkinliğinde<br />

Sirkeci Garı’nda bir araya geldi.<br />

Etkinliğe Ak Parti İstanbul Milletvekili<br />

Hüseyin Bürge, CHP İstanbul Milletvekili<br />

Yasemin Öney Cankurtaran, CHP İstanbul İl<br />

Başkanı Cemal Canpolat, Ak Parti eski milletvekili<br />

Gülay Dalyan, Kosova Cumhuriyeti<br />

Kamu Yönetimi Bakanı Mahir Yağcılar, Kosova<br />

Meclis Başkan Yardımcısı Fikrim Damka,<br />

Kosova Meclis Genel Sekreteri İsmet Krasnici,<br />

Kosova Milletvekilleri Muferra Sinik, Bali<br />

Muharremaj, Emilija Redzepi, Nait Hasani,<br />

Mutaher Haskuka, Edirne Belediye Başkanı<br />

Recep Gürkan, Bakırköy Belediye Başkanı<br />

Dr. Bülent Kerimoğlu, Avcılar Belediye Başkanı<br />

Dr. Handan Toprak Benli, Eyüp Belediye<br />

Başkanı Remzi Aydın, Tek Rumeli TV Yönetim<br />

Kurulu Başkanı Attila Baykal ve çok sayıda<br />

sivil toplum kuruluşu başta olmak üzere<br />

5 binden fazla Balkan göçmeni katıldı.<br />

Kosova Prizrenliler Derneği’nin<br />

2008’den beri düzenlediği “Bir Kofer, Bir<br />

Sandık” etkinliğinde Devlet Tiyatroları Sanatçısı<br />

Orhan Kurtuldu’nun genel sanat<br />

yönetmeliğinde hazırlanan göçü anlatan<br />

skeç, Balkan halk oyunları, yöresel yemekler,<br />

yerel kıyafetler katılımcılar ile buluştu.<br />

Sirkeci Garı’na gelen temsili tren ile Balkan<br />

göçmenleri, göç günlerini yad ettiler.<br />

Etkinlikte Tibet Ağırtan, Arif Şentürk,<br />

Faruk Yılmaz, İmran Salkan, Rüstem Avcı,<br />

Soner Özbilen, ve Deliorman Türkü Grubu<br />

sahne aldı. Ayrıca Ramis Çınar, Ali Işıkgör,<br />

Dilek Ünal, İsmail Savaş, Salim Nizam Balkanlar<br />

ile ilgili yazdıkları kitapları imzaladılar.<br />

Umut biterse hayat da biter<br />

Göçün acı bir tecrübe olduğunu belirten<br />

Kosova Prizrenliler Derneği Başkanı Gülen<br />

Aksu Türker yaptığı konuşmada “Bugün burada<br />

yaşadıkları topraklardan çeşitli nedenlerle<br />

göç etmiş atalarımızı anmak için olduğu<br />

kadar, dünyanın her yerinde göç eden ve<br />

ettirilen milyonlar için de toplandık. Rumeli’den<br />

göç eden bizler şanslıydık. Bize kucak<br />

açan Türkiye’ye birçoklarımız için anavatan<br />

olan topraklara gelmiştik. Ama herkes bizler<br />

kadar şanslı değil. Medyada hemen her<br />

gün göçmen trajedilerini izliyoruz. Zor günlerden<br />

geçiyoruz. Demokrasimize yapılan<br />

korkunç saldırı bir yandan, şehit haberleri<br />

bir yandan etrafımız ateş çemberi. Tüm şehitlerimize<br />

rahmet diliyorum. Bu zor günleri<br />

atlatmanın tek yolu birbirimize sarılmak,<br />

destek olmak ve geleceğe dair umudumuzu<br />

canlı tutmak. Umut biterse hayat da<br />

biter. Biz de tam bu yüzden sanatımız, kültürümüz<br />

ve müziğimizle biraradayız” dedi.<br />

Etkinlik, Kosova Prizrenliler Derneği tarafından,<br />

TC Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve<br />

Akraba Topluluklar Başkanlığı, Devlet Demiryolları,<br />

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Bayrampaşa,<br />

Beykoz, Eyüp ve Fatih Belediyeleri<br />

ve Tek Rumeli’nin katkıları ile düzenlendi.<br />

Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

29


KÜLTÜR<br />

Üsküdar'dan<br />

Almanya'daki<br />

gençlere eğitim desteği<br />

Burcu kılıçarslan<br />

Üsküdar Üniversitesi’nin<br />

Köln’de açtığı Üsküdar<br />

University Europe, Almanya’daki<br />

öğrencilere eğitim<br />

desteği veriyor. Üniversite<br />

eğitimini Türkiye’de almak<br />

isteyen gençleri sınavlara<br />

hazırlayan Üsküdar University<br />

Europe’da, okul başarılarını<br />

artırmak isteyen<br />

ilk, orta ve lise öğrencileri<br />

de düzenlenen kurslarla<br />

eğitim alıyor. Merkezde<br />

derslerin yanı sıra şan,<br />

piyano ve satranç kursları<br />

düzenleniyor.<br />

30 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

Almanya’nın Köln kentindeki Üsküdar<br />

University Europe’un açtığı üniversiteye<br />

hazırlık kursları, öğrencilerden<br />

büyük ilgi görüyor. Üniversite<br />

eğitimini Türkiye’de almak isteyen<br />

gençlerin katıldığı kurslarda uzman<br />

eğitmenlerden matematik, Almanca,<br />

İngilizce ve Türkçe dersleri veriliyor.<br />

Üsküdar University Europe, üniversite<br />

hazırlık kurslarının yanı sıra ilk,<br />

orta ve lise öğrencileri için de destek<br />

eğitimleri düzenliyor. Eylül ayında<br />

başlayan eğitimler, 30 Haziran’a kadar<br />

sürecek.<br />

Kurslara ilgi büyük<br />

Merkezin yöneticisi Öznur Özcan<br />

Yıldırım, Üsküdar Üniversitesi’nin<br />

Avrupalı Türklere yönelik yaşama geçirdiği<br />

Köln’deki eğitim merkezinde<br />

başlattıkları eğitimlere büyük bir talep<br />

olduğunu söyledi. Yıldırım, “Üniversiteyi<br />

Türkiye’de okumak isteyen<br />

gençlerimize destek vermekten mutluluk<br />

duyuyoruz. Hem üniversiteye<br />

hazırlık hem de ilkokul, ortaokul ve<br />

liselerde okuyan öğrencilerin ders<br />

başarılarını artırmaya yönelik kurslarımızın<br />

gördüğü ilgiden büyük mutluluk<br />

duyuyoruz. Derslerin yanı sıra<br />

şan, piyano ve satranç kurslarımıza<br />

Almanya’daki çocuk ve gençlerimizden<br />

büyük katılım var” dedi.<br />

Kadınlar<br />

uzmanlarla buluşuyor<br />

Üsküdar University Europe bünyesinde<br />

kadınlara yönelik etkinlikler de<br />

düzenleniyor. Özellikle çocuk psikolojisi<br />

ve eğitim ile ilgili düzenlenen<br />

çalışmalar yoğun bir katılımla gerçekleşiyor.<br />

Son olarak Üsküdar Üniversitesi<br />

NPİSTANBUL Hastanesi’nden Uzman<br />

Klinik Psikolog Leyla Arslan’ın telekonferansla<br />

verdiği “Çocuğumuzun<br />

sosyalleşmesini nasıl sağlarız?” başlıklı<br />

etkinlik, Almanya’daki vatandaşlarımızdan<br />

büyük ilgi gördü.<br />

Türkiye’den değerli bilim insanlarının<br />

katılacağı telekonferansların düzenli<br />

olarak süreceğini belirten Öznur<br />

Özcan Yıldırım, “Üniversitemizin uzmanlarıyla<br />

Avrupa’daki kadınlarımızı<br />

buluşturduğumuz bu etkinliklerde<br />

çocuk eğitimi ve psikoloji konularında<br />

seminerler veriyoruz. Gösterilen<br />

ilgiden son derece memnunuz” dedi.


KÜLTÜR<br />

Geçmİşten Geleceğe<br />

Adige Kültürü<br />

ve Yansımaları<br />

Bu yazımızda siz değerli Adige Panorama okurlarına binlerce yıllık derinliği, inceliği ile kuşaktan<br />

kuşağa aktarılan kimi unutulmaya yüz tutmuş, kimi günümüze kadar uygulana gelen Adige<br />

örf, adet, gelenek, görenekleri hakkında bilgilendirmeler sunacağız. Keyifli okumalar dileriz.<br />

Şengül Otman<br />

Sosyal hayatın başladığı ilk dönemlerde,<br />

insanlar tarafından yapılan düzenlemeler,<br />

tabiat şartları ile ve var olan canlılardan gelecek<br />

tehlikelerden sakınmaya dayanır. Saldırıya<br />

uğramak, yok edilmek korkusundan<br />

kaynaklanan bu gereksinim, doğal olarak<br />

bütün canlılarda mevcuttur. Bu bağlamda<br />

insanları diğer canlılardan ayıran husus; Akıl<br />

ve zekalarını ileri derecede kullanabilmeleridir.<br />

Bireyler ve toplumlar arasında meydana<br />

gelen fark, yaşadıkları coğrafi şartlar ile<br />

karşılaştıkları olayların etkisi ile yaptıkları<br />

düzenlemelere yükledikleri anlam, ona kazandırdıkları<br />

kapsam ve düzeye dayanır.<br />

Bu yazımızda siz değerli Adige Panorama<br />

okurlarına binlerce yıllık derinliği, inceliği ile<br />

kuşaktan kuşağa aktarılan kimi unutulmaya<br />

yüz tutmuş, kimi günümüze kadar uygulana<br />

gelen Adige örf adet gelenek görenekleri<br />

hakkında bilgilendirmeler sunacağız. Keyifli<br />

okumalar dileriz.<br />

Adigeler, kendi özgün kültür hayat ortamlarını<br />

yitirdikten sonra aralarına katılmak<br />

zorunda kaldıkları, egemen kültürler<br />

karşısında ziyadesiyle değişikliğe uğramışlardır<br />

Adige geleneğinin başlangıcı ya da ne<br />

zaman ortaya çıktığı belli değildir. Kökünün<br />

kadim döneme, yani bilinmeyen bir zamana<br />

dayandığı kuşkusuzdur.<br />

Adige geleneği diğer yeryüzü halklarının<br />

gelenekleri ile benzeyen ve ayrılan yanlar taşır.<br />

Ancak, günümüz değerlerine göre, farklı<br />

yanları ağır basar ve kendine özgü bir Çerkes<br />

özelliğini oluşturur.<br />

“Adıge Xabz” dediğimiz Çerkes geleneği,<br />

Çerkes toplumsal yaşamını ve bu yaşam<br />

32 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

“Adıge Xabz” dediğimiz<br />

Çerkes geleneği, Çerkes<br />

toplumsal yaşamını ve<br />

bu yaşam içinde uyulması<br />

gerekli olan bireysel<br />

ilişki ve kuralları içeren<br />

düzenlemedir, yazılı<br />

değildir. Çerkes geleneği,<br />

örf ve adet, görgü, din ve<br />

hukuk kurallarını içerir.<br />

içinde uyulması gerekli olan bireysel ilişki ve<br />

kuralları içeren düzenlemedir, yazılı değildir.<br />

Çerkes geleneği, örf ve adet, görgü, din ve<br />

hukuk kurallarını içerir. Hukuk kuralları, yazılı<br />

olmayıp örf ve adet kuralları içinde yer<br />

alır ve uygulanır.<br />

Xabze<br />

Xhabze, Etimolojik olarak; dışarının, alanın,<br />

çevrenin, aşağısının dili, şablonu, düzeni<br />

demektir. Çocuğun doğumundan itibaren<br />

büyüyüp yetişmesine, yaşlanıp ölmesine<br />

kadar, insan hayatını düzenleyen ve güzelleştiren<br />

çeşitli seramoniyel kurallar vardır.<br />

Bunlar, modern sosyolojideki görgü kurallarından,<br />

gelenek ve göreneklere, örf, adet ve<br />

töre kurallarından ahlak ve din kurallarına,<br />

hatta maddi yaptırımlarla perçinlenen hukuk<br />

kurallarına kadar bütün sosyal kuralları<br />

kapsarlar.<br />

Xhabze, en basit görgü kuralından, gelenek<br />

ve göreneklere, örf ve adetlerden ahlak<br />

ve din kurallarına, hatta yazılı olmayan yasa<br />

ve anayasa kuralına kadar toplumu yöneten<br />

bütün kuralları ifade eder. Kız istemeden gelin<br />

almaya, düğünde oyuna çıkış ve dans kurallarına,<br />

gelinin kendi ailesine götürülmesinden<br />

tekrar geri getirilmesine, doğumdan<br />

çocuğun yürüme çağına girmesine, sokakta<br />

atlı veya yaya olarak yürümekten oturup<br />

kalmaya, konukluğa, savaştan barışa kadar.<br />

Öyle ki, geleneksel Çerkes toplumunda<br />

Xhabze kuralları, toplumun hemen bütün<br />

bireyleri tarafından bilinir. Çünkü bu kurallar,<br />

ya doğal toplumsal yaşam süreci içinde<br />

herkesin katkı ve katılımıyla oluşmuştur ya<br />

da aileler düzeyinde temsilcilerin katkısıyla<br />

oluşturulmuş, paylaşılarak, yaparak, yaşayarak<br />

öğretilmiş ve benimsetilmiş kurallardır.<br />

Şimdi bu kurallardan satır<br />

başlarıyla bahsedecek olursak;<br />

Küçükler büyüklerin önüne geçmezler.<br />

Kadınlar küçümsenip incitilmez.<br />

Büyükler küçüklerin haklarını görmezlikten<br />

gelip küçümsemezler.<br />

Çocuklar anne-baba dışında herkesin gözdesi<br />

ve ilgi odağıdır.<br />

Misafire neden geldiği, ne zaman gideceği<br />

ve açlığı sorulmaz.<br />

Komşu komşunun prestij kaynağıdır.<br />

Semt ve yöre insanı hısım, akraba, eş-dost<br />

moral kaynağıdır.<br />

Kan bağıyla bağlı olanlar onur ortağıdır.<br />

Aynı adla anılanlar kardeş sayılır, akraba<br />

evliliği onaylanmaz.


İnsanlar, başkalarından yararlanmaya değil,yararlı<br />

olmaya şartlandırılmışlardır.<br />

Yokken de vermeye kadar uzanan, kendilerine<br />

has bir yardımlaşma ve dayanışma<br />

anlayışları vardır.<br />

Düşkün göz ardı edilmez, darda kalan çaresiz<br />

ve yalnız bırakılmaz.<br />

Yabancı dışlanmaz, farklı yapısı ve bilmediklerinden<br />

dolayı ayıplanmaz.<br />

Hediye küçümsenmez ve beğenmemezlik<br />

yapılmaz.<br />

Hediyeleşmek usülden dir, heveslenen<br />

den heveslendiği şey esirgenmez.<br />

Eş-dost, hısım akraba arasında gidip gelmeler<br />

çoktur.<br />

Gidilen yere heybesi boş gidilmez. Heybede<br />

giden konu-komşudan gizlenmez.<br />

Tuz-ekmek hatırı sayılır, iyilik unutulmaz.<br />

Yapılan iyiliğin makbulü, sahibi tarafından<br />

dillendirilmeyendir.<br />

Dostla sır paylaşılır, gereğinde onun adına<br />

ondan önce hareket edilir ve sır vermemek<br />

için ser vermek yeğlenir.<br />

Birlikte yola çıkan ve topluma hizmet eden<br />

yarı yolda bırakılmaz.<br />

Kişi yüklendiği işin , hizmetin ve görevin<br />

dışına taşmaz; gelmişken şunu da yapayım<br />

demez.<br />

Maddeye aşırı bağımlılık ve sözünü etmek<br />

miskinlik sayılır; Asil kadına ziynet, yiğit kişiye<br />

servet yakıştırılmaz.<br />

Servet ve ziynetin nasıl kullanıldığı, insan<br />

kişiliğinin (saflık ve değer derecesini gösteren<br />

ölçüsü) miyarıdır.<br />

Paylaşmanın da yolu yordamı vardır.<br />

Önemli olan yapılanın yakışığıyla, insan onurunu<br />

gözeterek yapılmasıdır.<br />

Her söz ve davranış herkese yakıştırılmaz;<br />

bazılarının kusuru hatadan da öte sayılır.<br />

İnsan ve toplumsal ilişkilerinde kusursuzluk<br />

ve hata yapmamak kaçınılmazdır. Dolayısıyla;<br />

birine ayağa kalkmamak, yan ya da<br />

arka dönmek, görmemezlikten gelmek, bilerek<br />

ya da bilmeyerek kişiyi küçümsemek,<br />

herhangi bir yerde yapılan yanlış veya kasıtlı<br />

hareket, dava konusu olur.<br />

Dava, birlikteliğin sorunlarını çözmek, bir<br />

bakıma çevreyle bütünleşmek, sadece kendi<br />

yargılarının değil başkalarının da bakışını<br />

değerlendirmek suretiyle, sosyal hayata anlam<br />

ve düzey kazandırmak demektir.<br />

Ciddi konuların dışında eğlenceye, özellikle<br />

öğretiye dönük, ufacık bir tavırdan kocaman<br />

anlamlar çıkartılan ve alabildiğine<br />

abartılan bir yargılama usulleri vardır.<br />

Bu bağlamda yargılanmak demek adam<br />

yerine konmak demektir.<br />

Yargılamalarda kullanılan üslup ve tavır<br />

önemlidir; nazikane bir tutum içinde bir<br />

nevi diplomasi dili kullanılır.<br />

Üsluba, bütün bireysel ve toplumsal ilişkilerde,<br />

özellikle kadınlara karşı dikkat edilir.<br />

Şikayetçi olmanın, gönül huzursuzluğunu<br />

dile getirmenin de bazı nazikane yöntemleri<br />

vardır; aracı kullanılır (elçi, vekil, sözcü gibi)<br />

ya da konu grupsal bir ortama taşınır, ondan<br />

da güzel sosyal sonuçlar çıkartılır.<br />

Sadece sözlerin değil hareketlerin de<br />

etkili olduğu bilindiğinden, tavır ve davranışlara<br />

da anlamlar yüklenmiştir. Dolayısıyla,<br />

şikayetçi taraf sorunlarına ciddiyet<br />

katmak için, bayanlar baş örtülerini, yada<br />

saç örgülerini kullanır. Erkeklerse, orta<br />

yere diz çökerek ve kalpaklarını koltuk altına<br />

alarak dikkat çekerler.<br />

Bazı ciddi sorunlarda zorunlu olarak ‘’düello’’<br />

kuralına baş vurulduğu da olur. Kendileriyle<br />

bütünleşmiş gibi görünen sivri kamalarına<br />

rağmen, dürtme hayvan hareketi sayılır.<br />

Güçlülüğü çeviklik ve incelikte görür, genelde<br />

kolaycılığı değil zoru seçerler, Ölümde<br />

bile erdemlik ararlar.<br />

Utanma hisleri abartılıdır, hadlerini bilir,<br />

ayıp kazanmamak için kılı kırk yararlar.<br />

Esas olan başkalarının yakıştırdığını değil<br />

kendine yakışanı yapmaktır.<br />

Başkalarının varlığına ve haklarına karşı da<br />

hassas ve müşfiktiler.<br />

Kimsenin onuru ayak altına verilsin istenmezler.<br />

Bir kadın, ya da kızın zorla bırakılması,<br />

onurunun kırılmaması toplumsal duyarlılıkların<br />

en önde gelenidir.<br />

Soy kadından bilindiğinden kadının temizliği<br />

ve safiyeti dikkatle gözetilir.<br />

Kadın erkek ilişkilerinde hata, önce erkekte<br />

aranır, bir kadını nasıl yanılttığı konusunda<br />

suçlanır.<br />

Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

33


KÜLTÜR<br />

Başkalarının yanında, kadına aciz olana ve<br />

çocuğa güç gösterisinde bulunulmaz.<br />

Birilerinin yanından geçerken, ata öküze<br />

vurulmaz.<br />

Oturup kalkmanın, yolda yürümenin, selam<br />

alıp vermenin, eve girip çıkmanın, geleni<br />

gideni karşılamanın, uğurlamanın, hal<br />

hatır sormanın, topluma yada topluluğa<br />

katılıp ayrılmanın, insan ağırlamanın, gönül<br />

almanın, konuşmanın ve dinlemenin de bir<br />

usulü, adabı vardır.<br />

Yürüme ve oturma düzeninde sorumluluk<br />

taşıyan yerler olduğundan, gidilen<br />

yerde rastgele oturulmaz. Bu yerlere o<br />

yükümlülüğü taşıyabileceklerin yöneltilmesine<br />

özen gösterilir.<br />

Konuşurken yüksek sesle, tehdit eder<br />

tarzda konuşulmaz, el – kol hareketleri yapılmaz,<br />

biri konuşurken diğeri susar.<br />

Mevcutların hal-hareketleri, mimikleri dahil<br />

hepsi değerlendirilir, herkese konuşma<br />

fırsatı tanımaya çalışılır.<br />

Böylesi toplu oturumlarda konuşacakları ve<br />

konuşulanları değerlendirecek ehil biri olur.<br />

Her şey açık görüşülür, fısıldaşma<br />

olamaz, en doğru görüş ve bilgi bile<br />

nezaketle, tevazu içinde sunulur.<br />

Ciddi konuların ele alınmasında bunlar<br />

daha dikkatle uygulanır, sohbet yada eğlence<br />

amaçlı olanlar da daha esnek davranılır.<br />

Misafir yada gelenlerin karşılanmasında<br />

ilgi daha önce yabancıya (biraz resmi şekilde)<br />

gösterilir, daha sonra yakınlık derecesine<br />

göre diğerlerine daha sıcak ve samimi<br />

davranılır.<br />

Eve girerken; öncelik kadının, çıkarken de<br />

erkeğindir.<br />

Kadının arkadan yürütülmesi sürüklendiği,<br />

önden yürütülmesi sürüldüğü anlamına gelir.<br />

Beraber olunan ya da karşılaşılan kadınkız<br />

yalnızsa, elinde bir şey varsa alınır ve evine<br />

kadar refakat edilir.<br />

Tanışmalarda küçüğü ya da misafiri büyük<br />

takdim eder, büyüğe tanıtılmamışsa ve tanımıyorsa<br />

kendini tanıtmasını yada tanıtılmasını<br />

ister.<br />

Kişi kendini soyunun adıyla tanıtır yada<br />

tanıtılır. Gerekiyorsa baba adı da söylenir.<br />

Bilinmiyorsa köyü, boyu ve adı mevzu edilir.<br />

Sorulursa dayı tarafı da söylenir.<br />

İsim kullanılırken aile adı (soy adı ) dışında<br />

Ağa, Efendi, Bey gibi takılar kullanılmaz.<br />

34 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

Hiçbir kadına eşinden<br />

daha az itibar edilmez.<br />

Fakat adet - usül bilen hiçbir<br />

kadın eşinden önce<br />

izzet ikram kabul etmez.<br />

Selamlaşmada; küçük gelir, büyüğünün<br />

elini iki eliyle tutar yada toparlanarak kendini<br />

büyüğe hissettirir ve büyükte kendisini<br />

selamlayarak geçişirler.<br />

Merhabalaşmak; hal-hatır sormakta büyüğe<br />

dönüktür; fakat, gelinenlerin gelenlere<br />

yönelmeleri de nezaket gereğidir.<br />

Hiçbir kadına eşinden daha az itibar edilmez.<br />

Fakat adet - usül bilen hiçbir kadın eşinden<br />

önce izzet ikram kabul etmez.<br />

Geçişmelerde kadın erkeğin yolunu kesmemek<br />

için erkek geçinceye kadar yolun<br />

kenarında bekler.<br />

Kadın seyahat halindeyken, arabada, önü<br />

erkek yolcunun geçeceği yöne doğru oturur.<br />

Sosyal etkinliklerde baba-oğul, amca ve<br />

kardeşler bir arada görünmezler. Büyüğün<br />

olduğu yerde küçük ortaya çıkmaz. Kız babasını<br />

görürken oynamaz. Kadınlar ve gelinler<br />

oyunlara katılmazlar, düğün sahibi ve takıntısı<br />

olan erkekler oynatılmaz. (İstisnalar hariç ).<br />

Saygınında dereceleri vardı. Baba elini<br />

uzatmadan, eli öpülmez yada tutulmaz.<br />

Acı sahipleri , kadın ve darda kalan yalnız<br />

bırakılmaz.<br />

Sorunu olan kişi danışır, danışılanın önerisinin<br />

sonucu, ayıbı danışılan kimseye ait olur.<br />

Sevgi dillendirilmez, hissettirilir.Ve sevgi<br />

bir bakıma esirgemektir.<br />

Aşırı güvensizlikten, güven ortamları oluşturulmuş.<br />

Güven ve otoritenin sarsılmaması<br />

için ayrıntılı tedbirler alınmıştır.<br />

Bir yere gidişte, başkalarına katılım halinde<br />

bir kılavuz yada ev sahibi edinilir ve onun<br />

delaletiyle (öncülüğünde) hareket edilerek<br />

ayıp kazanmamaya çalışılır.<br />

Her hangi bir topluluğa, gruba katılım halinde,<br />

durumun gereğine göre hareket ederek,<br />

kişi kendini hissettirir ve ayrıcalığını belli<br />

ederek, izinle ayrılır.<br />

Her hasta sorulmaz sordurulur.<br />

Yumuk ve tam açık olmadan, sol elin yukarı<br />

kaldırılması olumsuzluğu, üzüntüyü; sağ<br />

elin aynı tarzda kaldırılması iyi niyeti (selam<br />

vermeyi) ifade eder.<br />

Yapılacak sosyal ve toplumsal görevlerde,<br />

büyükler sorumluluk yüklenir, gençler hizmette<br />

bulunur, orta kuşak denge unsuru olur.<br />

Görev sonlanana kadar bu görevlendirilen<br />

şahsın dokunulmazlığı ve grubunun, kendisine<br />

mutlak itaat mükellefiyeti vardır.<br />

Yerleşim birimlerini temsilen bir araya<br />

gelen gruplar bölge gruplarını oluşturur,<br />

bölge grupları boy gruplarına dönüşür ve<br />

boy gruplarının bir araya gelişiyle; iki kişinin<br />

yan yana oluşundan kaynaklanan temsil ve<br />

otorite alışkanlığı, binlerce kişinin bir otorite<br />

etrafında toplanmasına neden olur ve ‘’parçalardan<br />

bir bütün oluşturulması’’ gibi milletçe<br />

bir bütünlük, birlik oluşturulmuş olur.<br />

Sosyal ve toplumsal konularla ilgili alınacak<br />

karar da, (Hititlerde olduğu gibi Merkezi<br />

Meclis PANKU dışında) yaşlılardan oluşan,<br />

yargılama ve yönlendirmeyle yükümlü adına<br />

yerel soy büyükleri (sülale konseyi diyebileceğimiz)<br />

heyet toplanır.. Konular açık<br />

görüşülür, herkesin oluru alınıncaya kadar,<br />

zamana bağlı kalınmadan kararlar ittifakla<br />

alınır. Ve bir konu için bile defa toplanılır.<br />

Bu nevi toplantıları en etkin yoksa en yetkin<br />

olan yönetir. Alınan kararlar herhangi bir<br />

uygulamayı ve grup oluşturmayı gerektiriyorsa,<br />

konusunda ehil olan önünde büyüğü<br />

ve herhangi bir mani hali olmayan içlerinden<br />

birini, meclisleri adına Thamade (büyük)yetkisiyle<br />

görevlendirirler, yanına bir yardımcı<br />

ve yaver diyebileceğimiz (Pısafe) verilir.<br />

Bütün hareketler ayrıntılarıyla ölçülendirilmiş,<br />

kurallara bağlanmıştır. Herkes konumunun<br />

ve yükümlülüğünün bilincinde...<br />

Kimin nerede ne yapacağı, kimin kiminle<br />

nasıl beraber olacağı, kime karşı nasıl davranacağı,<br />

nasıl muhatap olacağı önceden<br />

bellidir.<br />

Hiçbir yerde rastgele davranılmaz ve<br />

hiçbir zaman rastgele bir araya gelinmez.<br />

Gelinse de iki kişinin olduğu yerde bir otorite<br />

olur, biri diğerini, büyük küçüğü temsil<br />

eder.Binlerce kişi olsa da yine otoriteyle<br />

temsil edilir.<br />

Her şey açık görüşülür, fısıldaşma<br />

olamaz, en doğru<br />

görüş ve bilgi bile nezaketle,<br />

tevazu içinde sunulur.<br />

Takdir tamamen topluma aittir. Şakanın<br />

dışında kişinin kendini övmesi kadar beğeni<br />

sergilemesi de ayıptır.<br />

Adige insanına doğuştan verilen görev<br />

onurunu korumakta ve karşısındaki insanın<br />

işini kolaylaştırmakta, sırasıyla soyuna,<br />

hısım akrabasına, komşusuna mahalleli ve<br />

köylüsüne; boyuna ve toplumuna karşı sorumluluk<br />

duygusunu artırmaktadır.<br />

Değerli okurlarımız eksikleri kalmış<br />

olsa da kısaca değinmeye çalıştığımız Adige<br />

örf adet gelenek göreneklerimizi ilerleyen<br />

sayılarımızda daha da detaylandırarak<br />

aktarmaya devam edeceğiz yayınlarımıza<br />

ekleme yapmak, katkıda bulunmak, destek<br />

vermek isterseniz görüş ve önerileriniz<br />

için her zaman iletişime açık olacağız.<br />

Sevgiyle kalın…


“Yorumsuz”<br />

“Ohne Worte”<br />

“Without words”<br />

Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

35


KÜLTÜR<br />

Çerkes kadınlarının<br />

kültür dayanışması<br />

Ayşe Pİşkİn<br />

Çerkes Kadınları Teavün Cemiyeti Derneği<br />

Başkanı Prof. Dr. Günsel Şurdum Avcı'nın<br />

daveti ile Nalçik Üniversitesi Adige<br />

Dili Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Zera Bakarov<br />

Türkiye 'ye geldi. ÇER – KAD'ın, özveriyle<br />

çalışarak çerkes dilinin doğumdan<br />

itibaren öğrenilmesi ve doğru aksanın<br />

kullanılmasını sağlamak amacıyla kendisinden<br />

istediği desteği vermek üzere Türkiye'<br />

de ziyaretlerini sürdürecek.<br />

Çerkes kimliği, dili, kültürünün öğrenilmesi<br />

ve geliştirilmesi ile ilgili olarak,<br />

görsel ve duyusal eğitim kaynaklarının<br />

hazırlanması çalışmalarını başlatan Profesörler,<br />

bir kez daha kolları sıvayarak işe<br />

koyuldular. Çerkes Kadınları Teavün Cemiyeti<br />

Derneği Başkanı Prof. Dr. Günsel<br />

Şurdum Avcı, uzun yıllardır sürdürdükleri<br />

dostluğa dayanarak Profesör Zera Bakarov'u<br />

destek vermesi için İstanbul'a davet<br />

etti. Bilindiği gibi, Prof. Bakarov, Nalçik<br />

Üniversitesi Adige Dili Bölümü Profesörlerindendir.<br />

Çok iyi eğitmenliğinin yanı<br />

sıra çerkes kültürünü çok iyi bilen, uygulayan<br />

ve öğreten yönleriyle ün yapmıştır.<br />

Dernek Kültür Kolu, Prof. Zera Bakarov'un<br />

ziyereti sebebiyle akşam yemeği eşliğinde<br />

bir gece organize etti. Prof. Bakarov,<br />

kurulan sofranın Thamete'liğini son derece<br />

güzel yürüterek, yüzyılların geleneklerinin<br />

yaşatıldığı unutulmaz bir anı olarak hafızalara<br />

kazıdı. Gecede Bakarov, çerkeslerin tek<br />

yasasının ahlak yasası olduğunu, utanma<br />

duygusunun yani ayıbın (haynape), yasak ve<br />

günahtan önde geldiğini ifade ettiği konuşmasında<br />

şunları da vurguladı: Ana babaya,<br />

yaşlılara, bilgelere, özellikle kadınlara saygı,<br />

Çerkes töre ve ahlakının en sağlam temelleridir.<br />

Dürüstlük, konukseverlik, yardımlaşma,<br />

şeref ve haysiyeti koruma, gözetme ve<br />

kendine yetme konuları övünç kaynağıdır.<br />

Sofralar, derin anlamları olan, saygı ve sevgiye<br />

dayanan kuralların uygulandığı, sorunların<br />

çözümlendiği, katılımcıların her birinin<br />

söz sahibi olduğu, güzel duyguların payla-<br />

36 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December


KÜLTÜR<br />

Ana babaya, yaşlılara, bilgelere, özellikle<br />

kadınlara saygı, Çerkes töre ve ahlakının en<br />

sağlam temelleridir. Dürüstlük, konukseverlik,<br />

yardımlaşma, şeref ve haysiyeti koruma,<br />

gözetme ve kendine yetme<br />

konuları övünç kaynağıdır.<br />

Nalçik Üniversitesi Adige<br />

Dili Bölümü Öğretim Üyesi<br />

Prof. Zera Bakarov<br />

Çerkes Kadınları Teavün<br />

Cemiyeti Derneği Başkanı<br />

Prof. Dr. Günsel Şurdum Avcı<br />

şıldığı ve deneyimli bir thamate (büyük )<br />

tarafından yönetilen, arada şarkıların söylendiği<br />

özel meclislerdir.<br />

Geceye katılan komite üyeleri ve misafirler,<br />

Prof. Bakarov aracılığıyla anavatandaymış<br />

duygusunu yaşayarak pek çok<br />

şey öğrendi. Gecenin ev sahipliğini Gülser<br />

ve Seteney Öner kardeşler Kayseri mutfağı<br />

ile süslediler. Geceye, Dernek Başkanı<br />

Prof. Dr. Günsel Şurdum Avcı, İkinci Başkan<br />

Emine Sezgin, Genel Sekreter Ayşe<br />

Pişkin, Ressam Necla Sayacı, komite üyeleri<br />

ve yayın hayatına yeni başlayan Adige<br />

Panorama Dergisi imtiyaz sahibi Muzaffer<br />

Kaplan da katıldı. Kendilerine de söz<br />

hakkı verilen Muzaffer Kaplan; uzun yıllar<br />

yurt dışında yaşamış olmasından dolayı<br />

uzak kaldığı kültürünün bu nezih akşam<br />

yemeğinde yaşatılmasından duyduğu<br />

mutluluğu ifade etti.<br />

Gecenin ardından Prof. Zera Bakarov<br />

ile Prof. Dr. Günsel Şurdum Avcı<br />

çalışmalarını yapmak üzere, dernek<br />

ikinci başkanı Emine Sezgin ile Antalya'ya<br />

gitti. Prof. Zera Bakarov ekim<br />

sonunda çalışmalarını tamamlayarak<br />

Türkiye'den ayrılacak.<br />

Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

37


kapak<br />

Yaşlı bakımı konusunda büyük deneyim kazanan Türkiye<br />

Almanya’nın üçüncü yaş<br />

baharı seçeneği oluyor<br />

KADİR TOPRAKKAYA<br />

Uluslararası düzeyde 4. defa Üçüncü<br />

Yaş Baharı ve Turizmi Dinamikleri<br />

Kongresi’ne ev sahipliği yapan<br />

Türkiye, Alman vatandaşları ve<br />

Almanya’da yaşlanan Türklerin<br />

yaşlılık dönemlerini geçirebilecekleri<br />

ideal ülkeler arasına girdi.<br />

40 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

Geçtiğimiz ay Türkiye çok önemli bir buluşmaya<br />

ev sahipliği yaptı. Medikal Turizm Derneği<br />

tarafından dördüncü defa düzenlenen<br />

“Uluslararası 3. Yaş Baharı Turizmi ve Dinamikleri<br />

Kongresi” 24-25 Kasım 2016 tarihleri<br />

arasında Ankara’da gerçekleşti.<br />

Yurt içinden ve dışından yaklaşık 500<br />

kişinin katıldığı buluşma Ankara Sheraton<br />

Oteli’nde yapıldı. Almanya, Hollanda, Belçika<br />

ve Polonya’dan uzmanların katıldığı,<br />

Uluslararası 3. Yaş Baharı Turizmi ve Dinamikleri<br />

Kongresi’nde, onlara daha iyi hizmet<br />

verebilmek için yaşlı bakımı ekonomisi<br />

yaratmanın olmazsa olmaz olduğu<br />

gözler önüne serildi.<br />

Yaşlı bakımı ekonomisinin harekete<br />

geçirilebilmesinin turizm kavramı ile<br />

birlikte planlanması gerektiğini gündeme<br />

getiren katılımcılar, yaşlılığın ihtiyacı<br />

olan birçok konuda çözümler üretilebileceğinin<br />

altını çizdiler.<br />

ALMANLAR ve ALMANYA’DA<br />

YAŞLANAN TÜRKLER<br />

Buluşmaya Almanya’dan katılan uzmanlardan<br />

Dr. Marcus Steffen Bauer, Yaşlı Bakım<br />

Sektöründe Küresel Trendler ve Avrupa<br />

Birliği Uygulamaları’ndan örnekler vererek,<br />

Türkiye’nin bu konuda pek çok<br />

avantajı olduğunu dile getirirken,<br />

Brüksel’den gelen Dr. Mohamed<br />

Beddy Ebnou, Yaşlılık Ekonomisi’nin<br />

yaratacağı değer ile<br />

yaşlılarımızın yaşam konforunda<br />

önemli oranda bir<br />

artış görülebileceği dile<br />

getirildi. Kongre’yi izlemek<br />

için Almanya’dan<br />

gelen


kapak<br />

konuklar ise, Türkiye’nin hem Alman vatandaşları,<br />

hem de Almanya’da yaşlanan<br />

Türkler için bulunmaz bir destinasyon<br />

olabileceğini dile getirdiler...<br />

İSPANYA 800 BİN YAŞLI<br />

NORVEÇLİYİ KONUK EDİYOR<br />

Türkiye’nin yaşlanma çözümlerinde turizm<br />

alanında birçok değeri, yeniliği ve<br />

uygulamayı yaşama kazandırmanın eşiğinde<br />

olduğunu belirten Medikal Turizm<br />

Derneği Başkanı Dr. Sinan İbiş, “Sadece<br />

İspanya’nın 800 bin yaşlı Norveçli’yi konuk<br />

ettiğini düşündüğümüzde ne kadar haklı<br />

olduğumuzu anlayabiliriz...” derken bu<br />

konuda daha fazla zaman kaybedilmemesi<br />

gerektiğinin altını çiziyor.<br />

YAŞLI TURİZMİ DÜNYANIN<br />

EN VERİMLİ TURİZM ALANI<br />

Türkiye’deki dinamiklerden; iklim, genç<br />

nüfus, ulaşım imkanları, ekonomik yaşam,<br />

tarihi zenginlikler, zengin ve doğal<br />

mutfağı, güler yüzlü insanları ve hizmet<br />

seçenekleri gibi bir çok değerli unsurun<br />

global sermayenin yatırımı için de fırsatlar<br />

doğurmakta olduğuna değinen Dr. Sinan<br />

İbiş, “Türkiye’de yaşlı bakımı ve yaşlı turizmi,<br />

yaşlı bakımı ekonomisi, yaşlı bakımında<br />

arge ve inovasyon konularında ulusal<br />

ve uluslararası işbirlikçiler ile; yenilikler<br />

ve değerler yaratacak projelere hazırlanmakta.<br />

Yaşlı turizmi dünyanın en verimli<br />

turizm alanı ve yaşlı turizmi bir tatil turistine<br />

karşılık 40-100 kat daha fazla gelir<br />

bırakan, risklerden de en az etkilenen turizm<br />

alanı. Ülkemizin bu turizm alanında<br />

dünyada kendine iyi bir yer edinmemesi<br />

için hiçbir neden yok.“ diyor.<br />

YAŞLI BAKIMI EKONOMİSİNDE<br />

TÜRKİYE’NİN GELECEĞİ<br />

Öte yandan yaşlı bakımı ekonomisinin<br />

şu an ülkelerin gayrisafi milli hasılalarını<br />

zora sokacak düzeylere ulaşmış<br />

durumda olduğu çeşitli raporlardan<br />

anlaşılıyor. Özellikle dünyanın büyük<br />

ekonomileri Amerika, Japonya,<br />

Almanya, Kanada, İngiltere ile AB<br />

ülkeleri başta olmak üzere, yaşlılığın<br />

doğurduğu sonuçların ekonomik<br />

maliyetlerinin,<br />

ekonomilerini alt üst<br />

edecek seviyelere<br />

ulaşmak üzere olduğu<br />

dile getirilmekte.<br />

Yaşlılık ekonomisi<br />

çok birleşenli<br />

bir konu<br />

ve dolayısıyla<br />

Dr. Sinan İbiş<br />

takibe bağlı sayısal veriler şu an bilinemiyor.<br />

Ancak bugün İsveç de normal bir yaşlının<br />

sağlık bakımı hariç diğer bakımlar için<br />

belediyelerin harcadığı para aylık olarak<br />

yaklaşık 5 bin 700 EURO. AB ülkelerinde<br />

bu değer aylık olarak 3 bin – 6 bin EURO<br />

arasında değişiyor. Buna birde sağlık<br />

bakımları ilave olursa rakamlar<br />

2-3-5 katlarına kadar rahatlıkla<br />

çıkabiliyor. AB ülkelerinden<br />

İskandinav ülkeleri<br />

başta olmak üzere Norveç<br />

ve Danimarka yaşlılarını<br />

kendi tercihleri dikkate alınarak<br />

yaşamak için başka ülkelere<br />

gönderebiliyor<br />

ve sağlıkta dahil<br />

kişi başı yaklaşık<br />

aylık 3 bin - 4 bin<br />

500 EURO ödeyerek<br />

paket<br />

halinde bakım<br />

ve sağlık<br />

hizmetlerini<br />

alabiliyorlar.<br />

YAŞLILARIN MUTLU ve AKTİF YAŞAMALARI<br />

Türkiye’de bu alanda eksik olan yaşlı bakımı ekonomisini harekete geçirebilmek<br />

için turizm kavramı ile birlikte düşünüp, toplumsal bir uyanışa önderlik<br />

yaptıklarını dile getiren Dr. Sinan İbiş, “Bu noktadan sonra yaşlılığın ihtiyacı<br />

olan birçok konuda çözümler üretilecektir. Bu çözümler de doğal olarak<br />

arkasında önemli bir ekonomiyi getirecektir. Bu alanda sürükleyici güç olarak<br />

turizmi düşündük. Türkiye, yaşlıların mutlu ve aktif yaşamaları için aynı anda 4<br />

mevsimin bir arada yaşanabildiği bir turizm ülkesidir...’dedi.<br />

Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

41


kapak<br />

TÜRKİYE<br />

PEK ÇOK AVANTAJI<br />

OLAN ÜLKE<br />

Kongre'ye Almanya'dan katılan<br />

Monder Kassem, Yaşlı Bakım<br />

Sektöründe Küresel Trendler<br />

ve Avrupa Birliği Uygulamaları'ndan<br />

örnekler vererek<br />

Türkiye'nin bu konuda pek çok<br />

avantajı olduğunu dile getirirken,<br />

Belçika'dan gelen Dr.<br />

Mohamed Beddy Ebnou, Yaşlılık<br />

Ekonomisi'nin yaratacağı<br />

değer ile yaşlılarımızın yaşam<br />

konforunda önemli oranda bir<br />

artışın görülebileceğini dile<br />

getirdiler...<br />

1 MİLYAR YAŞLI BAKIMI TURİSTİNDEN<br />

60 MİLYAR CİRO YAPABİLİRİZ<br />

Almanya bugün yaşlılarını Polonya’da<br />

daha ekonomik maliyetlerle baktırmaya<br />

başladı, ya da onlara ekonomik ev alabilmeleri<br />

için 20-25 bin EURO gibi destek<br />

sağlayarak Akdeniz ülkelerinde yaşamlarını<br />

sürdürmeleri konusunda teşvik ediyor.<br />

Norveç yaklaşık 1 milyon emekli ve yaşlı<br />

vatandaşını İspanya, Yunanistan, Maldivler<br />

gibi ülkelere gönderiyor. Türkiye maalesef<br />

bu ekonomi içerisinde yer almıyor,<br />

çünkü Türkiye’nin turizm aktörleri kendilerini<br />

global tur operatörlerine teslim<br />

etmiş, başka bir düşünceleri yok. Ama<br />

bizler bugün 36 milyon turistten 33 milyar<br />

EURO ciro yapabiliyorsak 1 milyar yaşlı<br />

bakımı turistinden 60 milyar ciro yapabiliriz.<br />

Yani az kişi çok kazanım.<br />

EDİTÖR’DEN...<br />

Bu haberi Albert Camus’nun sözleri ile<br />

noktalamak isterim. Yaşam ölümle bitiyor<br />

diye kapayacak mıyız gözümüzü, yüreğimizin<br />

kapılarını bu yaşanası dünyanın<br />

güzelliklerine, bunlar yanında insanların<br />

acılarına, çaresizliklerine? Mademki yaşıyoruz,<br />

yaşadığımız sürece mutlu olmaya,<br />

sağımızda solumuzda mutluluk yaratmaya<br />

bakmalıyız. Mutluluk, bir yerde ve her<br />

yerde, hiçbir şey beklemeden dünyayı, insanları<br />

sevmektir.<br />

Monder Kassem<br />

Manager - PWC<br />

GLOBAL SERMAYENİN<br />

YATIRIMI İÇİN DE<br />

FIRSATLAR<br />

Kongre’de, Türkiye yaşlanma<br />

çözümlerinde turizm konusunda<br />

birçok değeri, yeniliği ve uygulamayı<br />

yaşama kazandırmanın eşiğinde.<br />

Türkiye’deki dinamiklerden iklim,<br />

genç nüfus, ulaşım imkanları,<br />

ekonomik yaşam, tarihi zenginlikler,<br />

zengin ve doğal mutfağı, güler<br />

yüzlü insanları ve hizmet seçenekleri<br />

gibi birçok değerli unsur, global<br />

sermayenin yatırımı için de fırsatlar<br />

doğurmakta olduğu ortaya çıktı.<br />

Dr. Mohamed<br />

Beddy Ebnou<br />

42 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December


GüNCEL<br />

ATV ekranlarında yayınlanan<br />

"Müge Anlı ile<br />

Tatlı Sert" adlı program<br />

sayesinde bugüne kadar<br />

çok sayıda kayıp kişi<br />

bulunarak aileleriyle<br />

buluşturuldu. Müge Anlı<br />

bu kez de kayıp kişilerle<br />

ilgili uluslararası bir projeyi<br />

hayata soktu. "Sevgi<br />

izi" adı verilen projenin<br />

amacı; kaybolma riski<br />

yüksek kişilere çok daha<br />

çabuk ulaşabilmek...<br />

Kayıplar<br />

‘SEVGİ İZİ’ ile<br />

bulunuyor<br />

44 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December


GÜNCEL<br />

ŞENGÜL OTMAN<br />

“Sevgi izi" adı verilen dövmeler sayesinde<br />

yanında kimliği bulunmayan<br />

kayıplar, hayatını kaybeden ya<br />

da trafik kazası geçirerek aylarca yoğun<br />

bakım ünitelerinde yatan kişilerin<br />

bilgilerine kısa sürede ulaşılacak.<br />

Zihinsel engelli olan, Down Sendromu<br />

Alzheimer veya benzeri rahatsızlıkları<br />

bulunan yakınlarımızın bir<br />

gün aniden gözümüzün önünden<br />

kaybolacağı korkusunu hep yaşarız.<br />

Bu sadece Türkiye'de değil tüm dünyada<br />

önemli bir sorun. Asıl önemli<br />

olan ise bu tür rahatsızlığı bulunan<br />

yakınımızın kendini ifade edemeyecek<br />

olması. Kaybolduğunda nereye<br />

gideceğini, ne yapacağını bilemeyecek<br />

olması. Böyle bir durumda<br />

ailenin yasadığı ıstırabın ne kadar<br />

büyük olduğunu düşünebiliyor musunuz?<br />

Ağzı var, dili yok, melek gibi<br />

bu insanlar son derece savunmasız,<br />

her türlü tehlikeye açık ve siz hiçbir<br />

şey yapamıyorsunuz.<br />

Müge Anlı, yıllardır kayıp insanları<br />

yakınlarına kavuşturan, bu alanda övgüyü<br />

sonuna kadar hak eden bir isim.<br />

Araştırmacı gazeteci Müge Anlı, engelli<br />

kayıplarına hayli üzülen kişilerden biriydi.<br />

Uzun süredir engelli kayıplarının<br />

daha kısa sürede bulunması için kafa<br />

yoran Müge Anlı, sonunda Sevgi İzi<br />

projesini hayata geçirmeye karar verdi.<br />

Bunun için www.benibuldular.com<br />

sitesini açtı. Bu site, kayıpların bulunması<br />

için hem güvenlik güçlerine hem<br />

de ailelere yardım sağlıyor.<br />

Aslında sistem çok basit. Yakınlarının<br />

kaybolmasından endişe<br />

eden aileler, iletişim adres ve telefonlarıyla<br />

siteye başvurup form<br />

dolduruyor. Site kendilerine bir<br />

numara veriyor. Bu numara kaybolmasından<br />

endişe edilen kişinin<br />

sol bileğinin üzerine işleniyor. O<br />

kişi kaybolduğunda kolundaki bu<br />

Sevgi İzi onun güvencesi oluyor.<br />

Kayıp kişiyle bir şekilde karşılasan<br />

vatandaşlar, o kişinin kolundaki<br />

Sevgi İzi' ni görünce önce polise,<br />

jandarmaya ya da en yakındaki ilgili<br />

birime başvuruyor. Ardından site<br />

devreye giriyor. Koldaki o numarayı<br />

taşıyan kişinin kim olduğu, tüm<br />

iletişim bilgileri ilgili birime veriliyor<br />

ve kişinin bir an önce ailesine<br />

kavuşması sağlanıyor.<br />

Burada önemle belirtilmek istenen<br />

konu şu: Koluna Sevgi İzi<br />

uygulanan kişiyle ilgili herhangi bir<br />

bilgi, fotoğraf ya da iletişim bilgileri<br />

sitede kesinlikle yayınlanmıyor.<br />

Bilgiler tamamen gizli kalıyor ve<br />

sadece kişi bulunduğunda bu bilgiler<br />

devlet yetkililerine veriliyor.<br />

Sevgi İzi, şu ana kadar çok<br />

başarılı adımlar atmış bulunmakta<br />

çeşitli illerde meydana<br />

gelen olaylarda bu vesile ile<br />

zaman kaybedilmeden ve kolay<br />

bir şekilde kayıplara ulaşıldı.<br />

Adige Panorama ailesi olarak<br />

''Sevgi İzi'' projesi sosyal<br />

bir sorumluluk olarak sonuna<br />

kadar desteklediğimiz bir<br />

projedir .Projenin uluslararası<br />

basında ilgi görüyor olması<br />

dergimiz ilgisini ve desteğini<br />

artırmaktadır .Müge Anlı ve<br />

ekibini dergimiz adına bizlerde<br />

kutluyor başarılarının<br />

devamını diliyoruz...<br />

Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

45


ASTROLOJİ<br />

“Gökyüzünde olan herşey<br />

Sevİlay Erİçdem<br />

Ruh’ta da vardır”<br />

46 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

P.D. Ouspensky “İnsanın Gerçeği: Kendini<br />

Bilmek” adlı kitabında “İNSAN BİRÇOK<br />

“BEN” (PERSONA) SAHİBİDİR ve ‘İnsanın<br />

bireyselliği yoktur.’ İnsan bir tek büyük ‘Ben’<br />

sahibi değildir. Birçok küçük ‘BEN’e bölünmüştür,”<br />

der ve insanın bedenini bölümlere<br />

ayırır. Ouspensky’ye göre:<br />

1. Beden: Fizik bedendir // Hareket<br />

enerjisi taşıyan bedendir.<br />

2. Beden: Ruhsal bedendir // Duyguları<br />

ve arzuları kontrol eden bedendir.<br />

3. Beden: Astral bedendir// Zihin ve<br />

aklı kontrol eden bedendir.<br />

4. Beden: İlahi bedendir// Benlik, şuur,<br />

irade ifade.<br />

Bu bedensel formlar aynı zamanda, insani<br />

fonksiyonları idare eden merkezlerle<br />

çok yakından ilişkilidir. Ouspensky, insanın<br />

içinde farklı bedensel özelliklerini kullanmasını<br />

sağlayan Duygu, Düşünce, Hareket<br />

ve İçgüdü olmak üzere dört manyetik merkezin<br />

varlığından bahseder. Bu dört manyetik<br />

merkez bazı zamanlarda birbirleri yerine<br />

hareket ederler, bazı durumlarda da ortaklaşa<br />

hareket ederler. Her merkezin kendine<br />

ait hafızası, çağrışımları ve kendi düşünümleri<br />

mevcuttur. Kendini bilmekle mükellef<br />

olan insan, bu merkezler arasındaki dengeyi<br />

en ideal şekilde kurarak, bütün bedensel<br />

fonksiyonlarını tam kapasite kullanmalı,<br />

aynı zamanda ruhsal ve zihinsel gelişimini<br />

de yükseltmeli ve nihayetinde belirli bir<br />

şuur ve idrak seviyesine ulaşmalıdır.<br />

Fakat bizler, genelleme yapacak olursak,<br />

kendimizi bilmek konusunda yeteri kadar<br />

şuur/idrak sahibi olma noktasından uzak<br />

olduğumuz için, kendi içsel merkezlerimizin<br />

farkında olmak ve onları kullanma yönleri<br />

hakkında pek az şey biliriz. Bununla birlikte,<br />

kendi kendini gözlemle zihinsel hayatımızın,<br />

sandığımızdan daha zengin olduğunun<br />

farkına varırız. İnsanların yaptıkları şeyler<br />

dünyasal koşullara bağlı olarak bulunulan<br />

çağın şartlarına göre daha çok hareket<br />

odaklı dürtüsel ve içgüdüsel bir yaşam sürdürmeye<br />

yöneliktir. Yani fiziki beden ile ruhsal<br />

beden enerjilerini daha aktif olarak kullanmaya<br />

yöneliktir. Bu noktada, astrolojik<br />

gezegensel enerjilerle rahatça açıklanacağı<br />

gibi, aldığımız manyetik etkiler, bünyemizde<br />

açılmalar ve kırılma noktaları oluşturur,<br />

mekanik bir yaşamdan daha yüksek bir<br />

şuur kapasitesine çıkma imkânları yakalarız<br />

ve böylelikle Astral beden olarak tabir<br />

edilen zihin formunu kullanmaya başlarız.<br />

Zihni ve akli melekeleri üzerinde kontrol sahibi<br />

olan insan, dünya yaşamının kanunları<br />

üzerinde hareket ederken, hem onlardan<br />

maksimum derecede faydalanmak hem de<br />

onların vermiş olduğu kısıtlamalardan kendine<br />

özgürlük alanları yaratmak imkânına<br />

ulaşır. Doğal kanunlar ve evrensel yasalar<br />

olarak tabir edilen çerçeveler içinde insan,<br />

genel kanunları değiştiremeyeceğini idrak<br />

etmekle birlikte, kendisinin bu kanunlarla<br />

olan ilişkisini veya pozisyonunu değiştire-


ilir ve böylelikle dünya üzerinde yaşayan<br />

diğer canlılardan üstün özellikleriyle ayrılmış<br />

olur. İnsanın akli melekeleri ve zihinsel<br />

kapasitesi, insanın kendisine bir dünya yaratabilme<br />

potansiyelini de ortaya koymasını<br />

sağlayan muazzam bir güçtür. Böylelikle,<br />

bitki ve hayvanlar gibi, doğal afetlere yenilmez<br />

ve kendisi için güvenlik sağlayabileceği<br />

koşullar yaratır, doğa kanunlarına karşı kendi<br />

konumunu güçlendirir ve nihayetinde<br />

dünya hayatı üzerinde yönetici-idarecilik<br />

potansiyeline ulaşır.<br />

Bütün manyetik merkezlerin tek bir ortak<br />

özelliği vardır. Her merkez pozitif veya<br />

negatif kabul edilebilecek şekilde kullanılabilir.<br />

Özellikle fiziki beden üzerinde, hareket<br />

ve içgüdü merkezlerine alınan etkiler sonucunda<br />

eğer manyetik merkez negatif eylem<br />

yapma eğilimindeyse, insanın hareketleri<br />

yıkıcı ve şiddete yönelik olabilir. İnsan kendisine<br />

verilmiş olan ve seçim hakkı olarak<br />

kabul edilen irade gücüyle manyetik merkezine<br />

etki eden her türlü enerjiyi “pozitif”<br />

olarak yönlendirme seçimine sahiptir. Böylelikle<br />

fizik bedende, hareket potansiyelini<br />

ve içgüdülerini pozitif şekilde kullanarak,<br />

kendisine faydalı olacak şekilde ve diğer<br />

insanların da yaşamında pozitif etkiler oluşturacak<br />

olay ve durumlar yaratabilir.<br />

ASTROLOJİ<br />

Konuyu astrolojik yaklaşımla incelediğimizde,<br />

bireysel doğum haritasındaki<br />

yerleşimler, insanın sahip olduğu bu beden<br />

formlarıyla manyetik merkezlerini genel<br />

olarak hangi yönde (negatif ya da pozitif)<br />

kullanabileceğine dair işaretleri içinde barındırır.<br />

Genel olarak burçların ifade ettikleri<br />

özellikleri veya tarzları, insanın temel<br />

doğasını oluşturan “Benlik”ler olarak düşündüğümüzde<br />

ve gruplandırdığımızda,<br />

negatif ve pozitif bir fonksiyon tablosu<br />

ortaya çıkartılabilir. Çıplak gözle gözlemlenebilen<br />

astroloji, yaklaşık bir dört bin yıllık<br />

sürece yayılmıştır. Bu süreç boyunca, astrologlar<br />

veya astronomlar, yıldız bilimcileri<br />

yada kendi dönemlerindeki tanımlarıyla<br />

kahinler, yanlızca görülebilen yedi adet<br />

gök cismini biliyordu. Bunlar bilindiği gibi,<br />

Güneş - AY - Merkür - Venüs - Mars - Jüpiter<br />

- Satürn’dür. 1781’den itibaren Uranüs’ün<br />

keşfedilmesiyle birlikte, sırasıyla Neptün<br />

ve sonrasında Plüton, gezegen statüsüne<br />

erişmekle kalmamış ve zamanla bunlara ek<br />

olarak binlerce gök cisminin güneş sistemimizde<br />

kendi yörüngeleri içinde dolaştıkları<br />

teknolojiyle bağlantılı olarak keşfedilmiş ve<br />

gözlemlenebilmiştir. Şu anda tespit edilebildiği<br />

kadarıyla, Mars’la Jüpiter arasındaki<br />

bölge 400,000’den fazla asteroidi içerir. Bu<br />

gök cisimlerinin hepsini yada hangilerini<br />

astrolojiye dahil etmek doğru olur? Böyle<br />

bir seçim nasıl yapılabilir veya yapılmalı mıdır?<br />

Yeni bulunan, keşfedilen yada gözlemlenen<br />

her bir gök cismini, astrolojiye dahil<br />

etmek gerekir mi? Astroloji konusunda ilk<br />

yazılı kanıt MÖ ikinci bin yıllık dönemde<br />

Mezopotamya’dan gelmektedir. Gök öğretici<br />

veya gök dini olarak bilinen gezegenler<br />

doğrudan ve kesin olarak tanrıların tezahürü<br />

olarak görülürdü. Gezegenlere ait tanrılar<br />

gökyüzündeki görünüşleriyle isteklerini<br />

dünyadaki insanlara anlatırlardı. Bir çivi<br />

yazısı metni şöyle demektedir: “Ishtar (Aşk<br />

tanrıçası olan Venüs gezegeni) yüksekte<br />

durduğunda (göğe yükseldiğinde), sevişme<br />

yeryüzündedir.”<br />

Yıldızlardan geleceği görme çalışması<br />

olan astroloji Yunanistan’a ulaşmadan önce<br />

Mezopotamya’da yaklaşık iki bin yıl uygulanmıştır.<br />

MÖ 6. Yüzyılda Pitagorasçılar gezegenlere<br />

Babilli emsallerine en çok benzeyen<br />

Yunan tanrılarının adlarını vermiştir ancak<br />

“bir gezegenin tanrının kendisi olmadığını,<br />

bazı tanrıların himayesi altında bulunduğunu”<br />

net bir şekilde ortaya koymuşlardır. Yunanistan’da<br />

astrolojinin gelişiminden uzun<br />

bir süre önce Platoncu felsefe öğretisinde,<br />

gezegenler, tanrılar ve insan karakteri arasında<br />

bir bağlantıdan bahsedilmiştir. Bu zamanda,<br />

Yunan tanrıları uzunca bir süre gökyüzü<br />

yerine Olympus Dağında yaşamışlardı.<br />

Bir yüzyıl sonra, Platon “gezegenlerin tanrıların<br />

görülebilir tezahürü olduğunu” öne<br />

sürmüştür. On iki Tanrının savaş arabalarını<br />

gezegensel yörüngelerinde sürdüğünü yazmıştır;<br />

her bir ruh kendine özgü bir tanrıyı<br />

takip eder ve yeryüzüne döndüğünde en<br />

çok bu gezegen tanrısına benzer. Bugünkü<br />

haliyle astroloji MÖ 2. Yüzyılda Yunan kralların<br />

yönetimi altında ortaya çıkmıştır.<br />

Hellenistik dönemin yazarlarına göre,<br />

astrolojiyle ilgili ilk metinler efsanevi bilge<br />

Hermes Trismegistus’a atfedilmiştir. Hermes<br />

felsefesi, tanrısal ve yarı tanrısal gök<br />

ruhlarıyla ve insan vücudunun bölümlerinin,<br />

bitkilerin, metallerin, taşların, hayvanların,<br />

kokuların, renklerin belirli bir gezegene,<br />

burca ve ilahi bir ruha denk geldiği bir<br />

dizi uyuşmayla bezenmiş bir yaşam düzeni<br />

öne sürmüştür. Birkaç yüzyıl sonra, farklı bir<br />

bakış açısıyla, Claudius Ptolemy gezegenlerin<br />

güçleri konusunda Aristo’nun doğal felsefesi<br />

temelinde somut bir açıklama getirir.<br />

Bundan sonra eski ruhsal Hermes astrolojisiyle<br />

yeni ve daha çok bilime dayalı astroloji<br />

arasında bir ayrışma oluşmuştur. Bu ayrışmadan<br />

dolayı ortaya çıkan tartışma konusu<br />

ise ‘esnekliği olan’ ve “kesin sınırları olan”<br />

astroloji biçimlerinden hangisinin daha geçerli<br />

olduğudur. Tanrıların gezegensel görünümleri<br />

ilahi isteği mi ifade ediyor yoksa gezegenler<br />

somut olayların fiziksel sebepleri<br />

midir? Gezegenler ruhla ve bilinçle aşılanmış<br />

mıdır yoksa sezgiden yoksun hareketsiz<br />

nesneler midir? gibi soruların cevapları<br />

aranmıştır. Bu andan itibaren temel Hellenistik<br />

metinler, fiziksel sıcaklıkları, soğuklukları,<br />

ıslaklık ya da kurulukları bakımından<br />

gezegenleri tanımlamış ve tanrıların özellikleriyle<br />

uyuşmasına rağmen doğrudan tanrılarla<br />

bağlantılı olmayacak şekilde gezegenlerle<br />

ilgili açıklamalar yapmışlardır.<br />

Astrolojik düşüncede meydana gelen<br />

bu değişim yada daha rasyonel bakış açısı<br />

“ruhani bir temelden daha fiziksel bir<br />

temele doğru kayma” insan bilinç düzeyindeki<br />

bir sıçramayı anlatır. Evrene daha<br />

mitolojik ve soyut bakmaktan koparak<br />

uzaklaşılmış, onun yerine artık daha çok<br />

rasyonel felsefe ile tanımanan, doğal neden-sonuç<br />

ilişkisine dayalı pozitif bilimlere<br />

yönelik bir bakış açısına geçilmiştir. Bu<br />

durum kollektifte çok uzun yıllar boyunca<br />

hüküm süren bir kültürel yaklaşımın yada<br />

algının değişikliklerini yansıtmaktadır. Politik<br />

ve dini düşünceler de bunda büyük bir<br />

rol oynamıştır, Tek tanrıcılığın artan gücü<br />

nedeniyle, dinin lekelenmemesi isteği,<br />

Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

47


ASTROLOJİ<br />

özellikle Hellenistik astrologların tanrıları<br />

gezegenlerden uzak tutmalarında önemli<br />

bir faktör olmuştur. Özellikle kralların ve<br />

hükümdarların tanrı olarak yüceltilmemesi<br />

gereği dikkate alınmış ve astrolojinin pagan<br />

kültürünün bir uzantısı olarak, gezegenleri<br />

tanrıları yücelten bir olgu olarak algılanmasını<br />

değiştirmeye çalışmışlardır.<br />

Geç Antik Çağda, gezegen-tanrı ilişkisi<br />

astrolojiden kaybolduysa da Hermes felsefesinde,<br />

Gnostik, Yahudi büyücülüğü ve<br />

simya geleneklerinde yine de gizliden gizliye<br />

varlığını sürdürüyordu. Bu durum Ortaçağ<br />

Arap astrolojisinin altın çağına kadar devam<br />

etmiştir. Bu dönemde Aristo felsefesi ve<br />

İslami tek tanrıcılık kavramı, kozmolojik düşünce<br />

tarzında yaygınlaşmıştır. Masha’allah,<br />

Sahl, Abu Ali Al-Khayyat veya Abu’Mashar<br />

gibi büyük astrologların hiçbiri gezegenlere<br />

pagan mitik tanrılar olarak atıfta bulunmuyordu.<br />

Ancak gezegen-tanrı bağlantısı,<br />

Harran’da uygulanan Hermetik Sabian’ın<br />

yıldız tanrı tarikatları, tapınakları ve dini<br />

ayinlerinde varlığını sürdürmüş ve gittikçe<br />

gelişmiştir. Bu gelenekler Bağdat’a 9. Yüzyılda<br />

Thabit ibn Oqurra (836-901) tarafından<br />

getirilmiştir. Daha sonra astrolojinin dini temelleri,<br />

astrolojinin bir ruhun Tanrıya dönmesi<br />

için araç olarak görüldüğü Brethren of<br />

Purity’nin (Doğruluk Tarikatı) yazılarında yer<br />

alan Arap öğretilerde ortaya çıkmıştır.<br />

Bu olaydan sonra Bonatti, Cardanus,<br />

Morinus, Schoener ve Lilly gibi Latin, Ortaçağ<br />

ve Rönesans astrologları metinlerinde<br />

gezegen-tanrı uyuşmalarından söz etmediler.<br />

Ancak, gizli ruhani astroloji nehri iki<br />

koldan Avrupa’ya ilerledi - Harran/Bağdat<br />

akımı Güney İspanya’da İslami Fas Krallığına<br />

yayıldı. İstanbul’un Fethi sırasında kaçan<br />

Bizanslılar Corpus Hermeticum yazmalarını<br />

İtalya’ya götürdü ve orada Marsilio Ficino<br />

tarafından çevrilerek onun astrolojik eserine<br />

“Yaşamın Üç Kitabı” esin kaynağı olmuştur.<br />

Henry Cornelius Agrippa 16. Yüzyılda<br />

tanrıların ve gezegen etkilerinin büyülü işleyişinin<br />

incelemesi olarak Three Books of<br />

48 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

Astrolojik harita, ruhun<br />

yapısını yansıtan gök<br />

kubbedeki gök cisimlerinin<br />

bir düzenleme<br />

haritasıdır. Gök kubbedeki<br />

gök cisimleri,<br />

doğalarına tanrı mitleri<br />

yoluyla erişilen insan<br />

ruhundaki bilinç merkezlerine<br />

tekabül eder.<br />

Occult Philosophy’yi “Büyü Felsefesine Dair<br />

Üç Kitap” yazmıştır. Rönesans dönemi kitap<br />

serisi Gezegenin Çocukları, gök kubbedeki<br />

yıldız tanrıların sanatsal görünümlerini<br />

sunmuştur. Bu eserde tanrılar yeryüzündeki<br />

insanların gözlemcisidir ve her bir insana sahip<br />

olduğu burcun sembolü eşlik eder. Resimlerin,<br />

sembollerin ve hayal gücünün etkisi<br />

yüzyıllar süren bir baskıyı aşıp ilerlemiştir.<br />

20. Yüzyılda, Carl Jung tanrıları ruhun<br />

psikolojik güçleri olarak yeniden kavramsallaştırdığında,<br />

gezegenlerin ilk örnek olarak<br />

astrolojik yorumlanmasında mitolojik bir<br />

yaklaşım yeniden ortaya çıktı. Jung şöyle<br />

yazmıştı, “Astroloji, kolektif bilinçaltı gibi<br />

sembolik şekillerden de oluşur ve bununla<br />

psikoloji ilgilenir: gezegenler, tanrıdır, bilinçaltı<br />

güçlerinin sembolleridir.” Jung’un bu<br />

bakış açısından yaklaşımı iki bin yılından<br />

astrologların gezegen sembollerine pagan<br />

tanrıların büyülü güçlerini atfetme karşısında<br />

durmasını sağlamıştır.<br />

Yeni çağdaş astrolog nesli, mitolojiyi gezegenleri<br />

anlama yolu olarak görmektedir.<br />

Özellikle bu alanda şahsi öğretmenim olan<br />

Martha Lang-Wesoott ile Demetra George<br />

mitolojiyi gezegenlerin insan davranışı üzerindeki<br />

etkilerini astrolojik olarak anlamlandırmak<br />

için kullanmışlardır. Asteroidlerin<br />

astrolojik sahnedeki görünümü, mitolojik<br />

karakterleri, gezegenlerin anlamlarını kavrama<br />

aracı olarak kullanan psikolojik-teorik<br />

yapının ifadeleriyle örtüşmektedir.<br />

“Gökyüzünde olan herşey Ruh’ta da vardır”<br />

Mitolojik karakterlerin, gezegensel anlamların<br />

“özellikle de pek çok asteroidin ve diğer<br />

yeni keşfedilmiş gök cisimlerinin anlamlarının”<br />

farkına varmak için kullanılması için<br />

felsefik ve tarihsel bir çok gerekçe vardır.<br />

Platon gezegenlerin tanrıların tezahürü olduğu<br />

fikrini ortaya atmıştır. Hermetik felsefe<br />

insanın evrenin görünümü olduğunu ve<br />

“yukarıdakinin de aşağıdaki gibi” olduğunu<br />

açıklamıştır. Stoacılar her şeyin gökyüzündeki<br />

gök cisimleri ve yeryüzündeki yaşam<br />

biçimleri arasındaki tesadüf zinciri yoluyla<br />

birbirine bağlı olduğu kozmik anlayışını<br />

savunmaktadır. Jung da tanrıların insan<br />

bilincinin bazı yönleriyle uyum sağladığını<br />

açıklamıştır; tanrıların görünümleri ruhtaki<br />

aktif güçlerin yansımalarıdır. Tanrı görünümü<br />

zihnin kendi doğasından başka bir şey<br />

değildir ve gezegenler (ya da herhangi bir<br />

gök cismi) tanrılarla insanlar arasındaki<br />

emir komuta zincirinin sembolik aracıları<br />

olarak görev yaparlar. Kısacası, gökyüzünde<br />

olan ruhta da vardır; gökyüzünde olan her<br />

şey ruhun belli bir yönüyle örtüşür.<br />

Astrolojik harita, ruhun yapısını yansıtan<br />

gök kubbedeki gök cisimlerinin bir düzenleme<br />

haritasıdır. Gök kubbedeki gök cisimleri,<br />

doğalarına tanrı mitleri yoluyla erişilen insan<br />

ruhundaki bilinç merkezlerine tekabül<br />

eder. Yeni gök cisimlerinin keşfi, bu merkezlerin<br />

toplu bilinçlenmeyi canlandırma<br />

sürecinde uyanarak harekete geçmesine<br />

tekabül eder. Yeni keşfedilmiş gök cisimlerinin<br />

çokluğu, internet çağındaki bilgi patlamasında<br />

da görüldüğü gibi insan beyin<br />

hücrelerinin işleyişinde büyük bir gelişimi<br />

gösterir. Mitolojinin kullanımı, genişleyen<br />

bir güneş sistemindeki keşiflerle uyumlu<br />

olan insan potansiyelinin hareketi geçmesi<br />

anlamında bilgi sağlamak için tek yoldur.


RÖPORTAJ<br />

Astroloji bilirseniz özgür<br />

iradenizi daha kolay kullanırsınız<br />

Muzaffer kaplan<br />

“İnsanın nasıl yaşaması gerektiği sorusu üzerinde<br />

düşünmemesi, onun değersiz ve dolayısıyla<br />

mutsuz bir yaşam sürmesiyle eşanlamlıdır.<br />

Sorgulanmamış bir yaşam süren<br />

insanların hayatı, kendi ellerinde ya da kendi<br />

kontrollerinde değildir; onların yönetim ve<br />

denetimi dışarıdan gelmektedir. Sorgulanmamış<br />

bir hayat, yaşanmaya değer olamaz.”<br />

SOKRATES<br />

Merhaba Sevilay Hanım, Sizi tanıyabilir<br />

miyiz? Astrolojiye ilginiz nasıl başladı?<br />

Spritüel bir çağrı mı aldınız?<br />

1969 Ankara doğumluyum. Üniversite eğitimimi<br />

tamamladıktan sonra 95 yılında evlenerek<br />

İstanbul’a taşındım. Eğitim hayatım<br />

boyunca astrolojiye amatörce merakım<br />

vardı ve herkesin ilgilendiği kadar ilgileniyordum.<br />

Önceleri hobi olarak başlayan<br />

ilgim gittikçe ilerledi, evlenip çocuk sahibi<br />

olmam bu merakımı derinleştirdi. Herkesin<br />

hayatında geleceğe dair korkuyla karışık merak,<br />

beklentiler, ümitler ve hayaller sırasıyla<br />

birbirini takip eder. Bende yaşam yolculuğumda<br />

karşılaşabileceklerime dair genel<br />

bir ”kaderi sorgulama” ihtiyacıyla “kaderimi<br />

50 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

nasıl kontrol ederim?” sorularına cevaplar<br />

aradım. Doğal olarak astroloji bu konuda<br />

başvurulabilecek sağlam bir rehberdi ve<br />

bende kendi yolumu öğrenmek için bu yolculuğa<br />

çıktım ve aldığım eğitimlerle kendimi<br />

profesyonelleştirdim.<br />

Astroloji neyi ifade eder, astroloji hayatımıza<br />

ne katıyor, ne yararları var? Astroloji<br />

ile kader arasındaki ilişki nedir?<br />

Astroloji, göksel enerjinin yeryüzündeki tezahürüdür.<br />

Gökte olan her şey yeryüzünde<br />

de vardır ve insanoğlu, yaşamın ilkel döneminden<br />

itibaren gökyüzüne göre kendini<br />

konumlandırmıştır. Takvimler, mevsimler<br />

göksel kürenin gözlemlenmesi sonucu oluşturulmuştur.<br />

Astroloji hayatımızda bir rehber<br />

olarak vardır ve kullanılmalıdır. Hava raporunda<br />

yağışlı gün olacağı bilgisini aldığınızda,<br />

o gün için yanınıza şemsiyenizi alarak yola<br />

çıkarsınız. Astroloji insanlara olasılık raporları<br />

şeklinde istatistiki datalar verir ve kişinin kendini<br />

muhtelif zararlardan koruyabilmesi için<br />

seçenekler sunar. Sonuçta nihai ve mutlak<br />

kader yani “sağanak yağmurun yağması” kaçınılmazsa,<br />

“hiç şemsiyesi olan insanla olmayan<br />

insan bir olur mu?” diye sormak isterim.<br />

Anladığım üzere astrolojide sadece<br />

burcumuzu bilmek yetmiyor herhalde,<br />

yükselen nedir, ay burcu nedir ?<br />

Yükselen astronomik anlamda doğum saatimize<br />

bağlı olarak doğduğumuz anda Güneş’in<br />

aldığı pozisyonu gösterir. Astrolojik<br />

anlamda ise, karakter ve fiziksel özelliklerimiz<br />

olarak tanımlanabilir. Ay veya diğer<br />

gezegen yerleşimleri periyotlar halinde<br />

hayatın içine akan enerjilere işaret eder. İnsanın<br />

yaradılış programı ve dünya üzerinde<br />

geçireceği zaman olan “ömrü” içinde aldığı<br />

etkiler ve bunlarla mücadelesi “yaşam”ın<br />

kendisini oluşturur.<br />

Uranyen astroloji nedir? Nasıl başladınız?<br />

Astroloji ile Uranyen astroloji arasındaki<br />

farklar nelerdir?<br />

Klasik anlamda bildiğimiz bütün astroloji<br />

tekniklerini öğrendim, haritaları yorumladım,<br />

danışmanlıklar yaptım. Kendi çapımda<br />

hayatı anlamlandırdığımı düşünüyordum.<br />

Bulduğum birçok cevap içerisinde “doğru”<br />

bilgiye “doğru” kaynaktan erişmeye çalışmak<br />

uzun zamanımı aldı. Ancak yine de<br />

içimden bir şeyler “dahası olmalı” şeklinde<br />

beni dürtüklüyor, sorularıma aldığım ce-


RÖPORTAJ<br />

vaplar yetersiz kalıyordu. Yaşamımın içinde<br />

olan ve anlam veremediğim birçok detaya<br />

astrolojik karşılık bulma ihtiyacım arttı ve<br />

daha da ilerlemeye karar verdim. Uranyen<br />

astroloji, klasik anlamda bilinen astroloji<br />

teknikleri ötesinde astronomik verileri<br />

matematikle birleştirerek yorumlayan bir<br />

ekoldür. Basitçe, astrolojiye “fizik” dersek,<br />

Uranyen astroloji “kuantum fiziği” olarak<br />

düşünülebilir. Uranyen astroloji 1.Dünya<br />

savaşında Alman matematik profesörü Alfred<br />

Witte tarafından ortaya atılmış bilimsel<br />

bir tekniktir. Astronomik verileri matematikle<br />

birleştirerek kullanır.<br />

Uranyen astroloji bize neyi öğretir? Net tarihler<br />

bulabilir miyiz? Kaderimizi nasıl etkileriz?<br />

Uranyen astroloji, gökyüzünde gezegenlerin<br />

birbirleriyle yaptığı yerleşimleri simetri<br />

matematiğini kullanarak ele alır, gezegenler<br />

arasındaki orta nokta hesaplamalarını yapar.<br />

Yanı sıra, asteroitler ve Transneptünyen<br />

olarak tanımlanan objeleri doğum haritalarına<br />

ilave eder. Böylece astrolojik anlamda<br />

çok daha geniş yorumlama kapasitesine<br />

dolayısıyla bilgiye ulaşma imkânı sağlar. Bu<br />

potansiyelle, bireysel anlamda yaşadığınız<br />

hayatı anlamlandırmakla kalmaz, göksel<br />

enerjinin hayatınızdaki kesişme noktalarını<br />

hesaplayabilirsiniz. Böylece “kaderden kaçılmaz<br />

ancak kazadan kaçılır” bilgisindeki<br />

“kaza” ihtimalini görmemizi sağlar.<br />

Astroloji giderek Türkiye’de ve dünyada<br />

itibar kazanıyor, bunun sebebi nedir?<br />

Bunun astrolojik bir açıklaması var mı?<br />

Astroloji bir yorum sanatıdır. Bugün dünyada<br />

ekonomistlerin, borsa simsarlarının veya<br />

futbol yorumcularının yapmış olduğu gibi,<br />

istatistiki verileri kullanarak matematiksel<br />

orantılarla mümkün olan en “eşit yaklaşık”<br />

tahmini yapar. Eğer siz teknolojinin ilerlemesiyle<br />

elde ettiğiniz göksel verileri matematiksel<br />

kavramlarla birleştirip hesaplarsanız,<br />

karşınıza çıkan sorularda net bilgilere<br />

ulaşırsınız. Bu bağlamda astroloji, teknolojiye<br />

bağlı olarak ilerlemiş ve gelişmiştir.<br />

Gözlem tekniklerinin ilerlemesi astrolojideki<br />

istatistiki datalara veri akışını arttırmıştır.<br />

Buna insanoğlunun bilinmeze olan merakı<br />

da eklenince doğal olarak bu konu hiçbir<br />

zaman popülerliğini yitirmez, aksine gittikçe<br />

büyüyerek çoğalır.<br />

Aralık ayı içinde Merkür Retro’ya giriyor.<br />

Astrologlar kendinize dikkat edin, alışveriş<br />

yapmayan, elektrikli aletleriniz bozulabilir<br />

vs. diyorlar. Bunun bir önemi var mı?<br />

Gezegenlerin Retro görünmesi, dünyadan<br />

gökyüzüne bakışla ilgili bir durumdur.<br />

Aslında hiçbir gezegen geri gitmez. Kendi<br />

yörüngesinde ilerlerken, dünyasal bakışta,<br />

hızına bağlı olarak geriye doğru gidiyormuş<br />

izlenimi verir. Bir gezegen Retro olduğunda,<br />

dünyaya gönderdiği manyetik enerjileri doğal<br />

olarak daha zayıftır. Merkür’ün astrolojik<br />

anlamı genelde iletişim ve haberleşmeyi<br />

işaret ettiğinden bu süreçte, insanların birbirleriyle<br />

olan ilişkilerinde, iletişimlerinde<br />

bir takım aksaklıklar, yanlış anlaşılmalar ve<br />

teknolojik arızalar olabilir. Ancak bu herkes<br />

için böyle olacak anlamına gelmez. Doğum<br />

haritasında bu etkiyi alan kişiler için Merkür<br />

retrosu önem taşır. Dünyada yedi milyar insan<br />

var hepsinin birden telefonu bozulamaz<br />

veya iletişimlerinde aksaklık yaşayacakları<br />

düşünülemez. Bu noktada herkesin kendi<br />

doğum haritasını bilmesi önemlidir. Çünkü<br />

doğum haritası kişinin doğduğu andaki<br />

göksel kombinasyonu gösterir. Bir anlamda<br />

elimizde hayatımızdaki yapı taşlarını işaret<br />

eden verileri bir arada görme imkânı vardır.<br />

Potansiyel olarak bir gezegenin yörüngesi<br />

sırasında geri veya ileri gitmesinin bireysel<br />

olarak kişiye yapacağı etkileri haritalarda<br />

görmek mümkündür. Herkesin birebir etkilenmesi<br />

diye bir şey söz konusu olamaz.<br />

Ancak haritasında bu potansiyel olan kişiler<br />

Merkür retrosundan etkilenecektir.<br />

Sizin bir astrolog olarak<br />

hedef ve amaçlarınız nelerdir?<br />

Benim kişisel hedefim, yaşamın erken yaşlarında<br />

kişilerin elinde mümkün olan bütün<br />

kırılma noktalarını gösteren bir yol haritasına<br />

sahip olmalarını sağlamaktır. Ulaşabildiğim<br />

her insana bu bilgileri aktarmak istiyorum.<br />

En büyük arzum insanın kendini tanımasıdır.<br />

Kendini tanımayan insan, yaşam yolculuğunda<br />

karşısına çıkan şeyleri anlamlandırmakta<br />

zorlanır ve<br />

bütün hayatını cevaplar<br />

arayarak geçirir. Oysaki<br />

bunu öğrenebilme<br />

yolları vardır ve ne kadar<br />

erken cevaplara<br />

ulaşırsanız, özgür iradenizi<br />

o kadar erken<br />

kullanırsınız. Amacım<br />

ulaşabildiğim kadar<br />

insanı bu rehberlikten<br />

faydalandırmak<br />

ve böylece kişisel irade<br />

kullanarak yaşamları<br />

üzerinde nasıl<br />

kontrol sahibi olacaklarını<br />

öğretmek.<br />

Bu bağlamda Uranyen<br />

astroloji, “tam teşekküllü<br />

bir rapor“ niteliğindeki<br />

bilgilere ulaşmayı sağlar. Bu<br />

yaşamı derinden ilgilendiren<br />

son derece önemli bir bilgidir.<br />

Son olarak 2017 ile ilgili<br />

ne yorum yaparsınız. ?<br />

2017, geride bıraktığımız yıla<br />

oranla daha pozitif enerjiler<br />

altında olacağımız bir yıl olacak.<br />

2016 yılında göksel enerjiler<br />

birbirleriyle keskin yerleşimler<br />

içinde bulunuyorlardı ve doğal olarak<br />

dünyaya gönderdikleri manyetik enerjiler<br />

de çok sertti. Bu sene bu enerjiler biraz<br />

daha yumuşuyor ve üzerimizdeki baskılar<br />

hafifliyor. 2017 birçokları için önceden verilen<br />

kararların uygulamaya konulduğu bir yıl<br />

olacaktır. Kişisel hedeflere ulaşma konusunda<br />

göksel enerjiler tarafından destekleneceğiz.<br />

Yaşam standardımızı iyileştirmeye yönelik<br />

maddi ve manevi çalışmalar yaparken<br />

sağlam adımlarla gitmek mümkün görünüyor.<br />

Bunun için en doğru şekilde çalışmalı,<br />

konsantre olmalı, hedef odağı belirlemeli<br />

ve doğru zamanlarda hareket etmeye özen<br />

göstermeliyiz. Bunu yaptığımızda, yaşam<br />

kalitemiz artacaktır. Dolayısıyla hayatın bizden<br />

aldıklarıyla vedalaşmamız kolaylaşacak,<br />

verdiklerini coşku ve keyifle kabul edeceğiz.<br />

Dilerim insanlık 2017 ile gelen enerjileri barış<br />

ve huzuru inşaa etmekte kullanır.


Ekonomİ<br />

Koç Topluluğu’nun Geleneksel<br />

‘Anadolu Buluşmaları’nın<br />

25’incisi Gerçekleşti<br />

Koç Holding<br />

yönetim kurulu başkanı<br />

Ömer M. Koç: “15 Temmuz’da<br />

yaşadığımız acı tecrübeleri bir<br />

daha yaşamamak için aklını ve<br />

vicdanını başkasına ipotek etmeyen,<br />

büyük önder Mustafa Kemal<br />

Atatürk’ün deyimiyle ‘fikri hür,<br />

vicdanı hür, irfanı hür nesiller’<br />

yetiştirmek hepimizin boynunun<br />

borcudur.”<br />

52 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

“Türkiye’nin geleceğine<br />

olan güçlü inancımızla,<br />

yılmadan, cesaretle ve<br />

sorumlulukla art arda<br />

yeni yatırımlara ve<br />

atılımlara devam ettik.<br />

Ülkemizin kalkınmasındaki<br />

itici güç olmaya<br />

gayret gösterdik. Böylece<br />

başarılarla dolu 90<br />

yılı geride bıraktık.”<br />

Türkiye’nin dört bir yanındaki<br />

Koç Topluluğu bayilerini<br />

bir araya getirerek görüş<br />

alışverişinde bulunmak amacıyla<br />

düzenlenen Anadolu<br />

Buluşmaları’nın 25’incisi Bursa’da<br />

gerçekleşti. Koç Topluluğu’nun<br />

Bursa, Yalova, Bilecik,<br />

Balıkesir ve Sakarya’daki<br />

500’e yakın bayisinin bir araya<br />

geldiği Anadolu Buluşmaları’na<br />

Koç Holding Yönetim<br />

Kurulu Başkanı Ömer M. Koç,<br />

Koç Holding CEO’su Levent<br />

Çakıroğlu ve Koç Holding<br />

Grup Başkanları da katıldı.<br />

Toplantının açılışında konuşan<br />

Ömer M. Koç, “Bugün sizlere<br />

ilk kez hitap ediyorum. Aile<br />

geleneğimizin bir parçası olarak<br />

siz değerli bayilerimizi her<br />

zaman büyük Koç ailesinin birer<br />

ferdi olarak görüyoruz. Bu<br />

büyük ailenin verdiği birlik ve<br />

beraberlik ruhunu, 21 Ocak’ta<br />

yaşadığımız çok acı kaybın sonrasında<br />

çok güçlü bir şekilde<br />

hissettik.”<br />

Ömer M. Koç: “Refah ve<br />

istikrar için kalkınma,<br />

demokrasi, insan hakları ve<br />

barış şart. Bunlardan biri<br />

olmadan diğeri de olmuyor.”<br />

Dünya genelinde jeopolitik,<br />

ekonomik ve toplumsal sorunların<br />

iç içe geçtiği, belirsizlik ve istikrarsızlığın<br />

hâkim olduğu zorlu<br />

bir dönemin yaşandığına dikkat<br />

çeken Ömer M. Koç konuşmasını<br />

şöyle sürdürdü: “Yerel olduğunu<br />

düşündüğümüz birçok sorunun<br />

uluslararası ölçekte etki<br />

yaratmasına şahit oluyoruz. Bulunduğumuz<br />

coğrafya çok hareketli<br />

bir dönemden geçiyor. Suriye<br />

ve Irak, devam eden küresel<br />

iktidar mücadelesinin en son ve


EKONOMİ<br />

en kanlı sahnesi haline geldi. Sınırlarımızın<br />

hemen ötesinde yaşanan savaşlar,<br />

önce ülkemize yönelik göçmen dalgasıyla,<br />

sonrasında ise, hain terör saldırılarıyla<br />

hepimizin yüreğini yakmaya devam<br />

ediyor. Şehitlerimize Allah’tan rahmet,<br />

kederli ailelerine de baş sağlığı ve sabır<br />

dilerim. Ortadoğu’da yayılmaya devam<br />

eden ateş açıkça gösteriyor ki refah ve<br />

istikrar için kalkınma, demokrasi, insan<br />

hakları ve barış şart. Bunlardan biri olmadan<br />

diğeri de olmuyor. Bahsettiğim bu<br />

gelişmelerin üzerine, 15 Temmuz gecesi<br />

demokrasimize, birliğimize ve kardeşliğimize<br />

kast eden bir darbe girişimine tanık<br />

olduk. Bu kabul edilemez darbe girişiminin<br />

ardından sağduyunun, birliğin ve<br />

beraberliğin galip gelmesini çok önemli<br />

buluyorum. Toplumsal ve siyasi barış ortamının,<br />

ülkemizde demokratik standartların<br />

yükseltilmesi, hukuk devletinin<br />

güçlendirilmesi ve kalıcı toplumsal<br />

barışın inşası yolunda çok büyük<br />

bir fırsat olduğuna inanıyorum. Bu zor<br />

dönemde ülkemiz iş dünyası da çok iyi<br />

bir sınav verdi. Güçlü bir ekonominin ancak<br />

güçlü bir demokraside var olabileceğine<br />

olan inancını net bir şekilde ortaya<br />

koydu. Önümüzdeki süreçte de kamu<br />

ve özel sektörün omuz omuza çalışması<br />

ve Cumhuriyetimizin 100. yılında dünyanın<br />

en güçlü 10 ekonomisi arasına girme<br />

idealinden vazgeçilmemesi son derece<br />

önemlidir. 15 Temmuz’da yaşadığımız<br />

acı tecrübeleri bir daha yaşamamak için,<br />

aklını ve vicdanını başkasına ipotek etmeyen,<br />

büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün<br />

deyimiyle, ‘Fikri hür, vicdanı hür,<br />

irfanı hür nesiller’ yetiştirmek hepimizin<br />

boynunun borcudur. Cumhuriyetimizin<br />

temel değerlerine sahip çıkmanın önemini<br />

bir kez daha vurgulamak isterim.<br />

Çağdaşlaşma, çağı yakalamak ancak akılcı<br />

ve istikrarlı bir eğitim sistemi ile mümkün<br />

olabilir. ”<br />

Ömer M. Koç: “Güvenilirlik,<br />

devamlılık ve saygınlık,<br />

iş yapma kültürümüzün<br />

en önemli parçalarıdır.”<br />

“Neredeyse cumhuriyetimizle yaşıt olan<br />

Topluluğumuz, ülkemizin pek çok zorlu<br />

dönemine tanıklık etti” diyerek sözlerini<br />

sürdüren Ömer M. Koç, şöyle devam<br />

etti: “Kurucumuz merhum Vehbi Koç’un<br />

‘Ülkem varsa ben de varım’ sözü ışığında<br />

kurulduğumuzdan beri ülkemizin ekonomik<br />

ve toplumsal gelişimine öncülük etmeye,<br />

değer katmaya odaklandık. Türkiye’nin<br />

geleceğine olan güçlü inancımızla,<br />

yılmadan, cesaretle ve sorumlulukla art<br />

arda yeni yatırımlara ve atılımlara devam<br />

ettik. Ülkemizin kalkınmasındaki itici güç<br />

olmaya gayret gösterdik. Böylece başarılarla<br />

dolu 90 yılı geride bıraktık. Ba-<br />

şarılarımız sadece ileri görüşlülüğün ve<br />

akılcılığın neticesi değil, aynı zamanda ülkemize<br />

ve insanımıza duyduğumuz sevginin<br />

ve bağlılığın eseridir. Güvenilirlik,<br />

devamlılık ve saygınlık, iş yapma kültürümüzün<br />

en önemli parçalarıdır. Bugün<br />

ülkemiz için yarattığımız katma değeri,<br />

öncelikle ekonomik alanda birkaç gösterge<br />

ile sizlerle paylaşmak isterim. Topluluğumuzun<br />

yarattığı kombine ciro,<br />

Türkiye milli gelirinin %7’sine eş<br />

değerdir. Şirketlerimiz, ülkemiz<br />

ihracatının %9’unu gerçekleştirmektedir.<br />

Yurt içinde ve yurt dışında yaşanan<br />

ekonomik ve siyasi dalgalanmalara rağmen,<br />

Topluluğumuz son 5 yılda 30 milyar<br />

TL’ye ulaşan yatırım yapmıştır. Koç<br />

Topluluğu’nun tüm başarılarında, güçlü<br />

bayi teşkilatımızın çok büyük payı var. Siz<br />

değerli bayilerimizle birlikte geleceğe<br />

yatırım yaparak, bugüne kadar olduğu<br />

gibi bundan sonra da başarılarımızı<br />

çok daha ileri noktalara taşıyacağımıza<br />

gönülden inanıyorum.”<br />

Levent Çakıroğlu:<br />

“Uluslararası pazarlarda<br />

yeni atılımlar yaparak<br />

büyümeyi sürdürüyoruz.”<br />

Koç Holding CEO’su Levent Çakıroğlu da konuşmasında,<br />

Koç Topluluğu’nun 100’üncü yılına<br />

doğru emin adımlarla ilerlerken, küreselleşmeye,<br />

yenilikçiliğe ve Ar-Ge’ye verdikleri önemle<br />

büyümeyi sürdürdüklerine dikkat çekerken,<br />

“Faaliyet gösterdiğimiz tüm alanlarda, yurt<br />

içinde ve yurt dışında başarılarımızı ve itibarımızı<br />

daha da artırıyoruz. Küresel vizyonumuz<br />

çerçevesinde, uluslararası pazarlarda yeni atılımlar<br />

yaparak büyümemizi sürdürüyoruz. Bugün<br />

ulaştığımız büyüklük sadece ticari bir başarının<br />

sonucu değil; Ülkesine bağlılığın, insanına<br />

ve değerlerine sahip çıkmanın, çok çalışmanın<br />

sonucudur” dedi. Dünyadaki baş döndürücü<br />

teknolojik gelişmeler karşısında, tüm sektörlerde<br />

kuralların tekrar yazıldığını vurgulayan<br />

Levent Çakıroğlu, şöyle devam etti: “Dünyadaki<br />

bu hızlı değişimin gerisinde kalmak istemiyorsak,<br />

ülke olarak önümüzde zorlu ödevler var.<br />

Ekonomimizin rekabetçi üstünlüklerini geliştirmesi,<br />

katma değeri yüksek ürün ve hizmetlerin<br />

ihracatının artırılması; bunun için de inovasyon<br />

başta olmak üzere marka, tasarım, kalite ve Ar-<br />

Ge’ye odaklanmamız kritik önem taşıyor. Gururla<br />

belirtmek isterim ki ülkemizde Ar-Ge'ye<br />

en çok yatırım yapan, özel sektör harcamasının<br />

yaklaşık %13’ünü gerçekleştiren ve en çok patent<br />

başvurusu yapan Topluluğuz. Ayrıca Türkiye’nin<br />

en büyük fikri haklar portföyüne sahip<br />

Topluluk olarak, şirketlerimiz 2015 yılında 660<br />

yeni patent başvurusunda bulundu. Bu yıl dijital<br />

teknolojilerin sunduğu fırsatlardan en iyi<br />

şekilde faydalanıp, yeni büyüme alanları yaratmak<br />

üzere ‘Dijital Dönüşüm Projesi’ başlattık.<br />

Topluluğumuzu her dönemde öncü kılan değerlerimizle<br />

dijital çağın kültürünü, imkânlarını<br />

ve gerekliliklerini bütünleştireceğiz. Türkiye’de<br />

dijital dönüşüme de liderlik etmeyi ve ülkemizin<br />

geleceğine değer katmayı hedefliyoruz.”<br />

Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

53


Ekonomİ<br />

Kimya<br />

sektöründe<br />

9 ayda 10,3<br />

milyar dolarlık<br />

ihracat<br />

Kimya İhracatı 2016’da<br />

miktarda ve değerde arttı<br />

Murat Akyüz<br />

Kimya ihracatı<br />

Eylül’de yakaladığı<br />

miktar ve değer<br />

bazındaki ihracat<br />

artışı ile son çeyreğe<br />

hızlı girdi. İstanbul<br />

Kimyevi Maddeler<br />

ve Mamülleri<br />

İhracatçıları Birliği<br />

(İKMİB) verilerine<br />

göre Eylül ayında<br />

kimya ihracatı<br />

geçtiğimiz yılın<br />

aynı ayına göre<br />

miktarda yüzde<br />

6,27 artış ile 1 milyon<br />

236 bin ton,<br />

değerde ise yüzde<br />

0,69 yükselişle 1<br />

milyar 101 milyon<br />

dolara ulaştı. Sektör<br />

ihracatındaki<br />

yukarı yönlü seyrin<br />

yılın geri kalanında<br />

da sürmesi<br />

bekleniyor.<br />

Eylül ayındaki uzun bayram tatiline rağmen<br />

kimya sektörü ihracata mola vermedi<br />

ve geride bıraktığımız ayda ihracatını<br />

miktar ve değer bazında artırmayı<br />

başardı. Kimya sektörü Eylül ayında gerçekleştirdiği<br />

1 milyar 101 milyon dolarlık<br />

ihracat ile en fazla ihracat yapan sektörler<br />

arasında otomotiv ile hazır giyim<br />

ve konfeksiyon sektörlerinin ardından<br />

üçüncülüğünü korudu. Sektör geçtiğimiz<br />

ay en fazla ihracatı sırasıyla Mısır,<br />

Almanya, Irak, Suudi Arabistan, İngiltere,<br />

İran, Yunanistan, İtalya, Romanya ve<br />

ABD’ye yaptı.<br />

Kimya sektörü için önemli bir pazar<br />

olan Mısır’a yapılan ihracat Eylül ayında<br />

önemli oranda arttı. Ülkeye yapılan ihracatta<br />

miktarda yüzde 106,97; değerde ise<br />

yüzde 71,69 artış yaşandığı görüldü. Bu<br />

artışla birlikte Eylül ayında kimya ihracatının<br />

zirvesinde yer alan ülke 70 milyon<br />

315 bin dolarlık ihracatla Mısır oldu.<br />

Kimya sektörünün Ocak-Eylül dönemi<br />

ihracatı ise miktarda 12 milyon 342 bin<br />

ton; değerde ise 10 milyar 315 milyon<br />

dolar olarak gerçekleşti. Bu dönemde<br />

kimya ihracatı miktar bazında yüzde 1,05;<br />

değer bazında ise yüzde 10,91 geriledi.<br />

Dokuz aylık dönemde kimya ihracatında<br />

ilk 10 ülke; Almanya, Mısır, Irak, İran, İtalya,<br />

İngiltere, ABD, Yunanistan, Hollanda<br />

ve Suudi Arabistan olarak sıralandı.<br />

Kimya ihracatçıları olarak son çeyrekten<br />

umutlu olduklarını belirten İstanbul<br />

Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları<br />

Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı<br />

Murat Akyüz, “Uzun bayram tatiline<br />

rağmen Eylül ayı ihracatında hem değerde<br />

hem miktarda artış yakalamamız son<br />

derece sevindirici. Başta Rusya olmak<br />

üzere ilişkilerimizin giderek normalleştiği<br />

yakın pazarların da katkısıyla önümüzdeki<br />

aylarda ihracatımızın daha da iyiye<br />

gideceğini öngörüyoruz. Eylül ayında en<br />

çok ihracatı Mısır’a yaptık, eğer ülkenin<br />

ihracatçılarımızı zora sokan kayıt sistemi<br />

uygulaması olmasaydı bu ülkeye yapılan<br />

ihracatımız çok daha fazla olacaktı. Türk<br />

ihracatçısının liman ve sınırlarda uzun<br />

süre bekletilen konteynırları ihracatı aşağı<br />

çeken bir diğer etken. Tüm bunlara<br />

rağmen kimya sektörü olarak son çeyrekten<br />

umutluyuz, ihracatımızdaki toparlanmanın<br />

sürmesini bekliyoruz” dedi.<br />

54 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December


EKONOmİ<br />

Türkiye’nin<br />

otobüs devi<br />

TEMSA, İsveç<br />

pazarında<br />

iddialı<br />

TEMSA, İsveç otobüs<br />

pazarında yüzde 10 pay hedefliyor<br />

Bu yıl 18-20 Ekim tarihleri arasında düzenlenen<br />

Persontrafik Fuarı’nda MD9 LE, HD,<br />

Maraton ve MD 9 aracını tanıtacak olan<br />

TEMSA, İsveç otobüs pazarında yüzde 10<br />

pay hedefliyor.<br />

Türkiye otobüs pazarının lideri TEMSA,<br />

yurt dışı pazarlarda hedeflerini büyütmeye<br />

devam ediyor. Farklı ihtiyaçlara yönelik<br />

üretimini gerçekleştirdiği özel araçlarıyla<br />

özellikle Fransa ve ABD pazarında büyük<br />

ilgi gören TEMSA’nın hedefinde şimdi İsveç<br />

otobüs pazarı var.<br />

TEMSA, Fransa otobüs pazarında 5<br />

bin, ABD otobüs pazarında ise 1000’li<br />

adetlere doğru koşarken yeni pazarlarda<br />

varlığını güçlendirmeye devam ediyor.<br />

Düzenlenen fuar ve müşteri etkinlikleri<br />

ile yoğun bir<br />

tanıtım faaliyeti yürüten TEMSA, iki yılda<br />

bir İsveç’in Göteborg kentinde düzenlenen<br />

Persontrafik Fuarı’na katılıyor. TEM-<br />

SA, 18-20 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek<br />

Persontrafik Fuarı’nda MD9 LE, HD,<br />

Maraton ve MD 9 aracını tanıtacak.<br />

“Odaklandık, pazar payımız büyüyor”<br />

TEMSA’nın İsveç otobüs pazarında kurumsal<br />

bayi yapısıyla hedeflerini büyüttüğüne<br />

dikkati çeken Uluslararası Satış Direktörü<br />

Acar Kocaer, “Niş ürünümüz MD<br />

9 ile İsveç otobüs pazarındaki<br />

coach segmentinde<br />

başarılarımız son 2 yılda büyüyerek<br />

devam ediyor. Persontrafik Fuarı’nda<br />

tanıtımını yapacağımız yenilenen HD12<br />

aracımız kalite, konfor yakıt tüketimi ve<br />

sürücü ergonomisi ile ön planda olan bir<br />

ürün. Bunu sadece biz söylemiyoruz; bu<br />

yılki IAA Fuarı’nda standımızı ziyaret eden<br />

İsveçli müşterilerimiz de dile getirdi. Bu yıl<br />

Persontrafik Fuarı’nda Maraton aracımızı<br />

da müşterilerimizle buluşturarak, onların<br />

görüş ve düşüncelerini almak ve pazara<br />

yönelik coach segmentinde bir nabız yoklamak<br />

istiyoruz. İsveç’te bayilik ağı ile yeni<br />

yapılanmamız da pazar payımızı büyütüyor<br />

ve yeni müşteriler<br />

TEMSA ürünleri ile<br />

tanışıyor. MD9 ve<br />

HD ile coach segmentinde<br />

hedefimiz<br />

ilk aşamada<br />

yüzde 10 pazar<br />

payına ulaşmak.<br />

Buna da<br />

çok kısa sürede<br />

ulaşacağımıza<br />

eminim” dedi.<br />

Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

55


EKONOMİ<br />

Müsİad, Almanya Karlsruhe şubesini açtı<br />

Nail Olpak:<br />

“Üretmeye ve<br />

Büyümeye Devam”<br />

Müstakil Sanayici İşadamları Derneği (MÜ-<br />

SİAD), Almanya’daki 11’inci şubesini Karlsruhe’da<br />

açtı. Lyon’dan Johannesburg’a, Pekin’den<br />

Washington’a, Brüksel’den Tokyo’ya kadar<br />

dünyanın dört bir yanına uzanan geniş bir ticaret<br />

ağı bulunan MÜSİAD’ın yurt dışındaki şube<br />

sayısı 27, irtibat noktası ise 170 oldu.<br />

15 Temmuz darbe girişimi sonrası yapacağı<br />

etkinliklere hız kesmeden devam eden MÜ-<br />

SİAD, 27’inci yurt dışı şube açılışını Almanya<br />

Karlsruhe’da gerçekleştirdi. 11 bini aşkın üye,<br />

50 bin üye işletme, yurtiçinde 86, yurt dışında<br />

65 farklı ülkede 170 irtibat noktasıyla geniş bir<br />

ticaret ağı bulunan MÜSİAD, dünya çapında<br />

da ülke ekonomisini başarıyla temsil etmeye<br />

devam ediyor.<br />

Dünyanın her yerinden dürüstçe ticaret<br />

yapmak isteyen işadamlarını buluşturan<br />

MÜSİAD, yurt dışı şube açılışlarına Makedonya,<br />

Avustralya, Tokyo, Amsterdam,<br />

Azerbaycan, Tiflis, Pakistan, Strasbourg,<br />

İngiltere, Kazakistan ve Belçika ile devam<br />

edecek.<br />

MÜSİAD Karlsruhe şube açılışında<br />

konuşan MÜSİAD Genel Başkanı<br />

Nail Olpak, “İlk yurt dışı şubemizi<br />

de 1993 yılında, yine Almanya’da<br />

açmıştık. Bugün Karlsruhe şubemiz<br />

ile Almanya’daki 11’inci şubemizi<br />

açıyoruz. Hem Türkiye ve<br />

Almanya arasındaki tarihsel ve<br />

ekonomik ilişkiler, hem de bugün<br />

sayıları 3 milyonu geçen<br />

Almanya’daki Türk kardeşlerimiz<br />

nedeniyle bir ayağımız<br />

hep Almanya’daydı. Fakat<br />

Almanya’da ilk yurt dışı<br />

şubemizi açtıktan sonraki<br />

23 yıl boyunca da<br />

durmadık. Lyon’dan Jo-<br />

56 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December


EKONOMİ<br />

hannesburg’a, Pekin’den Washington’a,<br />

Brüksel’den Tokyo’ya kadar dünyanın<br />

dört bir yanına uzanan geniş bir ticaret<br />

ağı ördük. Üretmeye ve büyümeye devam<br />

ediyoruz” dedi.<br />

Türk iş dünyasının en etkin ve yaygın<br />

STK’larından biri olmaya devam eden<br />

MÜSİAD’ın Karlsruhe şubesinin açılışı 29<br />

Eylül 2016 tarihinde düzenlenen bir törenle<br />

gerçekleştirildi. Açılış törenine MÜ-<br />

SİAD Genel Başkanı Nail Olpak, MÜSİAD<br />

Genel Başkan YardımcısıAlipınar Topdaş,<br />

MÜSİAD Genel Başkan Yardımcısı Ümit<br />

Kiler, Karlsruhe Başkonsolosu R.Cem Örnekol<br />

ve Stuttgart Başkonsolosu Ahmet<br />

Akıntı, MÜSİAD Yönetim Kurulu Üyeleri,<br />

MÜSİAD Karlsruhe Şube Başkanı Burhan<br />

Sağlam ile Almanya ve Türkiye’den birçok<br />

iş adamı katıldı.<br />

“MÜSİAD’ı Buluşma Noktası Yapıyoruz”<br />

26 yıl önce, dünyaya başka bir ekonomik<br />

hikâyenin mümkün olduğunu söyleyerek<br />

yola çıktıklarını ifade eden MÜSİAD Genel<br />

Başkanı Nail Olpak, “Türkiye’nin en<br />

yaygın teşkilatlanan sivil toplum kuruluşuyuz.<br />

Büyük bir aileyiz. Her ferdimizle<br />

ülkemizin büyümesi ve kalkınması için<br />

çalışıyoruz. “Gelecekle iş yapmak” kavramı<br />

üzerinde duruyoruz; MÜSİAD’ı, gelecekle<br />

ve gelecekte iş yapmayı önceleyen<br />

iş adamları için buluşma noktası yapıyoruz”<br />

diye konuştu.<br />

Türkiye’nin 15 Temmuz’da büyük bir<br />

tehlike atlattığını belirten Olpak, ikinci<br />

çeyrekte yüzde 3,1’lik büyümeyi kaydeden<br />

Türkiye’nin, jeopolitik krizlerin yaşandığı<br />

bir bölgede, içeride ve dışarıda<br />

terör örgütleriyle savaştığını dile getirdi.<br />

“Ülkemiz, hedefleri yolunda<br />

ilerlemeye devam<br />

edecek. MÜSİAD olarak,<br />

cesaretle başladığımız<br />

bu yürüyüşü kararlıkla<br />

sürdüreceğiz. Hiçbir projemizi<br />

iptal etmeyeceğiz.<br />

Aksine, daha fazla proje<br />

üretecek, daha fazla iş<br />

yapacağız.<br />

Aynı zamanda uluslararası kredi derecelendirme<br />

kuruluşu Moody’s’in, ülkemizin<br />

kredi notunu düşürmesinin ekonomik<br />

değil, siyasi bir karar olduğunu açıklayan<br />

Olpak şunları söyledi:<br />

“Ülkemiz, hedefleri yolunda ilerlemeye<br />

devam edecek. MÜSİAD olarak,<br />

cesaretle başladığımız bu yürüyüşü kararlıkla<br />

sürdüreceğiz. Hiçbir projemizi iptal<br />

etmeyeceğiz. Aksine, daha fazla proje<br />

üretecek, daha fazla iş yapacağız. Yurt<br />

dışı ve yurt içi şube açılışlarımıza devam<br />

ediyoruz. Bu yıl dünyanın her yerinden<br />

işadamlarını, bürokratları ve temsilcileri<br />

bir araya getiren uluslararası ticaret fuarımız<br />

MÜSİAD EXPO’nun 16.sını ve IBF<br />

Uluslararası İş Forumu’nun 20.sini 9-12<br />

Kasım 2016 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştireceğiz.<br />

Yine aynı tarihlerde High<br />

Tech Port MÜSİAD projesinin 3.sü de 16.<br />

MÜSİAD EXPO kapsamında CNR Fuar<br />

Merkezi’nde yer alacak.”<br />

“Almanya ile ticaret<br />

hacmimiz 35 milyar dolar”<br />

En önde gelen ticaret ortağımız Almanya’nın<br />

ihracatta 1’inci ithalatta ise 2’inci<br />

sırada yer aldığını söyleyen Olpak, “35<br />

milyar dolarlık ticaret hacmimiz var.<br />

2016’nın ilk yarısında da ticaretimiz artmaya<br />

devam etti. Almanya’ya ihracatımız<br />

önceki yılın aynı dönemine göre yüzde<br />

7,7 artarak 7 milyar dolara yükseldi. Yine<br />

bu dönemde ithalatımız yüzde 5,4 artarak<br />

10,9 milyar dolar oldu. Buradaki gurbetçilerimiz<br />

de, 100 bini aşkın işletmede<br />

50 milyar Euro’dan fazla ciro üretiyor. Bu<br />

kadar sıkı ilişkileri bulunan ülkelerin, bu<br />

ilişkilerin getirdiği potansiyeli israf etmemesi,<br />

tam aksine daha fazla geliştirmesi<br />

gerekir” dedi.<br />

Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

57


Kültür & SANAT<br />

“Mavi Bisiklet” iki büyük<br />

festivalde yarışacak<br />

Konya’nın Akşehir ilçesinde çekilen, Dünya Prömiyerini Berlin Film Festivali'nde, Türkiye prömiyerini İstanbul<br />

Film Festivali'nde yapan Mavi Bisiklet, 15-21 Ekim tarihlerinde Amsterdam’da 30. Cinekid Film Festivali’nde<br />

ve 18-26 Ekim tarihlerinde Kolombiya'da 33. Bogota Film Festivali'nde büyük ödül için yarışacak.<br />

58 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

Bir çocuğun, büyüklerin dünyasında karşılaştığı<br />

adaletsizliklere kendince çözüm<br />

arayışını beyazperdeye taşıyan “Mavi Bisiklet”<br />

genç izleyicilerin medya ve sinema<br />

sektörüne dair gelişmeleri takip etme imkânı<br />

bulduğu, Avrupa'nın en prestijli çocuk<br />

ve gençlik filmleri festivallerinden biri olan<br />

30. Cinekid Film Festivali’nin ana yarışma<br />

bölümünde yarışacak.<br />

Festival yolculuğuna Kolombiya’da devam<br />

edecek “Mavi Bisiklet”, Kolombiya’nın<br />

daha fazla ve daha iyi film görmeyi talep<br />

eden gençleri için yeni akımları öne çıkartan,<br />

risk almaktan çekinmeyen filmler sunmayı<br />

amaçlayan 33. Bogota Film Festivali'nde<br />

de büyük ödül için yarışacak.<br />

Profesyonel sinema dünyasına “Mavi<br />

Bisiklet” ile adım atan Ümit Köreken ve<br />

Nursen Çetin Köreken’in birlikte kaleme aldığı<br />

filmin yönetmen koltuğunda da Ümit<br />

Köreken oturuyor. Çekimleri Konya-Akşehir’de<br />

gerçekleştirilen filmde başrol<br />

ve yan rollerin tamamını yerel halk<br />

oluşturuyor. Mavi Bisiklet filminin<br />

samimiyetle vurguladığı adalet<br />

duygusunun festival komitelerince<br />

ilgi çektiğine inandıklarını belirten<br />

filmin yönetmeni Ümit Köreken profesyonel<br />

sinema dünyasına adım attığı<br />

ilk uzun metrajlı film için; “Hayatımızın her<br />

aşamasında haksızlıklarla karşılaştığımız bir<br />

gerçek ancak bu duyguyu ilk kez tatdığımız<br />

zamanlarımızı hatırlamak pek mümkün olmayabilir.<br />

Bu nedenle bir çocuğun gözünden<br />

adaletsizliği anlatmak ve bu durumun<br />

sonuçlarını çocuk gözüyle hem yetişkinlere<br />

hem de çocuklara aktarmak istedik.<br />

Dünyanın çeşitli yerlerinde çocukların ve<br />

gençlerin bir arada bulunduğu festivallerde<br />

yer alarak onlarla birlikte olmaktan ve<br />

gördüğümüz ilgiden fazlasıyla memnunuz”<br />

ifadelerini kullandı.<br />

Türkiye’deki çocuk filmlerinin eksikliğine<br />

dikkat çeken ve çocuklarla yetişkinlerin<br />

birlikte izleyebileceği filmler yapmaya devam<br />

edeceklerini dile getiren filmin yapımcısı<br />

Nursen Çetin Köreken ise, “Sanatın her<br />

koluyla küçük yaşta tanışmamız gerektiği<br />

düşüncesi ve sinemacı olarak çocuklara yönelik<br />

film hazırlamak bizim için önemli bir<br />

görev ve bu yola gönül verdik. Bu anlamda<br />

çalışmalarımızı sürdürmek ve çocuklarımızı<br />

sinema sanatıyla buluşturmak, erken yaşta<br />

sinema ile ilgili bilgi sahibi olabilecekleri bir<br />

ortamda bulanma imkânı sağlamak adına<br />

birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi ülkemizde<br />

de çocuk filmlerinin desteklenmesini<br />

ve yaygınlaşmasını arzu<br />

ediyoruz. Dünya çocuklarının<br />

çocukluklarını doyasıya<br />

yaşaması isteğiyle<br />

çıktığımız yolda<br />

en azından sinema<br />

sektöründe<br />

elimizden<br />

geldiğince<br />

Ümit Köreken<br />

çalışmalarımızı sürdüreceğiz” dedi.<br />

Amsterdam’da düzenlenecek festivalin<br />

yarışma filmleri arasından naifliğiyle dikkat<br />

çeken Mavi Bisiklet uluslararası yolculuğuna<br />

da bu festivalde başlamıştı. 2013 yılında festivale<br />

Türkiye’den katılma hakkı kazanan ilk<br />

film olarak 27. Cinekid Film Festivali Co-Production<br />

Market'e seçilen Mavi Bisiklet’e festivalde<br />

film dalında en iyi film ve tüm projeler<br />

arasında en iyi proje ödülü verilmişti.<br />

Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel<br />

Müdürlüğü’nün desteklediği, Dünya Prömiyerini<br />

66. Berlin Film Festivali Generation<br />

KPlus Kategorisinde yapan Türk – Alman ortak<br />

yapımı Mavi Bisiklet, geliştirme ve yapım<br />

aşamalarında çok sayıda atölyeye katılarak<br />

birçok farklı ödül ve destek aldı. Film, ilk<br />

Türkiye gösterimini yarışma bölümünde yer<br />

aldığı 35. İstanbul Film Festivali’nde yaptı.<br />

2013 yılında Amsterdam Cinekid Co-Production<br />

Market’e katılan Mavi Bisiklet burada<br />

“En İyi Proje Ödülü”nü kazandı, aynı zamanda;<br />

Eurimages’tan, Türkiye’den ilk kez “Film<br />

for Children” başlığıyla destek alan yapım<br />

olurken, DOHA Film Enstitüsü’nden de post<br />

prodüksiyon desteği kazandı. 2016 yılında<br />

Hollanda’da yapılan 4.Kırmızı Lale Film Festivali’nden<br />

de eli boş dönmeyen Mavi Bisiklet<br />

Hollanda-Türkiye Sinema Eleştirmenleri<br />

Ödülü’ne layık görüldü. Son olarak 46. Giffoni<br />

Uluslararası Çocuk ve Gençlik Filmleri<br />

Festivalin’de yarışan Mavi Bisiklet, festivalde<br />

yer alan tek Türk filmi oldu.


KÜLTÜR & sanat<br />

Hollanda’dan “Genç Pehlivanlar”a<br />

30. Cinekid film festivali jüri özel<br />

mansiyon ödülü!<br />

Mete Gümürhan’ın yazıp yönettiği “Genç<br />

Pehlivanlar” filmi; Avrupa’nın en büyük<br />

çocuk ve gençlik festivali olan 30. Cinekid<br />

Film Festivali’nde (Uluslararası Çocuk ve<br />

Gençlik Filmleri Festivali) “Jüri Özel Mansiyon<br />

Ödülü”ne layık görüldü! 66. Uluslararası<br />

Berlin Film Festivali’nde de aynı<br />

ödüle layık görülen film; Türkiye’nin farklı<br />

yerlerinden gelen çocukların Amasya Güreş<br />

Eğitim Merkezi’ndeki hayat mücadelesini<br />

anlatıyor.<br />

Yönetmenliğini ve senaristliğini Mete<br />

Gümürhan’ın, yapımcılığını Kaliber Film<br />

ve Filmaltı’nın üstlendiği “Genç Pehlivanlar”;<br />

30. Cinekid Film Festivali’nde (Uluslararası<br />

Çocuk ve Gençlik Filmleri Festivali)<br />

“Jüri Özel Mansiyon Ödülü”nü kazandı. 66.<br />

Uluslararası Berlin Film Festivali’nde Generation<br />

Kplus Çocuk ve Gençlik Filmleri Yarışması’nda<br />

“Jüri Özel Mansiyon Ödülü”nü<br />

kazanan ilk Türk belgeseli olma özelliği de<br />

taşıyan filmin görüntü yönetmenliği André<br />

Jäger’a, kurgusu ise Ali Aga’ya ait.<br />

“Genç Pehlivanlar”, Amasya’nın civar<br />

köylerinde yaşayan ailelerin çocuklarının<br />

güreşte elde edecekleri başarı ile kendilerine<br />

yeni bir yol çizmeye çalışmalarının<br />

öyküsünü anlatıyor. Tutkuları uğruna yaşıyor,<br />

öğreniyor, acı çekiyorlar: Amasya Güreş<br />

Merkezi Yatılı Okulu’ndaki 26 çocuk,<br />

geleceğin güreş şampiyonları olabilmek<br />

için birçok zorluğa göğüs geriyor. Genç<br />

Pehlivanların kahramanı olan bu çocuklar,<br />

bir yandan da erkek egemen bir ortamda<br />

ergenliğin bildik sıkıntılarını yaşıyorlar. Yönetmenin<br />

müdahale etmeden, yakından<br />

gözlemiyle, çocukların arkadaşlıkla rekabet<br />

arasında geçen gündelik hayatlarına<br />

tanık oluyoruz.<br />

İzleyicisini doğrudan çocukların dünyasına<br />

götüren film, onların çektiği acıları<br />

ve acıyla birlikte çocukça eğlenişlerini<br />

de gösteriyor. Hollanda ve Tayvan’da<br />

gösterime giren “Genç Pehlivanlar”,<br />

Almanya ve Belçika’da seyircisiyle buluşmak<br />

için gün sayıyor.<br />

Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

59


GELDPOLITIK<br />

Erdogan ruft Türken zum<br />

Verkauf von Euro und Dollar auf<br />

Erdogan hat die türkischen Bürger dazu aufgerufen, ihre Dollarund<br />

Euroreserven zu verkaufen. Stattdessen sollen sie Türkische<br />

Lira kaufen, um die heimische Währung zu stützen.<br />

Die Türkische Lira verliert zum Dollar<br />

und Euro weiter an Wert. Am Donnerstag<br />

stieg der Dollar zur Türkischen<br />

Lira der Spitze 3,5399<br />

Türkische Lira. Ein Euro kostete<br />

3,7677 Türkische Lira, berichtet<br />

Haberturk. Aufgrund des Wertverlustes<br />

der heimischen Währung.<br />

„In den vergangenen Tagen haben<br />

sie nun diese Devisengeschichte<br />

auf den Plan gerufen. Falls ihr unter<br />

euren Kissen Devisen haben solltet,<br />

verkauft sie und kauft stattdessen<br />

Gold, oder wechselt eure Devisen<br />

in Türkische Lira. Warum sollten<br />

wir es zulassen, dass sich<br />

der Wert der Devisen erhöht?<br />

Wenn wir diesen Schritt gehen,<br />

setzen wir diesem Spielchen<br />

ein Ende“, zitiert Haberturk<br />

Erdogan.<br />

Wenn die Bürger ihre<br />

Devisenreserven verkaufen<br />

und dafür Türkische Lira kaufen,<br />

erhöht sich das Angebot an<br />

ausländischen Währungen auf dem<br />

Devisenmarkt, während gleichzeitig<br />

das Angebot der Türkischen Lira verknappt<br />

wird. Schlussendlich führt dieser<br />

Prozess der Devisenmarktintervention,<br />

der normalerweise von den<br />

Notenbanken vorgenommen wird,<br />

zur Aufwertung der Türkischen Lira<br />

gegenüber dem Dollar und dem Euro.<br />

Der Dollar ist nach dem Sieg von<br />

Donald Trump bei den US-Präsidentschaftswahlen<br />

auf dem Vormarsch,<br />

denn Anleger setzen auf einen Wirtschaftsboom<br />

in den USA und steigende<br />

US-Zinsen. Das lastet zusätzlich<br />

auf Schwellenländer-Währungen. „Es<br />

kommt alles zusammen: steigende<br />

US-Renditen, ein stärkerer Dollar, die<br />

geopolitische Unsicherheiten sowie<br />

die große Unbekannte welche Richtung<br />

die Türkei unter Erdogan politisch<br />

einschlägt“, zitiert Reuters den<br />

Analysten Jakob Christensen von der<br />

Danske Bank.<br />

Qelle: Deutsche Wirtschafts Nachrichten<br />

60 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December


POLITIK<br />

Einigung mit der EU Merkel verhalf<br />

Dobrindt zu Durchbruch bei Maut<br />

Der Streit um die<br />

Maut ist beigelegt,<br />

EU und Verkehrsminister<br />

Dobrindt<br />

haben sich geeinigt.<br />

Entscheidend<br />

war dabei nach<br />

SPIEGEL-Informationen<br />

ausgerechnet<br />

jene Frau,<br />

die dem CSU-Plan<br />

immer skeptisch<br />

gegenüberstand -<br />

die Kanzlerin.<br />

Verkehrsminister<br />

Alexander Dobrindt<br />

CSU-Minister Alexander Dobrindt konnte<br />

mit der EU-Kommission nur deshalb<br />

einen Kompromiss zur Einführung einer<br />

Pkw-Maut in Deutschland erzielen, weil<br />

Kanzlerin Angela Merkel dem EU-Kommissionschef<br />

Jean-Claude Juncker dafür<br />

grünes Licht gab. Das berichtet der<br />

SPIEGEL in seiner aktuellen Ausgabe.<br />

Bei einem Gespräch Anfang September<br />

im Kanzleramt fragte Juncker<br />

die Kanzlerin: "Willst du die Maut?"<br />

Weil Merkel Dobrindts umstrittenes<br />

Vorhaben als Versöhnungsmöglichkeit<br />

mit der Schwesterpartei CSU ansah,<br />

bejahte sie Junckers Frage. Dieser forcierte<br />

nach SPIEGEL-Informationen daraufhin<br />

die Verhandlungen mit Verkehrsminister<br />

Dobrindt.<br />

Zu Hilfe kam Juncker dabei auch sein<br />

Kabinettschef Martin Selmayr. Dieser<br />

hat seit dem Frühjahr regelmäßig mit<br />

Dobrindt gesprochen. Zwischen April<br />

und Oktober kamen die beiden zweimal<br />

in Brüssel zu Verhandlungen zusammen<br />

und je einmal in Berlin und Straßburg.<br />

Für Merkel war es die neueste Volte<br />

im Streit um die sogenannte Ausländermaut.<br />

"Mit mir wird es keine Pkw-<br />

Maut geben", hatte sie noch in einer<br />

Fernsehdebatte im Bundestagswahlkampf<br />

2013 gesagt. Um das Vorhaben<br />

zu erschweren, setzte sie bei den Koalitionsverhandlungen<br />

zudem strenge<br />

Voraussetzungen durch, die eine Maut<br />

zu erfüllen habe.<br />

Jetzt ebnete sie dem Vorhaben den<br />

Weg. Angesichts des Streits über die<br />

Flüchtlingskrise hofft die Kanzlerin auf<br />

ein bisschen Frieden mit der kleinen<br />

Schwesterpartei.<br />

"Das Mautpaket Ist von vorne<br />

bIs hInten eIne Mogelpackung"<br />

Die CSU setzt in den kommenden Wochen<br />

weiter auf Merkels Kooperation,<br />

Dobrindt will die Änderungen an den<br />

deutschen Mautgesetzen schnellstmöglich<br />

durch den Bundestag bringen,<br />

spätestens im Januar soll sich das Kabinett<br />

damit beschäftigen.<br />

Erzielt wurde der Durchbruch, nachdem<br />

Dobrindt der EU-Kommission in<br />

zentralen Punkten entgegengekommen<br />

war. Die Kurzzeitvignetten für Ausländer<br />

wurden stärker gestaffelt, die Preise<br />

sollen so gerechter sein. So soll es fünf<br />

statt drei unterschiedliche Kategorien<br />

geben - je nach Hubraum beziehungsweise<br />

Schadstoffausstoß. Eine Zehn-Tages-Vignette<br />

ist künftig schon ab 2,50<br />

Euro zu haben.<br />

Die Kommission hatte es in Dobrindts<br />

ursprünglichen Plänen als verbotene<br />

Benachteiligung von Ausländern<br />

abgelehnt, dass Inländer für ihre Mautzahlungen<br />

centgenau bei der Kfz-Steuer<br />

entlastet werden sollten. Deshalb<br />

sollen besonders saubere Autos nun<br />

eine höhere Steuerentlastung erhalten<br />

als ursprünglich vorgesehen.<br />

Die nötigen Ausschreibungen sollen<br />

noch vor der Bundestagswahl im Herbst<br />

kommenden Jahres erfolgen. Kritik<br />

kommt aus der SPD. "Das Mautpaket<br />

ist von vorne bis hinten eine Mogelpackung",<br />

sagt der Europaabgeordnete<br />

und Verkehrsexperte Ismail Ertug. "Eine<br />

Entlastung erhalten nur die, die sich<br />

umweltfreundliche Fahrzeuge leisten<br />

können." Erste Nachbarländer wie die<br />

Niederlande erwägen bereits, Deutschland<br />

vor dem EuGH zu verklagen.<br />

Bei den Verhandlungen mit der<br />

Kommission stand auch Dobrindts<br />

persönlicher Aufstieg auf dem Spiel,<br />

als "Mautminister ohne Maut" wollte<br />

er keinesfalls in die kommenden<br />

Wahlkämpfe ziehen, auch das erklärt<br />

seine Elastizität bei den Beratungen<br />

mit der EU.<br />

Zumal Parteichef Seehofer früh klargemacht<br />

hatte, dass sein Schützling nur<br />

nach einem Mauterfolg damit rechnen<br />

könne, die nächsten Schritte auf der<br />

Karriereleiter zu erklimmen. "Ein Alexander<br />

Dobrindt scheitert nicht", gab<br />

er ihm beim Start als Verkehrsminister<br />

mit auf den Weg.<br />

Qelle: SPIEGEL.de<br />

Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

61


POLITIK<br />

Gefährliche EU-Richtlinie: Jeder<br />

kritische Bürger kann ein Terrorist sein<br />

Eine neue EU-Richtlinie steht kurz vor ihrer Verabschiedung im EU-Parlament. Sie gibt des<br />

nationalen Regierungen weitreichende Möglichkeiten, die Meinungs- und Pressefreiheit sowie<br />

das Demonstrationsrecht einzuschränken und die Grundrechte der Bürger zu beschneiden.<br />

Am 5. Dezember wird sich der Ausschuss<br />

für Bürgerliche Freiheiten, Justiz und Inneres<br />

des EU-Parlaments (LIBE) abschließend<br />

mit einer EU-Richtlinie beschäftigen, die geeignet<br />

ist, die bürgerlichen Freiheiten in der<br />

EU in bisher nicht bekannter Weise zu beschränken.<br />

Die Richtlinie ist nicht weit von<br />

den von der EU heftig kritisierten Anti-Terror-Gesetzen<br />

der Türkei entfernt.<br />

Die Richtlinie enthält Regeln, die dazu<br />

genutzt werden könnten, die freie Meinungsäußerung<br />

drastisch zu beschneiden,<br />

analysiert der EUObserver. Die Richtlinie<br />

zur Bekämpfung des Terrorismus, die am<br />

30. November von den EU-Staaten auf der<br />

politischen Ebene gebilligt wurde, wird von<br />

Menschenrechtsaktivisten wegen ihrer vagen<br />

Definition des Terrorismus scharf kritisiert.<br />

Der Gesetzentwurf lehnt sich stark<br />

an die jüngsten Gesetze in Frankreich an,<br />

die es den Behörden ermöglichen, von Internetfirmen<br />

ohne gerichtlichen Beschluss<br />

die Blockade von Webseiten, die den Terrorismus<br />

„verherrlichen“, zu verlangen.<br />

Doch diese Maßnahmen haben bereits zu<br />

einer Reihe von Peinlichkeiten und Fehlern<br />

geführt. Der französische Telekom-Konzern<br />

Orange schaltete im Oktober Google und<br />

Wikipedia für einen ganzen Vormittag ab.<br />

Beide Internetanbieter wurden auf die Terror-Überwachungsliste<br />

von Orange aufgenommen.<br />

Die Internet-Nutzer, die auf den<br />

verdächtigen Webseiten waren, wurden auf<br />

eine Webseite des französischen Innenministeriums<br />

umgeleitet, wo ihre IP-Adressen<br />

gespeichert wurden. Eine strafrechtliche<br />

Verfolgung ist in derartigen Fällen nicht ausgeschlossen.<br />

Nach Angaben von Human Rights Watch<br />

gewährt die EU-Richtlinie den Regierungen<br />

viel zu viel Spielraum, um die Richtlinie missbrauchen<br />

zu können. Eine weitere Sorge ist,<br />

dass eine Ansammlung von vorbereitenden<br />

Handlungen, die entweder eine minimale<br />

oder keine Verbindung zum Terrorismus<br />

haben, kriminalisiert wird. Das Gesetz kann<br />

sehr weit ausgelegt werden und zu einer<br />

Verletzung von Bürgerrechten führen, so<br />

Human Rights Watch.<br />

Tatsächlich geht die Richtlinie (finale<br />

Fassung) von einer extrem weiten Definition<br />

aus. Sie lautet:<br />

„Diese Richtlinie enthält eine Reihe<br />

schwerer Verbrechen wie Angriffe auf das<br />

Leben einer Person als vorsätzliche Handlungen,<br />

die als terroristische Straftaten qualifiziert<br />

werden können, wenn und soweit ein<br />

bestimmtes terroristisches Ziel verfolgt wird,<br />

zum Beispiel eine Bevölkerung ernsthaft<br />

einzuschüchtern oder unrechtmäßig eine<br />

Regierung oder internationale Organisation<br />

zu zwingen, eine Handlung durchzuführen<br />

oder zu unterlassen oder die grundlegenden<br />

politischen, verfassungsrechtlichen, wirtschaftlichen<br />

oder sozialen Strukturen eines<br />

Landes oder einer internationalen Organisation<br />

ernsthaft zu destabilisieren oder zu zerstören.<br />

Die Bedrohung, solche vorsätzlichen<br />

Handlungen zu begehen, sollte auch als<br />

terroristische Straftat angesehen werden,<br />

wenn sie auf der Grundlage objektiver Umstände<br />

festgestellt wird, die mit einem solchen<br />

terroristischen Ziel begangen wurden.<br />

Im Gegensatz dazu gelten Handlungen, die<br />

zum Beispiel eine Regierung unter Druck setzen,<br />

ohne jedoch die Tatbestände der umfassenden<br />

Liste der schweren Verbrechen zu<br />

erfüllen, nicht als terroristische Straftaten im<br />

Sinne dieser Richtlinie.“<br />

Damit ist im Grunde gesagt, dass jeder,<br />

der „einschüchtern“ will oder massive Kritik<br />

an den wirtschaftlichen oder sozialen<br />

Strukturen äußert, als Terrorist qualifiziert<br />

werden kann. Je nachdem, ob eine Regierung<br />

rechts oder links orientiert ist, kann sie<br />

den Begriff des Terrorismus im Grunde nach<br />

Belieben anwenden. Vor allem kann mit der<br />

62 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December


Richtlinie das Demonstrationsrecht beliebig<br />

eingeschränkt werden. Dies kann vor dem<br />

Hintergrund des globalen Lohndumpings<br />

als eine vorbeugende Maßnahme gesehen<br />

werden, um den Arbeitnehmern massiven<br />

öffentlichen Protest gegen die Beschneidung<br />

ihrer Rechte zu verwehren.<br />

Der letzte Absatz bezieht sich offenkundig<br />

auf Oppositionsparteien, die nicht ganz<br />

so einfach als Terroristen eingestuft werden<br />

können. Das NGO-Bündnis EDRi merkt zwar<br />

positiv an, dass anerkannte Hilfsorganisationen<br />

zwar von der Terror-Definition ausgenommen<br />

sind, nicht jedoch Einzelpersonen.<br />

Außerdem kritisiert das Bündnis, dass die<br />

weitreichende Richtlinie faktisch unter Ausschluss<br />

der Öffentlichkeit diskutiert wurde:<br />

Die NGOs warnen, „dass die übermäßig<br />

breite Definition in der neuen EU-Richtlinie<br />

zur Bekämpfung des Terrorismus zur<br />

Kriminalisierung öffentlicher Proteste und<br />

anderer friedlicher Handlungen, zur Unterdrückung<br />

der durch das Völkerrecht geschützten<br />

Ausübung der Meinungsfreiheit<br />

einschließlich des Ausdrucks abweichender<br />

politischer Ansichten und anderer ungerechtfertigte<br />

Beschränkungen der Menschenrechte<br />

führen könnte“.<br />

Die Gruppen kritisieren, dass das Gesetzgebungsverfahren<br />

für die Annahme<br />

dieser Richtlinie Transparenz und Chance<br />

für kritische Debatten fehlte. Es gab keine<br />

Folgenabschätzung des Vorschlags, die Verhandlungen<br />

seien ohne parlamentarische<br />

Überprüfung des Textes erfolgt und der Vorschlag<br />

sei hinter verschlossenen Türen und<br />

ohne sinnvolle Konsultation der Zivilgesellschaft<br />

verhandelt worden.<br />

Die erste unmittelbare Konsequenz<br />

dürfte sich im Bereich der Meinungs- und<br />

Pressefreiheit zeigen. So ist mit der neuen<br />

Richtlinie die Blockade von Websites über<br />

einen einfachen Verwaltungsakt möglich,<br />

wenn eine Regierung feststellt, dass eine<br />

Website die politischen und wirtschaftlichen<br />

Realitäten in einem Land „destabilisiert“.<br />

Des „Terrorismus“ machen sich dann nicht<br />

nur die Betreiber der Website schuldig, sondern<br />

auch die Besucher einer solchen Seite.<br />

Der Zweck dieser Maßnahme dürfte weniger<br />

in der Tatsache bestehen, dass die Regierung<br />

Website-Besucher wirklich einzeln<br />

verfolgt. Allerdings sollen die Konsumenten<br />

präventiv eingeschüchtert werden, um sie<br />

vom Besuch kritischer Websites abzuhalten.<br />

In den vergangenen Tagen hatten sich<br />

sowohl Bundeskanzlerin Angela Merkel<br />

und Justizminister Heiko Maas dafür eingesetzt,<br />

Inhalte im Internet zu regulieren.<br />

Damit sollen „Falschmeldungen“ unterbunden<br />

werden. Noch fehlen die Kriterien<br />

der Bundesregierung, wann sie eine Meldung<br />

als Falschmeldung klassifiziert. Die<br />

neue EU-Richtlinie bietet Anhaltspunkte,<br />

nach welchen Kriterien eine Regierung<br />

Der EU-Gipfel im März 2016. (Foto: dpa)<br />

vorgehen könnte. Die Richtlinie hat für nationale<br />

Regierungen außerdem den Vorteil,<br />

dass die Schuld auf die EU geschoben<br />

werden kann, sollte es zu Protesten aus<br />

der Bevölkerung kommen.<br />

Adrienne Charmet, Sprecherin von La<br />

Quadrature du Net, einer in Paris ansässigen<br />

NGO für digitale Rechte, kritisiert, dass es kein<br />

Rechtsmittel gegen die Blockade von Websiten<br />

gibt. „Sobald wir anfangen, diese Art der<br />

Blockade zu akzeptieren, ist es schwierig zu<br />

verhindern, dass sie auch auf andere Bereiche<br />

erweitert wird“, sagte Charmet dem<br />

EUObserver. So wurde das Facebook-Konto<br />

von David Thomson, eines Journalisten, der<br />

sich mit dem Thema Dschihadismus befasst,<br />

mehrmals geblockt. Frankreich hatte im Juni<br />

ein Gesetz verabschiedet, das alleine schon<br />

den Besuch von „terroristischen Webseiten“<br />

als Verbrechen einstuft. In Frankreich wurden<br />

deshalb bereits 20 Menschen inhaftiert.<br />

„Das Gesetz wird dazu verwendet, Einzelpersonen<br />

festzunehmen oder einzusperren,<br />

ohne dass ein Beweis dafür vorliegt, dass sie<br />

radikalisiert wurden oder gefährlich sind (…)<br />

Ist man denn schon ein Terrorist, wenn man<br />

eine Webseite besucht?“, fragt Charmet laut<br />

EUObserver.<br />

Die neueste EU-Richtlinie zur Bekämpfung<br />

des Terrorismus enthält ähnliche Bestimmungen<br />

wie in Frankreich. Internetfirmen<br />

werden beauftragt, auf freiwilliger<br />

Basis Inhalte auf Anfrage der Polizei zu löschen.<br />

Doch Kritiker sind der Ansicht, dass<br />

die Betonung der „Freiwilligkeit“ lediglich<br />

POLITIK<br />

dazu dient, die geltenden Menschenrechtsgesetze<br />

zu umgehen. „Es legitimiert Konzepte,<br />

die auf Blockade begründet sind,<br />

als akzeptable Strategie – obwohl es keine<br />

verbindliche Vereinbarung darüber gibt, die<br />

festlegt, was das ,Blocken‘ ist. Es legitimiert<br />

die Vorstellung, dass dies außerhalb des<br />

gesetzlichen Rahmens auf freiwilliger Basis<br />

von den Internet-Unternehmen getan werden<br />

kann“, sagte Joe McNamee, Geschäftsführer<br />

der Bürgerrechtsorganisation European<br />

Digital Rights (EDRi) dem EUObserver.<br />

Der vollständige Text des Gesetzentwurfs<br />

muss noch veröffentlicht werden,<br />

da er noch im Dezember vom EU-Parlament<br />

verabschiedet werden muss. Allerdings<br />

wurde mittlerweile eine Erwägungsgrund<br />

in den Gesetzestext eingefügt, um<br />

die Belastung für die Internetfirmen zu<br />

lindern. Demnach dürfen Internetfirmen<br />

für terroristische Inhalte, die ihnen nicht<br />

bekannt sind, nicht verantwortlich gemacht<br />

werden. Ferner sollen die Internetfirmen<br />

nicht dazu aufgefordert werden,<br />

proaktiv etwas zu blockieren, das nur wie<br />

Terrorismus aussehen könnte.<br />

Im vergangenen Jahr hat Google 92 Millionen<br />

Videos im Zusammenhang mit Terrorismus<br />

und Hass-Propaganda gelöscht. Allerdings<br />

entspricht dies lediglich nur einem<br />

Prozent von allen Inhalten, die im vergangenen<br />

Jahr von Google gelöscht wurden. Der<br />

Terrorismus wird derzeit im Kontext mit der<br />

Bekämpfung dem IS genannt. Doch in den<br />

kommenden zehn Jahren dürfte die Definition<br />

des Terrorismus verändert und weiterentwickelt<br />

werden.<br />

Marloes van Noorloos, stellvertretender<br />

Professor für Strafrecht an der Universität<br />

Tilburg in den Niederlanden, sagte dem<br />

EUObserver, dass im Rahmen der EU-Richtlinie<br />

„jede verherrlichende Bemerkung über<br />

Nelson Mandela oder Che Guevara grundsätzlich<br />

ein Teil der Definition sein kann“.<br />

Qelle: Deutsche Wirtschafts Nachrichten<br />

Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

63


STUDIE<br />

So lässt sich Lebensfreude<br />

im Alter steigern<br />

Eine neue Studie zeigt, wie<br />

sich Lebensfreude im Alter<br />

steigern lässt. Dabei geht es<br />

auch um den Umgang mit<br />

verpassten Chancen.<br />

Sich bewusst auf Schönes konzentrieren -<br />

das ist der Schlüssel für gesundes Altern.<br />

Dabei soll der Mensch nicht verpassten<br />

Chancen in seinem Leben nachtrauern.<br />

Eine entscheidende Rolle für die Lebenszufriedenheit<br />

im Alter sei ein gelassener<br />

Umgang mit Chancen, die man im Laufe<br />

seines Lebens verpasst habe. Das sagt Studienleiterin<br />

Stefanie Brassen vom Universitätsklinikum<br />

Hamburg-Eppendorf (UKE).<br />

Gehe man gelassen mit verpassten Chancen<br />

um, könne dies auch vor Altersdepressionen<br />

bewahren. Das Team um Brassen<br />

präsentiert die Untersuchung im Fachjournal<br />

«Science».<br />

EmotIonal gesund bleIben<br />

Laut der Studie zur Lebenszufriedenheit<br />

im Alter sei es notwendig, sich an die<br />

veränderten Lebensumstände im Alter<br />

anzupassen, um emotional gesund zu<br />

bleiben. «Zukünftige Studien müssen nun<br />

prüfen, wie eine solche Adaptation beispielsweise<br />

durch den Einsatz verhaltenstherapeutischer<br />

Maßnahmen frühzeitig<br />

gefördert werden kann», erklärte Brassen.<br />

Denn klar sei: «Auch wenn wir alt sind,<br />

können wir uns noch verändern.»<br />

Im Alter wenIger<br />

Chancen zur Veränderung<br />

Bei jungen Menschen kann das Hadern<br />

mit ausgelassenen Gelegenheiten dazu beitragen,<br />

künftig bessere Entscheidungen<br />

zu treffen. Im Alter gibt es jedoch weniger<br />

Chancen zur Veränderung - damit sinkt auch<br />

der Nutzen, über Verpasstes nachzugrübeln.<br />

Viele gesunde ältere Menschen fokussierten<br />

sich ganz aktiv auf Positives und blendeten<br />

Negatives aus, sagte die Neurowissenschaftlerin.<br />

So übernehmen sie etwa weniger<br />

Verantwortung für frühere Entscheidungen<br />

- und auch Fehlentscheidungen.<br />

AltersdepressIon<br />

Ein Beispiel: Dass man damals nicht studiert<br />

hat, lag nur daran, dass die Eltern nicht<br />

genug Geld hatten - es war aber nicht<br />

die eigene Schuld. «Dinge, für die wir uns<br />

nicht verantwortlich fühlen, können uns<br />

64 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

auch nicht so sehr ärgern, und wir können<br />

sie besser abhaken.» Diesen Mechanismus<br />

konnten Brassen und ihr Forscherteam<br />

nun erstmals im Gehirn nachweisen.<br />

Mit funktioneller Kernspintomographie<br />

verglichen Brassen und ihr Team die Gehirnaktivität<br />

von drei Gruppen: emotional<br />

gesunden jungen und älteren Probanden<br />

sowie Patienten mit Altersdepression.<br />

Die Teilnehmer spielten am Computer<br />

80 Durchgänge eines Glücksspiels. Mit zunehmendem<br />

Risikoverhalten erhöhte sich<br />

dabei der Gewinn, aber auch die Wahrscheinlichkeit<br />

zu verlieren. Die Probanden<br />

mussten eine Reihe von acht Kisten öffnen,<br />

die entweder Gold enthielten oder einen<br />

Cartoon mit einem Teufel - dann war alles<br />

Gold futsch, das sie bisher gewonnen hatten.<br />

Nach jeder Box konnten sie entscheiden,<br />

ob sie weitermachen oder aufhören,<br />

um ihren Gewinn zu sichern. Nach jedem<br />

Gewinndurchgang wurde ihnen dann gesagt,<br />

wie viel mehr sie hätten gewinnen können,<br />

wenn sie mehr riskiert hätten.<br />

Verpasste Chancen Im Leben<br />

Bei den jungen Teilnehmern löste das in der<br />

Regel Bedauern und Ärger aus. «Tatsächlich<br />

reagierten junge Probanden - aber auch ältere<br />

depressive Patienten - auf die verpasste<br />

Chance mit erhöhtem Risikoverhalten<br />

im nächsten Durchgang», sagte Brassen.<br />

«Entsprechend war auf den Bildern des<br />

Kernspintomographen zu sehen, dass das<br />

neuronale Belohnungssystem (ventrales<br />

Striatum) so wenig aktiv war, wie wenn sie<br />

verloren hätten.» Gesunde ältere Menschen<br />

reagierten dagegen auf Gewinndurchgänge<br />

immer mit einem Signalanstieg - unabhängig<br />

davon, ob sie noch viel mehr hätten<br />

gewinnen können oder nicht. Nur ein wirklicher<br />

Verlust führte zu einem Signalabfall.<br />

Bereits in einer früheren Studie konnten<br />

die UKE-Forscher zeigen, dass eine<br />

Region im Frontalhirn wahrscheinlich reguliert,<br />

ob sich Menschen eher auf die<br />

positiven Aspekte des Alterns fokussieren<br />

oder nicht, hieß es. Das gleiche Hirnareal,<br />

war auch in der neuen Studie bei gesunden<br />

Älteren immer dann aktiv, wenn sie<br />

mit einer verpassten Chance konfrontiert<br />

waren. Die gesunden älteren Erwachsenen<br />

hätten sich wohl gesagt, dass es sich<br />

ja um ein Glücksspiel handle, erklärte<br />

Brassen. Die depressiven älteren Patienten<br />

aber geben sich möglicherweise selbst<br />

die Schuld für das Ergebnis.<br />

Qelle: dpa/AZ


POLITIK<br />

„Hallo, hören Sie mich?“<br />

CDU-Mitglieder stellen der<br />

Kanzlerin ihre Fragen im Videostream.<br />

Merkel antwortet<br />

beharrlich. Und zeigt, wie<br />

sie mit Vorbehalten umgehen<br />

will. Besorgten Bürgern<br />

empfiehlt sie: Einfach mal<br />

auf Flüchtlinge zugehen.<br />

Angela Merkel tingelt seit einigen Wochen<br />

durch das Land. Bei Regionalkonferenzen<br />

etwa in Heidelberg und Münster<br />

antwortet sie auf die Fragen der CDU-Basis.<br />

Es soll um die Zukunft der Partei gehen<br />

und die Themen, die die Menschen<br />

bewegen. Zum Abschluss lädt die Kanzlerin<br />

zur Sprechstunde im Internet. Eine<br />

Stunde lang antwortet sie auf die Fragen,<br />

die Bürger im Videostream stellen. Regionalkonferenz<br />

im Neuland sozusagen.<br />

Im Konrad-Adenauer-Haus haben sie<br />

ein gläsernes TV-Studio, im Hintergrund<br />

sind Wahlplakate (etwa mit dem alten<br />

Slogan „Black is beautiful"), Schreibtische<br />

und Computer zu sehen. Neben<br />

Merkel sitzt ein Moderator, der oft lächelt,<br />

gestikuliert und gelegentlich, wenn<br />

die Technik nicht funktioniert, selbst im<br />

ernsten Ton Fragen stellt. „Ist es schwerer<br />

geworden, den Menschen Politik zu<br />

erklären?" Merkel verneint. Die Welt sei<br />

komplex und vielschichtig, ja. Aber das<br />

alles könne man noch immer erklären.<br />

Angela Merkel wird ihre Politik im nächsten<br />

Jahr oft erklären müssen, wenn<br />

sie zum vierten Mal zur Bundeskanzlerin<br />

gewählt werden möchte. Sie tut es auch<br />

an diesem Abend schon. Nur ein Mann<br />

mittleren Alters, der mit einem Professoren-Titel<br />

vorgestellt wird und seit 2015<br />

Mitglied der CDU ist, will keine Erklärungen.<br />

Er möchte, dass die Kanzlerin ihre<br />

Politik ändert. Wie genau, das sagt er<br />

nicht. Aber mit der Flüchtlingspolitik ist<br />

er nicht zufrieden. Auf Nachfrage sagt er.<br />

„Der einzige Grund, wieso ich hier bin:<br />

Ich habe zum ersten Mal in meinem Leben<br />

Angst um die Zukunft meiner Kinder<br />

und die Stabilität der Gesellschaft." Er<br />

fordert, dass die, die Kritik äußern, nicht<br />

leichtfertig als Rechtspopulisten abgetan<br />

werden.<br />

Das Gesicht der Kanzlerin, die jeden<br />

der zugeschalteten Parteifreunde herzlich<br />

grüßt und auch mal überschwänglich<br />

in die Kamera winkt, versteinert. „Ich<br />

nehme Ihre Angst ernst und ich nehme<br />

auch Ihre Position zur Kenntnis“, sagt sie.<br />

In „Abwägung der anderen Möglichkeiten"<br />

habe man sich im vergangenen Jahr<br />

entschieden, die Menschen ins Land zu<br />

lassen. Hätte man Grundregeln wie die<br />

Freizügigkeit außer Kraft gesetzt, wäre<br />

ihr Gesprächspartner, sagt Merkel, wohl<br />

ebenso wenig zufrieden. Merkel argumentiert<br />

aus der Not der Entscheidung<br />

heraus. Dass sie womöglich einen Fehler<br />

gemacht hat, das gesteht sie auch an<br />

diesem Abend nicht ein. Nur, dass sie<br />

es zukünftig anders machen würde. „So<br />

ein Jahr darf sich nicht wiederholen.“<br />

Das zeigt die Schwierigkeit, die auf Merkel<br />

im Wahlkampf, in dem es noch mehr<br />

Gespräche und Diskussionen geben wird,<br />

zukommt: Es ist nicht leicht, eine Abwägung<br />

als Argument gelten zu lassen.<br />

Bei allem Erklären von Politik plädiert<br />

Merkel auch dafür, dass man ihr<br />

auch Zeit gebe. „Politik hat ein Stückweit<br />

mit Vertrauen zu tun“, sagt sie.<br />

So wie Menschen sehen: Die Regierung<br />

verspricht Arbeitsplätze, und am Ende<br />

gibt es Arbeitsplätze, ließen sich solche<br />

Vergleiche auch auf die Flüchtlingspolitik<br />

übertragen. Es ist das von Merkel vielfach<br />

angewandte Prinzip: Sie kennen mich,<br />

vertrauen Sie mir.<br />

„Ich kümmere mIch darum“<br />

Versäumnisse bei der Integration, zu<br />

denen es etwa im Fall der Gastarbeiter<br />

gekommen sei, soll es nicht wieder geben,<br />

sagt die Kanzlerin. Auch andere<br />

Teilnehmer fragen nach den Flüchtlingen,<br />

äußern Ängste und Sorgen. Gegen<br />

Ende gibt Merkel einer Gruppe, die sich<br />

aus dem Ortsvereins-Büro zugeschaltet<br />

hat, einen Tipp: „Einfach auch mal auf<br />

Flüchtlinge zugehen, dann verliert man<br />

gewisse Ängste“, sagt die Kanzlerin und<br />

pausiert kurz. „Das kann auch den eigenen<br />

Horizont erweitern.“<br />

Auch wenn über Merkels Begriffswahl<br />

„Neuland" gespottet wurde, nutzt<br />

die Kanzlerin schon seit einigen Jahren<br />

konsequent soziale Medien. Die Facebook-Seite<br />

der Bundesregierung erfreut sich<br />

einer großen Zahl von Abonnenten. Im<br />

vergangenen Jahr ließ das Bundespresseamt<br />

die Fragen der Bürger durch den<br />

Youtube-Star Lefloid vortragen.<br />

Wenn die Parteimitglieder aber wie<br />

in diesem Fall per Whatsapp, Facebook<br />

und Skype zugeschaltet werden, hat das<br />

einen ganz eigenen Charme. Fast jedes<br />

Gespräch beginnt mit „Hören Sie mich?“<br />

und Merkel, die antwortet „Ja, wir hören<br />

Sie sehr gut.“ Man blickt in geflieste<br />

Wohnzimmer, sieht winkende Kinder,<br />

Schrankwände und halbdunkle Zimmer,<br />

in denen nur eine Lampe in die Kamera<br />

gerichtet ist – wie bei einem Verhör im<br />

Film Noir.<br />

Angela Merkel zeigt in ihrer ruhigen<br />

Art ehrliches Interesse an den Belangen<br />

der Leute. Wenn ein CDU-Mitglied aus<br />

Münster über seine Sorge in Sachen Digitalisierung<br />

spricht und die Angst, Rechtspopulisten<br />

könnten sie für sich nutzen,<br />

referiert Merkel über Bots. Sie gesteht<br />

ein, dass Menschen etwa durch falsche<br />

Nachrichten fehlgeleitet werden können.<br />

„Auch das Internet", sagt sie dann<br />

aber, „darf einen nicht daran hindern<br />

zu denken.“ Die Parteimitglieder zeigen<br />

Dankbarkeit und Respekt, dass man ihnen<br />

zuhört. Ein Student fragt nach Studiengebühren<br />

für Ausländer, Merkel ist<br />

nicht ganz im Bild. „Schicken Sie mir eine<br />

Mail“, sagt sie. „Ich kümmere mich darum.“<br />

Der junge Mann strahlt. Beharrlich<br />

zuhören, Verständnis zeigen, erklären –<br />

zumindest die CDU-Basis macht Merkel<br />

damit glücklich.<br />

Quelle: faz.net<br />

Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

65


GÜNCEL<br />

Kadınlar Neden<br />

Şiddete Maruz Kalırlar?<br />

Çİlem Doğan<br />

Kadın ve erkek aynı<br />

dünyayı paylaşmasına<br />

rağmen, ne yazık ki aynı<br />

toplumsal şartları paylaşamamıştır.<br />

Modern toplumsal<br />

yaşamda, kadınlar<br />

erkeklerle eşit statü<br />

elde edebilmek için çoğu<br />

zaman bedenlerini geri<br />

plana itmiş ya da erkek<br />

egemen değerlere göre<br />

biçimlendirmişlerdir.<br />

66 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

Son zamanlarda kadına şiddet konusu ülkemizde<br />

konuşulan ve çözüme kavuşamayan<br />

bir sorun haline geldi. Bu sorunun nedenini<br />

ve çözüm önerileri hakkında uzmanların da<br />

görüşlerini alarak oluşturduğumuz bu araştırma<br />

yazımızı sizlerle paylaşıyoruz.<br />

Kadına Şiddet Nedir?<br />

Şiddet bilinçli olarak bir kişiye ya da kişilere<br />

üstünlük kurmak amacıyla fiziksel, sözel,<br />

cinsel, psikolojik, ekonomik olarak zarar<br />

verici hareketlerin tümüdür. Bu tanım doğrultusundaki<br />

hareketlerin odağında kadının<br />

bulunmasına kadına yönelik şiddet denmektedir.<br />

Bir toplumda mevcut bir şiddet<br />

konusunun bulunması dahi utanç verici iken<br />

bunun birde cinsiyetçi bir yönü olan kadına<br />

karşı şiddet. Genelde kadına yönelik şiddet<br />

dediğimiz zaman hepimizin kafasında canlanan<br />

gözü morarmış, burnu kırılmış, vücudunun<br />

gözle görünür yerinde bir darp izi<br />

bulunan kadındır. Ancak bu şiddetin sadece<br />

fiziksel boyutta olanıdır. Bunun dışında duygusal,<br />

cinsel ve ekonomik boyutları da vardır.<br />

Kadına Yönelik Şiddetin<br />

Nedenleri Nelerdir?<br />

Şiddetin kaynağı otoriteyi sağlamak, hâkimiyet<br />

kurmak nedeniyle temelde korunma<br />

daha sonrasında üstünlük sağlama isteğidir.<br />

Elbette farklı başlıklar altında toplanabilecek<br />

nedenler sıralanabilir bunlar şiddeti<br />

uygulamanın gerekçesidir, temelde şiddet<br />

yine korunma ve üstünlük sağlama ihtiyacından<br />

kaynaklanmaktadır. Şiddet uygulama<br />

nedenlerine gelince; Sosyal nedenlerden<br />

biri ataerkil yapıdır. Ataerkil aile yapılarında<br />

erkeğin karar vermede tek yetkili mercii olması,<br />

kadının erkeğin hizmetkârı olması gibi<br />

düşüncelerin bulunması, bu düşünce tarzının<br />

dışına çıkan veya çıkmak isteyen kadına,<br />

şiddet olarak geri dönebilmektedir. Bunda<br />

bir başka neden olan öğrenme davranışı<br />

da etkilidir. Mesela babasının annesine şid-


det uyguladığını gören bir çocuğun şiddet<br />

uygulamaya eğilimli bir eş olma ihtimali<br />

yüksektir. Bir farklı psiko-sosyal neden ise<br />

kişinin alkol veya madde bağımlısı olmasıdır.<br />

Bunun doğrudan bir etkisinin olduğu<br />

tartışılabilir ancak yapılan istatistiki çalışmalar<br />

gerçekliğini kanıtlar niteliktedir. Öyle<br />

ki şiddet mağduru kadın müracaatçı gruplarımızı<br />

irdelediğimizde büyük çoğunluğunun<br />

eşinin alkol veya madde tükettiği gerçeği ile<br />

karşılaşmaktayız. Bunun dışında toplumda<br />

ki yanlış ahlak, namus anlayışı da şiddet<br />

temelindeki sosyal nedenlerdendir. Günümüzde<br />

kadına yönelik şiddetin en yaygın<br />

nedenleri psikolojik ve sosyal nedenlerdir.<br />

Ekonomik ve biyolojik nedenler de kadına<br />

yönelik şiddet sebep olmaktadır. Anti sosyal<br />

kişilik bozukluğu, paranoid kişilik bozukluğu<br />

gibi kişilik bozuklukları, şizofreni şiddetin<br />

temelinde yatan biyolojik etmenlerdendir.<br />

Kişinin ekonomik olarak yoksunluk yaşaması<br />

veya kadının erkekten daha çok para kazanması,<br />

bunlara bağlı olarak eşiyle sorunlar<br />

yaşaması da şiddete neden olmaktadır.<br />

Aile içi şiddete maruz kalan<br />

kadınlar nasıl korunuyor?<br />

Aile içi şiddet konusunda ülkemizde atılan<br />

en büyük ve umut verici adım 6284 sayılı Ailenin<br />

Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin<br />

Önlenmesine Dair Kanunun çıkarılmasıdır.<br />

Bu kanun sayesinde şiddet mağduru olduğu<br />

tespit edilen kadınlar hakkında koruyucu<br />

ve önleyici tedbir kararları verilmektedir.<br />

Şiddet mağduru olduğu Aile ve Sosyal Politikalar<br />

Bakanlığı kuruluşları, Savcılık veya Emniyet<br />

ve Jandarma gibi kolluk kuvvetlerince<br />

tespit edilen kadınlar hakkında öncelikli<br />

olarak Mahkemeden tedbir kararı talep edilir.<br />

Şiddet mağduru kadının rıza göstermesi<br />

üzerine varsa küçük çocukları ile birlikte<br />

kadın konukevine yerleştirilmesi de mümkündür.<br />

Kadın konukevlerinde söz konusu<br />

şiddet mağduru kadınlar hakkında detaylı<br />

bir inceleme yapılarak<br />

kendilerine en uygun hizmet modeli<br />

belirlenir. Bu süreçte gerekliyse -ki şiddet<br />

mağduriyeti nedeniyle genellikle gereklidirpsikolojik<br />

destek sağlanır. Kişinin bir birey<br />

olarak bağımsız bir şekilde yaşamını sürdürmesi<br />

için kendisine uygun bir iş, çalışması<br />

mümkün değilse ekonomik destek sağlanır.<br />

Ancak öncelik şiddet olayının tekrar gerçekleşmemesini,<br />

müracaatçının yaşama hakkını<br />

güvence altına alınmasını sağlamaktır.<br />

Medya kadına yönelik şiddet haberlerini<br />

nasıl ele almalı nasıl sunmalı?<br />

Her konuda tarafsız olmasını istediğimiz<br />

medya, bence bu konuda kesinlikle taraf<br />

olmalı. Hakları elinden alınan, ezilenden,<br />

mağdur olan kadından yana olmalı. Pozitif<br />

ayrımcılık kavramı kadınlar için medya tarafından<br />

da kullanılmalı. Ayrımcılığın her<br />

türlüsüne karşıyız, şahsi düşüncem olarak<br />

pozitif ayrımcılığa bile bi yerde karşıyım.<br />

Ancak farklı bir karşılık bu, şöyle ki pozitif<br />

Eğitim müfredatına<br />

kadın ve erkek eşitliğini<br />

vurgulayan konular<br />

koymalı, öğretmenlerimizi<br />

bu konuda bilinçlendirmeli,<br />

cinsiyetçilik<br />

atfeden kelimelerin kullanımını<br />

azaltmalıyız.<br />

bir ayrımcılık yapmak için diğer bir grup<br />

veya gruplara göre mağdur veya yoksun bir<br />

kesimin mevcut olması gerekir. Söz konusu<br />

kadınlara yapılacak pozitif ayrımcılıksa ve<br />

gerekiyorsa o zaman kadının erkeğe göre<br />

daha az hakkının olduğunu, mağdur edildiğini<br />

kabullenmişiz demektir. Bu gerçekliğin<br />

mevcut olması bile bizim için utanç<br />

vericidir. Ancak bununla mücadele<br />

etmek için şimdilik en<br />

kullanışlı yöntemimiz pozitif<br />

ayrımcılık, pozitif ayrımcılığa<br />

ihtiyaç kalmayacak<br />

günlere ulaşmak için pozitif<br />

ayrımcılık yapmak<br />

zorundayız. Medya da<br />

kadına yönelik şiddet<br />

konulu haberlerde<br />

kadından yana<br />

taraf olmalı.<br />

GÜNCEL<br />

Şiddeti öven, teşvik eden abartılı haber sunumları<br />

ve reyting amacından ziyade haber<br />

etiği çerçevesinde haberler yapılmalı diye<br />

düşünüyorum. Öyle ki bağlantısı tartışılabilir<br />

ancak kadına yönelik şiddet haberleri<br />

arttıkça şiddet vakaları da artmakta. En<br />

ufak bir bağlantısının olma olasılığında bile<br />

haber sunumumuzda bir sıkıntı var demektir.<br />

Medyanın da bunları dikkate alması ve<br />

tüm kamu, kurum ve kuruluşları ile işbirliği<br />

içerisine girmesi gerektiği kanaatindeyim.<br />

Kadına yönelik şiddetin önlenmesi<br />

için nasıl bir yol izlenmelidir?<br />

Tek bir yol hiçbir zaman kesin doğrudur diyemeyiz.<br />

Tek bir istenilen sonuç belirleriz.<br />

Bu konuda istenilen sonuç kadına yönelik<br />

şiddetin azalması ve ortadan kalkmasıdır. Bir<br />

istenilen sonuca bizi götürme ya da götürmeye<br />

az da olsa katkısı bulunacak tüm yolları<br />

hep birden hayata geçirmeliyiz. Örneğin<br />

önemli bir etken olan eğitim. Eğitimde kadın<br />

ve erkek için fırsat eşitliği yaratmalıyız.<br />

Gerekliyse -ki öyle- kızların okumasını teşvik<br />

edici projeler geliştirmeli, aksi durumlar için<br />

yasal cezalandırma mekanizmalarını devreye<br />

sokmalıyız. Eğitim müfredatına kadın ve<br />

erkek eşitliğini vurgulayan konular koymalı,<br />

öğretmenlerimizi bu konuda bilinçlendirmeli,<br />

cinsiyetçilik atfeden kelimelerin kullanımını<br />

azaltmalıyız. Kız çocuklarına yönelik<br />

özgüven ve meslek edinme eğitimleri verilmeli.<br />

Engelli istihdamında konulan zorunlu<br />

kotalar gibi kadınlar için de zorunlu kotalar<br />

koymalıyız. Kadının çocuktan tek sorumlu<br />

ebeveyn algısını bozmalı, ücretsiz kreşler<br />

açılmalı, kadın sığınma evlerinin sayıları<br />

arttırılmalı, psikolojik destek imkânlarının<br />

yaygınlaştırılmalı, bireysel silahlanmaya engel<br />

olunmalı, cinsiyetçi tüm politika, yasa<br />

ve uygulamaların sonlandırılmalı, cinsiyetçi<br />

ayrımcılığa yönelik tüm eylemler caydırıcı<br />

cezalarla karşılık bulmalı, kadını geliştirmeye<br />

yönelik projeler desteklenmeli ve bunlar<br />

gibi daha birçok yöntem uygulamaya konulabilir.<br />

Ancak önemli bir hususta bunları<br />

yaparken erkekleri hedef alan düşünce ve<br />

uygulamalara kaymamayı da sağlamalıyız.<br />

Aksi takdir de bir süre sonra erkekler için<br />

aynı sorunlarla karşı karşıya kalabiliriz.<br />

Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

67


GÜNCEl<br />

Aytekin Dabanca<br />

a.dabanca@adigepanorama.com<br />

68 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

Uyuşturucu kullanma genç nüfusta hızla artan bir<br />

sorun olarak karşımıza çıkıyor. Çocukluk çağında<br />

başlayan madde bağımlılığının pek çok sebebi<br />

vardır. Aile içinde anne ya da babanın uyuşturucu<br />

veya alkol kullanması, arkadaşlara özenme, aile<br />

içi sorunlar, depresyon bu sebeplerden bazılarıdır.<br />

Çocukluk çağında çocuklar anne ve babalarını<br />

kendilerine örnek alırlar. İşte bu nedenle sigara<br />

içen ailelerin çocukları da sigaraya başlar.<br />

Aile içi ilişkiler madde<br />

bağımlığını nasıl doğurur?<br />

Madde bağımlısı olan çocuklar incelendiğinde<br />

aile içinde yaşadıkları olumsuzlukların tetikleyici<br />

olduğu ortaya çıkmaktadır. Çocuğun gelişim döneminde<br />

yaşadığı aile içi sorunlar, çocuğa anne<br />

ve babanın davranışı başlıca etmenler. Özellikle<br />

evlilik içinde anne ve babanın kendi yaşadığı evlilik<br />

sorunları, ekonomik durum, maddi sorunlar ve<br />

eğitim durumu, boşanmış aileler çocuğun madde<br />

bağımlısı olmaya itiyor. Ruhsal açıdan sorunların<br />

üstesinden gelemeyen çocuk, çareyi madde bağımlılığında<br />

buluyor. Çünkü tüm bu sorunların çocuğun<br />

kişilik gelişimini olumsuz etkiliyor.<br />

Anne ve baba nasıl davranmalıdır?<br />

Anne ve babanın çocukla iletişim kurabilmesi çok<br />

önemlidir. Çocukluktan gençliğe doğru yol alan çocuklara<br />

destekleyici, yol gösterici, ruhsal değişimleri<br />

destekleyici olmanın yanı sıra ihmal ve şiddetten<br />

kaçınılmalıdır. Madde bağımlısı olan bir çocuk,<br />

kendisini teşvik eden arkadaşlarına hayır diyemez.<br />

Bu noktada aile içinde anne ve baba hayır demeyi<br />

bilmelidir. Bu ancak çocuğa belirli sınırları öğretmek<br />

ve eğitmekle oluşur.<br />

ÇOCUK VE GENÇLERDE UYUŞTURUCU MADDE<br />

KULLANIM KUŞKUSU YARATABİLECEK BELİRTİLER;<br />

Derslerdeki başarı oranının birden düşmesi, sık<br />

sık arkadaş değiştirme ya da arkadaşlarına sırt<br />

çevirmesi, çevreyle ilişkilerden kaçınmak. Tamamen<br />

içine kapanma, hiçbir şeye ilgi duymama,<br />

her şeyden uzak kalma, zaman zaman aşırı neşe<br />

ile öfke, saldırganlık arasında gidip gelme, evde<br />

odaya kapanma, kendi bakım ve temizliğine özen<br />

göstermemek. Fazla para harcama, okulu ya da iş<br />

eğitimini tamamen bırakma, kendi geleceği için<br />

hiçbir yol görememe, geleceğe yönelik hiçbir adım<br />

atmak istememe, ellerde titreme, aşırı derecede


GÜNCEL<br />

terleme ve uykusuzluk çekmek gibi belirtiler<br />

görülür. Bu belirtilerin yanında, uyuşturucu<br />

madde kullanan insanlardaki davranış<br />

bozukluklarını da görmek mümkündür. Bu<br />

davranış bozuklukları da hemen göze çarpar.<br />

Mesela; hastalıklara karşı direnci azalır,<br />

sağlığı bozulur. Kullandığı madde fiziksel ya<br />

da ruhsal bağımlılık yapar. Maddenin kullanımı<br />

nedeniyle kaza yapma riski artar, güvenliği<br />

tehlikeye girer. Uyuşturucu maddelerden<br />

aynı etkiyi elde etmek için kullanma<br />

dozunu giderek artırmak zorunda kalır. Aşırı<br />

doz ölüme yol açar. Maddenin parasını karşılamak<br />

için yasa dışı yollarla para sağlamaya<br />

çalışır. Bazı maddeler, başkalarına yönelik<br />

şiddet eğilimini artırır. Madde, arkadaşlıklardan<br />

öne geçer. Kişi arkadaş çevresinden<br />

uzaklaşır ve dostlarını kaybeder.<br />

UYUŞTURUCU MADDE KAVRAMI<br />

Uyuşturucu madde kavramı; genel anlamda<br />

uyuşturma özelliğine sahip maddeleri<br />

ifade eder. Yani, uyuşturan, duyarsız hale<br />

getiren madde demektir. Afyon ve türevleri,<br />

kokain ve türevleri, kenevir ve türevleri<br />

ile sentetik uyuşturucular olarak sınıflandırmasını<br />

anlatmaya çalıştığım uyuşturucu<br />

maddelerin kullanımının kişi ve toplum<br />

üzerindeki etkilerini gelin hep birlikte görelim.<br />

Bu maddelerden;<br />

ESRAR; mizacı, düşünceyi ve davranışları<br />

olumsuz etkiler. Beyinsel bağlantılarda kopukluk,<br />

reflekslerde, koordinasyonda bozukluk<br />

yapar. Dikkati dağıtır, paranoya ve<br />

muhtemelen psikoza yol açar. Unutkanlığa,<br />

yüksek dozda alındığında hayal görmeye<br />

neden olur. Bronşit ve akciğer kanseri riskini<br />

artırır. Uykulu hal yaratır, hafıza kaybına<br />

neden olur. Kalp rahatsızlığı yaratır, ağız ve<br />

boğazda kuruluk, gözlerde kanlanma meydana<br />

gelir. Erkeklerde sperm sayısında azalma<br />

ve kısırlık, kadınlarda testosteron düzeyinde<br />

artış ve kısırlık yaratır. Eroin, kokain<br />

gibi tehlikeli uyuşturucu maddelere geçiş<br />

basamağıdır.<br />

EROİN; merkezi sinir sistemini direk etkiler.<br />

Hareket ve konuşmada yavaşlama olur,<br />

gevşeme ve sıcaklık hissi verir. Yüzde kızarıklık,<br />

göz bebeklerinde küçülme, görme<br />

kabiliyetinde yavaşlama görülür. Beslenme<br />

yetersizliği çekme, buna bağlı olarak<br />

kabızlık ve ishal durumu yaşanır. Şiddetli<br />

yoksunluk, kas ağrıları ve kramplar olur.<br />

Uykusuzluk, gözde yaşarma, burun akıntısı,<br />

solunumun yavaşlaması ve koma hali görülür.<br />

Yüksek dozda alındığında kişi ölür.<br />

KOKAİN; merkezi sinir sistemi üzerinde<br />

uyarıcı etki yapar. Yoksunluğun yanı sıra<br />

ruhsal çöküntü, halüsinasyonlar görmeye<br />

neden olur. Halsizlik, güçsüzlük, vücut ısısında<br />

azalma, çok uyuma, mutsuzluk hali<br />

görülür. Nabız ve tansiyonda aşırı yükselme,<br />

geçici aşırı zindelik, burun kanamaları,<br />

beyin damarlarında tıkanıklık, cinsel iktidarsızlık<br />

olur. Migren tipi baş ağrıları görülür,<br />

yüksek derecede bağımlılık yapar.<br />

EXTASY; enerji artışı, canlılık, karşı cinse<br />

yakınlık hissi, algılamada artma, uykusuzluk<br />

ve paranoyaya neden olur. Aşırı kuşkuculuk<br />

yaratır, aşırı hareketlerden dolayı su kaybına,<br />

kalp rahatsızlığı, yüksek tansiyon, ağız<br />

kuruluğu, terleme ve iştah kaybına neden<br />

olur. Böbrek ve karaciğer üzerinde olumsuz<br />

etkileri vardır. Koordinasyon ve solunum<br />

yetmezliğine neden olur.<br />

UÇUCU MADDELER; tiner, baly, çakmak<br />

gazı, benzin, oje vb… maddelerdir. Bu maddelerin<br />

kullanılması neticesi, neşe hali veya<br />

sakinlik duygusu, hayallerin görülmesine<br />

neden olur. Beyin üstüne doğrudan toksin<br />

etkisi yaptığından çok zararlıdır. Bağımlılık<br />

potansiyeli yüksek, sıklıkla ani ölümler<br />

meydana gelir. Saldırganlık ve tehlikeli davranışlar,<br />

ciddi sarhoşluk, denge bozukluğu<br />

yürümede güçlük görülür. Baş ağrısı, kusma,<br />

bulantı, tıkanma, boğulma gibi sorunlar<br />

ortaya çıkar. Dikkat eksikliği, öğrenme<br />

güçlüğü, kavrama yeteneğinde bozulma,<br />

okul başarısında düşme, böbrek yetmezliği,<br />

kalpte ritim bozukluklarına neden olur.<br />

Uyuşturucu maddelerin kullanıcılar<br />

üzerindeki etkilerinden bazıları bunlar.<br />

Peki, uyuşturucunun toplum üzerindeki<br />

etkilerini biliyor muyuz? Toplum üzerinde<br />

ne gibi etkileri vardır? Uyuşturucu madde<br />

toplumu nasıl etkiler. Uyuşturucuya bağlı<br />

olarak toplumda ne gibi sorunlar ortaya<br />

çıkar. Şimdide; uyuşturucunun toplum üzerindeki<br />

etkilerine bir bakalım.<br />

UYUŞTURUCUNUN TOPLUM ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ;<br />

TERÖR;<br />

Terör olaylarında artış olur. ( PKK-HİZBUL-<br />

LAH-DİĞER ÖRGÜTLER)<br />

HASTALIKLAR;<br />

Uyuşturucu madde kullanımının, hastalıklara<br />

karşı direnci azaltması neticesi bazı<br />

hastalıklarda da artış meydana gelir. (AİDS,<br />

FELÇ, KALP KRİZİ, KANSER VE BÖBREK YET-<br />

MEZLİĞİ vb.)<br />

SUÇ ARTIŞI;<br />

Uyuşturucu madde kullananlar, maddenin<br />

parasını karşılamak için yasa dışı yollardan<br />

para sağlamaya çalışırlar. Bu nedenle, toplumda<br />

suç oranlarında artış olur.( CİNA-<br />

YET-GASP-FAHİŞELİK-HIRSIZLIK-SOYGUN)<br />

EKONOMİ;<br />

Kayıt dışı para aklama gibi ekonomik sorunlar<br />

ortaya çıkar.( KARAPARA)<br />

SONUÇ OLARAK;<br />

İnsanlık tarihinin başlangıcından itibaren,<br />

keyif verici, ağrı giderici ve hastalıkları iyileştirici<br />

olarak kullanıldığı bilinen uyuşturucu<br />

maddelerin suiistimal edilerek kullanılması,<br />

canlıların organizmasını olumsuz<br />

yönde etkilemektedir. Sinir sistemi üzerine<br />

etki ederek, akli, fiziki ve psikolojik dengeyi<br />

bozan, alışkanlık ve bağımlılık yapan, kişi ve<br />

toplum içerisinde ekonomik ve sosyal çöküntü<br />

meydana getiren uyuşturucu madde<br />

ile mücadele ve tedavi merkezleri ile ilgili<br />

konuları daha sonraki yazımda tekrar sizlerle<br />

görüşmek üzere sağlıklı ve mutlu kalın.<br />

Sevgi ve ışığınız bol olsun…<br />

Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

69


Spor<br />

FUTBOL ARTIK<br />

‘TAMAMEN DUYGUSAL’<br />

Jorge Valdano’nun ünlü lafıdır; “Futbol yaşadığımız hayatın metaforudur”<br />

der. Futbol da edebiyat ve müzik gibi toplumsal bir olaydır; zaman zaman<br />

isyan, zaman zaman acı, zaman zaman güzelliktir; bir metafor ve bir stildir.<br />

Y. Emre Kaplan<br />

e.kaplan@adigepanorama.com<br />

Futbolun tarihi Sümerler’e kadar dayanır. Mısır mezarlarında<br />

da duvar resimlerinde ayakla top oynayan<br />

insan figürleri vardır. Bazı kaynaklarda Orta Asya<br />

Türklerinin de topa elle dokunmadan ayak ve kafa ile<br />

oynamış oldukları bir oyundan söz edilir. İngiltere’de<br />

kökleri 12. yüzyıla kadar uzanarak kuralları olmadan,<br />

18. yüzyılda ise devlet ve kilisenin toplum değerlerini<br />

kötü etkilediği savıyla yasaklanmış olmasına rağmen<br />

birçok kolejde 100 yıl kadar daha organize bir<br />

şekilde takımlar kurularak, ellerin ve ayakların birlikte<br />

kullanılması ile o tarihde genellikle toplumun elit<br />

kısmını peşinden sürükleyerek oynanan bir oyundu.<br />

Sümerlerden, milyon eurolara uzanan bir hikaye<br />

futbol ve artık sadece bir spor değil; küresel bir<br />

endüstri çarkının en çok işleyen dişlilerinden bir<br />

tanesi. Artık kulüp değerlendirmelerinde, bütçelerinde,<br />

transferlerde milyon eurolar konuşuyor.<br />

Futbol, ülke ve insan ilişkilerini geliştiriyor, yönlendiriyor<br />

ve iyi kullanıldığında, dünya barışına büyük<br />

katkılar yapacak bir birikim ve reklam dünyasının<br />

en çok tercih ettiği ortam oluyor. Ayrıca futbol, şehirler,<br />

bölgeler, ülkeler hatta kıtalar arası sosyal ve<br />

ekonomik yakınlaşmayı da temin ediyor.<br />

Futbol giderek bir endüstri olarak devleşirken<br />

kulüpleri yönetmek neredeyse holding yönetmekle<br />

eşdeğer hale geldi. Ortada kazanılan bir para<br />

var ve bu paranın tekrar parasal başarıya dönmesi<br />

şart. İşte oyunun en büyük kuralı da bu. Futbol<br />

ekonomisi, gelir ve giderleriyle, transfer piyasasıyla,<br />

reklam ve medya yatırımlarıyla, yarattığı marka<br />

değeri ve ligleriyle, bu kurala odaklanıyor.<br />

Başta İngiltere olmak üzere Avrupa’da 1980’lerin<br />

başından, ülkemizde ise 1990’lı yılların sonlarından<br />

itibaren, kulüplerin yeni stadlar inşa ederek<br />

gelirlerini artırma isteğiyle başlayan ve sonrasında<br />

ortaya çıkan reklam, sponsorluk gelirleri ile bunların<br />

etkisiyle artış gösteren logolu ürün (merchandising)<br />

gelirleri ve özellikle özel televizyon kanalları arasında<br />

yaşanan yoğun rekabetin bir sonucu olarak önemli<br />

artışlar yaşanan yüksek yayın hakları gelirlerinin de<br />

katkısıyla baş döndürücü bir hızla futbol büyük bir<br />

endüstri olarak yeniden yapılanmıştır. Yeni ekono-<br />

70 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December


minin hızla değişen dinamikleri, “taraftar/<br />

müşteri” sayıları milyonlarla ölçülen futbol<br />

kulüplerinin, hızla ekonomik bir örgüt olarak<br />

organize olmalarına neden olmuştur.<br />

Yeni stadlarını inşa ederek geleneksel gelirlerini<br />

artırmak, bununla birlikte 1980’lerin<br />

başında ortaya çıkan merchandising, sponsorluk,<br />

reklam ile 1990’lar sonrasında önem<br />

kazanan medya ve yayın gelirleri gibi yeni<br />

gelirleri ortaya koyarak, Şampiyonlar Ligi,<br />

UEFA Kupası vb. uluslararası turnuvalarda<br />

başarılı olmaları zorunluluğu, futbol kulüplerini<br />

başdöndürücü bir hızda şirketleşme<br />

sürecinin içerisine sokarak, kuruluşlarından<br />

bu yana devam etmiş olan sadece sportif<br />

bir organizasyon olmalarını misyonunu, satışları<br />

devasa büyüklüklere ulaşan pazarlamanın<br />

ön planda olduğu ve profesyoneller<br />

tarafından yönetilen ekonomik / kurumsal<br />

organizasyonlara dönüştürmüştür.<br />

Endüstri haline gelerek yapı değişikliğine<br />

uğrayan ve ekonomik gerçeklerin<br />

ön plana çıktığı günümüzün “yeni futbol”<br />

kurallarıyla birlikte ortaya çıkan iş modellerinin<br />

ana prensibi, medya platformları,<br />

içerik sağlayıcılar, reklamcılar, sponsorlar<br />

ve organizatörler gibi destek unsurlarını<br />

optimum şekilde kullanılarak, futbol<br />

şovunu yaratmak, oynatmak ve sonuç<br />

olarak diğer alternatif eğlence/spor türleriyle<br />

rekabet ederek ticaretleştirmekden<br />

geçmektedir. Bu yeni futbol düzeninde<br />

kendilerini yeniden yapılandırarak başarılı<br />

olan Manchester United, Barcelona, Real<br />

Madrid gibi Kulüplerin birbirinden farklı iş<br />

modelleri incelendiğinde, hepsinin ortak<br />

paydasının, mevcut durumlarını objektif<br />

olarak tespit ettikden sonra, sportif, ekonomik<br />

ve sosyal başarı hedefiyle uzun<br />

vadeli sürdürülebilir stratejiler eşliğinde,<br />

kurumsal değer artışı sağlayacak bir<br />

değer zincirini bütün detaylarıyla ortaya<br />

koymuş oldukları görülmektedir.<br />

Transfer piyasasının günümüzde çok<br />

çılgın boyutlara ulaştığını görüyoruz. Ağustos<br />

ayında Juventus, uzun süredir peşinde<br />

olduğu dünyaca forvet oyuncusu Gonzalo<br />

Higuain’in transferini resmen tamamladı.<br />

Juventus kulübünün resmi internet sitesinden<br />

“Hoş geldin Pipita!” başlığıyla yapılan<br />

açıklamada, Arjantinli yıldız için 90 milyon<br />

Euro bonservis bedeli ödeneceği bildirildi.<br />

Higuain böylelikle, dünya futbol tarihinin en<br />

pahalı 5 transferinden biri oldu. Ancak sonrasında<br />

transfer rekoru, Manchester United<br />

kulübünden geldi. Amerikan Glazer ailesinin<br />

sahibi olduğu İngiliz Manchester United kulübü,<br />

Juventus’un genç yıldızı Paul Pogba’ya<br />

tam 105 milyon Euro ödeyerek renklerine<br />

kattı. Böylelikle Paul Pogba, tarihin en pahalı<br />

transferi ünvanına sahip oldu. Bu transferin<br />

ilginç kısmı ise şüphesiz Paul Pogba’nın<br />

bundan yaklaşık 4 yıl önce Manchester United’dan<br />

arkasına teneke bağlanarak ücretsiz<br />

şekilde yollanmasıydı. 4 yıl önce ücretsiz<br />

Futbol endüstrisinin<br />

kendine özgü bir<br />

yönetim dünyası vardır. Bu<br />

gerçeği unutmadan, futbol kulüpleri<br />

ticari işletmeler gibi yönetilmelidir.<br />

Ancak, biz mi olduğumuz yerde<br />

saplanıp sayıklıyoruz, yoksa küreselleşen<br />

futbol diye sıkça çemkirdiğimiz<br />

şu günlerde aklımızın<br />

alamayacağı paralar değerini<br />

kaybetmeye mi<br />

başladı?<br />

yollanan futbolcuya, 2016 yazında tam 105<br />

milyon Euro ödeyip geri almak? Futbol çılgınlığının<br />

geldiği noktayı özetler nitelikte…<br />

Peki bir futbolcuya ödenen 105 milyon<br />

Euro ile neler yapılabileceğini hiç düşündünüz<br />

mü? Bu parayla, henüz yeni açılmış<br />

Osman Gazi Köprüsü’nden tam 2 milyon<br />

165 bin kez geçiş yapabilirsiniz. 1386 adet<br />

TOKİ dairesi, 216 adet taksi plakası veya<br />

406 bin adet cumhuriyet altını satın alabilir,<br />

Juventus’un maçlarını oynadığı Juventus<br />

Arena’yı tüm maliyetleri dahil inşa edebilirsiniz.<br />

Ayrıca Paul Pogba’nın bonservisine<br />

verilen 105 milyon Euro banknota çevirilirse,<br />

ağırlığı yaklaşık 1.2 ton oluyor…<br />

Futbol endüstrisinin kendine özgü bir<br />

Ortada kazanılan<br />

bir para var ve bu paranın<br />

tekrar parasal başarıya dönmesi<br />

şart. İşte oyunun en büyük<br />

kuralı da bu. Futbol ekonomisi,<br />

gelir ve giderleriyle, transfer piyasasıyla,<br />

reklam ve medya yatırımlarıyla,<br />

yarattığı marka değeri<br />

ve ligleriyle, bu kurala<br />

odaklanıyor.<br />

yönetim dünyası vardır. Bu gerçeği unutmadan,<br />

futbol kulüpleri ticari işletmeler<br />

gibi yönetilmelidir. Ancak, biz mi olduğumuz<br />

yerde saplanıp sayıklıyoruz, yoksa küreselleşen<br />

futbol diye sıkça çemkirdiğimiz<br />

şu günlerde aklımızın alamayacağı paralar<br />

değerini kaybetmeye mi başladı?<br />

Ülkemizdeki yapı incelendiğinde; idari<br />

(iyi ve rasyonel yönetilmeme), mali (gelir<br />

kaynaklarını yeterince arttıramama, olan<br />

gelirleri de verimli kullanamama, yüksek<br />

finansal borçlanma), devletle ilgili (birikmiş<br />

vergi borçlarının tasviyesi, yüksek vergi<br />

oranları, yeni spor yasasının çıkarılması),<br />

rekabetçi denge (sadece 3 büyüklerin<br />

şampiyon olabilmesi, Avrupa’da başarılı<br />

olamama) ve benzeri birçok önemli ve acil<br />

çözüm bekleyen sorunu olmasına rağmen<br />

Türk Spor Kulüplerinin birincil öncelikli sorununun;<br />

yapısal olduğu gözükmektedir.<br />

Örnek olarak, bir zamanlar imrenilerek<br />

bakılan Galatasaray altyapısı, şimdilerde<br />

sağa sola bedelsiz oyuncu yetiştirmektedir.<br />

Türkiye’de altyapılara verilen önem ciddi<br />

şekilde azalmıştır. Uygulanan politikalar son<br />

derece başarısızdır. Mühim olan, 16, 17, 19,<br />

21 yaş altı gibi takımların oluşturduğuu organizasyonlarda<br />

başarı kazanmak değildir.<br />

Asıl önemli olan, aşağıdan gelen başarılı<br />

ve yetenekli gençlerin değer kaybetmeden,<br />

hatta üstüne koyarak üst yapıya çıkmaları<br />

ve burada kalıcı olabilmeleridir.<br />

Almanya’da yetişen gençlerin aksine,<br />

Türkiye’de yetiştirilen gençlerin birçoğu<br />

maalesef a takımlarda kalıcı olamayıp, yok<br />

olup gitmektedir. Bunun nedeni altyapıda<br />

aldığı temel eğitimin oldukça sınırlı olması,<br />

belki de hiç olmamasıdır. Bu eğitim, kişinin<br />

entelektüel yapısını geliştiren, kişiye yeni<br />

ufuklar açan fen, matematik, sosyal derslerden<br />

edindiği bilgilerdir.<br />

Bu kapsamda başta 3 büyükler olmak<br />

üzere, her spor kulübümüzün üzerinde<br />

büyük bir hassasiyetle düşünmesi gerekli<br />

husus, uluslararası arena da başarıyı yakalamış<br />

spor kulüplerinin modellerinin incelenerek,<br />

başarılı olanların bir karmasının<br />

asırlık tarihlerinden gelen köklü kültür ve<br />

değerlerine uyarlanmasının, gelirleri açısından<br />

dünyanın en büyük 20 futbol kulübünün<br />

arasına kalıcı ve karlı olarak girilebilmesi<br />

için uzun vadede izlenebilecek, gençleri<br />

ve altyapıyı da kapsayacak bir yol haritasının<br />

oluşturulmasıdır.<br />

Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

71


ŞEHİR PANORAMA<br />

Kuzey Almanya’nın İncİsİ<br />

HAMBURG<br />

İlk sayımızda siz okuyucularımıza Almanya başta olmak üzere dünyada görülmesi<br />

gereken şehirleri tanıtacağımızı söylemiştik. Bu sayımızda da Berlin’den sonraki<br />

Almanya’nın en büyük ikinci şehri Hamburg’u tanıtacağız.<br />

SALİH KAPLAN<br />

Hamburg, Berlin’den sonra, Almanya’nın<br />

en büyük ikinci büyük şehri olup kendi başına<br />

ayrı bir eyaleti oluşturur.<br />

Aynı zamanda Avrupa Birliği’ndeki en<br />

büyük 6. metropoldür. Almanya’nın dünyaya<br />

açılan kapısı da denilen kent, Almanya’nın<br />

en büyük limanına da sahiptir. Rotterdam’dan<br />

sonra Avrupa’nın en büyük<br />

ikinci limanı olup, dünyada da 9. sıradadır.<br />

Hamburg, Elbe ve Alster nehirlerinin<br />

kıyısında yeşil bir şehir olmasının yanı sıra<br />

ayrıca dünyanın en büyük ikinci container<br />

limanı ünvanına da sahiptir. Hamburg ev<br />

sahipliği yaptığı yaklaşk 100 konsolosluk ile<br />

“dünyaya açılan kapı” olarak da adlandırılmaktadır.<br />

Yaklaşık 20.000 civarında Hamburg’da<br />

kurulu şirket yabancı ülkelerde iş<br />

yapmakta ve yabancılara ait 3.500 şirket de<br />

Hamburg ticari yaşamında yer almaktadır.<br />

Şehir, adını İmparator Şarlman’ın MS<br />

808 yılında yaptırdığı kaleden almaktadır.<br />

Alster ve Elbe nehirlerinin arasındaki bataklıktaki<br />

kayalık bir bölgede inşa edilen<br />

kale, Slav akınlarına karşı kurulmuştur.<br />

Hammaburg adındaki kalenin ismindeki<br />

burg kale anlamına gelmektedir. Hamma<br />

kelimesinin anlamı ise “hamme” kelimesinden<br />

gelmektedir ve bataklık içindeki<br />

ağaçlık tepe, ağaçlık gibi anlamlara gelmektedir.<br />

Konumu Alster ile Bille arasında<br />

Petrikirche adındaki kilisenin güneyindedir.<br />

Hamburg şehir merkezinin nüfusu yaklaşık<br />

1,8 milyon, eyalet nüfusu ise yaklaşık<br />

4,3 milyon civarındadır.<br />

Ulaşım imkanları<br />

Hamburg’un uzun yıllardır bir ticaret merkezi<br />

olması nedeniyle Hamburg’a ulaşım<br />

olanakları oldukça geniştir. Bunun yanı<br />

sıra, bulunduğu coğrafi konum nedeniyle<br />

de ulaşım her geçen gün daha da gelişmektedir.<br />

Merkez ve doğu Avrupa piyasalarının<br />

açılması ve 2004 yılındaki AB<br />

genişlemesi ile birlikte Hamburg kuzey<br />

Avrupa’da çok önemli bir ticaret ve ulaşım<br />

merkezi haline gelmiştir. Bu genişleme ayrıca<br />

Asya kıtasında gelişmekte olan bölgeleri<br />

ve Baltık bölgesini de kapsamaktadır.<br />

Hamburg Havalimanı<br />

Her yıl 12 milyondan fazla yolcuya ev sahipliği<br />

yapan Hamburg havalimanından 115<br />

den fazla farklı noktaya 60 dan fazla havayolu<br />

aracılığı ile doğrudan ulaşılabilmektedir.<br />

Tren ve istasyonlar<br />

Üç ana tren istasyonu (Merkez İstasyon,<br />

Dammtor ve Altona), Alman Demiryolları<br />

aracılığı ile bir çok noktaya ulaşım imkanı<br />

sağlamaktadır. Almanya ve Avrupa’daki<br />

birçok noktaya tren ile seyahat edebilmek<br />

mümkündür. Hamburg şehir merkezinde<br />

her gün 2 milyondan fazla insan<br />

72 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December


ŞEHİR PANORAMA<br />

toplu taşımayı kullanmaktadır. Hamburg<br />

Trafik Birliği (HVV), şehir merkezi ve banliyöleri<br />

yaklaşık 700 civarında otobüs ve<br />

tren hatları ile birbirine bağlamaktadır.<br />

Araç kiralama ve park<br />

Hamburg 1, 7, 23 ve 24 numaralı otoyolları<br />

ile ulusal ve Avrupa trafiğinin önemli bağlantı<br />

noktalarından biridir. Şehirde çok geniş<br />

araba kiralama imkanları bulunmaktadır.<br />

Kültür, turizm ve yaşam<br />

Hamburg Almanya’nın en etkileyici şehirlerinden<br />

biri olarak kabul edilmektedir.<br />

Hamburg, bu şehirde yaşayan birçok<br />

kişi tarafından ‘‘dünyanın en güzel şehri’’<br />

olarak adlandırılmaktadır. Şehir, bu<br />

atmosferi ve denizcilik açısından sahip<br />

olduğu çekiciliği ile iş ve turistik olarak<br />

şehri ziyaret eden kişiler için oldukça<br />

çekici bir mekan olma özelliğine sahiptir.<br />

Şehir, Elbe ve Alster nehirleri tarafından<br />

çevrelenmekte olup; Venedik’ten daha<br />

fazla köprüye ev sahipliği yapmaktadır.<br />

Şehrin güzelliği en iyi şekilde, liman ve<br />

Alster çevresinde yapılabilecek yürüyüşler<br />

ile fark edilebilir.<br />

Diğer kuzey Alman kentleri gibi Hamburg’unda<br />

mimarisi Backsteingotik tarzından<br />

etkilenmiştir. Tamamen düz olan<br />

şehri,özellikle güzel havalarda, yürüyerek<br />

gezmek son derece keyiflidir. Şehrin içinde<br />

bir sürü park bulunmaktadır. Ayrıca<br />

küçük turistik gezi tekneleri ile Binnenve<br />

Aussenalster göllerinde ya da limanda<br />

(Hafen) veya kanallarda tekne ile şehri<br />

gezebilirsiniz. Alster tekne turları tarihi<br />

bir mekân olan Jungfernstieg’den kalkmaktadır.<br />

Hamburg’da Amsterdam’daki<br />

kırmızı lamba bölgesini (red light district)<br />

andıran St.Pauli bölgesinde Reeperbahn<br />

Caddesi bulunmaktadır. Bu bölgede çok<br />

sayıda gece kulübü ve diskotek bulunmaktadır.<br />

Turistik açıdan Belediye Binası’nın<br />

(Rathaus) kulesine çıkarak şehrin<br />

güzelliğini tepeden de görebilirsiniz.<br />

Kentteki başlıca müzeler<br />

ve görülecek yerler ise:<br />

Fischmarkt; balık pazarı<br />

HafenCity; liman<br />

Speicherstadt<br />

Miniatur Wunderland, Minyatür mucize sehri<br />

Planetarium<br />

Hafenmuseum; liman müzesi<br />

Museum der Arbeit; İş müzesi<br />

Das Feuerschiff; eski yangın söndürme<br />

gemisi<br />

Museum der Arbeit; Hamburg’un sanayi<br />

devrimi yılları ile ilgili müze<br />

Hamburger Kunsthalle; Hamburg sanat<br />

müzesi<br />

Erotic Art Museum; erotik sanatlar müzesi<br />

Deutsches Zollmuseum; Alman gümrük<br />

müzesi<br />

HSV Museum; HSV Hamburg futbol<br />

takımının müzesi<br />

Museum für Hamburgische Museum;<br />

Hamburg müzesi<br />

Hamburg Tren Terminali<br />

Müze ve galeriler<br />

Sanat, şehrin önemli bir parçasını oluşturmaktadır.<br />

Dünyanın tüm bölgelerinden<br />

sanatçılara ait erserler yaklaşık 40<br />

müzede sergilenmektedir. Kunsthalle ve<br />

Bucerius Kunst Forum dünyaca ünlü galeriler<br />

arasında yer almaktadır. Yaklaşık 200<br />

galeri her zevke uygun değişik eserlere ev<br />

sahipliği yapmaktadır.<br />

Tiyatro ve müzikaller<br />

Hamburg’da yaklaşık 30 civarında tiyatro<br />

bulunmaktadır. Yalnızca Londra ve New<br />

Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

73


ŞEHİR PANORAMA<br />

York’ta Hamburg’dan fazla müzikal sahnelenmektedir.<br />

Yakın gelecekte tamamlanması<br />

planlanan Elbphilharmonie’nin, yeni<br />

liman bölgesinin en önemli ilgi merkezlerinden<br />

biri haline gelmesi beklenmektedir.<br />

Restoranlar ve gece hayatı<br />

Hamburg’un en tanınmış şefleri, birçok<br />

değişik lezzetler sunan restoranlarını<br />

Hamburg’da işletmektedirler. Hamburg,<br />

çok çeşitli ve eğlenceli bir gece hayatına<br />

da ev sahipliği yapmaktadır. Dünyanın en<br />

tanınmış gruplarından biri olan Beetles<br />

kariyerine Hamburg, Reeperbahn’da başlamıştır.<br />

Büyüklüğü ve nüfusu açısından<br />

Berlin’den sonra ikinci olan Hamburg şehri,<br />

Avrupa’daki en büyük limanlardan birine ev<br />

sahipliği yapmaktadır. Şehir içinde yer alan<br />

çok sayıdaki su yolları ve kanallar arasında<br />

bir gezinti yapmanız halinde bile şehre neden<br />

“Kuzeyin Venediği” dendiğini anlayabilirsiniz.<br />

Yerel balık pazarına (Fischmarkt)<br />

ve Tüccarlar Bölgesi’ne (göz alıcı kırmızı<br />

tuğlalarla inşa edilmiş binalarıyla fark edilir)<br />

uğramayı, nehir kıyısında hoş bir akşam<br />

yemeği yemeyi ya da üniversite çevresinde<br />

bir gece dışarı çıkmayı unutmayın. Bu arada<br />

Reeperbahn’dan da bahsettik mi (kırmızı<br />

ışıklı bölge)? Burası kırmızı ışıklarıyla meşhurdur...<br />

Park ve yeşil alanlar<br />

Elbe ve Alster nehrinin kıyısındaki yeşil<br />

alanların yanı sıra, 100’den fazla park<br />

ayrıca dinlenme ve Avrupa Yeşil Başkent<br />

2011’de doğanın tadını çıkarmak için bir<br />

çok sakin mekan sunmaktadır. Hamburg<br />

birçok alışveriş merkezine ve değişik mağazaların<br />

bulunduğu sokaklara sahiptir.<br />

Bu mekanlarda çok değişik ürünleri bulabilmek<br />

mümkündür. Birçok mağazada<br />

yerel kültürü yansıtan ürünlere de ulaşılabilmektedir.<br />

Alışveriş<br />

Birçok alışveriş merkezine ve değişik mağazaların<br />

bulunduğu sokaklara sahiptir. Bu<br />

mekanlarda çok değişik ürünleri bulabilmek<br />

mümkündür. Birçok mağazada yerel kültürü<br />

yansıtan ürünlere de ulaşılabilmektedir.<br />

Spor ve etkinlikler<br />

Hamburg’da yıl boyunca birçok spor etkinliği<br />

gerçekleştirilmektedir. İki profesyonel<br />

futbol takımının (HSV ve St. Pauli)<br />

yanı sıra, hentbol ve buz hokeyi takımları<br />

bunlardan en önemlileri arasındadır.<br />

Hamburg ayrıca birçok tenis ve bisiklet<br />

turnuvasına da ev sahipliği yapmaktadır.<br />

Ayrıca birçok spor aktivitesi de halkın kullanımına<br />

açıktır.<br />

Coğrafi Konumu<br />

Hamburg Almanya’nın kuzeyinde yer alır.<br />

Kuzey Denizi’ne akan Elbe nehri kıyısındadır.<br />

Şehrin tam merkezinde iki büyük iç göl<br />

yer alır. Binnen- ve Aussenalster Gölleri.<br />

Ayrıca şehrin içinden bir sürü nehir akmaktadır,<br />

dolayısıyla bu özelliğinden dolayı<br />

şehirde tıpkı Amsterdam veya Venedik<br />

gibi çok sayıda irili ufaklı köprüler bulunmaktadır.<br />

Avrupa’nın en fazla köprüsüne<br />

sahip şehirdir. Amsterdam ve Venedik’in<br />

köprülerinin toplamı bile Hamburg’un<br />

köprü sayısını geçmemektedir. Dünya genelinde<br />

bir kıyaslama daha hiç yapılmadığı<br />

için sadece Avrupa genelinde kıyaslamayla<br />

kalmıştır. Elbe Nehri genişletilerek dünyanın<br />

en büyük limanlarından biri yapılmıştır.<br />

Hamburg eyalet’i Schleswig-Holstein<br />

ve Niedersachsen eyâletlerinin arasında<br />

yer alır. Hamburg’dan Elbe’nin haricinde<br />

Alster, Bille, Düpenau, Eilbek, Este, Flottbek,<br />

Isebek, Kollau, Osterbek ve Wandse<br />

nehirleride geçmektedir. Denize yakın bir<br />

konumda bulunmasının etkisinden dolayı<br />

iklimi nispeten diğer kuzey kentlerine<br />

göre ılımandır. En sıcak ayı olan temmuzda<br />

hava sıcaklığı ortalama 25 °C civarındadır.<br />

Hamburg Şehir alanı 755 kilometre<br />

kare, Eyalet alanı da 19.800 kilometre<br />

karedir. 7 İdari Bölgeden; Altona, Berge-<br />

74 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December


ŞEHİR PANORAMA<br />

dorf, Eimsbüttel, Hamburg-Mitte, Hamburg-Nord,<br />

Harburg ve Wandsbek, 105<br />

semt ve 180 bölgeden oluşmaktadır.<br />

Ekonomi<br />

Hamburg gerek ticari, gerekse hizmet sektörü<br />

açısından kuzey Almanya’nın en büyük<br />

sanayi kentidir. Özellikle havacılık sektörü,<br />

uçak üretiminde dünyanın en büyük<br />

3.kentidir. Kimya, makina, gemi inşaat ve<br />

bankacılık sektörleri oldukça önemli yer<br />

tutmaktadır. 2008 yılında Hamburg’un kişi<br />

başına düşen yıllık gelir ortalama 50.073 €<br />

olarak belirlenmiştir. Fakat Hamburg’un<br />

2007 sonundaki borcu 21,8 Milyar Avroyu<br />

geçmiştir.<br />

120.000 üzerinde iş yeri, Almanya çapında<br />

en yüksek gayri safi milli hasıla (2008<br />

yılında 88,9 milyar Euro), Avrupa’nın 3. en<br />

büyük limanı, Dünyanın 9. en büyük limanı,<br />

Dünyanın 3. en büyük sivil uçak sanayi ile en<br />

büyükler arasında yer almaktadır.<br />

Eğitim<br />

Almanya’nın ilk özel Hukuk Yüksekokulu<br />

Bucerius Law School burada kurulmuştur.<br />

Hamburg Üniversitesi, Hamburg-Harburg<br />

Teknik Üniversitesi, Hafen-City Üniversitesi<br />

ve Hamburg Fachhochschule<br />

adındaki Üniversite bu şehirdedir.<br />

Hamburg’lu Türkler<br />

Almanya Federal Cumhuriyeti´nde yaşayan<br />

Türk vatandaşlarının sayısı 2 milyonun üzerindedir,<br />

Hamburg´da ise bu sayı 62.000<br />

civarındadır. 30.000 kadar Türk asıllı Alman<br />

vatandaşı ve aileleri dahil edildiğinde, Hamburg<br />

nüfusunun yüzde 5 oranını oluşturdukları<br />

anlaşılıyor. Yaşam merkezleri daha çok,<br />

Altona, Hamburg-Mitte ve Hamburg´un güneyi<br />

gibi hareketliliğin ve kültürel renkliliğin<br />

hissedildiği semtlerde bulunmaktadır. Hamburglu<br />

Türklerin büyük çoğunluğu, burada<br />

kalıcı bir yaşam modelini benimsemiş durumdadır.<br />

Bu sayede Hamburg okullarındaki<br />

Türk öğrenci sayısı da sürekli gelişmiş. Anadilde<br />

eğitim Hamburg okullarında önemsenen<br />

konuların arasında yer alır. Örneğin<br />

Hamburg´un merkezinde bulunan tam<br />

günlük Heinrich-Wolgast Okulu´nda (HWS),<br />

Almanca-Türkçe olmak üzere iki dilde eğitim<br />

verilmektedir. Müfredatında kültürlerarası<br />

öğrenim ve ikidilliliğe yer veren bir diğer kurum<br />

ise, Lämmersieth okuludur.<br />

Türkiye´den gelen göçmenlerin neredeyse<br />

tamamı Müslüman olsa da, farklı<br />

inanç gruplarının mensupları da bulunmaktadır.<br />

Hamburg´da halihazırda var olan<br />

40´dan fazla İslami cemaatin 26´sı, Türkiye´den<br />

gelen Müslümanlara hizmet vermekte.<br />

Camiler, sosyal yaşamda da önemli bir<br />

işleve sahip olmaktalar. Hamburg´da dindar<br />

Müslümanların en önemli buluşma noktaları<br />

ise, St. Georg semtinin ortasında yer<br />

alan “Hamburg Merkez Camii”´dir.<br />

Türk göçmenlerinin Hamburg´un kültürel<br />

yaşamında da önemli izlerine rastlamak<br />

mümkün. Alman edebiyatının prestijli<br />

ödüllerine sahip olan Feridun Zaimoğlu<br />

gibi yeni kuşak yazarlar eserlerini ağırlıklı<br />

olarak Almanca dilinde kaleme almaktalar.<br />

Almanya’lı Türkler ve eski Hamburg’luların<br />

bir arada yaşam öykülerine yapıtlarında<br />

sıkça yer “vermekteler.<br />

Hamburg´un bir tür merkezi olduğu, Alman-Türk<br />

film yapımları için de benzer tespitlerde<br />

bulunabiliriz. Örneğin Hamburg’lu<br />

iki Almanya’lı Türk, filmleri ile ulusal ve uluslararası<br />

ödüllere layık görülmüştür. 1986<br />

yılında „40 metrekare Almanya“ filmi ile tanınan<br />

Tevfik Başer´i, 2004 yılında Fatih Akın<br />

“Duvara Karşı”, “Crossing The Bridge – The<br />

Sound of İstanbul” (2005) ve “Soul Kitchen”<br />

(2009) isimli filmleri ile izledi. Bu arada “Soul<br />

Kitchen” isimli film, rejisörünün ´benim şehrim`<br />

dediği Hamburg´a olan aşkının ilanıdır.<br />

Bunun dışında Hamburg, Türk pop, özellikle<br />

de Hip Hop ve Rap müzik piyasası ile<br />

de ünlüdür. Parçalarında daha çok Almanca<br />

dilini kullanan sanatçılar, sosyal yaşamlarına<br />

da yaratıcı bir biçimde ışık tutuyorlar.<br />

Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

75


TURİZM<br />

Turİzm ve yatırım cennetİ<br />

Hollanda<br />

Avrupa ülkeleri arasında<br />

tarihi, kültürü ve<br />

turistlik mekânlarıyla<br />

göze çarpan Hollanda,<br />

aynı zamanda AB üyesi<br />

ülkeler içerisinde “yatırım<br />

cenneti” olarak<br />

da biliniyor. Yatırımcının<br />

Hollanda’yı tercih<br />

sebepleri arasında ilk<br />

sırada ülkenin sağladığı<br />

vergi avantajları ön<br />

plana çıkıyor.<br />

35<br />

yılda 60<br />

farklı ülkeden<br />

3 bin 300’den fazla<br />

şirket ülkeye<br />

yatırım yaptı.<br />

Özgürlükler ülkesi Hollanda; kimi zaman<br />

yel değirmenleriyle, kimi zaman ise laleler<br />

ülkesi olarak adından sıkça söz ettiriyor.<br />

Aynı zamanda Avrupa Birliği (AB)<br />

üyesi ülkeler arasında eşsiz bir lokasyona<br />

sahip olması da tabi ki<br />

gözden kaçmamalı… Hollanda<br />

son zamanlarda artık girişimciler<br />

açısından da bir cennet<br />

haline gelmeye başladı.<br />

Hollanda Ekonomik İşler<br />

Bakanlığı bünyesinde<br />

faaliyet gösteren Hollanda<br />

Dış Yatırım Ajansı’nın<br />

(NFIA) verilerine<br />

göre; 35 yılda 60 farklı<br />

ülkeden 3 bin 300’den<br />

fazla şirket ülkeye yatırım<br />

yaptı. 2016 yılı ilk yarısında<br />

ise NFIA aracılığıyla 7<br />

Türk şirket Hollanda’da<br />

girişimde bulunarak 65<br />

Hollandalı’ya ülkesinde<br />

istihdam sağladı.<br />

Düşük vergi oranı<br />

yatırım teşvikini artırıyor<br />

Girişimcileri Hollanda’ya çeken en büyük<br />

etken ise hiç şüphesiz ülkenin sağladığı<br />

düşük yasal kurumlar vergisi oranı, sürdürülebilir<br />

enerji için vergi indirimi programı,<br />

Ar-Ge teşviki, ithalatta KDV öteleme<br />

ve Expat’lara özel vergi indirimi.<br />

Bu durum yatırım talebinin artmasıyla<br />

ülkede konumlanmak isteyen girişimciler<br />

için de güçlü bir rekabet ortamı<br />

yaratıyor.<br />

Yatırımcıya AB ülkelerine<br />

açılma şansı tanıyor<br />

Hollanda’nın AB üyesi ülkeler<br />

arasında turizmiyle ve tarihi<br />

değerleriyle özel bir lokasyona<br />

sahip olduğuna dikkat çeken<br />

NFIA Ülke Müdürü Arife Karaosmanoğlu;<br />

“Bu durum hiç şüphesiz<br />

girişimcileri Hollanda’ya yatırım<br />

yapmaları konusunda teşvik eden<br />

en büyük unsur. Artık birçok şirket<br />

76 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December


TURİZM<br />

uluslararası alanda konumlanırken, o ülkenin<br />

özellikle turizmine ve değerlerine de yatırım<br />

yapıyor. Türk girişimciler açısından örnek<br />

verecek olursak; özel bir sertifika alan<br />

şirket ‘Made In Holland’ etiketiyle Belçika,<br />

Almanya ve İngiltere gibi ülkelerde ticaret<br />

yapma şansı elde ediyor. Sektörlere baktığımızda<br />

ise tarım, gıda, lojistik, kimya, enerji<br />

ve sağlık alanındaki yatırımlarda ciddi bir<br />

potansiyel olduğu görülüyor. Hollanda bu<br />

nedenle teşviklerle ve vergi avantajlarıyla<br />

girişimcinin önünü açan bir ülkedir” diyor.<br />

Hollanda Dış Yatırım<br />

Ajansı (NFIA Turkey) Hakkında<br />

NFIA (Hollanda Dış Yatırım Ajansı), Hollanda<br />

Ekonomik Bakanlığı bünyesinde faaliyet<br />

gösteren bir kuruluştur. NFIA yabancı şirketlere<br />

Hollanda’da uluslararası faaliyetlerini<br />

başlatmak, geliştirmek ve/veya yaygınlaştırmak<br />

gibi alanlarda yardım ve danışmanlık<br />

hizmeti vermektedir. 35 yıl önce kurulan<br />

NFIA, aradan geçen süre boyunca yaklaşık<br />

60 farklı ülkeden 3 bin 300’den fazla şirketin<br />

Hollanda’da uluslararası faaliyetlerini<br />

başlatmasına ve büyütmesine destek olmuştur.<br />

Merkezi Lahey’de bulunan NFIA’nın<br />

Birleşik Krallık’ta, Türkiye’de, Kuzey Amerika’da,<br />

Asya’da, Orta Doğu’da ve Brezilya’da<br />

ofisleri mevcuttur. NFIA ayrıca Hollanda<br />

Büyükelçilikleri, Başkonsoloslukları ve yurtdışında<br />

Hollanda hükümetini temsil eden<br />

diğer kurumlarla, ayrıca yerel paydaşlardan<br />

oluşan geniş bir sosyal ağ ile işbirliği içerisinde<br />

faaliyet gösterir.<br />

2016 yılı ilk<br />

yarısında NFIA<br />

aracılığıyla 7 Türk<br />

şirket Hollanda’da girişimde<br />

bulunarak<br />

65 Hollandalı’ya<br />

ülkesinde istihdam<br />

sağladı.<br />

Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

77


TURİZM<br />

DALYAN VİLLA TURİZMİ<br />

ÖYKÜ MARAL<br />

Özellikle Avrupa’da; Yunanistan, Fransa,<br />

İspanya ve Portekiz gibi ülkelerde uzun süredir<br />

“Villa Turizmi” adı altında ev sahiplerinin<br />

konutlarını kiraya vermeleri şeklinde<br />

bir sektör gelişmiş durumda. Birçok kişi<br />

de tatilde ev keyfi yaşamak adına otel ve<br />

pansiyonlara alternatif olarak villa turizmine<br />

büyük ilgi gösteriyor. Ülkemizde de son<br />

dönemde revaçta olan villa turizmi, Ege ve<br />

Akdeniz bölgesinde yoğun olarak yapılıyor.<br />

Bizim de yolumuz villa turizmi yapılan yerlerden<br />

birine; Muğla’nın Ortaca ilçesine<br />

bağlı Dalyan’a düştü. Köyceğiz Gölü dalyanı<br />

olarak bilinen bu güzide yer, Muğla’nın sıcak<br />

insanlarıyla, gölleriyle, su kanallarıyla,<br />

çam ormanlarıyla ve sakin, tertemiz koylarıyla<br />

meşhur. Sıcaktan bunaldığınız yaz<br />

günlerine Dalyan’ın birbirine karışan dağ ve<br />

deniz havasında mola verebilir, ılık ılık esintilerin<br />

keyfini çıkarabilirsiniz.<br />

Dalyan’da bulunan 8000’e yakın villa<br />

(köy evi), son dönemde turizmi canlandırmak<br />

adına kullanılmaya başlamış. İşin<br />

ilginç yanı Dalyan’ın potansiyelini görenler<br />

ise İngilizler. Çünkü Dalyan’daki bu evlerin<br />

6000 kadarı İngilizlere ait. Yaz döneminde<br />

evlerini ülkelerindeki arkadaşlarına ve müşterilerine<br />

kiralayarak hem kendileri para<br />

kazanıyor hem de Dalyan’ı canlandırıyorlar.<br />

Harabe şeklindeki evleri de alıp tamir ettirerek,<br />

turizme kazandırıyorlar. Muhteşem<br />

manzaları olan bu evlerde konforlu bir tatil<br />

keyfi yaşamak birçok kişiye 5 yıldızlı bir otel<br />

tatilinden daha hesaplıya geliyor.<br />

Dalyan, coğrafik olarak oldukça zengin<br />

78 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

bir yer. Köyceğiz gölünü Akdeniz’e birleştiren<br />

kanalların ortasında bulunduğundan<br />

dolayı birçok kuş türüne ve zengin bir bitki<br />

örtüsüne sahip... Ayrıca, Caretta Caretta’ların<br />

yumurtalarını bıraktığı yer olarak da<br />

biliniyor. Sırf bu sebeple dahi her yıl binlerce<br />

insan Haziran ve Temmuz aylarında<br />

nesli tükenmek üzere olan kaplumbağaları<br />

görmek için Dalyan’a akın ediyor. Bu tercihin<br />

altında Dalyan’ın diğer önemli turistik<br />

Muğla ilçelerine yakınlığı da yatıyor. Elbette<br />

düşük nüfusu ve bakir doğası da cabası. Kalabalıktan<br />

uzaklaşmak ve doğayla başbaşa<br />

vakit geçirmek içi Dalyan çok iyi bir seçim.<br />

KRALLAR YÜKSEKTEN BAKAR: KAUNOS ANTİK KENTİ<br />

Köyceğiz sınırları içerisinde yer alan Kaunos,<br />

antik çağda Karya ve Likya sınırlarına<br />

kurulmuş bir liman kenti. Genel olarak keyifli<br />

bir deniz turu eşliğinde Dalyan’dan ulaşılan<br />

bu bölgenin en dikkat çekici özelliği ise<br />

girişindeki Kral mezarları. Kayaların içerisine<br />

gömülü biçimde duran, görenleri hayret<br />

içerisinde bırakan bu mezarların binlerce yıl<br />

önce o zamanın imkânlarıyla nasıl yapıldıkları<br />

halen tartışma konusu. Üstelik yalnızca<br />

kayalar değil, üzerinde bulunduğu dağ da<br />

oyulmuş ve Kral mezarları dağdan bağımsız<br />

bir hale getirilmiş. Altılı grup halinde gözlemlenebilen<br />

Kral mezarları, Dalyan ziyaretlerinde<br />

mutlaka görülmeli.<br />

Yine antik kentin sur duvarları, çeşmeleri,<br />

tapınak kalıntıları, hamamı ve tiyatrosu<br />

halen görülebiliyor. Tüm bu özellikler Kaunos’un<br />

zamanında oldukça önemli, teşkilatlı<br />

bir kent olduğunu gösteriyor. Zaten<br />

kayıtlara göre Helenistik, Roma ve Bizans<br />

döneminde yerleşim varlığı gözüküyor.


TURİZM<br />

DALYAN’DA MAVİ YENGEÇ KEYFİ<br />

Dalyan’ın kelime anlamı deniz, göl ya da<br />

ırmak gibi yerlerde su içerisine çakılmış<br />

kazıklara gerilen ağlarla balık avlama yeridir.<br />

Bu sebeple Dalyan’a gelindiğinde<br />

zengin bir deniz ürünleri mutfağıyla karşılaşılır.<br />

Balık çeşitleri Dalyan mutfağının<br />

temelini oluşturur. Dalyan kanalı aynı zamanda<br />

DALKO (Dalyan Su Ürünleri Kooperatifi)<br />

tarafından balık yetiştiriciliğinde<br />

kullanılır. Kanal üzerinde hafif acımtrak<br />

deniz börülcesi sofralardan eksik olmaz.<br />

Aynı zamanda kefal, en sık karşılaşılan<br />

balık. Dalyan’daki mavi yengecin ünü ise<br />

yurtdışına dahi yayılmış. Uygun fiyatlarla<br />

hemen hemen her restoranda bulmak<br />

mümkün... Kanalda sazlıkların üstlerine<br />

yapılan ahşap restoranlarda manzaraya<br />

karşı keyifli yemekler yenilebilir.<br />

KUŞ CENNETİ<br />

Dalyan, 180’in üzerinde kuşa ev sahipliği<br />

yapan çok önemli bir bölge... Bu<br />

nedenle yalnızca turistler değil, birçok<br />

kuş gözlemcisi de bu bölgeye geliyor.<br />

Ortaca ile Dalyan arasında hemen hemen<br />

her yerde leylek görülebiliyor.<br />

Yine bölgede karabatak, balaban, ergüvani,<br />

sumru, kız kuşu, sakarmeke, kırlangıç,<br />

saz bülbülü ve martı gibi türler<br />

var. Dalyan’ın en meşhur kuşu ve sık sık<br />

sazlıklar arasında görülen ise yalıçapkını.<br />

Bir rivayete göre havada asılı duran<br />

bu kuşlar, yalılardaki kadınlar tarafından<br />

görülünce, kendilerini gözetlediği<br />

yönünde adları yalıçapkınına çıkmış.<br />

DALYAN PLAJLARI<br />

Avrupa’nın en iyi plajlarından biri seçilen<br />

İztuzu plajı, 5 kilometre uzunluğuyla<br />

göz kamaştırıyor. Plajın bir ucu tatlı, bir<br />

diğer ucu ise tuzlu su barındırıyor. Koruma<br />

altına altındaki Caretta Caretta’ların<br />

yumurtlama yeri olan İztuzu plajına hemen<br />

her saat tekne turları düzenleniyor.<br />

Plajın Caretta Caretta’ların yumurtlama<br />

bölgesinde ise denize girilmesi<br />

yasaklanmış durumda. Yine gece<br />

saatlerinde kaplumbağaların yumurtlamaları<br />

gerçekleştiği için<br />

plaj kapatılıyor.<br />

Dalyan’ın en bilinen yeri<br />

ve herkesin tercihi olan İztuzu’na<br />

alternatif iki güzel sakin<br />

koy daha bulunuyor. Dalyan’ın<br />

düzlüklerinden, Sülüngür Gölü<br />

çevresinden dolaşıldıktan sonra<br />

keyifli bir dağ-orman yolu aracılığıyla<br />

tepelere çıkıldığında, toprak<br />

yollardan Aşı ve Bakardi koylarına<br />

ulaşılabiliyor. Yolları bir hayli bozuk olsa<br />

da, sonunda karşılaşılan manzara her<br />

şeye değiyor.<br />

DALYAN İKLİMİ VE ULAŞIM<br />

Dalyan, tipik Akdeniz iklimi gösteren<br />

bir yer. Ilıman bir havaya sahip... Kışları<br />

hava sıcaklığı 10 ile 15 derece, yazın ise<br />

30 ile 38 derece arasında değişiyor. Bu<br />

hava değerleri Dalyan’ı yaz-kış yaşanan<br />

bir yer yapıyor. Zaten son dönemde bu<br />

bölgeye yerleşen çok fazla yabancı ve<br />

büyük kentlerden gelen gençler var.<br />

Yine de tatil için en uygun zaman Mayıs-Eylül<br />

arası. Yazın otobüslerle direkt<br />

ulaşılabilen Dalyan’a, Dalaman Havalimanı’ndan<br />

servislerle de gidilebiliyor.<br />

Dalyan içerisinde ise belediye otobüsleri<br />

ve dolmuşlar sürekli çalışıyorlar.<br />

Birçok kanal olan Dalyan’da tekne ulaşımı<br />

da sık sık kullanılıyor. Teknelerle<br />

hem denize hem de birçok koya<br />

ulaşmak mümkün. Acentaların tekne<br />

turları yerli ve yabancı turistlerin<br />

ilgisini yaz boyunca çekiyor. Labirent<br />

şeklinde Dalyan’ı saran kanallarda<br />

tekne turlarıyla İztuzu plajına ve çamur<br />

banyosu yapılan yerlere gidilebiliyor.<br />

Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

79


KÜltür<br />

Türkiye ve Almanya’daki<br />

Kardeş Şehirler<br />

Berlin<br />

Afyonkarahisar -Hamm<br />

Alanya -Gladbeck<br />

Ankara -Hamm<br />

Antakya -Aalen<br />

Antalya -Nürnberg<br />

Ayancık -Wiernsheim<br />

Balıkesir -Schwäbisch Hall<br />

Bandırma -Kamen<br />

Bartın -Lünen<br />

Bergama -Böblingen<br />

Bolu -Neuss<br />

Burhaniye -Hürth<br />

Bursa -Darmstadt<br />

Bursa -Hessen<br />

Bursa -Kulmbach<br />

Çanakkale -Osnabrück<br />

Dalaman -Eschweiler<br />

Demre -Elzach<br />

Denizli -Betzdorf<br />

Didim -Laubach<br />

Diyarbakır -Gießen<br />

Edirne -Lörrach<br />

Ereğli -Düren<br />

Erzincan -Freiberg-Neckar<br />

Finike -Mosbach<br />

Gaziantep -Duisburg<br />

Gaziantep -Ludwigshafen<br />

Göynük -Dormagen<br />

80 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

Güzelbahçe -Flörsheim-Main<br />

Hacıbektaş -Velbert<br />

İstanbul -Berlin<br />

İstanbul -Köln<br />

İstanbul-Bağcılar -Hamm<br />

İstanbul-Beşiktaş -Erlangen<br />

İstanbul-Beykoz -Mülheim-Ruhr<br />

İstanbul-Beyoğlu -Berlin-Mitte<br />

İstanbul-Beyoğlu -Mannheim<br />

İstanbul-Büyükçekmece-Gelsenkirchen<br />

İstanbul-Fatih -Wiesbaden<br />

İstanbul-Kadıköy - Berlin-Kreuzberg<br />

İstanbul-Şile -Idstein<br />

İzmir -Bremen<br />

İzmir-Çiğli -Berlin-Neukölln<br />

İznik -Berlin-Spandau<br />

Karataş -Memmingen<br />

Kaş -Brühl<br />

Kayseri -Krefeld<br />

Kayseri -Saarbrücken<br />

Kemer -Schwabach<br />

Kırklareli -Walldorf<br />

Kızılcahamam -Weilburg-Lahn<br />

Kocaeli -Kassel<br />

Konaklı -Helmstedt<br />

Kuşadası -Marl<br />

Malatya -Saarbrücken<br />

Manisa -Ingolstadt<br />

Marmaris -Fürth<br />

Mersin -Oberhausen<br />

Mersin-Yenişehir-Neustadt an der Weinstraße<br />

Mudanya -Ansbach<br />

Muğla -Hildesheim<br />

Nevşehir -Neuss<br />

Nevşehir -Pforzheim<br />

Niğde -Melle<br />

Oba -Oer-Erkenschwick<br />

Özdere -Troisdorf<br />

Seferihisar -Hamm<br />

Seferihisar -Karlsbad<br />

Selçuk -Siegburg<br />

Silifke -Haßloch<br />

Söke -Schönebeck<br />

Tarsus -Langen<br />

Taşucu -Bergkamen<br />

Tekirdağ -Bayreuth<br />

Tekirdağ -Unterschleißheim<br />

Torbalı -Wunsiedel<br />

Uşak -Offenbach<br />

Yalova -Bonn-Bad Godesberg


KÜLTÜR<br />

Deutsch-Türkische<br />

Partnerstädte<br />

İstanbul<br />

Aalen -Antakya<br />

Ansbach -Mudanya<br />

Bayreuth -Tekirdağ<br />

Bergkamen -Taşucu<br />

Berlin -İstanbul<br />

Berlin-Kreuzberg -İstanbul-Kadıköy<br />

Berlin-Mitte -İstanbul-Beyoğlu<br />

Berlin-Neukölln -İzmir-Çiğli<br />

Berlin-Spandau -İznik<br />

Betzdorf -Denizli<br />

Bonn-Bad Godesberg -Yalova<br />

Böblingen -Bergama<br />

Bremen -İzmir<br />

Brühl -Kaş<br />

Darmstadt -Bursa<br />

Dormagen -Göynük<br />

Duisburg -Gaziantep<br />

Düren -Ereğli<br />

Elzach -Demre<br />

Erlangen -İstanbul-Beşiktaş<br />

Eschweiler -Dalaman<br />

Flörsheim-Main -Güzelbahçe<br />

Freiberg-Neckar -Erzincan<br />

Fürth -Marmaris<br />

Gelsenkirchen -İst.-Büyükçekmece<br />

Gießen -Diyarbakır<br />

Gladbeck -Alanya<br />

Hamm -Afyonkarahisar<br />

Hamm -Ankara<br />

Hamm -İstanbul-Bağcılar<br />

Hamm -Seferihisar<br />

Haßloch -Silifke<br />

Helmstedt -Konaklı<br />

Hessen -Bursa<br />

Hildesheim -Muğla<br />

Hürth -Burhaniye<br />

Idstein -İstanbul-Şile<br />

Ingolstadt -Manisa<br />

Kamen -Bandırma<br />

Karlsbad -Seferihisar<br />

Kassel -Kocaeli<br />

Köln -İstanbul<br />

Krefeld -Kayseri<br />

Kulmbach -Bursa<br />

Langen -Tarsus<br />

Laubach -Didim<br />

Lörrach -Edirne<br />

Ludwigshafen -Gaziantep<br />

Lünen -Bartın<br />

Mannheim-İstanbul-Beyoğlu<br />

Marl -Kuşadası<br />

Melle -Niğde<br />

Memmingen -Karataş<br />

Mosbach -Finike<br />

Mülheim-Ruhr -İstanbul-Beykoz<br />

Neuss -Bolu<br />

Neuss -Nevşehir<br />

Neustadt an der Weinstraße -Mersin-Yenişehir<br />

Nürnberg -Antalya<br />

Oberhausen -Mersin<br />

Oer-Erkenschwick -Oba<br />

Offenbach -Uşak<br />

Osnabrück -Çanakkale<br />

Porzheim -Nevşehir<br />

Saarbrücken -Kayseri<br />

Saarbrücken -Malatya<br />

Schönebeck -Söke<br />

Schwabach -Kemer<br />

Schwäbisch Hall -Balıkesir<br />

Siegburg -Selçuk<br />

Troisdorf -Özdere<br />

Unterschleißheim -Tekirdağ<br />

Velbert -Hacıbektaş<br />

Walldorf -Kırklareli<br />

Weilburg-Lahn -Kızılcahamam<br />

Wiernsheim -Ayancık<br />

Wiesbaden -İstanbul-Fatih<br />

Wunsiedel -Torbalı<br />

Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

81


TURİZM<br />

Almanya Vizesi<br />

için ilk adım (1)<br />

Almanya seyahati için Almanya vizesi başvurusu<br />

yapmak isteyen Umuma Mahsus<br />

(Bordo) Pasaport hamili Türkiye Cumhuriyeti<br />

vatandaşlarının ülkeye giriş yapabilmeleri<br />

için Almanya vize müracaatında bulunmaları<br />

gerekmektedir. Almanya’ya seyahat<br />

gerçekleştirecek kişilerin pasaportlarında<br />

daha öncesine ait çok girişli ve geçerli bir<br />

Schengen vizesi bulunması halinde, Almanya’ya<br />

girişlerinde gerekli olan Almanya<br />

Schengen vizesi için başvuruda bulunma<br />

zorunluluğu bulunmamaktadır.<br />

Hususi(Yeşil) Pasaport, Hizmet(Gri) Pasaportu<br />

ve Diplomatik (Siyah ve Kırmızı)<br />

Pasaport Hamili Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları<br />

180 gün içerisinde 90 günü aşmayan<br />

seyahatleri için Almanya vizesi başvurusundan<br />

muaf tutulmaktadır.<br />

Uzun süreli (aile birleşimi, oturum vb.)<br />

amaçlarla Almanya’ya seyahat etmek isteyen<br />

tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları<br />

Almanya vize başvurusunda bulunmakla<br />

mükelleftirler. Uzun süreli vize başvuruları<br />

direkt olarak Almanya Konsolosluğu<br />

ya da Almanya Büyükelçiliği’ne yapılmaktadır.<br />

90 güne kadar olan vize başvuruları<br />

Almanya Konsolosluğu yetkilendirilmiş<br />

kurumlara ya da Turizm/Seyahat Acentelerine<br />

yapmalıdır.<br />

Almanya Schengen Bölgesi’ne üye ülkeler<br />

arasında yer almaktadır. Dolayısıyla<br />

Almanya vizesi sahibi oldukları takdirde seyahatlerini<br />

Almanya’dan başlatmak şartıyla<br />

diğer Schengen ülkelerine de Almanya Schengen<br />

vizesi ile seyahat edebilmektedirler.<br />

Almanya’ya seyahat etmek isteyen kişiler<br />

90 güne kadar olan seyahatleri için Almanya<br />

Schengen Vizesi, 90 günden fazla olan<br />

seyahatleri için ise Almanya Ulusal Vizesi<br />

başvurusu yapmalıdır.<br />

82 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

Almanya Schengen Vizesi nedir?<br />

Avrupa Birliği (AB)’de 1995’te yürürlüğe giren<br />

Schengen Sözleşmesi ile bu Sözleşmeye<br />

taraf ülkeler arasında dolaşım serbestisi tanıyan<br />

bir bölge oluşturulmuştur. Bu sözleşmeyi<br />

imzalayan ülkeler, Schengen Bölgesi dışında<br />

kalan ülkelere ilişkin sınır geçişleri için<br />

ortak kurallar uygulamaya başlamıştır.<br />

Toplamda 26 ülkeyi kapsayan Schengen<br />

Bölgesi, Almanya, Avusturya, Belçika, Çek<br />

Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Finlandiya,<br />

Fransa, Hollanda, İspanya, İsveç, İtalya,<br />

Liechtenstein, Macaristan, Letonya, Litvanya,<br />

Lüksemburg, Malta, Polonya, Portekiz,<br />

Slovakya, Slovenya, Yunanistan’ı kapsamaktadır.<br />

İsviçre, İzlanda ve Norveç ise AB’ye üye<br />

olmadıkları halde özel bir anlaşma aracılığı<br />

ile Schengen Bölgesi’ne dahil olmuşlardır.<br />

Schengen Bölgesi’ne üye ülkelere seyahat<br />

etmek isteyen kişiler, seyahatlerini vize<br />

başvurusunda bulundukları Schengen ülkesinden<br />

başlatmak kaydıyla diğer Schengen<br />

ülkelerine aynı vize ile seyahat edebilmektedir.<br />

Schengen vizesi 90 güne kadar olan<br />

seyahatler için geçerlidir.<br />

Almanya Vize Çeşitleri<br />

Almanya’ya seyahat etmek isteyen kişiler,<br />

gerçekleştirecekleri seyahatin amacına göre<br />

farklı vize türlerine başvurmalıdır. Almanya<br />

vizesi, ülkeye yapılacak seyahatlerin süresine<br />

göre de ayrı sınıflandırılmaktadır. Almanya<br />

Konsolosluğu tarafından uygulanan vize<br />

çeşitleri aşağıdaki gibidir;<br />

Almanya Kısa Süreli (C Tipi) Vize<br />

Almanya’ya, resmi, turistik, ticari, gelir<br />

getiren faaliyet, eğitim, tedavi, ziyaret,<br />

gönüllü faaliyet, araştırma, konferansa<br />

katılma, spor veya kültürel etkinliğe katılmak<br />

amacıyla seyahat etmek isteyen<br />

kişileri kapsayan Schengen vizesi “C Tipi”<br />

vize kategorisine girmektedir.<br />

ALMANYA TURİSTİK VİZESİ<br />

Başvuru Evrakları<br />

Almanya’ya seyahat edecek Umuma mahsus<br />

Pasaport hamili T.C. vatandaşları tarafından,<br />

Almanya vizesi başvurusunda bulunurken<br />

Almanya Konsolosluğu’na, Almanya vizesi<br />

için gerekli belgeler sunulmalıdır. Almanya<br />

Konsolosluğu tarafından belirlenmiş bu belgelerin<br />

güncel olmasına dikkat edilmelidir.<br />

Bazı evrakların orijinal olması zorunluluğu<br />

vardır. Almanya vizesi için gerekli evraklar,<br />

Almanya’ya gidiş amacına uygun hazırlanıp<br />

Almanya Konsolosluğu’na sunulmalıdır.<br />

Pasaport - Almanya turistik vize başvurularında<br />

kullanılacak pasaportlar son 10 yıl<br />

içerisinde çıkarılmış, ziyaretçinin Almanya<br />

seyahati dönüşü sonrası en az 3 ay geçerliliği<br />

olan ve vize basım işlemlerinin gerçekleşebilmesi<br />

için yan yana en az 2 boş sayfası bulunan,<br />

deforme olmamış olmalıdır.<br />

Biometrik Fotoğraf - Almanya turistik vize<br />

başvuru işlemlerinde kullanılacak fotoğraflar;<br />

2 adet, 3,5x4,5 cm ölçülerinde, Almanya<br />

vize başvuru sahibinin güncel halini temsil<br />

eden, maksimum son 3 ay içerisinde çekilmiş,<br />

arka fonu beyaz ve kişinin pasaportunda<br />

bulunan daha önce almış olduğu herhangi<br />

bir vize işleminde kullanılmamış olmalıdır.<br />

Tam Vukuatlı Nüfus Kayıt Örneği Ve Nüfus<br />

Cüzdanı Fotokopisi - Almanya Turistik<br />

Schengen vize işlemlerinde bulunacak<br />

kişi adına güncel tarihli, aile ve ikamet<br />

etmekte olduğu adres bilgilerini içerecek<br />

şekilde düzenlenmiş tam vukuatlı nüfus<br />

kayıt örneği ve ön ve arka yüz bilgilerini<br />

gösterir nüfus cüzdanı fotokopisi.


Almanya Vize Başvuru Formu - Almanya<br />

Turistik Schengen vize başvuru sahibi<br />

tarafından eksiksiz olarak doldurulmuş,<br />

kişinin Almanya vize başvurusu için ibraz<br />

edeceği evraklarda beyan edeceği bilgileri<br />

destekleyen, ıslak imzalı.<br />

**NOT: Almanya Turistik Vize başvuru sahibi<br />

18 yaşından küçük ise kişi tarafından<br />

doldurulacak Almanya Schengen vize<br />

başvuru formunun imza bölümü ebeveynler<br />

tarafından imzalanmış olmalıdır.<br />

Finansal Durumu Gösterir Belgeler - Almanya<br />

Turist Vizesi başvurularında bulunacak<br />

kişinin son 3 aylık maaş bordroları, bağlı<br />

bulunulan kurum tarafından kaşe atılarak<br />

ıslak imzalı bir şekilde hazırlanmış olmalıdır.<br />

Almanya Turistik Vize başvuru işlemlerinde<br />

bulunacak kişinin son 3 aylık aktif banka<br />

hesap özeti. Kişinin şahsi banka hesap özeti<br />

son 3 aylık aktif banka hesap hareketlerini<br />

içermeli, en az 3000 TL bakiyesi olması sağlanmalı<br />

ve banka ıslak imza, kaşe ve banka<br />

imza sirküleri ile birlikte hazırlanmış olmalıdır.<br />

Ayrıca Almanya vize işlemlerinde bulunacak<br />

kişi adına varsa tapu, araç ruhsatı,<br />

kira gelirleri ve kredi kartı ekstreleri<br />

evraklar arasında bulundurmalıdır.<br />

Almanya Vize talebini belirten dilekçe -<br />

Almanya Turistik Schengen Vizesi müracaatında<br />

bulunacak kişinin bağlı bulunduğu<br />

kurumun veya şirketinin antetli kağıdına<br />

işvereni/şirket yetkilisi tarafından bu şirketinin<br />

antetli kağıdına Almanya konsolosluğuna/elçiliğine<br />

hitaben yazılmış, işveren<br />

tarafından veya şirketin imza atma yetkisi<br />

bulunan kişi tarafından kaşe ve ıslak imza<br />

atılarak hazırlanmış olmalıdır.<br />

Almanya Konsolosluğu/Büyükelçiliğine<br />

hitaben yazılacak vize talep dilekçesi; vize<br />

başvuru sahibinin meslek ve görev bilgilerini,<br />

maaş bilgilerini, Almanya’ yaya gerçekleştirecek<br />

olduğu seyahatin tarih aralıklarını ve<br />

söz konusu seyahatin kim tarafından finanse<br />

edileceği bilgileri beyan edilmelidir.<br />

Kişi işveren ise; şirketinin antetli kağıdına yukarıda<br />

belirtilmiş dilekçe içeriklerini göz önünde<br />

bulundurarak kendi adına hazırlayabilir,<br />

Kişi emekli ise; yukarıda belirtilmiş dilekçe<br />

içerik bilgilerini beyan ederek şahsen<br />

yazabilecektir.<br />

Devlet dairesi çalışan ise; bağlı bulunduğu<br />

kurumun antetli kağıdına, ıslak imza<br />

ve mühürlü şekilde hazırlamalıdır.<br />

Kişinin varsa diğer Schengen ülkelerine<br />

olan seyahatinin detaylarını açıklayan dilekçe.<br />

Almanya vize müracaatında bulunacak<br />

kişi eğer, Almanya seyahati sonrası 2.<br />

veya 3. Schengen ülkelerine direk olarak<br />

seyahat edecek olması halinde bu seyahatlerine<br />

dair tarih ve seyahat içeriklerinin<br />

bilgisini beyan etmelidir.<br />

Bağlı bulunulan kuruma ait belgeler<br />

Vergi levhası – Almanya vize müracaatında<br />

bulunulacak yıldan bir önceki yıla ait vergi<br />

beyanı bilgilerini gösteren<br />

Faaliyet belgesi – Almanya vize müracaatında<br />

bulunacak kişinin son 3 yıl içerisinde<br />

almış olduğu herhangi bir Schengen vizesi<br />

yok ise, bağlı bulunduğu kuruma ait faaliyet<br />

belgesinin aslı ibraz edilmelidir.<br />

Şirketin imza sirküleri – Almanya vize<br />

işlemlerinde bulunacak kişinin bağlı bulunduğu<br />

kurumda imza atma yetkisi olan<br />

kişilerin imzalarını gösterir.<br />

Şirketin ticaret sicil gazetesi – Almanya<br />

Schengen vize işlemlerinde bulunacak<br />

kişinin bağlı bulunduğu kurumda isim ve<br />

unvan değişikliği var ise Sicil gazete bu bilgileri<br />

içermelidir.<br />

Kişinin çalıştığını gösterir belgeler - Almanya<br />

vize müracaatında bulunacak kişilerin<br />

SGK işe giriş bildirgesi, SGK hizmet<br />

dökümü ve bağlı bulunulan kurumdan<br />

alınacak, şirketin antetli kağıdına işveren<br />

tarafından düzenlenmiş, kaşe ve ıslak imzası<br />

bulunan resmi izin belgesi.<br />

Seyahat amacını destekleyen bilgi belgeleri<br />

- Almanya vize işlemlerinde bulunacak kişilerin<br />

Almanya’ da konaklama gerçekleştireceği<br />

yere ait rezervasyon bilgileri. Almanya vize<br />

müracaatında bulunacak kişinin bu ülkede<br />

konaklama yapacağı tarihleri içermelidir.<br />

Almanya dönüş veya seyahate devam<br />

edileceğini destekleyen belgeler. Almanya<br />

vize işlemlerinde bulunacak kişinin Almanya<br />

ülke sınırlarına giriş ve çıkış bilgilerini içeren.<br />

Almanya vize işlemlerinde bulunacak<br />

kişinin Almanya seyahatinin içeriği ticari<br />

TURİZM<br />

veya ziyaret içerikli olacak olması halinde<br />

Davetiye belgesi.<br />

Almanya vize işlemlerinde bulunacak<br />

kişi eğitim amaçlı Almanya seyahat gerçekleştirecek<br />

olması halinde, hukuki münasebet,<br />

eğitim alınacak okula ödenen miktara<br />

dair belgeler ve varsa okula kayıt belgeleri.<br />

Almanya vize işlemlerinde bulunacak<br />

kişi, sağlık ve tedavi maksadıyla bu ülkeye<br />

seyahat gerçekleştirecek olması halinde kişinin<br />

Almanya’ da tedavisini gerçekleştirecek<br />

kurumun kabul belgesi ve vize başvuru sahibinin<br />

Almanya’ da tedavi olmasını öneren<br />

geçerli, orijinal heyet raporu.<br />

Acil tıbbi bakım, hastane tedavisi ve sağlık<br />

nedenleri için hazırlanmış belge - Almanya<br />

vize işlemlerinde bulunacak kişinin Almanya’<br />

da kalış süresini kapsayan, tüm Schengen ülkelerinde<br />

geçerli, en az 30.000 Euro teminata<br />

sahip orijinal seyahat sağlık sigortası.<br />

Aşağıdaki duruma sahip kişilerin ek<br />

olarak hazırlaması gereken evraklar<br />

Kişi Emekli ise, Emekliğini gösteri belgeler.<br />

(Emekli maaş cüzdanı, emeklilik kartı fotokopisi,<br />

emekli olunmuş kurumdan alınan yazı)<br />

Kişi Memur ise, Bağlı bulunulan kurumun<br />

antetli kağıdına hazırlanmış resmi izin belgesi,<br />

oda sicil kaydı ve diğer kurum evrakları<br />

Kişi Öğrenci ise, Güncel tarihli orijinal öğrenci<br />

belgesi,<br />

Kişi Çiftçi ise, Bağlı bulunulan ziraat odasından<br />

alınmış ziraat sicil kaydı, kişinin varsa ekili<br />

olan tarım alanı ve topraklarına dair belgeler.<br />

Aşağıdaki duruma sahip kişilerin ek<br />

olarak hazırlaması gereken evraklar<br />

Kişi 18 yaşından küçük ise, annesi veya<br />

babası yahut ikisinden birisi ile seyahat<br />

edecek olması halinde ebeveynler tarafından<br />

imzalanmış, noter onaylı orijinal<br />

muvafakatname belgesini ibraz etmelidir.<br />

Kişi TC ikamet izni sahibi yabancı uyruklu<br />

ise, en az son 6 ay geçerliliği bulunan T.C.<br />

oturma izni belgesi fotokopisi.<br />

Kişi başka Schengen ülkelerine seyahat<br />

edecek ise, seyahat edecek olduğu diğer<br />

Schengen ülkelerine ait konaklama ve<br />

ulaşım bilgilerini paylaşmalıdır.<br />

Pasaport fotokopileri, Almanya vize işlemlerinde<br />

bulunacak kişinin varsa eski pasaportunda<br />

bulunan kimlik bilgilerini içermekte<br />

olan kısmın fotokopisi, daha önce almış<br />

olduğu Schengen vizelerinin fotokopileri.<br />

ALMANYA TİCARİ VİZESİ<br />

Başvuru Evrakları<br />

Almanya’ya seyahat edecek Umuma mahsus<br />

Pasaport hamili T.C. vatandaşları tarafından,<br />

Almanya ticari vizesi başvurusunda bulunurken<br />

Almanya Konsolosluğu’na, Almanya vizesi<br />

için gerekli belgeler sunulmalıdır. Almanya<br />

Konsolosluğu tarafından belirlenmiş bu belgelerin<br />

güncel olmasına dikkat edilmelidir.<br />

Bazı evrakların orijinal olması zorunluluğu<br />

Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

83


TURİZM<br />

vardır. Almanya vizesi için gerekli evraklar,<br />

Almanya’ya gidiş amacına uygun hazırlanıp<br />

Almanya Konsolosluğu’na sunulmalıdır.<br />

Pasaport - Almanya ticari vize işlemleri için<br />

kullanılacak Pasaportlar son 10 yıl içerisinde<br />

çıkarılmış, ziyaretçinin Almanya seyahati<br />

dönüşü sonrası en az 3 ay geçerliliği<br />

olan ve vize basım işlemlerinin gerçekleşebilmesi<br />

için yan yana en az 2 boş sayfası<br />

bulunan, deforme olmamış olmalıdır.<br />

Fotoğraf - Almanya ticari vize başvurularında<br />

kullanılacak fotoğraflar 2 adet, 3,5x4,5<br />

cm ölçülerinde, Almanya ticari vize başvuru<br />

sahibinin güncel halini temsil eden, maksimum<br />

son 3 ay içerisinde çekilmiş, arka<br />

fonu beyaz ve kişinin pasaportunda bulunan<br />

daha önce almış olduğu herhangi bir vize işleminde<br />

kullanılmamış olmalıdır.<br />

Tam Vukuatlı Nüfus Kayıt Örneği Ve Nüfus<br />

Cüzdanı Fotokopisi - Almanya Ticari<br />

Schengen vize işlemlerinde bulunacak kişi<br />

adına güncel tarihli, aile ve ikamet etmekte<br />

olduğu adres bilgilerini içerecek şekilde<br />

düzenlenmiş tam vukuatlı nüfus kayıt örneği<br />

ve ön ve arka yüz bilgilerini gösterir<br />

nüfus cüzdanı fotokopisi<br />

**NOT: Almanya vize başvuru sahibi 18<br />

yaşından küçük ise kişi tarafından doldurulacak<br />

Almanya Schengen vize başvuru<br />

formunun imza bölümü ebeveynler tarafından<br />

imzalanmış olmalıdır.<br />

Almanya Vize Başvuru Formu - Almanya<br />

ticari vize başvuru sahibi tarafından eksiksiz<br />

olarak doldurulmuş, kişinin Almanya vize<br />

başvurusu için ibraz edeceği evraklarda beyan<br />

edeceği bilgileri destekleyen, ıslak imzalı.<br />

Almanya Vize Başvuru Formu<br />

Almanya Konsolosluğu ve Almanya Büyükelçiliği,<br />

Almanya vizesi ile ilgili başvuruları konsolosluk<br />

tarafından yetkilendirilmiş kurumlar<br />

ve Vize Başvuru Merkezleri ile Turizm/Seyahat<br />

Acenteleri aracılığı ile yapılmalıdır. Almanya<br />

vizesi başvurusunda sunulacak en önemli<br />

belge Schengen Vizesi Başvuru formudur.<br />

Almanya Schengen Başvuru Formu,<br />

Almanca ve Türkçe olmak üzere iki dilde<br />

84 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

hazırlanmalıdır. Almanya vize başvuru formu<br />

el yazısı ile yazılmamalıdır. Bilgisayar<br />

ortamında form doldurulmalı, çıktı aldıktan<br />

sonra imzalanmalıdır.<br />

Almanya vize başvuru formu - Schengen<br />

visa application form[Ankara]<br />

Başvuru Formunu indirmek için:<br />

1. Almanya Vize Başvuru Formu linkine tıklayınız.<br />

2. Form açıldığında, formu bilgisayarınıza<br />

kaydediniz.<br />

YA DA<br />

1. Gereken linkin üzerinde farenizin sağ tuşuna<br />

basın.<br />

2. Açılan listeden Hedefi Farklı Kaydet seçiniz<br />

3. Almanya Vize Başvuru Formunu bilgisayarınıza<br />

kaydedin.<br />

Lütfen Dikkat:<br />

Almanya Vize Başvuru Formu PDF formatındadır.<br />

Bu formu görüntülemek ve<br />

indirmek için Adobe Acrobat Reader’a<br />

ihtiyacınız olacaktır.<br />

Almanya vize başvuru<br />

formu için gerekli evraklar<br />

Almanya vizesi başvurusunda, seyahatin<br />

amacını ve gidilecek hedef ülkeyi destekleyen<br />

belgeler hazırlanmalı ve istenilen evraklar<br />

eksiksiz sunulmalıdır. Hazırlanan evraklar,<br />

almanya vize başvuru formunu destekler nitelikte<br />

olmalıdır. İstenilen her belgeden birer<br />

fotokopi hazırlanmalıdır.<br />

Almanya vize başvuru formunda<br />

ibraz edilmesi gereken belgeler:<br />

Almanya Schengen vizesi başvurusunda<br />

kullanılacak vize başvuru formunun 1-10<br />

maddelerinde başvuru sahibinin kimlik<br />

bilgilerinin ibrazı talep edilmektedir. Almanya<br />

Schengen vizesi başvurusunda<br />

bulunan kişiler, Almanya Schengen vizesi<br />

başvuru formunun ilk bölümünde talep<br />

edilen kimlik bilgilerini doğru, eksiksiz ve<br />

talep edilen diğer belgeleri destekler nitelikte<br />

doldurmalıdır.<br />

Almanya Schengen vizesi başvuru formunun<br />

10. maddesi Reşit olmayan başvuru<br />

sahiplerinden talep edilen ek bilgilerle<br />

alakalıdır. 18 yaşından büyük kişilerin bu<br />

maddeyi doldurmasına gerek yoktur.<br />

Almanya Schengen vizesi başvuru<br />

formunun 11. Maddesi başvuru sahibinin<br />

(varsa) kimlik numarası ile ilgilidir. Bu madde<br />

gerekli görüldüğü takdirde doldurulmalıdır.<br />

Almanya Schengen vizesi başvuru<br />

formunun 12-16. maddeleri Almanya seyahatinde<br />

kullanılacak seyahat belgesi<br />

(pasaport) ile ilgilidir. Bu maddelerde pasaportun<br />

türü, alındığı kurum ve geçerlilik<br />

süresi gibi bilgiler ibraz edilmelidir.<br />

Schengen vizesi başvuru formunun<br />

17. Maddesinde başvuru sahibinin iletişim<br />

bilgilerini (açık adres, telefon numarası,<br />

e-mail) ibraz etmesi talep edilmektedir.<br />

Schengen vizesi başvurusunda bulunacak<br />

kişiler Almanya Schengen vizesi başvuru<br />

formunun 18. Maddesinde vatandaşlık<br />

bilgilerini ibraz etmelidir. T.C. vatandaşı olan<br />

başvuru sahipleri “HAYIR”, Türkiye’de oturum<br />

izni bulunan üçüncü ülke vatandaşları<br />

“EVET” şıkkını işaretlemelidir.<br />

Vize başvuru formunun 20. Maddesi<br />

başvuru sahibinin mesleki bilgileri ile ilgilidir.<br />

Başvuru sahipleri çalışan ise işverenine<br />

ilişkin, öğrenci ise okuluna ilişkin<br />

iletişim bilgilerini bu bölümde eksiksiz ve<br />

doğru olarak sunmalıdır.<br />

Almanya Schengen Vizesi başvuru<br />

formunun 21-30. Maddeleri yapılmak istenen<br />

seyahatin amacı, Schengen Bölgesi’nde<br />

hangi ülkelerin ziyaret edileceği,<br />

seyahatin süresi gibi bilgiler ibraz edilecek<br />

diğer evrakları destekler nitelikte, eksiksiz<br />

ve doğru olarak ibraz edilmelidir.<br />

Almanya Schengen vizesi başvuru<br />

formunun 31.ve 32. Maddelerinde<br />

Almanya seyahati ile ilgili davet ve konaklama<br />

bilgilerinin ibraz edilmesi talep<br />

edilmektedir. Bu maddelerde varsa davet<br />

eden kişi ya da kurum ile ilgili iletişim bilgileri<br />

ve konaklama bilgileri sunulmalıdır.<br />

Schengen vizesi başvuru formunun<br />

33-35. Maddelerinde seyahat masraflarının<br />

nasıl karşılanacağına ilişkin bilgileri<br />

içermektedir. Bu maddelerde Almanya’ya<br />

yapılacak seyahat masraflarının karşılanma<br />

şekline ilişkin bilgiler ibraz edilmelidir.<br />

Almanya Schengen vizesi başvuru<br />

formunun son bölümü imza bölümüdür.<br />

Bu bölüm başvuru tarafından diğer belgelerde<br />

yer alan imza ile uyumlu olarak imzalanmalıdır.<br />

Reşit olmayan başvuru sahiplerinin<br />

Schengen başvuru formları, velileri<br />

tarafından imzalanacaktır.<br />

Almanya vize başvuru formu neden talep edilir?<br />

Almanya Schengen vizesi başvurusunda bulunan<br />

kişiler, Almanya Schengen vizesi başvuru<br />

formunu doldurup imzalayarak;<br />

Almanya Schengen Vizesi başvurusunda<br />

ibraz ettikleri belgelerin doğru olduğunu,


İlgili devlet makamlarına kendisi ile<br />

ilgili bilgilere ulaşma hakkı verdiğini,<br />

Almanya Schengen vizesi başvurusunda<br />

biyometrik bilgilerinin (parmak izi,<br />

fotoğraf) alınacağını,<br />

VIS sisteminde 5 yıl boyunca saklı kalacak<br />

olan biyometrik verilerinin gerektiğinde<br />

devlet makamları ile paylaşılacağını,<br />

VIS sisteminde kayıtlı bulunan verilerini<br />

saklı tutulduğu 5 yıllık süre zarfında Schengen<br />

üyesi ülkelerin ilgili makamlarından talep<br />

etme hakkına sahip olduğunu,<br />

İbraz ettiği bilgilerin yanlış olması durumunda<br />

kendisine vize verilmemesini ya da<br />

hakkında yasal işlem başlatılacağını,<br />

Kendisine vize verilmesi durumunda konaklama<br />

hakkına sahip olduğu süre sonunda<br />

devlet sahasını terk edeceğini kabul eder.<br />

Finansal Durumu Gösterir Belgeler - Almanya<br />

vizesi için başvuruda bulunacak kişinin<br />

son 3 aylık maaş bordroları, bağlı bulunulan<br />

kurum tarafından kaşe atılarak ıslak<br />

imzalı bir şekilde hazırlanmış olmalıdır. Almanya<br />

Ticari Vize işlemlerinde bulunacak<br />

kişinin son 3 aylık aktif banka hesap özeti.<br />

Kişinin şahsi banka hesap özeti son 3 aylık<br />

aktif banka hesap hareketlerini içermeli,<br />

en az 3000 TL bakiyesi olması sağlanmalı<br />

ve banka ıslak imza, kaşe ve banka imza sirküleri<br />

ile birlikte hazırlanmış olmalıdır.<br />

Ayrıca Almanya vizesi işlemlerinde bulunacak<br />

kişi adına varsa tapu, araç ruhsatı,<br />

kira gelirleri ve kredi kartı ekstreleri evraklar<br />

arasında bulundurmalıdır.<br />

Almanya vize talebini belirten dilekçe -<br />

Almanya vizesi müracaatında bulunacak<br />

kişinin bağlı bulunduğu kurumun veya<br />

şirketinin antetli kağıdına işvereni/şirket<br />

yetkilisi tarafından bu şirketinin antetli<br />

kağıdına Almanya konsolosluğuna/elçiliğine<br />

hitaben yazılmış, işveren tarafından<br />

veya şirketin imza atma yetkisi bulunan<br />

kişi tarafından kaşe ve ıslak imza atılarak<br />

hazırlanmış olmalıdır.<br />

Almanya Konsolosluğu/Büyükelçiliğine<br />

hitaben yazılacak<br />

vize talep dilekçesi; vize başvuru<br />

sahibinin meslek ve görev<br />

bilgilerini, maaş bilgilerini, Almanya’<br />

yaya gerçekleştirecek<br />

olduğu seyahatin tarih aralıklarını<br />

ve söz konusu seyahatin<br />

kim tarafından finanse edileceği bilgileri beyan<br />

edilmelidir.<br />

Kişinin varsa diğer Schengen ülkelerine<br />

olan seyahatinin detaylarını açıklayan<br />

dilekçe. Almanya vize müracaatında bulunacak<br />

kişi eğer, Almanya seyahati sonrası<br />

2. veya 3. Schengen ülkelerine direk<br />

olarak seyahat edecek olması halinde bu<br />

seyahatlerine dair tarih ve seyahat içeriklerinin<br />

bilgisini beyan etmelidir.<br />

Kişi işveren ise; şirketinin antetli kağıdına<br />

yukarıda belirtilmiş dilekçe içeriklerini<br />

göz önünde bulundurarak kendi adına<br />

hazırlayabilir,<br />

Kişi emekli ise; yukarıda belirtilmiş dilekçe<br />

içerik bilgilerini beyan ederek şahsen<br />

yazabilecektir.<br />

Bağlı bulunulan kuruma ait belgeler - Vergi<br />

levhası, Almanya vize müracaatında bulunulacak<br />

yıldan bir önceki yıla ait vergi beyanı<br />

bilgilerini gösteren<br />

Faaliyet belgesi, Almanya vize müracaatında<br />

bulunacak kişinin son 3 yıl içerisinde<br />

almış olduğu herhangi bir Schengen vizesi<br />

yok ise, bağlı bulunduğu kuruma ait faaliyet<br />

belgesinin aslı ibraz edilmelidir.<br />

Şirketin imza sirküleri, Almanya vize işlemlerinde<br />

bulunacak kişinin bağlı bulunduğu<br />

kurumda imza atma yetkisi olan<br />

TURİZM<br />

kişilerin imzalarını gösterir.<br />

Şirketin ticaret sicil gazetesi, Almanya<br />

Schengen vize işlemlerinde bulunacak<br />

kişinin bağlı bulunduğu kurumda isim ve<br />

unvan değişikliği var ise Sicil gazete bu<br />

bilgileri içermelidir.<br />

Kişinin çalıştığını gösterir belgeler - Almanya<br />

vize müracaatında bulunacak kişilerin<br />

SGK işe giriş bildirgesi, SGK hizmet dökümü<br />

ve bağlı bulunulan kurumdan alınacak,<br />

şirketin antetli kağıdına işveren tarafından<br />

düzenlenmiş, kaşe ve ıslak imzası bulunan<br />

resmi izin belgesi.<br />

Seyahat amacını destekleyen bilgi belgeleri<br />

- Almanya vize işlemlerinde bulunacak kişilerin<br />

Almanya’ da konaklama gerçekleştireceği<br />

yere ait rezervasyon bilgileri. Almanya vize<br />

müracaatında bulunacak kişinin bu ülkede<br />

konaklama yapacağı tarihleri içermelidir.<br />

Almanya dönüş veya seyahate devam<br />

edileceğini destekleyen belgeler. Almanya<br />

vize işlemlerinde bulunacak kişinin Almanya<br />

ülke sınırlarına giriş ve çıkış bilgilerini içeren.<br />

Davetiye - Almanya vize işlemlerinde<br />

bulunacak kişinin Almanya seyahatinin<br />

içeriği ticari ziyaret olması nedeni ile Davetiye<br />

belgesi.<br />

Acil tıbbi bakım, hastane tedavisi ve sağlık<br />

nedenleri için hazırlanmış belge - Almanya<br />

vize işlemlerinde bulunacak kişinin Almanya’<br />

da kalış süresini kapsayan, tüm Schengen ülkelerinde<br />

geçerli, en az 30.000 Euro teminata<br />

sahip orijinal seyahat sağlık sigortası.<br />

Aşağıdaki duruma sahip kişilerin ek<br />

olarak hazırlaması gereken evraklar<br />

Kişi Çiftçi ise, Bağlı bulunulan ziraat odasından<br />

alınmış ziraat sicil kaydı, kişinin<br />

varsa ekili olan tarım alanı ve topraklarına<br />

dair belgeler.<br />

Aşağıdaki duruma sahip kişilerin ek<br />

olarak hazırlaması gereken evraklar<br />

Kişi TC ikamet izni sahibi yabancı uyruklu<br />

ise, en az son 6 ay geçerliliği bulunan TC<br />

oturma izni belgesi fotokopisi<br />

Kişi başka Schengen ülkelerine seyahat<br />

edecek ise, seyahat edecek olduğu diğer<br />

Schengen ülkelerine ait konaklama ve<br />

ulaşım bilgilerini paylaşmalıdır.<br />

Pasaport fotokopileri, Almanya<br />

vizesi işlemlerinde bulunacak kişinin<br />

varsa eski pasaportunda bulunan<br />

kimlik bilgilerini içermekte<br />

olan kısmın fotokopisi, daha<br />

önce almış olduğu Schengen<br />

vizelerinin fotokopileri.<br />

Devamı gelecek sayıda...<br />

Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

85


KONSOLOSLUKLAR<br />

Almanya Büyükelçiliği Ankara<br />

Almanya Büyükelçiliği, Atatürk Bulvarı<br />

üzerinde Ankara’nın en eski büyükelçilikler<br />

bölgesinde İtalya ile ABD büyükelçilikleri<br />

arasında yer almaktadır. 1923 yılında<br />

Atatürk tarafından başkentin İstanbul’dan<br />

Ankara’ya nakline kadar Almanya Büyükelçiliği<br />

İstanbul Beyoğlu’ndaydı. Bugün<br />

orada Almanya Başkonsolosluğu ve Alman<br />

Arkeoloji Enstitüsü bulunmaktadır.<br />

Ankara´daki büyükelçilik arazisi üzerinde<br />

ise hem bürolar ve lojmanlar hem de<br />

1928’den beri büyükelçi konutu yerleşiktir.<br />

90´lı yılların başında inşa edilen<br />

Hukuk ve Konsolosluk İşleri Bölümü´nün<br />

girişi Paris Caddesi tarafındandır. Büyükelçiliğin<br />

Atatürk Bulvarı üzerindeki ana<br />

girişinin tam karşısında Ernst-Reuter Özel<br />

Okulu bulunmaktadır.<br />

Almanya Federal Cumhuriyeti Ankara<br />

Büyükelçiliği’nin adresi: Büyükelçiliğin<br />

açık adresi (İdare): Atatürk Bulvarı 114<br />

(Hiçbir vize işlemi yapılmaz !!!) 06690<br />

Kavaklıdere - Ankara<br />

Posta Adresi: PK 54, Çankaya 06552 Ankara<br />

Tel.: 0090 312 4555 100 (santral)<br />

Hukuk ve Konsolosluk İşleri ile Vize<br />

Bölümünün açık adresi: Paris Caddesi<br />

29 (Vize ve Konsolosluk işlemlerinin<br />

tamamı burada yapılır !!!) Kavaklıdere,<br />

06540 Ankara<br />

Vize Bölümünün Telefon numarası:<br />

Tel.: 0090 312 4555 100<br />

Vize Bölümünün ulaşılabilirliği şu anda<br />

kısıtlıdır. Telefondaki bekleme sürelerini<br />

önlemek için bizimle lütfen yazılı olarak<br />

irtibata geçiniz.<br />

Faks Numaraları<br />

İdare Bölümü: 455 53 37<br />

Ekonomi Bölümü: 455 53 31<br />

Basın Bölümü: 455 53 35<br />

Konsolosluk Bölümü: 455 53 39<br />

Konsolosluk Bölümü Almanya'dan faks<br />

göndermek için (otomatik iletilmektedir):<br />

030 5000 67073<br />

Vize Bölümü: 455 53 36<br />

Askeri Ataşelik: 455 53 38<br />

Mail adresi: info@ankara.diplo.de<br />

Nöbetçi Memurlar:<br />

0090 532 787 40 95 (Yalnızca Almanca<br />

konuşuyor).<br />

Antalya Alman Konsolosluğu<br />

İzmir Başkonsolosluğumuza bağlı olarak<br />

çalışan Antalya Konsolosluğu sayfasına<br />

hoş geldiniz. Görev bölgemiz<br />

Antalya, Burdur ve Isparta illerini kapsamaktadır.<br />

Antalya Konsolosluğunda<br />

pasaport şubesi bulunmaktadır.<br />

Önemli: Vize bölümü bulunmamaktadır.<br />

Oturum izinlerine ilişkin ve buna<br />

benzer bilgiler edinmek için İzmir Başkonsolosluğuna<br />

danışmanız rica olunur.<br />

Buna müteakip size konsolosluğu ve<br />

birimlerini tanıtmak istiyoruz.<br />

Konsolosluğun Açık Adres adresi<br />

Çağlayan Mah. Barınaklar Bulv. No:54<br />

07235 Antalya<br />

Posta Adresi: PK 12, 07230 Antalya<br />

Tel: +90 242 314 11 01/02 (Santral)<br />

Faks: +90 242 321 69 14<br />

E-Posta adresi: info@antalya.diplo.de<br />

Acil Durum Hattı<br />

+90 532 283 36 34 (Almanca)<br />

+90 532 283 36 33 (Türkçe)<br />

Vize hakkında bilgi verilmemektedir.<br />

Bu telefondan nöbetçi memurlara<br />

mesai bitiminden (17:00) saat 24:00'e<br />

kadar, hafta sonunda ise saat 08:00 -<br />

24:00 saatleri arasında ulaşabilirsiniz. Ayrıca<br />

SMS de gönderebilirsiniz.<br />

Büyükelçiliğin mesai saatleri<br />

Pazartesi-Perşembe günleri saat 09:00 -<br />

16:00 arası ve Cuma günleri saat 09:00<br />

- 14:00 arasıdır. (Tel. 0090 312 4555 100)<br />

Büyükelçiliğin ziyaretçi saatleri<br />

Ekonomi, Kültür ve Konsolosluk Bölümü<br />

için saat 09:00 - 12:00 arası<br />

Önemli Duyuru: Yaz aylarında Konsolosluk<br />

Bölümü’ndeki yoğunluğa bağlı olarak<br />

işlemlerin aynı gün yetiştirilmesi mümkün<br />

olmayabilir.<br />

Almanya Federal Cumhuriyeti Ankara<br />

Büyükelçiliği’nin görev alanındaki İller<br />

Adana, Adıyaman, Ağrı, Aksaray, Amasya,<br />

Ankara, Ardahan, Artvin, Bartın, Batman,<br />

Bayburt, Bingöl, Bitlis, Çankırı, Çorum,<br />

Diyarbakır, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Gaziantep,<br />

Giresun, Gümüşhane, Hakkari,<br />

Hatay, Iğdır, Kahramanmaraş, Karabük,<br />

Karaman, Kars, Kastamonu, Kayseri, Kilis,<br />

Kırıkkale, Kırşehir, Konya, Malatya, Mardin,<br />

Mersin (İçel), Muş, Nevşehir, Niğde,<br />

Ordu, Osmaniye, Rize, Samsun, Şanlıurfa,<br />

Siirt, Sinop, Şırnak, Sivas, Tokat, Trabzon,<br />

Tunceli, Van, Yozgat, Zonguldak<br />

01.05. - 30.09. tarihleri arasında,<br />

mesai saatleri dışında 24 saat hizmet<br />

vermektedir.<br />

01.10. - 30.04. tarihleri arasında<br />

ise, mesai saatleri dışında saat 24:00’e<br />

kadar hizmet vermektedir.<br />

Ziyaret saatleri<br />

Pazartesi - Cuma günleri saat 09:00 -<br />

12:00 arası ve sadece Perşembe günleri<br />

saat 14:00 - 16:30 arasıdır.<br />

Mesai Saatleri:<br />

01.10.-31.05. tarihleri arasında:<br />

Pazartesi: 08:00 - 17.15, Salı: 08:00<br />

- 17:00, Çarşamba: 08:00 - 17:15,<br />

Perşembe: 08.00 - 17.30, Cuma: 08:00<br />

- 13:30<br />

01.06.-30.09. tarihleri arasında:<br />

Pazartesi: 08:00 - 17:00, Salı: 08:00<br />

- 16:30, Çarşamba: 08:00 - 14:00,<br />

Perşembe: 08:00 - 17:30, Cuma:<br />

08:00 - 13:30<br />

Antalya Konsolosluğu’nun görev alanındaki iller<br />

Antalya, Burdur, Isparta<br />

86 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December


Alman Başkonsolosluğu görev sahası içerisinde<br />

Balıkesir, Bilecik, Bolu, Bursa, Çanakkale,<br />

Düzce, Edirne, Eskişehir, İstanbul,<br />

Kırklareli, Kocaeli, Sakarya, Tekirdağ<br />

ve Yalova illeri bulunmaktadır. Başkonsolosluk<br />

Bursa ve Edirne'deki Fahri Konsoloslar<br />

tarafından desteklenmektedir.<br />

İstanbul Alman Başkonsolosluğu Alman<br />

vatandaşları ve Almanya’ya ilgi duyanlar<br />

için bir başvuru merkezidir.<br />

Başkonsolosluğun açık adresi<br />

Almanya Federal Cumhuriyeti Başkonsolosluğu<br />

- İnönü Caddesi 10, 34437 Gümüşsuyu<br />

- İstanbul<br />

Posta Adresi: Posta Kutusu 6, 34431<br />

Beyoğlu - İstanbul<br />

Görev alanı kapsamı: Balıkesir, Bilecik,<br />

Bolu, Bursa, Çanakkale, Düzce, Edirne,<br />

Eskişehir, İstanbul, Kırklareli, Kocaeli, Tekirdağ,<br />

Sakarya ve Yalova vilayetleri<br />

Başkonsolosluk çalışma saatleri<br />

Başkonsolosluğumuza mesai saatleri<br />

dışında saat 24:00’e kadar<br />

Cumartesi, Pazar ve tatil günlerinde ise<br />

saat 08.00’den 24:00’e kadar ulaşabilirsiniz.<br />

Başkonsolosluğumuz görev alanı Afyonkarahisar,<br />

Antalya, Aydın, Burdur,<br />

Denizli, Isparta, İzmir, Kütahya, Manisa,<br />

Muğla ve Uşak illerini kapsamaktadır<br />

ve ayrıca Antalya, Burdur ve Isparta<br />

illeri için Antalya temsilciliğimiz<br />

bulunmaktadır.<br />

Başkonsolosluk sizlere bazı hizmetler<br />

sunmakta ve kültürel ve ekonomi ilişkileri<br />

desteklemektedir. Bodrum`da bir<br />

Fahri Konsolos sizlere destek olmaktadır.<br />

İzmir Alman Başkonsolosluğu İzmir<br />

ve Ege Bölgesinde ikamet edenlere hizmet<br />

vermektedir.<br />

Başkonsolosluğun adresi<br />

Almanya Federal Cumhuriyeti Başkonsolosluğu<br />

- Havuzbaşı Sok. No. 1 TR-35330<br />

Balçova - İzmir<br />

Görev alanı: Vilayetler: Afyonkarahisar,<br />

Antalya, Aydın, Burdur, Denizli, Isparta,<br />

İzmir, Kütahya, Manisa, Muğla, Uşak<br />

Telefon: +90 - (0) 232 - 488 88 88<br />

Faks: +90 - (0) 232 - 463 95 53 ve<br />

+49 (0)- 30 - 5000-67080<br />

Acil durumlarda ulaşılabilirlik<br />

Vize ve Pasaport işlemleri ile ilgili bilgi<br />

verilmediğini anlayışla karşılanmasını<br />

rica ederiz. Çalışma saatleri dışında acil<br />

durumlarda +90 (0) 532 283 36 34 (Almanca)<br />

ulaşabilirsiniz.<br />

Vize Bölümü Çalışma Saatleri<br />

Sadece Randevulu Müracaat:<br />

Pazartesi – Perşembe 08:00 - 16:30<br />

Temmuz / Ağustos, Çarşamba 08:00 - 13:30<br />

Cuma 08:00 - 13:30<br />

Pasaport Teslimatı<br />

Türk ve Suriye Vatandaşı:<br />

Pazartesi – Cuma 13:00<br />

Vize Danışma Hattı:<br />

Tel: 0232-488 88 73<br />

Pazartesi – Perşembe 15:00 - 17:00<br />

Not: Temmuz / Ağustos aylarında<br />

Çarşamba günleri bilgi verilmiyor<br />

KONSOLOSLUKLAR<br />

Alman Başkonsolosluğu İstanbul<br />

Nöbetçi görevlilerimizin vize konusunda<br />

bilgi veremediklerini lütfen göz<br />

önünde bulundurunuz. Başkonsolosluk<br />

binasının (İnönü caddesi 10) ana giriş kapısında<br />

24 saat görevli vardır.<br />

Telefon: 0090 - 212 - 33 46 100<br />

Hukuk ve Konsolosluk işleri<br />

bölümü görüşme saatleri<br />

01 Ocak 2015 tarihinden itibaren Başkonsolosluğun<br />

Hukuk ve Konsolosluk İşleri<br />

Bölümü`ne gelmek isteyenler, sadece yeni<br />

oluşturulan online randevu sistemine girerek<br />

internet aracılığı ile randevu alarak<br />

gelebileceklerdir. Bu randevu sisteminden<br />

pasaport ve kimlik başvuruları, soyadı beyanı,<br />

evlenme ehliyet belgeleri ile diğer<br />

belge ve tasdik işlemleri için randevu alınabilmektedir.<br />

Randevu sadece online Randevu<br />

Sistemi üzerinden alınabilmektedir.<br />

Vize bölümünün çalışma saatleri<br />

Pazartesi’den - Perşembe’ye: 07:15 -<br />

11:45 ve 12:45 - 16:00 arası<br />

Cuma günü: 07:15 - 13:00 arası<br />

Cumartesi - Pazar: Kapalı<br />

Alman Başkonsolosluğu İzmir<br />

ÖNEMLİ BİLGİLER<br />

Teslim alınabilinen uzun vadeli vizelerin<br />

güncel listesi için İzmir Başkonsolosluğu’nun<br />

ana sayfasının sağ kısmına bakınız.<br />

Güvenlik nedeniyle bina içerisine çanta<br />

ve benzeri eşyalar alınmamaktadır. Muhafaza<br />

edilmesi şahsi sorumluluğunuzdadır.<br />

Başkonsolosluğumuzda muhafaza etme<br />

imkânı yoktur.<br />

Yoğun talep nedeniyle telefonda bekleme<br />

sürelerini engellemek adına yazılı olarak<br />

e-posta veya faks ile irtibata geçmeniz önerilir.<br />

E-postanızı başvuru dosyanıza ekleyebilmek<br />

için işlem numaranızı, doğum tarihinizi veya<br />

pasaport numaranızı belirtmeniz rica olunur.<br />

Faks: 0090-232 463 79 90 (Türkiye) ve<br />

0049-30-5000-67080 (Almanya)<br />

e-posta: viza@izmi.auswaertigesamt.de<br />

e-posta: syrian-visa@izmi.auswaertigesamt.de<br />

Pasaport Bölümü çalışma saatleri<br />

Pazartesi - Cuma: 08:30 - 11:30 randevu ile<br />

Pazartesi - Cuma: 11:30 - 12:00 randevusuz<br />

pasaport teslimi --- Cumartesi - Pazar: Kapalı<br />

Alman Başkonsolosluğu<br />

Telefon: +90 - (0) 232 - 488 88 60 P.tesi,<br />

Salı, Çarşamba ve Perşembe 15:30 - 16:30<br />

saatleri arasında Çağrı Bilgi Servisi<br />

Faks: +90 - (0) 232 - 465 03 31<br />

Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

87


FUARLAR<br />

2016 Almanya<br />

Fuarları<br />

16 – 17 Ekim 2016 Haare Nürnberg 2016<br />

Nürnberg, Almanya Uluslararası Kozmetik Ürünleri Fuarı<br />

18 – 20 Ekim 2016 Maintain Münih 2016<br />

Münih, Almanya Endüstriyel Bakım Fuarı<br />

2016 Messetermine<br />

in Deutschland<br />

29 Ekim – 6 Kasım 2016 Hanseboot Hamburg 2016<br />

Hamburg, Almanya Uluslararası Hamburg Boat Show Fuarı<br />

2 – 4 Kasım 2016 Viscom Frankfurt 2016<br />

Frankfurt, Almanya Uluslararası Görsel Iletişim Fuarı<br />

18 – 20 Ekim 2016 It-sa Nürnberg 2016<br />

Nürnberg, Almanya BT Güvenlik Kongresi ve Fuarı<br />

19 – 23 Ekim 2016 Frankfurter Buchmesse Frankfurt 2016<br />

Frankfurt, Almanya Frankfurt Kitap Fuarı<br />

19 – 26 Ekim 2016 K Düsseldorf 2016<br />

Düsseldorf, Almanya Uluslararası Plastik Ve Kauçuk Teknolojileri Fuarı<br />

21 – 22 Ekim 2016 Fachdental Südwest Stuttgart 2016<br />

Stuttgart, Almanya Uluslararası Diş Hekimliği, Diş Teknolojisi Fuarı<br />

22 – 23 Ekim 2016 Beauty Forum Münih 2016<br />

Münih, Almanya Uluslararası Güzellik<br />

Ürünleri Kongresi Ve Fuarı<br />

19 – 23 Ekim 2016 Frankfurter Buchmesse Frankfurt 2016<br />

Frankfurt, Almanya Frankfurt Kitap Fuarı<br />

25 – 27 Ekim 2016 Airtec Münih 2016<br />

Münih, Almanya Uluslararası Havacılık Tedarik Fuarı<br />

25 – 27 Ekim 2016 Euromold Münih 2016<br />

Münih, Almanya Kalıp, Model, Dizayn ve Tasarım<br />

Uygulamaları Geliştirme Fuarı<br />

25 – 29 Ekim 2016 Orgatec Köln 2016<br />

Köln, Almanya Ofis Mobilyaları ve Ekipmanları Fuarı<br />

25 – 29 Ekim 2016 Euroblech Hannover 2016<br />

Hannover, Almanya Uluslararası Saç İşleme<br />

Teknolojileri Fuarı<br />

3 – 6 Kasım 2016 Kreativ Welt Frankfurt 2016<br />

Frankfurt, Almanya Uluslararası Tüketiciler İçin<br />

Genel Ticaret Fuarı<br />

5 Kasım – 6 Ekim 2016 Cosmetica Berlin 2016<br />

Berlin, Almanya Kozmetik Fuarı<br />

7 – 9 Kasım 2016 Bio-europe Köln 2016<br />

Köln, Almanya<br />

Biyoteknoloji Konferansı Ve Sergisi<br />

7 – 9 Kasım 2016 WAT / GAT Essen 2016<br />

Essen, Almanya Uluslararası Kanalizasyon<br />

ve Su Teknolojileri Fuarı<br />

8 – 9 Kasım 2016 Cleanzone Frankfurt 2016<br />

Frankfurt, Almanya Uluslararası Medikal ve Sağlık<br />

Teknolojileri Fuarı<br />

8 – 10 Kasım 2016 Vision Stuttgart 2016<br />

Stuttgart, Almanya Uluslararası Optik ve<br />

Laboratuvar Teknolojisi Fuarı<br />

8 – 11 Kasım 2016 Electronica Münih 2016<br />

Münih, Almanya Uluslararası Elektrik ve<br />

Elektronik Teknolojileri Fuarı<br />

9 – 11 Kasım 2016 Professional Motorsport<br />

World Expo Köln 2016<br />

Köln, Almanya<br />

Uluslararası Yarış Otomobil,<br />

Motosiklet, Bisiklet Parçalar<br />

ve Aksesuarları Fuarı<br />

88 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December


MESSEN<br />

10 – 12 Kasım 2016 Mutec Leipzig 2016<br />

Leipzig, Almanya Müze Ve Sergi Teknolojileri Fuarı<br />

11 – 12 Kasım 2016 Id Infotage Dental Frankfurt 2016<br />

Frankfurt, Almanya Uluslararası Diş Hekimliği,<br />

Diş Teknolojisi Fuarı<br />

14 – 16 Kasım 2016 Salon Du Chocolat Köln 2016<br />

Köln, Almanya Uluslararası Çikolata Fuarı<br />

14 – 17 Kasım 2016 Medica Düsseldorf 2016<br />

Düsseldorf, Almanya Medikal Ürünler ve Tıbbi<br />

Teknolojiler Fuarı<br />

15 – 18 Kasım 2016 Energydecentral Hannover 2016<br />

Hannover, Almanya Uluslararası Konvansiyonel ve<br />

Yenilenebilir Enerji<br />

15 – 18 Kasım 2016 Eurotier Hannover 2016<br />

Hannover, Almanya Uluslararası Tarım ve<br />

Hayvancılık Fuarı<br />

15 – 18 Kasım 2016 Formnext Frankfurt 2016<br />

Frankfurt, Almanya Metal İşleme, Kaynak<br />

Teknolojileri Fuarı<br />

16 – 20 Kasım 2016 Touristik & Caravaning Leipzig 2016<br />

Leipzig, Almanya Uluslararası Turizm ve<br />

Seyahat Ekipmanları Fuarı<br />

16 – 17 Kasım 2016 Gec Geotechnik – Expo &<br />

Congress Offenburg 2016<br />

Offenburg, Almanya Uluslararası Yapı ve İnşaat<br />

Teknolojileri Fuarı<br />

16 – 20 Kasım 2016 Bazaar Berlin 2016<br />

Berlin, Almanya Uluslararası Hediyelik Eşya ve<br />

Kuyumculuk Fuarı<br />

17 – 19 Kasım 2016 Get Nord Hamburg 2016<br />

Hamburg, Almanya Elektronik, Sanitasyon,<br />

Isıtma, Klima Fuarı<br />

22 – 24 Kasım 2016 Sps Ipc Drives Nürnberg 2016<br />

Nürnberg, Almanya Uluslararası Elektrik Otomasyon<br />

Sistemleri Ve Ekipmanları Fuarı<br />

22 – 24 Kasım 2016 Pmrexpo Köln 2016<br />

Köln, Almanya Uluslararası İletişim ve<br />

Güvenlik Ekipmanları Fuarı<br />

23 – 27 Kasım 2016 Heim+handwerk Münih 2016<br />

Münih, Almanya Uluslararası Mobilya ve<br />

İç Dekorasyon Fuarı<br />

23 – 24 Kasım 2016 Kss-messe Stuttgart – Fellbach2016<br />

Stuttgart, Almanya Güvenli Soğutma, Yağlama,<br />

Temizleme Teknolojileri Fuarı<br />

24 – 27 Kasım 2016 Boot Und Fun Berlin 2016<br />

Berlin, Almanya Denizcilik ve Tekne Fuarı<br />

25 – 26 Kasım 2016 Implant Expo Hamburg 2016<br />

Hamburg, Almanya Diş Hekimliği ve Diş<br />

Teknolojileri Fuarı<br />

26 Kasım – 4 Aralık 2016 Essen Motor Show 2016<br />

Essen, Almanya<br />

Otomobil, Motorspor,<br />

Tuning, Klasik Araçlar Fuarı<br />

27 – 30 Kasım 2016 Stuttgart, Almanya Intervitis<br />

Interfructa Hortitechnica Stuttgart 2016<br />

Stuttgart, Almanya Şarap, Meyve Suyu Ve<br />

Özel Ürünler Fuarı<br />

29 Kasım – 1 Aralık 2016 Ni Europe – Natural Ingredients<br />

Europe Frankfurt 2016<br />

Frankfurt, Almanya Doğal Gıda Malzemeleri<br />

Bileşenleri Fuarı<br />

29 Kasım – 1 Aralık 2016 Aluminium Düsseldorf 2016<br />

Düsseldorf, Almanya Uluslararası Aluminyum ve<br />

Metal Teknolojileri Fuarı<br />

29 Kasım – 1 Aralık 2016 Composites Europe<br />

Düsseldorf 2016<br />

Düsseldorf, Almanya Kompozitler, Teknoloji Ve<br />

Uygulamaları Avrupa Fuarı & Forum<br />

29 Kasım – 1 Aralık 2016 Valve World Expo<br />

Düsseldorf 2016<br />

Düsseldorf, Almanya Bienal Vana Dünya<br />

Konferansı Ve Sergisi<br />

29 Kasım – 1 Aralık 2016 Hi Europe – Health Ingredients<br />

Europe Frankfurt 2016<br />

Frankfurt, Almanya Uluslararası Sağlık ve Doğal<br />

Gıda Teknolojileri Fuarı<br />

30 Kasım – 1 Aralık 2016 Permedicon Köln 2016<br />

Köln, Almanya<br />

Kişisel Medikal<br />

Çözümler Kongresi<br />

7 – 8 Aralık 2016 Architect@work Stuttgart 2016<br />

Stuttgart, Almanya Yenilikçi Mimari<br />

Çözümler Fuarı<br />

7 – 8 Aralık 2016 Vds-brandschutztage Köln 2016<br />

Köln, Almanya<br />

Uluslararası Afet ve<br />

Güvenlik Teknolojileri Fuarı<br />

8 – 11 Aralık 2016 Pferd & Jagd Hannover 2016<br />

Hannover, Almanya Uluslararası Binicilik,<br />

Avcılık Ve Balıkçılık Fuarı<br />

9 – 11 Aralık 2016 Mineralien Hamburg 2016<br />

Hamburg, Almanya<br />

Uluslararası Mineraller, Fosiller,<br />

Değerli Taşlar Ve Mücevherat Fuarı<br />

15 – 18 Aralık 2016 Hippologica Berlin 2016<br />

Berlin, Almanya<br />

Binicilik Fuarı<br />

Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

89


FUARLAR<br />

Türkiye, iklimlendirme fuarı<br />

ISH 2017’nin partner ülkesi<br />

Kadİr TOPRAKKAYA<br />

Türkiye, dünyanın önde gelen iklimlendirme<br />

fuarı ISH 2017’ye partner ülke<br />

olarak katılacak. Fuarın Türkiye’deki basın<br />

toplantısı İstanbul’da yapıldı. Messe<br />

Frankfurt İstanbul ve İklimlendirme<br />

Sanayi İhracatçıları Birliği’nin (İSİB) ev<br />

sahipliğinde Feriye Lokantası’nda gerçekleşen,<br />

ISH 2017 – Partner Ülke Türkiye<br />

Basın Toplantısı’nda, banyo ekipmanları,<br />

yapı, enerji, havalandırma ve yenilenebilir<br />

enerji teknolojileri sektöründeki gelişmeler<br />

ve yenilikler aktarıldı.<br />

SEKTÖR TEMSİLCİLERİ KATILDI…<br />

Messe Frankfurt CEO’su Wolfgang Marzin,<br />

İSİB Yönetim Kurulu Başkanı Zeki<br />

Poyraz’ın ve Messe Frankfurt İstanbul<br />

Genel Müdürü Tayfun Yardım’ın ev sahipliği<br />

yaptığı toplantıya Türkiye’den sektörel<br />

dernek başkanları ile Almanya’dan<br />

Federation of German Heating Industry<br />

(BDH), Association of Air Conditioning<br />

and Ventilation in Buildings (FGK), Association<br />

of The German Sanitation Industry<br />

(VDS) ve The German Sanitation,<br />

Heating and Air Conditioning Association<br />

(ZVSHK) dernek başkanları da bulundu.<br />

MARZİN: TÜRKİYE BU VESİLE<br />

İLE BÜTÜN DÜNYAYA AÇILIYOR…<br />

Buluşmada, Türkiye’nin bu fuarın partner<br />

ülke olmasını çok önemli gördüğünü<br />

dile getiren Messe Frankfurt CEO’su<br />

Wolfgang Marzin, ”Türkiye bu vesile ile<br />

bütün dünyaya açılıyor. Oradaki katılımcıların<br />

mallarını sergilemeleri sayesinde<br />

ihracatlarının artışına çok önemli bir katkı<br />

yapılmış oluyor. Bu fuarı dünyaya açılan<br />

bir kapı olarak görebiliriz” dedi.<br />

EKONOMİ BAKANLIĞI<br />

BU TÜR FUARLARA DESTEK VERİYOR…<br />

Buluşmaya Ekonomi Bakanlığı’nı temsilen,<br />

Müsteşar Yardımcısı Vekili Tarık Sönmez de<br />

katıldı. Almanya ile tarihten gelen bir dostluğumuzun<br />

olduğu, kültürel ve ekonomik<br />

açıdan ilişkilerimizin çok ciddi boyutlara<br />

ulaştığı bir ülke olduğunu hatırlatarak konuşmasına<br />

başlayan Sönmez, “En önemli<br />

ticaret partnerlerimizden biri olan Almanya<br />

ile ticaretimize 2015 yılına bakıldığında,<br />

global ekonomik krizin dünya üzerindeki<br />

etkilerine de bağlı olarak artış hızında düşüş<br />

olsa da, yaklaşık olarak 13 milyar dolarlık<br />

bir ihracatımız, 22 milyar dolara yaklaşan<br />

bir ithalatımız var. 35 milyar dolara<br />

yaklaşan bir dış ticaret hacmimizin olduğu<br />

bir ülke. Böyle bir ülke ile karşılıklı olarak<br />

ticareti geliştirme adına yapılacak faaliyetlerin<br />

çok sık olması yadsınamaz bir gerçek.<br />

Gerek hükümetler arası ilişkilerde gerek iş<br />

adamlarımızın yapmış olduğu münasebetlerin,<br />

ticaretin arttırılmasına bağlı daha da<br />

geliştirilmesi açısından önemli bir potansiyeli<br />

bünyesinde barındırdığı görülüyor.<br />

Bizde, fuarlarında ticaretin geliştirmesinde<br />

önemli bir yer aldığı dikkate alındığında,<br />

bu konuya Ekonomi Bakanlığı olarak ciddi<br />

önem vermekte ve desteklemekteyiz. Son<br />

yıllarda özellikle Almanya’da düzenlenen<br />

fuarlara katılan Türk firmalarının nitelik ve<br />

nicelik açısından katılımların arttığını görüyoruz.<br />

Bizleri mutlu etmektedir. Ekonomi<br />

Bakanlığı olarak, yılda yaklaşık 270 civarında<br />

‘Milli Katılım Organizasyonu’ yapıyoruz.<br />

Bunun yanı sıra 4 bin civarında farklı<br />

fuarlarda bireysel katılımı destekliyoruz.<br />

Fuarlara ciddi anlamda destek veriyoruz.<br />

‘Milli Katılım’ yaptığımız bu fuar sayısında<br />

Almaya ciddi yer tutuyor. Yıllık olarak bakıldığında<br />

2014’de 20, 2015’de 24, 2016’da<br />

23 sayısıyla en fazla fuar organizasyonu<br />

90 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December


FUARLAR<br />

yaptığımız 2’nci ülke. Almaya, fuarcılık<br />

boyutu açısından önemli bir ülke. Mart<br />

2017’de Frankfurt’da düzenlenecek bu<br />

fuara daha çok firmamızın katılmasını ve<br />

katılan firmalarımızın gerek katılım yaptıkları<br />

alanların büyüklüğü gerekse bu alanda<br />

yaptıkları tanıtımların etkinliği noktasında<br />

Ekonomi Bakanlığı olarak önem vermekte<br />

ve desteklemekteyiz” dedi.<br />

MARZİN: TÜRKİYE BU VESİLE<br />

İLE BÜTÜN DÜNYAYA AÇILIYOR…<br />

Buluşmada, Türkiye’nin bu fuarın partner<br />

ülke olmasını çok önemli gördüğünü<br />

dile getiren Messe Frankfurt CEO’su<br />

Wolfgang Marzin, ”Türkiye bu vesile ile<br />

bütün dünyaya açılıyor. Oradaki katılımcıların<br />

mallarını sergilemeleri sayesinde<br />

ihracatlarının artışına çok önemli bir katkı<br />

yapılmış oluyor. Bu fuarı dünyaya açılan<br />

bir kapı olarak görebiliriz” dedi.<br />

EKONOMİ BAKANLIĞI BU TÜR<br />

FUARLARA DESTEK VERİYOR…<br />

Buluşmaya Ekonomi Bakanlığı’nı temsilen,<br />

Müsteşar Yardımcısı Vekili Tarık Sönmez<br />

de katıldı. Almanya ile tarihten gelen<br />

bir dostluğumuzun olduğu, kültürel ve<br />

ekonomik açıdan ilişkilerimizin çok ciddi<br />

boyutlara ulaştığı bir ülke olduğunu hatırlatarak<br />

konuşmasına başlayan Sönmez,<br />

“En önemli ticaret partnerlerimizden biri<br />

olan Almanya ile ticaretimize 2015 yılına<br />

bakıldığında, global ekonomik krizin dünya<br />

üzerindeki etkilerine de bağlı olarak<br />

artış hızında düşüş olsa da, yaklaşık olarak<br />

13 milyar dolarlık bir ihracatımız, 22<br />

milyar dolara yaklaşan bir ithalatımız var.<br />

Messe Frankfurt CEO’su Wolfgang<br />

Marzin, ”Türkiye bu vesile ile bütün<br />

dünyaya açılıyor…” dedi.<br />

Messe Frankfurt İstanbul Genel Müdürü Tayfun<br />

Yardım, “Fuar, en iyi uygulama örnekleri ile özel<br />

oturumlar, özel sergiler, açık oturumlar, yarışmalar<br />

ve rehberli turlar ile bilgi almak, sorunları<br />

değerlendirmek ve yeni bağlantılar kurmak<br />

için ziyaretçilere önemli fırsatlar sunuyor.” dedi.<br />

35 milyar dolara yaklaşan bir dış ticaret<br />

hacmimizin olduğu bir ülke. Böyle bir ülke<br />

ile karşılıklı olarak ticareti geliştirme adına<br />

yapılacak faaliyetlerin çok sık olması<br />

yadsınamaz bir gerçek. Gerek hükümetler<br />

arası ilişkilerde gerek iş adamlarımızın<br />

yapmış olduğu münasebetlerin, ticaretin<br />

arttırılmasına bağlı daha da geliştirilmesi<br />

açısından önemli bir potansiyeli bünyesinde<br />

barındırdığı görülüyor. Bizde, fuarlarında<br />

ticaretin geliştirmesinde önemli bir<br />

yer aldığı dikkate alındığında, bu konuya<br />

Ekonomi Bakanlığı olarak ciddi önem vermekte<br />

ve desteklemekteyiz. Son yıllarda<br />

özellikle Almanya’da düzenlenen fuarlara<br />

katılan Türk firmalarının nitelik ve nicelik<br />

açısından katılımların arttığını görüyoruz.<br />

Bizleri mutlu etmektedir. Ekonomi Bakanlığı<br />

olarak, yılda yaklaşık 270 civarında<br />

‘Milli Katılım Organizasyonu’ yapıyoruz.<br />

Bunun yanı sıra 4 bin civarında farklı fuarlarda<br />

bireysel katılımı destekliyoruz. Fuarlara<br />

ciddi anlamda destek veriyoruz. ‘Milli<br />

Katılım’ yaptığımız bu fuar sayısında Almaya<br />

ciddi yer tutuyor. Yıllık olarak bakıldığında<br />

2014’de 20, 2015’de 24, 2016’da<br />

23 sayısıyla en fazla fuar organizasyonu<br />

yaptığımız 2’nci ülke. Almaya, fuarcılık<br />

boyutu açısından önemli bir ülke. Mart<br />

2017’de Frankfurt’da düzenlenecek bu fuara<br />

daha çok firmamızın katılmasını ve katılan<br />

firmalarımızın gerek katılım yaptıkları<br />

alanların büyüklüğü gerekse bu alanda<br />

yaptıkları tanıtımların etkinliği noktasında<br />

Ekonomi Bakanlığı olarak önem vermekte<br />

ve desteklemekteyiz” dedi.<br />

Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December<br />

91


TAT & LEzzet<br />

HAVUÇLU TOPLAR<br />

Hazırlayan: NEşe cÜher Özelçİ<br />

Kış mevsiminin vazgeçilmez sebzesi<br />

olarak bilinen havuç, içerdiği<br />

A, B1, B2 vitaminleri ile tam bir lif<br />

kaynağıdır. Sebze yemeklerimizi<br />

renklendiren havuç, bu sefer harika<br />

bir tatlı atıştırmalık olarak sofralarımızı<br />

süslüyor. Hem ekonomik<br />

hem de sağlıklı olan bu atıştırmalık,<br />

havuç yemeyen çocuklar<br />

için de farklı bir alternatif lezzet.<br />

Gelelim çay ve ikram saatlerinde<br />

enfes bir sunumla konuklarınızı<br />

etkileyebileceğiniz lezzet toplarının<br />

tarifine;<br />

MALZEMELER<br />

5-6 adet havuç<br />

Yarım su bardağı<br />

şeker<br />

Bir buçuk su<br />

bardağı su<br />

25 adet petibör<br />

bisküvi<br />

Yarım su bardağı<br />

dövülmüş ceviz<br />

Bir çay kaşığı<br />

tarçın<br />

ÜZERİ İÇİN<br />

Hindistan cevizi<br />

Eritilmiş<br />

Çikolata<br />

Hazırlanışı:<br />

Önce havuçlarımızı soyup rendeliyoruz. Şeker ve<br />

suyu ilave edip, havuçlar suyunu çekene kadar pişiriyoruz.<br />

Pişen havuçları soğumaya bırakıyoruz.<br />

Ufalanmış bisküvileri, tarçın, ceviz ve soğuyan havuçlarla<br />

beraber bir kabın içerisine alıp yoğuruyoruz.<br />

Elimizi hafif yağlayıp küçük toplar yaparak hindistan<br />

cevizine buluyoruz. Toplar hazır olduktan<br />

sonra isteğe bağlı olarak benmari usulü eritilmiş<br />

çikolata ile kaplayabilirsiniz. Buzdolabında beklettikten<br />

sonra servise hazırdır. Afiyet olsun… :)<br />

92 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December


Sürme Sistemlerde Konforun Yeni Adı<br />

Üstün ısı ve ses yalıtımı<br />

Kullanım kolaylığı ve yüksek konfor<br />

Özel tasarım profil ve aksesuar<br />

İç mekanda maksimum yaşam alanı<br />

Modern mekanlara uygun renk seçenekleri<br />

yeni<br />

fonksiyonel<br />

konforlu<br />

Kasa Profil Genişliği<br />

Kanat Profil Genişliği<br />

Conta<br />

Conta Sayısı<br />

Çıta<br />

Cam Kalınlıkları<br />

: 149 mm<br />

: 76 mm<br />

: TPE Gri / Siyah<br />

: 2<br />

: Tek Tırnaklı - PCE Contalı<br />

: 24, 30, 36, 44, 52 mm<br />

w i n s a . c o m . t r


GÜNCEL<br />

İran’da ilk kez kredi kartı<br />

kullanılmaya başlandı<br />

İran’daki bankaların, iç piyasayı<br />

canlandırmak amacıyla müşterilerine<br />

ilk kez kredi kartı dağıttığı<br />

bildirildi.<br />

İran bankaları Almanya’da<br />

şube açacak. İran basınında yer<br />

alan haberlere göre, ülkenin ekonomisini<br />

güçlendirmek amacıyla<br />

çıkarılan kredi kartları, Merkez<br />

Bankası tarafından belirlenen en<br />

alt limit 100 milyon riyal (2800<br />

dolar), 300 milyon riyal (8400 dolar)<br />

ve en üst limit 500 milyon riyal<br />

(14 bin dolar) olmak üzere üç<br />

farklı kart limitiyle halka sunuldu.<br />

SADECE ÜLKE İÇİNDE<br />

Bankalar tarafından verilen kredi<br />

kartlarının uluslararası kredi<br />

kartı şirketleriyle bir ilişkisi olmadan<br />

sadece ülke içinde kullanılabileceği<br />

belirtildi. Bank<br />

Millet’le birlikte kredi kartlı<br />

döneme giren iki bankadan biri<br />

Ayende Bank’ın ilk gün 12 binden<br />

fazla kredi kartı dağıttığı bilgisi<br />

verildi. Kredi kartının daha<br />

önce kullanılmadığı İran’ın bankacılık<br />

sisteminde sadece banka<br />

kartları ve ön ödemeli kartlar<br />

kullanılıyordu.<br />

Esnaflara hijyen eğitimi<br />

Maltepe Belediyesi, esnaflara<br />

yönelik olarak gerçekleştirdiği<br />

hijyen eğitimlerine hız kesmeden<br />

devam ediyor.<br />

Maltepe Belediyesi, vatandaşlarının<br />

daha temiz hizmete<br />

ve daha sağlıklı gıdalara ulaşmaları<br />

için verdiği hijyen eğitimlerini<br />

sürdürüyor. Bu kapsamda geçtiğimiz<br />

günlerde kuaförlere verilen<br />

eğitim, bu hafta gıda işiyle uğraşan<br />

esnaflara verildi. Eğitimlerde,<br />

temizlik, kişisel bakım, gıdalarda<br />

hijyen gibi konularda çalışanlar<br />

bilgilendirildi. Eğitime katılan 50<br />

kişi, sınava tabi tutulduktan sonra<br />

kendilerine katılım belgesi verildi.<br />

Milli Eğitim onaylı sertifikaları almaya<br />

hak kazanan adaylara, sertifikaları<br />

daha sonra gönderilecek.<br />

Dünyanın En Kısa<br />

Uluslararası Ticari<br />

Uçuşu: Sekiz Dakika<br />

İsviçre’nin St.Gallen Haval imanı ile Almanya’nın Friedrichshafen<br />

Havalimanı arasında yeni başlayan uçuş<br />

rotası sekiz dakikalık uçuş süresi ile dünyanın en kısa<br />

uluslararası uçuş rekorunun da sahibi olacak. İki ülkeyi<br />

birbirinden ayıran Konstanz Gölü’nün (Bodensee) iki<br />

yakası arasında gerçekleştirilecek yeni uçuş rotasında<br />

yolcular ancak kemerlerini bağlayıp açmaya vakit bulabilecekler.<br />

İki kent arasındaki karayolunun kullanılması durumunda<br />

seyahat süresi 1 saat 10 dakika iken, feribot<br />

ile ise 1 saat 23 dakika. Avusturya havayolu şirketi People’s<br />

Viennaline tarafından başlatılan yeni uçuş rotası<br />

politikacılar ve çevrecilerin ise tepkisini çekti. Eleştiriler<br />

bu denli kısa bir uçuşun çevre dostu olmadığı konusunda<br />

yoğunlaşıyor.<br />

Yeni uçuş rotasını savunan havayolu şirketi yöneticileri<br />

ise bu rotanın, yolcuların Almanya’nın Cologne<br />

Havalimanı’na erişimlerini kolaylaştırmayı amaçladığını<br />

söylediler.Daha önce uluslararası en kısa ticari uçuş<br />

ise, 10 dakikalık uçuş süresi ile Avusturya’nın başkenti<br />

Viyana ile Slovakya’nın başkenti Bratislava arasında<br />

gerçekleşiyordu.<br />

Berlin Eyaleti'nden<br />

İstanbul Temsilciliği<br />

Berlin ve Türkiye'de yatırım yapmak isteyen şirketlere<br />

destek vermek amacıyla Berlin Eyaletin'in ilk yurt dışı ticari<br />

temsilciliği Istanbul'da açıldı. Berlin Eyaleti Ticaret, Teknoloji<br />

ve Araştırma Bakan'lığı himayesinde kurulan Berlin<br />

Eyalet Ticaret Temsilciliği, Tarabya'daki Alman-Türk Ticaret<br />

Odası'nda bulunuyor. Temsilcilik, Alman-Türk Enerji<br />

İş Birliği'nin Enerji Sekreteri Zafer Koç yönetiminde Türk<br />

şirketlere ve girişimcilere danışmanlık hizmeti verecek.<br />

Resmi statüde çalışacak temsilcilik, girişimcilere lokasyon<br />

ve yatırım koşulları, şirket kuruluşu ve iş ortağı arayışı,<br />

bakanlıklar ve resmi kurumlar ile iletişim kurma, hukuk,<br />

muhasebe, vergi, sigorta, iş kültürü, gayrimenkul kiralama,<br />

finansman, fuar ve organisazyon katılımı gibi birçok konuda<br />

da profesyonel<br />

destek sağlayacak.<br />

Projenin<br />

kapsamına göre<br />

ücretsiz olarak<br />

verilecek olan<br />

bu hizmetlere<br />

Türk firmalarının<br />

ilgisinin yoğun<br />

olacağı tahmin<br />

edilmekte.<br />

94 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />

October - November - December


İÇİNDEKİLER<br />

Ustalığın ve Sanatın Birleştiği Nokta<br />

Wo Kunst und Können echte Meisterwerke schaffen<br />

Altın<br />

Gümüş<br />

Kolye<br />

Bilezik<br />

Bileklik<br />

Küpe<br />

Alış ve Satış<br />

Bakım<br />

1988’den beri<br />

Münih’te Kalite<br />

ve Güvenin Adresi<br />

Alyans<br />

Pırlanta<br />

Koleksiyon<br />

Tamirat<br />

Göthestr. 36 | 80336 München Tel: 089 / 550 299 87 | Fax: 089 / 550 289 93


Kendini Keşfetmek İstiyorsan<br />

Yoga Dersleri ile Birlikte Yol Almaya Ne Dersin?<br />

Kendini keşfetmek istiyorsan, zihin ve bedeninin kontrolünü ele geçirmek istiyorsan, yoga dersleri ile birlikte yol<br />

almaya ne dersin? Yurtdışında aldığım eğitimlerin ardından nihayetinde yine Münih’deyim: Yoga tutkunları ve<br />

şimdiye kadar yoga yapamayıp fakat hep merak edenler için burdayım. İster Hatha Yoga, Ashtanga Yoga, Vinyasa<br />

Yoga ya da Power Yoga, ister stüdyoda yada kişiye özel seanslarla, her seviyeye uygun dersler sunulmakta. Türkiye<br />

ve Almanya’da olacak olan Workshoplar ile ilgili bilgi ve detayları İnstagram ve Facebook sayfamdan takip<br />

edebilirsiniz.<br />

Namasté<br />

Mit Yoga zu körperlicher und geistiger Gesundheit<br />

Möchtest du dich selbst entdecken und Kontrolle über deinen Körper und Geist haben? Dann lass uns mit<br />

Yoga diesen Weg zusammen gehen. Nach längerem Aufenthalt im Ausland für Fort- und Weiterbildung bin ich<br />

wieder in München und freue mich auf leidenschaftliche Yogis und auf alle, die neugierig sind und endlich<br />

starten möchten. Mit Hatha Yoga, Ashtanga Yoga, Vinyasa Yoga oder Power Yoga für alle Stufen, im Studio, Gruppen-<br />

oder individuellem Einzelunterricht, ist für jeden das Passende dabei. Termine und Infos für Workshops in<br />

Deutschland und in der Türkei findest du auf meiner Instagram- und Facebook- Seite.<br />

Namasté<br />

Kontakt:vil.kaplan@yahoo.de<br />

instagram.com/yogavika<br />

facebook.com/yogavika108

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!