You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Ekim - Kasım - Aralık | October - November - December 2016 | Yıl - Year: 1 | Sayı - Number: 2<br />
Almanya, üçüncü yaş baharını<br />
türkİye’de yaŞıyor<br />
Fiyat: 10 TL<br />
Price: 3,50 €
)<br />
www.hikadikoy.com<br />
hikadikoy hikadikoy hikadikoy<br />
)<br />
)<br />
,<br />
(0216) 339 1111<br />
Eğitim Mahallesi Poyraz Sokak No:2 Kadıköy/İstanbul/Türkiye
İÇİNDEKİLER<br />
GÜNCEL<br />
Dünyanın en büyük<br />
Havalimanına<br />
250 şirket uçacak<br />
natur<br />
Natur und<br />
Umwelt verstehen<br />
So überleben Tiere den Winter<br />
KÜLTÜR<br />
Geçmİşten Geleceğe<br />
Adige Kültürü<br />
ve Yansımaları<br />
MAGAZİN<br />
Astroloji bilirseniz<br />
özgür iradenizi daha<br />
kolay kullanırsınız<br />
POLITIK<br />
Gefährliche EU-Richtlinie:<br />
Jeder kritische Bürger<br />
kann ein Terrorist sein<br />
SPOR<br />
Futbol artık<br />
‘tamamen duygusal’<br />
turİzm<br />
Almanya Vizesi<br />
için ilk adım (1)<br />
06<br />
12<br />
32<br />
50<br />
62<br />
70<br />
82<br />
72<br />
40<br />
16<br />
66<br />
44<br />
İmtiyaz Sahibi ve Yönetim Kurulu Başkanı<br />
Chairman of the Board<br />
Muzaffer Kaplan<br />
Başkan Yardımcısı<br />
Vice President<br />
Rıdvan Kaplan<br />
Yayın Kurulu Başkanı<br />
Editorial Board Chairman<br />
Kadir Toprakkaya<br />
Genel Yayın Yönetmeni<br />
Editor in Chief<br />
Muzaffer Kaplan<br />
Genel Koordinatör<br />
General Coordinator<br />
Salih Kaplan<br />
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü<br />
Responsible Editor-in-Chief<br />
Şengül Otman<br />
Avrupa Genel Koordinatörü<br />
General Coordinator for Europe<br />
Vildan Kaplan<br />
Almanya Genel Koordinatörü<br />
General Coordinator for Germany<br />
Turan Kaya<br />
Hessen-Rhein-Main Temsilcisi<br />
Korrespondent for Hessen-Rhein-Main<br />
Necati Aydın<br />
Medizinredakteur<br />
Editor of Medicine<br />
Werner Meidinger<br />
Spor Editörü<br />
Sports Editor<br />
Y. Emre Kaplan<br />
Tanıtım ve Reklam Koordinatörü<br />
Promotion and Advertising Coordinator<br />
Aytekin Dabanca<br />
Kültür & Sanat Editörü<br />
Culture & Arts Editor<br />
Sevilay Eriçdem<br />
Görsel Yönetmen<br />
Art Director<br />
Durmuş Özelçi<br />
Editörler<br />
Editors<br />
Ayşe Pişkin, Burcu Kılıçarslan, Çilem Doğan,<br />
Naciye Yıldırım, Neşe Cüher Özelçi<br />
Basım | Printing<br />
Cemil Baskı Çözümleri<br />
Mühürdar Fuat Bey Sok. No: 10 Kadıköy - Istanbul<br />
Tel: 0216 336 39 24 e-mail: kadikoy@cemilcopy.com<br />
www.cemilcopy.com<br />
Yayıncı | Publisher<br />
K- İletişim Basın Yayın ve Tanıtım Hizmetleri<br />
K- communication media and promotional services<br />
Karanfil Sokak 23/17 Göztepe - Kadıköy | İstanbul<br />
Tel: 0216 - 457 18 17 | 0216 - 550 11 17<br />
Gsm: 0543 - 882 08 32 | +49 157 886 49 803<br />
E-Mail: adigepanorama@gmail.com<br />
E-mail: info@adigepanorama.com<br />
www.adigepanorama.com<br />
Ekim - Kasım - Aralık 2016<br />
October - November - December 2016<br />
Yıl - Year: 1 | Sayı - Number: 2 Fiyat: 10 TL | Price: 3,50 €<br />
Yayın Türü: Üç aylık, Uluslarası, süreli<br />
Publication Type: Quarterly, international, periodicals<br />
Yazıların içeriğinden yazarlar sorumludur<br />
The authors are responsible for the content<br />
4 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December
EDİTÖR<br />
Muzaffer Kaplan<br />
Bir hayalimiz vardı bizim<br />
Evet, cümleme hayalimiz ile başlamak<br />
istiyorum. Farklı insanların farklı ülkelerde<br />
yaşarken ortak bir paydada buluştuğu<br />
bir hayal bu. Tesadüflerin olmadığı<br />
sebeplerin insanları bir araya getirerek<br />
aylar süren alt yapı çalışmalarından sonra<br />
doğumu gerçekleşen bu hayalimiz artık<br />
dünya ya geldi. İlk sayımız vesilesi ile<br />
ekibimiz daha da büyüdü. Gösterdiğiniz<br />
ilgi ve alakaya minnettarım. Bu sebeple<br />
yüreği güzel birbirinden değerli insanlar<br />
tanıdık ve tanımaya da devam ediyoruz.<br />
Yolumuzun zor ve bir o kadar da keyifli<br />
olmasının bilinci ile kolları sıvadık. Bizim<br />
hayalimiz yıllarca yurt dışında yaşayan<br />
Türk Vatandaşları olarak iki ülke arasında<br />
bir köprü oluşturmaktı ve bu fikirle yola çıkarak<br />
Dergimiz “Adige Panorama” yı önce<br />
hayallerimizde sonra nihayet sizinle buluşturduk.<br />
Amacımız bu iki ülkede yaşan<br />
Türk ve Alman vatandaşlarımıza iş hayatı<br />
ile, Eğitimi ile, Sağlık ile, Turizmi ile, Hukuksal<br />
- Vergisel bilgileri ile, kardeş şehir<br />
tanıtımları ile, Sanatı ve daha nice konularıyla<br />
bilgilendirmek ve tanıtmak. Hedefimiz<br />
öncelikle Almanya – Türkiye arasında<br />
bilgiler aktarmak, güzellikleri tanıtmak ve<br />
en yakın zamanda da Türk Vatandaşı bulunan<br />
diğer ülkelere yayılmak. Dergimizin<br />
iki dilde olmasının diğer sebebi ise Alman<br />
Vatandaşlarımızın da Ülkemiz hakkında<br />
bilgi edinmesi tek olmanın bilinci ile bütün<br />
olabilmek. Adige Panorama’da biz bunu<br />
başardık gerek haberlerimizle gerekse yazar<br />
ve köşe yazarı dostlarımızla.<br />
Yeni sayılarımızda da okuyucularımıza<br />
elimizden geldiği kadar bilgi aktarımında<br />
bulunabilmek ve şu ya da bu şekilde<br />
yüreklere, zihinlere dokunabilmek heyecanı<br />
ile dopdoluyuz .Ülkemizden alacağımız<br />
haberlerin ve gelişmelerin ne kadar<br />
önemli olduğunun farkında olduğumuz<br />
içinde Adige Panorama Dergisi’nin de gerek<br />
online – gerekse yazılı olarak okuyucularının<br />
heyecanla yeni sayısının çıkmasını<br />
beklediği bir dergi olacağını biliyoruz.<br />
Türkiye’den Almanya,<br />
Almanya’dan Türkiye...<br />
Adige Panaroma Dergisi’nin bir başka misyonu<br />
ise, Almanya’dan Türkiye’nin görünümü<br />
ile Türkiye’den Almanya’nın görünüm<br />
analizini okurları ile paylaşmak. İmtiyaz<br />
sahipliğini ve genel yayin yönetmenligini<br />
yaklaşık 40 yıllık bir gazetecilik deneyimim<br />
ile paylastigim dergi, Türkiye ve Almanya<br />
dışında, Fransa, İngiltere, Hollanda, Avusturya<br />
ve Belçika gibi ülkelerde yaşayan Türk<br />
vatandaşları ile de buluşacak...<br />
Dünya’yı kadınlar yönetecek...<br />
Derginin ilk sayısının oldukça iddialı bir<br />
kapak haberi ile çıktık ve büyük ilgi gördük.<br />
“Almanya Başbakanı Merkel’in Avrupa’nın<br />
en güçlü lideri konumuna gelmesi,<br />
İngiltere’de Theresa May’ın başbakanlık<br />
koltuğunu oturması, Hillary Clinton’nun<br />
ABD Başkanlığı için en güçlü aday durumuna<br />
yükselmesi, bizleri “Kapak Haberi”<br />
olarak bu konuya yöneltti. Bir başka tarafı<br />
ise, diğer kadın liderlerle birlikte kontrol<br />
etmekte oldukları ekonomik büyüklüğün<br />
25 trilyon dolarlık bir güç olması oldu...<br />
Wir hatten einen Traum<br />
Zu beginn möchte ich das „wir“ im Titel<br />
betonen. Es ist der Traum verschiedener<br />
Menschen verschiedenster Nationen,<br />
die in diesem Punkt auf einen<br />
gemeinsamen Nenner kamen. In einer<br />
Welt, in der es keine Zufälle gibt, haben<br />
sich Menschen vereinigt und monatelang<br />
darauf hingearbeitet, um unseren<br />
gemeinsamen Traum zu verwirklichen.<br />
Dank unserer ersten Ausgabe konnten<br />
wir unser Team vergrößern und zudem<br />
einen Leserkreis aufbauen, wofür ich<br />
gerne meine tiefste Dankbarkeit aussprechen<br />
möchte. Aus diesem Grund<br />
ist es uns gelungen ein Netzwerk aus<br />
wertvollen Mitgliedern einzurichten;<br />
und ich bin fest davon überzeugt, das<br />
Netzwerk auch in Zukunft ausweiten zu<br />
können.<br />
Uns war von Beginn an bewusst,<br />
welche Hürden wir auf unserem Weg<br />
überwinden mussten und auch weiterhin<br />
müssen. Als türkische Bürger<br />
im Ausland ist es unsere Vision, eine<br />
kommunikative Brücke zwischen beiden<br />
Ländern zu bauen, welches wir mit<br />
unserer Zeitschrift realisieren möchten.<br />
Unser Ziel ist es, Deutsche und Türken<br />
aus beiden Ländern über Themen wie<br />
Berufswesen, Bildung, Gesundheit,<br />
Tourismus und Rechtswesen zu informieren<br />
sowie mit Vorstellungen der<br />
Partnerstädte, Kunst und vielen weiteren<br />
Themen zu unterhalten; und unseren<br />
Leserkreis in naher Zukunft auch in<br />
weiteren Ländern zu finden. Der Grund<br />
der Zweisprachigkeit unserer Zeitschrift<br />
ist, die Türkei unseren deutschen Lesern<br />
zu präsentieren und vorzustellen.<br />
Mit Adige Panorama können wir diese<br />
Vision verwirklichen, unserer wertvollen<br />
Autoren sei Dank.<br />
Wir sind vollster Zuversicht, unsere<br />
Leser um verschiedenste Informationen<br />
und Nachrichten zu bereichern.<br />
Auch sind wi davon überzeugt,<br />
die Tagesthemen Online sowie in<br />
Zeitschriftform an unsere wertvollen<br />
Leser zu überbringen, um Sie auch<br />
mit wichtigen Themen aller Welt aktuell<br />
zu halten.<br />
Die erste Ausgabe von Adige Panorama<br />
wurde veröffentlicht...<br />
In der festen Überzeugung, dass<br />
die mediale Kommunikation zwischen<br />
Deutschland und der Türkei gefördert<br />
werden muss, wurde die erste Ausgabe<br />
von Adige Panorama bereits veröffentlicht.<br />
Die Zeitschrift wird enthält sowohl<br />
deutsche als auch türkische Inhalte, sodass<br />
Leser aus beiden Nationen interessante<br />
Nachrichten und Geschehnisse<br />
verfolgen können...<br />
Aus Deutschland In dIe TUrkeI,<br />
aus der TUrkeI nach Deutschland...<br />
Eine weitere Mission der Adige Panorama<br />
ist, die Sichtweise der Türkei nach<br />
Deutschland (und auch in die andere<br />
Richtung) zu analysieren und mit ihren<br />
Lesern zu teilen. Mit meinem über 40<br />
Jahre andauernden journalistischen<br />
Engagement hoffe ich Leser aus verschiedenen<br />
Ländern wie Deutschland,<br />
Türkei, Frankreich, England, den Niederlanden,<br />
Österreich und auch Belgien<br />
zu erreichen, und unseren Nachrichtenfluss<br />
mit ihnen zu teilen.<br />
Ihr<br />
Muzaffer Kaplan<br />
Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
5
GÜNCEL<br />
18 bin araç<br />
kapasitesi ile<br />
Avrupa’nın<br />
en büyük<br />
otoparkına<br />
sahip<br />
Dünyanın en büyük<br />
Havalimanına<br />
250 şirket uçacak<br />
RIDVAN KAPLAN<br />
Tamamlandığında<br />
dünyanın en büyüğü<br />
unvanını alacak İstanbul<br />
Yeni Havalimanı,<br />
350’nün üzerinde destinasyonla<br />
uçacak olan<br />
250 ayrı havayolu şirketine<br />
hizmet verecek.<br />
6 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
İGA Havalimanları İnşaatı Üst Yöneticisi<br />
(CEO) Yusuf Akçayoğlu, yaptığı açıklamada,<br />
İstanbul Yeni Havalimanının inşaat çalışmalarının<br />
tüm hızıyla sürdüğünü söyledi.<br />
İnşaat çalışmalarının baş döndürücü<br />
bir hızla sürdüğü Üçüncü Havalimanının<br />
ilk etabını, belirtilen tarih olan 26 Şubat<br />
2018’e yetiştirmek için gecelerini gündüzlerine<br />
kattıklarını dile getiren Akçayoğlu,<br />
terminal binasının kaba inşaatını bir an<br />
önce bitirmek istediklerini söyledi. 90 milyon<br />
yolcu kapasiteli ilk etap için yapımı süren<br />
terminal binasının 1,3 milyon metrekare<br />
olacağını ifade eden Akçayoğlu, “110<br />
milyon yolcu kapasitesini kaldırabileceğimizi<br />
düşünüyorum.<br />
Çünkü şu anda yıllık 60 milyonun<br />
üzerinde yolcuyu ağırlayan<br />
Atatürk Havalimanı terminal binası<br />
350-400 bin metrekarelerde.” dedi.<br />
“GÜNDE 2 BİN UÇAK<br />
İNİŞ VE KALKIŞ YAPABİLECEK”<br />
Akçayoğlu, ilk etap için 6 milyar avro harcanacağını<br />
ifade ederek, halihazırda bunun<br />
KDV ile birlikte 2,4 milyar avrosunun<br />
harcandığını aktardı.<br />
Atatürk Havalimanında bayram tatilinin<br />
son günü olan 18 Eylül’de bir günde bin 500<br />
uçak iniş kalkışıyla yeni bir rekor kırıldığını<br />
hatırlatan Akçayoğlu, “Biz ilk fazı hizmete<br />
açtığımızda günde 2 bin uçak iniş kalkış yapabilecek”<br />
diye konuştu. Şu an fiziki olarak<br />
havalimanı inşaatının yüzde 30’u tamamlanırken,<br />
ilk faz hizmete açıldığında günde<br />
2 bin uçak iniş-kalkış yapabilecek. İstanbul<br />
Yeni Havalimanı’ndan dünyanın farklı noktalarında<br />
350’den fazla destinasyona uçuş<br />
gerçekleştirilecek. Ayrıca havalimanı, 250<br />
havayolu şirketine hizmet verecek.<br />
100 BİN KİŞİYE YENİ İŞ İMKANI...<br />
Öte yandan havalimanı, 18 bin araç ile Avrupa’nın<br />
en büyük otoparkına sahip olacak.<br />
Şu an 18 bin 500 olan çalışan sayısı<br />
ise gelecek yıl bu dönemde 30 bin kişiye<br />
ulaşacak. İşletmeye açıldığında da 100 bin<br />
kişiye yeni iş imkanı sağlayacak.<br />
250 HAVAYOLU<br />
ŞİRKETİNE HİZMET VERECEK...<br />
Akçayoğlu, İstanbul Yeni Havalimanından<br />
dünyanın farklı noktalarında 350’den fazla<br />
destinasyona uçuş gerçekleştirileceğini be-
lirterek, havalimanının böylece dünyanın en<br />
büyük HUB’larından biri olacağını vurguladı.<br />
Havalimanı işletme yönetiminin dünyanın<br />
farklı noktalarında görüşmelerini<br />
sürdürdüğünü dile getiren Akçayoğlu,<br />
“Havalimanı, 250 havayolu şirketine hizmet<br />
verecek” bilgisini verdi.<br />
Akçayoğlu, havalimanının 18 bin araç<br />
ile Avrupa’nın en büyük otoparkına sahip<br />
olacağının altını çizerek, şu anda 18 bin<br />
500 olan çalışan sayısının gelecek yıl bu<br />
dönemde 30 bin kişiye ulaşacağını, işletmeye<br />
açıldığında 100 bin kişiye yeni direkt<br />
iş imkanı sağlayacağını bildirdi.<br />
ULAŞIM SORUNU OLMAYACAK...<br />
Havalimanına ulaşımın alternatifli olacağı<br />
kaydedilirken, Gayrettepe-Yeni Havalimanı<br />
Metro Hattı’nın yakında ihalesi yapılacak.<br />
Ayrıca D-20 yeni karayolu ve Kuzey<br />
Marmara Otoyolu’ndan havalimanına çok<br />
rahat ulaşılabilecek. Bağlantı yollarının<br />
yapımı ise devam ediyor. Öte yandan havalimanına<br />
hızlı tren bağlantısı da olacak.<br />
İstanbul üçüncü havalimanında<br />
yerler kiralanmaya başladı<br />
İGA Havalimanı İşletmesince, İstanbul<br />
Yeni Havalimanında yer almak isteyen<br />
şirketler için alan kiralama sürecinin başladığı<br />
bildirildi. İGA Havalimanı İşletmesinden<br />
yapılan açıklamaya göre, havacılık<br />
sektöründe Türkiye’yi bir merkez olarak<br />
konumlayacak İstanbul Yeni Havalimanında<br />
yer almak isteyen işletmeler için<br />
önemli bir süreç başladı. İGA, metrekare<br />
kiralama değerlerini, İstanbul Yeni Havalimanı<br />
açılmadan önce Devlet Hava<br />
Meydanları İşletmesi (DHMİ) tarafından<br />
yayımlanmış olacak en son Kamu Özel İş<br />
birliği (KÖİ) ücret tarifesini baz alarak hazırlayacak.<br />
Akçayoğlu, havalimanının<br />
18 bin araç ile Avrupa’nın<br />
en büyük otoparkına<br />
sahip olacağının<br />
altını çizerek, şu anda<br />
18 bin 500 olan çalışan<br />
sayısının gelecek yıl bu<br />
dönemde 30 bin kişiye<br />
ulaşacağını, işletmeye<br />
açıldığında 100 bin kişiye<br />
yeni direkt iş imkanı<br />
sağlayacağını bildirdi.<br />
Söz konusu ücret tarifesi, DHMİ’nin<br />
onaylamasının ardından resmiyet kazanacak.<br />
Bu doğrultuda, 60’ı aşkın havayolu<br />
şirketine ve havayollarına hizmet veren<br />
firmaya taleplerini bildirmeleri için davet<br />
gönderildi. Havalimanı açılana kadar hazırlıklarını<br />
tamamlayarak faaliyetlerine başlamak<br />
isteyen işletmelerin, 18 Kasım Cuma<br />
gününe kadar talep formlarını teslim etmesi<br />
gerekiyor.<br />
Açıklamada görüşlerine yer verilen<br />
İGA Havalimanı İşletmesi İcra Kurulu Başkanı<br />
Hüseyin Keskin, İGA olarak, havalimanının<br />
faaliyete başlamasından itibaren<br />
Türkiye’de bambaşka bir yolcu ve havacılık<br />
deneyimine ev sahipliği yapacaklarını<br />
belirterek, şunları kaydetti:<br />
“Buradaki faaliyetlerin yolcusundan kargosuna,<br />
ağırlama hizmetlerinden duty-free<br />
deneyimine kadar her alanda sorunsuz olarak<br />
ilerlemesi bizim için çok önemli. Metrekare<br />
fiyatlarında, Türkiye’de havacılık sektöründeki<br />
potansiyelin ve gelecekte öncü<br />
bir ülke olarak konumlanmasının en önemli<br />
mimarlarından DHMİ’nin belirlediği tarifeye<br />
sadık kaldık ve havalimanında yer almak<br />
isteyen şirketleri başvurularını yapmaya davet<br />
ettik. Gördüğümüz yoğun ilgiye dayanarak<br />
söyleyebilirim ki hem ülkemize halihazırda<br />
sefer düzenleyen ve tesis kurmuş olan<br />
havayolu şirketleri varlıklarını güçlendirmek<br />
istiyor hem de yeni işletmeler ülkemizde<br />
yolculara hizmet vermek için fırsat kolluyor.<br />
Bu devasa havalimanı projesi ile onlara bu<br />
imkanı sağlayacak ve Türkiye’yi önemli bir<br />
havacılık üssü haline getirecek rekabetçi ortama<br />
katkıda bulunacak olmaktan İGA ailesi<br />
olarak büyük mutluluk duyuyoruz.”<br />
Havalimanında yer almak üzere başvurmak<br />
isteyen şirketler talep formlarına, İGA<br />
kurumsal web sitesinin (www.igairport.<br />
com) ana sayfasında bulunan, “İstanbul<br />
Yeni Havalimanı” menüsü altında yer alan<br />
“İstanbul Yeni Havalimanı Havayolu Talep<br />
Formu” bağlantısından ulaşabiliyor.<br />
Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
7
HUKUK<br />
Av. Dr. Temel Nal<br />
temelnal@yahoo.de<br />
Bir Türk işçisinin üye<br />
ülkede mesleki eğitim<br />
gören çocukları,<br />
egitimlerini,<br />
tamamlamaları<br />
halinde, anne veya<br />
babadan birinin en<br />
az 3 yıl yasal olarak<br />
çalışmış olması<br />
kaydıyla ülkedeki<br />
ikamet süresi dikkate<br />
alınmaksızın işgücü<br />
piyasasına girme<br />
ve her türlü açık işe<br />
talip olma hakkına<br />
sahiptirler.<br />
Vatandaşlarımız için bitmeyen sorun<br />
Uzun süre yurt dışında kalmak<br />
Değerli okuyucularım,<br />
Bu konuyu yılardır çeşitli köşe yazılarında sizlere<br />
açıkladım, ama maalesef problem daha gündemde<br />
olduğu için tekrar hukuki durumu özetlemeyi faydalı<br />
buluyorum.<br />
Altı aydan fazla Almanya dışında kaldıkları için<br />
yabancılar daireleri tarafından oturma hakları öldürülerek<br />
sınır dışı edilen birçok Türk vatandaşları var.<br />
Bazı vatandaşlarımız ya Türkiye’den gelerek Alman<br />
hududunda kötü bir sürpriz ile karşı karşıya kalıp Alman<br />
Gümrük Polisi tarafından oturma izninin artık<br />
geçerli olmadığı gerekçesiyle geri çevriliyor, ya da<br />
bu sorunu yabancılar daireleri önünde yaşıyor.<br />
Maalesef konu ne bizim vatandaşların düşündüğü<br />
kadar basit (örneğin her altı ayda bir Almanya’ya<br />
giriş ve iki hafta sonra çıkış yapmak hukuken<br />
duruma göre ya yeterli değil ya da gerekli değil),<br />
ne de her zaman yabancılar daireleri ya da gümrük<br />
polisleri haklı. Her somut olay farklı olduğundan<br />
dolayı burada size konuyu ancak genel olarak<br />
açıklayabileceğim.<br />
1. ALMAN YABANCILAR HUKUKUNA GÖRE DURUM<br />
Her somut olay farklı olabildiği için burada konu kısaca<br />
özetlenecektir.<br />
Geçici olmayan nedenlerle Almanya‘dan çıkış yapan<br />
ya da giriş yapıp da altı ay içinde geri dönmeyen<br />
bir yabancı, oturma iznini kanunen, yani başka bir<br />
hukuki işIem gerekmeden, genel olarak kaybeder.<br />
Dikkat !<br />
1 Ocak 2005 tarihinden sonra önemli istisnalar öngörülmüştür.<br />
Oturma Yasasının 51. maddenin ikinci fıkrasındaki<br />
aşağıdaki şartIar, yani<br />
Süresiz oturma iznine ya da yerleşim hakkına<br />
sahipseniz ve<br />
ağırlık olarak yurtdışında kalmadan önce 15<br />
yıldır Almanya‘da yaşadıysanız ve de<br />
yurtdışında yaşamaya başladığınız tarihte geçiminizi<br />
temin edebiliyor idiyseniz,<br />
6 aydan fazla Almanya dışında kalmış ya da temelli<br />
Türkiye‘ye dönmüş olsanız bile oturum hakkınızı<br />
kaybetmezsiniz.<br />
Almanla evli olan bir yabancı da 15 yıl Almanya<br />
da ikamet ve geçimini sağlama şartı aranmaz.<br />
Önemli !<br />
Türk vatandaşları için Haklarını Kısıtlama Yasağı ilkesi<br />
gereği yukarıda bahsi geçen altı aylık süre genel<br />
olarak geçerli değildir. Önemli olan vatandaşlarımızın<br />
ağırlıklı olarak Almanya‘da yaşıyor olması, yani<br />
yaklaşık yılın altı ayını burada geçirmesidir.<br />
2. ASKERLİK !<br />
Askerlik hizmetini Türkiye‘de yerine getiren vatandaşlarımız,<br />
eğer Oturma Yasasının 51. maddenin<br />
ikinci fıkrasındaki yukarıda belirtilen şartları yerine<br />
getirmiyorsa, oturum iznini kaybetmemek için askerlik<br />
hizmetinin sona ermesinden itibaren üç ay<br />
içinde Almanya‘ya geri dönmesi gerekmektedir.<br />
Dikkat !<br />
1.1.2005 yılından önce de ağırIıklı olarak yurtdışında<br />
yaşamaya başlandıysa ve yeni kanun yürürlüğe<br />
girmeden önce oturma izni sona erdi ise, kural olarak<br />
31.12.2004 tarihine kadar geçerli olan yabancılar<br />
yasasına göre süresiz oturma izni ortadan kaIkmış<br />
sayılmaktadır.<br />
2. AVRUPA HUKUKUNA GÖRE DURUM<br />
(OKK-ORTAKLIK KONSEYI KARARI 1/80)<br />
Bir Türk işçisinin aile ferdi olarak OKK 1 /80 nin 7<br />
maddesine göre hak kazanmış bir vatandaş (bu<br />
başka bir yabancı da olabilir), aralıksız olarak bir<br />
yıl kadar yurt dışında kaImış olsa bile, kural olarak<br />
Almanya’da OKK 1/80 den kaynaklanan haklarını<br />
kaybetmez. Bazı önemli durumlarda bu süre daha<br />
da uzayabilir. Örneğin elinde olmayan nedenlerle<br />
(hastalık eşi tarafından zorla yurtdışında tutulmuş<br />
olmak) vatandaş Almanya dışında kalmak zorunda<br />
kaldıysa süre uzayabilir.<br />
OKK 1/80‘nin 7. Maddesi şunu ön görmektedir:<br />
‘Bir üye ülke işgücü piyasasına girmiş bir Türk<br />
işçisinin aile birleşimi yoluyla yanına gelen aile fertleri,<br />
o üye ülkede en az 3 yıllık ikametten sonra, AB<br />
üyesi ülke vatandaşlarının öncelik hakkı saklı kalmak<br />
kaydıyla her türlü işe başvurma hakkına, ve en az<br />
5 yıllık ikametten sonra da diledikleri her türlü işe<br />
serbestçe girme hakkına sahiptirler.<br />
Bir Türk işçisinin üye ülkede mesleki eğitim gören<br />
çocukları, egitimlerini, tamamlamaları halinde,<br />
anne veya babadan birinin en az 3 yıl yasal olarak<br />
çalışmış olması kaydıyla ülkedeki ikamet süresi dikkate<br />
alınmaksızın işgücü piyasasına girme ve her<br />
türlü açık işe talip olma hakkına sahiptirler‘<br />
3. TAVSİYEM<br />
Uzun süre yurtdışında kalmak isteyen ve yukarıda<br />
belirtilen Alman hukukuna göre öngörülmüş şartları<br />
yerine getiren yurttaşlarımız bağlı bulundukları<br />
yabancılar dairelerinden süresiz oturma izinlerinin<br />
saklı kaldığını kanıtlayan bir belge alabilirler. Böyle<br />
bir belgeyi önceden almalarını tavsiye etmekteyiz.<br />
Dikkat !!!<br />
Vurgulamak isterim ki, böyle bir belge alınmamış<br />
olsa da yukarıda belirtilen şartları yerine getiren vatandaşlarımız<br />
süresiz oturma izinlerini kaybetmezler.<br />
Yukarıda belirtilen şartları yerine getirmeyen<br />
vatandaşlar ise uzun süre yurtdışında kalmak istediklerinde<br />
mutlaka önceden yabacılar dairelerinden<br />
izin almalıdırlar.<br />
Fazla yurtdışında kaldıkları için oturma izni konusunda<br />
sorunu olan vatandaşlara da mutlaka bir<br />
avukata danışmalarını tavsiye ederim. Zira somut<br />
duruma göre oturma hakları kaybedilmemiş olabilir.<br />
Saygılarımla..<br />
8 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December
HUKUK<br />
Alman mahkemelerinin<br />
boşanma kararlarının<br />
Türkiye’de tanınması ve tenfizi<br />
Almanya’da boşanmanız Türkiye’de<br />
boşandığınız anlamına gelmez…<br />
İstanbul Barosu avukatlarından, Av. Aydoğan AHIAKIN dergimize Türkiye'de<br />
açılan Tanıma ve Tenfiz davaları hususunda ve açılan davaların<br />
ne kadar süreceğ gibi konularda bilgi verdi.<br />
Av. Aydoğan Ahiakin<br />
ahiakin@gmail.com<br />
10 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
Almanya’da yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları<br />
farklı nedenlerle boşanmaktadırlar. Alman<br />
Mahkemeleri başvuran vatandaşlarımız için boşanma<br />
kararı vermektedir.<br />
Taraflar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı veya Alman<br />
vatandaşı olsun, fark aranmaksızın Alman<br />
Hukuku uygulanmaktadır. Evliliklerini Almaya’da<br />
sonlandıran TC vatandaşlarının Almanya’daki boşanma<br />
kararlarının Türkiye Cumhuriyeti nüfus kayıtlarına<br />
işlenmesi için Almanya’daki boşanmanın<br />
tanınması ve tenfizi davasının Türkiye’de açılması<br />
gerekmektedir.<br />
Türk hukuku için Alman boşanma kararının<br />
tanıma ve tenfizi için: Alman mahkeme kararının,<br />
Türkiye’deki mahkemenin kararı ile tanınması gerekir.<br />
Bu işlem aslında ikinci bir boşanma davası<br />
gibidir. Böyle bir tanıma işlemi yapılmamış yabancı<br />
mahkeme kararlarının Türkiye’deki makamlar<br />
nezdinde geçerliliği olmaz. Örneğin Türkiye’de<br />
tanıması yapılmamış boşanma Türkiye´de nüfusa<br />
işlenemez ve kişi Türkiye’de halen evli gözükür.<br />
Almanya’daki boşanma kararının Türkiye’de<br />
tanınması ve tenfizi sonucunda boşanma kararı<br />
Türkiye’de nüfus kayıtlarına işlenecek ve sonuç<br />
itibariyle yurt dışındaki boşanma kararı Türkiye’de<br />
geçerli olacaktır.<br />
Almanya’daki boşanma kararının Türkiye’de<br />
tanıma-tenfizi davasının açılmaması ve tanıma<br />
yapılmaması halinde Türkiye’de hak kayıplarına<br />
neden olabilecektir. Her şeyden önce Türkiye<br />
Cumhuriyeti vatandaşı Almanya’da boşanmış olmasına<br />
rağmen, Türkiye’de tanıma davası açmadığı<br />
için halen evli görünebilecektir. Böylece Almanya’da<br />
boşanmış olan TC vatandaşı, Türkiye’de yeni<br />
evliliğini gerçekleştiremeyecektir. Almanya’da<br />
boşanan eşler Türkiye’de tanıma davası açmadıklarından<br />
ötürü birbirlerinin mirasçısı olarak<br />
görünebilecektir. Bu durumu kötüye kullanan eş,<br />
menkul-gayrimenkul miras haklarını üzerine geçirebileceği<br />
gibi hak kayıplarına neden olabilecektir.<br />
Mal rejimi gibi davalar açısından Almanya’daki<br />
boşanma kararının Türkiye’de tanıma-tenfiz<br />
davasının açılmamış olması durumunda Almanya’daki<br />
boşanma kararının kesinleşme tarihi esas<br />
alınacağından hakların zamanaşımına uğraması<br />
nedeniyle hak kayıplarına neden olabilecektir. Almanya’da<br />
boşanan eşler Türkiye’de tanıma-tenfiz<br />
davasını açmadığı için Türkiye’de nüfus kayıtlarında<br />
resmi olarak evli görünmeye devam ederler.<br />
Eşlerden birinin adına almış olduğu menkul veya<br />
g.menkul mallar evlilik tarihi içinde edinilmiş gibi<br />
görünecek ve eşlerden biri diğeri aleyhine hak talebinde<br />
bulunabilecektir.<br />
Almanya’da boşanmış olmasına rağmen Türkiye’de<br />
tanıma-tenfiz davası açılmamış olması<br />
sebebiyle soybağının reddi ve babalık davaları
açısından oldukça karmaşık durumlar ve<br />
davaları ortaya çıkaracaktır.<br />
Almanya’da boşanan çiftlerin zaman<br />
kaybetmeksizin Türkiye’de tanıma-tenfiz<br />
davasını açıp kararın tanınması ile Türkiye’de<br />
boşanma kararının nüfusa işlenmesi<br />
sağlanmalıdır. Zaman kaybedilmemesi kanaatimce<br />
sağlıklı olacaktır.<br />
Almanya’da yaşayan Türk vatandaşları<br />
tanıma tenfiz davası açmak için<br />
Türkiye’de avukata vekaletname verip<br />
Türkiye’ye gelmeksizin bu davayı açıp,<br />
sonuçlandırabilecektir.<br />
Almanya’da boşanma kararında belirtilen<br />
eşlerden birisi diğerine karşı tanıma<br />
davasını açabilecektir.<br />
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından<br />
çıkıp Alman vatandaşlığına geçip yeniden<br />
evlenmek istenildiğinde Alman makamları<br />
evliliğe uygun olup olunmadığını Türk<br />
makamlarına sormaktadır. Bu sebeple de<br />
boşanmanın tanınması ve tenfiz davası<br />
açılması gerekmektedir.<br />
Almanya’daki boşanma kararının<br />
Turkiye’de tanınması ve tenfizi<br />
davası için gerekli evraklar:<br />
Almanya’da boşandığınız mahkeme<br />
kararının aslı veya kararı veren mahkeme<br />
tarafından onaylanmış örneği (karar üzerinde<br />
resmi makam tarafından vurulmuş<br />
ıslak imza veya mühür bulunmalıdır.)<br />
Mahkemenin boşanma kararının<br />
kesinleştiğini gösteren ibare (mahkeme<br />
kararının kesinleşme tarihinin bulunması<br />
şarttır)<br />
Boşanma kararına eklenecek Apostille<br />
Şerhi (kararı veren mahkeme veya<br />
yetkili noter tarafından evrakın önüne<br />
veya arkasına eklenecek bir mühür veya<br />
bilgi notu)<br />
Alınan mahkeme kararının yeminli bir<br />
tercüman veya Türk konsolosluğu aracılığıyla<br />
Türkçe’ye çevrilmesi ve onaylanması<br />
gerekmektedir.<br />
Avukat aracılığıyla yürütülecek işlemlerden<br />
yetkili konsolosluktan alınacak resmi<br />
boşanma vekaletnamesi. Vekaletname<br />
fotoğraf ve içeriğinde “yurtdışında<br />
verilmiş mahkeme kararlarının tanınması<br />
ve tenfiz davası açmaya yetkili” ibaresi<br />
mutlaka eklenmeli ve belirtilmelidir.<br />
Görevli Mahkeme Aile Mahkemeleridir.<br />
Yetkili mahkeme, kendisine karşı<br />
tenfiz istenen kişinin Türkiye’deki yerleşim<br />
yeri mahkemesi, Türkiye’de yerleşim yeri<br />
yoksa sakin olduğu yer mahkemesi, oda<br />
yoksa Ankara İstanbul veya İzmir Mahkemelerinden<br />
biridir.<br />
Kısaca özet olarak Almanya’dan belgelerin<br />
gelmesi halinde her iki tarafın İki<br />
avukatı var ise tanıma tenfiz kararı bir<br />
hafta ile on gün içinde bitirilecek ve avukatlar<br />
tarafından temyiz edilmediği hakkında<br />
da belge (temyizden feragat dilekçeleri)<br />
mahkemeye verildiği anda karar<br />
kesinleşmiş olacaktır.<br />
Eğer davacı tek avukat ile davanın takip<br />
edilmesi halinde ise (davalının avukatı<br />
olmaması durumunda) posta işlemleri ve<br />
diğer sebeplerle dava uzayacak karar sonrası<br />
yine tebligat işlemleri uğraşılacaktır.<br />
Davaların bazen yıllar<br />
sürmesinin en büyük<br />
nedeni ihmaldir.<br />
Tanıma davası uzun<br />
seneler sonra açılmakta<br />
olup davalının tebliğ<br />
edilecek adresinin<br />
olmamasıdır. Davalı<br />
eşin adresi bilinmediği<br />
ve tebligatın teslim edilemediği<br />
zaman dava<br />
yıllarca uzamaktadır.<br />
Dava açılması sonrası dava dilekçesi<br />
ve duruşma gününün karşı tarafa ulaşması<br />
sonrası duruşma günü geldiğinde eksik<br />
belge bulunmaması halinde mahkeme tanıma<br />
ve tenfiz kararını vermektedir. Davalı<br />
tarafın veya avukatının duruşmaya katılmaması,<br />
cevap vermemesi karar verilmesi<br />
için önemli değildir.<br />
Ancak davayı uzatabilecektir. Davalı<br />
eski eşinizin duruşmaya katılması gerekmemektedir.<br />
Önemli olan husus, davalının<br />
açılan tanıma davasından mahkeme<br />
tarafından tebligatın geçerli ve ikamet ettiği<br />
adrese gönderilmesidir. Böyle bir tebligat<br />
olmadığı sürece duruşma ertelenir.<br />
Tebligatsız karar vermek mümkün değildir.<br />
Tebligatın buradaki önemi, davalının davadan<br />
haberdar edilmesi ve savunması için<br />
süre verilmesi ve haklarının tanınmasıdır.<br />
Önemli olan, tebligatın, adresine yani eline<br />
ulaşmasıdır ve savunabilmesi için bu<br />
imkanın ona tanınmasıdır.<br />
Yurtdışı boşanma işlemlerini ülkemizde<br />
geçerli kılmak isteyen kişilerin bu<br />
süreçte izleyeceği yol boşanma tanıma<br />
tenfiz davası süresini etkilemektedir.<br />
Yurtdışındaki boşanmanın ülkemizde tanınması<br />
ve tenfizi için her iki tarafın da<br />
Türkiye’de bulunan avukatları ile boşanma<br />
tanıma tenfiz davası açmaları önerilir.<br />
Bu şekilde gerekli hukuki prosedürler<br />
hızlı ve doğru bir biçimde yerine getirilebilmekte<br />
ve bireyler davanın açılacağı<br />
yer mahkemesinin iş yüküne ve tarafların<br />
avukatlarının olup olmamasına göre 10<br />
gün ile 3 ay arasında bir sürede boşanma<br />
tanıma tenfiz davasını işlemi gerçekleştirebilmektedir.<br />
Davaların bazen yıllar sürmesinin en<br />
büyük nedeni ihmaldir. Tanıma davası<br />
uzun seneler sonra açılmakta olup davalının<br />
tebliğ edilecek adresinin olmamasıdır.<br />
Davalı eşin adresi bilinmediği ve tebligatın<br />
teslim edilemediği zaman dava yıllarca<br />
uzamaktadır. Yanlış adreslere tebligatın<br />
gönderilmesi bu nedenle tebligatların<br />
mahkemeye iade olunması nedeniyle<br />
tebligat sürecinin uzaması, eski eşin vatandaşlık<br />
değiştirmesi, tanıma davalarının<br />
seneler sürmesinin en başta gelen nedenleridir.<br />
Bu da şunu gösteriyor ki, Almanya’da<br />
verilen boşanma kararın ardından<br />
tanıma davasının bir an önce açılması ve<br />
Türkiye’de bu konuda avukatlardan destek<br />
alınıp davanın gecikmeksizin açılması<br />
gerekmektedir.<br />
AHIAKIN HUKUK VE<br />
DANIŞMANLIK BÜROSU<br />
Web: www.ahiakin.av.tr<br />
+ 90 216 5419892<br />
HUKUK<br />
Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
11
NATUR<br />
Natur und Umwelt verstehen<br />
So überleben<br />
Tiere den Winter<br />
Werner Meidinger<br />
Nicht mehr lange, dann ist es wieder soweit. Sobald die ersten<br />
warmen Sonnenstrahlen zur Erde kommen und den frostkalten<br />
Boden aufheizen, blinzeln tausende verschlafener Äuglein in das<br />
grelle Licht. Manche schon im März, Langschläfer auch erst im<br />
Mai. Einige von Ihnen haben nun fünf Monate oder länger am<br />
Stück geschlummert, ohne zwischendurch ein einziges Mal das<br />
Näschen aus dem Nest zu stecken. Andere wiederum sind alle<br />
paar Wochen aufgewacht, um auf zitternden Beinen durch die<br />
Kälte zu stapfen - angetrieben vom hungrigen Knurren ihres leeren<br />
Magens. Je nachdem, welche Art der Überwinterung vorgezogen wird:<br />
Winterschlaf: Im Herbst, wenn die<br />
Temperaturen sinken, werden Winterschläfer<br />
allmählich müde. Sobald sie sich<br />
ausreichend Speck angefressen haben,<br />
um die Zeit bis zum nächsten Frühling<br />
überbrücken zu können, ziehen sie sich<br />
in ihre Nester, Felshöhlen oder unterirdische<br />
Erdbauten zurück. Typische<br />
Winterschläfer sind das Murmeltier, die<br />
Haselmaus, der Igel, der Hamster, alle<br />
Arten von Fledermäusen und - wie der<br />
Name schon verrät - der Siebenschläfer.<br />
Er gehört mit zu den Rekordhaltern unter<br />
den Winterschläfern - ganze sieben<br />
Monate lang zieht er sich zum Schlummern<br />
zurück.<br />
Das Hormon Melatonin, das in einem<br />
winzigen Knubbel am Gehirn, der sogenannten<br />
Zirbeldrüse, produziert wird,<br />
sorgt für tiefen Schlaf. Sobald die Tage kürzer<br />
werden und die Lichtmenge abnimmt,<br />
wird die Substanz vermehrt ausgeschüttet.<br />
Je höher die Konzentration ist, desto<br />
schläfriger werden die Tiere. Der Pulsschlag<br />
wird langsamer, Atem- und Herzfrequenz<br />
sowie Körpertemperatur fallen ab.<br />
Der gesamte Kreislauf versinkt<br />
in ultralangsamer<br />
Zeitlupe. So atmen Igel zum Beispiel nur<br />
noch einmal alle sechs Minuten und ihre<br />
Körpertemperatur liegt knapp über fünf<br />
Grad Celsius.<br />
Im Frühjahr, wenn es an das Aufwachen<br />
geht, läuft der umgekehrte Prozess ab.<br />
Ganz langsam werden die Tierchen munter<br />
und zittern in der immer noch anhaltenden<br />
Kühle ganz furchtbar. Die isolierende<br />
Speckschicht haben sie während der kalten<br />
Monate verzehrt. Jetzt ist das Wichtigste,<br />
erst einmal aus Herzenslust zu schlemmen<br />
und wieder Gewicht anzusetzen.<br />
12 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December
NATUR<br />
Winterruhe: Eichhörnchen,<br />
Braunbär oder Dachs zum Beispiel<br />
sind typische Winterruher.<br />
Man könnte sie auch flapsig als<br />
„halbe Winterschläfer“ bezeichnen.<br />
Zwar verringern sich bei ihnen<br />
ebenfalls sämtliche Vorgänge<br />
im Körper, jedoch nicht so<br />
stark wie bei den Winterschläfern.<br />
Die Körpertemperatur<br />
fällt nur um ein paar Grad ab,<br />
während der Stoffwechsel fast<br />
normal weiterarbeitet. Folglich<br />
verbrauchen Winterruher während<br />
ihres tiefen Schlummers<br />
relativ viel Energie und müssen<br />
deshalb die Reserven alle paar<br />
Wochen nachfüllen. Dann stehen<br />
sie zur Nahrungssuche auf.<br />
Eichhörnchen machen sich auf<br />
den Weg zu ihren Vorratskammern,<br />
um von leckeren Nüssen,<br />
Eicheln oder anderen Samen zu<br />
naschen. Bären streifen durch<br />
die Wälder, um etwas Essbares<br />
zu finden.<br />
Winterstarre: Hauptsächlich Insekten wie Mehlwurm,<br />
Borkenkäfer oder Zitronenfalter aber auch Reptilien wie<br />
Eidechsen und Schlangen verbringen die kalte Zeit in der<br />
sogenannten Winterstarre.<br />
Selbst hohe Minustemperaturen können ihnen dann<br />
nichts mehr anhaben - in ihren Adern haben sie eine Art<br />
Frostschutzmittel, das das Gewebe vor Schäden bewahrt.<br />
Ähnlich dem Frostschutzmittel im Autokühler senkt es<br />
den Gefrierpunkt von Wasser weit unter die Null-Grad-<br />
Grenze ab, so dass sich keine Eiskristalle bilden können, die<br />
beim Auftauen die Zellwände<br />
sprengen.<br />
Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
13
ÇEVRE<br />
Türkiye’nin ilk<br />
Ekolojik Köprüsü<br />
Şengül Otman<br />
Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar<br />
(DKMP) Genel Müdürlüğü ile Karayolları Genel Müdürlüğü arasında<br />
yapılan protokol gereği, Kuzey Marmara Otoyolu’nda inşa<br />
edilen Türkiye’nin ilk yaban hayatı köprüsü tamamlanmak üzere.<br />
Doğayı olumsuz<br />
yönde etkileyen<br />
bu durumun önüne geçen<br />
ekolojik köprüler, proje kapsamında<br />
hayvanların özgür bir<br />
şekilde hareket etmelerini<br />
sağlayacak ve biyolojik çeşitliliğe<br />
olumlu katkıda<br />
bulunacaktır.<br />
Orman alanlarının içinden geçen yollar,<br />
canlıların yaşam alanlarının bölünmesine<br />
neden olabiliyor bu da bitkilerin ve<br />
hayvanların hareketliliğini önemli ölçüde<br />
engelliyor, özellikle hayvan sürülerinin<br />
dağılmasına ve daha küçük popülasyonlara<br />
ayrılmalarına neden oluyor. Bir önlem<br />
alınmadığı takdirde bölgede yaşayan<br />
canlılar, nesillerinin tükenme tehlikesiyle<br />
karşı karşıya kalıyor.<br />
Bölgede yapılacak olan çalışmaların<br />
bu tür bir tehlikeye yol açmaması için<br />
alınabilecek en uygun önlem ise ekolojik<br />
(ekosistem) köprülerdir. Doğayı olumsuz<br />
yönde etkileyen bu durumun önüne geçen<br />
ekolojik köprüler, proje kapsamında<br />
hayvanların özgür bir şekilde hareket etmelerini<br />
sağlayacak ve biyolojik çeşitliliğe<br />
olumlu katkıda bulunacaktır.<br />
İstanbul'da ki üçüncü köprünün bağlantısını<br />
sağlayan Kuzey Marmara otoyolu<br />
üzerinde inşa edilen ekolojik köprü,<br />
Türkiye’nin ilk yaban hayatı köprüsü<br />
olma özelliğini taşıyor. Rumelifeneri Yaban<br />
Hayatı Geliştirme Sahası’nın otoyol<br />
tarafından ikiye bölünmesinden kaynaklanan<br />
olumsuzlukları engelleyecek olan<br />
köprü 40 metre genişlikte inşa ediliyor.<br />
22 metre genişliğinde iki adet tüpten<br />
oluşan ve yaklaşık 12 milyon lira maliyetle<br />
inşa edilen ekolojik köprü sayesinde<br />
14 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
karaca, domuz, çakal, tilki, kurt gibi yaban<br />
hayvanları otoyolu karşıdan karşıya<br />
rahatlıkla geçebilecek. Böylece, yaban<br />
hayvanları otoyolun iki yakasında yaşamlarını<br />
doğal ortamında sürdürebilecek.<br />
Yaban köprüsü ile, habitat bölünmesi<br />
sebebiyle yaban hayvanlarının beslenme,<br />
barınma, eş tutma ve üreme gibi<br />
problemlerinin ortadan kalkacağını vurgulayan<br />
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel<br />
Eroğlu şunları söyledi: “Ekolojik köprüde<br />
bitkilendirme çalışmaları yapılarak hem<br />
tabii ortam görüntüsü oluşturulacak<br />
hem de gürültü önlenecek. Yaban hayvanlarının<br />
yaşam alanlarından geçen yollar<br />
trafik kazalarını artırıyor, can ve mal<br />
kayıplarına sebep oluyor. Proje ile yaban<br />
hayvanlarının sebep olduğu trafik kazalarının<br />
da önüne geçilmiş olacak. Ekolojik<br />
köprü projelerini diğer otoyol projelerinde<br />
de uygulamayı planlanıyoruz.<br />
İstanbul’daki<br />
üçüncü köprünün<br />
bağlantısını sağlayan<br />
Kuzey Marmara otoyolu<br />
üzerinde inşa edilen ekolojik<br />
köprü, Türkiye’nin ilk<br />
yaban hayatı köprüsü<br />
olma özelliğini<br />
taşıyor.
Kelebek Etkisi<br />
Reklam Filmi
SaĞlık<br />
İlk yudumla<br />
gelen sağlık<br />
Anne sütü<br />
NEşe cÜher Özelçİ<br />
Beklenen gün geldi ve bebeğimiz<br />
artık kollarımızda. Meraklı bakışlarla<br />
bebeğimizi inceleyip o muhteşem<br />
kokusunu içimize çektikten<br />
sonra sıra geldi anneliğin<br />
ilk vazifesine, emzirmek.<br />
Emzirme işlemi ile daha ilk dakikalardan<br />
itibaren anne ile bebek arasındaki<br />
sevgi bağı kuvvetlenmeye<br />
başlar. Kadın hastalıkları ve doğum<br />
doktoru Yrd. Doç. Dr. Tuğba<br />
Gürbüz, doğumdan sonra<br />
geçen sürenin önemini şu şekilde<br />
belirtiyor: “Anne adayımız<br />
ister normal doğum yapsın, ister<br />
sezeryan olsun bebek doğar doğmaz<br />
hemen annenin göğsüne yatırılıp ten<br />
tene temas ve bebeğin emmeye<br />
başlaması sağlanmalıdır. Hemen<br />
sonra emzirilmelidir. Burada geçen<br />
süre kısa tutulmalıdır. En hızlı<br />
şekilde ve doğum sonrası ilk<br />
dakikalarda emzirmeyi başlatmak<br />
önemlidir. Çünkü sütün<br />
yapılması için en iyi ve güçlü<br />
uyarı bebeğin emmeye başlamasıdır.<br />
Bebek emmedikçe<br />
süt üretilmeyecektir.”<br />
BEBEĞİN İLK AŞISI KOLOSTRUM<br />
Halk arasında ağız sütü olarak<br />
da bilinen kolostrum,<br />
doğumdan sonra gelen sarı<br />
renkli bir sıvıdır. Bu sıvı enfeksiyonlara<br />
karşı savunmasız<br />
olan bebeğin bir nevi ilk aşısıdır<br />
diyebiliriz. Doğum sonrası<br />
gelen sarı süt (kolostrum)ün<br />
taşıdığı antikor ve bileşimi ile bebeğinizi<br />
hastalıklara karşı koruduğunu<br />
söyleyen Dr. Tuğba Gürbüz, aynı zamanda<br />
bu sütün alerjik olmadığını da ifade<br />
ediyor. Bebeğin ilk 6 aylık beslenmesini<br />
karşılayan ve büyümesi için gerekli<br />
16 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December
Sağlık<br />
doğal ve en mükemmel gıda anne sütüdür.<br />
Anne sütünde;<br />
Her türlü hayvansal yağ, omega-3, kolesterol,<br />
karbonhidrat, vitamin ve mineraller<br />
en doğru oranda bulunur.<br />
D vitamini hariç bebeğin bütün besin ihtiyaçlarını<br />
karşılar.<br />
Bebek emdiği sırada anne sütü optimal ısıdadır.<br />
Anne sütü mikroplardan arınmıştır ve de<br />
bebeğin bağışıklık sistemini güçlendiren<br />
antikorlara sahiptir.<br />
Anne sütü kolay sindirilir.<br />
Anne sütü alan bebeklerde karın ağrısı ve<br />
kabızlık şikâyetleri daha az görülür.<br />
Anne sütü ile beslenen bebek daha zeki olur.<br />
En önemli faktörlerden biri de anne sütünün<br />
bedava ve her derde deva olmasıdır.<br />
İlk 6 ay sadece anne sütü ile beslenme<br />
sağlandıktan sonra 2 yaşa kadar emzirme<br />
devam etmelidir. İlk 6 aydan sonra ek gıdalara<br />
başlanmalıdır.<br />
BİR EMZİRME SEANSI NE KADAR OLMALI?<br />
Anneleri tereddüt eden konulardan biri de<br />
emzirme süresidir. Bir emzirme seansı ne<br />
kadar olmalıdır sorusuna Gürbüz şöyle yanıt<br />
veriyor: “Emzirme süresi 10 dakika ile 30<br />
dakika arasında pek çok faktöre bağlı olarak<br />
değişir. Eğer bebeğiniz tam kenetlenmiş ve<br />
güçlü emiyor ise 15-20 dakika yeterlidir.<br />
Emzirmenin başlarında gelen süte ön süt<br />
denir şeker ve su bakımından zengindir. Bu<br />
süt bebeğinizdeki susuzluğu ve kan<br />
şekeri düşmesini önler. Beslenme<br />
süresi uzadıkça bebeğiniz<br />
arkadaki yağlı süte ulaşır ve<br />
onun sonuna doğru tokluk<br />
duygusuyla memeyi genelde<br />
uyuyarak bırakır. Sadece<br />
ön sütü alan bebek kısa süre<br />
sonra acıkacak oysa arkadaki<br />
yağlı sütü de alan bebek daha<br />
uzun süre tok kalacaktır.”<br />
BEBEK HANGİ SIKLIKLA EMZİRİLMELİDİR?<br />
Bebek ağzını açarak, aranarak, en sonunda<br />
da ağlayarak acıktığını belli eder. Yeni doğan<br />
bebeğinizi en az 2 saatte bir emzirin, uyuyorsa<br />
uyandırın. Gece ise, 4-5 saatten uzun<br />
uyumasına izin vermeyin, uyandırıp emzirin<br />
diyen Gürbüz, bebeğin sık sık emmesi anne<br />
sütünü arttıracak en önemli etkendir. Bu<br />
durum, ilk günlerde yeni anne için biraz yorucu<br />
olsa da emzirmenin başarıyla sürmesi<br />
ve bebeğin kilo alması ona bu ilk sıkıntıları<br />
unutturacaktır ifadesini kullanıyor.<br />
Emzirme seansında tek göğüse yoğunlaşmamalı<br />
her ikisi de eşit bir şekilde kullanılmadır.<br />
Anne göğüs değiştirecek olursa bir<br />
sonraki emzirmede yarım bıraktığı göğüsten<br />
başlamalıdır. Çünkü en son gelen süt<br />
yağ ve kalori açısından ilk başlardakilerden<br />
daha zengindir. İyi bir emzirmenin aşamalarını<br />
Gürbüz, şu şekilde sıralıyor: “Öncelikle<br />
sakin bir yerde rahatça oturduktan sonra,<br />
Yrd. Doç. Dr.<br />
Tuğba GÜRBÜZ<br />
sırtınızı bir yere dayayarak destekleyiniz.<br />
Bebeğinizin yüzü ve bedeni size dönük, bebeği<br />
kolunuzun iç kısmına yerleştiriniz. Aynı<br />
kol ve el ile bebeği kalça ve bacaklardan<br />
kavrayınız. Memenizin başını bebeğinizin<br />
ağız kenarını dokundurduktan<br />
sonra bebeğiniz ağzını açtığında<br />
meme ucu ve dışındaki kahverengi<br />
kısmın tamamını ağız<br />
içine yerleştiriniz. Çenesi göğsünüze<br />
değmeli ve burnu açık<br />
olmalıdır. Emzirdikten sonra<br />
bir damla süt meme ucuna sürülerek<br />
meme ucu çatlağından da<br />
böylelikle korunmuş olunur.”<br />
BEBEĞİN YETERLİ SÜT ALDIĞINI<br />
GÖSTEREN EN GÜVENİLİR BULGU<br />
Acaba sütüm yetiyor mu bebeğim doyuyor<br />
mu endişesini hemen her anne yaşar.<br />
Anne sütünün yeterli gelip gelmeyeceği<br />
konusunda doktor Gürbüz, “Göğsünüzde<br />
her zaman bebeğe yetecek süt vardır, emzirme<br />
sırasında da hormonal uyarıyla vücut<br />
yeniden süt üretecektir. Göğüslerin çok<br />
dolu olması bebeğin daha çok doyduğunu<br />
göstermez. Aynı şekilde, bazen pompayla<br />
sütü sağan anneler gelen miktar karşında<br />
hayal kırıklığı yaşayabiliyorlar. Pompayla<br />
çektiğiniz miktar, bebeğin memede ne<br />
kadar alabildiğinin bir ölçüsü değildir. Bebeğin<br />
yeterince beslendiğini ancak kilo<br />
alışıyla anlayabiliriz” diyor. Ayrıca bebeğin<br />
günde en az dört beş kez idrar yaparak bezini<br />
ıslatması ve ayda en az 500-600 gram<br />
kilo alması da anne sütünün yeterli geldiğini<br />
gösteren bulgular arasındadır.<br />
ANNE SÜTÜ SAĞILDIKTAN<br />
SONRA NASIL SAKLANMALIDIR?<br />
Saklama kabı olarak özel süt saklama poşetleri<br />
kullanılmalıdır. Anne sütü; oda ısısında<br />
3 saat, buzdolabında 3 gün, derin dondurucuda<br />
3 ay saklanabilir. Süt torbalarına<br />
miktar ve tarih yazmanız kullanırken size<br />
kolaylık sağlayacaktır. Anne sütünü kullanacağınız<br />
zaman ocağın üstünde kaynatmayınız<br />
ve mikrodalga fırına koymayınız. Bu<br />
işlemler sütün proteinini bozar. Oda sıcaklığında<br />
çözülmesini bekleyebilirsiniz ya da ılık<br />
su dolu bir kapta süt poşetini daldırarak çözülmesini<br />
sağlayabilirsiniz. Sıcaklık kontrolü<br />
yapıldıktan sonra süt mümkünse biberon<br />
yerine kaşık veya bardakla verilmelidir.<br />
EMZİRMENİN ANNEYE FAYDALARI<br />
Emzirme ile anne ve bebek arasında duygusal<br />
bir bağ oluşur.<br />
Emziren annelerin rahimleri daha çabuk<br />
küçülür.<br />
Hamilelik döneminde oluşan fazla kiloları<br />
daha kolay verirler.<br />
Emziren annelerde meme ve rahim kanseri<br />
yakalanma riski daha azdır.<br />
Emzirmenin başlatılıp sürdürülebilmesi<br />
için özellikle bebeğin babası olmak üzere<br />
tüm aile bireylerinin anneyi desteklemesi<br />
gerektiğini söyleyen Gürbüz, ayrıca gebelikte<br />
takibini yapan doktoru, çocuk doktoru<br />
ve aile hep birlikte olumlu, destekleyici<br />
bir tutum içinde olmalıdır diye belirtiyor.<br />
Bunun yanı sıra bol su içmek, dengeli ve<br />
düzenli beslenmek, dinlenmek ve uyku,<br />
sütü artırıcı en önemli unsurlardır tavsiyesinde<br />
de bulunuyor.<br />
Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
17
GESundheit<br />
Das Herz - der sensible Motor des Lebens<br />
Krankheiten erkennen, vorbeugen, beseitigen<br />
Erste Anzeichen einer Unterversorgung des Herzmuskels mit Sauerstoff ist die<br />
Herzenge - auch Angina pectoris genannt. Sind die Adern um mehr als zwei Drittel<br />
verengt, treten Schmerzen in der Brust und manchmal auch Atemnot auf.<br />
Werner Meidinger<br />
w.meidinger@adigepanorama.com<br />
18 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
Das Herz, so glaubte man noch bis weit in das<br />
Mittelalter, ist das Zentrum des Menschen: Sitz<br />
der Seele und der Gefühle, Quellle von Lebenskraft,<br />
Durchsetzungsvermögen und Mut. Erst<br />
1616 erkannte der britische Anatom William<br />
Harvey die wahre Funktion des Herzens: Seine<br />
Veröffentlichung über die Pumpe, die das<br />
Blut durch die Adern presst, erschütterte das<br />
damalige Weltbild dermaßen, dass das Buch<br />
sofort verboten wurde. Mittlerweile sieht man<br />
den Motor des Lebens weit weniger mystisch.<br />
Die Kardiologie gehört mit zu den am weitesten<br />
fortgeschrittenen Zweigen der Medizin und somit<br />
das von ihr betreute „Zentralorgan“ zu den<br />
am besten erforschten überhaupt.<br />
Mit der minimalen Kraft von 0,0027 PS<br />
pumpt der etwa 400 Gramm schwere Motor<br />
täglich rund 15.000 Liter Blut durch ein Adersystem<br />
von insgesamt mehr als 90.000 Kilometer<br />
Länge. Im Durchschnitt 70mal pro Minute<br />
presst der Herzmuskel mit einem Druck von 55<br />
Gramm das Blut aus der linken Herzkammer in<br />
den Kreislauf, das dabei auf eine Fließgeschwindigkeit<br />
von über einem Stundenkilometer beschleunigt<br />
wird. Rechnet man die Arbeitsleistung<br />
eines Tages zusammen, würde diese Kraft<br />
ausreichen, um einen vollbeladenen Güterwaggon<br />
einen Meter hochzuheben.<br />
Im Laufe eines Daseins kommen knapp drei<br />
Milliarden Schläge zusammen. Als eines der ersten<br />
Organe beginnt das Herz seine Tätigkeit bereits ab<br />
dem 21. Tag nach der Befruchtung und schuftet<br />
bis zur letzten Sekunde des Lebens - ohne Pause.<br />
Manchmal kann es zwar passieren, dass es<br />
„stolpert“ und Herzrhythmusstörungen den<br />
Menschen in Angst und Panik versetzen - in den<br />
meisten Fällen springt es aber von selbst wieder<br />
an. Schuld daran sind überwiegend nervöse<br />
Störungen, häufig verursacht durch unbewältigte<br />
seelische Probleme. Schlimm wird es, wenn<br />
Herzstillstand eintritt und kein Blut mehr durch<br />
die Adern gepumpt wird. Eine Unterversorgung<br />
der Gehirnzellen mit lebenswichtigem Sauerstoff<br />
führt bereits nach drei Minuten zu ihrem<br />
Absterben. Der Tod ist die Folge.<br />
Beim Herzinfarkt ist eine verminderte Blutversorgung<br />
des Herzmuskels selbst die Ursache.<br />
Kalkartige Ablagerungen, hervorgerufen<br />
durch fette Ernährung, zu wenig Bewegung und<br />
zu viel Nikotingenuss, verengen die Gefäße bis<br />
zum vollständigen Verschluss. Oder ein Blutgerinnsel<br />
aus anderen Körperregionen wird angeschwemmt<br />
und legt sich wie ein Deckel über die<br />
Öffnungen der Adern. In beiden Fällen wird der<br />
Blutstrom unterbrochen, Gewebe des Herzmuskels<br />
stirbt ab, die Pumpe bleibt stehen.<br />
Untersuchungen zufolge äußern sich die<br />
ersten Anzeichen eines Infarkts meistens schon<br />
zwei Wochen zuvor - werden von den Betroffenen<br />
aber nur selten beachtet. Das sind - ähnlich
wie beim Infarkt selbst - ziehende oder<br />
bohrende Schmerzen in Bereich der<br />
Brust, der Arme und der Luftröhre.<br />
Hinzu kommen Schweißausbrüche,<br />
Angstzustände oder Übelkeit.<br />
Erste Anzeichen einer Unterversorgung<br />
des Herzmuskels mit<br />
Sauerstoff ist die Herzenge - auch<br />
Angina pectoris genannt. Sind die<br />
Adern um mehr als zwei Drittel verengt,<br />
treten Schmerzen in der Brust<br />
und manchmal auch Atemnot auf. Dann<br />
ist es fünf vor zwölf - das Herz schreit<br />
nach Sauerstoff.<br />
Noch allerdings ist es nicht zu spät,<br />
um Gegenmaßnahmen zu ergreifen.<br />
Sofort mit dem Rauchen aufhören. Bereits<br />
nach zwei Jahren ist das Risiko wieder<br />
auf dem Stand von Nichtrauchern.<br />
Übergewicht abbauen und auf tierische<br />
Fette weitgehend verzichten. Bewusstes<br />
Essen könnte jeden 6. Infarkt<br />
verhindern.<br />
Blutdruck regelmäßig kontrollieren<br />
und überhöhte Werte behandeln lassen.<br />
Auf ausreichend Bewegung an frischer<br />
Luft achten. Sport, falls bereits Herzbeschwerden<br />
aufgetreten sind, nur nach<br />
Rücksprache mit dem Arzt treiben.<br />
Stress - beruflich wie auch privat - abbauen<br />
und in Zukunft meiden.<br />
Vorsicht: Männer unter 50, die plötzlich<br />
über Rückenschmerzen klagen, leiden<br />
häufig unter Verkalkung und Verengung<br />
der Herzkranzgefäße. Das ergab eine<br />
Langzeit-Studie von Wissenschaftlern<br />
im finnischen Kuopio an 3684 Männern.<br />
Die Ärzte nehmen an, dass parallel zu<br />
den Herzkranzgefäßen auch Gefäße im<br />
Bereich der Lendenwirbelsäule betroffen<br />
sind und deshalb die Schmerzen<br />
auftreten.<br />
So stärkt die Apotheke<br />
der Natur das Herz<br />
Knoblauch-Weinbrand: Schälen Sie<br />
200 Gramm Knoblauch, hacken Sie ihn<br />
mit einem Messer möglichst klein oder<br />
pressen Sie ihn und geben Sie ihn dann<br />
auf einen ¾ Liter Weinbrand. Lassen Sie<br />
die Flasche unter gelegentlichem Aufschütteln<br />
für zwei Wochen an einem<br />
warmen Platz in der Wohnung stehen,<br />
dann abseihen. Täglich 15 Tropfen Knoblauch-Weinbrand<br />
mit einem halben<br />
Glas Warmem Wasser eingenommen<br />
schützen vor Gefäßablagerungen, kräftigen<br />
das Herz und senken erhöhten Blutdruck.<br />
Olivenblätter-Tee: Die gesunde und<br />
Herz-Kreislauf-Krankheiten vorbeugende<br />
Wirkung von Olivenöl ist bekannt. Nicht<br />
so sehr verbreitet ist die Anwendung<br />
der Olivenblätter. In ihnen sind Pflanzenfarbstoffe<br />
enthalten, sogenannte<br />
Flavonoide, die gegen hohen Blutdruck<br />
wirken und das Herz stärken. Zwei Teile<br />
getrocknete Olivenblätter mit jeweils<br />
einem Teil Weißdorn- und Mistelblätter<br />
vermischen. Einen gehäuften Esslöffel<br />
mit siedendem Wasser übergießen,<br />
zehn Minuten ziehen lassen, abseihen<br />
und mit Honig gesüßt täglich eine Tasse<br />
davon trinken.<br />
Weißdorntee und –tinktur: Crataegus-<br />
und Chlorogensäure, Farbstoffe,<br />
ätherisches Öl und eine Reihe anderer,<br />
hochwirksamer Biosubstanzen machen<br />
Weißdorn zu einer bewährten Heilpflanze<br />
gegen Herz-Kreislauf-Beschwerden<br />
und Ablagerungen in den Herzkranzgefäßen.<br />
Weißdorn lindert zum einen die<br />
Symptome, wenn sie bereits aufgetreten<br />
sind, eignet sich aber auch bestens zur<br />
Vorbeugung von Herzleiden. Für den<br />
Tee einen Esslöffel Weißdorn mit einem<br />
Viertelliter heißem Wasser übergießen,<br />
20 Minuten ziehen lassen, abseihen und<br />
drei Tassen täglich trinken. Zur Herstellung<br />
der Tinktur werden fünf Esslöffel<br />
Weißdorn auf einen Viertelliter klaren,<br />
60-prozentigen Alkohol gegeben. Unter<br />
täglichem Aufschütteln fünf Tage stehen<br />
lassen, dann abseihen. Dreimal täglich<br />
20 Tropfen der Tinktur mit etwas lauwarmem<br />
Wasser oder auf einem Esslöffel<br />
Zucker einnehmen.<br />
Kohlauflagen: Heiße Auflagen aus Weißkohl<br />
gelten in der Naturmedizin als<br />
stärkend für einen geschwächten oder<br />
überanstrengten Herzmuskel, sollten<br />
allerdings nicht bei erhöhtem Blutdruck<br />
angewandt werden. Für Kohlblätterauflagen<br />
werden die zarten Innenblätter eines<br />
Kohlkopfs unter fließendem Wasser<br />
abgespült, die astähnlichen Mittelrippen<br />
herausgeschnitten und die Blätter<br />
anschließend auf einem Holzbrett mit<br />
einem Nudelholz vorsichtig gequetscht,<br />
bis der Saft beginnt hervorzutreten. Diesen<br />
„Kohlbrei“ dann mit etwas heißem<br />
GESundheit<br />
Wasser verdünnen, auf den Brustkorb<br />
auftragen und anschließend mit einem<br />
großen Baumwoll- oder Leinentuch umwickeln.<br />
Zwei Stunden einwirken lassen,<br />
dann abnehmen und mit warmem Wasser<br />
den Oberkörper waschen<br />
Lavendelblütentee oder -bad: Bei nervösen<br />
Herzbeschwerden wirkt Lavendel<br />
beruhigend und stabilisierend. Für den<br />
Tee einen Esslöffel Lavendelblüten mit<br />
einem Viertelliter heißem Wasser übergießen,<br />
fünf Minuten ziehen lassen und<br />
dann abseihen. Am besten abends vor<br />
dem Schlafengehen trinken, bei Bedarf<br />
auch noch mittags eine Tasse. Für das<br />
Lavendelblütenbad können Sie auf eine<br />
Badewanne zehn Tropfen Lavendelöl geben.<br />
Oder Sie übergießen sechs Esslöffel<br />
Lavendelblüten mit einem Liter heißem<br />
Wasser, lassen die Mischung zehn Minuten<br />
ziehen und geben Sie dann nach<br />
dem Abseihen auf ein Vollbad.<br />
Neroli-Honig: Gegen Überanstrengung<br />
und Herzklopfen ätherisches Neroliöl in<br />
Honig aufgelöst. Rühren Sie einen Teelöffel<br />
Honig in ein halbes Glas lauwarmes<br />
Wasser, geben Sie zwei Tropfen Neroliöl<br />
dazu und trinken Sie diese Menge jeweils<br />
mittags zum Essen und abends vor<br />
dem Schlafengehen.<br />
Der besondere Tipp: Herzwein gegen<br />
das schwache Herz<br />
Waschen und zerschneiden Sie zwei<br />
Bund Petersilie und geben Sie sie auf einen<br />
¾ Liter herben Weißwein. Fügen Sie<br />
noch drei Esslöffel Apfelessig dazu und<br />
erhitzen Sie die Mischung bis knapp unter<br />
den Siedepunkt. Es sollten sich noch<br />
keine Blasen bilden. Dann zehn Minuten<br />
bei kleiner Hitze ziehen lassen, abseihen<br />
und nach dem Abkühlen auf unter<br />
40 Grad Celsius 300 Gramm möglichst<br />
naturbelassenen Honig darin auflösen.<br />
Nehmen Sie von dem Herzwein morgens<br />
nach dem Aufstehen und abends vor<br />
dem Schlafengehen jeweils drei Teelöffel<br />
mit einem Glas lauwarmem Wasser ein.<br />
Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
19
Sağlık<br />
GESundheit<br />
Softlaser, kulak<br />
çınlaması tedavisi<br />
için uygundur<br />
Werner Meidinger<br />
Çeşitli çalışmaların sonuçlarına göre, her on yetişkinden<br />
biri, kulak çınlamasından, doktorların tabiriyle<br />
Tinnitus’tan şikayetçi. Şikayetçilerin takriben her<br />
üçüncüsü en az 15, her ikincisi de 5 yıldır bu dertden<br />
muzdarip. Kulak çınlamasının en önemli sebepleri genellikle<br />
hayat standartlarının düşmesi. Kulak çınlaması<br />
günün her saatinde hatta uykuda bile şekilmez hale<br />
gelebiliyor. Sesler genellikle dışardan kulağı zorlamaz,<br />
tam tersine kulağın içinde oluşur. Kulak çınlamasından<br />
etkilenen kişiler hissettiklerini genelde farklı şekillerde,<br />
mesela kısmen delme veya çekiç sesi, gıcırtı, çıngırak<br />
ya da tıslama sesi olarak açıklamaya çalışırlar. Normal<br />
ve mantıklı olanı da elbette herkesin huzura kavuşabilmek<br />
için bütün imkanları değerlendirmesidir.<br />
Çok yönlü, birbirlerinden bağımsız çalışmaların<br />
üçünde de belirtildiği gibi tinnitus tedavisi için umut<br />
verici olarak softlaser ortaya çıktı. Burada beş miliwatt<br />
bir çıkış ve 650 nanometre dalga boyunda yumuşak<br />
bir lazer kullanıldı. Hastaların kulakları günlük<br />
15 ve 20 dakika arasında ışınlandı.<br />
İstanbul’da Haydarpaşa askeri hastanede toplam<br />
45 hasta softlaser ile tedavi edildi. Hastalık bir veya<br />
her iki kulakta ta bulunuyordu. Burada iki yönlü bir<br />
çalışma söz konusu idi. Hastaların bir kısmı etkisiz plasebo<br />
lazer ile, diğer bir kısmı da softlaser ile tedavi<br />
edildi. Sonuç: plasebo Lazer grubundaki tinnitus tedavisinde<br />
hiçbir iyileşme veya sadece marjinal bir iyileşme,<br />
softlaser tedavi grubunda takriben yüzde 55inde<br />
önemli ölçüde iyileşme görüldü.<br />
Al-Ahliyya Amman Üniversitesi’ndeki bir çalışmada<br />
bu sonucu teyit edildi. Softlaser ile tedavi edilen 32 tinnitus<br />
hastasının yüzde 88’inde hissedilir şekilde bir iyileşme,<br />
yüzde 47’sinde ise çok uzun zaman şikayetlerin<br />
kaybolduğu tespit edildi. Yine Katardaki General Hospital<br />
de 65 Tinnitus hastası ile yapılan bir çalışmada hastaların<br />
yüzde 33.8 oranında hafif bir iyileşme, yüzde 16.9 oranında<br />
önemli bir gelişme gösterdiği ve yüzde 6,2 oranında tamamen<br />
iyileştiği görüldü. Softlaser’in tedavide ne kadar<br />
etkili olduğu henüz bilinmemektedir. Önemli olan kulak<br />
çınlaması tedavisinde başarıyla uygulanabilir olması.<br />
Softlaser eignet sich zur<br />
Behandlung von Tinnitus<br />
Etwa jeder zehnte Erwachsene,<br />
so das Ergebnis verschiedener<br />
Studien, leidet unter krankhaften<br />
Ohrgeräuschen – von Ärzten auch<br />
Tinnitus genannt. Bei knapp jedem<br />
Dritten der Betroffenen liegt die<br />
Erkrankung bereits seit mehr als<br />
15 Jahren vor, bei jedem Zweiten<br />
seit mindestens fünf Jahren. Die<br />
Ohrgeräusche sind häufig Ursache<br />
einer deutlichen Verringerung<br />
der Lebensqualität, denn oft quälen<br />
die Geräusche die Erkrankten<br />
rund um die Uhr, teilweise sogar<br />
im Schlaf. Die Geräusche selbst<br />
dringen nicht von außen auf das<br />
Ohr ein, sondern entstehen im Ohr<br />
selbst. Betroffene beschreiben sie<br />
als sehr unterschiedlich, teilweise<br />
wie Bohren oder Hämmern, Quietschen,<br />
Rattern oder Zischen. Da<br />
ist es nur verständlich, dass jede<br />
Möglichkeit genutzt werden will,<br />
um endlich wieder Ruhe zu finden.<br />
Als vielversprechend zur Therapie<br />
von Tinnitus stellte sich der<br />
Softlaser heraus, wie in drei von<br />
einander unabhängigen Studien<br />
festgestellt wurde. Verwendet<br />
wurde dabei jeweils ein Softlaser<br />
mit einer Leistung von fünf Milliwatt<br />
sowie einer Wellenlänge<br />
von 650 Nanometer. Bestrahlt<br />
wurden die Ohren der Patienten<br />
täglich zwischen 15 und 20 Minuten.<br />
Am Haydarpasa-Lazarett<br />
in Istanbul wurden insgesamt<br />
45 Patienten mit dem Softlaser<br />
behandelt. Die Erkrankung lag<br />
einseitig oder beidseitig vor.<br />
Da es sich dabei um eine randomisierte<br />
Doppelblind-Studie<br />
handelte, wurde ein Teil der<br />
Patienten mit einem wirkungslosen<br />
Placebo-Laser behandelt.<br />
Ergebnis: Während sich in der<br />
Placebo-Gruppe keine oder nur<br />
eine unwesentliche Besserung<br />
des Tinnitus zeigte, gaben in<br />
der Softlasergruppe etwas über<br />
55 Prozent an, eine deutliche<br />
Besserung zu verspüren.<br />
Bestätigt wurde dieses Ergebnis<br />
auch von einer Studie an<br />
der Al-Ahliyya Amman Universität.<br />
Unter den 32 mit Softlaser<br />
behandelten Tinnitus-Patienten<br />
zeigten sich bei 88 Prozent der<br />
Betroffenen eine spürbare Besserung<br />
der Ohrgeräusche, bei<br />
47 Prozent der Behandelten verschwand<br />
der Tinnitus langfristig<br />
ganz. Und bei einer Studie mit 65<br />
Tinnitus-Patienten am General<br />
Hospital in Qatar zeigten 33,8<br />
Prozent der Patienten eine leichte<br />
Besserung, 16,9 Prozent eine<br />
deutliche Besserung und 6,2 Prozent<br />
wurden vollständig geheilt.<br />
Wie der Softlaser sich bei der<br />
Behandlung konkret auswirkt, ist<br />
noch unbekannt. Wichtig in erster<br />
Linie ist erst einmal, dass er<br />
sich zur Behandlung von Tinnitus<br />
erfolgreich anwenden lässt.<br />
20 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December
GASTROENTEROLOJİ<br />
Safra yolu taşlarına<br />
kısa sürede<br />
ameliyatsız çözüm!<br />
ERCP; safra kesesinden safra yoluna düşen taşların endoskopik yöntem ile<br />
çıkartılmasıdır. Bu yöntem sayesinde ağız yolundan girilerek yapılan endoskopi ile<br />
safra yolunda belirlenen taşlardan daha kısa sürede kurtulabilirsiniz.<br />
0850 460 6334<br />
0850 460 MEDI<br />
www.medicana.com.tr<br />
ÖZEL MEDICANA ÇAMLICA HASTANESİ<br />
0216 522 60 00
GESundheit<br />
Zucker macht<br />
nicht zuckerkrank<br />
Eine Studie zeigt, dass Zucker<br />
nicht zwingend allein verantwortlich<br />
für eine Diabetes-Erkrankung<br />
ist. Vielmehr<br />
muss auf die Ernährung<br />
geachtet werden.<br />
Zucker ist kein Risikofaktor für die Entstehung<br />
von Diabetes mellitus. Darauf weist<br />
die deutsche Zuckerwirtschaft hin. Wer sich<br />
vor einer Erkrankung schützen möchte, sollte<br />
auf eine gesunde Lebensweise achten<br />
und Übergewicht vermeiden. Auf Zucker<br />
muss deshalb niemand verzichten. Es gilt<br />
hier genauso wie bei den meisten Genussmitteln,<br />
auf das Maß der Dinge zu achten<br />
und nicht zu übertreiben.<br />
Diabetes mellitus Typ 2 kann entstehen,<br />
wenn zu einer genetischen Veranlagung bestimmte<br />
Auslösefaktoren wie Übergewicht<br />
und/oder fortgeschrittenes Lebensalter<br />
hinzukommen. Der Verzehr von Zucker ist<br />
jedoch nicht ursächlich für die Entstehung<br />
der Krankheit. Wer vorbeugen will, sollte<br />
daher auf sein Körpergewicht achten. Entscheidend<br />
dafür ist aber nicht der Verzehr<br />
einzelner Lebensmittel wie zum Beispiel<br />
Zucker, sondern die Energiebilanz: Wer auf<br />
Dauer mehr Kalorien zu sich nimmt, als er<br />
verbraucht, nimmt zu. Ganz gleich, woher<br />
diese Kalorien stammen.<br />
Hier ist zudem besonders wichtig, auf<br />
die Essgewohnheiten zu achten. Man sollte<br />
sich Zeit für seine Mahlzeiten nehmen und<br />
so bewusster genießen. Gerade Jugendliche<br />
neigen zu Schnellimbissen. Auf Dauer kann<br />
dies jedoch schädlich für die physische und<br />
psychische Gesundheit sein.<br />
Dazu Günter Tissen, Hauptgeschäftsführer<br />
der Wirtschaftlichen Vereinigung Zucker:<br />
„Die Dämonisierung von Zucker hilft uns<br />
nicht bei der Eindämmung von Übergewicht<br />
und Zivilisationskrankheiten. Wir müssen<br />
die tatsächlichen Ursachen benennen. Wir<br />
müssen die Menschen für ihre Energiebilanz<br />
sensibilisieren, für den Zusammenhang von<br />
Kalorienaufnahme und Kalorienverbrauch.“<br />
Wer wissen will, wie viele Kalorien ein Lebensmittel<br />
enthält, erfährt dies in der Nährwerttabelle.<br />
Diese zeigt zudem auf einen Blick<br />
den Gesamtzuckergehalt eines Lebensmittels.<br />
Versteckten Zucker gibt es nicht, in der<br />
Nährwerttabelle ist der Zuckergehalt transparent<br />
auf allen Fertigprodukten ausgewiesen.<br />
Qelle: Deutsche Gesundheits Nachrichten<br />
Ein starkes Immunsystem beginnt mit einem Apfel<br />
Gesundheitsnetzwerk Schwarzwald-Baar<br />
So schön der Herbst mit seiner bunten Blätterpracht<br />
ist, so ist er auch die Zeit der Erkältungen,<br />
Grippen und Infekten. Wenn es einen<br />
dann richtig erwischt hat, liegt man mit<br />
Fieber, Hals- und Gliederschmerzen mehrere<br />
Tage flach. Was also tun, um trotz nasskalten<br />
Wetters gesund und fit zu bleiben?<br />
Ein Apfel am Tag erspart den Arztbesuch!<br />
Diese alte Weisheit ist per se nicht<br />
falsch, aber auch nicht ganz richtig. Ein Apfel<br />
enthält zwar Vitamin C, aber alleine die<br />
Menge reicht nicht aus, um die Abwehrkräfte<br />
nachhaltig zu stärken. Mit Vitamin C<br />
werden die unterschiedlichen Immunzellen<br />
angeregt und das Vitamin B6 gibt unserem<br />
körpereigenen Abwehrsystem die nötige<br />
Power. Vitamin A unterstützt zusätzlich die<br />
Schleimhäute, die unseren Körper vor Viren,<br />
Bakterien und Parasiten schützen.<br />
Vielzahl an Vitalstofflieferanten<br />
Das Stärken des Immunsystems ist im Grunde<br />
eine einfache Sache. Denn die nötigen<br />
Vitalstoffe lassen sich in vielen verschiedenen<br />
Gemüse- und Obstsorten finden:<br />
Rote, gelbe, orangefarbene und tiefgrüne<br />
Gemüse verfügen unter anderem über<br />
Beta-Carotin (eine Vorstufe von Vitamin A).<br />
Grünkohl liefert ebenfalls Beta-Carotin, aber<br />
22 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
auch Vitamin C und Calcium.<br />
Bei den Früchten sind es Zitrone,<br />
Grapefruit, Orangenen,<br />
Bananen sowie dunkle Früchte<br />
wie Kirschen und Heidelbeeren,<br />
die die Abwehrkräfte<br />
stärken. Mandeln fördern zudem<br />
eine gesunde Darmfunktion,<br />
was die Grundlage für ein<br />
intaktes Immunsystem ist.<br />
Viele Faktoren beeinflussen<br />
die Abwehrkräfte<br />
Neben gesunder und<br />
abwechslungsreicher<br />
Ernährung helfen Bewegung<br />
und Sport unsere<br />
Abwehrzellen zu stärken.<br />
Auch der regelmäßige<br />
Gang in die Sauna lehrt den<br />
Körper sich an kalt-warm Wechsel<br />
zu gewöhnen. Ausreichend Schlaf und<br />
das Vermeiden von Stress unterstützen<br />
ebenfalls das Immunsystem.<br />
Was tun, wenn’s einen doch erwischt hat?<br />
Sollten alle Vorkehrungen nichts genützt<br />
haben und Erkältung oder grippale Infekte<br />
haben einen erwischt, stehen Ruhe und<br />
viel trinken an oberster Stelle. Wasser oder<br />
Tees in den Sorten Pfefferminze,<br />
Kamille oder Lindenblüte<br />
eignen sich am<br />
besten, um den hartnäckigen<br />
Schleim zu lösen.<br />
Was Oma schon wusste:<br />
Eine frisch zubereiteten<br />
Hühnersuppe hilft gegen<br />
Entzündungen und Schwellungen<br />
der Schleimhäute an<br />
den oberen Atemwegen<br />
entgegen. Schwarzer<br />
Tee, Alkohol und Kaffee<br />
sind hingegen tabu.<br />
Eine Grippe ist nicht<br />
zu unterschätzen<br />
Sollten die Symptome<br />
sich nicht verbessern,<br />
ist ein Arzttermin unausweichlich.<br />
Besonders bei Kindern,<br />
Senioren und Menschen mit einer<br />
anderen Grunderkrankung muss bei<br />
schnell ansteigendem Fieber immer ein<br />
Arzt konsultiert werden. In bestimmten<br />
Fällen raten Experten, sich unbedingt<br />
rechtzeitig gegen die Grippe-Viren impfen<br />
zu lassen.<br />
Quelle: Gesundheitsnetzwerk Schwarzwald-Baar<br />
(openPR)
GESundheit<br />
Selbst kochen senkt das Diabetes-Risiko<br />
Werner Meidinger<br />
Diabetes Typ 2, früher auch „Altersdiabetes“<br />
genannt, gehört zu den häufigsten Stoffwechselerkrankungen<br />
überhaupt. Nach<br />
Angaben der Weltgesundheitsorganisation<br />
WHO sind derzeit rund 194 Millionen Menschen<br />
weltweit an Diabetes erkrankt. Bis<br />
zum Jahr 2025 wird damit gerechnet, dass<br />
sich diese Zahl verdoppelt, wenn nicht sogar<br />
verdreifacht. Hauptursachen der Krankheit<br />
sind Bewegungsmangel und Ernährungssünden<br />
wie zu fette und einseitige Ernährung,<br />
insbesondere mit Fastfood, und das<br />
daraus häufig resultierende Übergewicht.<br />
Einen ebenso einfachen wie schmackhaften<br />
Weg, das Entstehungsrisiko für Diabetes<br />
Typ 2 zu reduzieren, haben jetzt<br />
Wissenschaftler der Harvard Universität<br />
in Boston herausgefunden: zu Hause<br />
selbst kochen. Wer fünf- bis siebenmal<br />
pro Woche abends zu Hause selbst gekochte<br />
Mahlzeiten verzehrt, kann damit<br />
sein Risiko an Diabetes Typ 2 zu erkranken<br />
um ganze 15 Prozent verringern. Im<br />
Vergleich zu auswärtigem Essen und zu<br />
Fastfood ist zu Hause selbst Gekochtes<br />
leichter und begünstigt nicht so sehr die<br />
Gewichtszunahme. Die Harvard-Forscher<br />
empfehlen deshalb den häufigen Verzehr<br />
von Selbstgekochtem als wichtige Präventionsmaßnahme<br />
für Diabetes Typ 2.<br />
Neuer digitaler Betreuungsansatz für Diabetiker<br />
Die AOK Nordost und die Emperra GmbH<br />
E-Health Technologies wollen mit einem<br />
innovativen, telemedizinischen Betreuungsansatz<br />
gezielt die Versorgung von insulinpflichtigen<br />
AOK-Versicherten mit starken<br />
Stoffwechselschwankungen und erhöhten<br />
Blutzuckerwerten optimieren. Zu diesem<br />
Zweck haben beide Partner aktuell einen<br />
Versorgungsvertrag geschlossen. Die technische<br />
Basis bildet das von Emperra entwickelte<br />
ESYSTA®-System.<br />
Es ermöglicht die unmittelbare Übertragung<br />
sowohl der gemessenen Blutzuckerdaten<br />
als auch der injizierten Insulineinheiten in<br />
ein elektronisches Diabetestagebuch. Diese<br />
neuartige Anwendung steht AOK-Versicherten<br />
derzeit exklusiv kostenfrei zur Verfügung.<br />
ESYSTA besteht aus einem patentierten,<br />
mit Insulinen aller Hersteller kompatiblen<br />
Insulin-Pen, dem Blutzuckermessgerät und<br />
einer Übertragungseinheit. Pen und Blutzuckermessgerät<br />
verbinden sich automatisch<br />
mit der Sendeeinheit, die die Daten per<br />
Mobilfunk im ESYSTA-Portal auf einem gesicherten<br />
Server erfasst. Der vom Patienten<br />
dazu autorisierte Arzt hat damit jederzeit<br />
Zugriff auf eine vollständige und unverfälschte<br />
Datenbasis, auf deren Grundlage<br />
er die Therapie optimieren kann. Die Hoheit<br />
über die Daten liegt dabei immer beim Patienten.<br />
Er entscheidet, wem er wann Zugriff<br />
darauf gewähren will. Über eine App sind<br />
diese Daten auch mobil auf Android- oder<br />
iOS-Smartphones abrufbar.<br />
„Diabetiker mit stark schwankenden<br />
Blutzuckerwerten benötigen ein möglichst<br />
lückenloses Monitoring ihrer Daten, damit<br />
ihre Therapie immer zeitnah entsprechend<br />
angepasst werden kann und dadurch Folgeerkrankungen<br />
möglichst vermieden werden“,<br />
sagt Stefanie Stoff-Ahnis, Mitglied der<br />
Geschäftsleitung der AOK Nordost. „Diesen<br />
Versicherten wollen wir mit dem neuen<br />
telemedizinischen Versorgungsprogramm<br />
ein konkret auf ihre Bedürfnisse zugeschnittenes,<br />
qualitätsgesichertes, digitales Angebot<br />
zur Verfügung stellen, das nicht nur einen<br />
hohen medizinischen Nutzwert für sie<br />
hat, sondern auch höchsten datenschutzrechtlichen<br />
Ansprüchen genügt“. Emperra<br />
ist nach der international führenden Norm<br />
für Informationssicherheits-Managementsysteme<br />
ISO/IEC 27001 zertifiziert. Zudem<br />
setzt das Unternehmen sowohl einen internen<br />
als auch einen externen unabhängigen<br />
Datenschutzbeauftragten ein.<br />
„Erstmals wird eine telemedizinische<br />
Gesamtlösung im Rahmen der Diabetologie<br />
mit nachgewiesenem medizinischen Nutzen<br />
von einer Kasse finanziert“, so Dr. Christian<br />
Krey, Geschäftsführer der Emperra.<br />
AOK Nordost und Emperra hatten zunächst<br />
gemeinsam in einer Pilotphase den Nutzen<br />
des telemedizinischen Ansatzes überprüft.<br />
„Eine erste Datenevaluation der AOK Nordost<br />
und der Technischen Universität Dresden<br />
konnte insbesondere die Senkung der<br />
Langzeitblutzuckerwerte (HbA1c) bei einer<br />
spezifischen Patientengruppe aufzeigen,<br />
ebenso waren geringere Krankenhaus- sowie<br />
Notfallbehandlungen wegen Diabetes<br />
mellitus zu verzeichnen“, ergänzt Dr. Janko<br />
Schildt, selbst Arzt und ebenfalls Geschäftsführer<br />
bei Emperra.<br />
Quelle: deutsche-gesundheits-nachrichten.de<br />
Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
23
GESUNDHEIT<br />
Warum Menschen im Alter plötzlich boshaft werden<br />
Täglicher Streit: Der Umgang mit grantigen Alten kann für Familienangehörige oder Altenpfleger sehr anstrengend werden<br />
Das Alter stimmt nicht jeden milde: Oft<br />
werden Senioren boshaft oder aggressiv.<br />
Ursache für den Persönlichkeitswandel<br />
ist häufig eine Demenzerkrankung.<br />
Viele böse Worte, weil der Kaffee<br />
nicht schmeckt oder die falsche Bettwäsche<br />
aufgezogen ist: Angehörige von<br />
älteren Menschen wundern sich manchmal,<br />
warum diese auf einmal grantig,<br />
misstrauisch oder sogar aggressiv reagieren.<br />
Streitigkeiten tauchen auf, die<br />
eigentlich als beigelegt galten. Jahrelang<br />
unterschwellige Konflikte entladen sich<br />
vielleicht darin, dass die Älteren die Jüngeren<br />
beschimpfen.<br />
Schwierig kann es werden, wenn der<br />
ältere Mensch gepflegt werden muss<br />
und es immer wieder zum Streit kommt.<br />
Doch woher kommt dieses Verhalten,<br />
und wie können Angehörige damit umgehen?<br />
“Tritt so ein aggressives Verhalten<br />
auf, plötzlich oder zunehmend, so müssen<br />
die Angehörigen als erstes herausfinden,<br />
was dahinter steckt“, sagt die<br />
Pflegeexpertin Christine Sowinski vom<br />
Kuratorium Deutsche Altershilfe in Köln.<br />
Eine Reihe von körperlichen, psychischen<br />
oder sozialen Gründen könnte die<br />
Ursache sein.<br />
“Oft wird beispielsweise übersehen,<br />
dass ältere Menschen Schmerzen<br />
haben, manchmal so diffus, dass sie<br />
nicht äußern können, wo genau. Leiden<br />
sie an einer chronischen Krankheit wie<br />
beispielsweise Rheuma, werden die<br />
Schmerzen manchmal gar nicht mehr<br />
ernst genommen“, sagt Sowinski. Sie<br />
empfiehlt daher, von einem Arzt klären<br />
zu lassen, wie solche Schmerzen behandelt<br />
werden können.<br />
Aggressive Verhaltensänderungen gehören<br />
darüber hinaus zu den Symptomen,<br />
die bei einer Demenzerkrankung auftreten<br />
können. „Gerade am Anfang einer<br />
Demenz, wenn die Menschen bemerken,<br />
dass sie vergesslich werden und sich nicht<br />
mehr so gut zurecht finden, kann dies zu<br />
Schuldzuweisungen und Beschimpfungen<br />
führen“, sagt Sowinski.<br />
Nicht jeder Demenzkranke neige<br />
aber zu Aggressionen, und umgekehrt<br />
sei nicht jede verbale Aggression als Ausdruck<br />
einer Krankheit zu verstehen, sagt<br />
Professor Wolfgang Maier, Direktor der<br />
Klinik und Poliklinik für Psychiatrie und<br />
Psychotherapie am Universitätsklinikum<br />
Bonn. „Generell haben viele Menschen<br />
im Alter Probleme, sich sozial anzupassen,<br />
zum Beispiel ihren Ärger hinunter<br />
zu schlucken“, sagt Maier. Oft zögen sie<br />
sich deshalb - sozusagen zu ihrem eigenen<br />
Schutz - zurück. Manchmal sei dieses<br />
Verhalten aber auch das erste Anzeichen<br />
einer Frontalhirndemenz.<br />
Quelle: pa<br />
Chronische Leberentzündung<br />
Ältere Menschen besonders gefährdet<br />
Die kranke Leber schmerzt nicht und<br />
führt nur selten zu eindeutigen Symptomen.<br />
Eine Erkrankung dieses Organs bleibt<br />
daher oft lange unerkannt. Warum<br />
gerade ältere Menschen gefährdet sind,<br />
an einer unerkannten Leberentzündung<br />
zu leiden.<br />
24 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
Vor 1992: Ansteckung durch<br />
Blut-InfusIonen möglIch<br />
Vor allem ältere Menschen sind von den<br />
Folgen einer chronischen Leberentzündung<br />
betroffen. Denn vor 1992 bestand<br />
in Deutschland die Gefahr, sich durch<br />
Blut und Blut-Infusionen mit einer Hepatitis<br />
B oder C anzustecken. Seitdem ist<br />
durch sensitive Testverfahren der Blutprodukte<br />
praktisch keine Übertragung<br />
auf diesem Weg mehr möglich. Menschen,<br />
die sich vor diesem Test über eine<br />
Blut-Infusion mit einer Hepatitis B oder C<br />
angesteckt haben und deren Erkrankung<br />
nicht behandelt wurde, leiden heute oft<br />
unter den Spätfolgen wie Leberzirrhose<br />
und Leberzellkrebs.<br />
Leberwerte weIsen auf Erkrankung hIn<br />
Eine möglichst frühe Diagnose von Lebererkrankungen<br />
ist für ältere Menschen<br />
besonders wichtig, da die Regenerationsfähigkeit<br />
der Leber nimmt mit dem Alter<br />
abnimmt. Dadurch schreiten die Schäden<br />
der Leber schneller voran. Einen ersten<br />
Hinweis auf mögliche Erkrankungen<br />
der Leber geben meist die Blutwerte.<br />
Wichtig sind vor allem der GPT- und der<br />
GOT-Wert. Bei Lebererkrankungen steigt<br />
die Konzentration dieser beiden Enzyme<br />
im Blut an. Besteht ein Verdacht auf ein<br />
Leberleiden, können eine Leberbiopsie<br />
oder Bluttests auf Antikörper Aufschluss<br />
geben. Wird die Diagnose frühzeitig gestellt,<br />
lassen sich viele Lebererkrankungen<br />
auch im Alter gut behandeln.<br />
Quelle: Deutsche Leberstiftung
KARTALLIFE’TA<br />
ŞEHRİN TADINI<br />
ÇIKARIN.
GÜNCEL<br />
Necati Aydın<br />
necati-aydin@hotmail.de<br />
Dil<br />
bilmek çok<br />
önemli, Dil insan hayatının<br />
en önemli anahtarıdır.<br />
Duyguları düşünceleri,<br />
kendini daha iyi ifade<br />
etmenin anahtarı dildir,<br />
iyi konuşup yazmak ise<br />
bir yetenekdir.<br />
26 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
Yabancı Dil'in önemi<br />
Türkiye 1961 yıllarından itibaren yurt dışına çalışmak<br />
için işçi göndermeye başladı. O günün koşulları<br />
çok farklıydı. Iş ve işçi bulma kurumlarına kayıt<br />
olanların hayalindeki tek şey Avrupaya gitmek beş<br />
on kuruş para biriktirip tekrar türkiyeye dönüp<br />
daha iyi koşullarda yaşam sürdürmekti.. Maalesef<br />
evdeki hesap çarşıyı tutmadı.<br />
Yurtdışına gitmek için kimileri ahırındaki atını,<br />
öküzünü, kimleri tarlasını tapanını sattı ve sıra<br />
bekledi, yurt dışında çalışmak için iş ve işçi bulmadan<br />
gelen haberi heyecanla bekleyenlerin üç<br />
ay, altı ay gibi bir süre sonra olumlu veya olumsuz<br />
başvurularına cevaplar geldi. Ailelerde sevinçli ve<br />
hüzünlü ayrılıklar başladı. Göç ayrılığı...<br />
Sağlık kontrolünden geçen, hatta okuma yazma<br />
bilmeyen iri yarı kalıplı sağlıklı işçiler; Avrupa'ya<br />
ilk etapta Almanya ve diğer ülkelere işçi olarak<br />
ellerine tutuşturulan önemli beş ana başlıklar<br />
altında toplanmış bir sayfalık kurallar ve önerilerle<br />
yabancı dil öğretilmeden çalışmaya gönderildi.<br />
Bu beş altın ögütü düşünenler yazanlar. En<br />
büyük eksikliği “almanca okuyun yabancı Dil<br />
öğrenin” dememeleri çok dikkat çekiciydi...<br />
Oysaki bir lisan bir insan demekti.<br />
Altın öğütlerin önerilerin hepsi ahlaki değerler,<br />
konular, güzel sözler ve uygulanması<br />
gereken kişisel davranışlar olmasına rağmen<br />
herkesten uygulaması beklenilmezdi. Aynen öyle<br />
oldu çok öneriler unutuldu ve önemini yitirdi.<br />
Ailesini ve evini unutanlar oldu. Genç<br />
gelinlerden boşananlar, yetim gibi büyüyen<br />
gözü yaşlı çocuklar, gençler,<br />
dramatik ayrılıklar ya da kuma kabul<br />
eden kadınların sayısı belli değildi.<br />
“Almanya acı vatan yüzüme hiç gülmedi”<br />
türküleri yakıldı, söylendi. Bazıları<br />
hiç mi hiç sağlığını koruyamadılar.<br />
Kimileri ağır işlerde kaba kuvvetle çalıştılar,<br />
para kazandılar, kimileri zengin oldu ama<br />
sağlık gitti... Ford dolmuşla izine gidenlerin bazıları<br />
trafik kazası yapıp ya canından ya da sağlıgından<br />
oldular. Almanyada işletmeler modern teknolojiyle<br />
donatılmaya başladığında, akord çalışan, yorulup<br />
bitkin düşen işçiye patronu Hans; “Akordu dolduramıyorsun<br />
işten atarım” diye tehdit edince; Ali derki:<br />
“Hans ben hergün kuru yağlı ekmek yiyorum,<br />
ancak bukadar çalışıyorum ama senin makinan<br />
elektrik yiyor hiç yorulmuyor”.<br />
Onurlu olup zekayı iyi kullanmak<br />
ve tüm önerileri yerine<br />
Artık<br />
almancı değil<br />
yabancı değil teknsiyen,<br />
mühendis, mimar, doktor,<br />
avukat, bankacı, sigortacı, sanatcı,<br />
yazar, çizer, işveren olan iki<br />
üç lisan bilen nesil yetiştirildi.<br />
Toplumsallaşmanın ve kaynaşmanın,<br />
dünyaya açılmanın<br />
tek yolu yabancı dil<br />
bilmekle olur.<br />
getirmek için iyi bir dil bilmek<br />
gerekiyordu. Dil bilmek çok<br />
önemli, Dil insan hayatının<br />
en önemli anahtarıdır.<br />
Duyguları düşünceleri,<br />
kendini daha iyi ifade etmenin<br />
anahtarı dildir, iyi<br />
konuşup yazmak ise bir yetenekdir.<br />
Başka dünyayı tanımak<br />
yeni lisan bilmekle olur.<br />
Yabancı bir ülkede Doktora<br />
gidip ağlayarak dert anlatılmaz...<br />
Diğer ülkelerden<br />
gelen göçmen işçilere 6<br />
ay yabancı dil öğreten Alman<br />
devleti, bu uygulamayı Türk<br />
işçilerine çok görmüştü. Döviz<br />
makinasının değerini bilmeyen<br />
Türk devletide hiç oralı olmayıp<br />
işçilerin dil sorununu<br />
kadere bırakmıştı.<br />
iyi lisan bilerek yine kendimizi iyi ifade ederek<br />
her konuda kendi derdimize dermanı buluruz.<br />
Birinci kuşak çok acı çekti. Dil bilmemenin acısı.<br />
Para kazanıldıkca dil öğrenme unutuldu. Ev'den<br />
işe iş'ten eve barakalarda ya da "Heim'larda" fabrikaların<br />
lojmanlarında kalanlar, bir tercümanla<br />
derdini anlatmanın ve toplumda modern köle<br />
gibi yaşamanın getirdiği artı ve eksileri vardı. Bu<br />
kısıtlı koşullarda almanca öğrenilemezdi. Diğer<br />
ülkelerden gelen göçmen işçilere 6 ay yabancı dil<br />
öğreten Alman devleti, bu uygulamayı Türk işçilerine<br />
çok görmüştü. Döviz makinasının değerini<br />
bilmeyen Türk devletide hiç oralı olmayıp işçilerin<br />
dil sorununu kadere bırakmıştı.<br />
Hasret ve özlemle, korku ve kaygıyla iş<br />
iyi<br />
lisan bilerek<br />
yine kendimizi<br />
iyi ifade ederek her<br />
konuda kendi derdimize<br />
dermanı<br />
buluruz.<br />
güçünü satan birinci kuşak Almancı ve<br />
1970 li yıllarında gelen ikinci kuşak.<br />
1980'lerde aile birleştirme göçü<br />
derken 3 milyona yakın Türkler ev<br />
ve iş sahibi oldu Almanya'ya yerleşti.<br />
Torunları ile almanca konuşan<br />
yeni kuşaklar ortaya çıktı<br />
Fakirlik, yoksulluk kötü birşeydi.<br />
Bunu Dil bilmemenin yüzünden ezilerek<br />
ağır faturalar ödeyerek yanlışın nereden<br />
kaynaklandığını bilen gurbetcilerin bazıları;<br />
çoçuklarını okuttu. Artık almancı değil yabancı<br />
değil teknsiyen, mühendis, mimar, doktor, avukat,<br />
bankacı, sigortacı, sanatcı, yazar, çizer, işveren<br />
olan iki üç lisan bilen nesil yetiştirildi.<br />
Toplumsallaşmanın ve kaynaşmanın, dünyaya<br />
açılmanın tek yolu yabancı dil bilmekle olur. Çağdaş<br />
işletmeci olmanın yolu; Fuarlarda uluslar arası<br />
ticari ve ekonomik ilişkiler araştırıp inceleyerek<br />
iyi ve kötüyü analiz ederek, yeni ürünler pazarlar<br />
bulup ayakta kalmayı sağlıyorsak yine en iyi yol<br />
iletişimle oluyor.<br />
Güzel iyi ahlaklı olmak unutulsada dil unutulmaz.<br />
Iyi dil bilmenin faydaları saymakla tükenmez.<br />
Kimlik ve kişilik beceri ve yetenek, sanat ve edebiyat<br />
yine dil ile ifade ediliyor.<br />
Yeni bir yabancı Dil öğrenmenin faydaları saymakla<br />
bitmez, yeni bir kültür, yeni bir toplumu<br />
tanıma, insana daha geniş çaplı düşünme fırsatı<br />
veriyor. En güzel şeyde duygu ve düşüncelerimizi<br />
elle ayakla değil de dil ile konuşarak ifade edebilmektir.<br />
Hayvanlar koklaşarak, insanlar konuşarak<br />
anlaşır. Yeni lisan yeni bir insan demektir.
Diş Problemleriniz<br />
yüzünden<br />
hayata<br />
küsmeyin<br />
Dentakademi kimdir?<br />
Türkiye’nin ilk A Tipi ruhsatlı, en kapsamlı<br />
Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi Dentakademi,<br />
İstanbul Anadolu Yakası Maltepe İlçesinde<br />
1500 m2’lik kapalı alanda 1 ameliyathane,<br />
1 sedasyon ünitesi, 2’si çene cerrahisi olmak<br />
üzere toplam 14 ünit, 25 hekim, teknoloji<br />
ürünü panaromik, sefalometrik ve 3D<br />
volümetrik tomografi ve röntgen cihazları<br />
ile hasta ihtiyaçlarına cevap vermeye devam<br />
etmektedir.<br />
Dentakademi'nin kendi alanlarında uzman<br />
olan hekimleri ile İmplantoloji, Çene<br />
Cerrahi, Endodonti (Kanal Tedavisi), Ortodonti,<br />
Pedodonti (Çocuk Diş Hekimliği) ,<br />
Periodontoloji (Diş Eti), Prototetik (Protez)<br />
Diş Tedavisi, Sedasyon, Genel Anestezi, Gülüş<br />
Tasarımı ve Diş Beyazlatma alanlarında<br />
hastalarına hizmet vermektedir.<br />
advertorial<br />
Dentakademi ile gülüşünüzü<br />
ve sağlığınızı geri kazanın!!!<br />
Dentakademinin İmplant<br />
Uygulama Başarısı<br />
Denrakademi, implant uygulamalarını gerçekleştiren<br />
uzman çene cerrahlarının bilgi<br />
birikimleri, tecrübeleri, işlem öncesi gerek<br />
görülmesi halinde işlem sırasında yerinde<br />
3D tomografi kullanımı ile implant uygulama<br />
başarısını neredeyse %100'e taşımıştır.<br />
Dentakademi, CE belgesine sahip Nobel ve<br />
AB gibi dünya markası implantları hastalarının<br />
tedavisinde kullanmakta ve kullanılan<br />
implantların belgeleri hastalara teslim edilmektedir.<br />
Kendi alanlarında uzmanlaşmış diş<br />
hekimleri ile çalışan Dentakademi Ağız ve<br />
Diş Sağlığı Merkezi ISO 9001:2008 kalite<br />
güvence sistemi kapsamındaki bir diş hastanesidir.<br />
Dentakademi Çene Cerrahı Dr.<br />
Emre Çimen implant ve implant uygulamaları<br />
ile ilgili olarak düşüncelerini paylaştı:<br />
İmplant diş tedavisini uygulamayı ne<br />
zaman hastalarınıza öneriyorsunuz?<br />
İmplant tedavisinin, 18 yaşını doldurmuş ve<br />
diş eksikliği olan tüm kişiler için uygulanabilecek<br />
bir tedavi şeklidir. İster tek diş eksikliği<br />
olsun, ister çoklu diş eksiklikleri olsun,<br />
isterse de ağızda hiç diş bulunmasın;<br />
dental implant uygulamaları bu diş eksikliklerinin<br />
telafi edilmesinde güvenilir<br />
ve sağlıklı bir tedavi yöntemidir.<br />
İmplant uygulamasından sonra<br />
daimi dişlere ne zaman kavuşabilirim?<br />
İmplant uygulandıktan sonra, implant ve kemiğin<br />
birbirlerine kaynaması anlamına<br />
gelen, “osseointegrasyon” sürecine<br />
girilir. Bu süreç, yapılan işleme,<br />
kemiğin kalitesi gibi faktörlere<br />
göre 2 ay ile 6 ay arasında değişmektedir. Bu<br />
süreçte dişsiz kalmak, özellikle ağzında hiç<br />
dişi bulunmayan hastalar ve ön bölgede diş<br />
eksikliği olan hastalarımız için estetik ve fonksiyonel<br />
kaygılar ortaya çıkarmaktadır. Günümüzde<br />
bu tip hastalarımızda, implantın yapıldığı<br />
gün, implantlardan destek alan sabit<br />
bir protez uygulayarak bu kaygıları ortadan<br />
kaldırıyoruz ve hastalarımızın bu süreci çok<br />
daha konforlu geçirmelerini sağlayabiliyoruz.<br />
İmplant tedavisinin riskleri nelerdir?<br />
İşlem sonrası oluşabilecek konforsuzluklar<br />
olarak ağrı, şişlik ve kanamayı<br />
sayabiliriz. Neticede implant<br />
uygulaması cerrahi<br />
bir uygulamadır ve bu<br />
tür şikayetler işlem<br />
sonrası ilk birkaç gün<br />
olabilmektedir. Eğer<br />
hekimin işlem sonrası<br />
direktiflerine uyulur ve<br />
reçete edilen ilaçlar doğru<br />
bir şekilde kullanılırsa<br />
bu süreç<br />
Dr. Emre Çimen<br />
sıkıntısız bir şekilde kolaylıkla atlatılabilir.<br />
İmplantın anatomik yapılara zarar vermesi<br />
ise ciddi bir komplikasyondur. Bu durumda<br />
kalıcı ya da geçici hasarlar meydana gelebilir.<br />
Bu tür durumların oluşmasını engellemek<br />
için detaylı bir muayene, doğru bir<br />
planlama ve 3D görüntü desteği şarttır.<br />
İmplant yaptırırken<br />
nelere dikkat edilmeli?<br />
Dikkat edilmesi gereken en önemli hususlar<br />
olarak, tedaviyi uygulayacak hekimin bilgi<br />
ve tecrübe yeterliliği olması ve implantın<br />
uygulanacağı klinikteki hijyen ve sterilizasyon<br />
kurallarına riayet edilmesidir. Hastaların<br />
kendilerine uygulanacak implantlar<br />
hakkında bilgi almalarının en doğal haklarıdır<br />
ve işlem sonrası kendilerine verilecek<br />
implant sertifikalarını saklamaları ileri dönemde<br />
oluşabilecek sıkıntıların çözümünü<br />
kolaylaştıracaktır.<br />
İletişim:<br />
Dentakademi Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi<br />
www.dentakademi.com.tr<br />
Tel: +90 444 88 91<br />
Whatsapp: +90 542 374 42 99<br />
Almanya İrtibat: +49 157 886 498 03<br />
Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
27
Sanat<br />
28 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
“Asilik”<br />
Artık Mikrofon<br />
Başında<br />
“Silah yerine şiirlerle çözülür oldu tüm sorunlar” böyle diyor ünlü<br />
Rap sanatçılarımız. Rap müziği kimimiz için bir ön yargı, kimimiz<br />
ise lise yıllarında denemiş ama başaramamışızdır. Biz de bu anılarımızı<br />
tazelemek ve Rap müziğinin bilinmeyenlerini öğrenmek<br />
için araştırıp derlediğimiz tüm bilgileri sizlere aktarıyoruz...<br />
Çİlem DOĞAN<br />
Hip-hop aslında bir kültür olmak ile birlikte<br />
4 kola ayrılır, Grafiti, Break dance, RAP<br />
ve Dj lik ‘tir. Bu kültür Amerika’nın varoş<br />
mahallelerinde yaşayan çetelerin silahların<br />
durması amacıyla kurduğu ve artık yeni<br />
bir düzenin başlayacağından habersizce<br />
yapılan bir kültürdür. Eski zamanlarda<br />
Amerika da yaşayan çeteler yaklaşık olarak<br />
1970 li yıllarda, kendi aralarında sürekli<br />
olarak bir iç savaş halindeydiler. Çete liderlerinin<br />
kardeşleri vurulana kadar bu savaş<br />
sürdü ve en sonunda çetenin lideri bu savaşın<br />
durması ve kozlarımızı farklı şekilde<br />
paylaşmamız gerektiğini anlattı diğerine.<br />
Daha sonralarında kendi aralarında düzenledikleri<br />
moral partilerinde iki kişi çıkarak<br />
birbirlerine laf atarak müzik eşliğinde atışırdılar.<br />
Kim daha iyi kafiye yaparsa o kazanırdı.<br />
Bir süre sonra fark ettiler ki aslında<br />
böyle bir müzik türüne ihtiyacı vardı insanların.<br />
Çünkü sürekli kavga halinde savaşlar<br />
vardı toplum arasında.<br />
Kavgalar Artık Sahnede<br />
İnsanların kavgaları artık sahnelere<br />
taşınmıştır. Bilirsiniz ki her müzik<br />
türü aslında bir isyan ile başlar.<br />
Aslında bu müzik türü bütün isyankârlara<br />
yönelik bir müzik<br />
türüne dönüştüren şeyde<br />
herkesin aslında bu yeteneğinin<br />
olup kafiyeleri<br />
sıralayarak rakibini kolaylıkla<br />
egale edebilmesiydi.<br />
Arkadaşınla alakalı bir<br />
problemin mi var bunu<br />
sanatsal değeri olan sözlerle<br />
müziğe dönüştürebiliyorsan<br />
bu sanattır öncelikle.<br />
Toplumun içindeki gizli agresifliği<br />
bu şekilde dışa vurabilirsiniz.<br />
Yani düşünün birine karşı çok dolusunuz<br />
ve onu bir müzikal sahnede<br />
ona kininizi döküp içinizi rahatlatabilirsiniz.<br />
Tabii ki, sadece buna yönelik<br />
bir şey değil rap müziği..<br />
Rap müziği politik<br />
bir müzik tarzıdır<br />
Her müzik türünde olduğu gibi bununda<br />
farklı türleri var kendi içerisinde.<br />
Örneğin siz pop dinlersiniz slow<br />
ya da hareketli pop şarkıları bunun<br />
en iyi örneğidir. Rap müziğinde bundan<br />
bahsetmek isterim size. Rap belli<br />
gruplaşmalar ve kültür farklılıklarından<br />
dolayı 2 ye ayrılmıştır. West coast<br />
ve east coast yani doğu yakası ve batı<br />
yakası olmak üzere… Batı yakası ile<br />
doğu yakası arasında yaşanılan gerginliklerden<br />
ötürü iki tarafta birbirlerinden<br />
pek hazetmez. Çünkü Batı yakası<br />
hep yoz kültüre sahip olmuştur. Kadın,<br />
uyuşturucu ve para hep bir adım öne<br />
çıkmıştır. Şarkılarında genel olarak<br />
bunlardan bahsedilmiştir, fakat doğu<br />
yakasının müzik anlayışı biraz daha<br />
duygusal şarkılar, politika ya da ciddi<br />
toplumsal sorunlar üzerine olmuştur.<br />
Rapçiler Neden Bol Giyinir?<br />
Bol giyinmekteki mantık aslında eskiden siyahi kölelerin veya varoşlarda<br />
yaşayan siyah kökenli insanların maddi yetersizlik yüzünden abisinin veya<br />
babasının giysilerini giymelerinden dolayı bedeninde hiç giysileri olmamıştır.<br />
Aslında burada sefaleti protesto etmekten kasıtlı bir giyim tarzı olarak<br />
türemiştir. Bu kültür ülkemizde yaşanır mı diye sorarsanız, belli değişimler<br />
olmadığı süreçte bunu yaşatmak mümkün değil. Amerikalı bir Rapçı<br />
ismi TUPAC AMARU SHAKUR ezilenlerin hep yanında durmuştur. Defalarca<br />
bu yüzden hapse girmiştir ama her zaman onun gibi siyahilere “asla boyun<br />
eğmeyin” diyerek, öncülük yapmıştır. Beyazlardan korkmamaları gerektiğini,<br />
polisin bile ırkçılık yaptığını savunup birlik olma çağrısı yapmıştır.<br />
Türkiye’de Rap Müziği<br />
Türkiye’de Rap, ilk olarak 1996 yılında Cartel grubu ile başlamıştır.<br />
2000 li yılların başında Cartel’in başarısını Ceza devam ettirmiştir.<br />
Şuan için çok sayıda rapçının olması doğru şekilde yapıldığı<br />
süreçte Türkiye için iyi bir haldir. Ülkelerin sanata verdiği önem o<br />
ülkenin gidişatı için iyi bir durumdur. Ülkemizde bir dönem başlayan<br />
aşırı duygusal müzikler ve arabesk olarak kullanılan alt yapılarla<br />
yapılan rapın toplumun bir bölümünü olumsuz olarak etkilediği<br />
belirtilir. Toplumun hatalarını ve hayatımıza dair kötü sonuçlar doğuracak<br />
şeylere karşı yapılan - örneğin uyuşturucuya karşı yapılanşarkılar<br />
bizi onurlandıracak ve toplumu yozlaşmaktan kurtaracaktır.
KÜLTÜR<br />
Balkan göçmenleri Sirkeci<br />
Garı’nda buluştu<br />
Balkan göçmenleri, geçmişlerini<br />
anmak, geleceğe<br />
umutlarını aktarmak için 2<br />
Ekim Pazar günü, Türkiye’ye<br />
ilk ayak bastıkları yer olan<br />
Sirkeci Garı’nda buluştu.<br />
Burcu kılıçarslan<br />
1912-2012 yılları arasında 100 yıl süren<br />
Balkan göçleri ile Türkiye’ye gelen Balkan<br />
göçmenleri, Kosova Prizrenliler Derneği’nin<br />
önderliğinde “Bir Kofer, Bir Sandık” etkinliğinde<br />
Sirkeci Garı’nda bir araya geldi.<br />
Etkinliğe Ak Parti İstanbul Milletvekili<br />
Hüseyin Bürge, CHP İstanbul Milletvekili<br />
Yasemin Öney Cankurtaran, CHP İstanbul İl<br />
Başkanı Cemal Canpolat, Ak Parti eski milletvekili<br />
Gülay Dalyan, Kosova Cumhuriyeti<br />
Kamu Yönetimi Bakanı Mahir Yağcılar, Kosova<br />
Meclis Başkan Yardımcısı Fikrim Damka,<br />
Kosova Meclis Genel Sekreteri İsmet Krasnici,<br />
Kosova Milletvekilleri Muferra Sinik, Bali<br />
Muharremaj, Emilija Redzepi, Nait Hasani,<br />
Mutaher Haskuka, Edirne Belediye Başkanı<br />
Recep Gürkan, Bakırköy Belediye Başkanı<br />
Dr. Bülent Kerimoğlu, Avcılar Belediye Başkanı<br />
Dr. Handan Toprak Benli, Eyüp Belediye<br />
Başkanı Remzi Aydın, Tek Rumeli TV Yönetim<br />
Kurulu Başkanı Attila Baykal ve çok sayıda<br />
sivil toplum kuruluşu başta olmak üzere<br />
5 binden fazla Balkan göçmeni katıldı.<br />
Kosova Prizrenliler Derneği’nin<br />
2008’den beri düzenlediği “Bir Kofer, Bir<br />
Sandık” etkinliğinde Devlet Tiyatroları Sanatçısı<br />
Orhan Kurtuldu’nun genel sanat<br />
yönetmeliğinde hazırlanan göçü anlatan<br />
skeç, Balkan halk oyunları, yöresel yemekler,<br />
yerel kıyafetler katılımcılar ile buluştu.<br />
Sirkeci Garı’na gelen temsili tren ile Balkan<br />
göçmenleri, göç günlerini yad ettiler.<br />
Etkinlikte Tibet Ağırtan, Arif Şentürk,<br />
Faruk Yılmaz, İmran Salkan, Rüstem Avcı,<br />
Soner Özbilen, ve Deliorman Türkü Grubu<br />
sahne aldı. Ayrıca Ramis Çınar, Ali Işıkgör,<br />
Dilek Ünal, İsmail Savaş, Salim Nizam Balkanlar<br />
ile ilgili yazdıkları kitapları imzaladılar.<br />
Umut biterse hayat da biter<br />
Göçün acı bir tecrübe olduğunu belirten<br />
Kosova Prizrenliler Derneği Başkanı Gülen<br />
Aksu Türker yaptığı konuşmada “Bugün burada<br />
yaşadıkları topraklardan çeşitli nedenlerle<br />
göç etmiş atalarımızı anmak için olduğu<br />
kadar, dünyanın her yerinde göç eden ve<br />
ettirilen milyonlar için de toplandık. Rumeli’den<br />
göç eden bizler şanslıydık. Bize kucak<br />
açan Türkiye’ye birçoklarımız için anavatan<br />
olan topraklara gelmiştik. Ama herkes bizler<br />
kadar şanslı değil. Medyada hemen her<br />
gün göçmen trajedilerini izliyoruz. Zor günlerden<br />
geçiyoruz. Demokrasimize yapılan<br />
korkunç saldırı bir yandan, şehit haberleri<br />
bir yandan etrafımız ateş çemberi. Tüm şehitlerimize<br />
rahmet diliyorum. Bu zor günleri<br />
atlatmanın tek yolu birbirimize sarılmak,<br />
destek olmak ve geleceğe dair umudumuzu<br />
canlı tutmak. Umut biterse hayat da<br />
biter. Biz de tam bu yüzden sanatımız, kültürümüz<br />
ve müziğimizle biraradayız” dedi.<br />
Etkinlik, Kosova Prizrenliler Derneği tarafından,<br />
TC Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve<br />
Akraba Topluluklar Başkanlığı, Devlet Demiryolları,<br />
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Bayrampaşa,<br />
Beykoz, Eyüp ve Fatih Belediyeleri<br />
ve Tek Rumeli’nin katkıları ile düzenlendi.<br />
Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
29
KÜLTÜR<br />
Üsküdar'dan<br />
Almanya'daki<br />
gençlere eğitim desteği<br />
Burcu kılıçarslan<br />
Üsküdar Üniversitesi’nin<br />
Köln’de açtığı Üsküdar<br />
University Europe, Almanya’daki<br />
öğrencilere eğitim<br />
desteği veriyor. Üniversite<br />
eğitimini Türkiye’de almak<br />
isteyen gençleri sınavlara<br />
hazırlayan Üsküdar University<br />
Europe’da, okul başarılarını<br />
artırmak isteyen<br />
ilk, orta ve lise öğrencileri<br />
de düzenlenen kurslarla<br />
eğitim alıyor. Merkezde<br />
derslerin yanı sıra şan,<br />
piyano ve satranç kursları<br />
düzenleniyor.<br />
30 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
Almanya’nın Köln kentindeki Üsküdar<br />
University Europe’un açtığı üniversiteye<br />
hazırlık kursları, öğrencilerden<br />
büyük ilgi görüyor. Üniversite<br />
eğitimini Türkiye’de almak isteyen<br />
gençlerin katıldığı kurslarda uzman<br />
eğitmenlerden matematik, Almanca,<br />
İngilizce ve Türkçe dersleri veriliyor.<br />
Üsküdar University Europe, üniversite<br />
hazırlık kurslarının yanı sıra ilk,<br />
orta ve lise öğrencileri için de destek<br />
eğitimleri düzenliyor. Eylül ayında<br />
başlayan eğitimler, 30 Haziran’a kadar<br />
sürecek.<br />
Kurslara ilgi büyük<br />
Merkezin yöneticisi Öznur Özcan<br />
Yıldırım, Üsküdar Üniversitesi’nin<br />
Avrupalı Türklere yönelik yaşama geçirdiği<br />
Köln’deki eğitim merkezinde<br />
başlattıkları eğitimlere büyük bir talep<br />
olduğunu söyledi. Yıldırım, “Üniversiteyi<br />
Türkiye’de okumak isteyen<br />
gençlerimize destek vermekten mutluluk<br />
duyuyoruz. Hem üniversiteye<br />
hazırlık hem de ilkokul, ortaokul ve<br />
liselerde okuyan öğrencilerin ders<br />
başarılarını artırmaya yönelik kurslarımızın<br />
gördüğü ilgiden büyük mutluluk<br />
duyuyoruz. Derslerin yanı sıra<br />
şan, piyano ve satranç kurslarımıza<br />
Almanya’daki çocuk ve gençlerimizden<br />
büyük katılım var” dedi.<br />
Kadınlar<br />
uzmanlarla buluşuyor<br />
Üsküdar University Europe bünyesinde<br />
kadınlara yönelik etkinlikler de<br />
düzenleniyor. Özellikle çocuk psikolojisi<br />
ve eğitim ile ilgili düzenlenen<br />
çalışmalar yoğun bir katılımla gerçekleşiyor.<br />
Son olarak Üsküdar Üniversitesi<br />
NPİSTANBUL Hastanesi’nden Uzman<br />
Klinik Psikolog Leyla Arslan’ın telekonferansla<br />
verdiği “Çocuğumuzun<br />
sosyalleşmesini nasıl sağlarız?” başlıklı<br />
etkinlik, Almanya’daki vatandaşlarımızdan<br />
büyük ilgi gördü.<br />
Türkiye’den değerli bilim insanlarının<br />
katılacağı telekonferansların düzenli<br />
olarak süreceğini belirten Öznur<br />
Özcan Yıldırım, “Üniversitemizin uzmanlarıyla<br />
Avrupa’daki kadınlarımızı<br />
buluşturduğumuz bu etkinliklerde<br />
çocuk eğitimi ve psikoloji konularında<br />
seminerler veriyoruz. Gösterilen<br />
ilgiden son derece memnunuz” dedi.
KÜLTÜR<br />
Geçmİşten Geleceğe<br />
Adige Kültürü<br />
ve Yansımaları<br />
Bu yazımızda siz değerli Adige Panorama okurlarına binlerce yıllık derinliği, inceliği ile kuşaktan<br />
kuşağa aktarılan kimi unutulmaya yüz tutmuş, kimi günümüze kadar uygulana gelen Adige<br />
örf, adet, gelenek, görenekleri hakkında bilgilendirmeler sunacağız. Keyifli okumalar dileriz.<br />
Şengül Otman<br />
Sosyal hayatın başladığı ilk dönemlerde,<br />
insanlar tarafından yapılan düzenlemeler,<br />
tabiat şartları ile ve var olan canlılardan gelecek<br />
tehlikelerden sakınmaya dayanır. Saldırıya<br />
uğramak, yok edilmek korkusundan<br />
kaynaklanan bu gereksinim, doğal olarak<br />
bütün canlılarda mevcuttur. Bu bağlamda<br />
insanları diğer canlılardan ayıran husus; Akıl<br />
ve zekalarını ileri derecede kullanabilmeleridir.<br />
Bireyler ve toplumlar arasında meydana<br />
gelen fark, yaşadıkları coğrafi şartlar ile<br />
karşılaştıkları olayların etkisi ile yaptıkları<br />
düzenlemelere yükledikleri anlam, ona kazandırdıkları<br />
kapsam ve düzeye dayanır.<br />
Bu yazımızda siz değerli Adige Panorama<br />
okurlarına binlerce yıllık derinliği, inceliği ile<br />
kuşaktan kuşağa aktarılan kimi unutulmaya<br />
yüz tutmuş, kimi günümüze kadar uygulana<br />
gelen Adige örf adet gelenek görenekleri<br />
hakkında bilgilendirmeler sunacağız. Keyifli<br />
okumalar dileriz.<br />
Adigeler, kendi özgün kültür hayat ortamlarını<br />
yitirdikten sonra aralarına katılmak<br />
zorunda kaldıkları, egemen kültürler<br />
karşısında ziyadesiyle değişikliğe uğramışlardır<br />
Adige geleneğinin başlangıcı ya da ne<br />
zaman ortaya çıktığı belli değildir. Kökünün<br />
kadim döneme, yani bilinmeyen bir zamana<br />
dayandığı kuşkusuzdur.<br />
Adige geleneği diğer yeryüzü halklarının<br />
gelenekleri ile benzeyen ve ayrılan yanlar taşır.<br />
Ancak, günümüz değerlerine göre, farklı<br />
yanları ağır basar ve kendine özgü bir Çerkes<br />
özelliğini oluşturur.<br />
“Adıge Xabz” dediğimiz Çerkes geleneği,<br />
Çerkes toplumsal yaşamını ve bu yaşam<br />
32 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
“Adıge Xabz” dediğimiz<br />
Çerkes geleneği, Çerkes<br />
toplumsal yaşamını ve<br />
bu yaşam içinde uyulması<br />
gerekli olan bireysel<br />
ilişki ve kuralları içeren<br />
düzenlemedir, yazılı<br />
değildir. Çerkes geleneği,<br />
örf ve adet, görgü, din ve<br />
hukuk kurallarını içerir.<br />
içinde uyulması gerekli olan bireysel ilişki ve<br />
kuralları içeren düzenlemedir, yazılı değildir.<br />
Çerkes geleneği, örf ve adet, görgü, din ve<br />
hukuk kurallarını içerir. Hukuk kuralları, yazılı<br />
olmayıp örf ve adet kuralları içinde yer<br />
alır ve uygulanır.<br />
Xabze<br />
Xhabze, Etimolojik olarak; dışarının, alanın,<br />
çevrenin, aşağısının dili, şablonu, düzeni<br />
demektir. Çocuğun doğumundan itibaren<br />
büyüyüp yetişmesine, yaşlanıp ölmesine<br />
kadar, insan hayatını düzenleyen ve güzelleştiren<br />
çeşitli seramoniyel kurallar vardır.<br />
Bunlar, modern sosyolojideki görgü kurallarından,<br />
gelenek ve göreneklere, örf, adet ve<br />
töre kurallarından ahlak ve din kurallarına,<br />
hatta maddi yaptırımlarla perçinlenen hukuk<br />
kurallarına kadar bütün sosyal kuralları<br />
kapsarlar.<br />
Xhabze, en basit görgü kuralından, gelenek<br />
ve göreneklere, örf ve adetlerden ahlak<br />
ve din kurallarına, hatta yazılı olmayan yasa<br />
ve anayasa kuralına kadar toplumu yöneten<br />
bütün kuralları ifade eder. Kız istemeden gelin<br />
almaya, düğünde oyuna çıkış ve dans kurallarına,<br />
gelinin kendi ailesine götürülmesinden<br />
tekrar geri getirilmesine, doğumdan<br />
çocuğun yürüme çağına girmesine, sokakta<br />
atlı veya yaya olarak yürümekten oturup<br />
kalmaya, konukluğa, savaştan barışa kadar.<br />
Öyle ki, geleneksel Çerkes toplumunda<br />
Xhabze kuralları, toplumun hemen bütün<br />
bireyleri tarafından bilinir. Çünkü bu kurallar,<br />
ya doğal toplumsal yaşam süreci içinde<br />
herkesin katkı ve katılımıyla oluşmuştur ya<br />
da aileler düzeyinde temsilcilerin katkısıyla<br />
oluşturulmuş, paylaşılarak, yaparak, yaşayarak<br />
öğretilmiş ve benimsetilmiş kurallardır.<br />
Şimdi bu kurallardan satır<br />
başlarıyla bahsedecek olursak;<br />
Küçükler büyüklerin önüne geçmezler.<br />
Kadınlar küçümsenip incitilmez.<br />
Büyükler küçüklerin haklarını görmezlikten<br />
gelip küçümsemezler.<br />
Çocuklar anne-baba dışında herkesin gözdesi<br />
ve ilgi odağıdır.<br />
Misafire neden geldiği, ne zaman gideceği<br />
ve açlığı sorulmaz.<br />
Komşu komşunun prestij kaynağıdır.<br />
Semt ve yöre insanı hısım, akraba, eş-dost<br />
moral kaynağıdır.<br />
Kan bağıyla bağlı olanlar onur ortağıdır.<br />
Aynı adla anılanlar kardeş sayılır, akraba<br />
evliliği onaylanmaz.
İnsanlar, başkalarından yararlanmaya değil,yararlı<br />
olmaya şartlandırılmışlardır.<br />
Yokken de vermeye kadar uzanan, kendilerine<br />
has bir yardımlaşma ve dayanışma<br />
anlayışları vardır.<br />
Düşkün göz ardı edilmez, darda kalan çaresiz<br />
ve yalnız bırakılmaz.<br />
Yabancı dışlanmaz, farklı yapısı ve bilmediklerinden<br />
dolayı ayıplanmaz.<br />
Hediye küçümsenmez ve beğenmemezlik<br />
yapılmaz.<br />
Hediyeleşmek usülden dir, heveslenen<br />
den heveslendiği şey esirgenmez.<br />
Eş-dost, hısım akraba arasında gidip gelmeler<br />
çoktur.<br />
Gidilen yere heybesi boş gidilmez. Heybede<br />
giden konu-komşudan gizlenmez.<br />
Tuz-ekmek hatırı sayılır, iyilik unutulmaz.<br />
Yapılan iyiliğin makbulü, sahibi tarafından<br />
dillendirilmeyendir.<br />
Dostla sır paylaşılır, gereğinde onun adına<br />
ondan önce hareket edilir ve sır vermemek<br />
için ser vermek yeğlenir.<br />
Birlikte yola çıkan ve topluma hizmet eden<br />
yarı yolda bırakılmaz.<br />
Kişi yüklendiği işin , hizmetin ve görevin<br />
dışına taşmaz; gelmişken şunu da yapayım<br />
demez.<br />
Maddeye aşırı bağımlılık ve sözünü etmek<br />
miskinlik sayılır; Asil kadına ziynet, yiğit kişiye<br />
servet yakıştırılmaz.<br />
Servet ve ziynetin nasıl kullanıldığı, insan<br />
kişiliğinin (saflık ve değer derecesini gösteren<br />
ölçüsü) miyarıdır.<br />
Paylaşmanın da yolu yordamı vardır.<br />
Önemli olan yapılanın yakışığıyla, insan onurunu<br />
gözeterek yapılmasıdır.<br />
Her söz ve davranış herkese yakıştırılmaz;<br />
bazılarının kusuru hatadan da öte sayılır.<br />
İnsan ve toplumsal ilişkilerinde kusursuzluk<br />
ve hata yapmamak kaçınılmazdır. Dolayısıyla;<br />
birine ayağa kalkmamak, yan ya da<br />
arka dönmek, görmemezlikten gelmek, bilerek<br />
ya da bilmeyerek kişiyi küçümsemek,<br />
herhangi bir yerde yapılan yanlış veya kasıtlı<br />
hareket, dava konusu olur.<br />
Dava, birlikteliğin sorunlarını çözmek, bir<br />
bakıma çevreyle bütünleşmek, sadece kendi<br />
yargılarının değil başkalarının da bakışını<br />
değerlendirmek suretiyle, sosyal hayata anlam<br />
ve düzey kazandırmak demektir.<br />
Ciddi konuların dışında eğlenceye, özellikle<br />
öğretiye dönük, ufacık bir tavırdan kocaman<br />
anlamlar çıkartılan ve alabildiğine<br />
abartılan bir yargılama usulleri vardır.<br />
Bu bağlamda yargılanmak demek adam<br />
yerine konmak demektir.<br />
Yargılamalarda kullanılan üslup ve tavır<br />
önemlidir; nazikane bir tutum içinde bir<br />
nevi diplomasi dili kullanılır.<br />
Üsluba, bütün bireysel ve toplumsal ilişkilerde,<br />
özellikle kadınlara karşı dikkat edilir.<br />
Şikayetçi olmanın, gönül huzursuzluğunu<br />
dile getirmenin de bazı nazikane yöntemleri<br />
vardır; aracı kullanılır (elçi, vekil, sözcü gibi)<br />
ya da konu grupsal bir ortama taşınır, ondan<br />
da güzel sosyal sonuçlar çıkartılır.<br />
Sadece sözlerin değil hareketlerin de<br />
etkili olduğu bilindiğinden, tavır ve davranışlara<br />
da anlamlar yüklenmiştir. Dolayısıyla,<br />
şikayetçi taraf sorunlarına ciddiyet<br />
katmak için, bayanlar baş örtülerini, yada<br />
saç örgülerini kullanır. Erkeklerse, orta<br />
yere diz çökerek ve kalpaklarını koltuk altına<br />
alarak dikkat çekerler.<br />
Bazı ciddi sorunlarda zorunlu olarak ‘’düello’’<br />
kuralına baş vurulduğu da olur. Kendileriyle<br />
bütünleşmiş gibi görünen sivri kamalarına<br />
rağmen, dürtme hayvan hareketi sayılır.<br />
Güçlülüğü çeviklik ve incelikte görür, genelde<br />
kolaycılığı değil zoru seçerler, Ölümde<br />
bile erdemlik ararlar.<br />
Utanma hisleri abartılıdır, hadlerini bilir,<br />
ayıp kazanmamak için kılı kırk yararlar.<br />
Esas olan başkalarının yakıştırdığını değil<br />
kendine yakışanı yapmaktır.<br />
Başkalarının varlığına ve haklarına karşı da<br />
hassas ve müşfiktiler.<br />
Kimsenin onuru ayak altına verilsin istenmezler.<br />
Bir kadın, ya da kızın zorla bırakılması,<br />
onurunun kırılmaması toplumsal duyarlılıkların<br />
en önde gelenidir.<br />
Soy kadından bilindiğinden kadının temizliği<br />
ve safiyeti dikkatle gözetilir.<br />
Kadın erkek ilişkilerinde hata, önce erkekte<br />
aranır, bir kadını nasıl yanılttığı konusunda<br />
suçlanır.<br />
Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
33
KÜLTÜR<br />
Başkalarının yanında, kadına aciz olana ve<br />
çocuğa güç gösterisinde bulunulmaz.<br />
Birilerinin yanından geçerken, ata öküze<br />
vurulmaz.<br />
Oturup kalkmanın, yolda yürümenin, selam<br />
alıp vermenin, eve girip çıkmanın, geleni<br />
gideni karşılamanın, uğurlamanın, hal<br />
hatır sormanın, topluma yada topluluğa<br />
katılıp ayrılmanın, insan ağırlamanın, gönül<br />
almanın, konuşmanın ve dinlemenin de bir<br />
usulü, adabı vardır.<br />
Yürüme ve oturma düzeninde sorumluluk<br />
taşıyan yerler olduğundan, gidilen<br />
yerde rastgele oturulmaz. Bu yerlere o<br />
yükümlülüğü taşıyabileceklerin yöneltilmesine<br />
özen gösterilir.<br />
Konuşurken yüksek sesle, tehdit eder<br />
tarzda konuşulmaz, el – kol hareketleri yapılmaz,<br />
biri konuşurken diğeri susar.<br />
Mevcutların hal-hareketleri, mimikleri dahil<br />
hepsi değerlendirilir, herkese konuşma<br />
fırsatı tanımaya çalışılır.<br />
Böylesi toplu oturumlarda konuşacakları ve<br />
konuşulanları değerlendirecek ehil biri olur.<br />
Her şey açık görüşülür, fısıldaşma<br />
olamaz, en doğru görüş ve bilgi bile<br />
nezaketle, tevazu içinde sunulur.<br />
Ciddi konuların ele alınmasında bunlar<br />
daha dikkatle uygulanır, sohbet yada eğlence<br />
amaçlı olanlar da daha esnek davranılır.<br />
Misafir yada gelenlerin karşılanmasında<br />
ilgi daha önce yabancıya (biraz resmi şekilde)<br />
gösterilir, daha sonra yakınlık derecesine<br />
göre diğerlerine daha sıcak ve samimi<br />
davranılır.<br />
Eve girerken; öncelik kadının, çıkarken de<br />
erkeğindir.<br />
Kadının arkadan yürütülmesi sürüklendiği,<br />
önden yürütülmesi sürüldüğü anlamına gelir.<br />
Beraber olunan ya da karşılaşılan kadınkız<br />
yalnızsa, elinde bir şey varsa alınır ve evine<br />
kadar refakat edilir.<br />
Tanışmalarda küçüğü ya da misafiri büyük<br />
takdim eder, büyüğe tanıtılmamışsa ve tanımıyorsa<br />
kendini tanıtmasını yada tanıtılmasını<br />
ister.<br />
Kişi kendini soyunun adıyla tanıtır yada<br />
tanıtılır. Gerekiyorsa baba adı da söylenir.<br />
Bilinmiyorsa köyü, boyu ve adı mevzu edilir.<br />
Sorulursa dayı tarafı da söylenir.<br />
İsim kullanılırken aile adı (soy adı ) dışında<br />
Ağa, Efendi, Bey gibi takılar kullanılmaz.<br />
34 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
Hiçbir kadına eşinden<br />
daha az itibar edilmez.<br />
Fakat adet - usül bilen hiçbir<br />
kadın eşinden önce<br />
izzet ikram kabul etmez.<br />
Selamlaşmada; küçük gelir, büyüğünün<br />
elini iki eliyle tutar yada toparlanarak kendini<br />
büyüğe hissettirir ve büyükte kendisini<br />
selamlayarak geçişirler.<br />
Merhabalaşmak; hal-hatır sormakta büyüğe<br />
dönüktür; fakat, gelinenlerin gelenlere<br />
yönelmeleri de nezaket gereğidir.<br />
Hiçbir kadına eşinden daha az itibar edilmez.<br />
Fakat adet - usül bilen hiçbir kadın eşinden<br />
önce izzet ikram kabul etmez.<br />
Geçişmelerde kadın erkeğin yolunu kesmemek<br />
için erkek geçinceye kadar yolun<br />
kenarında bekler.<br />
Kadın seyahat halindeyken, arabada, önü<br />
erkek yolcunun geçeceği yöne doğru oturur.<br />
Sosyal etkinliklerde baba-oğul, amca ve<br />
kardeşler bir arada görünmezler. Büyüğün<br />
olduğu yerde küçük ortaya çıkmaz. Kız babasını<br />
görürken oynamaz. Kadınlar ve gelinler<br />
oyunlara katılmazlar, düğün sahibi ve takıntısı<br />
olan erkekler oynatılmaz. (İstisnalar hariç ).<br />
Saygınında dereceleri vardı. Baba elini<br />
uzatmadan, eli öpülmez yada tutulmaz.<br />
Acı sahipleri , kadın ve darda kalan yalnız<br />
bırakılmaz.<br />
Sorunu olan kişi danışır, danışılanın önerisinin<br />
sonucu, ayıbı danışılan kimseye ait olur.<br />
Sevgi dillendirilmez, hissettirilir.Ve sevgi<br />
bir bakıma esirgemektir.<br />
Aşırı güvensizlikten, güven ortamları oluşturulmuş.<br />
Güven ve otoritenin sarsılmaması<br />
için ayrıntılı tedbirler alınmıştır.<br />
Bir yere gidişte, başkalarına katılım halinde<br />
bir kılavuz yada ev sahibi edinilir ve onun<br />
delaletiyle (öncülüğünde) hareket edilerek<br />
ayıp kazanmamaya çalışılır.<br />
Her hangi bir topluluğa, gruba katılım halinde,<br />
durumun gereğine göre hareket ederek,<br />
kişi kendini hissettirir ve ayrıcalığını belli<br />
ederek, izinle ayrılır.<br />
Her hasta sorulmaz sordurulur.<br />
Yumuk ve tam açık olmadan, sol elin yukarı<br />
kaldırılması olumsuzluğu, üzüntüyü; sağ<br />
elin aynı tarzda kaldırılması iyi niyeti (selam<br />
vermeyi) ifade eder.<br />
Yapılacak sosyal ve toplumsal görevlerde,<br />
büyükler sorumluluk yüklenir, gençler hizmette<br />
bulunur, orta kuşak denge unsuru olur.<br />
Görev sonlanana kadar bu görevlendirilen<br />
şahsın dokunulmazlığı ve grubunun, kendisine<br />
mutlak itaat mükellefiyeti vardır.<br />
Yerleşim birimlerini temsilen bir araya<br />
gelen gruplar bölge gruplarını oluşturur,<br />
bölge grupları boy gruplarına dönüşür ve<br />
boy gruplarının bir araya gelişiyle; iki kişinin<br />
yan yana oluşundan kaynaklanan temsil ve<br />
otorite alışkanlığı, binlerce kişinin bir otorite<br />
etrafında toplanmasına neden olur ve ‘’parçalardan<br />
bir bütün oluşturulması’’ gibi milletçe<br />
bir bütünlük, birlik oluşturulmuş olur.<br />
Sosyal ve toplumsal konularla ilgili alınacak<br />
karar da, (Hititlerde olduğu gibi Merkezi<br />
Meclis PANKU dışında) yaşlılardan oluşan,<br />
yargılama ve yönlendirmeyle yükümlü adına<br />
yerel soy büyükleri (sülale konseyi diyebileceğimiz)<br />
heyet toplanır.. Konular açık<br />
görüşülür, herkesin oluru alınıncaya kadar,<br />
zamana bağlı kalınmadan kararlar ittifakla<br />
alınır. Ve bir konu için bile defa toplanılır.<br />
Bu nevi toplantıları en etkin yoksa en yetkin<br />
olan yönetir. Alınan kararlar herhangi bir<br />
uygulamayı ve grup oluşturmayı gerektiriyorsa,<br />
konusunda ehil olan önünde büyüğü<br />
ve herhangi bir mani hali olmayan içlerinden<br />
birini, meclisleri adına Thamade (büyük)yetkisiyle<br />
görevlendirirler, yanına bir yardımcı<br />
ve yaver diyebileceğimiz (Pısafe) verilir.<br />
Bütün hareketler ayrıntılarıyla ölçülendirilmiş,<br />
kurallara bağlanmıştır. Herkes konumunun<br />
ve yükümlülüğünün bilincinde...<br />
Kimin nerede ne yapacağı, kimin kiminle<br />
nasıl beraber olacağı, kime karşı nasıl davranacağı,<br />
nasıl muhatap olacağı önceden<br />
bellidir.<br />
Hiçbir yerde rastgele davranılmaz ve<br />
hiçbir zaman rastgele bir araya gelinmez.<br />
Gelinse de iki kişinin olduğu yerde bir otorite<br />
olur, biri diğerini, büyük küçüğü temsil<br />
eder.Binlerce kişi olsa da yine otoriteyle<br />
temsil edilir.<br />
Her şey açık görüşülür, fısıldaşma<br />
olamaz, en doğru<br />
görüş ve bilgi bile nezaketle,<br />
tevazu içinde sunulur.<br />
Takdir tamamen topluma aittir. Şakanın<br />
dışında kişinin kendini övmesi kadar beğeni<br />
sergilemesi de ayıptır.<br />
Adige insanına doğuştan verilen görev<br />
onurunu korumakta ve karşısındaki insanın<br />
işini kolaylaştırmakta, sırasıyla soyuna,<br />
hısım akrabasına, komşusuna mahalleli ve<br />
köylüsüne; boyuna ve toplumuna karşı sorumluluk<br />
duygusunu artırmaktadır.<br />
Değerli okurlarımız eksikleri kalmış<br />
olsa da kısaca değinmeye çalıştığımız Adige<br />
örf adet gelenek göreneklerimizi ilerleyen<br />
sayılarımızda daha da detaylandırarak<br />
aktarmaya devam edeceğiz yayınlarımıza<br />
ekleme yapmak, katkıda bulunmak, destek<br />
vermek isterseniz görüş ve önerileriniz<br />
için her zaman iletişime açık olacağız.<br />
Sevgiyle kalın…
“Yorumsuz”<br />
“Ohne Worte”<br />
“Without words”<br />
Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
35
KÜLTÜR<br />
Çerkes kadınlarının<br />
kültür dayanışması<br />
Ayşe Pİşkİn<br />
Çerkes Kadınları Teavün Cemiyeti Derneği<br />
Başkanı Prof. Dr. Günsel Şurdum Avcı'nın<br />
daveti ile Nalçik Üniversitesi Adige<br />
Dili Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Zera Bakarov<br />
Türkiye 'ye geldi. ÇER – KAD'ın, özveriyle<br />
çalışarak çerkes dilinin doğumdan<br />
itibaren öğrenilmesi ve doğru aksanın<br />
kullanılmasını sağlamak amacıyla kendisinden<br />
istediği desteği vermek üzere Türkiye'<br />
de ziyaretlerini sürdürecek.<br />
Çerkes kimliği, dili, kültürünün öğrenilmesi<br />
ve geliştirilmesi ile ilgili olarak,<br />
görsel ve duyusal eğitim kaynaklarının<br />
hazırlanması çalışmalarını başlatan Profesörler,<br />
bir kez daha kolları sıvayarak işe<br />
koyuldular. Çerkes Kadınları Teavün Cemiyeti<br />
Derneği Başkanı Prof. Dr. Günsel<br />
Şurdum Avcı, uzun yıllardır sürdürdükleri<br />
dostluğa dayanarak Profesör Zera Bakarov'u<br />
destek vermesi için İstanbul'a davet<br />
etti. Bilindiği gibi, Prof. Bakarov, Nalçik<br />
Üniversitesi Adige Dili Bölümü Profesörlerindendir.<br />
Çok iyi eğitmenliğinin yanı<br />
sıra çerkes kültürünü çok iyi bilen, uygulayan<br />
ve öğreten yönleriyle ün yapmıştır.<br />
Dernek Kültür Kolu, Prof. Zera Bakarov'un<br />
ziyereti sebebiyle akşam yemeği eşliğinde<br />
bir gece organize etti. Prof. Bakarov,<br />
kurulan sofranın Thamete'liğini son derece<br />
güzel yürüterek, yüzyılların geleneklerinin<br />
yaşatıldığı unutulmaz bir anı olarak hafızalara<br />
kazıdı. Gecede Bakarov, çerkeslerin tek<br />
yasasının ahlak yasası olduğunu, utanma<br />
duygusunun yani ayıbın (haynape), yasak ve<br />
günahtan önde geldiğini ifade ettiği konuşmasında<br />
şunları da vurguladı: Ana babaya,<br />
yaşlılara, bilgelere, özellikle kadınlara saygı,<br />
Çerkes töre ve ahlakının en sağlam temelleridir.<br />
Dürüstlük, konukseverlik, yardımlaşma,<br />
şeref ve haysiyeti koruma, gözetme ve<br />
kendine yetme konuları övünç kaynağıdır.<br />
Sofralar, derin anlamları olan, saygı ve sevgiye<br />
dayanan kuralların uygulandığı, sorunların<br />
çözümlendiği, katılımcıların her birinin<br />
söz sahibi olduğu, güzel duyguların payla-<br />
36 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December
KÜLTÜR<br />
Ana babaya, yaşlılara, bilgelere, özellikle<br />
kadınlara saygı, Çerkes töre ve ahlakının en<br />
sağlam temelleridir. Dürüstlük, konukseverlik,<br />
yardımlaşma, şeref ve haysiyeti koruma,<br />
gözetme ve kendine yetme<br />
konuları övünç kaynağıdır.<br />
Nalçik Üniversitesi Adige<br />
Dili Bölümü Öğretim Üyesi<br />
Prof. Zera Bakarov<br />
Çerkes Kadınları Teavün<br />
Cemiyeti Derneği Başkanı<br />
Prof. Dr. Günsel Şurdum Avcı<br />
şıldığı ve deneyimli bir thamate (büyük )<br />
tarafından yönetilen, arada şarkıların söylendiği<br />
özel meclislerdir.<br />
Geceye katılan komite üyeleri ve misafirler,<br />
Prof. Bakarov aracılığıyla anavatandaymış<br />
duygusunu yaşayarak pek çok<br />
şey öğrendi. Gecenin ev sahipliğini Gülser<br />
ve Seteney Öner kardeşler Kayseri mutfağı<br />
ile süslediler. Geceye, Dernek Başkanı<br />
Prof. Dr. Günsel Şurdum Avcı, İkinci Başkan<br />
Emine Sezgin, Genel Sekreter Ayşe<br />
Pişkin, Ressam Necla Sayacı, komite üyeleri<br />
ve yayın hayatına yeni başlayan Adige<br />
Panorama Dergisi imtiyaz sahibi Muzaffer<br />
Kaplan da katıldı. Kendilerine de söz<br />
hakkı verilen Muzaffer Kaplan; uzun yıllar<br />
yurt dışında yaşamış olmasından dolayı<br />
uzak kaldığı kültürünün bu nezih akşam<br />
yemeğinde yaşatılmasından duyduğu<br />
mutluluğu ifade etti.<br />
Gecenin ardından Prof. Zera Bakarov<br />
ile Prof. Dr. Günsel Şurdum Avcı<br />
çalışmalarını yapmak üzere, dernek<br />
ikinci başkanı Emine Sezgin ile Antalya'ya<br />
gitti. Prof. Zera Bakarov ekim<br />
sonunda çalışmalarını tamamlayarak<br />
Türkiye'den ayrılacak.<br />
Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
37
kapak<br />
Yaşlı bakımı konusunda büyük deneyim kazanan Türkiye<br />
Almanya’nın üçüncü yaş<br />
baharı seçeneği oluyor<br />
KADİR TOPRAKKAYA<br />
Uluslararası düzeyde 4. defa Üçüncü<br />
Yaş Baharı ve Turizmi Dinamikleri<br />
Kongresi’ne ev sahipliği yapan<br />
Türkiye, Alman vatandaşları ve<br />
Almanya’da yaşlanan Türklerin<br />
yaşlılık dönemlerini geçirebilecekleri<br />
ideal ülkeler arasına girdi.<br />
40 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
Geçtiğimiz ay Türkiye çok önemli bir buluşmaya<br />
ev sahipliği yaptı. Medikal Turizm Derneği<br />
tarafından dördüncü defa düzenlenen<br />
“Uluslararası 3. Yaş Baharı Turizmi ve Dinamikleri<br />
Kongresi” 24-25 Kasım 2016 tarihleri<br />
arasında Ankara’da gerçekleşti.<br />
Yurt içinden ve dışından yaklaşık 500<br />
kişinin katıldığı buluşma Ankara Sheraton<br />
Oteli’nde yapıldı. Almanya, Hollanda, Belçika<br />
ve Polonya’dan uzmanların katıldığı,<br />
Uluslararası 3. Yaş Baharı Turizmi ve Dinamikleri<br />
Kongresi’nde, onlara daha iyi hizmet<br />
verebilmek için yaşlı bakımı ekonomisi<br />
yaratmanın olmazsa olmaz olduğu<br />
gözler önüne serildi.<br />
Yaşlı bakımı ekonomisinin harekete<br />
geçirilebilmesinin turizm kavramı ile<br />
birlikte planlanması gerektiğini gündeme<br />
getiren katılımcılar, yaşlılığın ihtiyacı<br />
olan birçok konuda çözümler üretilebileceğinin<br />
altını çizdiler.<br />
ALMANLAR ve ALMANYA’DA<br />
YAŞLANAN TÜRKLER<br />
Buluşmaya Almanya’dan katılan uzmanlardan<br />
Dr. Marcus Steffen Bauer, Yaşlı Bakım<br />
Sektöründe Küresel Trendler ve Avrupa<br />
Birliği Uygulamaları’ndan örnekler vererek,<br />
Türkiye’nin bu konuda pek çok<br />
avantajı olduğunu dile getirirken,<br />
Brüksel’den gelen Dr. Mohamed<br />
Beddy Ebnou, Yaşlılık Ekonomisi’nin<br />
yaratacağı değer ile<br />
yaşlılarımızın yaşam konforunda<br />
önemli oranda bir<br />
artış görülebileceği dile<br />
getirildi. Kongre’yi izlemek<br />
için Almanya’dan<br />
gelen
kapak<br />
konuklar ise, Türkiye’nin hem Alman vatandaşları,<br />
hem de Almanya’da yaşlanan<br />
Türkler için bulunmaz bir destinasyon<br />
olabileceğini dile getirdiler...<br />
İSPANYA 800 BİN YAŞLI<br />
NORVEÇLİYİ KONUK EDİYOR<br />
Türkiye’nin yaşlanma çözümlerinde turizm<br />
alanında birçok değeri, yeniliği ve<br />
uygulamayı yaşama kazandırmanın eşiğinde<br />
olduğunu belirten Medikal Turizm<br />
Derneği Başkanı Dr. Sinan İbiş, “Sadece<br />
İspanya’nın 800 bin yaşlı Norveçli’yi konuk<br />
ettiğini düşündüğümüzde ne kadar haklı<br />
olduğumuzu anlayabiliriz...” derken bu<br />
konuda daha fazla zaman kaybedilmemesi<br />
gerektiğinin altını çiziyor.<br />
YAŞLI TURİZMİ DÜNYANIN<br />
EN VERİMLİ TURİZM ALANI<br />
Türkiye’deki dinamiklerden; iklim, genç<br />
nüfus, ulaşım imkanları, ekonomik yaşam,<br />
tarihi zenginlikler, zengin ve doğal<br />
mutfağı, güler yüzlü insanları ve hizmet<br />
seçenekleri gibi bir çok değerli unsurun<br />
global sermayenin yatırımı için de fırsatlar<br />
doğurmakta olduğuna değinen Dr. Sinan<br />
İbiş, “Türkiye’de yaşlı bakımı ve yaşlı turizmi,<br />
yaşlı bakımı ekonomisi, yaşlı bakımında<br />
arge ve inovasyon konularında ulusal<br />
ve uluslararası işbirlikçiler ile; yenilikler<br />
ve değerler yaratacak projelere hazırlanmakta.<br />
Yaşlı turizmi dünyanın en verimli<br />
turizm alanı ve yaşlı turizmi bir tatil turistine<br />
karşılık 40-100 kat daha fazla gelir<br />
bırakan, risklerden de en az etkilenen turizm<br />
alanı. Ülkemizin bu turizm alanında<br />
dünyada kendine iyi bir yer edinmemesi<br />
için hiçbir neden yok.“ diyor.<br />
YAŞLI BAKIMI EKONOMİSİNDE<br />
TÜRKİYE’NİN GELECEĞİ<br />
Öte yandan yaşlı bakımı ekonomisinin<br />
şu an ülkelerin gayrisafi milli hasılalarını<br />
zora sokacak düzeylere ulaşmış<br />
durumda olduğu çeşitli raporlardan<br />
anlaşılıyor. Özellikle dünyanın büyük<br />
ekonomileri Amerika, Japonya,<br />
Almanya, Kanada, İngiltere ile AB<br />
ülkeleri başta olmak üzere, yaşlılığın<br />
doğurduğu sonuçların ekonomik<br />
maliyetlerinin,<br />
ekonomilerini alt üst<br />
edecek seviyelere<br />
ulaşmak üzere olduğu<br />
dile getirilmekte.<br />
Yaşlılık ekonomisi<br />
çok birleşenli<br />
bir konu<br />
ve dolayısıyla<br />
Dr. Sinan İbiş<br />
takibe bağlı sayısal veriler şu an bilinemiyor.<br />
Ancak bugün İsveç de normal bir yaşlının<br />
sağlık bakımı hariç diğer bakımlar için<br />
belediyelerin harcadığı para aylık olarak<br />
yaklaşık 5 bin 700 EURO. AB ülkelerinde<br />
bu değer aylık olarak 3 bin – 6 bin EURO<br />
arasında değişiyor. Buna birde sağlık<br />
bakımları ilave olursa rakamlar<br />
2-3-5 katlarına kadar rahatlıkla<br />
çıkabiliyor. AB ülkelerinden<br />
İskandinav ülkeleri<br />
başta olmak üzere Norveç<br />
ve Danimarka yaşlılarını<br />
kendi tercihleri dikkate alınarak<br />
yaşamak için başka ülkelere<br />
gönderebiliyor<br />
ve sağlıkta dahil<br />
kişi başı yaklaşık<br />
aylık 3 bin - 4 bin<br />
500 EURO ödeyerek<br />
paket<br />
halinde bakım<br />
ve sağlık<br />
hizmetlerini<br />
alabiliyorlar.<br />
YAŞLILARIN MUTLU ve AKTİF YAŞAMALARI<br />
Türkiye’de bu alanda eksik olan yaşlı bakımı ekonomisini harekete geçirebilmek<br />
için turizm kavramı ile birlikte düşünüp, toplumsal bir uyanışa önderlik<br />
yaptıklarını dile getiren Dr. Sinan İbiş, “Bu noktadan sonra yaşlılığın ihtiyacı<br />
olan birçok konuda çözümler üretilecektir. Bu çözümler de doğal olarak<br />
arkasında önemli bir ekonomiyi getirecektir. Bu alanda sürükleyici güç olarak<br />
turizmi düşündük. Türkiye, yaşlıların mutlu ve aktif yaşamaları için aynı anda 4<br />
mevsimin bir arada yaşanabildiği bir turizm ülkesidir...’dedi.<br />
Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
41
kapak<br />
TÜRKİYE<br />
PEK ÇOK AVANTAJI<br />
OLAN ÜLKE<br />
Kongre'ye Almanya'dan katılan<br />
Monder Kassem, Yaşlı Bakım<br />
Sektöründe Küresel Trendler<br />
ve Avrupa Birliği Uygulamaları'ndan<br />
örnekler vererek<br />
Türkiye'nin bu konuda pek çok<br />
avantajı olduğunu dile getirirken,<br />
Belçika'dan gelen Dr.<br />
Mohamed Beddy Ebnou, Yaşlılık<br />
Ekonomisi'nin yaratacağı<br />
değer ile yaşlılarımızın yaşam<br />
konforunda önemli oranda bir<br />
artışın görülebileceğini dile<br />
getirdiler...<br />
1 MİLYAR YAŞLI BAKIMI TURİSTİNDEN<br />
60 MİLYAR CİRO YAPABİLİRİZ<br />
Almanya bugün yaşlılarını Polonya’da<br />
daha ekonomik maliyetlerle baktırmaya<br />
başladı, ya da onlara ekonomik ev alabilmeleri<br />
için 20-25 bin EURO gibi destek<br />
sağlayarak Akdeniz ülkelerinde yaşamlarını<br />
sürdürmeleri konusunda teşvik ediyor.<br />
Norveç yaklaşık 1 milyon emekli ve yaşlı<br />
vatandaşını İspanya, Yunanistan, Maldivler<br />
gibi ülkelere gönderiyor. Türkiye maalesef<br />
bu ekonomi içerisinde yer almıyor,<br />
çünkü Türkiye’nin turizm aktörleri kendilerini<br />
global tur operatörlerine teslim<br />
etmiş, başka bir düşünceleri yok. Ama<br />
bizler bugün 36 milyon turistten 33 milyar<br />
EURO ciro yapabiliyorsak 1 milyar yaşlı<br />
bakımı turistinden 60 milyar ciro yapabiliriz.<br />
Yani az kişi çok kazanım.<br />
EDİTÖR’DEN...<br />
Bu haberi Albert Camus’nun sözleri ile<br />
noktalamak isterim. Yaşam ölümle bitiyor<br />
diye kapayacak mıyız gözümüzü, yüreğimizin<br />
kapılarını bu yaşanası dünyanın<br />
güzelliklerine, bunlar yanında insanların<br />
acılarına, çaresizliklerine? Mademki yaşıyoruz,<br />
yaşadığımız sürece mutlu olmaya,<br />
sağımızda solumuzda mutluluk yaratmaya<br />
bakmalıyız. Mutluluk, bir yerde ve her<br />
yerde, hiçbir şey beklemeden dünyayı, insanları<br />
sevmektir.<br />
Monder Kassem<br />
Manager - PWC<br />
GLOBAL SERMAYENİN<br />
YATIRIMI İÇİN DE<br />
FIRSATLAR<br />
Kongre’de, Türkiye yaşlanma<br />
çözümlerinde turizm konusunda<br />
birçok değeri, yeniliği ve uygulamayı<br />
yaşama kazandırmanın eşiğinde.<br />
Türkiye’deki dinamiklerden iklim,<br />
genç nüfus, ulaşım imkanları,<br />
ekonomik yaşam, tarihi zenginlikler,<br />
zengin ve doğal mutfağı, güler<br />
yüzlü insanları ve hizmet seçenekleri<br />
gibi birçok değerli unsur, global<br />
sermayenin yatırımı için de fırsatlar<br />
doğurmakta olduğu ortaya çıktı.<br />
Dr. Mohamed<br />
Beddy Ebnou<br />
42 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December
GüNCEL<br />
ATV ekranlarında yayınlanan<br />
"Müge Anlı ile<br />
Tatlı Sert" adlı program<br />
sayesinde bugüne kadar<br />
çok sayıda kayıp kişi<br />
bulunarak aileleriyle<br />
buluşturuldu. Müge Anlı<br />
bu kez de kayıp kişilerle<br />
ilgili uluslararası bir projeyi<br />
hayata soktu. "Sevgi<br />
izi" adı verilen projenin<br />
amacı; kaybolma riski<br />
yüksek kişilere çok daha<br />
çabuk ulaşabilmek...<br />
Kayıplar<br />
‘SEVGİ İZİ’ ile<br />
bulunuyor<br />
44 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December
GÜNCEL<br />
ŞENGÜL OTMAN<br />
“Sevgi izi" adı verilen dövmeler sayesinde<br />
yanında kimliği bulunmayan<br />
kayıplar, hayatını kaybeden ya<br />
da trafik kazası geçirerek aylarca yoğun<br />
bakım ünitelerinde yatan kişilerin<br />
bilgilerine kısa sürede ulaşılacak.<br />
Zihinsel engelli olan, Down Sendromu<br />
Alzheimer veya benzeri rahatsızlıkları<br />
bulunan yakınlarımızın bir<br />
gün aniden gözümüzün önünden<br />
kaybolacağı korkusunu hep yaşarız.<br />
Bu sadece Türkiye'de değil tüm dünyada<br />
önemli bir sorun. Asıl önemli<br />
olan ise bu tür rahatsızlığı bulunan<br />
yakınımızın kendini ifade edemeyecek<br />
olması. Kaybolduğunda nereye<br />
gideceğini, ne yapacağını bilemeyecek<br />
olması. Böyle bir durumda<br />
ailenin yasadığı ıstırabın ne kadar<br />
büyük olduğunu düşünebiliyor musunuz?<br />
Ağzı var, dili yok, melek gibi<br />
bu insanlar son derece savunmasız,<br />
her türlü tehlikeye açık ve siz hiçbir<br />
şey yapamıyorsunuz.<br />
Müge Anlı, yıllardır kayıp insanları<br />
yakınlarına kavuşturan, bu alanda övgüyü<br />
sonuna kadar hak eden bir isim.<br />
Araştırmacı gazeteci Müge Anlı, engelli<br />
kayıplarına hayli üzülen kişilerden biriydi.<br />
Uzun süredir engelli kayıplarının<br />
daha kısa sürede bulunması için kafa<br />
yoran Müge Anlı, sonunda Sevgi İzi<br />
projesini hayata geçirmeye karar verdi.<br />
Bunun için www.benibuldular.com<br />
sitesini açtı. Bu site, kayıpların bulunması<br />
için hem güvenlik güçlerine hem<br />
de ailelere yardım sağlıyor.<br />
Aslında sistem çok basit. Yakınlarının<br />
kaybolmasından endişe<br />
eden aileler, iletişim adres ve telefonlarıyla<br />
siteye başvurup form<br />
dolduruyor. Site kendilerine bir<br />
numara veriyor. Bu numara kaybolmasından<br />
endişe edilen kişinin<br />
sol bileğinin üzerine işleniyor. O<br />
kişi kaybolduğunda kolundaki bu<br />
Sevgi İzi onun güvencesi oluyor.<br />
Kayıp kişiyle bir şekilde karşılasan<br />
vatandaşlar, o kişinin kolundaki<br />
Sevgi İzi' ni görünce önce polise,<br />
jandarmaya ya da en yakındaki ilgili<br />
birime başvuruyor. Ardından site<br />
devreye giriyor. Koldaki o numarayı<br />
taşıyan kişinin kim olduğu, tüm<br />
iletişim bilgileri ilgili birime veriliyor<br />
ve kişinin bir an önce ailesine<br />
kavuşması sağlanıyor.<br />
Burada önemle belirtilmek istenen<br />
konu şu: Koluna Sevgi İzi<br />
uygulanan kişiyle ilgili herhangi bir<br />
bilgi, fotoğraf ya da iletişim bilgileri<br />
sitede kesinlikle yayınlanmıyor.<br />
Bilgiler tamamen gizli kalıyor ve<br />
sadece kişi bulunduğunda bu bilgiler<br />
devlet yetkililerine veriliyor.<br />
Sevgi İzi, şu ana kadar çok<br />
başarılı adımlar atmış bulunmakta<br />
çeşitli illerde meydana<br />
gelen olaylarda bu vesile ile<br />
zaman kaybedilmeden ve kolay<br />
bir şekilde kayıplara ulaşıldı.<br />
Adige Panorama ailesi olarak<br />
''Sevgi İzi'' projesi sosyal<br />
bir sorumluluk olarak sonuna<br />
kadar desteklediğimiz bir<br />
projedir .Projenin uluslararası<br />
basında ilgi görüyor olması<br />
dergimiz ilgisini ve desteğini<br />
artırmaktadır .Müge Anlı ve<br />
ekibini dergimiz adına bizlerde<br />
kutluyor başarılarının<br />
devamını diliyoruz...<br />
Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
45
ASTROLOJİ<br />
“Gökyüzünde olan herşey<br />
Sevİlay Erİçdem<br />
Ruh’ta da vardır”<br />
46 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
P.D. Ouspensky “İnsanın Gerçeği: Kendini<br />
Bilmek” adlı kitabında “İNSAN BİRÇOK<br />
“BEN” (PERSONA) SAHİBİDİR ve ‘İnsanın<br />
bireyselliği yoktur.’ İnsan bir tek büyük ‘Ben’<br />
sahibi değildir. Birçok küçük ‘BEN’e bölünmüştür,”<br />
der ve insanın bedenini bölümlere<br />
ayırır. Ouspensky’ye göre:<br />
1. Beden: Fizik bedendir // Hareket<br />
enerjisi taşıyan bedendir.<br />
2. Beden: Ruhsal bedendir // Duyguları<br />
ve arzuları kontrol eden bedendir.<br />
3. Beden: Astral bedendir// Zihin ve<br />
aklı kontrol eden bedendir.<br />
4. Beden: İlahi bedendir// Benlik, şuur,<br />
irade ifade.<br />
Bu bedensel formlar aynı zamanda, insani<br />
fonksiyonları idare eden merkezlerle<br />
çok yakından ilişkilidir. Ouspensky, insanın<br />
içinde farklı bedensel özelliklerini kullanmasını<br />
sağlayan Duygu, Düşünce, Hareket<br />
ve İçgüdü olmak üzere dört manyetik merkezin<br />
varlığından bahseder. Bu dört manyetik<br />
merkez bazı zamanlarda birbirleri yerine<br />
hareket ederler, bazı durumlarda da ortaklaşa<br />
hareket ederler. Her merkezin kendine<br />
ait hafızası, çağrışımları ve kendi düşünümleri<br />
mevcuttur. Kendini bilmekle mükellef<br />
olan insan, bu merkezler arasındaki dengeyi<br />
en ideal şekilde kurarak, bütün bedensel<br />
fonksiyonlarını tam kapasite kullanmalı,<br />
aynı zamanda ruhsal ve zihinsel gelişimini<br />
de yükseltmeli ve nihayetinde belirli bir<br />
şuur ve idrak seviyesine ulaşmalıdır.<br />
Fakat bizler, genelleme yapacak olursak,<br />
kendimizi bilmek konusunda yeteri kadar<br />
şuur/idrak sahibi olma noktasından uzak<br />
olduğumuz için, kendi içsel merkezlerimizin<br />
farkında olmak ve onları kullanma yönleri<br />
hakkında pek az şey biliriz. Bununla birlikte,<br />
kendi kendini gözlemle zihinsel hayatımızın,<br />
sandığımızdan daha zengin olduğunun<br />
farkına varırız. İnsanların yaptıkları şeyler<br />
dünyasal koşullara bağlı olarak bulunulan<br />
çağın şartlarına göre daha çok hareket<br />
odaklı dürtüsel ve içgüdüsel bir yaşam sürdürmeye<br />
yöneliktir. Yani fiziki beden ile ruhsal<br />
beden enerjilerini daha aktif olarak kullanmaya<br />
yöneliktir. Bu noktada, astrolojik<br />
gezegensel enerjilerle rahatça açıklanacağı<br />
gibi, aldığımız manyetik etkiler, bünyemizde<br />
açılmalar ve kırılma noktaları oluşturur,<br />
mekanik bir yaşamdan daha yüksek bir<br />
şuur kapasitesine çıkma imkânları yakalarız<br />
ve böylelikle Astral beden olarak tabir<br />
edilen zihin formunu kullanmaya başlarız.<br />
Zihni ve akli melekeleri üzerinde kontrol sahibi<br />
olan insan, dünya yaşamının kanunları<br />
üzerinde hareket ederken, hem onlardan<br />
maksimum derecede faydalanmak hem de<br />
onların vermiş olduğu kısıtlamalardan kendine<br />
özgürlük alanları yaratmak imkânına<br />
ulaşır. Doğal kanunlar ve evrensel yasalar<br />
olarak tabir edilen çerçeveler içinde insan,<br />
genel kanunları değiştiremeyeceğini idrak<br />
etmekle birlikte, kendisinin bu kanunlarla<br />
olan ilişkisini veya pozisyonunu değiştire-
ilir ve böylelikle dünya üzerinde yaşayan<br />
diğer canlılardan üstün özellikleriyle ayrılmış<br />
olur. İnsanın akli melekeleri ve zihinsel<br />
kapasitesi, insanın kendisine bir dünya yaratabilme<br />
potansiyelini de ortaya koymasını<br />
sağlayan muazzam bir güçtür. Böylelikle,<br />
bitki ve hayvanlar gibi, doğal afetlere yenilmez<br />
ve kendisi için güvenlik sağlayabileceği<br />
koşullar yaratır, doğa kanunlarına karşı kendi<br />
konumunu güçlendirir ve nihayetinde<br />
dünya hayatı üzerinde yönetici-idarecilik<br />
potansiyeline ulaşır.<br />
Bütün manyetik merkezlerin tek bir ortak<br />
özelliği vardır. Her merkez pozitif veya<br />
negatif kabul edilebilecek şekilde kullanılabilir.<br />
Özellikle fiziki beden üzerinde, hareket<br />
ve içgüdü merkezlerine alınan etkiler sonucunda<br />
eğer manyetik merkez negatif eylem<br />
yapma eğilimindeyse, insanın hareketleri<br />
yıkıcı ve şiddete yönelik olabilir. İnsan kendisine<br />
verilmiş olan ve seçim hakkı olarak<br />
kabul edilen irade gücüyle manyetik merkezine<br />
etki eden her türlü enerjiyi “pozitif”<br />
olarak yönlendirme seçimine sahiptir. Böylelikle<br />
fizik bedende, hareket potansiyelini<br />
ve içgüdülerini pozitif şekilde kullanarak,<br />
kendisine faydalı olacak şekilde ve diğer<br />
insanların da yaşamında pozitif etkiler oluşturacak<br />
olay ve durumlar yaratabilir.<br />
ASTROLOJİ<br />
Konuyu astrolojik yaklaşımla incelediğimizde,<br />
bireysel doğum haritasındaki<br />
yerleşimler, insanın sahip olduğu bu beden<br />
formlarıyla manyetik merkezlerini genel<br />
olarak hangi yönde (negatif ya da pozitif)<br />
kullanabileceğine dair işaretleri içinde barındırır.<br />
Genel olarak burçların ifade ettikleri<br />
özellikleri veya tarzları, insanın temel<br />
doğasını oluşturan “Benlik”ler olarak düşündüğümüzde<br />
ve gruplandırdığımızda,<br />
negatif ve pozitif bir fonksiyon tablosu<br />
ortaya çıkartılabilir. Çıplak gözle gözlemlenebilen<br />
astroloji, yaklaşık bir dört bin yıllık<br />
sürece yayılmıştır. Bu süreç boyunca, astrologlar<br />
veya astronomlar, yıldız bilimcileri<br />
yada kendi dönemlerindeki tanımlarıyla<br />
kahinler, yanlızca görülebilen yedi adet<br />
gök cismini biliyordu. Bunlar bilindiği gibi,<br />
Güneş - AY - Merkür - Venüs - Mars - Jüpiter<br />
- Satürn’dür. 1781’den itibaren Uranüs’ün<br />
keşfedilmesiyle birlikte, sırasıyla Neptün<br />
ve sonrasında Plüton, gezegen statüsüne<br />
erişmekle kalmamış ve zamanla bunlara ek<br />
olarak binlerce gök cisminin güneş sistemimizde<br />
kendi yörüngeleri içinde dolaştıkları<br />
teknolojiyle bağlantılı olarak keşfedilmiş ve<br />
gözlemlenebilmiştir. Şu anda tespit edilebildiği<br />
kadarıyla, Mars’la Jüpiter arasındaki<br />
bölge 400,000’den fazla asteroidi içerir. Bu<br />
gök cisimlerinin hepsini yada hangilerini<br />
astrolojiye dahil etmek doğru olur? Böyle<br />
bir seçim nasıl yapılabilir veya yapılmalı mıdır?<br />
Yeni bulunan, keşfedilen yada gözlemlenen<br />
her bir gök cismini, astrolojiye dahil<br />
etmek gerekir mi? Astroloji konusunda ilk<br />
yazılı kanıt MÖ ikinci bin yıllık dönemde<br />
Mezopotamya’dan gelmektedir. Gök öğretici<br />
veya gök dini olarak bilinen gezegenler<br />
doğrudan ve kesin olarak tanrıların tezahürü<br />
olarak görülürdü. Gezegenlere ait tanrılar<br />
gökyüzündeki görünüşleriyle isteklerini<br />
dünyadaki insanlara anlatırlardı. Bir çivi<br />
yazısı metni şöyle demektedir: “Ishtar (Aşk<br />
tanrıçası olan Venüs gezegeni) yüksekte<br />
durduğunda (göğe yükseldiğinde), sevişme<br />
yeryüzündedir.”<br />
Yıldızlardan geleceği görme çalışması<br />
olan astroloji Yunanistan’a ulaşmadan önce<br />
Mezopotamya’da yaklaşık iki bin yıl uygulanmıştır.<br />
MÖ 6. Yüzyılda Pitagorasçılar gezegenlere<br />
Babilli emsallerine en çok benzeyen<br />
Yunan tanrılarının adlarını vermiştir ancak<br />
“bir gezegenin tanrının kendisi olmadığını,<br />
bazı tanrıların himayesi altında bulunduğunu”<br />
net bir şekilde ortaya koymuşlardır. Yunanistan’da<br />
astrolojinin gelişiminden uzun<br />
bir süre önce Platoncu felsefe öğretisinde,<br />
gezegenler, tanrılar ve insan karakteri arasında<br />
bir bağlantıdan bahsedilmiştir. Bu zamanda,<br />
Yunan tanrıları uzunca bir süre gökyüzü<br />
yerine Olympus Dağında yaşamışlardı.<br />
Bir yüzyıl sonra, Platon “gezegenlerin tanrıların<br />
görülebilir tezahürü olduğunu” öne<br />
sürmüştür. On iki Tanrının savaş arabalarını<br />
gezegensel yörüngelerinde sürdüğünü yazmıştır;<br />
her bir ruh kendine özgü bir tanrıyı<br />
takip eder ve yeryüzüne döndüğünde en<br />
çok bu gezegen tanrısına benzer. Bugünkü<br />
haliyle astroloji MÖ 2. Yüzyılda Yunan kralların<br />
yönetimi altında ortaya çıkmıştır.<br />
Hellenistik dönemin yazarlarına göre,<br />
astrolojiyle ilgili ilk metinler efsanevi bilge<br />
Hermes Trismegistus’a atfedilmiştir. Hermes<br />
felsefesi, tanrısal ve yarı tanrısal gök<br />
ruhlarıyla ve insan vücudunun bölümlerinin,<br />
bitkilerin, metallerin, taşların, hayvanların,<br />
kokuların, renklerin belirli bir gezegene,<br />
burca ve ilahi bir ruha denk geldiği bir<br />
dizi uyuşmayla bezenmiş bir yaşam düzeni<br />
öne sürmüştür. Birkaç yüzyıl sonra, farklı bir<br />
bakış açısıyla, Claudius Ptolemy gezegenlerin<br />
güçleri konusunda Aristo’nun doğal felsefesi<br />
temelinde somut bir açıklama getirir.<br />
Bundan sonra eski ruhsal Hermes astrolojisiyle<br />
yeni ve daha çok bilime dayalı astroloji<br />
arasında bir ayrışma oluşmuştur. Bu ayrışmadan<br />
dolayı ortaya çıkan tartışma konusu<br />
ise ‘esnekliği olan’ ve “kesin sınırları olan”<br />
astroloji biçimlerinden hangisinin daha geçerli<br />
olduğudur. Tanrıların gezegensel görünümleri<br />
ilahi isteği mi ifade ediyor yoksa gezegenler<br />
somut olayların fiziksel sebepleri<br />
midir? Gezegenler ruhla ve bilinçle aşılanmış<br />
mıdır yoksa sezgiden yoksun hareketsiz<br />
nesneler midir? gibi soruların cevapları<br />
aranmıştır. Bu andan itibaren temel Hellenistik<br />
metinler, fiziksel sıcaklıkları, soğuklukları,<br />
ıslaklık ya da kurulukları bakımından<br />
gezegenleri tanımlamış ve tanrıların özellikleriyle<br />
uyuşmasına rağmen doğrudan tanrılarla<br />
bağlantılı olmayacak şekilde gezegenlerle<br />
ilgili açıklamalar yapmışlardır.<br />
Astrolojik düşüncede meydana gelen<br />
bu değişim yada daha rasyonel bakış açısı<br />
“ruhani bir temelden daha fiziksel bir<br />
temele doğru kayma” insan bilinç düzeyindeki<br />
bir sıçramayı anlatır. Evrene daha<br />
mitolojik ve soyut bakmaktan koparak<br />
uzaklaşılmış, onun yerine artık daha çok<br />
rasyonel felsefe ile tanımanan, doğal neden-sonuç<br />
ilişkisine dayalı pozitif bilimlere<br />
yönelik bir bakış açısına geçilmiştir. Bu<br />
durum kollektifte çok uzun yıllar boyunca<br />
hüküm süren bir kültürel yaklaşımın yada<br />
algının değişikliklerini yansıtmaktadır. Politik<br />
ve dini düşünceler de bunda büyük bir<br />
rol oynamıştır, Tek tanrıcılığın artan gücü<br />
nedeniyle, dinin lekelenmemesi isteği,<br />
Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
47
ASTROLOJİ<br />
özellikle Hellenistik astrologların tanrıları<br />
gezegenlerden uzak tutmalarında önemli<br />
bir faktör olmuştur. Özellikle kralların ve<br />
hükümdarların tanrı olarak yüceltilmemesi<br />
gereği dikkate alınmış ve astrolojinin pagan<br />
kültürünün bir uzantısı olarak, gezegenleri<br />
tanrıları yücelten bir olgu olarak algılanmasını<br />
değiştirmeye çalışmışlardır.<br />
Geç Antik Çağda, gezegen-tanrı ilişkisi<br />
astrolojiden kaybolduysa da Hermes felsefesinde,<br />
Gnostik, Yahudi büyücülüğü ve<br />
simya geleneklerinde yine de gizliden gizliye<br />
varlığını sürdürüyordu. Bu durum Ortaçağ<br />
Arap astrolojisinin altın çağına kadar devam<br />
etmiştir. Bu dönemde Aristo felsefesi ve<br />
İslami tek tanrıcılık kavramı, kozmolojik düşünce<br />
tarzında yaygınlaşmıştır. Masha’allah,<br />
Sahl, Abu Ali Al-Khayyat veya Abu’Mashar<br />
gibi büyük astrologların hiçbiri gezegenlere<br />
pagan mitik tanrılar olarak atıfta bulunmuyordu.<br />
Ancak gezegen-tanrı bağlantısı,<br />
Harran’da uygulanan Hermetik Sabian’ın<br />
yıldız tanrı tarikatları, tapınakları ve dini<br />
ayinlerinde varlığını sürdürmüş ve gittikçe<br />
gelişmiştir. Bu gelenekler Bağdat’a 9. Yüzyılda<br />
Thabit ibn Oqurra (836-901) tarafından<br />
getirilmiştir. Daha sonra astrolojinin dini temelleri,<br />
astrolojinin bir ruhun Tanrıya dönmesi<br />
için araç olarak görüldüğü Brethren of<br />
Purity’nin (Doğruluk Tarikatı) yazılarında yer<br />
alan Arap öğretilerde ortaya çıkmıştır.<br />
Bu olaydan sonra Bonatti, Cardanus,<br />
Morinus, Schoener ve Lilly gibi Latin, Ortaçağ<br />
ve Rönesans astrologları metinlerinde<br />
gezegen-tanrı uyuşmalarından söz etmediler.<br />
Ancak, gizli ruhani astroloji nehri iki<br />
koldan Avrupa’ya ilerledi - Harran/Bağdat<br />
akımı Güney İspanya’da İslami Fas Krallığına<br />
yayıldı. İstanbul’un Fethi sırasında kaçan<br />
Bizanslılar Corpus Hermeticum yazmalarını<br />
İtalya’ya götürdü ve orada Marsilio Ficino<br />
tarafından çevrilerek onun astrolojik eserine<br />
“Yaşamın Üç Kitabı” esin kaynağı olmuştur.<br />
Henry Cornelius Agrippa 16. Yüzyılda<br />
tanrıların ve gezegen etkilerinin büyülü işleyişinin<br />
incelemesi olarak Three Books of<br />
48 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
Astrolojik harita, ruhun<br />
yapısını yansıtan gök<br />
kubbedeki gök cisimlerinin<br />
bir düzenleme<br />
haritasıdır. Gök kubbedeki<br />
gök cisimleri,<br />
doğalarına tanrı mitleri<br />
yoluyla erişilen insan<br />
ruhundaki bilinç merkezlerine<br />
tekabül eder.<br />
Occult Philosophy’yi “Büyü Felsefesine Dair<br />
Üç Kitap” yazmıştır. Rönesans dönemi kitap<br />
serisi Gezegenin Çocukları, gök kubbedeki<br />
yıldız tanrıların sanatsal görünümlerini<br />
sunmuştur. Bu eserde tanrılar yeryüzündeki<br />
insanların gözlemcisidir ve her bir insana sahip<br />
olduğu burcun sembolü eşlik eder. Resimlerin,<br />
sembollerin ve hayal gücünün etkisi<br />
yüzyıllar süren bir baskıyı aşıp ilerlemiştir.<br />
20. Yüzyılda, Carl Jung tanrıları ruhun<br />
psikolojik güçleri olarak yeniden kavramsallaştırdığında,<br />
gezegenlerin ilk örnek olarak<br />
astrolojik yorumlanmasında mitolojik bir<br />
yaklaşım yeniden ortaya çıktı. Jung şöyle<br />
yazmıştı, “Astroloji, kolektif bilinçaltı gibi<br />
sembolik şekillerden de oluşur ve bununla<br />
psikoloji ilgilenir: gezegenler, tanrıdır, bilinçaltı<br />
güçlerinin sembolleridir.” Jung’un bu<br />
bakış açısından yaklaşımı iki bin yılından<br />
astrologların gezegen sembollerine pagan<br />
tanrıların büyülü güçlerini atfetme karşısında<br />
durmasını sağlamıştır.<br />
Yeni çağdaş astrolog nesli, mitolojiyi gezegenleri<br />
anlama yolu olarak görmektedir.<br />
Özellikle bu alanda şahsi öğretmenim olan<br />
Martha Lang-Wesoott ile Demetra George<br />
mitolojiyi gezegenlerin insan davranışı üzerindeki<br />
etkilerini astrolojik olarak anlamlandırmak<br />
için kullanmışlardır. Asteroidlerin<br />
astrolojik sahnedeki görünümü, mitolojik<br />
karakterleri, gezegenlerin anlamlarını kavrama<br />
aracı olarak kullanan psikolojik-teorik<br />
yapının ifadeleriyle örtüşmektedir.<br />
“Gökyüzünde olan herşey Ruh’ta da vardır”<br />
Mitolojik karakterlerin, gezegensel anlamların<br />
“özellikle de pek çok asteroidin ve diğer<br />
yeni keşfedilmiş gök cisimlerinin anlamlarının”<br />
farkına varmak için kullanılması için<br />
felsefik ve tarihsel bir çok gerekçe vardır.<br />
Platon gezegenlerin tanrıların tezahürü olduğu<br />
fikrini ortaya atmıştır. Hermetik felsefe<br />
insanın evrenin görünümü olduğunu ve<br />
“yukarıdakinin de aşağıdaki gibi” olduğunu<br />
açıklamıştır. Stoacılar her şeyin gökyüzündeki<br />
gök cisimleri ve yeryüzündeki yaşam<br />
biçimleri arasındaki tesadüf zinciri yoluyla<br />
birbirine bağlı olduğu kozmik anlayışını<br />
savunmaktadır. Jung da tanrıların insan<br />
bilincinin bazı yönleriyle uyum sağladığını<br />
açıklamıştır; tanrıların görünümleri ruhtaki<br />
aktif güçlerin yansımalarıdır. Tanrı görünümü<br />
zihnin kendi doğasından başka bir şey<br />
değildir ve gezegenler (ya da herhangi bir<br />
gök cismi) tanrılarla insanlar arasındaki<br />
emir komuta zincirinin sembolik aracıları<br />
olarak görev yaparlar. Kısacası, gökyüzünde<br />
olan ruhta da vardır; gökyüzünde olan her<br />
şey ruhun belli bir yönüyle örtüşür.<br />
Astrolojik harita, ruhun yapısını yansıtan<br />
gök kubbedeki gök cisimlerinin bir düzenleme<br />
haritasıdır. Gök kubbedeki gök cisimleri,<br />
doğalarına tanrı mitleri yoluyla erişilen insan<br />
ruhundaki bilinç merkezlerine tekabül<br />
eder. Yeni gök cisimlerinin keşfi, bu merkezlerin<br />
toplu bilinçlenmeyi canlandırma<br />
sürecinde uyanarak harekete geçmesine<br />
tekabül eder. Yeni keşfedilmiş gök cisimlerinin<br />
çokluğu, internet çağındaki bilgi patlamasında<br />
da görüldüğü gibi insan beyin<br />
hücrelerinin işleyişinde büyük bir gelişimi<br />
gösterir. Mitolojinin kullanımı, genişleyen<br />
bir güneş sistemindeki keşiflerle uyumlu<br />
olan insan potansiyelinin hareketi geçmesi<br />
anlamında bilgi sağlamak için tek yoldur.
RÖPORTAJ<br />
Astroloji bilirseniz özgür<br />
iradenizi daha kolay kullanırsınız<br />
Muzaffer kaplan<br />
“İnsanın nasıl yaşaması gerektiği sorusu üzerinde<br />
düşünmemesi, onun değersiz ve dolayısıyla<br />
mutsuz bir yaşam sürmesiyle eşanlamlıdır.<br />
Sorgulanmamış bir yaşam süren<br />
insanların hayatı, kendi ellerinde ya da kendi<br />
kontrollerinde değildir; onların yönetim ve<br />
denetimi dışarıdan gelmektedir. Sorgulanmamış<br />
bir hayat, yaşanmaya değer olamaz.”<br />
SOKRATES<br />
Merhaba Sevilay Hanım, Sizi tanıyabilir<br />
miyiz? Astrolojiye ilginiz nasıl başladı?<br />
Spritüel bir çağrı mı aldınız?<br />
1969 Ankara doğumluyum. Üniversite eğitimimi<br />
tamamladıktan sonra 95 yılında evlenerek<br />
İstanbul’a taşındım. Eğitim hayatım<br />
boyunca astrolojiye amatörce merakım<br />
vardı ve herkesin ilgilendiği kadar ilgileniyordum.<br />
Önceleri hobi olarak başlayan<br />
ilgim gittikçe ilerledi, evlenip çocuk sahibi<br />
olmam bu merakımı derinleştirdi. Herkesin<br />
hayatında geleceğe dair korkuyla karışık merak,<br />
beklentiler, ümitler ve hayaller sırasıyla<br />
birbirini takip eder. Bende yaşam yolculuğumda<br />
karşılaşabileceklerime dair genel<br />
bir ”kaderi sorgulama” ihtiyacıyla “kaderimi<br />
50 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
nasıl kontrol ederim?” sorularına cevaplar<br />
aradım. Doğal olarak astroloji bu konuda<br />
başvurulabilecek sağlam bir rehberdi ve<br />
bende kendi yolumu öğrenmek için bu yolculuğa<br />
çıktım ve aldığım eğitimlerle kendimi<br />
profesyonelleştirdim.<br />
Astroloji neyi ifade eder, astroloji hayatımıza<br />
ne katıyor, ne yararları var? Astroloji<br />
ile kader arasındaki ilişki nedir?<br />
Astroloji, göksel enerjinin yeryüzündeki tezahürüdür.<br />
Gökte olan her şey yeryüzünde<br />
de vardır ve insanoğlu, yaşamın ilkel döneminden<br />
itibaren gökyüzüne göre kendini<br />
konumlandırmıştır. Takvimler, mevsimler<br />
göksel kürenin gözlemlenmesi sonucu oluşturulmuştur.<br />
Astroloji hayatımızda bir rehber<br />
olarak vardır ve kullanılmalıdır. Hava raporunda<br />
yağışlı gün olacağı bilgisini aldığınızda,<br />
o gün için yanınıza şemsiyenizi alarak yola<br />
çıkarsınız. Astroloji insanlara olasılık raporları<br />
şeklinde istatistiki datalar verir ve kişinin kendini<br />
muhtelif zararlardan koruyabilmesi için<br />
seçenekler sunar. Sonuçta nihai ve mutlak<br />
kader yani “sağanak yağmurun yağması” kaçınılmazsa,<br />
“hiç şemsiyesi olan insanla olmayan<br />
insan bir olur mu?” diye sormak isterim.<br />
Anladığım üzere astrolojide sadece<br />
burcumuzu bilmek yetmiyor herhalde,<br />
yükselen nedir, ay burcu nedir ?<br />
Yükselen astronomik anlamda doğum saatimize<br />
bağlı olarak doğduğumuz anda Güneş’in<br />
aldığı pozisyonu gösterir. Astrolojik<br />
anlamda ise, karakter ve fiziksel özelliklerimiz<br />
olarak tanımlanabilir. Ay veya diğer<br />
gezegen yerleşimleri periyotlar halinde<br />
hayatın içine akan enerjilere işaret eder. İnsanın<br />
yaradılış programı ve dünya üzerinde<br />
geçireceği zaman olan “ömrü” içinde aldığı<br />
etkiler ve bunlarla mücadelesi “yaşam”ın<br />
kendisini oluşturur.<br />
Uranyen astroloji nedir? Nasıl başladınız?<br />
Astroloji ile Uranyen astroloji arasındaki<br />
farklar nelerdir?<br />
Klasik anlamda bildiğimiz bütün astroloji<br />
tekniklerini öğrendim, haritaları yorumladım,<br />
danışmanlıklar yaptım. Kendi çapımda<br />
hayatı anlamlandırdığımı düşünüyordum.<br />
Bulduğum birçok cevap içerisinde “doğru”<br />
bilgiye “doğru” kaynaktan erişmeye çalışmak<br />
uzun zamanımı aldı. Ancak yine de<br />
içimden bir şeyler “dahası olmalı” şeklinde<br />
beni dürtüklüyor, sorularıma aldığım ce-
RÖPORTAJ<br />
vaplar yetersiz kalıyordu. Yaşamımın içinde<br />
olan ve anlam veremediğim birçok detaya<br />
astrolojik karşılık bulma ihtiyacım arttı ve<br />
daha da ilerlemeye karar verdim. Uranyen<br />
astroloji, klasik anlamda bilinen astroloji<br />
teknikleri ötesinde astronomik verileri<br />
matematikle birleştirerek yorumlayan bir<br />
ekoldür. Basitçe, astrolojiye “fizik” dersek,<br />
Uranyen astroloji “kuantum fiziği” olarak<br />
düşünülebilir. Uranyen astroloji 1.Dünya<br />
savaşında Alman matematik profesörü Alfred<br />
Witte tarafından ortaya atılmış bilimsel<br />
bir tekniktir. Astronomik verileri matematikle<br />
birleştirerek kullanır.<br />
Uranyen astroloji bize neyi öğretir? Net tarihler<br />
bulabilir miyiz? Kaderimizi nasıl etkileriz?<br />
Uranyen astroloji, gökyüzünde gezegenlerin<br />
birbirleriyle yaptığı yerleşimleri simetri<br />
matematiğini kullanarak ele alır, gezegenler<br />
arasındaki orta nokta hesaplamalarını yapar.<br />
Yanı sıra, asteroitler ve Transneptünyen<br />
olarak tanımlanan objeleri doğum haritalarına<br />
ilave eder. Böylece astrolojik anlamda<br />
çok daha geniş yorumlama kapasitesine<br />
dolayısıyla bilgiye ulaşma imkânı sağlar. Bu<br />
potansiyelle, bireysel anlamda yaşadığınız<br />
hayatı anlamlandırmakla kalmaz, göksel<br />
enerjinin hayatınızdaki kesişme noktalarını<br />
hesaplayabilirsiniz. Böylece “kaderden kaçılmaz<br />
ancak kazadan kaçılır” bilgisindeki<br />
“kaza” ihtimalini görmemizi sağlar.<br />
Astroloji giderek Türkiye’de ve dünyada<br />
itibar kazanıyor, bunun sebebi nedir?<br />
Bunun astrolojik bir açıklaması var mı?<br />
Astroloji bir yorum sanatıdır. Bugün dünyada<br />
ekonomistlerin, borsa simsarlarının veya<br />
futbol yorumcularının yapmış olduğu gibi,<br />
istatistiki verileri kullanarak matematiksel<br />
orantılarla mümkün olan en “eşit yaklaşık”<br />
tahmini yapar. Eğer siz teknolojinin ilerlemesiyle<br />
elde ettiğiniz göksel verileri matematiksel<br />
kavramlarla birleştirip hesaplarsanız,<br />
karşınıza çıkan sorularda net bilgilere<br />
ulaşırsınız. Bu bağlamda astroloji, teknolojiye<br />
bağlı olarak ilerlemiş ve gelişmiştir.<br />
Gözlem tekniklerinin ilerlemesi astrolojideki<br />
istatistiki datalara veri akışını arttırmıştır.<br />
Buna insanoğlunun bilinmeze olan merakı<br />
da eklenince doğal olarak bu konu hiçbir<br />
zaman popülerliğini yitirmez, aksine gittikçe<br />
büyüyerek çoğalır.<br />
Aralık ayı içinde Merkür Retro’ya giriyor.<br />
Astrologlar kendinize dikkat edin, alışveriş<br />
yapmayan, elektrikli aletleriniz bozulabilir<br />
vs. diyorlar. Bunun bir önemi var mı?<br />
Gezegenlerin Retro görünmesi, dünyadan<br />
gökyüzüne bakışla ilgili bir durumdur.<br />
Aslında hiçbir gezegen geri gitmez. Kendi<br />
yörüngesinde ilerlerken, dünyasal bakışta,<br />
hızına bağlı olarak geriye doğru gidiyormuş<br />
izlenimi verir. Bir gezegen Retro olduğunda,<br />
dünyaya gönderdiği manyetik enerjileri doğal<br />
olarak daha zayıftır. Merkür’ün astrolojik<br />
anlamı genelde iletişim ve haberleşmeyi<br />
işaret ettiğinden bu süreçte, insanların birbirleriyle<br />
olan ilişkilerinde, iletişimlerinde<br />
bir takım aksaklıklar, yanlış anlaşılmalar ve<br />
teknolojik arızalar olabilir. Ancak bu herkes<br />
için böyle olacak anlamına gelmez. Doğum<br />
haritasında bu etkiyi alan kişiler için Merkür<br />
retrosu önem taşır. Dünyada yedi milyar insan<br />
var hepsinin birden telefonu bozulamaz<br />
veya iletişimlerinde aksaklık yaşayacakları<br />
düşünülemez. Bu noktada herkesin kendi<br />
doğum haritasını bilmesi önemlidir. Çünkü<br />
doğum haritası kişinin doğduğu andaki<br />
göksel kombinasyonu gösterir. Bir anlamda<br />
elimizde hayatımızdaki yapı taşlarını işaret<br />
eden verileri bir arada görme imkânı vardır.<br />
Potansiyel olarak bir gezegenin yörüngesi<br />
sırasında geri veya ileri gitmesinin bireysel<br />
olarak kişiye yapacağı etkileri haritalarda<br />
görmek mümkündür. Herkesin birebir etkilenmesi<br />
diye bir şey söz konusu olamaz.<br />
Ancak haritasında bu potansiyel olan kişiler<br />
Merkür retrosundan etkilenecektir.<br />
Sizin bir astrolog olarak<br />
hedef ve amaçlarınız nelerdir?<br />
Benim kişisel hedefim, yaşamın erken yaşlarında<br />
kişilerin elinde mümkün olan bütün<br />
kırılma noktalarını gösteren bir yol haritasına<br />
sahip olmalarını sağlamaktır. Ulaşabildiğim<br />
her insana bu bilgileri aktarmak istiyorum.<br />
En büyük arzum insanın kendini tanımasıdır.<br />
Kendini tanımayan insan, yaşam yolculuğunda<br />
karşısına çıkan şeyleri anlamlandırmakta<br />
zorlanır ve<br />
bütün hayatını cevaplar<br />
arayarak geçirir. Oysaki<br />
bunu öğrenebilme<br />
yolları vardır ve ne kadar<br />
erken cevaplara<br />
ulaşırsanız, özgür iradenizi<br />
o kadar erken<br />
kullanırsınız. Amacım<br />
ulaşabildiğim kadar<br />
insanı bu rehberlikten<br />
faydalandırmak<br />
ve böylece kişisel irade<br />
kullanarak yaşamları<br />
üzerinde nasıl<br />
kontrol sahibi olacaklarını<br />
öğretmek.<br />
Bu bağlamda Uranyen<br />
astroloji, “tam teşekküllü<br />
bir rapor“ niteliğindeki<br />
bilgilere ulaşmayı sağlar. Bu<br />
yaşamı derinden ilgilendiren<br />
son derece önemli bir bilgidir.<br />
Son olarak 2017 ile ilgili<br />
ne yorum yaparsınız. ?<br />
2017, geride bıraktığımız yıla<br />
oranla daha pozitif enerjiler<br />
altında olacağımız bir yıl olacak.<br />
2016 yılında göksel enerjiler<br />
birbirleriyle keskin yerleşimler<br />
içinde bulunuyorlardı ve doğal olarak<br />
dünyaya gönderdikleri manyetik enerjiler<br />
de çok sertti. Bu sene bu enerjiler biraz<br />
daha yumuşuyor ve üzerimizdeki baskılar<br />
hafifliyor. 2017 birçokları için önceden verilen<br />
kararların uygulamaya konulduğu bir yıl<br />
olacaktır. Kişisel hedeflere ulaşma konusunda<br />
göksel enerjiler tarafından destekleneceğiz.<br />
Yaşam standardımızı iyileştirmeye yönelik<br />
maddi ve manevi çalışmalar yaparken<br />
sağlam adımlarla gitmek mümkün görünüyor.<br />
Bunun için en doğru şekilde çalışmalı,<br />
konsantre olmalı, hedef odağı belirlemeli<br />
ve doğru zamanlarda hareket etmeye özen<br />
göstermeliyiz. Bunu yaptığımızda, yaşam<br />
kalitemiz artacaktır. Dolayısıyla hayatın bizden<br />
aldıklarıyla vedalaşmamız kolaylaşacak,<br />
verdiklerini coşku ve keyifle kabul edeceğiz.<br />
Dilerim insanlık 2017 ile gelen enerjileri barış<br />
ve huzuru inşaa etmekte kullanır.
Ekonomİ<br />
Koç Topluluğu’nun Geleneksel<br />
‘Anadolu Buluşmaları’nın<br />
25’incisi Gerçekleşti<br />
Koç Holding<br />
yönetim kurulu başkanı<br />
Ömer M. Koç: “15 Temmuz’da<br />
yaşadığımız acı tecrübeleri bir<br />
daha yaşamamak için aklını ve<br />
vicdanını başkasına ipotek etmeyen,<br />
büyük önder Mustafa Kemal<br />
Atatürk’ün deyimiyle ‘fikri hür,<br />
vicdanı hür, irfanı hür nesiller’<br />
yetiştirmek hepimizin boynunun<br />
borcudur.”<br />
52 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
“Türkiye’nin geleceğine<br />
olan güçlü inancımızla,<br />
yılmadan, cesaretle ve<br />
sorumlulukla art arda<br />
yeni yatırımlara ve<br />
atılımlara devam ettik.<br />
Ülkemizin kalkınmasındaki<br />
itici güç olmaya<br />
gayret gösterdik. Böylece<br />
başarılarla dolu 90<br />
yılı geride bıraktık.”<br />
Türkiye’nin dört bir yanındaki<br />
Koç Topluluğu bayilerini<br />
bir araya getirerek görüş<br />
alışverişinde bulunmak amacıyla<br />
düzenlenen Anadolu<br />
Buluşmaları’nın 25’incisi Bursa’da<br />
gerçekleşti. Koç Topluluğu’nun<br />
Bursa, Yalova, Bilecik,<br />
Balıkesir ve Sakarya’daki<br />
500’e yakın bayisinin bir araya<br />
geldiği Anadolu Buluşmaları’na<br />
Koç Holding Yönetim<br />
Kurulu Başkanı Ömer M. Koç,<br />
Koç Holding CEO’su Levent<br />
Çakıroğlu ve Koç Holding<br />
Grup Başkanları da katıldı.<br />
Toplantının açılışında konuşan<br />
Ömer M. Koç, “Bugün sizlere<br />
ilk kez hitap ediyorum. Aile<br />
geleneğimizin bir parçası olarak<br />
siz değerli bayilerimizi her<br />
zaman büyük Koç ailesinin birer<br />
ferdi olarak görüyoruz. Bu<br />
büyük ailenin verdiği birlik ve<br />
beraberlik ruhunu, 21 Ocak’ta<br />
yaşadığımız çok acı kaybın sonrasında<br />
çok güçlü bir şekilde<br />
hissettik.”<br />
Ömer M. Koç: “Refah ve<br />
istikrar için kalkınma,<br />
demokrasi, insan hakları ve<br />
barış şart. Bunlardan biri<br />
olmadan diğeri de olmuyor.”<br />
Dünya genelinde jeopolitik,<br />
ekonomik ve toplumsal sorunların<br />
iç içe geçtiği, belirsizlik ve istikrarsızlığın<br />
hâkim olduğu zorlu<br />
bir dönemin yaşandığına dikkat<br />
çeken Ömer M. Koç konuşmasını<br />
şöyle sürdürdü: “Yerel olduğunu<br />
düşündüğümüz birçok sorunun<br />
uluslararası ölçekte etki<br />
yaratmasına şahit oluyoruz. Bulunduğumuz<br />
coğrafya çok hareketli<br />
bir dönemden geçiyor. Suriye<br />
ve Irak, devam eden küresel<br />
iktidar mücadelesinin en son ve
EKONOMİ<br />
en kanlı sahnesi haline geldi. Sınırlarımızın<br />
hemen ötesinde yaşanan savaşlar,<br />
önce ülkemize yönelik göçmen dalgasıyla,<br />
sonrasında ise, hain terör saldırılarıyla<br />
hepimizin yüreğini yakmaya devam<br />
ediyor. Şehitlerimize Allah’tan rahmet,<br />
kederli ailelerine de baş sağlığı ve sabır<br />
dilerim. Ortadoğu’da yayılmaya devam<br />
eden ateş açıkça gösteriyor ki refah ve<br />
istikrar için kalkınma, demokrasi, insan<br />
hakları ve barış şart. Bunlardan biri olmadan<br />
diğeri de olmuyor. Bahsettiğim bu<br />
gelişmelerin üzerine, 15 Temmuz gecesi<br />
demokrasimize, birliğimize ve kardeşliğimize<br />
kast eden bir darbe girişimine tanık<br />
olduk. Bu kabul edilemez darbe girişiminin<br />
ardından sağduyunun, birliğin ve<br />
beraberliğin galip gelmesini çok önemli<br />
buluyorum. Toplumsal ve siyasi barış ortamının,<br />
ülkemizde demokratik standartların<br />
yükseltilmesi, hukuk devletinin<br />
güçlendirilmesi ve kalıcı toplumsal<br />
barışın inşası yolunda çok büyük<br />
bir fırsat olduğuna inanıyorum. Bu zor<br />
dönemde ülkemiz iş dünyası da çok iyi<br />
bir sınav verdi. Güçlü bir ekonominin ancak<br />
güçlü bir demokraside var olabileceğine<br />
olan inancını net bir şekilde ortaya<br />
koydu. Önümüzdeki süreçte de kamu<br />
ve özel sektörün omuz omuza çalışması<br />
ve Cumhuriyetimizin 100. yılında dünyanın<br />
en güçlü 10 ekonomisi arasına girme<br />
idealinden vazgeçilmemesi son derece<br />
önemlidir. 15 Temmuz’da yaşadığımız<br />
acı tecrübeleri bir daha yaşamamak için,<br />
aklını ve vicdanını başkasına ipotek etmeyen,<br />
büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün<br />
deyimiyle, ‘Fikri hür, vicdanı hür,<br />
irfanı hür nesiller’ yetiştirmek hepimizin<br />
boynunun borcudur. Cumhuriyetimizin<br />
temel değerlerine sahip çıkmanın önemini<br />
bir kez daha vurgulamak isterim.<br />
Çağdaşlaşma, çağı yakalamak ancak akılcı<br />
ve istikrarlı bir eğitim sistemi ile mümkün<br />
olabilir. ”<br />
Ömer M. Koç: “Güvenilirlik,<br />
devamlılık ve saygınlık,<br />
iş yapma kültürümüzün<br />
en önemli parçalarıdır.”<br />
“Neredeyse cumhuriyetimizle yaşıt olan<br />
Topluluğumuz, ülkemizin pek çok zorlu<br />
dönemine tanıklık etti” diyerek sözlerini<br />
sürdüren Ömer M. Koç, şöyle devam<br />
etti: “Kurucumuz merhum Vehbi Koç’un<br />
‘Ülkem varsa ben de varım’ sözü ışığında<br />
kurulduğumuzdan beri ülkemizin ekonomik<br />
ve toplumsal gelişimine öncülük etmeye,<br />
değer katmaya odaklandık. Türkiye’nin<br />
geleceğine olan güçlü inancımızla,<br />
yılmadan, cesaretle ve sorumlulukla art<br />
arda yeni yatırımlara ve atılımlara devam<br />
ettik. Ülkemizin kalkınmasındaki itici güç<br />
olmaya gayret gösterdik. Böylece başarılarla<br />
dolu 90 yılı geride bıraktık. Ba-<br />
şarılarımız sadece ileri görüşlülüğün ve<br />
akılcılığın neticesi değil, aynı zamanda ülkemize<br />
ve insanımıza duyduğumuz sevginin<br />
ve bağlılığın eseridir. Güvenilirlik,<br />
devamlılık ve saygınlık, iş yapma kültürümüzün<br />
en önemli parçalarıdır. Bugün<br />
ülkemiz için yarattığımız katma değeri,<br />
öncelikle ekonomik alanda birkaç gösterge<br />
ile sizlerle paylaşmak isterim. Topluluğumuzun<br />
yarattığı kombine ciro,<br />
Türkiye milli gelirinin %7’sine eş<br />
değerdir. Şirketlerimiz, ülkemiz<br />
ihracatının %9’unu gerçekleştirmektedir.<br />
Yurt içinde ve yurt dışında yaşanan<br />
ekonomik ve siyasi dalgalanmalara rağmen,<br />
Topluluğumuz son 5 yılda 30 milyar<br />
TL’ye ulaşan yatırım yapmıştır. Koç<br />
Topluluğu’nun tüm başarılarında, güçlü<br />
bayi teşkilatımızın çok büyük payı var. Siz<br />
değerli bayilerimizle birlikte geleceğe<br />
yatırım yaparak, bugüne kadar olduğu<br />
gibi bundan sonra da başarılarımızı<br />
çok daha ileri noktalara taşıyacağımıza<br />
gönülden inanıyorum.”<br />
Levent Çakıroğlu:<br />
“Uluslararası pazarlarda<br />
yeni atılımlar yaparak<br />
büyümeyi sürdürüyoruz.”<br />
Koç Holding CEO’su Levent Çakıroğlu da konuşmasında,<br />
Koç Topluluğu’nun 100’üncü yılına<br />
doğru emin adımlarla ilerlerken, küreselleşmeye,<br />
yenilikçiliğe ve Ar-Ge’ye verdikleri önemle<br />
büyümeyi sürdürdüklerine dikkat çekerken,<br />
“Faaliyet gösterdiğimiz tüm alanlarda, yurt<br />
içinde ve yurt dışında başarılarımızı ve itibarımızı<br />
daha da artırıyoruz. Küresel vizyonumuz<br />
çerçevesinde, uluslararası pazarlarda yeni atılımlar<br />
yaparak büyümemizi sürdürüyoruz. Bugün<br />
ulaştığımız büyüklük sadece ticari bir başarının<br />
sonucu değil; Ülkesine bağlılığın, insanına<br />
ve değerlerine sahip çıkmanın, çok çalışmanın<br />
sonucudur” dedi. Dünyadaki baş döndürücü<br />
teknolojik gelişmeler karşısında, tüm sektörlerde<br />
kuralların tekrar yazıldığını vurgulayan<br />
Levent Çakıroğlu, şöyle devam etti: “Dünyadaki<br />
bu hızlı değişimin gerisinde kalmak istemiyorsak,<br />
ülke olarak önümüzde zorlu ödevler var.<br />
Ekonomimizin rekabetçi üstünlüklerini geliştirmesi,<br />
katma değeri yüksek ürün ve hizmetlerin<br />
ihracatının artırılması; bunun için de inovasyon<br />
başta olmak üzere marka, tasarım, kalite ve Ar-<br />
Ge’ye odaklanmamız kritik önem taşıyor. Gururla<br />
belirtmek isterim ki ülkemizde Ar-Ge'ye<br />
en çok yatırım yapan, özel sektör harcamasının<br />
yaklaşık %13’ünü gerçekleştiren ve en çok patent<br />
başvurusu yapan Topluluğuz. Ayrıca Türkiye’nin<br />
en büyük fikri haklar portföyüne sahip<br />
Topluluk olarak, şirketlerimiz 2015 yılında 660<br />
yeni patent başvurusunda bulundu. Bu yıl dijital<br />
teknolojilerin sunduğu fırsatlardan en iyi<br />
şekilde faydalanıp, yeni büyüme alanları yaratmak<br />
üzere ‘Dijital Dönüşüm Projesi’ başlattık.<br />
Topluluğumuzu her dönemde öncü kılan değerlerimizle<br />
dijital çağın kültürünü, imkânlarını<br />
ve gerekliliklerini bütünleştireceğiz. Türkiye’de<br />
dijital dönüşüme de liderlik etmeyi ve ülkemizin<br />
geleceğine değer katmayı hedefliyoruz.”<br />
Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
53
Ekonomİ<br />
Kimya<br />
sektöründe<br />
9 ayda 10,3<br />
milyar dolarlık<br />
ihracat<br />
Kimya İhracatı 2016’da<br />
miktarda ve değerde arttı<br />
Murat Akyüz<br />
Kimya ihracatı<br />
Eylül’de yakaladığı<br />
miktar ve değer<br />
bazındaki ihracat<br />
artışı ile son çeyreğe<br />
hızlı girdi. İstanbul<br />
Kimyevi Maddeler<br />
ve Mamülleri<br />
İhracatçıları Birliği<br />
(İKMİB) verilerine<br />
göre Eylül ayında<br />
kimya ihracatı<br />
geçtiğimiz yılın<br />
aynı ayına göre<br />
miktarda yüzde<br />
6,27 artış ile 1 milyon<br />
236 bin ton,<br />
değerde ise yüzde<br />
0,69 yükselişle 1<br />
milyar 101 milyon<br />
dolara ulaştı. Sektör<br />
ihracatındaki<br />
yukarı yönlü seyrin<br />
yılın geri kalanında<br />
da sürmesi<br />
bekleniyor.<br />
Eylül ayındaki uzun bayram tatiline rağmen<br />
kimya sektörü ihracata mola vermedi<br />
ve geride bıraktığımız ayda ihracatını<br />
miktar ve değer bazında artırmayı<br />
başardı. Kimya sektörü Eylül ayında gerçekleştirdiği<br />
1 milyar 101 milyon dolarlık<br />
ihracat ile en fazla ihracat yapan sektörler<br />
arasında otomotiv ile hazır giyim<br />
ve konfeksiyon sektörlerinin ardından<br />
üçüncülüğünü korudu. Sektör geçtiğimiz<br />
ay en fazla ihracatı sırasıyla Mısır,<br />
Almanya, Irak, Suudi Arabistan, İngiltere,<br />
İran, Yunanistan, İtalya, Romanya ve<br />
ABD’ye yaptı.<br />
Kimya sektörü için önemli bir pazar<br />
olan Mısır’a yapılan ihracat Eylül ayında<br />
önemli oranda arttı. Ülkeye yapılan ihracatta<br />
miktarda yüzde 106,97; değerde ise<br />
yüzde 71,69 artış yaşandığı görüldü. Bu<br />
artışla birlikte Eylül ayında kimya ihracatının<br />
zirvesinde yer alan ülke 70 milyon<br />
315 bin dolarlık ihracatla Mısır oldu.<br />
Kimya sektörünün Ocak-Eylül dönemi<br />
ihracatı ise miktarda 12 milyon 342 bin<br />
ton; değerde ise 10 milyar 315 milyon<br />
dolar olarak gerçekleşti. Bu dönemde<br />
kimya ihracatı miktar bazında yüzde 1,05;<br />
değer bazında ise yüzde 10,91 geriledi.<br />
Dokuz aylık dönemde kimya ihracatında<br />
ilk 10 ülke; Almanya, Mısır, Irak, İran, İtalya,<br />
İngiltere, ABD, Yunanistan, Hollanda<br />
ve Suudi Arabistan olarak sıralandı.<br />
Kimya ihracatçıları olarak son çeyrekten<br />
umutlu olduklarını belirten İstanbul<br />
Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları<br />
Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı<br />
Murat Akyüz, “Uzun bayram tatiline<br />
rağmen Eylül ayı ihracatında hem değerde<br />
hem miktarda artış yakalamamız son<br />
derece sevindirici. Başta Rusya olmak<br />
üzere ilişkilerimizin giderek normalleştiği<br />
yakın pazarların da katkısıyla önümüzdeki<br />
aylarda ihracatımızın daha da iyiye<br />
gideceğini öngörüyoruz. Eylül ayında en<br />
çok ihracatı Mısır’a yaptık, eğer ülkenin<br />
ihracatçılarımızı zora sokan kayıt sistemi<br />
uygulaması olmasaydı bu ülkeye yapılan<br />
ihracatımız çok daha fazla olacaktı. Türk<br />
ihracatçısının liman ve sınırlarda uzun<br />
süre bekletilen konteynırları ihracatı aşağı<br />
çeken bir diğer etken. Tüm bunlara<br />
rağmen kimya sektörü olarak son çeyrekten<br />
umutluyuz, ihracatımızdaki toparlanmanın<br />
sürmesini bekliyoruz” dedi.<br />
54 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December
EKONOmİ<br />
Türkiye’nin<br />
otobüs devi<br />
TEMSA, İsveç<br />
pazarında<br />
iddialı<br />
TEMSA, İsveç otobüs<br />
pazarında yüzde 10 pay hedefliyor<br />
Bu yıl 18-20 Ekim tarihleri arasında düzenlenen<br />
Persontrafik Fuarı’nda MD9 LE, HD,<br />
Maraton ve MD 9 aracını tanıtacak olan<br />
TEMSA, İsveç otobüs pazarında yüzde 10<br />
pay hedefliyor.<br />
Türkiye otobüs pazarının lideri TEMSA,<br />
yurt dışı pazarlarda hedeflerini büyütmeye<br />
devam ediyor. Farklı ihtiyaçlara yönelik<br />
üretimini gerçekleştirdiği özel araçlarıyla<br />
özellikle Fransa ve ABD pazarında büyük<br />
ilgi gören TEMSA’nın hedefinde şimdi İsveç<br />
otobüs pazarı var.<br />
TEMSA, Fransa otobüs pazarında 5<br />
bin, ABD otobüs pazarında ise 1000’li<br />
adetlere doğru koşarken yeni pazarlarda<br />
varlığını güçlendirmeye devam ediyor.<br />
Düzenlenen fuar ve müşteri etkinlikleri<br />
ile yoğun bir<br />
tanıtım faaliyeti yürüten TEMSA, iki yılda<br />
bir İsveç’in Göteborg kentinde düzenlenen<br />
Persontrafik Fuarı’na katılıyor. TEM-<br />
SA, 18-20 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek<br />
Persontrafik Fuarı’nda MD9 LE, HD,<br />
Maraton ve MD 9 aracını tanıtacak.<br />
“Odaklandık, pazar payımız büyüyor”<br />
TEMSA’nın İsveç otobüs pazarında kurumsal<br />
bayi yapısıyla hedeflerini büyüttüğüne<br />
dikkati çeken Uluslararası Satış Direktörü<br />
Acar Kocaer, “Niş ürünümüz MD<br />
9 ile İsveç otobüs pazarındaki<br />
coach segmentinde<br />
başarılarımız son 2 yılda büyüyerek<br />
devam ediyor. Persontrafik Fuarı’nda<br />
tanıtımını yapacağımız yenilenen HD12<br />
aracımız kalite, konfor yakıt tüketimi ve<br />
sürücü ergonomisi ile ön planda olan bir<br />
ürün. Bunu sadece biz söylemiyoruz; bu<br />
yılki IAA Fuarı’nda standımızı ziyaret eden<br />
İsveçli müşterilerimiz de dile getirdi. Bu yıl<br />
Persontrafik Fuarı’nda Maraton aracımızı<br />
da müşterilerimizle buluşturarak, onların<br />
görüş ve düşüncelerini almak ve pazara<br />
yönelik coach segmentinde bir nabız yoklamak<br />
istiyoruz. İsveç’te bayilik ağı ile yeni<br />
yapılanmamız da pazar payımızı büyütüyor<br />
ve yeni müşteriler<br />
TEMSA ürünleri ile<br />
tanışıyor. MD9 ve<br />
HD ile coach segmentinde<br />
hedefimiz<br />
ilk aşamada<br />
yüzde 10 pazar<br />
payına ulaşmak.<br />
Buna da<br />
çok kısa sürede<br />
ulaşacağımıza<br />
eminim” dedi.<br />
Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
55
EKONOMİ<br />
Müsİad, Almanya Karlsruhe şubesini açtı<br />
Nail Olpak:<br />
“Üretmeye ve<br />
Büyümeye Devam”<br />
Müstakil Sanayici İşadamları Derneği (MÜ-<br />
SİAD), Almanya’daki 11’inci şubesini Karlsruhe’da<br />
açtı. Lyon’dan Johannesburg’a, Pekin’den<br />
Washington’a, Brüksel’den Tokyo’ya kadar<br />
dünyanın dört bir yanına uzanan geniş bir ticaret<br />
ağı bulunan MÜSİAD’ın yurt dışındaki şube<br />
sayısı 27, irtibat noktası ise 170 oldu.<br />
15 Temmuz darbe girişimi sonrası yapacağı<br />
etkinliklere hız kesmeden devam eden MÜ-<br />
SİAD, 27’inci yurt dışı şube açılışını Almanya<br />
Karlsruhe’da gerçekleştirdi. 11 bini aşkın üye,<br />
50 bin üye işletme, yurtiçinde 86, yurt dışında<br />
65 farklı ülkede 170 irtibat noktasıyla geniş bir<br />
ticaret ağı bulunan MÜSİAD, dünya çapında<br />
da ülke ekonomisini başarıyla temsil etmeye<br />
devam ediyor.<br />
Dünyanın her yerinden dürüstçe ticaret<br />
yapmak isteyen işadamlarını buluşturan<br />
MÜSİAD, yurt dışı şube açılışlarına Makedonya,<br />
Avustralya, Tokyo, Amsterdam,<br />
Azerbaycan, Tiflis, Pakistan, Strasbourg,<br />
İngiltere, Kazakistan ve Belçika ile devam<br />
edecek.<br />
MÜSİAD Karlsruhe şube açılışında<br />
konuşan MÜSİAD Genel Başkanı<br />
Nail Olpak, “İlk yurt dışı şubemizi<br />
de 1993 yılında, yine Almanya’da<br />
açmıştık. Bugün Karlsruhe şubemiz<br />
ile Almanya’daki 11’inci şubemizi<br />
açıyoruz. Hem Türkiye ve<br />
Almanya arasındaki tarihsel ve<br />
ekonomik ilişkiler, hem de bugün<br />
sayıları 3 milyonu geçen<br />
Almanya’daki Türk kardeşlerimiz<br />
nedeniyle bir ayağımız<br />
hep Almanya’daydı. Fakat<br />
Almanya’da ilk yurt dışı<br />
şubemizi açtıktan sonraki<br />
23 yıl boyunca da<br />
durmadık. Lyon’dan Jo-<br />
56 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December
EKONOMİ<br />
hannesburg’a, Pekin’den Washington’a,<br />
Brüksel’den Tokyo’ya kadar dünyanın<br />
dört bir yanına uzanan geniş bir ticaret<br />
ağı ördük. Üretmeye ve büyümeye devam<br />
ediyoruz” dedi.<br />
Türk iş dünyasının en etkin ve yaygın<br />
STK’larından biri olmaya devam eden<br />
MÜSİAD’ın Karlsruhe şubesinin açılışı 29<br />
Eylül 2016 tarihinde düzenlenen bir törenle<br />
gerçekleştirildi. Açılış törenine MÜ-<br />
SİAD Genel Başkanı Nail Olpak, MÜSİAD<br />
Genel Başkan YardımcısıAlipınar Topdaş,<br />
MÜSİAD Genel Başkan Yardımcısı Ümit<br />
Kiler, Karlsruhe Başkonsolosu R.Cem Örnekol<br />
ve Stuttgart Başkonsolosu Ahmet<br />
Akıntı, MÜSİAD Yönetim Kurulu Üyeleri,<br />
MÜSİAD Karlsruhe Şube Başkanı Burhan<br />
Sağlam ile Almanya ve Türkiye’den birçok<br />
iş adamı katıldı.<br />
“MÜSİAD’ı Buluşma Noktası Yapıyoruz”<br />
26 yıl önce, dünyaya başka bir ekonomik<br />
hikâyenin mümkün olduğunu söyleyerek<br />
yola çıktıklarını ifade eden MÜSİAD Genel<br />
Başkanı Nail Olpak, “Türkiye’nin en<br />
yaygın teşkilatlanan sivil toplum kuruluşuyuz.<br />
Büyük bir aileyiz. Her ferdimizle<br />
ülkemizin büyümesi ve kalkınması için<br />
çalışıyoruz. “Gelecekle iş yapmak” kavramı<br />
üzerinde duruyoruz; MÜSİAD’ı, gelecekle<br />
ve gelecekte iş yapmayı önceleyen<br />
iş adamları için buluşma noktası yapıyoruz”<br />
diye konuştu.<br />
Türkiye’nin 15 Temmuz’da büyük bir<br />
tehlike atlattığını belirten Olpak, ikinci<br />
çeyrekte yüzde 3,1’lik büyümeyi kaydeden<br />
Türkiye’nin, jeopolitik krizlerin yaşandığı<br />
bir bölgede, içeride ve dışarıda<br />
terör örgütleriyle savaştığını dile getirdi.<br />
“Ülkemiz, hedefleri yolunda<br />
ilerlemeye devam<br />
edecek. MÜSİAD olarak,<br />
cesaretle başladığımız<br />
bu yürüyüşü kararlıkla<br />
sürdüreceğiz. Hiçbir projemizi<br />
iptal etmeyeceğiz.<br />
Aksine, daha fazla proje<br />
üretecek, daha fazla iş<br />
yapacağız.<br />
Aynı zamanda uluslararası kredi derecelendirme<br />
kuruluşu Moody’s’in, ülkemizin<br />
kredi notunu düşürmesinin ekonomik<br />
değil, siyasi bir karar olduğunu açıklayan<br />
Olpak şunları söyledi:<br />
“Ülkemiz, hedefleri yolunda ilerlemeye<br />
devam edecek. MÜSİAD olarak,<br />
cesaretle başladığımız bu yürüyüşü kararlıkla<br />
sürdüreceğiz. Hiçbir projemizi iptal<br />
etmeyeceğiz. Aksine, daha fazla proje<br />
üretecek, daha fazla iş yapacağız. Yurt<br />
dışı ve yurt içi şube açılışlarımıza devam<br />
ediyoruz. Bu yıl dünyanın her yerinden<br />
işadamlarını, bürokratları ve temsilcileri<br />
bir araya getiren uluslararası ticaret fuarımız<br />
MÜSİAD EXPO’nun 16.sını ve IBF<br />
Uluslararası İş Forumu’nun 20.sini 9-12<br />
Kasım 2016 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştireceğiz.<br />
Yine aynı tarihlerde High<br />
Tech Port MÜSİAD projesinin 3.sü de 16.<br />
MÜSİAD EXPO kapsamında CNR Fuar<br />
Merkezi’nde yer alacak.”<br />
“Almanya ile ticaret<br />
hacmimiz 35 milyar dolar”<br />
En önde gelen ticaret ortağımız Almanya’nın<br />
ihracatta 1’inci ithalatta ise 2’inci<br />
sırada yer aldığını söyleyen Olpak, “35<br />
milyar dolarlık ticaret hacmimiz var.<br />
2016’nın ilk yarısında da ticaretimiz artmaya<br />
devam etti. Almanya’ya ihracatımız<br />
önceki yılın aynı dönemine göre yüzde<br />
7,7 artarak 7 milyar dolara yükseldi. Yine<br />
bu dönemde ithalatımız yüzde 5,4 artarak<br />
10,9 milyar dolar oldu. Buradaki gurbetçilerimiz<br />
de, 100 bini aşkın işletmede<br />
50 milyar Euro’dan fazla ciro üretiyor. Bu<br />
kadar sıkı ilişkileri bulunan ülkelerin, bu<br />
ilişkilerin getirdiği potansiyeli israf etmemesi,<br />
tam aksine daha fazla geliştirmesi<br />
gerekir” dedi.<br />
Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
57
Kültür & SANAT<br />
“Mavi Bisiklet” iki büyük<br />
festivalde yarışacak<br />
Konya’nın Akşehir ilçesinde çekilen, Dünya Prömiyerini Berlin Film Festivali'nde, Türkiye prömiyerini İstanbul<br />
Film Festivali'nde yapan Mavi Bisiklet, 15-21 Ekim tarihlerinde Amsterdam’da 30. Cinekid Film Festivali’nde<br />
ve 18-26 Ekim tarihlerinde Kolombiya'da 33. Bogota Film Festivali'nde büyük ödül için yarışacak.<br />
58 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
Bir çocuğun, büyüklerin dünyasında karşılaştığı<br />
adaletsizliklere kendince çözüm<br />
arayışını beyazperdeye taşıyan “Mavi Bisiklet”<br />
genç izleyicilerin medya ve sinema<br />
sektörüne dair gelişmeleri takip etme imkânı<br />
bulduğu, Avrupa'nın en prestijli çocuk<br />
ve gençlik filmleri festivallerinden biri olan<br />
30. Cinekid Film Festivali’nin ana yarışma<br />
bölümünde yarışacak.<br />
Festival yolculuğuna Kolombiya’da devam<br />
edecek “Mavi Bisiklet”, Kolombiya’nın<br />
daha fazla ve daha iyi film görmeyi talep<br />
eden gençleri için yeni akımları öne çıkartan,<br />
risk almaktan çekinmeyen filmler sunmayı<br />
amaçlayan 33. Bogota Film Festivali'nde<br />
de büyük ödül için yarışacak.<br />
Profesyonel sinema dünyasına “Mavi<br />
Bisiklet” ile adım atan Ümit Köreken ve<br />
Nursen Çetin Köreken’in birlikte kaleme aldığı<br />
filmin yönetmen koltuğunda da Ümit<br />
Köreken oturuyor. Çekimleri Konya-Akşehir’de<br />
gerçekleştirilen filmde başrol<br />
ve yan rollerin tamamını yerel halk<br />
oluşturuyor. Mavi Bisiklet filminin<br />
samimiyetle vurguladığı adalet<br />
duygusunun festival komitelerince<br />
ilgi çektiğine inandıklarını belirten<br />
filmin yönetmeni Ümit Köreken profesyonel<br />
sinema dünyasına adım attığı<br />
ilk uzun metrajlı film için; “Hayatımızın her<br />
aşamasında haksızlıklarla karşılaştığımız bir<br />
gerçek ancak bu duyguyu ilk kez tatdığımız<br />
zamanlarımızı hatırlamak pek mümkün olmayabilir.<br />
Bu nedenle bir çocuğun gözünden<br />
adaletsizliği anlatmak ve bu durumun<br />
sonuçlarını çocuk gözüyle hem yetişkinlere<br />
hem de çocuklara aktarmak istedik.<br />
Dünyanın çeşitli yerlerinde çocukların ve<br />
gençlerin bir arada bulunduğu festivallerde<br />
yer alarak onlarla birlikte olmaktan ve<br />
gördüğümüz ilgiden fazlasıyla memnunuz”<br />
ifadelerini kullandı.<br />
Türkiye’deki çocuk filmlerinin eksikliğine<br />
dikkat çeken ve çocuklarla yetişkinlerin<br />
birlikte izleyebileceği filmler yapmaya devam<br />
edeceklerini dile getiren filmin yapımcısı<br />
Nursen Çetin Köreken ise, “Sanatın her<br />
koluyla küçük yaşta tanışmamız gerektiği<br />
düşüncesi ve sinemacı olarak çocuklara yönelik<br />
film hazırlamak bizim için önemli bir<br />
görev ve bu yola gönül verdik. Bu anlamda<br />
çalışmalarımızı sürdürmek ve çocuklarımızı<br />
sinema sanatıyla buluşturmak, erken yaşta<br />
sinema ile ilgili bilgi sahibi olabilecekleri bir<br />
ortamda bulanma imkânı sağlamak adına<br />
birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi ülkemizde<br />
de çocuk filmlerinin desteklenmesini<br />
ve yaygınlaşmasını arzu<br />
ediyoruz. Dünya çocuklarının<br />
çocukluklarını doyasıya<br />
yaşaması isteğiyle<br />
çıktığımız yolda<br />
en azından sinema<br />
sektöründe<br />
elimizden<br />
geldiğince<br />
Ümit Köreken<br />
çalışmalarımızı sürdüreceğiz” dedi.<br />
Amsterdam’da düzenlenecek festivalin<br />
yarışma filmleri arasından naifliğiyle dikkat<br />
çeken Mavi Bisiklet uluslararası yolculuğuna<br />
da bu festivalde başlamıştı. 2013 yılında festivale<br />
Türkiye’den katılma hakkı kazanan ilk<br />
film olarak 27. Cinekid Film Festivali Co-Production<br />
Market'e seçilen Mavi Bisiklet’e festivalde<br />
film dalında en iyi film ve tüm projeler<br />
arasında en iyi proje ödülü verilmişti.<br />
Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel<br />
Müdürlüğü’nün desteklediği, Dünya Prömiyerini<br />
66. Berlin Film Festivali Generation<br />
KPlus Kategorisinde yapan Türk – Alman ortak<br />
yapımı Mavi Bisiklet, geliştirme ve yapım<br />
aşamalarında çok sayıda atölyeye katılarak<br />
birçok farklı ödül ve destek aldı. Film, ilk<br />
Türkiye gösterimini yarışma bölümünde yer<br />
aldığı 35. İstanbul Film Festivali’nde yaptı.<br />
2013 yılında Amsterdam Cinekid Co-Production<br />
Market’e katılan Mavi Bisiklet burada<br />
“En İyi Proje Ödülü”nü kazandı, aynı zamanda;<br />
Eurimages’tan, Türkiye’den ilk kez “Film<br />
for Children” başlığıyla destek alan yapım<br />
olurken, DOHA Film Enstitüsü’nden de post<br />
prodüksiyon desteği kazandı. 2016 yılında<br />
Hollanda’da yapılan 4.Kırmızı Lale Film Festivali’nden<br />
de eli boş dönmeyen Mavi Bisiklet<br />
Hollanda-Türkiye Sinema Eleştirmenleri<br />
Ödülü’ne layık görüldü. Son olarak 46. Giffoni<br />
Uluslararası Çocuk ve Gençlik Filmleri<br />
Festivalin’de yarışan Mavi Bisiklet, festivalde<br />
yer alan tek Türk filmi oldu.
KÜLTÜR & sanat<br />
Hollanda’dan “Genç Pehlivanlar”a<br />
30. Cinekid film festivali jüri özel<br />
mansiyon ödülü!<br />
Mete Gümürhan’ın yazıp yönettiği “Genç<br />
Pehlivanlar” filmi; Avrupa’nın en büyük<br />
çocuk ve gençlik festivali olan 30. Cinekid<br />
Film Festivali’nde (Uluslararası Çocuk ve<br />
Gençlik Filmleri Festivali) “Jüri Özel Mansiyon<br />
Ödülü”ne layık görüldü! 66. Uluslararası<br />
Berlin Film Festivali’nde de aynı<br />
ödüle layık görülen film; Türkiye’nin farklı<br />
yerlerinden gelen çocukların Amasya Güreş<br />
Eğitim Merkezi’ndeki hayat mücadelesini<br />
anlatıyor.<br />
Yönetmenliğini ve senaristliğini Mete<br />
Gümürhan’ın, yapımcılığını Kaliber Film<br />
ve Filmaltı’nın üstlendiği “Genç Pehlivanlar”;<br />
30. Cinekid Film Festivali’nde (Uluslararası<br />
Çocuk ve Gençlik Filmleri Festivali)<br />
“Jüri Özel Mansiyon Ödülü”nü kazandı. 66.<br />
Uluslararası Berlin Film Festivali’nde Generation<br />
Kplus Çocuk ve Gençlik Filmleri Yarışması’nda<br />
“Jüri Özel Mansiyon Ödülü”nü<br />
kazanan ilk Türk belgeseli olma özelliği de<br />
taşıyan filmin görüntü yönetmenliği André<br />
Jäger’a, kurgusu ise Ali Aga’ya ait.<br />
“Genç Pehlivanlar”, Amasya’nın civar<br />
köylerinde yaşayan ailelerin çocuklarının<br />
güreşte elde edecekleri başarı ile kendilerine<br />
yeni bir yol çizmeye çalışmalarının<br />
öyküsünü anlatıyor. Tutkuları uğruna yaşıyor,<br />
öğreniyor, acı çekiyorlar: Amasya Güreş<br />
Merkezi Yatılı Okulu’ndaki 26 çocuk,<br />
geleceğin güreş şampiyonları olabilmek<br />
için birçok zorluğa göğüs geriyor. Genç<br />
Pehlivanların kahramanı olan bu çocuklar,<br />
bir yandan da erkek egemen bir ortamda<br />
ergenliğin bildik sıkıntılarını yaşıyorlar. Yönetmenin<br />
müdahale etmeden, yakından<br />
gözlemiyle, çocukların arkadaşlıkla rekabet<br />
arasında geçen gündelik hayatlarına<br />
tanık oluyoruz.<br />
İzleyicisini doğrudan çocukların dünyasına<br />
götüren film, onların çektiği acıları<br />
ve acıyla birlikte çocukça eğlenişlerini<br />
de gösteriyor. Hollanda ve Tayvan’da<br />
gösterime giren “Genç Pehlivanlar”,<br />
Almanya ve Belçika’da seyircisiyle buluşmak<br />
için gün sayıyor.<br />
Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
59
GELDPOLITIK<br />
Erdogan ruft Türken zum<br />
Verkauf von Euro und Dollar auf<br />
Erdogan hat die türkischen Bürger dazu aufgerufen, ihre Dollarund<br />
Euroreserven zu verkaufen. Stattdessen sollen sie Türkische<br />
Lira kaufen, um die heimische Währung zu stützen.<br />
Die Türkische Lira verliert zum Dollar<br />
und Euro weiter an Wert. Am Donnerstag<br />
stieg der Dollar zur Türkischen<br />
Lira der Spitze 3,5399<br />
Türkische Lira. Ein Euro kostete<br />
3,7677 Türkische Lira, berichtet<br />
Haberturk. Aufgrund des Wertverlustes<br />
der heimischen Währung.<br />
„In den vergangenen Tagen haben<br />
sie nun diese Devisengeschichte<br />
auf den Plan gerufen. Falls ihr unter<br />
euren Kissen Devisen haben solltet,<br />
verkauft sie und kauft stattdessen<br />
Gold, oder wechselt eure Devisen<br />
in Türkische Lira. Warum sollten<br />
wir es zulassen, dass sich<br />
der Wert der Devisen erhöht?<br />
Wenn wir diesen Schritt gehen,<br />
setzen wir diesem Spielchen<br />
ein Ende“, zitiert Haberturk<br />
Erdogan.<br />
Wenn die Bürger ihre<br />
Devisenreserven verkaufen<br />
und dafür Türkische Lira kaufen,<br />
erhöht sich das Angebot an<br />
ausländischen Währungen auf dem<br />
Devisenmarkt, während gleichzeitig<br />
das Angebot der Türkischen Lira verknappt<br />
wird. Schlussendlich führt dieser<br />
Prozess der Devisenmarktintervention,<br />
der normalerweise von den<br />
Notenbanken vorgenommen wird,<br />
zur Aufwertung der Türkischen Lira<br />
gegenüber dem Dollar und dem Euro.<br />
Der Dollar ist nach dem Sieg von<br />
Donald Trump bei den US-Präsidentschaftswahlen<br />
auf dem Vormarsch,<br />
denn Anleger setzen auf einen Wirtschaftsboom<br />
in den USA und steigende<br />
US-Zinsen. Das lastet zusätzlich<br />
auf Schwellenländer-Währungen. „Es<br />
kommt alles zusammen: steigende<br />
US-Renditen, ein stärkerer Dollar, die<br />
geopolitische Unsicherheiten sowie<br />
die große Unbekannte welche Richtung<br />
die Türkei unter Erdogan politisch<br />
einschlägt“, zitiert Reuters den<br />
Analysten Jakob Christensen von der<br />
Danske Bank.<br />
Qelle: Deutsche Wirtschafts Nachrichten<br />
60 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December
POLITIK<br />
Einigung mit der EU Merkel verhalf<br />
Dobrindt zu Durchbruch bei Maut<br />
Der Streit um die<br />
Maut ist beigelegt,<br />
EU und Verkehrsminister<br />
Dobrindt<br />
haben sich geeinigt.<br />
Entscheidend<br />
war dabei nach<br />
SPIEGEL-Informationen<br />
ausgerechnet<br />
jene Frau,<br />
die dem CSU-Plan<br />
immer skeptisch<br />
gegenüberstand -<br />
die Kanzlerin.<br />
Verkehrsminister<br />
Alexander Dobrindt<br />
CSU-Minister Alexander Dobrindt konnte<br />
mit der EU-Kommission nur deshalb<br />
einen Kompromiss zur Einführung einer<br />
Pkw-Maut in Deutschland erzielen, weil<br />
Kanzlerin Angela Merkel dem EU-Kommissionschef<br />
Jean-Claude Juncker dafür<br />
grünes Licht gab. Das berichtet der<br />
SPIEGEL in seiner aktuellen Ausgabe.<br />
Bei einem Gespräch Anfang September<br />
im Kanzleramt fragte Juncker<br />
die Kanzlerin: "Willst du die Maut?"<br />
Weil Merkel Dobrindts umstrittenes<br />
Vorhaben als Versöhnungsmöglichkeit<br />
mit der Schwesterpartei CSU ansah,<br />
bejahte sie Junckers Frage. Dieser forcierte<br />
nach SPIEGEL-Informationen daraufhin<br />
die Verhandlungen mit Verkehrsminister<br />
Dobrindt.<br />
Zu Hilfe kam Juncker dabei auch sein<br />
Kabinettschef Martin Selmayr. Dieser<br />
hat seit dem Frühjahr regelmäßig mit<br />
Dobrindt gesprochen. Zwischen April<br />
und Oktober kamen die beiden zweimal<br />
in Brüssel zu Verhandlungen zusammen<br />
und je einmal in Berlin und Straßburg.<br />
Für Merkel war es die neueste Volte<br />
im Streit um die sogenannte Ausländermaut.<br />
"Mit mir wird es keine Pkw-<br />
Maut geben", hatte sie noch in einer<br />
Fernsehdebatte im Bundestagswahlkampf<br />
2013 gesagt. Um das Vorhaben<br />
zu erschweren, setzte sie bei den Koalitionsverhandlungen<br />
zudem strenge<br />
Voraussetzungen durch, die eine Maut<br />
zu erfüllen habe.<br />
Jetzt ebnete sie dem Vorhaben den<br />
Weg. Angesichts des Streits über die<br />
Flüchtlingskrise hofft die Kanzlerin auf<br />
ein bisschen Frieden mit der kleinen<br />
Schwesterpartei.<br />
"Das Mautpaket Ist von vorne<br />
bIs hInten eIne Mogelpackung"<br />
Die CSU setzt in den kommenden Wochen<br />
weiter auf Merkels Kooperation,<br />
Dobrindt will die Änderungen an den<br />
deutschen Mautgesetzen schnellstmöglich<br />
durch den Bundestag bringen,<br />
spätestens im Januar soll sich das Kabinett<br />
damit beschäftigen.<br />
Erzielt wurde der Durchbruch, nachdem<br />
Dobrindt der EU-Kommission in<br />
zentralen Punkten entgegengekommen<br />
war. Die Kurzzeitvignetten für Ausländer<br />
wurden stärker gestaffelt, die Preise<br />
sollen so gerechter sein. So soll es fünf<br />
statt drei unterschiedliche Kategorien<br />
geben - je nach Hubraum beziehungsweise<br />
Schadstoffausstoß. Eine Zehn-Tages-Vignette<br />
ist künftig schon ab 2,50<br />
Euro zu haben.<br />
Die Kommission hatte es in Dobrindts<br />
ursprünglichen Plänen als verbotene<br />
Benachteiligung von Ausländern<br />
abgelehnt, dass Inländer für ihre Mautzahlungen<br />
centgenau bei der Kfz-Steuer<br />
entlastet werden sollten. Deshalb<br />
sollen besonders saubere Autos nun<br />
eine höhere Steuerentlastung erhalten<br />
als ursprünglich vorgesehen.<br />
Die nötigen Ausschreibungen sollen<br />
noch vor der Bundestagswahl im Herbst<br />
kommenden Jahres erfolgen. Kritik<br />
kommt aus der SPD. "Das Mautpaket<br />
ist von vorne bis hinten eine Mogelpackung",<br />
sagt der Europaabgeordnete<br />
und Verkehrsexperte Ismail Ertug. "Eine<br />
Entlastung erhalten nur die, die sich<br />
umweltfreundliche Fahrzeuge leisten<br />
können." Erste Nachbarländer wie die<br />
Niederlande erwägen bereits, Deutschland<br />
vor dem EuGH zu verklagen.<br />
Bei den Verhandlungen mit der<br />
Kommission stand auch Dobrindts<br />
persönlicher Aufstieg auf dem Spiel,<br />
als "Mautminister ohne Maut" wollte<br />
er keinesfalls in die kommenden<br />
Wahlkämpfe ziehen, auch das erklärt<br />
seine Elastizität bei den Beratungen<br />
mit der EU.<br />
Zumal Parteichef Seehofer früh klargemacht<br />
hatte, dass sein Schützling nur<br />
nach einem Mauterfolg damit rechnen<br />
könne, die nächsten Schritte auf der<br />
Karriereleiter zu erklimmen. "Ein Alexander<br />
Dobrindt scheitert nicht", gab<br />
er ihm beim Start als Verkehrsminister<br />
mit auf den Weg.<br />
Qelle: SPIEGEL.de<br />
Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
61
POLITIK<br />
Gefährliche EU-Richtlinie: Jeder<br />
kritische Bürger kann ein Terrorist sein<br />
Eine neue EU-Richtlinie steht kurz vor ihrer Verabschiedung im EU-Parlament. Sie gibt des<br />
nationalen Regierungen weitreichende Möglichkeiten, die Meinungs- und Pressefreiheit sowie<br />
das Demonstrationsrecht einzuschränken und die Grundrechte der Bürger zu beschneiden.<br />
Am 5. Dezember wird sich der Ausschuss<br />
für Bürgerliche Freiheiten, Justiz und Inneres<br />
des EU-Parlaments (LIBE) abschließend<br />
mit einer EU-Richtlinie beschäftigen, die geeignet<br />
ist, die bürgerlichen Freiheiten in der<br />
EU in bisher nicht bekannter Weise zu beschränken.<br />
Die Richtlinie ist nicht weit von<br />
den von der EU heftig kritisierten Anti-Terror-Gesetzen<br />
der Türkei entfernt.<br />
Die Richtlinie enthält Regeln, die dazu<br />
genutzt werden könnten, die freie Meinungsäußerung<br />
drastisch zu beschneiden,<br />
analysiert der EUObserver. Die Richtlinie<br />
zur Bekämpfung des Terrorismus, die am<br />
30. November von den EU-Staaten auf der<br />
politischen Ebene gebilligt wurde, wird von<br />
Menschenrechtsaktivisten wegen ihrer vagen<br />
Definition des Terrorismus scharf kritisiert.<br />
Der Gesetzentwurf lehnt sich stark<br />
an die jüngsten Gesetze in Frankreich an,<br />
die es den Behörden ermöglichen, von Internetfirmen<br />
ohne gerichtlichen Beschluss<br />
die Blockade von Webseiten, die den Terrorismus<br />
„verherrlichen“, zu verlangen.<br />
Doch diese Maßnahmen haben bereits zu<br />
einer Reihe von Peinlichkeiten und Fehlern<br />
geführt. Der französische Telekom-Konzern<br />
Orange schaltete im Oktober Google und<br />
Wikipedia für einen ganzen Vormittag ab.<br />
Beide Internetanbieter wurden auf die Terror-Überwachungsliste<br />
von Orange aufgenommen.<br />
Die Internet-Nutzer, die auf den<br />
verdächtigen Webseiten waren, wurden auf<br />
eine Webseite des französischen Innenministeriums<br />
umgeleitet, wo ihre IP-Adressen<br />
gespeichert wurden. Eine strafrechtliche<br />
Verfolgung ist in derartigen Fällen nicht ausgeschlossen.<br />
Nach Angaben von Human Rights Watch<br />
gewährt die EU-Richtlinie den Regierungen<br />
viel zu viel Spielraum, um die Richtlinie missbrauchen<br />
zu können. Eine weitere Sorge ist,<br />
dass eine Ansammlung von vorbereitenden<br />
Handlungen, die entweder eine minimale<br />
oder keine Verbindung zum Terrorismus<br />
haben, kriminalisiert wird. Das Gesetz kann<br />
sehr weit ausgelegt werden und zu einer<br />
Verletzung von Bürgerrechten führen, so<br />
Human Rights Watch.<br />
Tatsächlich geht die Richtlinie (finale<br />
Fassung) von einer extrem weiten Definition<br />
aus. Sie lautet:<br />
„Diese Richtlinie enthält eine Reihe<br />
schwerer Verbrechen wie Angriffe auf das<br />
Leben einer Person als vorsätzliche Handlungen,<br />
die als terroristische Straftaten qualifiziert<br />
werden können, wenn und soweit ein<br />
bestimmtes terroristisches Ziel verfolgt wird,<br />
zum Beispiel eine Bevölkerung ernsthaft<br />
einzuschüchtern oder unrechtmäßig eine<br />
Regierung oder internationale Organisation<br />
zu zwingen, eine Handlung durchzuführen<br />
oder zu unterlassen oder die grundlegenden<br />
politischen, verfassungsrechtlichen, wirtschaftlichen<br />
oder sozialen Strukturen eines<br />
Landes oder einer internationalen Organisation<br />
ernsthaft zu destabilisieren oder zu zerstören.<br />
Die Bedrohung, solche vorsätzlichen<br />
Handlungen zu begehen, sollte auch als<br />
terroristische Straftat angesehen werden,<br />
wenn sie auf der Grundlage objektiver Umstände<br />
festgestellt wird, die mit einem solchen<br />
terroristischen Ziel begangen wurden.<br />
Im Gegensatz dazu gelten Handlungen, die<br />
zum Beispiel eine Regierung unter Druck setzen,<br />
ohne jedoch die Tatbestände der umfassenden<br />
Liste der schweren Verbrechen zu<br />
erfüllen, nicht als terroristische Straftaten im<br />
Sinne dieser Richtlinie.“<br />
Damit ist im Grunde gesagt, dass jeder,<br />
der „einschüchtern“ will oder massive Kritik<br />
an den wirtschaftlichen oder sozialen<br />
Strukturen äußert, als Terrorist qualifiziert<br />
werden kann. Je nachdem, ob eine Regierung<br />
rechts oder links orientiert ist, kann sie<br />
den Begriff des Terrorismus im Grunde nach<br />
Belieben anwenden. Vor allem kann mit der<br />
62 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December
Richtlinie das Demonstrationsrecht beliebig<br />
eingeschränkt werden. Dies kann vor dem<br />
Hintergrund des globalen Lohndumpings<br />
als eine vorbeugende Maßnahme gesehen<br />
werden, um den Arbeitnehmern massiven<br />
öffentlichen Protest gegen die Beschneidung<br />
ihrer Rechte zu verwehren.<br />
Der letzte Absatz bezieht sich offenkundig<br />
auf Oppositionsparteien, die nicht ganz<br />
so einfach als Terroristen eingestuft werden<br />
können. Das NGO-Bündnis EDRi merkt zwar<br />
positiv an, dass anerkannte Hilfsorganisationen<br />
zwar von der Terror-Definition ausgenommen<br />
sind, nicht jedoch Einzelpersonen.<br />
Außerdem kritisiert das Bündnis, dass die<br />
weitreichende Richtlinie faktisch unter Ausschluss<br />
der Öffentlichkeit diskutiert wurde:<br />
Die NGOs warnen, „dass die übermäßig<br />
breite Definition in der neuen EU-Richtlinie<br />
zur Bekämpfung des Terrorismus zur<br />
Kriminalisierung öffentlicher Proteste und<br />
anderer friedlicher Handlungen, zur Unterdrückung<br />
der durch das Völkerrecht geschützten<br />
Ausübung der Meinungsfreiheit<br />
einschließlich des Ausdrucks abweichender<br />
politischer Ansichten und anderer ungerechtfertigte<br />
Beschränkungen der Menschenrechte<br />
führen könnte“.<br />
Die Gruppen kritisieren, dass das Gesetzgebungsverfahren<br />
für die Annahme<br />
dieser Richtlinie Transparenz und Chance<br />
für kritische Debatten fehlte. Es gab keine<br />
Folgenabschätzung des Vorschlags, die Verhandlungen<br />
seien ohne parlamentarische<br />
Überprüfung des Textes erfolgt und der Vorschlag<br />
sei hinter verschlossenen Türen und<br />
ohne sinnvolle Konsultation der Zivilgesellschaft<br />
verhandelt worden.<br />
Die erste unmittelbare Konsequenz<br />
dürfte sich im Bereich der Meinungs- und<br />
Pressefreiheit zeigen. So ist mit der neuen<br />
Richtlinie die Blockade von Websites über<br />
einen einfachen Verwaltungsakt möglich,<br />
wenn eine Regierung feststellt, dass eine<br />
Website die politischen und wirtschaftlichen<br />
Realitäten in einem Land „destabilisiert“.<br />
Des „Terrorismus“ machen sich dann nicht<br />
nur die Betreiber der Website schuldig, sondern<br />
auch die Besucher einer solchen Seite.<br />
Der Zweck dieser Maßnahme dürfte weniger<br />
in der Tatsache bestehen, dass die Regierung<br />
Website-Besucher wirklich einzeln<br />
verfolgt. Allerdings sollen die Konsumenten<br />
präventiv eingeschüchtert werden, um sie<br />
vom Besuch kritischer Websites abzuhalten.<br />
In den vergangenen Tagen hatten sich<br />
sowohl Bundeskanzlerin Angela Merkel<br />
und Justizminister Heiko Maas dafür eingesetzt,<br />
Inhalte im Internet zu regulieren.<br />
Damit sollen „Falschmeldungen“ unterbunden<br />
werden. Noch fehlen die Kriterien<br />
der Bundesregierung, wann sie eine Meldung<br />
als Falschmeldung klassifiziert. Die<br />
neue EU-Richtlinie bietet Anhaltspunkte,<br />
nach welchen Kriterien eine Regierung<br />
Der EU-Gipfel im März 2016. (Foto: dpa)<br />
vorgehen könnte. Die Richtlinie hat für nationale<br />
Regierungen außerdem den Vorteil,<br />
dass die Schuld auf die EU geschoben<br />
werden kann, sollte es zu Protesten aus<br />
der Bevölkerung kommen.<br />
Adrienne Charmet, Sprecherin von La<br />
Quadrature du Net, einer in Paris ansässigen<br />
NGO für digitale Rechte, kritisiert, dass es kein<br />
Rechtsmittel gegen die Blockade von Websiten<br />
gibt. „Sobald wir anfangen, diese Art der<br />
Blockade zu akzeptieren, ist es schwierig zu<br />
verhindern, dass sie auch auf andere Bereiche<br />
erweitert wird“, sagte Charmet dem<br />
EUObserver. So wurde das Facebook-Konto<br />
von David Thomson, eines Journalisten, der<br />
sich mit dem Thema Dschihadismus befasst,<br />
mehrmals geblockt. Frankreich hatte im Juni<br />
ein Gesetz verabschiedet, das alleine schon<br />
den Besuch von „terroristischen Webseiten“<br />
als Verbrechen einstuft. In Frankreich wurden<br />
deshalb bereits 20 Menschen inhaftiert.<br />
„Das Gesetz wird dazu verwendet, Einzelpersonen<br />
festzunehmen oder einzusperren,<br />
ohne dass ein Beweis dafür vorliegt, dass sie<br />
radikalisiert wurden oder gefährlich sind (…)<br />
Ist man denn schon ein Terrorist, wenn man<br />
eine Webseite besucht?“, fragt Charmet laut<br />
EUObserver.<br />
Die neueste EU-Richtlinie zur Bekämpfung<br />
des Terrorismus enthält ähnliche Bestimmungen<br />
wie in Frankreich. Internetfirmen<br />
werden beauftragt, auf freiwilliger<br />
Basis Inhalte auf Anfrage der Polizei zu löschen.<br />
Doch Kritiker sind der Ansicht, dass<br />
die Betonung der „Freiwilligkeit“ lediglich<br />
POLITIK<br />
dazu dient, die geltenden Menschenrechtsgesetze<br />
zu umgehen. „Es legitimiert Konzepte,<br />
die auf Blockade begründet sind,<br />
als akzeptable Strategie – obwohl es keine<br />
verbindliche Vereinbarung darüber gibt, die<br />
festlegt, was das ,Blocken‘ ist. Es legitimiert<br />
die Vorstellung, dass dies außerhalb des<br />
gesetzlichen Rahmens auf freiwilliger Basis<br />
von den Internet-Unternehmen getan werden<br />
kann“, sagte Joe McNamee, Geschäftsführer<br />
der Bürgerrechtsorganisation European<br />
Digital Rights (EDRi) dem EUObserver.<br />
Der vollständige Text des Gesetzentwurfs<br />
muss noch veröffentlicht werden,<br />
da er noch im Dezember vom EU-Parlament<br />
verabschiedet werden muss. Allerdings<br />
wurde mittlerweile eine Erwägungsgrund<br />
in den Gesetzestext eingefügt, um<br />
die Belastung für die Internetfirmen zu<br />
lindern. Demnach dürfen Internetfirmen<br />
für terroristische Inhalte, die ihnen nicht<br />
bekannt sind, nicht verantwortlich gemacht<br />
werden. Ferner sollen die Internetfirmen<br />
nicht dazu aufgefordert werden,<br />
proaktiv etwas zu blockieren, das nur wie<br />
Terrorismus aussehen könnte.<br />
Im vergangenen Jahr hat Google 92 Millionen<br />
Videos im Zusammenhang mit Terrorismus<br />
und Hass-Propaganda gelöscht. Allerdings<br />
entspricht dies lediglich nur einem<br />
Prozent von allen Inhalten, die im vergangenen<br />
Jahr von Google gelöscht wurden. Der<br />
Terrorismus wird derzeit im Kontext mit der<br />
Bekämpfung dem IS genannt. Doch in den<br />
kommenden zehn Jahren dürfte die Definition<br />
des Terrorismus verändert und weiterentwickelt<br />
werden.<br />
Marloes van Noorloos, stellvertretender<br />
Professor für Strafrecht an der Universität<br />
Tilburg in den Niederlanden, sagte dem<br />
EUObserver, dass im Rahmen der EU-Richtlinie<br />
„jede verherrlichende Bemerkung über<br />
Nelson Mandela oder Che Guevara grundsätzlich<br />
ein Teil der Definition sein kann“.<br />
Qelle: Deutsche Wirtschafts Nachrichten<br />
Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
63
STUDIE<br />
So lässt sich Lebensfreude<br />
im Alter steigern<br />
Eine neue Studie zeigt, wie<br />
sich Lebensfreude im Alter<br />
steigern lässt. Dabei geht es<br />
auch um den Umgang mit<br />
verpassten Chancen.<br />
Sich bewusst auf Schönes konzentrieren -<br />
das ist der Schlüssel für gesundes Altern.<br />
Dabei soll der Mensch nicht verpassten<br />
Chancen in seinem Leben nachtrauern.<br />
Eine entscheidende Rolle für die Lebenszufriedenheit<br />
im Alter sei ein gelassener<br />
Umgang mit Chancen, die man im Laufe<br />
seines Lebens verpasst habe. Das sagt Studienleiterin<br />
Stefanie Brassen vom Universitätsklinikum<br />
Hamburg-Eppendorf (UKE).<br />
Gehe man gelassen mit verpassten Chancen<br />
um, könne dies auch vor Altersdepressionen<br />
bewahren. Das Team um Brassen<br />
präsentiert die Untersuchung im Fachjournal<br />
«Science».<br />
EmotIonal gesund bleIben<br />
Laut der Studie zur Lebenszufriedenheit<br />
im Alter sei es notwendig, sich an die<br />
veränderten Lebensumstände im Alter<br />
anzupassen, um emotional gesund zu<br />
bleiben. «Zukünftige Studien müssen nun<br />
prüfen, wie eine solche Adaptation beispielsweise<br />
durch den Einsatz verhaltenstherapeutischer<br />
Maßnahmen frühzeitig<br />
gefördert werden kann», erklärte Brassen.<br />
Denn klar sei: «Auch wenn wir alt sind,<br />
können wir uns noch verändern.»<br />
Im Alter wenIger<br />
Chancen zur Veränderung<br />
Bei jungen Menschen kann das Hadern<br />
mit ausgelassenen Gelegenheiten dazu beitragen,<br />
künftig bessere Entscheidungen<br />
zu treffen. Im Alter gibt es jedoch weniger<br />
Chancen zur Veränderung - damit sinkt auch<br />
der Nutzen, über Verpasstes nachzugrübeln.<br />
Viele gesunde ältere Menschen fokussierten<br />
sich ganz aktiv auf Positives und blendeten<br />
Negatives aus, sagte die Neurowissenschaftlerin.<br />
So übernehmen sie etwa weniger<br />
Verantwortung für frühere Entscheidungen<br />
- und auch Fehlentscheidungen.<br />
AltersdepressIon<br />
Ein Beispiel: Dass man damals nicht studiert<br />
hat, lag nur daran, dass die Eltern nicht<br />
genug Geld hatten - es war aber nicht<br />
die eigene Schuld. «Dinge, für die wir uns<br />
nicht verantwortlich fühlen, können uns<br />
64 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
auch nicht so sehr ärgern, und wir können<br />
sie besser abhaken.» Diesen Mechanismus<br />
konnten Brassen und ihr Forscherteam<br />
nun erstmals im Gehirn nachweisen.<br />
Mit funktioneller Kernspintomographie<br />
verglichen Brassen und ihr Team die Gehirnaktivität<br />
von drei Gruppen: emotional<br />
gesunden jungen und älteren Probanden<br />
sowie Patienten mit Altersdepression.<br />
Die Teilnehmer spielten am Computer<br />
80 Durchgänge eines Glücksspiels. Mit zunehmendem<br />
Risikoverhalten erhöhte sich<br />
dabei der Gewinn, aber auch die Wahrscheinlichkeit<br />
zu verlieren. Die Probanden<br />
mussten eine Reihe von acht Kisten öffnen,<br />
die entweder Gold enthielten oder einen<br />
Cartoon mit einem Teufel - dann war alles<br />
Gold futsch, das sie bisher gewonnen hatten.<br />
Nach jeder Box konnten sie entscheiden,<br />
ob sie weitermachen oder aufhören,<br />
um ihren Gewinn zu sichern. Nach jedem<br />
Gewinndurchgang wurde ihnen dann gesagt,<br />
wie viel mehr sie hätten gewinnen können,<br />
wenn sie mehr riskiert hätten.<br />
Verpasste Chancen Im Leben<br />
Bei den jungen Teilnehmern löste das in der<br />
Regel Bedauern und Ärger aus. «Tatsächlich<br />
reagierten junge Probanden - aber auch ältere<br />
depressive Patienten - auf die verpasste<br />
Chance mit erhöhtem Risikoverhalten<br />
im nächsten Durchgang», sagte Brassen.<br />
«Entsprechend war auf den Bildern des<br />
Kernspintomographen zu sehen, dass das<br />
neuronale Belohnungssystem (ventrales<br />
Striatum) so wenig aktiv war, wie wenn sie<br />
verloren hätten.» Gesunde ältere Menschen<br />
reagierten dagegen auf Gewinndurchgänge<br />
immer mit einem Signalanstieg - unabhängig<br />
davon, ob sie noch viel mehr hätten<br />
gewinnen können oder nicht. Nur ein wirklicher<br />
Verlust führte zu einem Signalabfall.<br />
Bereits in einer früheren Studie konnten<br />
die UKE-Forscher zeigen, dass eine<br />
Region im Frontalhirn wahrscheinlich reguliert,<br />
ob sich Menschen eher auf die<br />
positiven Aspekte des Alterns fokussieren<br />
oder nicht, hieß es. Das gleiche Hirnareal,<br />
war auch in der neuen Studie bei gesunden<br />
Älteren immer dann aktiv, wenn sie<br />
mit einer verpassten Chance konfrontiert<br />
waren. Die gesunden älteren Erwachsenen<br />
hätten sich wohl gesagt, dass es sich<br />
ja um ein Glücksspiel handle, erklärte<br />
Brassen. Die depressiven älteren Patienten<br />
aber geben sich möglicherweise selbst<br />
die Schuld für das Ergebnis.<br />
Qelle: dpa/AZ
POLITIK<br />
„Hallo, hören Sie mich?“<br />
CDU-Mitglieder stellen der<br />
Kanzlerin ihre Fragen im Videostream.<br />
Merkel antwortet<br />
beharrlich. Und zeigt, wie<br />
sie mit Vorbehalten umgehen<br />
will. Besorgten Bürgern<br />
empfiehlt sie: Einfach mal<br />
auf Flüchtlinge zugehen.<br />
Angela Merkel tingelt seit einigen Wochen<br />
durch das Land. Bei Regionalkonferenzen<br />
etwa in Heidelberg und Münster<br />
antwortet sie auf die Fragen der CDU-Basis.<br />
Es soll um die Zukunft der Partei gehen<br />
und die Themen, die die Menschen<br />
bewegen. Zum Abschluss lädt die Kanzlerin<br />
zur Sprechstunde im Internet. Eine<br />
Stunde lang antwortet sie auf die Fragen,<br />
die Bürger im Videostream stellen. Regionalkonferenz<br />
im Neuland sozusagen.<br />
Im Konrad-Adenauer-Haus haben sie<br />
ein gläsernes TV-Studio, im Hintergrund<br />
sind Wahlplakate (etwa mit dem alten<br />
Slogan „Black is beautiful"), Schreibtische<br />
und Computer zu sehen. Neben<br />
Merkel sitzt ein Moderator, der oft lächelt,<br />
gestikuliert und gelegentlich, wenn<br />
die Technik nicht funktioniert, selbst im<br />
ernsten Ton Fragen stellt. „Ist es schwerer<br />
geworden, den Menschen Politik zu<br />
erklären?" Merkel verneint. Die Welt sei<br />
komplex und vielschichtig, ja. Aber das<br />
alles könne man noch immer erklären.<br />
Angela Merkel wird ihre Politik im nächsten<br />
Jahr oft erklären müssen, wenn<br />
sie zum vierten Mal zur Bundeskanzlerin<br />
gewählt werden möchte. Sie tut es auch<br />
an diesem Abend schon. Nur ein Mann<br />
mittleren Alters, der mit einem Professoren-Titel<br />
vorgestellt wird und seit 2015<br />
Mitglied der CDU ist, will keine Erklärungen.<br />
Er möchte, dass die Kanzlerin ihre<br />
Politik ändert. Wie genau, das sagt er<br />
nicht. Aber mit der Flüchtlingspolitik ist<br />
er nicht zufrieden. Auf Nachfrage sagt er.<br />
„Der einzige Grund, wieso ich hier bin:<br />
Ich habe zum ersten Mal in meinem Leben<br />
Angst um die Zukunft meiner Kinder<br />
und die Stabilität der Gesellschaft." Er<br />
fordert, dass die, die Kritik äußern, nicht<br />
leichtfertig als Rechtspopulisten abgetan<br />
werden.<br />
Das Gesicht der Kanzlerin, die jeden<br />
der zugeschalteten Parteifreunde herzlich<br />
grüßt und auch mal überschwänglich<br />
in die Kamera winkt, versteinert. „Ich<br />
nehme Ihre Angst ernst und ich nehme<br />
auch Ihre Position zur Kenntnis“, sagt sie.<br />
In „Abwägung der anderen Möglichkeiten"<br />
habe man sich im vergangenen Jahr<br />
entschieden, die Menschen ins Land zu<br />
lassen. Hätte man Grundregeln wie die<br />
Freizügigkeit außer Kraft gesetzt, wäre<br />
ihr Gesprächspartner, sagt Merkel, wohl<br />
ebenso wenig zufrieden. Merkel argumentiert<br />
aus der Not der Entscheidung<br />
heraus. Dass sie womöglich einen Fehler<br />
gemacht hat, das gesteht sie auch an<br />
diesem Abend nicht ein. Nur, dass sie<br />
es zukünftig anders machen würde. „So<br />
ein Jahr darf sich nicht wiederholen.“<br />
Das zeigt die Schwierigkeit, die auf Merkel<br />
im Wahlkampf, in dem es noch mehr<br />
Gespräche und Diskussionen geben wird,<br />
zukommt: Es ist nicht leicht, eine Abwägung<br />
als Argument gelten zu lassen.<br />
Bei allem Erklären von Politik plädiert<br />
Merkel auch dafür, dass man ihr<br />
auch Zeit gebe. „Politik hat ein Stückweit<br />
mit Vertrauen zu tun“, sagt sie.<br />
So wie Menschen sehen: Die Regierung<br />
verspricht Arbeitsplätze, und am Ende<br />
gibt es Arbeitsplätze, ließen sich solche<br />
Vergleiche auch auf die Flüchtlingspolitik<br />
übertragen. Es ist das von Merkel vielfach<br />
angewandte Prinzip: Sie kennen mich,<br />
vertrauen Sie mir.<br />
„Ich kümmere mIch darum“<br />
Versäumnisse bei der Integration, zu<br />
denen es etwa im Fall der Gastarbeiter<br />
gekommen sei, soll es nicht wieder geben,<br />
sagt die Kanzlerin. Auch andere<br />
Teilnehmer fragen nach den Flüchtlingen,<br />
äußern Ängste und Sorgen. Gegen<br />
Ende gibt Merkel einer Gruppe, die sich<br />
aus dem Ortsvereins-Büro zugeschaltet<br />
hat, einen Tipp: „Einfach auch mal auf<br />
Flüchtlinge zugehen, dann verliert man<br />
gewisse Ängste“, sagt die Kanzlerin und<br />
pausiert kurz. „Das kann auch den eigenen<br />
Horizont erweitern.“<br />
Auch wenn über Merkels Begriffswahl<br />
„Neuland" gespottet wurde, nutzt<br />
die Kanzlerin schon seit einigen Jahren<br />
konsequent soziale Medien. Die Facebook-Seite<br />
der Bundesregierung erfreut sich<br />
einer großen Zahl von Abonnenten. Im<br />
vergangenen Jahr ließ das Bundespresseamt<br />
die Fragen der Bürger durch den<br />
Youtube-Star Lefloid vortragen.<br />
Wenn die Parteimitglieder aber wie<br />
in diesem Fall per Whatsapp, Facebook<br />
und Skype zugeschaltet werden, hat das<br />
einen ganz eigenen Charme. Fast jedes<br />
Gespräch beginnt mit „Hören Sie mich?“<br />
und Merkel, die antwortet „Ja, wir hören<br />
Sie sehr gut.“ Man blickt in geflieste<br />
Wohnzimmer, sieht winkende Kinder,<br />
Schrankwände und halbdunkle Zimmer,<br />
in denen nur eine Lampe in die Kamera<br />
gerichtet ist – wie bei einem Verhör im<br />
Film Noir.<br />
Angela Merkel zeigt in ihrer ruhigen<br />
Art ehrliches Interesse an den Belangen<br />
der Leute. Wenn ein CDU-Mitglied aus<br />
Münster über seine Sorge in Sachen Digitalisierung<br />
spricht und die Angst, Rechtspopulisten<br />
könnten sie für sich nutzen,<br />
referiert Merkel über Bots. Sie gesteht<br />
ein, dass Menschen etwa durch falsche<br />
Nachrichten fehlgeleitet werden können.<br />
„Auch das Internet", sagt sie dann<br />
aber, „darf einen nicht daran hindern<br />
zu denken.“ Die Parteimitglieder zeigen<br />
Dankbarkeit und Respekt, dass man ihnen<br />
zuhört. Ein Student fragt nach Studiengebühren<br />
für Ausländer, Merkel ist<br />
nicht ganz im Bild. „Schicken Sie mir eine<br />
Mail“, sagt sie. „Ich kümmere mich darum.“<br />
Der junge Mann strahlt. Beharrlich<br />
zuhören, Verständnis zeigen, erklären –<br />
zumindest die CDU-Basis macht Merkel<br />
damit glücklich.<br />
Quelle: faz.net<br />
Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
65
GÜNCEL<br />
Kadınlar Neden<br />
Şiddete Maruz Kalırlar?<br />
Çİlem Doğan<br />
Kadın ve erkek aynı<br />
dünyayı paylaşmasına<br />
rağmen, ne yazık ki aynı<br />
toplumsal şartları paylaşamamıştır.<br />
Modern toplumsal<br />
yaşamda, kadınlar<br />
erkeklerle eşit statü<br />
elde edebilmek için çoğu<br />
zaman bedenlerini geri<br />
plana itmiş ya da erkek<br />
egemen değerlere göre<br />
biçimlendirmişlerdir.<br />
66 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
Son zamanlarda kadına şiddet konusu ülkemizde<br />
konuşulan ve çözüme kavuşamayan<br />
bir sorun haline geldi. Bu sorunun nedenini<br />
ve çözüm önerileri hakkında uzmanların da<br />
görüşlerini alarak oluşturduğumuz bu araştırma<br />
yazımızı sizlerle paylaşıyoruz.<br />
Kadına Şiddet Nedir?<br />
Şiddet bilinçli olarak bir kişiye ya da kişilere<br />
üstünlük kurmak amacıyla fiziksel, sözel,<br />
cinsel, psikolojik, ekonomik olarak zarar<br />
verici hareketlerin tümüdür. Bu tanım doğrultusundaki<br />
hareketlerin odağında kadının<br />
bulunmasına kadına yönelik şiddet denmektedir.<br />
Bir toplumda mevcut bir şiddet<br />
konusunun bulunması dahi utanç verici iken<br />
bunun birde cinsiyetçi bir yönü olan kadına<br />
karşı şiddet. Genelde kadına yönelik şiddet<br />
dediğimiz zaman hepimizin kafasında canlanan<br />
gözü morarmış, burnu kırılmış, vücudunun<br />
gözle görünür yerinde bir darp izi<br />
bulunan kadındır. Ancak bu şiddetin sadece<br />
fiziksel boyutta olanıdır. Bunun dışında duygusal,<br />
cinsel ve ekonomik boyutları da vardır.<br />
Kadına Yönelik Şiddetin<br />
Nedenleri Nelerdir?<br />
Şiddetin kaynağı otoriteyi sağlamak, hâkimiyet<br />
kurmak nedeniyle temelde korunma<br />
daha sonrasında üstünlük sağlama isteğidir.<br />
Elbette farklı başlıklar altında toplanabilecek<br />
nedenler sıralanabilir bunlar şiddeti<br />
uygulamanın gerekçesidir, temelde şiddet<br />
yine korunma ve üstünlük sağlama ihtiyacından<br />
kaynaklanmaktadır. Şiddet uygulama<br />
nedenlerine gelince; Sosyal nedenlerden<br />
biri ataerkil yapıdır. Ataerkil aile yapılarında<br />
erkeğin karar vermede tek yetkili mercii olması,<br />
kadının erkeğin hizmetkârı olması gibi<br />
düşüncelerin bulunması, bu düşünce tarzının<br />
dışına çıkan veya çıkmak isteyen kadına,<br />
şiddet olarak geri dönebilmektedir. Bunda<br />
bir başka neden olan öğrenme davranışı<br />
da etkilidir. Mesela babasının annesine şid-
det uyguladığını gören bir çocuğun şiddet<br />
uygulamaya eğilimli bir eş olma ihtimali<br />
yüksektir. Bir farklı psiko-sosyal neden ise<br />
kişinin alkol veya madde bağımlısı olmasıdır.<br />
Bunun doğrudan bir etkisinin olduğu<br />
tartışılabilir ancak yapılan istatistiki çalışmalar<br />
gerçekliğini kanıtlar niteliktedir. Öyle<br />
ki şiddet mağduru kadın müracaatçı gruplarımızı<br />
irdelediğimizde büyük çoğunluğunun<br />
eşinin alkol veya madde tükettiği gerçeği ile<br />
karşılaşmaktayız. Bunun dışında toplumda<br />
ki yanlış ahlak, namus anlayışı da şiddet<br />
temelindeki sosyal nedenlerdendir. Günümüzde<br />
kadına yönelik şiddetin en yaygın<br />
nedenleri psikolojik ve sosyal nedenlerdir.<br />
Ekonomik ve biyolojik nedenler de kadına<br />
yönelik şiddet sebep olmaktadır. Anti sosyal<br />
kişilik bozukluğu, paranoid kişilik bozukluğu<br />
gibi kişilik bozuklukları, şizofreni şiddetin<br />
temelinde yatan biyolojik etmenlerdendir.<br />
Kişinin ekonomik olarak yoksunluk yaşaması<br />
veya kadının erkekten daha çok para kazanması,<br />
bunlara bağlı olarak eşiyle sorunlar<br />
yaşaması da şiddete neden olmaktadır.<br />
Aile içi şiddete maruz kalan<br />
kadınlar nasıl korunuyor?<br />
Aile içi şiddet konusunda ülkemizde atılan<br />
en büyük ve umut verici adım 6284 sayılı Ailenin<br />
Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin<br />
Önlenmesine Dair Kanunun çıkarılmasıdır.<br />
Bu kanun sayesinde şiddet mağduru olduğu<br />
tespit edilen kadınlar hakkında koruyucu<br />
ve önleyici tedbir kararları verilmektedir.<br />
Şiddet mağduru olduğu Aile ve Sosyal Politikalar<br />
Bakanlığı kuruluşları, Savcılık veya Emniyet<br />
ve Jandarma gibi kolluk kuvvetlerince<br />
tespit edilen kadınlar hakkında öncelikli<br />
olarak Mahkemeden tedbir kararı talep edilir.<br />
Şiddet mağduru kadının rıza göstermesi<br />
üzerine varsa küçük çocukları ile birlikte<br />
kadın konukevine yerleştirilmesi de mümkündür.<br />
Kadın konukevlerinde söz konusu<br />
şiddet mağduru kadınlar hakkında detaylı<br />
bir inceleme yapılarak<br />
kendilerine en uygun hizmet modeli<br />
belirlenir. Bu süreçte gerekliyse -ki şiddet<br />
mağduriyeti nedeniyle genellikle gereklidirpsikolojik<br />
destek sağlanır. Kişinin bir birey<br />
olarak bağımsız bir şekilde yaşamını sürdürmesi<br />
için kendisine uygun bir iş, çalışması<br />
mümkün değilse ekonomik destek sağlanır.<br />
Ancak öncelik şiddet olayının tekrar gerçekleşmemesini,<br />
müracaatçının yaşama hakkını<br />
güvence altına alınmasını sağlamaktır.<br />
Medya kadına yönelik şiddet haberlerini<br />
nasıl ele almalı nasıl sunmalı?<br />
Her konuda tarafsız olmasını istediğimiz<br />
medya, bence bu konuda kesinlikle taraf<br />
olmalı. Hakları elinden alınan, ezilenden,<br />
mağdur olan kadından yana olmalı. Pozitif<br />
ayrımcılık kavramı kadınlar için medya tarafından<br />
da kullanılmalı. Ayrımcılığın her<br />
türlüsüne karşıyız, şahsi düşüncem olarak<br />
pozitif ayrımcılığa bile bi yerde karşıyım.<br />
Ancak farklı bir karşılık bu, şöyle ki pozitif<br />
Eğitim müfredatına<br />
kadın ve erkek eşitliğini<br />
vurgulayan konular<br />
koymalı, öğretmenlerimizi<br />
bu konuda bilinçlendirmeli,<br />
cinsiyetçilik<br />
atfeden kelimelerin kullanımını<br />
azaltmalıyız.<br />
bir ayrımcılık yapmak için diğer bir grup<br />
veya gruplara göre mağdur veya yoksun bir<br />
kesimin mevcut olması gerekir. Söz konusu<br />
kadınlara yapılacak pozitif ayrımcılıksa ve<br />
gerekiyorsa o zaman kadının erkeğe göre<br />
daha az hakkının olduğunu, mağdur edildiğini<br />
kabullenmişiz demektir. Bu gerçekliğin<br />
mevcut olması bile bizim için utanç<br />
vericidir. Ancak bununla mücadele<br />
etmek için şimdilik en<br />
kullanışlı yöntemimiz pozitif<br />
ayrımcılık, pozitif ayrımcılığa<br />
ihtiyaç kalmayacak<br />
günlere ulaşmak için pozitif<br />
ayrımcılık yapmak<br />
zorundayız. Medya da<br />
kadına yönelik şiddet<br />
konulu haberlerde<br />
kadından yana<br />
taraf olmalı.<br />
GÜNCEL<br />
Şiddeti öven, teşvik eden abartılı haber sunumları<br />
ve reyting amacından ziyade haber<br />
etiği çerçevesinde haberler yapılmalı diye<br />
düşünüyorum. Öyle ki bağlantısı tartışılabilir<br />
ancak kadına yönelik şiddet haberleri<br />
arttıkça şiddet vakaları da artmakta. En<br />
ufak bir bağlantısının olma olasılığında bile<br />
haber sunumumuzda bir sıkıntı var demektir.<br />
Medyanın da bunları dikkate alması ve<br />
tüm kamu, kurum ve kuruluşları ile işbirliği<br />
içerisine girmesi gerektiği kanaatindeyim.<br />
Kadına yönelik şiddetin önlenmesi<br />
için nasıl bir yol izlenmelidir?<br />
Tek bir yol hiçbir zaman kesin doğrudur diyemeyiz.<br />
Tek bir istenilen sonuç belirleriz.<br />
Bu konuda istenilen sonuç kadına yönelik<br />
şiddetin azalması ve ortadan kalkmasıdır. Bir<br />
istenilen sonuca bizi götürme ya da götürmeye<br />
az da olsa katkısı bulunacak tüm yolları<br />
hep birden hayata geçirmeliyiz. Örneğin<br />
önemli bir etken olan eğitim. Eğitimde kadın<br />
ve erkek için fırsat eşitliği yaratmalıyız.<br />
Gerekliyse -ki öyle- kızların okumasını teşvik<br />
edici projeler geliştirmeli, aksi durumlar için<br />
yasal cezalandırma mekanizmalarını devreye<br />
sokmalıyız. Eğitim müfredatına kadın ve<br />
erkek eşitliğini vurgulayan konular koymalı,<br />
öğretmenlerimizi bu konuda bilinçlendirmeli,<br />
cinsiyetçilik atfeden kelimelerin kullanımını<br />
azaltmalıyız. Kız çocuklarına yönelik<br />
özgüven ve meslek edinme eğitimleri verilmeli.<br />
Engelli istihdamında konulan zorunlu<br />
kotalar gibi kadınlar için de zorunlu kotalar<br />
koymalıyız. Kadının çocuktan tek sorumlu<br />
ebeveyn algısını bozmalı, ücretsiz kreşler<br />
açılmalı, kadın sığınma evlerinin sayıları<br />
arttırılmalı, psikolojik destek imkânlarının<br />
yaygınlaştırılmalı, bireysel silahlanmaya engel<br />
olunmalı, cinsiyetçi tüm politika, yasa<br />
ve uygulamaların sonlandırılmalı, cinsiyetçi<br />
ayrımcılığa yönelik tüm eylemler caydırıcı<br />
cezalarla karşılık bulmalı, kadını geliştirmeye<br />
yönelik projeler desteklenmeli ve bunlar<br />
gibi daha birçok yöntem uygulamaya konulabilir.<br />
Ancak önemli bir hususta bunları<br />
yaparken erkekleri hedef alan düşünce ve<br />
uygulamalara kaymamayı da sağlamalıyız.<br />
Aksi takdir de bir süre sonra erkekler için<br />
aynı sorunlarla karşı karşıya kalabiliriz.<br />
Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
67
GÜNCEl<br />
Aytekin Dabanca<br />
a.dabanca@adigepanorama.com<br />
68 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
Uyuşturucu kullanma genç nüfusta hızla artan bir<br />
sorun olarak karşımıza çıkıyor. Çocukluk çağında<br />
başlayan madde bağımlılığının pek çok sebebi<br />
vardır. Aile içinde anne ya da babanın uyuşturucu<br />
veya alkol kullanması, arkadaşlara özenme, aile<br />
içi sorunlar, depresyon bu sebeplerden bazılarıdır.<br />
Çocukluk çağında çocuklar anne ve babalarını<br />
kendilerine örnek alırlar. İşte bu nedenle sigara<br />
içen ailelerin çocukları da sigaraya başlar.<br />
Aile içi ilişkiler madde<br />
bağımlığını nasıl doğurur?<br />
Madde bağımlısı olan çocuklar incelendiğinde<br />
aile içinde yaşadıkları olumsuzlukların tetikleyici<br />
olduğu ortaya çıkmaktadır. Çocuğun gelişim döneminde<br />
yaşadığı aile içi sorunlar, çocuğa anne<br />
ve babanın davranışı başlıca etmenler. Özellikle<br />
evlilik içinde anne ve babanın kendi yaşadığı evlilik<br />
sorunları, ekonomik durum, maddi sorunlar ve<br />
eğitim durumu, boşanmış aileler çocuğun madde<br />
bağımlısı olmaya itiyor. Ruhsal açıdan sorunların<br />
üstesinden gelemeyen çocuk, çareyi madde bağımlılığında<br />
buluyor. Çünkü tüm bu sorunların çocuğun<br />
kişilik gelişimini olumsuz etkiliyor.<br />
Anne ve baba nasıl davranmalıdır?<br />
Anne ve babanın çocukla iletişim kurabilmesi çok<br />
önemlidir. Çocukluktan gençliğe doğru yol alan çocuklara<br />
destekleyici, yol gösterici, ruhsal değişimleri<br />
destekleyici olmanın yanı sıra ihmal ve şiddetten<br />
kaçınılmalıdır. Madde bağımlısı olan bir çocuk,<br />
kendisini teşvik eden arkadaşlarına hayır diyemez.<br />
Bu noktada aile içinde anne ve baba hayır demeyi<br />
bilmelidir. Bu ancak çocuğa belirli sınırları öğretmek<br />
ve eğitmekle oluşur.<br />
ÇOCUK VE GENÇLERDE UYUŞTURUCU MADDE<br />
KULLANIM KUŞKUSU YARATABİLECEK BELİRTİLER;<br />
Derslerdeki başarı oranının birden düşmesi, sık<br />
sık arkadaş değiştirme ya da arkadaşlarına sırt<br />
çevirmesi, çevreyle ilişkilerden kaçınmak. Tamamen<br />
içine kapanma, hiçbir şeye ilgi duymama,<br />
her şeyden uzak kalma, zaman zaman aşırı neşe<br />
ile öfke, saldırganlık arasında gidip gelme, evde<br />
odaya kapanma, kendi bakım ve temizliğine özen<br />
göstermemek. Fazla para harcama, okulu ya da iş<br />
eğitimini tamamen bırakma, kendi geleceği için<br />
hiçbir yol görememe, geleceğe yönelik hiçbir adım<br />
atmak istememe, ellerde titreme, aşırı derecede
GÜNCEL<br />
terleme ve uykusuzluk çekmek gibi belirtiler<br />
görülür. Bu belirtilerin yanında, uyuşturucu<br />
madde kullanan insanlardaki davranış<br />
bozukluklarını da görmek mümkündür. Bu<br />
davranış bozuklukları da hemen göze çarpar.<br />
Mesela; hastalıklara karşı direnci azalır,<br />
sağlığı bozulur. Kullandığı madde fiziksel ya<br />
da ruhsal bağımlılık yapar. Maddenin kullanımı<br />
nedeniyle kaza yapma riski artar, güvenliği<br />
tehlikeye girer. Uyuşturucu maddelerden<br />
aynı etkiyi elde etmek için kullanma<br />
dozunu giderek artırmak zorunda kalır. Aşırı<br />
doz ölüme yol açar. Maddenin parasını karşılamak<br />
için yasa dışı yollarla para sağlamaya<br />
çalışır. Bazı maddeler, başkalarına yönelik<br />
şiddet eğilimini artırır. Madde, arkadaşlıklardan<br />
öne geçer. Kişi arkadaş çevresinden<br />
uzaklaşır ve dostlarını kaybeder.<br />
UYUŞTURUCU MADDE KAVRAMI<br />
Uyuşturucu madde kavramı; genel anlamda<br />
uyuşturma özelliğine sahip maddeleri<br />
ifade eder. Yani, uyuşturan, duyarsız hale<br />
getiren madde demektir. Afyon ve türevleri,<br />
kokain ve türevleri, kenevir ve türevleri<br />
ile sentetik uyuşturucular olarak sınıflandırmasını<br />
anlatmaya çalıştığım uyuşturucu<br />
maddelerin kullanımının kişi ve toplum<br />
üzerindeki etkilerini gelin hep birlikte görelim.<br />
Bu maddelerden;<br />
ESRAR; mizacı, düşünceyi ve davranışları<br />
olumsuz etkiler. Beyinsel bağlantılarda kopukluk,<br />
reflekslerde, koordinasyonda bozukluk<br />
yapar. Dikkati dağıtır, paranoya ve<br />
muhtemelen psikoza yol açar. Unutkanlığa,<br />
yüksek dozda alındığında hayal görmeye<br />
neden olur. Bronşit ve akciğer kanseri riskini<br />
artırır. Uykulu hal yaratır, hafıza kaybına<br />
neden olur. Kalp rahatsızlığı yaratır, ağız ve<br />
boğazda kuruluk, gözlerde kanlanma meydana<br />
gelir. Erkeklerde sperm sayısında azalma<br />
ve kısırlık, kadınlarda testosteron düzeyinde<br />
artış ve kısırlık yaratır. Eroin, kokain<br />
gibi tehlikeli uyuşturucu maddelere geçiş<br />
basamağıdır.<br />
EROİN; merkezi sinir sistemini direk etkiler.<br />
Hareket ve konuşmada yavaşlama olur,<br />
gevşeme ve sıcaklık hissi verir. Yüzde kızarıklık,<br />
göz bebeklerinde küçülme, görme<br />
kabiliyetinde yavaşlama görülür. Beslenme<br />
yetersizliği çekme, buna bağlı olarak<br />
kabızlık ve ishal durumu yaşanır. Şiddetli<br />
yoksunluk, kas ağrıları ve kramplar olur.<br />
Uykusuzluk, gözde yaşarma, burun akıntısı,<br />
solunumun yavaşlaması ve koma hali görülür.<br />
Yüksek dozda alındığında kişi ölür.<br />
KOKAİN; merkezi sinir sistemi üzerinde<br />
uyarıcı etki yapar. Yoksunluğun yanı sıra<br />
ruhsal çöküntü, halüsinasyonlar görmeye<br />
neden olur. Halsizlik, güçsüzlük, vücut ısısında<br />
azalma, çok uyuma, mutsuzluk hali<br />
görülür. Nabız ve tansiyonda aşırı yükselme,<br />
geçici aşırı zindelik, burun kanamaları,<br />
beyin damarlarında tıkanıklık, cinsel iktidarsızlık<br />
olur. Migren tipi baş ağrıları görülür,<br />
yüksek derecede bağımlılık yapar.<br />
EXTASY; enerji artışı, canlılık, karşı cinse<br />
yakınlık hissi, algılamada artma, uykusuzluk<br />
ve paranoyaya neden olur. Aşırı kuşkuculuk<br />
yaratır, aşırı hareketlerden dolayı su kaybına,<br />
kalp rahatsızlığı, yüksek tansiyon, ağız<br />
kuruluğu, terleme ve iştah kaybına neden<br />
olur. Böbrek ve karaciğer üzerinde olumsuz<br />
etkileri vardır. Koordinasyon ve solunum<br />
yetmezliğine neden olur.<br />
UÇUCU MADDELER; tiner, baly, çakmak<br />
gazı, benzin, oje vb… maddelerdir. Bu maddelerin<br />
kullanılması neticesi, neşe hali veya<br />
sakinlik duygusu, hayallerin görülmesine<br />
neden olur. Beyin üstüne doğrudan toksin<br />
etkisi yaptığından çok zararlıdır. Bağımlılık<br />
potansiyeli yüksek, sıklıkla ani ölümler<br />
meydana gelir. Saldırganlık ve tehlikeli davranışlar,<br />
ciddi sarhoşluk, denge bozukluğu<br />
yürümede güçlük görülür. Baş ağrısı, kusma,<br />
bulantı, tıkanma, boğulma gibi sorunlar<br />
ortaya çıkar. Dikkat eksikliği, öğrenme<br />
güçlüğü, kavrama yeteneğinde bozulma,<br />
okul başarısında düşme, böbrek yetmezliği,<br />
kalpte ritim bozukluklarına neden olur.<br />
Uyuşturucu maddelerin kullanıcılar<br />
üzerindeki etkilerinden bazıları bunlar.<br />
Peki, uyuşturucunun toplum üzerindeki<br />
etkilerini biliyor muyuz? Toplum üzerinde<br />
ne gibi etkileri vardır? Uyuşturucu madde<br />
toplumu nasıl etkiler. Uyuşturucuya bağlı<br />
olarak toplumda ne gibi sorunlar ortaya<br />
çıkar. Şimdide; uyuşturucunun toplum üzerindeki<br />
etkilerine bir bakalım.<br />
UYUŞTURUCUNUN TOPLUM ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ;<br />
TERÖR;<br />
Terör olaylarında artış olur. ( PKK-HİZBUL-<br />
LAH-DİĞER ÖRGÜTLER)<br />
HASTALIKLAR;<br />
Uyuşturucu madde kullanımının, hastalıklara<br />
karşı direnci azaltması neticesi bazı<br />
hastalıklarda da artış meydana gelir. (AİDS,<br />
FELÇ, KALP KRİZİ, KANSER VE BÖBREK YET-<br />
MEZLİĞİ vb.)<br />
SUÇ ARTIŞI;<br />
Uyuşturucu madde kullananlar, maddenin<br />
parasını karşılamak için yasa dışı yollardan<br />
para sağlamaya çalışırlar. Bu nedenle, toplumda<br />
suç oranlarında artış olur.( CİNA-<br />
YET-GASP-FAHİŞELİK-HIRSIZLIK-SOYGUN)<br />
EKONOMİ;<br />
Kayıt dışı para aklama gibi ekonomik sorunlar<br />
ortaya çıkar.( KARAPARA)<br />
SONUÇ OLARAK;<br />
İnsanlık tarihinin başlangıcından itibaren,<br />
keyif verici, ağrı giderici ve hastalıkları iyileştirici<br />
olarak kullanıldığı bilinen uyuşturucu<br />
maddelerin suiistimal edilerek kullanılması,<br />
canlıların organizmasını olumsuz<br />
yönde etkilemektedir. Sinir sistemi üzerine<br />
etki ederek, akli, fiziki ve psikolojik dengeyi<br />
bozan, alışkanlık ve bağımlılık yapan, kişi ve<br />
toplum içerisinde ekonomik ve sosyal çöküntü<br />
meydana getiren uyuşturucu madde<br />
ile mücadele ve tedavi merkezleri ile ilgili<br />
konuları daha sonraki yazımda tekrar sizlerle<br />
görüşmek üzere sağlıklı ve mutlu kalın.<br />
Sevgi ve ışığınız bol olsun…<br />
Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
69
Spor<br />
FUTBOL ARTIK<br />
‘TAMAMEN DUYGUSAL’<br />
Jorge Valdano’nun ünlü lafıdır; “Futbol yaşadığımız hayatın metaforudur”<br />
der. Futbol da edebiyat ve müzik gibi toplumsal bir olaydır; zaman zaman<br />
isyan, zaman zaman acı, zaman zaman güzelliktir; bir metafor ve bir stildir.<br />
Y. Emre Kaplan<br />
e.kaplan@adigepanorama.com<br />
Futbolun tarihi Sümerler’e kadar dayanır. Mısır mezarlarında<br />
da duvar resimlerinde ayakla top oynayan<br />
insan figürleri vardır. Bazı kaynaklarda Orta Asya<br />
Türklerinin de topa elle dokunmadan ayak ve kafa ile<br />
oynamış oldukları bir oyundan söz edilir. İngiltere’de<br />
kökleri 12. yüzyıla kadar uzanarak kuralları olmadan,<br />
18. yüzyılda ise devlet ve kilisenin toplum değerlerini<br />
kötü etkilediği savıyla yasaklanmış olmasına rağmen<br />
birçok kolejde 100 yıl kadar daha organize bir<br />
şekilde takımlar kurularak, ellerin ve ayakların birlikte<br />
kullanılması ile o tarihde genellikle toplumun elit<br />
kısmını peşinden sürükleyerek oynanan bir oyundu.<br />
Sümerlerden, milyon eurolara uzanan bir hikaye<br />
futbol ve artık sadece bir spor değil; küresel bir<br />
endüstri çarkının en çok işleyen dişlilerinden bir<br />
tanesi. Artık kulüp değerlendirmelerinde, bütçelerinde,<br />
transferlerde milyon eurolar konuşuyor.<br />
Futbol, ülke ve insan ilişkilerini geliştiriyor, yönlendiriyor<br />
ve iyi kullanıldığında, dünya barışına büyük<br />
katkılar yapacak bir birikim ve reklam dünyasının<br />
en çok tercih ettiği ortam oluyor. Ayrıca futbol, şehirler,<br />
bölgeler, ülkeler hatta kıtalar arası sosyal ve<br />
ekonomik yakınlaşmayı da temin ediyor.<br />
Futbol giderek bir endüstri olarak devleşirken<br />
kulüpleri yönetmek neredeyse holding yönetmekle<br />
eşdeğer hale geldi. Ortada kazanılan bir para<br />
var ve bu paranın tekrar parasal başarıya dönmesi<br />
şart. İşte oyunun en büyük kuralı da bu. Futbol<br />
ekonomisi, gelir ve giderleriyle, transfer piyasasıyla,<br />
reklam ve medya yatırımlarıyla, yarattığı marka<br />
değeri ve ligleriyle, bu kurala odaklanıyor.<br />
Başta İngiltere olmak üzere Avrupa’da 1980’lerin<br />
başından, ülkemizde ise 1990’lı yılların sonlarından<br />
itibaren, kulüplerin yeni stadlar inşa ederek<br />
gelirlerini artırma isteğiyle başlayan ve sonrasında<br />
ortaya çıkan reklam, sponsorluk gelirleri ile bunların<br />
etkisiyle artış gösteren logolu ürün (merchandising)<br />
gelirleri ve özellikle özel televizyon kanalları arasında<br />
yaşanan yoğun rekabetin bir sonucu olarak önemli<br />
artışlar yaşanan yüksek yayın hakları gelirlerinin de<br />
katkısıyla baş döndürücü bir hızla futbol büyük bir<br />
endüstri olarak yeniden yapılanmıştır. Yeni ekono-<br />
70 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December
minin hızla değişen dinamikleri, “taraftar/<br />
müşteri” sayıları milyonlarla ölçülen futbol<br />
kulüplerinin, hızla ekonomik bir örgüt olarak<br />
organize olmalarına neden olmuştur.<br />
Yeni stadlarını inşa ederek geleneksel gelirlerini<br />
artırmak, bununla birlikte 1980’lerin<br />
başında ortaya çıkan merchandising, sponsorluk,<br />
reklam ile 1990’lar sonrasında önem<br />
kazanan medya ve yayın gelirleri gibi yeni<br />
gelirleri ortaya koyarak, Şampiyonlar Ligi,<br />
UEFA Kupası vb. uluslararası turnuvalarda<br />
başarılı olmaları zorunluluğu, futbol kulüplerini<br />
başdöndürücü bir hızda şirketleşme<br />
sürecinin içerisine sokarak, kuruluşlarından<br />
bu yana devam etmiş olan sadece sportif<br />
bir organizasyon olmalarını misyonunu, satışları<br />
devasa büyüklüklere ulaşan pazarlamanın<br />
ön planda olduğu ve profesyoneller<br />
tarafından yönetilen ekonomik / kurumsal<br />
organizasyonlara dönüştürmüştür.<br />
Endüstri haline gelerek yapı değişikliğine<br />
uğrayan ve ekonomik gerçeklerin<br />
ön plana çıktığı günümüzün “yeni futbol”<br />
kurallarıyla birlikte ortaya çıkan iş modellerinin<br />
ana prensibi, medya platformları,<br />
içerik sağlayıcılar, reklamcılar, sponsorlar<br />
ve organizatörler gibi destek unsurlarını<br />
optimum şekilde kullanılarak, futbol<br />
şovunu yaratmak, oynatmak ve sonuç<br />
olarak diğer alternatif eğlence/spor türleriyle<br />
rekabet ederek ticaretleştirmekden<br />
geçmektedir. Bu yeni futbol düzeninde<br />
kendilerini yeniden yapılandırarak başarılı<br />
olan Manchester United, Barcelona, Real<br />
Madrid gibi Kulüplerin birbirinden farklı iş<br />
modelleri incelendiğinde, hepsinin ortak<br />
paydasının, mevcut durumlarını objektif<br />
olarak tespit ettikden sonra, sportif, ekonomik<br />
ve sosyal başarı hedefiyle uzun<br />
vadeli sürdürülebilir stratejiler eşliğinde,<br />
kurumsal değer artışı sağlayacak bir<br />
değer zincirini bütün detaylarıyla ortaya<br />
koymuş oldukları görülmektedir.<br />
Transfer piyasasının günümüzde çok<br />
çılgın boyutlara ulaştığını görüyoruz. Ağustos<br />
ayında Juventus, uzun süredir peşinde<br />
olduğu dünyaca forvet oyuncusu Gonzalo<br />
Higuain’in transferini resmen tamamladı.<br />
Juventus kulübünün resmi internet sitesinden<br />
“Hoş geldin Pipita!” başlığıyla yapılan<br />
açıklamada, Arjantinli yıldız için 90 milyon<br />
Euro bonservis bedeli ödeneceği bildirildi.<br />
Higuain böylelikle, dünya futbol tarihinin en<br />
pahalı 5 transferinden biri oldu. Ancak sonrasında<br />
transfer rekoru, Manchester United<br />
kulübünden geldi. Amerikan Glazer ailesinin<br />
sahibi olduğu İngiliz Manchester United kulübü,<br />
Juventus’un genç yıldızı Paul Pogba’ya<br />
tam 105 milyon Euro ödeyerek renklerine<br />
kattı. Böylelikle Paul Pogba, tarihin en pahalı<br />
transferi ünvanına sahip oldu. Bu transferin<br />
ilginç kısmı ise şüphesiz Paul Pogba’nın<br />
bundan yaklaşık 4 yıl önce Manchester United’dan<br />
arkasına teneke bağlanarak ücretsiz<br />
şekilde yollanmasıydı. 4 yıl önce ücretsiz<br />
Futbol endüstrisinin<br />
kendine özgü bir<br />
yönetim dünyası vardır. Bu<br />
gerçeği unutmadan, futbol kulüpleri<br />
ticari işletmeler gibi yönetilmelidir.<br />
Ancak, biz mi olduğumuz yerde<br />
saplanıp sayıklıyoruz, yoksa küreselleşen<br />
futbol diye sıkça çemkirdiğimiz<br />
şu günlerde aklımızın<br />
alamayacağı paralar değerini<br />
kaybetmeye mi<br />
başladı?<br />
yollanan futbolcuya, 2016 yazında tam 105<br />
milyon Euro ödeyip geri almak? Futbol çılgınlığının<br />
geldiği noktayı özetler nitelikte…<br />
Peki bir futbolcuya ödenen 105 milyon<br />
Euro ile neler yapılabileceğini hiç düşündünüz<br />
mü? Bu parayla, henüz yeni açılmış<br />
Osman Gazi Köprüsü’nden tam 2 milyon<br />
165 bin kez geçiş yapabilirsiniz. 1386 adet<br />
TOKİ dairesi, 216 adet taksi plakası veya<br />
406 bin adet cumhuriyet altını satın alabilir,<br />
Juventus’un maçlarını oynadığı Juventus<br />
Arena’yı tüm maliyetleri dahil inşa edebilirsiniz.<br />
Ayrıca Paul Pogba’nın bonservisine<br />
verilen 105 milyon Euro banknota çevirilirse,<br />
ağırlığı yaklaşık 1.2 ton oluyor…<br />
Futbol endüstrisinin kendine özgü bir<br />
Ortada kazanılan<br />
bir para var ve bu paranın<br />
tekrar parasal başarıya dönmesi<br />
şart. İşte oyunun en büyük<br />
kuralı da bu. Futbol ekonomisi,<br />
gelir ve giderleriyle, transfer piyasasıyla,<br />
reklam ve medya yatırımlarıyla,<br />
yarattığı marka değeri<br />
ve ligleriyle, bu kurala<br />
odaklanıyor.<br />
yönetim dünyası vardır. Bu gerçeği unutmadan,<br />
futbol kulüpleri ticari işletmeler<br />
gibi yönetilmelidir. Ancak, biz mi olduğumuz<br />
yerde saplanıp sayıklıyoruz, yoksa küreselleşen<br />
futbol diye sıkça çemkirdiğimiz<br />
şu günlerde aklımızın alamayacağı paralar<br />
değerini kaybetmeye mi başladı?<br />
Ülkemizdeki yapı incelendiğinde; idari<br />
(iyi ve rasyonel yönetilmeme), mali (gelir<br />
kaynaklarını yeterince arttıramama, olan<br />
gelirleri de verimli kullanamama, yüksek<br />
finansal borçlanma), devletle ilgili (birikmiş<br />
vergi borçlarının tasviyesi, yüksek vergi<br />
oranları, yeni spor yasasının çıkarılması),<br />
rekabetçi denge (sadece 3 büyüklerin<br />
şampiyon olabilmesi, Avrupa’da başarılı<br />
olamama) ve benzeri birçok önemli ve acil<br />
çözüm bekleyen sorunu olmasına rağmen<br />
Türk Spor Kulüplerinin birincil öncelikli sorununun;<br />
yapısal olduğu gözükmektedir.<br />
Örnek olarak, bir zamanlar imrenilerek<br />
bakılan Galatasaray altyapısı, şimdilerde<br />
sağa sola bedelsiz oyuncu yetiştirmektedir.<br />
Türkiye’de altyapılara verilen önem ciddi<br />
şekilde azalmıştır. Uygulanan politikalar son<br />
derece başarısızdır. Mühim olan, 16, 17, 19,<br />
21 yaş altı gibi takımların oluşturduğuu organizasyonlarda<br />
başarı kazanmak değildir.<br />
Asıl önemli olan, aşağıdan gelen başarılı<br />
ve yetenekli gençlerin değer kaybetmeden,<br />
hatta üstüne koyarak üst yapıya çıkmaları<br />
ve burada kalıcı olabilmeleridir.<br />
Almanya’da yetişen gençlerin aksine,<br />
Türkiye’de yetiştirilen gençlerin birçoğu<br />
maalesef a takımlarda kalıcı olamayıp, yok<br />
olup gitmektedir. Bunun nedeni altyapıda<br />
aldığı temel eğitimin oldukça sınırlı olması,<br />
belki de hiç olmamasıdır. Bu eğitim, kişinin<br />
entelektüel yapısını geliştiren, kişiye yeni<br />
ufuklar açan fen, matematik, sosyal derslerden<br />
edindiği bilgilerdir.<br />
Bu kapsamda başta 3 büyükler olmak<br />
üzere, her spor kulübümüzün üzerinde<br />
büyük bir hassasiyetle düşünmesi gerekli<br />
husus, uluslararası arena da başarıyı yakalamış<br />
spor kulüplerinin modellerinin incelenerek,<br />
başarılı olanların bir karmasının<br />
asırlık tarihlerinden gelen köklü kültür ve<br />
değerlerine uyarlanmasının, gelirleri açısından<br />
dünyanın en büyük 20 futbol kulübünün<br />
arasına kalıcı ve karlı olarak girilebilmesi<br />
için uzun vadede izlenebilecek, gençleri<br />
ve altyapıyı da kapsayacak bir yol haritasının<br />
oluşturulmasıdır.<br />
Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
71
ŞEHİR PANORAMA<br />
Kuzey Almanya’nın İncİsİ<br />
HAMBURG<br />
İlk sayımızda siz okuyucularımıza Almanya başta olmak üzere dünyada görülmesi<br />
gereken şehirleri tanıtacağımızı söylemiştik. Bu sayımızda da Berlin’den sonraki<br />
Almanya’nın en büyük ikinci şehri Hamburg’u tanıtacağız.<br />
SALİH KAPLAN<br />
Hamburg, Berlin’den sonra, Almanya’nın<br />
en büyük ikinci büyük şehri olup kendi başına<br />
ayrı bir eyaleti oluşturur.<br />
Aynı zamanda Avrupa Birliği’ndeki en<br />
büyük 6. metropoldür. Almanya’nın dünyaya<br />
açılan kapısı da denilen kent, Almanya’nın<br />
en büyük limanına da sahiptir. Rotterdam’dan<br />
sonra Avrupa’nın en büyük<br />
ikinci limanı olup, dünyada da 9. sıradadır.<br />
Hamburg, Elbe ve Alster nehirlerinin<br />
kıyısında yeşil bir şehir olmasının yanı sıra<br />
ayrıca dünyanın en büyük ikinci container<br />
limanı ünvanına da sahiptir. Hamburg ev<br />
sahipliği yaptığı yaklaşk 100 konsolosluk ile<br />
“dünyaya açılan kapı” olarak da adlandırılmaktadır.<br />
Yaklaşık 20.000 civarında Hamburg’da<br />
kurulu şirket yabancı ülkelerde iş<br />
yapmakta ve yabancılara ait 3.500 şirket de<br />
Hamburg ticari yaşamında yer almaktadır.<br />
Şehir, adını İmparator Şarlman’ın MS<br />
808 yılında yaptırdığı kaleden almaktadır.<br />
Alster ve Elbe nehirlerinin arasındaki bataklıktaki<br />
kayalık bir bölgede inşa edilen<br />
kale, Slav akınlarına karşı kurulmuştur.<br />
Hammaburg adındaki kalenin ismindeki<br />
burg kale anlamına gelmektedir. Hamma<br />
kelimesinin anlamı ise “hamme” kelimesinden<br />
gelmektedir ve bataklık içindeki<br />
ağaçlık tepe, ağaçlık gibi anlamlara gelmektedir.<br />
Konumu Alster ile Bille arasında<br />
Petrikirche adındaki kilisenin güneyindedir.<br />
Hamburg şehir merkezinin nüfusu yaklaşık<br />
1,8 milyon, eyalet nüfusu ise yaklaşık<br />
4,3 milyon civarındadır.<br />
Ulaşım imkanları<br />
Hamburg’un uzun yıllardır bir ticaret merkezi<br />
olması nedeniyle Hamburg’a ulaşım<br />
olanakları oldukça geniştir. Bunun yanı<br />
sıra, bulunduğu coğrafi konum nedeniyle<br />
de ulaşım her geçen gün daha da gelişmektedir.<br />
Merkez ve doğu Avrupa piyasalarının<br />
açılması ve 2004 yılındaki AB<br />
genişlemesi ile birlikte Hamburg kuzey<br />
Avrupa’da çok önemli bir ticaret ve ulaşım<br />
merkezi haline gelmiştir. Bu genişleme ayrıca<br />
Asya kıtasında gelişmekte olan bölgeleri<br />
ve Baltık bölgesini de kapsamaktadır.<br />
Hamburg Havalimanı<br />
Her yıl 12 milyondan fazla yolcuya ev sahipliği<br />
yapan Hamburg havalimanından 115<br />
den fazla farklı noktaya 60 dan fazla havayolu<br />
aracılığı ile doğrudan ulaşılabilmektedir.<br />
Tren ve istasyonlar<br />
Üç ana tren istasyonu (Merkez İstasyon,<br />
Dammtor ve Altona), Alman Demiryolları<br />
aracılığı ile bir çok noktaya ulaşım imkanı<br />
sağlamaktadır. Almanya ve Avrupa’daki<br />
birçok noktaya tren ile seyahat edebilmek<br />
mümkündür. Hamburg şehir merkezinde<br />
her gün 2 milyondan fazla insan<br />
72 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December
ŞEHİR PANORAMA<br />
toplu taşımayı kullanmaktadır. Hamburg<br />
Trafik Birliği (HVV), şehir merkezi ve banliyöleri<br />
yaklaşık 700 civarında otobüs ve<br />
tren hatları ile birbirine bağlamaktadır.<br />
Araç kiralama ve park<br />
Hamburg 1, 7, 23 ve 24 numaralı otoyolları<br />
ile ulusal ve Avrupa trafiğinin önemli bağlantı<br />
noktalarından biridir. Şehirde çok geniş<br />
araba kiralama imkanları bulunmaktadır.<br />
Kültür, turizm ve yaşam<br />
Hamburg Almanya’nın en etkileyici şehirlerinden<br />
biri olarak kabul edilmektedir.<br />
Hamburg, bu şehirde yaşayan birçok<br />
kişi tarafından ‘‘dünyanın en güzel şehri’’<br />
olarak adlandırılmaktadır. Şehir, bu<br />
atmosferi ve denizcilik açısından sahip<br />
olduğu çekiciliği ile iş ve turistik olarak<br />
şehri ziyaret eden kişiler için oldukça<br />
çekici bir mekan olma özelliğine sahiptir.<br />
Şehir, Elbe ve Alster nehirleri tarafından<br />
çevrelenmekte olup; Venedik’ten daha<br />
fazla köprüye ev sahipliği yapmaktadır.<br />
Şehrin güzelliği en iyi şekilde, liman ve<br />
Alster çevresinde yapılabilecek yürüyüşler<br />
ile fark edilebilir.<br />
Diğer kuzey Alman kentleri gibi Hamburg’unda<br />
mimarisi Backsteingotik tarzından<br />
etkilenmiştir. Tamamen düz olan<br />
şehri,özellikle güzel havalarda, yürüyerek<br />
gezmek son derece keyiflidir. Şehrin içinde<br />
bir sürü park bulunmaktadır. Ayrıca<br />
küçük turistik gezi tekneleri ile Binnenve<br />
Aussenalster göllerinde ya da limanda<br />
(Hafen) veya kanallarda tekne ile şehri<br />
gezebilirsiniz. Alster tekne turları tarihi<br />
bir mekân olan Jungfernstieg’den kalkmaktadır.<br />
Hamburg’da Amsterdam’daki<br />
kırmızı lamba bölgesini (red light district)<br />
andıran St.Pauli bölgesinde Reeperbahn<br />
Caddesi bulunmaktadır. Bu bölgede çok<br />
sayıda gece kulübü ve diskotek bulunmaktadır.<br />
Turistik açıdan Belediye Binası’nın<br />
(Rathaus) kulesine çıkarak şehrin<br />
güzelliğini tepeden de görebilirsiniz.<br />
Kentteki başlıca müzeler<br />
ve görülecek yerler ise:<br />
Fischmarkt; balık pazarı<br />
HafenCity; liman<br />
Speicherstadt<br />
Miniatur Wunderland, Minyatür mucize sehri<br />
Planetarium<br />
Hafenmuseum; liman müzesi<br />
Museum der Arbeit; İş müzesi<br />
Das Feuerschiff; eski yangın söndürme<br />
gemisi<br />
Museum der Arbeit; Hamburg’un sanayi<br />
devrimi yılları ile ilgili müze<br />
Hamburger Kunsthalle; Hamburg sanat<br />
müzesi<br />
Erotic Art Museum; erotik sanatlar müzesi<br />
Deutsches Zollmuseum; Alman gümrük<br />
müzesi<br />
HSV Museum; HSV Hamburg futbol<br />
takımının müzesi<br />
Museum für Hamburgische Museum;<br />
Hamburg müzesi<br />
Hamburg Tren Terminali<br />
Müze ve galeriler<br />
Sanat, şehrin önemli bir parçasını oluşturmaktadır.<br />
Dünyanın tüm bölgelerinden<br />
sanatçılara ait erserler yaklaşık 40<br />
müzede sergilenmektedir. Kunsthalle ve<br />
Bucerius Kunst Forum dünyaca ünlü galeriler<br />
arasında yer almaktadır. Yaklaşık 200<br />
galeri her zevke uygun değişik eserlere ev<br />
sahipliği yapmaktadır.<br />
Tiyatro ve müzikaller<br />
Hamburg’da yaklaşık 30 civarında tiyatro<br />
bulunmaktadır. Yalnızca Londra ve New<br />
Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
73
ŞEHİR PANORAMA<br />
York’ta Hamburg’dan fazla müzikal sahnelenmektedir.<br />
Yakın gelecekte tamamlanması<br />
planlanan Elbphilharmonie’nin, yeni<br />
liman bölgesinin en önemli ilgi merkezlerinden<br />
biri haline gelmesi beklenmektedir.<br />
Restoranlar ve gece hayatı<br />
Hamburg’un en tanınmış şefleri, birçok<br />
değişik lezzetler sunan restoranlarını<br />
Hamburg’da işletmektedirler. Hamburg,<br />
çok çeşitli ve eğlenceli bir gece hayatına<br />
da ev sahipliği yapmaktadır. Dünyanın en<br />
tanınmış gruplarından biri olan Beetles<br />
kariyerine Hamburg, Reeperbahn’da başlamıştır.<br />
Büyüklüğü ve nüfusu açısından<br />
Berlin’den sonra ikinci olan Hamburg şehri,<br />
Avrupa’daki en büyük limanlardan birine ev<br />
sahipliği yapmaktadır. Şehir içinde yer alan<br />
çok sayıdaki su yolları ve kanallar arasında<br />
bir gezinti yapmanız halinde bile şehre neden<br />
“Kuzeyin Venediği” dendiğini anlayabilirsiniz.<br />
Yerel balık pazarına (Fischmarkt)<br />
ve Tüccarlar Bölgesi’ne (göz alıcı kırmızı<br />
tuğlalarla inşa edilmiş binalarıyla fark edilir)<br />
uğramayı, nehir kıyısında hoş bir akşam<br />
yemeği yemeyi ya da üniversite çevresinde<br />
bir gece dışarı çıkmayı unutmayın. Bu arada<br />
Reeperbahn’dan da bahsettik mi (kırmızı<br />
ışıklı bölge)? Burası kırmızı ışıklarıyla meşhurdur...<br />
Park ve yeşil alanlar<br />
Elbe ve Alster nehrinin kıyısındaki yeşil<br />
alanların yanı sıra, 100’den fazla park<br />
ayrıca dinlenme ve Avrupa Yeşil Başkent<br />
2011’de doğanın tadını çıkarmak için bir<br />
çok sakin mekan sunmaktadır. Hamburg<br />
birçok alışveriş merkezine ve değişik mağazaların<br />
bulunduğu sokaklara sahiptir.<br />
Bu mekanlarda çok değişik ürünleri bulabilmek<br />
mümkündür. Birçok mağazada<br />
yerel kültürü yansıtan ürünlere de ulaşılabilmektedir.<br />
Alışveriş<br />
Birçok alışveriş merkezine ve değişik mağazaların<br />
bulunduğu sokaklara sahiptir. Bu<br />
mekanlarda çok değişik ürünleri bulabilmek<br />
mümkündür. Birçok mağazada yerel kültürü<br />
yansıtan ürünlere de ulaşılabilmektedir.<br />
Spor ve etkinlikler<br />
Hamburg’da yıl boyunca birçok spor etkinliği<br />
gerçekleştirilmektedir. İki profesyonel<br />
futbol takımının (HSV ve St. Pauli)<br />
yanı sıra, hentbol ve buz hokeyi takımları<br />
bunlardan en önemlileri arasındadır.<br />
Hamburg ayrıca birçok tenis ve bisiklet<br />
turnuvasına da ev sahipliği yapmaktadır.<br />
Ayrıca birçok spor aktivitesi de halkın kullanımına<br />
açıktır.<br />
Coğrafi Konumu<br />
Hamburg Almanya’nın kuzeyinde yer alır.<br />
Kuzey Denizi’ne akan Elbe nehri kıyısındadır.<br />
Şehrin tam merkezinde iki büyük iç göl<br />
yer alır. Binnen- ve Aussenalster Gölleri.<br />
Ayrıca şehrin içinden bir sürü nehir akmaktadır,<br />
dolayısıyla bu özelliğinden dolayı<br />
şehirde tıpkı Amsterdam veya Venedik<br />
gibi çok sayıda irili ufaklı köprüler bulunmaktadır.<br />
Avrupa’nın en fazla köprüsüne<br />
sahip şehirdir. Amsterdam ve Venedik’in<br />
köprülerinin toplamı bile Hamburg’un<br />
köprü sayısını geçmemektedir. Dünya genelinde<br />
bir kıyaslama daha hiç yapılmadığı<br />
için sadece Avrupa genelinde kıyaslamayla<br />
kalmıştır. Elbe Nehri genişletilerek dünyanın<br />
en büyük limanlarından biri yapılmıştır.<br />
Hamburg eyalet’i Schleswig-Holstein<br />
ve Niedersachsen eyâletlerinin arasında<br />
yer alır. Hamburg’dan Elbe’nin haricinde<br />
Alster, Bille, Düpenau, Eilbek, Este, Flottbek,<br />
Isebek, Kollau, Osterbek ve Wandse<br />
nehirleride geçmektedir. Denize yakın bir<br />
konumda bulunmasının etkisinden dolayı<br />
iklimi nispeten diğer kuzey kentlerine<br />
göre ılımandır. En sıcak ayı olan temmuzda<br />
hava sıcaklığı ortalama 25 °C civarındadır.<br />
Hamburg Şehir alanı 755 kilometre<br />
kare, Eyalet alanı da 19.800 kilometre<br />
karedir. 7 İdari Bölgeden; Altona, Berge-<br />
74 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December
ŞEHİR PANORAMA<br />
dorf, Eimsbüttel, Hamburg-Mitte, Hamburg-Nord,<br />
Harburg ve Wandsbek, 105<br />
semt ve 180 bölgeden oluşmaktadır.<br />
Ekonomi<br />
Hamburg gerek ticari, gerekse hizmet sektörü<br />
açısından kuzey Almanya’nın en büyük<br />
sanayi kentidir. Özellikle havacılık sektörü,<br />
uçak üretiminde dünyanın en büyük<br />
3.kentidir. Kimya, makina, gemi inşaat ve<br />
bankacılık sektörleri oldukça önemli yer<br />
tutmaktadır. 2008 yılında Hamburg’un kişi<br />
başına düşen yıllık gelir ortalama 50.073 €<br />
olarak belirlenmiştir. Fakat Hamburg’un<br />
2007 sonundaki borcu 21,8 Milyar Avroyu<br />
geçmiştir.<br />
120.000 üzerinde iş yeri, Almanya çapında<br />
en yüksek gayri safi milli hasıla (2008<br />
yılında 88,9 milyar Euro), Avrupa’nın 3. en<br />
büyük limanı, Dünyanın 9. en büyük limanı,<br />
Dünyanın 3. en büyük sivil uçak sanayi ile en<br />
büyükler arasında yer almaktadır.<br />
Eğitim<br />
Almanya’nın ilk özel Hukuk Yüksekokulu<br />
Bucerius Law School burada kurulmuştur.<br />
Hamburg Üniversitesi, Hamburg-Harburg<br />
Teknik Üniversitesi, Hafen-City Üniversitesi<br />
ve Hamburg Fachhochschule<br />
adındaki Üniversite bu şehirdedir.<br />
Hamburg’lu Türkler<br />
Almanya Federal Cumhuriyeti´nde yaşayan<br />
Türk vatandaşlarının sayısı 2 milyonun üzerindedir,<br />
Hamburg´da ise bu sayı 62.000<br />
civarındadır. 30.000 kadar Türk asıllı Alman<br />
vatandaşı ve aileleri dahil edildiğinde, Hamburg<br />
nüfusunun yüzde 5 oranını oluşturdukları<br />
anlaşılıyor. Yaşam merkezleri daha çok,<br />
Altona, Hamburg-Mitte ve Hamburg´un güneyi<br />
gibi hareketliliğin ve kültürel renkliliğin<br />
hissedildiği semtlerde bulunmaktadır. Hamburglu<br />
Türklerin büyük çoğunluğu, burada<br />
kalıcı bir yaşam modelini benimsemiş durumdadır.<br />
Bu sayede Hamburg okullarındaki<br />
Türk öğrenci sayısı da sürekli gelişmiş. Anadilde<br />
eğitim Hamburg okullarında önemsenen<br />
konuların arasında yer alır. Örneğin<br />
Hamburg´un merkezinde bulunan tam<br />
günlük Heinrich-Wolgast Okulu´nda (HWS),<br />
Almanca-Türkçe olmak üzere iki dilde eğitim<br />
verilmektedir. Müfredatında kültürlerarası<br />
öğrenim ve ikidilliliğe yer veren bir diğer kurum<br />
ise, Lämmersieth okuludur.<br />
Türkiye´den gelen göçmenlerin neredeyse<br />
tamamı Müslüman olsa da, farklı<br />
inanç gruplarının mensupları da bulunmaktadır.<br />
Hamburg´da halihazırda var olan<br />
40´dan fazla İslami cemaatin 26´sı, Türkiye´den<br />
gelen Müslümanlara hizmet vermekte.<br />
Camiler, sosyal yaşamda da önemli bir<br />
işleve sahip olmaktalar. Hamburg´da dindar<br />
Müslümanların en önemli buluşma noktaları<br />
ise, St. Georg semtinin ortasında yer<br />
alan “Hamburg Merkez Camii”´dir.<br />
Türk göçmenlerinin Hamburg´un kültürel<br />
yaşamında da önemli izlerine rastlamak<br />
mümkün. Alman edebiyatının prestijli<br />
ödüllerine sahip olan Feridun Zaimoğlu<br />
gibi yeni kuşak yazarlar eserlerini ağırlıklı<br />
olarak Almanca dilinde kaleme almaktalar.<br />
Almanya’lı Türkler ve eski Hamburg’luların<br />
bir arada yaşam öykülerine yapıtlarında<br />
sıkça yer “vermekteler.<br />
Hamburg´un bir tür merkezi olduğu, Alman-Türk<br />
film yapımları için de benzer tespitlerde<br />
bulunabiliriz. Örneğin Hamburg’lu<br />
iki Almanya’lı Türk, filmleri ile ulusal ve uluslararası<br />
ödüllere layık görülmüştür. 1986<br />
yılında „40 metrekare Almanya“ filmi ile tanınan<br />
Tevfik Başer´i, 2004 yılında Fatih Akın<br />
“Duvara Karşı”, “Crossing The Bridge – The<br />
Sound of İstanbul” (2005) ve “Soul Kitchen”<br />
(2009) isimli filmleri ile izledi. Bu arada “Soul<br />
Kitchen” isimli film, rejisörünün ´benim şehrim`<br />
dediği Hamburg´a olan aşkının ilanıdır.<br />
Bunun dışında Hamburg, Türk pop, özellikle<br />
de Hip Hop ve Rap müzik piyasası ile<br />
de ünlüdür. Parçalarında daha çok Almanca<br />
dilini kullanan sanatçılar, sosyal yaşamlarına<br />
da yaratıcı bir biçimde ışık tutuyorlar.<br />
Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
75
TURİZM<br />
Turİzm ve yatırım cennetİ<br />
Hollanda<br />
Avrupa ülkeleri arasında<br />
tarihi, kültürü ve<br />
turistlik mekânlarıyla<br />
göze çarpan Hollanda,<br />
aynı zamanda AB üyesi<br />
ülkeler içerisinde “yatırım<br />
cenneti” olarak<br />
da biliniyor. Yatırımcının<br />
Hollanda’yı tercih<br />
sebepleri arasında ilk<br />
sırada ülkenin sağladığı<br />
vergi avantajları ön<br />
plana çıkıyor.<br />
35<br />
yılda 60<br />
farklı ülkeden<br />
3 bin 300’den fazla<br />
şirket ülkeye<br />
yatırım yaptı.<br />
Özgürlükler ülkesi Hollanda; kimi zaman<br />
yel değirmenleriyle, kimi zaman ise laleler<br />
ülkesi olarak adından sıkça söz ettiriyor.<br />
Aynı zamanda Avrupa Birliği (AB)<br />
üyesi ülkeler arasında eşsiz bir lokasyona<br />
sahip olması da tabi ki<br />
gözden kaçmamalı… Hollanda<br />
son zamanlarda artık girişimciler<br />
açısından da bir cennet<br />
haline gelmeye başladı.<br />
Hollanda Ekonomik İşler<br />
Bakanlığı bünyesinde<br />
faaliyet gösteren Hollanda<br />
Dış Yatırım Ajansı’nın<br />
(NFIA) verilerine<br />
göre; 35 yılda 60 farklı<br />
ülkeden 3 bin 300’den<br />
fazla şirket ülkeye yatırım<br />
yaptı. 2016 yılı ilk yarısında<br />
ise NFIA aracılığıyla 7<br />
Türk şirket Hollanda’da<br />
girişimde bulunarak 65<br />
Hollandalı’ya ülkesinde<br />
istihdam sağladı.<br />
Düşük vergi oranı<br />
yatırım teşvikini artırıyor<br />
Girişimcileri Hollanda’ya çeken en büyük<br />
etken ise hiç şüphesiz ülkenin sağladığı<br />
düşük yasal kurumlar vergisi oranı, sürdürülebilir<br />
enerji için vergi indirimi programı,<br />
Ar-Ge teşviki, ithalatta KDV öteleme<br />
ve Expat’lara özel vergi indirimi.<br />
Bu durum yatırım talebinin artmasıyla<br />
ülkede konumlanmak isteyen girişimciler<br />
için de güçlü bir rekabet ortamı<br />
yaratıyor.<br />
Yatırımcıya AB ülkelerine<br />
açılma şansı tanıyor<br />
Hollanda’nın AB üyesi ülkeler<br />
arasında turizmiyle ve tarihi<br />
değerleriyle özel bir lokasyona<br />
sahip olduğuna dikkat çeken<br />
NFIA Ülke Müdürü Arife Karaosmanoğlu;<br />
“Bu durum hiç şüphesiz<br />
girişimcileri Hollanda’ya yatırım<br />
yapmaları konusunda teşvik eden<br />
en büyük unsur. Artık birçok şirket<br />
76 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December
TURİZM<br />
uluslararası alanda konumlanırken, o ülkenin<br />
özellikle turizmine ve değerlerine de yatırım<br />
yapıyor. Türk girişimciler açısından örnek<br />
verecek olursak; özel bir sertifika alan<br />
şirket ‘Made In Holland’ etiketiyle Belçika,<br />
Almanya ve İngiltere gibi ülkelerde ticaret<br />
yapma şansı elde ediyor. Sektörlere baktığımızda<br />
ise tarım, gıda, lojistik, kimya, enerji<br />
ve sağlık alanındaki yatırımlarda ciddi bir<br />
potansiyel olduğu görülüyor. Hollanda bu<br />
nedenle teşviklerle ve vergi avantajlarıyla<br />
girişimcinin önünü açan bir ülkedir” diyor.<br />
Hollanda Dış Yatırım<br />
Ajansı (NFIA Turkey) Hakkında<br />
NFIA (Hollanda Dış Yatırım Ajansı), Hollanda<br />
Ekonomik Bakanlığı bünyesinde faaliyet<br />
gösteren bir kuruluştur. NFIA yabancı şirketlere<br />
Hollanda’da uluslararası faaliyetlerini<br />
başlatmak, geliştirmek ve/veya yaygınlaştırmak<br />
gibi alanlarda yardım ve danışmanlık<br />
hizmeti vermektedir. 35 yıl önce kurulan<br />
NFIA, aradan geçen süre boyunca yaklaşık<br />
60 farklı ülkeden 3 bin 300’den fazla şirketin<br />
Hollanda’da uluslararası faaliyetlerini<br />
başlatmasına ve büyütmesine destek olmuştur.<br />
Merkezi Lahey’de bulunan NFIA’nın<br />
Birleşik Krallık’ta, Türkiye’de, Kuzey Amerika’da,<br />
Asya’da, Orta Doğu’da ve Brezilya’da<br />
ofisleri mevcuttur. NFIA ayrıca Hollanda<br />
Büyükelçilikleri, Başkonsoloslukları ve yurtdışında<br />
Hollanda hükümetini temsil eden<br />
diğer kurumlarla, ayrıca yerel paydaşlardan<br />
oluşan geniş bir sosyal ağ ile işbirliği içerisinde<br />
faaliyet gösterir.<br />
2016 yılı ilk<br />
yarısında NFIA<br />
aracılığıyla 7 Türk<br />
şirket Hollanda’da girişimde<br />
bulunarak<br />
65 Hollandalı’ya<br />
ülkesinde istihdam<br />
sağladı.<br />
Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
77
TURİZM<br />
DALYAN VİLLA TURİZMİ<br />
ÖYKÜ MARAL<br />
Özellikle Avrupa’da; Yunanistan, Fransa,<br />
İspanya ve Portekiz gibi ülkelerde uzun süredir<br />
“Villa Turizmi” adı altında ev sahiplerinin<br />
konutlarını kiraya vermeleri şeklinde<br />
bir sektör gelişmiş durumda. Birçok kişi<br />
de tatilde ev keyfi yaşamak adına otel ve<br />
pansiyonlara alternatif olarak villa turizmine<br />
büyük ilgi gösteriyor. Ülkemizde de son<br />
dönemde revaçta olan villa turizmi, Ege ve<br />
Akdeniz bölgesinde yoğun olarak yapılıyor.<br />
Bizim de yolumuz villa turizmi yapılan yerlerden<br />
birine; Muğla’nın Ortaca ilçesine<br />
bağlı Dalyan’a düştü. Köyceğiz Gölü dalyanı<br />
olarak bilinen bu güzide yer, Muğla’nın sıcak<br />
insanlarıyla, gölleriyle, su kanallarıyla,<br />
çam ormanlarıyla ve sakin, tertemiz koylarıyla<br />
meşhur. Sıcaktan bunaldığınız yaz<br />
günlerine Dalyan’ın birbirine karışan dağ ve<br />
deniz havasında mola verebilir, ılık ılık esintilerin<br />
keyfini çıkarabilirsiniz.<br />
Dalyan’da bulunan 8000’e yakın villa<br />
(köy evi), son dönemde turizmi canlandırmak<br />
adına kullanılmaya başlamış. İşin<br />
ilginç yanı Dalyan’ın potansiyelini görenler<br />
ise İngilizler. Çünkü Dalyan’daki bu evlerin<br />
6000 kadarı İngilizlere ait. Yaz döneminde<br />
evlerini ülkelerindeki arkadaşlarına ve müşterilerine<br />
kiralayarak hem kendileri para<br />
kazanıyor hem de Dalyan’ı canlandırıyorlar.<br />
Harabe şeklindeki evleri de alıp tamir ettirerek,<br />
turizme kazandırıyorlar. Muhteşem<br />
manzaları olan bu evlerde konforlu bir tatil<br />
keyfi yaşamak birçok kişiye 5 yıldızlı bir otel<br />
tatilinden daha hesaplıya geliyor.<br />
Dalyan, coğrafik olarak oldukça zengin<br />
78 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
bir yer. Köyceğiz gölünü Akdeniz’e birleştiren<br />
kanalların ortasında bulunduğundan<br />
dolayı birçok kuş türüne ve zengin bir bitki<br />
örtüsüne sahip... Ayrıca, Caretta Caretta’ların<br />
yumurtalarını bıraktığı yer olarak da<br />
biliniyor. Sırf bu sebeple dahi her yıl binlerce<br />
insan Haziran ve Temmuz aylarında<br />
nesli tükenmek üzere olan kaplumbağaları<br />
görmek için Dalyan’a akın ediyor. Bu tercihin<br />
altında Dalyan’ın diğer önemli turistik<br />
Muğla ilçelerine yakınlığı da yatıyor. Elbette<br />
düşük nüfusu ve bakir doğası da cabası. Kalabalıktan<br />
uzaklaşmak ve doğayla başbaşa<br />
vakit geçirmek içi Dalyan çok iyi bir seçim.<br />
KRALLAR YÜKSEKTEN BAKAR: KAUNOS ANTİK KENTİ<br />
Köyceğiz sınırları içerisinde yer alan Kaunos,<br />
antik çağda Karya ve Likya sınırlarına<br />
kurulmuş bir liman kenti. Genel olarak keyifli<br />
bir deniz turu eşliğinde Dalyan’dan ulaşılan<br />
bu bölgenin en dikkat çekici özelliği ise<br />
girişindeki Kral mezarları. Kayaların içerisine<br />
gömülü biçimde duran, görenleri hayret<br />
içerisinde bırakan bu mezarların binlerce yıl<br />
önce o zamanın imkânlarıyla nasıl yapıldıkları<br />
halen tartışma konusu. Üstelik yalnızca<br />
kayalar değil, üzerinde bulunduğu dağ da<br />
oyulmuş ve Kral mezarları dağdan bağımsız<br />
bir hale getirilmiş. Altılı grup halinde gözlemlenebilen<br />
Kral mezarları, Dalyan ziyaretlerinde<br />
mutlaka görülmeli.<br />
Yine antik kentin sur duvarları, çeşmeleri,<br />
tapınak kalıntıları, hamamı ve tiyatrosu<br />
halen görülebiliyor. Tüm bu özellikler Kaunos’un<br />
zamanında oldukça önemli, teşkilatlı<br />
bir kent olduğunu gösteriyor. Zaten<br />
kayıtlara göre Helenistik, Roma ve Bizans<br />
döneminde yerleşim varlığı gözüküyor.
TURİZM<br />
DALYAN’DA MAVİ YENGEÇ KEYFİ<br />
Dalyan’ın kelime anlamı deniz, göl ya da<br />
ırmak gibi yerlerde su içerisine çakılmış<br />
kazıklara gerilen ağlarla balık avlama yeridir.<br />
Bu sebeple Dalyan’a gelindiğinde<br />
zengin bir deniz ürünleri mutfağıyla karşılaşılır.<br />
Balık çeşitleri Dalyan mutfağının<br />
temelini oluşturur. Dalyan kanalı aynı zamanda<br />
DALKO (Dalyan Su Ürünleri Kooperatifi)<br />
tarafından balık yetiştiriciliğinde<br />
kullanılır. Kanal üzerinde hafif acımtrak<br />
deniz börülcesi sofralardan eksik olmaz.<br />
Aynı zamanda kefal, en sık karşılaşılan<br />
balık. Dalyan’daki mavi yengecin ünü ise<br />
yurtdışına dahi yayılmış. Uygun fiyatlarla<br />
hemen hemen her restoranda bulmak<br />
mümkün... Kanalda sazlıkların üstlerine<br />
yapılan ahşap restoranlarda manzaraya<br />
karşı keyifli yemekler yenilebilir.<br />
KUŞ CENNETİ<br />
Dalyan, 180’in üzerinde kuşa ev sahipliği<br />
yapan çok önemli bir bölge... Bu<br />
nedenle yalnızca turistler değil, birçok<br />
kuş gözlemcisi de bu bölgeye geliyor.<br />
Ortaca ile Dalyan arasında hemen hemen<br />
her yerde leylek görülebiliyor.<br />
Yine bölgede karabatak, balaban, ergüvani,<br />
sumru, kız kuşu, sakarmeke, kırlangıç,<br />
saz bülbülü ve martı gibi türler<br />
var. Dalyan’ın en meşhur kuşu ve sık sık<br />
sazlıklar arasında görülen ise yalıçapkını.<br />
Bir rivayete göre havada asılı duran<br />
bu kuşlar, yalılardaki kadınlar tarafından<br />
görülünce, kendilerini gözetlediği<br />
yönünde adları yalıçapkınına çıkmış.<br />
DALYAN PLAJLARI<br />
Avrupa’nın en iyi plajlarından biri seçilen<br />
İztuzu plajı, 5 kilometre uzunluğuyla<br />
göz kamaştırıyor. Plajın bir ucu tatlı, bir<br />
diğer ucu ise tuzlu su barındırıyor. Koruma<br />
altına altındaki Caretta Caretta’ların<br />
yumurtlama yeri olan İztuzu plajına hemen<br />
her saat tekne turları düzenleniyor.<br />
Plajın Caretta Caretta’ların yumurtlama<br />
bölgesinde ise denize girilmesi<br />
yasaklanmış durumda. Yine gece<br />
saatlerinde kaplumbağaların yumurtlamaları<br />
gerçekleştiği için<br />
plaj kapatılıyor.<br />
Dalyan’ın en bilinen yeri<br />
ve herkesin tercihi olan İztuzu’na<br />
alternatif iki güzel sakin<br />
koy daha bulunuyor. Dalyan’ın<br />
düzlüklerinden, Sülüngür Gölü<br />
çevresinden dolaşıldıktan sonra<br />
keyifli bir dağ-orman yolu aracılığıyla<br />
tepelere çıkıldığında, toprak<br />
yollardan Aşı ve Bakardi koylarına<br />
ulaşılabiliyor. Yolları bir hayli bozuk olsa<br />
da, sonunda karşılaşılan manzara her<br />
şeye değiyor.<br />
DALYAN İKLİMİ VE ULAŞIM<br />
Dalyan, tipik Akdeniz iklimi gösteren<br />
bir yer. Ilıman bir havaya sahip... Kışları<br />
hava sıcaklığı 10 ile 15 derece, yazın ise<br />
30 ile 38 derece arasında değişiyor. Bu<br />
hava değerleri Dalyan’ı yaz-kış yaşanan<br />
bir yer yapıyor. Zaten son dönemde bu<br />
bölgeye yerleşen çok fazla yabancı ve<br />
büyük kentlerden gelen gençler var.<br />
Yine de tatil için en uygun zaman Mayıs-Eylül<br />
arası. Yazın otobüslerle direkt<br />
ulaşılabilen Dalyan’a, Dalaman Havalimanı’ndan<br />
servislerle de gidilebiliyor.<br />
Dalyan içerisinde ise belediye otobüsleri<br />
ve dolmuşlar sürekli çalışıyorlar.<br />
Birçok kanal olan Dalyan’da tekne ulaşımı<br />
da sık sık kullanılıyor. Teknelerle<br />
hem denize hem de birçok koya<br />
ulaşmak mümkün. Acentaların tekne<br />
turları yerli ve yabancı turistlerin<br />
ilgisini yaz boyunca çekiyor. Labirent<br />
şeklinde Dalyan’ı saran kanallarda<br />
tekne turlarıyla İztuzu plajına ve çamur<br />
banyosu yapılan yerlere gidilebiliyor.<br />
Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
79
KÜltür<br />
Türkiye ve Almanya’daki<br />
Kardeş Şehirler<br />
Berlin<br />
Afyonkarahisar -Hamm<br />
Alanya -Gladbeck<br />
Ankara -Hamm<br />
Antakya -Aalen<br />
Antalya -Nürnberg<br />
Ayancık -Wiernsheim<br />
Balıkesir -Schwäbisch Hall<br />
Bandırma -Kamen<br />
Bartın -Lünen<br />
Bergama -Böblingen<br />
Bolu -Neuss<br />
Burhaniye -Hürth<br />
Bursa -Darmstadt<br />
Bursa -Hessen<br />
Bursa -Kulmbach<br />
Çanakkale -Osnabrück<br />
Dalaman -Eschweiler<br />
Demre -Elzach<br />
Denizli -Betzdorf<br />
Didim -Laubach<br />
Diyarbakır -Gießen<br />
Edirne -Lörrach<br />
Ereğli -Düren<br />
Erzincan -Freiberg-Neckar<br />
Finike -Mosbach<br />
Gaziantep -Duisburg<br />
Gaziantep -Ludwigshafen<br />
Göynük -Dormagen<br />
80 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
Güzelbahçe -Flörsheim-Main<br />
Hacıbektaş -Velbert<br />
İstanbul -Berlin<br />
İstanbul -Köln<br />
İstanbul-Bağcılar -Hamm<br />
İstanbul-Beşiktaş -Erlangen<br />
İstanbul-Beykoz -Mülheim-Ruhr<br />
İstanbul-Beyoğlu -Berlin-Mitte<br />
İstanbul-Beyoğlu -Mannheim<br />
İstanbul-Büyükçekmece-Gelsenkirchen<br />
İstanbul-Fatih -Wiesbaden<br />
İstanbul-Kadıköy - Berlin-Kreuzberg<br />
İstanbul-Şile -Idstein<br />
İzmir -Bremen<br />
İzmir-Çiğli -Berlin-Neukölln<br />
İznik -Berlin-Spandau<br />
Karataş -Memmingen<br />
Kaş -Brühl<br />
Kayseri -Krefeld<br />
Kayseri -Saarbrücken<br />
Kemer -Schwabach<br />
Kırklareli -Walldorf<br />
Kızılcahamam -Weilburg-Lahn<br />
Kocaeli -Kassel<br />
Konaklı -Helmstedt<br />
Kuşadası -Marl<br />
Malatya -Saarbrücken<br />
Manisa -Ingolstadt<br />
Marmaris -Fürth<br />
Mersin -Oberhausen<br />
Mersin-Yenişehir-Neustadt an der Weinstraße<br />
Mudanya -Ansbach<br />
Muğla -Hildesheim<br />
Nevşehir -Neuss<br />
Nevşehir -Pforzheim<br />
Niğde -Melle<br />
Oba -Oer-Erkenschwick<br />
Özdere -Troisdorf<br />
Seferihisar -Hamm<br />
Seferihisar -Karlsbad<br />
Selçuk -Siegburg<br />
Silifke -Haßloch<br />
Söke -Schönebeck<br />
Tarsus -Langen<br />
Taşucu -Bergkamen<br />
Tekirdağ -Bayreuth<br />
Tekirdağ -Unterschleißheim<br />
Torbalı -Wunsiedel<br />
Uşak -Offenbach<br />
Yalova -Bonn-Bad Godesberg
KÜLTÜR<br />
Deutsch-Türkische<br />
Partnerstädte<br />
İstanbul<br />
Aalen -Antakya<br />
Ansbach -Mudanya<br />
Bayreuth -Tekirdağ<br />
Bergkamen -Taşucu<br />
Berlin -İstanbul<br />
Berlin-Kreuzberg -İstanbul-Kadıköy<br />
Berlin-Mitte -İstanbul-Beyoğlu<br />
Berlin-Neukölln -İzmir-Çiğli<br />
Berlin-Spandau -İznik<br />
Betzdorf -Denizli<br />
Bonn-Bad Godesberg -Yalova<br />
Böblingen -Bergama<br />
Bremen -İzmir<br />
Brühl -Kaş<br />
Darmstadt -Bursa<br />
Dormagen -Göynük<br />
Duisburg -Gaziantep<br />
Düren -Ereğli<br />
Elzach -Demre<br />
Erlangen -İstanbul-Beşiktaş<br />
Eschweiler -Dalaman<br />
Flörsheim-Main -Güzelbahçe<br />
Freiberg-Neckar -Erzincan<br />
Fürth -Marmaris<br />
Gelsenkirchen -İst.-Büyükçekmece<br />
Gießen -Diyarbakır<br />
Gladbeck -Alanya<br />
Hamm -Afyonkarahisar<br />
Hamm -Ankara<br />
Hamm -İstanbul-Bağcılar<br />
Hamm -Seferihisar<br />
Haßloch -Silifke<br />
Helmstedt -Konaklı<br />
Hessen -Bursa<br />
Hildesheim -Muğla<br />
Hürth -Burhaniye<br />
Idstein -İstanbul-Şile<br />
Ingolstadt -Manisa<br />
Kamen -Bandırma<br />
Karlsbad -Seferihisar<br />
Kassel -Kocaeli<br />
Köln -İstanbul<br />
Krefeld -Kayseri<br />
Kulmbach -Bursa<br />
Langen -Tarsus<br />
Laubach -Didim<br />
Lörrach -Edirne<br />
Ludwigshafen -Gaziantep<br />
Lünen -Bartın<br />
Mannheim-İstanbul-Beyoğlu<br />
Marl -Kuşadası<br />
Melle -Niğde<br />
Memmingen -Karataş<br />
Mosbach -Finike<br />
Mülheim-Ruhr -İstanbul-Beykoz<br />
Neuss -Bolu<br />
Neuss -Nevşehir<br />
Neustadt an der Weinstraße -Mersin-Yenişehir<br />
Nürnberg -Antalya<br />
Oberhausen -Mersin<br />
Oer-Erkenschwick -Oba<br />
Offenbach -Uşak<br />
Osnabrück -Çanakkale<br />
Porzheim -Nevşehir<br />
Saarbrücken -Kayseri<br />
Saarbrücken -Malatya<br />
Schönebeck -Söke<br />
Schwabach -Kemer<br />
Schwäbisch Hall -Balıkesir<br />
Siegburg -Selçuk<br />
Troisdorf -Özdere<br />
Unterschleißheim -Tekirdağ<br />
Velbert -Hacıbektaş<br />
Walldorf -Kırklareli<br />
Weilburg-Lahn -Kızılcahamam<br />
Wiernsheim -Ayancık<br />
Wiesbaden -İstanbul-Fatih<br />
Wunsiedel -Torbalı<br />
Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
81
TURİZM<br />
Almanya Vizesi<br />
için ilk adım (1)<br />
Almanya seyahati için Almanya vizesi başvurusu<br />
yapmak isteyen Umuma Mahsus<br />
(Bordo) Pasaport hamili Türkiye Cumhuriyeti<br />
vatandaşlarının ülkeye giriş yapabilmeleri<br />
için Almanya vize müracaatında bulunmaları<br />
gerekmektedir. Almanya’ya seyahat<br />
gerçekleştirecek kişilerin pasaportlarında<br />
daha öncesine ait çok girişli ve geçerli bir<br />
Schengen vizesi bulunması halinde, Almanya’ya<br />
girişlerinde gerekli olan Almanya<br />
Schengen vizesi için başvuruda bulunma<br />
zorunluluğu bulunmamaktadır.<br />
Hususi(Yeşil) Pasaport, Hizmet(Gri) Pasaportu<br />
ve Diplomatik (Siyah ve Kırmızı)<br />
Pasaport Hamili Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları<br />
180 gün içerisinde 90 günü aşmayan<br />
seyahatleri için Almanya vizesi başvurusundan<br />
muaf tutulmaktadır.<br />
Uzun süreli (aile birleşimi, oturum vb.)<br />
amaçlarla Almanya’ya seyahat etmek isteyen<br />
tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları<br />
Almanya vize başvurusunda bulunmakla<br />
mükelleftirler. Uzun süreli vize başvuruları<br />
direkt olarak Almanya Konsolosluğu<br />
ya da Almanya Büyükelçiliği’ne yapılmaktadır.<br />
90 güne kadar olan vize başvuruları<br />
Almanya Konsolosluğu yetkilendirilmiş<br />
kurumlara ya da Turizm/Seyahat Acentelerine<br />
yapmalıdır.<br />
Almanya Schengen Bölgesi’ne üye ülkeler<br />
arasında yer almaktadır. Dolayısıyla<br />
Almanya vizesi sahibi oldukları takdirde seyahatlerini<br />
Almanya’dan başlatmak şartıyla<br />
diğer Schengen ülkelerine de Almanya Schengen<br />
vizesi ile seyahat edebilmektedirler.<br />
Almanya’ya seyahat etmek isteyen kişiler<br />
90 güne kadar olan seyahatleri için Almanya<br />
Schengen Vizesi, 90 günden fazla olan<br />
seyahatleri için ise Almanya Ulusal Vizesi<br />
başvurusu yapmalıdır.<br />
82 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
Almanya Schengen Vizesi nedir?<br />
Avrupa Birliği (AB)’de 1995’te yürürlüğe giren<br />
Schengen Sözleşmesi ile bu Sözleşmeye<br />
taraf ülkeler arasında dolaşım serbestisi tanıyan<br />
bir bölge oluşturulmuştur. Bu sözleşmeyi<br />
imzalayan ülkeler, Schengen Bölgesi dışında<br />
kalan ülkelere ilişkin sınır geçişleri için<br />
ortak kurallar uygulamaya başlamıştır.<br />
Toplamda 26 ülkeyi kapsayan Schengen<br />
Bölgesi, Almanya, Avusturya, Belçika, Çek<br />
Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Finlandiya,<br />
Fransa, Hollanda, İspanya, İsveç, İtalya,<br />
Liechtenstein, Macaristan, Letonya, Litvanya,<br />
Lüksemburg, Malta, Polonya, Portekiz,<br />
Slovakya, Slovenya, Yunanistan’ı kapsamaktadır.<br />
İsviçre, İzlanda ve Norveç ise AB’ye üye<br />
olmadıkları halde özel bir anlaşma aracılığı<br />
ile Schengen Bölgesi’ne dahil olmuşlardır.<br />
Schengen Bölgesi’ne üye ülkelere seyahat<br />
etmek isteyen kişiler, seyahatlerini vize<br />
başvurusunda bulundukları Schengen ülkesinden<br />
başlatmak kaydıyla diğer Schengen<br />
ülkelerine aynı vize ile seyahat edebilmektedir.<br />
Schengen vizesi 90 güne kadar olan<br />
seyahatler için geçerlidir.<br />
Almanya Vize Çeşitleri<br />
Almanya’ya seyahat etmek isteyen kişiler,<br />
gerçekleştirecekleri seyahatin amacına göre<br />
farklı vize türlerine başvurmalıdır. Almanya<br />
vizesi, ülkeye yapılacak seyahatlerin süresine<br />
göre de ayrı sınıflandırılmaktadır. Almanya<br />
Konsolosluğu tarafından uygulanan vize<br />
çeşitleri aşağıdaki gibidir;<br />
Almanya Kısa Süreli (C Tipi) Vize<br />
Almanya’ya, resmi, turistik, ticari, gelir<br />
getiren faaliyet, eğitim, tedavi, ziyaret,<br />
gönüllü faaliyet, araştırma, konferansa<br />
katılma, spor veya kültürel etkinliğe katılmak<br />
amacıyla seyahat etmek isteyen<br />
kişileri kapsayan Schengen vizesi “C Tipi”<br />
vize kategorisine girmektedir.<br />
ALMANYA TURİSTİK VİZESİ<br />
Başvuru Evrakları<br />
Almanya’ya seyahat edecek Umuma mahsus<br />
Pasaport hamili T.C. vatandaşları tarafından,<br />
Almanya vizesi başvurusunda bulunurken<br />
Almanya Konsolosluğu’na, Almanya vizesi<br />
için gerekli belgeler sunulmalıdır. Almanya<br />
Konsolosluğu tarafından belirlenmiş bu belgelerin<br />
güncel olmasına dikkat edilmelidir.<br />
Bazı evrakların orijinal olması zorunluluğu<br />
vardır. Almanya vizesi için gerekli evraklar,<br />
Almanya’ya gidiş amacına uygun hazırlanıp<br />
Almanya Konsolosluğu’na sunulmalıdır.<br />
Pasaport - Almanya turistik vize başvurularında<br />
kullanılacak pasaportlar son 10 yıl<br />
içerisinde çıkarılmış, ziyaretçinin Almanya<br />
seyahati dönüşü sonrası en az 3 ay geçerliliği<br />
olan ve vize basım işlemlerinin gerçekleşebilmesi<br />
için yan yana en az 2 boş sayfası bulunan,<br />
deforme olmamış olmalıdır.<br />
Biometrik Fotoğraf - Almanya turistik vize<br />
başvuru işlemlerinde kullanılacak fotoğraflar;<br />
2 adet, 3,5x4,5 cm ölçülerinde, Almanya<br />
vize başvuru sahibinin güncel halini temsil<br />
eden, maksimum son 3 ay içerisinde çekilmiş,<br />
arka fonu beyaz ve kişinin pasaportunda<br />
bulunan daha önce almış olduğu herhangi<br />
bir vize işleminde kullanılmamış olmalıdır.<br />
Tam Vukuatlı Nüfus Kayıt Örneği Ve Nüfus<br />
Cüzdanı Fotokopisi - Almanya Turistik<br />
Schengen vize işlemlerinde bulunacak<br />
kişi adına güncel tarihli, aile ve ikamet<br />
etmekte olduğu adres bilgilerini içerecek<br />
şekilde düzenlenmiş tam vukuatlı nüfus<br />
kayıt örneği ve ön ve arka yüz bilgilerini<br />
gösterir nüfus cüzdanı fotokopisi.
Almanya Vize Başvuru Formu - Almanya<br />
Turistik Schengen vize başvuru sahibi<br />
tarafından eksiksiz olarak doldurulmuş,<br />
kişinin Almanya vize başvurusu için ibraz<br />
edeceği evraklarda beyan edeceği bilgileri<br />
destekleyen, ıslak imzalı.<br />
**NOT: Almanya Turistik Vize başvuru sahibi<br />
18 yaşından küçük ise kişi tarafından<br />
doldurulacak Almanya Schengen vize<br />
başvuru formunun imza bölümü ebeveynler<br />
tarafından imzalanmış olmalıdır.<br />
Finansal Durumu Gösterir Belgeler - Almanya<br />
Turist Vizesi başvurularında bulunacak<br />
kişinin son 3 aylık maaş bordroları, bağlı<br />
bulunulan kurum tarafından kaşe atılarak<br />
ıslak imzalı bir şekilde hazırlanmış olmalıdır.<br />
Almanya Turistik Vize başvuru işlemlerinde<br />
bulunacak kişinin son 3 aylık aktif banka<br />
hesap özeti. Kişinin şahsi banka hesap özeti<br />
son 3 aylık aktif banka hesap hareketlerini<br />
içermeli, en az 3000 TL bakiyesi olması sağlanmalı<br />
ve banka ıslak imza, kaşe ve banka<br />
imza sirküleri ile birlikte hazırlanmış olmalıdır.<br />
Ayrıca Almanya vize işlemlerinde bulunacak<br />
kişi adına varsa tapu, araç ruhsatı,<br />
kira gelirleri ve kredi kartı ekstreleri<br />
evraklar arasında bulundurmalıdır.<br />
Almanya Vize talebini belirten dilekçe -<br />
Almanya Turistik Schengen Vizesi müracaatında<br />
bulunacak kişinin bağlı bulunduğu<br />
kurumun veya şirketinin antetli kağıdına<br />
işvereni/şirket yetkilisi tarafından bu şirketinin<br />
antetli kağıdına Almanya konsolosluğuna/elçiliğine<br />
hitaben yazılmış, işveren<br />
tarafından veya şirketin imza atma yetkisi<br />
bulunan kişi tarafından kaşe ve ıslak imza<br />
atılarak hazırlanmış olmalıdır.<br />
Almanya Konsolosluğu/Büyükelçiliğine<br />
hitaben yazılacak vize talep dilekçesi; vize<br />
başvuru sahibinin meslek ve görev bilgilerini,<br />
maaş bilgilerini, Almanya’ yaya gerçekleştirecek<br />
olduğu seyahatin tarih aralıklarını ve<br />
söz konusu seyahatin kim tarafından finanse<br />
edileceği bilgileri beyan edilmelidir.<br />
Kişi işveren ise; şirketinin antetli kağıdına yukarıda<br />
belirtilmiş dilekçe içeriklerini göz önünde<br />
bulundurarak kendi adına hazırlayabilir,<br />
Kişi emekli ise; yukarıda belirtilmiş dilekçe<br />
içerik bilgilerini beyan ederek şahsen<br />
yazabilecektir.<br />
Devlet dairesi çalışan ise; bağlı bulunduğu<br />
kurumun antetli kağıdına, ıslak imza<br />
ve mühürlü şekilde hazırlamalıdır.<br />
Kişinin varsa diğer Schengen ülkelerine<br />
olan seyahatinin detaylarını açıklayan dilekçe.<br />
Almanya vize müracaatında bulunacak<br />
kişi eğer, Almanya seyahati sonrası 2.<br />
veya 3. Schengen ülkelerine direk olarak<br />
seyahat edecek olması halinde bu seyahatlerine<br />
dair tarih ve seyahat içeriklerinin<br />
bilgisini beyan etmelidir.<br />
Bağlı bulunulan kuruma ait belgeler<br />
Vergi levhası – Almanya vize müracaatında<br />
bulunulacak yıldan bir önceki yıla ait vergi<br />
beyanı bilgilerini gösteren<br />
Faaliyet belgesi – Almanya vize müracaatında<br />
bulunacak kişinin son 3 yıl içerisinde<br />
almış olduğu herhangi bir Schengen vizesi<br />
yok ise, bağlı bulunduğu kuruma ait faaliyet<br />
belgesinin aslı ibraz edilmelidir.<br />
Şirketin imza sirküleri – Almanya vize<br />
işlemlerinde bulunacak kişinin bağlı bulunduğu<br />
kurumda imza atma yetkisi olan<br />
kişilerin imzalarını gösterir.<br />
Şirketin ticaret sicil gazetesi – Almanya<br />
Schengen vize işlemlerinde bulunacak<br />
kişinin bağlı bulunduğu kurumda isim ve<br />
unvan değişikliği var ise Sicil gazete bu bilgileri<br />
içermelidir.<br />
Kişinin çalıştığını gösterir belgeler - Almanya<br />
vize müracaatında bulunacak kişilerin<br />
SGK işe giriş bildirgesi, SGK hizmet<br />
dökümü ve bağlı bulunulan kurumdan<br />
alınacak, şirketin antetli kağıdına işveren<br />
tarafından düzenlenmiş, kaşe ve ıslak imzası<br />
bulunan resmi izin belgesi.<br />
Seyahat amacını destekleyen bilgi belgeleri<br />
- Almanya vize işlemlerinde bulunacak kişilerin<br />
Almanya’ da konaklama gerçekleştireceği<br />
yere ait rezervasyon bilgileri. Almanya vize<br />
müracaatında bulunacak kişinin bu ülkede<br />
konaklama yapacağı tarihleri içermelidir.<br />
Almanya dönüş veya seyahate devam<br />
edileceğini destekleyen belgeler. Almanya<br />
vize işlemlerinde bulunacak kişinin Almanya<br />
ülke sınırlarına giriş ve çıkış bilgilerini içeren.<br />
Almanya vize işlemlerinde bulunacak<br />
kişinin Almanya seyahatinin içeriği ticari<br />
TURİZM<br />
veya ziyaret içerikli olacak olması halinde<br />
Davetiye belgesi.<br />
Almanya vize işlemlerinde bulunacak<br />
kişi eğitim amaçlı Almanya seyahat gerçekleştirecek<br />
olması halinde, hukuki münasebet,<br />
eğitim alınacak okula ödenen miktara<br />
dair belgeler ve varsa okula kayıt belgeleri.<br />
Almanya vize işlemlerinde bulunacak<br />
kişi, sağlık ve tedavi maksadıyla bu ülkeye<br />
seyahat gerçekleştirecek olması halinde kişinin<br />
Almanya’ da tedavisini gerçekleştirecek<br />
kurumun kabul belgesi ve vize başvuru sahibinin<br />
Almanya’ da tedavi olmasını öneren<br />
geçerli, orijinal heyet raporu.<br />
Acil tıbbi bakım, hastane tedavisi ve sağlık<br />
nedenleri için hazırlanmış belge - Almanya<br />
vize işlemlerinde bulunacak kişinin Almanya’<br />
da kalış süresini kapsayan, tüm Schengen ülkelerinde<br />
geçerli, en az 30.000 Euro teminata<br />
sahip orijinal seyahat sağlık sigortası.<br />
Aşağıdaki duruma sahip kişilerin ek<br />
olarak hazırlaması gereken evraklar<br />
Kişi Emekli ise, Emekliğini gösteri belgeler.<br />
(Emekli maaş cüzdanı, emeklilik kartı fotokopisi,<br />
emekli olunmuş kurumdan alınan yazı)<br />
Kişi Memur ise, Bağlı bulunulan kurumun<br />
antetli kağıdına hazırlanmış resmi izin belgesi,<br />
oda sicil kaydı ve diğer kurum evrakları<br />
Kişi Öğrenci ise, Güncel tarihli orijinal öğrenci<br />
belgesi,<br />
Kişi Çiftçi ise, Bağlı bulunulan ziraat odasından<br />
alınmış ziraat sicil kaydı, kişinin varsa ekili<br />
olan tarım alanı ve topraklarına dair belgeler.<br />
Aşağıdaki duruma sahip kişilerin ek<br />
olarak hazırlaması gereken evraklar<br />
Kişi 18 yaşından küçük ise, annesi veya<br />
babası yahut ikisinden birisi ile seyahat<br />
edecek olması halinde ebeveynler tarafından<br />
imzalanmış, noter onaylı orijinal<br />
muvafakatname belgesini ibraz etmelidir.<br />
Kişi TC ikamet izni sahibi yabancı uyruklu<br />
ise, en az son 6 ay geçerliliği bulunan T.C.<br />
oturma izni belgesi fotokopisi.<br />
Kişi başka Schengen ülkelerine seyahat<br />
edecek ise, seyahat edecek olduğu diğer<br />
Schengen ülkelerine ait konaklama ve<br />
ulaşım bilgilerini paylaşmalıdır.<br />
Pasaport fotokopileri, Almanya vize işlemlerinde<br />
bulunacak kişinin varsa eski pasaportunda<br />
bulunan kimlik bilgilerini içermekte<br />
olan kısmın fotokopisi, daha önce almış<br />
olduğu Schengen vizelerinin fotokopileri.<br />
ALMANYA TİCARİ VİZESİ<br />
Başvuru Evrakları<br />
Almanya’ya seyahat edecek Umuma mahsus<br />
Pasaport hamili T.C. vatandaşları tarafından,<br />
Almanya ticari vizesi başvurusunda bulunurken<br />
Almanya Konsolosluğu’na, Almanya vizesi<br />
için gerekli belgeler sunulmalıdır. Almanya<br />
Konsolosluğu tarafından belirlenmiş bu belgelerin<br />
güncel olmasına dikkat edilmelidir.<br />
Bazı evrakların orijinal olması zorunluluğu<br />
Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
83
TURİZM<br />
vardır. Almanya vizesi için gerekli evraklar,<br />
Almanya’ya gidiş amacına uygun hazırlanıp<br />
Almanya Konsolosluğu’na sunulmalıdır.<br />
Pasaport - Almanya ticari vize işlemleri için<br />
kullanılacak Pasaportlar son 10 yıl içerisinde<br />
çıkarılmış, ziyaretçinin Almanya seyahati<br />
dönüşü sonrası en az 3 ay geçerliliği<br />
olan ve vize basım işlemlerinin gerçekleşebilmesi<br />
için yan yana en az 2 boş sayfası<br />
bulunan, deforme olmamış olmalıdır.<br />
Fotoğraf - Almanya ticari vize başvurularında<br />
kullanılacak fotoğraflar 2 adet, 3,5x4,5<br />
cm ölçülerinde, Almanya ticari vize başvuru<br />
sahibinin güncel halini temsil eden, maksimum<br />
son 3 ay içerisinde çekilmiş, arka<br />
fonu beyaz ve kişinin pasaportunda bulunan<br />
daha önce almış olduğu herhangi bir vize işleminde<br />
kullanılmamış olmalıdır.<br />
Tam Vukuatlı Nüfus Kayıt Örneği Ve Nüfus<br />
Cüzdanı Fotokopisi - Almanya Ticari<br />
Schengen vize işlemlerinde bulunacak kişi<br />
adına güncel tarihli, aile ve ikamet etmekte<br />
olduğu adres bilgilerini içerecek şekilde<br />
düzenlenmiş tam vukuatlı nüfus kayıt örneği<br />
ve ön ve arka yüz bilgilerini gösterir<br />
nüfus cüzdanı fotokopisi<br />
**NOT: Almanya vize başvuru sahibi 18<br />
yaşından küçük ise kişi tarafından doldurulacak<br />
Almanya Schengen vize başvuru<br />
formunun imza bölümü ebeveynler tarafından<br />
imzalanmış olmalıdır.<br />
Almanya Vize Başvuru Formu - Almanya<br />
ticari vize başvuru sahibi tarafından eksiksiz<br />
olarak doldurulmuş, kişinin Almanya vize<br />
başvurusu için ibraz edeceği evraklarda beyan<br />
edeceği bilgileri destekleyen, ıslak imzalı.<br />
Almanya Vize Başvuru Formu<br />
Almanya Konsolosluğu ve Almanya Büyükelçiliği,<br />
Almanya vizesi ile ilgili başvuruları konsolosluk<br />
tarafından yetkilendirilmiş kurumlar<br />
ve Vize Başvuru Merkezleri ile Turizm/Seyahat<br />
Acenteleri aracılığı ile yapılmalıdır. Almanya<br />
vizesi başvurusunda sunulacak en önemli<br />
belge Schengen Vizesi Başvuru formudur.<br />
Almanya Schengen Başvuru Formu,<br />
Almanca ve Türkçe olmak üzere iki dilde<br />
84 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
hazırlanmalıdır. Almanya vize başvuru formu<br />
el yazısı ile yazılmamalıdır. Bilgisayar<br />
ortamında form doldurulmalı, çıktı aldıktan<br />
sonra imzalanmalıdır.<br />
Almanya vize başvuru formu - Schengen<br />
visa application form[Ankara]<br />
Başvuru Formunu indirmek için:<br />
1. Almanya Vize Başvuru Formu linkine tıklayınız.<br />
2. Form açıldığında, formu bilgisayarınıza<br />
kaydediniz.<br />
YA DA<br />
1. Gereken linkin üzerinde farenizin sağ tuşuna<br />
basın.<br />
2. Açılan listeden Hedefi Farklı Kaydet seçiniz<br />
3. Almanya Vize Başvuru Formunu bilgisayarınıza<br />
kaydedin.<br />
Lütfen Dikkat:<br />
Almanya Vize Başvuru Formu PDF formatındadır.<br />
Bu formu görüntülemek ve<br />
indirmek için Adobe Acrobat Reader’a<br />
ihtiyacınız olacaktır.<br />
Almanya vize başvuru<br />
formu için gerekli evraklar<br />
Almanya vizesi başvurusunda, seyahatin<br />
amacını ve gidilecek hedef ülkeyi destekleyen<br />
belgeler hazırlanmalı ve istenilen evraklar<br />
eksiksiz sunulmalıdır. Hazırlanan evraklar,<br />
almanya vize başvuru formunu destekler nitelikte<br />
olmalıdır. İstenilen her belgeden birer<br />
fotokopi hazırlanmalıdır.<br />
Almanya vize başvuru formunda<br />
ibraz edilmesi gereken belgeler:<br />
Almanya Schengen vizesi başvurusunda<br />
kullanılacak vize başvuru formunun 1-10<br />
maddelerinde başvuru sahibinin kimlik<br />
bilgilerinin ibrazı talep edilmektedir. Almanya<br />
Schengen vizesi başvurusunda<br />
bulunan kişiler, Almanya Schengen vizesi<br />
başvuru formunun ilk bölümünde talep<br />
edilen kimlik bilgilerini doğru, eksiksiz ve<br />
talep edilen diğer belgeleri destekler nitelikte<br />
doldurmalıdır.<br />
Almanya Schengen vizesi başvuru formunun<br />
10. maddesi Reşit olmayan başvuru<br />
sahiplerinden talep edilen ek bilgilerle<br />
alakalıdır. 18 yaşından büyük kişilerin bu<br />
maddeyi doldurmasına gerek yoktur.<br />
Almanya Schengen vizesi başvuru<br />
formunun 11. Maddesi başvuru sahibinin<br />
(varsa) kimlik numarası ile ilgilidir. Bu madde<br />
gerekli görüldüğü takdirde doldurulmalıdır.<br />
Almanya Schengen vizesi başvuru<br />
formunun 12-16. maddeleri Almanya seyahatinde<br />
kullanılacak seyahat belgesi<br />
(pasaport) ile ilgilidir. Bu maddelerde pasaportun<br />
türü, alındığı kurum ve geçerlilik<br />
süresi gibi bilgiler ibraz edilmelidir.<br />
Schengen vizesi başvuru formunun<br />
17. Maddesinde başvuru sahibinin iletişim<br />
bilgilerini (açık adres, telefon numarası,<br />
e-mail) ibraz etmesi talep edilmektedir.<br />
Schengen vizesi başvurusunda bulunacak<br />
kişiler Almanya Schengen vizesi başvuru<br />
formunun 18. Maddesinde vatandaşlık<br />
bilgilerini ibraz etmelidir. T.C. vatandaşı olan<br />
başvuru sahipleri “HAYIR”, Türkiye’de oturum<br />
izni bulunan üçüncü ülke vatandaşları<br />
“EVET” şıkkını işaretlemelidir.<br />
Vize başvuru formunun 20. Maddesi<br />
başvuru sahibinin mesleki bilgileri ile ilgilidir.<br />
Başvuru sahipleri çalışan ise işverenine<br />
ilişkin, öğrenci ise okuluna ilişkin<br />
iletişim bilgilerini bu bölümde eksiksiz ve<br />
doğru olarak sunmalıdır.<br />
Almanya Schengen Vizesi başvuru<br />
formunun 21-30. Maddeleri yapılmak istenen<br />
seyahatin amacı, Schengen Bölgesi’nde<br />
hangi ülkelerin ziyaret edileceği,<br />
seyahatin süresi gibi bilgiler ibraz edilecek<br />
diğer evrakları destekler nitelikte, eksiksiz<br />
ve doğru olarak ibraz edilmelidir.<br />
Almanya Schengen vizesi başvuru<br />
formunun 31.ve 32. Maddelerinde<br />
Almanya seyahati ile ilgili davet ve konaklama<br />
bilgilerinin ibraz edilmesi talep<br />
edilmektedir. Bu maddelerde varsa davet<br />
eden kişi ya da kurum ile ilgili iletişim bilgileri<br />
ve konaklama bilgileri sunulmalıdır.<br />
Schengen vizesi başvuru formunun<br />
33-35. Maddelerinde seyahat masraflarının<br />
nasıl karşılanacağına ilişkin bilgileri<br />
içermektedir. Bu maddelerde Almanya’ya<br />
yapılacak seyahat masraflarının karşılanma<br />
şekline ilişkin bilgiler ibraz edilmelidir.<br />
Almanya Schengen vizesi başvuru<br />
formunun son bölümü imza bölümüdür.<br />
Bu bölüm başvuru tarafından diğer belgelerde<br />
yer alan imza ile uyumlu olarak imzalanmalıdır.<br />
Reşit olmayan başvuru sahiplerinin<br />
Schengen başvuru formları, velileri<br />
tarafından imzalanacaktır.<br />
Almanya vize başvuru formu neden talep edilir?<br />
Almanya Schengen vizesi başvurusunda bulunan<br />
kişiler, Almanya Schengen vizesi başvuru<br />
formunu doldurup imzalayarak;<br />
Almanya Schengen Vizesi başvurusunda<br />
ibraz ettikleri belgelerin doğru olduğunu,
İlgili devlet makamlarına kendisi ile<br />
ilgili bilgilere ulaşma hakkı verdiğini,<br />
Almanya Schengen vizesi başvurusunda<br />
biyometrik bilgilerinin (parmak izi,<br />
fotoğraf) alınacağını,<br />
VIS sisteminde 5 yıl boyunca saklı kalacak<br />
olan biyometrik verilerinin gerektiğinde<br />
devlet makamları ile paylaşılacağını,<br />
VIS sisteminde kayıtlı bulunan verilerini<br />
saklı tutulduğu 5 yıllık süre zarfında Schengen<br />
üyesi ülkelerin ilgili makamlarından talep<br />
etme hakkına sahip olduğunu,<br />
İbraz ettiği bilgilerin yanlış olması durumunda<br />
kendisine vize verilmemesini ya da<br />
hakkında yasal işlem başlatılacağını,<br />
Kendisine vize verilmesi durumunda konaklama<br />
hakkına sahip olduğu süre sonunda<br />
devlet sahasını terk edeceğini kabul eder.<br />
Finansal Durumu Gösterir Belgeler - Almanya<br />
vizesi için başvuruda bulunacak kişinin<br />
son 3 aylık maaş bordroları, bağlı bulunulan<br />
kurum tarafından kaşe atılarak ıslak<br />
imzalı bir şekilde hazırlanmış olmalıdır. Almanya<br />
Ticari Vize işlemlerinde bulunacak<br />
kişinin son 3 aylık aktif banka hesap özeti.<br />
Kişinin şahsi banka hesap özeti son 3 aylık<br />
aktif banka hesap hareketlerini içermeli,<br />
en az 3000 TL bakiyesi olması sağlanmalı<br />
ve banka ıslak imza, kaşe ve banka imza sirküleri<br />
ile birlikte hazırlanmış olmalıdır.<br />
Ayrıca Almanya vizesi işlemlerinde bulunacak<br />
kişi adına varsa tapu, araç ruhsatı,<br />
kira gelirleri ve kredi kartı ekstreleri evraklar<br />
arasında bulundurmalıdır.<br />
Almanya vize talebini belirten dilekçe -<br />
Almanya vizesi müracaatında bulunacak<br />
kişinin bağlı bulunduğu kurumun veya<br />
şirketinin antetli kağıdına işvereni/şirket<br />
yetkilisi tarafından bu şirketinin antetli<br />
kağıdına Almanya konsolosluğuna/elçiliğine<br />
hitaben yazılmış, işveren tarafından<br />
veya şirketin imza atma yetkisi bulunan<br />
kişi tarafından kaşe ve ıslak imza atılarak<br />
hazırlanmış olmalıdır.<br />
Almanya Konsolosluğu/Büyükelçiliğine<br />
hitaben yazılacak<br />
vize talep dilekçesi; vize başvuru<br />
sahibinin meslek ve görev<br />
bilgilerini, maaş bilgilerini, Almanya’<br />
yaya gerçekleştirecek<br />
olduğu seyahatin tarih aralıklarını<br />
ve söz konusu seyahatin<br />
kim tarafından finanse edileceği bilgileri beyan<br />
edilmelidir.<br />
Kişinin varsa diğer Schengen ülkelerine<br />
olan seyahatinin detaylarını açıklayan<br />
dilekçe. Almanya vize müracaatında bulunacak<br />
kişi eğer, Almanya seyahati sonrası<br />
2. veya 3. Schengen ülkelerine direk<br />
olarak seyahat edecek olması halinde bu<br />
seyahatlerine dair tarih ve seyahat içeriklerinin<br />
bilgisini beyan etmelidir.<br />
Kişi işveren ise; şirketinin antetli kağıdına<br />
yukarıda belirtilmiş dilekçe içeriklerini<br />
göz önünde bulundurarak kendi adına<br />
hazırlayabilir,<br />
Kişi emekli ise; yukarıda belirtilmiş dilekçe<br />
içerik bilgilerini beyan ederek şahsen<br />
yazabilecektir.<br />
Bağlı bulunulan kuruma ait belgeler - Vergi<br />
levhası, Almanya vize müracaatında bulunulacak<br />
yıldan bir önceki yıla ait vergi beyanı<br />
bilgilerini gösteren<br />
Faaliyet belgesi, Almanya vize müracaatında<br />
bulunacak kişinin son 3 yıl içerisinde<br />
almış olduğu herhangi bir Schengen vizesi<br />
yok ise, bağlı bulunduğu kuruma ait faaliyet<br />
belgesinin aslı ibraz edilmelidir.<br />
Şirketin imza sirküleri, Almanya vize işlemlerinde<br />
bulunacak kişinin bağlı bulunduğu<br />
kurumda imza atma yetkisi olan<br />
TURİZM<br />
kişilerin imzalarını gösterir.<br />
Şirketin ticaret sicil gazetesi, Almanya<br />
Schengen vize işlemlerinde bulunacak<br />
kişinin bağlı bulunduğu kurumda isim ve<br />
unvan değişikliği var ise Sicil gazete bu<br />
bilgileri içermelidir.<br />
Kişinin çalıştığını gösterir belgeler - Almanya<br />
vize müracaatında bulunacak kişilerin<br />
SGK işe giriş bildirgesi, SGK hizmet dökümü<br />
ve bağlı bulunulan kurumdan alınacak,<br />
şirketin antetli kağıdına işveren tarafından<br />
düzenlenmiş, kaşe ve ıslak imzası bulunan<br />
resmi izin belgesi.<br />
Seyahat amacını destekleyen bilgi belgeleri<br />
- Almanya vize işlemlerinde bulunacak kişilerin<br />
Almanya’ da konaklama gerçekleştireceği<br />
yere ait rezervasyon bilgileri. Almanya vize<br />
müracaatında bulunacak kişinin bu ülkede<br />
konaklama yapacağı tarihleri içermelidir.<br />
Almanya dönüş veya seyahate devam<br />
edileceğini destekleyen belgeler. Almanya<br />
vize işlemlerinde bulunacak kişinin Almanya<br />
ülke sınırlarına giriş ve çıkış bilgilerini içeren.<br />
Davetiye - Almanya vize işlemlerinde<br />
bulunacak kişinin Almanya seyahatinin<br />
içeriği ticari ziyaret olması nedeni ile Davetiye<br />
belgesi.<br />
Acil tıbbi bakım, hastane tedavisi ve sağlık<br />
nedenleri için hazırlanmış belge - Almanya<br />
vize işlemlerinde bulunacak kişinin Almanya’<br />
da kalış süresini kapsayan, tüm Schengen ülkelerinde<br />
geçerli, en az 30.000 Euro teminata<br />
sahip orijinal seyahat sağlık sigortası.<br />
Aşağıdaki duruma sahip kişilerin ek<br />
olarak hazırlaması gereken evraklar<br />
Kişi Çiftçi ise, Bağlı bulunulan ziraat odasından<br />
alınmış ziraat sicil kaydı, kişinin<br />
varsa ekili olan tarım alanı ve topraklarına<br />
dair belgeler.<br />
Aşağıdaki duruma sahip kişilerin ek<br />
olarak hazırlaması gereken evraklar<br />
Kişi TC ikamet izni sahibi yabancı uyruklu<br />
ise, en az son 6 ay geçerliliği bulunan TC<br />
oturma izni belgesi fotokopisi<br />
Kişi başka Schengen ülkelerine seyahat<br />
edecek ise, seyahat edecek olduğu diğer<br />
Schengen ülkelerine ait konaklama ve<br />
ulaşım bilgilerini paylaşmalıdır.<br />
Pasaport fotokopileri, Almanya<br />
vizesi işlemlerinde bulunacak kişinin<br />
varsa eski pasaportunda bulunan<br />
kimlik bilgilerini içermekte<br />
olan kısmın fotokopisi, daha<br />
önce almış olduğu Schengen<br />
vizelerinin fotokopileri.<br />
Devamı gelecek sayıda...<br />
Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
85
KONSOLOSLUKLAR<br />
Almanya Büyükelçiliği Ankara<br />
Almanya Büyükelçiliği, Atatürk Bulvarı<br />
üzerinde Ankara’nın en eski büyükelçilikler<br />
bölgesinde İtalya ile ABD büyükelçilikleri<br />
arasında yer almaktadır. 1923 yılında<br />
Atatürk tarafından başkentin İstanbul’dan<br />
Ankara’ya nakline kadar Almanya Büyükelçiliği<br />
İstanbul Beyoğlu’ndaydı. Bugün<br />
orada Almanya Başkonsolosluğu ve Alman<br />
Arkeoloji Enstitüsü bulunmaktadır.<br />
Ankara´daki büyükelçilik arazisi üzerinde<br />
ise hem bürolar ve lojmanlar hem de<br />
1928’den beri büyükelçi konutu yerleşiktir.<br />
90´lı yılların başında inşa edilen<br />
Hukuk ve Konsolosluk İşleri Bölümü´nün<br />
girişi Paris Caddesi tarafındandır. Büyükelçiliğin<br />
Atatürk Bulvarı üzerindeki ana<br />
girişinin tam karşısında Ernst-Reuter Özel<br />
Okulu bulunmaktadır.<br />
Almanya Federal Cumhuriyeti Ankara<br />
Büyükelçiliği’nin adresi: Büyükelçiliğin<br />
açık adresi (İdare): Atatürk Bulvarı 114<br />
(Hiçbir vize işlemi yapılmaz !!!) 06690<br />
Kavaklıdere - Ankara<br />
Posta Adresi: PK 54, Çankaya 06552 Ankara<br />
Tel.: 0090 312 4555 100 (santral)<br />
Hukuk ve Konsolosluk İşleri ile Vize<br />
Bölümünün açık adresi: Paris Caddesi<br />
29 (Vize ve Konsolosluk işlemlerinin<br />
tamamı burada yapılır !!!) Kavaklıdere,<br />
06540 Ankara<br />
Vize Bölümünün Telefon numarası:<br />
Tel.: 0090 312 4555 100<br />
Vize Bölümünün ulaşılabilirliği şu anda<br />
kısıtlıdır. Telefondaki bekleme sürelerini<br />
önlemek için bizimle lütfen yazılı olarak<br />
irtibata geçiniz.<br />
Faks Numaraları<br />
İdare Bölümü: 455 53 37<br />
Ekonomi Bölümü: 455 53 31<br />
Basın Bölümü: 455 53 35<br />
Konsolosluk Bölümü: 455 53 39<br />
Konsolosluk Bölümü Almanya'dan faks<br />
göndermek için (otomatik iletilmektedir):<br />
030 5000 67073<br />
Vize Bölümü: 455 53 36<br />
Askeri Ataşelik: 455 53 38<br />
Mail adresi: info@ankara.diplo.de<br />
Nöbetçi Memurlar:<br />
0090 532 787 40 95 (Yalnızca Almanca<br />
konuşuyor).<br />
Antalya Alman Konsolosluğu<br />
İzmir Başkonsolosluğumuza bağlı olarak<br />
çalışan Antalya Konsolosluğu sayfasına<br />
hoş geldiniz. Görev bölgemiz<br />
Antalya, Burdur ve Isparta illerini kapsamaktadır.<br />
Antalya Konsolosluğunda<br />
pasaport şubesi bulunmaktadır.<br />
Önemli: Vize bölümü bulunmamaktadır.<br />
Oturum izinlerine ilişkin ve buna<br />
benzer bilgiler edinmek için İzmir Başkonsolosluğuna<br />
danışmanız rica olunur.<br />
Buna müteakip size konsolosluğu ve<br />
birimlerini tanıtmak istiyoruz.<br />
Konsolosluğun Açık Adres adresi<br />
Çağlayan Mah. Barınaklar Bulv. No:54<br />
07235 Antalya<br />
Posta Adresi: PK 12, 07230 Antalya<br />
Tel: +90 242 314 11 01/02 (Santral)<br />
Faks: +90 242 321 69 14<br />
E-Posta adresi: info@antalya.diplo.de<br />
Acil Durum Hattı<br />
+90 532 283 36 34 (Almanca)<br />
+90 532 283 36 33 (Türkçe)<br />
Vize hakkında bilgi verilmemektedir.<br />
Bu telefondan nöbetçi memurlara<br />
mesai bitiminden (17:00) saat 24:00'e<br />
kadar, hafta sonunda ise saat 08:00 -<br />
24:00 saatleri arasında ulaşabilirsiniz. Ayrıca<br />
SMS de gönderebilirsiniz.<br />
Büyükelçiliğin mesai saatleri<br />
Pazartesi-Perşembe günleri saat 09:00 -<br />
16:00 arası ve Cuma günleri saat 09:00<br />
- 14:00 arasıdır. (Tel. 0090 312 4555 100)<br />
Büyükelçiliğin ziyaretçi saatleri<br />
Ekonomi, Kültür ve Konsolosluk Bölümü<br />
için saat 09:00 - 12:00 arası<br />
Önemli Duyuru: Yaz aylarında Konsolosluk<br />
Bölümü’ndeki yoğunluğa bağlı olarak<br />
işlemlerin aynı gün yetiştirilmesi mümkün<br />
olmayabilir.<br />
Almanya Federal Cumhuriyeti Ankara<br />
Büyükelçiliği’nin görev alanındaki İller<br />
Adana, Adıyaman, Ağrı, Aksaray, Amasya,<br />
Ankara, Ardahan, Artvin, Bartın, Batman,<br />
Bayburt, Bingöl, Bitlis, Çankırı, Çorum,<br />
Diyarbakır, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Gaziantep,<br />
Giresun, Gümüşhane, Hakkari,<br />
Hatay, Iğdır, Kahramanmaraş, Karabük,<br />
Karaman, Kars, Kastamonu, Kayseri, Kilis,<br />
Kırıkkale, Kırşehir, Konya, Malatya, Mardin,<br />
Mersin (İçel), Muş, Nevşehir, Niğde,<br />
Ordu, Osmaniye, Rize, Samsun, Şanlıurfa,<br />
Siirt, Sinop, Şırnak, Sivas, Tokat, Trabzon,<br />
Tunceli, Van, Yozgat, Zonguldak<br />
01.05. - 30.09. tarihleri arasında,<br />
mesai saatleri dışında 24 saat hizmet<br />
vermektedir.<br />
01.10. - 30.04. tarihleri arasında<br />
ise, mesai saatleri dışında saat 24:00’e<br />
kadar hizmet vermektedir.<br />
Ziyaret saatleri<br />
Pazartesi - Cuma günleri saat 09:00 -<br />
12:00 arası ve sadece Perşembe günleri<br />
saat 14:00 - 16:30 arasıdır.<br />
Mesai Saatleri:<br />
01.10.-31.05. tarihleri arasında:<br />
Pazartesi: 08:00 - 17.15, Salı: 08:00<br />
- 17:00, Çarşamba: 08:00 - 17:15,<br />
Perşembe: 08.00 - 17.30, Cuma: 08:00<br />
- 13:30<br />
01.06.-30.09. tarihleri arasında:<br />
Pazartesi: 08:00 - 17:00, Salı: 08:00<br />
- 16:30, Çarşamba: 08:00 - 14:00,<br />
Perşembe: 08:00 - 17:30, Cuma:<br />
08:00 - 13:30<br />
Antalya Konsolosluğu’nun görev alanındaki iller<br />
Antalya, Burdur, Isparta<br />
86 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December
Alman Başkonsolosluğu görev sahası içerisinde<br />
Balıkesir, Bilecik, Bolu, Bursa, Çanakkale,<br />
Düzce, Edirne, Eskişehir, İstanbul,<br />
Kırklareli, Kocaeli, Sakarya, Tekirdağ<br />
ve Yalova illeri bulunmaktadır. Başkonsolosluk<br />
Bursa ve Edirne'deki Fahri Konsoloslar<br />
tarafından desteklenmektedir.<br />
İstanbul Alman Başkonsolosluğu Alman<br />
vatandaşları ve Almanya’ya ilgi duyanlar<br />
için bir başvuru merkezidir.<br />
Başkonsolosluğun açık adresi<br />
Almanya Federal Cumhuriyeti Başkonsolosluğu<br />
- İnönü Caddesi 10, 34437 Gümüşsuyu<br />
- İstanbul<br />
Posta Adresi: Posta Kutusu 6, 34431<br />
Beyoğlu - İstanbul<br />
Görev alanı kapsamı: Balıkesir, Bilecik,<br />
Bolu, Bursa, Çanakkale, Düzce, Edirne,<br />
Eskişehir, İstanbul, Kırklareli, Kocaeli, Tekirdağ,<br />
Sakarya ve Yalova vilayetleri<br />
Başkonsolosluk çalışma saatleri<br />
Başkonsolosluğumuza mesai saatleri<br />
dışında saat 24:00’e kadar<br />
Cumartesi, Pazar ve tatil günlerinde ise<br />
saat 08.00’den 24:00’e kadar ulaşabilirsiniz.<br />
Başkonsolosluğumuz görev alanı Afyonkarahisar,<br />
Antalya, Aydın, Burdur,<br />
Denizli, Isparta, İzmir, Kütahya, Manisa,<br />
Muğla ve Uşak illerini kapsamaktadır<br />
ve ayrıca Antalya, Burdur ve Isparta<br />
illeri için Antalya temsilciliğimiz<br />
bulunmaktadır.<br />
Başkonsolosluk sizlere bazı hizmetler<br />
sunmakta ve kültürel ve ekonomi ilişkileri<br />
desteklemektedir. Bodrum`da bir<br />
Fahri Konsolos sizlere destek olmaktadır.<br />
İzmir Alman Başkonsolosluğu İzmir<br />
ve Ege Bölgesinde ikamet edenlere hizmet<br />
vermektedir.<br />
Başkonsolosluğun adresi<br />
Almanya Federal Cumhuriyeti Başkonsolosluğu<br />
- Havuzbaşı Sok. No. 1 TR-35330<br />
Balçova - İzmir<br />
Görev alanı: Vilayetler: Afyonkarahisar,<br />
Antalya, Aydın, Burdur, Denizli, Isparta,<br />
İzmir, Kütahya, Manisa, Muğla, Uşak<br />
Telefon: +90 - (0) 232 - 488 88 88<br />
Faks: +90 - (0) 232 - 463 95 53 ve<br />
+49 (0)- 30 - 5000-67080<br />
Acil durumlarda ulaşılabilirlik<br />
Vize ve Pasaport işlemleri ile ilgili bilgi<br />
verilmediğini anlayışla karşılanmasını<br />
rica ederiz. Çalışma saatleri dışında acil<br />
durumlarda +90 (0) 532 283 36 34 (Almanca)<br />
ulaşabilirsiniz.<br />
Vize Bölümü Çalışma Saatleri<br />
Sadece Randevulu Müracaat:<br />
Pazartesi – Perşembe 08:00 - 16:30<br />
Temmuz / Ağustos, Çarşamba 08:00 - 13:30<br />
Cuma 08:00 - 13:30<br />
Pasaport Teslimatı<br />
Türk ve Suriye Vatandaşı:<br />
Pazartesi – Cuma 13:00<br />
Vize Danışma Hattı:<br />
Tel: 0232-488 88 73<br />
Pazartesi – Perşembe 15:00 - 17:00<br />
Not: Temmuz / Ağustos aylarında<br />
Çarşamba günleri bilgi verilmiyor<br />
KONSOLOSLUKLAR<br />
Alman Başkonsolosluğu İstanbul<br />
Nöbetçi görevlilerimizin vize konusunda<br />
bilgi veremediklerini lütfen göz<br />
önünde bulundurunuz. Başkonsolosluk<br />
binasının (İnönü caddesi 10) ana giriş kapısında<br />
24 saat görevli vardır.<br />
Telefon: 0090 - 212 - 33 46 100<br />
Hukuk ve Konsolosluk işleri<br />
bölümü görüşme saatleri<br />
01 Ocak 2015 tarihinden itibaren Başkonsolosluğun<br />
Hukuk ve Konsolosluk İşleri<br />
Bölümü`ne gelmek isteyenler, sadece yeni<br />
oluşturulan online randevu sistemine girerek<br />
internet aracılığı ile randevu alarak<br />
gelebileceklerdir. Bu randevu sisteminden<br />
pasaport ve kimlik başvuruları, soyadı beyanı,<br />
evlenme ehliyet belgeleri ile diğer<br />
belge ve tasdik işlemleri için randevu alınabilmektedir.<br />
Randevu sadece online Randevu<br />
Sistemi üzerinden alınabilmektedir.<br />
Vize bölümünün çalışma saatleri<br />
Pazartesi’den - Perşembe’ye: 07:15 -<br />
11:45 ve 12:45 - 16:00 arası<br />
Cuma günü: 07:15 - 13:00 arası<br />
Cumartesi - Pazar: Kapalı<br />
Alman Başkonsolosluğu İzmir<br />
ÖNEMLİ BİLGİLER<br />
Teslim alınabilinen uzun vadeli vizelerin<br />
güncel listesi için İzmir Başkonsolosluğu’nun<br />
ana sayfasının sağ kısmına bakınız.<br />
Güvenlik nedeniyle bina içerisine çanta<br />
ve benzeri eşyalar alınmamaktadır. Muhafaza<br />
edilmesi şahsi sorumluluğunuzdadır.<br />
Başkonsolosluğumuzda muhafaza etme<br />
imkânı yoktur.<br />
Yoğun talep nedeniyle telefonda bekleme<br />
sürelerini engellemek adına yazılı olarak<br />
e-posta veya faks ile irtibata geçmeniz önerilir.<br />
E-postanızı başvuru dosyanıza ekleyebilmek<br />
için işlem numaranızı, doğum tarihinizi veya<br />
pasaport numaranızı belirtmeniz rica olunur.<br />
Faks: 0090-232 463 79 90 (Türkiye) ve<br />
0049-30-5000-67080 (Almanya)<br />
e-posta: viza@izmi.auswaertigesamt.de<br />
e-posta: syrian-visa@izmi.auswaertigesamt.de<br />
Pasaport Bölümü çalışma saatleri<br />
Pazartesi - Cuma: 08:30 - 11:30 randevu ile<br />
Pazartesi - Cuma: 11:30 - 12:00 randevusuz<br />
pasaport teslimi --- Cumartesi - Pazar: Kapalı<br />
Alman Başkonsolosluğu<br />
Telefon: +90 - (0) 232 - 488 88 60 P.tesi,<br />
Salı, Çarşamba ve Perşembe 15:30 - 16:30<br />
saatleri arasında Çağrı Bilgi Servisi<br />
Faks: +90 - (0) 232 - 465 03 31<br />
Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
87
FUARLAR<br />
2016 Almanya<br />
Fuarları<br />
16 – 17 Ekim 2016 Haare Nürnberg 2016<br />
Nürnberg, Almanya Uluslararası Kozmetik Ürünleri Fuarı<br />
18 – 20 Ekim 2016 Maintain Münih 2016<br />
Münih, Almanya Endüstriyel Bakım Fuarı<br />
2016 Messetermine<br />
in Deutschland<br />
29 Ekim – 6 Kasım 2016 Hanseboot Hamburg 2016<br />
Hamburg, Almanya Uluslararası Hamburg Boat Show Fuarı<br />
2 – 4 Kasım 2016 Viscom Frankfurt 2016<br />
Frankfurt, Almanya Uluslararası Görsel Iletişim Fuarı<br />
18 – 20 Ekim 2016 It-sa Nürnberg 2016<br />
Nürnberg, Almanya BT Güvenlik Kongresi ve Fuarı<br />
19 – 23 Ekim 2016 Frankfurter Buchmesse Frankfurt 2016<br />
Frankfurt, Almanya Frankfurt Kitap Fuarı<br />
19 – 26 Ekim 2016 K Düsseldorf 2016<br />
Düsseldorf, Almanya Uluslararası Plastik Ve Kauçuk Teknolojileri Fuarı<br />
21 – 22 Ekim 2016 Fachdental Südwest Stuttgart 2016<br />
Stuttgart, Almanya Uluslararası Diş Hekimliği, Diş Teknolojisi Fuarı<br />
22 – 23 Ekim 2016 Beauty Forum Münih 2016<br />
Münih, Almanya Uluslararası Güzellik<br />
Ürünleri Kongresi Ve Fuarı<br />
19 – 23 Ekim 2016 Frankfurter Buchmesse Frankfurt 2016<br />
Frankfurt, Almanya Frankfurt Kitap Fuarı<br />
25 – 27 Ekim 2016 Airtec Münih 2016<br />
Münih, Almanya Uluslararası Havacılık Tedarik Fuarı<br />
25 – 27 Ekim 2016 Euromold Münih 2016<br />
Münih, Almanya Kalıp, Model, Dizayn ve Tasarım<br />
Uygulamaları Geliştirme Fuarı<br />
25 – 29 Ekim 2016 Orgatec Köln 2016<br />
Köln, Almanya Ofis Mobilyaları ve Ekipmanları Fuarı<br />
25 – 29 Ekim 2016 Euroblech Hannover 2016<br />
Hannover, Almanya Uluslararası Saç İşleme<br />
Teknolojileri Fuarı<br />
3 – 6 Kasım 2016 Kreativ Welt Frankfurt 2016<br />
Frankfurt, Almanya Uluslararası Tüketiciler İçin<br />
Genel Ticaret Fuarı<br />
5 Kasım – 6 Ekim 2016 Cosmetica Berlin 2016<br />
Berlin, Almanya Kozmetik Fuarı<br />
7 – 9 Kasım 2016 Bio-europe Köln 2016<br />
Köln, Almanya<br />
Biyoteknoloji Konferansı Ve Sergisi<br />
7 – 9 Kasım 2016 WAT / GAT Essen 2016<br />
Essen, Almanya Uluslararası Kanalizasyon<br />
ve Su Teknolojileri Fuarı<br />
8 – 9 Kasım 2016 Cleanzone Frankfurt 2016<br />
Frankfurt, Almanya Uluslararası Medikal ve Sağlık<br />
Teknolojileri Fuarı<br />
8 – 10 Kasım 2016 Vision Stuttgart 2016<br />
Stuttgart, Almanya Uluslararası Optik ve<br />
Laboratuvar Teknolojisi Fuarı<br />
8 – 11 Kasım 2016 Electronica Münih 2016<br />
Münih, Almanya Uluslararası Elektrik ve<br />
Elektronik Teknolojileri Fuarı<br />
9 – 11 Kasım 2016 Professional Motorsport<br />
World Expo Köln 2016<br />
Köln, Almanya<br />
Uluslararası Yarış Otomobil,<br />
Motosiklet, Bisiklet Parçalar<br />
ve Aksesuarları Fuarı<br />
88 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December
MESSEN<br />
10 – 12 Kasım 2016 Mutec Leipzig 2016<br />
Leipzig, Almanya Müze Ve Sergi Teknolojileri Fuarı<br />
11 – 12 Kasım 2016 Id Infotage Dental Frankfurt 2016<br />
Frankfurt, Almanya Uluslararası Diş Hekimliği,<br />
Diş Teknolojisi Fuarı<br />
14 – 16 Kasım 2016 Salon Du Chocolat Köln 2016<br />
Köln, Almanya Uluslararası Çikolata Fuarı<br />
14 – 17 Kasım 2016 Medica Düsseldorf 2016<br />
Düsseldorf, Almanya Medikal Ürünler ve Tıbbi<br />
Teknolojiler Fuarı<br />
15 – 18 Kasım 2016 Energydecentral Hannover 2016<br />
Hannover, Almanya Uluslararası Konvansiyonel ve<br />
Yenilenebilir Enerji<br />
15 – 18 Kasım 2016 Eurotier Hannover 2016<br />
Hannover, Almanya Uluslararası Tarım ve<br />
Hayvancılık Fuarı<br />
15 – 18 Kasım 2016 Formnext Frankfurt 2016<br />
Frankfurt, Almanya Metal İşleme, Kaynak<br />
Teknolojileri Fuarı<br />
16 – 20 Kasım 2016 Touristik & Caravaning Leipzig 2016<br />
Leipzig, Almanya Uluslararası Turizm ve<br />
Seyahat Ekipmanları Fuarı<br />
16 – 17 Kasım 2016 Gec Geotechnik – Expo &<br />
Congress Offenburg 2016<br />
Offenburg, Almanya Uluslararası Yapı ve İnşaat<br />
Teknolojileri Fuarı<br />
16 – 20 Kasım 2016 Bazaar Berlin 2016<br />
Berlin, Almanya Uluslararası Hediyelik Eşya ve<br />
Kuyumculuk Fuarı<br />
17 – 19 Kasım 2016 Get Nord Hamburg 2016<br />
Hamburg, Almanya Elektronik, Sanitasyon,<br />
Isıtma, Klima Fuarı<br />
22 – 24 Kasım 2016 Sps Ipc Drives Nürnberg 2016<br />
Nürnberg, Almanya Uluslararası Elektrik Otomasyon<br />
Sistemleri Ve Ekipmanları Fuarı<br />
22 – 24 Kasım 2016 Pmrexpo Köln 2016<br />
Köln, Almanya Uluslararası İletişim ve<br />
Güvenlik Ekipmanları Fuarı<br />
23 – 27 Kasım 2016 Heim+handwerk Münih 2016<br />
Münih, Almanya Uluslararası Mobilya ve<br />
İç Dekorasyon Fuarı<br />
23 – 24 Kasım 2016 Kss-messe Stuttgart – Fellbach2016<br />
Stuttgart, Almanya Güvenli Soğutma, Yağlama,<br />
Temizleme Teknolojileri Fuarı<br />
24 – 27 Kasım 2016 Boot Und Fun Berlin 2016<br />
Berlin, Almanya Denizcilik ve Tekne Fuarı<br />
25 – 26 Kasım 2016 Implant Expo Hamburg 2016<br />
Hamburg, Almanya Diş Hekimliği ve Diş<br />
Teknolojileri Fuarı<br />
26 Kasım – 4 Aralık 2016 Essen Motor Show 2016<br />
Essen, Almanya<br />
Otomobil, Motorspor,<br />
Tuning, Klasik Araçlar Fuarı<br />
27 – 30 Kasım 2016 Stuttgart, Almanya Intervitis<br />
Interfructa Hortitechnica Stuttgart 2016<br />
Stuttgart, Almanya Şarap, Meyve Suyu Ve<br />
Özel Ürünler Fuarı<br />
29 Kasım – 1 Aralık 2016 Ni Europe – Natural Ingredients<br />
Europe Frankfurt 2016<br />
Frankfurt, Almanya Doğal Gıda Malzemeleri<br />
Bileşenleri Fuarı<br />
29 Kasım – 1 Aralık 2016 Aluminium Düsseldorf 2016<br />
Düsseldorf, Almanya Uluslararası Aluminyum ve<br />
Metal Teknolojileri Fuarı<br />
29 Kasım – 1 Aralık 2016 Composites Europe<br />
Düsseldorf 2016<br />
Düsseldorf, Almanya Kompozitler, Teknoloji Ve<br />
Uygulamaları Avrupa Fuarı & Forum<br />
29 Kasım – 1 Aralık 2016 Valve World Expo<br />
Düsseldorf 2016<br />
Düsseldorf, Almanya Bienal Vana Dünya<br />
Konferansı Ve Sergisi<br />
29 Kasım – 1 Aralık 2016 Hi Europe – Health Ingredients<br />
Europe Frankfurt 2016<br />
Frankfurt, Almanya Uluslararası Sağlık ve Doğal<br />
Gıda Teknolojileri Fuarı<br />
30 Kasım – 1 Aralık 2016 Permedicon Köln 2016<br />
Köln, Almanya<br />
Kişisel Medikal<br />
Çözümler Kongresi<br />
7 – 8 Aralık 2016 Architect@work Stuttgart 2016<br />
Stuttgart, Almanya Yenilikçi Mimari<br />
Çözümler Fuarı<br />
7 – 8 Aralık 2016 Vds-brandschutztage Köln 2016<br />
Köln, Almanya<br />
Uluslararası Afet ve<br />
Güvenlik Teknolojileri Fuarı<br />
8 – 11 Aralık 2016 Pferd & Jagd Hannover 2016<br />
Hannover, Almanya Uluslararası Binicilik,<br />
Avcılık Ve Balıkçılık Fuarı<br />
9 – 11 Aralık 2016 Mineralien Hamburg 2016<br />
Hamburg, Almanya<br />
Uluslararası Mineraller, Fosiller,<br />
Değerli Taşlar Ve Mücevherat Fuarı<br />
15 – 18 Aralık 2016 Hippologica Berlin 2016<br />
Berlin, Almanya<br />
Binicilik Fuarı<br />
Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
89
FUARLAR<br />
Türkiye, iklimlendirme fuarı<br />
ISH 2017’nin partner ülkesi<br />
Kadİr TOPRAKKAYA<br />
Türkiye, dünyanın önde gelen iklimlendirme<br />
fuarı ISH 2017’ye partner ülke<br />
olarak katılacak. Fuarın Türkiye’deki basın<br />
toplantısı İstanbul’da yapıldı. Messe<br />
Frankfurt İstanbul ve İklimlendirme<br />
Sanayi İhracatçıları Birliği’nin (İSİB) ev<br />
sahipliğinde Feriye Lokantası’nda gerçekleşen,<br />
ISH 2017 – Partner Ülke Türkiye<br />
Basın Toplantısı’nda, banyo ekipmanları,<br />
yapı, enerji, havalandırma ve yenilenebilir<br />
enerji teknolojileri sektöründeki gelişmeler<br />
ve yenilikler aktarıldı.<br />
SEKTÖR TEMSİLCİLERİ KATILDI…<br />
Messe Frankfurt CEO’su Wolfgang Marzin,<br />
İSİB Yönetim Kurulu Başkanı Zeki<br />
Poyraz’ın ve Messe Frankfurt İstanbul<br />
Genel Müdürü Tayfun Yardım’ın ev sahipliği<br />
yaptığı toplantıya Türkiye’den sektörel<br />
dernek başkanları ile Almanya’dan<br />
Federation of German Heating Industry<br />
(BDH), Association of Air Conditioning<br />
and Ventilation in Buildings (FGK), Association<br />
of The German Sanitation Industry<br />
(VDS) ve The German Sanitation,<br />
Heating and Air Conditioning Association<br />
(ZVSHK) dernek başkanları da bulundu.<br />
MARZİN: TÜRKİYE BU VESİLE<br />
İLE BÜTÜN DÜNYAYA AÇILIYOR…<br />
Buluşmada, Türkiye’nin bu fuarın partner<br />
ülke olmasını çok önemli gördüğünü<br />
dile getiren Messe Frankfurt CEO’su<br />
Wolfgang Marzin, ”Türkiye bu vesile ile<br />
bütün dünyaya açılıyor. Oradaki katılımcıların<br />
mallarını sergilemeleri sayesinde<br />
ihracatlarının artışına çok önemli bir katkı<br />
yapılmış oluyor. Bu fuarı dünyaya açılan<br />
bir kapı olarak görebiliriz” dedi.<br />
EKONOMİ BAKANLIĞI<br />
BU TÜR FUARLARA DESTEK VERİYOR…<br />
Buluşmaya Ekonomi Bakanlığı’nı temsilen,<br />
Müsteşar Yardımcısı Vekili Tarık Sönmez de<br />
katıldı. Almanya ile tarihten gelen bir dostluğumuzun<br />
olduğu, kültürel ve ekonomik<br />
açıdan ilişkilerimizin çok ciddi boyutlara<br />
ulaştığı bir ülke olduğunu hatırlatarak konuşmasına<br />
başlayan Sönmez, “En önemli<br />
ticaret partnerlerimizden biri olan Almanya<br />
ile ticaretimize 2015 yılına bakıldığında,<br />
global ekonomik krizin dünya üzerindeki<br />
etkilerine de bağlı olarak artış hızında düşüş<br />
olsa da, yaklaşık olarak 13 milyar dolarlık<br />
bir ihracatımız, 22 milyar dolara yaklaşan<br />
bir ithalatımız var. 35 milyar dolara<br />
yaklaşan bir dış ticaret hacmimizin olduğu<br />
bir ülke. Böyle bir ülke ile karşılıklı olarak<br />
ticareti geliştirme adına yapılacak faaliyetlerin<br />
çok sık olması yadsınamaz bir gerçek.<br />
Gerek hükümetler arası ilişkilerde gerek iş<br />
adamlarımızın yapmış olduğu münasebetlerin,<br />
ticaretin arttırılmasına bağlı daha da<br />
geliştirilmesi açısından önemli bir potansiyeli<br />
bünyesinde barındırdığı görülüyor.<br />
Bizde, fuarlarında ticaretin geliştirmesinde<br />
önemli bir yer aldığı dikkate alındığında,<br />
bu konuya Ekonomi Bakanlığı olarak ciddi<br />
önem vermekte ve desteklemekteyiz. Son<br />
yıllarda özellikle Almanya’da düzenlenen<br />
fuarlara katılan Türk firmalarının nitelik ve<br />
nicelik açısından katılımların arttığını görüyoruz.<br />
Bizleri mutlu etmektedir. Ekonomi<br />
Bakanlığı olarak, yılda yaklaşık 270 civarında<br />
‘Milli Katılım Organizasyonu’ yapıyoruz.<br />
Bunun yanı sıra 4 bin civarında farklı<br />
fuarlarda bireysel katılımı destekliyoruz.<br />
Fuarlara ciddi anlamda destek veriyoruz.<br />
‘Milli Katılım’ yaptığımız bu fuar sayısında<br />
Almaya ciddi yer tutuyor. Yıllık olarak bakıldığında<br />
2014’de 20, 2015’de 24, 2016’da<br />
23 sayısıyla en fazla fuar organizasyonu<br />
90 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December
FUARLAR<br />
yaptığımız 2’nci ülke. Almaya, fuarcılık<br />
boyutu açısından önemli bir ülke. Mart<br />
2017’de Frankfurt’da düzenlenecek bu<br />
fuara daha çok firmamızın katılmasını ve<br />
katılan firmalarımızın gerek katılım yaptıkları<br />
alanların büyüklüğü gerekse bu alanda<br />
yaptıkları tanıtımların etkinliği noktasında<br />
Ekonomi Bakanlığı olarak önem vermekte<br />
ve desteklemekteyiz” dedi.<br />
MARZİN: TÜRKİYE BU VESİLE<br />
İLE BÜTÜN DÜNYAYA AÇILIYOR…<br />
Buluşmada, Türkiye’nin bu fuarın partner<br />
ülke olmasını çok önemli gördüğünü<br />
dile getiren Messe Frankfurt CEO’su<br />
Wolfgang Marzin, ”Türkiye bu vesile ile<br />
bütün dünyaya açılıyor. Oradaki katılımcıların<br />
mallarını sergilemeleri sayesinde<br />
ihracatlarının artışına çok önemli bir katkı<br />
yapılmış oluyor. Bu fuarı dünyaya açılan<br />
bir kapı olarak görebiliriz” dedi.<br />
EKONOMİ BAKANLIĞI BU TÜR<br />
FUARLARA DESTEK VERİYOR…<br />
Buluşmaya Ekonomi Bakanlığı’nı temsilen,<br />
Müsteşar Yardımcısı Vekili Tarık Sönmez<br />
de katıldı. Almanya ile tarihten gelen<br />
bir dostluğumuzun olduğu, kültürel ve<br />
ekonomik açıdan ilişkilerimizin çok ciddi<br />
boyutlara ulaştığı bir ülke olduğunu hatırlatarak<br />
konuşmasına başlayan Sönmez,<br />
“En önemli ticaret partnerlerimizden biri<br />
olan Almanya ile ticaretimize 2015 yılına<br />
bakıldığında, global ekonomik krizin dünya<br />
üzerindeki etkilerine de bağlı olarak<br />
artış hızında düşüş olsa da, yaklaşık olarak<br />
13 milyar dolarlık bir ihracatımız, 22<br />
milyar dolara yaklaşan bir ithalatımız var.<br />
Messe Frankfurt CEO’su Wolfgang<br />
Marzin, ”Türkiye bu vesile ile bütün<br />
dünyaya açılıyor…” dedi.<br />
Messe Frankfurt İstanbul Genel Müdürü Tayfun<br />
Yardım, “Fuar, en iyi uygulama örnekleri ile özel<br />
oturumlar, özel sergiler, açık oturumlar, yarışmalar<br />
ve rehberli turlar ile bilgi almak, sorunları<br />
değerlendirmek ve yeni bağlantılar kurmak<br />
için ziyaretçilere önemli fırsatlar sunuyor.” dedi.<br />
35 milyar dolara yaklaşan bir dış ticaret<br />
hacmimizin olduğu bir ülke. Böyle bir ülke<br />
ile karşılıklı olarak ticareti geliştirme adına<br />
yapılacak faaliyetlerin çok sık olması<br />
yadsınamaz bir gerçek. Gerek hükümetler<br />
arası ilişkilerde gerek iş adamlarımızın<br />
yapmış olduğu münasebetlerin, ticaretin<br />
arttırılmasına bağlı daha da geliştirilmesi<br />
açısından önemli bir potansiyeli bünyesinde<br />
barındırdığı görülüyor. Bizde, fuarlarında<br />
ticaretin geliştirmesinde önemli bir<br />
yer aldığı dikkate alındığında, bu konuya<br />
Ekonomi Bakanlığı olarak ciddi önem vermekte<br />
ve desteklemekteyiz. Son yıllarda<br />
özellikle Almanya’da düzenlenen fuarlara<br />
katılan Türk firmalarının nitelik ve nicelik<br />
açısından katılımların arttığını görüyoruz.<br />
Bizleri mutlu etmektedir. Ekonomi Bakanlığı<br />
olarak, yılda yaklaşık 270 civarında<br />
‘Milli Katılım Organizasyonu’ yapıyoruz.<br />
Bunun yanı sıra 4 bin civarında farklı fuarlarda<br />
bireysel katılımı destekliyoruz. Fuarlara<br />
ciddi anlamda destek veriyoruz. ‘Milli<br />
Katılım’ yaptığımız bu fuar sayısında Almaya<br />
ciddi yer tutuyor. Yıllık olarak bakıldığında<br />
2014’de 20, 2015’de 24, 2016’da<br />
23 sayısıyla en fazla fuar organizasyonu<br />
yaptığımız 2’nci ülke. Almaya, fuarcılık<br />
boyutu açısından önemli bir ülke. Mart<br />
2017’de Frankfurt’da düzenlenecek bu fuara<br />
daha çok firmamızın katılmasını ve katılan<br />
firmalarımızın gerek katılım yaptıkları<br />
alanların büyüklüğü gerekse bu alanda<br />
yaptıkları tanıtımların etkinliği noktasında<br />
Ekonomi Bakanlığı olarak önem vermekte<br />
ve desteklemekteyiz” dedi.<br />
Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December<br />
91
TAT & LEzzet<br />
HAVUÇLU TOPLAR<br />
Hazırlayan: NEşe cÜher Özelçİ<br />
Kış mevsiminin vazgeçilmez sebzesi<br />
olarak bilinen havuç, içerdiği<br />
A, B1, B2 vitaminleri ile tam bir lif<br />
kaynağıdır. Sebze yemeklerimizi<br />
renklendiren havuç, bu sefer harika<br />
bir tatlı atıştırmalık olarak sofralarımızı<br />
süslüyor. Hem ekonomik<br />
hem de sağlıklı olan bu atıştırmalık,<br />
havuç yemeyen çocuklar<br />
için de farklı bir alternatif lezzet.<br />
Gelelim çay ve ikram saatlerinde<br />
enfes bir sunumla konuklarınızı<br />
etkileyebileceğiniz lezzet toplarının<br />
tarifine;<br />
MALZEMELER<br />
5-6 adet havuç<br />
Yarım su bardağı<br />
şeker<br />
Bir buçuk su<br />
bardağı su<br />
25 adet petibör<br />
bisküvi<br />
Yarım su bardağı<br />
dövülmüş ceviz<br />
Bir çay kaşığı<br />
tarçın<br />
ÜZERİ İÇİN<br />
Hindistan cevizi<br />
Eritilmiş<br />
Çikolata<br />
Hazırlanışı:<br />
Önce havuçlarımızı soyup rendeliyoruz. Şeker ve<br />
suyu ilave edip, havuçlar suyunu çekene kadar pişiriyoruz.<br />
Pişen havuçları soğumaya bırakıyoruz.<br />
Ufalanmış bisküvileri, tarçın, ceviz ve soğuyan havuçlarla<br />
beraber bir kabın içerisine alıp yoğuruyoruz.<br />
Elimizi hafif yağlayıp küçük toplar yaparak hindistan<br />
cevizine buluyoruz. Toplar hazır olduktan<br />
sonra isteğe bağlı olarak benmari usulü eritilmiş<br />
çikolata ile kaplayabilirsiniz. Buzdolabında beklettikten<br />
sonra servise hazırdır. Afiyet olsun… :)<br />
92 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December
Sürme Sistemlerde Konforun Yeni Adı<br />
Üstün ısı ve ses yalıtımı<br />
Kullanım kolaylığı ve yüksek konfor<br />
Özel tasarım profil ve aksesuar<br />
İç mekanda maksimum yaşam alanı<br />
Modern mekanlara uygun renk seçenekleri<br />
yeni<br />
fonksiyonel<br />
konforlu<br />
Kasa Profil Genişliği<br />
Kanat Profil Genişliği<br />
Conta<br />
Conta Sayısı<br />
Çıta<br />
Cam Kalınlıkları<br />
: 149 mm<br />
: 76 mm<br />
: TPE Gri / Siyah<br />
: 2<br />
: Tek Tırnaklı - PCE Contalı<br />
: 24, 30, 36, 44, 52 mm<br />
w i n s a . c o m . t r
GÜNCEL<br />
İran’da ilk kez kredi kartı<br />
kullanılmaya başlandı<br />
İran’daki bankaların, iç piyasayı<br />
canlandırmak amacıyla müşterilerine<br />
ilk kez kredi kartı dağıttığı<br />
bildirildi.<br />
İran bankaları Almanya’da<br />
şube açacak. İran basınında yer<br />
alan haberlere göre, ülkenin ekonomisini<br />
güçlendirmek amacıyla<br />
çıkarılan kredi kartları, Merkez<br />
Bankası tarafından belirlenen en<br />
alt limit 100 milyon riyal (2800<br />
dolar), 300 milyon riyal (8400 dolar)<br />
ve en üst limit 500 milyon riyal<br />
(14 bin dolar) olmak üzere üç<br />
farklı kart limitiyle halka sunuldu.<br />
SADECE ÜLKE İÇİNDE<br />
Bankalar tarafından verilen kredi<br />
kartlarının uluslararası kredi<br />
kartı şirketleriyle bir ilişkisi olmadan<br />
sadece ülke içinde kullanılabileceği<br />
belirtildi. Bank<br />
Millet’le birlikte kredi kartlı<br />
döneme giren iki bankadan biri<br />
Ayende Bank’ın ilk gün 12 binden<br />
fazla kredi kartı dağıttığı bilgisi<br />
verildi. Kredi kartının daha<br />
önce kullanılmadığı İran’ın bankacılık<br />
sisteminde sadece banka<br />
kartları ve ön ödemeli kartlar<br />
kullanılıyordu.<br />
Esnaflara hijyen eğitimi<br />
Maltepe Belediyesi, esnaflara<br />
yönelik olarak gerçekleştirdiği<br />
hijyen eğitimlerine hız kesmeden<br />
devam ediyor.<br />
Maltepe Belediyesi, vatandaşlarının<br />
daha temiz hizmete<br />
ve daha sağlıklı gıdalara ulaşmaları<br />
için verdiği hijyen eğitimlerini<br />
sürdürüyor. Bu kapsamda geçtiğimiz<br />
günlerde kuaförlere verilen<br />
eğitim, bu hafta gıda işiyle uğraşan<br />
esnaflara verildi. Eğitimlerde,<br />
temizlik, kişisel bakım, gıdalarda<br />
hijyen gibi konularda çalışanlar<br />
bilgilendirildi. Eğitime katılan 50<br />
kişi, sınava tabi tutulduktan sonra<br />
kendilerine katılım belgesi verildi.<br />
Milli Eğitim onaylı sertifikaları almaya<br />
hak kazanan adaylara, sertifikaları<br />
daha sonra gönderilecek.<br />
Dünyanın En Kısa<br />
Uluslararası Ticari<br />
Uçuşu: Sekiz Dakika<br />
İsviçre’nin St.Gallen Haval imanı ile Almanya’nın Friedrichshafen<br />
Havalimanı arasında yeni başlayan uçuş<br />
rotası sekiz dakikalık uçuş süresi ile dünyanın en kısa<br />
uluslararası uçuş rekorunun da sahibi olacak. İki ülkeyi<br />
birbirinden ayıran Konstanz Gölü’nün (Bodensee) iki<br />
yakası arasında gerçekleştirilecek yeni uçuş rotasında<br />
yolcular ancak kemerlerini bağlayıp açmaya vakit bulabilecekler.<br />
İki kent arasındaki karayolunun kullanılması durumunda<br />
seyahat süresi 1 saat 10 dakika iken, feribot<br />
ile ise 1 saat 23 dakika. Avusturya havayolu şirketi People’s<br />
Viennaline tarafından başlatılan yeni uçuş rotası<br />
politikacılar ve çevrecilerin ise tepkisini çekti. Eleştiriler<br />
bu denli kısa bir uçuşun çevre dostu olmadığı konusunda<br />
yoğunlaşıyor.<br />
Yeni uçuş rotasını savunan havayolu şirketi yöneticileri<br />
ise bu rotanın, yolcuların Almanya’nın Cologne<br />
Havalimanı’na erişimlerini kolaylaştırmayı amaçladığını<br />
söylediler.Daha önce uluslararası en kısa ticari uçuş<br />
ise, 10 dakikalık uçuş süresi ile Avusturya’nın başkenti<br />
Viyana ile Slovakya’nın başkenti Bratislava arasında<br />
gerçekleşiyordu.<br />
Berlin Eyaleti'nden<br />
İstanbul Temsilciliği<br />
Berlin ve Türkiye'de yatırım yapmak isteyen şirketlere<br />
destek vermek amacıyla Berlin Eyaletin'in ilk yurt dışı ticari<br />
temsilciliği Istanbul'da açıldı. Berlin Eyaleti Ticaret, Teknoloji<br />
ve Araştırma Bakan'lığı himayesinde kurulan Berlin<br />
Eyalet Ticaret Temsilciliği, Tarabya'daki Alman-Türk Ticaret<br />
Odası'nda bulunuyor. Temsilcilik, Alman-Türk Enerji<br />
İş Birliği'nin Enerji Sekreteri Zafer Koç yönetiminde Türk<br />
şirketlere ve girişimcilere danışmanlık hizmeti verecek.<br />
Resmi statüde çalışacak temsilcilik, girişimcilere lokasyon<br />
ve yatırım koşulları, şirket kuruluşu ve iş ortağı arayışı,<br />
bakanlıklar ve resmi kurumlar ile iletişim kurma, hukuk,<br />
muhasebe, vergi, sigorta, iş kültürü, gayrimenkul kiralama,<br />
finansman, fuar ve organisazyon katılımı gibi birçok konuda<br />
da profesyonel<br />
destek sağlayacak.<br />
Projenin<br />
kapsamına göre<br />
ücretsiz olarak<br />
verilecek olan<br />
bu hizmetlere<br />
Türk firmalarının<br />
ilgisinin yoğun<br />
olacağı tahmin<br />
edilmekte.<br />
94 Ekim|Kasım|Aralık 2016<br />
October - November - December
İÇİNDEKİLER<br />
Ustalığın ve Sanatın Birleştiği Nokta<br />
Wo Kunst und Können echte Meisterwerke schaffen<br />
Altın<br />
Gümüş<br />
Kolye<br />
Bilezik<br />
Bileklik<br />
Küpe<br />
Alış ve Satış<br />
Bakım<br />
1988’den beri<br />
Münih’te Kalite<br />
ve Güvenin Adresi<br />
Alyans<br />
Pırlanta<br />
Koleksiyon<br />
Tamirat<br />
Göthestr. 36 | 80336 München Tel: 089 / 550 299 87 | Fax: 089 / 550 289 93
Kendini Keşfetmek İstiyorsan<br />
Yoga Dersleri ile Birlikte Yol Almaya Ne Dersin?<br />
Kendini keşfetmek istiyorsan, zihin ve bedeninin kontrolünü ele geçirmek istiyorsan, yoga dersleri ile birlikte yol<br />
almaya ne dersin? Yurtdışında aldığım eğitimlerin ardından nihayetinde yine Münih’deyim: Yoga tutkunları ve<br />
şimdiye kadar yoga yapamayıp fakat hep merak edenler için burdayım. İster Hatha Yoga, Ashtanga Yoga, Vinyasa<br />
Yoga ya da Power Yoga, ister stüdyoda yada kişiye özel seanslarla, her seviyeye uygun dersler sunulmakta. Türkiye<br />
ve Almanya’da olacak olan Workshoplar ile ilgili bilgi ve detayları İnstagram ve Facebook sayfamdan takip<br />
edebilirsiniz.<br />
Namasté<br />
Mit Yoga zu körperlicher und geistiger Gesundheit<br />
Möchtest du dich selbst entdecken und Kontrolle über deinen Körper und Geist haben? Dann lass uns mit<br />
Yoga diesen Weg zusammen gehen. Nach längerem Aufenthalt im Ausland für Fort- und Weiterbildung bin ich<br />
wieder in München und freue mich auf leidenschaftliche Yogis und auf alle, die neugierig sind und endlich<br />
starten möchten. Mit Hatha Yoga, Ashtanga Yoga, Vinyasa Yoga oder Power Yoga für alle Stufen, im Studio, Gruppen-<br />
oder individuellem Einzelunterricht, ist für jeden das Passende dabei. Termine und Infos für Workshops in<br />
Deutschland und in der Türkei findest du auf meiner Instagram- und Facebook- Seite.<br />
Namasté<br />
Kontakt:vil.kaplan@yahoo.de<br />
instagram.com/yogavika<br />
facebook.com/yogavika108