You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Dünya Mirası<br />
Göbeklitepe<br />
İnsanlık tarihinin en önemli miraslarından<br />
Şanlıurfa’nın Göbeklitepe Arkeolojik<br />
Alanı artık bir dünya mirası. 6’DA<br />
Kuantum<br />
Mektupları’nın<br />
Yazarı Uğur Ateş:<br />
Evrenden Para<br />
İstemek Gibi<br />
Gariplikler…<br />
7’de<br />
Geleneğin<br />
özgün<br />
örneği<br />
Safranbolu<br />
Şehri<br />
6’dA<br />
KÖTÜ MÜZİKLER<br />
OLDUĞU SÜRECE<br />
İYİ MÜZİKLER<br />
YAŞAYACAK<br />
Türk Halk Müziği’nin iki usta<br />
ismi Sibel Beğde ve Orhan<br />
Özcan Beğde ile Panaroma<br />
<strong>Gazetesi</strong> olarak bir araya<br />
geldik; müziği, sitemlerini,<br />
günümüz müzik dünyasını<br />
konuştuk. Keyifli bir röportaj<br />
gerçekleştirdik. 2’de<br />
BURCU<br />
KILIÇARSLAN<br />
AĞUSTOS 2019<br />
www.panoramagazetesi.com<br />
Fiyatı: 1.5 TL<br />
Haber, Güncel, Ekonomi <strong>Gazetesi</strong><br />
geçmeyen ağrıları<br />
hafife almayın<br />
Vücudunuzda geçmeyen<br />
ağrılardan muzdarip misiniz?<br />
Geçmeyen bu yaygın ağrılara<br />
bir de yorgunluk, halsizlik,<br />
uyku bozukluğu ve özellikle<br />
sabah tutukluğu eşlik ediyorsa<br />
fibromiyalji sendromu ile<br />
karşı karşıya gelmiş<br />
olabilirsiniz. Kas romatizması<br />
olarak da adlandırılır. Özellikle<br />
sırt, boyun, omuzlar, bel<br />
çevresi ve kalçada yaygın<br />
kas-eklem ağrısı şeklinde<br />
hissedilir. Her yaşta<br />
görülebilmekle birlikte daha<br />
çok 25-55 yaşlar arasında olan<br />
kadınlarda sıklıkla rastlanan bir<br />
rahatsızlıktır. Neşe Özelçi 3’TE<br />
turizmimiz<br />
çöküşe geçer<br />
Önlem<br />
alınmazsa<br />
İLhan<br />
Karaçay<br />
ISSN 2667 - 8780<br />
Belediyeler İçin Sıfır<br />
Atık Sistemi Kurulumu<br />
Sıfır Atık Yönetim<br />
Sisteminden Sorumlu Olacak<br />
Kişilerden Oluşan Bir Ekip<br />
Kurulur. Bu kişiler belediye<br />
genelinde sıfır atık yönetim<br />
sisteminin kurulmasını,<br />
geliştirilmesini, iyileştirilmesini,<br />
etkin ve verimli bir şekilde<br />
uygulanmasını ve izlenmesini<br />
sağlar. Atıkların Etkin Bir Şekilde<br />
Toplanabilmesi İçin Toplama<br />
Altyapısının Oluşturulması<br />
amacıyla ikili toplama sistemi<br />
kapsamında geri kazanılabilir<br />
atıklar için mavi, diğer atıklar<br />
için gri konteyner kullanılır. 5’Te<br />
Kiralık Ev Piyasasında<br />
Hareketlilik! Yine<br />
En Pahalı İstanbul<br />
Yeni öğretim yılı başlarken,<br />
öğrencilerin ev arayışı piyasayı<br />
hareketlendirdi. Kiralık konut<br />
arayışının en çok arttığı iller Ankara, Eskişehir,<br />
Bursa, Antalya, İstanbul ve İzmir oldu. 4’Te<br />
Turizmde ‘yükseliş<br />
rekoru’ kırdığımız bu<br />
dönemde, maalesef çok<br />
şımarmaya başladık. Bu<br />
şımarıklık, hemen olmasa<br />
bile, zamanla büyük<br />
bir çöküşe neden olabilir.<br />
Kırtasiye<br />
ürünlerine<br />
dikkat<br />
Eğitim öğretim yılının başlamamasıyla<br />
beraber okul alışverişleri<br />
yoğunlaşır ve veliler hem cebine<br />
uygun hem de kaliteli ürün bulma<br />
telaşına düşer. Çizgi film kahramanlarıyla<br />
süslenmiş, renkli, kokulu<br />
albenisi yüksek bu kadar ürün önümüzde<br />
iken çocuğumuz için doğru<br />
seçimi nasıl yapacağız? 7’De<br />
Bruksizm ve<br />
Masseter Botoks<br />
DR. Fulya Üçem 3’te<br />
aman dikkat!<br />
‘Türk turizmini daha ileriye götürmek<br />
adına neler yapmamız gerekir,<br />
nereye hangi yatırımları yapsak faydalı<br />
olur’ diye projelere kafa yormamız<br />
gerekirken veya sadece yapmamız<br />
gereken normal günlük işlerimizi<br />
eksiksiz yapmamız gerekirken, utanç<br />
verici olay ve sonuçları ile uğraşıyoruz.<br />
“Felaket” iklim<br />
raporları!<br />
Prof. Dr.Harun Raşit Uysal 4’te<br />
Neden oluyor bunlar?<br />
Hizmet sektöründe çalışan<br />
insanlarımız sorumluluklarını<br />
bilmiyorlar. Eğitimsiz kalifiyesiz<br />
personel çalıştırırsan ve de<br />
Patron ve Genel Müdür olarak<br />
da hiçbir vizyonun yoksa,<br />
bizler daha çok yazarız böyle<br />
olayları. haber yorum 4’TE<br />
Ah Şu Bankalar<br />
muzaffer Kaplan 5’te<br />
Ankara Resim<br />
ve Heykel Müzesi<br />
Türk Ocakları Merkez<br />
Binası olarak, Yüksek<br />
Mimar ve Mühendis<br />
Arif Hikmet Koyunoğlu<br />
tarafından 1927 yılında<br />
projelendirilerek temeli<br />
atılan ve 1930 yılında<br />
tamamlanan Ankara Resim ve<br />
Heykel Müzesi, Ankara’nın Namazgâh Tepesi<br />
olarak bilinen alanına inşa edilmiştir. “I. Ulusal<br />
Mimarlık Dönemi’nin en güzel örneklerinden<br />
olan yapı Selçuklu, Osmanlı ve Çağdaş Türk<br />
Mimarisinin sentezini oluşturmaktadır. 6’DA<br />
Eğitim, mezara kadar<br />
halk eğitimi merkezinde<br />
Sedat Büyük 7’de
02 aktüel<br />
KÖTÜ MÜZİKLER OLDUĞU SÜRECE<br />
İYİ MÜZİKLER<br />
YAŞAYACAK<br />
Türk Halk Müziği’nin iki usta<br />
ismi Sibel Beğde ve Orhan<br />
Özcan Beğde birbirlerine de<br />
müziğe olduğu kadar bağlı.<br />
Yılların tecrübesinin emek<br />
ve sevgiyle harmanlanması,<br />
yaptıkları işe olan aşkları ve<br />
tutkuları tabii ki sahneye de<br />
doğal olarak yansıyor.<br />
Sibel Beğde ve Orhan Özcan Beğde<br />
ile Panaroma <strong>Gazetesi</strong> olarak bir<br />
araya geldik; müziği, sitemlerini,<br />
günümüz müzik dünyasını konuştuk.<br />
İşte keyifli röportajımız:<br />
Yeni nesilde beğendiğiniz isimler var mı?<br />
Sibel Beğde: Aklıma gelip de ‘şu’<br />
diyemiyorum. Dinliyoruz unutuyoruz.<br />
Şu anki pop sanatçıları bir Nilüfer, bir<br />
Nükhet Duru, Kayahan kadar olamaz.<br />
Bunlar gibi gelmiyor fakat bunlar nesilden<br />
nesile beğenilecek ve dinlenecekler.<br />
Bugünün dijital imkanları eskiden de olsa<br />
bu eserler hiç olmaz mıydı?<br />
Sibel Beğde: Olmazdı. Bu dijital ortam<br />
olsaydı güzel bir duygu yaşanmazdı.<br />
Güzel sözler yazılmazdı. Besteler<br />
yapılmaz, güfteler hazırlanmaz ve<br />
okunmazdı da. O ruh olmazdı. Çünkü<br />
dijital ortam ruhu bozuyor.<br />
Orhan Özcan Beğde: Olmazdı.<br />
Neler yapıyorsunuz, sanat ve konser gündeminizde<br />
neler var?<br />
Sibel Beğde: Bir yıl içerisinde 18 tane<br />
konserimiz oluyor. Halka açık ücretsiz<br />
konserlerimiz vardı fakat bu sene yeni<br />
bir konsept uygulanıyor. Biletix gibi firmalar<br />
hem sponsor oluyor, Sanat Cepte<br />
programıyla birlikte konserlerimizin<br />
tanıtımı yapılıp Biletix’ten biletlerimiz<br />
çok cüzi bir ücretle satılmaya başlanıyor.<br />
İnşallah yeni sezonda güzel şeyler<br />
yapacağız. Bütün müzikseverlerimizi<br />
konserlerimize bekleriz.<br />
Orhan Özcan Beğde: Bakanlığın Türk Halk<br />
Müziği korosunda sanatçı olarak çalışıyorum.<br />
Yaklaşık 30 yıllık hizmetim var. 86’da<br />
sınava girdim, Ankara’da başladım. Yaklaşık<br />
22 yıl çalıştıktan sonra İstanbul<br />
Devlet Türk Halk Müziği Korusu’nda<br />
çalışmalara başladık. Yani bizimle<br />
beraber orası kuruldu. Yaklaşık 12<br />
yıldır da çalışmalarımıza devam<br />
ediyoruz. Üsküdar Paşalimanı’nda<br />
yerimiz. Biz haftanın 3 günü Devlet<br />
Tiyatroları’nın ve senfoni orkestrasının<br />
olduğu binada çalışıyoruz. Onun<br />
dışında Bağlarbaşı, Zeytinburnu, Türkan<br />
Saylan Kültür Merkezi, Altunizade Kültür<br />
Merkezi, Caddebostan Kültür Merkezi’nde<br />
konserlerimiz oluyor. Sezonumuz eylülde<br />
başlıyor, haziranda bitiyor. 30 yıldır bu korodayım,<br />
30 yıldan beri devletin korosunda<br />
çalışıyorum. TRT de devletin kurumu,<br />
maalesef bize o ekranlarda yer verilmiyor.<br />
Sahnede ve sanat hayatınızda sizi<br />
en çok motive eden şey nedir?<br />
Sibel Beğde: Yaptığım iş çok sevdiğim<br />
bir iş zaten. Başka bir meslek sahibi olsaydım<br />
belki bu kadar mutlu olmayabilirdim.<br />
Ama çocukluğumdan beri hedefimde<br />
sanatçı olmak vardı. En son Kültür<br />
Bakanlığı’nda taçlandırılmam benim için<br />
çok büyük bir mutluluk zaten. Sanatımızı<br />
layıkıyla kitlelere sunabilmek benim<br />
için çok büyük bir mutluluk zaten.<br />
Orhan Özcan Beğde: Sevdiğim şeyi yaptığım<br />
için o meslekte 30 yılımı geçirdim. Hiç<br />
ara vermeden geçen bir müzik hayatım<br />
oldu. 1994 yılında evlendim. Eşimin de<br />
müzisyen olması büyük şanstı. Ve biz<br />
sanatı, insanları çok seven bir aileyiz. Herkes,<br />
tüm sanatçılar birbirini sevsin, kimse<br />
kimsenin ayağına taş koymasın. Sanatçıyı<br />
alkışlamayan sanatçılar var. Eşim de ben<br />
de buna karşıyız. Benim yaptığım müziğin<br />
daha yukarılarda olması için ben de diğer<br />
meslektaşlarımı alkışlamalıyım.<br />
BURCU<br />
KILIÇARSLAN<br />
Sanatımızı<br />
layıkıyla kitlelere<br />
sunabilmek benim<br />
için çok büyük bir<br />
mutluluk zaten.<br />
Günümüzde müziğin bu kadar hızlı üretimi ve<br />
tüketimi hakkında neler düşünüyorsunuz?<br />
Sibel Beğde: Gün gittikçe daha da bozuluyor.<br />
Toplumumuzda gençlerin de ilgisi<br />
bu müziklere karşı olduğu için çok fazla<br />
müdahalede bulunamıyoruz. Fakat elimizden<br />
geldiğince Türk Halk Müziği’ni,<br />
Türk Sanat Müziği’mizi ulaştırabileceğimiz<br />
kitlelere ulaştırmaya çalışıyoruz.<br />
Ne kadar çok onlara sevdirebiliriz. Ne<br />
şekilde onlara daha yakın olabiliriz, elimizden<br />
geldiğince gençlere hitap etmeye<br />
çalışıyoruz. Sevdirmeye çalışıyoruz. Ama<br />
ne kadarını kazanabiliriz bilemiyoruz.<br />
Toplumumuzda müzik kalitesi gün<br />
geçtikçe değişiyor, çok kalitesizleşiyor<br />
fakat çok fazla kalıcılığı olmuyor, bu da<br />
bir gerçektir. Sanal ortamda bilmediğimiz<br />
öyle müzikler yapılıyor ki, bunlar<br />
çok kısa sürede hatırlanmıyor bile.<br />
Fakat bizim kendi öz müziklerimiz, halk<br />
müziğimiz, sanat müziğimiz, eski poplar<br />
bile, hala gençlerin dilinde daha güzel bir<br />
şekilde anılıp hatırlanabiliyor, söylenebiliyor.<br />
Kötü müzikler olduğu sürece iyi<br />
müzikler daha fazla yaşayacak.<br />
Orhan Özcan Beğde: Yapılan bir eserin<br />
en fazla 5 ay süresi oluyor. Çoğu zaman<br />
müzik çalıntı oluyor. İngilizce söyleniyorsa<br />
onu anlamak İngiliz’e özeldir. Onu<br />
Türk’ün anlaması daha zordur. Neden<br />
kendi dillerinde bir müzikleri yok? Çünkü<br />
sömürülüyoruz. Müziğimiz gitgide<br />
dejenere oluyor. Bizim kendi müziğimizi<br />
kendi makamlarımızla yapsak daha<br />
güzel işler yaparız. Biz bizi sevmiyoruz.<br />
O yüzden de bütün yabancı müzikleri<br />
alıp kendimize yamıyoruz, ondan sonra<br />
da ah vah elden gidiyor müzik diyoruz.<br />
Televizyon, radyo, iletişim, bilgisayar<br />
bizde de olduğu gibi her toplumun<br />
ruhunu bozdu. O zaman her şey hayalinde<br />
olurmuş insanların, ona göre beste<br />
yaparlarmış. Şimdi bir tıkla karşında.<br />
Neyin bestesini yapsın?<br />
Sizin beğendiğiniz, sevdiğiniz<br />
sanatçılar kimlerdir?<br />
Sibel Beğde: Muazzez Abacı’yı, İzzet<br />
Altınmeşe, Belkıs Akkale, Sabahat Akkiraz,<br />
Neşet Ertaş, Aşık Veysel gibi ustaları<br />
severim.<br />
Orhan Özcan Beğde: Halk müziğinden<br />
herkesi dinlerim. Ama 80’den öncekileri.<br />
Mesela Ajda Pekkan kendi müziğini çok<br />
iyi yapan bir insandır. Tarkan da öyle.<br />
Ama bir Müzeyyen Senar, İzzet Altınmeşe<br />
ve bunun gibi birçok sanatçı halen<br />
dinleniyor, dinlenmeli de. Muharrem<br />
Ertaş ve Neşet Ertaş’ın dünyada ender<br />
sesleri var, müthiş bir ses aralığı var<br />
ustalarda. Ve bu iki insanın baba oğul<br />
(Muharrem Ertaş-Neşet Ertaş) bütün<br />
ses kayıtları Amerika’da var. Türkiye’de<br />
belki yok.<br />
Eklemek istedikleriniz?<br />
Sibel Beğde: Doğru olan müziği dinlesinler.<br />
Yanlış olanı, kötüyü alkışlamasınlar.<br />
Bizim toplumumuz kötü olup ritmi<br />
çok yüksek olan eğlencesi çok yüksek<br />
olan müziği alkışlayıp sanat yapıp<br />
gerçek anlamda güzel, müziğini, türküsünü,<br />
şarkısını okuyanı alkışlamayan<br />
toplum haline geldi. Lütfen Avrupa’daki<br />
gibi konser bittikten sonra güzel okuduysa<br />
alkışlasınlar, kötü de olsa bravo<br />
demesinler. Her şey toplumun güzel<br />
görüşüyle başlar, güzel görüşüyle biter.<br />
Orhan Özcan Beğde: Birçok ilimizde<br />
Türk Müziği konservatuvarları kuruluyor.<br />
İlk kurulanlar Batı müziği konservatuarları.<br />
Üniversitelerin müzik bölümlerinde<br />
Halk Müziği yoktu. Son 10 yıldır<br />
açılmaya başlandı, bağlama bölümü gibi.<br />
Bu okullara girişlerde sınav uygulanmamalı.<br />
Liseyi bitiren bir öğrenci üniversitede<br />
müzik, sanat, resim bölümlerine<br />
sınavsız girmeli. Neden? İnsanlarımız<br />
üniversiteye gitmeyi askerlikten tecil gibi<br />
sebeplerden isteyebiliyor. Benim girdiğim<br />
dönemde konservatuarda yetenek<br />
sınavı yapılıyordu; 1. yetenek, 2. yetenek<br />
sınavı. 1.’de başaranlar 2. sınava alınıyordu.<br />
Orada da başaranlar konservatuara<br />
girebiliyordu. Müzikle ilgilenenler<br />
gelebiliyordu. Şimdi müzikten anlamasa<br />
da puanı yetse girebiliyor. Ondan sonra<br />
müzik kalitesi gidiyor. Bizi bu sayfada<br />
konuk ettiğiniz için teşekkürler.
gündem<br />
03<br />
Bruksizm ve Masseter Botoks<br />
Diş sıkma hastalığı olarak bilinen<br />
BRUKSİZM (Diş Gıcırdatma ve<br />
sıkma), genellikle uyku sırasında gerçekleşen<br />
dişlerin istem dışı ve güçlü bir şekilde<br />
sıkılmasıdır. Sabahları uyandığınızda çene<br />
eklemi bölgesinde ve bu bölgede ki ilgili<br />
kaslarda ağrı varsa bu durum ağız ve diş<br />
sağlığına önemli zararlar verebilen diş<br />
sıkma ve diş gıcırdatma alışkanlığınızdan<br />
kaynaklanıyor olabilir. Bu tür rahatsızlıkları<br />
olan kişilerde uyku bozukluğu,<br />
yorgun uyanma, baş ve boyun ağrıları gibi<br />
belirtilerin görülebildiğini ve bu kişiler de<br />
sabah uyandıklarında çiğneme kaslarında<br />
ve dişlerinde ağrılar hissedebilirler. Halk<br />
arasında diş sıkma ya da gıcırdatma olarak<br />
bilinen bruksizmin en önemli ve en yaygın<br />
belirtisi sabah kalktığında yüz kaslarında,<br />
çene ekleminin yan kısımlarında, baş ve<br />
boyun bölgelerinde oluşan ağrılardır.<br />
Diş sıkma ve gıcırdatma, gece ve/veya<br />
gündüz oluşabilen istemsiz bir aktivitedir.<br />
Diş sıkma ve gıcırdatmanın birçok nedeni<br />
vardır ve bu nedenler arasında; stres<br />
ve kişisel özellikler, uyku düzeni, uyku<br />
esnasındaki solunum bozuklukları gibi<br />
faktörler sayılabilir. Diş sıkan hastada çene<br />
eklemi bölgesinde ve bu bölgedeki ilgili<br />
kaslarda ağrı olmakla beraber ilerleyen<br />
dönemlerde çene eklemlerimizde probleme<br />
sebep olmakla beraber bu durum çene<br />
eklem rahatsızlığına kadar götürebilir.<br />
Ayrıca, hastanın migreni boyun ağrıları,<br />
sırt ağrıları, boyun fıtığı, bel fıtığı gibi<br />
durumları da tetiklenebilir.<br />
Bruksizmi olan kişiler, uyanıkken<br />
(uyanık bruksizm) veya uyku esnasında<br />
(uyku bruksizmi) bilinçsizce dişlerini sıkabilirler.<br />
Ancak gün içersinde farkındalık<br />
daha yüksek olduğu için kişi bu durumun<br />
etkilerinden kaçınabilir.<br />
Başvuran hastalarda yapılan muayenede<br />
kuvvetli sıkmaya bağlı aşınmayla ortaya<br />
çıkan diş boyu kısalığı ve dişlerin yüzeylerinde<br />
ince hatlı çatlaklar görülebilmektedir.<br />
Diş yüzeyi aşınmaları sonucu dişlerde<br />
hassasiyete ve ilerleyen zamanlarda aşırı<br />
aşınmaya bağlı olarak diş sinirinin açığa<br />
çıkmasına neden olabilmektedir. Hastalarda<br />
sıcak-soğuk hassasiyeti, dişlerdeki mine<br />
dokusunun incelmesi nedeniyle anormal<br />
bir hal almış olabilir. Herhangi bir travma<br />
olmadığı halde diş mine kırıkları ve geçmişte<br />
yapılmış restorasyonlarda kırılmalar<br />
da görülebilir. Ayrıca, dişlerin devamlı<br />
birbirlerine sürtmesi sonucu dişler zarar<br />
görebilir ve boyları kısalabilir.. Bu durum<br />
kişinin dikey boyut dediğimiz burun-çene<br />
ucu arasındaki mesafeyi azalmasına neden<br />
olur. Bu da yüz görüntüsünde estetik<br />
sorunlara neden olabilir.<br />
Başka bir etkisi de çene eklemi<br />
içinde görülebilmektedir. Eklem sıvısının<br />
azalmasına bağlı olarak eklem başı ve<br />
yuvasında aşınmalar buna bağlı olarak<br />
da çeneyi açma kapama esnasında tıkırtı,<br />
Dr. Fulya Üçem<br />
fulyaucem@hotmail.com<br />
kitlenme, fonksiyon kısıtlılığı ve ağrı da<br />
ortaya çıkabilir.<br />
Hastalığın tedavisindeki amaç bu<br />
rahatsızlığa sebep olan primer etkenin<br />
tespit edilip tedavi edilmesi ve bu süreçte<br />
dişlerinde, çene ekleminde oluşabilecek<br />
kalıcı zararları önlemek ve ağrıyı ortadan<br />
kaldırmaktır. Diş gıcırdatma tedavisinde<br />
primer etken tedavi edilene kadar uyku<br />
sırasında dişlerin birbirleri ile temasını<br />
engellemek amacı ile üst çene için yapılan<br />
sadece dişler üzerine oturan 2mm kalınlığında<br />
şeffaf bir plağın kullandırıldığını,<br />
“Gece plağı” denilen bu apareyin tek<br />
başına yeterli olmadığı durumlarda botox<br />
gibi bazı ek tedaviler uygulanabileceğini<br />
belirtmiştir. Bruksizm’in sebebi dental<br />
kaynaklı olmadığı stres kaynaklı olduğuna<br />
karar verilirse psikiyatri ile ortak bir<br />
çalışma içersine girilmektedir. Eğer dental<br />
kaynaklı olduğu düşünülür ; maloklüzyona<br />
bağlı bruksizm teşhisi konulursa hatalı<br />
yapılmış diş dolgusu ve kaplamaların yenilenmesi<br />
gerekebilmektedir . Eksik olan<br />
dişlerin yerine konulabilmesi yada aşınmış<br />
dişlerin onarılması için protez uygulamaları<br />
yapılabilir. Diş sıkma ve gıcırdatma<br />
sonucu çene ekleminde ki deformasyona<br />
bağlı başka sorunlar ortaya çıkabilmektedir.<br />
Uzun süreli bruksizm sonuncunda<br />
massater kas hacmi sürekli sıkmaya bağlı<br />
olarak artmakta olup çenenin köşelerinde<br />
ki bu hacim yüz yapısının daha kare gözükmesine<br />
sebep olmaktadır. Dolayısıyla<br />
bruksizm tedavisi sonucun da alt yüzde<br />
bir incelme çenenin önden bakıldığında<br />
küçülmesi ve V-yüz dediğimiz görüntü<br />
ortaya çıkmaktadır.<br />
Bruksizm, tedavisi mümkün olmakla<br />
beraber hastalığın tedavisinde dişler ve<br />
çene ekleminde oluşabilecek kalıcı hasarları<br />
önlemek ve hastanın ağrı şikayetlerini<br />
gidermek amaçlanmaktadır. Tedavide en<br />
önemli kritik nokta bu hastalığa sebep<br />
olan etkenin elimine edilmesidir. Etken<br />
elimine edilene kadar amaç dişlerin koruma<br />
altına alınması ise tedaviyi destekleyici<br />
bir rol oynamaktadır.<br />
Bruksizm tedavisinde sadece tek bir<br />
tedavinin yeterli olmadığını plak botox ve<br />
en önemlisi bruksizme sebep olan etkenin<br />
ortadan kaldırılmasına yönelik bir tedavinin<br />
uygulanması gerekmektedir. Plak ve<br />
botox tedavisi hipertrofiye uğramış olan<br />
kasın rahatlamasını ve çenenin doğru konumlanmasını<br />
sağlayacak olup bu esnada<br />
altta yatan primer etkenin de tedavisi ile<br />
hastanın bu alışkanlığı rahatlıkla bırakabileceğini<br />
vurgulamıştır.<br />
Botoks enjeksiyonu ile kaslara zarar<br />
vermeden çiğneme kaslarındaki stres ve<br />
aşırı çiğneme kuvveti ortadan kaldırılarak<br />
kaslarda rahatlama sağlanmaktadır.<br />
Ancak çok önemli bir konu ise tekrarlayan<br />
botoks uygulamalarından kaçınmak<br />
gerekmektedir çünkü bilimsel olarak<br />
araştırma yaptığımızda çok kritik bir nokta<br />
olan botoksun doğru doz ve zamanlama<br />
ve gerekli önlemler alınarak uygulanmadığı<br />
taktirde incelenmiş olan hayvan<br />
ve klinik çalışmalarda çiğneme kaslarına<br />
botoks uygulaması sonrasında çene<br />
kemiğinde erimenin başlamasına sebep<br />
olabileceği görülmüştür. Mandibula kondil<br />
ve çene kemiğinde erimeler görülmüş olup<br />
botoks’un hücresel ve moleküler mekanizması<br />
bilinerek hareket edilmelidir. Botoks<br />
un tedavi amaçlı kullanımı esnasında<br />
oluşabilecek yan etkilere karşı gerekli önlemler<br />
alınarak uygulanmalıdır. Dolayısıyla<br />
Botulinum toxin yani halk diliyle botoks<br />
uygulamasının bruksizm, maseter hipertrofisine<br />
bağlı yüz şeklinin kare hal alması<br />
gibi nedenlerle estetik amaçlı olarak,<br />
oromandibular distoni gibi klinik şikayetlerin<br />
tedavisinde tekrarlı olarak bilinçsiz<br />
kullanımından kaçınarak gerçekten gerekli<br />
görüldüğü taktirde bruksizm’de ise plak<br />
uygulaması gibi tedaviye yardımcı olarak<br />
uygulanması gerektiği ve aslında bruksizm<br />
tedavisinde çin altta yatan etkenin tedavi<br />
edilmesi gerekmektedir.<br />
Romatizmal Ağrı<br />
Sendromu: Fibromiyalji<br />
Vücudunuzda geçmeyen<br />
ağrılardan muzdarip misiniz?<br />
Geçmeyen bu yaygın ağrılara<br />
bir de yorgunluk, halsizlik,<br />
uyku bozukluğu ve özellikle<br />
sabah tutukluğu eşlik ediyorsa<br />
fibromiyalji sendromu ile<br />
karşı karşıya gelmiş<br />
olabilirsiniz.<br />
neşe Özelçi<br />
Fibromiyalji, kas iskelet sistemini<br />
etkileyen yumuşak doku<br />
romatizmasıdır. Kas romatizması<br />
olarak da adlandırılır. Özellikle<br />
sırt, boyun, omuzlar, bel çevresi ve<br />
kalçada yaygın kas-eklem ağrısı şeklinde<br />
hissedilir. Her yaşta görülebilmekle<br />
birlikte daha çok 25-55 yaşlar<br />
arasında olan kadınlarda sıklıkla<br />
rastlanan bir rahatsızlıktır. Çocukluk<br />
çağında da hastalığa rastlanmaktadır.<br />
Yumuşak dokularda kronik<br />
bir problem olarak gözlemlenen<br />
hastalığın nedeni kesin olarak bilinmemekle<br />
birlikte stres, depresyon,<br />
uyku bozukluğu, bazı romatizmal ve<br />
hormonal hastalıklarla ilişkili olabileceği<br />
düşünülmektedir.<br />
“Aşırı titiz” ve “mükemmelliyetçi”<br />
olarak tanımlanan kişilerde<br />
sendroma yakalanma oranının<br />
fazla olduğu görülmüştür.<br />
Ayrıca iş yaşamı yoğun<br />
ve stresli olan, duygu<br />
durumları çabuk değişen,<br />
hassas yapıdaki<br />
kişiler risk grubunda<br />
diyebiliriz.<br />
İnsan yaşamını<br />
olumsuz etkileyen<br />
fibromiyalji, Amerika’da<br />
yapılan istatistiklere göre<br />
iş gücü kaybına yol açtığı<br />
için, maliyeti en yüksek<br />
hastalıklar sıralamasında üst<br />
sıralarda yer alıyor.<br />
Geçmeyen Ağrılara Dikkat!<br />
Fibromiyalji, en sık karşılaşılan<br />
romatizmal hastalıklar arasında<br />
ikinci sırada yer alıyor. Hastalık<br />
zamanında doğru teşhis edilmediği<br />
ve tedaviye önem verilmediği<br />
sürece kişinin yaşam kalitesini<br />
düşürüp işgücü kaybına bile sebep<br />
olabiliyor.<br />
Vücudun “tender point”<br />
adı verilen hassas noktalardan<br />
12’sinde ağrı bulunması ve bu<br />
ağrı ve hassasiyetin üç aydan<br />
fazla sürmesi teşhis için kolaylık<br />
sağlıyor. Kaslardaki yaygın<br />
ağrıya yorgunluk, halsizlik,<br />
uyku bozukluğu, yumuşak<br />
dokularda şişlik hissi ve özellikle<br />
sabahları tutukluk eşlik<br />
ediyor. Erken dönemde teşhis<br />
edilebilmesi için vücudunuzdaki<br />
uzun süren yaygın ağrıları dikkate<br />
almanızda fayda var.<br />
Fibromiyalji Belirtileri<br />
Hekime başvurma sebepleri çok çeşitli<br />
olmakla birlikte, tek bir şikayetten<br />
ziyade, fibromiyalji belirtilerini şu<br />
şekilde sıralayabiliriz:<br />
• Yaygın kas ağrıları<br />
• Belirli noktalarda hassasiyet ve ağrı<br />
• Uyku kalitesinin düşmesi ve<br />
uyku bozukluğu<br />
• Sabah kalkarken tutukluk hissi<br />
• Gerilim tipi baş ağrısı<br />
• Depresif ataklar ve bazen de<br />
spastik kolit<br />
• Yeni şeyler öğrenme ve odaklanmada<br />
zorlanma<br />
• Hafıza problemleri<br />
• Gün boyu süren yorgunluk<br />
hissi ve egzersize dayanıksızlık<br />
• Göğüs, mide ve karında ağrı<br />
• Nefes alma zorluğu<br />
• Çarpıntı<br />
• Ellerde ve ayaklarda uyuşma<br />
• Vücudun üst bölümünde kızarma<br />
eğilimi gibi.<br />
Aşırı egzersiz veya ağır sporlarla<br />
uğraşmak, soğuk ve nemli havalar,<br />
iş yerinde mutsuzluğun ve psikolojik<br />
stresin de ağrıları arttırdığı biliniyor.<br />
Fibromiyaljinin Tedavisi<br />
Romatoloji uzmanları tarafından<br />
konulan teşhis üzerine fibromiyalji<br />
ilaçlar ile kontrol edilebiliyor.<br />
Fizyoterapist ve psikologlar da tedavi<br />
sürecine dahil edilerek hastalığın<br />
tedavisine yönelik uygulamalar gerçekleştiriliyor.<br />
Stresi hayatınızdan çıkarın!<br />
Tedavisi uzun sürebilen ve istikrar<br />
gerektiren fibromiyalji hastalığına<br />
karşı birtakım önlemlerle hastalığın<br />
seyrinde düzelme görülebiliyor. Her<br />
şeyden önce stresten arındırılmış bir<br />
yaşam, tedavi sürecinde büyük rol<br />
oynuyor.<br />
Her hastalıkta olduğu gibi ilaç<br />
kullanımına ek olarak günlük alışkanlıklarda<br />
yapılacak değişikliklerle<br />
şikayetler hafifleyebiliyor. Düzenli<br />
egzersiz yapmak, beslenme ve uyku<br />
düzenine önem vermek, kaplıcalar<br />
ve güneş ışığından faydalanmak<br />
hasta kişileri bir nebze de olsa rahatlatabiliyor.<br />
Domates konservesinde<br />
ölüm riski!<br />
Konservelerde üreyen Clostridium<br />
Botulinum bakterisi<br />
ölüm saçıyor. Yaza veda ederken<br />
neredeyse tüm evlerde konserve<br />
telaşı başladı. Şimdilerde bolca ve<br />
ucuzca bulunan domates ve biberi<br />
kışın da tüketmek isteyenler eğer<br />
uygun saklama koşullarını sağlamazsa<br />
ölüm riskiyle karşı karşıya.<br />
Konservelerde en büyük tehlikeyi<br />
oluşturan Clostridium Botulinum<br />
bakterisi ölüme sebebiyet verebiliyor.<br />
Peki bunun için domates<br />
konservesi yaparken nelere dikkat<br />
etmeliyiz?<br />
Besinlerimizi oluştururken uygun<br />
hijyen koşullarını sağlamalıyız<br />
Kavanozların kapaklarını kaynatmalıyız,<br />
kesinlikle paslanmaz<br />
kapaklar kullanmalıyız<br />
Yiyeceğiniz konservenin<br />
tadında, şeklinde ve kokusunda<br />
bir değişiklik varsa, küflenmişse<br />
kesinlikle yememelisiniz<br />
Yiyeceğiniz zaman en az 10<br />
dakika kaynatmalısınız.
04 gündem<br />
Turİzmde<br />
Şımarıyoruz…<br />
İsterseniz önce, yapılmakta olan<br />
şımarık hareketlerimizden söz<br />
edelim. Turizm Days com’dan Serdar<br />
Bayraktar bakın neler diyor: “Son<br />
dakika satışları ile yoğunlaşan Antalya<br />
bölgelerinde, son 1 aydır uğraştığımız<br />
birkaç örnek vermek istiyorum:<br />
1. Alanya taraflarındayız; otelin durumu<br />
ifade edilecek gibi değil. Her yer<br />
pislik içinde, asansör bozuk, yemekler<br />
misafirler tarafından beğenilmiyor, AI<br />
konseptini beğenmeyen müşteri Otel<br />
müdürü ile tartışıyor ve sonrası olaylar<br />
bir Boks maçına dönüyor. Müşteri ve<br />
otel Müdürü yumruklaşıyor. RTL de<br />
bunu güzel paketleyip yayınlıyor.<br />
2. Yine Alanya tarafındayız; Otel müdürü<br />
ve sahibi otelde ruhsatsız içkiden<br />
tutuklanıyor, ertesi gün otele silah ve bıçaklarla<br />
saldırı oluyor, Personel de döner<br />
bıçakları ile karşılık veriyor. Müşteriler de<br />
dehşet içinde ya seyrediyor yada kaçışıyor.<br />
RTL henüz haber yapmadı…<br />
3. Bu sefer Side’deyiz; Otel yönetimi<br />
Arife günü bir acenteye kızıyor ve konfirmeli<br />
odaları keyfi bir karar ile (yabancı<br />
misafirleri) sokağa atıyor ve müşteriler<br />
neye uğradıklarını şaşırıyorlar. Tüm resmi<br />
makamlara şikayetler yapılıyor ama …<br />
Bunlar yaşanan olayların sadece birkaç<br />
tanesi, bunun yanında overbook’ları<br />
(doluluk nedeniyle alınamayan yolcular)<br />
vs. saymıyorum bile.Otellerde yaşanan<br />
tatsız olayların çoğu, eğitilmemiş<br />
Önlem alınmazsa<br />
turizmimiz çöküşe geçer<br />
Turizmde ‘yükseliş rekoru’<br />
kırdığımız bu dönemde, maalesef<br />
çok şımarmaya başladık.<br />
Bu şımarıklık, hemen<br />
olmasa bile, zamanla büyük<br />
bir çöküşe neden olabilir.<br />
personel ile turistler arasındaki<br />
diyaloglardan kaynaklanıyor.<br />
Başlıkta yazdığım gibi, aslında<br />
‘Türk turizmini daha ileriye<br />
götürmek adına neler yapmamız<br />
gerekir, nereye hangi yatırımları<br />
yapsak faydalı olur’ diye projelere<br />
kafa yormamız gerekirken<br />
veya sadece yapmamız gereken<br />
normal günlük işlerimizi eksiksiz yapmamız<br />
gerekirken, böyle utanç verici<br />
olay ve sonuçları ile uğraşıyoruz.<br />
İLhan<br />
Karaçay<br />
Neden oluyor bunlar?<br />
Çünkü hizmet sektöründe çalışan insanlarımız<br />
sorumluluklarını bilmiyorlar.<br />
Eğitimsiz kalifiyesiz personel çalıştırırsan<br />
ve de Patron ve Genel Müdür<br />
olarak da hiçbir vizyonun yoksa, bizler<br />
daha çok yazarız böyle olayları. Bu tür<br />
olayların ivedilikle önüne geçilmesi ve<br />
gerekli önlemlerin alınması şart. Otel<br />
denetimlerinden sorumlu tüm birimleri<br />
göreve çağırıyorum. Ancak<br />
düzenli bir denetim mekanizması<br />
hayata geçerse daha vahim olayların<br />
önüne geçebiliriz.<br />
Ülkemiz, insanımız ve de<br />
ülkemize gelen misafirlerimiz bu<br />
tür olayları hak etmiyor ve bunları<br />
bize yaşatanların acilen gerekli<br />
cezaları almaları gerekiyor.’’<br />
İşte, turizm uzmanı Serdar Bayraktar<br />
yukarıdakileri uyarı olarak yazmış.<br />
Serdar kardeşimizin yazmadığı daha çok<br />
şey var. Otel dışında yaşanan rezaletlere<br />
de parmak basmak gerekir. Turisti<br />
‘yolunacak tavuk’ yerine koyan satıcılar<br />
ve taşımacılar da bir felaket. Bu iş için<br />
kurulmuş olan özel çeteler cirit atıyor.<br />
Bakanlık, ‘Turiste 7 gün 24 saat hizmet’<br />
diyor ama, turistler otel resepsiyon<br />
görevlileri ve taksicilerin işbirliği ile<br />
pahalı klinklere ve doktorlara götürülmektedir.<br />
Bir de turistlerin sağlık<br />
sorunu var. Küçük bir kaza geçiren veya<br />
hafiften hastalanan turistler, yine otellere<br />
yerleşmiş çeteler tarafından pahalı<br />
kliniklere taşınıyorlar. Bu iş için otel<br />
resepsiyon görevlileri ile taksi şoförleri<br />
bile işbirliği yapıyorlar.<br />
Turkiye’yi ziyaret eden turist sayısı<br />
50 milyona varacaktır elbette. Ama bu<br />
şımarıklıklar ve çirkinlikler devam ederse<br />
ve bu durum dış medyada genişçe<br />
ele alınırsa, turist ziyaretinin bıçak gibi<br />
kesmesinden korkarım.<br />
Yukarıda anlatılanları<br />
kim önleyebilecek acaba?<br />
Valiler mi, Belediye Başkanları mı, Emniyet<br />
Müdürleri mi bilemiyorum. Ama<br />
en iyi çarenin Cumhurbaşkanı olduğuna<br />
inanıyorum. Cumhurbaşkanı bu<br />
konuda kesin ve sonuç alıcı bir talimat<br />
verirlerse bu sorunlar çözümlenebilir.<br />
Bacasız endüstri olan turizmin ayakta<br />
kalması isteniyorsa, turistlerin başına<br />
gelen çirkinliklerin önlenmesi lazımdır.<br />
Prof. Dr.<br />
Harun Raşit Uysal<br />
harun.uysal@ege.edu.tr<br />
“Felaket” iklim<br />
raporları!<br />
Bu yaz havalar bir acayip gidiyor. Birkaç<br />
gün serin, birkaç gün sıcak, bir<br />
kaç gün de yağmurlu. Kış yağmurlu ve<br />
soğuk geçmişti. Sorun yazda ve bu iklim<br />
dengesizliği nedeniyle birçok üründe<br />
normalin üzerinde bitki hastalıkları ve<br />
verimde azalmalar meydana geldi.<br />
Geçenlerde sınırlı sayıda medyada<br />
çıkan bir haberde iklim değişikliğinin Türkiye’yi<br />
nasıl derinden etkileyeceğine dair<br />
vurgular yapılmıştı. Çevre ve Şehircilik<br />
Bakanlığı tarafından hazırlanan “Çevresel<br />
Göstergeler” başlıklı raporda; Türkiye’nin<br />
suları “çok kirli” kategorisinde ve su kullanım<br />
endeksi “kıtlık” sinyali veriyor.<br />
Özellikle Ergene, Küçük Menderes,<br />
Gediz, Kuzey Ege, Sakarya ve Susurluk<br />
havzalarında yapılan ölçümlerde, su kalitesinin<br />
“çok kirlenmiş su” kategorisinde<br />
olduğu görülüyor.<br />
Ayrıca milli park, tabiat parkı, sulak<br />
alanlar, kent ormanlarını kapsayan korunan<br />
alanların, toplam alana oranı yüzde<br />
10.1’den 8.9’a geriledi.<br />
Canlı türleri açısından ciddi riski olan<br />
zirai ilaç kullanımı da son 10 yılda yüzde<br />
57 oranında artarak 2018 yılında 59 bin<br />
tona yükseldi. En fazla ziraiilaçkullanılan<br />
iller; yüzde 10.1 ile seracı Antalya, yüzde<br />
9 ile Manisa, yüzde 9 ile Adana, yüzde<br />
5.7 ile Mersin ve yüzde 5.7 ile Aydın<br />
olarak sıralanıyor.<br />
Doğaya zarar verilince daha fazla<br />
zirai ilaç kullanılıyor, daha fazla ilaç kullanımı<br />
da doğaya daha çok zarar veriyor<br />
ve bu şekilde bir kısır döngüdür gidiyor<br />
sonuçta insanlar sağlıklarını yitiriyorlar.<br />
İklim değişikliğinin neden olduğu<br />
güçlü yıkımlar sadece Türkiye’de değil<br />
tabii ki. Bu bütün dünyanın kahredici<br />
sorunu haline geldi.<br />
Örneğin bir yardım kuruluşu olan<br />
ChristianAid; iklim değişikliğiyle ilişkilendirilen<br />
sıra dışı hava olaylarının<br />
2018’de dünya çapında binlerce kişinin<br />
yaşamını yitirmesine ve büyük maddi<br />
hasarlara yol açtığını açıkladı.<br />
Bir yılda 1 milyar dolardan fazla hasar<br />
yapan 10 hava olayı, 7 milyar dolardan<br />
fazla hasar oluşturan 4 afet yaşandı.<br />
BBC çevre muhabiri MattMcGrath’ın<br />
haberine göre; ABD’de 17 milyar dolar<br />
hasara yol açan Florence ve 15 milyar<br />
dolar hasara yol açan Michael Kasırgaları<br />
da artan küresel ısınma ile ilişkilendiriliyor.Karbon<br />
salımı nedeniyle ısınan sular<br />
Michael Kasırgasının hızını artırarak<br />
daha fazla hasara yol açmasını sağladı.<br />
Japonya da 2018 yılında iklim değişikliği<br />
ile ilişkilendirilen su baskınları en<br />
az 230 kişinin ölümüne ve 7 milyar dolar<br />
hasara yol açtı.<br />
Avrupa’daki sıcak hava dalgalarının<br />
doğrudan insan kaynaklı küresel ısınmayla<br />
ilişkili oldukları açıklanıyor.<br />
Dünya Meteoroloji Örgütü’nün<br />
geçen Kasım’da yayınladığı State of<br />
theClimate (İklimin Durumu) adlı rapora<br />
göre; kayıtlara geçilen tarihin en sıcak 20<br />
yılının tümü son 22 yıldaydı.<br />
Bütün bu raporlar toptan yok oluşa<br />
doğru gittiğimizi gösteriyor. Bunu başta<br />
Trump olmak üzere siyasiler görmüyorlar<br />
mı? Yoksa görüyorlar da çok uluslu<br />
şirketlerin güçlerini mi aşamıyorlar?<br />
Kiralık Ev Piyasasında Hareketlilik! Yine En Pahalı İstanbul<br />
burcu kılıçarslan<br />
Yeni öğretim yılı başlarken,<br />
öğrencilerin ev arayışı<br />
piyasayı hareketlendirdi.<br />
Üniversite sınav sonuçlarının<br />
açıklanmasıyla kiralık konut<br />
piyasasında hareketlilik başladı.<br />
Kiralık konut arayışının<br />
en çok arttığı iller Ankara,<br />
Eskişehir, Bursa, Antalya,<br />
İstanbul ve İzmir oldu. Çoğunlukla<br />
1000-1500 liralık,<br />
2+1 ve 1+1 şeklindeki evleri<br />
arayan öğrencilerin İstanbul'daki<br />
favori ilçeleri Beşiktaş,<br />
Şişli ve Kadıköy olurken,<br />
İzmir'de ise Karşıyaka, Buca<br />
ve Karabağlar oldu.<br />
Öğrencilerin yoğunlukla<br />
tercih ettiği diğer iller Ankara,<br />
Eskişehir ve Antalya'da<br />
kiralık konutlar 500 liradan<br />
başlarken, bu rakamlar<br />
İzmir ve Bursa'da 1000 lirayı<br />
bulabiliyor.<br />
En pahalı İstanbul<br />
Devlet ve vakıf okullarının<br />
daha yoğun olduğu<br />
İstanbul'da ise fiyatlar liste<br />
başında. Hürriyet Emlak'tan<br />
edindiğimiz verilere göre<br />
İstanbul'da kiralık konutlar<br />
2500 liradan 10.000 liraya<br />
kadar çıkabiliyor. Merkezi<br />
konumuyla dikkat çeken Beşiktaş'ta<br />
öğrenciler 1000 liraya<br />
1+1 ev bulabilirken fiyatlar,<br />
Şişli, Kadıköy ve Bakırköy'de<br />
ise ortalama 2.500 TL - 5.000<br />
TL bandında seyrediyor.
Sıfır Atık<br />
Sİstemİ<br />
Kurulumu<br />
“Sıfır Atık”; israfın önlenmesini, kaynakların daha verimli<br />
kullanılmasını, atık oluşum sebeplerinin gözden geçirilerek<br />
atık oluşumunun engellenmesi veya minimize edilmesi,<br />
atığın oluşması durumunda ise kaynağında ayrı<br />
toplanması ve geri kazanımının sağlanmasını kapsayan<br />
atık yönetim felsefesi olarak tanımlanan bir hedeftir.<br />
Atıkların geri dönüşüm ve geri<br />
kazanım süreci içinde değerlendirilmeden<br />
bertarafı hem maddesel<br />
hem de enerji olarak ciddi kaynak<br />
kayıpları yaşanmasına neden olmaktadır.<br />
Dünya üzerindeki nüfus ve yaşam standartları<br />
artarken tüketimde de kaçınılmaz<br />
şekilde bir artış yaşanmakta ve bu durum<br />
doğal kaynaklarımız üzerindeki baskıyı<br />
artırarak dünyanın dengesini bozmakta,<br />
sınırlı kaynaklarımız artan ihtiyaçlara<br />
yetişememektedir. Bu durum göz önüne<br />
alındığında, doğal kaynakların verimli<br />
kullanılmasının önemi daha da ortaya<br />
çıkmaktadır. Bu nedenledir ki son yıllarda<br />
tüm dünyada sıfır atık uygulama çalışmaları<br />
hem bireysel hem kurumsal hem de<br />
Sıfır Atık Yönetim Sisteminden Sorumlu<br />
Olacak Kişilerden Oluşan<br />
Bir Ekip Kurulur; Bu kişiler belediye<br />
genelinde sıfır atık yönetim sisteminin<br />
kurulmasını, geliştirilmesini, iyileştirilmesini,<br />
etkin ve verimli bir şekilde<br />
uygulanmasını ve izlenmesini sağlar.<br />
Atıkların Etkin Bir Şekilde Toplanabilmesi<br />
İçin Toplama Altyapısının<br />
Oluşturulması; Bu kapsamda ikili<br />
toplama sistemi kapsamında geri<br />
kazanılabilir atıklar için mavi, diğer<br />
atıklar için gri konteyner kullanılır. 1.<br />
sınıf atık getirme merkezleri kurulur,<br />
sokak ve caddelere cam kumbaraları<br />
yerleştirilir. Ayrıca halkın kolayca<br />
ulaşabileceği noktalara mobil atık<br />
getirme merkezleri yerleştirilir.<br />
Atık Toplama Faaliyetlerinin Yürütülmesi;<br />
Konutlar, iş yerleri ve AVM<br />
belediye genelinde yaygınlaşmaktadır.<br />
Kurumlarda sıfır atık yaklaşımı<br />
ile sağlanacak avantajlar;<br />
Verimliliğin artması,<br />
Temiz ortam kaynaklı olarak performansın<br />
artması,<br />
İsrafın önüne geçildiğinden maliyetlerin<br />
azaltılması,<br />
Çevresel risklerin azalmasının sağlanması,<br />
Çevre koruma bilincinin kurum bünyesinde<br />
gelişmesine katkı sağlandığından<br />
çalışanların “duyarlı tüketici” duygusuna<br />
sahip olmasının sağlanması,<br />
Ulusal ve uluslararası pazarlarda kurumun<br />
“Çevreci” sıfatına sahip olmasının sağlanması,<br />
bu sayede saygınlığının arttırılmasıdır.<br />
Belediyeler İçin Sıfır<br />
Atık Sistemi Kurulumu<br />
gibi yerlerden ikili toplama sistemi<br />
kapsamında atıkların toplanması,<br />
gerekli ekipmanın temini, Sokaklarda<br />
bulunun ekipmanların üzerine<br />
hangi atıkların atılabileceği ile ilgili<br />
yazı eklenmesi ve toplanan atıkların<br />
geri dönüşüm tesislerine aktarılması.<br />
Tesis İhtiyacı; Geri kazanılabilir<br />
atıkların düzenli depolama tesislerine<br />
gönderilmesi önlenir. Atık<br />
hiyerarşisine uygun olarak atıkların<br />
düzenli depolanması söz konusu ise<br />
atıklar düzenli depolanmadan önce<br />
mutlaka ön işlemden geçirilir.<br />
Büyükşehirlerde büyükşehir<br />
belediyeleri, illerde mahalli idari<br />
birlikleri tarafından mekanik ayırma<br />
tesisleri, biyo-bozunur atıkların<br />
değerlendirilebileceği kompost,<br />
biyo-kurutma, biyo-metanizasyon<br />
gibi biyolojik işlem tesisleri kurulur.<br />
Toplama Ekipmanları Cadde, Sokaklar Gibi<br />
Kamuya Açık Alanlarda Nerelere Yerleştirilir?<br />
400.000 üzeri ve daha fazla nüfusa<br />
sahip belediyelerde her yüz konuta<br />
en az bir set halinde (geri kazanaılabilir<br />
atıklar için mavi, diğer atıklar<br />
için gri olmak üzere ikili) biriktirme<br />
ekipmanı veya her 400 metrede en<br />
az bir set birikitirme ekipmanı,<br />
100.000 – 400.000 arası nüfusa sahip<br />
belediyelerde her yüz elli konuta<br />
en az bir set halinde biriktirme ekipmanı<br />
veya her 500 metrede en az bir<br />
set halinde biriktirme ekipmanı,<br />
100.000 ve altı nüfusa sahip<br />
belediyelerde ise her iki yüz konuta<br />
en az bir set halinde biriktirme ekipmanı<br />
veya her 600 metrede en az<br />
bir set halinde biriktirme ekipmanı<br />
yerleştirilir.<br />
RIFAT<br />
KAPLAN<br />
Sıfır Atık Sistemi Kurulumu<br />
yapacak yükümlüler: Belediyeler,<br />
AVM’ler, Hastaneler,<br />
İşyerleri, Kuruluşlar, Marinalar,<br />
Okullar, Oteller, Restoranlar,<br />
Siteler, Terminaller, Üniversiteler.<br />
SIFIR ATIK SİSTEMİ<br />
KURULMASI GENEL İLKELER<br />
Odak Noktalarının Belirlenmesi<br />
Kurumdaki sıfır atık yönetim sisteminin<br />
kurulmasından, etkin ve<br />
verimli bir şekilde uygulanmasından,<br />
izlenmesinden, bilgi akışının<br />
sağlanmasından, raporlama<br />
yapılmasından sorumlu olacak<br />
kişiler belirlenir. Bunlar sıfır atık<br />
yönetimini sağlayacak ekibin<br />
başında olacak kişilerdir.<br />
Mevcut Durum Tespiti<br />
Sıfır Atık Yönetim Sistemini kurumunuzda<br />
uygularken, öncelikle<br />
çevre<br />
Sıfır Atık Sistemi Kurulumu Aşamaları<br />
atıklar konusunda ne durumda<br />
olduğunuzu belirlemeniz, mevcut<br />
durumunuzu analiz etmeniz, ilerlerken<br />
size kolaylık sağlayacaktır.<br />
Planlama<br />
Bu aşamada, mevcut durum esas<br />
alınarak kuruma özgü termin<br />
planı hazırlanır.<br />
İhtiyaçların Belirlenmesi &<br />
Temin<br />
Sıfır Atık Sistemi kurumda uygulanırken,<br />
kurumdaki her birim<br />
dikkate alınarak (ofisler, yemekhane,<br />
revir gibi) ihtiyaç duyulacak<br />
tüm ekipmanlar belirlenir, listelenir<br />
ve uygulamaya geçilmeden<br />
önce temin edilir.<br />
Eğitim & Bilinçlendirme<br />
Ekipmanların temini tamamlandıktan<br />
sonra, uygulamaya<br />
geçilmeden önce hedef kitlelere<br />
yönelik uygulamalı eğitim ve<br />
bilgilendirme çalışmaları yapılır.<br />
Uygulama<br />
Temin edilen biriktirme ekipmanları<br />
personellerin kolayca ulaşabileceği<br />
noktalara, uygun aralıklarla<br />
yerleştirilir. Ekipmanlara göre<br />
tasarlanmış bilgilendirme afişleri,<br />
ekipmanların üstüne, kolayca<br />
görülebilecek şekilde asılır. Biriktirme<br />
ekipmanı ve tanıtım materyallerinde<br />
renk skalasına dikkat<br />
edilmelidir.<br />
Raporlama<br />
Bu aşamada uygulamanın etkinliğinin<br />
değerlendirilmesi amacıyla<br />
çalışma ekibi tarafından izleme<br />
yapılır ve varsa uygulamanın<br />
aksayan yönleri, eksiklikler veya<br />
geliştirilecek taraflar tespit edilir,<br />
önlemler alınır.<br />
05<br />
Muzaffer Kaplan<br />
m.kaplan@panoramagazetesi.com<br />
Ah Şu Bankalar<br />
Bankaya her gidişimde içim biraz tuhaf<br />
oluyor. Bir bankada üç gişe varsa, gişelerden<br />
birisi kesinlikle boştur. İkinci gişedeki<br />
görevli ya telefonla konuşuyordur ya da<br />
kesinlikle para sayıp balyalıyodur. Bu para<br />
sayma ve balyalama işlerini gişe arkasında<br />
veya diğer birimlerde çalışanlar neden yapmazlar<br />
anlamak mümkün değil. Üçüncü gişedeki<br />
görevli çalışıyor. Ama suratlar genelde<br />
asık. Sanırsınız maaş almıyorlar ve hırslarını<br />
müşteriden çıkartıyorlar.<br />
Tabii bu arada bir de çay ve kahve servisleri<br />
vardır. Servis görevlisi müşterilerin<br />
gözünün içine baka baka çay ve kahveleri çok<br />
çalışan(!) gişe memurlarına verir. Saatlerce<br />
bekleyen müşterilere birer bardak çay ikramı<br />
yapsalar bankalar batar. Müşterinin parasını<br />
çalıştırıp para kazanan bankalar; size sesleniyorum,<br />
o müşteriler sizin gerçek velinimetlerinizdir.<br />
Onlar yoksa siz de yoksunuz.<br />
Onlardan bir bardak çayı esirgemeyin.<br />
Bir de ne benim ve de kimsenin anlayamadığı<br />
karma numara sistemi var. Numara<br />
veren makina size soruyor ‘’ne işlem yapacaksıniz’’<br />
diye. Diyelim gişe işlemi, bir başkası<br />
da başka bir işlem için numara alıyor. Her ne<br />
kadar çeşitli işlem varsa o kadar değişik serilerden<br />
numara veriyor makina. Numaratörler<br />
yandığında sizden çok daha sonra gelen kişi<br />
gişeye gidiyor ve işlem yaptırıyor. Siz trene<br />
bakar gibi sizden sonra gelip numara çekenlerin<br />
işlem yaptırışına bakıyorsunuz.<br />
Yine benim ve kimsenin anlayamadığı ve<br />
herkesin itiraz ettiği şey ise, bütün değişik numaraların<br />
aynı gişede işlem görmesi. Madem<br />
aynı gişede herkesin işini göreceksiniz, değişik<br />
numara sistemine ne gerek var. Sırasıyla al<br />
müşteriyi. Ha ‘’sabit müşterimi ve kapı müşterisini<br />
ayırırım, sabit müşterime öncelik tanırım’’<br />
dersen, eyvallah anlayış gösteririm. Ama<br />
lütfen bu karma numara kargaşasına bir son<br />
verin ve bekleyen insanları mağdur etmeyin.<br />
**************<br />
Üzerinize afiyet biraz ünlü olmuşum<br />
Söz bankalardan açılmışken, Kadıköyde<br />
sürekli döviz bozdurmaya uğradığım bir<br />
banka var. Adını yazarsam reklam olur.<br />
Tabii havalar çok sıcak. Ben de güneşten<br />
korunmak için hasır fötr şapkası giymişim.<br />
Gişede devamlı müşterisi olduğum genç<br />
kızımız beni bu halimle tanıyamadı. Kimliğimi<br />
verince “kusura bakmayın Muzaffer bey,<br />
yeni imajınızla sizi tanıyamadım” dedi. Ben<br />
de gülümseyerek; “üzerinize afiyet biraz ünlü<br />
olmuşum da“ dedim hep beraber gülüştük.<br />
Sempatik ve meraklı güvenlik görevlisi<br />
Mehmet te beni merak etti ve kim olduğumu<br />
sordu. Gişedeki kızımız gazeteci deyince<br />
Mehmet te “abi bizden ve bankamızdan da<br />
yaz, bizden memnun kaldığını falan“ dedi.<br />
Ben de Mehmet‘e kendisinden, sempatik<br />
oluşundan bahsedeceğime söz verdim. Bak<br />
Mehmet ben sözümde durdum. Sen ve<br />
ekip arkadaşlarında devamlı sempatik olun<br />
ve müşterinin memnuniyetini kazanın. Ne<br />
kadar memnuniyet o kadar müşteri.<br />
***************<br />
Ah şu yaya kaldırımları<br />
İstanbul‘un yaya kaldırımları bir alem. Hangi<br />
yaya kaldırımları büyükşehire, hangileri ilçe<br />
belediyelerine ait bilen yok. Bilsen de ne değişir<br />
ki. Kaldırımlarda yürümek mümkün değil.<br />
Kimisi daracık, kaldırım taşları şakır şukur<br />
oynuyor. Kaldırımda yürüyorsunuz 50 adım<br />
atıyorsunuz, aha o da ne karşınıza kaldırımın<br />
ortasında bir aydınlatma direği çıkıyor.<br />
Kaldırım taşları gelişigüzel dizilmiş. Dizilmiş<br />
derken şaka yapmıyorum, kumun üzerine<br />
oturtulmuş taşlar. Şakır şukur oynamaları ondan.<br />
Kaç kere tökezledim kaldırım taşlarının<br />
çıkmasıyla bastığım çukurlarda. Hep yüksek<br />
sesle düşündüm, ‘‘tökezlediğimde düşüp<br />
ayağım kırılsa veya burkulsa, tedavi masraflarımı<br />
hangi belediye üstlenir veya iş göremez<br />
duruma gelsem kim sorumluluk alır‘‘ diye.<br />
Tekerlekli sandalyeye mahkum kardeşlerimizin<br />
bu kaldırımları kullanmaları teknik<br />
olarak asla mümkün değil. Üstelik bu daracık<br />
kaldırımlara bir de araçlar park ediyor.<br />
Çok arzuladığım bir şey; ilçe veya büyükşehir<br />
belediye başkanlarıyla bu kaldırımlarda<br />
yürümek. Tabii ki denemek için<br />
tekerlekli sandalyeleri belediye başkanlarının<br />
kullanması şartıyla. En azından gerçeği<br />
görebilir, empati yapabilir ve vatandaşı<br />
daha iyi anlayabilirler. Bu vesile ile de belediye<br />
baskanları iyi hizmet verirler, kaldırımlar<br />
düzelir ve de bir daha ki seçimlerde<br />
kaybetme korkuları olmaz.
06 gündem<br />
Ankara Resim<br />
ve Heykel Müzesi<br />
DÜNYA MİRASI<br />
GÖBEKLİTEPE<br />
İnsanlık tarihinin en önemli miraslarından Şanlıurfa’nın Göbeklitepe<br />
Arkeolojik Alanı artık bir dünya mirası. Tarihin sıfır<br />
noktası olarak nitelendirilen antik kent Türkiye’nin Dünya Miras<br />
Listesi’ndeki 18’inci varlığı.<br />
İnsanlık tarihinin en önemli miraslarından<br />
olan ve 12 bin yıllık geçmişiyle<br />
tarihin sıfır noktası olarak<br />
nitelendirilen Şanlıurfa’nın Göbeklitepe<br />
Arkeolojik Alanı Türkiye’nin 18’inci<br />
varlığı olarak UNESCO Dünya Mirası<br />
Listesi’ne kaydedildi.<br />
2018 yılında Bahreyn’in başkenti<br />
Manama’da gerçekleştirilen 42’nci<br />
Dünya Miras Komitesi toplantısında<br />
alınan kararla listeye dâhil edilen Göbeklitepe,<br />
tarih öncesi avcı ve toplayıcı<br />
grupların yaşamları ve inanç sistemleri<br />
hakkında bugüne kadar tüm bilinenleri<br />
değiştiren bir miras olarak dikkati çekiyor.<br />
Bereketli Hilal olarak adlandırılan<br />
coğrafyada yer alan, kireçtaşı bir plato<br />
üzerinde yapay olarak oluşturulmuş bir<br />
höyük olan ve Stonehenge’den yaklaşık<br />
6 bin yıl daha önceye tarihlenen<br />
Göbeklitepe, bilinen en eski megalitik<br />
yapı örneklerini barındırıyor.<br />
Törensel amaçlı kullanıldığı düşünülen,<br />
kireçtaşından yapılmış T şeklindeki<br />
yekpare dikilitaşların ön plana çıktığı<br />
yuvarlak, oval ve dörtgen yapılardan<br />
oluşan arkeolojik alan M.Ö. 9 bin 600<br />
ile 8 bin 200 yılları arasında devamlı<br />
olarak kullanılmış bir merkez.<br />
İnsanlık tarihine ışık tutan Göbeklitepe,<br />
bu kadar büyük ölçekli ve<br />
sanatsal yapıları yapan tarih öncesi<br />
avcı ve toplayıcı grupların karmaşık<br />
sosyal hiyerarşiye, ileri bir teknoloji<br />
ve iş bölümüne ve ayrıca kompleks<br />
bir inanç sistemine sahip olduğunu<br />
kanıtlıyor.<br />
Dünya Miras Listesi<br />
Bütün insanlığın ortak mirası olarak kabul<br />
edilen evrensel değerlere sahip kül-<br />
ve Sitler Konseyi (ICOMOS) ve Uluslararusuyla<br />
başlayan ve Uluslararası Anıtlar<br />
türel ve doğal varlıkları dünyaya tanıtmak, rası Doğayı ve Doğal Kaynakları Koruma<br />
toplumda söz konusu evrensel mirasa sahip Birliği (IUCN) uzmanlarının başvuruları<br />
çıkacak bilinci oluşturmak ve çeşitli sebeplerle<br />
bozulan, yok olan kültürel ve doğal işlem dizisinden sonra aday varlıklar Dünya<br />
değerlendirmesi sonunda tamamlanan bir<br />
değerlerin yaşatılması için gerekli işbirliğini Miras Komitesinin kararı doğrultusunda bu<br />
sağlamak amacıyla UNESCO’nun 17 Ekim statüyü kazanmaktadır.<br />
– 21 Kasım 1972 tarihleri arasında Paris’te 2018 yılı itibariyle Dünya genelinde<br />
toplanan 17. Genel Konferansı kapsamında,<br />
16 Kasım 1972 tarihinde “Dünya 1092 kültürel ve doğal varlık bulunmakta<br />
UNESCO Dünya Miras Listesi’ne kayıtlı<br />
Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına olup bunların 845 tanesi kültürel, 209 tanesi<br />
Dair Sözleşme” kabul edilmiştir. 14.04.1982 doğal, 38 tanesi ise karma (kültürel/doğal)<br />
tarih ve 2658 sayılı Kanunla katılmamız uygun<br />
bulunan bu Sözleşme, 23.05.1982 tarih Komitesi toplantıları ile bu sayı artmaktadır.<br />
varlıktır. Her yıl gerçekleşen Dünya Miras<br />
ve 8/4788 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla Detaylı bilgilere Dünya Miras Merkezi’nin<br />
onaylanarak, 14.02.1983 tarih ve 17959 resmi web sitesi olan http://whc.unesco.<br />
sayılı Resmî Gazete’de yayınlanmıştır. org/en/list adresinden ulaşılabilmektedir.<br />
Uluslararası önem taşıyan ve bu nedenle<br />
takdire ve korunmaya değer doğal olu-<br />
Genel Müdürlüğü’nün sorumluluğu altında<br />
Ülkemizin, Kültür Varlıkları ve Müzeler<br />
şumlara, anıtlara ve sitlere “Dünya Mirası” yürüttüğü çalışmalar neticesinde bugüne<br />
statüsü tanınmaktadır. Sözleşmeyi kabul kadar UNESCO Dünya Miras Listesi’ne 18<br />
eden üye devletlerin UNESCO’ya başvu-<br />
adet varlığımızın alınması sağlanmıştır.<br />
Göbeklitepe Eserleri<br />
Nerede Sergilenmektedir?<br />
Göbeklitepe’ye ait eserler, Türkiye’nin en<br />
büyük müze kompleksi unvanına sahip<br />
olan ve 2017 yılında en iyi müze ve ören<br />
yeri ödülüne layık görülen Şanlıurfa Arkeoloji<br />
ve Haleplibahçe Mozaik Müzesi’nde<br />
sergilenmektedir.<br />
Göbeklitepe buluntuları<br />
Göbeklitepe’den çıkarılan aslan, boğa,<br />
Camileri, çarşısı, mahalleleri, sokakları,<br />
tarihi evleri ile geçmişin<br />
hikayelerini günümüze taşıyan özgün<br />
bir Anadolu kenti olan Safranbolu 1994<br />
yılında kültürel niteliği ile UNESCO<br />
Dünya Miras Listesi’ne dahil edilmiştir.<br />
Kent, Dünya Miras Listesi’nde Çukur,<br />
Kıranköy ve Bağlar olmak üzere üç bölüm<br />
halinde temsil edilmektedir.<br />
Bilinen tarihi MÖ 3000 yıllarına<br />
kadar giden Safranbolu sırası ile Hititler,<br />
Frigler, Lidyalılar, Persler, Helenistik<br />
Krallıklar, Romalılar, Selçuklular, Çobanoğulları,<br />
Candaroğulları ve Osmanlılar’ın<br />
egemenlik kurdukları bir bölgede<br />
yer almaktadır.<br />
tilki, turna, yılan ve insan formlu ve<br />
özel figürlerin olduğu steller ortalama<br />
4-6 metre yükseklik ile 10-14 ton<br />
ağırlığındadır.<br />
Bu dikilitaşlar, Göbeklitepe Ören<br />
yerinin yaklaşık 500 metre kuzeyinde<br />
bulunan taş ocağından T formu verilerek<br />
yekpare bir biçimde yontularak<br />
tapınak alanına getirilmiştir.<br />
Bu neolitik dönem insanı için büyük<br />
bir devrimdir.<br />
Neolitik Dönem insanının Göbeklitepe’de<br />
gerçekleştirdiği mimari devrim;<br />
Neolitik İnsanla ilgili tüm bilinenlerin<br />
değişmesine neden olmuştur.<br />
Kazıda ortaya çıkan mimari buluntu<br />
ve bu buluntuların üzerindeki betimlemeler<br />
zengin bir iç dünya, detaylı bir<br />
matematiksel bir hesap ve gelişmiş bir<br />
tekniğin sonucudur.<br />
Göbeklitepe’den sonra Neolitik<br />
İnsanının bilinenin aksine daha<br />
gelişmiş bir el becerisi, mimari ve<br />
matematiksel bir zekaya sahip olduğu<br />
kanıtlanmıştır.<br />
Kaynak: Şanlıurfa Müze Müdürlüğü<br />
Bugünkü yapısını 17. ve 18. yüzyıllarda<br />
kazanan benzerlerinin aksine<br />
korunabilen birkaç önemli yerinden biri<br />
olan Safranbolu, Türk şehir yapısına<br />
uygun olarak, zamana ve ihtiyaca bağlı<br />
gelişen, birbirine eklenerek büyüyen<br />
ve doğaya uyum sağlayıp onu koruyan<br />
niteliği ile dikkat çekmektedir.<br />
Kent kültürünü en özgün biçimde<br />
açığa çıkaran yapılar “Safranbolu Evleri”dir.<br />
Türk kent kültürünün günümüzde<br />
yaşamaya devam eden en önemli<br />
yapı taşları ve geleneksel Türk konut<br />
mimarisinin en iyi temsilcilerinden<br />
olan Safranbolu Evleri’nden 2.000 adet<br />
bulunmaktadır. Evler, Türklerin yaşam<br />
Türk Ocakları Merkez Binası olarak, Yüksek<br />
Mimar ve Mühendis Arif Hikmet Koyunoğlu<br />
tarafından 1927 yılında projelendirilerek<br />
temeli atılan ve 1930 yılında tamamlanan<br />
Ankara Resim ve Heykel Müzesi, Ankara’nın<br />
Namazgâh Tepesi olarak bilinen alanına inşa<br />
edilmiştir. “I. Ulusal Mimarlık Dönemi’nin<br />
en güzel örneklerinden olan yapı Selçuklu,<br />
Osmanlı ve Çağdaş Türk Mimarisinin sentezini<br />
oluşturmaktadır. 1931 yılında Cumhuriyet<br />
Halk Fırkası (Partisi)’na devredilen bina 1932<br />
yılında Türk halkının eğitim ve kültürel yönden<br />
kalkınmasını sağlamak, Cumhuriyet yönetiminin<br />
erdemlerini, Atatürkçülük ilkelerini halka<br />
yaymak amacıyla Halkevleri’ne dönüştürülmüştür.<br />
Ankara Halkevi başkentin kültürel yaşamına<br />
hareket getirmiştir. Önemli toplantılar,<br />
törenler, konserler, tiyatro-opera-bale temsilleri<br />
bu yapının görkemli salonunda gerçekleştirilmiştir.<br />
Atatürk sık sık söz konusu etkinlikleri<br />
Cumhurbaşkanlığı locasından izlemiştir.<br />
Cumhuriyet dönemi I.Ulusal Mimarlık Dönemi’nin<br />
en güzel örneklerinden biri olan bu<br />
görkemli yapı, Kültür Bakanlığı Güzel Sanatlar<br />
Genel Müdürlüğü’nün girişimi ve Cumhurbaşkanı<br />
Fahri Korutürk’ün yakın ilgisiyle Resim<br />
ve Heykel Müzesi yapılmak üzere Kültür<br />
Bakanlığı’na tahsis edilmiştir. Ankara Resim ve<br />
Heykel Müzesi Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk<br />
tarafından 2 Nisan 1980 tarihinde törenle<br />
hizmete açılmıştır.<br />
Müze bünyesinde; bir restorasyon atölyesi,<br />
Müze eserleri için gerektiğinde kullanılmak<br />
üzere bir çerçeve atölyesi, 10 teşhir salonu,<br />
Türk Odası, Opera Sahnesi, yönetim bölümü<br />
ve depolar bulunmaktadır.<br />
Müze koleksiyonu; resim, heykel, seramik,<br />
özgün baskı, fotoğraf, Türk süsleme sanatları<br />
ve etnografik eserlerden oluşmaktadır. Milli<br />
Eğitim Bakanlığı’ndan teslim alınan, Osman<br />
Hamdi Bey’in “Silah Taciri”, V.Vereshchagin’in<br />
“Timur’un Mezarı Başında”, Zonaro’nun<br />
“Genç Kız Portresi”, Emel Cimcöz (Korutürk)’ün<br />
“Gazi’ye Şükran” tabloları koleksiyonun<br />
ilk eserleridir. Milli Kütüphane’nin<br />
kurucusu Adnan Ötüken’in başlattığı tablo<br />
alımları sonucunda Milli Kütüphane’de oluşan<br />
değerli koleksiyondan bir grup eser müze koleksiyonuna<br />
eklenmiştir. Ayrıca Devletin çeşitli<br />
kurumlarında zaman içinde birikmiş olan değerli<br />
eserlerden bir seçki oluşturularak Müzeye<br />
kazandırılmış; 1939 yılından itibaren yapılmaya<br />
başlanan “Devlet Resim ve Heykel Yarışmaları”nda<br />
ödül alan eserlerin yanı sıra satın alma<br />
yoluyla edinilen ve müzeye bağışlanan eserler<br />
Müzenin koleksiyonunu oluşturmuştur.<br />
Kaynak: Ankara Resim ve Heykel Müzesi<br />
Geleneğin özgün örneği Safranbolu Şehri<br />
gereklerini tüm yönleriyle karşılamak<br />
üzere gelenek ve göreneklerden ödün<br />
vermeden mekânsal zenginlikler öne<br />
çıkarılarak oluşturulmuş, doğaya ve<br />
komşuya saygı geleneği ile şekillenmiş<br />
mütevazı yapılardır.<br />
Safranbolu evlerinde evin dış görünümünü<br />
tekdüzelikten kurtaran çıkmalar,<br />
kente farklı bir algı katmaktadır. “Muşabak”<br />
denen kafeslerin ve görülebildiği<br />
ahşap kanatlı pencereler, ahşap yerleşim<br />
tavanlar ve bezemeler, demir kapı tokmakları,<br />
çeşitli motiflerdeki anahtarlar,<br />
malakari cephe süslemeleri, taş işçiliği<br />
gibi küçük detaylar Safranbolu evlerinde<br />
asıl bütünü tamamlayan unsurlardır.
gündem<br />
07<br />
Kuantum Mektupları’nın Yazarı Uğur Ateş:<br />
EVRENDEN PARA İSTEMEK<br />
GİBİ GARİPLİKLER…<br />
Uğur Ateş ilk romanı Kuantum<br />
çıkan “gerçek” bazı okuyucuları rahatsız<br />
Mektupları ile okuru ters köşe<br />
ediyor. Beylik lafları, sloganları sevmem<br />
yaptı. Mona Kitap etiketiyle yayınlanan<br />
polisiye-komplo türündeki Ku-<br />
şunu kullanmak istiyorum. Amerikalı bir<br />
ama konuyu çok uzatmamak için burada<br />
antum Mektupları’nın her satırını büyük<br />
akademisyenin de dediği gibi, “Sanat,<br />
heyecanla okurken bir yandan da kitabın<br />
rahatsız olanı rahatlatıp, rahatı yerinde<br />
bitmesini istemiyorsunuz. Bu gizemli<br />
olanı rahatsız eder.” Rahatının bozulmamasını<br />
isteyenler, benim kitabım yerine<br />
hikayeyi okuyup doyamayanlara ise<br />
Uğur Ateş’ten güzel haber geliyor. İkinci<br />
son zamanlarda gayet meşhur olan “yazarların”<br />
kitaplarını okuyabilirler. Fakat<br />
kitabını okurla buluşturmaya hazırlanan<br />
Uğur Ateş’le Kuantum Mektupları’nı,<br />
gönlümden geçen elbette insanların bu<br />
Sara Stern’ü, kuantum fiziğini, kitabına<br />
kolaycılığa kaçmamaları, hayatlarına<br />
gelen tepkileri ve okurla buluşturmaya<br />
dokunacak ve kendilerine katkıda bulunacak<br />
eserlere hazırlandığı yeni kitabını konuştuk.<br />
yönelmeleridir.<br />
Öncelikle biz okuyucuları bu denli sürükleyen<br />
ve ters köşe yapan romanınız için tebrik ederiz.<br />
Kuantum Mektupları romanını yaratırken<br />
nelerden ilham aldınız?<br />
Teşekkür ederim. Gerçekten de kitabın<br />
okuyucular nezdinde en beğenilen<br />
yönlerinden biri, birçok bölümde kitabın<br />
onları şaşırtması ve bir sonraki bölümü<br />
merak ettirmesi. İlham konusu ise tam bir<br />
bilinmez. Fikirler bir yerlerden gelip sizi<br />
buluyor. Tabii bunun için kafanızın açık<br />
olması, hevesli ve hazır olmanız gerekiyor.<br />
Bununla da iş bitmiyor, belki de asıl<br />
büyük mücadele bundan sonra başlıyor.<br />
Aylarınızı klavye başında geçirmeye, her<br />
bir cümleye, her bir kelimeye tek tek emek<br />
vermeye gönüllü olmanız gerekiyor. Bir<br />
romanın ortaya çıkış hikâyesi üç<br />
aşağı beş yukarı böyle.<br />
Kitabın başkahramanı Sara Stern,<br />
New York’lu bir avukat. Kitabın<br />
konusundan bahseder misiniz?<br />
Sara, asıl itibariyle baba tarafı<br />
Alman, anne tarafı ise Türk<br />
Yahudisi olan bir aileye mensup,<br />
New York’ta yaşayan kadın bir avukat. Bir<br />
gece Türk Yahudi liderliğinden, yani hahambaşılığından<br />
hiç beklemediği bir çağrı<br />
alıyor. Yahudi ve Hristiyan vakıflarına karşı<br />
açılmış davalara bakması için İstanbul’a<br />
çağrılıyor. Sara davalarla ilgilenmeyi kabul<br />
ediyor etmesine fakat bunların aslında<br />
basit birer hukuk davası olmadığını, arkasında<br />
büyük holdingler ve cemaatlerin<br />
olduğunu anlaması uzun sürmüyor.<br />
Kuantum Mektupları, finalinde Türkiye’de<br />
halen gizemini koruyan bir vakayı ele alıyor.<br />
Bu kadar gizemli bir olayı ele alırken<br />
tedirginlikler yaşadınız mı?<br />
Dediğiniz gibi kitabın sonu Türkiye Cumhuriyeti<br />
Devleti tarafından azami düzeyde<br />
gizli tutulan, sonuçları halk ile hiçbir şekilde<br />
paylaşılmamış bir konuya bağlanıyor ve<br />
bu gizemi kendi kurgusu içinde açıklıyor,<br />
okuyucuya anlatıyor. Bir Türk vatandaşı<br />
olarak ülkemde olagelenlerle ilgili sorular<br />
sormak ve cevaplar aramak benim en<br />
doğal hakkım ve aslında bir Türk yazar<br />
olarak görevim de. Bu nedenle kitabın<br />
Yıl: 1 <strong>Sayı</strong>: 2 - Ağustos 2019<br />
<strong>Panorama</strong> Medya Grubu<br />
(Basın Yayın İletişim ve Tanıtım Hizmetleri) Adına<br />
İmtiyaz Sahibi<br />
Yazı İşleri Müdürü ve Genel Yayın Yönetmeni<br />
Muzaffer KAPLAN<br />
Genel Koordinatör<br />
Ünal ULUÇAY<br />
Eğitim Editörü<br />
Sedat BÜYÜK<br />
Görsel Yönetmen<br />
Durmuş ÖZELÇİ<br />
Marmara Temsilcisi<br />
Sevgi BOZ<br />
Editörler<br />
Burcu Kılıçarslan - Neşe ÖZELÇİ<br />
Adres: Batı Mah. Ortanca Cad. 26/1<br />
Pendik / İSTANBUL Tel: 0543 882 08 32<br />
www.panoramagazetesi.com<br />
info@panoramagazetesi.com<br />
BURCU<br />
KILIÇARSLAN<br />
Haber, Güncel, Ekonomi <strong>Gazetesi</strong><br />
Baskı: Akademi Matbacılık<br />
Davutpaşa Caddesi Güven Sanayi Sitesi C Blok<br />
No:230 Topkapı / İSTANBUL Tel: 0212 493 24 67<br />
<strong>Panorama</strong> <strong>Gazetesi</strong> yaygın süreli bir yayındır.<br />
Köşe yazılarından yazarları, ilan ve reklam içeriklerinden<br />
reklam sahipleri sorumludur.<br />
sonunu yazarken tedirginlik yaşamadım.<br />
Ayrıca, her ne kadar gerçeklere dayansa da<br />
Kuantum Mektupları’nın bir kurgu roman<br />
olduğunu unutmamak gerekiyor.<br />
Kuuantum Mektupları’nda okuyucu bu sürükleyici<br />
hikayenin yanı sıra kuantum fiziğini de sizin<br />
kaleminizden okudu. Bu bilgileri okuyucuyla<br />
paylaşmadan önce özel bir hazırlığınız oldu mu?<br />
Bu konuda elbette uzun araştırmalarım,<br />
okumalarım, çıkarımlarım oldu. Aslında<br />
bu alan artık sadece bilim adamlarının<br />
ilgilendiği bir alan olmaktan uzun süre<br />
önce çıktı. Şu an biz Türkiye’de başka<br />
şeylerle meşgul olduğumuz için<br />
dünyanın nereye gittiğini pek takip<br />
edemiyoruz. Dünyada bir kuantum<br />
çağı yaşanıyor. Kuantum teknolojisi<br />
hayatımıza çoktan girdi. Kuantum<br />
mekaniği neredeyse her türlü bilim<br />
branşını etkisi altına almış, bilinenleri<br />
baştan aşağı değiştirmiş, felsefeyi ve<br />
hatta ilahiyatı bile etkilemiş durumda.<br />
Ben de kitabımda, kuantum mekaniğinin<br />
temellerini insanları sıkmayacak<br />
bir şekilde anlatmaya çalıştım ve bunları,<br />
insanoğlunun evrendeki yerini, hayatının<br />
amaç ve anlamı ile ilişkilendirerek kendi<br />
çıkarımlarımı ortaya koydum. Böyle yapmamın<br />
nedeni de yine okuyucu nezdinde<br />
bir farkındalık yaratmaktı. Çünkü biz,<br />
bir kısım insanların konuyu suiistimal<br />
etmesi ve bazı komedyenlerin de katkısıyla<br />
kuantumu, olumlu düşünerek evrene<br />
sinyaller yollamak, evrenden para istemek<br />
gibi garipliklere indirgemiş durumdayız.<br />
Neyin ne olduğunu çoğumuz bilmiyoruz,<br />
anlayamıyoruz, anlamak için de bir<br />
çaba göstermiyoruz. Bunun yerine dalga<br />
geçmek daha kolay geliyor. Çocuk toplum<br />
olmaktan çıkıp, bir adım öteye gitmek<br />
istiyorsak bu kolaycılıktan vazgeçmeliyiz.<br />
Kuantum Mektupları ile<br />
ilgili ne tür tepkiler aldınız?<br />
Ekseri olarak çok olumlu tepkiler aldım ve<br />
almaya da devam ediyorum. Tabii bunun<br />
yanında özellikle kitabın sonunda ortaya<br />
neşe Özelçi<br />
Eğitim öğretim yılının başlamasıyla<br />
beraber okul alışverişleri yoğunlaşır<br />
ve veliler hem cebine uygun hem de<br />
kaliteli ürün bulma telaşına düşer. Çizgi<br />
film kahramanlarıyla süslenmiş, renkli,<br />
kokulu albenisi yüksek bu kadar ürün<br />
önümüzde iken çocuğumuz için doğru<br />
seçimi nasıl yapacağız?<br />
Her alışverişte olduğu gibi öncelikle<br />
ambalaj okumaya özen göstermeliyiz.<br />
Kalitesiz kırtasiye malzemelerindeki<br />
olası risklerden korunmak için ise<br />
alışveriş yaparken şunlara dikkat etmek<br />
gerekiyor:<br />
• Ambalajsız ürünler alınmamalı<br />
• Boyalar ve yapıştırıcılar su bazlı olmalı<br />
ve solvent içermemeli<br />
• Yapıştırıcılarda özellikle CE işareti<br />
olmalı<br />
• Üretici ithalatçısı ve satış noktaları<br />
belli olan ürünler alınmalı<br />
• Özellikle okul çantalarında merdiven<br />
altı diye tabir edilen markası, modeli<br />
belli olmayan üretici/ithalatçı bilgisi<br />
Yeni kitabınız ne zaman çıkacak?<br />
Yeni kitabın yazımı şu an devam ediyor.<br />
Her şey yolunda giderse gelecek<br />
yıl bu zamanlar raflarda olacaktır.<br />
Hedefleriniz nelerdir?<br />
Kitabımın basım tarihi üzerinden sadece<br />
8 ay gibi bir süre geçmesine rağmen kıymetli<br />
bir okuyucu kitlesine ulaştığım, onların<br />
ilgisine mazhar olduğum için çok<br />
mutluyum. Şu andaki tek hedefim<br />
ise yeni kitabımı bitirmek<br />
ve okuyucularımla<br />
paylaşmak.<br />
Eklemek<br />
istedikleriniz?<br />
Bu röportaj<br />
için size ve<br />
gazetenize<br />
teşekkür<br />
ederim.<br />
Okul alışverişinde nelere dikkat etmeliyiz?<br />
bulunmayan ürünler tercih edilmemeli<br />
• Beslenme kaplarında ‘Gıdayla temasa<br />
uygundur’ ibareleri yer almalı<br />
• Oyuncak grubuna dahil olan ürünlerde<br />
öncelikle hangi yaş grubuna yönelik<br />
olduğuna bakılmalı<br />
• Tekstil ve ayakkabı ürünlerinde de<br />
etiket ve işaretler Türkçe ve kolay okunabilir<br />
olmalı<br />
• Boya kalemlerinde CE işareti ve ‘EN<br />
71 standardına uygundur’ ibaresinin<br />
olup olmadığına dikkat edilmeli<br />
• Online alışverişlerde de ibarelerin<br />
olmasına dikkat edilmeli<br />
Sedat Büyük<br />
s.büyük@panoramagazetesi.com<br />
Bilecik / Pazaryeri Halk Eğitimi Merkezi Müdürü<br />
Eğitim, mezara<br />
kadar halk eğitimi<br />
merkezinden geçer<br />
Eğitim; insanı olgunlaştıran, geliştiren,<br />
kişiye ve çevresine katma değer kazandıran<br />
en kıymetli değerlerimizden biridir.<br />
Ülkemizde ve dünyada, örgün eğitimin<br />
yanında uygulanmakta olan ve insanın hayatı<br />
boyunca devam edebileceği ve devam<br />
etmesi gereken yaygın eğitim uygulamaları<br />
bulunmaktadır. Ülkemizde bu görev, halk<br />
eğitimi merkezlerine verilmiştir.<br />
Millet Mektepleri adıyla başlatılan ve<br />
daha çok yetişkinlerin katıldığı yaygın<br />
eğitim, halk evleri yapılanmasıyla uzun<br />
yıllar devam etmiştir. İnsanların sosyal,<br />
kültürel ve mesleki alanda gelişmesine katkı<br />
yapan halk eğitimi merkezleri, hayat boyu<br />
öğrenme başlığı ile eğitimlerine devam<br />
etmektedir. Bu eğitimler, eskiden olduğu<br />
gibi sadece yetişkinlere değil çocuklara,<br />
gençlere, çalışanlara, evde oturanlara ve<br />
emeklilere de verilmektedir.<br />
İnsanların değişik zamanlarda, farklı<br />
eğitimlere ihtiyacı olabilir. Özellikle bir işyerinde<br />
çalıştıktan sonra emekli olan kişilerin,<br />
hayattan kopmaması için çeşitli kurslara<br />
katılarak hayata bağlanması gerekir. Emekli<br />
olduktan sonra hiçbir işle uğraşmayan, artık<br />
ben işe yaramıyorum, ben bir şey üretemiyorum<br />
diyenlerin kısa zamanda hasta<br />
olması kaçınılmazdır. Çalışma hayatına alışmış<br />
kişilerin, sosyal ortamdan kopmaması<br />
gerekiyor. Bu kişilerin, halk eğitimi merkezlerinin<br />
açtığı çeşitli kurslara katılması, onlara<br />
moral verecektir. Her insanın gizli kalmış bir<br />
yeteneği vardır. Bu kişilere fırsat verildiğinde,<br />
kendilerini daha iyi tanımış olacaklardır.<br />
Ürettikleri ürünleri gördükçe kendilerine<br />
olan özgüvenleri daha da artacaktır. Yaptıkları<br />
ürünlerin çevrelerinden beğeni alması,<br />
hatta ekonomiye dönüşmesi onlar için çok<br />
değerli bir kazanç kapısı olacaktır. Onları<br />
hayata daha çok bağlayacaktır.<br />
Halk eğitimi merkezlerindeki kurslara<br />
katılan kursiyerler, aynı isimle açılan kursa<br />
2 kez katılım kısıtlamasını uygun bulmuyorlar.<br />
Bu kurslarda, sadece meslek öğretimi<br />
yapılmıyor ki. Bunun yanında kursiyerler,<br />
birbirinden etkilenerek kişisel gelişimlerine<br />
de katkıda bulunuyorlar, sosyalleşiyorlar.<br />
Psikolojik sorunları olanlar, “Ben, doktora<br />
gidip, boşuna ilaç alıyormuşum. Benim<br />
doktorum bu kurslarmış” diyenlere şahit<br />
oluyoruz. Kurslarda sorunlarını, dertlerini<br />
paylaşarak rehabilite olanlar bulunmaktadır.<br />
Dostluklarını pekiştirerek, arttıranlar bizlere<br />
teşekküre geliyorlar. Hatta öğle yemeğine<br />
eve gitmeyip, yemeklerini merkeze getirerek,<br />
paylaşmanın mutluluğunu yaşayanlardan<br />
olumlu geribildirimler alıyoruz.<br />
Ayrıca, bazı kursiyerlerden şöyle öneriler<br />
de geliyor: “Bizler hobi amaçlı olarak<br />
kurslara gelmek istiyoruz. Belge almak<br />
istemiyoruz, işe girmeyeceğiz, belge işimize<br />
yaramayacak. Lise mezunu olmak, kalfa<br />
veya usta olmak için uğraşmıyoruz. Bizlere<br />
farklı bir uygulama yapılsın. Aynı isimli kursa<br />
da 2 den fazla sayıda katılmak istiyoruz”.<br />
Kursiyerler, kendilerini geliştirdiklerine inandıkları,<br />
beğendikleri, memnun oldukları ve<br />
farklı şeyler öğrendikleri, rehabilite oldukları<br />
kurslara 3 – 5 kez katılmak istiyorlar.<br />
Halk eğitimi merkezleri 3000 den fazla<br />
kurs çeşidi ile halkımıza hizmet vermektedir.<br />
İnsanın yaşadığı her yerde kurs açabilen<br />
halk eğitimi merkezleri, insanın doğumundan<br />
itibaren 0-18 yaş aile eğitimi kurslarının<br />
yanında, insanın ölümünü ilgilendiren<br />
cenaze hizmetleri kursları da vermektedir.<br />
TSE ve CE markalara dikkat<br />
“Bir ürünün üzerinde TSE markası bulunması,<br />
bu ürünün üretim yerinde tetkikler yapıldığını,<br />
ürünün TSE laboratuvarlarında test ve muayenelerden<br />
geçtiğini göstermektedir. Tüm tetkikler<br />
sonunda standarda uygunluğu tespit edilen ürünler<br />
TSE markası kullanmaya hak kazanmaktadır.<br />
Dolayısıyla TSE markası, hem ürünlerin ilgili<br />
standarda uygunluğunun hem de sağlıklı, güvenli<br />
ve kaliteli olduğunun tescili anlamına gelmektedir.<br />
CE işareti ise üzerine iliştirildiği ürünün insan,<br />
hayvan ve çevre açısından sağlıklı ve güvenli<br />
olduğunu gösteren ve Avrupa Birliği ülkelerinde<br />
serbest dolaşımı sağlayabilmek adına belirli mallarda<br />
bulunması zorunlu olan bir işarettir.”<br />
Şüpheli gördüğünüz kırtasiye malzemelerini,<br />
Ticaret Bakanlığı’na bağlı ‘Alo 175’ hattına bildirerek,<br />
incelenmesini sağlayabilirsiniz.
Nostalji Vapuru İzmir Körfezi'nde sefere çıkıyor<br />
Hizmete girdiği 1951 yılından<br />
bu yana İzmirlilerin fez turları başlatıyor. Nostalji hafta başka bir sanatçı canlı den bir saat öncesine kadar<br />
için Bergama Vapuru’yla Kör-<br />
20.00’da başlayacak ve her Üçkuyular İskelesi'nde sefer-<br />
gönlünde taht kuran ve şehrin<br />
simgelerinden biri haline<br />
gelen Bergama Vapuru yeni<br />
bir yolculuğa çıkıyor. İzmir Büyükşehir<br />
Belediyesi, "Nostalji<br />
Vapuru" adı verilen program<br />
kapsamında tarihi gemiyle 31<br />
Ağustos'tan itibaren körfez<br />
turları düzenleyecek.<br />
İzmir Büyükşehir Belediyesi,<br />
geçmişe özlem duyanlar<br />
Vapuru adı altında, müzik dinletileri<br />
eşliğinde düzenlenecek<br />
turlara katılan İzmirliler iki<br />
saat boyunca keyifli bir Körfez<br />
turu yapacak. Üçkuyular İskelesi'nden<br />
saat 20.00'de hareket<br />
edecek Bergama Vapuru'nun<br />
özel seferi yine Üçkuyular'da<br />
son bulacak. 31 Ağustos 2019<br />
tarihinde başlayacak seferler<br />
cuma ve cumartesi akşamları<br />
müzik performansı sunacak.<br />
Nostalji Vapuru’nda yiyecek<br />
ve içecek satışı da olacak.<br />
Bilet satışları başladı<br />
En fazla 300 yolcuyla sınırlı<br />
tutulacak turlar için bilet satışı<br />
Konak, Bostanlı ve Üçkuyular<br />
iskelelerinden 09.00-19.00<br />
saatleri arasında yapılıyor. Gemide<br />
yer kalması durumunda<br />
bilet satışı yapılacak. İki saatlik<br />
körfez turu bileti kişi başı 25<br />
TL’den satışa sunulacak. Bergama<br />
Vapuru'na yolcu alımına<br />
saat 19.30’da başlanacak ve<br />
20.00’de hareket edilecek.<br />
31 Ağustos Cumartesi<br />
akşamı yapılacak ilk seferde<br />
sanatçı Hamdi Akatay ve Dokuz<br />
Sekizlik Jazz Project sahne<br />
alacak.<br />
AĞUSTOS 2019 www.panoramagazetesi.com Fiyatı: 1.5 TL<br />
Haber, Güncel, Ekonomi <strong>Gazetesi</strong><br />
Yaban hayvanlarına<br />
umut olan merkez<br />
Kocaeli Yaban Hayatı<br />
Kurtarma ve Rehabilitasyon<br />
Merkezi’ne<br />
güçten düşmüş halde<br />
getirilen şahin, tedavi<br />
sonrası doğal yaşam<br />
alanına salındı.<br />
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin<br />
Ormanya’da yaban<br />
hayvanlarına yönelik kurduğu<br />
“Kocaeli Yaban Hayatı Kurtarma<br />
ve Rehabilitasyon Merkezi” yaban<br />
hayvanlarına umut olmaya devam<br />
ediyor. Türkiye’nin en donanımlı<br />
merkezlerinden biri olan Kocaeli<br />
Yaban Hayatı Kurtarma ve Rehabilitasyon<br />
Merkezi yaralı veya rehabilitasyon<br />
ihtiyacı bulunan yaban<br />
hayvanlarına hizmet veriyor. 2 veteriner<br />
hekim, 1 veteriner teknikeri,<br />
1 biyolog ve 2 hayvan bakıcısının<br />
görev aldığı merkezde son teknoloji<br />
cihazlar kullanılıyor.<br />
Kocaeli Doğa Koruma ve Milli<br />
Parklar Şube Müdürlüğü tarafından<br />
bulunan ve Ormanya’da ki Kocaeli<br />
Yaban Hayatı Kurtarma ve Rehabilitasyon<br />
Merkezi’ne getirilen şahin,<br />
tedavi sonrası doğal yaşam alanına<br />
salındı. 4 hafta boyunca merkezde<br />
tedavi gören şahine anne şefkati ile<br />
yaklaşan veterinerler, tedavi süresince<br />
yavru şahini günde üç defa<br />
elleriyle besledi.<br />
GETİRİLDİĞİNDE 565 GRAMDI<br />
Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube<br />
Müdürlüğü tarafından, güçten<br />
düşmüş bir şekilde bulunan şahin,<br />
vakit kaybedilmeden Kocaeli Yaban<br />
Hayatı Kurtarma ve Rehabilitasyon<br />
Merkezi’ne getirildi. Ormanya veteriner<br />
hekimlerine emanet edilen şahinin<br />
ilk olarak kilosu kontrol edildi<br />
ve 565 gram ile tedaviye başlandı.<br />
YOĞUN BAKIMDA TEDAVİ GÖRDÜ<br />
Yaban hayvanlarının özellikle<br />
yavruların anneden ayrılma süreci<br />
ve doğal yaşama adapte olmaları<br />
oldukça zor oluyor. Zayıf ve güçten<br />
düşmüş olarak Ormanya veteriner<br />
hekimlerine teslim edilen şahinin<br />
kontrolleri sırasında çene yapısının<br />
tam gelişmediği ve beslenirken zorlandığı<br />
tespit edildi. Bu sebeple ilk<br />
dört gününü yoğun bakımda geçiren<br />
şahin, yoğun bakım sürecini sağlıklı<br />
bir şekilde tamamladıktan sonra<br />
rehabilitasyon bölümüne alındı.<br />
ANNE ŞEFKATİYLE İLGİLENİLDİ<br />
4 hafta boyunca Kocaeli Yaban<br />
Hayatı Kurtarma ve Rehabilitasyon<br />
Merkezi’nde tedavi gören Şahin’e<br />
anne şefkati ile yaklaşıldı. Annesinden<br />
ayrıldığı için beslenmeyi reddeden<br />
Şahin’in çene yapısı oldukça<br />
zayıflamıştı. İlk olarak bu konu ile ilgili<br />
tedavi sürecine başlayan veteriner<br />
hekimler yavru şahini günde üç defa<br />
el ile besleyerek ilk haftanın sonunda<br />
750 grama kadar ulaşmasını sağladı.<br />
VİTAMİN VE MİNERAL TAKVİYELERİ<br />
Sağlığının iyiye gitmesi ve çene yapısının<br />
güçlenmesinden sonra kendi<br />
kendine beslenmeye alıştırılan<br />
şahinin beslenme menüsünde ciğer,<br />
tavukgöğsü ve kıyma bulunuyor.<br />
Günde 3 defa veteriner teknikeri<br />
kontrolünde beslenen şahin, doğal<br />
yaşamına salınmadan önce 1755<br />
grama ulaştı.<br />
UÇUŞ EGZERSİZİ YAPTIRILDI<br />
Kocaeli Yaban Hayatı Kurtarma<br />
ve Rehabilitasyon Merkezi’ndeki<br />
tedavi sürecini tamamlayan şahin,<br />
dört haftanın sonunda doğal yaşam<br />
alanına salındı. Son iki haftasında<br />
kanatlarının güçlenmesi için uçma<br />
pratiği yaptırılan şahin için veteriner<br />
hekimler tarafından doğal yaşamına<br />
dönebilir kararı verildi. Konu ile<br />
ilgili bilgilendirme yapan Ormanya<br />
Veteriner Hekimi, “Tüm tedavileri<br />
başarılı bir şekilde sona erdi, anne<br />
şefkati ile tedavisini tamamladığımız<br />
şahini doğasına kavuşturacağımız<br />
için oldukça heyecanlıyız” dedi.<br />
Bursa Büyükşehir İtfaiyesi<br />
7/24 görev başında<br />
Bursa Büyükşehir Belediyesi<br />
İtfaiye Dairesi Başkanlığı,<br />
kentin huzuru ve güvenliği için<br />
gece gündüz çalışmalarına devam<br />
ediyor. İtfaiye teşkilatı, 2019 yılının<br />
ilk 7 ayında toplam 9 bin 092<br />
olaya müdahale etti.<br />
Bursa’da her alanda gerçekleştirilen<br />
hizmetlerle kenti daha<br />
sağlıklı bir geleceğe taşıyan Büyükşehir<br />
Belediyesi’nin donanımlı<br />
İtfaiye teşkilatı, felaketlere karşı<br />
sürekli hazır ve çağın gerekleri<br />
doğrultusunda sürekli yenilik<br />
içerisinde... Yangın söndürme<br />
faaliyetlerinin yanı sıra kurum içi<br />
eğitimlerle vatandaşları da bilinçlendiren<br />
Büyükşehir Belediyesi<br />
İtfaiyesi, Bursa’da, 2019 yılının ilk<br />
7 ayında, yangın, arama kurtarma<br />
ve su baskınları da dahil olmak<br />
üzere toplam 9 bin 092 olaya<br />
müdahale etti.<br />
Yangından sele<br />
İtfaiye her yerde<br />
Bursa Büyükşehir Belediyesi İtfaiye<br />
Dairesi Başkanlığı, 7 gün 24<br />
saat, 27 itfaiye grubunda, 112 araç<br />
ve 564 personel ile 80 gönüllü<br />
itfaiye istasyonunda 758 gönüllü<br />
itfaiyeciyle hizmet vermeye<br />
devam ediyor. 2019 yılının ilk 7<br />
ayında, 4 bin 698 yangın, 4 bin<br />
048 arama ve kurtarma, 233 sel ve<br />
su baskını ile 113 diğer faaliyetler<br />
olmak üzere toplam 9 bin 092<br />
itfaiye olayına müdahale edildi.<br />
Havaların ısınmasıyla yaşanan<br />
yangınların 2 bin 536’sının ot,<br />
saman, anız ve arazi yangınları<br />
olduğu belirtilirken; arama ve<br />
kurtarma olaylarının 2 bin 816’sının<br />
da hayvan kurtarma olayı<br />
olarak gerçekleştiği bildirildi. İtfaiye,<br />
sadece Temmuz ayında ise<br />
950 yangın, 822 arama kurtarma,<br />
14 su baskını ve 21 diğer olaylar<br />
olmak üzere toplam 1807 olaya<br />
müdahale etti.<br />
Sahiller de güvenli<br />
Bursa sahillerinde de çalışmalarını<br />
sürdüren itfaiye teşkilatı,<br />
yüzmeye uygun olan 15 noktada<br />
59 cankurtaranla vatandaşın<br />
güvenliği için hizmet veriyor.<br />
Sahillerde titizlikle çalışmalarını<br />
sürdüren itfaiye, tüm sahil şeridinde<br />
güvenlik tabelaları ile 20<br />
bin metre mantar serimi yaparak<br />
can güvenliğini sağladı. 2019<br />
yılı başından bugüne dek Bursa<br />
sahillerinde cankurtaranlar, 172<br />
kurtarma olayına müdahale etti.