You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
BİR
VAKIF
HİKAYESİ
2’de
Yabancı
gelin sayısı
18 bin 909 oldu 2’de
COVID-19
korkusu diş
sorunlarını
arttırdı 3’Te
Menopoz sonrası
sağlıklı kalmak 3’Te
ŞUBAT 2021
www.panoramagazetesi.com
Fiyatı: 1.5 TL
Haber, Güncel, Ekonomi Gazetesi
İzmit Körfezi’nde
tür sayısı her
geçen gün artıyor
2’De
T.C. BERLİN BÜYÜKELÇİLİĞİ:
ALMANYA’DA PASAPORT
VE RANDEVU KRİZİ YOK
SÖZCÜ Gazetesi’nden Ali GÜLEN’in
“ALMANYA’DA PASAPORT KRİZİ
BÜYÜYOR: TÜRKLER GİDER AMA
DÖNEMEZ” başlıklı yazısı, bazı gazetelerde
de kaynak gösterilerek yayınlanınca
Almanya’da gündem oldu.
ALMANYADA GERÇEKTEN PASAPORT KRİZİ VAR MI?
PANORAMA MEDYA olarak
gerçekten böyle bir kriz var mı,
vatandaşlarımız mağdur ediliyor
mu veya mağdur durumda kalıyorlar
mı diye bir araştırma yapmak
gereği duyduk. Türkiye Cumhuriyeti’nin
en etkili ve tek yetkili
kurumu olan Berlin Büyükelçiliği’ni
aradık ve söz konusu sorunu
dile getirdik. SÖZCÜ Gazetesi’nde
iddia edildiği gibi Almanya’da
gerçekten böyle bir pasaport ve
randevu krizi var mı diye sorduk.
T.C. Berlin Büyükelçiliği Basın
Müşaviri Sayın Refik Soğukoğlu
ile telefonda konuyu konuştuk.
SÖZCÜ Gazetesi’nde çıkan haberleri
kendisine sorduk ve iddianın
doğruluk derecesini ve gerekçeleri
açıklaması ricasında bulunduk.
MUZAFFER
KAPLAN
Pandemi döneminde
teknoloji ürünlerine
ilgi arttı
Uzmanlar, izolasyon ve kişiler arası mesafenin
artmasının bireylerin sosyalleşme pratiklerinde de
farklılaşmaya neden olduğuna dikkat çekiyor.
Uzmanlara göre, karantinayla birlikte iş yaşamının
ev içi aktivitelere entegre olması, tüketicilerin
önceliklerinde değişiklikler meydana getirdi.
Çevrimiçi gerçekleştirilen toplantılar, evden
çalışma gibi mecburiyetler elektronik pazarının ve
teknolojik ürünlerin daha fazla satın alınmasına
yönelik bir ihtiyaç doğurdu. SON SAYFADA
BASIN MÜŞAVİRİ REFİK SOĞUKOĞLU AÇIKLIYOR
Berlin Büyükelçiliği Basın
Müşaviri Refik Soğukoğlu
konuya ilişkin, vatandaşlarımızın
bu tür söylentilere rağbet
edilmemesini özellikle rica
etmiştir. Pandemi sürecinde
özellikle kalabalık ortamların
oluşmasının önüne geçilmesinin
çok önemli olduğunu ve pandemi
kurallarına uyulmak zorunda
olunduğunu, bu sebeple Almanya’daki
tüm resmi kurumlar gibi
Türk konsolosluklarının da
maske, mesafe ve temizlik gibi
toplumun sağlığını doğrudan
ilgilendiren pandemi tedbirlerine
riayet etmek zorunda olduğunu
aktarmıştır. HABERİN DEVAMI 5’TE
Taşa yansıyan
sanat Taç kapılar
Yakutiye Medresesi, İlhanlı Hükümdarı Sultan Olcaytu döneminde, Gazan Han ve
Bolugan Hatun adına Hoca Yakut Gazani tarafından 1310 yılında yaptırılmıştır. Anadolu’daki
kapalı avlulu medreselerin en büyüğü olan Yakutiye Medresesi plan düzeni, dengeli
mimarisi ve iri motifli süslemeleri ile Erzurum’un en gösterişli yapılarından biridir. 9’dA
21 Şubat DÜnya
Anadili GÜnÜ
Uluslararası Anadili Günü Birleşmiş
Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü
(UNESCO) Genel Kurulu tarafından 17 Kasım
1999’da 21 Şubat olarak açıklanmıştır.
Uluslararası Anadili Günü’nün asıl adı Anadili
Hareketi Günü’dür. Bu gün Bengal Dili Hareketi
için Bangladeş polisi ile çatışan Bangladeşli
üniversite öğrencilerinin öldürülmesinin yıl
dönümü olarak anılmaktadır. 9’dA
Çocuk
Hastalıkları
ve Yoksulluk
Sıtma, zatürre, ishal, HIV ve
tüberküloz önlenebilir ve
tedavi edilebilir. Ama yine de çok
sayıda çocuğun ölümüne neden
oluyorlar. Tamamen önlenebilir
ve tedavi edilebilir olmasına
rağmen, yaygın bulaşıcı hastalıklar
hâlâ çok sayıda küçük
çocukları öldürüyor. Zatürree,
ishal ve sıtma, 2018’de 5 yaşın
altındaki çocuklar arasındaki
küresel ölümlerin yaklaşık yüzde
29’undan sorumluydu. Dünyanın
en yoksul bölgelerindeki çocuklar
orantısız bir şekilde etkileniyor,
özellikle Sahra altı Afrika’da yaygın
olan bulaşıcı hastalıklar. 3’TE
Cinsellikte Penisin
Yapısının ve Şeklinin Rolü
Op.Dr. Ahmet Köse 3’te
Olgularla Algılar
olcay Erözden 4’te
Alışverişlerdeki 1
Kuruşluk Büyük Vurgun
Muzaffer kaplan 5’te
Konut Kiralarında
Yeni Dönem...
Hakan Özcanan 8’De
Dünya Mİras Lİstesİnde
Türkİye 2
6-7’DE
Daha uzun yaşamanın
en İyİ 4 yolu
Johns Hopkins Medicine öncülüğünde,
sekiz yıl boyunca 6.200 erkek ve kadın
üzerinde yapılan çalışma, dört akıllı davranışı
benimseyenlerin, bu zaman çerçevesi içinde
tüm nedenlerden ölüm şansını şaşırtıcı
bir şekilde %80 oranında azalttığını
ortaya koydu. Nasıl daha uzun yaşanır?
İşte bu dört faktör, hepsi sizin
kontrolünüzde. CÜNEYT ŞAKAR 5’TE
ISSN 2667 - 8780
02 gündem
BİR VAKIF HİKAYESİ
Bu sayımızda sizler için
bir vakıf ile ilgili konuştuk.
Eren hanım bir vakıf
başkanı. İlk Eren hanımı
tanıyacağız ve daha
sonra da vakıf ile ilgili
sohbet edeceğiz.
SU ZEYNEP SÜER
Eren hanım ilk olarak
bize kendinizi tanıtır mısınız?
Güçev (Güneş Çocukları
Eğitim Vakfı) olarak Gazetenize
teşekkür ederek başlamak istiyorum.
Kısaca şöyle kendimden
bahsedeyim, 30 yıl özel sektör de
finansman yöneticisi olarak görev
yaptım ve 1 kız çocuğum var.
Vakıf kurmak nereden aklınıza geldi?
Bizlerin geleceğini “çocuklar” olarak
görüyorum. Başarılı olan bir çok çocuğumuzun
var olduğunu biliyorum
ama bazı nedenlerden dolayı küçük
yaşlarda imkansızlıklar içinde yaşamayı
öğreniyorlar. Bunlar da maddi
yetersizlik oluyor. Bu sıkıntılardan
uzak tutarak, onların kendi dünyalarında
ve gelecekte Atatürkçü, Laik,
haklarını bilen ve koruyan, aydın
düşünen ve yarınlara kararlı bakan
gençler olmaları dileğiyle Güçev
Vakfını kurmuş olduk.
Bir vakfı yönetmenin zorluğu nelerdir?
Tabii ki var. Prosedürlerin çok fazla
olması diyebiliriz.
Öğrenci seçimi yaparken
zorluk yaşıyor musunuz?
Öğrenci seçimlerinde ailelere
ulaşılıyor. Yaptığımız listeden yola
çıkılarak ev ziyaretleri yapılıyor. Bu
ziyaretleri bir psikoloğumuz ile
yapıyoruz. Vakfımızın bir formu,
kriterleri var, bu form puanlarla
oluşuyor. Yapılan değerlendirme
sonucu aile ve çocukta değerlendiriliyor.
Öncelikle belirli bir başarısı
olan çocuklarımızın olması gerekiyor.
Ayrıca ailenin çocuğun yanında
olması gerekiyor. Bu en önemli
faktördür bizim için.
Vakfınızda etkinlikler yapılıyor mu?
Maalesef hayır. Pandemi döneminden
dolayı yapılamıyor. Ama özel günleri
çocuklarımızın yaptığı şiir, resimlerle
kutluyoruz. Haftada bir zoom üzerinden
etkinlik olarak psikoloğumuz
eşliğinde görüşülüyor.
Şu anda düşündüğünüz projeler var mı?
Projelerimiz var, onların hazırlıklarını
yapıyoruz. Pandeminin herkes gibi biz
de bitmesini bekliyoruz.
Vakıf olarak öğrencilere
ne gibi katkılar da bulunuyorsunuz?
Öğrencilerimizin tüm kitap, kırtasiye,
yardımcı kitap, çanta, beslenme
çantası, iç çamaşırı, eşofman, kişisel
temizlik malzemeleri, forma, ayakkabı,
bot, mont gibi ihtiyaçların yanı sıra
ders düşüşü yaşayan öğrencilere ders
desteği sağlıyoruz.
Vakıfdaki öğrencilerinizle belirli bir müddet
sonra aranızda duygusal bir bağ oluyor mu?
Tabi ki oluyor. Onların heyecan ve
üzüntülerini ister istemez yaşıyorsunuz,
çünkü karşılıksız bir emek işi bu.
Yani bir aile bağı mı oluşuyor?
Evet (gülüyor Eren hanım burada).
Bir kızım varken, bir çok çocuğum
oldu. Anne olmak zor iş (gülüyoruz
karşılıklı).
Bir anınızı bize anlatır mısınız?
Pandemi sürecinden önce, bazı
çocuklarımızın, Türkçe ve Matemetik
derslerine yardımcı olduğum
zamanlar oldu, bu süreç içerisinde
güzel ve zor anılar yaşadık. Bazı velilerimizin
zorluk çıkardığı zamanlar
oldu. Çocuk yeterliyken, ders açısından
veliler yetersiz olduğunu iddia
ediyordu mesela. Tek başına yapmış
olduğu çalışmaları ve testleri gösterdiğim
zaman mümkün değil cevabı
ile karşılaşmak ağlanılır mı gülünür
mü bilemedim, bu da benim için
böyle bir anıydı.
Bize zaman ayırdığınız
için size teşekkür ediyoruz Eren hanım.
Bizde Güçev olarak sizlere teşekkür
ederiz.
Yabancı gelin sayısı
18 bin 909 oldu
2020 evlenme oranları belli olurken, evlenen
çiftlerin sayısı 2019 yılına oranla yüzde
10,1 azalarak 487 bin 270 oldu. Evlenen
çiftlerin arasında yabancı gelinlerin sayısı 18
bin 909 olurken, yabancı damatların sayısı 3
bin 828 olarak saptandı.
Ajans Press’in, Türkiye İstatistik Kurumu
(TÜİK) verilerinden elde ettiği bilgilere göre,
2020 evlenme oranları belli oldu. Böylelikle
2020 yılında evlenen çiftlerin sayısı 2019 yılına
oranla yüzde 10,1 azalarak 487 bin 270 oldu.
Evlenen çiftlerin arasında yabancı gelinlerin
sayısı 18 bin 909 olurken, yüzde 14,8 ile en
çok Suriye’den kız alındığı kaydedildi. Yabancı
damatların sayısı 3 bin 828 olarak saptanırken,
yüzde 27,6 ile Almanya’dan oldukları
saptandı. Yabancı gelinlerde ikinci sırayı
yüzde 10,5 ile Azerbaycan alırken, yabancı
damatlarda Suriye aldı.
Medya takip kurumu Ajans Press, evlilik
ile alakalı basına yansıyan haber adetlerini
inceledi. Ajans Press dijital basın arşivinden
derlediği bilgilere göre geçen yıl evlilik ile
alakalı basına 21 bin 551 haber yansıdığı tespit
edildi. Düğün veya nikâh ile çıkan haber
adedi 63 bin 931 olurken, pandemi nedeniyle
düğünlerin iptal ya da kısıtlı olması
medyanın gündeminde oldukça yer aldı.
Ben Fero:
“Oyunculuğu
denemek istiyorum”
Rap müziğin zirve isimlerinden Ben Fero,
Tivibu Spor’a konuk oldu. Ünlü rapçi,
“Pandemi döneminde zihinsel mesai yaptım,
kararlar aldım. Denemek istediğim birkaç
farklı iş var. Mesela oyunculuk…” dedi.
Son dönemde rap müziğin dikkat çeken
isimlerinden Ben Fero, Tivibu Spor’daki
Atan Alır programında Şükran Albayrak’ın
konuğu oldu. Ünlü rapçi, müzik kariyeri,
aile hayatı, basketbola olan ilgisi gibi farklı
konularda Albayrak’ın sorularını yanıtlarken,
basketboldaki hünerlerini de sergiledi.
İzmit Körfezi’nde tür sayısı her geçen gün artıyor
Kocaeli’de yapılan devasa arıtma
balıkçıl, ak balıkçıl, dik kuyruk, tarakdiş
tesisleri Körfezin temizlenmesinde
gibi kuş türleri görmek mümkün.
önemli rol oynadı. Her geçen gün daha
da temiz hale gelen Körfez, kirli gri
görüntüsünden kurtularak, temiz mavi
bir görünüme kavuştu. Temizlenmekle
kalmayan körfez, yıllardır mahrum
kaldığı canlı popilasyonuna kavuştu.
Böylece İzmit Körfezi’nde gözlemlenen
kuş sayısı her yıl artmaya başladı.
KİRLİLİKTEN ESER KALMADI
Çevre kirliliği ile anılan, gri bir görünüm
ve pis bir koku nedeniyle yanına
yanaşılamayan İzmit Körfezi, Kocaeli
Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı devasa
arıtma tesisleriyle temizlendi. Temizlenen
ve canlı popülasyonunun arttığı
İzmit Körfezi, sıcak bölgelere göç eden
su kuşlarının dinlenmek ve beslenmek
için tercih noktası oldu. Aralarında flamingo,
gri balıkçıl, kum kuşu ve birçok
göçmen kuş, besin açısından zengin
olan sulak bölgede mola veriyor.
GÖÇ ROTASI
Sıcak bölgelere göç eden su kuşları
dinlenmek ve beslenmek için İzmit
Körfezi’nin doğu sahilini tercih etmeye
başladı. Binlerce su kuşu, Kocaeli
Büyükşehir Belediyesi tarafından inşa
edilen arıtma tesisleri, denetim ve
temizlik çalışmaları sayesinde sahillerde
hem dinleniyor hem de beslenme
imkânı buluyor. Renkleri ve görünümleriyle
dikkat çeken flamingoların uğrak
yeri haline gelen İzmit Körfezi’nde yeni
türler gözlenmeye başlandı.
2006 YILINDA SULAK ALAN İLAN EDİLDİ
Geçtiğimiz yıllarda birkaç tane görebildiğimiz
flamingolar, artık daha büyük
sürüler halinde İzmit Körfezi Sulak
Alanı’na geliyor. Kocaeli Büyükşehir
Belediyesi’nin İzmit Fuarı arkasındaki
bölgede kuşlara ayırdığı sulak alan,
birbirinden farklı su kuşlarıyla doldu.
Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından 5
Aralık 2006 tarihinde İzmit Körfezi’nde
sulak alan olarak ilan edilen bölümde
şu anda 168 farklı kuş türü barınıyor.
BİNLERCE KUŞ TÜRÜ
Koruma altındaki sulak alan şehir merkezinde
çeşitli kuş türlerini bir arada
gözlemeye imkân sağlıyor. Flamingoların
yanında sahil bölgesinde en çok
görülen kuşlar arasında yeşilbaş ördek,
turna, sakarmeke, elmabaş patka, boz
ördek, tepeli patla, kaşıkgaga, suna,
YENİ YAŞAM ALANI
Körfezdeki temizlik çalışmalarıyla
deniz içindeki canlı popülasyonunun
yanında, dışındaki çeşitlik de artış
gösteriyor. Arıtma tesisleri, denetimler
ve deniz süpürme çalışmaları
İzmit Körfezi’ni her gün daha da
yaşanılabilir bir yer haline getiriyor.
Yıllar önce kirlilik nedeniyle canlı yaşamının
neredeyse yok olduğu İzmit
Körfezi’nde gerçekleştirilen temizlik
politikasıyla balık türleri artış gösterirken,
körfez su kuşlarının da yeni
yaşam alanı haline geldi.
7/24 GÖZETİM ALTINDA
Göç eden su kuşlarının dinlenmek ve
beslenmek amacıyla mesken tuttuğu
körfez, şu anda Flamingolar başta
olmak üzere birçok su kuşuna ev
sahipliği yapıyor. Kocaeli Büyükşehir
Belediyesi ekiplerince sık sık
temizlenen sulak alanda avlanma
yapılmaması için ilgili müdürlüklerce
koruma altına altında.
Sulak alan, Kocaeli Büyükşehir
Belediyesi ekiplerince 7/24 gözetim
altında. Bölgede özellikle kaçak
avcılığa da göz açtırılmıyor.
“Her zaman yaptığım işin arkasındayım”
Pandemi döneminde yeni kararlar aldığını
belirten Ben Fero, “Bu dönemde hip-hop
yapmak ayrı zor. Ben yaptığım işin her
zaman arkasındayım. Kendi gözlerimle
bunun etkilerini gördüm. Pandemi dönemi
benim tarzıma uygun bir dönem
değil. Zihinsel mesai de yaptım, kararlar
aldım. Denemek istediğim birkaç farklı iş
var. Mesela oyunculuk… ‘Bir fırsatım var
ve deneyip kendimi görsem ne fark eder’
diyorum” şeklinde konuştu.
“Chicago’yu izleyerek basketbolu sevdim”
Basketbola olan ilgisinin çocukken başladığını
söyleyen Ben Fero, “Çocukken Chicago
Bulls’u izleyerek basketbolu sevdim.
Türkiye’de boyu iki metre üstü olan çok
fazla insan olmadığı için Amerikalı basketbolcular
beni etkiledi. İlgilenince de
daha çok araştırmaya, okumaya, izlemeye
başladım. O günden beri de bırakamadım.
Basketbolu amatörce oynayıp, benim
kadar bilgi sahibi olan çok az insan vardır.
Şansıma, yanımda hep altyapıda oynamış
arkadaşlarım vardı.
Onlarla oynayabilmek
bana yetiyordu.
Tabii ki belli
bir fiziksel farklılık
da var. Görüntü
olarak oyun kurucu
gibi duruyorum
ama oyun biçimi
olarak bir şutör
gardım. Top getirmeyi
sevmem
ve inanılmaz bir
saha görüşüm
yok. Şutu çok
seviyorum. Bana
en uygun pozisyon
o” dedi.
sağlık
Menopoz Sonrası
Sağlıklı Kalmak
Menopoz, bir kadın arka arkaya 12 ay içinde âdet görmediğinde ve artık doğal olarak hamile kalamadığında
ortaya çıkar. Genellikle 45-55 yaşları arasında başlar ancak bu yaş aralığından önce veya sonra gelişebilir.
Menopoz, sıcak basmaları
ve kilo alımı gibi rahatsız
edici semptomlara neden
olabilir. Çoğu kadın için menopoz için
tıbbi tedaviye gerek yoktur.
Menopoz doğal bir biyolojik
süreçtir. Ancak sıcak basması gibi
fiziksel semptomlar ve menopozun
duygusal semptomları uykunuzu
bozabilir, enerjinizi düşürebilir veya
duygusal sağlığı etkileyebilir. Yaşam
tarzı düzenlemelerinden hormon
tedavisine kadar birçok etkili tedavi
mevcuttur. Menopozdan sonra genç
ve aktif kalmanın anahtarı iyi beslenme
ve düzenli fiziksel egzersizdir.
Menopoz Sonrası Beslenme
Yaşlandıkça beslenme ihtiyaçlarınız
değişir. Menopozdan önce günde
yaklaşık 1.000 mg kalsiyum almalısınız.
Menopozdan sonra günde 1.200
mg kalsiyum almalısınız.
D vitamini ayrıca kalsiyum emilimi
ve kemik oluşumu için çok önemlidir.
D vitamini omurga kırığı riskinizi
önemli ölçüde azaltabilir. Ancak,
çok fazla kalsiyum veya D vitamini,
özellikle böbrek problemleriniz varsa,
böbrek taşlarına, kabızlığa veya karın
ağrısına neden olabilir.
Menopoz Sonrası Egzersizin Önemi
Birçok kadın menopozdan sonra kilo
alır. Bunun nedeni östrojen seviyelerinin
düşmesi olabilir. Aktivite
seviyenizi yükseltmek, bu kilo alımını
önlemeye yardımcı olacaktır. Düzenli
egzersiz kalbe ve kemiklere fayda
sağlar, kilo kontrolüne yardımcı olur
ve ruh halinizi iyileştirebilir.
Fiziksel olarak aktif olmayan kadınların
kalp hastalığı, obezite, yüksek
tansiyon, şeker hastalığı ve osteoporoz
olma olasılığı daha yüksektir.
Hareketsiz kadınlarda ayrıca kronik
sırt ağrısı, uykusuzluk, zayıf dolaşım,
zayıf kaslar ve depresyon olabilir.
Yürüme, koşu, yüzme, bisiklete
binme ve dans etme gibi aerobik
aktiviteler bu sorunlardan bazılarının
önlenmesine yardımcı olur. Aynı
zamanda HDL kolesterol (iyi kolesterol)
seviyelerini yükseltmeye yardımcı
olur. Yürüme ve koşma gibi egzersizlerin
yanı sıra orta düzeyde ağırlık
CÜNEYT
ŞAKAR
çalışması kemik kütlesini artırmaya
yardımcı olur. Postmenopozal kadınlarda
orta derecede egzersiz omurgadaki
kemik kütlesinin korunmasına
yardımcı olur ve kırıkları önler.
Egzersiz ayrıca ruh halini iyileştirmeye
yardımcı olur. Beyinde endorfin
adı verilen hormonlar salınır. İyileştirilmiş
ruh hali birkaç saat sürer. Aynı
zamanda vücudun stresle savaşmasına
yardımcı olur. Bir egzersiz programına
başlamadan önce, özellikle
hareketsiz durumdaysanız, daima
sağlık uzmanınıza danışın. Sağlık
uzmanınız sizin için en iyi egzersiz
programını önerebilir.
Menopoz Sonrası Cinsel İlişki
Bazı kadınlar menopoz sırasında ve
sonrasında sekse olan ilgisini kaybeder.
Daha kuru genital dokular ve
daha düşük östrojen seviyeleri gibi
menopoz semptomları, cinsiyete olan
ilgiyi azaltabilir. Bununla birlikte,
östrojen kremleri ve östrojen hapları
genital bölgedeki esnekliği ve salgıları
geri kazandırabilir. Kişisel kayganlaştırıcılar
ayrıca seksi daha zevkli hale
getirmeye yardımcı olabilir. Perimenopoz
sırasında hala sporadik dönemleri
olan kadınların bir çeşit doğum
kontrolünü kullanmaya devam etmesi
gerekir. Hangi doğum kontrol yönteminin
sizin için en iyisi olabileceği
konusunda doktorunuza danışın.
Menopozdan Sonra Sağlıklı Kalmak
Bu ipuçları, menopozdan sonra
sağlıklı bir yaşam sürmenize yardımcı
olacaktır. Daha fazla bilgi için bir
uzamana danışın:
Hormon replasman tedavisi düşünüyorsanız,
önce sağlık uzmanınızla
riskleri ve faydaları görüşün.
Sigara içmeyin. Sigara içmek,
kalp hastalığı için önemli bir risk
faktörüdür.
Düzenli egzersiz. Haftada 3 kez
yarım saat yürüyüş gibi orta dereceli
egzersizler bile faydalıdır.
Dengeli, düşük şekerli bir diyetle
sağlıklı kilonuzu koruyun.
İlaç veya yaşam tarzı değişiklikleri
ile yüksek tansiyonu kontrol edin. Bu,
kalp hastalığı riskinizi azaltmanıza
yardımcı olacaktır.
Rahatlama yöntemleri veya düzenli
egzersiz yoluyla hayatınızdaki
stresi azaltın.
Cinsellikte
Penisin Yapısının ve
Şeklinin Rolü
03
Op.Dr.
Ahmet Köse
dr.ahmetkose@hotmail.com
Cinsel birleşmede penis boyu-hacmi-düzgünlüğü
çok önemlidir. Esasen
cinsel birleşmede tam sertlik-hacim olması
gerekir. Doğuştan olan penis eğriliği genellikle-eğer
eğrilik çok değilse- önem arz
etmeyebilir.
Sonradan oluşan penis eğrilikleri bir
hastalık olarak karşımıza çıkar.
Penisin ç damarlı oluklarının etrafını
saran dokuda Peyronie hastalığı dediğimiz
fibröz-sert plaklar oluşur.
Bu sert plaklar peniste eğriliğe ve ağrıya
neden olurlar. Erkeklerde cinsel birleşmeye
engel olup impotans (iktidarsızlık) ortaya
çıkartır. Psikolojik hasta habire bize gelirler.
Peyronie hastalığı diabet ( şeker)
hastalarında, çok sigara içenlerde, çok alkol
alanlarda daha çok görülür.
Takdir edilir ki gerek erkek gerek kadın
için cinsel birleşmedeki bu eğri –sıkıntılı görüntü
cinselliğe başlamada sevimsiz nahoş
bir durumdur. Hastalar –penis ağrısı-penis
eğriliği-peniste sert kitle-sertleşme sorunu
ile başvururlar.
Bazı durumlarda çiftlerin eşleri rahatsız
olduğu için direk hanımlar başvururlar. O
halde bu durum tedavi edilmelidir.
Peyronienin kesin tedavisi olmamakla
birlikte bazı ilaçlardan fayda gelebilmektedir.
Gut hastalığında kullanılan baz ilaçlar,
E vitamininin bol alınması fayda edebilir.
Ama bunlar çok uygun vadeli ve az faydalı
tedavi biçimleridir.
Peyronie hastalığının tanısı için hem
penisi muayene etmek ve penise özel ultrason
yapılması gerekir. Çünkü bu sert plaklar
tek olabilir, birkaç tane olabilir. Penise
balık oltası gibi görüntü verenleri vardır.
Tıp merkezimizde peyronie sert plaklarının
en iyi tedavisi, erkeklerdeki damarsal
kökenli iktidarsızlıklarda kullandığımız penis
üzerine uygulanan şok dalga tedavidir.
Buna ESWT tedavisi denilmektedir.
Bu şok dalga (ESWT) tedavisi ile penisteki
sertlikler yumuşatılmakta, penis eğriliği
düzeltilmekte, aynı zamanda cinsel performans
da artmaktadır. Hastalığın büyüklüğü
ve sertlik derecesine göre ortalama beş gün
aralıklarla 6-8 seans gerekebilmektedir.
Çok fazla eğriliklerde en olarak ameliyat
yapılabilir.
Unutmayalım ki iyi bir cinsellik görsellikte
güzellikle tamamlanır!
Çocuk
Hastalıkları
ve Yoksulluk
CÜNEYT ŞAKAR
Sıtma, zatürre, ishal, HIV ve
tüberküloz önlenebilir ve tedavi
edilebilir. Ama yine de çok sayıda çocuğun
ölümüne neden oluyorlar.
Çocuklarda başlıca ölüm nedenleri
yaşa göre değişir. 5 yaşın altındaki
çocuklar özellikle sıtma, zatürree, ishal,
HIV ve Tüberküloz gibi bulaşıcı hastalıklara
karşı savunmasızdır. Daha büyük
çocuklar için bulaşıcı olmayan hastalıklar,
yaralanmalar ve çatışmalar önemli
tehditler oluşturmaktadır.
Tamamen önlenebilir ve tedavi
edilebilir olmasına rağmen, yaygın bulaşıcı
hastalıklar hâlâ çok sayıda küçük
çocukları öldürüyor. Zatürree, ishal
ve sıtma, 2018’de 5 yaşın altındaki
çocuklar arasındaki küresel ölümlerin
yaklaşık yüzde 29’undan sorumluydu.
Dünyanın en yoksul bölgelerindeki
çocuklar orantısız bir şekilde etkileniyor,
özellikle Sahra altı Afrika’da
yaygın olan bulaşıcı hastalıklar.
Zatürre
Zatürree, 5 yaşın altındaki çocuklar
arasında önde gelen bulaşıcı ölüm
nedenidir ve yılda yaklaşık 800.000
çocuğun ölümüne neden oluyor. Dünyanın
pek çok yerinde, her 39 saniyede
bir çocuk zatürreden ölüyor – hastalık
tamamen önlenebilir ve antibiyotiklerle
kolayca yönetilebilir olsa da. Pnömoninin
neden olduğu çocuk ölümleri;
yetersiz beslenme, güvenli su ve sanitasyon
eksikliği, iç mekan hava kirliliği
ve sağlık hizmetlerine yetersiz erişim
ile güçlü bir şekilde bağlantılıdır.
Tüm bu faktörler yoksulluk ile daha
da kötüleşir ve pnömoniyi dünyanın
en fakir nüfusu içinde yoğunlaşan bir
eşitsizlik hastalığı haline getirir.
İshal
Son yıllarda, ishalden kaynaklanan
çocuk ölümlerini azaltmada önemli
ilerleme sağlanmıştır. Ancak ishal, özellikle
insani yardım ortamlarında, küçük
çocukların önde gelen ölüm nedeni
olmaya devam ediyor.
2017’de ishal, dünya genelinde
yaklaşık 480.000 küçük çocuğu ölmesine
sebep oldu ve 5 yaş altı çocuklar
arasındaki tüm ölümlerin yüzde 8’ini
oluşturuyor. İshal kaynaklı ölümlerin
çoğu, Güney Asya veya Sahra altı Afrika’da
yaşayan 2 yaşın altındaki çocuklar
arasında meydana geliyor.
Sıtma
Sıtma, pnömoni ve ishalden sonra 1 ay
ile 5 yaş arasındaki küçük çocuklar için
dünyanın en ölümcül üçüncü hastalığıdır.
2017 yılında, 5 yaşın altındaki yaklaşık
266.000 çocuk hastalıktan öldü ve
küresel sıtma ölümlerinin yüzde 61’ini
oluşturdu. Her iki dakikada bir çocuk
sıtmadan ölüyor.
Tüberküloz (Verem)
Tüberküloz, dünyanın nasıl önlenip tedavi
edileceğini bildiği bir hastalıktır. Yine
de, her gün 15 yaşın altındaki 600’den
fazla çocuk ölüyor – her yıl yaklaşık çeyrek
milyon. Bu ölümlerin çoğu 5 yaşın altındaki
çocuklarda meydana gelmektedir.
Tüberkülozdan ölen çocukların yüzde
doksan altısı tedaviye hiç erişemedi.
Kaynak: UNICEF
COVID-19 korkusu
diş sorunlarını arttırdı
Pandemi sürecinde diş sağlığıyla ilgili sorunların,
özellikle de var olan küçük çürüklerin
büyüdüğüne ya da yeni çürüklerin oluştuğuna
dikkat çeken Anadolu Sağlık Merkezi Diş Hekimi
Arzu Tekkeli, “Diş kayıplarından sonra, kayıp
yeri implant veya köprü protezi ile doldurulamadığı
için kemik kayıpları arttı ve ağız içi denge
bozuldu. Hatta hastalar yarım kalan tedavilerini
dahi bırakma yolunu seçti, bu da durumun daha
da kötüleşmesine sebep oldu” dedi.
En üst düzeyde sterilizasyon
önlemleri uygulanıyor
Kliniklerde COVID-19 öncesi de COVID-19
sonrası da her zaman en üst seviyede sterilizasyon
önlemlerinin uygulandığının altını çizen
Diş Hekimi Arzu Tekkeli, “Her hasta sonrası
odadaki tüm ekipmanlar dezenfekte edilmekte
ve odalar özel ULV cihazı ile temizlenmektedir.
Biz bu süreçte ek olarak hasta randevularını
kısa tutarak, hasta aralarını uzattık. Hastane
girişinde termal kameralar ile ateş ölçümü
yaparak HES kodu sorgulamaya başladık. Hekimler
olarak koruyucu ekipman sayımızı arttırdık.
Özel maskeler, gözlük, cerrahi önlük ile
işlem yapıyoruz. Hastaları korumamız gerektiği
kadar kendimizi de korumamız gerektiğine
inanıyoruz” şeklinde konuştu.
abur cuburlardan uzak durulmalı
Pandemi sürecinin evde uzun vakitler geçirilen,
TV karşısında sürekli bir şeyler atıştırılan
bir döneme dönüştüğüne dikkat çeken Diş
Hekimi Arzu Tekkeli, “Hastalarımıza tavsiyem
şu: Rutin beslenme alışkanlıklarını bozmamaya
çalışsınlar. Sağlıksız atıştırmalıklardan ve TV
karşısında yenen abur cuburdan uzak dursunlar.
Sabah kahvaltı sonrası ve akşam yemeğinden
sonra günde 2 kez mutlaka dişlerini fırçalasınlar”
önerisinde bulundu.
04 gündem
Olgularla Algılar
Olgu: Birtakım olayların dayandığı
neden ya da bu nedenlerin yol
açtığı sonuçlar.
Algı: Bir şeyin ya da olayın bilincine
varmak, idrak etmek.
Yani biri gerçekte olan biten, diğeri
de kişinin gerçekte neyin olup bittiğini
anlaması.
Ama olgu sabit kalıp, idrak algıdan
çırak çıkınca iş karışıyor.
Olan biten ne varsa ve hangi bahtsız
sonuçlara neden olmuşsa olsun, kişi
neden sonuç ilişkisini kurmadığında
gerçeklerin biz buradayız diye feryat
figan bağırmalarının da bir anlamı kalmıyor.
O zamanda ortaya ‘‘Algı ne ise
gerçek odur’’ gibisinden ironik tanımlar
çıkıyor.
Tıpkı insanın kafasına pisleyen
kuşun icraatının özünde dışkı salmak
olması, bunu görenin ya da başına
gelenin de hadiseyi hayra yorup dışkıyı
şans olarak algılaması gibi.
Olgu ile algının bir türlü örtüşememesinin
başlıca nedeni olgunun
operasyona kapalı, algının ise sonuna
dek açık olması dersem çokta yanılmış
olmam sanırım.
Öyle ya algıyı yedirdiği yemekten
sayarak, dileyen dilediği kadar sulandırıp,
kaynatıp, kızartıp, haşlayıp, pişirip
servis edebiliyor. Sanal tencereye şu kadar
şundan katacaksın, bu kadar ateşte
tutup kavuracaksın, o kadar dakika
karıştıracaksın gibisinden geçer akçe bir
tarifi filanda yok.
Bu yemeğe öyle çok talep var ki;
istersen hiç pişirmek için zahmet etme;
çiğ çiğ bile yedirebilirsin tencerene
koyduğunu.
Nasılsa ellerinde tabaklarıyla sıraya
girmiş yüz binler var. Belki de milyonlar.
Malum olgu yalındır. Yani son
tahlilde ne olmuş ise odur. Dolayısı ile
tencereye gelmez. Hadi geldi diyelim
o zamanda içine ne katılırsa katılsın
Olcay Erözden
tadı değişmez. Ekşiyse ekşi, acıysa acı
nadirende tatlıysa tatlıdır.
Ne yapılırsa tadı değiştirilemediği
içinde sadece üzeri örtülür ki bu da
beyhude bir çabadır; o örtü mutlaka bir
gün ya kendiliğinden kayar düşer ya
da ‘Bakalım burada neler varmış?’ diye
merak edenler tarafından kaldırılır. Örtünün
altından çıkanda mutlak surette
birilerinin gırtlağına takılır kalır.
Ama algı?
Tanımı bile sabit değil. Çünkü bileşenleri
çok fazla.
Eğitime, kültüre, gereksinimlere,
çıkarlara, güdülemelere, korkulara,
endişelere, psikolojiye, dayatmalara,
nitelikli niteliksiz cehalete, mecburiyetlere,
cinslere, yaşlara, inançlara ve hatta
içinde bulunulan dönemlere kadar
değişkenliğe sahip bir oynaklığı var..
Bilimselliği tartışılır olsa da mühendisliği
bile var ki; adına algı yönetimi
diyorlar.
Olgu yönetilemezken, algıya direksiyon
bile takmak mümkün olduğu için
bu konudaki kaos her daim gündemde
kalır. Olgu ile algının çelişmesi bir
ülkenin de sağlamasıdır aslında. Çelişki
ne kadar az ise insanların refah payları
ve hayatlarından aldıkları keyif o kadar
fazla olur. Tabi ne kadar yükse de
paylaşılanın yoksulluk olması kaçınılmazdır.
Çünkü algı en çok zenginliği ellerinde
tutmak ve paylaşmamak için çaba
gösterenlerce yönetilmeye çalışılır.
Aynı yere bakıp farklı şeyler gören
insanların sayısı ne kadar artarsa algıda
o kadar iyi yönetiliyor demektir.
Bazen de yönetilmeye bile gerek
kalmaz kişi kendi algısını kendi yedeğine
alır.
Bir parkta akşam vakti şiddete
uğrayan kadına bakıp, şiddeti değil de
kadının o saatte neden parkta olduğunu
sorgulayan kim varsa buna örnektir.
Örneklemeye girersem işin içinden
çıkamam.
Ancak durumun daha da acı yanı;
algısının yönetilmesine izin veren insanların
bunu bile algılayamadıklarıdır.
İşte bu yüzdendir ki algıda sorun
yaşayanlar tüm milletti istenilmeyen
olguların kucağına atarlar.
Son tahlilde hadiseler birbirlerinin
içine o kadar dolanırlar ki; yukarı da değindiğim
ironik tanım hiç hak etmediği
halde haklılık kazanır, birileri de ‘Algı
ne ise gerçek odur’ der çıkar işinden.
Kimselerde pirincin taşını ayıklayamazlar.
Yediğimiz pilavlardan çıkan taşlar
nerden geliyor sanıyorsunuz?
CÜNEYT
ŞAKAR
Daha uzun yaşamanın
en IyI 4 yolu
Johns Hopkins Medicine öncülüğünde, sekiz yıl boyunca 6.200 erkek ve kadın üzerinde
yapılan çalışma, dört akıllı davranışı benimseyenlerin, bu zaman çerçevesi içinde tüm nedenlerden
ölüm şansını şaşırtıcı bir şekilde %80 oranında azalttığını ortaya koydu.
Nasıl daha uzun yaşanır?
İşte bu dört faktör, hepsi
sizin kontrolünüzde.
Sigara İçmeyin
Araştırmacılar, daha uzun yaşamak
için en iyi planınız dört yaşam tarzı
faktörünü de benimsemek olsa
da, birini seçmek zorunda kalırsanız,
işte budur. Sigara içiyorsanız,
bırakmanın ne kadar zor olabileceğini
bilirsiniz. Ama işte size biraz
ilham kaynağı: National Institutes
of Health (NIH), tütün kullanımının
en önlenebilir ölüm nedeni
olmaya devam ettiğini söylüyor.
Bazı tahminler, sigara içmenin
sizi on yıllık bir hayattan mahrum
bırakabileceğini öne sürüyor.
Sigara içmek koroner arterleri
ve akciğerleri etkiler ve sigara
içenler artmış kanser oranlarına
ve inme riskine sahiptir. Aile üyelerinizin
de içmemenizden fayda
sağlayacağını unutmayın çünkü
artık tehlikeli ikinci el sigaraya
maruz kalmayacaklar. Siz de
daha genç görüneceksiniz.
Uzun süreli bacak ağrısı vitrin hastalığının habercisi olabilir
Yolda yürürken bacağınızda
ağrı hissediyor,
spor yaparken ayaklarınızda
ya da baldırlarınızda ağrı
mı yaşıyorsunuz? Yürüyüş
esnasında, bu ağrı nedeniyle
durma ihtiyacı hissediyor
musunuz? Bu hastalığı
yaşayan insanların sık sık
durma ihtiyacı hissetmesi ve
genellikle vitrin önlerinde
mola vererek ağrının geçmesini
beklemesi nedeniyle
halk arasında vitrin hastalığı
olarak bilinen periferik damar
hastalığı bu belirtiler
ile seyredebiliyor. Abdi
Sağlıklı Kilonuzu Koruyun
Fazla kilolu olmak kardiyovasküler
sisteminize baskı uygulayarak
kalp hastalığı riskinizi artırır.
Ayrıca kanser riskini artırabilir.
Sağlıklı kiloda kalmak, kalp
sağlığı, uzun ve sağlıklı bir yaşam
sürmek için önemlidir.
Kalk ve Hareket Et
Fiziksel aktivitenin sizin için iyi olduğu
bir sır değil. Egzersiz, sağlıklı
bir vücut ağırlığınızı korumanıza
İbrahim Otsuka Medikal
Direktörlüğü, bacaklardaki
atardamarları etkileyen
periferik damar hastalığının
tedavi edilmediğinde hayatı
tehdit edecek kadar ciddi
sorunlar yaratabileceğine
dikkat çekiyor.
Türkiye’de 29 merkezde
yürütülen CAREFUL
çalışmasının sonuçlarına
göre; 70 yaş üzerinde hastalığın
görülme sıklığı yüzde
30’lara ulaşıyor. Periferik
damar hastalığının yaşın
ilerlemesiyle birlikte artış
gösterdiğine vurgu yapan
yardımcı olur ve kan basıncınızı
düşürür, her ikisi de kalp sağlığına
ve kalp hastalığı riskinin azalmasına
katkıda bulunur. Haftanın çoğu
günü günde yaklaşık 30 dakika
aktivite yapmayı hedefleyin. Sabahları
10 dakikalık yürüyüş, öğle
yemeğinde ve akşam yemeğinden
sonra yürüyüş olmak üzere günde
10 dakikalık üç aktiviteye bölmeyi
deneyin.
Sağlıklı Yiyecek Seçimleri Yapın
Çalışma, en sağlıklı insanların Akdeniz
tarzı bir diyet uyguladığını
buldu. Bu, taze meyve ve sebzeler
açısından zengin bir diyet, sağlıklı
yağlar içeren ağaç yemişleri,
balık (ve daha az kırmızı et), tam
tahıllı karbonhidratlar ve yemek
pişirmek için zeytinyağı anlamına
gelir. Omega-3 yağ asitleri kalp
hastalığı ve hatta belki Alzheimer
hastalığı riskini azaltır. Somon ve
ceviz en iyi Omega-3 kaynaklarından
ikisidir.
Abdi İbrahim Otsuka Medikal
Direktörlüğü, hastalığın
sigara-alkol tüketimi, şeker
hastalığı ve yağlı beslenme
gibi durumlarda ortaya
çıkabileceğini belirtiyor.
Abdi İbrahim Otsuka
Medikal Direktörlüğü,
kısa mesafeli yürüyüşlerde
bacaklarında ağrı hisseden,
dinlenme sırasında dahi ağrı
yaşayan, bacak ve ayaklarında
soğukluk, solukluk
gibi belirtileri olan kişilerin
mutlaka bir kalp ve damar
hastalıkları uzmanına görünmesini
tavsiye ediyor.
Pandemi nedeniyle
fıtık hastalarında felç
görülme oranı arttı
Pandemi nedeniyle tedavisini
aksatan omurga hastalarını
bekleyen tehlikelere dikkat çeken
Medical Park Karadeniz Hastanesi
Beyin ve Sinir Cerrahisi
Uzmanı Op. Dr. Güngör Usta,
“Sadece şubat ayı içinde 3 tane
bel fıtığı hastası, ayak bileklerinde
ciddi felçle bize başvurdu.
Ameliyatlarını yaptık. Fizik tedavi
süreci gerektiren geç kalınmış
vakalardı bunlar. Mutlaka ameliyat
olması gereken hastalarda
tedavi geç kalındığında ciddi
felçlerle ve kalıcı nörolojik kusurlarla
kendini gösterebiliyor” dedi.
KALICI HASARA NEDEN OLUYOR
Omurga hastalıkları ve buna
bağlı şikâyetlerin hastaneye başvuru
sebeplerinde en üst sıralarda
yer aldığını hatırlatan Op. Dr.
Güngör Usta, “Özellikle bel ve
boyun fıtıkları en sık karşılaştığımız
omurga sorunlarıdır. İçinde
bulunduğumuz pandemi süreci,
birçok hastalıkta olduğu gibi
omurga hastalıklarının da tanı
tedavi ve takibini aksatmıştır.
Hastalar virüs korkusu nedeniyle
sağlık kuruluşlarına başvurmayı
ertelemektedir” şeklinde
konuştu.
Malzemeler
3 adet yufka
2 yemek kaşığı tereyağı
250 gram kıyma
1 adet orta boy soğan
2 adet yeşil biber
2 adet orta boy domates
1 yemek kaşığı zeytin yağı
1 çay kaşığı tuz
1 çay kaşığı karabiber
1/2 çay kaşığı pul biber
Üzeri İçin
500 gram ypğurt
2 diş sarımsak
Yapılışı
Yufkaları 8 eşit parçaya
bölün. Daha sonra elde
attiğiniz her üçgeni ortadan
OMURGA SORUNUNUZ
VARSA VAKİT KAYBETMEYİN!
Özellikle cerrahi tedavide geç
kalınmış bir bel ya da boyun fıtığı
rahatsızlığının kalıcı nörolojik
kusurlara yol açabileceğinin altını
çizen Op. Dr. Güngör Usta, “Nitekim
son zamanlarda tedavisini
geciktirdiği için ciddi felçlerle
başvuran hastalar görmekteyiz.
Durumun ciddiyet ve aciliyetine
hastanın kendisinin karar vermesi
mümkün değildir. Omurga
sorunları yaşayan hastalara en
kısa zamanda beyin cerrahisi
bölümüne başvurmalarını öneririm”
ifadelerini kullandı.
Leyla’nIn MutfaĞI
Leyla Eyüboğlu
Kozalak
Mantı
ikiye bölerek, toplamda 48
parça uzun üçgen parçalar
elde edin. Her bir parçayı ince
bir pipet yardımıyla sarın, uçlarını
suyla ıslatarak yapıştırın.
Pişirme kağıdı serdiğiniz tepsiye
sarılmış yufkaları dizin.
Terayağını eriterek yufkaların
üzerine fırça ile sürün ve 180
derece fırında 15 dakika (kızarıncaya
kadar) pişirin.
Kıymalı sos için;soğanları
ve biberleri yemeklik
doğrayın. Zeytinyağı ile
kavurun, üzerine kıymayı
ekleyerek kavurmaya devam
edin. Kıymalar pişince salçayı
ve küçük küçük doğradığınız
domatesleri ekleyin. Son
olarak tuzunu vebaharatlarını
ekleyerek ocaktan alın.
Üzeri için; sarımsakları
ezerek yoğurtla karıştırın.
Kızaran yufkaları geniş düz
tabağa dizin. Üzerine sırasıyla
sarımsaklı yoğurt ve kıymalı
sos ekleyin. Aynı işlemi
ikinci kat içinde tekrarlayın
ve afiyetle tüketin.
Alışverişlerdeki 1 Kuruşluk Büyük Vurgun
Vitrinlerde, pazarlarda, büyük mağazalarda
etiket üzerindeki fiyatlara
aldanıyor ya da dikkat etmiyoruz.
Alışverişe gidiyorsunuz. Fiyat
etiketlerinde 99,99 lira yazıyor. Kasaya
geliyorsunuz, 100 TL veriyorsunuz ve
kasiyerden 1 kuruş para üstü bekliyorsunuz.
Kasiyer “iyi günler bizden
alışveriş yaptığınız için teşekkürler yine
bekleriz” diyor. Siz hala 1 kuruşluk para
üstünü bekliyorsunuz. Ya para üstünü
istemeye utanıyorsunuz ya da bir kuruştan
ne olacak diye eve dönüyorsunuz.
Aldatmacalar hep aynı: Etiket fiyatı;
99,99 TL. Cebinizden çıkan 100 TL.
İade edilmeyen kaybınz 1 kuruş.
Etiket fiyatı 99,95 TL. Cebinizden
çıkan 100 TL. İade edilmeyen kaybınz
5 kuruş.
Etiket fiyatı 99,90 TL. Cebinizden
çıkan 100 TL. İade edılmeyen kaybınz
10 kuruş.
Peki ayda kaç defa alışverişe gidiyorsunuz
ve bu 1, 5 ve 10 kuruşlardan
vazgeçiyorsunuz?
Günde kaç milyon insan alışveriş
yapıyor ve bu kuruşlardan vazgeçiliyor
ya da para üstü iade edilmiyor? Düşünün
bu uyanık vurguncuların iade
etmedikleri bozuk para üstüyle günde
kaç milyon ve milyarları gaspettiklerini
ve ceplerine attıklarını.
Ben şahsen her seferinde iade edilmeyen
ve üzerine yatılan 1 kuruşlar
için kasiyer ve dükkan sahipleriyle
tartıştm. Malüm mazeretler hep aynı
“efendim bozuk yok”.
Kardeşim para üstü için bozuk
para bulunduracaksın. Sen müşterini
mağdur etmek gibi bir hakka sahip
değilsin.
PEKİ SUSACAK VE PARA
ÜSTÜNDEN VAZGEÇECEK MİYİZ
Tabii ki de hayır. Bilinçli bir tüketici
olarak paramızın üstünü isteyeceğiz. 1
kuruşla vurgun yapan bu kişilere karşı
hakkımızı arayacağız. Para üstünü
isteyeceğiz. Bozuk yok diyen satıcıyı
biz bozacağız.
Soluğu Tüketiciler Birliği’nde
alacağız ve satıcıyı şikayet ederek hakkımızı
arayacağız. Bu şekilde satıcıların
bu vurgunlarına dur diyeceğiz. Ayrıca
gündem
para iadesi yaptıkları göründüğü
için, bu haksız
kazancın vergisini de
ödemiyorlar. Bu firmaları
vergi kaçırmaktan da
şikayet etmemiz gerekir.
Cezalarını çeksinler.
PARA ÜSTÜ
ÖDEMEYEN FİRMALAR
SUÇ İŞLİYOR
Vergi usul kanuna göre
1 kuruş para üstünün
ödenmemesi suçtur.
Vergi dışı kayba yol
açıyor. Ülkenin vergi kaybında, herkes
kayıp yaşar. Ticaret Bakanlığı, ticaret
odaları ve esnaf odalarının fiyat
etiketlerini kontrol altında tutmaları
gerekiyor. Tüketiciyi yanıltan, aldatmaya
yönelik olaylara son verilmeli.
Bu 1, 5 ve 10 kuruşlar nereye
gidiyor? Dikkat edilmeyen bu kuruşlar
ciddi rakam tutuyor. Tüketicilerin hakkı
aramalı. Para üstü ödemeyen firma
sahiplerini de uyarıyoruz, tüketici
hakları ve tüketici hukuku, vergi usul
Muzaffer
Kaplan
m.kaplan@panoramagazetesi.com
kanuna göre suç işliyorlar.
Tüketicinin böyle bir
durumda şikayeti üzerine
firmalar ciddi yaptırımla
karşılaşacağını bilmeli.
1 Kuruş = 5000 TL
Peki şikayet edersek
ne mi olacak?
Olacağı şu: 1 kuruşu
iade etmeyen satıcı
size iade etmediği her
1 kuruşunuza karşılık
5000 TL ye kadar para
cezası ödemek zorunda
kalacak.
Bilinçli tüketiciler olarak hakkımıza
sahip çıktıkça bu vurgunculara fırsat
vermemiş olacağız.
*****
05
BİRAZ TEBESSÜM
Erzurum’da şehirlerarası sefer yapan
bir yolcu otobüsünde muavin horlayan
yolcuyu insanları rahatsız ettiği
gerekçesiyle uyandırır.
Ancak adam tekrar uyur ve horlamaya
devam eder.
Bunun üzerine muavin sinirlenir
ve adamla tartışmaya başlar, tartışma
büyüyünce muavin adamı otobüsten
indirmeye karar verir.
Sinirlenen adam muavini bir güzel
döver, otobüs şoförü müdahale edince
şoför de dayaktan payını alır.
Yedek şoför de gelir, adam onu
da dövdükten sonra otobüsten iner,
inerken de boksör olduğunu söyler.
Aynı muavin, başka birgün yine bir
yolculuk esnasında yolculardan birinin
horladığını duyar ve yolcuyu kibar bir
şekilde uyandırdıktan sonra sorar;
-Gardaş boksör misen?
-Hayır...
-Karateci misen?
-Hayır...
-Tekvandocu misen?
-hayır...
-Kungfucu misen?
Adam şaşırır ve yine hayır der.
Bunun üzerine muavin şaşkınlıkla
sorar;
“Peki gardaş, neyine güvenip
horlirsen?”
MUZAFFER
KAPLAN
T.C. BERLİN
BÜYÜKELÇİLİĞİ:
Soğukoğlu, pandemi öncesi
örneğin günlük 500 kişiye
randevu verilen bir konsoloslukta
şimdi ise pandemi tedbirleri
sebebiyle 150-200 kişiye randevu
verilebildiği, bu uygulamanın
bekleme salonlarındaki yığılmaları
önlemek ve pandemi kurallarına
uymak için zaruri bir uygulama
olduğunun altını çizmiştir.
On binlerce 10 yıllık pasaportların
süresinin bu yıl doluyor
olmasının da etkisi ile randevular
için talebin çok fazla olmasına
rağmen, konsoloslukların büyük
özveri ile çalışığı ve hiçbir vatandaşımızı
mağdur etmemek için
gereken her şeyin yapıldığını ifade
etmiştir. Soğukoğlu ayrıca, konsoloslukların
hiçbirinde pasaport
yenileme/uzatma işleminde sorun
yaşanmadığını, müracaat eden
herkese pasaportlarının vaktinde
verildiğini söylemiştir.
GECİKEN RANDEVULAR
Vatandaşların pasaport bitimine
çok yakın yaptıkları randevu
talepleri pandeminin zorlukları ile
de birleşince birtakım aksamaların
yaşanmasının doğal olduğu, buna
rağmen konsoloslukların hiçbir
vatandaşı mağdur etmemek için
gerek geç bir tarihe verilen randevuyu
öne alarak gerekse de süreci
hızlandırarak vatandaşların herhangi
bir mağduriyet yaşamaması
için gereken her şeyin yapıldığını
söyleyen Soğukoğlu, randevuların
geç bir tarihe verilmesinin sadece
Türk konsolosluklarında değil, Bürgeramt
veya diğer Alman makamlarına
yapılan randevu taleplerine
de yaşandığın, dolayısıyla Türk
Konsolosluklarında vatandaşa randevu
verilmemesinin söz konusu
olmadığının altını çizmiştir.
ALMAN HÜKÜMETİNDEN BASKI YOK
Soğukoğlu, pandemiden kaynaklanan
sorunların sadece Türk ve
Alman makamlarını değil, bütün
dünyayı etkisi altına almış durumda
olduğunu bu sebeple de bütün
dünya ülkelerinin karşılıklı anlayış
ve tolerans göstermekte olduğunu
aktarmıştır. Yeni pasaport için
konsolosluklara başvuran kişilerin
pandemi sebebiyle randevu tarihi
Almanya’daki oturma izninin
ALMANYADA
PASAPORT VERANDEVU
KRİZİ YOK
SÖZCÜ Gazetesi’nden Ali GÜLEN’in “ALMANYA’DA
PASAPORT KRİZİ BÜYÜYOR: TÜRKLER GİDER AMA
DÖNEMEZ” başlıklı yazısı, bazı gazetelerde de kaynak
gösterilerek yayınlanınca Almanya’da gündem oldu.
bittiği tarihten daha ileri bir tarihe
verilmesi durumunda bu kişilerin
konsolosluklara müracaat etmeleri
halinde randevularının öne çekildiğini
ve vatandaşların mağdur
olmaması için gereken neyse
yapıldığını söyleyen Soğukoğlu,
velev ki bu olmasa dahi pandemi
sebebiyle oturum izni açısından
alman makamlarının müsamaha
gösterdiğini ve oturma izni süresinin
geçirilmesi halinde parasal
veya idari cezanın uygulandığı
bilgisi gerçeği yansıtmadığını söylemiştir.
Almanya’nın bahsedildiği
gibi konsolosluklara bir baskısının
olduğu yönündeki haberlerin gerçeği
yansıtmadığı, aksi durumun
zaten diplomatik taammümlere
aykırı olacağını aktarmıştır.
DENEMEK İÇİN
KONSOLOSLUK.GOV.TR SİTESİNE GİRİN
T.C. Berlin Büyükelçiliği Basın
Müşaviri Sayın Refik Soğukoğlu
şöyle devam etti: ‘‘Anlattığım şeylerin
doğruluğunu ve pasaport için
randevu verilmiyor iddiasını test
etmek için lütfen www.konsolosluk.gov.tr
sitesine girin ve kendiniz
test edin. Durumun anlatıldığı gibi
olmadığını göreceksiniz.”
Ben de Almanya’da oturma
izni olan ve bir Türk pasaportuna
sahip Türk vatandaşı olarak
konsolosluk sitesine girdim. Yeni
pasaport almak için 24 Şubat
2021 günü randevu talebinde
bulundum. Sistem bana 3 ay sonrasına
yani 22 Mayıs 2021 gününe
randevu verdi. Ancak o tarihe
tıkladığımda şu ibare çıktı: Geçerlilik
süresi 6 aydan az kalmış olan
pasaportlar için yenileme işlemi
yapılabilir. İleri tarihte randevu
alabilirsiniz.
Çünkü benim pasaportumun
hala 3 yıl geçerliliği vardı.
SÖZCÜ Gazetesi’nden Ali GÜLEN’in gündeme getirdiği ve
Almanya’daki Türkler arasında paniğe ve Türk Konsolosluklarının
önünde pasaport kuyrukları oluşmasına neden olan haberde
SÖZCÜ Gazetes‘inin yayınında özetle şöyle bahsediliyordu:
“Almanya’da Pasaport
Krizi Büyüyor: Türkler
Gider Ama Dönemez”
“Biyometrik pasaportların 10
yılı doldu ve Almanya’daki
Türklerin çoğu pasaportsuz
kaldı. Konsolosluklar aylar sonraya
bile randevu veremiyor ve
insanlar aylarca geçersiz pasaportla
kalmak zorunda. Alman
Yabancılar Dairesi, “Corona
bahane olamaz. Bu durumdaki
Türkler ceza alacak. Ülkeyi terk
edebilirler ama sınırda tespit
ederiz ve ülkeye giremezler“
açıklaması yaptı.
Frankfurt Yabancılar Dairesi,
“Geçerli pasaportu olmayan
Türkler, ülkemizi terk edebilir
ama tekrar gelemez. Ayrıca,
pasaportunun süresi bittiği
halde Almanya’da kalanlar,
cezayi takibata uğrar” açıklaması
yaptı.
BAŞKONSOLOS İLE GÖRÜŞÜLECEK
Frankfurt Başkonsolosu Erdem
Tuncer ile mart ayı başında
görüşeceklerini belirten Frankfurt
Yabancılar Dairesi Başkanı
Norbert Euler, “Türkiye’nin
verdiği biyometrik pasaportların
üzerinden 10 yıl geçtiğinin
ve birçoğunun geçersiz olduğunun
farkındayız. Corona
pandemisinin, yeni dijital
pasaport vermede gecikmenin
gerekçesi olamayacağı, çünkü
bu salgın bir yıldan beri var.
Ne olursa olsun, pasaport ilgili
ülkenin işi. Başkonsolos tarafından
olası çözüm önerilerini
de dinleyeceğiz” dedi.
Euler, pasaport yenilemenin
kişinin kendi sorumluluğunda
bulunduğunu belirtti
ve başkonsolosluğun sunacağı
çözümlerden bağımsız olarak
İkamet İzni Yasası’nın 3. Maddesi
uyarınca, kişinin zamanında
başvurusunun mecburiyet
olduğunu vurguladı.
POLİSE YAKALANAN CEZA ALIR
Zamanında başvuran kişinin,
bunu kanıtlaması halinde
oturum izni açısından müsamaha
gösterilebileceğini
belirten Başkan Euler, “İkamet
Yasası’nın 95. maddesine
göre, geçerli ulusal pasaport
olmadan Almanya’da kalmak
suçtur. Bir Türk vatandaşı
böyleyse, bu durum da cezalandırılır.
Pandemi nedeniyle
gecikme ya da başvurunun
geç cevaplanması gibi gerekçeler,
cezalandırma olasılığını
kaldırmaz. Polis kontrolünde
geçersiz pasaportla yakalananlar
ceza alır” diye özellikle
vurguladı.
ÇIKIŞTA TESPİT YAPILIRSA…
Euler, geçersiz pasaportla
Almanya’dan çıkılabileceğini,
çıkışta bu durumun tespit
edileceği ve cezai hüküm
uygulanacağı; kişinin dönüşte
ise Almanya’ya giremeyeceğini
de belirtti. Başkan Euler, “Ayrıca
uçuş firmaları ya da hava
yollarının geçerli bir pasaportu
olmayanları almayacağını da
bilmenizi isterim” diye konuştu.
06 turizm
Dünya Miras
Listesinde
Türkiye 2
Kariye Müzesi
Doğu Roma İmparatorluğu
döneminde
önemli dini merasimlerde
saray kilisesi ve
şapeli olarak kullanılan Kariye,
Fetih’ten sonra da bir süre
kilise işlevi görmeye devam
etmiş olması sebebiyle önemli
bir yapıdır.
Kariye, 14. Yüzyılda Logothetes
(Hazine Sorumlusu)
Theodoros Metokhites tarafından
yapılan iyi korunmuş
mozaik ve freskleriyle, Doğu
Roma resim sanatının son
döneminin önemli ve güzel
örneklerini bir arada barındırmaktadır.
Dış nartekste (Doğu
Roma bazilika ve kiliselerinde
genellikle batı giriş bölümü)
Hz. İsa’nın hayatı, iç nartekste
ise Hz. Meryem’in hayatını anlatan
mozaikler ve parekklesion
bölümündeki canlı anlatıma
sahip freskleri ile Hıristiyan
teolojisinin önemli sahnelerini
bir arada vermektedir.
Değerli okuyucularımız,
Dünya
Miras Listesinde
Türkiye‘de bulunan
ve UNESCO
tarafından listeye
alınan kültür(el)
değerlerimizi tanıtmaya
devam
ediyoruz.
Mozaik ve fresklerde tekdüze
desenlerden çok, mimari motifler
ve Helenistik özellikler gösteren
manzaraların bulunması, mozaiklerdeki
derinlik ve figürlerdeki
hareketli üslup nedeniyle Doğu
Roma resim sanatının en güzel
örneklerini teşkil etmekte ve Orta
Çağ’da Rönesans Dönemi’ni haber
veren üstün bir sanatsal değer taşımaktadır.
Bu nedenle de sanatsal
açıdan tek olma vasfına haizdir.
Şehzadeler Türbesi
Kaynaklarda, Şehzadeler
Türbesi’nin,
Sultan III. Murad’ın
annesi Nurbanu Valide
Sultan için, Mimar
Sinan tarafından
1580’lerin başında yapıldığı,
ancak veba salgını
nedeniyle ölen genç
şehzadelerin buraya
gömülmesi nedeniyle
Valide Sultan’ın, Sultan
II. Selim’in Türbesi’ne
gömüldüğünden bahsedilmektedir.
Sultan III.
Murad Türbesi’ne bitişik
olan Şehzadeler Türbesi,
kubbeli, dıştan sekizgen,
içten dört köşeli, zemini
altı köşeli tuğlalarla
kaplı, duvarları kesme
küfeki taşından, oldukça
sade bir görünüme
sahiptir. Türbenin ahşap
ana giriş kapısı, geçmeli,
geometrik şekilli, ahşaptan
çıtalarla süslenmiştir.
Türbe içerisinde
çini ve hat örnekleri
bulunmamakla birlikte
duvarlarında, 19 yüzyıla
ait siyah ve beyaz
renklerle yapılmış, bitki
motifleri, sepette çiçekler,
kurdeleler ile kumaş
kıvrımlı kalem işleri ile
bezenmiştir.
2006 yılında yapılan
onarım çalışmaları
kapsamında pencere
üstlerindeki kemer
alınlıklarında orijinal
rumi desenli malakari
süslemeler ile birlikte,
sandukaların üzerinde
16. yüzyıla ait puşideler,
şehzade kaftanları ve
Kabe örtüsü parçaları
ortaya çıkartılmıştır.
Türbe içerisinde Sultan
III. Murad’ın 4 şehzadesi
ve 1 kızı gömülü
olup, toplam 5 sanduka
bulunmaktadır.
Büyük Saray Mozaikleri Müzesi
Doğu Roma İmparatorluğu döneminde
Ayasofya ve Hipodrom’dan sahile
kadar uzanan alanda “İmparatorluk Sarayları”
yer almaktaydı. İmparator I. Konstantinos
(306–337) zamanında görkemli
deniz surları tarafından sınırlanan Saraylar
Bölgesi, yan yana inşa edilmiş, ayrı ancak
birbiriyle bütünleşen avlular, taht salonları,
arzhaneler, kiliseler, dua odaları,
bahçeler, su kuyuları, kaplıcalardan oluşan
bir kompleks şeklindeydi. Yüzyıllar içinde oluşan tesseralarıyla, beyaz mermer fon
yıkılan, yanan Saraylar kompleksi uzun kısımlarında "balıkpulu" tekniği uygulanmasıyla
yıllar toprak altında kalmıştır.
ve mermer parçaları arasına "Opus
Edinburg St. Andrews Üniversitesi Vermikülatum" tarzındaki tasvirler yerleştirilmesiyle
tarafından, Sultan Ahmed Camii Külliyesi
önem taşımaktadır. Özellikle
içinde yer alan Arasta Çarşısı’nda yapılan mozaiklerde işlenen konuların günlük hayat,
kapsamlı kazılarda, güneybatıda “Büyük
doğa ve mitolojiden alınan tasvirlerden
Saray” olarak tanımlanan yapının bir oluşması, dinsel içerik taşımaması sebebi ile
bölümü saptanmıştır. H. Baxter (1935–1938) döneminin mevcut mozaik işlemelerinden
ve D.T. Rice (1951–1954) başkanlığında farklılık göstermesi açısından önemlidir.
yürütülen kazılarda büyük peristilli bir avlu, Çağının önde gelen ustalarının başkanlığında,
avluyla aynı eksende oturmuş apsisli bir
birçok usta sanatçının birlikte çalışması
salon ve bunların etrafında toplanmış çeşitli ile oluşturulmuş Büyük Saray Mozaiklerinden
yapılarla birlikte muhteşem mozaikler ortaya
günümüze ulaşan parçalarda; doksan
çıkarılmıştır.
konu, yüzelli kadar insan ve hayvan figürü
Büyük Saray Mozaikleri Müzesi'nde yer almaktadır. Büyük Saray Mozaikleri,
sergilenen eserler 450-550 yılları arasına hem sanatsal, hem de sahne betimlenmesi
tarihlenen, ortalama 5 mm. boyutlarında açısından çok zengin olmasıyla, dünyada
kireçtaşı, pişmiş toprak ve renkli taşlardan tek olma vasfına sahiptir.
Sultan
III. Mehmed Türbesi
Sultan III. Mehmed
Türbesi, padişahın
1603 yılında vefat etmesi
üzerine, oğlu Sultan I.
Ahmed tarafından 1608
yılında Mimar Dalgıç
Ahmed Ağa’ya yaptırılmıştır.
Türbe dıştan
mermer kaplı, 8 köşeli ve
çift kubbeli olup, ortada
büyük bir mekân ve
giriş tarafına bitişik iki
kısımdan oluşmaktadır.
Türbeye girişi sağlayan
revaklı kısmın yan
taraflarında yıldız, çiçek
ve manzara resimleri
yapılmış olup, bu özelliği
ile dönemin klasik süsleme
unsurları dışında bir
üslup sergilemektedir.
Türbe içinde pencereler
üç sıra hâlinde, alt sırada
pencere ve dolapların
arası 17. yüzyıl başına ait
İznik çinileri ile süslüdür.
Alt sıra pencereler üzerinde,
lacivert üzerine,
beyazla yazılmış çini
kuşağı bulunmaktadır.
Çini süslemeler dışındaki
kısımlar kalemişi
süslemeleri ile bezelidir.
Yapının iki yanına daha
sonraları sultan kızları
için bölümler ilave
edilmiştir. Türbenin
dışında Bab-ı Hümayun
Caddesine bakan tarafta
tarih kitabesi yazılmıştır.
Türbe içerisinde Sultan
III. Mehmed, Sultan
I. Ahmed’in annesi
Handan Sultan, Sultan
I. Ahmed’in şehzadeleri
ve kızları, Sultan
III. Murad’ın kızı Ayşe
Sultan ile diğer şehzadelerle
birlikte toplam 26
sanduka bulunmaktadır.
Fethiye
Müzesi
Doğu Roma İmparatorluğu
Döneminde yapılan Pammakaristos
(Pek Çok Mutlu) Manastırı’nın
kilisesidir. İki binadan oluşan
Pammakaristos Kilisesi, 1261’de
Latin egemenliğinin son bulmasından
sonra eski kilisenin kalıntıları
üzerine yeniden yaptırılmış ve
kuzey bölümünde yer alan bölümü
Hz. Meryem’e adanmıştır. Doğu
Roma İmparatoru VIII. Michael Palailogos’un
yeğeni Michael Glabas
Ducas Tarchainotes tarafından 1292
– 1294 yılları arasında yeniden onarılan
yapıya, 1315 yılında karısı Maria’nın
talimatları ile kilisenin sağ
tarafına Hz. İsa’ya adanan küçük bir
ek kilise (parekklesion) yaptırılmıştır.
Mezar şapeli olan bu ek kilisede
Maria ve Michael’in mezarları
bulunmaktadır. Yapı fetihten sonra
kadın manastırı olarak kullanılmış,
1455 yılında Havarium Kilisesi’nden
çıkan Patrikhane buraya taşınmış ve
1586 yılına kadar yapı Patrikhane
olarak kullanılmaya devam etmiştir.
Osmanlı döneminde Sultan III.
Murad (1574–1595) kiliseyi camiye
çevirmiş ve o sırada yapılan Azerbaycan
ve Gürcistan seferlerinin
anısına “Fethiye” adını vermiştir.
Camiye çevrilen yapıda sarayın mimarı
Dalgıç Ahmet Ağa tarafından
bazı değişiklikler yapılmış, doğu
yönünde mihrap için kubbeli yeni
yapı inşa edilmiş, ana kapı yanına
minare eklenmiştir. 1640 yılındaki
Balatkapı yangınında Fethiye Cami
büyük zarar görmüş, daha sonra
onarılmıştır. Yapı 1845 – 1846
yılları arasında Sultan Abdülmecid
(1839-1861) zamanında da onarım
görmüştür. 1938 yılında yeniden
yaptırılan restorasyonlar sonrasında
parekklesion bölümü müze
olarak, ana yapı ise cami olarak
işlev görmeye devam etmektedir.
1949’da Amerikan Bizans Enstitüsü
tarafından mozaik araştırması ve
restorasyon çalışmaları yapılmıştır.
Ek kilise (Parekklesion), kapalı
Yunan Haçı planlıdır. Bir narteksi
ve bir galerisi (Naos) vardır. Naos
bölümü 2.30 m. çapında bir kubbe
ile örtülmüştür. Yapının altında
bir krypta (gömü odası) vardır.
Narteksin üstünü de pencereli iki
kubbe örtmektedir.
Güney cepheyi süsleyen tuğla
mimari bant üzerinde yer alan yazı
şeridinde “Protostratos Michael
Glabas Ducas Tarchainotes tarafından
yaptırıldı” yazısı yer almaktadır.
Aynı cephede Şair Philes’in bir
şiiri mermer silme üzerine yazılıdır.
Parekklesionun kubbe ve
duvarları 14. yy mozaikleri ile
süslenmiştir. Apsiste Hz. İsa, Hz.
Meryem ve Vaftizci Yahya’dan
oluşan Deesis, kubbenin ortasında
Hz. İsa, iç dilimlerde 12 Tevrat peygamberleri,
tonozlarda ise Azizler
ve Vaftiz sahnesi tasvir edilmiştir.
Bu mozaiklerde “Son Dönem Doğu
Roma Resim Sanatı Üslubu” kendini
göstermektedir.
Sultan I. Mustafa
ve Sultan İbrahim
Türbesi (Vaftizhane)
Günümüzde Sultan
I. Mustafa ve
Sultan İbrahim Türbesi
olarak kullanılan yapı
Ayasofya’nın güney batı
yönünde en önemli ek
yapılarından biri olan,
vaftizhane kısmıdır.
Yapı dıştan 4 köşe, içten
ise köşelerde eksedralar
ile sekizgen planlı olup,
üstü kasnaksız kubbe ile
örtülüdür. Ayasofya ile
arasında küçük bir avlu
vardır. Doğuda apsis,
batıda narteksi olan
yapının köşelerine nişler
yerleştirilmiştir. Fetihten
sonra Ayasofya’nın
kandil yağları deposu
olarak kullanılmış, daha
sonra Sultan I. Mustafa’nın
1639’da aniden
ölmesiyle türbeye çevrilmiş,
1648 yılında vefat
eden Sultan İbrahim
de buraya defnedilmiştir.
Türbe içerisinde
Sultan I. Mustafa,
Sultan İbrahim, Sultan
I. Ahmed’in kızları,
Sultan IV. Murad’ın kızı
Kaya Sultan, Sultan II.
Ahmed’in şehzadeleri,
kızları ile bazı hanedan
mensupları gömülü
olup, toplam 19 sanduka
bulunmaktadır.
turizm
07
İstanbul’un Müzeleri: Türk
ve İslam Eserleri Müzesi
Tarihi Yarımada’da Hipodrom’da
yer alan Türk ve İslam
Eserleri Müzesi, Türk ve İslam
sanatı eserlerini topluca kapsayan ilk
Türk müzesi. Aynı zamanda Osmanlı
İmparatorluğu Dönemi’nde açılan son
müze olma özelliği taşıyan Türk ve
İslam Eserleri Müzesi, yerli ve yabancı
turistleri kendine çekmeye devam
ediyor. Cumhuriyet’in ilanından sonra,
Türk ve İslâm Eserleri Müzesi adını
alan “Evkâf-ı İslâmiye” (İslâm Vakıfları
Müzesi) ilk kez 1914 yılında Süleymaniye
İmaret Binası’nda ziyarete açıldı.
Müze daha sonra, 15. yüzyıl
sonunda inşa edilen ve Kanuni Sultan
Süleyman döneminde tamir edilip
sadrazam sarayı olarak kullanılmak
üzere İbrahim Paşa’ya tahsis edilen
İbrahim Paşa Sarayı’na taşındı.
Türk ve İslam Eserleri Müzesi
dünyanın en zengin İslam sanatı koleksiyonuna
sahiptir- Konya Alâeddin
Camii’nde keşfedilen, burada Anadolu
Selçuklu alanında sergilenen ve dünyada
başka hiçbir yerde olmayan büyük
oranlarda korunmuş 9 tane Selçuklu
halısı var. Yünden yapılan organik malzemenin
800 yıl gibi bir süre zarfında
korunması bir mucize. Böylesine eşsiz
bir mekânın dünyada herhangi bir
yerde bulunma olasılığı yok.
Ziyaretçiler müzede sadece Selçuklu,
Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti’ni
değil İslam Tarihi içinde yer alan Emevi,
Abbasi, Endülüs, Fatımiler, Memlukler,
İlhanlı, Timur, Memluk, Safavi
ve Eyyubiler dönemine ait eserleri
görme imkânına sahipler.
Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’nde
halı, el yazmaları, ahşap, taş, cam-maden-seramik
eserler, Mukaddes
Emanetler ve etnografya bölümleri bulunuyor.
Müzenin ikinci katında bulunan
odaları gezerken sergilenen İslam
devletlerine ait eserlerinin üzerinizde
bıraktığı etki geçmeden kendinizi önce
Mukaddes Emanetler bölümünde
daha sonra 800 yıllık Selçuklu halılarının
sergilendiği odada buluyorsunuz.
Divanhane kısmını da gezdikten sonra
buradan merdivenlerle birinci katta
bulunan etnografya alanını gezebilirsiniz.
Müzenin girişinde aynı zamanda
Hipodrom kalıntılarını görüp fotoğraf
çekebileceğiniz bir alan da mevcut.
Müzede yer alan Mukaddes
Emanetler bölümünde Peygamber
Efendimizin Kadem-i Saadet olarak
tanınan ayak izi ve Sakal-ı Şerif olarak
bilinen sakal telleri ile maden, cam ve
seramik eserleri sergileniyor. Burada
ayrıca Hz. Osman’a ve Hz. Ali’ye ait
olduğu rivayet edilen Kur’an- ı Kerim
ve ayrıca ilk Türkçe Kur’an-ı Kerim
meali de müzede sergileniyor.
19. yüzyılda İstanbul etnografyasını
anlatan kalıcı sergide mekân canlandırmaları
ve silikon eserler bulunuyor. Bu
bölümde 320 orijinal eser ilk defa sergileniyor.
Kahve, hamam, kadın giyimi,
konak yaşamı, hattat, karagöz ve Kapalıçarşı
gibi konulara ilişkin ait kapsamlı
koleksiyonları sergileniyor. Etnografya
bölümünde sergilenen orijinal eserlerden
özellikle “İstanbul Manzara-i
Umumiyesi” yazan ipek hereke halısı,
Hidayet Gülen’in “Karagöz” koleksiyonu,
Osman Hamdi’nin bir tablosunda
çizdiği kıyafet ve başka bir tablosunda
fonda kullanıldığı cüz muhafızı mutlaka
görülmesi gerekenlerden.
Yerli turistlerin kendi tarihlerini
daha iyi öğrenebilmeleri; yabancı turistlerin
ise kültürümüzü ve dini inancımızı
daha iyi anlamaları adına müzenin
mutlaka ziyaret edilmesi gerekiyor.
Nemrut Dağı
(Adıyaman - Kahta)
Adıyaman’ın Kahta İlçesi’nde 2150
metre yüksekliğindeki Nemrut Dağı
yamaçlarında hükümdarlık yapmış olan
Kommagene Kralı I. Antiochos’un tanrılara
ve atalarına minnettarlığını göstermek için
yaptırdığı mezarı, anıtsal heykelleri ve benzersiz
manzarası ile Helenistik Dönemin en
görkemli kalıntılarından birisidir. Anıtsal
heykeller doğu, batı ve kuzey teraslarına
yayılmıştır. Doğu terası kutsal merkezdir
ve bu nedenle en önemli heykel ve mimari
kalıntılar burada bulunmaktadır. İyi korunmuş
durumdaki dev heykeller kireçtaşı
bloklarından yapılmıştır ve 8-10 metre
yüksekliktedir. Varlığı bilinmekle beraber
kral mezarı, henüz keşfedilememiştir.
Hattuşa (Boğazköy)
Hitit Başkenti (Çorum)
1986 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne
alınan Hattuşa (Çorum, Boğazköy), Hitit
İmparatorluğunun başkenti olarak Anadolu’da
yüzyıllar boyu çok önemli bir merkez olmuştur.
Önceleri ilk sahipleri olan Hattiler tarafından
“Hattuş” olarak adlandırılan şehir, Hitit egemenliğine
geçtikten sonra “Hattuşa” adını aldı.
M.Ö. 1700’lerde Kuşşara şehrinin kralı Anitta
tarafından alınan Hattuşa, yine Anitta tarafından
yıkıldı. Yazılı kayıtlarda Anitta ilk Hitit kralıdır.
Yaklaşık yüzyıl kadar sonra şehir, I. Hattuşili
tarafından tekrar kurularak 400 yıldan uzun bir
süre hüküm sürecek olan bir uygarlığın başkenti
haline getirildi. Günümüzde görülebilen
ve büyük çoğunluğu Büyük Kral IV. Tudhaliya
dönemine ait olan kalıntılar arasında tapınaklar,
kraliyet konutları ve surlar bulunmaktadır.
Xanthos-Letoon (Antalya - Muğla)
XANTHOS: Fethiye’ye 46 Bizans egemenliğinde kalmıştır. annesi Leto’ya adanmış olan en
km. uzaklıkta, Kınık köyü Yerleşen her uygarlığın inşa ettirdiği
büyük tapınak, batıda bulunan
yakınlarında bulunan Xanthos,
yapılarda Likya gelenek-
ve peripteros tarzında yapılmış
Antik Çağda Likya’nın en büyük leri, Helenistik ve Roma dönemi Leto Tapınağıdır ve 30.25 m’ye
idari merkezi idi. M.Ö. 545’te etkilerini gösteren bu merkez 15.75 m. büyüklüğündedir.
Perslerin egemenliğine girene
1988 yılında UNESCO Dünya Doğuda yer alan Dor tarzında
kadar bağımsız olan kent, Miras Listesi’ne alınmıştır. yapılmış olan Apollo tapına-
bundan yaklaşık olarak yüzyıl
ğı, Leto tapınağından daha az
kadar sonra tamamıyla yanmıştır.
LETOON: Xanthos’a 4 km. korunmuş durumdadır ve 27.90
Bu yangından sonra şehir uzaklıkta bulunan Letoon, m.’ye 15.07 m. boyutları ile daha
tekrar inşa edilmiş, hatta M.Ö. Antik Çağda Likya’nın dini küçüktür. Her iki tapınağın
II. yy.da Likya Birliğinin başkenti
merkezi konumundaydı. Bu ortasında yer alan ve en küçük
olma görevini üstlenmiştir. kutsal alanda Leto, Apollon ve tapınak olan Artemis tapınağı
Daha sonra Romalıların kontrolüne
Artemis tapınakları ile birlikte, 18.20 m.’ye 8.70 m. boyutla-
giren kent, bundan sonra bir manastır, bir çeşme ve Roma rındadır. Letoon, Xanthos ile
Bizans egemenliğine girmiş ve Tiyatrosu kalıntıları bulunmaktadır.
birlikte UNESCO Dünya Miras
7. yy.daki Arap akınlarına kadar
Artemis ve Apollo’nun Listesi’nde yer
almaktadır.
Divriği Ulu Camii ve
Darüşşifası (Sivas)
Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası olarak
bilinen bu yapı topluluğu, cami,
darüşşifa ve türbeden meydana gelen bir
külliyedir.
Divriği ve civarında en erken yerleşim
Hititler Dönemi’ne kadar inmektedir.
Anadolu Selçuklu Devleti’ne bağlı Mengücek
Beyliği döneminde inşa edilmiştir.
Ulu Cami, Süleyman Şah’ın oğlu Ahmet
Şah tarafından; Darüşşifa ise eşi Melike
Turan Melek tarafından yaptırılmıştır. 1228
yılında başlanıp 1243 tarihinde tamamlanan
yapı kompleksinin Baş Mimarı Muğis
oğlu Ahlatlı Hürrem Şah’tır.
Bu büyüleyici eseri anlatmaya sözlerin
yetersiz kalacağını Evliya Çelebi yüzyıllar
önce şöyle ifade etmiştir: “Methinde diller
kısır, kalem kırıktır”. Görenleri kendisine
hayran bırakan bu muhteşem abide eser,
sanat tarihçileri tarafından “Divriği mucizesi”,
“Anadolu’nun Elhamrası” gibi ifadelerle
tanımlanmıştır
İslam mimarisinin bu başyapıtı iki kubbeli
türbeye sahip bir cami ve ona bitişik bir
hastaneden oluşmaktadır. Yapılar, mimari
özelliklerinin yanı sıra, sergilediği zengin
Anadolu geleneksel taş işçiliği örnekleriyle
UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer
almaktadır.
08 gündem
Konut Kiralarında Yeni Dönem: Depozitonun Bankaya Yatırılma Zorunluluğu
Türk Borçlar Kanunu’nun kira sözleşmelerine
ilişkin yürürlüğe giren
yeni düzenlemeleri çerçevesinde, 2020
yılından itibaren güvence bedelinin
yani depozitonun elden verilemeyeceğini
biliyor muydunuz?
Konut kiralarında adeta bir adet
haline gelmiş ve kira sözleşmelerinin
kurulduğu sırada, kiracı tarafından
kiralanan konutta meydana gelebilecek
ve kiracı kaynaklı olası zararlara karşı
verilen güvence bedeli yani depozitonun,
geçtiğimiz yıla kadar elden
verilmesi halinde bu güvence bedeli
usulüne uygun olarak verilmiş kabul
edilmekteydi. Fakat, geçtiğimiz yıl yürürlüğe
giren ilgili hükümler neticesinde
artık elden güvence bedeli verilmesi
mümkün olmayacak ve hatta kiracı
ve kiraya veren depozitonun elden
verilmesi hususunda anlaşmış olsalar
dahi, verilen depozito hukuki bir sonuç
doğurmayacak olup, kanuna aykırı olacaktır.
Zira, yürürlüğe giren Türk Borçlar
Kanunu 342. Maddesi çerçevesinde,
kanun kiracı tarafından güvence bedeli
olarak verilen paranın, bankada “bir
vadeli tasarruf hesabına” yatırılacağını
açıkça belirtmiştir. Bu bağlamda ilgili
hüküm emredici nitelikte olduğundan
dolayı, aksine bir anlaşma mümkün
olmayıp, güvence bedelinin bankaya
yatırılması zorunluluğu doğmuştur.
Bankaya yatırılan güvence bedelinin
iadesi ise ancak ve ancak her iki
tarafın da rızası ile mümkün olacaktır
ve fakat bunun dışında, kiraya veren
bir icra takibi başlatarak veya kesinleşmiş
mahkeme kararı ile bu güvence
bedelini kiracının rızası olmaksızın
bankadan çekebilir. Burada, kiraya
verenin güvence bedelini bankadan
çekmesi ile kastedilen, aslında önceki
yıllarda elden verilen depozitolara
ilişkin kiraya verenin, konutta meydana
gelen zararlar dolayısıyla yaptığı
Hakan Özcanan
kesintilerdir. Yeri gelmişken şunu da
belirtmekte fayda vardır; Türk Borçlar
Kanunu’nun 334. Maddesi çerçevesinde
“kiracının olağan eskimelerden
sorumluluğu olmaz”. Bu hüküm
uygulamada en çok konutun boyalı
(badanalı) teslim edildiği ve boyalı
(badanalı) teslim alınacağı hususunda
uyuşmazlık yaratmaktadır. Zira, kiraya
veren evi boyalı teslim edip boyalı
teslim alacağına ilişkin olarak bazı
hükümleri kira sözleşmesine ekleyebilmekte
ve bu doğrultuda depozitodan
boya bedellerinin kesintisini talep edebilmektedir
ancak, altını çizmek gerekir
ki; konutun “olağan kullanıma uygun”
olarak kullanılması halinde, kiracının
evi boyatmak gibi bir yükümlülüğü
doğmayacak ve bu doğrultuda, kiraya
verenin güvence bedelinden kesinti
yapması mümkün olmayacaktır.
Diğer taraftan, kiraya veren kira
sözleşmesinin sona ermesinden itibaren
üç ay içerisinde kira sözleşmesiyle
ilgili bir dava açtığını veya icra yoluyla
takibe giriştiği bankaya bildirmemiş ise
banka, kiracının istemi üzerine güvence
bedelini kiracıya faizi ile birlikte iade
etmekle yükümlüdür.
Kira sözleşmelerinde depozito
verilmesine ilişkin olarak değişen bu
usul ile birlikte şunu da özellikle vurgulamak
gerekir; ilgili hüküm emredici
nitelikte olduğundan, elden verilen depozitonun,
taraflar anlaşmış olsa dahi
bir geçerliliği yoktur ve bu kapsamda,
sebepsiz zenginleşme hükümlerine
uygun olarak kiracı tarafından kiraya
verenden talep edilebilir.
Diğer bir değinilmesi gereken
husus ise, güvence bedelinin miktarına
ilişkindir. Bu bağlamda güvence bedeli
“üç aylık kira bedelini” aşamaz. Yani
söz gelimi, 2000 TL değerindeki bir
daire için, 8000 TL’lik güvence bedeli
talep edilmesi mümkün olmayacaktır.
Toparlamak gerekirse, güvence
bedelinde yeni dönem olarak nitelendirebileceğimiz
bu dönemde, hem
kiracıyı hem de kiraya vereni koruma
amaçlı bu düzenlemelere uyulması
zorunludur. Böylelikle, bir yandan
kiracı tarafında, depozitoda yapılan
haksız kesintilerin önüne geçilebilecek
iken, diğer yandan da kiraya veren tarafında,
depozitonun kanunen güvence
altına alınması sağlanmıştır. Ayrıca
güvence bedeline işleyecek olan faiz
ile birlikte, uzun dönem kiralamalarda
da güvence bedelinin mali değeri
korunmuş olacaktır.
Kafkas Derneklerİ
Federasyonu Kadın Katılımı
Çalıştay’ı düzenledİ
Kafkas Dernekleri Federasyonu
olarak 13-14 Şubat 2021 tarihlerinde
Stratejik Plan hedefleri
çerçevesinde Kadın Katılımı Çalıştay’ı
düzenledik. Kadınların karar alma
süreçlerinde aktif rol oynaması ve karar
alma süreçlerine katılımın arttırılması
vizyonu doğrultusunda düzenlenen
çalıştayımız çok ses getirdi.
İlki KAFFED çatısı altında 2011
yılında düzenlenen çalıştayımızın 10 yıl
sonra tekrar düzenlenmesinin nedeni
stratejik planlarımız ve kurumsal vizyonlarımız
arasında yer alan kadınların
karar alma süreçlerine aktif katılımının
arttırılmasına yönelik politikaları
derneklerimizin kadın yöneticileri ve
farklı alanlardan uzmanların katılımı
ile tartışmak idi. Planlama ve hazırlık
sürecinde farklı bölgelerde tüm derneklerimizin
katılımı ile yapılan analizler sonucu
“toplumumuzun anaerkil yapısına
rağmen kadınların geri planda kalması”
zayıf yanlarımız arasında zikredilirken
“kadınların örgütlerimizde son dönemlerde
öne çıkıyor olması” güçlü yanlarımız
arasında belirtilmiştir.
Katılımcılarımızın görüşleri doğrultusunda
kadın katılımının arttırılması
bir stratejik hedef olarak plana
dahil edilmiştir. Yine toplumumuzun
nüfusuyla doğru orantılı olarak parlamentoda,
yerel yönetimlerde ve diğer
siyasi mekanizmalarda adil temsili için
çalışması hedefimizin önemli bileşenlerindendir.
Siyasette kadın katılımının
kimliğimizi temsilen ve toplumsal
sorunlarımızın çözümüne katkıda bulunacak
şekilde arttırılması hedef alanlarımız
arasındadır. Tüm bunların bir
program çerçevesinde yürütülmesi için
Federasyonumuzda Kadın Katılımını
Arttırma Komisyonu kuruldu. Komisyon
başkanlığı için de arkadaşlarımız oy
birliğiyle beni görevlendirdiler. Göreve
geldikten sonra komisyonda birlikte
çalışacağımız Yönetim Kurulu üyemiz
Oya Hansu ile çalışmalarımıza başladık.
Birlikte çalışacağımız diğer arkadaşlarımızı
da belirleyerek birlikte çalıştay
çalışmalarına başladık.
Kadınların karar mekanizmalarında,
kurumsal ve toplumsal çalışmalarda
daha fazla yer alması için politikalar
oluşturmak üzere geçen yılın Eylül ayında
2 gün yüz yüze konaklamalı olarak
Ünal
ULUCAY
gerçekleştirmeye yönelik planladığımız
hazırlıklarımızı, pandemi önlemleri çerçevesinde
13-14 Şubat 2021 tarihlerinde
online olarak uygulamak durumunda
kaldık. Çalıştayda demokratik tartışma
ve işbirliği zemininde kendi fikirlerimizi
ifade ederken farklı fikirleri de dinleyerek
ortak çözüm önerileri geliştirebileceğimiz
bir ortam hazırlamaya çalıştık.
Programımızda;
Mitolojiden Günümüze Çerkes Kadını
Örgütlenmemizde Kadın Katılımı
Toplumsal Cinsiyet, Eşitsizlik, Hukuk
Kadınların Siyasete Katılımı
Forum
Oturumlarının yanı sıra sanal bir El
Sanatları Sergisi ile Çerkes müziklerimizin
yer aldığı bir dinleti de yer aldı.
Her bir oturum için davet ettiğimiz
konuklarımızın toplumumuza bilgileri
ve deneyimleri ile katkı sunabileceğini
düşündüğümüz farklı düşüncelere sahip
kişilerden oluşması için özen gösterdik.
Tarihçiler, akademisyenler, yerel
yönetimlerden ve parlamentodan
temsilciler, hukukçular, kadın başkanlar,
forum kısmında derneklerimizde geçmiş
dönemlerde başkanlık yapmış başkanlar
ve dernek yönetimlerinde şu an aktif
görev alan kadınlar konuklarımızdı.
Toplumda Çerkes kimliği ve Çerkes
kültürü ile çalışma hayatını paralel
götüren kadınların katılımı ile gerçekleştirdiğimiz
çalıştayımızda 2 forum bölümünde
yaklaşık 60 kadına söz verildi.
Yüzlerce izleyicinin sorularıyla katıldıkları
çalıştayımız 2 günün sonunda Betül
Bilgin’in müzik dinletisiyle sona erdi.
Oturumlar ve forum kısmı dikkatle
dinlenerek notlar alındı. Programın
genelinde, hazırlıklarda, sunumunda ve
canlı yayın esnasında tüm teknik çalışmaları
kadın arkadaşlarımız gerçekleştirdi.
Yönetimdeki diğer arkadaşlarımız
her türlü desteği verirken afiş, görseller
ve tutanaklarda yönetim kurulu dışından
arkadaşlarımızdan da program
adına destek aldık. Bizim kendilerine
talepte bulunmamamızı beklemeden
çok sayıda genç arkadaşımız çalıştayımıza
destek vermek için görev aldı.
Yaklaşık 1 aydır hazırlıklarını sürdürdüğümüz
online çalıştayımıza davet
ettiğimiz neredeyse hiçbir katılımcımız
itiraz etmeden aksine büyük bir memnuniyet
ile davetimizi kabul ettiler. Her
biri katılım sağlayacakları gruplar için
titizlikle hazırlanıp bilgi ve tecrübelerini
bizlerle paylaştılar. Çalıştay oturumlarının
kayıtlarına Kafkas Dernekleri
Federasyonu Youtube sayfasından
ulaşılabilir. Yapılanlar, yapılamayanlar
Sevinç
Baykan
Özden
ve yapılabilecekler konusunda her türlü
konuyu masaya yatırmaya çalıştık. 2
günlük çalıştayımızın yelpazesinin her
bir parçasını farklı konu ve konuklardan
oluşturarak toplumun her kesiminin sesini
dinlemeye çalıştık. Tüm konuşulan
konular ile ilgili tuttuğumuz notlarımızdan
ve toplantı kayıtlarımızdan bir
rapor hazırlıyoruz. Bu raporumuzu en
kısa zamanda kamuoyu ile paylaşacağız.
Hazırladığımız rapor ve stratejik plan
doğrultusunda çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
Çalıştayımızın devamını en kısa
zamanda yüz yüze gerçekleştirebilmek
umuduyla sağlıkla kalın. Kadınımızla,
erkeğimizle, yaşlımızla, gencimizle
birlikteysek güçlüyüz.
Doğalgaz
faturalarını
bu önlemlerle
düşürebilirsiniz
Kar yağışının başlamasıyla birlikte doğalgaz
tüketimi de arttı. Üçay Mühendislik Genel
Koordinatörü Özgür Şahin, ısınma giderlerini
azaltacak ve faturaları düşürecek pratik bilgiler
paylaştı. “Kombi geceleri kapatılmalı mıdır?”
sorusuna da açıklık getiren Özgür Şahin,
“Kombiyi gece kapatıp sabah açmak hiçbir
şekilde tasarruf sağlamaz. Gece kombi kapatıldığında
mekanın taban, tavan ve duvarları
sabaha kadar soğur. Sabah mekanın ısıtılması
için kombinin derecesi artırılır ve kombi 2 kat
daha fazla çalışır. Böylece gece yapılan tasarruf
boşa gider ve hayat kalitesi düşer. Doğru olan
kombiyi gece kısmaktır.” dedi.
DIŞARI ÇIKARKEN KOMBİ KAPATILMALI MIDIR?
Kombinin ayarları ile sık sık oynanmaması
gerektiğini belirten Özgür Şahin, “Havaların
soğumaya başlamasıyla açılan kombi havaların
ısınmasıyla kapatılmalıdır. Bu uzun süreçte
kombinin kapatılacağı zamanlar da vardır. 1
günden fazla dışarı çıkılacaksa kombi kapatılabilir.
2 -3 saatliğine dışarı çıkan birisinin
kombiyi kapatması yanlıştır.” dedi ve şu
bilgiler paylaştı: “Kombi bakımı ve radyatörlerin
temizliği tasarrufu etkilemektedir. Düzenli
bakımı yapılmayan kombiler ve kombi tesisatı
randımanlı çalışmadığı gibi verim de düşük
olur. Periyodik bakımların yapılması kombinin
verimini yükseltir ve tasarruf sağlar. Ayrıca
kombinin ömrünü de uzatır.”
PETEKLERİN ÖNÜ AÇIK OLMALI
Doğalgazdan yoğun verim almanın yöntemlerini
paylaşan Şahin, “Radyatörlerin
önü ve üstü asla kapatılmamalıdır. Koltuk ve
benzeri eşyalarla önü kapatılan radyatörler
ısıyı yayamaz ve evi ısıtamaz. Uzun perde ve
güneşlikler de radyatörlerin üstüne düşmemelidir.
Gündüzleri açık olan güneşlikler geceleri
kapatılmalıdır. Pencereler soğuğun en yoğun
olduğu yerlerdir ve ısı kaybına sebep olur.”
şeklinde konuştu.
“Kadın Çalışanlar İşletmelerin Büyümesine Katkı Sağlıyor”
r-Ge’den laboratuvara, üretimden
pazarlamaya kadın çalışan
“A
popülasyonu yüksek bir şirketiz. İstihdamın
yaklaşık yüzde 70’i kadınlardan
oluşuyor.” diyen Giz Kozmetik Yönetim
Kurulu Başkanı İbrahim Zengin, “Kadınlar
iş hayatında çok daha dikkatli,
titiz ve sabırlı oldukları için işletmelerin
büyümesine katkı sağlıyor.” dedi ve
ekledi: “Kadın çalışan sayısı ile başarı
arasında doğru orantı var”
“5 kıta ve 80’den fazla ülkeye
kozmetik malzemesi ihraç ediyoruz.
2018’in ihracat lideriyiz. Renkli kozmetik
sektöründe Türkiye’nin en hızlı büyüyen
şirketlerinden biriyiz. Dünyanın
en büyük markalarının çözüm ortağıyız.
Tüm bu başarıların kaynağı kadın çalışan
popülasyonumuzun yüksek olması”
diyen Giz Kozmetik Yönetim Kurulu
Başkanı İbrahim Zengin, “Kadın çalışan
sayısı ile başarı arasında doğru orantı
var” dedi ve ekledi: “Kadın çalışanlar işletmelerin
büyümesine katkı sağlıyor.”
BAŞARININ ANAHTARI KADINLARIN
DİKKATLİ, SABIRLI VE TİTİZ OLMASI
“Giz Kozmetik, kadınların aktif olduğu,
üretime ve yönetime doğrudan katıldığı
bir yapıyla faaliyetlerini sürdürdüğü
için başarılı oluyor diyen İbrahim
Zengin, “Kadınların dikkatli, titiz ve
sabırlı yaklaşımı, firmamızı dünya ile
yarışan bir kaliteye ulaştırıyor. Ürünlerimizin
yüzde 90’ı kadınlara sesleniyor.
Bu sebeple Ar-Ge’den laboratuvara,
üretimden pazarlamaya kadın çalışan
popülasyonu yüksek bir şirketiz. İstihdamın
yaklaşık yüzde 70’i kadınlardan
oluşuyor. Bu da beraberinde sürdürülebilir
kaliteyi getiriyor.” dedi.
kültür&sanat
09
Çocuklar “Selma Gürbüz: Dünya Diye
Bir Yer” sergisini çevrimiçi keşfediyor
Yıl: 2 Sayı: 9 - ŞUBAT 2021
Panorama Medya Grubu
(Basın Yayın İletişim ve Tanıtım Hizmetleri) Adına
Yazı İşleri Müdürü
Muzaffer KAPLAN
Genel Yayın Yönetmeni
Sevgi BOZ
Genel Koordinatör
Ünal ULUÇAY
Haber Koordinatörü
Neşe ÖZELÇİ
Rusya Temsilcisi
Fatoş Özbaş
Haber, Güncel, Ekonomi Gazetesi
Görsel Yönetmen
Durmuş ÖZELÇİ
Eğitim Editörü
Sedat BÜYÜK
Antalya Temsilcisi
Bekir Özbaş
Adres: Batı Mah. Ortanca Sk. 26/1
Pendik / İSTANBUL Tel: 0543 882 08 32
www.panoramagazetesi.com
info@panoramagazetesi.com
Panorama Gazetesi yaygın süreli bir yayındır.
Köşe yazılarından yazarları, ilan ve reklam içeriklerinden
reklam sahipleri sorumludur.
İstanbul Modern çocukları
ücretsiz çevrimiçi sergi turlarıyla
buluşturmayı sürdürüyor.
Çocuklar “Selma Gürbüz:
Dünya Diye Bir Yer” sergisinin
çevrimiçi turunda sanatçının
insanlığa, doğaya, yaşama dair
semboller ve hikâyelerle dolu
sanat dünyasıyla tanışıyor
İstanbul Modern, sosyal
mesafeyi koruduğumuz bu
günlerde çocukları çevrimiçi
programlarla sanatla buluşturmaya
devam ediyor. Sergi
alanından görüntüler eşliğinde
Gök Medrese, Türk mimarisinin ve
süsleme sanatının birlikte görüldüğü
en önemli yapılardandır. Medrese,
Anadolu Selçuklu Sultanı IV. Kılıçarslan’ın
oğlu III. Gıyaseddin Keyhüsrev
döneminin vezirlerinden Sahip Ata
Ali b. Hüseyin tarafından 1271 yılında
yaptırılmıştır. Biri Sahibiye, diğeri Gök
Medrese olmak üzere medresenin iki
tane ismi vardır. Sahibiye ismini, yaptıran
kişinin lakabı olan Sahip Ata’dan,
Gök Medrese ismini ise kullanılan
çinilerin gök mavisi renginden almaktadır.
Medreseyi yapan ustanın Kaluyan
el-Konevi olduğu, taç kapının yan yüzlerindeki
kitabelerden anlaşılmaktadır.
Girişte bir taç kapı ve iki minareden
oluşan bu yapıt, dikdörtgen bir plan
üzerine inşa edilmiştir. Taç kapının girişi
basık kemerli, geçmeli renkli mermerdendir
ve tabana kadar kesintisiz iner.
Üst köşe taşlarında birer yaprak kabartması
bulunur. Yaprakların içini birbirine
girift hayvan başları doldurur. Koç,
domuz, aslan, yılan, ejder ve fil başlarının
görüldüğü bu kompozisyonda burç
işaretlerinin kastedildiği düşünülmektedir.
Türklerin on iki hayvanlı takviminde
de bu hayvanların bir kısmı mevcuttur.
Taç kapıyı dış şeritlerden sonra üç yönden
dönen bitkisel ve geometrik dekorlu
bordürler (bir şeyin kenarı boyunca
gerçekleşen programda çocukları,
bilmeceler ve eğlenceli
oyunlar bekliyor. Sanatçının
çalışmalarının incelenmesine
aracı olan program, Selma
Gürbüz’ün malzemelerine,
ele aldığı konulara ve sanatsal
üretim süreçlerine dair fikirler
sunuyor. Çevrimiçi sergi turunun
ardından İstanbul Modern
Eğitim Bölümü’nün hazırladığı
etkinlik kartını boyayan çocuklar,
“Selma Gürbüz: Dünya
Diye Bir Yer” sergisinden
ilhamla resimler yapıp programı
tamamlıyor.
Günler: Sergi süresince her
perşembe ve cuma günleri
Saat: 11.00, 16.00
Yaş grubu: 4-7 yaş ve 8-12 yaş
21 Şubat DUnya
Anadili GUnU
Uluslararası Anadili Günü Birleşmiş
Milletler Eğitim, Bilim
ve Kültür Örgütü (UNESCO)
Genel Kurulu tarafından 17 Kasım
1999'da 21 Şubat olarak açıklanmıştır.
Uluslararası Anadili Günü'nün asıl adı
Anadili Hareketi Günü'dür. Bu gün
Bengal Dili Hareketi için Bangladeş
polisi ile çatışan Bangladeşli üniversite
öğrencilerinin öldürülmesinin yıl
dönümü olarak anılmaktadır. İlk kez
2000 yılında, dünya çapında kültürel
çeşitliliği ve çok dilliliği desteklemek
amacıyla “Dünya Anadili Günü”
etkinlikleri düzenlenmeye başlandı.
UNESCO’nun yaptığı ‘Tehlike Altındaki
Diller Dünya Atlası’ çalışmasına
göre, dünyadaki 6000’den fazla dilin
2500’ü yok olma tehlikesi ile karşı
karşıya. Gerekli önlemler alınmadığı
takdirde 21. yüzyılda insanlığın konuştuğu
dillerin % 90’ından fazlasının yapmak için özel bir öneme sahiptir.
yararlanabilmektedir.
hatırlatmak ve korunmasına vurgu
bünyesindeki kurslar bu destekten
yok olacağı. 30’dan fazla dilbilimcinin Türkiye’de de özellikle Avrupa Birliği
Bütün bileşenleriyle Federasyonumuz
yasalar ve ekonomik ola-
çalışmalarıyla ortaya çıkan atlasa göre uyum süreci çerçevesinde, bu alanda
ise Türkiye’de konuşulan 15 dilin de birçok önemli reforma imza atılmıştır.
Federasyonumuzun gayretleri ile
ları geliştirmeye devam edecektir.
naklar çerçevesinde, mevcut araç-
tehlike altında olduğu bir gerçektir.
Birçok dil, yaygın öğrenim kurulan Düzce Üniversitesi Çerkes
Yasalarımızın ve kamusal uygulamalarımızın
Çerkesçe, Abazaca, Osetce,
Adnan
sisteminden dışlanma, kitle iletişim Dili ve Edebiyatı Bölümü dört yıldır Arslan
araçlarında şans bulamama ve küresel
yaşam tarzının giderek herkes tora düzeyinde eğitimlere başlamış
runması yönünde daha ileri götürül-
lisans mezunları vermekte ve dok-
Çeçence ve Dağıstan dillerinin ko-
için aynılaşması gibi nedenlerle hızla
yok olmaktadır. Türkçe gibi ulusal Çerkes Dili ve Kültürü de lisans dü-
geliştirilmesi, ortaokullardaki seçmeli
bulunmaktadır. Erciyes Üniversitesi
mesi, kurumsal ve yasal güvencelerin
resmi diller dahi küreselleşme ile zeyinde öğrenci kabul ederek eğitime
anadili derslerimizin etkinliğinin artırılması,
TRT’de Çerkesce yayın yapa-
yaygınlaşan bir kültürel erozyonla başlamıştır. Yine Federasyonumuzun
girişimi ve desteği ile Boğaziçi
cak bir kanal açılması taleplerimizin
mücadele etmek zorunda kalmaktadır.
Türkçe’nin resmi dil statüsünde
olmadığı, azınlık dili olduğu Abazaca dersleri verilmektedir. köyümüzde 1 sınıf açılacaktır. Eylül Toplumumuzda anadilimizi koru-
Üniversitesinde yıllar dır Çerkesçe ve sınıf, Ödemiş ilçesine bağlı Ertuğrul takipçisi olmaya devam edeceğiz.
ülkeler ile gurbetçilerimizin yaşadığı Milli Eğitim Bakanlığı nezdinde ayına kadar sınıf sayısının arttırılması
ve seçmeli derslerin yaygınlaş-
olarak çekinmeden talep etmek ve
manın asıl yolunun; anadilini bir hak
ülkelerde ise daha büyük sorunlar yürüttüğümüz çalışmalar sonucu,
yaşanmaktadır. Buna karşı güçlü 2012 yılından itibaren orta öğrenimde
seçmeli dersler arasına giren muz koordinatörlüğünde çalışmalar fikri uyandırılabilirse; bu da en büyük
tırılması için Anadili Komisyonu-
her durumda savunmaktan geçtiği
bir yerel yaklaşımın ülkemizdeki
tüm dilleri şemsiyesi altına alabilecek
şekilde oluşturulmasını önemli için komisyonlarımız tarafından Öğrenim Genel Müdürlüğü ile yap-
dillerini hep birlikte koruyalım...
Çerkesçe ve Abazaca dil dersleri devam edecektir. Hayatboyu kazanımımız olacaktır. Tüm dünya
bulduğumuzu belirtmek isteriz. öğretim kitapları ve CD’ler hazırlanmış,
bu yıl Düzce ilimizde 2 sınıf, Eğitim Merkezleri programlarına Kafkas Dernekleri Federasyonu
tığımız çalışmalar sonrasında, Halk
Dünya Anadili Günü, olumsuz
önyargıları yıkmak, dillerin insanlığın
ortak bir hazinesi olduğunu ilimizde 1 sınıf, Göksun ilçemizde 3 dülleri eklenmiştir. Derneklerimiz Adnan
Kayseri ilimizde ise 10 sınıf, Çorum Adıgece/Çerkesce ve Abazaca mo-
Genel Başkan Yardımcısı
ARSLAN
Gök Medrese - Sivas
veya çepeçevre etrafına konan şerit gibi
koruyucu kısım) çevrelemekte, portalın
üzeri mermer malzemeli dendanlarla
son bulmaktadır.
Taç kapının en üstünde bulunan
kitabede “Allah onun devletini daim
kılsın, büyük koruyucu, Kılıç Arslan
oğlu, Şahinşah yüce sultan Gıyaseddin
Keyhüsrev’in zamanında imar edildi.”
şeklinde tercüme edilmektedir. Taç
kapının yan nişleri üzerinde bulunan
yazıların tercümesi ise “Bu kutsal
Taşa
yansıyan sanat
Taç kapılar
Yakutiye Medresesi, İlhanlı Hükümdarı
Sultan Olcaytu döneminde, Gazan Han ve
Bolugan Hatun adına Hoca Yakut Gazani tarafından
1310 yılında yaptırılmıştır. Anadolu’daki
kapalı avlulu medreselerin en büyüğü olan
Yakutiye Medresesi plan düzeni, dengeli mimarisi
ve iri motifli süslemeleri ile Erzurum’un
en gösterişli yapılarından biridir. Yapının taç
kapısı cepheden dışa taşmaktadır. Dört eyvanlı
(binaların ortasında bulunan ve iç avluya açılan
üç tarafı kapalı, üstü tonoz örtülü) iç mekânda
bulunan dikdörtgen avlunun orta bölümü
mukarnaslı bir kubbeyle, diğer kısımları ise
sivri kemerli beşik tonozlarla (yarım silindir
formunda örtü) örtülüdür.
Yakutiye Medresesi’nin taç kapısının yan
yüzlerinde, silme kemerle çevrili nişler (duvar
içinde bırakılan oyuklar) içinde hayat ağacı,
aslan ve kartal motifleri birlikte bulunmaktadır.
Dönemin mimarisinde kullanılan ve
sadece süsleme unsuru olmayıp sembolik
anlam taşıyan hayat ağacı motifine, evrenin
direği, barışın, bereketin, bilimin, hikmetin,
kudretin, sonsuzluğun sembolü gibi soyut
kavramlar yüklenmiştir. Ayrıca hayat ağacı,
devletin koruyucu gücünü sembolize etmesi
ile devlet ağacı olarak da nitelendirilmekte;
kutsal ağaç, cennet ağacı gibi adlarla da anılmaktadır.
Aslan figürü ise hayat ağacını koruyan,
kuvvet ve kudreti sembolize etmektedir.
Hayat ağacıyla kullanılan diğer bir figür
olan kartal ise koruyucu unsur, nazarlık, tılsım,
asalet, kudret ve kuvvettir. Çift ya da tek
başlı kartal figürü, gökyüzünü temsil eden,
gelecekten haber veren bir kuştur. Ruhları öte
dünyaya götüren, gökle yer arasında aracılık
yapan kutsal bir hayvan olarak da kabul edilir.
Yakutiye Medresesi böylece, ajurlu bir
küreden çıkan hayat ağacı, iki aslan ve kartal
figürleriyle Orta Asya Türkleri’nin önemli
simgelerini bir araya getirmektedir.
Yakutiye Medresesi, kullanılan figürlerin
yanı sıra basık kemerli ve oymalı olan taç
kapısının her tarafını kaplayan bezemelerle
de etkileyici bir görüntü oluşturmaktadır.
Taç kapısının stalâktitli (sarkıt) silmesi
üzerinde yer alan tek satır halindeki Arapça
kitabesinin tercümesi, “Bu medresenin
yapılmasını 716 H. (1316 M.) yılında Olcaytu
Sultan’ın hükümdarlık günlerinde -Allah
mülkünü ebedi kılsın- Sultan Gazan ve
Bolugan Hatun’un -Allah burhanlarını tenvir
etsin- yüce ve güzel in’amlarından olan
gelirleri ile Cemaleddin Hoca Yakut-i Gâzâni
emretti.” şeklindedir.
KAYNAK: https://www.kulturportali.gov.tr/
portal/tasa-yansiyan-sanat-tac-kapilar
medresenin yapılmasını (Allah devletini
daim etsin) Büyük Kılıç Arslan’ın oğlu
Keyhüsrev’in zamanında büyük koruyucu,
büyük düstur sahibi, hayır hasenat
babası, din ve devletin iftiharı Hüseyin
oğlu Fahreddin Ali Muharremin ilk
günü H. 670 (M.1271)’de emretti (Allah
sonunu güzel etsin).” şeklindedir.
KAYNAK: https://www.kulturportali.gov.tr/portal/tasa-yansiyan-sanat-tac-kapilar
Kısa mesajla gelen tehdit
Siber güvenlik kuruluşu ESET,
dolandırıcılık amacıyla atılan
aldatıcı SMS’lere dikkat çekti.
Bu günlerde çok fazla çevrimiçi
alışveriş yapıyoruz ve teslimat
bildirimleri birbiriyle karışabiliyor.
Yapılan alışverişlerin ardından,
önce gönderimler ile ilgili bilgilerin
yer aldığı kısa mesajlar
sonrasında da kargo teslimatları
ile ilgili bildirimler geliyor. Bazen
kargodan herhangi bir teslimat
beklemesek bile dolandırıcılar o
kadar inandırıcı bağlantılar ya da
teklifler sunuyorlarki linke tıklayıp
daha fazla bilgi edinme isteğine
kapılıyoruz.
Kendilerine kargo
şirketi süsü veriyorlar
ESET araştırmacıları son zamanlarda,
sözde kargo şirketlerinden gelen
SMS kimlik avı (smishing olarak da
biliniyor) dolandırıcılığında bir artış
olduğunu fark etti. Siber dolandırıcılar
gönderdikleri bu tür mesajlarla
kurbanlarını bağlantıya tıklatmayı
amaçlıyorlar. Manipülasyon konusunda
çok iyi olan dolandırıcılar kendilerini
sürekli olarak yeniliyorlar. İnsanlara
ikinci kez düşünme fırsatı vermeden
istediklerini yaptırmak üzere yeni
teknikler geliştiriyorlar. E-posta kimlik
avı yöntemine alışıldığı için birçok
insan bu e-postalara karşı önlemler
almaya başladı. Ancak SMS kimlik avı
mesajları, bu kadar gündemde değil.
Bu nedenle, suçlular bu mesajları
kendi yararına kullanabiliyor.
Tıklamak için acele etmeyin
ESET araştırmacısı Jake Moore artan
tehditleri inceleyerek şu uyarılarda
bulundu: Bu mesajların sıklığı ve
mesajlardaki yaratıcılık giderek
artıyor. Sizi korkutma amacı taşıyan,
büyük bir indirim sunduğunu iddia
eden ve hemen harekete geçmenizi
isteyen mesajlar geldiğinde bir kez
daha düşünün. Duygularınızı etkileyen
mesajlar, farkına varmadan
sizi manipüle eder. Tıklamak için
acele etmeyin. Gönderici bilgilerini
kontrol edin, size sunulan bir teklifin
bir kargo şirketinden gelip gelmeyeceğini
düşünün. Olmayacak cazip
tekliflere aldanmayın. Size özel,
bankacılık işlemlerinde kullanılabilecek
bilgileri, şifre ve parolalarınızı,
kredi kartı bilgilerinizi paylaşmayın.
“
SMS kimlik avı mesajları, bu
kadar gündemde değil. Bu
nedenle, suçlular bu mesajları
kendi yararına kullanabiliyor.
“
”
Duygularınızı etkileyen
mesajlar, farkına varmadan
sizi manipüle eder.
”
ŞUBAT 2021 www.panoramagazetesi.com Fiyatı: 1.5 TL
Haber, Güncel, Ekonomi Gazetesi
Airbus uzay teknolojİsİ
Mars’a ulaştı
NASA’nın Perseverance uzay
aracı, Airbus tarafından inşa
edilen hava istasyonu ve
iletişim antenine güveniyor.
NASA’nın Perseverance uzay
aracı Perşembe günü (yarın)
Kızıl gezegenin yüzeyine indiğinde,
Airbus teknolojisi de ona eşlik
edecek: MEDA Meteoroloji istasyonu,
bilim adamlarına Mars hava durumuna
dair değerli veriler sunarken, High Gain
Antenna System, Mars2020 misyonu süresince
dünya ile yüksek hızlı bir iletişim
bağlantısı sağlayacak.
Perseverance, Mars’ın biyolojik ve
jeolojik ortamını incelemek için Airbus
tarafından tasarlanan ve inşa edilen
MEDA (Mars Environmental Dynamics
Analyzer) meteoroloji istasyonu da dahil
olmak üzere toplamda yedi bilimsel araç
kullanacak. MEDA, uzay aracı boyunca
yerleştirilmiş sensörleri kullanarak birçok
çevresel parametreyi ölçecektir: rüzgar
hızı ve yönü, nem oranları, atmosferik
basınç, toprak ve hava sıcaklıkları, güneş
radyasyon ve ayrıca oturmuş tozun özellikleri.
Bu parametreler, uzay aracındaki
Ingenuity helikopterini uçurmak için
verilecek kararları yönlendirecektir.
MEDA, bu alanda uzmanlığını kanıtlayan
Airbus’ın liderliğindeki üçüncü
Mars çevre istasyonudur. Birincisi, REMS
(Rover Environmental Monitoring Station)
olarak bilinen 2012 yılında Curiosity
uzay aracı için ve ikincisi de 2018’de
TWINS adı ile InSight için üretilen oldu.
(InSight için sıcaklık ve rüzgar) Her ikisi
de başarılı NASA / JPL misyonlarıydı.
Perseverance keşiflerinden elde edilen
tüm veriler, yüksek hızlı veri iletişimine
imkan veren bir X-band verici ve alıcı
antene dayanan, Airbus tarafından tasarlanan
ve inşa edilen HGAS anten sistemi
aracılığıyla Dünya’ya gönderilecektir.
Anten, şirket içinde geliştirilen mikroşerit
teknolojisine dayanmaktadır. Hijyen
koşulları ve termal stabiliteyi korumak
için toza karşı korumalıdır. Anten, ara
bağlantılara (örneğin yörüngeler) ihtiyaç
duymadan, farklı araçlar tarafından üretilen
bilimsel verileri ve uzay aracının sağlık
durumu hakkında bilgileri doğrudan gönderecektir.
Buna ek olarak araç, görevleri
için Dünya’dan günlük talimatlar alacak.
Anten yönlendirilebildiğinden, aracı
hareket ettirmeden doğrudan Dünya’ya
bir bilgi ışını (beam) gönderebilir, bu da
enerji tasarrufuna katkıda bulunur.
Mars’taki ekstrem termal keşifler kapsamlı
termal dayanıklılık testleri ile -135ºC
ile +90ºC arasındaki sıcaklıklarda anten
sisteminin kalifikasyonunu gerektiriyor.
Bu, hali hazırda Curiosity ile kusursuz bir
şekilde çalışmaya devam eden ilk anten
sisteminden 8 yıl sonra Airbus’ın Mars’taki
ikinci HGAS anten sistemi olacak.
Mars2020, şimdiye kadarki en iddialı
Mars görevdir, çünkü gezegendeki
geçmiş yaşamın kanıtlarını bulmak ve o
hayata dair işaretleri veya izleri (biyo-imzalar)
Dünya’ya getirmek üzere saklamak
için Mars kayalarını ve topraklarını her
zamankinden daha ayrıntılı olarak inceleyecektir.
Benzer şekilde, yüzeyi oluşturan
jeolojik süreçleri karakterize edecek
ve tozun karakterizasyonu da dahil
olmak üzere Mars atmosferinde meydana
gelen süreçlerin günlük ve mevsimsel
evrimini ölçecektir. Perseverance, aynı
zamanda, atmosferdeki karbondioksitten
oksijen üretmek veya başka bir
gezegende küçük bir helikopterin ilk
uçuşu gibi, Mars’ta gelecekteki insan keşiflerinin
önünü açmaya yardımcı olacak
teknolojileri de test edecektir.
Pandemi
döneminde teknoloji
ürünlerine ilgi arttı
Pandemi döneminin tüketici davranışlarını
da derinden etkilediğini belirten
uzmanlar, izolasyon ve kişiler arası mesafenin
artmasının bireylerin sosyalleşme pratiklerinde
de farklılaşmaya neden olduğuna
dikkat çekiyor. Uzmanlara göre, karantinayla
birlikte iş yaşamının ev içi aktivitelere
entegre olması, tüketicilerin önceliklerinde
değişiklikler meydana getirdi. Çevrimiçi gerçekleştirilen
toplantılar, evden çalışma gibi
mecburiyetler elektronik pazarının ve teknolojik
ürünlerin daha fazla satın alınmasına
yönelik bir ihtiyaç doğurdu. Ayrıca temizlik
ürünlerine ilgi arttı.
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi
Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölüm Başkanı Dr.
Öğretim Üyesi Özge Uğurlu Akbaş, tüketici
davranışlarını etkileyen faktörlerle ve pandemi
döneminde değişen tüketici tercihleriyle
ilgili açıklamalarda bulundu.
Her markanın hedef kitlesi farklı
Tüketici davranışlarının, iletişim çalışmaları
ekseninde uygulanan planlı ve stratejik faaliyetler
ile marka ya da ürünün seçilip, tercih
edilmesi sonrasında satın alma davranışına
dönüşmesine karşılık geldiğini aktaran Dr.
Öğretim Üyesi Özge Uğurlu Akbaş, her
sektörün, her markanın ya da kurumun kendi
karakteri, vizyonu, misyonu, felsefesine
uygun hedef kitleleri bulunduğunu söyledi.
Tüm uygulamalarda bu kitlelerin özelliklerine
göre mesaj stratejileri kurgulanıp
düzenlendiğini kaydeden Dr. Öğretim Üyesi
Özge Uğurlu Akbaş, “Bunlar hedef kitlenin
sosyo demografik özelliklerinin yanı sıra
psikolojik özelliklerini de içine alan uygulamalar
bütünüdür. Kurumlar ya da markalar
karşılarında seslendikleri kitlelerin karakterlerini,
yaşam tarzlarını ve alışkanlıklarını iyi
biçimde teşhis edip ona yönelik hamlelerde
bulunmak durumundadır” diye konuştu.