You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Pandemi Döneminde
Ağız ve Diş Sağlığının
Korunması
3’TE
D Vitamininin Fazlası
Birçok Sağlık Sorununa
Davetiye Çıkarıyor 4’TE
Bal Kabağı Tatlısı
Leyla Eyüboğlu’nun Tarifi 4’Te
Çocuk Terapistinden
Çocuklarda Yemek
Alışkanlığı Önerileri 9’DA
Ömür boyu aşkın bİr
formülü var!
Herkesin evlenmeden
önce ‘Evlilik
Olgunluk Ölçeği’ni
okuması gerektiğini
söyleyen Psikiyatrist
Prof. Dr. Nevzat
Tarhan, “Nişanlılık,
arkadaşlık evreleri
uzun sürüyor ama
evlendikten sonra
doğal davranmaları
başlıyor. Doğal davranınca
da çatışma
çıkıyor. Evliliklerde iyi
bir iş birliği kurulursa
ömür boyu aşka dönüşüyor”
dedi.
2’de
ARALIK 2020
www.panoramagazetesi.com
Fiyatı: 1.5 TL
Haber, Güncel, Ekonomi Gazetesi
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
YENİ FELAKETLER
YARATIYOR
KURAKLIK GERÇEĞİMİZ OLACAK ‘KÜRESEL ÖLÇEKTE UYGULANMALI’
Karbon salımı, küresel ısınmayı, küresel
ısınma da iklim değişikliğini tetikliyor.
BRC’nin Türkiye CEO’su Kadir
Örücü, “Emisyon değerlerini düşürecek
adımları şimdiden atmazsak insanlığı
daha büyük felaketler bekliyor.
Paris İklim Anlaşması küresel ölçekte
uygulanmalı” açıklamasında bulundu.
2020 İklim Rapora göre, 2030 yılına kadar
iklim değişikliği kaynaklı felaketler yüzde 50
oranında artış gösterecek, iklim değişikliğinin
yarattığı ısınma nedeniyle tropikal kuraklık
hayatımızın bir gerçeği haline gelecek. Sonbahar
– Kış mevsimlerinde yağış alan Türkiye’nin de
içinde bulunduğu yakın coğrafyamızda yağışlar
azalacak. İnsanlığı asırlardır besleyen su
kaynakları iklim değişikliği nedeniyle kuruyacak.
İklim değişikliğinin yarattığı felaketleri
hissetmeye başladığımızı belirten BRC
Türkiye CEO’su Kadir Örücü, “Eldeki tüm
veriler emisyon değerlerini düşürmediğimiz
takdirde daha büyük felaketlerin kapıda
olduğunu gösteriyor. Paris İklim Anlaşması
gibi küresel ısınma ile global ölçekte çözüm
üretmeye iten anlaşmalar daha çok ülke
tarafından imzalanmalı ve uygulanmalı. 5’TE
“Otomotiv sektörü
salgın öncesi ihracat
rakamlarını yakaladı”
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı
İsmail Gülle, Türkiye’nin ilk 3 boyutlu Sanal
Otomotiv Fuarı ‘Auto Expo Türkiye 2020’nin
açılışında yaptığı konuşmada, “Önemli
pazarlarımızda kısıtlamaların tekrar başladığı,
tüketimin kimi sektörlerde ciddi oranda azaldığı
Kasım ayında, otomotiv sektörümüz 2 milyar 698
milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdi” dedi. 7’DE
Kuraklık alarm
veriyor bitkiler ve
arılar yok oluyor
Meteoroloji Genel Müdürlüğünün “2020 Yılı
Kasım Ayı Alansal Yağış Raporu’na göre kurak bir yıl
geçiren Anadolu’da kasım ayı yağışları normale göre
yüzde 49 azaldı. Tarım ve Orman Bakanı Bekir
Pakdemirli de son 5 yılın en kurak yılını yaşadığımızı
dile getirerek konuya dikkat çekmişti. Uzmanlar
düşük yağışın kuraklığa neden olacağından
endişeleniyor. Yaşanacak olası kuraklığın en çok
tarım, hayvancılık ve arıcılığı etkilemesi bekleniyor.
Ekolojik sistemin gizli kahramanları bal arılarının
yok olması gıda üretimini düşürebilir. 8’DE
Türktraktör’ün
İş Makineleri
Arkeolojik Kazı
Sahalarında
TürkTraktör, Anadolu’nun
kültürel zenginliklerinin yaşatılması
adına gerçekleştirilen arkeolojik
kazılara iş makineleriyle destek
veriyor. Eğitimden kültür ve sanata
kadar farklı birçok alanda gelişimi
destekleyen TürkTraktör, Anadolu’nun
derin, kültürel mirasının
keşfedilerek günümüze taşınması
amacıyla gerçekleştirilen arkeolojik
kazılar için sahaya iş makinelerini
gönderiyor. Haberin Devamı 6’dA
ekran karşısında kalması değİl
neye maruz kaldığı önemlİ
Pandemi ile birlikte
çocukların ekran kullanım
süreleri arttı.
Uzmanlar çocukların
ekran kullanımında
nelerle meşgul olduğuna
kullanım sürelerinden
daha çok dikkat edilmesi
gerektiğinin altını çiziyor.
Her internet kullanımının
bağımlılık olarak
değerlendirilemeyeceğini
ve her oyunun zararlı
olmadığını belirten
uzmanlar, ekran karartma
ile çözüm sağlanamayacağını,
ebeveynlerin
çocukları ile aynı dili
konuşabilmeleri gerektiğini
ifade ediyor. 9’DA
Pandemİde sektörel
İş bİrlİklerİ arttı
Hoşça Kal 2020
Hoş Geldin 2021
Açık Büfe
Türkiye ve Almanya‘da
Korona Tedbirleri
İmpotans - Erkeklerde
Serteleşme Bozukluğu
Gönüllü İyiliğin
Adı Kızılay
Sevgi Boz 2’de olcay Erözden 4’te Muzaffer Kaplan 5’te Op.Dr. Ahmet Köse 7’de
Şekerin Köşesi 8’de
7’dE
Türkİye’de her 2 bİn
600 İle 4 bİn arasında
yenİdoğan pku hastası
Fenilketonüri veya pku hastalığı
(phenylketonuria), ciddi sağlık problemlerine
neden olan kalıtsal bir metabolizma
bozukluğudur. Fenilketonüri, fenilalanin
hidroksilaz (PAH) enzimini kodlayan gende
inaktive bir mutasyon sonucu ortaya çıkan,
otozomal resesif geçişli nadir bir genetik
(kalıtsal) bozukluktur. Cüneyt ŞAKAR 3’TE
ISSN 2667 - 8780
02 aktüel
Üsküdar Üniversitesi Kurucu
Rektörü, Psikiyatrist Prof.
Dr. Nevzat Tarhan, kadın ve
erkek arasındaki ilişkilere değindi ve
temeli sağlam evlilikler için önemli
tavsiyelerde bulundu.
Erkekler takdir edilmek istiyor
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, günümüzde
erkeklerin takdir istediklerini söyledi
ve sözlerine şöyle devam etti:
“Özerklik duygusunun desteklenmesini
istiyorlar. Eşinin ona bu yönde
destek olmasını istiyorlar. Eşinin
ona destek olması gerekir. Eşi ‘Sen
yapamazsın, sen beceremezsin’
derse erkeğe yapılabilecek en büyük
kötülük olur. Onun özerklik ve sonuç
odaklı düşünme duygusuna bu tarz
eleştiri kötülüktür. Kadına da ‘Çok
soğuksun ya, sen nasıl bir kadınsın’
diyerek duygularını aşağılamak ona
yapılacak en büyük eleştiridir. Çünkü
onur kırıcıdır. Bunun için kadın erkek
ilişkilerinde iki taraf içinde en önemli
olan pozitif iletişimdir. Çift terapilerinde
aile içerisindeki küçük savaşlara,
birbirlerini iğnelediklerine ve eleştirdiklerine
şahit oluyoruz. İletişimdeki
yüz sorundan doksan tanesi bunlardandır.
Böyle durumlarda erkek
eve giderken ayağı geri geri gidiyor.
Mahkemeye çıkacak gibi hissediyor,
eve gelirken sıcak bir atmosfer var mı,
yok mu, bunu nasıl sağlarıma odaklanıyor.
Bu iki taraf için de geçerli.”
Evlilikte sadece sevgi yetmiyor
Evliliği uzun bir yolculuğa benzeten
Tarhan, “İnsan evliliğinde
kendini huzurlu, güvenli hissederse
sığınak özelliği ortaya
çıkar. Aile terapisinde en çok
evin güvenilir bir alan olup
olmadığını sorgularız.
Sadece sevgi yetmiyor.
Sevgi var ama bütün
işleri entrika ile
64 YAŞINDAKİ KADRİYE
TEYZE İLK KEZ GELİNLİK GİYDİ
ATV ekranlarında yayınlanan
“Esra Erol’da”
programında 64 yaşındaki
Kadriye Adıgözel ilk kez
gelinlik giydi.
Geçtiğimiz günlerde
“Esra Erol’da” programına
katılan Kadriye
Adıgözel “47 yıllık eşi
Celal Adıgözel’in 5
yıldır kızı Sevda Keleş
ile yaşadığını ve eve
çeviriyorlar. Böyle durumlarda sevgi
var ama eşini alıyor bir yerlere sürüklüyor,
bir şeyler yaptırtıyor. O zaman
ev güvenli alan olmaktan çıkar. Onun
için sevgi artı dürüstlük eşittir ömür
boyu aşk diyoruz. O zaman iyi iş birliği,
açık ve net bir ilişki oluyor. Sevgi ve
dürüstlük güveni oluşturuyor. Güven
de iş birliğini kolaylaştırıyor ve ömür
boyu aşk duygusu o şekilde gelişiyor”
diye konuştu.
Aşk ve iş birliği ömür
boyu aşkı sağlıyor
Genellikle ‘Neden evlenmedin?’
sorusuna ‘Aşık olmadım ki’ yanıtının
verildiğine dikkat çeken Tarhan, “Aşık
oluyor, altı ay sonra boşanıyor. Burada
aşk, iyi bir iş birlik olmazsa sürmüyor.
Buharlaşıyor. Eğer iyi bir iş birliği
kurarsan ömür boyu aşka dönüşüyor.
Onun için aşk geçici değil, sadece
iş birliği kurulmazsa geçici. Aşk ve
iş birliği ömür boyu aşkı sağlıyor.
Aşıklar iyi işbirliği kurabilirlerse aşk
buharlaşmaz, aşıklar problem çözme
becerilerine sahiplerse aşkları daha da
sağlamlaşır yine
aşıklar ortak
hedeflere
sahipse aşkları
kökleşir.
Kadını
geri dönmediğini” iddia ederek eşi
ile barışmak istediğini belirtmişti.
Esra Erol, günlerce süren ikna
çabalarının ardından sonunda bir
uzlaşı yolu buldu ve 5 yıldır ayrı
yaşayan Kadriye ve Celal Adıgözel
çiftini barıştırdı. 47 yıl önce
Celal Adıgözel ile evlenen ve zor
günlerinde birbirlerine destek olan
Kadriye Hanım‘ın en büyük hayali
ise gelinlik giymekti. Hüzün dolu
hikâyenin mutlu sonuna Esra Erol
sevimli ve çekici yapan şey onun
kişiliğidir. Cinsel ve fiziksel görünümü
değildir. Cinsiyeti ve dişiliği değildir.
Dış görüntüsü aşırı güzel olmayan çok
sevimli kadın vardır mesela. Bir kadının
çekici olmasında görüntüsünün
payı yüzde 20’dir” dedi.
Evlilik olgunluk ölçeği okunmalı
Uzun ilişkilerde kişiliğin önemini
vurgulayan Tarhan, “İnsanda ruh
güzelliği olacak. İçinde kötülük olan
bir kimsenin fiziksel olarak güzel
olmasının sadece ilk etkileme gücü
olur. Kadın ve erkek ilişkilerinde
fiziksel görünüme indirgenme
ilkellik düzeyinde bir ilişkidir. Fiziksel
görünüm ile yetinme hayvanlarda
vardır. İnsanlar kişilik, ruhsal yapı ve
karakter özellikleri ile güzel oluyor.
Ruh güzelliği dediğimiz güzelliği iyi
anlamak gerekiyor. Herkes evlenmeden
önce ‘Evlilik Olgunluk Ölçeği’ni
okumalı” diye konuştu.
imza attı. Esra Erol, yaşlı çiftin en
büyük hayalini gerçekleştirdi. 64
yaşındaki Kadriye Adıgözel gelinlik
giyerek hayalini gerçekleştirdi.
Ömür boyu aşkın
bİr formülü var!
Psikolojik farklılıklar bilinmeden yapılan evliliklerde çatışmalar yaşanıyor. Herkesin
evlenmeden önce ‘Evlilik Olgunluk Ölçeği’ni okuması gerektiğini söyleyen
Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Nişanlılık, arkadaşlık evreleri uzun sürüyor
ama evlendikten sonra doğal davranmaları başlıyor. Doğal davranınca da çatışma
çıkıyor. Evliliklerde iyi bir iş birliği kurulursa ömür boyu aşka dönüşüyor” dedi.
Kadınların özgürleştiği bir çağdayız
Genellikle kadın ve erkeklerin psikolojik
farklılıklarını bilmeden eş olduklarında
çatışma yaşadıklarına işaret
eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu
durumda çatışma yaşanması doğaldır.
Nişanlılık, arkadaşlık evreleri uzun
sürüyor ama evlendikten sonra doğal
davranmaları başlıyor. Doğal davranınca
da çatışma çıkıyor. Bir taraf
hep benim kurallarıma uysun diyorsa
bunun adı zalimliktir. Karşındakini
köleleştirmektir. Kadın erkek ilişkisini
köle efendi ilişkisi yapmaktır. Kadınların
özgürleştiği bir çağdayız. Bu
haklı bir harekettir ama bu hareketin
dozu kaçtı ve kadın - erkek savaşlarına
dönüştü” ifadelerini kullandı.
Şefkat ve nezaket ilişkilerin
sihirli kavramıdır
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, ‘Evliliğin
iyiliği için ne yapmam ki’ demek
gerektiğini söyledi ve sözlerini şöyle
tamamladı: “Eşler buna göre davranacak
ve buna rağmen karşı taraf değişmiyorsa
‘Senin bu hareketini doğru
bulmuyorum, desteklemiyorum ama
çocukların ve evin geleceği için şu an
bunu bir tarafa bırakıyorum. Bunu
unutmadım bilesin’ deyip tartışmanın
bitirilmesi karşı tarafta suçluluk
duygusu bırakır. Böyle durumlarda
onaylamadığını açıkça söyleyip ama
evde olay çıkmasın, huzursuzluk
olmasın diye bunu bir kenara yazdım
diyebilirse sorunlar halledilebilir.
İlişkilerde iki tane sihirli kavram
vardır. Biri şefkat biri nezakettir.
Şefkat sevgiden daha
büyüktür. İçinde empati
de vardır. Nezaket de
saygıdan daha büyüktür,
içinde merhamet vardır.
Evliliğin ilk gününden itibaren
aile içinde şefkat ve
nezaketi iletişim biçimi
haline getirmek gerekir.”
Gönüllü Hayvansever Barınaklarında Kuduz Aşısı
Ankara Büyükşehir yesi hayvanseverlerin kuduz
Belediyesi, “Başkent’te aşısı taleplerine de sessiz
yaşayan her canlı değerlidir”
anlayışı ile hayvan dostu
çalışmalarına aralıksız devam
ediyor. Büyükşehir Belediyesi
Sağlık İşleri Daire Başkanlığı,
gönüllü hayvanseverler ile iş
birliği içinde çalışarak Başkent
Ankara’da ücretsiz kuduz aşısı
kampanyası başlattı. Gönüllü
hayvanseverlerin barınaklarından
gelen talepler doğrultusunda
ilk olarak “Karşıyaka
Canları Hayvan Barınağı”
ile “İnci Anne’nin Hayvan
Barınağı”nda yaşayan can
dostların kuduz aşıları yapıldı.
Başkent’in dört bir yanında
sokak hayvanlarına gıda,
mama ve kısırlaştırma desteği
sağlayan Büyükşehir Beledi-
kalmadı.
Her iki barınakta 600’e
yakın sokak köpeğine kuduz
aşısı hizmeti verilirken, bu çalışmalara
katılan Sağlık İşleri
Daire Başkanı Seyfettin Aslan,
şu açıklamalarda bulundu:
“Ankara Büyükşehir
Belediyesi olarak her zaman
gönüllülerle iş birliği halindeyiz.
Yakacık bölgesinden
başladık, buradaki hayvanlarımızın
tamamına kuduz
aşısı uygulaması yapacağız.
Yıl sonu itibarıyla 10 bine
yakın kuduz aşısı elimizde.
Ankara’nın tamamında ve
gönüllü barınaklarda kuduz
aşısı uygulamalarını gerçekleştireceğiz.”
Gönüllü hayvansever
İnci Aksoyoğlu ise
kuduz aşısı uygulamasının çok
faydalı olduğunu belirterek,
memnuniyetini, “Büyükşehir
Belediyesinin kent genelinde
yürüttüğü hayvan dostu çalışmalardan
çok memnunum.
Mansur Başkan’a çok teşekkür
ederim. Kendisi çok güzel
çalışmalar gerçekleştiriyor”
sözleriyle dile getirdi.
Sevgi Boz
sevgiboz@gmail.com
Hoşça Kal 2020
Hoş Geldin 2021
2020 yılının hepimiz için yoğun ve yorucu
yıl olduğunu biliyoruz, hatta artık
şu son birkaç günün de biran önce geçirip
bu yılı şöyle bir uğurlayasımız var. Bütün
Dünya’yı etkisi altına alan, milyonlarca
insanı evlere kapatan bir süreç, bir yıl geçirdik,
hepimiz bir şekilde hep şikayet ettik
yaşamak zorunda olduğumuz yasaklardan
dolayı, sokaklarda rahat rahat dolaşamadığımızdan,
tatil yapamadığımızdan ya da
eğlence hayatımızın kısıtlanmasından ve
bunun gibi bir sürü şeyden dolayı.
Oysaki hiçbirimiz 2020 yılının bize
getirdiği hediyelerin farkında varamadık,
şöyle bir düşünün acaba yıllarca kaç kişi
demiştir hep “şöyle üç gün işe gitsek, dört
gün evde otursak” ya da öğrenciler demez
mi hep “ya okula gitmeden, evden ders
görsek” diye yahut hiç işe gitmeden maaşlarımızı
öyle alsak diyenler bile var. 2020
yılı işte tam da bunu yaşattı bize. Kolektif
düşünceyi gerçekleştirdi ve tüm dünya ya
sundu. Herkesin dileği bir anda oldu. Hepimizi
evlerimize o çok istediğimiz şekilde
çalışmayı, ders görmeyi öğretti bize. Tek
bir fark ile evrenin kendi planına göre. Her
bir düşünce enerji ile yaratıma geçmekte,
milyonlarca insanın aklından geçirdiği ya
da bir şekilde bir yerle de sözünü ettiği
bu düşünceler enerji formunda evrene
ulaşmakta ve aynı frekansa girdiği anda
tüm düşünceler gerçekleşmekte. Hiç fark
etmeden yaratmış olduğumuz bu süreci
2020 yılı bize taleplerimizi hediye etti.
Son günlerini geçirdiğimiz bu güzel ve
unutulmaz seneye oturalım hep birlikte
şükranlarımız ve teşekkürlerimizi sunalım,
bizleri hiç fark etmeden hayatın hengâmesinden
çıkartıp yalın ve sakin yaşamanın
nasıl bir şey olduğunu bize fark ettirdi.
Hayatımızda ne kadar fazlalık varsa onlardan
arınmamız için bize fırsatlar verdi
ve en önemlisi de kendimizle baş başa
kalmanın ne kadar güzel bir şey olduğunu
hatırlattı bize. Kendi yurdumuz dâhil tüm
dünya da sağlığın ne kadar büyük bir zenginlik
olduğunu fark ettirdi bize, önceliklerimizin
maddiyat değil, içsel huzur, birlik
ve beraberlik, sevgi, aşk, aile bağları olduğunu
öğretti bize. Tüm bunları düşünür
ve teşekkür ederken kim bilir başka neleri
fark ettirecek daha bizlere giderayak.
En önemlisi de sağlıklı nefes almanın
ne kadar büyük bir zenginlik olduğunu
ve her nefes alışımızda yaşam enerjimizin
ne kadar yükseldiğinin bilincine eriştirdi
bize. 2020 senesinin 21 Aralığında ayrıca
bir çağada kapatıp Astrolojik olarak yeni
bir çağa geçiş yaptığımız bir yıl. Artık ben
merkezli değil biz olarak var olmanın ve
yaşamanın çağına girmiş olduk. Böylelikle
2021 senesinin her birimize daha
farkındalıklı daha birlik içinde huzur ve
barış dolu, mutlu, sağlıklı bir yıl olmasını,
yaşamınızın en güzel yılını geçirmenizi
temenni ediyorum.
Sevgiyle kalın,
Sabahattin Ali
Parkı çocuk
sesiyle şenlendi
Lüleburgaz Belediyesi’nin geçtiğimiz yaz
sonunda kazandırdığı ve Türk edebiyatının
ölümsüz yazarı Sabahattin Ali’nin adını verdiği
“Sabahattin Ali Parkı” vatandaşların ilgi odağı
oldu. Özellikle gençlerin ve yaşlıların sokağa
çıkma izninin olduğu saatlerde park tamamen
hareketli hale geldi.
Yaşam merkezine dönüştü
Kiminin yürüyüş yaptığı, kiminin termosunu
alıp çayını yudumladığı parktan vatandaşlar
memnuniyetini dile getirirken, Lüleburgaz
Belediye Başkanı Murat Gerenli de vatandaşlarla
biraraya geldi. Vatandaşların büyük
ilgisiyle karşılaşan Gerenli, Lüleburgaz’ı hep
birlikte daha iyi yerlere getirmek için çalışmalarına
devam ettiklerini söyledi.
İçinde futbol, basketbol sahaları, çocuk
oyun alanları, spor aletleri, yürüyüş parkurları
ve oturma gruplarının bulunduğu Sabahattin
Ali Parkı’na sadece bulunduğu Sevgi Mahallesi’nden
değil, Lüleburgaz’ın dört bir yanından
vatandaşlar akın ediyor.
sağlık
03
Türkİye’de her 2 bİn 600 İle 4 bİn arasında
Fenilketonüri veya pku hastalığı
(phenylketonuria), ciddi
sağlık problemlerine neden
olan kalıtsal bir metabolizma
bozukluğudur. Fenilketonüri,
fenilalanin hidroksilaz (PAH)
enzimini kodlayan gende
inaktive bir mutasyon sonucu
ortaya çıkan, otozomal resesif
geçişli nadir bir genetik
(kalıtsal) bozukluktur.
Fenilketonüri, fenilalanin hidroksilaz
(PAH) enzimini kodlayan gende
inaktive bir mutasyon sonucu ortaya
çıkan, otozomal resesif geçişli nadir bir
genetik (kalıtsal) bozukluktur.
Fenilalanin hidroksilaz, vücudun
fenilalanin (Phe) ihtiyacını karşılandıktan
sonra kalan miktarı tirozin amino asidine
dönüştürmek için kullandığı bir enzimdir.
Fenilalanin hidroksilaz enzimi, fenilketonüri
olan bireylerde aktif değildir veya az
çalışır bu yüzden fenilalanin normal olarak
parçalanamaz (metabolize edilemez).
Bu da fenilalanin ve atıklarının anormal
derecede kanda, dokularda, beyin omurilik
sıvısında ve idrarda birikmesine neden
olur.Fazla Phe birikimi merkezi sinir sistemi
için toksiktir ve PKU hastalığı ile ilişkili
ciddi problemlere neden olur.
Ek olarak, PKU’lu tedavi edilmemiş
bebekler olağandışı açık gözler, melanin
sentezindeki defekte bağlı olarak daha açık
cilt, saç ve göz rengi ve etkilenen kişilerde
kaşıntı, kızarıklık ve kabarcıklanma ile
karakterize olabilen bir enflamatuar cilt
hastalığı olan egzamaya benzeyen bir
döküntü de geliştirebilirler.
Fenilketonüri Belirtileri
Fenilketonüri (PKU) olan bebekler tipik
olarak doğumda normal görünürler.
Erken tarama ve diyet tedavisi ile, etkilenen
kişiler hiçbir zaman PKU belirtileri
göstermeyebilir. Fakat yaşamın ilk
günlerinde tanısı konmayan ve PKU
tedavisi görmeyen bebekler genellikle
üç ila altı aylık olduğunda aşağıdaki
belirtileri geliştirmeye başlarlar:
Nefes, cilt veya idrarda vücutta çok fazla
fenilalanin neden olduğu küf kokusu
Kafanın normal boyutundan küçük
olması (mikrosefali)
Zihinsel engellilik
Gecikmeli gelişim
Deri döküntüleri (egzema)
Davranışsal problemler
Psikolojik bozukluklar
Titremeler
Nöbetler
CÜNEYT
ŞAKAR
Dünyada Fenilketonüri
PKU prevalansı önemli coğrafi farklılık
göstermektedir. Amerika Birleşik Devletleri’nde
her 10.000 ila 15.000 bebekten
biri fenilketonüriden etkilendiği tahmin
ediliyor.PKU, İrlanda, Kuzey Avrupa, Türk
ve Yerli Amerikan kökenli bireylerde daha
yaygındır. Finlandiya, Afrika ve Japon
nüfuslarında ise çok daha seyrektir. Finlandiya’da
200.000 doğumda 1, Japonya’da
125.000’de 1, Türkiye’de ise doğan her
2.600 ila 4.000 canlı doğumda 1 olduğu
kabul edilmektedir.
Türkiye’deki bu yüksek insidans, öncelikli
olarak akraba evlilikleriyle ilişkilidir.
Ancak akraba olmayan bireylerin çocukları
da bu hastalıkla doğabilir.
Fenilketonüri Teşhisi
PKU için birincil tanısal test, yenidoğan
bebeğinin ayağının topuğundan alınan
bir damla kan içindeki fenilalanin düzeylerinin
ölçülmesidir. Bu tarama prosedürüne
Guthrie testi (Guthrie bakteriyel
inhibisyon tahlili) adı verilir.
Bu testte PKU, kandaki yüksek fenilalanin
konsantrasyonlarında büyüyen
bakterilerin ortaya çıkmasıyla doğrulanır.
Erken tanı kritik önem taşır. PKU bebeklerinin
normal gelişmesi ve PKU’nun
yıkımlarından kaçınması için tedavinin
erkenden sağlanmasını sağlar.
yenİdoğan pku hastası
Fenilketonüri Tedavisi
PKU’lu insanlar, özel bir diyetle ve ilaç
alarak semptomlarını giderebilir ve komplikasyonları
önleyebilir.
Fenilketonüri Diyeti
PKU tedavisinin başlıca yolu, fenilalanin
içeren gıdaları sınırlandıran özel bir diyet
(fenilketonüri diyeti) yemektir. PKU’lu
bebekleri, ilerleyici beyin hasarından ve
vücutta bir fenilalanin birikiminden kaynaklanan
diğer problemlerden korumak
için tanı konur konmaz özel bir PKU diyeti
uygulanmalıdır. PKU tedavisinin amacı
Phe kan seviyesini 12 yaşından önce 2 ila
6 mg / dl, 12 yaş üstü PKU hastalarında
ise 2 ila 15 mg / dL arasında tutmaktır. Bu
genellikle dikkatle planlanmış ve izlenen
diyetle gerçekleştirilir. Çocuğun fenilalanin
alımını sınırlamak dikkatli yapılmalıdır,
çünkü bu önemli bir amino asittir.
Dikkatlice sürdürülmüş bir diyet, zihinsel
geriliğin yanı sıra nörolojik, davranışsal ve
dermatolojik problemleri önleyebilir.
Yasaklı Besinler
(Yüksek Proteinli)
Et, balık, tavuk, yumurta,
fındık, fıstık, çikolata, bezelye,
fasülye, süt ve diğer süt
ürünleri gibi yüksek proteinli
gıdalar PKU diyetlerinden
yasaklanmıştır.
Sınırlı
Tüketilebilen
Besinler
(Düşük Proteinli)
Meyve, sebzeler ve bazı
hububatlar gibi doğal olarak
düşük proteinli gıdalara ise
sınırlı miktarda izin verilmektedir.
Ayrıca düşük proteinli
ekmek ve makarna da
sınırlı miktarda tüketilebilir.
Fenilketonüri
Komplikasyonları
Tedavi edilmeyen PKU,
bebeklerde, çocuklarda ve
bozukluğu olan yetişkinlerde
komplikasyonlara yol
açabilir:
Yaşamın ilk birkaç ayında
başlayan geri dönüşümsüz
beyin hasarı ve belirgin
zihinsel sakatlık
Nöbet ve titreme gibi
nörolojik problemler
Büyük çocuklarda ve erişkinlerde
davranışsal, duygusal
ve sosyal problemler
Başlıca sağlık ve gelişim
sorunları
Pandemi döneminde ağız
ve diş sağlığının korunması
Tüm dünyayı etkisi altına alan
korona virüsün vücuda ilk olarak
ağız ve burun aracılığıyla bulaştığı
bilinmektedir. Virüsün yayılma hızı
ve hasar verme oranını azaltmak
için ağız hijyeni ve sağlığına önem
verilmesi, zararlı maddelerin girişini
önlemek için bir bariyer oluşturulması
gerekmektedir.
Pandemi döneminde ağız bakımı
ve hijyeninin sağlanması ile ilgili
açıklamalarda bulunan Hospitadent
Dental Group Pendik Şubesi
Başhekimi Ömer Kadıoğlu, “Hepimizin
bu dönemde birçok rutinimizi
değiştirmemiz gerekti ve pandemi
yeni alışkanlıklarımızı oluşturdu.
Bu yeni alışkanlıklarımızda beden
sağlığımızın ayrılmaz bir parçası olan
ağız ve diş sağlığımızı korumak için
hijyen alışkanlıklarımızı en üst seviyede
tutmamız gerekli. Bunun için
mutlaka günde en az iki kez dişler
fırçalanmalı, diş fırçasının erişemediği
alanlardaki bakteri plağını uzaklaştırmak
için diş ipi, ara yüz fırçası
veya ağız gargarası kullanımı gibi ek
önlemler uygulanmalıdır. Bunun yanı
sıra ağız bakımı yapılmadan önce ve
sonra eller mutlaka etkili bir biçimde
yıkanmalıdır” diye konuştu.
Hiçbir sağlık sorunu ertelenmemeli
Ayrıca pandemi öncesinde planlanmış
tedavilerin, bu dönemde ihmal edilmemesi
ve tamamlanması gerektiğini
vurgulayan Başhekim Ömer Kadıoğlu,
“Hiçbir sağlık sorunu için ‘tedaviye
gerek yoktur’ ya da ‘sonra düzeltilir’
gibi bir bakış açısı doğru değildir.
Çünkü hastalar açısından önemsiz
gibi görünen sorunlar ileride tedavisi
daha güç bir hal alabilir. Bu yüzden
en doğru yöntem geciktirmeden işin
uzmanından görüş almak ve tedavi
planlamalarını şekillendirmektir. Ayrıca
basit gibi görünen bir sağlık sorunu
zamanında tedavi edilmezse başarısız
sonuçlar verebilmektedir” dedi.
6 ayda bir diş muayenesi şart
Diş doktoruna her 6 ayda bir muayene
olmak için gitmek hem ağız
sağlığınız hakkında bilgi sahibi olmanızı
sağlamakta, hem de iyi gitmeyen
bir durum var ise önlem alınmasını,
tedavi edilmesini kolaylaştırmaktadır.
Pandemi sürecinin en başından
beri Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan
rehberleri takip ettiklerini; Ağız,
Diş Sağlığı Kuruluşları ve Sağlık Turizmi
Derneği ( ADİSSAD ) ile ağız ve
diş sağlığı sektöründe faaliyet gösteren
diş hastaneleri, diş merkezleri, diş
polikliniklerine tedbirlerin en üst düzeye
çıkarılması konusunda öncülük
ettiklerini belirten Kadıoğlu, hastaların
güvenle diş tedavisi olabileceklerini
söyledi ve önerilerde bulundu;
Hastalar randevularına tam zamanında
giderek hastane içerisinde
kişilerle temasını en aza indirmelidir.
Önemli bir başka nokta da randevuya
yalnız gidilmesi, bekleme salonunun
kalabalıklaşması enfekte olabilecek
kişi sayısının artmasına sebep olabilir.
Bazı hastalarımız sadece diş
tedavisi için yurt dışından gelmekte,
bu durumda 14 gün kuralına uymalı
ve kendilerini
toplumdan
izole etmelidir.
En sık rastlanan akciğer hastalığı:
Halk arasında KOAH olarak bilinen kronik
obstriktif akciğer hastalığı, gerçekte ortak
bir özelliği paylaşan bir hastalıklar grubunu
ifade eder ve bu ortak özellik akciğerden havanın
çıkarılma güçlüğüdür. Bu duruma nefes
vermede tıkanıklıkadı verilir ve KOAH etiketi
altında özellikleri birbirine yakın kronik bronşit,
anfizem ve astım hastalıkları yer alır. Bu hastalıkların
farklı etkenlere bağlı gelişse de nefes
verirken tıkanma veya daralma görüldüğünü
söyleyen DoktorTakvimi.com uzmanlarından
Prof. Dr. Firuz Çellikoğlu, KOAH’lı kimselerin
çoğunda bu üç hastalığın, olimpiyat halkaları
gibi iç içe geçmiş belirtilerinin bileşiminin mevcut
olduğunu anlatıyor.
KOAH’ın meydana gelmesindeki
en büyük etken sigara dumanı
Hava kirliliği, iş yerlerinin havasında toz ve dumanlara
maruz kalma ve özellikle akciğer enfeksiyonları
bütün KOAH’lı hastaların şikayetlerini
ağırlaştırdığını belirten Prof. Dr. Firuz Çellikoğlu,
bu hastalığa yol açan etkenlerin bir kısmı için
önlem almanın çok güç olduğunun altına çizerek
“Tek bir etkenin önlenmesi insan elindedir. Son
yıllarda yapılan araştırmaların kesinlikle gösterdiği
gibi KOAH’ın meydana gelmesinin en
önemli sebebi içilen sigara dumanıdır” diyor.
KOAH’ın en sık rastlanan belirtisinin nefes
darlığı olduğunu bildiren Prof. Dr. Çellikoğlu,
özellikle sigara içiyorsanız ve biraz zorlu bir hareketle
(merdiven veya yokuş çıkarken, ağır bir
paket taşırken, düz yolda hızlı yürürken) nefes
darlığı ortaya çıkıyorsa aklınıza hemen KOAH
gelmesi gerektiğini belirtiyor. “Bu hastalığa
tutulanlar genellikle bir nefes sıkıntısı olduğunu
ilk olarak kendi yaşında bir arkadaşı
KOAH
veya eşi ile yürürken, onlara ayak uyduramadığı
zaman fark ederler. Kronik öksürük, veya
ıslıklı soluma KOAH’ın diğer belirtilerini teşkil
eder. Ancak KOAH’tan başka nedenlerde bu
şikayetleri meydana getireceğini asla unutulmamalı”
diyen Prof. Dr. Firuz Çellikoğlu, nefes
darlığı veya solumada güçlük şikayetinin birçok
hastalığa bağlı olabileceğini belirtiyor.
KOAH’ın tedavisi doktor
hasta işbirliği temeline dayanır
KOAH tedavisinde en önemli unsurun hasta-doktor
ilişkisi olduğu söyleyen Prof. Dr.
Firuz Çellikoğlu sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Doktorunuza her şeyinizi açık ve samimi
olarak anlatmanız gerekir. Doktorda sizinle açık
ve samimi olmalı ve hiçbir şeyi gizlemeden, her
şeyi size açıkça anlatmalıdır. Tedavinizin bir
kısmı doktorunuzun sorumluluğundadır. İlaçların
seçimi, tedavinin düzenlenmesi, diyetinizin
tanzimi, laboratuvar muayenelerinin istenmesi
doktorunuzun görevidir. Fakat sorumluluğun
büyük kısmı size aittir. Doktorun önerdiği gibi
ilaçları kullanmak, evde nefes alma egzersizlerini
düzenli yapmak, düzgün beslenmek ve
en önemlisi o güne kadar bırakmammışsanız
sigara içmekten vazgeçmek tamamen hastanın
sorumluluğundadır. İlaçların dışında hayat
boyu sürecek bu hastalıkla nasıl mutlu yaşayacağımızı
öğreten ve yaşam kalitesini arttırıcı
egzersiz yapmamızı sağlayan Solunum Rehabilitasyon
Programı KOAH tedavisinin en önemli
unsurunu teşkil eder.’’
04 gündem
Açık Büfe
Hayatı açık büfeye benzetirim;
İnsanları da ellerinde geniş
geniş tabakları ile bu açık büfenin
etrafında dolanan her şey dahil
otellerin konaklama zamanı sınırlı
müşterilerine…
Açık büfe çok zengin; tatlısı, tuzlusu,
ekşisi, acısı pek bir bol. Her damağa
göre lezzet gani.
Örneğin bir tepside hurafe soslu
cahillik ve aymazlık ile birlikte sunulan
riyakarlık sote varken, bir diğerinde
beşamel soslu iyilik ve kadirşinaslık
haşlamayı bulabilirsiniz. Yanık yağda
kızartılmış hainlikle birlikte servis edilen
gıybet çorbasını bulduğunuz gibi.
Üzerine sazan yumurtası yağı
serpilmiş kibir salatası da mevcuttur bu
açık büfede zarafet otu ile tatlandırılmış
naiflik püresi de…
Canınız çiğlik çekerse çiğ köfte
kıvamında ekşili acılı yoğrulmuş had bilmezlik
köftesini tercih edebilirsiniz; yok
ben erdem, illa erdem isterim derseniz
insanlıkla marine edilmiş haysiyet pilavı
tam damağınıza göredir. Ancak dikkat
edeceğiniz bir husus var, bu yemek
hemen ilk sıralarda sunulur, tabağınıza
aldınız aldınız, alamadınız arkanız
çok kalabalık tekrar başa dönmeniz bir
ömür boyu süre alabilir.
Toprak kapta sunulan samimiyet ile
dürüstlük kavurmasından almak için
fazla acele etmeye, diğerleri ile itişip
kakışmaya gerek yok, aşçının en bol
yaptığı ama müşterinin pek azının rağbet
ettiği bir yemektir. Bu yemeği açık
büfede pas geçenlerin çoğu hazımsızlık
yaptığı söylerlerse de inanmayın.
Tembellik közünde parpurlanmış
çekemezlik beğendi de pek meşhurdur.
Talibi de çoktur. Çalışkanlık ve üretim
böreği de vardır elbet ancak acıdır.
Acıya katlanamayanlar pek almazlar ta
baklarına.
Buldumcuk pilavı da ünlüdür açık
büfenin kerameti kendinden menkul
şehriyesi ile yapılanı pek bir kapışılır.
Yiyeni buldumcuk yapar ki, üzerine kırk
kova görgü yoğurdundan mamül yayık
ayranı içse bile iflah olmaz.
Yalan dolan dolması için ayrı bir
kuyruğa girmek gerekir; Öyle önceden
yapılmaz çünkü anında namussuzluk
sosuna bulanmazsa tadı biraz buruk
olur. Hele bir de hurma ile yapılanı
vardır ki, er geç tırmalar.
Edeple karılmış haya kebabı en
lezzetli menülerdendir. Ama mutlaka
erdem ateşinde pişirildiğinden yemesi
bile maharet ister. Her türlü melanete
iyi gelir yeter ki haya kaşığı ile yensin.
Omurgasızların tercihi omurga kalburabastısıdır.
Kişilik isteyenler kişnişli
kişilik kapamayı alırlar tabaklarına.
Hercai menekşe ve kuşkonmazlı
risotto en popüler yemeklerdendir. Tabii
hercailer için.
Ciğerli olmak isteyen canciğer
sarmaya itina gösterirken, ciğersizler
Olcay Erözden
için kelle haşlama da mevcuttur büfede.
Hemen beyin salatasının yanında sunulur.
Artık kim hangi eksiği varsa onu alır
tabağına. Şef hiç karışmaz.
Her telden çalarım, yeter ki karnım
doysun diyenlere Taco Pizza Rulolar
önerilir. İçlerinde her şey vardır ama
tatları aynıdır. Bir versiyonu da aşuredir.
Fasulyeden kayısıya kıyasıya rekabet
sevenlerin gözdesidir.
Pesto soslu kanepeleri de rağbet
görür açık büfenin sosun adını bilmese
de meraklılar için iyi menüdür. Her
konuda kalabalık laflarla fikir beyan
eden, ama fikrine dolananlar için enfes
bir seçenektir.
İlk bakışta salçalı makarna sanılsa
da görünümüne kanıp tabağına alanlar
salçanın kendileri olduğunu daha ilk
lokmada anlarlar. Ömür boyu ona
buna sıvaşmaları da bundandır.
Bir de halt haşlaması vardır. Çiğnemeden
yutulur, yemesi tatlı çıkarması
pek eziyetlidir. Tabakların tamamına
yakında görürsünüz. Kimi bir kaşık
alır kimi beş kaşık. Üzerine zannetme
baharatı olamazsa olmazıdır. Kendini
bir halt sananların rağbetinden dolayı
bunun önünde de kuyruk çoktur.
Yalakalıklı Marshmallow; Tadı bir
şeye benzemese de bir halt haşlaması
ile yarışır. En çok sıra ve sırada kaynak
bu yemeğin önünde olur. Dolayısı ile
en çok maraza da bu yemekten çıkar.
Bir de sebze sufle vardır tercihler
arasında, suflenin temelini yine
beşamel sos ve yumurta oluşturur.
Bu yüzden tuzlu suflelerin yapımında
dikkat edilecek en önemli nokta
beşamel sosun çok iyi hazırlanması
ve pişirilmesidir. Sos gereğinden fazla
sulu ve yumuşak, gereğinden fazla katı
olmamalıdır. Olursa maazallah sebzeler
çiğ kalır ki bu açık büfede buna asla
izin verilmez.
Turşusuz yapamam arkadaş diyenler
içinde çeşit çeşit turşular bulunur
açık büfede. En çok rağbet göreni hıyar
turşusudur. Kim bilir belki cacığa da
olan ilgi hıyar bağlamında değerlendirilmelidir.
Sakatatlar da sıra sıradır tezgahta.
mercan köşk ile tatlandırılmış füme
dil vardır ki, ağız acılığını, dil yaresini
şıp diye keser. Ama nedense tabaklarda
füme dil değil, çatal dile rastlanır
sıklıkla. Hani çataldan kasıt yılan dili
olmasa es geçecek insan fakında bile
olmayacak tabağındakinin.
Dirayetle karılmış ahde vefa sahandayı
da atlamamak gerekir menüyü
sayarken. Gerçi onuda tabaklarda sıkça
görmek mümkün olmasa da, tadını bir
kere alan müptelası olur.
Had ile pişirilmiş, üzerine izan
ilave edilmiş Gönlübol fırındayı
unutursam, haddini bilenlere haksızlık
etmiş olurum. Bu yemekte kapışılanların
arasında sayılmaz ama tabağına
almak için ısrarcı olanların sayısı da az
değildir hani.
Menü bu kadar geniş olur da döner
kebap olmaz mı? Olur elbette ama bu
döner kullanılan malzeme açısından
alışık olduğumuz dönerden biraz farklı.
Her ne kadar ateşle harman olsa da bazen
bir tarafı çiğ kalır. Döne döne başı
dönenlerin tercihleri arasında yer alır.
Eee tatlısı yok mu bu açık büfenin?
Olma mı? tatlı deyince ilk akla gelen
isimler hanım göbeği,Dilber dudağı,-
vezir parmağı ,şıllık tatlısı vs olsa da bu
büfenin tatlılarının hepsine aynı adı vermiş
onları yapan; hayat demiş kısaca…
Menü sayısız, yer sınırlı; son olarak
bir de lokma tatlısından söz edeyim. Bu
büfede haramı da var lokmanın helali
de. Artık hangisini tercih ediyorsanız
koyuverirsiniz tabağınızın bir köşesine.
Menü saydığımın kırk katı; Herkes
hepsinden almakta özgür.
Ama ben size ŞEF’in tavsiyesi konusunda
küçücük bir tüyo vereyim mi?
Diyor ki; Siz siz olun tabağınıza
bolca Sade Ahlak Yahnisi alın. Tatlısını
bana bırakın.
Ne demişler ‘’İnsan ne yerse o dur’’
O mudur?
O dur, o dur…
D Vİtamİnİnİn Fazlası
Bİrçok Sağlık Sorununa
Davetİye Çıkarıyor
Yeni Tip Koronavirüse (Covid -19) karşı bağışıklık sistemini kuvvetlendirdiği yönünde olumlu
etkileri olduğu bilinen D vitamini, son ayların en çok konuşulan konuları arasında yer alıyor.
Uzmanlar sağlığımız için büyük önem taşıyan bu vitaminin fazlasının ise kandaki kalsiyum ve
fosfor miktarında artışa neden olabileceğini vurguluyor.
Yaşadığımız Yeni Tip
Koronavirüs (Covid
-19) salgını sürecinde
bağışıklık sistemimizi korumak
adına mutivitaminlere gösterilen
ilgi her geçen gün artıyor.
Bu kapsamda ise son aylarda
dünyanın farklı noktalarında
yapılan araştırmalar ve uzman
görüşleri ile beraber vücudunuzda
kritik rol oynayan, yağda
çözünen D vitamini öne çıkıyor.
Öyle ki yakın zamanda yapılan
bir çalışma, yeterli D vitamini
seviyesine sahip olan COVID-19
ile hastaneye yatırılan hastaların
olumsuz sonuçlar ve ölüm riskinin
azaldığını gösteriyor. Fakat
bu vitaminin bilinçsiz şekilde
kullanımı ise birçok sağlık sorununa
davetiye çıkarıyor.
Kas ve Kemikler için
D Vitamini Büyük Önem Taşıyor
Güneşten ve besinlerden alınan
D vitamini takviyelerine pandemi
döneminde ilginin arttığına
dikkat çeken Romatem Hastanesi
Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon
Uzmanı Dr. Esra Mustafa, “ Evet
vitaminler vücudumuzun genel
sağlığı ve zinde kalmamız açışından
önem arz ediyor. Özellikle
son zamanlarda D vitamine ilgi
artmış durumda. Fakat kullanımda
kontrollü olmak büyük
önem taşıyor. Sağlıklı bir kişinin
vücudundaki kalsiyum, vücudun
güçlü kemikleri ve kasların hareket
etmesine yardımcı olmak
ve sinirlerin vücut parçaları ile
beyin arasında bilgi taşımasını
sağlamak gibi diğer hayati işlevleri
sürdürmesi için emilir. Kalsiyumun
bağırsaktan emilmesi ve
düzgün çalışması için D vitamini
çok önemli bir rol oynar Yüksek
miktarlarda alınan D vitamini ise
kişide kas güçsüzlüğü, halsizlik,
iştahsızlık, kabızlık, bulantı, kusma,
yüksek tansiyon, depresyon,
böbrek taşı, çarpıntı gibi şikayetler
oluşturabilir” dedi.
Günlük D Vitamini
Takviyesi Ne Kadar Olmalıdır?
Dr. Mustafa, sözlerine şöyle
devam etti: “Eklem kıkırdağında
biriken kalsiyum kireçlenmeye
de neden olabiliyor. Ayrıca
vitamin eksikliği bebeklerde
ve çocuklarda ise büyümenin
gecikmesine, kas güçsüzlüğüne
ve iskelet sorularına neden
olan raşitizmlere yol açabilir.
O yüzden bu dengeyi uzman
kontrolünde ayarlamamız gerekiyor.
D vitamini alımı, 1-10
yaş arası çocuklar günde 50
mikrogramdan, yetişkinlerde ise
günde 100 mikrogramdan fazla
olmamalıdır”
Pandemi sürecinde
Artan ağrılar ilaçsız
tedavilere ilgiyi arttırdı
Çağın problemi olarak
adlandırılan ‘Hareketsizlik’
yaşanan salgın
sürecinde daha da arttı.
Bu da başta kas ve iskelet
sisteminde olmak üzere
vücudun farklı bölgelerinde
birçok sağlık sorununa neden
oluyor. Sorun yaşayan
kişiler de pandemiden dolayı
ilaçsız, iğnesiz tedavilere
her geçen gün daha çok ilgi
gösteriyor. Bu kapsamda ise
eski bir tedavi yöntemi olan
sadece etkilenen bölgeye
değil, tüm vücudun sağlığına
odaklanan ‘Osteopati’
vatandaşların tercihi oluyor.
Kas- İskelet Sistemindeki Sorun
Genel Sağlığımızı Etkiliyor
Vücudun kas-iskelet sistemi
uygun şekilde hizalanmadığında
dolaşım sistemi,
organlar ve sinir sisteminin
kendi içinde doğru ve
birbirleri arasında uyum
içinde çalışmasını engellediğini
ve bu nedenle vücudun
kendini iyileştirme yeteneğinin
azaldığına dikkat çeken
Fizyoterapist Ali Menoğlu,
“Kas ve iskelet sistemi biyomekanisinin
doğru olması
önem taşıyor. Osteopatik
tedavide kişiye klinik testler
yaparak problemin kaynağı
saptanır ve sonrasında
vücudun belirli noktalarına
dokunuşlar yapıp uyarılar
vererek tedavi edilir. Osteopati
hem soruna hem de alta
yatan nedene odaklanarak
bütüncül bir tedavi sağlar”
ifadelerini kullandı.
Sertifikalı Kişilerin Uygulaması
Büyük Önem Taşıyor
Menoğlu, sözlerini şöyle
sürdürdü, “Bel, boyun ve sırt
ağrısı, baş ağrısı, uyku problemleri
tenisçi-golfçü dirseği,
sporcu yaralanması, sindirim
sorunları ve duruş problemleri
gibi birçok rahatsızlığın
çözümünde faydalanılan
‘Osteopati’ ilaçsız olması
nedeniyle kişilere büyük
avantaj sağlıyor. Bu tedaviyi
osteopati eğitimi almış
doktor ve fizyoterapistlerin
uygulaması gerekiyor. Bu
konuda vatandaşlarımız
dikkatli olmalı, sağlık bulayım
derken sağlıklarından
olabilirler.”
Tarif:
Leyla Eyüboğlu
BAL KABAĞI TATLISI
Malzemeler
1 Kg Bal Kabağı
3 Su Bardağı Süt
1,5 Su Bardağı Toz Şeker
1 Yemek Kaşığı Gülsuyu
10 Adet Kakule
1 Tatlı Kaşığı Toz Tarçın
2 Yemek Kaşığı Bitkisel Margarin
Üzeri İçin:
50 – 100 Gr Çiğ Koju Fıstığı
Yapılışı:
Kabaklar rendelenir. Bir
tencereye alınır. Üzerine
süt, toz şeker ve tarçın
eklenir. Ardından kakuleler
temizlenerek havanda
döğülür. Karışımın üzerine
eklenerek pişmeye bırakılır.
Pişmek üzere iken yağ ve
gül suyu eklenir ve karıştırılır.
Helva kıvamına gelene
kadar pişirilir. Sıcak olan
tatlı servis kaplarına alınır.
Üzerine çiğ kaju fıstığı ile
süslenir. Soğuk servis edilir.
Türkiye ve Almanya‘da Korona Tedbirleri
2020 yılının ilk aylarından beri
bütün dünya bu korona denen görünmez
düşmanla mücadele ediyor.
Türkiye dahil bütün ülkeler, gerekli
tedbirleri alıyor ama bu virüsle bir
türlü başa çıkalamadı, çıkılamıyor.
Türkiye, ne yazık ki 2020 yılının ilk
aylarında bu işi ciddiye almadı. Umreden
dönenler, kontrolsuz bir şekilde
ellerini kolların sallayarak karantinaya
bile alınmadan evlerine gittiler. Onları
karşılayan eş, dost ve akrabalarla sarmaş
dolaş oldular. Bu şekilde yurt dışından
ilk olarak koronayi ülkemize getirmiş ve
eşe dostada bulaştırmış oldular.
*****
ALMAN TURİSTLER
Almanya, Türkiye’yi riskli bölge ilan
etti ve vatandaşlarını Türkiye’ye gitmemeleri
konusunda uyardı. Ancak alman
turizm ve seyahat acentelerinin batma
riskine ve bu sektörde binlerce kişinin
işsiz kalması ve devlete maddi yönden
yük olmaları ihtimaline karşı, Alman
hükümeti Türkiye’nin üç bölgesine
(Antalya, Aydın, İzmir ve Muğla) kendi
vatandaşlarını göndermekte mahsur
görmedi hatta teşvik etti.
Bu durumda ne oldu?
Ülkemiz gelen paralı alman turistleri
hiç bir tedbir almadan ve teste tabi tutmadan
tatil yörelerinde ve otellerde ağırladı.
Bu paralı alman turistlerin korona
bulaştırma riski varmıydı, elbette vardı.
Önemli olan turistik otellerin ve
seyahat acentalarının para kazanmasıydı.
Ülkeye getirecekleri korona
tehlikesi hiç önemli değildi.
Alman seyahat acenteleri batmaktan
kurtulacak kadar parayı kazandıktan
sonra, Türkiye’deki bu üç bölgeyi de Türkiye
genelinde olduğu gibi riskli bölge
ilan etti. Yani o günden sonra Türkiye,
Almanya için tekrar riskli bölge oldu.
*****
RUS TURİSTLER
Rusya ve Ukrayna‘dan Antalya‘ya günde
80 uçak dolusu Rus turist geldi. Geldi
de ne oldu derseniz havalanlarımızda
bu turistlere hiç bir zaman korona
testi yapılmadı. Hiç bir önlem alınmadı.
Yığınlar halinde Antalya ve civarındaki
turistik bölgelere akın ettiler. Ülkede
hiç korona riski yokmuşçasına geldiler,
deniz, kum ve güneşin tadını çıkarttılar,
eğlendiler ve insanlarımıza virüsü
bulaştırıp çekip gittiler.
Rus ve Ukraynalı turistler gerçekten
ülkemize döviz kazandırdı mı bilinmez
ama bıraktıkları hasar mutlaka büyüktür.
Rusya, Türkiyeden tatilden dönen
vatandaşlarını hemen 14 günlük
gündem
karantinaya aldı ve
Türkiye’den gelebilecek
virüslerle ilgili tedbirleri
almış oldu.
Muzaffer
Kaplan
m.kaplan@panoramagazetesi.com
*****
Bu arada Türkiye ve Almanya‘da
neler değişti?
Türkiye işin ciddiyetini
ancak idrak etti ve
ciddi tedbirler aldı. Mesela
hafta sonu, seyahat
kısıtlamaları, maske
takma zorunluluğu, vb.
Bir de baştan beri
inandırıcı olmayan koronadan ölenlerle
ilgili ölüm sayılarını son günlerde takriben
240 civarında vermeye başladı.
Halkımız, baştan beri verilen düşük
ölüm sayılarından dolayı son verilere de
pek inanamıyor ne yazik ki. İnanmayan
sadece halk değil, Türk tabipler odası da
bu gruba dahil. Örnekleri çogaltabiliriz.
Maske konusuna gelince, maske
mecbur tutuldu. Her yerde maske
takma mecburiyetine genelde uyuldu.
Uymayanlar için maddi uygulamalar,
parasal cezalar verildi. Gruplar halinde
bu uygulamalara uymayan kişileri
basından izlemekteyiz. Bu konuda
devletin uygulama ve yaptırımları çok
yerindedir ve hatta geç kalınmıştır.
Hafta sonları sokağa çıkma kısıtlamaları
çok yerinde bir karardır.
Hatta en az 14 gün
kapanma inaniyorum ki
vakaları çok azaltacaktır.
*****
Türkiye‘den Almanya‘ya
gelen insanlar, ellerinde
negatif olduklarına
dair korona raporu olmadan
uçaklara alınmadılar ve
Almanya‘ya ayak bastıkları
gün itibarıyla 14 gün ev
karantinasına alındılar.
Ya Almanya‘da durum
nedir derseniz;
Almanya da tedbirleri arttırmış ve
Türkiye‘nin aldığı kısıtlamaları aynen
uyguluyor Gıda maddeleri ve günlük
ihtiyac maddeleri satan magazalar,
bankalar, eczaneler ve resmi makamlar
hariç, okullar, alışveriş merkezlerini
(AVM), diğer alışveriş yerlerini, restoran,
kafe vb yerleri kapattı. Ancak restoran,
kafe vb yerlerde ya sipariş verip
kendiniz dışarda yemek şartıyla alabilir
veya eve sipariş verebilirsiniz.
Almanya çeşitli eyaletlerden
oluştuğu için uygulamalar farklılık
göstermektedir.
Akşam saat 21:00 den sabah 06.00
ya kadar sokağa çıkmak yasak (istisnalar
hariç).
05
Burada da kapalı alanlarda maske
kullanma mecburiyeti vardır, ancak
Türkiye‘nin tersine açık alanlarda
maske takma mecburiyeti yoktur. Bu da
insanları ne kadar koronadan korur, bu
da ayrı bir tartışma konusu.
Bir de Almanya‘da 60 yaş üstü
ve kronik hastalara devlet tarafından
maske dağıtım uygulaması var. Maskeler
eczaneler tarafından dağıtılıyor.
Toplamda 15 maske. Ancak ilk 3
maskeyi kimlik göstererek gidip eczaneden
alabiliyorsunuz. Diğer kalan 12
maskeyi ise 6 + 6 olacak şekilde sağlık
kasalarından gelecek olan yazı ile alabileceksiniz.
Ancak her 6 maske icin
6,- EURO yani toplamda 12,- EURO
katılım ücreti ödenecek.
Yani ilk 3 maske reklam mahiyetinde
ücretsiz, diğer 12 maske ise
ücretli satılmış olacak. Yani dostlar
alışveriste görsün misali.
Genelde dünyadaki gidişat çok
kötü. Ülkeler kendilerini yavaş yavaş
kapatmaya başlıyor. Bu uygulama kısa
zamanda bütün ülkelerde geçici de
olsa uygulamaya konabilir.
Bu durumda dış ülkelere seyahat
etmek ne derece güvenilir. İyi düşünüp
karar vermek lazım. Nitekim
gidip te dönememek, gelipte görememek
var desekte yeni normale hep
birlikte uyumlanacağız.
BRC TÜRKİYE CEO’SUNDAN PARİS İKLİM ANLAŞMASI UYGULANMALI ÇAĞRISI
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ YENİ
FELAKETLER
YARATIYOR
Küresel ısınma insanlığı tehdit eden
felaketlere neden oluyor. Hükümetlerarası
İklim Değişikliği Paneli (IPCC) Eylül
2019 tarihinde yayınladığı sonuç raporunda küresel
ısınmanın yarattığı değişimin, yeni hastalıklar,
gıda ve su krizleri, şehirleri kavuracak sıcak hava
dalgaları, deniz seviyesinin yükseleceğine neden
olacağını açıklamıştı. 2020 yılında yaşadığımız
koronavirüs pandemisi, raporda yer alan ifadelerin
gerçekliğini bir kez daha ortaya koydu.
Ülkemizin de içinde bulunduğu yakın
coğrafyamızda kuraklık etkisini hissettirmeye
başlarken, Sonbahar – Kış mevsimlerinde görülen
yağışlar giderek azalacak. Değişen yağış
rejimi nedeniyle buğday, mısır, ayçiçeği gibi
türler yetiştirilemeyecek ve insanlığı asırlardır
besleyen su kaynakları iklim değişikliği nedeniyle
kuruyacak ya da eski gücünü yitirecek.
İçinde bulunduğumuz coğrafyada
görülmeye başlanan
kuraklık ve yağış düzensizliği,
yeni hastalıkların ve orman
yangınlarının habercisi. Karbon
salımı, küresel ısınmayı,
küresel ısınma da iklim değişikliğini
tetikliyor. Tüm bu
felaketler zincirinin önüne geçebilmek
için her sektör temsilcisinin
üzerine düşeni yapması
gerektiğini belirten ve bu
yönde karbon ayak izimizi düşürecek
alternatif yakıt sistemleri
geliştiren BRC’nin Türkiye
CEO’su Kadir Örücü, “Emisyon
değerlerini düşürecek adımları
şimdiden atmazsak insanlığı
daha büyük felaketler bekliyor.
Paris İklim Anlaşması küresel
ölçekte uygulanmalı” açıklamasında
bulundu.
2020 İKLİM DURUMU RAPORU:
KURAKLIK GERÇEĞİMİZ OLACAK
DMÖ’nün yayınladığı 2020 İklim Durumu
Raporu, karbon salımı hızla kabul edilir
seviyelere düşürülmezse yakın gelecekte
insanlığı bekleyen felaketleri ortaya koydu.
Rapora göre, 2030 yılına kadar iklim değişikliği
kaynaklı felaketler yüzde 50 oranında artış
gösterecek, iklim değişikliğinin yarattığı ısınma
nedeniyle tropikal sivrisinek türleri Avrupa’ya
yerleşecek. Avrupa’da yaşayan insanlar
sivrisinek türlerinin taşıdığı viral hastalıklarla
yüzleşmek zorunda kalacak. Kuraklık hayatımızın
bir gerçeği haline gelecek. Sonbahar
– Kış mevsimlerinde yağış alan Türkiye’nin
de içinde bulunduğu yakın coğrafyamızda
yağışlar azalacak. Buğday, mısır, ayçiçeği gibi
türler yetiştirilemeyecek ve insanlığı asırlardır
besleyen su kaynakları iklim değişikliği nedeniyle
kuruyacak ya da eski gücünü yitirecek.
Kadir Örücü
Yağmur rejimleri de değişeceğinden, yer altı su
kaynakları da kullanılamayacak hale gelecek.
‘PARİS İKLİM ANLAŞMASI
KÜRESEL ÖLÇEKTE UYGULANMALI’
İklim değişikliğinin yarattığı felaketleri hissetmeye
başladığımızı belirten BRC Türkiye
CEO’su Kadir Örücü, “Eldeki tüm veriler
emisyon değerlerini düşürmediğimiz takdirde
daha büyük felaketlerin kapıda olduğunu
gösteriyor. Paris İklim Anlaşması gibi küresel
ısınma ile global ölçekte çözüm üretmeye iten
anlaşmalar daha çok ülke tarafından imzalanmalı
ve uygulanmalı. Enerji üretiminde ve
ulaşımda insanlığı yeni çözümler geliştirmeye
iten bu gibi sözleşmeler iklim değişikliğine karşı
harekete geçtiğimizi gösteriyor. Ülkemizin de
imzacısı olduğu Paris İklim Anlaşması, ne yazık
ki henüz uygulamaya konulmadı. Türkiye yenilenebilir
enerji kaynakları açısından zengin bir
coğrafyada bulunuyor. Elimizdeki zenginlikleri
değerlendirerek, iklim değişikliğinin getireceği
felaketlerden korunabiliriz. Bizler bireyler olarak,
devletlerin atmadığı adımlar yerine kendi çözümlerimizi
geliştirebiliriz. Bu çözümlerin başında
enerji tasarrufu geliyor. Kişi başına harcanan
enerji birimi azaltıldığında, enerji üretiminde
açığa çıkan karbon miktarı da düşüyor. Araçlarımızda
dizel gibi kirletici yakıtlar kullanmak yerine,
daha çevreci, emisyon değerleri düşük LPG
kullanmak da önemli bir adım. IPCC verilerine
göre dünyadaki karbon salımının yüzde 30’una
ulaşımda kullanılan yakıtlar neden oluyor” dedi.
‘UCUZ VE ETKİLİ
ALTERNATİF: LPG’
Özellikle gelişmekte olan ülkelerde
ucuz ulaşım araçlarına
duyulan ihtiyacı ortaya koyan
Kadir Örücü, “1990’lı yıllardan
günümüze ulaşım araçlarında
satış rakamlarının katlanarak
artığını görüyoruz. Günümüzde
otomotiv pazarı hızla
Afrika, Çin, Güney Amerika
gibi gelişmekte olan ülkelerin
bulunduğu bölgelere kayıyor.
Bu ülkelerin ucuz ve temiz araç
ihtiyacını ise LPG’li araçlar
karşılayabilir. Neredeyse 100
BRC olarak hedeflerinin ‘net
sıfır emisyon’ olduğunu vurgulayan
BRC Türkiye CEO’su
Kadir Örücü, “Ağustos ayında
açıkladığımız Çevresel, Sosyal
ve Yönetişim (ESG) raporumuzda
‘net sıfır emisyon’
hedefimizi ortaya koyduk.
Sürdürülebilir vizyonumuzun
yıldır var olan LPG teknolojisi
hali hazırda tüm dünyada
kullanılıyor. Bu nedenle geniş
dağıtım ağına ve ucuz dönüşüm
maliyetlerine sahip. Birleşmiş
Milletler İklim Değişikliği
Paneli’ne göre LPG’nin küresel
ısınma potansiyeli sıfır olarak
belirlendi. Ayrıca LPG’nin
hava kirliliğine sebep olan katı
parçacıklar (PM) salımı kömüre
nazaran 25 kez, dizelden 10 kez
ve benzinden yüzde 30 daha
az” diye konuştu.
‘BRC OLARAK BİZ DE SIFIR
EMİSYONU HEDEFLİYORUZ’
merkezinde karbon ayak izini
azaltma taahhüdümüz var.
Öncelikli olarak kısa vadede
çevreci yakıtların özendirilmesini
sağlayacak teknolojilerimizi
daha da geliştireceğiz. Uzun
vadedeyse tüm gücümüzle net
sıfır emisyon hedefimiz için
çalışıyoruz” dedi.
06 ekonomi
Türk doğal taşları Vietnam'a
sanaldan ulaşacak
Vietnam Sanal Doğal
Taş Sektörel Ticaret
Heyetine katılan firma
temsilcilerinden görüşler
Yurdakul: “Bizim için yeni bir deneyim oldu”
Vietnam Sanal Doğal Taş Ticaret Heyetine
katılan STONEXT YAPI TAŞI SAN.VE
TİC.A.Ş. firması ortağı Özlem Yurdakul, izlenimlerini
şu şekilde özetledi: “İlk sanal ticaret
heyetimiz olması sebebiyle öncellikle böyle
yeni bir deneyim yaşamış olmaktan ötürü
çok mutluyuz. Sınırlı bir bütçe ve zaman
ayırarak, binlerce km ötedeki bir pazarla bu
şekilde temasa geçip pazarın firmamız için
uygun olup olmadığını gözlemleyebilmemizi
büyük bir avantaj olarak görüyoruz.”
Yıllık 1.9 milyar dolarlık doğal taş ihracatıyla dünya üçüncüsü
olan Türk doğal taş sektörü, dünya liderliği hedefine
ulaşmak için pandemi döneminde fiziki fuar ve ticaret heyeti
organizasyonları durunca dijital pazarlamaya yöneldi.
Doğal taş ihracatında Türkiye'nin
lideri Ege Maden İhracatçıları
Birliği, 17 Türk doğal taş ihracatçısı
firmayla 20 Vietnamlı ithalatçıyı
Ticaret Bakanlığı'nın desteğiyle 24-26
Kasım 2020 tarihlerinde "Vietnam
Sanal Doğal Taş Sektörel Ticaret Heyeti"nde
buluşturdu. 191 ikili iş görüşmesine
sahne olan organizasyonda,
Türk doğal taş ihracatçıları, arttırılmış
gerçeklik teknolojisiyle doğal taşlarını
ithalatçılara tanıttı.
Türk doğal taş sektörünün 2020
yılının Ocak - Ekim döneminde 184
ülkeye 1 milyar 394 milyon dolarlık ihracat
yaptığı bilgisini veren Ege Maden
İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu
Başkanı Mevlüt Kaya, Türk doğal taş
sektörünün daha fazla ihracat yapabilecek
potansiyele sahip olduğunu,
bu potansiyeli ortaya çıkarma çabası
içinde olduklarını, "Vietnam Sanal
Doğal Taş Ticaret Heyeti"nin bu potansiyeli
ortaya çıkarabilme açısından
çok önemli olduğunu kaydetti.
105 dolara ihracatçılarımızla
Vietnamlı ithalatçıları buluşturduk
Vietnam'ın 100 milyona yakın nüfusu
ve yıllık yüzde 7’nin üzerinde büyüme
ortalamasıyla 340 milyar dolarlık
gayri safi yurtiçi hasılaya sahip bir ülke
olduğu bilgisini veren Kaya, tarihin en
büyük serbest ticaret anlaşması RCEP’e
(Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık)
geçtiğimiz günlerde dahil olan ASEAN
ülkesi Vietnam'ın doğal taş ithalatının
sürekli artarak 175 milyon dolara ulaştığına
işaret etti. Başkan Kaya sözlerini
şöyle sürdürdü: "Ticaret Bakanlığı'nın
desteğiyle firmalarımızın sadece 105
USD ödeyerek bu organizasyonda yer
almasına olarak sağladık. Türkiye, dünya
doğal taş ihraç pazarından yüzde
11 pay alırken, Vietnam'ın doğal taş
ithalatından aldığımız pay yüzde 2'nin
altında. Hedefimiz Vietnam'ın doğal
taş ithalatından daha fazla pay almak.
Sanal ticaret heyeti organizasyonunda
çok verimli ikili iş görüşmeleri yaptık.
Önümüzdeki dönemde Ticaret Bakanlığı'nın
desteğiyle sanal sektörel ticaret
heyeti organizasyonlarımızı sürdüreceğiz"
diye konuştu.
Doğal taşlar arttırılmış
gerçeklikle tanıtıldı
Pandemi nedeniyle fuarlar, sektörel
ticaret heyetleri ve seyahatler iptal
olduğundan bu yana doğal taş ihracatçıları,
taşlarının dokularını ve tasarım
detaylarını müşterilerine sunma imkanı
bulamıyordu. EMİB Başkanı Mevlüt
Kaya, Vietnam Sanal Doğal Taş Ticaret
Heyeti organizasyonunda dünyadabir
ilke imza attıklarını, arttırılmış gerçeklik
teknolojisiyle modellenmiş 3 boyutlu
firma stantlarını ithalatçılarla buluşturduklarının
altını çizdi. Kaya, "Bu sayede
Vietnam'daki müşteriler cep telefonlarından
gerçek boyut, renk ve yüzey
işlemlerini içeren stantları bulundukları
yerde sanal olarak canlandırarak, görsel
ihtiyaçlarını gidermiş oldu. Dijitalleşmenin
sunduğu bu avantaj doğal taşlarımızın
ihraç edilme olasılığını arttırıyor"
diyerek sözlerini noktaladı.
Sıdar: “Güzel bir organizasyondu”
Bumerang Mermer San. Ve Tic Ltd Şti.
firması ortağı Gülsün Sıdar, Vietnam
Sanal Doğal Taş Ticaret Heyeti Organizasyonunda,
13 firma ile ikili iş görüşmesi
yaptıklarını, 2 ithalatçı firma ile yaptıkları
görüşmelerin olumlu sonuçlanmasını
bekliyoruz. Bizim açımızdan güzel, tatmin
edici bir organizasyondu, diğer ülkeler için
de düzenlenmesini talep ediyoruz.”
Bayralı: “İşlenmiş doğal taş ithal eden
Avrupa ülkeleriyle devam etmeli”
Century Stone Dış Ticaret Ltd. Şti. firması
ortağı Işıl Bayralı, “10 Vietnamlı ithalatçıyla
ikili iş görüşmesi yaptık. 3 tanesinin ticari
bağlantıya dönüşmesini umuyoruz. Çok
pratik ve uygun maliyetli bir organizasyon
oldu. Ege Maden İhracatçılarıBirliği’nden
önümüzdeki süreçte, işlenmiş doğal taş
ithal eden Avrupa ülkelerine sanal ticaret
heyeti organizasyonu yapmasını istiyoruz:”
Baş: “5 Görüşmemizin ticari
bağlantıya dönüşmesini bekliyoruz”
EGE ANTİK MERMER SAN.TİC.LTD.ŞTİ.
Satış Temsilcisi Durmuş Ali Baş: “Vietnam
Sanal Doğal Taş Ticaret Heyeti genel
olarak verimli geçti. Görüşme yaptığımız
firmalarla ileride iyi ilişkiler kurabilme
ihtimalimizi oldukça yüksek buluyoruz.
Hali hazırda Türk taşlarımızı projelerinde
değerlendiren , Vietnam pazarında ürünlerimize
yer veren firmalar olması gayet
mutlu ediciydi. 15 firma ile B2B görüşmeleri
gerçekleştirdik. 5 tanesinin ticari ilişkiye
dönüşeceğine inanıyoruz. Faaliyette emeği
geçen herkese teşekkürler.”
Türktraktör’ün iş makineleri
arkeolojik kazı sahalarında
Tarihi eserlerin herhangi bir şekilde
zarar görmemesi için büyük
bir titizlik ve hassasiyetle yürütülen
kazı çalışmalarında New Holland
ve Case markalı nokta dönüşlü mini
yükleyiciler, toprağın alandan kaldırılıp
uzaklaştırmasında çalışmaları en
çok kolaylaştıran iş makineleri olarak
dikkat çekiyor.
Büyük gövdeli makinelerle
yürütülen hassas saha
çalışmaları tarihi aydınlatıyor
Arkeoloji kazılarında en yoğun ve
öncelikli kritik çalışmanın kazma işlemi
olduğunu ifade eden TürkTraktör İş
Makineleri İş Birimi Grup Müdürü
Boğaç Ertekin, bu alanda uzmanların
en büyük destekçisinin ise iş makineleri
olduğunu belirtiyor: “Hacimli ve ağır
gövdelerinden dolayı iş makineleri, büyük
titizlikle yürütülen kazı sahaları için
uygun araçlar değilmiş gibi düşünülse
de, aslında bu makineler kazı alanlarının
vazgeçilmezleri arasında yer alıyor.
Burada önemli olan doğru makinenin,
doğru saha ve çalışmaya konumlandırılmasıdır.
Örneğin bu tip sahalarda,
kazma işlemleri büyük bir hassasiyet
gerektirdiği için lastikli makineler tercih
sebebidir. Paletli ekskavatörler yüzey
basıncını dağıttığı için zeminin uygun
olduğu yerlerde mini ekskavatörler de
tercih edilebilir. Kazma işlemlerinde ise
kazıcı yükleyiciler veya küçük tonajlı
ekskavatörler kullanılırken, kazılan
toprakları kaldırma işleri için de yükleyicilerden
destek alınabilir.”
TürkTraktör olarak arkeoloji kazılara
iş makineleriyle destek vermekten dolayı
büyük bir mutluluk duyduklarını da
sözlerine ekleyen Boğaç Ertekin sözlerini
şöyle tamamladı: “Birçok medeniyetin
beşiği olan Anadolu topraklarında
tarihe ve kültürel mirasa ışık tutan
arkeolojik kazı çalışmalarının bir
parçası olmaktan dolayı gururluyuz.
Bu çalışmaları gelecek
nesillere aktarmayı
hedefliyoruz.
Tarihi eserlerin
hiçbir zarara uğramadan gün yüzüne
çıkarılması önümüzdeki dönemde de
önceliğimizde olan konular arasında.”
E-imza son çeyrekte
yüzde 6 arttı
BTK, 2020 yılının ikinci çeyreğine ilişkin Pazar
Verileri Raporu’nu yayımladı. Üretilen
e-imza sayısı 4 milyon 339 bin 192’ye yükseldi.
Mobil imza sayısı ise 650 bin 544’e ulaştı.
Toplamda 4 milyon 989 bin 736 elektronik
sertifika oluşturuldu. 2020 yılının ilk çeyreğine
oranla e-imza sertifika sayısında yüzde 6 artış,
mobil imza sertifika sayısında ise yüzde 2,4
yükseliş gerçekleşti.
4,9 milyon e-sertifika üretildi
2020 yılının ilk çeyreğinde 4 milyon 94 bin 138
olan e-imza sertifika sayısı, yüzde 6 artarak
4 milyon 339 bin 192’ye ulaştı. 2020 yılının
birinci çeyreğinde 635 bin 547 olan mobil imza
sayısı ise ikinci çeyrekte yüzde 2,4 artarak 650
bin 544’e ulaştı. Toplam üretilen sertifika sayısı
ise bir önceki çeyreğe kıyasla yüzde 5,5 artarak
4 milyon 989 bin 736’ya ulaştı.
Pandemide e-imza ve mobil imza sayesinde
işlerin kesintiye uğramadığına dikkat çeken
E-GÜVEN Genel Müdürü Can Orhun, “Pandemide
evden çalışma eğilimi doğrultusunda
e-imza ve mobil imzaya talep arttı. İşletmeler
ve bireyler, bu yeni dönemde zaman ve
mekandan bağımsız imza atmak için e-imza
ve mobil imzayı tercih ettiler. Statista’nın
gerçekleştirdiği araştırmaya göre, e-imza pazarında
2023’e kadar dünya genelinde her yıl
ortalama yüzde 34,7 büyüme bekleniyor” dedi.
ekonomi
07
“Otomotiv sektörü,
salgın öncesi ihracat
rakamlarını yakaladı”
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı İsmail Gülle, Türkiye’nin ilk 3 boyutlu Sanal Otomotiv Fuarı ‘Auto Expo Türkiye
2020’nin açılışında yaptığı konuşmada, “Önemli pazarlarımızda kısıtlamaların tekrar başladığı, tüketimin kimi sektörlerde
ciddi oranda azaldığı Kasım ayında, otomotiv sektörümüz 2 milyar 698 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdi” dedi.
Türkiye ihracatının lokomotifi olan
otomotiv sektörü; 2020 yılı Kasım
ayında, COVID-19 pandemisinin
ikinci dalgasında küresel pazarlardaki
daralmaya rağmen ihracatını geçtiğimiz
yılın aynı ayına göre artırdı. 61 ihracatçı
birliği, 27 sektörü ile 100 bin ihracatçının
Türkiye’de tek çatı kuruluşu olan
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), Yeni
Nesil Ticaret Diplomasisi faaliyetleriyle
Covid-19 sürecinde ihracatçılara destek
olmaya devam ediyor.
Ticaret Bakanlığı ve Türkiye İhracatçılar
Meclisi’nin (TİM) koordinasyonunda
ve Uludağ Otomotiv Endüstrisi
İhracatçıları Birliği (OİB) organizasyonuyla
8-11 Aralık tarihleri arasında
düzenlenecek Türkiye’nin ilk 3 boyutlu
Sanal Otomotiv Fuarı ‘Auto Expo Türkiye
2020’nin online açılışı gerçekleştirildi.
Fuarın açılışı Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan,
TİM Başkanı İsmail Gülle ve OİB
Yönetim Kurulu Başkanı Baran Çelik
tarafından yapıldı.
“Firmalarımız 6 bine yakın
ikili iş görüşmesi gerçekleştirdi”
TİM Başkanı İsmail Gülle, fuar açılışında
yaptığı konuşmada; bu dönemde,
Ticaret Bakanlığı’nın destekleriyle birçok
sanal ticaret heyeti, sanal fuar ve sanal
ödül töreni gerçekleştirdiklerine dikkat
çekti. Gülle, “Küresel ticaret, belki de
100 yılda bir gerçekleşebilecek talep
şokunun etkisini yavaş yavaş üzerinden
atmaya çalışıyor. Ülkemizde ise İş dünyamızın
bu zorlu sürece hızlı adaptasyonu
ihracatımız adına olumlu gelişmeleri
de beraberinde getirdi. Pandemi, her
zaman üzerinde durduğumuz iş dünyasının
dijital dünyaya adaptasyonu konusunda
atılan adımları hızlandırmıştır.
36 heyetle, 43 ülkede gerçekleştirdiğimiz
başarılı heyetler neticesinde yüzlerce
firmamız 6 bine yakın ikili iş görüşmesi
gerçekleştirdi. İhracatçılarımızın sanal ticaret
heyetlerine gösterdiği yoğun ilgiyle
beraber, sanal platformlarda edindiğimiz
tecrübeyi ihracatımızda etkin bir şekilde
kullanmayı sürdüreceğiz” dedi.
“2020 ihracat hedefimize
emin adımlarla yürüyoruz”
TİM Başkanı Gülle, Birleşmiş Milletler
Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNC-
TAD) verilerini hatırlatarak, önceki yılın
aynı dönemine göre, küresel ticaretin
yılın ikinci çeyreğinde yüzde 19 daraldığını
ve 2020 yılı için küresel ticarette
daralma beklentisinin ise, yüzde 7
seviyesinde olduğunu söyledi. Bu yıl için
ciddi daralma beklenen sektörlerin başında
ise, otomotiv sektörünün geldiğini
belirten Gülle, şöyle devam etti:
“Ancak, önemli pazarlarımızda
kısıtlamaların tekrar başladığı, tüketimin
kimi sektörlerde ciddi oranda
azaldığı Kasım ayında, başarılı ivmemizi
sürdürdük. Otomotiv sektörümüzün
Kasım ayında ihracatını, yüzde 0,3
de olsa artırması, oldukça önemliydi.
İhracatçılarımızın gayretleri sayesinde,
geçtiğimiz Eylül ve Ekim aylarını,
pandemiye rağmen tarihi rekorlarla
kapattık. Ülkemiz yılın üçüncü çeyreğinde
ihracatını artıran 4 ülkeden biri olma
başarısını gösterdi.2020 İhracat hedefimiz
olan, 165,9 milyar dolara emin
adımlarla yürümeye devam ediyoruz.
Elbette, bu rekor ve başarılarda salgından
en çok etkilenen sektörler arasında
olan otomotiv sektörünün, salgın öncesi
ihracat rakamlarını hızlıca yakalaması
oldukça önemliydi.”
“Reformlar dönemi
yatırımları hızlandıracak”
Otomotiv sektörünün 2020 Kasım
ayındaki 2,698 milyar dolarlık ihracatın,
tüm toplam ihracat içindeki payının
yüzde 16,8 olduğuna vurgu yapan Gülle,
“Bu rakam, pandemi kaynaklı kayıpların
telafisi adına son derece sevindirici bir
gelişme olmuştur. “Dış Ticaret Fazlası
Veren Türkiye” hedefine ulaşmada,
otomotiv sektörümüze hayati bir rol
düşmektedir. Bu anlamda otomotiv sektörümüz
için yatırımlar ayrı bir önem arz
etmektedir. Sayın Cumhurbaşkanımızın
ilan ettiği Reformlar döneminin sektörümüze
yapılan yatırımları hızlandıracağına
inanıyoruz. Son dönemde aldığımız
yeni yatırım haberleri de beklentilerimizi
doğrular nitelikte” diye konuştu.
Gülle, Auto Expo 2020 Fuarı’na dair
ise şu değerlendirmede bulundu: “62
ülkeden ziyaretçilerin katılacağı, 29 ülkeden
76 firma ile ikili iş görüşmelerinin
organize edildiği, 360 derece görünümlü
sergi salonlarıyla donatılmış, sanal
konferansların düzenleneceği Auto
Expo 2020 Fuarı’nın yeni iş fırsatları
yaratacağına ve otomotiv sektörümüzün
gücüne güç katacağına inanıyorum.
İnşallah yeni dönemde sektörel trendleri
iyi tayin ederek başarılarımıza yenilerini
ekleyeceğiz. İhracatla yükselen Türkiye
yolunda fuarımızın hayırlı ve uğurlu
olmasını diliyorum.”
Ege İhracatçı Birlikleri Dünya Gıda
Sektörünü Sanal Fuarda Buluşturdu
Ege İhracatçı Birlikleri’nin (EİB)
bir arada olduğu sanatla içi içe, eğlenceli
ve bilgilendirici bir etkinlik olarak
Ticaret Bakanlığı ve Türkiye İhracatçılar
Meclisi’nin destekleriyle 23-27
hafızalarda kalacak. Fuarda 500’ün
Kasım tarihleri arasında düzenlediği
üzerinde video görüşmesi, 300’ün
Türkiye’nin ilk sanal gıda fuarı The
üzerinde webinar ve şef etkinliği
Fource, gıda sektörünün tüm paydaşlarını
buluşturdu. 53 Türk gıda
leşim sayısına ulaştık” diye konuştu.
izlenme sayısı, 10 binin üzerinde etki-
şirketinin stant açtığı The Fource sanal
gıda fuarına başta Çin, İngiltere, Suudi
Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri
10 milyar dolar
Gıda ihracatında hedefimiz
ve ABD’den olmak üzere 72 ülkeden
Ege İhracatçı Birlikleri’nin yıllık tarım
400’ün üzerinde ziyaretçi girişi oldu.
ürünleri ihracatının 5 milyar doları
EİB Koordinatör Başkanı Jak
aştığına vurgu yapan Celep sözlerini
Eskinazi, “Fuarın açılış töreninde The
şöyle tamamladı: “Su ürünleri ve
Fource’un pandemi döneminde panzehir
olacağını söylemiştik. Öyle de
üzüm, kuru incir, zeytin ve zeytinyağı,
hayvansal mamuller, çekirdeksiz kuru
oldu. Shoedex’ten sonra dünyanın ilk
meyve sebze mamulleri, odun dışı
sanal gıda fuarı The Fource’u düzenledik.
The Fource ile Türkiye coğrafyaleşme
süreçlerinde en hızlı pozisyon “Ege İhracatçı Birlikleri olarak, bizim orman ürünleri, taze meyve sebze,
alan ihracatçı birliği olarak tedarik olduğu kadar tüm dünyanın gündelik baharatlarda Türkiye’de lider konumdayız.
Türkiye’nin 7 bölgesinde
sının sunduğu değerli ham maddeleri
zincirinde yaşanan kırılma ve değişimi yaşamına ve yaşam alışkanlıklarına
ve katma değerli gıda ürünlerimizi
kendi lehimize çevirmek için dijital yeni bir boyut kazandıran pandemi ürettiğimiz lezzetlerin dünya sofralarını
süslemesi için 2021 yılında da
tüm dünyaya bir kez daha tanıtma
kanalları aktif bir şekilde kullanıyoruz. sürecinde, The Fource’la dijital dünyaya
ne kadar hızlı adapte olduğumuzu gıda sektöründe sanal ticaret heyeti
fırsatı bulduk. 53 gıda şirketimiz
The Fource ile sektör paydaşlarını
stantlarını açtı. Bu stantlara 8 bin
sanal gerçeklik ortamında bir araya bir kez daha gösterdik. Dünya masası organizasyonlarımızı sürdüreceğiz.
ziyaret gerçekleştirildi. Beklediğimizin
getirerek bir bilgi ve ticaret köprüsü etkinliğimiz, webinarlarımız ve Usta Covid-19 virüsünün yeni aşılar sayesinde
kontrol altına alınması sonra-
üzerinde bir ilgiyle karşılaştık” dedi.
kurduk. The Fource, çağın ve teknolojinin
sağladığı imkanlarla gıda jından yansıyan Kurda, Kuşa, Aşa sında pazarlama faaliyetlerimizi hibrit
fotoğrafçı Lalehan Uysal’ın kadra-
Gıda ihracatımıza
ihracatımıza yeni bir açılım getirdi.” ve Göze adlı fotoğraf sergisiyle The şekle dönüştüreceğiz ve 10 milyar
yeni bir açılım getirdik
Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör
Başkan Yardımcısı Birol Celep gıda sektörünün tüm paydaşlarının ze ulaşmak için
Fource, sadece bir fuar olmaktan çıkıp dolar tarım ürünleri ihracat hedefimi-
Jak Eskinazi, şunları söyledi: “Dijital-
çalışacağız.”
Op.Dr.
Ahmet Köse
İmpotans - Erkeklerde
Serteleşme Bozukluğu
Çağımızın hastalıkları başında gelen
ereksiyon bozukluğu beraberinde
psikolojik sorunlara da neden olsa erken
tanıda kısa sürede tedavisi mümkündür.
Erkek cinsel aktivitesindeki yetersizliğin
en önemli nedenlerinden birisi
damarsal yetmezliktir.
Yaşı ilerleyen erkeklerde de damar
sistemi bozulmaya başlar, özellikle
kalp-damar bozuklukları olan, Stent takılı
olanlar, By-Pass ameliyatı geçirmiş olanlar,
diabetikli hastalar ve çok sigara içenlerde
bu sorun daha fazla gözlenmektedir.
Ereksiyon esnasında penis içine yeterli
kanın dolması, kaçağın olmaması ile
mümkündür.
Ağızdan alınan ereksiyon ilaçları
önce etkiler, sonrasında yetersiz olur. Bu
durumda penis damarlarının durumunu
görmek için özel ultrason (doppler) yapılıp
atar ve toplar damarlar değerlendirilir.
Atardamar yetersizliğinde artık dünyada,
üroloji camiasında kabul edilen ESWT
yani Penis üzerinden yapılan zak dalgaları
tedavisi ile damarlar geliştirilerek yeni
kılcal damarlar oluşturulabilmektedir.
Bu tedavi şekli ortalama altı hafta kadar,
ağrısız ve sosyal yaşantıyı bozmadan
uygulanmaktadır. Toplardamar (ven) yetmezliği
olanlarda veya her ikisi de mevcut
olan Hastalarda ek olarak PRP uygulanır.
PRP kişinin kendi kanından alınan
trombositlerin yine kişinin kendi penisinin
damarlı bölgesinde uygulanarak yapılan
bir tedavi şeklidir. Bu tedavi biçimi hem
yeni damar oluşumu ve aynı zamanda
doku zenginleştirmesi yaparak ereksiyon
fonksiyonunu sağlayabilmektedir.
İmpotans sorunu olan erkeklerin, eğer
önemli psikolojik ve hormonal bozukluğu
yoksa, penis damarlarının inceletip,
damarları çok bozulmadan tedavi olmaları
gerekmektedir.
Pandemide sektörel
iş birlikleri arttı
Pandeminin ekonomi dünyasına etkileri
devam ederken çeşitli sektörlerde firmalar
güç birliği yaparak yoluna devam ediyor. Farklı
alanlarda uzmanlaşmış şirketler yaptıkları iş
birlikleriyle tecrübelerini birbirine aktararak
çalışmalarında daha fazla verim alıp daha iyi
hizmet sunmayı amaçlıyor.
Dinamo ve Innoway Danışmanlık, otomotiv
ile makine üretim sektörlerine yönelik
yurtiçi ve yurtdışı projelerin finansmanı ile
M&A (Satın Alma ve Birleşmeler) işlemlerinin
gerçekleştirilmesine yönelik stratejik iş birliği
anlaşması imzaladı.
Anlaşma kapsamında; İstanbul ve Toronto’da
ofisleri bulunan, proje finansmanı
veM&A (Satın Alma ve Birleşme) işlemlerinde
uzman Dinamo Danışmanlık’ın finansal piyasalardaki
yetkinlikleri ile otomotiv ve makine
üretim sektörlerinde uzmanlaşmış Innoway
Danışmanlık’ın bu alanlardaki deneyimleri,
birikimleri yatırım projelerinin en verimli şekilde
gerçekleştirilmesi amacı ile yatırımcıların
hizmetine sunulacak.
Dinamo Danışmanlık Kurucu Ortağı Fatih
Kuran, yapılan bu stratejik iş birliği anlaşması
ile otomotiv ve makine üretim sektöründeki
şirketlerin ihtiyaçlarına hitap edecek özel finansal
çözümler yaratacak olmaktan duyduğu
heyecanı dile getirdi.
Innoway Danışmanlık Kurucusu Süheyl
Baybalı ise yaptıkları iş birliğinden son derece
memnun olduklarını belirterek, “Küresel
olarak kritik günlerden geçtiğimiz bu dönemde
sektöre katma değer sağlama ve yeni iş alanları
yaratma konusunda sürekli çalışmalar yapıyoruz.
Uzmanlık alanlarımız doğrultusunda
sektörde yer alan firmalarla bazı konularda
her iki tarafa da katkı sağlayacak iş birlikleri
yapmak bizim için çok önemli. Sektörde büyük
başarılara imza atmış ve deneyimiyle sürekliliğini
devam ettiren Dinamo Danışmanlık ile
böyle stratejik bir işbirliği yapmaktan dolayı
son derece mutluyuz.
Günümüzde yaşanan teknolojik değişimler,
özellikle otomotiv ve makine üretim sektörlerini
derinden etkilemektedir. Bağlantılı, otonom,
paylaşımlı ve elektrikli ( CASE ) araçların hızla
günlük kullanıma girmekte olduğu, dijital dönüşüm,
endüstri 4.0 vb. uygulamalarla beraber
katma değeri yüksek, dijital özellikleri olan
ürün ve hizmetlerin bu sektörlerde kullanıma
sunulduğunu ve standartlaşmaya başladığını
izlemekteyiz” dedi.
08 gündem
TÜRSAB’A BAĞLI SEYAHAT
Şekerin Köşesi
ACENTALARININ SORUNLARI
TÜRSAB’a bağlı Seyahat
Acentalarının gerek Turizm
Bakanlığı gerekse
TÜRSAB (Turizm ve Seyahat
Acentaları Birliği)
tarafından uğratıldıkları
mağduriyetleri bitmiyor.
Gerek genelde ve gerekse
pandemi durumundan dolayı
uğradıkları sorunların ve zararların
telafisini isteyen Seyahat Acentaları
mağduriyetlerini şöyle dile getiriyorlar:
UÇAK BİLETİ HİZMET BEDELLERİ
Uçak bileti satan Seyahat acentalarının
geçmiş dönemden günümüze devam
etmekte olan servis ücreti (Hizmet)
bedelinin günümüz koşullarına göre
güncellenmesi;
a. Hizmet Bedelinin, bilet bedelinin
en az %10’u oranında olması,
b. Yurt içi uçak biletlerinde servis ücretinin
minimum 30 TL. den başlaması,
c. Yurtdışı uçak biletlerinde ise minimum
100 TL.den başlaması,
d. Tüm havayollarının internet satış
kanallarıyla fiyatların eşitlenmesi ve
Havayolları tarafından uygulanan tüm
kampanyalardan Seyahat Acentalarının
da aynı şartlarla, aynı fiyatlarla (Hizmet
Bedelinden feragat etmeden) satış yapmasının
sağlanması.
HAVALİMANLARINDAN
KARŞILAMA VE TRANSFER
a. Seyahat Acentelerinin özellikle
yurtdışından getirdiği yolcularını/turistlerini;
IGA Başta olmak üzere, Türkiye’deki
hava alanlarından Acente Yetkili
Personeli tarafından karşılanmasına
getirilen kısıtlamaların, engellemelerin
kaldırılması,
b. Seyahat Acentelerinin kendi öz
araçları ile yurtdışından ve yurtiçinden
getirecekleri turistleri/misafirleri/müşterileri
TURSAB Plakası ile rahatlıkla
taşıması, herhangi başka bir belge, plaka
vs. İstenmemesi.
TÜRKÇE REHBERLİK VE BÖLGESEL REHBERLİK
Türkçe Rehberlik Konusunun bir an
önce halledilmesi ve Rehber bulundurma
zorunluluğunun Otobüsün ilk
duraktan hareket etmesinde değil de,
Kültür Gezisinin başladığı ilk ören
yerinde (Bölgede rehber bulundurulması/alınması)
alınması Seyahat
Acentelerinin birçok kanuni sıkıntısını
çözecektir.
HAC VE UMREYİ SADECE SAHAT
ACENTELERİNİN YAPMASI
Hac ve Umre Turizminin
Diyanete bağlı olarak yapılmasına
devam edilmesi; ancak
Devlet Kurumu olan Diyanet
Başkanlığının A Belgeli Seyahat
Acenteliği yapması yerine
sadece kontrol/denetleme/
hoca verilmesi/Seyahat Acenteleri Arasında
Haksız Rekabeti Önlemesi/diğer ilgili
planlamaları yapması yeterli olmalıdır.
Hem Amir/Planlayıcı/Yetkili olup, hem
de Sahada Seyahat Acentelerinin Rakibi
olması Seyahat Acentelerinin iş üretmesini,
rekabet etmesini engellemektedir.
Çalışan/Emekli olan Hoca/Müftü/Diyanet
Başkanlığı Çalışanlarına verilen harç/
komisyonlardan Acenteler kurtarılmalıdır.
Ünal
ULUCAY
OTELLERİN TEK YETKİLİLİK TEKELLEŞMESİ
VE KAPI FİYATLARININ DÜZENLENMESİ
Türkiyede yıldızlı/yıldızsız/turizm belgeli
tüm otellerin; yurtiçindeki müşterilerine
sadece Seyahat Acentelerinin satışlarını
yapabilmeleri, hiçbir acenteye tek yetkililik
adı altında yada başka bir ad altında
satış yetkisini vererek tekelleşmeye
sebep olunması Türk Ticaret Kanunun
ilgili maddelerine göre yasaklanmıştır.
a. Tüm oteller kendileri tarafından
afişe edilen satış fiyatından (Bu fiyatın
içinde en az %10 komisyon/hizmet
bedeli de bulunacak şekilde) tüm Seyahat
Acentelerinin satışına imkan
verecektir.
b. Çok odasını satan acentelere
daha yüksek komisyon/hizmet
bedeli vermeleri otellerin kendi inisiyatifinde
olacaktır.
c. Otellerini otel kapısından satacak
ise, yada internet sitesi üzerinden
satacak ise; acente satış fiyatının
%10 üzerinde bir fiyata satabileceklerdir.
Hiçbir ulusal ve uluslararası otel satış
sistemlerine acente komisyonlu fiyatının
altında bir fiyata veremeyecekler ve
sattırmayacaklardır.
d. Yapacakları tüm kampanyaları,
yukarıda belirtildiği gibi tüm Seyahat
Acentelerinin de satışına vereceklerdir.
Tüm bu maddeler; turizm belgesi
talep eden otellerin ilgili kanun ve
yönetmeliğine konulacaktır.
TUR OPERATÖRLÜĞÜ ÜRÜNLERİNDE
MÜTESELSİL KEFİLLİĞİN KALDIRILMASI
VE YETKİLİ ACENTELİK SİSTEMİNİN
YENİDEN DÜZENLENMESİ
a. Tur Operatörlüğü yapan Acentelerin
Alt Bayiliğini yapan Seyahat Acentelerinin
sattıkları üründe; kullandıkları tüm
müşteri kredi kartlarında ve aldıkları tüm
nakitleri Tur Operatörüne aktarmalarına
rağmen; Tur operatörü tarafından satılan
hizmet gerçekleşmediğinde, eksik yada
hatalı gerçekleştiğinde, Alt satış acentesi
olan Seyahat Acentesi Müteselsil kefil
durumunda kaldıkları için müşterilerin
adalet sistemine başvurmaları durumunda
mağdur olmaktadırlar. Halbuki bu
satışta sadece aracılık eden ve hizmet
gerçekleştikten sonra bir hizmet bedelini
almaya hak kazanan bu alt satış Acentelerinin
mağduriyetlerinin önlenmesi için,
Türk Ticaret Kanununda ve yönetmeliklerinde
değişiklik yapılması gerekmektedir.
Seyahat Acentelerinin Müteselsil
kefaletinden kurtarılması gerekmektedir.
Parayı alan Tur operatörü, Hizmeti
vermeyen/kusurlu veren Tur operatörü
yada Battığını beyan eden Tur Operatörü,
ancak mağdur olan Alt Satış Acenteliği
Yapan Seyahat Acentesi olmaktadır.
b. Ayrıca İsteyen Seyahat Acentesi
istediği Tur Operatörünün ürünlerini
satmaya yetkili olmalıdır. Hiçbir
Seyahat Acentesi Hiçbir tur operatörünün
kulu kölesi tek acentesi olmaya
zorlanacak Alt Bayi sözleşmesi, alt
satış acentesi sözleşmesi imzalamak
zorunda bırakılmayacaktır. Her tur
operatörü; ürettiği tüm ürünleri Kendi
İnternet sistemi yada satış kanallarında
afişe ettiği fiyattan Tüm Sayahat Acentelerine
satış yetkisi vereceklerdir. Bu
ürünlerde Alt Satış Acentesi yetkililiği
anlaşması yapan tüm Seyahat Acentelerine
en az satış fiyatı üzerinden %10
Satış komisyonu/Hizmet Bedeli vermek
zorunda olacak şekilde Tur Operatörlüğü
düzenlemesi yapılmalıdır.
Gönüllü İyiliğin
Adı Kızılay
1868 yılında “Yaralı ve Hasta Askerlere
Yardım Cemiyeti” adı ile kurulup, Hilal-i
Ahmer Cemiyeti adını aldıktan sonra
Türkiye Kızılay Derneği adı ile yıllardır
insanlığa karşılıksız hizmet sunan ve kamu
yararına çalışan Türk Kızılay’ına hayranım.
Yaptığı yardımın duyulmasını istemeyen
veya isteyen, iyilik yaparken hiç
karşılık beklemeden tamamen gönülden
yardım etmek isteyen insanları; yardıma
ihtiyacı olan ve yardımın kimden geldiğini
bilmeyen insanlarla buluşturan
hayırsever Türk Kızılay’ına hayranım.
Olağan ve olağanüstü durumlarda
insanlara yardım ederken yardım ettiği
insanların milliyetine, cinsiyetine, dinine,
mezhebine, eğitimine ve maddi durumuna
bakmayıp sadece insan olduğu için
yardım eden Türk Kızılay’ına hayranım.
1957 yılında 2 kan bağış merkezi ile
kan alım hizmetine başlayıp 2020 yılı
itibariyle 68 kan bağış merkezi ve güler
yüzlü çalışanlarıyla hizmet veren Türk
Kızılay’ına hayranım.
Yurt içinde ve yurt dışındaki felâketlerde
zarar gören insanların imdadına yetişen,
tüm ekipmanlarıyla elinden gelen
yardımı yapan, verdiği çorba ile insanın
içini ısıtan, dağıttığı battaniye ile insanın
ruhunu sarıp sarmalayan, dağıttığı
çadır ile insanın dünyasını kucaklayan ve
bağışçılarının sevap kazanmasına vesile
olan Türk Kızılay’ına hayranım.
Bağış olarak aldığı kanı, çeşitli test
aşamalarından geçirip kullanılabilir hale
getiren, ihtiyaç sahiplerine ulaştırarak
onların hayat damarlarına can veren Türk
Kızılay’ına hayranım.
1 ünite kan ile 3 kişinin hayatına can
katan bağışçısını verdiği madalyalarla
manevi olarak onurlandırıp, motive ederek
onlar adına fidan diken Türk Kızılay’ına
hayranım.
Sağlık problemi olmayan, 50 kg’ın
üzerinde olan, 18 – 65 yaş arasındaki
kadınların 4 ayda bir, erkeklerin 3 ayda
bir defa kan vererek gönüllü bağışçı olup
manevi mutluluğu yaşamalarını tavsiye
ediyorum. Özellikle lise öğrencilerinin
kan bağışı konusunda desteklenerek, farkındalık
oluşturulmasını düşünmekteyim.
Şartları uygun olan insanlarımızın
Türk Kızılay’ına her türlü bağışı rahatlıkla
yapabileceklerini, yapılacak bağışların
mutlaka yerine ulaşacağını özellikle
belirtmek istiyorum. Toplum yararına
çalışan Türk Kızılay’ına, firmaların yapacakları
gıda, temizlik, giyecek ve yakacak
bağışlarının vergiden muaf olacağını
hatırlatmak istiyorum.
İnsan ayrımı yapmadan herkesin
yardımına koşan Türk Kızılay’ını kendi
gücümüz oranında her zaman desteklemeliyiz.
Kuraklık alarm veriyor bitkiler ve arılar yok oluyor
Meteoroloji Genel Müdürlüğünün
“2020 Yılı Kasım Ayı Alansal Yağış
Raporu’na göre kurak bir yıl geçiren
Anadolu’da kasım ayı yağışları normale
göre yüzde 49 azaldı. Tarım ve Orman
Bakanı Bekir Pakdemirli de son 5 yılın
en kurak yılını yaşadığımızı dile getirerek
konuya dikkat çekmişti. Uzmanlar
düşük yağışın kuraklığa neden olacağından
endişeleniyor. Yaşanacak olası
kuraklığın en çok tarım, hayvancılık ve
arıcılığı etkilemesi bekleniyor. Ekolojik
sistemin gizli kahramanları bal arılarının
yok olması gıda üretimini düşürebilir.
Yağışların mevsim normallerinin
altında olması tarım ve hayvancılığı
olumsuz etkiliyor. Meteoroloji Genel
Müdürlüğünün “2020 Yılı Kasım Ayı
Alansal Yağış Raporu’na göre kurak
bir yıl geçiren Anadolu’da kasım ayı
yağışları normale göre yüzde 49 azaldı.
Yağışların azalması birçok canlının
yaşamını ve tarımı olumsuz yönde
etkiliyor. Doğanın itici gücü olan bal
arılarının kuraklıktan en çok etkilenen
canlılar olduğunu belirten Bal Uzmanı
Ahmet Bağran Aksoy, “Bu yıl Türkiye’de
yaşanan kuraklık, arıcılık sektörü için
büyük tehlike arz ediyor. Çiçeklenme
zamanında bitkilerin susuz kalması
arıların bal yapma oranında düşüşe ve
toplu arı ölümlerine neden oluyor. Hal
böyle olunca yaşanan kuraklıktan dolayı
ortalama 17-20 kilo bal alınan kovanlardan
ancak 2-3 kilo bal alınabiliyor” dedi.
BİTKİLER YOK OLUYOR ARILAR ÖLÜYOR
Çiçeklenme zamanında yeteri kadar su
alamayan bitkilerin nektar miktarının
azaldığını ifade eden Bal Uzmanı Aksoy,
“Yıllık yağış miktarı arıcılık sektörü için
büyük önem taşıyor. Türkiye’nin birçok
bölgesinden kuraklık haberleri alıyoruz.
Yağışların azalması sonucu meydana
gelen kuraklık birçok bitki türünü
yok ediyor. Bunun sonucunda arılar
yaşamını sürdürmek ve bal üretmek için
ihtiyaç duyduğu nektara ulaşamıyor ve
toplu ölüm vakaları yaşanıyor. Bal arıları
azaldıkça bitkilerin geleceği tehlikeye
giriyor. Bu da gıda krizini beraberinde
getirir” dedi.
KALİTESİZ VE SAHTE BALLARA DİKKAT
Kuraklıkla birlikte ham bal üretiminin
azalması sonucu bal fiyatlarının yükselmesi
sahte bal üretiminin artmasına
neden oluyor. Vücuda aşırı şeker
yüklemesi yapan ve bağışıklık sistemini
çökerten sahte ballar sağlık açısından
büyük tehlike taşıyor. Etabal Yönetim
Kurulu Başkanı Ahmet Bağran Aksoy,
“Arıcılık sektöründe yaşanan olumsuzluklar
sonucu ham bal fiyatlarının
artması maalesef mısır şurubu ile ucuza
sahte bal üretenlere fırsatlar yaratıyor.
Bu noktada sahte balı ham baldan ayırabilecek
noktaları bilmek oldukça önemli.
Birçok kişinin aklında soru işareti yaratan
balın kristalleşmesi konusuna dikkat
çekmek istiyorum. Gerçek bal kristalleşir
ve donar. Aynı zamanda bal yedikten
sonra 15-20 saniye bal tadının damakta
kalması ve balın su içerisinde kolayca
erimemesi de gerçek balı sahte baldan
ayırt etmek için dikkat edilmesi gereken
noktalar arasında yer alıyor” dedi.
“Ev sahibi olmak
isteyenler depreme
dayanıklı ve yeni
yapılara yöneliyor”
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Türkiye
genelinde konut satışına ilişkin Kasım ayına
ait verileri açıkladı. Araştırmaya göre Türkiye
genelinde konut satışlarının 2020 Kasım ayında
bir önceki yılın aynı dönemine göre %18,7 azalarak
112 bin 483 oldu. Kasım ayı içerisindeki
konut satışlarında, İstanbul 21 bin 158 konutla
satışlardan % 18,8 ile en yüksek payı aldı. Bu
artışın en önemli nedeninin deprem olduğuna
dikkat çeken Birikimevim Yönetim Kurulu Başkanı
Osman Telli, “İstanbul’u 10 bin 710 konut
satışı ve %9,5 pay ile Ankara, yine depremin
etkisiyle 6 bin 574 konut satışı ve %5,8 payla
İzmir izledi. İnsanların huzur içinde oturabilecekleri,
uyuyabilecekleri depreme dayanıklı bir
eve sahip olma istekleri arttı” dedi.
TÜİK Kasım ayı verilerini değerlendiren
Birikimevim Yönetim Kurulu Başkanı Osman
Telli, şunları söyledi: “TUİK verilerinin açıklanmasının
ardından Kasım ayı satış raporlarımızı
incelediğimizde, ev sahibi olmak isteyen müşterilerimizin
özellikle depreme dayanıklı, 2+1
tipli yeni yapıları tercih ettiğini gözlemledik. Ev
sahibi olmak isteyen müşterilerimizin ilk talebi
konutların depreme dayanıklı inşa edilmiş ve
tercihen yeni binalar olması yönünde…”
çocuk
09
UzmanlaR uyarıyor: ekran
karşısında kalması değİl
neye maruz kaldığı önemlİ
Pandemi ile birlikte çocukların ekran kullanım süreleri arttı. Uzmanlar çocukların ekran kullanımında nelerle meşgul
olduğuna kullanım sürelerinden daha çok dikkat edilmesi gerektiğinin altını çiziyor. Her internet kullanımının
bağımlılık olarak değerlendirilemeyeceğini ve her oyunun zararlı olmadığını belirten uzmanlar, ekran karartma
ile çözüm sağlanamayacağını, ebeveynlerin çocukları ile aynı dili konuşabilmeleri gerektiğini ifade ediyor.
Tuvalet eğitimine
erken başlamak alt
ıslatma nedeni olabilir
Çocuklarda alt ıslatma, idrar kaçırma olarak
bilinen enüresiz günümüzde çok sık
rastlanılan bir bozukluk... Tuvalet alışkanlığı
çocuktan çocuğa değişmesine rağmen genellikle
3 yaşların sonlarına doğru çişlerini tutmayı
öğrenirler. Ancak 4-5 yaşlarına kadar alt ıslatma
durumu devam edebilir, çocukta bazen
gündüz de görülebildiği gibi çoğu zaman da
gece altına kaçırma görülebilir. Bu yaşlardan
sonra devam eden altına kaçırmanın fizyolojik
ya da psikolojik nedenleri olabildiğine dikkat
çeken DoktorTakvimi.com uzmanlarından
Psk. Cansu Yılmaz, “Duygusal problemlerden
etkilenen bir çocukta altına kaçırma durumu
gözlenebilir. Ayrıca çocuğun tuvalet alışkanlığı
kazanması için gelişmesi gereken kasların
yeterince olgunlaşmamasından dolayı da bu
problemle karşılaşılabilir” diyor.
Üküdar Üniversitesi NPİS-
TANBUL Beyin Hastanesi
Çocuk Ergen Psikiyatri
Uzmanı Doç. Dr. Çiğdem Yektaş,
internet ve ekran kullanımına ilişkin
değerlendirmelerde bulundu
ve ebeveynlere önemli tavsiyeler
paylaştı.
Doğru kullanıldığında fayda sağlıyor
Yaş dönemlerine göre ekran kullanımının
değiştiğini ve pandemi ile
birlikte ekran kullanımının arttığına
dikkat çeken Doç. Dr. Çiğdem
Yektaş sözlerine şöyle devam etti:
“Sadece kullanım süreleri değil
kullanımla ilgili çocuğun nelerle uğraştığı,
nelerle meşgul olduğuna dair
içeriğin de kontrol edilmesi gerekiyor.
Öncelikle kontrolsüz internet
kullanımı ve buna ilişkin şiddet
davranışları sadece aileyi ilgilendiren
bir sorun değil. Bunun toplumsal
bir sorun olduğunu, bu nedenle de
tek başına ailenim müdahalelerinin
yetersiz kalacağının bilinmesi
gerekiyor. Oyun da dahil olmak
üzere ekran kullanımı ya da dijital
ortamlar artık hayatımızın olağan bir
parçası. Doğru kullanıldığında çocuk
ve ergenlerde keşif, iş birliği, öğrenme
ve sorun çözme gibi çok olumlu
becerileri artırabiliyor. Bu nedenle
yaşanan bu sorunlarla ilgili ekranı
karartarak çözüm sağlayamayız.
Asıl sorun ekran karşısında kalmak
ve ekrana bakmaktan çok çocuğun
neye maruz kaldığıdır. Bunu düzenlemek
de ancak internetin doğru ve
akılcı kullanımı, uygun denetimlerle
mümkün.”
Yıl: 2 Sayı: 7 - ARALIK 2020
Panorama Medya Grubu
(Basın Yayın İletişim ve Tanıtım Hizmetleri) Adına
Yazı İşleri Müdürü
Muzaffer KAPLAN
Genel Yayın Yönetmeni
Sevgi BOZ
Genel Koordinatör
Ünal ULUÇAY
Haber Koordinatörü
Neşe ÖZELÇİ
Rusya Temsilcisi
Fatoş Özbaş
Haber, Güncel, Ekonomi Gazetesi
Görsel Yönetmen
Durmuş ÖZELÇİ
Eğitim Editörü
Sedat BÜYÜK
Antalya Temsilcisi
Bekir Özbaş
Adres: Batı Mah. Ortanca Sk. 26/1
Pendik / İSTANBUL Tel: 0543 882 08 32
www.panoramagazetesi.com
info@panoramagazetesi.com
Panorama Gazetesi yaygın süreli bir yayındır.
Köşe yazılarından yazarları, ilan ve reklam içeriklerinden
reklam sahipleri sorumludur.
Yargılamamak çok önemli
Öncelikle ebeveynin her internet
kullanımının bağımlılık olmadığını
ve her oyunun zararlı olmadığını
bilmesi gerektiğini belirten
Yektaş, “Ebeveynler, internet
ortamının getirdiği bir süreçle
ikinci bir dil gibi bunu kullanan
çocuğun dilini öğrenmek
zorunda. Eğer bu dili konuşamazlarsa
bir ebeveyn olarak çocuğun
yaşadığı sorunları anlamak ve
ona yardım etmek çok mümkün
olmaz. İletişim dilinin
cezalandırıcı olmaması, yaptırım
olmaması çok önemli.
Genellikle sorunlu ekran
kullanımı ya da internet
bağımlılığı olan çocuklar
ailelerinden bu durumu
gizlemeye, ekran kullanım
süresini saklamaya ya da
yalan söylemeye çalışabiliyorlar.
Daha çok açık ve şeffaf
bir tutum sergilemek gerekiyor.
Yargılamamak çok önemli bu
noktada” dedi.
Çocuk terapistinden çocuklarda yemek alışkanlığı önerileri
Çocuk-Ergen Terapisti Muazzez Yaşbala,
çocuklarda yemek alışkanlığı
konusunda ebeveynlere yol gösteren bilgiler
verdi. Yemek yemenin her yaşta yaşamsal
bir ihtiyaç olduğunu ifade ederek,
yemenin duygusal süreçlerle de yakından
ilgili olduğunu vurgulayan Yaşbala,
“Yemek yeme bebek için anne ile temas
kurma, sıcaklık, yakınlık ve bağ kurmada
çok önemlidir.” ifadelerini kullandı.
Uzman çocuk terapisti, “Çocuklar,
kendileri beslenmeye başladıkları zaman
iştahsızlık, az ve yavaş yemek yeme gibi
davranışlar gösterebilir. Geçici olarak yiyeceğe
düşkünlük ya da yemeği reddetme
gibi durumlar bu dönemde görülen
yaygın bir sorundur. Normal gelişimin
bir parçası olarak kabul edilen bu durum,
aslında çocuğun bağımsızlığının bir
ifadesidir. Özellikle özerklik dönemine
girdiği 24. aydan sonra çocuğun kendini
bir birey olarak kabul ettirmek istemesi
ve ‘benim dediğim olur’ davranışları
sergilemesi bu yaşın özelliğidir.” sözlerini
kaydetti. Muazzez Yaşbala, yemek
problemlerinin nedenlerine ilişkin de
şu bilgileri verdi; “Çocuğun psikolojisi,
duygu durumu, annenin ruhsal sorunları,
çocuğun anne-babasının ilgisini çekmek
istemesi gibi birçok neden söyleyebiliriz.”
Psikiyatrik sorunlar olabilir…
Var olan sorunun da bazen sadece
internetle ilişkili olmadığını, aslında
gerçek yaşamdaki sorunlardan da bir
kaçınma stratejisi olarak kullanılabildiğinin
bilinmesi gerektiğini söyleyen
Yektaş, “Hem internet kullanımının
yol açtığı sorunlar dolayısıyla hem de
internet kullanımı öncesinde başka
bazı psikiyatrik problemler varsa bir
kaçınma yolu olarak da internetin
aşırı kullanımı söz konusu olabilir. Bu
anlamda ailelerin aslında denetim ve
gözetim dışında çocuğun diğer ruhsal
problemlerini gözlemleyebilmeleri,
eğer böyle bir durumun farkındalarsa
da mutlaka uzmandan yardım almaları
çok önemli” diye konuştu.
Yükümlülüklerini aksatıyorsa dikkat!
Doç. Dr. Çiğdem Yektaş, ‘18 - 19
yaşlarında çocukların bilgisayar
başında saatlerce vakit geçirmesi
nedeniyle yükümlülüklerini yerine
getirmemesi gibi sorunlar da ebeveynlerin
yaşadığı sorunlar arasında
yer alıyor’ dedi ve sözlerini şöyle
tamamladı:
“Bu durum psikolojik sorunlardan
kaynaklanıyor. Bu aslında
gelinen tablonun son hali. Aslında
bu noktaya kadar nasıl gelindiği çok
önemli. Yemek yemek, uyku uyumak
gibi artık çocuğun çok temel
ihtiyaçlarını, davranışlarını etkiliyorsa,
ders başarısını etkileyip okuldan
uzaklaştırıyorsa, öfke gibi duygular
engellendiği durumda çok fazla
açığa çıkıyorsa ve aile artık sadece
iletişim yolunu kullanarak sorunu
çözemiyorsa bir uzman yardımı
gerekiyor. Yapılacak görüşmeler çok
boyutlu olmak zorunda.
Sadece kullanılacak
etkileşim,
iletişim dili yeterli
olmayacaktır.”
“Yemekleri çocuğa ebeveyn yediriyorsa,
çocuk yemek yeme alışkanlığı
kazanamaz!” ifadelerine dikkat çeken
Yaşbala, çocuklarda yemek alışkanlığı kazandırmak
için ebeveynlere şu önerilerde
bulundu; “Yemek saatleri düzenli ve hep
aynı saatte olmalıdır. Ailenin hep birlikte
masaya oturması, herkesin bir yerinin
olmasına dikkat edilmelidir. Çocuğun
yemek sırasında her istediğini yapmak,
onun yemek yeme alışkanlığı kazanmasını
engeller. Örneğin; televizyon
karşısında, tablet verilerek, ayakta dolaşarak
yemek isterse bu konuda sınırlar
konulmalıdır. Bazı ifadeler çocuğun daha
az yemesine ve tepkiler vermesine neden
olabilir. Örneğin; ‘bu tabağı bitirmezsen
sana pasta yok’ gibi ifadeler yemek
alışkanlığını olumsuz etkiler.”
“Çocuğun yemek yemesi
için ısrarcı olmayın!”
Deneyimli çocuk terapisti Yaşbala, çocuğa
yemek yemesi için ısrar etmenin ve baskı
yapmanın çocuk üzerinde olumsuz etkiler
oluşturabileceğine dikkat çekerek, şunları
Nedeni kardeş kıskançlığı olabilir
Alt ıslatmanın ruhsal nedenlerine bakıldığında
en sık karşılaşılan nedenin stres olduğuna
dikkat çeken Psk. Cansu Yılmaz, yaşanılan
kazalar, travmalar, sevgisiz, ilgisiz kalma
gibi duygusal zeminli durumlarda alt ıslatma
nedenleri arasında yer aldığını söylüyor. Psk.
Yılmaz, “Okul değişikliği, yakından birinin
kaybını yaşamak, taşınma, kardeş kıskançlığı
gibi stres yaratan durumlarda alt ıslatma
görülebilir. Özellikle kardeş kıskançlığı
bulunan çocuklarda karşılaşılır. Yeni doğan
bebeğe ilgi daha çok arttığı için büyük çocukta
kıskançlık görülebilir. Böyle durumlarda
ilgiyi kendi üzerine çekmek isteyen büyük
çocuk genelde küçük kardeşi gibi davranmaya
başlar. Yaşına uygun konuşabiliyorken
bebek gibi konuşması, yemeğini kendi
yemek istememesi, biberon kullanma isteği
bu davranışlardan bazılarıdır. Ayrıca tuvalet
eğitiminde baskıcı tavırlar sergileyen ailelerin
çocuklarında alt ıslatma görülür” diyor.
zamanından önce başlanmamalı!
Öncelikle alt ıslatmanın tıbbi sebeplerden kaynaklanıp
kaynaklanmadığını öğrenmek için bir
hekime başvurulması gerektiğini belirten Psk.
Yılmaz, ebeveynlerin çocukların bu durumu
isteyerek yapmadıklarını bilerek cezalandırıcı,
baskıcı ve titiz davranış ve tutumlardan
uzak durmasını öneriyor. Alt ıslatma nedeninin
kardeş kıskançlığı olduğu durumlarda
ebeveynlerin çocuklarına ilgi, alaka ve sevgisini
eşit miktarda göstermesi gerektiğini hatırlatan
Psk. Cansu Yılmaz, sözlerine şöyle devam
ediyor: “Çocuğun yapabildiği şeylere karşı
takdir görmesi duygusal rahatlama sağlayacağı
için önemlidir. Çocuk tuvalete tuvaletini
yaptığında teşvik edilmeli, desteklenmelidir.
Tuvalet alışkanlığına zamanından önce başlamamalıdır.
Belirli aralıklarla tuvalete gittiğine
bakılmalı ve özellikle uyumadan önce tuvalete
gittiğinden emin olunması gerekir. Başlarda
çocuk tuvalete anne babanın yardımıyla
gitmeli, daha sonra kendi başına gitmesi için
cesaretlendirilmelidir. Çocukların anlamadığını
düşünerek bazı şeyleri ört bas etmeye
çalışmak hiçbir işe yaramayacaktır. Çocuğun
yaşadığı stres ve kaygı nedenleri fark edilip
daha az stresli ve kaygısız olması sağlanmaya
çalışılmalıdır. Yapılamadığı düşüncesi olursa
mutlaka bir psikologa başvurulmalıdır.”
vurguladı; “Çocuğunuzla inatlaşmak
problemin daha da artmasına yol açabilir.
Anne ve baba, çocuğun yemek alışkanlığındaki
olumsuz değişiklikleri anlamaya
çalışmalıdır. Çocuğu zorlamadan, saygı
duyan bir tutum sergilemek gerekir. Ayrıca,
yemek yeme ile ilgili bazı durumlar
yaş özelliği olarak kabul edilmelidir. Çoğu
durumda bazen çocuk iyi besleniyordur;
ancak ebeveynlerin beklentisi doğrultusunda
yemiyordur. Çocuklarda yemek
yeme alışkanlığında tüm bunları dikkate
almak çok önemlidir.”
Türkiye’de oyun pazarı 1 milyar doları aşacak
ARALIK 2020 www.panoramagazetesi.com Fiyatı: 1.5 TL
Türkiye’de oyun sektörü
her geçen gün büyümeye
devam ediyor. Next in Game
tarafından hazırlanan “Global
Karantina Günlerinin Oyun
Dünyası Üzerindeki Etkileri” raporu
yaşanan küresel karantina
günlerinin etkileriyle Türkiye’de
oyun pazarının büyüklüğünün
2020 sonuna kadar 1 milyar
doları aşacağını öngörüyor.
Devlet destekleri
sektörü teşvik ediyor
Oyun geliştirme konusunda
girişimcilerin faydalanabileceği
destekler hakkında bilgi veren
IFASTURK Eğitim, Ar-Ge ve
Destek Kurucusu Mesut Şenel,
“Ticaret Bakanlığı tarafından
mobil uygulama ve oyun
Haber, Güncel, Ekonomi Gazetesi
geliştiren firmalara kapsam
ve ihtiyaç yönünden farklı
destekler veriliyor. Yazılım
lisans satın alma veyakiralama,
yeni istihdam, mobil uygulama
ve pazara giriş, reklam, tanıtım
ve pazarlama giderleri gibi girişimcilerin
oyun ve uygulama
geliştirme konusunda desteğe
ihtiyaç duyabileceği alanlardaki
talepleri belirli oranda
karşılanıyor. Türkiye’deki oyun
ekosistemini ayakta tutan bu
tür destekler, özellikle genç
girişimcilerin iş fikirlerini
uygulamaya geçirmeleri için
cesaret verici. Oyun geliştirme
hedefi olan girişimcilere eğitim
de dahil olmak üzere verilen
destekler konusunda sunduğumuz
hizmetlerle yardımcı
oluyoruz” dedi.
Personel ücretinden
yazılım lisans bedeline
kadar her alanda destek
Devlet, oyun sektörüne adım
atmak isteyen girişimcilere
çeşitli alanlarda destek sağlıyor.
Ticaret Bakanlığı tarafından
verilen Bilgisayar Oyunu-Mobil
Uygulama Geliştirme Desteği
kapsamında bilgisayar oyunu
veya mobil uygulama geliştirmek
isteyen girişimcilere pazara
giriş giderleri, yazılım lisanslarına
ilişkin gideler, platformlarca
tahsil edilen komisyon bedelleri,
reklam, tanıtım ve pazarlama
faaliyetleri gibi pek çok alan
için destek veriliyor. Personel
ihtiyaçları konusunda da desteklenen
girişimcilere, istihdam
edilecek en fazla 2 personelin
ücretleri için destek sağlanıyor.
Hedİye seçİmİndeki stres
onlİne dolandırılmanızı
kolaylaştırabİlİr
Dünya genelinde birçok
ülkede koronavirüs kısıtlamaları
devam ederken, yeni
yıl kutlamaları bu yıl her
zamankinden biraz farklı
olacak. Ancak değişmeyen
tek bir şey var: Siber suçlular
yine iş başında. Siber
güvenlik kuruluşu ESET,
mutlu bir yılbaşı dönemi
için dikkat edilmesi gereken
unsurları sıraladı, hediye
seçimi sırasındaki stresin
etkileri konusunda uyardı.
Bir analiz platformu olan Dynata
şirketinin araştırmasına göre tüketicilerin
yüzde 20’si bu yıl yeni
yıl alışverişi konusunda stres yaşıyor. Bu
durum ne yazık ki online dolandırıcılığa
daha açık hale gelmemize yol açıyor.
Kısa zaman içinde en iyi fiyatı vaat eden
kimlik avına yönelik e-postalar, olası
kurbanları kredi kartı veya diğer hassas
bilgileri paylaşma konusunda baskı
altında bırakmak amacıyla kullanılabilir.
İçgüdülerinize güvenin: Bir teklif gerçek
olamayacak kadar iyiyse bağlantılara
tıklamayın. Bunun yerine, herhangi bir
şey satın almak için doğrudan mağazanın
internet sitesine gidin veya güvenilir
başka bir internet sitesini ziyaret edin.
Teknolojik hediyeleri
güvenli bir biçimde alın
Teknolojiyle ilgili hediye alanların sayısı
artıyor. Bu hediyelerin pahalı olması,
birçok kişinin bu aletleri resmi satıcılar
yerine indirimli alma olanağı sunan
başka kaynaklardan almasına neden
olabiliyor. Yapılan bir araştırmaya
göre neredeyse 10 ebeveynden 1‘i, aile
üyesinden veya arkadaşından ikinci
el bir telefonu hediye olarak vermeyi
planlıyor. Ancak bu durumun öngörülemeyen
maddi sonuçları olabilir. Telefon
sıfırlanmamışsa, telefonda hâlâ dosyalar,
görüntüler veya kötü amaçlı yazılım bulunabilir;
bu durum yeni kullanıcıyı riske
atabilir ve veri gizliliğini ihlal edebilir. Bu
yılbaşında bir cep telefonu hediye etmeyi
düşünüyorsanız, resmi bir satıcıdan
alın veya başka şekilde temin edecekseniz,
kötü amaçlı yazılıma karşı koruma
sağlamak için ESET Mobile Security gibi
bir virüs koruma indirin.
Kime ait olduğunu
bilmediğiniz e-kartları açmayın
Riskli bağlantı içermeyen gerçek
kartlar neredeyse unutulsa da e-kartlar
giderek daha popüler hale geliyor.
Hızlı ve gönderimi kolay olduğundan
e-kartların sayısının bu yıl iki katına
çıkması bekleniyor.
Ancak, dolandırıcılar e-kartları
arkadaşınızın veya ailenizin kimliğine
bürünmek için kullanabilir ve
toplu halde gönderilebilir. Bir e-kart
alırsanız alıcıdan onay almadan kesinlikle
herhangi bir bağlantıya tıklamayın.
Dolandırıcılar bir arkadaşınız
veya meslektaşınız gibi davranmaya
çalışabileceğinden e-posta adresinin
doğru şekilde yazılıp yazılmadığına
dikkat edin.
Tıklamadan önce hediyelerin
sizin için olduğundan emin olun
Dolandırıcılar yeni yılda, hediye ve kargo
bekleyen çok kişi olmasından fayda sağlamaya
çalışır. Çok bilinen kargo ve teslimat
hizmetlerinin kimliğine bürünen ve
ikna edici görünümlü sahte kargo takip
bağlantıları göndererek insanları dolandıran
çok sayıda dolandırıcı vardır. Bağlantının
tıklanması kötü amaçlı yazılımın
indirilmesine neden olur veya kullanıcıları
kimlik bilgilerini çalmayı hedefleyen
internet sitelerine yönlendirir. Bu türde
bir dolandırıcılıktan kaçınmak için sipariş
verdiğiniz internet sitelerini ve kullandığınız
teslimat hizmetini yakından takip
edin. Ayrıca yılbaşında sürpriz olmasını
düşündüğünüz paketleri de her zaman
internet sitesinden takip edebilirsiniz.
Dünya
koronavirüsü,
biz EBA'yı aradık
Google’ın 2020 Türkiye ve dünya
arama trendleri raporu, aranma
sayısı en yüksek kelimeleri gösteriyor.
Buna göre, 2020’de dünyada
en çok aranan kelime koronovirüs
oldu. Koronavirüsü dünyada en çok
arayan ilk üç ülke ise İtalya, İspanya
ve Katar olarak sıralandı.
Türkiye’de en çok EBA,
dolar ve koronavirüs arandı
Google arama sonuçlarına göre,
2020’de Türkiye’de en çok aranan
üç kelime, “EBA”, “dolar kaç TL”
ve “koronavirüs” olarak gerçekleşti.
“Deprem” kelimesi ise bu sıralamanın
hemen ardında yer aldı. Dünya genelinde
ise en çok aranan kelime “koronavirüs”
oldu.
Google arama trendlerinin analizi
ile genel pazar eğilimlerinin anlamlandırılabileceğine
dikkat çeken EG Bilişim
Teknolojileri CEO’su Gökhan Bülbül,
dijital pazarlamanın önemine ilişkin
“Dijital pazarlama, gerçek zamanlı ve
sonuçları net şekilde görme olanağı
sağlıyor. Offline pazarlamaya kıyasla
dijital pazarlamada yatırımın geri
dönüş oranları çok hızlı. Üstelik dijital
pazarlamada satışa hangi aksiyonların,
ne oranda etki ettiği anlık olarak görülebiliyor,
ölçümlenebiliyor. Pandemi
sürecinde işletmelerin dijital pazarlamaya
ayırdıkları bütçeler arttı. Tüketicilere
hızlı ve daha az maliyetle ulaşmak
isteyen şirketlere dijitalin tüm kapılarını
açarak destek veriyoruz” bilgisini verdi.