31.12.2017 Views

ARTEMİS OCAK 2018

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

HAVVA’NIN RUJU, ADEM’I N SAKALI<br />

Ayşe YAZICI YAVUZ<br />

Yine her ay olduğu gibi beş günlük ağlama krizlerine girdi. Ondan usanmadım, yeter artık<br />

demedim. Ondan usanamam. Bana baktıkça daha çok ağlayacağını bile bile yüzümü ondan<br />

esirgeyemem. Bende kendini görmeye alışalı beri onunlayım. Defalarca kırdığı yerlerimi<br />

onarmaya tenezzül etmese de seviyorum onu işte. Sabahları hangi rüyadan uyandığını bir tek<br />

ben bilirim. Kapalı gözlerinin altında nereleri gezdi, kiminle zar tuttu, kimleri tavladı, kimlere<br />

karşı kapı aldı da yüreğini bir tek kendine ipotekledi… Kimi aldattı, kime söz verdi de<br />

tutmadı, kime sundu kendini… Hepsini bir tek ben bilirim. Kaç defa döndü yaşamın<br />

kıyısından da bir ölüme tutundu bana anlatır. Yüzüme mi tükürecek yine, tükürsün. Sövecek<br />

mi bana yine, sövsün. Onsuz ben bir hiçim. Boşlukta bir eşyayım sadece. Duvara asılı bir<br />

ayna…<br />

Bu değiştirdiğimiz sekizinci ev. İlk evimiz çatı katında iki odalı bir bekâr eviydi.<br />

Pencereleri az, küçücük bir balkonu olan, bordo ahşap kapılı ve tabanları sürekli gıcırdayan<br />

bir evdi. Yavaş yavaş yerleşmiştik. Mukavvaları açıp içinden çıkanları yerlerine koyarken<br />

arada bir bana döner gülümserdi. Taşınma işinin iyi bir döneme denk gelmesinin tarifsiz<br />

mutluluğuyla ben de ona gülümsüyordum. Migreni azmadığında ne hoş bir insandı aslında.<br />

Kafasını duvarlara vurmuyordu. Ya da duvarları kafasına… Kim kime vuruyordu aslında ayırt<br />

edilmiyordu. Baş vurmak böyle bir şey mi? Acıyı azaltmak mı, acıyı devretmek mi, az alttan<br />

al demek mi baş vurmak? Koridordaki halının orta yerinde oluşan aşınma onun kriz anında<br />

attığı voltalardan arta kaldı işte. İçinden dışına taşınmak istediği zamanlarda yürüdüğü<br />

patika… Yanlarında boylu boyunca kozalaklar, ibrikler, kirkitler, Fatma Ana Eli,<br />

koçboynuzları… Patikanın ortasında aşınmış Hayat Ağacı, timsah dişi, kurt pençesi… Oysa<br />

ikimiz de çok severdik bu Afşar Halısını. O halının orta yerinde bir defa… Belki iki… Üç<br />

oldu mu bilmiyorum. Belki üçüncüde çok karanlıktı evin içi ve ben göremedim. Ya da sırrımı<br />

önüme akıttım görmemek için. Bir, iki, üç, tıp dedim belki de. Buharı üstünde teniyle boylu<br />

boyunca, bornozunun açık kalan yerinden ‘Ben buradayım ‘ diye göz kırpan bir iz… Bana<br />

bakan kısık gözlerinde nefret, öfke, acı, kendim hallederim diyen dişil bir kuvvet… Seni her<br />

halinle çok seviyorum. Seni en çok ben seviyorum. En çok… Ben… Seviyorum. Ben! Ben<br />

kendimde seni seviyorum. Sende kendimi seviyorum. Kendimde senin acılarından nefret<br />

ediyor, sende kendi yüzüme haykırıyorum. Yaşayarak ölüyoruuumm! Ö-l-ü-y-o-r-u-m!<br />

Ölmeyi ve sonra yeniden dirilmeyi bile en güzel seninle yapabiliyorum. Kapatsaydı sırrını,<br />

ben de ona her defasında hatırlatmak yükünden kurtulsaydım. Karşıma dikilip de ‘Bana her<br />

istediğimde bunu hatırlatacaksın!’ dediğinde aynısını tekrarladım ‘Bana her istediğimde bunu<br />

hatırlatacaksın!’ İşaret parmağımı sallayarak ‘Duydun mu beni Havva?’ Gördüm! Bakmak<br />

istemedim ama gördüm işte.<br />

Sayfa18

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!