15.12.2018 Aufrufe

EUROPA JOURNAL - HABER AVRUPA DEZEMBER 2018

Erfolgreiche ePaper selbst erstellen

Machen Sie aus Ihren PDF Publikationen ein blätterbares Flipbook mit unserer einzigartigen Google optimierten e-Paper Software.

Wir sagen JA<br />

Hol dir Infos zu verschiedenen<br />

Berufen<br />

auf unseren<br />

<strong>HABER</strong>beruf-Seiten<br />

UNABHÄNGIGE MONATLICHE ZEITUNG FÜR WIRTSCHAFT, INTEGRATION UND BILDUNG<br />

<strong>HABER</strong><br />

VRUP<br />

A A<br />

<strong>AVRUPA</strong>’NIN AYLIK BAĞIMSIZ EKONOMİ, ENTEGRASYON VE EĞİTİM GAZETESİ<br />

SAYI: 80 ARALIK <strong>2018</strong> - AUSGABE: 80 <strong>DEZEMBER</strong> <strong>2018</strong><br />

!neu!<br />

Ab sofort findest du in jeder Ausgabe Berufseiten,<br />

auf denen du verschiedene Berufsbilder<br />

kennenlernen kannst. Wir haben die<br />

wichtigsten Facts für dich zusammengefasst!<br />

Du weißt noch nicht, was du mit deiner<br />

Zukunft anstellen sollst?<br />

... Dann lies weiter auf Seite 13<br />

Österreichische Post AG - MZ 11Z038817M - Mehmet Inak - Roßbachstr. 10 - 6020 Innsbruck<br />

zu<br />

Ö<br />

S<br />

<strong>EUROPA</strong><br />

T<br />

E<br />

ÖSTERREICH<br />

R<br />

<strong>JOURNAL</strong><br />

R<br />

E<br />

C H<br />

www.europa-journal.net<br />

I<br />

Eine Betroffene<br />

berichtet:<br />

Ich<br />

hatte<br />

Brustkrebs... Seite 22<br />

AKADEMİSYEN GÖRÜŞÜ<br />

PROF. DR. MUSTAFA ÇAKIR:<br />

Çocukluk<br />

deneyimlerinin<br />

mutluluk<br />

ve başarıyla<br />

ilişkisi<br />

SAYFA 2<br />

Avusturya İslam Cemaati (İGGÖ) Yeni Başkanı Ümit Vural:<br />

‘IRKÇILIK, DIŞLAMA<br />

VE DÜŞMANLIKLA<br />

MÜCADELE ŞART’<br />

© IGGÖ / Eyüp Kus<br />

Der neue Präsident der Islamischen Glaubensgemeinschaft in<br />

Österreich (IGGÖ), Ümit Vural: „Es gilt jede Form von Extremismus<br />

Hand in Hand mit der Gesamtgesellschaft zu bekämpfen.“<br />

Avusturya Müslümanlarının resmi temsilcisi<br />

olan Avusturya İslam Cemaati<br />

başkanlığına seçilen Ümit Vural yaptığı<br />

açıklamada: “Avusturya’da karşılaştığımız<br />

zorluklar hiç bugünkü kadar<br />

büyük olmamıştı. Her geçen gün Avusturya’da<br />

Müslümanlara karşı ırkçılık,<br />

dışlama ve düşmanlık yeni bir boyut<br />

kazanıyor. Avusturya’da şu anda mevcut<br />

olan bu zehirli atmosferdeki problemlerden<br />

yalnızca birkaçını saymak<br />

istersek: İmamsız camiler, din öğretmeni<br />

olmayan sınıflar, manevi rehberi<br />

olmayan Müslüman mahkûmlar, çocukları<br />

yoğun ayrımcılıkla karşılaşan<br />

çaresiz anne ve babalar... Bunlara rağmen<br />

umudumuzu kaybedemeyiz.”<br />

REFORM ŞART<br />

“Avusturya İslam Cemaati kendisini<br />

değiştirmek ve reforme etmek zorunda.<br />

Kendi mantığımızı değiştirmek,<br />

modernize, dindarlık ve uzmanlıktan<br />

oluşan bir yaklaşımı benimsemek ve<br />

şimdiye kadar yapılan hatalardan ders<br />

almak, ama her şeyden önce tekrar<br />

güven kazanmak istiyoruz.”<br />

ÇOĞULCU TEMSİLİYET<br />

“Avusturya’da yaşayan Müslümanlar<br />

haklı olarak güçlü ve çoğulcu bir temsil<br />

istiyor. Avusturya’da sosyal barışı<br />

zedeleyen, Müslümanları ikinci sınıf<br />

vatandaş olarak gören, çocuklarımızın<br />

sırtından tehlikeli bir siyaset güden<br />

her türlü gücün karşısında duran, bir<br />

Avusturya İslam Cemaati noktasında<br />

herkesin desteğini bekliyoruz. Bu kötü<br />

düşüncelere sahip olanları birlikte geri<br />

püskürtebiliriz ve başarılı olmak için<br />

her bireyin desteği çok büyük bir<br />

öneme sahip.”<br />

BİRLİK ÇAĞRISI<br />

Avusturya İslam Cemaati yeni başkanı<br />

Ümit Vural son olarak, “Benim asıl ekibim,<br />

kökeni, cinsiyeti, geliri, eğitimi<br />

fark etmeksizin; annelerden, babalardan,<br />

işçilerden, emeklilerden, yani bu<br />

ülkeyi bu ülke yapan, bu ülkeyi herkes<br />

için vatan haline getiren yüzbinlerce<br />

Müslümandan oluşuyor. Bizleri bu<br />

yolda destekleyeceğinizi ümit ediyorum.”<br />

dedi.<br />

Vom Internet direkt in den Nationalrat - Ali besucht das Parlament<br />

In der Nationalratssitzung am 11. Dezember ging die<br />

Abgeordnete Martha Bißmann ungewöhnliche Wege.<br />

Sie trat mit einer geheimnisvollen Tasche ans Rednerpult,<br />

aus der sie eine Puppe namens „Ali“ hervorzog.<br />

Ali hat einen roten Fes auf dem Kopf, einen Schnurrbart<br />

und trägt einen Anzug ‐ ganz wie sein digitales Ich<br />

im umstrittenen E‐Card‐Video der FPÖ. In ihrer Rede<br />

erzählt Bißmann die Geschichte von Ali, der mit 20<br />

Jahren zum Arbeiten nach Österreich kam – alleine,<br />

ohne Deutsch und ohne Wohnung.<br />

„Bei der heutigen Debatte um Migration und Ausländer<br />

werden diese Geschichten nie erzählt. Warum<br />

auch? – Es ist doch einfacher, Ali als Sozialschmarotzer<br />

hinzustellen und damit Kürzungen im Sozialbereich zu<br />

rechtfertigen. […] Hören Sie auf, diese Gesellschaft zu<br />

spalten, hören Sie auf, die Alis und Alfreds, die Jasmins<br />

und Yasemins gegeneinander auszuspielen, denn sie<br />

sind es, die da draußen Nachbarn sind, die im Schulhof<br />

miteinander spielen, die in den Klassen gemeinsam<br />

lernen, die in den Sozialräumen miteinander plaudern<br />

und lachen und die auf den Baustellen täglich ihr Brot<br />

teilen!“ appellierte Bißmann.<br />

Foto: Gabriel Gschaider<br />

“Neden böyle bir oluşuma ihtiyaç duyduk?”<br />

“Daha önce denenmiş olan bu yolu tekrar zorlamanın ne anlamı vardı?”<br />

“Mevcut partilerden aday olmak çok daha mantıklı değil miydi?”<br />

HAKAN GÖRDÜ:<br />

‘2020 Viyana<br />

Seçimlerine<br />

Katılıyoruz!’<br />

SAYFA 9


<strong>HABER</strong>eğitim Aralık <strong>2018</strong>, Sayfa - 2<br />

Aristoteles’e göre insanlar mutluluğun<br />

peşinden koşar. Mutluluk insan<br />

hayatının amacıdır. Bu amaca ulaşmak<br />

için de bir dizi faaliyetlerde bulunur.<br />

Mutluluk bilişsel (düşünme,<br />

hissetme, öğrenme, hatırlama,<br />

karar verme, problem çözme ve<br />

yargılama gibi zihinsel süreçler) ve<br />

duyuşsal (insan duygularını içeren<br />

ilgi, tutum, akademik özgüven,<br />

değer ve alışkanlıklar) olmak üzere<br />

iki açıdan tanımlanıyor. Kişinin kendini<br />

psikolojik olarak iyi hissetmesi,<br />

öznel olarak yaptığı mutluluk tanımına<br />

uyuyor. Bu durumda bireyin<br />

olumlu duyguları (sevinci, neşesi,<br />

gurur ve güven duyması), olumsuz<br />

duygulara (öfke, korku, kaygı) göre<br />

daha fazla yaşaması, yaşamın çeşitli<br />

alanlarında yüksek doyuma ulaşması,<br />

onun mutluluğunda önemli rol<br />

oynuyor. Mutlu bireyler kendilerini<br />

iyi hissediyorlar; olumlu duygular<br />

yaşıyorlar. Mutlu bireylerden oluşan<br />

toplumlar da mutlu toplumlar<br />

oluyor.<br />

Mutlu olunabilmesi için üçüncü şart<br />

da kişiler arasındaki iletişimin doğru<br />

ve etkili kullanılmasıdır. Sağlıklı<br />

iletişim kişiler arasındaki ilişkilere<br />

olumlu yansıyabileceği gibi iş<br />

başarısına da olumlu katkı sağlar.<br />

Uzmanlar hayatta başarı ve mutluluğun<br />

kaynağını erken çocukluk dönemi<br />

ile ilişkilendiriyor. Çocuk ve dil<br />

gelişimi uzmanları erken çocukluk<br />

dönemine bu nedenle çok önem<br />

veriyorlar. Erken çocukluk deyince<br />

de çocuğun 0‐6 yaş arasında geçirdiği<br />

dönem anlaşılıyor. Bu dönemde<br />

çocuğun zihinsel ve fiziksel gelişimi<br />

ileri yaşlara göre daha hızlı olur ve<br />

yaşanan olumlu veya olumsuz deneyimler,<br />

bundan sonraki hayatının<br />

belirleyicisi olarak görülür.<br />

Çocuğun mutlu bir ailede büyümesi,<br />

erken yaşta toplum içine<br />

çıkarılması, çok dilli ve çok kültürlü<br />

AKADEMİSYEN GÖRÜŞÜ<br />

ortamlarda “öteki” dil ve kültürün<br />

farkına varmasının sağlanması öneriliyor.<br />

Çocuğun bu dönemde içinde<br />

büyüdüğü çevre, öğrenme süreçleri<br />

ve edindiği tecrübeler, çocuk<br />

gelişimiyle ilgili tartışmaların da bir<br />

parçasını oluşturuyor. Günümüzde<br />

sosyal ve ekonomik değişkenlerin<br />

çocukların bilişsel ve bilişsel olmayan<br />

becerilerinin zengin veya<br />

fakir aileye mensubiyete göre nasıl<br />

değişiklik gösterdiği, erken çocukluk<br />

döneminde edinilen deneyimlerden<br />

yola çıkılarak tartışılıyor. Çocuğun<br />

bu dönemde yaşadıklarının ilerideki<br />

hayatını nasıl etkileyeceği önceden<br />

kestirilmeye çalışılıyor.<br />

Bilimsel araştırmalar (örn. Dünya<br />

Bankası tarafından hazırlatılan<br />

Mind, Society and Behaviour adlı<br />

rapor) zengin ve daha düşük gelir<br />

sahibi ailelerin çocukları arasındaki<br />

gelişim farkının her geçen yıl<br />

arttığını gösteriyor. Buna göre,<br />

düşük gelire sahip ailelerin çocuklarının<br />

performanslarının daha<br />

düşük oluyor. Bu gruptaki çocukların<br />

dinlediğini ve okuduğunu anlamada<br />

gelişmiş gruba göre daha<br />

geri kaldığı gözlenirken, uzun süreli<br />

dikkat ve kısa süreli bellek<br />

gelişimleri de daha iyi değil.<br />

Erken dil gelişimi okulun ilk<br />

yıllarındaki okuma ve sayılarla işlem<br />

yapmayı öğrenme kadar, ileri<br />

yaşlarda daha karmaşık okuma ve<br />

matematik işlemlerini yapmada ve<br />

bu alanlarla ilgili tam öğrenmede de<br />

belirleyici oluyor. Refah seviyesinin<br />

en alt diliminde yer alan çocukların<br />

söylenenleri anlama ve bir süre<br />

sonra hatırlama becerisi, en üst dilimde<br />

yer alan çocuklardan yaklaşık<br />

1/3 kadar geride olduğu tespit<br />

edilmiş. Dolayısı ile bu çocukların<br />

içinde bulunduğu olumsuz çevresel<br />

faktörlerin ortadan kaldırılabilmesi<br />

için gerekli tedbirlerin bir an önce<br />

Prof. Dr. Mustafa ÇAKIR<br />

Çocukluk deneyimlerinin mutluluk<br />

ve başarıyla ilişkisi<br />

mcakir@anadolu.edu.tr<br />

alınmasında yarar görülüyor.<br />

Çevresel faktörlere geri dönecek<br />

olursak, zekânın bir kısmının genetik<br />

veya kalıtsal olduğu öne sürülse<br />

de çocuğun çevreden alacağı destek,<br />

onun performansını geliştirebilmesi<br />

için gereklidir. Bu destek,<br />

en temel boyutlarda çocukla yapılacak<br />

sohbeti (sözel iletişim), bilişsel<br />

ve sosyal‐duygusal uyarımlarla birlikte<br />

doğru beslenmeyi, davranış<br />

özgürlüğünü ve yeterli sağlık hizmetlerini<br />

almasını kapsıyor.<br />

Alman okul sisteminden ayrılıp,<br />

Türk sistemine geçen çocukların<br />

karneleri incelendiğinde, çocukların<br />

derste ağırlıklı olarak sessiz, sakin<br />

ve derse katılımlarının istendik düzeyde<br />

olmadığı; okul ve sınıf içi aktivitelerden<br />

uzak durduğu belirtiliyor.<br />

Dolayısı ile bu çocuklara verilen<br />

kanaat notu da düşük oluyor.<br />

Türk aile yapısının çocukları çok öne<br />

çıkarmayan özelliği ve çocukların<br />

içinde bulunduğu dar sosyal çevrenin<br />

kendilerini ifade etme becerisinin<br />

geliştirilmesi için yeterli olmadığını<br />

da açık bir şekilde gösteriyor.<br />

Dolayısı ile çocukların okulda arzu<br />

edilen akademik başarıyı yakalayamamasının<br />

nedenlerinden biri bu<br />

bağlamda kendini gösteriyor.<br />

Çocuğun derste “uslu” durması;<br />

onun dil ve iletişim becerilerinin<br />

yeterli gelişmediği, alan bilgisinin<br />

yeterli olmadığı şeklinde olarak<br />

yorumlanıyor ve bu tutum çocuğun<br />

okuldaki akademik başarısına olumsuz<br />

yansıyor. Düşük karne notları da<br />

daha alt eğitim basamağına yönlendirilmesine<br />

neden oluyor. Ailenin<br />

dil ve eğitim durumu yetersizse,<br />

öğretmen ve okulun verdiği karar<br />

saygı ile karşılanıyor.<br />

Bazı çocuk gelişim uzmanları, psikologlar<br />

çocukların sosyal beceri (soft<br />

skills) olarak tanımlanan gelişimlerini<br />

kişilik özellikleri ile ilişkilendirirken,<br />

bazı nörobiyologlar da kendini<br />

kontrol etme becerisi (öz‐düzenleme)<br />

ve ilgili yapıları merkeze<br />

alıyor. Alman eğitim uzmanları ve<br />

öğretmenlerin bu değerlendirmede<br />

Türk aile yapısının özelliklerini de<br />

göz önüne alması gerekirken, Türk<br />

ailelerin okul aile birliği çalışmalarına<br />

katılmaması, Alman okulları<br />

ile yetersiz iletişimi, öğrenciöğretmen‐aile<br />

arasındaki iletişim<br />

kanalının önünü kesiyor.<br />

Ön düzenleme denilen hususlar;<br />

dikkat yöneltme, kendine doğru<br />

odaklanma, bakış açısını değiştirebilme,<br />

değişimlerde esnek olabilme,<br />

kısa süreli bellek, problem çözme<br />

gibi bir hedefi gerçekleştirmek<br />

üzere biriktirilen otomatik veya haz,<br />

doyum isteyen; neden sonuç<br />

ilişkisini düşünmeden ortaya koyulan<br />

dürtüsel tepkilerden oluşuyor.<br />

Örneğin, çocuk derste verilen arada<br />

arkadaşları oyun oynarken, öğretmenin<br />

verdiği matematik problemini<br />

çözmeye devam ediyorsa, ön<br />

düzenleme denen beceriyi kullanmış<br />

oluyor. Bu beceri duyguları düzenleme,<br />

kendini kontrol etme,<br />

gelecekteki bir kazanım için<br />

doyumu erteleme gibi bileşenleri<br />

de kapsıyor. Uzmanlar ön düzenleme<br />

becerilerinin çocuğun okula<br />

başlamak için gerekli temel gereksinimler<br />

olarak değerlendiriyor ve bu<br />

konuların üzerinde durulması<br />

gerektiğini belirtiyorlar.<br />

Ekonomik olarak az gelişmiş bir çevrede<br />

büyüyen bir çocuğun ön düzenleme<br />

becerisinin gelişimi önceden<br />

kestirilemeyen çevresel şartlar<br />

ve uzun süren stres nedeniyle aksayabiliyor.<br />

Bunlara ilave olarak<br />

dezavantajlı çocukların devamlı destek<br />

ve yönlendirme almaları, güdü<br />

kontrolü, perspektif değiştirme, alternatif<br />

sosyal uyaranlar alma ve<br />

dikkat toplama gibi becerileri<br />

geliştirme fırsatına sahip olmaları<br />

daha düşük oluyor.<br />

Ailelerin gerek çocukları ile<br />

konuşurken gerekse küçük çocuklarının<br />

yanında üçüncü şahıslarla<br />

konuşurken dikkat etmesi, çocukların<br />

konuşulan her bir sözü<br />

hafızalarına kayıt ettiklerini unutmaması<br />

gerekir. Örneğin çocuk<br />

düşük puan aldığı bir sınav kâğıdını<br />

eve getirdiğinde çok güzel, ama<br />

şurası eksik kalmış; şu kısmı neden<br />

yanlış çözdün gibi eleştirilerde bulunulursa,<br />

çocuk olumludan önce<br />

olumsuzu algılayıp seçip zihnine<br />

kaydeder. Hayatı boyunca da<br />

başarısızlık, yetersizlik gibi olumsuz<br />

duyguları yük olarak taşır. Bu<br />

durum çocuğun özgüvenini zayıflattığı<br />

gibi, yukarıda yapılan mutluluk<br />

tanımının da eksik kalmasına,<br />

sağlıksız toplumların ortaya çıkmasına<br />

neden olur.<br />

Eksik kalan çocuk etrafındaki nesne<br />

ve olguların farkına varmakta,<br />

neden – sonuç ilişkisi kurmakta ve<br />

olaylar zincirini analiz etmekte zorlanır;<br />

bilişsel, duyuşsal, devinişsel<br />

ve sezgisel davranışları istendik düzeyde<br />

geliştiremez. Oysa çocuklar<br />

toplum denen ormandaki ağaçları<br />

besleyen birer kök gibidir. Kökler<br />

kurursa, ağaçlar da kurur. İyi<br />

yetiştirilemeyen çocuklar, milletlerin<br />

geleceklerini de tehlikeye atar.<br />

Okuma notları: 1. Erken çocukluk dönemine<br />

https://tedmem.org/mem-notlari/degerlendirme/erken-cocukluk-donemi-uzerine adresinden ulaşılabilir.<br />

2. Dünya Bankası Araştırması için: World Bank. 2015. World Development Report 2015:<br />

Mind, Society, and Behavior. Washington, DC: World Bank. doi:10.1596/978-1-4648-0342-0<br />

Avusturyalılar Neden Aşırı<br />

Sigara ve Alkol Kullanıyor?<br />

Mutsuzluk ve umutsuzluk ruhsal hastalıkları, bu rahatsızlıklar da alkol ve sigara kullanımını tetikliyor...<br />

Avusturyalılar neden alkol ve sigaraya yöneliyor?<br />

Geçtiğimiz günlerde Ekonomik Kalkınma<br />

ve İşbirliği Teşkilatı (OECD)<br />

Avrupa’da sağlık konusunda "Health<br />

at a Glance" adlı sadece Avrupa<br />

ülkelerini kapsayan yeni bir rapor<br />

yayınladı.<br />

Avusturya ruhsal hastalıklarda notu<br />

en kötü ülkeler arasında yer aldı. Bu<br />

rahatsızlıkların, mutsuzluk ve umutsuzluğun<br />

yanında aşırı alkol ve sigara<br />

kullanımını da beraberinde getirdiği<br />

açıklandı. Viyana Hekimler Odası<br />

özellikle aşırı alkol tüketimi, sigara<br />

ve kötü beslenmede Avusturya’nın<br />

en sıkıntılı ülkeler arasında yer almasına<br />

dikkat çekiyor.<br />

Oda Başkanı Thomas Szekeres, kurumunun<br />

yaptırdığı bir yayında araştırma<br />

sonuçlarının ülke sağlık<br />

politikasının sağlıklı bir yaşam sürdürülmesi<br />

ve korunma ilgili yeterli<br />

ses getiremediğinin bir göstergesi olduğunu<br />

vurguladı ve gastronomide<br />

genel sigara içme yasağının geri çekilmesini<br />

örnek göstererek açıkladı.<br />

Alkol ve Sigara Değerleri<br />

Ortalamanın Çok Üstünde<br />

Szekeres, Avusturya’yı sigara ve<br />

alkol tüketiminde en azından AB ortalama<br />

değerlerine döndürmek için<br />

sağlık sektöründeki tüm aktörleri,<br />

Avusturya genelinde omuz omuza<br />

mücadeleye çağırıyor.<br />

Avusturya’da yetişkinlerin %25’i düzenli<br />

sigara içiyor (AB ortalaması:<br />

%20). Bu oranla Avusturya Batı ve<br />

Orta Avrupa ülkeleri arasında başı<br />

çekiyor. İsveç %11 ile en az, Bulgaristan<br />

%28 ile en yüksek sigara içenler<br />

oranına sahip ülkeler.<br />

Alkol tüketiminde de Avusturya, Avrupa<br />

genelinde en yukarı sıralardaki<br />

ülkeler arasında. Avusturyalı yılda<br />

ortalama 11.4 litre alkol tüketiyor.<br />

Kıyaslanırsa ‘şarap ülkesi’ Fransa<br />

11.7 litre ile Avusturya’nın biraz üstünde<br />

tüketiyor. Sanıldığının aksine<br />

en az alkol tüketen ülkeler Yunanistan<br />

(7 litre) ve İtalya (7.1 litre).<br />

Uyuşturucu Kullanımında<br />

Avusturya’nın Karnesi İyi<br />

Özellikle gençleri alakadar eden<br />

uyuşturucu kullanımında ise Avusturya,<br />

AB ülkeleri arasında iyi bir durumda.<br />

Viyana Hekimler Odası’nın<br />

yayınına göre 15‐16 yaş arasındaki<br />

AB gençliğinin %6’sı yasa dışı ilaçları<br />

(kenevir hariç) kullanıyor. Avusturya’da<br />

bu oran %5, Bulgaristan’da<br />

%11 ve İtalya’da %7.


<strong>HABER</strong>avusturya Aralık <strong>2018</strong>, Sayfa - 3<br />

Kolumne von Dr. TARIK METE<br />

Es gehört ja zum populistischen<br />

Einmaleins, den Teufel an die<br />

Wand zu malen und Katastrophen<br />

vorherzusagen, die meistens<br />

überhaupt nicht existieren<br />

und nie eintreten. Fakten und<br />

Tatsachen spielen in diesem politischen<br />

Konzept, wenn überhaupt,<br />

nur eine äußerst kleine<br />

Rolle. Es geht nämlich bei dieser<br />

Form der Politik darum, bei jeder<br />

Gelegenheit und um jeden Preis,<br />

die Ängste der Menschen zu<br />

verstärken sowie bestehende<br />

Vorurteile und Ressentiments zu<br />

bedienen. Das jüngste Beispiel<br />

dieser Art liefert Vize‐Kanzler<br />

Heinz‐Christian Strache. Eine<br />

Schuldirektorin im niederösterreichischen<br />

Tulln habe laut Angaben<br />

des Boulevards vor, Weihnachten<br />

in der Schule abzuschaffen<br />

und hat deshalb die Weihnachtsdekoration<br />

aus dem Schulgebäude<br />

verbannt.<br />

Sofort reagiert Strache, der sich<br />

bei dieser Gelegenheit als vermeintlicher<br />

Retter von Weihnachten<br />

geriert, via Facebook<br />

und übt scharfe Kritik am Lehrpersonal<br />

der betroffenen Schule.<br />

Dies sei inakzeptabel und er unterstellt<br />

den Verantwortlichen<br />

politische Indoktrination der<br />

Schülerinnen und Schüler. Straches<br />

Posting löste einer Welle an<br />

Hasskommentaren in den sozialen<br />

Medien aus. Auf der Facebook‐Seite<br />

des Vize‐Kanzlers<br />

überschlagen sich hetzerische<br />

und hasserfüllte Kommentare<br />

gegenüber der verantwortlichen<br />

Direktorin ‐ teilweise sogar mit<br />

Gewaltandrohung.<br />

So schnell kann es gehen, dass<br />

eine Schulleiterin, die nur ihre<br />

Arbeit macht und ihren Pflichten<br />

nachkommt, von einem Mitglied<br />

der Bundesregierung zur Zielscheibe<br />

erklärt wird. Die Wahrheit<br />

ist nämlich, dass niemand –<br />

außer vielleicht Strache selbst in<br />

seiner konstruierten Märchengeschichte<br />

– Weihnachten im<br />

office@mete.or.at<br />

Wenn Strache<br />

Weihnachten abschafft<br />

Tullner Gymnasium abgeschafft<br />

hat. Das besinnliche Fest findet<br />

wie gewohnt statt und in der<br />

Aula der Schule steht ein großer<br />

geschmückter Christbaum. Weihnachtsdeko,<br />

die kein Sicherheitsrisiko<br />

für die Schüler darstellt, ist<br />

natürlich erlaubt und das Verbot<br />

betrifft nur leicht entflammbare<br />

Dekorationsgegenstände. Teile<br />

der Weihnachtsdekoration wurden<br />

also aus nachvollziehbaren<br />

sicherheitstechnischen Gründen<br />

und Brandgefahr in bestimmten<br />

Bereichen untersagt.<br />

Keine Spur also von einer Bedrohung<br />

für Weihnachten. Diese<br />

Fakten sind einem Vollblut‐<br />

Populisten wie Strache natürlich<br />

vollkommen egal. So funktioniert<br />

eben das politische Spiel mit den<br />

Halbwahrheiten und konstruierten<br />

Drohszenarien. Statt surrealen<br />

Bedrohungen nachzugehen,<br />

könnte sich der Vize‐Kanzler aber<br />

auch mit tatsächlichen Problemen,<br />

wie etwa dem steigenden<br />

Hass in den sozialen Medien,<br />

auseinandersetzen. Ganz reale<br />

Anlassfälle dafür gäbe es ja auf<br />

seiner eigenen Facebook‐Seite<br />

zur Genüge.<br />

Diskriminierung<br />

wird immer<br />

offener spürbar<br />

Die Antidiskriminierungsstelle Steiermark<br />

hat die Jahresbilanz veröffentlicht.<br />

Die Zahlen sind alarmierend: Antisemitismus,<br />

Islamfeindlichkeit und Homophobie werden<br />

immer häufiger geäußert.<br />

Avusturya’da Ayrımcılık Gün<br />

Geçtikçe Daha Çok Hissediliyor<br />

Steiermark Ayrımcılık Karşıtı Ajansı<br />

geçtiğimiz günlerde '2017 Ayrımcılık<br />

Raporu'nu yayımladı. Sayılar durumun<br />

vahametini ortaya koyuyor. Antisemitizm,<br />

İslam düşmanlığı ve homofobi<br />

daha sık ön plana çıkmaya başladı.<br />

Rapora göre, ajansa yapılan ayrımcılık<br />

ile ilgili ihbarlar 2016 yılına göre %270<br />

artarak 2.139’a ulaştı. Ajansın yöneticisi<br />

Daniela Grabovac’a göre ihbarların<br />

yaklaşık 3’e katlaması, yeni<br />

hizmete sokulmuş ''BanHate'' uygulaması,<br />

nefret E‐Postaların anında internette<br />

ihbar edilme imkânı sonucu<br />

olabilir, diğer yandan toplumun tonu<br />

sertleşiyor ve toplumun ayrışması şu<br />

anda askıya alınmış görünüyor.<br />

Köken ve Din Nedenli Ayrımcılık<br />

Grobovac: ''Görüyoruz ki, sosyal medyada<br />

utanmadan yazılanlar gerçek hayatta<br />

da olabiliyor ve bunlar basın ve<br />

siyasetin bazı konuların gelişmesine<br />

göz yumması, insanların ayrılıkçı davranmanın<br />

ve ahlak bariyerlerini yıkmanın<br />

meşru olduğuna inanmalarına<br />

yol açıyor.''<br />

En sık karşılaşılan ayrımcılık nedenleri<br />

sırasıyla; Köken (%40), din (%14), sosyal<br />

köken (%11). İslam’a karşı düşmanlık<br />

artıyor. Vahşice saldırılara<br />

özellikle kadınlar uğruyor. Kamusal<br />

alanlarda, tramvay ve otobüslerde saldırıya<br />

uğrayan kadınlar, kendilerinden<br />

ana dillerinde konuşmamalarını istediklerini<br />

sahip oldukları çocuk sayısı<br />

nedeniyle kendilerine sövüldüklerini<br />

ya da dövüldüklerini anlatıyorlar.<br />

Yahudi karşıtlığı tekrar toplumda boy<br />

göstermeye başladı. Yahudi soykırımını<br />

ret ya da küçümseyen yazılar,<br />

Nasyonal Sosyalizmin metot ve kurumlarına<br />

özlem ifadeleri içeren bildirimler<br />

artıyor.<br />

Diğer sıklıkla karşılaşan konular ise<br />

toplumda artan sertlik ve acımasızca<br />

yapılan saldırılar. Ayrıca odak noktasındaki<br />

diğer konular homofobi ve lezbiyenlere<br />

karşı artan tepkiler.<br />

KAY<br />

YA<br />

YAN<br />

NAR<br />

„ AUSRAS<br />

TEN!<br />

fü<br />

ür Anfäng<br />

ger“<br />

2 9.0<br />

01. ’19<br />

B regenz,<br />

Festspie<br />

el haus<br />

30.0 01.’19<br />

Innsbruck, Doga<br />

na<br />

31.01.+<br />

+0<br />

1.02.’19<br />

Wien, Gl<br />

obe Wien<br />

26.10.’19<br />

Klagenfurt, Messe Arena<br />

Ka rten:


Ö<br />

<strong>HABER</strong>avusturya Aralık <strong>2018</strong>, Sayfa - 4<br />

Herşey biz insanlar içindir ve hayata<br />

dahildir. İyi ve kötü, güzel ve çirkin, karanlık<br />

ve aydınlık, yanlış ve doğru, çirkin<br />

ve güzel, sağlık ve hastalık… Bu dünyada<br />

herşey tezatlarıyla mevcuttur.<br />

İnsan hayatı kadar vücudu da karmaşıktır.<br />

Her organın ayrı bir işlevi, her duyunun<br />

ayrı bir fonksiyonu vardır. Biri<br />

diğerinin işini üstlenmez. “Hele vücutta<br />

bir organ vardır ki, o sağlıklıysa bütün<br />

vücut sağlıklı olur, O kalptir.“ (Hadis‐i Şerif)<br />

Sahip olduğumuz bedenlerin sorumluluğu<br />

biz taşıyıcılara aittir. Sağlıklı beslenme,<br />

yeterli uyku, temiz hava, hijyen,<br />

spor, beden sağlığı için olmazsa olmazlardandır.<br />

Bazen vücutta birtakım aksaklıklar<br />

meydana gelebilir ki, biz bunları<br />

hastalık olarak nitelendiririz. Peki hastalık<br />

nedir?, Neyin habercisidir? Hastalıklara<br />

hangi gözle bakmak gerekir?<br />

Başımıza gelen her güzel olaya, geçirdiğimiz<br />

her sağlıklı güne şükretmemiz<br />

gerektiği gibi, karşılaştığımız musibet ve<br />

hastalıklara da sabretmemiz gerekir.<br />

Hastalık durumu acizliğimizi hatırlatmakla<br />

kalmaz, bizim sandığımız bedenin<br />

birgün iflas edebileceği ve hatta bizi<br />

terkedeceği gerçeğini de hatırlatır.<br />

Vücudumuz da zamanla aşınır, yıpranır,<br />

yavaşlar ve işlevini yerine getiremez hale<br />

gelir. İnsan vücudunun da belli bir<br />

kapasitesi vardır. O kapasitenin üstüne<br />

çıkıldığında, ruhumuzun bedenle kılıflandırılmış<br />

hali olan vücut, birtakım<br />

sinyaller vererek, emanete dikkatli bakmamız<br />

gerektiğini belirtir. İşte o zaman<br />

sinyalleri ciddiye alıp geç kalmadan,<br />

vücudun ihtiyacı olan gereksinimleri vermek<br />

gerekir. Çünkü sağlık ihmale gelmez<br />

Amnesty’den<br />

Avusturya’ya Eleştiri<br />

Uluslararası Af Örgütü Amnesty,<br />

son dönemde yaşanan insan hakları<br />

ihlallerinden dolayı Avusturya’ya<br />

ciddi eleştirilerde bulundu.<br />

Amnesty, bir mülteci evinde<br />

yaşanan skandala ve hükümetin<br />

asgari geçim yardımını kesme kararının<br />

çocuk ve gençleri fakirliğe<br />

iteceği uyarısında bulunarak yanlış<br />

politikalara vurgu yaptı.<br />

<strong>HABER</strong><br />

<strong>AVRUPA</strong><br />

S<br />

<strong>EUROPA</strong><br />

T<br />

E<br />

R<br />

<strong>JOURNAL</strong><br />

Gazete Kurucusu (Gründerin)<br />

Katrin VORHAUSER<br />

İmtiyaz Sahibi (Herausgeber und Inhaber)<br />

Mehmet İNAK<br />

Genel Yayın Yönetmeni (Chefredaktion)<br />

Hasan KESKİN<br />

Türkiye Temsilcisi<br />

Mag. Ahmet ZUBİ<br />

13.12.<strong>2018</strong> - 14.01.2019<br />

SAYI: 80 ARALIK <strong>2018</strong> - <strong>DEZEMBER</strong> <strong>2018</strong> AUSGABE: 80<br />

ANSCHRIFT - ADRES<br />

<strong>HABER</strong> <strong>AVRUPA</strong> - <strong>EUROPA</strong> <strong>JOURNAL</strong><br />

Roßbachstr. 10 - 6020 Innsbruck<br />

Baskı-Druck: Medien-Druck Salzburg GmbH<br />

Yayımlanan köşe yazıları ve reklamların içeriğinden<br />

gazetemiz sorumlu değildir.<br />

www.europa-journal.net - info@europa-journal.net<br />

R<br />

I<br />

E<br />

C H<br />

YASEMİN KARAGÖZ<br />

yasemin-ka@hotmail.com<br />

HASTALIK TA BİR<br />

ÇEŞİT ŞİFADIR<br />

ve ancak kaybedilince değeri keşfedilen<br />

nimetler arasındadır.<br />

''Halk içinde muteber bir<br />

nesne yok devlet gibi,<br />

Olmaya devlet cihanda<br />

bir nefes sıhhat gibi''<br />

Aylar öncesi başlamıştı içimdeki heyecan<br />

ve sevinç. Günler yaklaşıkça gideceğime<br />

inanamıyordum. Fazla<br />

gerçeksi gelmiyordu. Evet gideceğimiz<br />

tarih ve saat belliydi ama nasip<br />

olacak mıydı? Evet nasip oldu kutsal<br />

topraklara ayak basmak.<br />

Günler yaklaştıkça ben Kudüs kitabımı<br />

bitirmeye çalışıyordum. Oralara<br />

bilgisiz gitmek istemiyordum, birebir<br />

yaşamaktı benim derdim. Hayatımdaki<br />

aldığım en güzel karar, attığım<br />

en kutsal adımdı. Peygamberler şehri<br />

bizi bekliyordu. Onların ayak bastığı<br />

toprakların bizlere de nasip olması<br />

gurur vericiydi. Her adımımda, her<br />

gördüklerimde yaşanmış olaylar aklıma<br />

geliyordu. Esen rüzgâr, gözlerimizi<br />

kamaştıran güzellikler bizleri alıp<br />

adım adım hasretlerimize, özlemlerimize<br />

götürüyordu. Gece gökyüzü<br />

daha bir başka bakıyordu. Büyülenmek<br />

bu olsa gerek. Oralarda kıldığımız<br />

namazlar duygu yüklüydü.<br />

Gönülden geçen herşey için içimde<br />

yoğun bir trafik vardı. Aman şu<br />

Dua’yı unutmayayım dercesine çırpınıyordum<br />

kendi kendime. Buralara<br />

Kanuni Sultan Süleyman'ın hasta yatağında<br />

söylediği bu sözler, önceliklerimizi<br />

bir kez daha gözden geçirmemiz gerektiğini<br />

hatırlatmaya yeter sanırım.<br />

İnsan nereye giderse gitsin, yedi kat<br />

yerin dibine de, yedi kat gökyüzüne de,<br />

varacağı heryerde kendini bulur… İnsan,<br />

ruh ve bedenden ibaret, birbirini tamamlayan<br />

bir ikilinin bir bedende vücud<br />

bulmuş halidir… Ruh, bazı yaşanılanlardan<br />

kirlenir, lekenir, zamanla yorulur.<br />

Ruhun temizlenmesi, yenilenmesi de<br />

gerekir. Bazen hastalık durumu devreye<br />

girip, insan ruhunu temizleyen, kendine<br />

geri getiren, önce sabrı, ardından şükrü<br />

öğreten bir görevi üstlenir. Ve görevi<br />

bitince bulunduğu bedeni terk eder…<br />

Ruh ve beden birlikte çalışır. İnsan ruhu<br />

mutlu olmadıkça, vücudu sıhhatli olmaz<br />

gerçeği, herkesçe bilinir. Ruhsal açıdan<br />

mutlu olmayan insan bedeninde birçok<br />

hastalıklar meydana gelir. Bugün tıp<br />

bilimi, birçok hastalık sebebenin psikolojik<br />

kaynaklı olduğu konusunda mutabık.<br />

Artık insanların kimyevi ilaçlar<br />

dışında kişiliklerini geliştirmesi, maneviyatlarını<br />

da güçlendirmeleri gerekir.<br />

Herşeyin bir imtihanı vardır, bedenin ki<br />

ise hastalık vaziyetidir… Nerde bir dert<br />

varsa, mutlaka devası mevcuttur. Derdi<br />

veren yüce Allah, dermanını da yaratmıştır;<br />

Çünkü O Şafii’dir, şifa verendir.<br />

Kiminin şifası bir mevyanın çekirdeğine<br />

gizlenmiş, kimininki yılanın zehrinde saklanmıştır.<br />

Kılı kırk yararak, büyük bir<br />

nizam ve intizamla dünya düzenini sağlayan,<br />

bizim için en hayırlı olanı bilir.<br />

Elbette ki insan, tıbbi imkânlardan da<br />

faydalanır ve sağlığını tekrar kazanmaya<br />

çalışır. Hastalık anında insan, kendini<br />

yoktan var edeni, asıl sahibini hatırlar.<br />

İlerleyen safhalarda acizliğini hisseder ve<br />

doğru bir iletişime geçer, sonra teslimiyetle<br />

razı olur, çareler arar. Bu durum<br />

onda antidepresan etkisi yapar, korku ve<br />

kaygıları azalır, olumsuz etkiler uzaklaşır.<br />

Hastalıklar da insanlık tarihi kadar eski<br />

ve çoktur… Hasta deyince Hz. Eyyüb,<br />

hastalık deyince de onun hastalığı akla<br />

gelir. Gerçekten de Eyyüb Peygamber,<br />

seksen yıl kadar sağlıklı ve variyetler<br />

içerisinde yaşadıktan sonra çok ağır<br />

ve amansız hastalıklara yakalanmış, yedi<br />

yıl kadar hastalık çektikten sonra tekrar<br />

iyi olmuştu.<br />

"Eyyûb'u hatırla. Hani o, Rabbine:<br />

"Bu dert bana dokundu, Sen merhametlilerinen<br />

merhametlisisin!" diye dua<br />

etmişti. Biz de onun duasını kabul<br />

etmiş, kendisine bulaşan derdi kaldırmıştık;<br />

ona tarafımızdan bir rahmet ve<br />

ibadet edenler için bir öğüt olarak ailesini<br />

ve onlarla beraber bir katını daha<br />

vermiştik" (Enbiya 83‐84)<br />

Kimbilir hangi hastalık, hangi bedende<br />

ruhi bir uyanışa vesile olacak?<br />

Çünkü „Hastalık ta bir çeşit şifadır“<br />

Kiminde şükre, kiminde sabra vesile<br />

olacak, bazen de günahlara kefaret<br />

sayılacaktır…<br />

Avusturya’dan<br />

Gönderilen Mülteci<br />

Sayısı Artıyor<br />

İçişleri Bakanlığı verilerine göre Ocak ayından Kasım sonuna<br />

kadar toplam 11.523 mülteci adayı Avusturya’dan<br />

sınır dışı edilerek kendi ülkelerine geri gönderildi. Bu<br />

rakama ülkeyi gönüllü terk eden 5101 kişi de dahil.<br />

Az Başvuru, Çok Geri Gönderme<br />

İltica başvurusunu azaltmak ve ülkeden gönderilenlerin<br />

sayısını artırmak, bu İçişleri Bakanlığı’nın stratejisi olarak<br />

görünüyor. Rakamlar da çalışmaların Bakanlığın istediği<br />

sonuçları verdiğini gösteriyor.<br />

En Hızlı Şekilde Geri Göndermek İstiyoruz<br />

Bakan Herbert Kickl ise özellikle suç işlemesi nedeniyle<br />

ceza alan bireylerin gönderildiğine vurgu yaparak: ‘‘İçişleri<br />

Bakanlığı rakamlarına göre geri gönderilenlenlerin<br />

%41,4’ü bir suçtan dolayı mahkûm olanlardan oluşuyor.<br />

Bu sebeple güçlü bir mesaj vermek istiyoruz: Ülkemizde<br />

suç işleyenleri en hızlı şekilde geri göndermek için herşeyi<br />

yaparız.’’<br />

En Çok Suriyelilerden Başvuru<br />

Ocak‐Kasım aralığında toplam 12.539 sığınma başvurusu<br />

yapılırken, 2017’ye göre başvurular neredeyse yarı yarıya<br />

düştü. En çok iltica başvurusunda bulunanlar, Suriye,<br />

Afganistan ve İranlılar olarak sıralandı.<br />

Birçok Mülteci Yurdu Kapanıyor<br />

Ülkeden gönderilenlerin sayısındaki inanılmaz artış ve<br />

başvurularda yaşanan rekor düşüş ile ülke genelinde birçok<br />

Mülteci Yurdu kapatıldı. Avusturya genelinde toplam<br />

20 olan Mülteci Yurtları sayısı, ihtiyacın kalmaması<br />

sebebiyle 13’e düştü.<br />

KEBİRAN DOĞANER<br />

kebiran.doganer@hotmail.com<br />

Kudüs kalbim seninle…<br />

gelmeden önce birçok şeyin farkında<br />

değilmişim. Bir olayı tam anlamak<br />

için insanın kendisi birebir yaşayıp<br />

hissetmesi gerekiyormuş. Hissedince<br />

de asla unutamıyor ve içinde hergün<br />

yaşıyormuş. Malesef ki gördüklerimle<br />

kırgın ve hüzünlü döndüm.<br />

Benden bir parça orda kaldı sanki.<br />

Müslüman kardeşlerimin oralarda<br />

fazla söz sahibi olamadığını gördüm.<br />

Çocuklara kötü muamelede bulunuyorlardı.<br />

Bu da içimde kuşku ve<br />

şüphe yarattı. Bugün o kutsal mekânlar<br />

vardı ama yarın olacak mıydı?<br />

Ben birgün çıkıp rahatlıkla ziyaret<br />

edebilecek miydim? Evet bu soruların<br />

cevabı yine bizde saklı diye düşünüyorum.<br />

Biz olursak, biz sahip<br />

çıkarsak var olacak herşey. Biz oraları<br />

unutmazsak, ecdadımızın emanetini<br />

kalbimizde yer edinirsek var olacak.<br />

Kendi mescidine İsrail askerlerinin<br />

kontrolü ile girmek ne kadar acıysa,<br />

birgün bu değerleri kaybetmekte çok<br />

acı olacak. Biz Kudüs’ün kıymetini<br />

kaybedince değil, halâ imkânımız<br />

varken bilelim. Sokaktaki Müslümanlar<br />

bizleri görünce o kadar çok seviniyorlar<br />

ki anlatamam. Gözlerinde o<br />

sevgiyi, o muhtaçlığı sezdim. „Bizi<br />

yalnız bırakmayın“ dercesine bakıyorlardı.<br />

Onlar tek başına olursa<br />

değil, ümmet bir olursa bitecek bu<br />

zulüm. Ancak o zaman sesimizi yükseltip<br />

„buralar bizim“ diyebileceğiz.<br />

„Kudüs’te ne işin var, savaş alanı oralar“<br />

diye çok yorumlar aldım. Hayır<br />

değil, umduğum gibi değildi.<br />

Olsa bile canım fedaydı buralara. Bizler<br />

zaten bunları göze alarak ayak<br />

bastık. Ordaki kardeşlerimiz nasıl ki<br />

hayatlarına devam edebiliyorlarsa,<br />

biz de yapabilmeliydik. Yoksa bunun<br />

adı cihat olmazdı. Her an ölüm korkusu<br />

ile değil, doğru yolda ölebilmekti<br />

derdimiz. Bir nebze de olsa<br />

özlem gidermek, bir parça da olsa yaraları<br />

sarabilmekti amacımız. Bu<br />

denli değerli bir şehri unutmak bize<br />

asla ama asla yakışmaz.<br />

Kudüs’ün içinde nice sırları, nice hikâyeleri<br />

barındırdığını, sessiz ve sakin<br />

bizi beklediğini haykırmak istiyorum.<br />

Hz. Davud’un, Hz. Süleyma’nın, Hz.<br />

Ömer’in, Hz. Meryem’in, Hz. İsa’nın<br />

hayatı ve Peygamber Efendimizin<br />

orada peygamberlere namaz kıldırması,<br />

Mirac’a yükselişi gibi bir çok<br />

mucize dolu yaşamlar. Üç din ( Yahudiler,<br />

Hristiyanlar ve Müslümanlar)<br />

için kutsal sayılan bu topraklara gelip<br />

bir iç çekmek, muhasebe yapmak<br />

İçişleri Bakanlığı’na göre geri gönderilen mültecilerin<br />

yarısına yakını bir suça karıştı ve ceza aldı...<br />

boynumuzun borcu olduğunu düşünüyorum.<br />

Böylesine kutsal bir şehirde<br />

Müslümanlar malesef ki<br />

azınlıktı. Dolup taşması gerekirken,<br />

çoğu yine Filistinli kardeşlerimizdi.<br />

Neden korkuyoruz, kimden korkuyoruz<br />

bilmiyorum ama bizi doldurmuşlar,<br />

korkutmuşlar. Bana dokunmayan<br />

yılan bin yıl yaşasın düşüncesindeyiz.<br />

Teknolojinin, iletişimin ve ulaşımın<br />

bu denli gelişmiş bir çağında olmamıza<br />

rağmen kendimizi çaresizliklerin<br />

içinde boğuyoruz, kabuğumuzdan<br />

bir türlü dışarı çıkıp çözümler arayamıyoruz.<br />

Evet! Tahmin edemediğimiz, hayatlarından<br />

feyiz aldığımız Peygamberlerin<br />

kabirleri oralarda bizleri<br />

bekliyor. Yaşayıp kendi neslimize de<br />

yaşatmak için varlığımızı, birliğimizi<br />

ve beraberliğimizi göstermemiz<br />

lazım. Şunu bilmek gerekir ki „bedelini<br />

ödemediğimiz hiç bir zafer bizim<br />

değildir“.<br />

İçimizden birileri kendini feda etmedikçe<br />

bizler kazanmanın tadını alamayacağız.<br />

Birşeyler elde edilmek<br />

isteniyorsa cesaret, iman ve istek<br />

şart oluyor. Bunlar olunca Seyit Onbaşı<br />

misali biz o mermiyi yerinden<br />

kaldırırız…


<strong>HABER</strong>sağlık Aralık <strong>2018</strong>, Sayfa - 5<br />

Panik Atak Nedir?<br />

Korkmayın<br />

Delirmeyeceksiniz!<br />

Normal işlevsel olan korku<br />

insanoğlunun varoluşunda<br />

önemli bir rol oynar. Tehlikelere<br />

karşı uyanık kalabilmek<br />

için korkuyu hissetmeye<br />

ihtiyaç duyarız. Fakat<br />

bu hisler artık gerçekçi olmaktan<br />

çıkmaya başlamışsa<br />

bu durum can sıkıcı hale<br />

gelir ve „kaygı“ ile tanışmış<br />

olursunuz.<br />

Kaygı (Anksiyete) nedeni bilinmeyen<br />

sebeplerden dolayı<br />

içten gelen korku, sıkıntı<br />

ve kötü birşey olacakmış<br />

duygusunu yaratır. Bu korkuya<br />

verilen tepki kısa süreli<br />

ya da uzun süreli olabilir.<br />

Önemle belirtmek isterim ki,<br />

kaygılı düşüncelerin çoğu<br />

zaman akılcı bir temeli yoktur.<br />

İnsanın psikolojik ve<br />

fizyolojik yapısına dair<br />

yapılan araştırmaların ışığında<br />

da ortaya çıkan gerçek<br />

şudur: Düşüncelerimiz duygularımızı<br />

belirler, daha<br />

İnsan kalbine dair birçok<br />

hekime, tıbben alanında<br />

uzman kişilere danışabilirsiniz.<br />

Sayısız bilgilerle, insan<br />

kalbinin yaratılış serüvenine<br />

ve işleyiş bakımından sonsuz<br />

mükemmellikteki varoluşunu<br />

sürdürüşüne dair<br />

fetvalar da dinleyebilirsiniz.<br />

Tıpta da, dinen de milyonlarca<br />

belki de sonsuz<br />

detayları bulunan, vücudumuzun<br />

mihenk taşı, onsuzluğun<br />

olmadığı organımız<br />

bir kere yara almaya<br />

görsün…<br />

Kalbin kırılışını tasvir edecek,<br />

kelimelere dökecek<br />

veya tıp kitaplarında geçen<br />

belli başlı bir makale yoktur<br />

sanırım. Bugüne kadar<br />

yazıldığını da düşlemek herhalde<br />

hayalperestlikle eş<br />

değerdir. Kalp nasıl kırılır?<br />

Kırılış anında çatırdama sesleri<br />

duymak mümkün<br />

müdür? Kırılmak demek, bir<br />

bardağın yere düşüp de<br />

paramparça oluşu gibi, kalp<br />

Ömer Erkan<br />

omererkan92@hotmail.com<br />

KALP<br />

de kırıldıktan sonra paramparça<br />

olmuyor ise bu<br />

kırılmadığı anlamına gelebilir<br />

mi? Kalbe dair bir sürü<br />

soru sormak mümkündür.<br />

Hiçbirinin anlamı da aslında<br />

pek fazla önemli değildir.<br />

Cevaplarını aramakla ve<br />

bulmaya çalışmakla vakit<br />

kaybetmek istemeyiz hiçbirimiz.<br />

Türkçe’nin güzelliğinden<br />

midir, yara alan kalbi<br />

"kırıldı" gibi bir benzetme<br />

ile tasvir etmek. Canımızın<br />

bu denli acımasını anlatmak<br />

isteyişimizi aslında acıtan<br />

tarafı, karşı tarafı, belki de<br />

kendimizi kırmadan, acıtmadan,<br />

yani yaşananın<br />

aynını yaşatmadan betimlemek…<br />

Tüm bunları bilmelerine<br />

rağmen, ya da bilmemize<br />

rağmen, en ufak bir sözle<br />

dahi yara alacağını bildiğimiz<br />

kalbi, bu şekilde<br />

fütursuzca yormak, ziyan<br />

etmek nasıl bir riyakârlıktır?<br />

sonrasında ise duygularımız<br />

davranışlarımızı oluşturur.<br />

Yani „bir“ düşünceyle sizin<br />

için iyi veya kötü olabilecek<br />

bir çok şeye sebep olabilirsiniz!<br />

Aynı şekilde, kaygı da<br />

insanın bu mekanizması<br />

sayesinde hayatımızın her<br />

alanına sirayet edebilir.<br />

Çünkü „kaygı“ ilk olarak<br />

düşüncede oluşur.<br />

Kaygı bozuklukları toplumda<br />

en sık görülen ruhsal<br />

hastalıklardan biridir. „Panik<br />

atak“ ise kaygı bozukluklarında<br />

görülen bir „atak“<br />

anıdır. Bu aşamada ortaya<br />

çıkan fiziksel belirtilerin<br />

sorumlusu olarak otonomik<br />

sinir sistemi ve adrenokortikal<br />

sistem gösterilmektedir.<br />

Bedeni hissedilen „tehlikeden“<br />

korumak için uyarırlar.<br />

Bu sistemler yoğun yaşanılan<br />

stres altında veya bir<br />

çok psikodinamik sebepli<br />

olguların doğrultusunda hassaslaşırlar<br />

ve kontrolsüz bir<br />

aktivasyon gösterebilirler.<br />

Yani çok güçlü şeyler<br />

yaşamadan, örneğin kanepede<br />

otururken bile panik<br />

atak geçirebilirsiniz. Buna<br />

bağlı olarak hissedilen semptomlar<br />

ise şöyledir:<br />

– Çarpıntı ya da hızlanan<br />

nabız<br />

– Terlemek<br />

– Titreme<br />

– Nefes darlığı veya boğulma<br />

hissi<br />

– Göğüs ağrısı<br />

– Mide bulantısı veya karın<br />

ağrısı<br />

– Baş dönmesi ve baygınlık<br />

hissi<br />

– Ateş basması<br />

– Parestezi (uyuşma veya<br />

karıncalanma hissi)<br />

– Derealizasyon (gerçek olmayan<br />

hisler) veya duyarsızlaşma<br />

(kendinden geçme)<br />

– Kontrolü kaybetme korkusu<br />

ya da “delirmek”<br />

Yaratılışındaki kusurları un<br />

ufak edilmiş, hatta kusurdan<br />

münezzeh organı, ki<br />

ismiyle kendini gözle görmememize<br />

rağmen en olağan<br />

biçimde tasvir eden<br />

organa dışarıdan böyle bir<br />

müdahalede bulunmak, ki<br />

bulunurken de bunun bilincinde<br />

olmak…<br />

Gelgelelim, bir diğer güzel<br />

özelliği de onca yaraya<br />

rağmen, "kanaya kalbin"<br />

aslında kanayan yanıyla da<br />

serüvenine devam edebiliyor<br />

olması. Bu nasıl bir yolculuktur<br />

ki, akan kanıyla<br />

atmaya, zaman zaman da<br />

çarpmaya ama her ne<br />

olursa olsun, ne şekilde<br />

olursa olsun, yolundan vazgeçmeyen<br />

bir organ.<br />

Melike İNCE<br />

Nörobiyolog ve Temel Psikoterapi Eğitimi Mezunu<br />

melike.ince@outlook.de<br />

– Ölüm korkusu<br />

Yukarıdaki semptomların<br />

birkaçının birarada görülmesiyle<br />

başlayan bu psikolojik<br />

rahatsızlık sizi korkutmasın!<br />

Burda bahsedilmesi gereken<br />

asıl şey ise bedensel ve ruhsal<br />

olarak çekilen ıstırabın<br />

zorluğudur. Aniden başlayan<br />

semptomlar genel olarak 10<br />

dakikada zirveye ulaşır ve en<br />

çok 30 dakika içinde sona<br />

erer. Fakat nadiren uzun<br />

sürdüğü de görülmektedir.<br />

Sizi ölmek hissine kaptırır,<br />

ancak genellikle ataklar<br />

zararsızdır. Kesinlikle ölmeyeceksiniz<br />

veya delirmeyeceksiniz!<br />

Hayır, ne bir<br />

beyin kanaması ne de bir<br />

kalp krizi geçiriyorsunuz. O<br />

anda düşüp bayılacağınızı,<br />

kontrolünüzü kaybedeceğinizi<br />

veya çıldıracağınızı düşünmeniz<br />

ise yoğun bir<br />

korkuyla karşı karşıya olmanızdan<br />

dolayı aslında<br />

Yapımı uzunca zaman<br />

süren, tamiri ise belki seneler<br />

alan kalbi kırmak saniyelerle<br />

ölçülebilir. Bazen uzun<br />

yılların birikimiyle oluşan bir<br />

kırılış, bazen de tek bir<br />

sözle senelere bedel bir yok<br />

etme isteği. Ve kişi hangi<br />

yöne giderse gitsin, akan<br />

kan hiçbir zaman durmayı<br />

yeğlemez, akmaya devam<br />

ederken yolunu da hiçbir<br />

şekilde şaşırma yanılgısına<br />

düşmez. Çünkü bilir, her<br />

ne olursa olsun, dışarıdan<br />

her türlü gelecek darbeye<br />

hazırlıklı olmalıdır ve gelecek<br />

darbe de zaten kaçınılmazdır.<br />

Bu bakımdan<br />

"kırıldı" kelimesi belki de<br />

hafifliğinden dolayı kendisini<br />

çok iyi bir şekilde tasvir<br />

edebilmektedir.<br />

„normal“ bir durumdur. Tüm<br />

olumsuz senaryoları teker<br />

teker eleyerek bu hastalıktan<br />

kurtulmak mümkündür.<br />

Eğer olumsuzu bu kadar<br />

tetikleyebildiğinizin farkındaysanız,<br />

kalem sizin elinizde;<br />

şimdi senaryoyu<br />

olumluya çevirme zamanı.<br />

Felaket algısıyla uyuşan<br />

beden ve ruh yine sizin içinizdeki<br />

nurla aydınlanacak!<br />

Melike İnce Hakkında:<br />

İçinde bulunduğunuz bu<br />

durum doğru bir tedaviyle<br />

kesinlikle kalıcı değildir.<br />

„Farkındalık“ ve „öze olan<br />

güven“ ile iyileşme sürecinize<br />

konunun uzmanlarıyla<br />

rahatlıkla başlayabilirsiniz.<br />

Eğer bu konuyla ilgili<br />

daha çok bilgilenmeniz<br />

gerektiğini düşünüyorsanız,<br />

bana E‐mail adresimden de<br />

ulaşabilirsiniz.<br />

Salzburg Paris Lodron Üniversitesi’nde Psikoterapi Temel Bilimi ve<br />

Nörobiyoloji bölümlerini tamamlayan Melike İnce, Yüksek Lisans Eğitimine<br />

Krems Donau Üniversitesi’nde Psikoterapi Bilimi üzerine devam edecektir.<br />

Melike İnce ayrıca eş zamanlı olarak Salzburg Sinn Zentrum’da Logoterapi ve<br />

Psikolojik Rehberlik ve Danışmanlık eğitimini sürdürmektedir.<br />

Avusturya’da<br />

Akciğer Embolisinden<br />

Her Yıl Binlerce<br />

Kişi Ölüyor<br />

Avusturya’da yılda 4000’den<br />

fazla kişi akciğer embolisi<br />

nedeniyle hayatını yitiriyor.<br />

Yaklaşık 8000 kişi ise potansiyel<br />

hayatı tehdit edici bu<br />

hastalık nedeniyle hastanelere<br />

yatıyor. Avusturya İç<br />

Hastalıkları Derneği Başkanı<br />

Peter Marschang, ''Yılda ve<br />

her 100 bin kişide ayak<br />

damarı trombozundan 150,<br />

yeni akciğer embolisinden<br />

100 yeni hastalanma oluyor.<br />

Kardiyo‐vasküler hastalıklar<br />

neticesinde akciğer embolisinden<br />

ölümler, en çok<br />

rastlanılanlar arasında 3. sırada<br />

yer alıyor.''<br />

Akciğerdeki bir kan<br />

damarının tıkanması<br />

Trambozlar öncelikle hareketsizlik,<br />

kan pıhtılaşma bozuklukları,<br />

tümörlü hastalıklar<br />

nedeniyle ve ameliyat<br />

sonrası oluşurlar. Önleyici<br />

(Profilaktik) tedavi olmadan<br />

diz protezinde tramboz riski<br />

yaklaşık %90’dır. Kanla<br />

bacak damarından akciğere<br />

gelen trombosit durumunda<br />

emboli özellikle tehlikelidir.<br />

Orada pıhtılaşma damarı<br />

tıkar. Etkilenen bölge oksijen<br />

alımında görevini yapamaz.<br />

Ölümlerin büyük bir kısmı bu<br />

yüzdendir ya da sağ odacığın<br />

aşırı yüklenilmesi kalbin durması<br />

ve bunun sonucunda<br />

da ölüm olur.<br />

Hızlı teşhis ve tedavi<br />

hayat kurtarır<br />

Bilgisayar tomografisi, kalp<br />

ultrasonu ve D‐Dimer kan<br />

testleri tanı araçlarıdır. Yüksek<br />

rizikolu durumlarda biotech‐trombolyse<br />

ilaç tedavisi<br />

uygulanır. Bu sırada oluşabilecek<br />

beyin kanaması riski<br />

%2‐5 daha fazladır. İlacı kateterle<br />

trambozun olduğu<br />

yere göndermek yoluyla<br />

trombolizi lokal kullanma<br />

daha güvenlidir. Bu metotta<br />

çeyrek doz yeterli gelir.<br />

Beyin kanaması riski de<br />

%0.35’dir. Riskin az olduğu<br />

durumda ağızdan alınan Antikoagülan<br />

tedavisi uygulanır.<br />

Risk durumuna göre<br />

tedavi ya da ikinci aşamadaki<br />

destek 3‐6 ay arası ya<br />

da daha uzun sürebilir.


<strong>HABER</strong>avusturya Aralık <strong>2018</strong>, Sayfa - 6<br />

© Parlamentsdirektion / PHOTO SIMONIS<br />

In weniger als einem Monat begegnet uns wieder<br />

ein neues Jahr. Diese Zeit ist traditionell<br />

Zeit der Glückwünsche für das kommende Jahr,<br />

dass es Gesundheit, Zusammenhalt, Zeit mit<br />

Familie und unseren Lieben, Erfolg bringen<br />

möge. Oft übersehen wir, dass unser Wohlbefinden,<br />

dass zum Beispiel unsere Gesundheit<br />

von Rahmenbedingungen wie leistbarer Gesundheitsversorgung,<br />

nicht‐schimmligen Wohnungen,<br />

also von leistbarem gesunden Wohnen,<br />

aber auch von Dingen wie sorgenfreies<br />

Leben abhängt. Und nachdem der Großteil der<br />

in nationalen Parlamenten beschlossenen<br />

Gesetze aus der EU kommt, ist es wichtig zu<br />

wissen: Wie es in Europa und mit der Europäischen<br />

Union weitergeht, bestimmt in gar nicht<br />

kleinem Ausmaß über unsere Leben in Österreich<br />

(und in anderen EU‐Ländern).<br />

Mit europäischen Wahlen im Mai 2019 werden<br />

unsere Vertreterinnen und Vertreter fürs<br />

Europäische Parlament gewählt. Es ist extrem<br />

wichtig, dass die EU endlich zu einer SOZIALunion<br />

wird, dass es also in ALLEN EU‐Ländern<br />

soziale Standards gibt, die ein menschenwürdiges<br />

Leben für alle in diesen Ländern lebenden<br />

Menschen gibt. Bisher ist die EU hauptsächlich<br />

eine Wirtschaftsunion und das Fehlen<br />

von sozialen Mindeststandards und einer gerechten<br />

Steuerpolitik lässt die Armut vor allem<br />

in den letzten Jahren immer größer werden.<br />

Alev Korun<br />

Die Grünen<br />

alev.korun@gruene.at<br />

Wie geht’s weiter<br />

in/mit Europa?<br />

Während die Europäische Union der reichste<br />

Kontinent der Welt ist, gibt es Millionen<br />

Menschen, die in der EU an der Armutsgrenze<br />

oder unter der Armutsgrenze leben. Das ist<br />

eine Schande.<br />

Eine gerechte Steuerpolitik muss auch Konzerne<br />

verpflichten, von den Gewinnen, die<br />

sie hier in Europa machen, Steuern in Europa<br />

zu zahlen.<br />

Welche PolitikerInnen mit welchen Plänen im<br />

nächsten Europaparlament und in der EU‐Kommission<br />

sitzen werden, wird darüber bestimmen,<br />

ob die Armut weiter zunehmen wird oder<br />

ob ganz wichtige Anliegen wie SOZIALunion,<br />

Klimaschutz, um unsere Lebensgrundlagen aufrecht<br />

zu erhalten, oder Antirassismus in der<br />

Politik stark vertreten sein werden. Sowohl<br />

offen rassistische Parteien als auch solche, die<br />

sie in Regierungen holen und Rassismus salonfähig<br />

machen, siehe zum Beispiel ÖVP, würden<br />

einen weiteren Rechtsruck und noch mehr Rassismus<br />

in Europa bedeuten. Für das genaue<br />

Gegenteil, für eine menschenwürdige Zukunft<br />

mit Klima‐ und Menschenrechtsschutz, stehen<br />

die Grünen. Im Mai 2019 haben Sie die Wahl.<br />

In der Hoffnung, dass es ein schönes, hoffnungsvolles,<br />

lebenswertes Jahr wird für uns<br />

alle und unsere Kinder!<br />

Dikkat: 500 Euroluk<br />

Banknotlar Tarih Oluyor...<br />

Almanya'nın Frankfurt kentinde bulunan<br />

Avrupa Merkez Bankası (ECB) tarafından<br />

yapılan açıklamaya göre, en büyük Avrupa<br />

para birimi olan 500 Euroluk banknotlar,<br />

"terör finansmanının ve kayıt dışı<br />

istihdamın önlenmesi" amacıyla tedavülden<br />

kaldırılacak.<br />

Avusturya’da 26 Nisan Son Gün...<br />

Piyasalarda 2002 yılında dolaşıma başlayan<br />

500 Euroluk banknotlar, 26 Ocak'ta<br />

17 Avrupa ülkesi tarafından kaldırılacak.<br />

Almanya ve Avusturya’da ise 26 Nisan<br />

2019 tarihine kadar 500 Euroluk banknotların<br />

kullanımı devam edecek.<br />

Güvenlik Sebebiyle Kaldırılıyor<br />

Halk tarafından pek tercih edilmeyen 500<br />

Euroluk banknotların piyasadan kaldırılmasındaki<br />

en büyük etken terör örgütleri<br />

ve kalpazanlara karşı daha etkin mücadele,<br />

ayrıca kayıt dışı istihdamın önlenmesi<br />

olarak gösterildi.<br />

Aşırı Sağcı Özgürlük Partisi Devletten 3,4 Milyon Euro İstiyor<br />

FPÖ Avusturya Devleti’ni<br />

Mahkemeye Verdi!<br />

2016 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı<br />

Seçimi’nde usulsüzlük yapıldığını savunan<br />

aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisi<br />

(FPÖ) bu sebeple Avusturya Devleti’ne<br />

3,4 milyon Euroluk tazminat davası açtı.<br />

Bu rakam FPÖ’nün yenilenen Cumhurbaşkanlığı<br />

Seçimi’nde aday gösterdiği<br />

Norbert Hofer için yaptığı seçim kampanyasına<br />

harcanan rakama denk geliyor.<br />

Seçim Tekrarlanmıştı<br />

Seçimi az bir fark ile kaybetmesinin<br />

ardından FPÖ, o dönemde Anayasa Mahkemesi’ne<br />

seçimlerde usulsüzlük yapıldığı<br />

gerekçesiyle başvurmuş ve mahkeme<br />

de seçimin tekrarlanmasına karar<br />

vermişti. Yenilenen seçimlerde daha<br />

büyük bir oy farkıyla kaybeden FPÖ, yenilgiyi<br />

kabul etmek durumunda kalmıştı.<br />

FPÖ Üzgün!<br />

Seçimlerin tekrarlanmasında sorumluluğun<br />

devlete ait olduğunu ve bu yüzden<br />

istemeyerek de olsa Avusturya Devleti’ne<br />

dava açmak zorunda kaldıklarını<br />

belirten FPÖ’lü yetkililer, yenilenen seçimde<br />

yapılan bütün harcamaların geri<br />

ödenmesi için hukuki yollara başvurulduğu<br />

açıklamasını yaptı.<br />

ALMANCA BİLMEYENLERİN SOSYAL YARDIMI KESİLECEK<br />

HÜKÜMETTEN<br />

‘YABANCILARA’<br />

© BKA / Dragan Tatic<br />

Regierung präsentier t Mindestsicherung neu<br />

YENİ DARBE!<br />

Halk Partisi (ÖVP) ve Özgürlükler<br />

Partisi (FPÖ) Hükümeti tam bir<br />

uyumla ‘yabancıların’ üstüne gitmeye<br />

devam ediyor. Hükümet, Almancayı<br />

iyi bilmeyen göçmenlere<br />

ve mültecilere sosyal yardımları<br />

azaltmaya karar verdi.<br />

Başbakan Sebastian Kurz (ÖVP),<br />

“Almancayı öğrenmeye gayret etmeyen<br />

ve entegre olmayanların<br />

sosyal yardımları azalacak” dedi.<br />

Başbakan Yardımcısı Heinz‐Christian<br />

Strache (FPÖ) ise, Almancanın<br />

sosyal yardım için anahtar olduğunu<br />

söyledi.<br />

300 Euro Kesinti<br />

Sosyal yardımları 863 Euro olarak<br />

sabitlemek isteyen hükümet, Almancası<br />

B1 Seviyesi altında olan<br />

yabancılardan ise 300 Euro kesinti<br />

yapacak ve bu bireyler sadece 563<br />

Euro yardım alabilecek.<br />

Başvuru İçin 5 Yıl Şartı<br />

Avusturya vatandaşı olmayanlar,<br />

sosyal yardımlara başvurmak için<br />

5 yıl beklemek zorunda.<br />

Tepkiler Büyüyor<br />

Sosyal yardımların kesileceği açıklamasına<br />

yardım kurumları ve muhalefet<br />

partilerinden tepki geldi.<br />

Caritas Başkanı Michael Landau,<br />

“Zorda olan insanlara karşı değil,<br />

açlıkla mücadele etmeliyiz” dedi.<br />

Hükümet Geri Adım Atmıyor<br />

Tepkilerle karşılaşmasına rağmen<br />

hükümet, Ocak 2019’da yeni yasayı<br />

meclisten geçirmeye ve 1<br />

Nisan 2019’da yürürlüğe koymaya<br />

hazırlanıyor.<br />

AİLE YARDIMINA DA KISITLAMA<br />

Avusturya’nın göçmenlere aile<br />

yardımını kısma kararı üzerine birçok<br />

ülke harekete geçti. Çekya,<br />

Macaristan, Polonya ve Slovakya<br />

girişimlerde bulunarak Avrupa Birliği’ne<br />

(AB) şikâyette bulundu. Litvanya,<br />

Slovenya ve Bulgaristan gibi<br />

ülkeler de AB’ye Avusturya’ya<br />

baskı yapılması için çağrıda bulundu.<br />

Bu girişimlerden sonra AB,<br />

Avusturya’nın bu kararına karşı soruşturma<br />

başlatacağını açıkladı.<br />

Eşitik İlkesine Aykırı<br />

AB hukuku çerçevesinde bu kararın<br />

‘eşitlik’ ilkesini ihlal ettiğini ve<br />

ayrımcılık getirdiğini belirten ülkeler,<br />

diğer AB vatandaşlarının Avusturya’da<br />

aynı vergileri ödediklerini<br />

bu nedenle çocuklarına daha az<br />

aile yardımı yapılmasının eşitlik ilkesine<br />

aykırı olduğunu savunuyor.<br />

Bunun üzerine Avrupa Komisyonu,<br />

Avusturya’nın yardımları kesme<br />

kararının AB hukukuna uygunluğunun<br />

araştırılacağını açıkladı.


<strong>HABER</strong>avusturya Aralık <strong>2018</strong>, Sayfa - 7<br />

Avusturya hükümeti son zamanlarda<br />

hatta geçtiğimiz son yıllarda<br />

siyaseti çoğunlukla Müslüman<br />

azınlık üzerinden daha doğrusu<br />

Müslüman kadınlar üzerinden yürütmekte.<br />

„Müslüman kadının başörtüsü<br />

şu anlama gelir, başörtüsünü<br />

çıkarırsa şöyle özgür olur,<br />

Müslüman kadınların çoğu ataerkil<br />

bir toplumun baskısı altında yaşıyor“<br />

gerekçeleriyle gerek siyasiler<br />

gerek kendini İslam eksperi ve<br />

kadın hakları savunucusu adletmiş<br />

sözüm ona bilirkişiler kendi içinde<br />

çelişki dolu cümlelerle jonglörlük<br />

sergiliyor ve zavallı Müslüman<br />

kadını kim daha önce kurtaracak<br />

oyununu oynuyorlar adeta. Belirli<br />

meslek gruplarına başörtü yasağı<br />

çıkarma planları yaparak, sürekli<br />

onu olumsuz bir etiketle gündemde<br />

tutarak, ötekileştirerek bu<br />

BEGÜM GÖRDÜ<br />

begum@turktekin.at<br />

BİZ VARIZ!<br />

Geçtiğimiz ay yayınlanan ilk yazımda eleştiri kültürünün öneminden ve eleştirinin bizi<br />

toplum olarak güçlendirdiğinden bahsetmiştim. Lafügüzaf olsun istemedim, dereyi<br />

gördüm paçaları sıvadım ve ilk konu başlığı „kadın“ olsun istedim...<br />

oyunun başaktörleri kurtarmak istedikleri<br />

„mağdurları“ toplumun<br />

dışına ittiklerinin farkında bile<br />

değiller. Bir kadının elinden eğitim<br />

ve çalışma hakkını aldığınızda<br />

nasıl özgür olabilir ki? Yasak ile<br />

özgürlüğü getirme çabası ‐ bu ne<br />

yaman çelişki!<br />

Ama ne demiştik yaşadığımız ülkeyi<br />

yaşam merkezimiz haline getirip<br />

burada toplumsal ve siyasi gündemi<br />

eleştirmek, tartışmak gerek<br />

aynı zamanda öz eleştiriyi göz ardı<br />

etmemek gerekiyor.<br />

Gelelim çuvaldızı kendimize batırdığımız<br />

bölüme...<br />

Hepimizin bildiği bir gerçek var ki,<br />

dışarıya doğru her ne kadar farklı<br />

görünse de çoğu zaman evlerde<br />

annelerin sözü geçer. Peki ya sosyal<br />

hayatta? Sivil toplum kuruluşlarına<br />

bir göz atalım. Kaçının<br />

başkanı bir kadın veya gerçekten<br />

karar merci olan bir pozisyona seçildi?<br />

Genelde kadın kolları dediğimiz<br />

ayrı bir bölüm vardır. Orada bir<br />

başkan vardır. Diğer kadınları yönetiyordur.<br />

Erkekler karar mercilerinde<br />

oturur ve önemli işlere<br />

bakarlar. Peki niye? İlk olarak değinmemiz<br />

gereken nokta liyakat.<br />

Cinsiyete, tanışıklığa göre değil de<br />

bilgiye ve liyakata göre mevki sahibi<br />

olunmalı. Toplum tarafından<br />

bize kodlanan etiketler ise diğer<br />

faktör. Bu konuya ayrı bir yazı ayırmam<br />

gerekebilir zira iki cümlede<br />

analiz edilecek veya ele alınacak bir<br />

başlık değil. Şöyle bir parantez<br />

açmak gerekirse, şunu söyleyebilirim:<br />

Çocukların ve özellikle kız çocuklarının<br />

ne kadar sessiz olurlarsa<br />

o kadar makbul olmaları veya terbiyenin<br />

sessizlik ve çekingenlikle<br />

tanımlanması (örneğin „ne kadar<br />

akıllı/uslu sessiz sessiz oturuyor ne<br />

güzel“ cümlesi) erkek çocuklarını<br />

daha büyürken daha cesur olmalarına<br />

ve ön planda olmaktan daha<br />

az korktuklarına sebep. Bu alışkanlıkları<br />

veya etiketleri yetişkin olarak<br />

bilincinde olsak dahi üzerimizden<br />

atması bir hayli zor. Yani erkekler<br />

zaten lider veya güçlü olma etiketi<br />

ile yetişiyorlar ve yönetici kimlikleri<br />

daha gelişmiş olduğundan kendilerine<br />

bu tarz görevler daha çok yakıştırılıyor,<br />

kendileri de bu rolü bu<br />

nedenle daha kolay kabullenip<br />

adapte oluyorlar.<br />

Bunu değiştirmek için ne yapmalı?<br />

Cevap bu konuda toplumsal bir<br />

reset olabilir. STK’lar yöneticilik<br />

sistemlerini gözden geçirmeli. Kadınlara<br />

önemli pozisyonlarda yer<br />

verilmeli, süs olarak değil fikri ile<br />

aklı ile projeleri ve hedefleri ile<br />

orada var olan bir birey olarak<br />

orada bulunması gerekir. Dileğim<br />

o ki, kadınların gücünü artık alışılagelmiş<br />

rollerden ziyade bu<br />

toplumu aktif olarak şekillendirebilmeleri<br />

için kullanmalarına<br />

engel olunmaz. Engel olunmuyormuş<br />

gibi, yer veriyormuş gibi<br />

görünmek yetmiyor.<br />

Tükenmişlik sendromuyla<br />

nasıl baş edebilirim?<br />

Yoğun iş temposu, gerçekçi olmayan hedefler, iş yaşamında yüksek talepler ve aşırı stres tükenmişlik sendromuna yol açıyor<br />

Yoğun iş temposu, gerçekçi olmayan<br />

hedefler, iş yaşamında yüksek<br />

talepler ve aşırı stres, tükenmişlik<br />

sendromu gibi ciddi bir duruma dönüşebiliyor.<br />

Sabah uykulu ve dinlenmemiş<br />

kalkmak, giyinmeye ve<br />

kahvaltıya isteksizlik, çalışmaya<br />

karşı hevessizlik, öfkeli, mutsuz, çaresiz<br />

hissetme gibi belirtilerle kendini<br />

gösteren tükenmişlik sendromu,<br />

toplumda yaygınlaşan psikolojik<br />

sorunların başında geliyor.<br />

Tükenmişlik sendromunda duygusal<br />

ve bedensel bitkinlik, kişisel başarının<br />

azalması ve duyarsızlaşma<br />

olarak üç boyuttan bahsediliyor.<br />

Gelişimi yavaş olan sorunun ilk aşamasında<br />

ağır iş yükü ile baş edilmeye<br />

çalışılıyor ve iş, kişisel ihtiyaçların<br />

önüne geçiyor. İkinci aşamada<br />

bedensel ve duygusal bitkinlik<br />

başlıyor. Yorgunluk, uykusuzluk,<br />

baş ağrısı gibi bedensel yakınmalar<br />

oluyor, işlerin üstesinden gelmek<br />

zorlaşıyor. Üçüncü aşamada; işe<br />

duyarsızlık, kendini işe ait hissetmeme,<br />

işe olumsuz tutum sergileme<br />

gözlemleniyor. Dördüncü<br />

aşamada ise çaresizlik, nefret duyguları<br />

öne çıkıyor. Kişi kendinden<br />

ve başkalarından hoşlanmıyor, bedensel<br />

yakınmalar artıyor, dinlenmeye<br />

çalışsa da gevşeyemiyor.<br />

DEPRESYON İLE KARIŞTIRILABİLİR<br />

Genellikle tükenmişlik sendromu<br />

ile depresyonun karıştırıldığını, her<br />

ikisinde de motivasyon ve zevk almanın<br />

azaldığını belirten uzmanlar,<br />

ancak depresyonda olumsuz duygular<br />

iş, aile, sosyal ilişkiler gibi<br />

tüm yaşam alanlarında kendini<br />

gösterirken tükenmişlik sendromunun<br />

sadece işle ilgili olduğunu, iş<br />

şartları düzelirse psikolojide de iyileşme<br />

olduğunu söylüyor.<br />

İLETİŞİMSİZLİK SİZİ UÇURUMA<br />

SÜRÜKLEMESİN<br />

Uzmanlar tükenmişlik sendromunu<br />

tetikleyen faktörleri şöyle sıralıyor:<br />

• İş kontrolünün elde olmaması.<br />

İşe geliş‐gidiş saatlerinin, iş yükü ve<br />

yapılacak işlerin kararının kişinin<br />

elinde olmaması.<br />

• İşyerinde ilişkilerin bozuk olması,<br />

kişiler arası huzursuzluk ve baskılar<br />

• Görev tanımının, beklenti ve sorumlulukların<br />

belirsizliği.<br />

• Kendi etik anlayışınızın iş yeri etik<br />

anlayışıyla uyumlu olmaması.<br />

• Zamanla yarışarak işi yetiştirme<br />

kaygısının olması. Kaygı altında<br />

odaklanmak için daha fazla enerji<br />

harcamak zorunda kalmak.<br />

• Çevreden yeterince destek almamak.<br />

İşyerinde veya özel hayatta<br />

gerekli sosyal desteği alamamak,<br />

yaşanan stresi, çatışmaları, olumsuz<br />

duyguları paylaşamamak.<br />

EV KADINLARI DA RİSK ALTINDA<br />

Ev kadınları dahil bütün çalışanlarda<br />

görülebilin sorunda, iş ve özel<br />

hayatı arasında sağlıklı denge kuramayan,<br />

herkesin işine koşan, monoton<br />

işi olan, yaptığı işte kontrolü<br />

olmadığını düşünenler risk altında.<br />

Başkalarına hizmet veren mesleklerde,<br />

özellikle sağlık ve eğitim çalışanlarında<br />

sık görülüyor.<br />

KENDİLİĞİNDEN GEÇMİYOR<br />

Uzmanlar: “İlk evrelerde çok çalışmanın<br />

iyi bir şey olduğu sanılmaktadır.<br />

Bu nedenle dinlenmeye<br />

zaman ayrılmaz. Bu tempo uzun<br />

sürerse bedensel ve ruhsal çöküntü<br />

oluşabilmektedir. Müdahale<br />

edilmezse, yorgunluk, uykusuzluk,<br />

kaygı bozuklukları, depresyon,<br />

alkol bağımlılığı, kalp hastalıkları,<br />

obezite, bağışıklık sisteminin zayıflaması<br />

ve buna bağlı hastalıklar görülebilmektedir.”<br />

SPORDAN VAZGEÇMEYİN,<br />

KENDİNİZE HOBİ EDİNİN<br />

Tükenmişlik sendromundan korunmak<br />

için dikkate alınacak öneriler:<br />

1. Hayatınızın önceliklerini belirleyin.<br />

Bu öncelik; aile, sağlık veya<br />

sosyal çevre olabilir. Önceliğiniz<br />

aile ise, uzun süre çalışıp yorgun<br />

eve gelmek, ailenize zaman ayıramamak<br />

bir süre sonra işe karşı kızgınlığa<br />

ve bıkkınlığa neden olur.<br />

Önem verdiğiniz etkinliklere zaman<br />

ayırın, her akşam aileniz ile yemek<br />

yiyin. Onlarla zaman geçirerek asıl<br />

yapmak istediğiniz şeyi yapmanın<br />

verdiği doyum, huzursuzluk ve kızgınlığı<br />

azaltır.<br />

Çünkü „Dünyanın yarısı kadın,<br />

diğer yarısını da bir kadın yeşrir“<br />

2. Tükenmişliğinizin nedenini belirleyin.<br />

Bu neden iş yoğunluğu, çalışma<br />

saatleri, kişilerle çatışmalar<br />

veya destek alamamak olabilir. Bu<br />

nedeni belirlemek ve kabullenmek<br />

çözümü için atılacak ilk adımdır.<br />

3. Sorun kaynağı belirledikten<br />

sonra, çözüm için patronunuz veya<br />

iş arkadaşlarınızla konuşun. Duyguları<br />

paylaşmanın ve sosyal desteğin,<br />

olumsuz duygularla baş<br />

etmede faydası mevcuttur.<br />

4. Gün içinde kısa aralar verin.<br />

5. Ailenizle, arkadaşlarınızla vakit<br />

geçirin.<br />

6. ‘İşim bana uygun mu?’ sorusunu<br />

gerçekçi olarak değerlendirin.<br />

Uygun değilse alternatifler arayın.<br />

Severek yapabileceğiniz, ilgi alanınıza<br />

daha uygun bir işte çalışın.<br />

7. Spor yapın. İnsanlar yoğun olduklarında<br />

ilk vazgeçtikleri şey<br />

spordur, oysa düzenli spor stresle<br />

başa çıkmanızı kolaylaştırır. Akşam<br />

yürüyüşüne çıktığınızda faydalarını<br />

hemen görürsünüz, ertesi gün bedeniniz<br />

ve ruhunuz dinlenmiş olur.<br />

8. Yeterli miktarda, en az 7‐8 saat<br />

uyuyun.<br />

9. Hafta sonlarında dinlenin.<br />

10. Sağlıklı beslenin. Bol sebze ve<br />

meyve tüketin. Yoğun çalışma temposu<br />

beslenme düzenini bozar.<br />

11. Kitap okumak, örgü örmek,<br />

resim yapmak gibi sakinleştirici hobiler<br />

edinin. Kaynak: www.ntv.com.tr


<strong>HABER</strong>avusturya Aralık <strong>2018</strong>, Sayfa - 8<br />

© Johannes Zinner<br />

Wenn man sich das genau durchdenkt, ist<br />

es sehr widersprüchlich: Bis jetzt war es<br />

so, dass jugendliche AsylwerberInnen die<br />

Möglichkeit hatten, eine Lehre in einem<br />

Mangelberuf zu absolvieren. Das heißt in<br />

jenen Berufen, wo mehr Menschen gebraucht<br />

werden, als aktuell arbeiten. Vor<br />

einigen Wochen haben wir gehört, dass<br />

die Regierung Lehrlinge, die sich gerade<br />

in einer Lehrausbildung befinden, trotz<br />

Ausbildung weiterhin abschieben will.<br />

Obwohl die Personen hier in Österreich<br />

gebraucht werden. Das steht im Widerspruch<br />

zur Leier, die uns die Regierung<br />

immer vorspielt: Sie sprechen von Hilfe<br />

vor Ort und verwehren jungen Menschen<br />

sowohl ein Leben in einem sicheren Land,<br />

als auch eine Ausbildung, die ihnen etwas<br />

bringt.<br />

Die Widersprüchlichkeit endet jedoch<br />

nicht bei den Lehrlingen. Denn nun hören<br />

wir, dass die Mangelberufsliste erweitert<br />

werden soll. Statt 27 Berufen werden in<br />

Zukunft 57 Berufe „unterbesetzt“ sein.<br />

Unternehmen, die Berufe aus dieser<br />

„Mangelberufsliste“ brauchen, können<br />

mehr ArbeiterInnen aus Drittstaaten<br />

Klagenfurt Alpen‐Adria Üniversitesi’nin<br />

bir araştırmasına<br />

göre yurtlarda yetişen<br />

çocukların çok azı üniversiteye<br />

gidiyor. Gençlik yardım<br />

kuruluşları genellikle onları<br />

çıraklık eğitimi almaya zorluyor<br />

ve onlar birçok önyargıya<br />

karşı mücadele vermek<br />

zorunda kalıyor.<br />

Avusturya’da 11 bin çocuk<br />

ve genç, ailede şiddet gördüğü<br />

ya da ihmal edildikleri<br />

için belli bir süre için de olsa<br />

ya kendileriyle aynı kaderi<br />

paylaşan çocuklarla ev tutuyor<br />

ya da bakım yurtlarında<br />

büyüyor. Araştırmanın bir<br />

Nurten YILMAZ<br />

Abgeordnete zum Nationalrat (SPÖ)<br />

nurten.yilmaz@parlament.gv.at<br />

Ein Lehrbeispiel:<br />

Wie funktioniert<br />

Lohndumping?<br />

holen. Die neu überarbeitete Rot‐Weiß‐<br />

Rot Karte soll dafür sorgen, dass Menschen,<br />

die sich für einen Zeitraum zum<br />

Arbeiten in Österreich aus Drittstaaten<br />

finden, auch 20 % weniger verdienen können<br />

als bisher. Das ist ein Geschenk an die<br />

Industrie: Arbeitskräfte werden in anderen<br />

Staaten abgezogen, verdienen vergleichsweise<br />

zu wenig und das führt dazu,<br />

dass alle ArbeitnehmerInnen gegeneinander<br />

ausgespielt werden und Druck auf die<br />

Löhne für alle ausgeübt wird. Denn selbstverständlich<br />

wählt ein Unternehmen die<br />

billigste Arbeitskraft mit der gleichen Qualifikation.<br />

Das endet in einer Abwärtsspirale<br />

nach unten, wo letztendlich alle<br />

weniger verdienen und die Unternehmen<br />

sich die Gewinne einstecken. Lohndumping<br />

par excellence.<br />

Und nun gehen wir zurück an den Anfang<br />

meines Kommentares: Jene jungen, geflüchteten<br />

Menschen, die in Österreich<br />

ausgebildet werden und diese Mangelberufe<br />

ergreifen, werden abgeschoben. Und<br />

für genau diese Berufe will man mehr Personen<br />

holen aus Drittstaaten. Menschlich<br />

und ökonomisch absurd.<br />

tespiti bu tür çocukların eğitim<br />

şansları kötü olmasına<br />

rağmen, bir okul ya da çıraklık<br />

eğitimini tamamlıyorlar.<br />

Yüksek Eğitim Zor İhtimal<br />

Genel kanı yurtta yetişen<br />

çocuk ve gençlerin eğitimde<br />

düzeylerini fazla yükseltemeyecekleri.<br />

Klagenfurt Üniversitesi<br />

Pedagoji ve Eğitim<br />

Araştırma Enstitüsünden<br />

Stephan Sting bunun haksız<br />

bir kanı olduğunu söylüyor.<br />

Enstitünün bununla ilgili<br />

yaptığı ilk resmi araştırmaya<br />

yurtta yetişmiş yaşları 20 ile<br />

29 arasında olan 122 genç<br />

katıldı ve bunların 23’üyle<br />

detaylı görüşmeler de yapıldı.<br />

Araştırma bu kişilerin<br />

toplumdaki yaşıtlarına göre<br />

eğitim düzeylerinin düşük<br />

olmasına rağmen araştırmacıların<br />

çalışma öncesinde<br />

bekledikleri kadar kötü olmadığını<br />

en azından bir mesleki<br />

ortaokul ya da çıraklık<br />

eğitimini bitirdiklerini gösterdi.<br />

Bu çocuklar ebeveynlerine<br />

göre daha yüksek<br />

eğitim seviyesine sahipler.<br />

Anne ve babadan daha bağımsız<br />

ve iyi bir hayat hedefi<br />

bazı röportajlarda önemli bir<br />

motivasyon vesilesi olarak<br />

bile gösterilebiliyor.<br />

Bevölkerungsprognose -<br />

Zuwanderung<br />

kompensiert<br />

stagnierende Geburten<br />

in Österreich<br />

Göçmenler Avusturya<br />

Nüfusunu Ayakta Tutuyor<br />

Avusturya İstatistik Kurumu gelecek için nüfusla<br />

ilgili en son tahminlerini Viyana’da açıkladı.<br />

Kurumun şefi Konrad Pesendorfer nüfus<br />

artışının can damarının göç olduğunu ve göç<br />

olmaması durumunda Avusturya nüfusunun<br />

2080’de şu anki 8.8 milyon nüfusunun da altına<br />

inebileceğini söyledi. Kurumun tahminine<br />

göre yurt dışında yaşayan Avusturyalılar<br />

2080’de nüfusun ¼’ünü oluşturacak. Avusturya'da<br />

aşırı sağcılar her ne kadar göçmen ve<br />

mülteciler üzerinde politikalar yaparak halkı<br />

korkutmaya çalışsa da doğum açığını kapatan<br />

en önemli faktör göç.<br />

Avusturya’ya göç edenlerin yarısını AB ve Avrupa<br />

Serbest Bölgesi (EFTA) ülkeleri vatandaşları,<br />

%17’sini üye olmayan 3. Avrupa<br />

ülkeleri (Türkiye dahil) vatandaşları oluşturuyor.<br />

%16’sı Türkiye ve Kıbrıs hariç Asya ülkelerinden<br />

ve sadece %3 Afrika’dan geliyor. Göç<br />

edenlerin büyük bir kısmı çok genç ve 20‐35<br />

yaş aralığında.<br />

Yurtta çok çaba harcanıyor<br />

Yurtta yetişmiş olanlardan<br />

25‐29 yaş grubundaki erişkinlere<br />

bakılacak olursa bunlar<br />

toplumdaki diğer yaşıtlarıyla<br />

makası daha küçültmüş<br />

durumda çünkü bu grup<br />

diğerlerinin yardımlarını istemeden<br />

para kazanmanın<br />

yanında okullarını bitirmeye<br />

ya da daha yüksek mesleki<br />

okullardan mezun olmaya<br />

büyük çaba gösteriyor. Ama<br />

yüksek eğitimi nadiren başarıyorlar.<br />

Eğitim başarılarını<br />

engelleyen yalnız ailelerinde<br />

yaşadıkları travmalar ya da<br />

yardım kurumlarında istikrarlı<br />

ilişkilerinin eksik olmasından<br />

değil, eğitim sisteminin<br />

onların yoluna taş<br />

koyması da var. Daha başta<br />

ön yargı ve damgalanmalar<br />

var. Onlardan daha düşük<br />

okul performansı bekleniyor.<br />

İlaveten gençlik yardım kurumları<br />

çocukları hızlı şekilde<br />

bitirebilecekleri okullara gitmeye<br />

zorluyor. Finansal geleceği<br />

güvensiz uzun yollu<br />

bir yüksek eğitim yerine kısa<br />

sürede meslek edinme tavsiye<br />

ediliyor. Gençlik kuruluşları<br />

çocuklara normalde<br />

18 yaşa, istisnai durumlarda<br />

ise 21 yaşa kadar bakıyor.<br />

Nüfus giderek yaşlanıyor<br />

Tahminler 65 yaş ve üzeri nüfusun gelecek 20<br />

yıl içinde şimdikinin yarısı kadar artacağını<br />

söylüyor. Ortalama yaş ve beklenen yaşam<br />

süresi de artacak. Yaşlanma süreci, en çok<br />

bebek doğumlarının olduğu yıllarda doğanların<br />

şimdi emeklilik yaşına gelmesinden ötürü<br />

de güçleniyor.<br />

Nüfusun gelişimi ciddi bölgesel farklılıklar<br />

gösteriyor<br />

Nüfusun gelişimi bölgeler arası farklı seyrediyor.<br />

Ortalamanın üstünde nüfus artışı özellikle<br />

başkent Viyana'da bekleniyor. Kurumun tahminine<br />

göre 2030’da Viyana’da nüfus 2 milyonun<br />

üzerinde olacak. Viyana iş imkânlarının<br />

yanı sıra özellikle çok güçlü bir eğitim sunumu<br />

ve hizmetine sahip. Bu olumlu sebepler de Viyana’yı<br />

cazip bir hale getiriyor. Nüfusun ciddi<br />

şekilde azalması beklenen eyalet ise Kärnten,<br />

2080’de bu eyalette nüfusun %3.5 azalacağı<br />

tahmin ediliyor.<br />

Gençlik Yardım Kuruluşları’nın Yanlış Tutumları<br />

Yurtlarda Yetişen Çocukların Geleceğine Zarar Veriyor<br />

Liseyi bitirmek ya da üniversite<br />

okumak isteyenler kuruluşların<br />

desteklerini yetersiz<br />

görüyor. Araştırmaya katılan<br />

25 yaşındaki bir genç 12 yaşından<br />

beri doktor olmak istediğini<br />

söylüyor. Öğretmeni<br />

ise iki yoksulun oğlu olarak<br />

bunun imkânsız olduğunu,<br />

inşaatta çalışmasının daha<br />

iyi olacağını ona söylemiştir.<br />

Kaldığı bakım evinin de psikoloğu<br />

ve idarecisi de aynı fikirdedir.<br />

Sonunda elektrikçi<br />

olur. Daha sonra ikinci bir<br />

meslek öğrenir ve liseyi bitirir.<br />

Klagenfurt Üniversitesi<br />

bu araştırmayı yaptığı zaman<br />

ise üniversiteye başlama<br />

planı içersindeydi.<br />

Bakım evlerinin ve ebeveynlerin<br />

destekleri yetersiz<br />

Biyolojik anne ve babalar<br />

çocuklarına neredeyse hiç<br />

destek vermezken, gençlik<br />

yardım kurumları ya da okullar<br />

nadiren desteklerini sunmaktadırlar.<br />

Bu durumdaki<br />

çocuk ve gençlerin en<br />

önemli destekçileri arkadaşları<br />

olmuştur.<br />

Bundan böyle yurtta yetişenlerin<br />

yüksek eğitim fırsatlarına<br />

sahip olmaları için<br />

bilim insanlarına göre koşullarda<br />

bazı değişikliklerin yapılması<br />

gerekir: Gençlik yardım<br />

kuruluşlarında çıraklık<br />

standart olarak görülmemelidir.<br />

Liseyi bitirmek ya da<br />

üniversiteye gitmeyi düşünenlerin<br />

yaşamlarını idame<br />

etmesi sağlanmalıdır. Ebeveynin<br />

gelirine bağlı olmayan<br />

özel ve yeterli burslar<br />

sağlanmalıdır.<br />

18 yaşla hayat henüz bitmez<br />

18 yaşına gelmesiyle yardımın<br />

kesilmesi yeniden sorgulanmalıdır.<br />

Bu kişiler daha<br />

ağır yüklerle karşılaştığı için<br />

18 yaşında kendi hayatlarını<br />

kuramamışlardır, hayatını<br />

oluşturmak ve yön verebilmek<br />

için konuşacakları bir<br />

kişiye ve desteğe ihtiyaçları<br />

vardır. Bu gezici bir danışmanlık<br />

ve yüksek eğitim kurumlarında<br />

onlar için özel<br />

hocalar şeklinde olabilir.<br />

Araştırma devam ederken<br />

eski bakım evlerinde yetişenlerin<br />

nasıl mücadele ettikleri<br />

ve başarı kazandıklarına<br />

dair olumlu örneklere<br />

de rastlandı. Şu anda ise<br />

gençleri 18 yaşından sonra<br />

da desteklemenin ve onlara<br />

hayat yolunda eşlik etmenin<br />

nasıl bir etkisi olduğunu anlamak<br />

için bir pilot proje<br />

sürdürülüyor.


<strong>HABER</strong>gündem Aralık <strong>2018</strong>, Sayfa - 9<br />

HAKAN GÖRDÜ’DEN AVUSTURYA GÜNDEMİNE DAİR ÖNEMLİ TESPİTLER...<br />

Seçimlere yeni bir parti kurup girmek<br />

kadar zor ve yorucu bir süreci<br />

neden göze alıyoruz, üstelik imkânlarımız<br />

bu denli kısıtlı iken.<br />

Binlerce imza için zamana karşı<br />

yarış, parti programı,<br />

halkla ilişkiler, aday<br />

ve gönüllülerin yönetimi<br />

ve tabii ki onbinlerce<br />

insanın ikna<br />

edilmesi gereken yorucu<br />

bir seçim maratonu. Bu kararı<br />

daha iyi anlayabilmek için öncelikle<br />

Avusturya'nın siyasi sahnesinde<br />

yaşanan gelişmeleri kısaca özetlememiz<br />

gerekiyor.<br />

Bildiğiniz<br />

Neden böyle bir oluşuma<br />

ihtiyaç duyduk?<br />

Daha önce denenmiş olan<br />

bu yolu tekrar zorlamanın<br />

ne anlamı vardı?<br />

Mevcut partilerden<br />

aday olmak çok daha<br />

mantıklı değil miydi?<br />

üzere<br />

Avusturya'da ırkçılık<br />

ve Müslüman düşmanlığı<br />

yıllardır hükümet<br />

ve medya<br />

üzerinden topluma<br />

aşılanıyor. Bu toplum<br />

mühendisliğinin<br />

neticesi ortada: Kısa bir süre önce<br />

Viyana Üniversitesine ait Avusturya'nın<br />

değerleri üzerine yapılan<br />

bir araştırma yayınlandı. Avusturya<br />

toplumunun %74'ü sosyal güvenliğin<br />

mülteciler tarafından tehdit<br />

edildiğini düşünmekteyken,<br />

%21´i<br />

Müslüman komşu<br />

istemediğini belirtiyor.<br />

Ancak durumun<br />

vehameti en çok<br />

Avusturyalıların %82<br />

gibi yüksek bir oranının<br />

yabancı kültürlerin tamamını<br />

reddetip, Avusturya "adetlerine"<br />

uyum sağlanmasını şart koşmasından<br />

anlaşılıyor. Ne yazık ki bir zamanların<br />

hoşgörü timsali olan<br />

Avusturya'nın, günümüzde ırkçı<br />

popülist medya ve<br />

siyasilerden dolayı<br />

bu değerlerini kaybetmeye<br />

yüz tutmuş<br />

olması en fazla ve<br />

doğrudan Müslüman<br />

azınlıkları ilgilendirmekte. Bundan<br />

20 yıl öncesine kadar, Avusturyalı<br />

politikacıların söyledikleri, bizi ve<br />

Avusturya'da ırkçılık ve<br />

Müslüman düşmanlığı<br />

yıllardır hükümet ve<br />

medya üzerinden<br />

topluma aşılanıyor...<br />

Bir zamanların hoşgörü<br />

timsali olan Avusturya,<br />

günümüzde ırkçı<br />

popülist medya ve<br />

siyasilerden dolayı bu<br />

değerlerini kaybetmeye<br />

yüz tutmuş durumda...<br />

Son dönemlerde<br />

şahit olduğumuz her<br />

türlü iğrenç<br />

siyaset, bizleri 50<br />

yıldır sürdürdüğümüz<br />

derin uykudan<br />

uyandırdı...<br />

‘Evcil Müslümanlar’<br />

siyasi partiler<br />

tarafından tercih<br />

edilmekte...<br />

2020 Viyana<br />

güncel hayatımızı teğet dahi geçmez<br />

iken, günümüzde neredeyse<br />

her gün hayatımızın en mahremine<br />

kadar nüfus eden siyasi bir<br />

iklimden bahsetmek mümkün.<br />

Müslüman kadınların<br />

başörtüsünü<br />

kamu alanında yasaklamaktan,<br />

camiilerimizi<br />

kapatmaktan,<br />

çocuklarımızı siyasi<br />

malzeme yapmaktan, vatandaşlıklarını<br />

ellerinden alıp doğup<br />

büyüdükleri bu ülkede mülteci statüsüne<br />

düşürmeye varana kadar,<br />

her türlü iğrenç siyaset,<br />

bizleri 50 yıldır<br />

sürdürdüğümüz<br />

derin uykudan uyandırdı.<br />

Kimdik biz ve<br />

tam olarak neredeydik?<br />

Sadece bir traktör<br />

parası biriktirip<br />

memlekete dönecek<br />

olan misafir işçiler miydik yoksa<br />

Avusturya'da söz sahibi olan, eğitimli<br />

nesiller yetiştiren, herkesin<br />

eşit şanslara sahip olması için ve<br />

ayrımcılığa karşı mücadele eden,<br />

ülkenin gelişmesine katkı sağlayan<br />

bireyler mi olmalıydık?...<br />

Henüz kendi kimliğimizi<br />

ve bu toplumdaki<br />

yerimizi kendi<br />

içimizde belirleyememiş<br />

iken, kendimize<br />

sorduğumuz<br />

geç kalınmış sorulardı bizi bu<br />

yollara düşüren: Bize neden kimse<br />

yardım etmiyordu? Türkiye neden<br />

gelip burada mağduriyetimize son<br />

verilmesini sağlamıyordu?<br />

Ya da 50 yıldır bizden bir “Gemeindewohnung”<br />

uğruna<br />

oy toplayan partiler<br />

yer yarılıp içine mi<br />

girmişti? Ya STK'larımız,<br />

yüzlerce binayı<br />

inci gibi Avusturya'nın<br />

en doğusundan, en batısına<br />

kadar sıralayan teşkilatlarımız<br />

imdat çığlıklarımızı duymuyorlar<br />

mıydı? Hayır! Çünkü oyunun<br />

kuralları bu şekilde işlemiyordu.<br />

Bir dini ve etnik azınlık olduğumuzu<br />

anlamamız gerekiyordu<br />

öncelikle ve son yıllarda bunu<br />

başardık. Sonra ise Türkiye'de<br />

yaşamadığımızın farkına varıp, öncelikli<br />

muhatabımızın elbetteki<br />

Avusturya toplumu, hükümeti ve<br />

muhalefeti olduğunu anladık. Dini<br />

ihtiyaçlar için kurulmuş<br />

olan STK'ların ise,<br />

siyasi konulara yok<br />

denilecek kadar az<br />

müdahil<br />

olabilme<br />

şansı olduğunu da bu<br />

süreç içerisinde gördük.<br />

Gelgelelim tüm bu gergin<br />

süreçte, insanımızın menfaatlerini<br />

medya ve basında, sokakta ve<br />

sosyal medyada, mahkeme salonları<br />

ve siyasi alanda temsil eden<br />

bireyler ortaya çıkmak zorunda<br />

kalmıştı. Yani iyi dost kötü<br />

günde belli olmuştu,<br />

ancak Müslüman ya da<br />

Türkiye toplumuna sahip<br />

çıkan insanları<br />

Avusturya partilerinde<br />

görmek bir yana dursun, Müslümanları<br />

ötekileştiren "Evcil Müslümanlar"<br />

partiler tarafından tercih<br />

edilmekteydi. Hal böyleyken, elbette<br />

ki siyasi temsiliyetin yollarından<br />

biri seçimlere<br />

İnsanlarımızın istikbali,<br />

temsili ve gelecek<br />

nesillerin siyasi eğitimi<br />

için sunulan imkânları<br />

kullanmaya hak<br />

kazanacağız...<br />

kendi partimizle<br />

katılmak, ve sorunlarımıza<br />

çözüm olmayan<br />

bu partilere<br />

alternatif olmaktı.<br />

Kendi partimizi<br />

kurmanın avantajları oldukça fazla,<br />

örneğin siyasi partilere yapılan<br />

maddi teşvikler Avusturya'da Avrupa<br />

nazarında en yüksek seviyelerde.<br />

Böylelikle barajı aşabilmemiz<br />

halinde, hiç sahip olmadığımız<br />

kadar finans ve altyapıyı<br />

insanlarımızın istikbali<br />

ve temsili<br />

için kullanmaya<br />

hak kazanacağız.<br />

Dolayısıyla nitelikli<br />

uzmanların istihdamını, toplum<br />

için faydalı organizasyonların finansmanını<br />

ve en önemlisi bir<br />

sonraki nesilin siyasi eğitimini<br />

rahatlıkla sağlayabileceğiz. Bu durumda<br />

Avusturya'nın diğer il ve<br />

ilçelerine bu hareketin yayılması<br />

muhtemelin ötesinde bir olasılık<br />

olmak ile birlikte belki de Avusturya'daki<br />

azınlıklara yönelik en<br />

önemli projeye zemin hazırlamış<br />

olacağız. Bu bağlamda el ele<br />

vermek, omuz omuza yürümek<br />

bizlerin bu zor günlerdeki umuda<br />

doğru yolculuğumuz olacak. Bütün<br />

bu sebeplerden dolayı 2020 yılında<br />

yapılacak Viyana Seçimlerine kendi<br />

listemizle katılacağız ve desteklerinize<br />

talibiz.<br />

Avusturya'daki<br />

azınlıklara yönelik en<br />

önemli projeye zemin<br />

hazırlamış olacağız...<br />

ÖZEL<br />

<strong>HABER</strong><br />

Seçimlerine Katılıyoruz!


<strong>HABER</strong>jugend-bildung Aralık <strong>2018</strong>, Sayfa - 10<br />

Toplumda küçük çocukların<br />

yabancı dil öğrenmeye daha<br />

yatkın olduğu ve başka bir<br />

dili daha kolay öğrendikleri<br />

görüşü yaygın. Yapılan araştırmalar<br />

ise ileri yaşlarda yabancı<br />

dil öğrenmeye başlayanların<br />

bazen daha avantajlı<br />

olabileceğini gösteriyor...<br />

Hayatın farklı dönemlerinde<br />

dil öğrenmenin değişik avantajları<br />

var. Bebekken kulaklarımız<br />

seslere karşı daha<br />

duyarlıdır. 1‐3 yaş arası çocuklar<br />

farklı aksanları hızla<br />

öğrenip taklit eder. Yetişkinlerin<br />

ise konsantre olma süreleri<br />

daha uzun olduğu gibi,<br />

okuma yazma gibi becerilere<br />

sahip olmak sadece yabancı<br />

dilde değil anadilimizde de<br />

kelime hazinesini sürekli genişletme<br />

olanağı verir.<br />

Yaşın yanı sıra sosyal durum,<br />

öğrenme yöntemleri, hatta<br />

dostluk ve arkadaşlık gibi etkenler<br />

kaç yabancı dil konuştuğumuzu<br />

ve ne kadar iyi<br />

konuştuğumuzu etkiler.<br />

Edinburgh Üniversitesi'nde<br />

İkidillilik Merkezi yöneticisi<br />

gelişimsel dilbilimi profesörü<br />

Antonella Sorace'a göre,<br />

"Yaşla birlikte herşey kötüye<br />

gitmiyor." Sınıfta öğretmenin<br />

kuralları açıkladığı "bariz öğrenme"<br />

yönteminde, konsantrasyon<br />

ve hafıza sınırı ile<br />

bilişsel kontrol becerileri sınırlı<br />

olduğundan küçük çocuklar<br />

dil öğrenmede başarı<br />

gösteremez. Antonella Sorace:<br />

"Bu konuda yetişkinler<br />

çok daha iyidir. Yani yaş ilerledikçe<br />

bu özellik de gelişir."<br />

İsrail'de yapılan bir araştırmada,<br />

yapay bir dil kuralını<br />

anlama ve bunu laboratuvar<br />

ortamında yeni kelimelere<br />

uygulama bakımından farklı<br />

yaş gruplarının performansı<br />

gözlendi. Genç yetişkinler<br />

olarak adlandırılan 14‐21 yaş<br />

grubundakilerin, 12 yaşındakilerden<br />

oluşan gruptan çok<br />

daha iyi performans gösterdiği,<br />

12 yaşındakilerin de 8<br />

yaş grubundan daha yüksek<br />

puan aldığı görüldü.<br />

İngilizce öğrenen 2000 Katalan‐İspanyol<br />

öğrencisi ile yapılan<br />

araştırmada da benzer<br />

Kaya Yanar on tour in Österreich<br />

AUSRASTEN! für Anfänger<br />

Araştırmalar ilginç sonuçları beraberinde getirdi...<br />

Yabancı Dil En İyi Kaç<br />

Öffentliche Toiletten, Staus, Autofahrer,<br />

Radfahrer, Fußgänger (je nachdem,<br />

wie er gerade unterwegs ist), alte<br />

Leute, junge Leute, Kinder, Babys, TV<br />

Sender, Ausländer, Inländer...<br />

„Je älter ich werde, desto mehr merke<br />

ich, wie meine Toleranz für Bullshit<br />

immer dünner wird. Als 10jähriger<br />

freust du dich auf die große weite<br />

Welt, als 20‐Jähriger hat man schon<br />

ein paar Deppen kennengelernt, als<br />

30‐Jähriger denkt man: ok, nicht alles<br />

super hier, aber man kommt klar, als<br />

40jähriger: Oh Gott! Das kann doch<br />

so nicht weitergehen!“<br />

Yaşında Öğrenilir?<br />

sonuca varılmış, yabancı dil<br />

öğrenmeye daha ileri yaşlarda<br />

başlayanların daha<br />

genç yaşta başlayanlara kıyasla<br />

daha hızlı öğrendiği<br />

görülmüştü. Araştırmacılar,<br />

ileri yaştaki öğrencilerin, olgunlaşma<br />

ile gelen daha ileri<br />

düzeyde problem çözme<br />

stratejileri becerilerinden ve<br />

dil konusunda yüksek düzeyde<br />

tecrübe sahibi olmanın<br />

getirdiği avantajlardan<br />

yararlandığı sonucuna vardı.<br />

İleri yaştakiler farklı konularda<br />

daha fazla bilgi sahibi<br />

olduğu için, öğrendiklerini bu<br />

bilgiyle daha kolay işleme<br />

koyabilirler.<br />

Küçük çocuklar ise "örtülü<br />

öğrenme" konusunda çok iyi.<br />

Yani yabancı dili konuşan kişiyi<br />

dinleyip taklit ederek öğrenirler.<br />

Ama bu öğrenme o<br />

dili konuşan kişi ile çok<br />

zaman geçirmeyi gerektirir.<br />

2016'da İkidillilik Merkezi,<br />

Çin'in kuzeyinde konuşulan<br />

Mandarin dilinin İskoçya'daki<br />

ilkokullarda öğretilmesi konusunda<br />

İskoç hükümetine<br />

bir iç rapor hazırlamıştı. Haftada<br />

bir saatlik dersin beş yaşındaki<br />

çocuklar için pek fark<br />

etmediği ifade ediliyordu.<br />

Ama o dili konuşan bir öğretmenle<br />

iki saatlik dersler,<br />

çocukların Mandarin dilinin<br />

temel taşlarını kavramasına<br />

yardımcı olabildi. Burada yetişkinlerin<br />

zorlandığı tonlama<br />

gibi unsurlar da vardı.<br />

Hepimiz doğal bir dil uzmanı<br />

gibi başlarız hayata. Dünyada<br />

konuşulan dilleri meydana<br />

getiren 600 sessiz harfi ve<br />

200 sesli harfi işitiriz bebeklikte.<br />

1. yaşımızda beynimiz<br />

sık duyulan sesler konusunda<br />

uzmanlaşmaya, anadilimizde<br />

bir şeyler mırıldanmaya başlarız.<br />

Yeni doğan bebekler<br />

bile belli bir aksanla ağlar,<br />

anne karnındayken duydukları<br />

sesleri taklit eder.<br />

Dilde uzmanlaşma, ihtiyacımız<br />

olmayan becerileri terk<br />

etmemize de neden olur.<br />

Japon bebekler 'l' ve 'r' sesini<br />

kolayca ayırırken yetişkin Japonlar<br />

bunda zorlanır.<br />

Yaşamımızın ilk yılları anadili<br />

Jetzt anmelden!<br />

5 weg<br />

oder<br />

öğrenme bakımından büyük<br />

önem taşır. Terk edilmiş<br />

veya izole çocuklarda yapılan<br />

araştırmalar, konuşmayı<br />

erken yaşta öğrenmediğimiz<br />

takdirde bu boşluğun ileri<br />

yaşlarda kolaylıkla doldurulamayacağını<br />

gösteriyor.<br />

Ancak yabancı bir dil öğrenme<br />

bakımından aynı<br />

durum söz konusu değil.<br />

York Üniversitesi'nden Danijela<br />

Trenkic'e göre, "Yaşın<br />

birçok başka etkenle birlikte<br />

etkili olduğunu anlamak gerekir."<br />

Çocukların yaşamı yetişkinlerden<br />

farklıdır. Bu<br />

yüzden çocuklarla yetişkinlerin<br />

dil becerilerini kıyaslarken<br />

"iki aynı türü kıyaslamıyoruz<br />

aslında."<br />

Trenkic başka bir ülkeye taşınan<br />

aile örneği veriyor. Bu<br />

durumda çocuklar yeni dili<br />

ebeveynlerden çok daha hızlı<br />

öğrenir. Bunun nedeni,<br />

okulda sürekli bu dili dinliyor<br />

olmaları olabilir. Ayrıca çocuklar<br />

arkadaş edinme, toplulukta<br />

kabul görme yoluyla<br />

sosyal olarak varlıklarını sürdürme<br />

bakımından dil öğrenmeyi<br />

büyük bir öncelik olarak<br />

görür. Oysa ebeveynler kendileri<br />

ile aynı dili konuşan<br />

diğer göçmenlerle sosyalleşme<br />

ihtiyacını giderebilir.<br />

Trenkic'e göre, "Duygusal<br />

bağ oluşturmak dil öğrenmede<br />

önemlidir." Yetişkinler<br />

de duygusal bağ kurabilir ve<br />

bu yalnızca o ülkenin dilini<br />

anadili olarak konuşan birileriyle<br />

arkadaşlık etmek şeklinde<br />

olmayabilir. 2013'te<br />

İtalyanca öğrenmeye çalışan<br />

Britanyalı yetişkinleri inceleyen<br />

bir araştırmada, diğer<br />

öğrenciler ve öğretmenle<br />

bağ kurmanın öğrenmekte<br />

güçlük çekenler açısından yararlı<br />

olduğu görüldü.<br />

"Sizin gibi düşünen insanlarla<br />

bağ kurduğunuzda dili öğrenmek<br />

için daha fazla çaba<br />

gösterirsiniz" diyor Trenkic.<br />

"Bu çok önemli. Dili öğrenmek<br />

için yıllar harcamanız<br />

gerekir. Bunu yaparken sosyal<br />

bir motivasyon yoksa,<br />

çabayı sürdürmek oldukça<br />

zordur."<br />

Geld zurück! 1<br />

Individuelle Nachhilfe • Größte Flexibilität<br />

Qualifizierte Nachhilfelehrer • Bessere Noten<br />

© Nadine Dilly<br />

Kaya rastet gerne mal aus. Nicht sehr oft,<br />

aber immer öfter. Liegt es an ihm, liegt es<br />

an allem anderen? Leben wir in einer Zeit,<br />

die so stressig und bekloppt ist, dass man mal<br />

ausrasten muss, um halbwegs gesund in der<br />

Birne zu bleiben? Und wenn ja, wie macht<br />

man das am besten? Warten, bis einem alles<br />

zu viel wird, und dann auswandern, Burnout<br />

oder Amok?<br />

Natürlich nicht! Mach es wie Kaya! Ausrasten,<br />

aber mit Stil, Eleganz und vor allem:<br />

Humor! Kaya regt sich ständig über alles auf:<br />

„Ausrasten für Anfänger“ – 2 Stunden<br />

Lebenshilfe mit Doktor Yanar auf eine<br />

besondere Art und Weise: Witzig, intelligent,<br />

humorvoll, selbstironisch und<br />

zum AUSRASTEN! lustig.<br />

Schnell Karten<br />

sichern und mit<br />

Kaya “Ausrasten!”<br />

Termine 2019<br />

29.01.2019 Bregenz, Festspielhaus<br />

30.01.2019 Innsbruck, Congress<br />

31.01.2019 Wien, Globe Wien / Marx<br />

01.02.2019 Wien, Globe Wien / Marx<br />

26.10.2019 Klagenfurt, Messe Arena<br />

Schon ab<br />

9,50<br />

€ 2<br />

pro Unterrichtsstunde<br />

(45 Min.)<br />

Jetzt informieren:<br />

Zentralmatura-Training!<br />

1 Sondertarif: gültig nur in teilnehmenden Standorten; alle Tarifbedingungen unter www.schuelerhilfe.at/fuenfweg.<br />

2 Informationen über Tarifgestaltung bzw. -staffelung werden in der jeweiligen Zweigstelle bereitgestellt.<br />

Innsbruck • Salurner Str. 18 • Tel. 0512-570557<br />

Hall • Stadtgraben 1 • Tel. 05223-52737<br />

Schwaz • Münchner Str. 48 • Tel. 05242-61077<br />

Wörgl • Speckbacherstr. 8 • Tel. 05332-77951<br />

Telfs • Obermarktstr. 2 • Tel. 05262-63376<br />

www.schuelerhilfe.at<br />

Entgeltliche Einschaltung


<strong>HABER</strong>avusturya Aralık <strong>2018</strong>, Sayfa - 11<br />

Eski Cumhurbaşkanı<br />

Heinz Fischer’e Büyük<br />

Tirol Kartalı Nişanı<br />

Großer Tiroler Adler-Orden für Heinz Fischer<br />

80 yaşındaki eski Avusturya Cumhurbaşkanı<br />

Heinz Fischer’e Büyük<br />

Tirol Kartalı (Großer Tiroler Adler)<br />

nişanı ve aynı zamanda Tirol onursal<br />

vatandaşlığı verildi.<br />

Yapılan törende Tirol Valisi<br />

Günther Platter (ÖVP) şu açıklamalarda<br />

bulundu: ''Cumhurbaşkanı<br />

Heinz Fischer’le büyük ve<br />

çok değerli bir devlet adamına<br />

sahibiz. O her dönemde Tirol’e<br />

bağlılığını yaşayan ve gösteren<br />

bir devlet başkanıydı. Özellikle<br />

Tirol dostuydu. Tarihi kısımlarıyla<br />

Avrupa bölgesine ve değerlerine<br />

büyük hassasiyet gösterdi. Çok<br />

derin bilgisi, ihtiyatlı duruşu ve<br />

her zaman dengeleyici devlet<br />

AK ile Yalnız<br />

Değilsin!<br />

İşçi Odanız<br />

(AK)<br />

Her An<br />

Yanınızda<br />

İşçi Odası (AK) sigorta primlerinden<br />

üyesi başına ortalama<br />

ayda 7 Euro alıyor. Bu dayanışma<br />

aidatı ile bütün çalışanlar,<br />

her birisine koruma ve<br />

yardım sunan bir temsilcilik sahibi<br />

oluyor. Çıraklar, az zamanlı<br />

çalışanlar, iş arayanlar, doğum<br />

izni kullananlar, askerlik ve sivil<br />

hizmet yapanlar aidat ödemiyorlar.<br />

Aidatın her bir Eurosu<br />

iyi şekilde değerlendiriliyor: Tirol’de<br />

İşçi Odası üyeleri sadece<br />

2017 yılında 46.9 milyon Euroyu<br />

AK’nın mücadelesi sayesinde<br />

geri kazandı. Bu nedenle<br />

AK Tirol halkta en yüksek düzeyde<br />

bir güvenirliliğe sahip.<br />

İşçi Odası’nın her 100 üyesinden<br />

92’si AK’nın kendilerini<br />

temsilinden çok memnun ya da<br />

memnunlar.<br />

Problemlerinizin<br />

Çözümü İçin Bize<br />

Başvurabilirsiniz!<br />

0800/22 55 22<br />

ak@tirol.com<br />

www.ak-tirol.com<br />

adamlığı onu Tirol’un özel bir<br />

dostu yaptı. Büyük Tirol Kartalı<br />

nişanıyla bir dünya vatandaşı ve<br />

Avrupalı olan Heinz Fischer aynı<br />

zamanda Tirol eyaletinin de onursal<br />

vatandaşı oldu.''<br />

Bildung<br />

1994’ten bu yana üniversitede<br />

profesör<br />

İnnsbruck Üniversitesi Rektörü Tilmann<br />

Märk de Fischer’i övdü:<br />

''Heinz Fischer yalnız bir siyaset<br />

adamı değil, mükemmel bir araştırmacı<br />

ve öğretmendir. Siyaset<br />

bilimi Avusturya’da henüz yeni<br />

bir disiplin iken 1970’te Avusturya<br />

Siyaset Bilimi Topluluğu kurucu<br />

üyesi olarak çalışmaları bu disiplinin<br />

gelişmesinde önemlidir.<br />

<br />

<br />

<br />

Probleme nehmen zu. Die AK hilft.<br />

Bilim ve Araştırma Bakanı olduğu<br />

dönemde desteği İnnsbruck Üniversitesi’nde<br />

Siyaset Bilimi bölümünün<br />

açılmasına vesile olmuştur.<br />

1994’te yine bu üniversiteye profesör<br />

olarak atanmıştır.''<br />

Mit der<br />

AK bist<br />

du nicht<br />

allein!<br />

Pro AK Mitglied erhält die AK aus den Sozialversicherungs-<br />

beiträgen im Schnitt rund 7 Euro<br />

monatlich. Durch diesen<br />

solidarischen Beitrag haben alle Beschäftigten eine starke<br />

Standesvertretung,<br />

die jedem Einzelnen Schutz und Hilfe bie-<br />

tet. Kei inen Beitrag bezahlen Lehrlinge, geringfügig Beschäf-<br />

tigte, Arbeitsuchende,<br />

Karenzierte u nd Präsenz- bzw. Zivildiener.<br />

Jeder Euro Solidarbeitrag ist gut investiert: In Tirol erhielten<br />

allein im Jahr 2017 wieder<br />

46,9 Millionen Eur o zurück,<br />

AK für sie erkämpft hat. Auch deshalb genießt die AK Tirol das<br />

Vertraue en in der Bevölkerung. 92 vo n 100 AK Mitgliedern sind<br />

mit ihrer Standesvertretung „sehr zufrieden“ bzw.<br />

„zufrieden“.<br />

Mieten, Wohnen<br />

Steuer rn sparen<br />

0800/ 22 55 22 – 1515<br />

0800/22 55 22 – 1717<br />

0800/ 22 55 22 – 1466<br />

<br />

<br />

Von den Spezialisten gibt es optimale <br />

<br />

Ihnen bei allen Fragen zur Seite. Beratung zu Miet- und Wohnrecht. Arbeitnehm mer bestens aufgehoben.<br />

Für junge Eltern<br />

0800/22 55 22 – 1414 | 1616<br />

Wenn ein Baby kommt, sind<br />

viele Details zu beachten.<br />

In Not geraten<br />

0800/22 55 22 – 1111<br />

Der Unterstützungsfonds der AK<br />

Tirol macht rasche Hilfe möglich.<br />

Ärger im Urlaub<br />

0800/22 55 22 – 1818<br />

Ob Flugverspätung oder verlorenes<br />

Gepäck. Die AK kümmert sich darum.<br />

Probleme im Job<br />

0800/22 55 22 – 1414<br />

Kommen Sie mit Ihren Problemen zu uns!<br />

0800/ 22 55 22 | ak@tirol. com | www.ak-tirol.com<br />

Foto: beholdereye/Fotolia.com<br />

Von links LTPin Sonja Ledl-Rossmann, Landeshauptmann Günther Platter,<br />

Altbundespräsident Heinz Fischer mit seiner Frau Margit Foto: Land Tirol / Berger<br />

Infos zur Pension<br />

0800/22 55 22 – 1616<br />

Nach einem<br />

arbeitsreichen Leben<br />

<br />

<br />

<br />

Konsumentenschutz<br />

0800/22 55 22 – 1818<br />

Unterstütz zung bei Problemen<br />

im Alltag wird immer wichtiger.<br />

ENTGELTLICHE EINSCHALTUNG


<strong>HABER</strong>beruf<br />

neu: jeden Monat neue Berufe und coole Infos!<br />

Stellst auch DU dir immer wieder dieselben Fragen:<br />

Was soll ich werden?<br />

Welcher Beruf ist der<br />

richtige für mich?<br />

FrisörIN oder KFZ TechnikerIN<br />

sind nichts für dich?<br />

Wir haben hoffentlich eine<br />

Antwort für dich!<br />

Jubin Honarfar, CEO whatchado<br />

“<br />

Der Berufsweg ist in den seltensten<br />

Fällen vordefiniert,<br />

sondern kann von jeder einzelnen<br />

Person bestimmt werden. Das<br />

bedeutet aber auch, dass man die Verantwortung<br />

dafür selber tragen muss<br />

und nicht darauf warten darf, dass<br />

einen jemand an der Hand nimmt und<br />

durch die Herausforderungen des<br />

Lebens trägt. Ich bin im Arbeiterbezirk<br />

Simmering (Wien) aufgewachsen als<br />

Sohn iranischer Migranten. Man hat<br />

mir alle Chancen totreden wollen,<br />

jedoch habe ich an meiner eigenen<br />

Zukunft tagtäglich gearbeitet und<br />

habe meinen Traum eines eigenen<br />

Unternehmens verwirklicht.<br />

Weil es möglich ist!<br />

”<br />

whatchado.com ist deine persönliche<br />

Plattform zur Berufsorientierung.<br />

Klick dich durch<br />

unsere Berufsbilder oder schau<br />

dir Videos von Menschen an, die<br />

genauso ticken wie du. Wir sind<br />

sicher du wirst das Richtige für<br />

dich finden!<br />

... dann informiere dich regelmäßig auf unseren Beruf-Seiten!<br />

© ra2studio - stock.adobe.com<br />

© AMS / Petra Spiola<br />

Was sind Jobs mit Zukunft?<br />

AMS-Expertin Dr. Beate Sprenger weiß: “Jobs mit Zukunft sind vor allem hochspezialisierte IT-Jobs, z.B. in der Datenanalyse, der<br />

Sprach- oder Bildverarbeitung ebenso wie in der Robotik, in der Telekommunikation oder in der Logistik. Zukunftsträchtige Tätigkeitsfelder<br />

gibt es auch im Bereich Soziales, in der Gesundheit und in der Pädagogik.<br />

Berufe der Zukunft integrieren oft verschiedene Tätigkeiten und Qualifikationen. Mechanik und Elektronik sind in Form der „Mechatronik“<br />

schon eine Symbiose eingegangen. Die Digitalisierung im Sinne einer engen Daten-Vernetzung zwischen Mensch, Maschine,<br />

Produkt oder Dienstleistung wird weitergehen. Das wirkt sich auf die Arbeitswelt und die Berufe aus: Produktionsberufe, wie z.B. technische-<br />

und Dienstleistungsberufe (z.B. im Verkauf, der Kundenbetreuung), wachsen immer enger zusammen.<br />

Eine fundierte Ausbildung ist aber jedenfalls notwendig für eine gute Zukunft am Arbeitsmarkt. An Bedeutung verlieren werden<br />

künftig unqualifiziertere Berufstätigkeiten, die durch Automatisierung oder Verlagerung wegfallen und auch Bereiche, die durch Online-<br />

Selbstbedienung reduziert werden, wie etwa in Banken, aber auch im Verkauf.”<br />

* Die Beschreibung der Berufe auf den nächsten Seiten dient zur allgemeinen Information. Für eventuelle Unvollständigkeiten oder Unrichtigkeiten übernehmen wir keine Gewähr.


<strong>HABER</strong>beruf Dezember <strong>2018</strong>, Seite - 14<br />

Hilfe und Unterstützung bei der Lehrstellensuche<br />

JobCoaching - Kostenloses Service in OÖ<br />

Die andere Jobanzeige<br />

Die Pizzaschachtel hat`s drauf!<br />

Noch kein Beruf in Sicht?<br />

Du bist noch unschlüssig, ob du eine weiterführende<br />

Schule oder eine Lehrausbildung anstreben<br />

sollst? Oder du weißt genau, dass die Lehre<br />

der richge Weg für dich ist, hast aber den passenden<br />

Ausbildungsplatz noch nicht gefunden?<br />

Dann bietet dir das JugendService des Landes<br />

OÖ mit einem individuellen JobCoach Unterstützung<br />

bei der Suche.<br />

Wer ist angesprohen?<br />

Dieses Angebot richtet sich an Jugendliche<br />

ab dem 9.Schulbesuchsjahr und<br />

bietet auf freiwilliger Basis vielfälge<br />

Unterstützungsmöglichkeiten bei allen<br />

Fragen rund um den "Einseg ins Berufsleben"<br />

sowie konkrete Hilfe bei der<br />

Suche nach der passenden Lehrstelle.<br />

Wie funkoniert das JobCoaching<br />

Das Coaching beginnt üblicherweise mit<br />

einer der jeweiligen Situaon des Jugendlichen<br />

entsprechenden Abklärung<br />

der Fähigkeiten und Interessen in<br />

einem persönlichen Gespräch.<br />

Dann besteht die Möglichkeit, durch<br />

verschiedene Tests, wie beispielsweise<br />

der Potenzialanalyse, die Stärken und<br />

Interessen zu ermieln und somit zu erkennen,<br />

welcher Ausbildungsweg gut<br />

zu einem passt – Lehre, Schule oder<br />

doch etwas anderes. Wenn der geeignete<br />

Weg die Ausbildung durch eine<br />

Lehre ist, umfasst das Angebot alle<br />

Schrie, welche zur Erlangung eines<br />

Ausbildungsplatzes notwendig sind.<br />

Dies wären z.B. Informaonen zu den jeweiligen<br />

Berufsbildern, eine „opmale“ Kontaktaufnahme<br />

zu Firmen beispielsweise durch das Üben<br />

von Telefonaten oder einer Analyse/Verbesserung<br />

des eigenen Auretens, Organisaon von<br />

Schnupperprakka, Erstellen von individuellen<br />

Bewerbungsunterlagen, Vorbereitung für Aufnahmetests<br />

oder auch Casngs sowie das<br />

Training von Vorstellungsgesprächen. Der persönliche<br />

JobCoach nimmt sich Zeit für die jeweiligen<br />

Anliegen und passt die Beratung und<br />

das Coaching individuell an die Wünsche und<br />

Bedürfnisse des einzelnen Jugendlichen an, um<br />

eine opmale Bewerbungsunterstützung zu<br />

gewährleisten.<br />

Weitere Informaonen<br />

Weitere Informaonen zu diesem kostenlosen<br />

Angebot sowie die Broschüre "I hob (k)an Plan!",<br />

mit wertvollen Tipps zum Thema Berufsorien‐<br />

erung, Bewerbungsschreiben oder Vorstellungsgespräche<br />

bekommt man in jeder<br />

JugendService‐Regionalstelle und unter<br />

www.jugendservice.at.<br />

Henüz Meslek İçin<br />

Bir Fikriniz Yok mu?<br />

Çıraklık Yeri Bulma Noktasında<br />

Yardım ve Destek<br />

Henüz bir ortaöğretim okuluna gitme veya çıraklık<br />

eğitimi almanız gerekip gerekmediğine<br />

dair kararsız mısınız? Ya da çıraklığın senin<br />

için doğru yol olduğuna karar verdin ama<br />

uygun bir eğitim yerini henüz bulamadın mı?<br />

O zaman Yukarı Avusturya Eyaleti Gençlik<br />

Servisi (JugendService) bireysel bir İş Koçu<br />

ile bu yeri arama noktasında sana yardımcı<br />

oluyor. Bilgi İçin: www.jugendservice.at<br />

Die Wiener Linien gehen bei der Suche<br />

nach BewerberInnen neue, kreative<br />

Wege: Sie machten via Pizzaschachtel<br />

auf offene Stellen in ihrem Unternehmen<br />

aufmerksam. „Da ist für jeden<br />

Geschmack was dabei. Wir suchen<br />

MitarbeiterInnen, die Wien weiterbringen.“<br />

40.000 dieser Pizzakartons mit dieser<br />

Botschaft wurden in Wien und<br />

Niederösterreich ausgeliefert.<br />

Mit der Job‐Offensive der Wiener Linien<br />

wurden MitarbeiterInnen im Fahrdienst<br />

– für U‐Bahn, Straßenbahn und Bus –<br />

sowie MitarbeiterInnen für den Sicherheitsdienst,<br />

das Serviceteam und für die<br />

Werkstätten gesucht.<br />

300 freie Stellen<br />

Mit Sprüchen wie „Ich bringe alle ans<br />

Ziel“ oder „Ich bin mit Sicherheit die<br />

Richtige“ wurde auf 300 offene Stellen<br />

aufmerksam gemacht. Die Kampagne<br />

war in Fahrzeugen und Stationen sichtbar.<br />

Aber eben auch auf Pizzakartons von<br />

vielen Pizzerien in Wien und Umgebung<br />

oder auf Kassenbons der Buchhandlung<br />

Thalia.<br />

OTS<br />

Foto: Wiener Linien / Robert Peres<br />

ICH MACH DEN<br />

HANDEL VON MORGEN.<br />

ICH BIN EIN MACHER.<br />

LEHRBERUF E-COMMERCE<br />

Moderne Technologien und soziale<br />

Netzwerke sind genau deins?<br />

Willkommen in der Lehre! Rund<br />

200 Lehrberufe warten auf junge<br />

Menschen, für die Innovation,<br />

Jobsicherheit und guter Verdienst<br />

zählen. Besonders gefragt bist du<br />

in den neuen digitalen Lehrberufen.<br />

So kannst du als „E-Commerce-<br />

Kaufmann/-frau“ im Onlinehandel<br />

voll durchstarten.<br />

www.ichbineinmacher.at<br />

WIR LEHRLINGE MACHEN ZUKUNFT<br />

Entgeltliche Einschaltung<br />

Eine Initiative von


<strong>HABER</strong>beruf Dezember <strong>2018</strong>, Seite - 15<br />

Pflegeassistenz<br />

Aufgaben:<br />

PflegeassistentInnen unterstützen insbesondere diplomierte Gesundheitsund<br />

KrankenpflegerInnen sowie ÄrztInnen in ihrer täglichen Arbeit, ihr Tätigkeitsbereich<br />

umfasst drei zentrale Aufgabengebiete:<br />

• Mitwirkung an und Durchführung von übertragenen Pflegemaßnahmen<br />

• Handeln in Notfällen<br />

• Mitwirkung bei Diagnostik und Therapie<br />

Im Bereich der pflegerischen Maßnahmen beobachten PflegeassistentInnen<br />

den Gesundheitszustand ihrer PatientInnen und übernehmen<br />

einfache pflegerische Tätigkeiten. Sie können aber auch im Notfall<br />

aktiv werden und lebensrettende Maßnahmen ergreifen, sie<br />

verabreichen Arzneimittel und entnehmen Blut<br />

Asistan Hemşire<br />

Görevleri:<br />

Asistan hemşireler özellikle diplomalı sağlık personeli, hasta bakıcı<br />

ve doktorları günlük görevlerinde destekler<br />

Faaliyetleri üç ana görev alanını kapsar:<br />

• Kendilerine verilen bakım önlemlerinde diğer<br />

görevlilerle birlikte çalışır ve bunları uygular<br />

• Acil durumlarda müdahale eder<br />

• Teşhis ve terapide görev alır<br />

Asistan hemşireler, bakım sırasında hastaların sağlık durumlarını<br />

izler ve basit olan bakımlarını üstlenir. Gerektiğinde acil<br />

durumlarda aktif hayat kurtarıcı olarak hareket eder,<br />

ilaçları verir ve kan alırlar<br />

Erfordernisse:<br />

• gesundheitliche Eignung (Nachweis durch grobklinische<br />

Untersuchung beim Arzt eigener Wahl)<br />

• Vertrauenswürdigkeit (Nachweis durch Strafregisterbescheinigung<br />

‐ erhältlich beim Gemeindeamt)<br />

• mindestens 9 positiv absolvierte Schulstufen oder die<br />

Pflichtschulabschluss‐Prüfung gem. Pflichtschulabschluss‐Prüfungs‐Gesetz<br />

• Mindestalter 17 Jahre<br />

• die erforderlichen Kenntnisse der deutschen Sprache<br />

• Zulassungstest zum Auswahlverfahren<br />

• Aufnahmegespräch<br />

Anstellungs‐ und Karriereaussichten:<br />

Pflegekräfte sind sehr gefragt, mit einer zusätzlichen<br />

Ausbildung gibt es gute Aufstiegs‐<br />

TOP!<br />

möglichkeiten.<br />

Ausbildung:<br />

Krankenpflegeschule<br />

Ausbildungsdauer:<br />

ein Jahr<br />

Verdienst:<br />

1.780€ bis 1.880€ / Monat<br />

© kim - stock.adobe.com<br />

Aranan şartlar:<br />

• Sağlık yönünden uygunluk<br />

(Kendi seçtikleri bir doktordan genel muayene raporu)<br />

• Güvenirlilik (Adli sicil belgesi ‐ bu belge<br />

belediyelerden temin edilebilir)<br />

• En az 9. sınıfa kadar başarılı olmak<br />

ya da zorunlu eğitimi bitirme sınav kanununu<br />

gereğince bitirme sınavını yapmak<br />

• En az 17 yaşında olmak<br />

• Gerekli Almanca bilgisine sahip olmak<br />

• Seçim süreci onay testi<br />

• Mülakat<br />

İstihdam ve Kariyer Fırsatlar:<br />

Bakıcılık personeli oldukça talep gören<br />

bir meslektir. İlave eğitimlerle terfi etme<br />

imkânları da mevcuttur.<br />

TOP!<br />

Eğitim:<br />

Hasta Bakıcı Okulu<br />

Eğitim Süresi:<br />

1 yıldır<br />

Maaş:<br />

Aylık 1.780 ile 1.880 Euro arası<br />

Pflegeassistenz –<br />

ein Beruf mit Zukunft!<br />

PflegeassistentInnen unterstützen insbesondere<br />

diplomierte Gesundheits- und KrankenpflegerInnen<br />

sowie ÄrztInnen in ihrer täglichen Arbeit, ihr Tätigkeits-<br />

bereich umfasst drei zentrale Aufgabengebiete:<br />

Mitwirkung an und Durchführung von<br />

übertragenen Pflegemaßnahmen<br />

Handeln in Notfällen<br />

Mitwirkung bei Diagnostik und Therapie<br />

Ausbildungsbeginn<br />

08.04.2019 (berufsbegleitend)<br />

03.06.2019 (Vollzeit)<br />

Anmeldung<br />

08.10.<strong>2018</strong> bis 11.01.2019 (berufsbegleitend)<br />

03.12.<strong>2018</strong> bis 05.04.2019 (Vollzeit)<br />

Wir bilden Gesundheit<br />

www.azw.ac.at


<strong>HABER</strong>beruf Dezember <strong>2018</strong>, Seite - 16<br />

Justizwachebeamte<br />

Aufgaben:<br />

Die Aufgaben von Justizwachebediensteten beinhalten<br />

verschiedenste Tätigkeiten im Bereich der Aufsicht<br />

und Betreuung von Untersuchungshäftlingen, Strafgefangenen<br />

und Personen, die in einer vorbeugenden<br />

Maßnahme in einer Österreichischen Justizanstalt (Gefängnis)<br />

untergebracht sind.<br />

Görevleri:<br />

Gardiyanlar farklı görev ve sorumluluk<br />

alanlarına sahiptir. Bunlardan bazıları:<br />

Gözaltına alınanları, tutukluları ve önleyici<br />

tedbirler çerçevesinde Avusturya Hapishanelerinde<br />

tutulan kişileri kontrol altında tutma ve<br />

bakımını içeren faaliyetlerdir.<br />

Erfordernisse:<br />

• Österreichische Staatsbürgerschaft<br />

• Mindestens 18 Jahre<br />

• Führerschein Klasse B<br />

• Grundwehr‐ oder Zivildienst abgeleistet<br />

• keine gerichtlichen Vorstrafen<br />

• Ausreichende Rechen‐ und Rechtschreibkenntnisse<br />

• EDV‐Kenntnisse erwünscht<br />

• Eignung (Bewerber/innen, die ein Übergewicht von<br />

mehr als 15% aufweisen, sind nicht exekutivdiensttauglich)<br />

• Ausreichende Sehleistung<br />

• Gepflegtes Erscheinungsbild<br />

Aranan şartlar:<br />

• Avusturya vatandaşı olmak<br />

• En az 18 yaşında olmak<br />

• B sınıfı ehliyet<br />

• Askerliği ya da sivil hizmeti yapmış olmak<br />

• Adli sicilinin temiz olması<br />

• Yeterli hesaplama ve yazma yeteneği<br />

• Bilgisayar kullanma<br />

• Fiziki uygunluk (%15’ten fazla aşırı<br />

kilosu olan adaylar yöneticilik bölümü<br />

için uygun değildir.)<br />

• Yeterli görme kabiliyeti<br />

• Bakımlı görünüş<br />

Ausbildung:<br />

ca. 1 Jahr<br />

Eğitim:<br />

Yaklaşık 1 Yıl<br />

Anstellungsaussichten:<br />

Justizwachebeamten werden immer gesucht<br />

İstihdam:<br />

Gardiyanlık için memurlar her zaman aranıyor<br />

Verdienst:<br />

Gehalt im Dienst nach Ausbildung (ohne<br />

Zuschläge für Arbeit an Sonn‐ und Feiertagen und<br />

Nachtdiensten): ca. 2.250€<br />

Ücret:<br />

Eğitim sonrası (Pazar ve tatil günleri<br />

mesaileri ve gece nöbeti ödemeleri hariç)<br />

yaklaşık 2.250 Euro maaş.<br />

Foto: JA Simmering<br />

Polizist / Polizistin<br />

Aufgaben:<br />

Der Polizeidienst ist anspruchsvoll, vielseig und<br />

abwechslungsreich. Die Polizei soll Ansprechpartnerin,<br />

Konfliktmanagerin und Ratgeberin, aber auch Vollzieherin<br />

der Gesetze sowie Garann der Menschenrechte und<br />

Schützerin der Bevölkerung vor Kriminalität sein. Sie gestaltet<br />

Sicherheit rund um die Uhr. In dieser Eigenscha<br />

bewälgt sie insbesondere folgende Herausforderungen:<br />

• Verkehrsdienst<br />

• Kriminaldienst (Diebstähle, Körperverletzungen, Tatortarbeit<br />

mit Spurensicherung…)<br />

• Sicherheitspolizeiliche Aufgaben (Streifendienst, Streitschlichtung,<br />

Suche nach abgängigen Personen…)<br />

• Unterstützung für Gerichte<br />

Erfordernisse:<br />

• Österreichische Staatsbürgerschaft<br />

• Volle Handlungsfähigkeit<br />

• Charakterliche Eignung, keine Vorstrafen, Alkohol‐<br />

oder Suchtgiftdelikte)<br />

• Persönliche, fachliche und geistige Eignung<br />

• Mindestalter von 18 Jahren<br />

• Abgeleisteter Präsenzdienst oder Zivildienst<br />

• entsprechende körperliche Eignung<br />

• Führerschein B<br />

• Erfolgreiche Ablegung der Eignungsprüfung<br />

Ausbildung:<br />

Die Grundausbildung für den Polizeidienst dauert<br />

24 Monate (davon 17 Monate theoretische Fachausbildung<br />

sowie 7 Monate praktische Einführung<br />

in den Dienstbetrieb auf einer Polizeiinspektion).<br />

Anstellungsaussichten:<br />

Polizisten werden laufend gesucht.<br />

Verdienst:<br />

ca. 1.640€ bis 2.360€ / Monat<br />

Görevleri:<br />

Polislik mesleği çok farklı, çok yönlü ve<br />

değişikliklerle doludur. Polis bireylerin<br />

muhatabı, kriz yöneticisi ve öğüt veren, tavsiyede<br />

bulunandır. Ayrıca kanunları tatbik eden,<br />

insan haklarının garantörü, halkı suçlulardan<br />

koruyandır. Her an güvenliği sağlar. Polisler<br />

özellikle aşağıdaki zorluklara mücadele ederler.<br />

• Trafik düzenleme<br />

• Adli hizmet (hırsızlık, yaralamalar, delilleriyle<br />

olay yeri inceleme)<br />

• Güvenliği sağlayıcı görevler (devriye görevi,<br />

uyuşmazlıkların çözümü, kayıp kişileri arama)<br />

• Mahkemeleri destekleme<br />

Aranan şartlar:<br />

• Avusturya vatandaşlığı<br />

• Tam kapasite hareket etme<br />

• Karakter uygunluğu, adli sicilin temiz olması,<br />

alkol ve ilaç bağımlısı suçları işlememe<br />

• Kişisel, mesleki ve ruhsal uygunluk<br />

• 18 alt yaş sınırı<br />

• Askerliği ya da sivil hizmeti yapmış olmak.<br />

• Gerekli fiziki uygunluğa sahip olma<br />

• B sınıfı sürücü belgesi<br />

• Yetenek testini başarmak<br />

Eğitim:<br />

Polislik temel eğitim süresi 24 ay sürer.<br />

(Bunun 17 ayı teorik mesleki eğitiminden oluşur. 7<br />

ayı ise pratik uygulama için bir karakolda hizmete<br />

ve mesleğe giriş yapabileceği dönemi kapsar.)<br />

İstihdam:<br />

Polis adayları herzaman aranıyor<br />

Ücret:<br />

Aylık 1640 ile 2.360 Euro arası<br />

Foto: BMI / Alexander TUMA


© Sally<br />

<strong>HABER</strong>digi<br />

Digitale Offensive<br />

VHS verteilt<br />

25.000 VR-Brillen<br />

Sallys Welt<br />

Dezember <strong>2018</strong>, Seite - 17<br />

Saliha Özcan ist Food-Youtuberin mit 1,4 Mio Abonnenten<br />

Um Wienerinnen und Wiener fruḧ mit den Möglichkeiten<br />

der Weiterbildung in der digitalen Welt vertraut zu machen,<br />

werden an allen Standorten der Wiener Volkshochschulen<br />

gras Zeiss VR One Plus Brillen für das Smartphone verteilt<br />

− so lange der Vorrat reicht.<br />

Wer sich eine Brille abholt, kann damit zum Beispiel eine<br />

schwindelerregende Achterbahnfahrt im Seoul Grand Park<br />

erleben, einen Blick hinter die Kulissen und in den Large Hadron<br />

Collider, dem Teilchenbeschleuniger des Forschungsinstuts<br />

CERN in Genf werfen, einen computergenerierten<br />

Spaziergang durch den menschlichen Körper machen und die<br />

Geheimnisse der Anatomie entdecken oder mit einem<br />

Ballon in die Stratosphäre aufsteigen und in Salvador Dalis<br />

Gemälde eintauchen. Diese und viele weitere spektakuläre<br />

Erlebnisse hat ein Digi‐ExpertInnenteam der VHS ausgewählt<br />

und in einem Folder zusammengefasst, der gemeinsam mit<br />

den VR‐Brillen verteilt wird. Eine Liste mit allen Empfehlungen<br />

ist auf www.vhs.at/vrbrille abruar und wird laufend<br />

erweitert.<br />

Gewinnspiel: Wer sich mit seiner neuen VR‐Brille fotografiert<br />

und das Bild unter dem Hashtag #VHSdigital postet,<br />

nimmt automasch an der Verlosung eines iPhone XS teil.<br />

© Robert Lösch<br />

Bildung ist der Schlüssel in die Welt von morgen<br />

Die Wiener Volkshochschulen bieten eine Vielzahl an<br />

neuen Online‐Bildungsangeboten an. So können etwa<br />

berufsbildende Angebote auch online absolviert werden.<br />

Miels flipped classroom, Webinar und Lernstaonen<br />

werden die KursteilnehmerInnen auf Prüfungen vorbereitet,<br />

die anschließend an einem VHS‐Standort abgelegt werden<br />

können.<br />

Ganz neu sind die „hybriden Lehrgänge“, bei denen die Kurse<br />

als Kombinaon aus e‐Learning und Coaching‐Stunden vor<br />

Ort abgehalten werden. Die TeilnehmerInnen lernen die<br />

Inhalte zeitungebunden von zu Hause aus und können sich<br />

in den Coaching‐Stunden persönlich Hilfe, Tipps und Tricks<br />

bei KursleiterInnen holen.<br />

Viyana Halk Eğitimi Merkezi (VHS) 25 bin<br />

Sanal Gerçeklik Gözlüğü (VR-Brille) dağıtıyor<br />

Dijital Harekât<br />

Viyanalıları en erken şekilde dijital dünyadaki eğitim imkânları<br />

ve gelişmeleri ile tanıştırmak isteyen Viyana Halk Eğitimi<br />

Merkezi (Wiener Volkshochschulen), bütün şubelerinde,<br />

− stoklarda mevcut olduğu müddetçe − ücretsiz olarak akıllı<br />

telefon uyumlu Zeiss VR One Plus Sanal Gerçeklik Gözlükleri<br />

dağıtıyor. VR‐Gözlükleri ile ilgili bilgi ve deneyimler<br />

www.vhs.at/vrbrille adresinde bulunabilir.<br />

Yarışma: Yeni VR‐Sanal Gerçelik Gözlükleriyle fotoğraf çeken<br />

ve #VHSdigital Hashtag bölümüne resmini gönderen kişi otomatik<br />

olarak 1 adet iPhone XS kazanma çekilişine katılacak.<br />

Sallys Tipp:<br />

Einhorn Torte<br />

Eischnee:<br />

3 Eiweiß<br />

1 Prise Salz<br />

65 g Zucker<br />

Eigelbmasse:<br />

3 Eigelb<br />

100 g Zucker<br />

½ TL Vanilleextrakt<br />

65 ml Sonnenblumenöl<br />

65 ml Mineralwasser<br />

mit Kohlensäure<br />

190 g Mehl<br />

1,5 TL Backpulver<br />

Schokoladenteig:<br />

1,5 EL Wasser<br />

1,5 EL Kakao<br />

Schlage das Eiweiß mit einer Prise Salz<br />

steif. Rühre dann den Zucker langsam<br />

hinein. Rühre den Eischnee nun weitere<br />

5 Minuten, bis sich der Zucker löst.<br />

Verrühre in einer anderen Schüssel das<br />

Eigelb mit dem Zucker und Vanilleextrakt<br />

etwa 5‐6 Minuten zu einer cremigen<br />

Masse. Rühre bei niedriger Stufe das<br />

Mineralwasser und das Öl hinein. Verrühre<br />

in der Zwischenzeit das Mehl mit<br />

dem Backpulver, siebe die Zutaten zur<br />

Eigelbmasse und rühre sie bei niedriger<br />

Dekoration:<br />

60 g Marmelade, ohne<br />

Stückchen<br />

1 Rollfondantdecke<br />

Zuckerschrift in verschiedenen<br />

Farben<br />

Stufe ein.<br />

Hebe den Eischnee mit einem Schneebesen<br />

unter die Eigelbmasse und halbiere<br />

den Teig.<br />

Schokoladenteig:<br />

Verrühre den Kakao mit dem Wasser und<br />

mische die Kakaomasse mit einer Teighälfte.<br />

Tipp: Für ein buntes Einhorn, den Teig<br />

mit Pastenfarben einfärben.<br />

Fette die Backform mit Backtrennspray<br />

und bemehle sie. Fülle nun abwechselnd<br />

Saliha Özcan alias „Sally“ ist eine gebürtige Badenerin (D)<br />

mit türkischen Wurzeln. Mit rund 1,4 Millionen Abonnenten<br />

ist sie die größte Food‐Youtuberin im deutschsprachigen<br />

Raum. Seit 2012 gibt die gelernte Grundschullehrerin ihren<br />

Fans auch tolle und kreative Rezeptideen sowie Tipps für<br />

Lebensmittel, Haushalt und Familie. Sie tritt in zahlreichen<br />

Fernsehshows auf und entwirft neben Rezepten auch hochwertige<br />

Produkte zum Backen und Kochen. Eine exklusive<br />

Auswahl ist in allen INTERSPAR‐Hypermärkten sowie im<br />

INTERSPAR‐Onlineshop erhältlich. Auf interspar.at/backen<br />

verrät sie Tipps und Tricks sowie ihre ganz persönlichen Lieblingsrezepte.<br />

Am Anfang stand eine Motivtorte<br />

Angefangen hat es mit einer schönen Motivtorte, die Sally<br />

online veröffentlichte. Nachdem Sie immer mehr und mehr<br />

Zuspruch erhielt, gründete Sie 2012 ihren eigenen Youtube‐<br />

Kanal, im Monat erzielt sie bereits bis zu acht Millionen Video‐<br />

Views und ist inzwischen die größte Food‐Youtuberin im<br />

deutschsprachigen Raum. Sie zeigt, dass Küche und Lifestyle<br />

zusammengehören. Mit über 1,4 Mio. Abonnenten und insgesamt<br />

über 330 Mio. Videoaufrufen, begeistert die junge Lehrerin<br />

ihre Zuschauer mindestens drei Mal wöchentlich mit<br />

neuen Video‐Ideen. 950 Videos sind auf Youtube verfügbar. In<br />

Sallys Videos dreht sich alles hauptsächlich ums Kochen und<br />

Backen. Hier visualisiert sie einfach und praktisch ihre Rezepte<br />

und vermittelt ihr Wissen über Zutaten, verschiedene Verarbeitungstechniken<br />

und Esskulturen. Dabei bindet sie ihre<br />

Familie stets mit ein und lässt sich beim Kochen, Backen,<br />

Modellieren und Dekorieren über die Schulter schauen.<br />

Neben ihrem Youtube‐Channel betreibt das Multitalent auch<br />

einen Online‐Shop, denn auch die eigens entworfenen Produkte<br />

zum Backen und Kochen erfreuen sich immer größerer<br />

Beliebtheit.<br />

Backformen und Backhelfer mit Kultfaktor<br />

Eine tolle Auswahl an exklusiven Sally‐Produkten, sowie Backbüchern,<br />

ist in allen INTERSPAR‐Hypermärkten sowie im ‐Onlineshop<br />

erhältlich, wie zum Beispiel die Silikonbackformen<br />

Einhorn.<br />

Mehr von Sally:<br />

https://sallys‐blog.de/<br />

Youtube: Sallys Welt<br />

Dieses und mehr Rezepte von Sally unter: interspar.at/backen<br />

Foto: 31plus.jpg<br />

jeweils einen Esslöffel Schoko‐ und Vanilleteig<br />

übereinander in die Mitte der<br />

Backform bis der Teig aufgebraucht ist.<br />

Backe das Einhorn für 25‐30 Minuten.<br />

Lasse es danach abkühlen und löse es<br />

aus der Backform heraus.<br />

Bestreiche das Einhorn mit warmer Marmelade<br />

und lege die Fondantdecke darüber.<br />

Streiche die Fondantdecke mit<br />

den Fingern glatt und schneide die Überreste<br />

weg. Dekoriere das Einhorn mit der<br />

Zuckerschrift.


<strong>HABER</strong>report Dezember <strong>2018</strong>, Seite - 18<br />

Plastik – unterschätzter Problemstoff<br />

Große Belastung für Mensch, Tier, Umwelt<br />

Plask ist in vielerlei Hinsicht zu einem großen<br />

Problem geworden. Einerseits verschmutzen<br />

Plaskteppiche große Teile des Meeres und<br />

der Strände, sind mitverantwortlich am Tod<br />

tausender Meeresere, andererseits wurde<br />

auch Mikroplask in heimischen Gewässern<br />

und Meeren entdeckt, das dann durch die Nahrungskee<br />

wieder zum Menschen zurückkommt.<br />

Nicht nur im Meer belastet Plask,<br />

in der Umwelt rücksichtslos weggeworfen,<br />

dauert es bis zu 500 Jahre, bis es zersetzt ist.<br />

Viele Auswirkungen, die Plask und Mikroplask<br />

auf den menschlichen Körper haben,<br />

sind noch nicht vollständig erforscht.<br />

Meer aus Plaskmüll<br />

Zehn Millionen Tonnen Müll landen jährlich im<br />

Meer, der Großteil davon ist Plask. 80 % des<br />

Kunststoffmülls im Meer, die UNO spricht von<br />

Zehn Millionen Tonnen Müll landen jährlich<br />

im Meer, der Großteil davon ist<br />

Plask.<br />

weltweit jährlich rund sechs Millionen Tonnen,<br />

stammt vom Festland. Laut einer Studie des<br />

Umweltprogramms der Vereinten Naonen<br />

(UNEP) treiben bis zu 18.000 Plaskteile in<br />

jedem Quadratkilometer der Weltozeane.<br />

Meeresströmungen lassen bereits durchgängige<br />

Oberflächen von Plaskabfällen entstehen.<br />

Das größte Gebilde wird als „Great Pacific<br />

Garbage Patch“ (Großer Pazifikmüllfleck)<br />

bezeichnet und schwimmt im Nordpazifik zwischen<br />

den Küsten Chinas und den USA. Die<br />

Größe dieser Insel wird auf die 16‐fache Größe<br />

Österreichs geschätzt. Wenn man davon ausgeht,<br />

dass auch die übrigen vier Müllinseln eine<br />

ähnliche Größe aufweisen, entstünde zusammengerechnet<br />

eine Müllinsel von der Größe<br />

eines achten Konnents.<br />

Tödliche Gefahr für Tiere und Lebensräume<br />

Jährlich verenden hunderausende Meeressäuger<br />

qualvoll an den unverdaulichen Plaskteilen.<br />

Über eine Million Seevögel sterben, da<br />

sie die Plaskteile irrtümlich als Nahrung verzehren.<br />

Wegwerfprodukt „Plasksackerl”<br />

Alleine in Österreich werden jedes Jahr rund 1<br />

Milliarde Plasksackerl ausgegeben. Das sind<br />

fast 2.000 Sackerl in der Minute. Weltweit werden<br />

jährlich über 89 Milliarden Plasktragetaschen<br />

verwendet. Neun von zehn Plasksackerl<br />

Fast 2.000 Sackerl werden in Österreich in<br />

der Minute ausgegeben.<br />

Aber neun von zehn Plasksackerl werden<br />

nur ein einziges Mal benutzt.<br />

werden aber nur ein einziges Mal benutzt,<br />

bevor sie auf dem Müll landen. Sie werden<br />

unter hohem Energieaufwand und Verbrauch<br />

von Erdöl hergestellt, verroen nicht und<br />

können in den Gewässern rund 450 Jahre<br />

überdauern.<br />

Mikroplask in unseren Gewässern<br />

Da die winzigen Parkel Kläranlagen überwinden<br />

können, gelangen sie über Abwässer in die<br />

Gewässer. Das räumt sogar die europäische<br />

Kommission in ihrem Grünbuch ein:<br />

„Diese Teilchen können in die Meere<br />

gelangen, da die Wasserwirtschassysteme<br />

nicht dafür ausgelegt sind,<br />

diese Materialien zurückzuhalten.”<br />

Auch wenn Mikroplask aus Kosmeka in Kläranlagen,<br />

die dem neuesten Stand der Technik<br />

entsprechen, zurückgehalten würde, so wäre<br />

das keine Lösung des Problems. In vielen<br />

Gegenden der Erde sind überhaupt keine<br />

oder keine modernen Kläranlagen vorhanden.<br />

Hier gelangen alle Mikroteilchen direkt in die<br />

Gewässer.<br />

In Seen, Flüssen und Meeren wurde bereits<br />

Mikroplask gefunden, auch schon in den<br />

Sedimenten am Boden von Gewässern, sogar<br />

in der Tiefsee. Die Plaskteilchen sind wasserunlöslich,<br />

schwer abbaubar und können sich<br />

in Organismen anreichern. Ein vollständiger<br />

chemischer Abbau kann einige Hundert Jahre<br />

dauern.<br />

Zwischen Wien und Braslava transpor‐<br />

ert die Donau pro 1000 Kubikmeter<br />

Wasser bereits mehr Plask als Fische.<br />

Mikroplask in der Nahrungskee<br />

Mikroplask wurde bereits in Fischen, Muscheln,<br />

Trinkwasser, Milch und Honig gefunden.<br />

Über die Nahrungskee gelangen die<br />

Plaskteilchen und ihre Schadstoffe in den<br />

menschlichen Körper und können sich dort<br />

anreichern.<br />

WissenschalerInnen vermuten, dass der<br />

Plaskmüll gefährliche Umweltgie wie<br />

DDT oder PCB wie „ein Schwamm aufsaugt“.<br />

Die leichten, kleinen Teilchen, die im Wasser<br />

schwimmen, werden von Fischen aufgenommen,<br />

die nicht zwischen Nahrung und Plask<br />

unterscheiden können.<br />

An dem Mikroplask mit seiner relav großen<br />

Oberfläche reichern sich zahlreiche Umweltgie<br />

aus den Gewässern an, z.B. Schwermetalle<br />

und schwer abbaubare Schadstoffe (POPs)<br />

wie PCBs, DDT und andere Peszide oder<br />

Nonylphenol. Auf dem Mikroplask<br />

wurden teilweise millionenfach höhere<br />

Konzentraonen von Schadstoffen gemessen<br />

als im Meerwasser. WissenschalerInnen<br />

vermuten, dass der<br />

Plaskmüll gefährliche Umweltgie wie<br />

DDT oder PCB wie „ein Schwamm aufsaugt“.<br />

Aber auch das Plask selbst enthält viele<br />

Zusätze, sogenannte Addive, die<br />

besmmte Eigenschaen verleihen sollen.<br />

Aufgenommen über die Nahrung<br />

enalten sie in den Organismen der<br />

Meeresbewohner ihre schädliche Wirkung.<br />

Die wichgsten dieser Addive sind Weichmacher,<br />

von denen besonders einige Phthalate<br />

und Bisphenol A wegen ihrer hormonellen<br />

Eigenschaen gefährlich für alle Wasserlebewesen<br />

sind. Es kann zu erheblichen Störungen<br />

des Hormonsystems kommen. Stabilisatoren<br />

in Kunststoffen sind o Schwermetalle, von<br />

denen einige krebserregend sind.<br />

Plask wirkt sich auf Hormone aus<br />

Das Hormonsystem spielt für den Körper eine<br />

sehr wichge Rolle. Hormone sind chemische<br />

Botenstoffe des Köpers und regeln viele<br />

Körperfunkonen. In unserem Alltag<br />

begegnen wir zigtausenden verschiedenen<br />

chemischen Stoffen. Sie stecken in<br />

Computern, Texlien, Lebensmieln,<br />

Verpackungen oder Kosmekprodukten ‐<br />

und manche davon haben hormonschädigende<br />

Eigenschaen. Ein bekanntes<br />

Beispiel ist das verbotene Peszid DDT.<br />

Aber auch Bisphenol A (BPA), das uns<br />

in besmmten Kunststoffen und Kassabons<br />

BPA imiert das Hormon Östrogen und<br />

kann unter anderem bewirken, dass die<br />

Pubertät früher einsetzt. Auch Brust‐ und<br />

Prostatakrebs, Fehlgeburten, Übergewicht,<br />

Diabetes und vieles mehr soll auf<br />

das Konto von BPA gehen.<br />

begegnet, gehört in diese Gruppe. BPA imiert<br />

das Hormon Östrogen und kann unter anderem<br />

bewirken, dass die Pubertät früher<br />

einsetzt. Forscher befürchten auch, dass<br />

neurologische Defekte wie Verhaltens‐ und<br />

Entwicklungsstörungen bei Babys, verändertes<br />

Sexualverhalten bei Erwachsenen, Brust‐ und<br />

Prostatakrebs, Fehlgeburten, Fruchtbarkeitsstörungen,<br />

Veränderungen der Schilddrüsenfunkon,<br />

sogar Übergewicht, Diabetes und<br />

Herzkrankheiten auf das Konto von BPA gehen<br />

können.<br />

Quelle: Greenpeace<br />

© Justin Hofman / Greenpeace<br />

PLASTIK TAK TIK TAK<br />

Höchste Zeit für deine Stimme<br />

gegen Wegwerf-plastik.<br />

* Mit deiner SMS erklärst du dich einverstanden, dass Greenpeace deine Telefonnummer zur Kontaktaufnahme<br />

für diese Kampagne erheben, speichern & verarbeiten darf. Diese Einwilligung kann jederzeit mit<br />

Wirkung für die Zukunft per Nachricht an service@greenpeace.at oder Greenpeace, Fernkorngasse 10,<br />

1100 Wien widerrufen werden. SMS-Preis laut Tarif, keine Zusatzkosten.<br />

Greenpeace dankt für die kostenlose Schaltung dieses Inserats. plastik.greenpeace.at<br />

Petition:<br />

SMS mit<br />

„PLASTIK“<br />

an 54554 *


<strong>HABER</strong>abfallwirtschaft Dezember <strong>2018</strong>, Seite - 19<br />

Foto: ARA / Lukas Maximilian Hüller<br />

Verpackungssammlung wesentlicher Beitrag zum Umweltschutz<br />

Kreislaufwirtschaft vorantreiben<br />

Österreicher sammeln fleißig<br />

Jährlich produzieren die Menschen europaweit<br />

rund 27 Millionen Tonnen Kunststoffabfälle<br />

– Tendenz steigend. „Heute müssen in<br />

der EU 22,5 % aller Kunststoffverpackungen<br />

recykliert werden. Wir in Österreich erreichen<br />

bereits 34 %. 2025 sollen es aber 50 % sein“,<br />

beschreibt ARA Vorstand Christoph Scharff die<br />

Herausforderung. „Wir müssen dafür Rohstoffe<br />

möglichst effizient und lange im Kreislauf<br />

halten. Das gelingt nur, wenn wir darauf<br />

achten, dass die Materialien nach ihrer Nutzung<br />

bestmöglich gesammelt, sortiert und<br />

verwertet werden können. „Wir verfolgen das<br />

große Ziel von Ressourcenschonung und Klimaschutz.<br />

Das muss eine gemeinsame Anstrengung<br />

von Herstellern, KonsumentInnen,<br />

Gemeinden und allen Akteuren in der Kreislaufwirtschaft<br />

sein.“<br />

Verbrauch von Einwegkunststoffen reduzieren<br />

Die ARA verwertet 90 % der gesammelten<br />

Kunststoffverpackungen in Österreich.<br />

Die EU möchte den Verbrauch von Einwegkunststoffen<br />

weiter reduzieren und die<br />

gezielte Verwendung von Mikroplastik beschränken.<br />

Bis 2030 sollen alle Kunststoffverpackungen<br />

auf dem EU‐Markt recyclingfähig<br />

sein und die Recyclingquote auf 55 %<br />

steigen.<br />

Großes Recyclingbewusstsein in der<br />

Bevölkerung!<br />

14.900 Tonnen um 1,0 % leicht zurück.<br />

Auch im ersten Halbjahr <strong>2018</strong> war die Bereitschaft<br />

der ÖsterreicherInnen zur getrennten<br />

Wichtiger Beitrag zum Umweltschutz<br />

Müllsammlung ungebrochen. Dank hohem<br />

Mit der getrennten Verpackungssammlung<br />

Recyclingbewusstsein wurden in den ersten<br />

leisten die ÖsterreicherInnen einen wesentlichen<br />

Beitrag zum Umweltschutz: Durch Re‐<br />

sechs Monaten 538.300 Tonnen Verpackungen<br />

und Altpapier von den österreichischen<br />

cycling werden nicht nur wertvolle Rohstoffe –<br />

Haushalten gesammelt. Dies entspricht einer<br />

ganz im Sinn der Nachhaltigkeit und des<br />

Steigerung um 0,5 % gegenüber 2017. Die<br />

EU Kreislaufwirtschaftspakets – im Kreislauf<br />

Sammelmenge an Leichtverpackungen (überwiegend<br />

Kunststoffverpackungen) stieg um<br />

geführt. Die getrennte Sammlung und Verwertung<br />

von Verpackungen bringt auch für<br />

1,3 % auf rund 88.000 Tonnen. Auch bei Glas<br />

den Klimaschutz eine Einsparung von rund<br />

wurde mit 116.600 Tonnen ein Plus von 1,3 %<br />

500.000 Tonnen Co2‐Äquivalenten pro Jahr.<br />

erzielt. Während Altpapier mit 318.800 Tonnen<br />

exakt auf Vorjahresniveau blieb, ging die<br />

Dies entspricht der Emission von rund 6 % der<br />

jährlichen Pkw‐Fahrleistung in Österreich.<br />

Erfassungsmenge an Metallverpackungen mit<br />

ERFOLGREICHE SAMMLUNG<br />

Rund 538.00 Tonnen Verpackungen und Altpapier haben die österreichischen Haushalte<br />

im ersten Halbjahr <strong>2018</strong> gesammelt.<br />

<br />

Glas<br />

Auftraggeber, Quelle: ARA, Austria Glas Recycling<br />

<br />

DIE TREIBENDE KRAFT IM RECYCLING.<br />

<br />

<br />

Papier <br />

verpackungen


<strong>HABER</strong>report Dezember <strong>2018</strong>, Seite - 20<br />

Soll der härtere Ton Asylwerber abschrecken und negative Bescheide bringen?<br />

Ehrenamtliche Begleiter<br />

Freiwillige haben die Möglichkeit als<br />

Vertrauenspersonen bei<br />

den Asylinterviews anwesend<br />

zu sein, die Asylwerber<br />

also moralisch zu<br />

unterstützen, sie haben<br />

jedoch keine Befugnis<br />

sich in das Gespräch<br />

einzubringen und dürfen<br />

auch nicht, nachdem sie<br />

bei einem Interview anwesend<br />

waren, als Zeugen bei Anhörungen<br />

aussagen.<br />

Bei den Interviews ist jeweils mindestens<br />

ein Beamter des BFA (Bundesamt<br />

für Fremdenwesen und Asyl),<br />

der/die Asylwerber selbst und wenn<br />

gewünscht ein Dolmetscher und eine<br />

Vertrauensperson anwesend. Die Interviews<br />

werden nicht mit Ton‐ oder<br />

Bildaufnahmen dokumenert.<br />

Schärferer Ton bei Befragungen<br />

Laut verschiedenen Vertrauenspersonen<br />

in unterschiedlichen Bundesländern,<br />

lässt sich seit einiger Zeit ein<br />

schärferer Ton bei den Befragungen<br />

durch die Beamten beobachten, der<br />

sich teilweise sogar gegen die Freiwilligen<br />

selbst richtet. Die Ehrenamtlichen<br />

vermuten hinter der Art der<br />

Befragung die Absicht, dass möglichst<br />

viele Asylbescheide negav ausfallen<br />

sollen, wie sie in einem Bericht des<br />

ORF‐Radiosenders Ö1 mieilten.<br />

Einschüchternd, herabwürdigend,<br />

beleidigend<br />

Die größte Krik laut Freiwilligen und<br />

Asylwerbern, sei der scharfe Ton, der<br />

Druck bei den stundenlangen Befragungen,<br />

die o ohne Pause durchgeführt<br />

werden und die Angst, die sich<br />

in so einem Zimmer auaue. Die Vertrauenspersonen<br />

sprechen o nicht<br />

von Befragungen, sondern von „Verhören“<br />

in denen nicht davon ausgegangen<br />

wird, dass die Asylwerber die<br />

Wahrheit sagen, sondern dass ihre<br />

Geschichte nicht smmt. O tragen<br />

auch Übersetzungsfehler zu Missverständnissen<br />

bei.<br />

Krisiert wird nicht nur der scharfe<br />

Ton, sondern o auch zynische, einschüchternde,<br />

herabwürdigende, beleidigende<br />

und aggressiv geführte<br />

„Interviews“. Zu einem Paar wurde in<br />

einer 8‐stündigen (!) Einvernahme<br />

gesagt:<br />

"Ich glaube Ihnen nicht. Ich<br />

glaube Ihnen nicht. Ich glaube Ihnen<br />

nicht."<br />

Die Frau habe gesehen, wie ihr<br />

Scharf, herabwürdigend, beleidigend<br />

Die Art und<br />

Weise, wie die Befragungen<br />

geführt<br />

werden, erzeugt<br />

von vorne herein<br />

schon Angst.<br />

ZUMthema<br />

Mann zu weinen begonnen habe:<br />

"Ich habe noch nie in meinem Leben<br />

‐ und wir sind schon seit<br />

zehn Jahren verheiratet ‐<br />

meinen Mann weinen<br />

gesehen."<br />

Nicht nur bei der Einvernahme<br />

herrsche ein Klima<br />

der Angst. Die Art und<br />

Weise, wie die Befragungen<br />

geführt werden, kursiert<br />

natürlich unter den Asylwerbern<br />

und erzeugt bei diesen von vorne<br />

herein schon Angst.<br />

Ausgelacht<br />

Aus den Protokollen, die bereits dem<br />

ORF vorlagen, liest man:<br />

„Der Klient schildert<br />

seine mehrjährige Flucht.<br />

Die Einvernahme‐Leiterin<br />

beginnt zu lachen<br />

und sagt ihm, er solle<br />

sich etwas Glaubwürdigeres<br />

ausdenken, da<br />

kein Kind mit neun Jahren<br />

von zu Hause weggehen<br />

würde.“ "Die Einvernahme‐Leiterin<br />

wir<br />

dem Klienten vor, er sei<br />

kein Iraker, weil er aussehen<br />

würde wie ein Rumäne.<br />

Er solle doch erst<br />

einmal beweisen, dass<br />

seine Familie die angegebene Familie<br />

ist.“<br />

“Die Einvernahme‐Leiterin<br />

beginnt zu lachen<br />

und sagt ihm, er<br />

solle sich etwas<br />

Glaubwürdigeres<br />

ausdenken, da<br />

kein Kind mit<br />

neun Jahren von<br />

zu Hause weggehen<br />

würde.“<br />

Ehrenamtliche “verhört”<br />

Eine Freiwillige aus Wien<br />

meint: „Aus unerklärlichen<br />

Gründen mussten<br />

wir zur Einvernahme ins<br />

Burgenland fahren, obwohl<br />

wir in Wien wohnen.<br />

Ich begleitete die<br />

Frau nicht, damit ich<br />

später noch als Zeugin<br />

aussagen konnte. Nach<br />

drei Stunden Einvernahme<br />

ohne Pause, bei<br />

dem nur Wasser angeboten<br />

wurde, kam die Asylwerberin völlig<br />

aufgelöst aus dem Raum. Ich kann<br />

mir nicht vorstellen, wie sie befragt<br />

wurde.“<br />

„Anschließend an die Einvernahme<br />

wurde sogar<br />

ich eine Stunde lang<br />

befragt. Ich wurde als<br />

Chrisn angezweifelt und<br />

mir wurde unterstellt<br />

Asylanten „anzuwerben“<br />

(was später dann wieder<br />

zurückgenommen wurde).<br />

Plötzlich fühlte ich<br />

mich wie eine Angeklagte.“<br />

Wie ein strafrechtlich<br />

Beschuldigter<br />

Herr S., eine Vertrauensperson<br />

aus der Steiermark bemängelt,<br />

dass die Gründe für die Flucht<br />

„Anschließend an<br />

die Einvernahme<br />

wurde sogar ich<br />

eine Stunde lang<br />

befragt. Plötzlich<br />

fühlte ich mich<br />

wie eine Angeklagte.“<br />

Durch den Flüchtlingsstrom im Jahr 2014, mit dem sich die Zahl der Asylwerber auf ca.<br />

600.000 erhöhte und 2015 und 2016 auf ca. 1,3 Mio Menschen anstieg, ist die Politik zusehends<br />

unter Druck. Sie muss Platz schaffen für Asylwerber, schnellere Asylverfahren<br />

gewährleisten, bei negativen Bescheiden abschieben, Integrationspläne beschließen<br />

und sie will auch gewährleisten, dass weniger Flüchtlinge nach Europa und insbesondere<br />

in unser Land kommen. Personen, die Asylwerber ehrenamtlich zu Asylinterviews<br />

begleiten, bemängeln, dass der Ton in den Einvernahmen, nach der Verschärfung des<br />

Asylgesetzes, härter geworden sei.<br />

des von ihm begleiteten Asylwerbers<br />

als unwichg abgetan<br />

wurden. Als der Flüchtling<br />

von Übergriffen und<br />

Drohungen der Taliban<br />

berichtete, fragte der Beamte,<br />

warum er denn<br />

dann nicht zur Polizei gegangen<br />

sei.<br />

Zur Einvernahme sagt<br />

Herr S.: „Ich war bei der<br />

Einvernehme als Vertrauensperson<br />

anwesend und<br />

ich war unangenehm<br />

berührt, wie diese von Seiten des<br />

Beamten über weite Strecken im Ton<br />

und Inhalt geführt wurde. Nämlich<br />

so, als habe er nicht einen Schutzsuchenden<br />

vor sich, sondern<br />

einen strafrechtlich<br />

Beschuldigten. Mehrmals<br />

erkennbar war die Absicht<br />

den Flüchtling in Widersprüche<br />

zu verwickeln<br />

und ihn der Unglaubwürdigkeit<br />

zu überführen.“<br />

Viele BeamtInnen<br />

sind extrem<br />

korrekt und es<br />

gibt o tadellose<br />

Asylinterviews<br />

Vorwürfe auch in Vorarlberg<br />

Bereits vor 2 Jahren berichtete der<br />

ORF über Ähnliches auch in Vorarlberg.<br />

Die Vertrauenspersonen berichteten<br />

von einer Atmosphäre der<br />

Angst während den Interviews und<br />

einer Takk des in die Enge Treibens,<br />

die in Einzelfällen bis zum Zusammenbruch<br />

führe, sagte Eva Fahlbusch<br />

vom Verein Vindex in Bregenz damals.<br />

Sie berichtete weiters, dass es<br />

zu beweisen gelte, der Asylwerber sei<br />

ein Lügner.<br />

Es wurde reagiert<br />

In Tirol wurde auf den Beitrag zu<br />

diesem Thema, der im Ö1 Journal<br />

gesendet wurde, reagiert.<br />

Es gab ein Gespräch mit der Leitung<br />

des BFA Tirol. Seitens des BFA wurde<br />

zugesichert, dass die Dinge mit den<br />

MitarbeiterInnen besprochen würden.<br />

Das Ziel sei Sachlichkeit und<br />

Korrektheit. Für die Zukun wurde<br />

vereinbart, dass Vertrauenspersonen,<br />

die etwas wahrnehmen, das<br />

nicht korrekt abläu, sich sofort an<br />

leitende Angestellte des BFA wenden<br />

können. Diese leitenden Angestellten<br />

werden die Situaon vor Ort mit den<br />

ReferentInnen klären und Missstände<br />

abstellen.<br />

Weiters wurde ein Infobla für<br />

Vertrauenspersonen erstellt, die<br />

beim Interview am BFA begleiten.<br />

Dieses Bla ist mit dem BFA Tirol<br />

abgesmmt.<br />

Auch tadellose Asylinterviews<br />

Trotz dieser Krik betonen die Ehrenamtlichen<br />

jedoch auch, dass es<br />

durchaus auch tadellose Asylinterviews<br />

gebe. Deshalb häen sie<br />

jedenfalls den Vergleich, wie ein<br />

Gespräch opmal ablaufen kann.<br />

Situaon könnte sofort gelöst werden<br />

Christoph Riedl, Asylexperte der Diakonie<br />

Österreich, ist mit der Problemak<br />

vertraut. Er kennt die Situaon,<br />

weil die Diakonie als Rechtsberatungsorganisaon<br />

Asylsuchende in<br />

unzähligen Verfahren begleitet. „Der<br />

Ton geht von sehr hart über Anschreien<br />

und Einschüchtern, bis hin<br />

zu ReferentInnen, die extrem<br />

korrekt sind. Die<br />

ganze Situaon könnte von<br />

der Direkon des Asylamtes<br />

SOFORT gelöst werden.<br />

Es ist nämlich im Asylgesetz<br />

vorgesehen, Befragungen<br />

durch Tonaufnahmen zu<br />

dokumeneren. Dadurch könnten<br />

Vorwürfe von beiden Seiten sofort<br />

bewiesen oder entkräet werden.<br />

Auch mögliche Missverständnisse<br />

und Übersetzungsfehler wären somit<br />

nachvollziehbar. Das Gesetz ist, wie<br />

betont, bereits vorgesehen und man<br />

könnte nach einem Beschluss theore‐<br />

sch schon MORGEN mit den Aufzeichnungen<br />

beginnen.“


<strong>HABER</strong>salzburg Dezember <strong>2018</strong>, Seite - 21<br />

© Land Salzburg / Melanie Hutter<br />

Ich habe mir gedacht, das ist DEINE Chance<br />

Kinder- und Jugendhilfe als Chance für Neuanfang<br />

Die Gründe, warum die Kinder‐ und Jugendhilfe<br />

des Landes Salzburg akv wird, sind so<br />

vielfälg wie das Leben<br />

Ein kranker Vater, überforderte Brüder und<br />

eine Muer, die alles nicht mehr aushielt.<br />

Sabine musste schneller erwachsen werden,<br />

als ihr lieb war. Als sie mit<br />

13 in die betreute Wohngemeinscha<br />

zog, war das ein<br />

Neuanfang.<br />

„Ich bin stolz darauf, was ich<br />

aus meinem Leben gemacht<br />

habe“, sagt Sabine F. (28)<br />

selbstbewusst. Ihr Weg zur<br />

Mitarbeiterin des Landes,<br />

Ehefrau und werdenden<br />

Muer war kurviger, steiler<br />

und härter als bei vielen anderen,<br />

aber sie hat es gescha<br />

– mit Unterstützung<br />

von Sozialarbeitern und Experten<br />

der Kinder‐ und Jugendhilfe.<br />

Umzug in die WG als Erleichterung<br />

Mit 13 musste Sabine von zu<br />

Hause weg. „Mein Vater war<br />

schwer krank, ein Pflegefall,<br />

meine Muer überfordert,<br />

hat uns alleine gelassen, als<br />

ich und einer meiner Brüder<br />

noch minderjährig waren“,<br />

sagt sie. Als es gar nicht mehr<br />

ging zog die Jugendliche in eine betreute<br />

Wohngemeinscha in der Stadt Salzburg. „Das<br />

Jugendamt hat das damals eingefädelt, ich<br />

habe mich bewusst für die Form der WG entschieden.<br />

Von da an ging es bergauf, obwohl<br />

die Zeiten auch in der WG nicht immer leicht<br />

Frau in Männerdomäne<br />

Die Metall‐ und Werkzeugbautechnikerin<br />

Elena Zenz hat die<br />

Wahl um den Titel „Salzburgs Lehrling<br />

<strong>2018</strong>“ für sich entschieden. Sie<br />

wurde bei der Gala „Bist du<br />

g`scheit!“ ausgezeichnet.<br />

Maschinen und Metall<br />

Maschinen und Metall – das ist die<br />

Welt, in der sich Elena wohlfühlt.<br />

Sie schloss früher bereits eine<br />

Lehre als Kfz‐Technikerin ab und<br />

begann dann mit einer Lehre als<br />

Metalltechnikerin in der Werkzeugbautechnik.<br />

Hier stehen CNC‐<br />

Programmierung, Metallbearbeitung,<br />

Fräsen und Drehen auf dem<br />

Arbeitsplan. Auch privat ist Elena<br />

technisch aktiv und restauriert alte<br />

Motorräder.<br />

Die Liebe zur Technik hat mit dem<br />

ersten eigenen Moped mit 16 Jahren<br />

begonnen: „Mir war es damals<br />

schon wichtig, selbst daran herumzubasteln,<br />

denn, wenn ich es<br />

selber repariere, weiß ich, dass es<br />

passt“, schildert Elena. Als Frau in<br />

einem Männerberuf hat sie kein<br />

Problem: „Ich wollte nie einen<br />

typischen Frauenberuf ergreifen,<br />

sondern bewusst etwas anderes<br />

machen. Ich habe immer schon<br />

gerne Technisches gebastelt und<br />

mit verschiedenen Materialien gearbeitet.<br />

Auch bei meiner ersten<br />

Lehre als Kfz‐Technikerin habe ich<br />

mich bewiesen und immer gut<br />

durchgesetzt. Das war nie ein<br />

Problem.“<br />

Nächstes Ziel: Werkmeisterin im<br />

Maschinenbau<br />

Ihr nächstes berufliches Ziel ist<br />

neben dem Abschluss der Lehre<br />

mit Matura die Ausbildung zur<br />

Werkmeisterin im Maschinenbau.<br />

Zu ihrer Auszeichnung sagt sie:<br />

„Ich habe nicht damit gerechnet,<br />

weil ich ja doch schon fast 30 Jahre<br />

alt bin, aber es ehrt und freut mich<br />

und zeigt, dass man immer mit<br />

etwas Neuem beginnen kann, egal<br />

wie alt man ist.“<br />

waren. Aber: Ich dure wieder ohne so viel<br />

Verantwortung meinem Alter entsprechend<br />

leben.“<br />

Die Chance ergriffen<br />

Sabine musste sich in der Wohngemeinscha<br />

erst zurechinden. „Auf einmal gab es wieder<br />

Regeln, das war mir natürlich nicht immer<br />

recht, wir haben auch mal Blödsinn gemacht.<br />

Aber ich habe mir gedacht, das ist deine<br />

Chance, die darfst du nicht vermasseln, nicht<br />

auf die schiefe Bahn geraten“, erinnert sie sich.<br />

Vier Jahre blieb sie in der WG, dann zog sie<br />

kurz vor ihrem 18. Geburtstag in eine eigene<br />

Wohnung. „Auch dort bekam ich Unterstützung.<br />

Eine Betreuerin hat mir noch ein weiteres<br />

Jahr geholfen. Nicht ihre Pflicht, aber sie<br />

war sehr engagiert. Ich wusste ja nicht einmal,<br />

dass ich Versicherungen abschließen muss und<br />

so weiter“, sagt die werdende Muer. Der<br />

Neustart in ein eigenes Leben ist gelungen,<br />

auch die Lehre beim Land Salzburg ein Erfolg.<br />

„Man ist für sein Leben verantwortlich“<br />

Die „Starthilfe“ der Kinder‐ und Jugendhilfe<br />

aus einer schwierigen Familiensituaon bezeichnet<br />

die junge Frau als Reung. Sie unterstreicht<br />

aber auch: „Jeder muss selbst was<br />

aus seinem Leben machen, von alleine geht<br />

nichts, oder dass man sich nur auf andere verlässt.<br />

Unser Sozialsystem ist ein relav engmaschiges<br />

Sicherheitsnetz, aber abstürzen<br />

kann man trotzdem, wenn man nicht selbst<br />

sein Leben in die Hand nimmt.“ (LK)<br />

Daten und Fakten zur Kinder- und<br />

Jugendhilfe des Landes Salzburg<br />

• In Salzburg gibt es 46 Kinder‐ und Jugendhilfe Einrichtungen<br />

• In einer sozialpädagogischen Wohngemeinschaft wohnen acht Kinder oder Jugendliche<br />

und werden von einem Team von sozialpädagogischen Fachkräften rund um die Uhr betreut<br />

und versorgt.<br />

• 2017 lebten 489 Kinder und Jugendliche in Einrichtungen der Kinder‐ und Jugendhilfe, 275<br />

bei Pflegeeltern.<br />

• Einrichtungen gibt es sowohl in der Stadt als auch im Land Salzburg.<br />

• Die Sozialarbeiterinnen und Sozialarbeiter in den Bezirkshauptmannschaften und am<br />

Magistrat der Stadt Salzburg finden die passende Hilfe und beraten.<br />

• Weitere Infos: Kinder‐ und Jugendhilfe des Landes.<br />

Metall- und Werkzeugbautechnikerin<br />

wird „Lehrling des Jahres <strong>2018</strong>“!<br />

© WKS / Hauch


Rund 20.000 Frauen erkranken jährlich in Österreich an Krebs, ca. 5.500<br />

Brustkrebs an Brustkrebs. Untersuchungen zur Krebsfrüherkennung haben das Ziel,<br />

Krebs in einem frühen Stadium zu entdecken, um so rechtzeitig Therapiemaßnahmen setzen zu können.<br />

Du bist nicht allein –<br />

wir sind Viele<br />

Ich hatte<br />

Brustkrebs...<br />

Meine Geschichte beginnt im<br />

Dezember 2012, ich bin zu diesem<br />

Zeitpunkt 48 Jahre alt. Ich<br />

stamme aus einer „Brustkrebsfamilie“,<br />

meine Mutter und ihre<br />

Zwillingsschwester sind bereits<br />

vor 23 Jahren erkrankt (die<br />

Schwester meiner Mutter ist<br />

2006 gestorben). Aus diesem<br />

Grund gehe ich jedes Jahr, seit<br />

ich 30 bin, zur Mammographie<br />

– immer im Dezember.<br />

Im Dezember 2012 also stand<br />

meine jährliche Untersuchung<br />

bevor, die ich jedoch vorhatte<br />

zu „schwänzen“. Einerseits gab<br />

es auf der Arbeit Stress und<br />

andererseits habe ich ein unangenehmes<br />

Gefühl verdrängt,<br />

nämlich dass etwas nicht in<br />

Ordnung ist. Ich hatte beim<br />

Duschen nämlich eine Delle an<br />

meiner Brust ertastet – trotzdem<br />

wollte ich nicht zur Untersuchung.<br />

Ein Kunde hat mir das Leben<br />

gerettet<br />

Als mir zu diesem Zeitpunkt ein<br />

Kunde erzählte, dass seine Frau<br />

an Brustkrebs erkrankt sei – sie<br />

habe eine Delle an der Brust –<br />

war für mich klar, dass ich sofort<br />

zur Mammographie gehen<br />

musste. Irgendwie hatte ich es<br />

innerlich gewusst, nun aber<br />

zeigte auch der Befund, dass<br />

ich krank war.<br />

Da stand ich also, im Röntgeninstitut,<br />

mit einem positiven<br />

Befund, und niemand kümmerte<br />

sich um mich. Niemand<br />

hat mit mir den Befund besprochen,<br />

man sagte mir, ich solle<br />

mich an ein Brustzentrum wenden.<br />

Dabei hatte ich noch nicht<br />

einmal eine Liste erhalten. In<br />

meiner Not rief ich meinen<br />

Gynäkologen an, der mir dann<br />

zum Glück weiterhalf.<br />

Alles ging ganz schnell<br />

Ich wurde dann im selben<br />

Monat noch operiert, was mein<br />

Glück war. Hätte ich die Untersuchung<br />

auf die lange Bank<br />

geschoben, so hätte ich meine<br />

Erkrankung wahrscheinlich<br />

nicht überlebt. Mein Kunde hat<br />

mir also das Leben gerettet.<br />

Ein anderer Mensch im Spiegel<br />

Nach der Operation bekam ich<br />

auch Chemo‐ und Strahlentherapie,<br />

was aber weniger<br />

schlimm war, als ich erwartet<br />

hatte. Die berüchtigte Übelkeit<br />

hatte ich dank Medikamenten<br />

recht gut im Griff. Das einzige,<br />

was mir wirklich zugesetzt hat,<br />

war der Haarverlust. Das habe<br />

ich selbst auch nicht so erwartet.<br />

Neben dem positiven Effekt,<br />

dass man sich die Achseln<br />

nicht rasieren muss, da man<br />

wirklich alle Haare am Körper<br />

verliert – zeigt ein Blick in den<br />

Spiegel einen komplett anderen<br />

Menschen. Der kahle Kopf,<br />

das Gesicht ohne Wimpern und<br />

Augenbrauen – spätestens zu<br />

diesem Zeitpunkt ist einem<br />

selbst, und auch anderen Menschen,<br />

bewusst, dass man<br />

WIRKLICH krank ist.<br />

Ich war es meiner Familie<br />

schuldig, alles zu versuchen<br />

Haare wachsen nach, auch mit<br />

Schminke kann man einiges<br />

kaschieren, aber auf die Chemotherapie<br />

nur wegen des<br />

Aussehens zu verzichten, kam<br />

für mich nicht in Frage. Ich<br />

habe zwei Kinder, einen Mann<br />

und eine Mama, und denen<br />

war ich es schuldig, alles zu<br />

probieren, was aus medizinischer<br />

Sicht möglich ist.<br />

Der Krebs bleibt im Hinterkopf<br />

Heute gelte ich als geheilt, doch<br />

die Krankheit im Hinterkopf<br />

bleibt. Durch die Therapien und<br />

Medikamente bin ich vorzeitig<br />

in die Wechseljahre gekommen,<br />

ich habe Gelenksschmerzen,<br />

oft tragen Frauen auch<br />

Nervenschäden davon. Insgesamt<br />

fühle ich mich 10 Jahre<br />

älter als ich wirklich bin ‐ aber<br />

ich bin dankbar für jeden Tag!<br />

Fragen und Hilfe anbieten<br />

Außenstehende wissen oft<br />

nicht, wie Sie sich einer<br />

Kranken gegenüber verhalten<br />

sollen. Ich kann sagen, dass<br />

es guttut, wenn jemand seine<br />

Hilfe anbietet und fragt, wie<br />

es einem geht. Ein „Magst du<br />

darüber sprechen?“ hilft auch<br />

weiter.<br />

Vermeiden sollte man auf<br />

jeden Fall gut gemeinte<br />

Ratschläge, wie „Das wird<br />

schon wieder!“, und „Denk<br />

positiv!“<br />

Kostenlose Hilfe für Betroffene<br />

UND Angehörige<br />

Die österreichische Krebshilfe<br />

bietet in jedem Bundesland<br />

gratis Hilfe an, das ist wichtig<br />

und tut gut! Viele wissen<br />

oft nicht, dass auch Angehörige<br />

diese Hilfe in Anspruch<br />

nehmen können. Die Beratungsstellen<br />

findet man unter:<br />

https://www.krebshilfe.net/<br />

beratung‐hilfe/beratungsstellen/<br />

Außerdem gibt es eine Facebookseite<br />

(Brustkrebs Österreich),<br />

die wie eine Selbsthilfegruppe<br />

funktioniert. Betroffene<br />

Frauen aus Österreich<br />

tauschen sich in dieser<br />

geschlossenen Gruppe aus.<br />

Die Angehörigengruppe heißt:<br />

Brustkrebs Österreich Angehörige.<br />

© Syda Productions - stock.adobe.com<br />

Mein Ratschlag ‐ Sofort zum<br />

Arzt<br />

Regelmäßige Kontrolle ist sehr<br />

wichtig! Wenn Sie etwas spüren,<br />

wenn Sie ein komisches<br />

Gefühl haben, dieses berühmte<br />

Bauchgefühl, dann sollten Sie<br />

SOFORT zum Arzt gehen und es<br />

NICHT verschieben.


Meme Kanseri<br />

Avusturya'da her yıl yaklaşık 20.000 kadın kansere, 5.500 kadın<br />

meme kanserine yakalanmaktadır. Kanser tarama araştırmasının<br />

amacı, kanseri en erken evrede teşhis etmek ve tedavi önlemlerini doğru zamanda başlatabilmektir.<br />

Yalnız değilsin, biz çokuz<br />

Meme Kanseriydim...<br />

Hikayem 2012’nin Aralık ayında<br />

başlıyor. O zaman 48 yaşındaydım.<br />

Meme kanserinin olduğu<br />

bir aileden geliyorum; annem<br />

ve ikiz kız kardeşi 23 yıl önce bu<br />

hastalığa yakalandılar, kardeşi<br />

2006’da öldü. Bu nedenden<br />

ötürü 30 yaşımdan beri her yıl<br />

Aralık’ta mamografiye giderim.<br />

Aralık 2012’de yine yıllık<br />

muayenem vardı, fakat bunu<br />

asmayı düşünüyordum. Bir yandan<br />

işte stresim vardı, diğer<br />

yandan bir şeylerin yolunda<br />

olmadığına dair hoş olmayan bir<br />

his beni daraltıyordu. Duşta mememde<br />

bir kitle yakaladım,<br />

buna rağmen muayeneye gitmek<br />

istemiyordum.<br />

Bir müşteri hayatımı kurtardı<br />

Bu esnada bir müşteri karısının<br />

meme kanseri olduğunu ve memesinde<br />

bir kitle bulunduğunu<br />

anlattığında mamografiye gitmek<br />

zorunda olduğumu anladım.<br />

Her nasılsa içimden geçiyordu<br />

ve sonuçlar da hastalığa<br />

yakalandığımı gösterdi.<br />

Röntgende sonuç pozitif çıktığında<br />

öylece durdum ve kimse<br />

benimle ilgilenmiyordu. Kimse<br />

benimle sonucu konuşmadı ve<br />

göğüs merkezine başvurmak zorunda<br />

olduğum söylendi. Bununla<br />

birlikte bir liste bile<br />

vermediler. Bu zor durumda<br />

bana sonradan da yardım eden<br />

jinekoloğumu aradım.<br />

Her şey çok hızlı oldu<br />

Aynı ay içinde şansıma ameliyat<br />

oldum. Muayenemi uzun bir<br />

süre erteleseydim, belki de hastalığımı<br />

atlatamayacaktım, yani<br />

müşterim hayatımı kurtarmıştı.<br />

Aynada başka bir insan<br />

Ameliyattan sonra kemoterapi<br />

ve ışın terapisi de aldım, beklediğimden<br />

daha az kötüydü. İlaçlar<br />

sayesinde bulantıları kontrol<br />

altında tuttum. Beni gerçekten<br />

rahatsız eden tek şey saç dökülmesiydi.<br />

Kendim de böylesini<br />

beklememiştim. Koltukaltını<br />

tıraş etmemenin avantajı<br />

yanında, vücuttaki bütün kıllar<br />

kaybediliyor. Aynaya bir bakış<br />

tamamen başka bir insan gösteriyor.<br />

Kel kafa, kirpik ve kaşsız<br />

bir yüz en geçinden bu anda<br />

kendin ve diğerleri gerçekten<br />

hasta olduğunu anlıyorsun.<br />

Her şeyi denemeyi aileme borçluyum<br />

Saçlar uzuyor, makyajla da bazı<br />

şeyler gizlenebiliyor ama dış<br />

görünüş için kemoterapiden<br />

vazgeçmeyi asla düşünmedim.<br />

İki çocuğum, kocam ve bir<br />

anne ve tıbbi açıdan mümkün<br />

olan her şeyi denememi onlara<br />

borçluyum.<br />

Kanser akılda kalıyor<br />

Artık iyileştim denebilir ama<br />

hastalık akılda kalmaya devam<br />

ediyor. Tedavi ve ilaçlar nedeniyle,<br />

erken menopoza girdim.<br />

Eklem ağrılarım var ve kadınlar<br />

sıklıkla sinir hasarından muzdarip<br />

oluyorlar. Tamamıyla kendimi<br />

olduğumdan 10 yaş daha<br />

yaşlı hissediyorum ama her yeni<br />

gün için de müteşekkirim.<br />

Sorular ve yardım sunma<br />

Dışarıdan bir kimse hastaya<br />

nasıl davranacağını genellikle<br />

bilmez. Bir kimse yardımını<br />

teklif ettiği ve ‘nasıl olduğunu’<br />

sorduğu zaman bunun iyi<br />

geldiğini söyleyebilirim. ‘Bu<br />

konuda konuşmak ister misin?‘<br />

diye sormak ta yardımcı oluyor.<br />

‘Düzelecek’ veya ‘Olumlu<br />

Düşün’ gibi iyi niyetli<br />

düşünülmüş tavsiyelerden ise<br />

mutlaka kaçınılmalıdır.<br />

Hasta ve yakınları için ücretsiz<br />

yardım<br />

Avusturya Kanser Derneği her<br />

eyalette ücretsiz yardım sunuyor,<br />

bu önemli ve faydalı.<br />

Genellikle birçok kişi hasta<br />

yakınlarının da bu yardımdan<br />

faydalanabileceklerini bilmiyor.<br />

Danışma merkezleri için:<br />

https://www.krebshilfe.net/beratung‐hilfe/beratungsstellen/<br />

Ayrıca destek grubu gibi işlev<br />

gören Facebook sayfası da<br />

mevcut. Avusturya’dan hasta<br />

olan kadınlar kapalı gruplarda<br />

paylaşım yapıyor. Hasta yakınları<br />

grubunun adı ise: Brustkrebs<br />

Österreich Angehörige<br />

Tavsiyem ‐ Hemen doktora<br />

Düzenli kontroller çok önemli.<br />

Eğer en çok bilinen yöntem içgüdü<br />

ile birşey hisseder ve garip<br />

bir duyguya kapılırsanız ertelemeyin<br />

HEMEN doktora gidin!<br />

Avusturya Meme Kanseri Erken Teshis Programı – Bu Sekilde Isliyor<br />

Meme kanseri belirtisi olmayan 40 yaş üstü sağlıklı<br />

kadınlar için Erken Teşhis Mamografisi<br />

Ben de<br />

katılıyorum.<br />

Saglıgım için.<br />

MAMO-<br />

GRAFI<br />

Erken Teşhis Programı ile doktor havalesine<br />

gerek duymadan kontrole<br />

Yaşınız 45 ile 69 yaş arasında mı? Öyleyse Radyoloji<br />

doktorunuzdan randevu alarak sağlık kartınız (e-card)<br />

ile kontrole gidebilirsiniz. Sağlık tarama kontrolünü her<br />

2 yılda bir yapabilirsiniz. Bunun için doktor havalesine<br />

ihtiyacınız yok. Sosyal Güvenlik Kurumu‘ndan otomatik<br />

olarak gelen davet mektubu size yeni kontrol zamanınızı<br />

hatırlatacaktır.<br />

1 seferlik kayıt yapın ve katılın<br />

Yaşınız 40 ila 44 arasında ya da 70 yaş veya üzerinde<br />

ve sağlık taramasına gitmek mi istiyorsunuz? Bunun<br />

için 1 sefere mahsus 0800 500 181 hizmet hattına veya<br />

www.frueh-erkennen.at adresinden programa kayıt<br />

yaptırın. Böylece e-card‘ınız erken teşhis mamografisi<br />

için aktif hale gelecek ve her 2 yılda doktor havalesine ihtiyaç<br />

olmadan sağlık tarama kontrolüne gidebileceksiniz.<br />

Şikâyet, hastalık veya risk durumlarında<br />

yönlendirme<br />

Şikâyetleriniz, şüpheli bir rahatsızlığınız veya göğüs kanseri<br />

hastalığınız mı var? Ailenizde kansere yakalanan var mı ya<br />

da siz böyle bir hastalık mı geçirdiniz? Kaç yaşında olursanız<br />

olun, gerek duyduğunuz sıklıkta bir teşhis mamografisi<br />

için yönlendirileceksiniz. Daha fazla bilgi şu adreste<br />

bulunabilir: www.brustgenberatung.at<br />

Ücretsiz Bilgi Hattı:<br />

0800 500 181<br />

(P.tesi-Cuma: 08.00 ila 18.00 saatlerinde)<br />

daha fazla bilgi için:<br />

www.frueh-erkennen.at<br />

www.facebook.com/frueherkennen.oesterreich<br />

Avusturya Kanser Hastaları Yardım Dernegi;<br />

Avusturya Meme Kanseri Erken Teshis<br />

Programına katılımı tavsiye etmektedir!<br />

Yüksek Kaliteli Muayene<br />

Mamografi kalitesinin sürekli olarak kontrol edildiğinden<br />

ve geliştirildiğinden emin olabilirsiniz. Muayenede<br />

düzenli olarak kontrol edilen, ışın yoğunluğu düşük, dijital<br />

cihazlar kullanılmaktadır. Radyoloji teknisyenleri ile<br />

radyoloji uzmanlarının tamamı özel bir eğitime ve belgelenmiş<br />

geniş deneyimlere sahip olmaktadırlar. Tıbbi<br />

olarak gerekli görüldüğü durumlarda, mamografiye<br />

ek olarak ultrason incelemesi de gerçekleştirilir.


<strong>HABER</strong>wien Dezember <strong>2018</strong>, Seite - 24<br />

Wiener Gemeindebau macht leistbares Wohnen möglich<br />

Wohnen in Wien<br />

Zahlen, Daten, Fakten<br />

Neben den 220.000 Gemeindewohnungen<br />

von Wiener Wohnen gibt es<br />

zirka 5.000 Lokale und zirka 47.500<br />

Garagen und Abstellplätze, die gemietet<br />

werden können. Die vermietete<br />

Fläche ist 12.933.009 Quadratmeter<br />

groß. In Wien gibt es 2.000<br />

Gemeindebauten, in denen ca.<br />

500.000 Menschen wohnen.<br />

220.000 Gemeindewohnungen<br />

Zwischen dem Spatenstich für den<br />

Metzleinstaler‐Hof, Wiens erstem<br />

Gemeindebau, im Jahr 1919 und<br />

den aktuellen neuen Gemeindebauten<br />

lagen die Errichtung von<br />

220.000 Gemeindewohnungen für<br />

eine halbe Million Bewohnerinnen<br />

und Bewohner und der Bau von<br />

weiteren 200.000 geförderten Wohnungen.<br />

Der kommunale Wohnbau<br />

der Stadt Wien ist nach wie vor ein<br />

– auch international anerkanntes –<br />

Erfolgsmodell und trägt maßgeblich<br />

zur ausgezeichneten Wohn‐ und<br />

Lebensqualität in Wien bei.<br />

Wien ist inernationaler Vorreiter<br />

Zwei Drittel der WienerInnen leben<br />

in einer Gemeindewohnung oder<br />

in einer geförderten Wohnung.<br />

Wien gilt seit vielen Jahren als<br />

internationaler Vorreiter im geförderten<br />

Wohnbau – durch die<br />

Objektförderung können mehr neue<br />

Wohnungen errichtet werden als<br />

in anderen Großstädten. Außerdem<br />

werden in Wien pro Jahr Häuser<br />

mit ca. 10.000 Wohnungen gefördert<br />

saniert, in München sind es<br />

nur ca. 1.000.<br />

• 610 Hektar Grünfläche entspricht 854 Fußballfeldern<br />

• ca. 70.000 Bäume befinden sich in den Höfen der Wohnhausanlagen<br />

• 7.600 Aufzüge, die gestapelt 2 Mal die Höhe des Himalaya ergeben<br />

• 1.300 Spielplätze entsprechen 3 Mal der Summe der Spielplätze aller<br />

Landeshauptstädte<br />

• 5.500 Wäschetrockner entsprechen hintereinander aufgestellt der<br />

Länge der Wiener Ringstraße<br />

• 10.000 Mietvertragsabschlüsse<br />

• 1 Million entgegengenommene Anrufe<br />

• 80.000 KundInnen im Service‐Center<br />

© Stadt Wien - Wiener Wohnen / Dieter Steinbach<br />

Fun Facts aus dem Gemeindebau:<br />

Service Kennzahlen pro Jahr:<br />

Tierhaltegesetz wieder verschärft<br />

Sicherheit geht vor<br />

Wien hat schon heute das<br />

strengste Tierhaltegesetz Österreichs,<br />

und wird das Gesetz nun<br />

ein weiteres Mal verschärfen. Die<br />

zuständige Stadträn Ulli Sima<br />

meint: „Mein Ziel ist es, alles zu<br />

unternehmen, um die Menschen<br />

und vor allem die Kinder in dieser<br />

Stadt vor Vorfällen mit Hunden<br />

bestmöglich zu schützen. So werden<br />

wir eine generelle Maulkorbpflicht<br />

für Listenhunde<br />

vorschreiben“, so Sima.<br />

Sie zeigt sich ef betroffen über den<br />

Tod eines Kleinkindes in Folge einer<br />

Biss‐Aacke eines Roweilers, dessen<br />

Besitzerin stark alkoholisiert unterwegs<br />

war. Nun soll auch für Halter<br />

von Listenhunden eine 0,5 Promille‐Grenze<br />

eingeführt werden,<br />

wenn sie mit dem Hund im öffentlichen<br />

Raum unterwegs sind. (rk)<br />

Taxi mit mehr Service<br />

Taxiplus ist ein neues Taxiservice<br />

in Wien, das zusätzliche Leistungen<br />

zur normalen Taxifahrt anbietet<br />

– zum normalen Taxitarif.<br />

Via App kann man “Frauentaxis”<br />

bestellen, diese werden von<br />

Frauen oder von besonders geschulten<br />

Fahrern, die Damen<br />

auch auf Wunsch bis zur Haustüre<br />

begleiten, gefahren. Man<br />

kann auch den Bahnsteig‐Service<br />

buchen, bei dem der Fahrer das<br />

Gepäck zum Bahnsteig bringt, oder<br />

die "Buddy‐Funktion". Bei dieser<br />

Funktion werden Kinder zum Beispiel<br />

zum Sport gefahren, wieder<br />

abgeholt und die Eltern durch die<br />

App benachrichtigt, wenn die<br />

Kinder abgeliefert oder abgeholt<br />

wurden. Alle Infos: www.taxiplus.at<br />

Symbolbild Symbolbild<br />

Hol‘ dir gratis eine VR-Brille für dein Smartphone!<br />

An allen VHS Standorten ab 8. Nov. <strong>2018</strong><br />

Für alle KundInnen ab 16 – solange der Vorrat reicht!<br />

Alle Infos: www.vhs.at/vrbrille<br />

www.vhs.at/vrbrille

Hurra! Ihre Datei wurde hochgeladen und ist bereit für die Veröffentlichung.

Erfolgreich gespeichert!

Leider ist etwas schief gelaufen!