19.09.2020 Aufrufe

HABER AVRUPA - EUROPA JOURNAL SEPTEMBER2020

www.avrupa.at

www.avrupa.at

MEHR ANZEIGEN
WENIGER ANZEIGEN

Erfolgreiche ePaper selbst erstellen

Machen Sie aus Ihren PDF Publikationen ein blätterbares Flipbook mit unserer einzigartigen Google optimierten e-Paper Software.

Bogumila Österreicher,

Brustkrebspatientin

„Geht zur

Vorsorge

und untersucht

euch selbst!“

Wir sagen JA

© Österreichische Krebshilfe, Sabine Hauswirth

zu

Avrupa Ülkelerinin

Kanayan Yarası:

ÇOCUK

İSTİSMARI

ARTIYOR

ÖSTERREICH

© stock.adobe.com - motortion

Melike İNCE

Birlikte Çocuk Cinsel

İstismarını Önleyebiliriz!

KARANLIĞI

ARALA

UNABHÄNGIGE MONATLICHE ZEITUNG FÜR WIRTSCHAFT, INTEGRATION UND BILDUNG

HABER

VRUP

A A

AVRUPA’NIN AYLIK BAĞIMSIZ EKONOMİ, ENTEGRASYON VE EĞİTİM GAZETESİ

Bundeskanzler Sebastian Kurz:

„Was wir gerade erleben, ist

der Beginn der zweiten Welle.

Die Ansteckungszahlen

nehmen von Tag zu Tag zu.“

SAYI: 97 EYLÜL 2020 - AUSGABE: 97 SEPTEMBER 2020

Ö

S

EUROPA

T

E

R

JOURNAL

R

E

C H

www.europa-journal.net

I

AKADEMİSYEN GÖRÜŞÜ

PROF. DR. MUSTAFA ÇAKIR:

Ad

Hominem

Bilimsel bilgi ile safsatanın ayrımı...

KORONAVİRÜS VAKA SAYISI ARTIYOR...

"İKİNCİ DALGA

BAŞLADI"

© BKA / Dragan Tatic

Avusturya Başbakanı Sebastian Kurz

(ÖVP), yeni tip koronavirüs (Kovid‐

19) salgınında ülkede rakamların

tekrar ciddi bir yükselişe geçtiğini

vurgulayarak, "İkinci dalga başladı ve

vaka sayısı gün geçtikçe artıyor."

HALKA ÇAĞRI

Başbakan Kurz, "Halkın acil olarak

önlemlere uymasını, sosyal teması

azaltmasını, ağız ve burun koruyucu

maske kullanmasını ve mümkün olduğu

kadar her yerde sosyal mesafeyi

korumasını istiyorum."

SONBAHAR ve KIŞ ZOR OLACAK

Başbakan Kurz, tünelin sonundaki

ışığı görmek için beklememiz gerekecek.

Ancak önümüzdeki yıl yazın

büyük ölçüde tekrar normale döneceğiz.

Ama sonbahar ve kış hepimiz

için zor olacak. Bu nedenle, önümüzdeki

ayların zorluklarını bilerek ilkbaharda

olduğu gibi aynı disiplin ve

anlayışla hareket etmeye devam

etmeliyiz."

SAYI ÇOK YÜKSEK

Sağlık Bakanı Rudolf Anschober

(Yeşiller), "Günlük vaka sayısı çok

yüksek ve şimdi bütün gücümüzle

durumun daha da kötüye gitmemesi

için gereken herşeyi yapmalıyız."

SERT ÖNLEMLER BAŞLADI

Avusturya hükümeti Kovid‐19 vakalarında

yaşanan günlük ciddi artış

nedeniyle maske kullanımını daha

geniş bir alanda zorunlu hale getirdi.

Virüsün yayılmasını önleme ve ikinci

dalganın kontrol altına alınmasını

sağlamak için alınan yeni tedbirler:

* Devlet daireleri başta olmak üzere,

okul, gastronomi, alışveriş ve hizmet

sektöründe maske zorunluluğu tekrar

başladı

* Gastronomide çalışanlar maske

takmak zorunda ve artık sadece masalarda

yemek‐içmek mümkün

* Küçük etkinliklerde kapalı alanda

oturma yeri olmayan en fazla 10,

açık alanda 100 kişiye izin verilecek

* Profesyonel etkinliklerde kapalı

alanlarda oturma yeri olan en fazla

1500, açık alanlarda ise 3 bin kişiye

izin verilecek ve katılımcıların sayısına

göre sosyal mesafeye uygun

oturma yerleri oluşturulacak.

TEDBİR ve DİKKAT

Başbakan Yardımcısı

Werner Kogler (Yeşiller),

"Tedbir ve dikkat ile

hareket ederek muhtemel

ikinci bir sokağa çıkma

kısıtlamasını önlemek

istiyoruz."

Kovid-19: Gençlerde

Ruh Sağlığı

Sorunları Artıyor

Koronavirüs’ün Etkileri

Dünya Genelinde Uzun

Süre Hissedilecek...

© BKA / Andy Wenzel

© stock.adobe.com - Studio_East

in die Ellenbeuge

husten

regelmäßig Hände

waschen

Abstand halten

Türkiye Yurt

Dışında İkâmet Eden

Türklerin Hangi

Bilgilerini Paylaşacak?

Menschenansammlungen

vermeiden

MNS tragen

regelmäßig lüften

© BMSGPK

Türkiye ile birlikte 136 ülkenin taraf olduğu "Vergi Konusunda İşbirliği Sözleşmesi"

kapsamında yurt dışındaki Türklerin bazı bilgileri diğer ülkelerle paylaşılacak...


2 HABERaile&eğitim EYLÜL 2020

www.avrupa.at

Bu defa farklı bir başlık okuyorsunuz.

Argumentatum Ad Hominem (kısaca

Ad Hominem), safsatanın yahut

kurusıkı palavra atmanın Latincesidir.

Yazıda bilimsel bilgi ile safsatanın

ayrımı anlatılmaya çalışılacak.

İnsan, zihninde kendi edindiği bilgiler

bağlamında bir gerçeklik oluşturur

ve çevresindeki olguları da bunun

sonucu olarak yorumlar. Bu "yapay"

yahut kişiye özgü oluşturulmuş

sübjektif gerçeklik, onu oluşturanın

dışında da geçerli olan "hakikat"

midir? Yaşadığımız çağda, insanlar

tasviri nesneye, kopyayı aslına, temsili

gerçekliğe, dış görünüşü öze

tercih ettiğinden beri bu durum

tartışılmaktadır.

Bu tartışma bir bakıma akıl yürütme

etkinliği olarak da görülebilir. Akıl

yürütme ise bir felsefe etkinliği olarak

değerlendirilir. Bu durum yapılan

etkinliğe, kurumsal bir hüviyet

kazandıramaz. Hakikati ararken pek

çok yanlışa düşülür. Hatırlanacağı

üzere; Hz. İbrahim, üvey babası

Azer’in ve Dicle ile Fırat arasındaki

bölgede yaşayan Asur ve Babil

kökenli Mezopotamya kavminin 1

kralları Nemrud’un 2 tapındığı putları

reddettikten sonra ayı ve güneşi

yaratıcı olarak kabul etmişti. O an

ona güneş ve ay tapılacak kadar

ihtişamlı geliyordu. Buna rağmen, ay

veya güneş tanrı olma özelliğinden

uzaktı.

Bazen hayatımızdaki her şey boş,

anlamsız geliyor; sanki anlamlandırılmamış.

Anlam ne? Anlam soyut veya

somut olgulardan yani; bir sözden,

sözcükten, simgeden, bir olgudan ya

da davranışın insana anımsattığı

düşünce ya da nesne olarak tanımlanıyor

ve aslında bizzat insanın kendisinden

kaynaklanıyor.

Bu görüşten hareket edildiğinde;

kavramlarla düşünmeyen bir toplumda

tartışmaların sadece kişiler

üzerinden yapıldığı görülüyor ve

sürekli bir “suçlu” veya “öteki”

aranıyor. Hal böyle olunca da kavramların

içi boşalıyor; içi boşalan

kavramlar da hiçe dönüşüyor. Vatan,

millet, dil, kültür gibi kavramlara da

bu bağlamda azami özen gösterilmesi

gerekiyor.

Avrupa’da ortaya atılmış bir düşünce

sistemi aydınlarımız tarafından sorgulanmadan

alınıp ve toplumda uygulanmaya

çalışılması ve nihayetinde

başarılı sonuçlar elde edilememesi

durumunda, aydınlar içinde yaşadıkları

topluma yabancılaşmaya

başlıyorlar. Buna karşılık aydınların

etkili ve verimli fikirler ortaya

koymasını bekleyen toplum, aydınların

başarısız girişimlerinin toplumsal

ve sosyal gelişmeye engel olduğunu

görmekte, dolayısıyla ortaya

çıkan ürünler ne toplumu ne de

toplumun içinde yaşayan aydınları

tatmin etmektedir.

Aydın toplumsal çalışmalar sırasında

içinde yaşadığı toplumunun ihtiyaç

ve değerlerini göz önüne almalı,

milletlerarası nitelikteki düşünme

şekillerini de taklitle kalmayıp özümsemeli

ve kendi toplumu içinde

insanları içinde bulunduğu sorunlardan

çözüme götürecek yolları

AKADEMİSYEN GÖRÜŞÜ

Prof. Dr.

MUSTAFA ÇAKIR

bulmalıdır 3 . Anlamsızlık anlamın

bağlama uygunsuzluğu ile ilişkili

olabilir. O da psikolojik bir anlam

aktarıcısı olabilir. Anlam zihinde

(anlakta) oluşur ve anlam oluşturma

sürecinde mutlaka akıl vardır. Anlakla

akıl (us) ayrılırsa nesneleri ya da

olguları anlamlandırmakta öznenin

tek gerçek olduğu görülür. O halde

doğru anlam oluşturmak için insana

rehber bilimsel bilgi olmalıdır. Bilimsel

bilgi ile akıl ortak çalıştığında

zihinlerde oluşan anlamın evrensel

doğru olarak kabul görmesini sağlar.

Bugün herkes birbirinden daha

demokrat ama yapılanlara bakınca,

demokrasiyle alakası yok. Anadolu

deyişiyle; “Herkes imam olmuş, camiye

giden yok.” Herkesin kendi

doğrusunu oluşturduğu bu ortam

insanların kimliğini, ahlakını bozuyor,

değer yargıları alt‐üst oluyor. At izinin

it izine, dost ve düşmanın birbirine

karıştığı bir dönem yaşanıyor. Bütün

bu süreçte zorunlu olarak yürütülen

tartışmalardan doğruya ulaşabilmek

için tartışmalar kişisel özellikler

üzerinden değil, öne sürülen fikirler

üzerinden yapılmalıdır. Bu da

ad hominem yani safsatalar bilimsel

bilgiden ayrı tutularak ve tartışmalardaki

öznel gerekçeler engellenerek

sağlanabilir.

Ad

Hominem

Bilimsel bilgi ile safsatanın ayrımı...

mcakir@anadolu.edu.tr

Ömer Lütfi Mete “Ülkeyi partiler,

programlar, reçeteler düzeltmez.

Ahlakımız düzelmedikçe, ahlak siyasete

egemen olmadıkça memleket

de düzelmez” derken bireysel sorumluluğa

dikkat çekiyor. Toplum liderlerinin,

yani bireylerin toplumun en

akıllısı olmadığından hareketle, bunların

sahip olduğu zihniyetten ve bu

zihniyetin hayata geçirdiği çok önemli

kimi hatalı uygulamalardan vazgeçmesi

gerekiyor. Ayrıcalıklı olanlar,

rütbesi olanlar, iktidara yakın olanlar

sıradan vatandaşlar ile kanunlar önünde

eşit tutulmalıdır. Hukukun üstünlüğünün

hâkim olmadığı, adaletin

sağlanmadığı toplumların ilerleyemediği

unutulmamalıdır. İnsanların

maddi refahı kadar, bedensel ve ruhsal

sağlıklarını da güvence altına

almak gerekir. Çağımızda insanlar

daha çok tüketmek için daha çok

kazanmak zorunda kaldılar; daha çok

kazanmak için daha çok çalışıyorlar.

Gelişmiş toplumlara bakıldığında

liyakate önem verildiği görülüyor;

yani daha çok çalışan, daha çok üreten,

daha iyi performans gösteren

yüceltiliyor.

Platon “Eğer” diyor; “toplum ahlak

olarak bozulmuşsa, birey olarak sizin

ahlaklı olmanız ve bunu uygulamanız

hiçbir anlam ifade etmez.” Anadolu

insanı da bu durumu “Evladım! El; elin

hâksız, peksiz çobanıdır. Ahlaksızlık

toplumu sardıysa, ahlaklı olduğunuzu

anlatmanız işe yaramaz. Çığlıklarınızı

ne işiten, ne gören olur.” diyor.

Avrupalı kardeşim, Avrupalının festivaline

Dirndl (Alman fistanı) veya

Trachtenhemd mit Lederhose (Deri

pantolon ve kareli göynek) içinde

şöyle bir uğrayıp bira içerek uyum

sağlanmaz; oraya giden olsa olsa

sarhoş olur. Değerlerine sırtını

dönersen, birinci kuşaktan gelip

değerlerini yaşatmaya çalışanlara tepeden

bakarak modern, aydın olunmaz;

köksüz olunur. Aynı şekilde,

yaşadıklarına anlam veremeyip,

devletini başkalarına şikâyet ederek

de aydın olunmaz; ama hain olunur.

Bir toplum safsatalardan kurtulmadıkça,

zihinsel dönüşümü sağlayamaz;

çağdaş uygarlığa yol alamaz.

Batılı gibi giyinir, batılı gibi yaşar,

batılı gibi tüketir, ama batılı gibi

gelişmiş bir toplum olmaz.

Bilimsel bilgiyi aklın süzgecinden geçiren

insan; kendi kökleri üzerindeki

ağaçlar gibi ayakta kaldıkça, günü

nasıl geçerse geçsin, haysiyetini koruma

zevkini sonuna dek yaşar ve

millet olmanın, bir millete ait birey

olmanın onurunu ve kıvancını tadar.

1 Anavatanları Mezopotamya olan Asuri-Keldaniler, Asur ve

Babil krallıklarının torunlarıdır ve Mesih İsa'nın dili olan Aramiceyi

konuşurlar. Bu dile “Souret” derler. Buğra Poyraz ().

Mezopotamya’nın Kaybolan Son Hristiyanları: Keldanilerin

Göçü. Miras: Hristiyan Düşünce ve Kültür Dergisi.

http://www.mirasdergi.com/keldaniler/. (18.07.2020).

2 Peygamberler ve Alimler-Peygamberlerin Hayatları:

İbrahim Aleyhisselam. Dinimiz İslam.

http://www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=3771

(18.07.2020).

3 Bkz.:Nuray KARACA, Nevin GÜNGÖR ERGAN. (2013). Türk

Sosyologları. Mehmet İzzet ve Zaeddin Fahri Fındıkoğlu.

Mehmet Çağatay ÖZDEMİR (Ed.). Türk Sosyologları.

Eskişehir: T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını

No: 2915, s. 32. E-ISBN: 978-975-06-3205-1.

Grafik: Magdalena Bramböck


EYLÜL 2020

www.avrupa.at

HABEReğitim&gençlik 3

Foto: Zuparic 2019 / Stadt Salzburg

Die sogenannten Deutschförderklassen grenzen

Kinder aus, statt sie zu fördern. Hunderte Eltern

haben mich in den letzten Monaten kontaktiert,

weil sie verzweifelt sind. Ihre Kinder werden

nämlich bereits im Vorschulalter im Rahmen

eines ungefähr 15‐minütigen Tests (MIKA‐D

Kompetenzfeststellung) beurteilt, aussortiert

und in Deutschförderklassen gesteckt. Es gibt

drei mögliche Ergebnisse bei diesem Test. „Ausreichend“,

„mangelhaft“ und „unzureichend“.

Das heißt, das bestmögliche Ergebnis für die

betroffenen Kinder im Rahmen dieses Tests

ist „ausreichend“. Sofern das Ergebnis „unzureichend“

ist, werden die Kinder mit anderen

Kindern, die Sprachdefizite haben, in eine

eigene Klasse gesteckt. Unser Bildungssystem

schafft somit im Kindesalter eine parallele

Struktur, wo Kinder getestet, beurteilt, für „unzureichend“

befunden und in weiterer Folge

aussortiert werden. Beinahe alle Bildungsexpertinnen

und ‐experten kritisieren diese Form

der Kompetenzfeststellung, da sie nur eine

Momentaufnahme darstellt und Kindern nicht

einmal die Chance gibt, sich ordentlich vorzubereiten.

Man bekommt nämlich als Eltern nicht

einmal eine Information, was tatsächlich abgefragt

wird und man darf auch nicht beim

Test dabei sein. Das ist einerseits intransparent

und andererseits angesichts der Tatsache, dass

teilweise fünfjährige Kinder getestet werden,

Dr. TARIK METE

office@mete.or.at

Deutschförderklassen

abschaffen –

parlamentarische Bürgerinitiative

mehr als nur unangebracht.

Es müssen Sprachförderungsangebote und Rahmenbedingungen

geschaffen werden, die allen

Kindern in Österreich die gleichen Bildungschancen

ermöglichen. Die Deutschförderklassen

in Kombination mit den MIKA‐D Tests bewirken

hier leider das genaue Gegenteil. Die

Aneignung der deutschen Sprache ist für den

Bildungserfolg maßgeblich entscheidend und

Maßnahmen zur Deutschförderung sind daher

mehr als begrüßenswert. Der Schlüssel dafür ist

aber nicht die Schaffung von Parallelstrukturen

an den Schulen mittels Deutschförderklassen

und die Ausgrenzung mehrsprachiger Kinder

aus der Regelklasse. Die Trennung von Kindern

mit unzureichenden Deutschkenntnissen von

ihren gleichaltrigen Schulkollegen ist nichts

anderes als ein Zweiklassen‐Bildungssystem.

Die Ausgrenzung von mehrsprachigen Kindern

durch den MIKA‐D Test entspricht auch nicht

internationalen Qualitäts‐Standards und basiert

auf einer komplett veralteten Konzeption von

Sprache und Kommunikation. Die Deutschförderklassen

und der dazugehörige Kompetenztest

(MIKA‐D‐Test) sind daher beides

Instrumente der Bildungsungerechtigkeit, die

die Bildungsschere weiter auseinandertreiben.

Aus diesem Grund müssen sie so bald wie

möglich abgeschafft werden ‐ daran führt kein

Weg vorbei!

Eine positive Entwicklung ist, dass immer mehr

Pädagoginnen und Pädagogen sich gegen diesen

ungerechten Selektionsprozess wehren. Vor

Kurzem wurde in diesem Zusammenhang unter

dem Motto „Lasst Kinder gemeinsam lernen!“

die „Initiative gegen Deutschförderklassen“ ins

Leben gerufen, um insbesondere Expertinnen

und Experten aus der Praxis zu Wort kommen

zu lassen. Diese Initiative kann auf

https://mein.aufstehn.at/p/gegendeutschklassen

unterstützt werden.

Das Ganze hat natürlich auch eine politische

Dimension: Die Grünen waren stets gegen die

Einführung der Deutschförderklassen unter der

ÖVP‐ und FPÖ‐Regierung. Seitdem sie selbst in

der Regierung sitzen, ist aber die Kritik diesbezüglich

verstummt. Der Koalitionsfrieden ist

wohl mehr wert, als die Zukunft von tausenden

Schülerinnen und Schülern. Leider wurde dieses

ungerechte System unter der türkis‐grünen

Regierung ohne viel Kritik fortgesetzt. Da die

Bundesregierung an diesem diskriminierenden

System festhält und nicht darüber nachdenkt,

die Deutschförderklassen abzuschaffen, ist es

Zeit, als Bürgerinnen und Bürger das Zepter

selbst in die Hand zu nehmen. Wir starten daher

eine parlamentarische Bürgerinitiative zur Abschaffung

der Deutschförderklassen und des

MIKA‐Tests. Es sind insgesamt 500 Unterschriften

notwendig, um eine parlamentarische

Bürgerinitiative zu initialisieren. Diese Unterschriften

werden dann samt der Initiative dem

Parlamentspräsidenten übergeben und werden

auf der Homepage des Parlaments aufgelistet.

Dort kann die Initiative anschließend online

von allen österreichischen Staatsbürgerinnen

und ‐bürgern unterstützt werden. Dadurch soll

erreicht werden, dass das österreichische Parlament

sich mit der Abschaffung der Deutschförderklassen

und des MIKA‐D‐Tests befassen

muss. Gemeinsam können wir es schaffen, dass

jedes Kind die Chance auf eine erfolgreiche

Zukunft bekommt.

Viyana Seçimleri

11 Ekim 2020 Pazar

Günü Yapılacak

Viyana Belediye

Meclisi Seçimi Nasıl

Sonuçlanacak?

Tüm Avusturya’da sonucu merakla beklenen

Viyana Belediye Meclisi Seçimi 11 Ekim Pazar

günü yapılacak. Partiler yoğun çalışma içerisinde

seçimlere hazırlanırken anketler, Sosyal

Demokrat Parti’nin Viyana’da yine açık ara

önde olduğunu gösteriyor.

Şu an Viyana’yı yöneten SPÖ‐Yeşiller koalisyonunun

önümüzdeki 5 yıl için tekrar başkenti

yönetmesi en büyük ihtimal.

Seçimin en renkli partisi olarak göze çarpan

Hakan Gördü ve Martha Bissmann önderliğindeki

Soziales Österreich der Zukunft ‐ Geleceğin

Sosyal Avusturya’sı (SÖZ) Partisi’nin

nasıl bir sonuç alacağını, göçmen ve Türk kökenli

insanlar merakla bekliyor.

SEÇİM ÖNCESİ ANKET SONUÇLARI:

• SPÖ (Sosyal Demokrat Parti): % 40

• ÖVP (Halk Partisi): % 21

• GRÜNE (Yeşiller): % 14

• FPÖ (Özgürlükler Partisi): % 10

• NEOS (Yeni Avusturya Partisi): % 7

• Team HC Strache: % 4

• SÖZ (Geleceğin Sosyal Avusturya’sı): % 3

• DİĞER PARTİLER: % 1

AMS Wien: Noch stärkerer

Fokus auf Jugendliche und

junge Erwachsene

AK-Präsidentin

Renate Anderl:

„In der derzeitigen Arbeitsmarktlage

beschäftigt uns vor allem die Situation

der Jugendlichen und jungen

Erwachsenen ohne Formalausbildung“

AMS Viyana: Gençlere Daha

Güçlü Odaklanmak Gerekiyor

Gençlerin Projelere Katılması Gelecekleri İçin Önemli

Viyana İş Piyasası Kurumu (AMS Wien) birçok

alanda gençlerin yaşadığı sıkıntıları azaltma

adına yeni projeleri hayata geçiriyor veya eskilerini

güncelliyor. Burada ana konulardan

biri, gençlerin gerekli ve tanınan eğitim niteliklerini

yakalamasıdır. Bu süreçte neredeyse

100.000 projenin yüzde 95'i halihazırda işlenmiştir.

İŞSİZ SAYISI YÜKSEK

AMS Viyana'da, yeni tip koronavirüs (Kovid‐

19) pandemisinin de güçlü etkisiyle işsiz olarak

kayıtlı kişi sayısı Ağustos 2020'de bir

önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 33,1

artarak 148.183'e, eğitim kurslarındaki bireylerin

sayısı ise yüzde 2,7 artarak 21.844'e

yükseldi. Her iki grubun toplamında ise

yüzde 28,2’lik bir artış oldu.

HEDEF GENÇLERİN EĞİTİMİ

AMS Viyana Başkanı Petra Draxl, "Mevcut işgücü

piyasasının sıkıntılı sürecinde, öncelikle

iyi eğitimli olmayan gençlerin ve genç yetişkinlerin

durumuyla ilgileniyoruz. Haziran

ayından Ekim ayı sonuna kadar, AMS Viyana,

Viyana Belediyesi ile birlikte, 25 yaş altı 3000

genç kişi ile resmi olarak tanınan yeterlilik

olasılıklarını ele almaya yoğun bir şekilde

odaklanacak. Bunlardan 2500'ü ile şu anda

yoğun kariyer ve eğitim danışmanlığı çalışmaları

gerçekleştiriliyor."

GENÇLER KATILIM GÖSTERMELİ

Özellikle başkent Viyana'da yaşayan göçmen

geçmişi olan gençlerin de bu destekleyici çalışmalara

ilgi duyması ve dahil olması önem

arz ediyor.

© Sebastian Philipp, BAK

npo-fonds.at

Weil wir

gemeinsam

das Beste aus

uns herausholen.

Der NPO-Fonds unterstützt

gemeinnützige Organisationen.

Unsere Gesellschaft braucht

dieses Engagement.

Mit dem NPO-Fonds konnten bisher bereits rund

6.000 Vereine und Organisationen aus den

Bereichen Sport, Kunst und Kultur, Umweltschutz

oder auch Soziales in der Corona-Krise unterstützt

werden. Insgesamt stehen 700 Millionen Euro zur

Verfügung. Anträge sind bis Ende 2020 möglich.

Sichern auch Sie sich rasche und einfache Hilfe

für Ihren Verein!

Alle Informationen dazu auf www.npo-fonds.at

Foto: © Lieve Boussauw / Jeunesse – Musikalische Jugend Österreichs ENTGELTLICHE EINSCHALTUNG


4 HABERaile&eğitim EYLÜL 2020

www.avrupa.at

YASEMİN KARAGÖZ

DEĞİŞİME

HAZIR MIYIZ?

İnsanlar konuşur!

Sessizce önemli şeyler üzerine,

Gür sesle ve uzun uzadıya

önemsiz şeyler üzerine,

Gereksizce ve haklı-haksız

başkaları hakkında,

Çok azda da olsa, birlikte ve makulca,

Çoğu zaman düşünmeden,

Ve hatta bıkıp usanmadan

konuşur, konuşur...

Bugün biz de görüp yaşadığımız,

hala hissettiğimiz ortak

sorunumuz olan Kovid‐19

hastalığı hakkında konuşuyor,

anlamaya çalışıyor, olası önlem

ve değişimler için kendimizi

hazırlamaya çalışıyoruz.

Zaman yine su gibi akadursun,

biz yine yolumuza devam

ediyor, her yeni güne yepyeni

haberlerle uyanıyoruz. Herşey

o kadar hızlı gelişiyor, değişiyor

ki takip etmekte zorlanıyoruz.

Yaz mevsimi sonbaharla

yer değiştiriyor, değişen sadece

mevsimlerle kalmıyor, günlük

hayatımız, alışkanlıklarımız,

olaylara bakış açımız, algılayı

şımız, tepkilerimiz de değişiyor.

Ne olduysa bu senenin, ilkbaharının

ilk aylarında, birdenbire

oldu. Mart ayı başlarında

yasemin-ka@hotmail.com

dünyaya yayılan bir virüs

hayatımızı tamamen değiştirmeye

yetti de arttı bile.

Dünyayı görünen, görünmeyen,

büyük‐küçük, envai çeşit

mahlukatla dolduran yüce

Allah, yine dünyanın ve tüm

mahlukatın sorumluluğunu insanoğluna

veriyor.

Her sorun kendi çözümünü

beraberinde getirir! Şikâyet

etmek ve boş konuşmak bizi

geriye atarken, cesaret, bilgi

ve kararlılık bizim bakış açımızı

değiştirmeye ve dolayısıyla

probleme odaklanmaya katkıda

bulunur. Çünkü biliriz ki,

bazıları sadece ağzıyla, bazıları

aklıyla, ama çok az insan ise

aklı, vicdanı ve kalbiyle konuşur,

görür ve hisseder.

Aylardır tüm dünya insanları

Kovid‐19´un artçı depremleriyle

sarsılıyor, onunla mücadele

etmek zorunda olmanın

bilinciyle yaşamaya çalışıyor.

Hepimizi düşündüren, en çok

kaygılandıran konu sağlığımız

olsa da, ekonomi ne kadar

sarsılacak, bizler bundan ne

oranda etkileneceğiz, eskisi gibi

Foto: S.Sabuncu Photography

alış‐veriş yapabilecek miyiz,

lüks ve gösterişe, aşırı tüketim

alışkanlıklarımıza dur deme

vakti geldi mi? gibi sorulara

cevap arıyoruz… Yani işler, güçler

ne olacak demeden alamıyoruz

kendimizi.

Ticaretten, eğitim sektörüne,

sağlıktan, turizm sektörüne,

günlük hayat tamamen değişmiş

durumda. Sosyal hayat

büyük oranda sekteye uğradı.

Galiba uzun bir müddet daha

birlikte yapmayı planladığımız,

düğün, nişan gibi kutlamaları,

birlikte izlemekten keyif aldığımız

futbol maçları, sinema

filmleri, tiyatrolar, konserler,

Ramazan, Kurban bayramları

garip kalacak...

Son yıllarda herşeyin dijital

olarak değişeceği konuşuluyor

olsa da bu kadar hızlı olacağını

kimse tahmin bile edemezdi.

Beklediğimizden daha hızlı bir

şekilde yeni bir dünya düzenine

giriyoruz. Tarihler yeniden yazılacak,

insanlar alışkanlıklarını

ve yaşam tarzını kısmen

değiştirmek zorunda kalacak.

Bilinen bir gerçek var ki, insanlar

birbirinden dolayısıyla

kalabalıklardan korkuyor. Zaten

mesafeli yaşadığımızı düşünürsek,

daha fazla mesafe

koymak durumunda kalacağız.

Kimbilir önümüzdeki zamanlarda

insanlar şehirlerden köylere

akın edebilir. Okula gitmek

yerine uzaktan eğitimi tercih

edebilir, alış‐verişlerini internetten

yürütebilir. Hatta droneler

sayesinde siparişleriniz gökten

zembille gönderilmiş gibi,

balkonlarınıza indirilebilir. Reklam

sektörü tavan yapabilir, temizlik

ve hijyen ürünleri yok

satabilir. Çoğu insan işsiz kalabilir,

ihtiyaç dahilinde yeni meslek

dalları ortaya çıkabilir. Hızla

ve aniden çöken ekonomi,

krizin ardından çok hızlı bir

şekilde tekrar yükselebilir. Bunlar

sadece tahminlerimiz, ama

görünen o ki bu konu bizi uzun

bir süre daha meşgul edecek...

Yeni dünya düzeni, bize nasıl

bir hayat sunar, neleri elimizden

alır? Sorusu meşgul ediyor

beynimizi. Artık hiçbir şey eskisi

gibi olmayacak! diyor, bir

nevi ister istemez değişimlere

hazır olduğumuzu belirtiyoruz.

Gün geçtikçe hem kendimizi,

hem çevremizde olup bitenleri,

daha iyi idrak ediyor, doğru zamanda,

doğru ve sonunda pişman

olmayacağımız kararlar almak,

aldığımız kararları işleve

koymak, hepimizin ortak amacı.

Hayatımızın seçimlerimizden

ibaret olduğunu düşünürsek,

akılcı ve makul çözümlere odaklanabilir,

alışkanlıklarımızdan vazgeçebiliriz.

İnsanlar psikolojik

olarak o kadar yıprandı ki, virüsün

etkileri geçtikten sonra hayat

normale döner mi, bilinmez.

Ama asıl konu, değişimler ne

kadar etkileyecek hayatımızı ve

biz bu değişime ne kadar hazırız?

Zahl der rechtsextremen

Straftaten leicht gesunken

Avusturya'da 2020 yılının ilk

altı ayında aşırı sağcı suçların

sayısında, bir önceki yılın

aynı dönemine göre hafif bir

azalma oldu.

Meclise Soru Önergesi

SPÖ'den (Sosyal Demokrat

Parti) milletvekili Sabine

Schatz'ın aşırı sağcı suçların

sayısı ile ilgili meclise sunduğu

soru önergesine Halk

Partisi'nden (ÖVP) İçişleri

Bakanı Karl Nehammer'in

verdiği yanıt ile güncel rakamlar

ortaya çıktı.

Suç Sayısı Azaldı

2020 yılının ilk yarısında aşırı

sağcılar toplam 253 suç işledi.

Bu sayı 2019 yılının ilk 6

ayında 304 olarak kayıtlara

geçmişti.

Alman Bertelsmann Vakfı ile

Berlin Sosyal Araştırmalar

Merkezi tarafından YouGov

araştırma şirketine yaptırılan

"Popülizm Barometresi 2020"

başlıklı araştırmaya göre, Almanya’da

seçme hakkı olan

her beş kişiden birinin popülist

görüşlere sahip olduğu

SPÖ-Abgeordnete Sabine Schatz

Avusturya’da Aşırı

Sağcı Suçlar Azaldı

Koronavirüs’ün Etkisi

Sabine Schatz, suç rakamlarının

düşmesinden memnun

olduğunu ancak, bu durumun

aslında büyük ölçüde

koronavirüs pandemisinin

neden olduğu değişen koşullardan

kaynaklandığını vurguladı.

Aşırı Sağcı Suçların Açılımı

Eylemlerin büyük çoğunluğu

internet ortamında gerçekleşti.

2020'nin ilk yarısında

42 ırkçı saldırı, 13 Antisemitik

ve 6 İslamofobik eylem

gerçekleşti. Sabine Schatz

son olarak, Federal Anayasa

ve Terörle Mücadele Dairesi

(BVT) personelinin arttırılmasının

aşırı sağ ile mücadeledeki

önemini vurguladı.

Popülistlerin Sayısı Azalıyor

belirlendi. 2018'de yapılan

araştırmada, her üç kişiden

birinin popülist olduğu tespit

edilmişti. YouGov yetkilileri,

bu anket ile Almanlar arasında

popülist eğilimlerin

azaldığını ayrıca, korona krizi

ile hükümete güvenin arttığı

sonucunun çıktığını açıkladı.

© Parlamentsdirektion / Thomas Jantzen

Ergenlik Dönemindeki Gençler Sıkıntılı

Uykusuzluk Yaşayan

Gençlerin Sayısı Artıyor

HABER

AVRUPA

Ö

S

EUROPA

T

E

R

JOURNAL

Gazete Kurucusu (Gründerin)

Katrin VORHAUSER

İmtiyaz Sahibi (Herausgeber und Inhaber)

Mehmet İNAK

Genel Yayın Yönetmeni (Chefredaktion)

Hasan KESKİN

Türkiye Temsilcisi

Mag. Ahmet ZUBİ

17.09.2020 - 12.10.2020

SAYI: 97 EYLÜL 2020 - SEPTEMBER 2020 AUSGABE: 97

ANSCHRIFT - ADRES

HABER AVRUPA - EUROPA JOURNAL

Roßbachstr. 10 - 6020 Innsbruck

Baskı-Druck: Medien-Druck AG Innsbruck

Yayımlanan köşe yazıları ve reklamların içeriğinden

gazetemiz sorumlu değildir.

www.europa-journal.net - info@europa-journal.net

www.avrupa.at - info@avrupa.at

R

I

E

C H

Almanya’da bir sağlık sigorta şirketinin

yaptığı araştırmaya göre

gençler arasında uykusuzluk problemi

yaşayanların sayısı gün geçtikçe

artıyor. Özellikle ergenlik

dönemindeki gençlerin daha kötü

uyuduğunu, uyku problemiyle boğuşan

gençlerin de sayısının son

yıllarda büyük oranda arttığını

açıklayan araştırmacılar, 15 yıl öncesine

göre gençlerin uyku problemlerinde

patlama yaşandığının

altını çizdiler.

KORKUNÇ ARTIŞ

15‐19 ve 20‐24 yaşları arasında

uyku problemleri yaşayan gençlerin

sayısı 2005 ve 2018 yılları arasında

yüzde 170 oranında artış

gösterdi.

DOKTOR DESTEĞİ

Alman gençlerinin ciddi bir bölümünün

sürekli uyku problemi yaşadığının

ortaya çıktığı bu araştırmaya

göre, sadece 2018 yılında,

25 bin 100 genç ve yaklaşık 45

bin 600 genç yetişkin devamlı

olarak uyku problemi yaşadı ve

doktor desteği almak zorunda

kaldı.

1.8 MİLYON KİŞİDE AYNI SORUN

2018 yılında Almanya çapında

uyku problemi yaşadığı kayda geçenlerin

sayısı yaklaşık bir milyon

800 bin olarak açıklandı. Bu kişiler

yaşadıkları sorun nedeniyle geceyi

uyanık geçirmek zorunda kalmaktan

muzdaripler.

2020 BOŞANMADA REKOR YIL OLABİLİR

Avusturya’da Her On Evlilikten

Dördü Boşanmayla Sonuçlanıyor

Avusturya'da geçtiğimiz yıl 16.319 evli

çift boşanma kararı aldı ve bu rakam

her on evlilikten dördünün boşanmayla

sonuçlandığı anlamına geliyor.

En çok Aşağı Avusturya eyaletinden

evli çiftlerin boşandığı ortaya çıktı.

Koronavirüs pandemisi nedeniyle

2020'de boşanmalarda yeni bir rekor

bekleniyor. Avusturya İstatistik Kurumu

Genel Müdürü Tobias Thomas,

''2019'da ülke genelinde genel boşanma

oranı yüzde 40,7 oldu. (En yüksek

oran 2007’de yüzde 49,5 idi.)''

Aşağı Avusturya İlk Sırada

Eyalet bazında Aşağı Avusturya'dan

boşanan çiftler yüzde 44.4 ile ilk sırada.

Viyana yüzde 44.1 ile en yüksek

boşanma oranına sahip ikinci eyalet,

devamında Vorarlberg ve Burgenland

(her biri yüzde 42,9) ve Kärnten

(yüzde 41,2) yer aldı. Salzburg (yüzde

38,3), Yukarı Avusturya (yüzde 37,8) ve

Steiermark'da (yüzde 37,3) genel boşanma

oranı Avusturya ortalamasının

altındaydı. Tirol'da 2017'den beri olduğu

gibi genel boşanma oranı yüzde

© stock.adobe.com - JenkoAtaman

34,9 ile en düşük seviyede kaldı.

2019'daki tüm boşanmaların yüzde

86,3'ü tarafların karşılıklı rızası ile

gerçekleşti.

Evlilikler Ortalama On Yıl Sürüyor

2019'da boşanma ile sonuçlanmış evliliklerin

ortalama süresi 10,5 yıl oldu.

(2018'de 10,6 yıl). Boşanmaların yüzde

1,9'u evliliğin ilk yılında, yüzde 4,5'i ise

ikinci yıl içinde gerçekleşti.

Boşanmadan Çocuklar Etkileniyor

Erkeklerin ortalama boşanma yaşı

2019'da bir önceki yıla göre 0,1 yıl artarak

45,3 yıla, kadınlar için 0,2 yıl artarak

42,1 yıla çıktı. Geçtiğimiz yıl,

12.823'ü reşit olmayan toplam 18.474

çocuk ebeveynlerinin boşanmalarından

etkilendi.

Korona İle Yeni Rekor Mümkün

Avusturya İstatistik Kurumu şu ana

kadar 2020 yılı için henüz bir veri açıklamazken,

uzmanlar koronavirüs pandemi

sürecinin özellikle ilk döneminde

dışarı çıkma kısıtlamaları ile evde daha

çok zaman geçirmek zorunda kalan

çiftlerin boşanma ihtimalinin arttığını

ve 2020 yılının yeni bir rekoru getirebileceği

tahmininde bulunuyor.


EYLÜL 2020

www.avrupa.at

HABERaile&eğitim 5

Ingrid,

Sprachtrainerin und

VHS Kursleiterin für Englisch

Foto: Johannes Zinner

Peter,

Profi-Fotograf und

VHS Kursleiter

für analoge und

digitale Fotografie

Sosyal Mesafe İle En İyi Eğitim

Viyana Halk Eğitim Merkezleri’nin (VHS) sunduğu

kurs seçenekleri, farklı diller öğrenme,

hareket, dijitalleşme, sanat ve kreatiflikten

kişilik gelişimine, politikaya, yöneticiliğe,

doğa bilimlerinden ücretsiz öğrenme yardımına

ve ikinci eğitim yolu için farklı tekliflere

kadar çok geniş bir yelpazeye uzanmaktadır.

Çok farklı alanlardan uzmanlar, sahip oldukları

bilgileri büyük bir heyecan ve çoşkuyla

VHS kurslarında aktarıyorlar.

Mit Abstand die beste Bildung!

Das Angebot der Wiener Volkshochschulen

reicht von Sprachen, Bewegung, Digitalisierung,

Kunst und Kreativität über

Persönlichkeitsentwicklung, Politik, Management,

Naturwissenschaften bis hin zu

Gratis Lernhilfe und Angeboten für den

zweiten Bildungsweg. Expert*innen verschiedenster

Bereiche vermitteln in den VHS

Kursen mit Begeisterung ihr Wissen.

OKULLAR AÇILDI:

Uzmanlardan

Ailelere

Tavsiyeler

Koronavirüs salgını ile büyük soru

işaretleri ile yeniden açılan okullar,

aileleri düşündürüyor. Bu süreçte

çocuklarını okula gönderen ailelere

uzmanlar tavsiyelerde bulundu:

* Salgının hala bitmediğinin farkında

olup, kabul etmeliyiz.

* Güvenilirliği kanıtlanan aşı bulunup,

herkes aşılanmadan salgın için

riskler azalsa da devam edecek.

* İlgili bakanlıkların gerekli önlemleri

alarak okulları açtığının bilincinde

olun ve okulların güvenli olduğunu

çocuklarınıza aktarın.

* Çocuklarınız sizin söylediklerinizden

çok, yaptıklarınızı taklit ederler.

* Çocuklarınızı korkutmadan doğru

bilgilerle aydınlatın.

* Kendilerini ve çevrelerini korumalarını

sağlayın.

* Çocuklara sosyal mesafe ve hijyen

kurallarına uymanın önemini anlatmaya

özen gösterin.

Viyana Halk Eğitim Merkezleri’nde ister kişisel

gelişim ya da mesleki ilerleme ve gelişim

konularında herkes ihtiyaç duyduğu desteği

alır.

Bütün Kursalar ve Bilgiler İçin

İnternet Adresi:

www.vhs.at

Ob persönliche Entwicklung oder berufliches

Weiterkommen – bei der VHS bekommen

alle die Unterstützung, die sie

benötigen.

Alle Kurse und

Informationen auf

www.vhs.at

Foto: VHS

Mit Abstand

die meiste Bildung!

Über 14.000 Kurse jährlich –

an den VHS Standorten und online.

Bildung

und Jugend

BILDUNG FÜR ALLE www.vhs.at

Sprachenateliers – ein Weg des

sprachbewussten Unterrichts

Im Herbst 2019 trafen sich

vier LehrerInnen beim Bundeslehrgang

zum „Sprachbewussten

Unterricht“ der Pädagogischen

Hochschule der Steiermark. Gemeinsam

bildeten sie ein Team

und beschlossen, auch über den

Lehrgang hinaus, Kinder für

Sprachenvielfalt zu begeistern.

Das im Lehrgang gebildete Team

„Kunterbunt“ veranstaltete im

August 2020 auf Einladung der

Marktgemeinde Paternion (Kärnten)

in der Sommerbetreuung

Sprachenateliers.

Hasan Keskin (VS Reutte) unterrichtete

Türkisch, Ingrid Strießnig

Slowenisch, Brigitte Gabriele

Gasser Französisch, Gfrerer‐

Unterlerchner Eva Italienisch

und Gfrerer Alexandra Englisch.

In 45‐Minuten‐Einheiten lernten

die Kinder ganzheitlich, mit

Gesang und Bewegung, die unterschiedlichen

Sprachen kennen.

An beiden Tagen starteten die

Kinder gemeinsam mit den Lehrkräften

mit einem Begrüßungslied

in sechs Sprachen, auch ein

gemeinsamer Abschluss, bei

welchem die Kinder die neuen

sprachlichen „Errungenschaften“

präsentiert und gefestigt haben,

gehörte zum Programm.

Das Team Kunterbunt hofft, dass

diese positive Zusammenarbeit

eine Fortsetzung findet. Die

Rückmeldungen der Kinder und

deren Eltern sprechen eindeutig

für sich und das Team wird versuchen,

über die Bundesländergrenzen

hinaus tätig zu werden.

Wer Fremdsprachen

beherrscht hat

bessere Chancen…

• im Ausland arbeiten oder

studieren zu können

• Menschen aus anderen

Ländern kennen zu lernen

• Menschen aus anderen

Kulturen verstehen zu können

• im eigenen Land einen

besseren Arbeitsplatz zu finden

Viele lernen eine Sprache auch aus

dem Interesse heraus, weil sie in der

eigenen Familie gesprochen wird.


6 HABERavrupa&gençlik EYLÜL 2020

www.avrupa.at

Ağustos ayını oğlumla birlikte Türkiye’de,

memleketim olan Muğla/Marmaris

ve çevresinde geçirdik.

Kokusunun dahi huzur ve güven verdiği

köyümün topraklarına dokunup,

yeşil ve mavinin buluştuğu koylarda

denize girip serinledik yani kısacası

ben özlem giderdim ve bunu yaparken

evladımı da ilk kez benim için her

zaman „ev“ kokan bu diyarlarla tanıştırma

fırsatım oldu. Bunun ne kadar

kıymetli birşey olduğunu yaşayan her

birimiz biliyoruz zaten.

Ev ne demek, bir insanın evi olarak

tanımladığı o yer neresi, bulunduğu

yer mi veya her daim özlemini çektiği

ve bir parçasını bıraktığı yer mi? Birden

fazla yeri aynı ölçüde evi olarak

benimseyebilir miyiz ve bizden sonra

diasporada hayatını devam ettirecek

olan nesil bu kavramlara nasıl bir

yaklaşımı olacak?

Bu sorularla meşguldü zihnim ve

Türkiye’nin de geçtiğimiz yıllarda

dahil olduğu ve toplam 136 ülkenin

işbirliği sonucunda imzalanan "Vergi

Konusunda İşbirliği Sözleşmesi" kapsamında

yurt dışında ikâmet eden

Türklerin belli bilgileri farklı ülkelerle

paylaşılacak.

HANGİ BİLGİLER?

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar

Başkanı (YTB) Abdullah Eren, "Otomatik

bilgi paylaşımı finansal hesap

verileri, mevduat hesapları, saklama

hesapları, borç ve ortaklık ilişkisi

menfaati, nakdi değer sigorta sözleşmeleri

ve düzenli ödeme sözleşmelerini

kapsayacaktır. Gayrimenkul bilgileri

ya da emekli maaşı hesabı gibi bilgilerin

paylaşımı ise söz konusu olmayacaktır."

dedi.

DOLANDIRICILARA DİKKAT

YTB tarafından yapılan açıklamaya

göre, yurt dışında ikâmet eden Türklerin,

'Vergi Konusunda İşbirliği Sözleşmesi'

kapsamında Türkiye'deki

BEGÜM GÖRDÜ

begum@turktekin.at

İNSAN HAKLARI, ADALET ve EŞİTLİK

AVRUPA KENDİ

DEĞERLERİNİ

YİTİRİYOR

ruhum Türkiye’de bulunduğum süre

esnasında, daha doğrusu belki de

uzun süredir ilk kez bu sorularla meşgul

olmaya fırsat buldum.

Kapıdan adım attığım her an ırkçılığın

farklı yüzleriyle karşı karşıya gelme

ihtimali yoktu çünkü orada, konuştuğum

dil veya giydiğim kıyafet,

başörtüm çoğunlukla normal karşılanıyordu

ve ben Avusturya ve Avrupa’da

yaşayan bir çok Müslüman

kadın gibi her gün bir mücadele içerisinde

değildim.

Bu mücadele aktif değilde sessiz olsa

dahi çok yorucu ve yıpratıcı‐ Irkçılığın

yarattığı zehirli ortamdan uzaklaştığnızda

anlayabiliyorsunuz.

Yaklaşık iki hafta bunun tam olarak

farkında bile olmadan geçti zamanım,

etrafımı olası bir tehlike kaygısıyla

kontrol etmeden geçirdiğim çok

rahat ettiğim iki hafta.

Bu rahatlığın bir rehavete yol açtığını

Otomatik bilgi paylaşımı

kapsamında finansal

kuruluşlardaki finansal hesap

verilerinin paylaşımı olacak.

Gayrimenkul bilgileri ya da

emekli maaşı hesabı gibi bilgilerin

paylaşımı söz konusu değil...

Türkiye Yurt Dışında İkâmet

Eden Türklerin Hangi

Bilgilerini Paylaşacak?

finansal verilerinin taraf ülkelerle

paylaşılacağını belirterek, bu bilgileri

sözleşme kriterleri dışına çıkarma

vaadinde bulunan hiçbir kişi ya da

kuruma özel bilgiler (T.C. kimlik numarası,

e‐devlet şifresi) ve para vermemesi

konusunda dikkatli olması

gerektiği uyarısı yapıldı.

ALMANYA ve AVUSTURYA

YTB Başkanı Abdullah Eren, "Teknik

altyapı kurulana kadar anlaşmaya

taraf olan bazı ülkelerle bilgi paylaşılmayacak.

2020 yılında Almanya,

Avusturya, Fransa, Hollanda ve Belçika'ya

bilgi gönderilmeyecek. Anlaşma

gereği yurt dışında ikâmet eden vergi

mükelleflerinin Türkiye'deki finansal

hesaplarına ait bilgileri ikâmet ettikleri

ülkelere iletilecektir. Hangi yıllara

ait hangi bilgilerin paylaşılacağı Gelir

İdaresi Başkanlığı, Vergi İletişim Merkezi

(VİMER) ve Cumhurbaşkanlığı İletişim

Merkezi (CİMER) üzerinden

öğrenilebilinir."

© stock.adobe.com - Studio_East

fark etmem ise bana büyük bir ders

oldu diyebilirim.

Ben Avusturya’da siyasi gelişmeleri

yakından takip eden, sadece Müslümanlara

karşı değil herhangi bir ayrımcılığa

karşı olabildiğince hassas

davranmaya çalışan hatta bununla

elimden geldiğince mücadele veren

bir insan iken iki hafta içerisinde farkındalığım

körelmeye başlamıştı.

Elbette Türkiye’de siyasi kutuplaşmanın

getirdiği gerginlikleri toplum

içerisinde görmek ve hissetmek

mümkün, çünkü bunlar çok bariz ve

göz önünde yaşanan ve konuşulan

şeyler.

Alışveriş yaptığınız her esnaf ile oturup

siyaset konuşmak mümkün Türkiye’de‐

„Ne olacak bu memleketin

hali?“ hepimize aşina bir cümle.

Benim bahsettğim daha gizli daha

kompleks toplumsal sorunlar.

Aklıma gelen ilk sorun mülteciler

hakkında kurulan cümleler ve kullanılan

ayrımcı dil mesela.

Bu sorunsalı Avusturya’dan takip

etsem de orada bunun farkında bile

değildim, orada olduğum halde.

Irkçılığı artık kendi üzerimde hissetmemem

ve kaygılarımın yok olmasıyla

birlikte sanki etrafımda olan

bitenlere karşı da duyarlılığım azalmıştı

ve bunun farkına varmak beni

önce kendime karşı öfkelendirdi,

daha sonra üzdü.

Biz, sadece azınlık olduğumuz zaman

mı adaletsizliğe karşı sesimizi çıkaracaktık,

evrensel değerler kurduğumuz

değerler dünyası yok olmaya mı

mahkûmdu çoğunluğa dahil olunca?

Avusturya’ya döndüğüm zaman anladım

ki, Türkiye’de olduğum sürede

yaşadıklarım ve düşündüklerimin bir

sebebi varmış.

Sosyal medya ve gazeteler yine evsiz

kalan, ayakları çıplak, güzel yüzleri kir

içinde çocuklarla ve evlatları için

çaresizce çırpınan anne‐babalarla

doluydu. Yine insanlık kaybetmişti.

Moria’da çıkan yangından sonra

Avusturya hükümeti birçok Avrupa

ülkesinin aksine yanan mülteci kapmından

ülkeye çocuk almayacağını

açıkladı.

Avusturya Başbakanı Sebastian Kurz

bir açıklamasında „Eğer o çocukları

buraya kabul edersek, diğer onlarca

insana yanlış bir umut aşılamış

oluruz. Bunu vicdanımla bağdaştıramam“

dedi.

Vicdan‐ ne kadar da ağır bir kelime.

Bu kelimenin altında ezilmedi mi,

bütün insanlık o insanlar orada yarının

ne getireceğini bilmeden acı

çekerken?

Birkaç ülke lütfedip çocukları kabul

edecek neyse ki ve bunun olması için

oranın yanıp kül olması gerekliymiş.

Çocukların pislik ve yokluk içinde,

perspektifi olmayan hiç bir canlının

yaşamaması gereken kötü şartlarda

öylece durmaları yeteri kadar sebep

değildi bunca zaman.

Avusturya’nın da dahil olduğu Avrupa

Birliği bayraklarına adaleti,

insan haklarını ve eşitliği yazmış

ve bir daha açıp kendi değerlerine

bakmamış.

Bu değerler Avrupa Birliği için artık

sadece birer içi boş süslü laftan

ibaret.

Ben ise Türkiye’de ırkçılığı hissetmeyip

rehavete kapılmıştım ve adaletsizliği,

hakkı hukuku ölçüp tarttığımı

sandığım kantarım artık doğruyuyanlışı

yeteri kadar hassas tartmamaya

başlamıştı bile.

Bu ikisi belki ilk bakışta aralarında

dağlar kadar fark olan iki durum,

fakat bir adım yaklaşınca tam tersini

görürüz: Arasında hiç bir fark yok!

Kendimize pusula edindiğimiz evrensel

değerler olmalı ama bundan daha

elzem birşey var ki, o da değerlerimizi

ara sıra çıkarıp onları hatırlamak.

Neden bu değerleri ve bazı prensipleri

cebimize koyduğumuzu yeniden

düşünmek, kendimizi sorgulamak,

belki zamanla yanlış bulduğumuzu

eleyip yerine yenilerini eklemek.

Aksi takdirde zaaflarımıza yenik

düşüp edindiğimiz değerleri kazanılmış

bir kupa misali bir köşede tozlanmaya

mahkûm eder adım adım

inandığımız doğrulardan uzaklaştığımızı

anlamayabiliriz.

Tıpkı mülteci çocuklarını bile birer

sayı ve potansiyel tehlike olarak

gören Avrupa Birliği, tıpkı Avusturya

gibi.

Kovid-19: Gençlerde Ruh

Sağlığı Sorunları Artıyor

142 Numaralı Telefon Hattına Yoğun İlgi

Koronavirüs (Kovid‐19) krizi birçok

kişinin hayatını değiştiriyor ve bu

süreçte özellikle daha fazla genç telefonla

danışmanlık numaralarını

arayarak yardım arıyor. En büyük

sorunlar ailevi konular, arkadaşlık

ilişkileri ve aynı zamanda ekonomik

belirsizlikler.

Gençlere İyi Geliyor

Telefon ile danışmanlık hizmeti

veren uzmanlara göre, gençlerin sorunları

hakkında konuşması veya

elektronik aletler ile yazılı olarak

uzmanlarla mesajlaşması gençleri

rahatlatıyor ve onlara çok yardımcı

oluyor.

© stock.adobe.com - s_l

Belirsizlikler Artıyor

Özellikle gençler arasında belirsizlikten

kaynaklanan karamsarlık çok

fazla. Koronavirüsün okul veya üniversiteye

bu dönem nasıl etki edeceği

gençleri oldukça düşündürüyor.

Ekonomik belirsizlikler gençleri

yoruyor, aynı zamanda bir özgüven

sorunu ve kaygıları da beraberinde

getiriyor.

Ücretsiz ve Anonim Aramalar

Gençler Avusturya'da 142 numaralı

telefondan danışmanlık ve tavsiye

alma hizmetine farklı eyaletlerden

ücretsiz ve anonim olarak ulaşabilirler

ve sorunlarını uzmanlarla paylaşabilirler.

142 Numaralı Telefon Hattı Hakkında Bilgiler:

* 7 gün 24 saat hizmet vermektedir. (Resmi tatil günleri dahil)

* Sabit hatlardan veya cep telefonundan ücretsiz olarak aranabilir.

* Telefon danışmanlığı gizlilik garantisi vermektedir.

* www.telefonseelsorge.at adresinden yazışma (chat) ile ya da

E‐Posta yoluyla da bu hizmetten faydalanabilirsiniz.

Logo: www.dioezese-linz.at


EYLÜL 2020

www.avrupa.at

HABERaile&eğitim 7

Birlikte Çocuk Cinsel

İstismarını Önleyebiliriz!

Karanlığı Arala

Melike İNCE

Sinir ve Psikoterapi Bilimi

melike.ince@outlook.de

Çocuk cinsel istismarı çocukları derinden

etkiler ve dünyasını şekillendiren

içsel haritasını korku, utanç,

suçluluk, aşağılanma ve güvensizlikle

temellendirir. Yaşadıkları cinsel

istismarı paylaşamayan ya da yardım

alamayan çocuklarda istismarın etkileri

olumsuz yönde artmaktadır.

Çocuk cinsel istismarı, istismar

türleri arasında ortaya çıkarılması

en zor olandır ve çoğu zaman gizli

kalır. Özellikle cinselliğin bile konu

edilmesi baskılanan toplumlarda

cinsel istismarın ne denli ciddi

boyutlara ulaşabileceğini tahmin

etmek hiç güç değildir. İşte tam da

bu sebepten dolayı yetişkinler olarak

bu konu hakkında konuşmak, bilgilenmek

ve çocukları da doğru şekilde

bilgilendirmek zorundayız. Çünkü

çocuk cinsel istismarı hakkında bilinçlenmek,

çocukları koruyabilmenin

yollarını öğrenmek demektir.

World Human Relief Derneği Başkanı

olan Doç.Dr. Ayten Zara önderliğinde

başlatılan „Karanlığı Arala“ hareketi

çocuk cinsel istismarı hakkında

farkındalık yaratmak için oluşturulmuştur.

„Cinsel istismar sessiz

bir salgındır!“ diyerek bu konuda

sesimizi daha gür çıkarmamız

gerektiğini vurgulayan bu çalışmayla

amacımız, çocukları cinsel istismardan

koruyacak bilinci inşa etmektir.

Gelin çocuklar için el ele verip

sessizliği bozalım ve karanlığı aralayalım.

Hızla artan bu acımasız

şiddeti önleyebilmek için doğru

bilinçlenelim ve çocuklarımızı doğru

bilinçlendirelim.

Çocuk cinsel istismarı bir yetişkinin

zorlama, kandırma, rüşvet, korkutma,

tehdit ve baskı yollarını kullanarak

kendi cinsel istek ve hazzı

için çocuğu araç olarak kullanmasıdır.

Aynı zamanda çocuğun cinsel

olarak istismarına göz yummak

da cinsel istismardır. Çocuğun özel

bölgelerine – göğsüne, kalçasına,

genital bölgesine, dudaklarına ‐ dokunmak

veya okşamak – aynı zamanda

çocuğun da yetişkin tarafından

özel bölgelerine dokundurulması ile

başlayan cinsel istismar, çocuğu

mağdur ederek şiddetini artırır. Cinsel

istismar sır olarak saklandığı

müddetçe en ileri aşama olan

çocuğun tecavüze uğramasına varan

durumlarla karşılaşabiliriz.

Burada önemle vurgulamak istediğim

nokta şudur: Cinsel istismarı

sadece „Kötü Dokunma“ kavramına

sığdırmak doğru değildir. Cinsel istismar

aynı zamanda farklı şiddet türlerini

kapsayan cinsel yaklaşımlar ve

davranışlardır. Bu yüzden istismarın

türlerini öğrenmek, bu konuda alacağımız

en etkili önlemlerdendir.

Bunlar:

• Çocuğa cinsel içerikli laflar atmak,

şakalaşmak ve konuşmalar yapmak,

• Çocuğa pornografik film seyrettirmek,

fotoğraflar göstermek,

• Çocuğa cinsel organ göstermek,

çocuğun cinsel organlarını göstermesini

istemek,

• Çocuk banyodayken, çıplak iken

gizli veya açık olarak seyretmek,

• Çocuğa insanlar ya da hayvanlarla

olan cinsel ilişkiyi seyrettirmek,

• Çocuğu başkasıyla cinsel etkileşime

sokmak ve seyretmek,

• Çocuğun cinsel edinim sırasında,

cinsel pozisyonlarda, çıplak veya yarı

çıplak fotoğraflarını çekmek,

• Çocuğun cinsel bölgelerine (göğüs,

vajina, penis, anuş, ağız) el, cinsel

organ, ağız ya da aletle dokunmak/sürtünmek/ovmak/öpmek,)

• Çocuğun, failin cinsel bölgelerine

(göğüs, vajina, anuş, ağız) el, cinsel

organ, ağız ya da aletle dokunması,

öpmesi, ovması veya sürtünmesi için

zorlamak,

• Çocuk ile anal ya da vajinal cinsel

ilişkiye (penetrasyon) girmek.

Unutulmamalıdır ki istismarcılar

çoğu zaman çocuğun tanıdığı biridir.

Bu nedenle çocuğu, cinsel amaçlı

yaklaşanların sadece yabancılar değil

tanıdık biri olabileceği konusunda da

uyarmak önemlidir.

Cinsel istismarın ne olduğunu bilmeyen

ve ifade edemeyen çocuklar

istismarcıların asıl hedef kitlesidir.

Meydana gelen cinsel istismar

olaylarının 80%'inden fazlası çocukların

bilgisiz, yalnız, korunmasız,

gözetimsiz bırakıldığı durumlarda

ortaya çıkmaktadır.

Avrupa’nın Kanayan Yarası:

Çocukların kendilerini cinsel istismara

karşı koruyabilmesi için onlara

cinsel istismarın ne olduğunu ve

kendilerine yapılanın suç olduğunu

anlatmak gerekir. Dokunma kurallarını

öğretirken „bedenin sana ait“

mesajını vermeyi de unutmayın.

Ancak bu şekilde kendilerine cinsel

amaçla yaklaşan birini reddetmeye

ve şikâyet etmeye hakkı olduğunu

öğrenebilirler. Aynı zamanda bu

eğitimin çocuğa ebeveyni tarafından

verilmesi aradaki güven ve bağlılık

duygusunu pekiştirir.

Şimdi çocuklarınıza anne baba olmaktan

ziyade okul olun, karanlığı

aralamak için cinsel istismar

hakkında konuşun – bilinçlendirin.

ÇOCUK İSTİSMARI ARTIYOR

Avrupa’nın birçok ülkesinde çocuk ve

gençlere yönelik psikolojik ve bedensel

istismar vakaları yükselmeye

devam ediyor. Sadece Almanya’da

2019 yılında 55 binden fazla vaka

tespit edildi.

İSTİSMAR VE ŞİDDET

Devletlerin ilgili kurumları, Avrupa

genelinde çocuk ve gençlerin ihmal,

psikolojik ve bedensel istismar veya

şiddete maruz kaldığını tespit etti.

Rakamların giderek arttığını belirten

yetkililer, Almanya’da 2019 yılında

kayıtlara geçen 55 bin vaka sayısının

2018 yılı ile karşılaştırıldığında yüzde

10’luk artış anlamına geldiğini ve

bunun tedirgin edici bir "rekor"

rakam olduğunu açıkladılar.

© stock.adobe.com - motortion

KAMUOYU DAHA BİLİNÇLİ

Son yıllarda yapılan kapsamlı araştırmalar

ve basında yer alan haberlerin

etkisiyle kamuoyunun bu konuya yönelik

hassasiyetinin arttığını açıklayan

uzmanlar, artık bu tür ihmal ve

istismar vakalarının gizli kalma ihtimalinin

düştüğünü ve bu durumun

rakamlara da yansıdığı değerlendirmesinde

bulunuyor.

KÜÇÜK ÇOCUKLAR TEHLİKEDE

Almanya Federal İstatistik Dairesi rakamları

ihmal, psikolojik ve bedensel

istismar ve şiddet tehlikesiyle karşı

karşıya kalan her iki çocuktan birinin

8 yaşından küçük olduğunu ortaya

koyuyor. Söz konusu küçük çocuklardan

yüzde 42'si tek başına yaşayan

ebeveyni ile kalıyor. Yüzde 38'i her

iki ebeveynin bulunduğu bir evde

yaşıyor, yüzde 11'i ise ebeveynlerinden

birinin yaşadığı ve başka

bir partnerin de olduğu ortamda

büyüyor.

GENÇLİK DAİRELERİ GÖREVDE

İhmal edilen veya istismara uğrayan

çocuklar ve ergenlerle ilgilenmekle

görevli olan ve aynı zamanda ailelere

danışmanlık hizmeti sunan gençlik

daireleri, geçen sene Almanya’da

173 bin şüpheli vakada denetim

yaptı. (2018’e göre 16 bine yakın

artış.) Güvenliği ve refahı tehlike altında

olan çocuk ve gençlerden

dörtte bire yakını, polisin, savcılık

veya mahkemelerin, okul veya kreşlerin

desteği veya harekete geçmesi

üzerine sorumlu dairelerden destek

almaya başladı. Tehlike altında olan

çocukların durumunun tanıdık veya

aile çevresinden ya da anonim olarak

bildirilmesiyle ortaya çıktığı durumların

oranı ise yüzde 15.

ÇOCUKLAR İHMAL EDİLİYOR

İstatistikler, çocuk ve gençlerin yaşadığı

sorunların, yüzde 58 ile ihmal,

yüzde 32 ile psikolojik istismar, aşağılama,

izolasyon ve duygusal yakınlıktan

mahsur bırakılmak, yüzde 27

ile bedensel istismar, yüzde 5 ile

cinsel şiddet olduğunu gösteriyor.

Cinsel şiddete uğrayan çocuk ve

gençler arasında erkek çocukların

sayısında ciddi bir artış görülse de,

cinsel istismar ve şiddete daha çok

kız çocuklarının uğradığı rakamlara

yansıyor.

OLAYLAR MAHKEMEYE TAŞINIYOR

Tespit edilen vakalar gençlik daireleri

tarafından genelde aile mahkemelerine

taşınıyor ve gerekli durumlarda

çocuklar ailelerinin elinden alınıyor

veya ailelerin gençlik dairelerinden

destek almasına karar veriliyor.


8 HABERavusturya&eğitim EYLÜL 2020

www.avrupa.at

Nurten YILMAZ

Abgeordnete zum Nationalrat (SPÖ)

nurten.yilmaz@parlament.gv.at

Ein Viertel der Bevölkerung

hat Migrationshintergrund

© Johannes Zinner

Bildung muss

Schule machen!

Kinder sind unsere Zukunft. Deshalb müssen

wir Erwachsenen dafür sorgen, dass jedes

Kind die besten Bildungsmöglichkeiten

hat, dass kein Kind zurückgelassen wird

und alle die beste Bildung erhalten. Dafür

verantwortlich ist die Schule als der Ort,

wo gemeinsam gelernt und Wissen erworben

wird. Nicht die Geschwister. Nicht die

Eltern oder Großeltern. Nein. Bildung muss

Schule machen!

Die Verantwortung darf nicht wieder auf die

Familien abgewälzt werden wie während

dem Corona‐Lockdown. Familie heißt meistens

Frauen. Es darf nicht mehr sein, dass

Schulen wieder geschlossen werden und

wir Mütter die Hackn machen müssen. Das

überfordert, stresst und laugt aus. Kleine

Wohnungen. Kein Platz zum Lernen. Nervige

Geschwister. Kein Laptop. Stress in der

Familie. Sorgen wegen der Pandemie.

Gerade jene Kinder, die es nicht so leicht

haben, sind noch mehr zurückgefallen, weil

der Unterricht ausgefallen ist. Die Klassenschere

ging noch mehr auf und diese konservative

Regierung hat es völlig verabsäumt

hier entgegenzuwirken. Gerade diese Kids

brauchen uns und gemeinsame Bildungsräume.

Brauchen Präsenz und Vorbilder.

Brauchen Ressourcen und ein Umfeld, das

Lust aufs Lernen macht. Und das Recht

darauf darf nicht davon abhängen, wo man

zufällig reingeboren wurde.

Wenn die Schulen für Bildung verantwortlich

sind, müssen sie dafür gerüstet sein.

Schluss mit den Halbtagsschulen und

der Segregation. Schluss mit Hausaufgaben

und schweren Schultaschen. Ab 16 Uhr

ist Unterrichtschluss und der Kopf frei.

Gratis.

Utopie? Nein, ab September ist der Besuch

von verschränkten Ganztagsschulen kostenfrei

in ganz Wien, inklusive gesundem Mittagessen.

Unterrichts‐ und betreute Lernund

Freizeiteinheiten wechseln sich ab. Weil

Bildung darf nicht vom elterlichen Geldbörserl

abhängen. Corona zeigt wie ein

Brennglas, dass „die alte Normalität" des

Bildungssystems systematisch VerliererInnen

produziert, beschämt, nach Klassen

spaltet und die Bildungsarbeit den Eltern

umhängt. Wir wollen nicht zurück. Wir

gehen vorwärts und machen 10 Jahre nach

den Kindergärten auch die Ganztagsschulen

kostenfrei für alle.

Avusturya'da Nüfusun Dörtte

Biri Göçmen Geçmişe Sahip

Avusturya'da göç geçmişi olan

nüfusun oranı son on yılda ciddi

bir artış gösterdi. Güncel Entegrasyon

Raporu verilerine göre

nüfusun neredeyse dörtte biri

(2.070.100 kişi) ya kendileri

doğrudan Avusturya'ya göç etti

ya da ebeveynleri ülkeye göç

ettikten sonra burada doğdular.

Bu rakamlar, 2010 yılına göre

yaklaşık yüzde 35'lik bir artış

anlamına geliyor. Güncel istatistiklerin

2015'teki büyük mülteci

hareketiyle de güçlü bir

bağlantısı var. O zamandan beri

yaklaşık 118.000 kişi Avusturya'dan

koruma statüsü aldı.

Okullarda Durum

Avusturya okullarına da bu

gelişmeler doğrudan yansımıştır.

Anadili Almanca olmayan

konuşma diline sahip öğrencilerin

oranı 2010'da yüzde

17,6'dan 2019'da yüzde 26,4'e

yükseldi.

Korona Krizi Nedeniyle

Daha Yüksek İşsizlik

İş piyasasında ise yeni tip koronavirüs

(Kovid‐19) pandemisinin

etkisiyle olumsuz bir durum

Integrationsministerin Susanne Raab (ÖVP) findet, dass es in Sachen

Integration in Österreich immer noch große Herausforderungen gibt

hakim. Haziran 2020'de yabancıların

işsizlik oranı Haziran

2019'a göre yüzde 74,2 artarken,

Avusturyalılarda işsizlik

oranı aynı dönemde sadece

yüzde 48,8 arttı.

Zorluklar Çok Fazla

Entegrasyon Bakanı Susanne

Raab (ÖVP), Avusturya'nın entegrasyon

konusunda hala çok

büyük zorluklarının olduğunu,

devletin kapsamlı fırsat ve tekliflerine

ek olarak, göçmenlerin

de uyum için hazır ve istekli

olması gerektiğini vurguladı.

Foto: BKA / Andy Wenzel


9 HABERpflege

Maßnahmen gegen Alterseinsamkeit in der Krise notwendig, auch für die häusliche Pflege!

Pakt gegen Einsamkeit

Einsamkeit im Alter ist zwar kein Problem, das

erst durch die Krise entstanden ist, es hat sich

aber durch die Krise massiv verschärft. Das

zeigt sich auch in der Praxis des Hilfswerks als

einer der führenden Pflegeorganisationen Österreichs

ganz deutlich. Othmar Karas, Präsident

des Hilfswerk Österreich: „Wenn eine Frau

beispielsweise ihren an Demenz erkrankten

Mann zu Hause pflegt, und ihre Kraftquelle, um

dem pflegerischen Alltag gerecht zu werden,

liegt darin, dass die Enkel zu Besuch kommen,

oder sie einmal in der Woche Freundinnen zum

Kartenspielen trifft, dann ist das ein Desaster,

wenn das alles wegfällt.“ Pflegende Angehörige

haben zum Schutz des betreuten Menschen,

aber auch zum eigen Schutz, weil selbst oft

hochaltrig, in der Krise eine „sozialen Lockdown“

erfahren, der einsam und verzweifelt

machen kann.

Pflegende Angehörige aus dem „sozialen Lockdown“

holen

In vielen Haushalten, in denen gepflegt

wird, sei die Fachkraft des Hilfswerks in der

Hauskrankenpflege und Heimhilfe der einzige

direkte Kontakt in der Krise gewesen, und

ist es auch nach wie vor. In Haushalten, wo

nicht auf mobile Dienste zurückgegriffen

werde, seien Angehörige überhaupt auf sich

alleine gestellt gewesen, so Karas. Viele pflegende

Angehörige brauchen jetzt dringend

mehr Unterstützung. Das Hilfswerk bietet eine

Beratungs‐Hotline für pflegende Angehörige,

aber auch Besuche durch erfahrene Fachkräfte

an, die helfen, die Situation neu zu

ordnen, sich bestmöglich auf die Krisenumstände

einzustellen und Lösungen zu finden,

die Lebensqualität auch in der Krise möglich

machen.

(OTS)

Pflegeassistenzberufee

– Berufe mit Zukunft

Pflegeassisten ntInnen und PflegefachassistentInnen

sind

kompetente Pflege-ExpertInnen mit sicheren Jobaussichten

in den regiona alen Krankenanstalten, Sozial- und Gesundheits-

sprengeln, Ambulanzen und stationären Einrichtungen.

Das AZW biete

die Ausbildungen an mehreren Standorten an:

Pflegeassistenz

Standort Innsbruck

Ausbildungsbeginn:

n: 31.05.2021, Vollzeit

Bewerbung: 07.12.20202020 – 02.04.2021

Ausbildungsbeginn n: 25.01.2021, Berufsbegleit

end

Bewerbung: bis 11.11.202011.2020

Standort Hall

Ausbildungsbeginn:

n: 01.02.2021, 02 2021 Vollzeit

Bewerbung: 26.07. – 11.11.2020

Ausbildungsbeginn n: 11.10.2021, Vollzeit

Bewerbung: 08.03. – 06.08.2021

Standort Imst

Ausbildungsbeginn: n: 20.09.2021, Vollzeit

Bewerbung: 08.02. – 18.06.2021

Pflegefachf hassistenz

Standort Innsbruck

Ausbildungsbeginn:

n: 31.05.2021, Vollzeit

Bewerbung: 07.12.20202020 – 02.04.2021

Standort Hall

Ausbildungsbeginn: n: 01.02.2021, Vollzeit

Bewerbung: 26.07. – 11.11.2020

Schwerpunkt im pflegerischen Bereich

Pilotprojekt „Acute Community Nurse“

zeigt erste Erfolge

© stock.adobe.com - Robert Kneschke

Die Idee hinter dem im Mai 2020 gestarteten

Pilotprojekt „Acute Community Nurse (ACN)“

ist, erfahrene Mitarbeiterinnen und Mitarbeiter

mit abgeschlossener Pflege‐ (Diplom) und

gleichzeitiger Notfallsanitäterausbildung in den

Einsatz zu bringen und damit nicht‐notwendige

Hospitalisierungen, vor allem den Patientinnen

und Patienten zu ersparen. “Sieben Mitarbeiterinnen

und Mitarbeiter absolvierten im ersten

Quartal 405 Interventionen. 52 Prozent, das

sind 211 Ausfahrten, betrafen vor allem akute

pflegerische Maßnahmen zu Hause. Darunter

fallen Tätigkeiten, die sonst im Krankenhaus

erledigt werden hätten müssen, wie das Wechseln

von Kathetern oder Verbänden. Damit

schaffen wir ein zusätzliches Plus bei der

Gesundheitsversorgung für die Menschen in

der Region.”, so LR Martin Eichtinger. Aber auch

die Unterstützung für die pflegenden Angehörigen

und Bindeglied zu mobilen Pflegeangeboten

stehen hier auf der Tagesordnung.

Das kann erreicht werden, indem rund um die

Uhr akut erforderliche pflegerische‐ und Erstversorgungen

sowie Dringlichkeitseinschätzungen

am Wohnort durchgeführt werden. “Vor

allem zu jenen Uhrzeiten, wo reguläre Gesundheitsdienstleister

wie mobile Pflege‐ oder Hospizdienste,

aber auch niedergelassene Ärzte

nicht zur Verfügung stehen. Das zeigt auch,

dass die meisten pflegerischen Interventionen

in den letzten drei Monaten Freitag, Samstag

und Sonntag und hier vor allem zwischen

15 und 23 Uhr notwendig waren.“ erklärt Notruf

NÖ Geschäftsführer Christof Constantin

Chwojka. Ein weiterer Vorteil ist, dass nach den

meisten Akutmaßnahmen die Mehrzahl der Patientinnen

und Patienten im niedergelassenen

Bereich weiterversorgt werden können.

Nicht nur werden ambulante Behandlungen in

den Kliniken reduziert, sondern auch die Auslastung

und somit die Verfügbarkeit des regulären

Rettungsdienstes verbessert. Diese ersten

Zahlen ‐ überprüft durch ein intensives Dokumentations‐und

engmaschiges Qualitätsmanagementsystem

‐ zeigen, dass Notruf NÖ hier auf

dem richtigen Weg ist.

(OTS)

Von der Pflegeassistenz

enz

zur Pflegefachassistenz

S tandort Innsbruck

Standort Hall

Wir fre uen uns auf

Ih

hre Bew

erbung!

Ausbildungsbeginn:

n: 31.05.2021, Vollzeit

Bewerbung: 07.12.20202020 – 02.04.2021

Ausbildungsbeginn: n: 25.01.2021, Berufsbegleit

end

Bew

ewerbung: bis 11.11.2020

11.2020

Ausbildungsbeginn:

n: 11.10.2021, Vollzeit

Bewerbung: 08.03. – 06.08.2021

www.azw.ac.at

Wir bilden Gesundheit

© stock.adobe.com - Halfpoint


10 HABERbrustkrebs SEPTEMBER 2020

www.avrupa.at

Bogumila Österreicher, Brustkrebspatientin

„Geht zur

Vorsorge

und

untersucht

euch selbst!“

Steinige Wege führen oft zu den schönsten Orten!

Liebe Frau Österreicher, könnten Sie

sich bitte kurz vorstellen?

Ich heiße Bogumila Österreicher, bin

59 Jahre alt, ich bin diplomierte

Sozialmanagerin, Pädagogin und Lebens‐

und Sozialberaterin. Ich bin

verheiratet, habe zwei

erwachsene Kinder und

eine Enkelin.

Eine regelmäßige

Selbstuntersuchung

kann

lebesnrettend

sein!

Haben Sie Krebs?

Nein, zurzeit nicht. Ich habe

die Diagnose Brustkrebs

im Jahr 2015 erhalten.

Ich wurde 2 Mal brusterhaltend

operiert, habe 16 Mal Chemotherapie

und 30 Mal Bestrahlung

erhalten. Die akute Therapie hat ein

Jahr gedauert. Ich mache aber immer

noch eine AHT (Antihormon Therapie),

die insgesamt sieben Jahre

dauert, da ich einen hormonabhängigen

Tumor hatte.

Ich bin eine Hochrisikopatientin und

habe mich dann im Jahr

2018 dazu entschieden, so

wie das auch von Angelina

Jolie bekannt ist, eine Mastektomie

durchführen zu

lassen, das heißt, ich habe

meine Brust und die Eierstöcke

entfernen lassen.

Warum ist Krebsvorsorge und Selbstuntersuchung

so wichtig?

Ich bin selbst regelmäßig zur Vorsorge

gegangen. Meine Mutter, meine Großmutter

und meine Tante hatten Krebs,

deshalb war ich schon vorgewarnt.

Den Krebs habe ich jedoch trotzdem

selbst ertastet, da ich das selbst

regelmäßig gemacht habe. Ich rate

deshalb allen Frauen, jeden Monat

eine Selbstuntersuchung zu machen.

Das kann lebensrettend sein!

© Österreichische Krebshilfe, Sabine Hauswirth

Sie haben aus Ihrem Schicksalsschlag

heraus etwas für andere begonnen,

nämlich eine Selbsthilfegruppe. Was

war Ihre Motivation?

Ich möchte erreichen, dass jede Frau

eine adäquate Therapie erhält, und

zwar unabhängig von ihrem sozialen

Status und unabhängig von ihrer Herkunft

– alle sollen dieselbe Chance

erhalten, gesund zu werden!

Ich selbst habe jahrelang im Gesundheitswesen

gearbeitet und kenne

mich daher gut aus. Es gibt aber viele

Frauen, die nicht wissen wo sie sich

informieren sollen und dass es verschiedene

Angebote und Möglichkeiten

gibt, z.B. in unterschiedlichen

Krankenhäusern.

Zum Beispiel?

Ich habe meine Haare nicht verloren.

Es gibt eine Kühlhaube, die man

während der Chemotherapie tragen

kann. Mit einer Chance von 55% fallen

einem damit die Haare nicht aus.

Diese Kühlhaube wird aber nicht

automatisch angeboten.

Sie hatten also Glück!

Ja, ich hatte das Glück meine Haare

zu behalten und damit war es

von außen für andere Menschen

nicht offensichtlich, dass ich Krebs

habe. Ich konnte somit selbst entscheiden,

wem ich davon

erzählen möchte und außerdem

konnte ich mich viel

mehr auf meine Heilung

konzentrieren.

Was hat Ihnen während der

Krankheit geholfen?

Die Diagnose war ein

Schock, doch ich wusste, dass ich

es schaffe! Man darf nicht „Warum?“

fragen. Mein Körper hat mir „Stop!“

gesagt ‐ da musste ich mir Zeit für

mich nehmen. Während der Therapie

muss man auch versuchen richtig zu

leben, nicht nur zu trauern. Ich habe

mir selbst gesagt „Das Leben ist

wertvoll, es wird anders, aber ich

schaffe das.“ Ich habe viele wertvolle

Begegnungen gemacht und gelernt,

das Leben zu genießen, dafür bin ich

dankbar.

Ich konnte selbst

entscheiden,

wem ich davon

erzählen

möchte...

Wie findet man Ihre Selbsthilfegruppe?

Sie ist unter anderem im Verzeichnis

des FSW (Fonds Soziales Wien) aufgelistet,

wo man auch meine Kontaktdaten

findet. Die Gruppe heißt „Hoffnungsvoll

– Frauen und Krebs“ –

Selbsthilfegruppe für Frauen mit Migrationshintergrund

mit Brustkrebs.

Was raten Sie betroffenen Frauen?

Unbedingt eine zweite Meinung einholen,

auf sein Bauchgefühl hören.

Auch bei vermeintlich tollen Ärzten

nicht klein beigeben und eigene Wünsche

einbringen und durchsetzen.

Ihr Mutmacherspruch lautet „Steinige

Wege führen oft zu den schönsten

Orten“. Was bedeutet das für Sie?

Nach der Erkrankung ist das Leben

nicht gleich – es ist anders, aber nicht

schlechter. Ich lebe jetzt bewusster,

denn ich weiß, es gibt im Leben keine

Nachspielzeit. Ich bin im Jetzt, ich

genieße mein Leben jetzt und nicht

erst, wenn ich in Pension

bin. Außerdem bin ICH am

wichtigsten, ich habe mich

immer um alle anderen

gekümmert. Um das weiterhin

machen zu können

muss es als erstes MIR

gutgehen.

Was wünschen Sie sich für die

Zukunft?

Ich wünsche mir, dass Frauen gut

informiert sind und wissen, wo und

wie sie bestmögliche medizinische

Hilfe bekommen.

Ich wünsche mir, dass den Frauen

die Diagnose Krebs schonend und mit

Einfühlungsvermögen mitgeteilt wird,

und dass sie aufgefangen und bestmöglich

beraten werden. Außerdem

sollte es Frauengesundheitszentren

geben, das wäre sehr wichtig!

„Meme Kanseri Taramasına Gidin, Kendinizi Düzenli Kontrol Edin!“

Sayın Bogumila Österreicher, kısaca

kendinizi tanıtır mısınız?

Adım Bogumila Avusturya, 59 yaşındayım,

diplomalı sosyal bir yönetici,

eğitimci ve danışmanım. Evliyim, iki

büyük çocuğum ve bir torunum var.

Şu an kanser misiniz?

Hayır, şimdi değilim. 2015 yılında bana

meme kanseri teşhisi kondu. İki kez

meme koruyucu ameliyatlar oldum ve

16 kez kemoterapi aldım. Yüksek riskli

bir hastayım ve daha sonra 2018'de

Angelina Jolie'den de bilindiği üzere

mastektomi yaptırdım, yani göğsümü

ve yumurtalıklarımı aldırmaya karar

verdim.

Kanser taraması ve kendi kendini kontrol

etme neden bu kadar önemlidir?

Düzenli olarak kontrole gittim. Annem,

büyükannem ve teyzemde kanser

vardı. Yine de düzenli olarak kendimi

kontrol ettiğim için kanseri bizzat

hissettim. Bu nedenle, tüm kadınlara

her ay kendilerini kontrol etmelerini

tavsiye ediyorum. Bu hayat kurtarıcı

olabilir!

Kadınlar için bir yardım grubu kurdunuz.

Burada motivasyon kaynağınız

neydi?

Sosyal statüsünden ve kökeninden bağımsız

olarak her kadının yeterli terapi

görmesini sağlamak istiyorum! Gerekli

bilgileri nereden bulacağını bilmeyen

birçok kadın var. Grubumuzun adı:

„Hoffnungsvoll – Frauen und Krebs“

Selbsthilfegruppe für Frauen mit Migrationshintergrund

mit Brustkrebs.

İyileşme sürecinize nasıl konsantre

oldunuz?

Saçımı koruyacak kadar şanslıydım ve

bu yüzden kanser olduğumu dışarıdan

diğer insanlar fark etmedi. Bu konuyu

kiminle paylaşacağıma kendim karar

verdim, böylece iyileşmeme çok daha

fazla konsantre olabildim.

Etkilenen kadınlara tavsiyeniz?

İkinci bir görüş aldığınızdan emin

olun, içgüdülerinizi dinleyin. Karşınızda

çok harika doktorlar olsa bile geri

adım atmayın, kendi isteklerinizi de

dile yerine getirin ve uygulamaya

çalışın.

Sizin için neler değişti?

Hastalıktan sonra hayat aynı değil ‐

farklı ama daha kötü değil. Artık daha

bilinçli yaşıyorum, çünkü hayatta

uzatmalar olmadığını biliyorum. Ben

şimdiki zamanın içindeyim ve şu an

hayatımın tadını çıkarıyorum.

Hilfe durch Spenden

Die Krebshilfe startet die Pink Ribbon

Aktion jedes Jahr mit einer offiziellen

„Pink Ribbon Auftaktveranstaltung“,

die das Brustkrebsmonat Oktober und

viele Aktivitäten und Veranstaltungen

einläutet. Erstmals in der Geschichte

der Pink Ribbon Aktion wird der

offizielle Auftakt aufgrund COVID‐19

nicht als „klassischer Event“ stattfinden

sondern in Form eines „livestreams“

(1.10.)

Im Rahmen der Pink Ribbon Aktion

werden Spenden gesammelt. Im letzten

Jahr haben die Pink Ribbon Partner

und Unterstützer österreichweit

662.400 Euro für die Österreichische

Krebshilfe gesammelt. Dank der

Spenden konnte die Krebshilfe in

den letzten 17 Jahren über 86.000

Mal BrustkrebspatientInnen kostenlos

psychoonkologisch beraten und begleiten.

Über 1100 in finanzielle Not

geratenen Patientinnen erhielten zusätzlich

Unterstützung.

„Das „Pink Ribbon“ ist viel mehr als

eine rosa Schleife, mit der wir auf die

Wichtigkeit der Früherkennung von

Brustkrebs hinweisen. Es steht auch

für die gelebte und ungebrochene Solidarität

mit Frauen, die an Brustkrebs

erkrankt sind,“ so Krebshilfe‐Präsident,

Univ.‐Prof. Dr. Paul Sevelda.

Spendenverwendung für die

Aufklärung und Information

Es wurden rund 380.000 Informationsbroschüren

zum Thema „Krebsvorsorge

für Frauen“ versandt und durch

die Pink Ribbon Partner, MedizinerInnen

und die Krebshilfe‐Beratungsstellen

verteilt. In ganz Österreich fanden

zahlreiche Veranstaltungen zum

Thema Brustkrebsvorsorge und ‐früherkennung

statt. Die dafür benötigten

Kosten in der Höhe von 100.000

Euro wurden dankenswerterweise

zweckgewidmet von den Pink Ribbon

Partnern gesponsert.

Spendenverwendung für

die Soforthilfe

Aus dem Verkauf limitierter Pink Ribbon

Produkte, den Pink Ribbon Events

und dem Engagement von vielen Helfern

und Unterstützern in ganz Österreich

erhielt die Krebshilfe weitere

559.900 Euro, welche ausschließlich

für die Beratung & Soforthilfe für

Brustkrebspatientinnen in ganz Österreich

verwendet wurden.

Weitere Infos auf

www.pinkribbon.at


SEPTEMBER 2020

www.avrupa.at

Die derzeit am besten erforschte Möglichkeit,

den Alterungsprozess aufzuhalten

ist die kalorienreduzierte

Ernährung. Indem man mehr isst, isst

man auch seine Lebenszeit auf, und

umgekehrt.

Hunger aktiviert zum Beispiel die multifunktionalen

Enzyme, die in der Medizin

seit kurzem als Wundermittel

gelten. Tatsächlich reparieren diese

Sirtuine Zellen und können damit das

Leben verlängern. Die Sirtuine "warten

und reparieren die Zellen und beheben

dort sogar DNA‐Schäden", schreibt

Prof. DDr. Johannes Huber in seinem

neuen Buch "Die Anti‐Aging‐Revolution

– Spielend schlank. Länger jung.".

Intervallfasten

Intervallfasten ist eine Möglichkeit, sich

jung und fit zu halten, allerdings gibt es

weit verbreitete Fehler beim Intervallfasten:

Abends zu essen und dafür das

Frühstück auslassen funktioniert nicht,

weil so die Zellreinigungs‐ und Regenerationsprozesse

nicht in Gang kommen,

© edition a

Die Anti-Aging

Revolution

Spielend schlank.

Länger jung.

so der Autor. Denn der menschliche

Organismus ist biochemisch in den

Tag‐Nacht‐Rhythmus eingebunden.

Um seinen Patienten das Fasten als

beste Anti‐Aging‐Technik zu erleichtern,

hat Huber gemeinsam mit

dem prominenten Fitnesstrainer und

siebenfachen "Mr. Universum" Bernd

Österle eine völlig neue Methode für

natürliches Intervallfasten entwickelt,

die Spaß machen soll. Deshalb ziehen

alle, die mit Hubers und Österles

Methode schlank und jung bleiben

wollen, Morgens eine Karte, auf der sie

erfahren, was es für sie sein wird: Essen

wie immer oder gar nichts essen, oder

nur Beeren und Pilze, nur Früchte, oder

auch einmal nur bis Mittag und danach

nichts mehr.

Österle hat die Methode in einem

aufwändigen Selbstversuch, für den er

zunächst 15 Kilo zunahm, getestet, und

das überschüssige Gewicht tatsächlich

in vierzig Tagen wieder verloren.

Johannes Huber, Bernd Österle

Die Anti-Aging Revolution

Spielend schlank. Länger jung.

edition a

264 Seiten gebunden

ISBN: 978-3-99001-380-9

Preis: 22 €

GEMEINSAM FIT. BEWEG DICH MIT!

50 Tage vielfältige, kostenlose Bewegungsangebote

Wir alle wollen möglichst lange bei

guter Gesundheit leben ‐ sich ausreichend

zu bewegen ist ein wichtiger

Beitrag dafür. Die Initiative motiviert

und zeigt, wie einfach gesunde Bewegung

ist und wie viel Spaß es macht,

gemeinsam aktiv zu sein.

Unter dem Motto „Gemeinsam fit.

Beweg dich mit!“ werden zahlreiche

und vielfältige Bewegungsveranstaltungen

in ganz Österreich angeboten.

50 Tage Bewegung

50 Tage lang, von 7. September bis

26. Oktober, haben Interessierte die

Möglichkeit, kostenlos Bewegungsveranstaltungen,

Aktionstage oder

Events in ihrer Nähe zu besuchen und

an Schnupperaktionen in den Vereinen

und Gemeinden teilzunehmen.

Auf www.gemeinsambewegen.at

kann man nach regionalen Angeboten

suchen und einfach mitmachen.

150 Minuten Bewegung pro Woche

„Man muss nicht sehr sportlich sein,

um etwas für die eigene Gesundheit

zu tun, schon 150 Minuten

Bewegung pro Woche haben einen

nachgewiesen positiven Effekt auf

die Gesundheit. Die Bewegungsempfehlungen

für Kinder (ab 6 Jahren)

und Jugendliche liegen übrigens

bei 60 Minuten am Tag. Jene für

Kinder im Kindergartenalter sogar bei

3 Stunden pro Tag“, so Dr. Klaus

Ropin, Leiter des Fonds Gesundes

Österreich.

HABERgesundheit 11

Gemeinsam bewegen

„Gerade in Zeiten gesundheitlicher

Herausforderungen durch eine Pandemie

wie Covid‐19 zeigt sich einmal

mehr, wie wichtig ein starkes Immunsystem

zum individuellen Schutz

ist. Regelmäßige körperliche Aktivität

und sportliches Training unterstützen

die Stärkung unseres Immunsystems.

Sportvereine in ganz Österreich

bieten die richtigen Bewegungsangebote

dafür“, meint Mag. Werner

Quasnicka, Geschäftsführer der Fit

Sport Austria GmbH.

(OTS)

Alle Informationen zur Initiative

„50 Tage Bewegung“

finden Sie auf:

www.gemeinsambewegen.at

© stock.adobe.com - Robert Kneschke

Kalite Kontrollü Meme Kanseri

Meme

Programdan sorumlu Dr. Marianne

daha sonra programa

Dr. in

Programdan sorumlu doktor

Pzt ––

ENTGELTLICHE EINSCHALTUNG Fotocredit: BKFP/Tanzer

www.früh-erkennen.at


12 HABERberuf&ausbildung SEPTEMBER 2020

www.avrupa.at

Erfolgsmodell – Überbetriebliche Ausbildungen

für Mädchen und junge Frauen

Glasfasertechnik

Ein Berufsbild mit Zukunft

DigiCamp 2020

Mädchen und jungen Frauen, die aus verschiedensten

Gründen auf dem Arbeitsmarkt derzeit

keine Lehrstelle finden, bietet „VFQ Gesellschaft

für Frauen und Qualifikation“ den Einstieg in

drei zukunftsorientierte Lehrberufe an. Weil

gerade technische Berufe viele Chancen und

Möglichkeiten mit sich bringen, kann eine Ausbildung

zur Tischlerin, zur Informationstechnologin

(für die es in der aktuellen Ausbildung

noch freie Plätze gibt) oder zur Applikationsentwicklerin

begonnen werden.

„Die Covid‐19‐Krise hat zu Rekordarbeitslosigkeit

und einem Mangel an offenen Stellen und

Ausbildungsplätzen für Jugendliche geführt. Besonders

jene, die es am Arbeitsmarkt ohnehin

schon schwer hatten, hat diese Entwicklung

besonders hart getroffen.“, sagte Sozial‐Landesrätin

Birgit Gerstorfer bei ihrem Besuch in den

VFQ‐Ausbildungswerkstätten in Linz.

Am Beginn der Ausbildung steht eine Orientierungsphase,

die wenige

Wochen dauert. In dieser

Zeit können Stärken,

Interessen und Fähigkeiten

getestet und Einblicke

in das gewählte

Berufsbild gewonnen

werden. Nach der Übernahme

in ein Ausbildungsverhältnis

ist es

Ziel, die Auszubildenden

fundiert in Theorie und

Praxis zu qualifizieren

und einen breiten Einblick

in die Arbeitswelt zu gewähren. Neben

der Berufsschule werden praktische Aufgaben

bewältigt, fachliche, digitale und persönliche

Kompetenzen erworben und mittels Praktika

ein Erkunden möglicher Ausbildungsbetriebe

ermöglicht. Ziel ist, dass die Teilnehmerinnen

einen passenden Ausbildungsplatz bei regionalen

Betrieben finden und eine kompetente

Fachkraft für die Unternehmen werden.

„Dass unsere Teilnehmerinnen sehr motiviert,

fleißig und gescheit sind, zeigt unsere hohe

Erfolgsquote. Wir haben fast keine Lehr‐Abbrecherinnen,

tolle Zeugnisse nach den Berufsschulbesuchen

und konnten im vergangenen

Jahr mehr als 50 Prozent unserer Teilnehmerinnen

nachhaltig auf dem ersten Arbeitsmarkt

vermitteln“, sagte Ulrike Bernauer‐Birner,

Geschäftsführerin der VFQ GmbH. (LK)

Nähere Infos unter

www.vfq.at

© Land OÖ

Home Office, eLearning, Video‐Konferenzen –

die vergangenen Monate haben gezeigt, welchen

Stellenwert Breitbandinternet für unsere

Wirtschaft und Gesellschaft hat.

Eine schnelle Datenverbindung ist heute ein

entscheidender Standortfaktor, von dem Investitionen

und Wirtschaftswachstum abhängen.

Glasfasernetze sind heute das Rückgrat moderner

IT‐Netze.

Sicher, umweltfreundlich und stromsparend

Ein flächendeckender Glasfaserausbau steigert

die heimische Wettbewerbsfähigkeit, verbessert

die Rahmenbedingungen für Unternehmen im

ländlichen Raum und ist auch die Basis für den

neuen Mobilfunkstandard 5G. Unter ‘Fiber to the

Home’ (FTTH) versteht man die Verlegung von

Glasfasern bis in die Wohnung.

In Oberösterreich laufen aktuell viele Breitbandinitiativen

sowohl auf regionaler Ebene als auch

in Unternehmen und Betrieben.

Glasfasertechniker gesucht

Die Nachfrage nach Fachkräften zum Auf‐ und

Ausbau der Glasfaser‐Infrastruktur ist sehr groß.

Für dieses gefragte Berufsbild bietet das WIFI

Oberösterreich ab Oktober 2020 ein neues, ganzheitliches

Ausbildungskonzept zum „diplomierten

Glasfasertechniker“ an.

Die nächsten Kursstarts im WIFI OÖ:

• 12.10.2020

Glasfasertechniker - Basiswissen (6750Z)

• 09.11.2020

Glasfasertechniker - Spleißen und Installationstechnik (6751Z)

• 14.12.2020

Glasfasertechniker - Messen und Fehlersuche (6752Z)

Informationen und Anmeldung unter

05-7000-77 oder auf wifi.at/ooe - WIFI der WKO Oberösterreich

Foto: Adobe Stock - Thomas Söllner

Künstliche Intelligenz zum Angreifen

Digitalisierung erleben und selber gestalten –

so lautete das Motto des DigiCamps des Landes

OÖ. Teenager konnten die Möglichkeiten der

Digitalisierung spielerisch kennenlernen und

damit arbeiten. Aktives Gestalten, Erleben und

Entwickeln standen dabei im Vordergrund.

Die Mädchen und Burschen haben mit vollem

Einsatz im Robo‐Lab konstruiert, Apps programmiert,

sowie eigene Websites erstellt.

Wir befinden uns mitten in der digitalen Transformation.

Kein Wunder also, dass digitale

Kompetenz die Schlüsselqualifikation in Ausbildung,

Job und Alltag ist. Im ausgebuchten Digi‐

Camp des Landes Oberösterreich konnten

knapp 150 begeisterte Teenager die Möglichkeiten

der Digitalisierung spielerisch kennenlernen

und aktiv damit arbeiten.

Die DigiCamps boten auch heuer ‐ mit Corona‐

Präventionskonzept ‐ die Chance, in futuristische

Bereiche wie Technik, IT oder Künstliche

Intelligenz einzutauchen. Ob im Robo‐Lab oder

beim App programmieren ‐ die Mädchen und

Burschen im Alter von 11‐14 Jahren haben mit

vollem Einsatz konstruiert, zusammengebaut

sowie eigene Websites erstellt.

„Gerade in Zeiten wie diesen merkt man, dass

digitale Bildung zu den Grundkompetenzen

wie Lesen, Schreiben und Rechnen gehört. Im

DigiCamp wird der Zugang zu unterschiedlichen

Aspekten der Digitalisierung beleuchtet und

mit viel Spaß vermittelt“, so Landeshauptmann

Mag. Thomas Stelzer.

In verschiedenen Workshops konnten die Jugendlichen,

unter Anleitung von IT‐Expertinnen

und ‐Experten, neue Technologien sowie

Grundlagen zu Coding, Programmieren, Gaming

aber auch Robotik erforschen und kennenlernen.

Pepper ‐ Künstliche Intelligenz zum Angreifen

Digitalisierungs‐Botschafter „Pepper“ durfte

natürlich auch nicht am Camp fehlen. Der

humanoide Roboter begeistert für Technologie,

Innovation und künstliche Intelligenz. Er

zeigt digitale Möglichkeiten auf und erlangt

zahlreiche Fähigkeiten durch künstliche Intelligenz.

Wer den Roboter kennen lernen möchte,

kann ihn im Jugendservice in Linz treffen

und sich mit ihm austauschen oder ein Spiel

spielen.

(LK)

www.digicamp.at und

https://www.youtube.com/watch?v=

5cnyhucaae4

Türkçe „Hubstapler

(Forklift) Kursları“

Kredi kartı boyutunda pratik

ehliyetiyle birlikte

Kazanacağınız bu ek niteliğinizle istihdam şansınızı ve

işyerinde değerinizi arttıracaksınız. Kurs ve sözlü sınav

Türkçe yapılacak. Mükemmel bir hazırlık sayesinde

rahatça sınava girecek ve Stapler (Forklift) Ehliyetinizi

kısa zamanda alacaksınız. Gelecekteki meslek hayatınızda

şansınızı daha da arttıracak bir eğitim! Sınavda başarılı

olduğunuzda, kredi kartı boyutundaki resmi kimliğinizi

alıyorsunuz.

Kredi kartı şeklindeki yeni kimlik yanınızda daha kolay

taşınır, yıkanabilir, kirlenmez ve dayanıklıdır (çamaşır

makinesinde yıkansa dahi okunaklı kalır) ve sahteciliğe

karşı güvenlidir (WIFI-Holoğramı sayesinde).

Detaylı bilgiler, teşvikler ve kurs başvurusu için:

WIFI Müşteri Hizmetleri: Tel. 05/ 7000-77

ya da internette wifi.at/ooe (Kurs No: 5853Z)

/wifi.ooe

WIFI. Wissen Ist Für Immer.


© stock.adobe.com - Iryna Melnyk

SEPTEMBER 2020

www.avrupa.at

Sicher in die Schule

Gefahren erkennen und minimieren

Damit Unfälle vermieden werden, müssen Eltern

die Herausforderungen auf dem Schulweg

ihrer Kinder kennen und ihnen diese geduldig

erklären. Manche Gefahren liegen jedoch für

Eltern nicht immer klar auf der Hand.", sagt

Marion Seidenberger, ÖAMTC‐Verkehrspsychologin.

"Kinder ticken anders – sie haben ein

kleineres Sichtfeld, eine verlängerte Reaktionszeit

und es kann zu Fehlinterpretationen kommen

– und folglich zu brenzligen Situationen."

Die Expertin appelliert: "Unbedingt erforderlich

sind auch die Rücksichtnahme und das

Verständnis anderer Verkehrsteilnehmer. Insbesondere

Lenker sind aufgefordert, geduldig

zu sein und klare Signale zu geben, um einerseits

Missverständnisse und andererseits

Stress bei Kindern zu vermeiden."

Blickkontakt, Gesten oder Blinkerzeichen können

falsch gedeutet werden

Schulwegtraining ist gerade bei jungen Kindern

unerlässlich. Jüngere

Kinder erkennen nicht

klar, ob sie gesehen

wurden.", warnt die

ÖAMTC‐Expertin.

"Solche Situationen

sollte man den Kindern

erklären und Lösungen

mitgeben, wie

z. B. immer abwarten,

bis das Fahrzeug tatsächlich

stehen geblieben

ist." Lenker sollten

sich bewusst sein, dass

ihre Blicke und Gesten von Kindern nicht eindeutig

erkannt werden können. Sie sollten

daher immer anhalten, wenn sie bemerken,

dass ein Kind die Fahrbahn queren möchte.

Was Kinder tun können, um sicher unterwegs

zu sein

* Kein Smartphone: "Eine der häufigsten Ursachen

für Schulwegunfälle im Vorjahr war

Unachtsamkeit bzw. Ablenkung. Dabei spielt

auch das Smartphone eine wichtige Rolle. Auf

dem Weg in die Schule gehört es unbedingt in

die Schultasche."

* "Sicherheitsblicke": Auch bei grüner Ampel

sollten Kinder den Pendelblick nach rechts und

links anwenden. Das Gleiche gilt für Verkehrsinseln.

* Auf sich selbst achten: "Kinder sollten sich

nicht blindlings an ihre Freunde anhängen

und ‚mittrotten‘, sondern selbst schauen und

aufpassen".

(OTS)

© ÖAMTC - APA-Fotoservice / Martin Hörmandinger

G'scheite Jause – coole Pause

Salzburg ‐ Eine frisch zubereitete Jause, reich an

Nährstoffen und mit einem geringen Zuckergehalt

sind jene Kriterien, die für Eltern am wichtigsten

sind, wenn es um die Schuljause ihrer

Kinder geht. Diese Kriterien wurden laut der aktuellen

Marketagent‐Umfrage auch im Homeschooling

beachtet. Unter dem Motto "G'scheite

Jause – coole Pause" bietet SPAR in Kooperation

mit SIPCAN seit 2008 Schulbuffet‐Betreibern ein

ernährungswissenschaftlich zusammengestelltes

Sortiment an Lebensmitteln. SPAR verzichtet

HABERschule 13

80 Prozent der Eltern achten auf

den Zuckergehalt bei der Schuljause

dabei auf Gewinne – dadurch können hochwertige

Lebensmittel zum gleichen Preis oder

günstiger als Schokoriegel & Co. angeboten

werden. Im vergangenen Schuljahr haben 84

Schulbuffets in sieben Bundesländern davon

Gebrauch gemacht. Davon profitierten über

56.000 Schülerinnen und Schüler.

Frisch und gesund

Laut der, von SPAR beauftragten, aktuellen

Marketagent‐Umfrage, achten etwas mehr als 89

Prozent der befragten Eltern darauf, dass die

mitgegebene Schuljause frisch zubereitet ist.

Knapp 87 Prozent achten dabei auf Nährstoffe

und Vitamine sowie 80 Prozent auf den Zuckergehalt

der Produkte, die den Kindern in die

Schule mitgegeben werden.

Der beliebteste Snack auf dem Schulhof ist das

belegte Brot: Etwa 85 Prozent der Eltern geben

ihren Kindern fallweise ein belegtes Brot mit. 78

Prozent der Befragten packen fallweise Obst

in die Schultasche ihrer Sprösslinge, rund 47

Prozent dieser Eltern tun dies sogar täglich und

knapp 99 Prozent zumindest einmal wöchentlich.

Mindestens einmal in der Woche finden

aber leider auch ein Schokoriegel oder eine andere

Süßigkeit bei etwa 82 Prozent der Befragten

den Weg in die Schultasche.

Auch bei Getränken wird auf Zuckergehalt

geachtet

Auch auf den Zuckergehalt (80 Prozent) und zugesetzten

Zucker (77 Prozent) in Getränken achten

die Eltern: Durstlöscher Nummer eins in den

Klassenzimmern ist das Leitungswasser. (OTS)

Eltern gesucht

WAS KOSTET

DIE SCHULE?

Gleich anmelden:

www.schulkosten.at

hedgehog94_stock.adobe.com

Machen Sie mit bei der großen AK Schulkostenerhebung

und gewinnen Sie jeden Monat tolle Sachpreise.


14 HABERaile&eğitim EYLÜL 2020

www.avrupa.at

Öğrencilik, özellikle üniversite öğrenciliği

bir gencin hayatında yaşayacağı en

güzel yılları olabilir. Bu süreci değerli

kılan “öğrencilik hayatı” dediğimiz,

zorlu ama bir o kadar keyifli, yurtlarda,

öğrenci evlerinde geçirilen zamandır.

Hayatını istediğin gibi şekillendirmek,

yeni arkadaşlar edinmek, kendi sınırlarını

kendin koymak, özgür olduğunu

hissetmek… Muhtemelen bunlar öğrenciliği

tatlı kılan yönleridir. Hatta bir çok

genç sırf bu yönleri tadabilmek için evden

uzaklaşmak ve başka bir şehirde eğitimini

sürdürmeyi tercih eder. Bizden

önce öğrenciliği tatmış olan kişilerden

genelde şu nasihat duyulur: “Bunlar en

güzel zamanların, değerini bil.”

Peki bu noktada değerini bilmekten

kasıt nedir?

Bu nasihatte bulunanlar hayata atılmış,

hayatın zorluklarıyla karşılaşmış, yoğun

çalışmaktan dolayı kendisine ve sevdiklerine

yeterince zaman ayıramayan

insanlar olabilir. Bu sebeple öğrenciliğin

tadını çıkarmayı, gezmeyi, yeni

arkadaşlar edinmeyi, eğlenceli vakit

geçirmeyi, kendine zaman ayırmayı

önerirler. Çünkü okul bittikten sonra

bunlar her zaman mümkün olmayacaktır.

Şüphesiz gençken yapılması gereken

şeydir gençliğin değerini bilmek.

Kişinin enerjisi üst seviyelerde olduğu

bu dönemlerde elimizden geldiğince

gezmek, keyifli anlar geçirmek, güzel

anılar biriktirmeye ve ilerde “keşke

bunu da yapsaydım, oraya da gitseydim,

şunu da yeseydim” dememize

engel olabilir. Neticede belirli bir yaştan

sonra paramız olsa da vaktimiz,

MELTEM ARSLAN

Kendine değer

kat ve değer üret!

mltm.arslan.ma@gmail.com

Öğretmen, Pedagog, Eğitimci

vaktimiz olsa da sağlığımız yerinde olmayabilir.

Gençken tabii ki bu süreçlerin değerini

bilmek gerekir. Ancak bir üniversite

öğrencisinin önceliği bu olmamalıdır.

Üniversite eğitimi kişinin eleştirel ve

analitik düşünmesine, gerçeği aramasına,

kendine güvenen, atılgan bir

birey olmasını hedeflemektedir. Ancak

bu hedeflere ulaşabilmek için kişinin

de bu yönde bir gayrette olması gerekmektedir.

Yani kişi üniversitenin verdiği

eğitimle kalmayıp, kendini eğitmek ve

geliştirmek için farklı yollara başvurmalıdır.

Meraklı, aktif, araştırmayı

seven, özgüveni yüksek, olaylara eleştirel

yaklaşabilen bir birey olabilmek

için sadece gezmek, yeni insanlar tanımak

ve keyifli vakit geçirmek yeterli

olmayacaktır. Bundan mütevellit bu

dönemin değerini bilmekten ziyade

değerlendirmek daha sağlıklı olacaktır.

Değerlendir ve kendine değer kat!

Bütün zamanımızı nefsi şeylere harcamaktan

ziyade, zamanı değerlendirmek,

yani hedefe giden yolda doğru

adımlar atmak bizim sorumluluğumuzdur.

Tabii ki ilk önce bahsedilen hedefi

koymuş olmak gerekiyor. Maalesef,

çoğu zaman iyi üniversitelerde eğitim

gören bireylerin kendilerini eğitmeyi

beceremediğine şahit oluyoruz. Gayet

başarılı bir şekilde sınavlarını veren,

ödevlerini hazırlayan öğrenciler, çoğu

zaman dış dünyadan bir haber yaşıyorlar.

Etrafındaki gelişmelerden habersiz,

genel kültür seviyesi düşük, duyarsız,

özetle fikirsiz bireyler oluyorlar. Başka

bir değişle toplumun verimsiz mahsullerine

dönüşüyorlar. Bu durumun farklı

sebepleri olabilir, kişinin elinde olmayan

sebeplerden tutun da karakteristik

özelliklerine kadar. Ancak en bariz sebeplerden

biri meraksızlıktır. Çünkü

merak bilimin ve bilginin anahtarıdır.

Bir insan meraklı olduğu taktirde araştırır,

okur, takip eder, öğrenir. Bunu sadece

okulu, eğitimi ve alacağı diploma

için değil kendisi için yapar. İnsanlık

tarihinin başından sonuna gelişimini

düşünün. Ateşin keşfinden aya ilk ayak

basışa kadar her şey merakla başlamamış

mıdır?

Merakla birlikte yükselen bir başka duygu

ise hevesr. Hevesli kişi bilgiye ve öğrenmeye

açtır. Kişisel gelişimine değer

verir. Her an birşeyler öğrenmek ister,

kendine sanat, spor, edebiyat gibi farklı

alanlarda birşeyler katmak ister. Hevesi

olmayan insan önüne gelen fırsatları

bilerek ve isteyerek geri tepebilir.

Büyük önem taşıyan bir başka sebep

ise duyarsızlıktır. Kişi sadece okulu bitirmeye

çalışıp, bir iş bulmak için yaşar.

Oysa ki bu mudur hayat? Doğmak, büyümek,

okula gitmek, mezun olmak,

çalışmak ve ölmek. Ekseriyetle bir hayvan

da aynı döngüyü yaşıyor. Hayatın

içerisindeki bu dönemleri anlamlandırmak

gerekmez mi? Sosyal farkındalık

ve çevre bilinci düşük olan, hayatta bir

değer üretme vizyonu olmayan insanlar

ev ve okul arasında mekik dokurlar.

Tıpkı sırtına kitap yüklenmiş eşeğin

evden çarşıya, çarşıdan eve mekik dokuması

gibi. Üniversiteye yeni başlamış

olan öğrencilere tavsiyeler vermeyi

kendime bir sorumluluk olarak görürüm

çoğu zaman. Bilgim dahilinde onlara

şunları söylüyorum: Farklı öğrenci

kulüplerine ve derneklerine katıl, sosyal

sorumluluk projelerinde aktif ol,

okulun sana sunduğu (değişim programları

gibi) imkânları değerlendir,

kesinlikle zorunlu stajının yanında gönüllü

staj da yap, farklı programlara,

konferanslara, seminerlere katıl, farklı

hobiler edin, sanat ile iç içe ol ve hepsinden

önemlisi bu hayatta kendinden

başka ailene, mahallene, ülkene ve

insanlığa karşı da sorumlulukların olduğunu

unutma ve değer üret.

Bu tavsiyeleri alan öğrencilerden

bazen şu soruyu duyarım “Ne getirisi

olacak?”. Gençler bütün bunları neden

yapmaları gerektiğini bilmiyor veya

zaman kaybı olarak görüyorlar. Örneğin

uluslararası bir programdan bahsedip,

katılmalarını önerdiğim zaman

bunun onlara getireceği faydayı anlayamıyorlar.

Çünkü sadece diploma,

sertifika ve notlara odaklılar. El ile tutulur

birşey kazanmadıkları sürece bu

onlara değersiz geliyor. Oysa ki bu gibi

yollar ile ilk önce kendilerine değer

katacaklar. Bu durum da hayata bakış

açılarını gözler önüne seriyor. Aslına

bakarsanız öğrencinin kendisini suçlamak

pek doğru olmayabilir. Toplumu

yetiştiren toplumdur. Öğrencinin ne

tür bir ailede ve nasıl bir toplum içerisinde

yetiştiğini göz ardı etmemek gerekir.

Ancak bu sonucu değiştirmez.

Üniversite dönemi kişinin kendini yeniden

yapılandırabilmesi için büyük bir

şanstır ve bunun farkına varılmalıdır.

Eğitimimiz kendi sorumluluğumuzdadır.

Kişi bu sorumluluğu yüklenebildiği

zaman içinde bulunduğu dönemin sadece

değerini bilmez, aynı zamanda

değerlendirmiş ve böylelikle kendine

değer katmış olur. İnsan kendine değer

katmadan değer üretemez.

Değer üret!

Öğrenci eğer bu dönemi değerlendirirse

değer üretmeye de başlar. Peki

değer üretmek nedir? Ünlü düşünür

Jean Paul Sartre “İnsan sahip olduklarının

toplamı değil, fakat henüz gerçekleştiremediklerinin

toplamıdır” der.

Değer üretmek de birşeyleri gerçekleştirebilmek

demektir. Toplumsal ve etik

değerleri ayakta tutabilmek adına bir

gayret gösterebilmek demektir. Değer

üretebilmek henüz gerçekleşememiş

olan şeyleri dert etmek, ve gerçekleştirebilmek

adına farklı adımlar atmak

anlamına gelir. İnsanların birçok kez

göz ardı ettiği şeyleri görebilmek, eleştirebilmek

ve düzeltebilmek için çabalamaktır.

Değer üretmek farkındalık

yaratmaktan da geçer. Farklı konuları

ele almak, farklı sorunlara çözümler

üretmeye çalışmak, bu yolda yürüyen

farklı insanlarla bir araya gelip o derdi

paylaşabilmektir. Böyle anlatınca sadece

“kendinden vermek“ olarak algılanabilir.

Neticede değer üretmek

zaman ve gayret isteyebilir, ancak

bunun geri dönüşümü yine kişinin yararınadır.

Çünkü kişi hem içinde bulunduğu

topluma birşeyler katmış, hem

de bu katkının gerçekleşebilmesi adına

yaptığı çalışmalarda kendine birşeyler

kazandırmış olacaktır. Unutmamak gerekir;

tarlanıza baktığınız, onu suladığınız,

gübrelediğiniz ve temizlediğiniz

kadar ürün alırsınız. Önce siz tarlaya

verirsiniz, sonra o size…

Asıl mesele bir derdimizin olmasıdır!

Sonuç olarak kişinin kişisel gelişimi ve

eğitimi ilk önce kendisinin değerini

bilmesi, ardından içinde bulunduğu

zamanı değerlendirebilmesi, kendine

değer katması ve bununla birlikte birşeyleri

dert edip değer üretebilmesinden

geçer. Belki de burada kilit nokta

dert sahibi olmaktır. Bana “ne getirisi

olacak?“ sorusunu yönelten kişiler

“neden dert edineyim ki?“ de diyebilirler.

Derdi olan insan dava sahibi olur.

Dava sahibi olanın bin derdi vardır.

Dert edinmek gönül işidir. Bir yerlerde

bir şeyler ters gidiyorsa ve başımızı

yastığa koyduğumuzda içimiz sızlamıyorsa,

çorbada bizim de tuzumuz olsun

diye gayret sarfetmiyorsak değer üretmek

bizim harcımız değildir artık.

Ancak dava sahibi bir insanın derdi

olur. Dert sahibi bir insan ise değer

üretebilir.

Nasıl mı dava ve dert sahibi olacağız?

Bu soruya üstad Rasim Özdenören çok

net cevap vermiştir “Bol bol okuyun ve

okumayı terk etmeyin. Derdi olan

insan okur, derdi olmayan da okuyarak

dert sahibi olur. Asıl mesele bir derdimizin

olmasıdır.”

Foto: SoWi-Holding

1-3 Ekim tarihleri arasında Klagenfurt’da tekrar buluşalım! BeSt 3 -Klagenfurt 2020

Sen de birçok genç gibi şu kritik

soruyla karşı karşıya mısın? Eğitim

ve meslek hayatımı nasıl planlamalıyım?

Birçok farklı seçenek

ve şanslar arasında tek bir soru

var. Acaba benim için en doğrusu

hangisi?

SENİN GELECEĞİN İÇİN -

BeSt 3 -Klagenfurt 2020

14 ile 18 yaş arasında gençlerin

birçoğu hayatlarında belirleyici olacak

şu sorularla karşı karşıyadırlar:

Ne yapabilirim? İlgi alanım nelerdir

ve gerçekten neyi isteyerek yapabilirim?

Bunun için ne yapmalıyım?

Çıraklık eğitimi mi, yüksek okul mu,

doğrudan iş hayatı mı, lise bitirme

sınavından sonra meslek eğitimi ya

da üniversite mi? Evetse; hangisi,

ve nerede?

BeSt³ Teknik Bölümlerinde, canlı

olarak farklı eğitim imkânlarına

bakabilir ve ilgini çeken uygulamaları

deneyebilirsin. Teknik okulların

ve Klagenfurt Adria‐Üniversitesinin

sunduğu birbirinden ilginç birçok

seçenek var: Sen de ürünlerin nasıl

ortaya çıktığını ve teknik cihazların

nasıl inşa edildiğini burada görebilirsin.

Aynı zamanda eğitim ve para

kazanmak, bu mümkün. Şirket içi

eğitimle, çıraklıktan yüksek okul

mezuniyetine kadar. Çıraklık burada

şirket için eğitimin ilginç bir

parçasıdır.

Avusturya İş Piyasası Kurumu’ndaki

(AMS) iş görüşmelerin için, sunulan

faydalı ipuçları ve püf noktalarından

yararlanabilirsin. Buna ek

olarak, BeSt³ katılımcıları, birçok

farklı meslek ve eğitimi deneyebileceğiniz,

heyecan verici aktivitelere

sahiptir.

Ücretsiz online biletinizi hemen şimdi alabileceğiniz adres:

https://best-klagenfurt.at/ticket/

Tüm Katılımcılar Arasından Bir Kişiye Çekilişle Bir iPad Veriyoruz!

BeSt³ KLAGENFURT 2020:

Tarihler: 1 Ekim Perşembe’den 3 Ekim Cumartesi Gününe Kadar

Açılış Saatleri:

Perşembe ve Cuma, (1 ve 2 Ekim) 9–17 ve

Cumartesi, (3 Ekim) : 9–15 saatleri arasında

Güncel ve Günlük Bilgilere;

www.best‐klagenfurt.at veya

http://www.facebook.com/bestinfo.at

Adreslerinden Ulaşabilirsiniz.


© SoWi-Holding Universität Innsbruck

Martha Büchel, Medienkolleg Innsbruck, 2020

Dir fehlt der Durchblick?

1. – 3.

Oktob

ber 2020

Öffnun ngszeiten: Do & Fr: 9 – 17 Uhr, Sa: 9 – 15 Uhr

Messe e Klagenfurt | Eintritt frei

JETZT ONLINE ANMELDEN &

GRA

ATIS-TICKET ERHALTEN!

www.best-klagenfurt.at/ticket

DIE GROSSE

BILDUNGSMESSE

Veranstalter

Partner

Organisation

Medienpartner

Die Tiroler


A

EYLÜL 2020

www.avrupa.at

KOVİD-19’UN

AVUSTURYA’DA

MESLEKİ EĞİTİME

ETKİSİ NASIL?

OECD'nin “Bir Bakışta Eğitim 2020” çalışması

Avusturya’da özellikle mesleki

eğitim veren yerlerin Kovid‐19’dan ciddi

şekilde etkilendiğini ortaya koydu. Bu

alanda örneğin, müfredatın önemli

bir parçası olan uygulamalı derslerin,

uzaktan eğitimde hem çıraklık hem de

meslek okullarında aktarılmasının zor

olduğu belirtiliyor.

OECD'ye göre, Avrupa genelinde özellikle

Avusturya’da en çok mesleki eğitim

kurs ve okulları pandemiden etkilenmiştir:

Çalışma, “Mesleki eğitim kurumları,

genel eğitim veren yerlere kıyasla iki

kat dezavantajlıdır. Mesleki eğitimin en

önemli tarafı uygulamalı eğitim ve öğretimdir.

Uzaktan eğitim yoluyla bu hassas

bilgi ve ayrıntıların aktarılması çok zordur.

Özel ekipman ve pratik dersleriyle

küçük grup öğrenimini gerektirir. Ayrıca

eğitmenlerin de öğrencileri takip ve

analiz etmesi uzaktan eğitimle çok

mümkün olmaması mesleki alanda eğitim

veren ve gören bireylerin işini çok

zorlaştırmaktadır.”

KOVİD-19 SALGINI

AVUSTURYA

EKONOMİSİNİ

KÜÇÜLTTÜ

Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat), Avusturya

ve Avrupa Birliği’nin (AB) 2020 yılı

ikinci çeyrek büyüme verilerini yayımladı.

Avusturya’da Son Durum...

Avusturya ekonomisi, yeni tip koronavirüs

(Kovid‐19) salgını nedeniyle bu yılın

ikinci çeyreğinde bir önceki çeyreğe

göre yüzde 10.4 küçüldü.

Diğer AB Ülkelerinde Rakamlar

AB ülkelerinde yılın ikinci çeyreğinde birinci

çeyreğe kıyasla, Almanya'da yüzde

9.7, Belçika'da yüzde 12.1, İtalya'da

yüzde 12.8, Fransa'da yüzde 13.8, Portekiz'de

yüzde 13.9, Yunanistan'da

yüzde 14 ve İspanya'da yüzde 18.5 oranında

küçülme oldu.

En Sert Düşüş

Bu istatistiklerle, AB’de büyüme verilerinin

ölçümüne başlanan 1995 yılından

şimdiye kadar en sert düşüşler kayda

geçmiş oldu.

© stock.adobe.com - juanjo © stock.adobe.com - famveldman

Koronavirüs’ün Etkileri Dünya Genelinde Uzun Süre Hissedilecek

Aksayan Eğitim Büyük Beceri

ve Ekonomik Kaybı Getirdi

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü

(OECD), yeni tip koronavirüs

(Kovid‐19) pandemisi nedeniyle

okulların uzun süre kapalı kalması

ve devamında eğitimde yaşanan

aksamalardan dolayı öğrencilerin

büyük beceri kaybı yaşadığını ve

bunun olumsuz etkilerinin dünya

genelinde birçok alanda ve uzun

süre hissedileceğini açıkladı.

Ekonomik Etkileri Büyük Olacak

OECD yetkilileri, en ciddi ekonomik

daralmanın Amerika Birleşik Devletleri’nde

yaşanacağını ve 15,3

trilyon dolarlık bir kaybın beklendiğini,

ayrıca eğitimdeki aksamaların

devam etmesi durumunda zaten

çok kötü olan tablonun daha da

ağırlaşacağını belirtti.

Zengin‐Fakir Uçurumu Derinleşti

OECD'ye göre, Kovid‐19’un yayılmasını

engellemek için ülkeler,

okulları kapalı tutarak uzaktan eğitim

yolunu seçmek durumunda

kaldılar. Bu süreçte geniş imkânlara

sahip olan varlıklı ailelerin çocukları

ile, imkânları kısıtlı olan öğrenciler

arasındaki uçurum daha da

Gesundheitliche Probleme können einen gravierenden

Einschnitt für Mitarbeiter/Mitarbeiterinnen

und Unternehmen darstellen. Während Mitarbeiter

und Mitarbeiterinnen infolge Krankheit häufig mit

Existenzängsten konfrontiert sind, kann es für

Unternehmen, insbesondere Klein- und Mittelbetriebe, ebe,

den Verlust von wichtigem Know-How bedeuten und zu

personellen Engpässen führen.

derinleşti. Elektronik aletleri ve internet

erişimi olan çocukların eğitimi

üzerinde pandemi süreci daha

az olumsuz etkiler bırakırken, fakir

öğrenciler ise çok geride kaldı.

Fakir Öğrenciler Dışarıda Kaldı

OECD raporunda, "Yeterli imkânı

olan ayrıcalıklı geçmişe sahip

öğrenciler alternatif öğrenme fırsatlarına

giden yolu bulabilirler.

Diğerleri ise okullar kapandığında

genellikle dışarıda kaldı. Özellikle

fakir öğrenciler arasında öğrenme

kaybı, beceri kaybı ve üretkenlikle

fit2work - gesun d in der Arbeit

fit2work bietet Information, Beratung und Unterstützung

bei Fragen zur seelischen und körperlichen Gesundheit

am Arbeitsplatz. Als umfassendes Beratungsangebot

steht fit2work grundsätzlich allen Arbeitnehmern und

Arbeitnehmerinnen sowie Unternehmen of fen und stellt ein

freiwilliges, vertrauliches und persönliches Angebot dar.

Mihaela K. ist seit 7 Jahren in einem großen

Logistikunternehmen nehmen als Disponentin tätig. Aufgrund des

schwieriger werdenden Umfelds in der Logistikbranche,

welche es erforderten, viele Überstunden zu leisten,

wurde bei Mihaela K. ein Burn n-out-Syndrom

diagnostiziert, weshalb ein mehrwöchiger Krankens stand

notwendig wurde. Durch die sitzende Tätigkeit über bis

zu 60 Stunden pro Woche leidet sie darüber hinaus an

chronischen Schmerzen im unteren en Rücken.

So half fit2 work Mihaela K.

und dem Betrieb:

Im Rahmen der Beratung durch fit2work wurde Mihaela

K. dabei unterstützt, eine Therapie zur Behandlung

ihres Burn-Out-Syndroms zu finden, sowie weitere

Maßnahmen gesetzt, um die für sie richtige Balance

zwischen Arbeit und Erholung zu finden. Darüber hinaus

wurden mit der Zustimmung von Mihaela K. Gespräche

mit der Geschäftsleitung geführt, um das Unternehmen

auf mögliche Problemfelder hinzuweisen und gemeinsam

Verbesserungsmöglichkeiten zu besprechen.

Frau K. zeigte sich mit der begonnenen Therapie im

Rahmen des Pilotprojekts „Klinisch-psychologische

Behandlung und Kunsttherapie“ sehr zufrieden. Der

Betrieb erkannte durch gehäufte Krankenstände die

Notwendigkeit, zusätzliches Personal einzustellen,

und startete eine Einstellungsoffensive. Darüber

hinaus wurde vereinbart, künftig als Leistung für

die MitarbeiterInnen Beratung sowie Kurse zu

Stressbewältigung und Entspannungstechniken

durch Arbeitspsychologen im Betrieb anzubieten.

Im Rahmen des Pilotprojekts konnte Frau K. im

ilgili yetilerin azalması kaçınılmaz

görünüyor." sonucu ortaya çıktı.

Uzun Süre Etkileri Hissedilecek

OECD raporunda son olarak, birçok

ülkede okullar yeniden açılsa da

eğitim açısından zorlukların kısa

sürede aşılmasının mümkün olmayacağı

vurgulanırken, süreçten

ekonomik olarak etkilenen ülkelerin

eğitime ayrılan bütçelerinde de

azalma riskinin bulunduğuna ve

bunun olumsuz sonuçlarının uzun

süre etkisini göstereceğine dikkat

çekildi.

© Fotoproduktio

Fotograf: Peter Garmusch

Rahmen eine er Kunsttherapie lernen, mit schwierigen

Situationen besser umzugehen. Es wurden regelmäßige

„Frühwarn-G Gespräche“ zwischen Geschäftsleitung und

dem Betrieb bsrat vereinbart, um besonders belastete

Abteilungen und MitarbeiterInnen frühzeitig unterstützen

zu können. Darüber hinaus konnte Frau K. ihre

Rückenbeschwerden durch regelmäßige Physiotherapie

deutlich reduzieren.

fit2work ist kompetente Informationen aus einer Hand:

Egal ob Sie als Arbeitnehmer/Arbeitnehmerin

unter gesund dheitlichen Problemen leiden, oder

als Unternehmer/Unternehmerin Maßnahmen zur

Gesunderha altung ihrer Mitarbeiter und Mitarbeiterin

ergreifen wollen: fit2work ist Ihre Drehscheibe für mehr

Gesundheit am Arbeitsplatz.

0800 5000118

(kostenlos aus ganz Österreich)

finanziert durch:

HABERsağlık&ekonomi 16

BEZAHLTE ANZEIGE

Hurra! Ihre Datei wurde hochgeladen und ist bereit für die Veröffentlichung.

Erfolgreich gespeichert!

Leider ist etwas schief gelaufen!