EUROPA JOURNAL - HABER AVRUPA DEZEMBER 2018
Sie wollen auch ein ePaper? Erhöhen Sie die Reichweite Ihrer Titel.
YUMPU macht aus Druck-PDFs automatisch weboptimierte ePaper, die Google liebt.
<strong>HABER</strong>avusturya Aralık <strong>2018</strong>, Sayfa - 7<br />
Avusturya hükümeti son zamanlarda<br />
hatta geçtiğimiz son yıllarda<br />
siyaseti çoğunlukla Müslüman<br />
azınlık üzerinden daha doğrusu<br />
Müslüman kadınlar üzerinden yürütmekte.<br />
„Müslüman kadının başörtüsü<br />
şu anlama gelir, başörtüsünü<br />
çıkarırsa şöyle özgür olur,<br />
Müslüman kadınların çoğu ataerkil<br />
bir toplumun baskısı altında yaşıyor“<br />
gerekçeleriyle gerek siyasiler<br />
gerek kendini İslam eksperi ve<br />
kadın hakları savunucusu adletmiş<br />
sözüm ona bilirkişiler kendi içinde<br />
çelişki dolu cümlelerle jonglörlük<br />
sergiliyor ve zavallı Müslüman<br />
kadını kim daha önce kurtaracak<br />
oyununu oynuyorlar adeta. Belirli<br />
meslek gruplarına başörtü yasağı<br />
çıkarma planları yaparak, sürekli<br />
onu olumsuz bir etiketle gündemde<br />
tutarak, ötekileştirerek bu<br />
BEGÜM GÖRDÜ<br />
begum@turktekin.at<br />
BİZ VARIZ!<br />
Geçtiğimiz ay yayınlanan ilk yazımda eleştiri kültürünün öneminden ve eleştirinin bizi<br />
toplum olarak güçlendirdiğinden bahsetmiştim. Lafügüzaf olsun istemedim, dereyi<br />
gördüm paçaları sıvadım ve ilk konu başlığı „kadın“ olsun istedim...<br />
oyunun başaktörleri kurtarmak istedikleri<br />
„mağdurları“ toplumun<br />
dışına ittiklerinin farkında bile<br />
değiller. Bir kadının elinden eğitim<br />
ve çalışma hakkını aldığınızda<br />
nasıl özgür olabilir ki? Yasak ile<br />
özgürlüğü getirme çabası ‐ bu ne<br />
yaman çelişki!<br />
Ama ne demiştik yaşadığımız ülkeyi<br />
yaşam merkezimiz haline getirip<br />
burada toplumsal ve siyasi gündemi<br />
eleştirmek, tartışmak gerek<br />
aynı zamanda öz eleştiriyi göz ardı<br />
etmemek gerekiyor.<br />
Gelelim çuvaldızı kendimize batırdığımız<br />
bölüme...<br />
Hepimizin bildiği bir gerçek var ki,<br />
dışarıya doğru her ne kadar farklı<br />
görünse de çoğu zaman evlerde<br />
annelerin sözü geçer. Peki ya sosyal<br />
hayatta? Sivil toplum kuruluşlarına<br />
bir göz atalım. Kaçının<br />
başkanı bir kadın veya gerçekten<br />
karar merci olan bir pozisyona seçildi?<br />
Genelde kadın kolları dediğimiz<br />
ayrı bir bölüm vardır. Orada bir<br />
başkan vardır. Diğer kadınları yönetiyordur.<br />
Erkekler karar mercilerinde<br />
oturur ve önemli işlere<br />
bakarlar. Peki niye? İlk olarak değinmemiz<br />
gereken nokta liyakat.<br />
Cinsiyete, tanışıklığa göre değil de<br />
bilgiye ve liyakata göre mevki sahibi<br />
olunmalı. Toplum tarafından<br />
bize kodlanan etiketler ise diğer<br />
faktör. Bu konuya ayrı bir yazı ayırmam<br />
gerekebilir zira iki cümlede<br />
analiz edilecek veya ele alınacak bir<br />
başlık değil. Şöyle bir parantez<br />
açmak gerekirse, şunu söyleyebilirim:<br />
Çocukların ve özellikle kız çocuklarının<br />
ne kadar sessiz olurlarsa<br />
o kadar makbul olmaları veya terbiyenin<br />
sessizlik ve çekingenlikle<br />
tanımlanması (örneğin „ne kadar<br />
akıllı/uslu sessiz sessiz oturuyor ne<br />
güzel“ cümlesi) erkek çocuklarını<br />
daha büyürken daha cesur olmalarına<br />
ve ön planda olmaktan daha<br />
az korktuklarına sebep. Bu alışkanlıkları<br />
veya etiketleri yetişkin olarak<br />
bilincinde olsak dahi üzerimizden<br />
atması bir hayli zor. Yani erkekler<br />
zaten lider veya güçlü olma etiketi<br />
ile yetişiyorlar ve yönetici kimlikleri<br />
daha gelişmiş olduğundan kendilerine<br />
bu tarz görevler daha çok yakıştırılıyor,<br />
kendileri de bu rolü bu<br />
nedenle daha kolay kabullenip<br />
adapte oluyorlar.<br />
Bunu değiştirmek için ne yapmalı?<br />
Cevap bu konuda toplumsal bir<br />
reset olabilir. STK’lar yöneticilik<br />
sistemlerini gözden geçirmeli. Kadınlara<br />
önemli pozisyonlarda yer<br />
verilmeli, süs olarak değil fikri ile<br />
aklı ile projeleri ve hedefleri ile<br />
orada var olan bir birey olarak<br />
orada bulunması gerekir. Dileğim<br />
o ki, kadınların gücünü artık alışılagelmiş<br />
rollerden ziyade bu<br />
toplumu aktif olarak şekillendirebilmeleri<br />
için kullanmalarına<br />
engel olunmaz. Engel olunmuyormuş<br />
gibi, yer veriyormuş gibi<br />
görünmek yetmiyor.<br />
Tükenmişlik sendromuyla<br />
nasıl baş edebilirim?<br />
Yoğun iş temposu, gerçekçi olmayan hedefler, iş yaşamında yüksek talepler ve aşırı stres tükenmişlik sendromuna yol açıyor<br />
Yoğun iş temposu, gerçekçi olmayan<br />
hedefler, iş yaşamında yüksek<br />
talepler ve aşırı stres, tükenmişlik<br />
sendromu gibi ciddi bir duruma dönüşebiliyor.<br />
Sabah uykulu ve dinlenmemiş<br />
kalkmak, giyinmeye ve<br />
kahvaltıya isteksizlik, çalışmaya<br />
karşı hevessizlik, öfkeli, mutsuz, çaresiz<br />
hissetme gibi belirtilerle kendini<br />
gösteren tükenmişlik sendromu,<br />
toplumda yaygınlaşan psikolojik<br />
sorunların başında geliyor.<br />
Tükenmişlik sendromunda duygusal<br />
ve bedensel bitkinlik, kişisel başarının<br />
azalması ve duyarsızlaşma<br />
olarak üç boyuttan bahsediliyor.<br />
Gelişimi yavaş olan sorunun ilk aşamasında<br />
ağır iş yükü ile baş edilmeye<br />
çalışılıyor ve iş, kişisel ihtiyaçların<br />
önüne geçiyor. İkinci aşamada<br />
bedensel ve duygusal bitkinlik<br />
başlıyor. Yorgunluk, uykusuzluk,<br />
baş ağrısı gibi bedensel yakınmalar<br />
oluyor, işlerin üstesinden gelmek<br />
zorlaşıyor. Üçüncü aşamada; işe<br />
duyarsızlık, kendini işe ait hissetmeme,<br />
işe olumsuz tutum sergileme<br />
gözlemleniyor. Dördüncü<br />
aşamada ise çaresizlik, nefret duyguları<br />
öne çıkıyor. Kişi kendinden<br />
ve başkalarından hoşlanmıyor, bedensel<br />
yakınmalar artıyor, dinlenmeye<br />
çalışsa da gevşeyemiyor.<br />
DEPRESYON İLE KARIŞTIRILABİLİR<br />
Genellikle tükenmişlik sendromu<br />
ile depresyonun karıştırıldığını, her<br />
ikisinde de motivasyon ve zevk almanın<br />
azaldığını belirten uzmanlar,<br />
ancak depresyonda olumsuz duygular<br />
iş, aile, sosyal ilişkiler gibi<br />
tüm yaşam alanlarında kendini<br />
gösterirken tükenmişlik sendromunun<br />
sadece işle ilgili olduğunu, iş<br />
şartları düzelirse psikolojide de iyileşme<br />
olduğunu söylüyor.<br />
İLETİŞİMSİZLİK SİZİ UÇURUMA<br />
SÜRÜKLEMESİN<br />
Uzmanlar tükenmişlik sendromunu<br />
tetikleyen faktörleri şöyle sıralıyor:<br />
• İş kontrolünün elde olmaması.<br />
İşe geliş‐gidiş saatlerinin, iş yükü ve<br />
yapılacak işlerin kararının kişinin<br />
elinde olmaması.<br />
• İşyerinde ilişkilerin bozuk olması,<br />
kişiler arası huzursuzluk ve baskılar<br />
• Görev tanımının, beklenti ve sorumlulukların<br />
belirsizliği.<br />
• Kendi etik anlayışınızın iş yeri etik<br />
anlayışıyla uyumlu olmaması.<br />
• Zamanla yarışarak işi yetiştirme<br />
kaygısının olması. Kaygı altında<br />
odaklanmak için daha fazla enerji<br />
harcamak zorunda kalmak.<br />
• Çevreden yeterince destek almamak.<br />
İşyerinde veya özel hayatta<br />
gerekli sosyal desteği alamamak,<br />
yaşanan stresi, çatışmaları, olumsuz<br />
duyguları paylaşamamak.<br />
EV KADINLARI DA RİSK ALTINDA<br />
Ev kadınları dahil bütün çalışanlarda<br />
görülebilin sorunda, iş ve özel<br />
hayatı arasında sağlıklı denge kuramayan,<br />
herkesin işine koşan, monoton<br />
işi olan, yaptığı işte kontrolü<br />
olmadığını düşünenler risk altında.<br />
Başkalarına hizmet veren mesleklerde,<br />
özellikle sağlık ve eğitim çalışanlarında<br />
sık görülüyor.<br />
KENDİLİĞİNDEN GEÇMİYOR<br />
Uzmanlar: “İlk evrelerde çok çalışmanın<br />
iyi bir şey olduğu sanılmaktadır.<br />
Bu nedenle dinlenmeye<br />
zaman ayrılmaz. Bu tempo uzun<br />
sürerse bedensel ve ruhsal çöküntü<br />
oluşabilmektedir. Müdahale<br />
edilmezse, yorgunluk, uykusuzluk,<br />
kaygı bozuklukları, depresyon,<br />
alkol bağımlılığı, kalp hastalıkları,<br />
obezite, bağışıklık sisteminin zayıflaması<br />
ve buna bağlı hastalıklar görülebilmektedir.”<br />
SPORDAN VAZGEÇMEYİN,<br />
KENDİNİZE HOBİ EDİNİN<br />
Tükenmişlik sendromundan korunmak<br />
için dikkate alınacak öneriler:<br />
1. Hayatınızın önceliklerini belirleyin.<br />
Bu öncelik; aile, sağlık veya<br />
sosyal çevre olabilir. Önceliğiniz<br />
aile ise, uzun süre çalışıp yorgun<br />
eve gelmek, ailenize zaman ayıramamak<br />
bir süre sonra işe karşı kızgınlığa<br />
ve bıkkınlığa neden olur.<br />
Önem verdiğiniz etkinliklere zaman<br />
ayırın, her akşam aileniz ile yemek<br />
yiyin. Onlarla zaman geçirerek asıl<br />
yapmak istediğiniz şeyi yapmanın<br />
verdiği doyum, huzursuzluk ve kızgınlığı<br />
azaltır.<br />
Çünkü „Dünyanın yarısı kadın,<br />
diğer yarısını da bir kadın yeşrir“<br />
2. Tükenmişliğinizin nedenini belirleyin.<br />
Bu neden iş yoğunluğu, çalışma<br />
saatleri, kişilerle çatışmalar<br />
veya destek alamamak olabilir. Bu<br />
nedeni belirlemek ve kabullenmek<br />
çözümü için atılacak ilk adımdır.<br />
3. Sorun kaynağı belirledikten<br />
sonra, çözüm için patronunuz veya<br />
iş arkadaşlarınızla konuşun. Duyguları<br />
paylaşmanın ve sosyal desteğin,<br />
olumsuz duygularla baş<br />
etmede faydası mevcuttur.<br />
4. Gün içinde kısa aralar verin.<br />
5. Ailenizle, arkadaşlarınızla vakit<br />
geçirin.<br />
6. ‘İşim bana uygun mu?’ sorusunu<br />
gerçekçi olarak değerlendirin.<br />
Uygun değilse alternatifler arayın.<br />
Severek yapabileceğiniz, ilgi alanınıza<br />
daha uygun bir işte çalışın.<br />
7. Spor yapın. İnsanlar yoğun olduklarında<br />
ilk vazgeçtikleri şey<br />
spordur, oysa düzenli spor stresle<br />
başa çıkmanızı kolaylaştırır. Akşam<br />
yürüyüşüne çıktığınızda faydalarını<br />
hemen görürsünüz, ertesi gün bedeniniz<br />
ve ruhunuz dinlenmiş olur.<br />
8. Yeterli miktarda, en az 7‐8 saat<br />
uyuyun.<br />
9. Hafta sonlarında dinlenin.<br />
10. Sağlıklı beslenin. Bol sebze ve<br />
meyve tüketin. Yoğun çalışma temposu<br />
beslenme düzenini bozar.<br />
11. Kitap okumak, örgü örmek,<br />
resim yapmak gibi sakinleştirici hobiler<br />
edinin. Kaynak: www.ntv.com.tr