Hedefimiz Günü gören yarını düşünen genç
Camia 4 - IGMG
Camia 4 - IGMG
- No tags were found...
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
camia | 16 Kasım 2012 Hayatın İçinden | 13<br />
Fıkıh Kösesi<br />
Âdâb-ı muaseret<br />
M.Hulusi Ünye<br />
Melek Paşalı<br />
1. Hicrî yılbaşını kutlamak caiz midir? Kutlanırsa nasıl kutlanmalıdır?<br />
Asıl itibariyle ilk dönem İslamî gelenekte yıl dönümü gibi kutlamalar yoktur.<br />
Bu adet daha çok batı kültürü kaynaklıdır. Sonraki asırlarda Müslümanlar<br />
da bazı kutlamalar yapmaya başlamışlardır. Örneğin, Peygamber Efendimiz<br />
(a.s.)’ın doğum günü anlwwamında “Mevlid Kandili” kutlamaları hicrî 4. yüzyılda<br />
başlamıştır.<br />
Muharrem ayı, kamerî ve hicrî takvim esasına göre, Müslümanların yılbaşıdır.<br />
Peygamber Efendimiz (a.s.)’ın Mekke’den Medine’ye göçü bu takvime<br />
başlangıç olarak kabul edilmiştir. Böyle önemli bir tarihin yıl dönümünün kutlanması<br />
anlamında bazı programların yapılması, “Eşyada asıl olan mübah olması”<br />
kaidesinden hareketle yasak olmasa gerektir. Dolayısı ile hicrî yılbaşı<br />
kutlanacak ise, bu kutlamada, Peygamber Efendimiz (a.s.)’ın hayatının, mücadelesinin,<br />
tebliğ ettiği dinin (İslam’ın) özelliklerinin anlatıldığı toplantılar, konferanslar,<br />
paneller yapılabilir.<br />
2. Aşure günü neden önemlidir?<br />
“Aşure” gününe bu ismin takılmasına sebep, bu günün muharrem ayının<br />
10. günü olmasındandır. Bazı müfessirlerimiz aşure gününün Allah(c.c.) katında<br />
da seçkin bir yerinin olduğunu göstermek için, Fecr Sûresi’nin ikinci ayeti<br />
olan “On geceye yemin olsun” ifadesine işaret ederler.1 Tefsirlerde bu on gecenin,<br />
ramazan ayının son on günü ve zilhicce ayının ilk on günü olduğuna dair<br />
ifadeler bulunurken, muharrem ayının aşuresine kadar geçen on gece olduğu<br />
da beyan edilir. Buna göre Cenâb-ı Hak, bu gecelere yemin ederek onların<br />
önemini ve bereketini bildirir.<br />
Öte yandan Cenâb-ı Hak, aşure gününde bir çok peygambere değişik ikram<br />
ve ihsanlarda bulunmuştur. Adem (a.s.)’ın tevbesinin kabulü, Nuh (a.s.)’ın<br />
tufandan kurtulması, Yunus (a.s.)’ın balığın karnından salimen çıkması, İsmail<br />
(a.s.)’ın doğumu, Yakup (a.s.)’ın gözlerinin açılması ve Eyyup (a.s.)’ın hastalıktan<br />
şifa bulması, Hz. Musa (a.s.)’ın denizi yararak karşıya geçmesi, Firavun’un<br />
ordusu ile denizde boğulması vs. hep aşure gününde gerçekleşmiştir. Bütün<br />
bunlar aşure gününün önemine delalet eder.<br />
3. Aşure gününde oruç tutmanın fazileti nedir?<br />
Hz. Aişe (r.a.)’den nakledilen bir hadis-i şerife göre Peygamber Efendimiz<br />
(a.s.), Mekke döneminde aşure orucu tutardı ve Medine’de de bu oruca devam<br />
etti. Ashabının da tutmasını emretti. Ancak Ramazan orucu farz kılınınca,<br />
aşure günü orucunu bıraktı. İsteyen bu orucu tutmaya devam etti; dileyen de<br />
bıraktı.2 Dolayısı ile aşure orucunun tutulması müstehap olarak kaldı. Ancak<br />
başka din mensuplarına benzememek için muharrem ayının 9, 10 ve 11’nci<br />
günlerinde oruç tutulması güzel görüldü.<br />
4. Peygamberimizin aşure gününün değerlendirilmesi ile ilgili olarak yaptığı<br />
ibadet ya da uygulamalar var mıdır?<br />
Yukarıda da ifade edildiği gibi, aşure gününde öteden beri var olan orucu<br />
Peygamber Efendimiz (a.s.), bir, iki gün ilave etmek suretiyle önce emretmiş,<br />
sonra da serbest bırakmıştır. Muharrem ayında ve aşure gününde oruç tutulması<br />
ile alakalı olarak bazı hadis-i şerifler zikredilmiştir ki, bunların bir kısmı<br />
şunlardır: Sahabeden bir zat Peygamberimiz (s.a.v.)’e “Ramazan ayından<br />
sonra ne zaman oruç tutmamı tavsiye edersiniz?” diye bir soru yöneltti. Peygamberimiz<br />
(a.s.), “Muharrem ayında oruç tut. Çünkü o, Allah’ın ayıdır. Onda<br />
öyle bir gün vardır ki, Allah o günde bir kavmin tevbesini kabul etmiş ve o<br />
günde başka bir kavmi de affedebilir” buyurdu.3 Yine Tirmizî’de geçen bir<br />
başka hadiste Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır: “Aşure gününde<br />
tutulan orucun Allah katında, o günden önceki bir senenin günahlarına keffaret<br />
olacağını kuvvetle ümit ediyorum.”4<br />
Bu günlerde oruç tutulmasının dışında, kılınması uygun olan bir namaz<br />
veya bir başka ibadet tesbit edilmemiştir. Ancak nafile namaz ve sadakalar<br />
elbette verilebilir.<br />
Aşure günü<br />
Doğu toplumlarında asırlardır yaşayan bir gelenek olan “Aşure”nin ne<br />
zaman ve niçin ortaya çıktığını bilen insanların sayısı, “Aşure”den nasiplenen<br />
insanlara nazaran kuşkusuz çok azdır. Anlamından ziyade tadına<br />
aşina olduğumuz aşure, İslam geleneğinde çok önemli açılımları olan<br />
sembolik bir yiyecektir. Bugün artık pek hatırlanmayan bu arka plan,<br />
insanlık tarihinin en önemli olaylarını ihtiva eder.<br />
Aşure kelimesi, Arapça’da “onuncu” anlamına gelen “aşara” kelimesinden<br />
türemiştir. Hicrî takvimin ilk ayı olan muharrem ayının onuncu<br />
günü kullanılır. Bu güne İslam inancında büyük bir önem atfedilir ve tarihte<br />
önemli birçok olayın bugünde gerçekleştiğine inanılır.<br />
Hz. Hüseyin ve beraberindeki 72 kişi hicri 61’de muharrem ayının<br />
onuncu gününde Kerbela’da Yezid’in ordusunca katledilmiştir. Bunun<br />
dışında aşure gününde gerçekleştiğine inanılan dinî açıdan önemli bazı<br />
rivayetler bulunmaktadır. Bunlardan bazıları şunlardır:<br />
Hz. Adem’in tövbesinin kabul edilmesi ve Arafat’ta Hz. Havva ile yeniden<br />
buluşması, Hz. İdris’in diri olarak göğe yükseltilmesi, Hz. Nuh’un<br />
gemisinin tufandan kurtulması,<br />
Hz. İbrahim’in ateşte yanmaması, Hz. İsmail’in doğumu, Hz.<br />
Yakup’un oğlu Hz. Yusuf’a kavuşması, Hz. İsa’nın doğumu ve göğe<br />
yükseltilmesi.<br />
Bu olaylar güvenilir hadis kitaplarının hemen hepsinde geçmektedir.<br />
Musevilerin de bu günü oruçla geçirdikleri bilinir. Hz. Peygamber bu<br />
günde oruç tutmayı tavsiye etmiş fakat Yahudilere benzememek açısından<br />
orucun aşure gününden bir gün önce başlamasını veya bir gün<br />
sonra da tutulmasını istemiştir.<br />
Aşurenin yiyecek olarak ilk kez yapılışı ise Hz. Nuh’un gemisinden<br />
kurtulan insanların eliyle olmuştur. Tufandan kurtulan insanlar gemide<br />
arta kalan yiyeceklerden bir tatlı yaparak insanlara dağıtırlar. Böylece bu<br />
kurtuluşu kutlarlar. Muharrem ayının onuna denk gelen bu bu olay daha<br />
sonra semavî dinlerde bir gelenek haline gelir.<br />
Elbette bu geleneğin gayesi insanlara sadece yiyecek ikram etmek<br />
değil, insanlık için anlamlı olan bugünü hafızalarda diri tutacak bir vesile<br />
kılmaktır. Hz. Nuh’un gemisi de insanlık için bir semboldür nihayetinde;<br />
insanın batıldan hakka iltica edişinin, nefsinden ruhuna yolculuğunun,<br />
dünyadan ahirete yönelişinin, iç aleminde sürekli yükselme gayretinin ve<br />
bezm-i elestte verdiği ahde, vefa gösterişinin sembolü.<br />
Bugün Anadolu’da ve diğer İslam toplumlarında hâlâ yaşamakta olan<br />
bu gelenek, komşular arasında küçük bir yiyecek alış-verişinden çok<br />
daha fazla anlama sahiptir ve bu anlamın insanın nisyan ile malül olan<br />
hafızasına yenilmemesi için hatırlanmaya, hatırlatılmaya ve <strong>genç</strong> kuşaklara<br />
daha çok anlatılmaya ihtiyacı vardır. Umulur ki elden ele geçen bir kap<br />
tatlı, gönülden gönüle geçen güzel bir duygunun, unutulan bir hakikatin<br />
ve bizi aslımıza bağlayan bir hatıranın ölümsüz sembolü olsun...<br />
1 Hak Dini Kur ân Dili, 8/5793<br />
2 Buharî, Savm, 69; Tecrîd-i Sarîh, VI/307-308<br />
3 Tîrmizî, Savm, 40<br />
4 Tirmizî, Savm, 47