19.09.2015 Views

Hedefimiz Günü gören yarını düşünen genç

Camia 4 - IGMG

Camia 4 - IGMG

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

18 | Mercek Altında<br />

camia | 16 Kasım 2012<br />

“Toplumun tam ortasına yerleşmiş olan<br />

ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadele<br />

en önemli gündemimiz olmalıdır”<br />

Genel Sekreterimiz Oğuz Üçüncü ile gündemi ve<br />

Müslümanlarla ilgili yaşanan gelişmeleri konuştuk:<br />

İlknur Küçük<br />

Sayın Üçüncü, kamuoyuna dönerci cinayetleri<br />

olarak yansıtılan seri cinayetlerin<br />

arkasında Nasyonal Sosyalist Yeraltı(NSU)<br />

örğütünün bulunduğu ortaya çıkalı bir yıl<br />

oldu. Buna rağmen cinayetlerin aydınlatılması<br />

noktasında kayda değer bir adım<br />

atılabilmiş değil, bu noktada önemli kaygılar<br />

var. Bir yıldır yaşanan bu süreci nasıl<br />

değerlendiriyorsunuz?<br />

Malesef bugün geldiğimiz noktada cinayetlerle<br />

ilgili sorular cevaplanacağı yerde,<br />

daha çok soru ortaya çıkmış durumda. Cinayetlerle<br />

ilgili üç isim verildi, “Bunlardan ikisi<br />

birbirini vurdu, biri tutuklandı, konu kapandı”<br />

denecek kadar basit bir mesele değil. Bu<br />

tablo sadece buzdağının görünen yüzü. Zira,<br />

yeraltında aynı görüşlere mensup, sayıları<br />

hakkında 18 ila 111 arasında farklı rakamlar<br />

verilen insanların devlet tarafından arandığını<br />

bu araştırmalar esnasında öğrendik. Bunlar<br />

kimlerdir, bunlarla ilgili takipler ne noktadadır,<br />

yeni eylem planları var mı, bir dahaki hedefleri<br />

kim gibi sorular açıklık kazanabilmiş değil,<br />

hâlâ zihinleri meşgul etmeye devam ediyor.<br />

Parlamentonun bu konuyla ilgili çalışmasını<br />

takdir ediyorum. Federal Meclis NSU<br />

Araştırma Komisyonu meseleye ciddi bir hassasiyet<br />

gösteriyor, sıkı bir şekilde takip ediyor.<br />

Buna karşın; Anayasa Koruma Teşkilatı’nın,<br />

içişleri bakanlarının, bazı emniyet ve güvenlik<br />

yetkililerinin meselenin aydınlatılması için ülke<br />

güvenliğini bahane ederek yeterli bilgi vermemeleri<br />

endişeleri artırıyor. Bu noktada parlamentonun<br />

araştırmaları bürokrasi engeline<br />

takılıyor. Ancak yine de Meclis NSU Araştırma<br />

Komisyonu’nun ısrarlı çalışmalarının netice<br />

vereceği kanısındayım.<br />

NSU tarafından hazırlanan ölüm listesinde<br />

sıradaki isimlerden biri sizdiniz.<br />

Alman güvenlik güçlerinin bunu bilmesine<br />

rağmen sizi haberdar etmemesini ve gereken<br />

önlemleri almamasını neye dayandırıyorsunuz?<br />

İsmim listede olduğunu basından öğrendim,<br />

bunun üzerine Federal Kriminal Dairesi<br />

ve Eyalet Kriminal Dairesi’ne bilgi almak için<br />

başvurdum. Bu tür bir bilginin olmadığını belirttiler,<br />

basında çıkan haberleri ne doğruladı<br />

ne de yalanladılar. Ancak ilginçtir ki, başvuru<br />

yaptığım günün akşamı polis evime ailemi<br />

teskin etmeye geldi. Burada düşündürücü<br />

olan, listede oluşumu basından öğrenmek bir<br />

yana, konu ortaya çıktıktan sonra bile ne polis<br />

tarafından ne de Anayasa Koruma Teşkilatı<br />

tarafından sağlıklı ve yeterli bilginin verilmemiş<br />

olması.<br />

Almanya’da ırkçılık NSU örneğinde<br />

görüldüğü gibi zirveye çıkıyor zaman<br />

zaman. Genelde ırkçılık özelde ise Müslümanlara<br />

karşı olan ırkçılık ve saldırılar<br />

azalmış değil, zira camilere yönelik saldırılar<br />

gündemimizden düşmüyor. Ancak<br />

ırkçılar yerine hâlâ IGMG takip ediliyor, bu<br />

traji komik durum hakkında neler söylersiniz?<br />

“Ayrımcılık ve ırkçılık”<br />

artık Avrupa’nın<br />

reddedilemez bir gerçeği<br />

olmuş durumda<br />

Camilerimize yapılan saldırılar; binaların<br />

boyalarla veya çeşitli malzemelerle kirletilmesi,<br />

domuz organları atılması, camların<br />

kırılması şeklinde olduğu gibi, kundaklama<br />

girişimlerine kadar varabildi. Ancak bu saldırılar<br />

kamuoyunda yankı bulmadı. Bu konuda<br />

belki bu tür bir karşılaştırma yapmak yanlış<br />

olur, dileğimiz her mabede saygı duyulmasıdır,<br />

ancak camilere yapılan bu saldırılar, başka<br />

dinlere ait kutsal mabedlere karşı yapılmış<br />

olsaydı, kamuoyunda gösterilen tepkinin çok<br />

daha farklı olacağını tahmin etmek zor değil.<br />

Saldırıya uğrayanlar bizim camilerimiz ama<br />

sorunun yine Müslümanlarda aranması sizin<br />

de dediğiniz gibi tutarsız traji komik bir tablo<br />

ortaya koyuyor.<br />

Bu sürecte Müslümanların hataları, eksiklikleri<br />

nelerdir?<br />

Müslümanların eksiklikleri ve hatalarından<br />

ziyade şunu değerlendirmek gerekli. Evet saldırılar,<br />

haksızlıklar oluyor ancak sürekli olarak<br />

mağdur konumunda olmak, haksızlıklardan<br />

sürekli şikayet eden bir pozisyonda olmak,<br />

sürekli bu konularla medyada gündeme gelmek<br />

de çözümü kolaylaştırmıyor. Burada sıkıntı,<br />

haklı olduğunuz halde bir anlamda haksız<br />

duruma düşme tehlikesi, yanlışın içinde<br />

doğruyu bulma çabası. Alman medyasında<br />

zaten bu saldırılar ve haksızlıklar neredeyse<br />

hiç yansıtılmıyor. Bizler medyada güçlü olalım<br />

Müslümanlara karşı yapılan haksızlıklar duyulsun<br />

desek de, bu sefer de sadece “Müslümanlar<br />

sürekli bir şeylerden şikayet eden bir<br />

kesim” gibi olumsuz bir algının oluşabilmesi<br />

söz konusu. Bu konuda takınılacak en güzel<br />

tutum; Müslümanların farklı yönlerdeki başarılarıyla,<br />

çalışmalarıyla, topluma katkı sağlayan<br />

girişimleriyle gündeme gelmesi ve böylece<br />

ezber bozmaları olacaktır.<br />

“Bütün teşkilat<br />

çalışmalarımızda olduğu<br />

gibi bizim de çalışma<br />

prensiplerimizi Kur’an<br />

ve Sünnet belirler”<br />

Irkçılık sadece Almanya ile sınırlı değil,<br />

Avrupa genelinde de İslamofobi gittikçe<br />

artıyor. Bu konuda düşünceleriniz nelerdir?<br />

Adına ister ırkçılık deyin, ister İslamofobi,<br />

“Ayrımcılık ve ırkçılık” artık Avrupa’nın reddedilemez<br />

bir gerçeği olmuş durumda. Bu noktada<br />

ayrımcılıkla mücadeleyi teşvik etmeli, bu<br />

alandaki ihtisasımızı geliştirmeliyiz. Müslüman<br />

olsun, olmasın tüm sivil toplum kuruluşlarına<br />

bu konuda ciddi görev düşmektedir. Toplumun<br />

tam ortasına yerleşmiş olan ırkçılık ve ayrımcılıkla<br />

mücadele STK’ların listesinde birinci<br />

derecede yer alması gereken en önemli gündem<br />

maddesidir. Bugün Almanya’da önemli<br />

sayıda göçmen kökenli insan yaşamaktadır,<br />

hatta okullara baktığımızda birçoğunda her<br />

iki öğrenciden biri göçmen kökene sahiptir,<br />

diğer Avrupa ülkeleri de hatırı sayılır miktarda<br />

<strong>genç</strong> göçmen nüfusa sahiptir. Bu nedenle<br />

STK’lar bu rakamları da gözönüne alarak,<br />

Avrupa’da ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadelenin<br />

ne kadar önemli olduğunu, bu konunun ertelenemez,<br />

ihmal edilemez bir mesele olduğunun<br />

farkında olarak adımlar atmalıdır. Ayrımcılıkla<br />

mücadele genelde kadın-erkek arasında,<br />

iş yerinde ya da sosyal hayatta yapılan ayrımcılıklarla<br />

gündeme geliyor. Ancak bu konu<br />

daha geniş bir şekilde ele alınmalıdır. Ayrımcılıkları<br />

izleyen bazı STK’lar ya da kurumlar,<br />

Müslümanlara yapılan ayrımcılıkları kayıt altına<br />

almada çekingen davranıyorlar. Mesela az<br />

önce değindiğimiz cami saldırıları yeterince<br />

kamuoyuna yansımadığı için ayrımcılık ra-

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!