02.04.2013 Views

kemalizmin%20kurd%20politikasi%20karadogan

kemalizmin%20kurd%20politikasi%20karadogan

kemalizmin%20kurd%20politikasi%20karadogan

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Birincisi, Barzani'yle iyi ilişkiler içinde olan KDP eğilimi, ikincisi TİP içinde faaliyet yürüten ve örgütlenen<br />

Kürtlerin çalışmaları. 1969'da ise DDKO'ların kurulmasıyla Kürtler; her eğilim ve her kategoriden insanların bir<br />

araya geldiği demokratik bir kitle örgütüne kavuştu. DDKO'lar Kürtlerin karşı karşıya oldukları zulmü<br />

gündemleştirmede önemli bir görevi yerine getirdiler.<br />

1960 darbesiyle birlikte ordunun siyasete müdahele etme, siyasi yönetim üzerinde söz sahibi olma amacı<br />

MBK'nin kurulması ile kurumsallaşmakla kalmamış, Anayasa hükmü haline gelmiştir. Toplumun<br />

askerleştirilmesi için büyük bir seferberlik başlatılmıştır. Ortaokullarda "asker şapkası" okul üniforması<br />

olmuştur. "Görünmeyen eller" vasıtasıyla o dönem, özellikle üniversite gençliğinin "sağ-sol" görüntüsü adı<br />

altında birbirine kırdırıldığı, provakasyonların birbirini izlediği bir dönemdir. Kontr-gerilla faaliyetleri doruğa<br />

ulaşmıştır. Askeri darbe için koşullar hazırlanmaktadır. Ve 12 Mart 1971'de beklenen gerçekleşir: Askerler,<br />

1960'ta olduğu gibi "demokrasiyi kollamak, vatanın bölünmez bütünlüğünü korumak" iddiasıyla "durumdan<br />

vazife çıkarırlar" ve yönetime el koyarlar. Kürt hareketinde arayışların olduğu, yetmezliklerin de ortaya çıkmaya<br />

başladığı bu dönemin önemli gelişmelerden birisi de Irak merkezi yönetimi ile KDP'nin 11 Mart 1970'te<br />

imzaladığı Otonomi Antlaşmasıdır. Barzani ve Irak yönetimi arasında imzalanan Otonomi Antlaşması Türkiye<br />

Kürtleri arasında olumlu etkiler yarattı, Kürtleşme ve Kürt kimliğine sahip çıkılmasını hızlandırdı. Türkiye,<br />

Otonomi Antlaşmasını da kaygıyla "izledi." Otonomi Antlaşması öncesinde ve sonrasında Irak'la görüşme<br />

yapmakta gecikmedi. 5 Şubat 1970'de Irak İçişleri Bakanı general Salih Mehdi Ammaş Ankara'ya<br />

"beklenmedik" bir ziyarette bulundu. 21 Şubat 1970'de Irak devlet Başkanı Abdülselam Arif ve Cevdet Sunay<br />

arasında bir görüşme yapıldı. 1963'te Barzani güçleri ile Irak ordusu arasında meydana gelen çatışmalar<br />

sonrasında Barzani'yi takip gerekçesiyle, Türkiye Irak'ın Türkiye'nin sınırları içerisindeki Kürt yerleşim<br />

birimlerini bombalamasına sessiz kalmış; kamuoyu durumdan ancak iki yıl sonra, AP milletvekili Esat Kemal<br />

Aybar'ın Bütçe Plan Komisyonu'nda sorduğu bir sorudan sonra haberdar olabilmişti. Otonomi öncesinde ve<br />

sonrasında Ankara ile Bağdat arasında yapılan görüşmelerde de ağırlıklı olarak Kürtlere karşı izlenecek<br />

politikalar ele alınmış olmasına karşın, kamuoyuna "Irak-İran anlaşmazlığı ve Kıbrıs sorununda görüş<br />

alışverişinde bulunulduğu" yönünde açıklamalar yapılmıştı.<br />

7.Bölüm<br />

A-12 Mart darbesi..<br />

Darbeden sonra geniş çaplı bir tutuklama ve işkence kampanyası başladı. Siyasi Partilerin çalışmaları kısıtlandı.<br />

DDKO gibi kitle örgütleri kapatılarak, yönetici ve üyeleri tutuklandı. Alışıla geldiği üzere Kürtler daha önce<br />

olduğu gibi tek cezaevinde, Diyarbekir'de toplandılar. DDKO davası da 49'lar Davası gibi Kürt hareketinde bir<br />

dönüm noktasıdır. Savcı'nın "Kürtler Türktür" tezine karşı Ocak Komünü diye bilinen grup -sonra Komal<br />

yayınevi ve Rızgari dergisi etrafında örgütlendiler- siyasi bir savunma yaparak "Kürtlerin varlığını inkar ,<br />

haklarını redd eden" devlet anlayışına büyük bir darbe indirdiler. Bu savunmadan ötürü Mümtaz Kotan ve<br />

İbrahim Güçlü 16'şar yıl ağır hapis cezasına çarptırıldılar. Kürtler tutukluluk dönemlerinde "ayrı örgütlenme"<br />

gibi konularda birbirleriyle tartışırlarken; Musa Anter'in 59'da hapishanede başlattığı, merhum Kemal Badıllı ve<br />

MehmetEmin Bozarslan'ın sürdürdüğü Kürt dili ile ilgili çalışmalarını da aksatmadılar. Fakat Kürtler "savunma<br />

yapılsın mı, yapılmasın mı" noktasında ayrı düştüler. Ayrılıklara ideolojik gerekçeler de buldular. Bir süre<br />

sonra da bu ideolojik gerekçeler Kürtleşmenin önünde seyretmeye başladı.<br />

Cezaevinde bunlar olurken, T/KDP Sekreteri Sait Elçi 1971 Haziranında , iddialara göre Dr. Şıvan tarafından<br />

öldürülmüş, Dr.Şıvan da 1971 Kasımında cinayet işlemekten ötürü I/KDP tarafından kurşuna dizilmişti. Diğer<br />

yandan Güney Kürdistan'da da silahlı direniş önemli bir kavşak noktasına gelmişti. İsrail'in bastırması sonucu<br />

ABD, Kürtlere İran Şahı vasıtasıyla yardım etmeye başlamıştı. Irak ise Sovyetlerle yaptığı ikili anlaşma ile<br />

önemli bir desteğe sahip olmuştu.<br />

DDKO, KDP davaları, 1974 affı sonrası oluşacak siyasi coğrafyanın da analığını yaptı. Genel Af'tan sonra bir<br />

kısm Kürt Özgürlük Yolu ve Komal yayınevi etrafında siyasi çalışma kararı alırken, bir kısmı TİP'le<br />

davranmaya devam etti. Özgürlük Yolu'nun da TİP'le ilişkisi 79'lara kadar devam etti. Diğer Kürtler ise T/KDP<br />

ve Şıvancılar şeklinde faaliyetlerini sürdürüyorlardı. 1975'te Komal yayınevi'nin kurulmasını, 1976'da Özgürlük<br />

Yolu ve Rızgari dergilerinin çıkması izledi.Kawa ve Tekoşin gibi örgütler kuruldu. PDKT ise PDKT-KUK<br />

adında yeniden organize oldu.<br />

1970'li yıllar devlet bünyesinde örgütlenen; önceleri "Özel Harp Dairesi, Kontr-gerilla" diye adlandırılan<br />

Gladio'nun faaliyetlerinin doruğa çıktığı yıllardı. 6-7 Eylül olayları, Kıbrıs'ta Bayraktar Camii'nin bombalanıp<br />

Türklerin mobilize edilmesi, Kültür Sarayı ve Kastamonu şilebine yönelik suikastler; 1 mayıs 77'deki taksim<br />

Katliamı, Maraş katliamı vs. eylemler Gladio'nun eylemlerinden akılda kalan bazıları. 6 Mayıs 72'de Deniz<br />

Gezmiş'lerin idamından önce Mahir Çayan ve arkadaşlarının cezaevinden kaçmalarında da karanlıkta kalmış<br />

noktalar var..<br />

Derin devletin; askerin siyaset üzerindeki tahakkümünü sağlama, askercil bir toplum yaratma,<br />

demokratikleşmenin engellenmesi ve Kürt sorunundaki militer konsepte zemin hazırlama planı çerçevesinde<br />

1960'lı yıllardan itibaren bir destabilazasyon süreci uygulandı. Bu süreç, Türkiye'nin batısında ve<br />

metropollerde sağ-sol çatışmaları üzerinde yükseldi. Sol muhalefet önemli bir potansiyele ulaştığında ise Sol içi<br />

24

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!