Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
çağrılmış, Nurettin Paşa tarafından boğdurularak öldürüldükten sonra da cinayete "halk galeyana gelip linç etti"<br />
görüntüsü verilmiştir 4 . 1922 yılında Mecliste Kürtlere özerklik verilmesine ilişkin bir kanun kabul edilir.<br />
Ancak sonraları bundan hiç sözedilmez. 1923'te "Ebedi Şef" Mustafa Kemal'in "Kürtlere özerklik verileceği"<br />
şeklinde yaptığı İzmit konuşması da bir çırpıda unutulur. Homojen olmayan Anadolu'dan süngü zoruyla<br />
"türdeş bir ulus" yaratma amacı Kürtlerin statüsüne ilişkin bütün söylenenleri yutar. Koçgiri katliamı,<br />
başvurulan metotlar itibariyle bugün sürdürülen politikalara bir çok açıdan benzemektedir. Devletin Kürt<br />
politikaları açısından kilit bir olaydır. Bu katliamın mecliste tartışılması sırasında ortaya çıkan "sivil irade-ordu<br />
çatışması", devletin taşıdığı yapısal sorunların arka planına işaret etmektedir.<br />
C-Kürtlerin sırtını sıvazlama ve kullanma!<br />
22 temmuz 1922'de Meclis'te yapılan gizli bir oturumda, "Koçgiri ayaklanması sırasında tutuklananların serbest<br />
bırakılmasını " da içeren Kürtlere özerklik yasa tasarısı kabul ediliyor. Sonradan bu da örtbas edilip Kürtler<br />
arkadan hançerleniyor, kimlikleri ve yaşama hakları reddediliyor 5 .<br />
Politik taktik ve uluslararası görüşmeler öncesinde Kemalistler Kürtlerin sırtlarını sıvazlıyorlar. Karabekir’in<br />
deyişiyle Kürdler şerbetleniyor! Ama meşruluk sorunundan kurtulacakları anı da gözlüyorlar ve gayet sabırlı<br />
davranıyorlar. Örneğin İnönü Lozan görüşmelerinde, "TBMM hükümeti Türklerin olduğu kadar Kürtlerin<br />
de hükümetidir. Dünya savaşına ve bağımsızlık savaşına katılmışlardır. Türk ordusunun bütün<br />
komutanlarının yurdun kurtuluşu için Kürt halkının yaptığı hizmetleri ve katlandığı fedakarlıkları saygı<br />
ve hayranlıkla belirttiklerini söylemeyi ödev bilmekteyim. Kürtlerle Türkler tam bir işbirliği içinde<br />
çalışmışlardır 6 diyor "<br />
Mustafa Kemal ise, 16-17 Ocak 1923'te İzmit'te gazeteci Ahmet Emin Yalman'a, yayınlanmamak koşuluyla<br />
şunları söylüyor:"Kürt sorunu, bizim, yani Türklerin çıkarları için kesinlikle sözkonusu olmaz. Çünkü<br />
bizim ulusal sınırlarımız içerisinde Kürt öğeleri öylesine yerleşmişlerdir ki, pek sınırlı yerlerde yoğun<br />
olarak yaşarlar. Bu yoğunluklarını da kaybede ede ve Türklerin içine gire gire öyle bir sınır oluşmuştur<br />
ki, Kürtlük adına bir sınır çizmek istesek, Türkiye'yi mahvetmek gerekir. Bu nedenle başlıbaşına bir<br />
Kürtlük düşünmekten ziyade Anayasamız gereğince zaten bir çeşit özerklik oluşacaktır. O halde hangi<br />
bölgenin halkı Kürt ise onlar kendi kendilerini özerk olarak yöneteceklerdir. Bundan başka Türkiye'nin<br />
halkı sözkonusu olurken onları da beraber ifade etmek gerekir. İfade olunmadıkları zaman bundan<br />
kendileri için sorun çıkarırlar. Şimdi TBMM hem Türklerin hem Kürtlerin yetkili temsilcilerinden<br />
oluşmuştur. Ve bu iki öğe, bütün çıkarını ve bütün yazgılarını birleştirmiştir. Yani onlar bilirler ki, bu<br />
ortak birşeydir. Ayrı bir sınır çizmek doğru olmaz."<br />
Mustafa Kemal'in bu açıklamalarında hem eklektiklik hem de samimiyetsizlik sözkonusudur. Bir yandan<br />
özerklikten sözederken diğer yandan Kürtlerin "eridiğinden" dem vuruyor. Önerdiği Özerklikte, jakoben ve<br />
Bonapartist anlayışının "doğal" bir sonucu olarak yoğunlaştırılmış bir subjektifizm vardır. İki nedenle samimi<br />
değildir. Birincisi bu açıklamayı "yayınlanmamak koşuluyla" yapıyor. İkincisi, hem "ayrı bir sınır çizmek<br />
doğru olmaz" gibi doğru gibi görünen bir saptamada bulunuyor, hem de el altından Kürtlerin imhasını planlıyor.<br />
Ki o dönem Musul'la ilgili yapılan meclis gizli oturumunda Bitlis mebusu Yusuf Ziya ısrarla "Kürtlerle<br />
Türklerin ayrılmaması gerektiğini, Misak-ı Milli sınırlarından taviz verilmemesini" istiyor. Mustafa Kemal<br />
iktidarı buna kulaklarını tıkadığı gibi, önüne Kürtlerin yokedilmesi politikasını koyduğu için de bir süre sonra<br />
Yusuf Ziya'yı apar topar ipe çekiyor.<br />
Sonuç olarak, Mustafa Kemal'in Nihat Paşa'ya gönderdiği talimattaki "Kürtlerle İngiliz ve Fransızların<br />
çatıştırılması" Türkiye'nin hem o günkü hem de gelecekteki politikasının temelini oluşturuyor. Plan,<br />
Nasturi Tenkil harekatı sırasında uygulanmaya başlıyor.<br />
Kürtlerin Fransız ve İngilizlerle çatıştırılma siyaseti-Bu plan çerçevesinde Kemalist iktidar Berzenci ve<br />
Sımko'yu tepe tepe kullanıyor 7 . Sımko'ya örtülü ödenekten "İran'dan göçerken kendisinin ve aşiretinin uğradığı<br />
zararın tazmini" için 3.000 TL veriliyor. Şeyh Mahmut Berzenci'yle ilişkisi sağlanıyor. Sımko Rewandız'a,<br />
Berzenci Süleymaniye'ye saldırtılıyor 8 . Sımko ve Berzenci'ye devlet tarafından biçilen misyon ve izlenecek<br />
politikalar resmi kaynaklarda şöyle formüle ediliyor:<br />
"A-Aşiretlerden faydalanma<br />
Bakanlar kurulunun Nasturi Ayaklanmasını bastırma kararı üzerine 16 Ağustos'ta Genelkurmay<br />
Başkanlığı, Türkiye'de mülteci olarak bulunan Şıkak Kürt Aşireti Şeyhi İsmail Ağa'nın (Sımko'nun)<br />
aşiretinden en çok nerelerde faydalanmak mümkün olduğunu ve bunun için neler yapmak gerektiğini,<br />
ayrıca, Şemdinan, Gevar (Yüksekova, Başkale, Saray bölgelerindeki aşiretlerden de ne suretle<br />
faydalınabileceği ve bunları Nasturilere karşı kullanmanın mı, yoksa İran sınırı civarında toplu<br />
4 İşgal Altında istanbul, Bilge Criss.İletişim yay., Mart 1993. S.222<br />
5 (İngiliz Dışişleri) FO 371/7781, Belge no: 3553, 3 Nisan 1922<br />
6 Lozan Barış Konferansý,Seha L.Meray, 1.Cilt s.348-349<br />
7 Genelkurmay belgelerinde Kürt İsyanları, kaynak Yay; Cilt 1. S.54, 67,,68,69<br />
8 Age.s.93, 94<br />
7