Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
İSTANBUL<br />
TİCARET<br />
ODASI<br />
ORGANİK TARIM<br />
BAKIMINDAN<br />
TÜRKİYE'NİN<br />
POTANSİYELİ, BUGÜNKÜ<br />
DURUMU VE GELECEĞİ<br />
HAZIRLAYAN<br />
Prof. Dr. Celal ER<br />
YAYIN NO: 2009-3<br />
İstanbul, 2009
Copyright © İTO<br />
Tüm haklar saklıdır. Bu yayının hiç bir bölümü, yazarın ve İTO'nun<br />
önceden yazılı izni olmaksızın mekanik olarak, fotokopi yoluyla<br />
veya başka herhangi bir şekilde çoğaltılamaz. Eserin bazı bölümleri<br />
veya paragrafları, sadece araştırma veya özel çalışmalar amacıyla,<br />
yazarın adı ve İTO belirtilmek suretiyle kullanılabilir.<br />
ISBN 978-9944-60-409-3 (Basılı)<br />
ISBN 978-9944-60-410-9 (Elektronik)<br />
İTO ÇAĞRI MERKEZİ<br />
Tel: (212) 444 0 486<br />
İTO yayınlan için ayrıntılı bilgi<br />
Bilgi ve Doküman Yönetimi Şubesi<br />
Dokümantasyon Servisi'nden alınabilir.<br />
Tel : (212) 455 63 29<br />
Faks :(212)512 06 41<br />
E-posta : ito.yayin@ito.org.tr<br />
İnternet: www.ito.org.tr<br />
Odamız yayınlarına tam metin ve ücretsiz olarak<br />
internetten ulaşabilirsiniz.<br />
YAYINA HAZIRLIK, BASKI, CİLT<br />
VÎMEK AJANS<br />
Reklamcılık Matbaacılık<br />
Tel: 0212 577 49 12 Fax: 0212 577 49 44<br />
www.vimekajans.com
ÖNSÖZ<br />
Özellikle önceki yüzyılda bütün dünyada ve Türkiye'deki hızlı nüfus artışı,<br />
sanayi merkezleri ve büyük şehirler başta olmak üzere her geçen gün<br />
nüfusun artan bir ivme ile buralara göç etmesi, artan nüfusun beslenme,<br />
giyinme ve barındırılması için bir yandan toprak-su-bitki-hayvan ve doğal<br />
kaynakların sınırsız bir şekilde hoyratça istismar edilmesi, diğer yandan da<br />
nüfusa yetecek kadar üretimde bulunabilmek için toprakların aşırı derecede<br />
işlenmesi, gübrelenmesi, sulanması, hastalık, zararlı ve yabancı otlarla<br />
mücadele edebilmesi için ölçüsüz derecede kimyasal ilaç kullanılması doğal<br />
dengeyi süratle bozmuştur.<br />
Bugün küresel ısınma, iklim değişikleri, kuraklık, yeraltı ve yerüstü su<br />
kaynaklarının geleceği düşünülmeden aşırı ölçüde kullanılması bilim<br />
adamlarını ve araştırıcıları, aynı zamanda siyaset ve devlet yöneticilerini üretim<br />
ve 'teknoloji için yeni yönelişlere sevk etmiştir. Bu yönelişlerin en<br />
önemlilerinden biri de, daha kaliteli ve daha yüksek beslenme ve enerji<br />
değerine sahip kaliteli üretimde bulunmak, tabii kaynakları sürdürülebilir ve<br />
hatta geliştirilebilir bir şekilde kullanmayı teşvik eden <strong>organik</strong> üretim,<br />
<strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>dır. Hemen hemen bütün gelişmiş ve müreffeh ülkelerde bu<br />
yöne doğru bir dönüş, bu istikamette felsefi bir düşünce geliştirme ile<br />
birlikte <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> yapma eğilimi büyük bir hız ve önem kazanmıştır.<br />
Bu konu Türkiye için oldukça yenidir. Gerek anlam ve kavram olarak<br />
gerekse pratikte uygulama olarak <strong>organik</strong> tanının Türkiye'deki geçmişi<br />
ancak 25-30 yıl gerilere gitmektedir. Bu anlamda yapılanları, yapılabilecekleri<br />
ve mutlak bir katiyetle yapılması gerekenleri ortaya koymak hem <strong>tarım</strong>,<br />
hem de ticaret ve ekonomi bakımından son derece önemlidir. Organik tanırın<br />
temelinde yatan düşünce kaliteli ve yeterli beslenme, tasarruf fikrinin<br />
toplumlarda geliştirilmesi ve başta her türlü doğal kaynak olmak üzere<br />
israftan kaçınmaktır. Bütün bu söylenilenlerin realize edilebilmesi için bilgi<br />
birikimine ihtiyaç vardır. Bu durumun etraflı bir şekilde araştırılması<br />
üreticilere, sanayicilere ve bu işin ticaretini yapanlara yol göstermek ve ışık<br />
tutmak açısından gereklidir.<br />
"Organik Tanm Bakımından Türkiye'nin Potansiyeli, Bugünkü Durumu ve<br />
Geleceği" isimli bu yayınımızda, <strong>tarım</strong>ımızda ve dolayısıyla ekonomi ve<br />
ticaretimizde oldukça yeni ve Önemli bir konu olan "Organik Tarım"
konusu ele alınmış, bu alandaki değişim ve gelişmeler, bu konudaki<br />
Türkiye'nin bugünkü durumu ve geleceği ile muhtemel ve müstakbel<br />
potansiyeli ortaya konulmuştur. Araştırmanın <strong>tarım</strong> sektöründe ticari faaliyet<br />
gösteren üyelerimiz başta olmak üzere, tüm ilgililere faydalı olmasını diler ve<br />
çalışmayı gerçekleştiren Prof. Dr. Celal Er'e teşekkür ederim.<br />
Dr. Cengiz Ersun<br />
Genel Sekreter<br />
4
İÇİNDEKİLER<br />
ÖNSÖZ 3<br />
1. GİRİŞ 9<br />
1.1. Araştırmanın Amacı 9<br />
1.2. Kapsam ve Yöntem 11<br />
2. ORGANİK TARIM KAVRAMI 11<br />
2.1. Klasik Tarım (Geleneksel Tarım) 12<br />
<strong>2.2.</strong> Organik Tarım 14<br />
2.3. Geleneksel Tarım ile Organik Tarımın Mukayesesi 21<br />
2.4. Farklı Açılardan Organik Tarıma Bakış 23<br />
3. ORGANİK TARIMIN GELİŞMESİ 30<br />
3.1. Fikrin Ortaya Çıkışı ve Düşüncenin Gelişmesi 30<br />
3.2. Dünyadaki Gelişmesi 31<br />
3.3. Türkiye'deki Gelişmesi 34<br />
4. ORGANİK TARIM MEVZUATI ve ORGANİZASYONU 41<br />
4.1. Organik Tarım Kanunu . 49<br />
4.2. Organik Tarım Yönetmeliği 56<br />
4.3. İyi Tarım Uygulamaları 139<br />
5. ORGANİK ÜRETİM TEKNİKLERİ 152<br />
5.1. Organik Üretim Başvurusu ve Sözleşmeli Tarım 153<br />
5.2. Organik Bitkisel Üretim 167<br />
5.3. Organik Hayvansal Üretim 212<br />
5.4. Organik Su ürünleri Üretimi 252<br />
5.5. Organik Ürünlerin Depolanması, Muhafazası ve Taşınması 260<br />
5.6. Organik Ürünlerin Ambalajlanması İşaretlenmesi (Etiketleme) ... 262<br />
6. TÜRKİYE'DE ORGANİK ÜRETİM POTANSİYELİ 272<br />
6.1. Türkiye'nin Konumu ve Topoğrafık Durumu 273<br />
6.1.1. Marmara ve Trakya Bölgesi 276<br />
6.1.2. Ege Bölgesi 278<br />
6.1.3. Akdeniz Bölgesi 280<br />
6.1.4. İç Anadolu Bölgesi 281<br />
6.1.5. Karadeniz Bölgesi 283<br />
6.1.6. Doğu Anadolu Bölgesi 285<br />
6.1.7. Güneydoğu Anadolu Bölgesi 287<br />
6.2. Organik Tarım Ürünleri Ekonomisi 289<br />
5
6.2.1. îç Pazarda Organik Ürünlerin Pazarlanması 297<br />
6.<strong>2.2.</strong> Dış Pazarda Organik Ürünlerin Pazarlanması 301<br />
7. ORGANİK TARIMIN SORUNLARI ve ÇÖZÜM ÖNERİLERİ 304<br />
7.1. Sorunlar 305<br />
7.2. Çözümler 307<br />
KAYNAKLAR 309<br />
6
TABLOLAR vö ŞEKİLLER<br />
Tablo 1: Bütünleşik Tarım ile Organik Tarımdaki Parametrelerin<br />
Durumu 25<br />
Tablo 2: Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Adına Organik Tarım<br />
Faaliyetleri İçin Yetkilendirilmiş Kurumlar 136<br />
Tablo 3: Önemli Bazı Yeşil Gübre Bitkileri . 177<br />
Tablo 4: Bazı Organik Atıkların C:N Oranları 183<br />
Tablo 5: İhraç Edilen Ürünlerin Ülkelere Göre Dağılımı 208<br />
Tablo 6: Türkiye'nin Yıllara Göre Organik Ürün İhracatı 209<br />
Tablo 7: Organik Ürünlerde İç Pazar Tüketimindeki Değişim (Ton) 210<br />
Tablo 8: Damızlık Olacak Hayvanların Yaşları 217<br />
Tablo 9: İşletmede Hektar Başına Düşen Hayvan Sayısı 218<br />
Tablo 10: Muhtelif Hayvan Tür ve Verim Yönlerine Göre Geçiş Süresi. 220<br />
Tablo 11: Büyükbaş ve Küçükbaş Hayvanlar İçin Barınak Alanları 222<br />
Tablo 12: Kümes Hayvanları İçin Barınak Alanları 223<br />
Tablo 13: Kümes Hayvanlarının (Kanatlı) Kesimi İçin Asgari Yaş<br />
Sınırları 229<br />
Tablo 14: Kontrol ve Sertifıkasyon Firmalarının Yerel Olmasının<br />
Avantaj ve Dezavantajları 300<br />
Tablo 15: Yıllar İtibariyle Organik Ürün İthalatı Verileri (Miktarı-Ton). 303<br />
Şekil 1: Tarımsal Uygulama Sistemleri 24<br />
Şekil 2: Sürdürülebilir, Ekolojik, Organik, Biyolojik Tarım 28<br />
Şekil 3: Organik Tarım Faaliyetleri Organizasyonu 138<br />
Şekil 4: Organik Tarımda Kontrol Sistemi 158<br />
Şekil 5: Tohumlukta Ortaya Çıkabilecek Hastalık Etmenlerinin Şematik<br />
Olarak Görünümü 188<br />
Şekil 6: İşaretlerde Kullanılan Renkler 264<br />
Şekil 7: Renkli Fonlu İşaret (logo) 264<br />
Şekil 8: Çerçeveli İşaret (logo) 264<br />
7
1. GİRİŞ<br />
Bu bölümde yapılacak araştırmanın amacı, kapsamı ve yöntemi ile esas<br />
bahse konu olan <strong>tarım</strong> ve <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> hakkında genel bilgiler verilecektir.<br />
1.1. ARAŞTIRMANIN AMACI<br />
Her geçen gün dünya nüfusu hızlı bir şekilde artmaktadır. Demografik<br />
konulara zihin yoran ve bazı eğilimleri dikkate alarak hesap yapanlar, dünya<br />
nüfusunun yakın bir gelecekte, 2023 yılında (21.yy'm ilk çeyreğinde) 7.5-<br />
8.0 milyara ulaşacağını ifade etmektedir. Yapılan bu hesaplar çok önemli bir<br />
gerçeği ortaya koymaktadır. O da dünyada yaşayan ve yaşayacak olan bu<br />
büyük nüfus kitlesinin beslenebilmesi için, gıda arzının en az nüfus artış hızı<br />
kadar bir hızla artması gerekmektedir. Bunu temin edebilmek için, doğal<br />
kaynakları ve tabii çevreyi en iyi şekilde kullanmak, doğanın dengesini<br />
bozmamak ve doğayı acımasızca sömürmek yerine, doğa dostu üretim<br />
yöntemlerine başvurmak şarttır. Dünyadaki tabii kaynakları toprak, su, bitki,<br />
hayvan ve insan, en ileri ve uyumlu şekilde üretimde kullanarak bunları<br />
geliştirmek entelektüel düşüncenin birinci derecede görevidir. Elbette ki<br />
yeryüzünde böyle bir düzeni tesis edebilmek söylenildiği kadar kolay<br />
değildir. Mümkün olduğu kadar insanoğlunun gıda sağlığı, güvenliği ve<br />
yeterliliği bakımından yeni bir anlayış, yeni bir düşünce tarzı ve yeni bir<br />
dünyaya bakış perspektifi kazanması şarttır. Aksi takdirde felaket tellallığı<br />
yapmak bir yana dünyanın sonu süratle yaklaşıyor demektir. Nitekim ozon<br />
tabakasının delinmesi, küresel ısınmanın ve kuraklığın kapıyı çalması,<br />
atmosferdeki sera gazlarının hızlı bir şekilde artması, buzulların erimeye yön<br />
tutması, toprak - su - bitki ve hayvan kaynaklarının hoyratça kullanılması,<br />
gerek <strong>tarım</strong>sal, gerek sanayi ve hatta gerekse hizmetler sektöründeki<br />
faydalanılabilir kaynakları, akılcı bir biçimde ve bilinçli olarak kullanamamak<br />
büyük felaketlere yol açabilecektir. Bu araştırmanın amacı; bunu<br />
görebilmek, dünyadaki üretimi, özellikle de beslenme, barınma ve giyinme<br />
ihtiyaçlarını karşılayan, üretimi, sosyal adalet ilkelerine yakın bir anlayış ile<br />
paylaşabilmenin büyük bjr önem arz ettiğini ortaya koyabilmektir.<br />
Burada ifade edilmeye çalışılan fikir ve tesis edilmesi lazım gelen düzenin en<br />
önemli ayaklarından biri <strong>tarım</strong>da, daha doğrusu <strong>organik</strong> madde üretiminde<br />
iyi <strong>tarım</strong> uygulamalarıdır. Sınırsız bir şekilde ve sağlıklı - güvenli olarak<br />
sürdürülebilecek bir hayat tarzının önemli ayaklarından biri sürdürülebilir<br />
<strong>tarım</strong>dır. Sürdürülebilir <strong>tarım</strong> demek, doğa dostu, çevre dostu <strong>tarım</strong><br />
demektir. Gerek sürdürülebilir <strong>tarım</strong> ve gerekse iyi <strong>tarım</strong> uygulamalarını<br />
ifade edenler, alternatif <strong>tarım</strong>, dinamik <strong>tarım</strong>, ekolojik <strong>tarım</strong> ve <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong><br />
9
kavramlarını da çoğu kez birbiri yerine kullanmaktadırlar. Hatta son<br />
zamanlarda hassas <strong>tarım</strong> uygulamaları söylemi de söz konusudur. Her nasıl<br />
ifade edilirse edilsin, takdir edilecektir ki, önemli olan herhangi bir kavrama<br />
yüklenilen anlamdır. Bu konu da bu eserde çok boyutlu olarak anlatılmaya<br />
gayret edilecektir.<br />
Türkiye, bulunduğu konumu ve sahip olduğu iklim ve toprak şartları<br />
sebebiyle dünyanın <strong>tarım</strong>sal potansiyeli ve verimliliği en yüksek ülkeleri<br />
arasında yer almaktadır. Nitekim Türkiye'de tropikal bazı ürünler dışında<br />
hemen hemen bütün <strong>tarım</strong> ürünleri yetiştirilebilmekte ve çekirdeksiz kuru<br />
üzüm, kuru incir, tütün, pamuk, antepfıstığı ve fındık gibi birçok üründe de<br />
dünya piyasalarında söz sahibi olduğu bilinmektedir. İşte bundan dolayı<br />
ikinci dünya harbinden sonra uluslararası toplum tarafından Türkiye'ye<br />
Avrupa'nın gıda ambarı nazarı ile bakılmış ve memlekete <strong>tarım</strong> ürünleri<br />
açısından oldukça önemli bir rol verilmiştir. Nitekim oldukça uzun bir süre,<br />
özellikle 1970'li yılların ortalarına kadar, Avrupa Ekonomik Topluluğu<br />
ülkeleri <strong>tarım</strong>sal üretim bakımından oldukça ciddi ilerlemeler kaydedinceye<br />
kadar, Türkiye kendisi için biçilen görevi yerine getirmiştir. Daha sonraki<br />
zamanlarda ve özelliklede 1980'li yıllardan sonra ülkenin sahip olduğu<br />
potansiyel ve olanaklar takip edilen <strong>tarım</strong>sal politikalarla gereği gibi desteklenemediğinden,<br />
<strong>tarım</strong>sal dinamikler ve kırsal alandaki kaynaklar ekonomik<br />
bir şekilde harekete geçirilememiştir. Bundan dolayı da memleket net<br />
<strong>tarım</strong>sal ihracatçı konumundan zaman içinde giderek net <strong>tarım</strong>sal ithalatçı<br />
konumuna gerilemiştir. Bu duruma çare bulmanın önemli yollarından biri,<br />
dünyadaki özellikle de Avrupa Birliği ülkeleri, Amerika, Kanada ve Japonya<br />
gibi fertlerinin ekonomik geliri yüksek ve fikri seviyesi ileri olan ülkelerde<br />
ortaya çıkan eğilimlerin dikkate alınmasıdır. Bu eğilimlerin en başta<br />
gelenlerinden biri, <strong>organik</strong> ürünlere karşı olan yüksek talep artışlarıdır.<br />
Gelişmiş ve zengin ülkelerdeki bireylerin, tükettikleri ürünlerin niteliği<br />
konusundaki gösterdikleri özenin ve hassasiyetin artması ve buna bağlı<br />
olarak daha fazla bedel ödeyerek daha doğal ve kaliteli ürünler tüketmeye<br />
başlaması, yetiştiricilerin de bu gelişmelere uyumlu davranmaları neticesini<br />
doğurmuştur. Sürdürülebilir yaşam tarzı ve kalkınma anlayışıyla da uyumlu<br />
olan bu gelişme birçok memlekette devlet tarafından <strong>organik</strong> üretimi (<strong>tarım</strong>ı)<br />
de teşvik etmeyi gerekli kılmıştır. Bu sebeple her alandaki <strong>organik</strong><br />
yetiştiricilik bugün de en dinamik gündem maddelerinden biri olmaya devam<br />
etmektedir. Organik <strong>tarım</strong> ürünleri üretimi ve satışlarından elde edilen<br />
ekonomik kazançların artırılabilmesi ve insanların daha sağlıklı ve kaliteli bir<br />
yaşam sürdürülebilmesi için sağlıklı ürünler yetiştirilmesi, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>a<br />
yönelik <strong>tarım</strong> politikalarının şuurlu bir şekilde oluşturulmasına, yani<br />
10
desteklenmesine bağlıdır. İfade edilen bu hususların incelenmesi ve açık<br />
seçik ortaya konulması da bu araştırmanın hedefleri arasındadır.<br />
1.2. KAPSAM ve YÖNTEM<br />
Bu çalışma yedi bölümden meydana gelmiştir. Bu bölümler; araştırmanın<br />
amacı, kapsam ve yöntem ile <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> hakkında genel bilgileri içeren<br />
Giriş; geleneksel <strong>tarım</strong>, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>, bunların karşılaştırılması ve farklı<br />
açılardan <strong>organik</strong> üretime bakışı kapsayan Organik Tarım Kavramı; <strong>organik</strong><br />
<strong>tarım</strong> fikrinin ortaya çıkış ve düşüncenin gelişmesini inceleyen Organik<br />
Tarımın Gelişmesi; <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> kanunu ve yönetmeliği ile iyi <strong>tarım</strong><br />
uygulamalarını ihtiva eden Organik Tarım Mevzuatı; <strong>organik</strong> bitkisel üretim,<br />
<strong>organik</strong> hayvansal üretim ve <strong>organik</strong> su ürünleri üretimlerini inceleyen<br />
Organik Üretim Teknikleri; Türkiye'nin konumu ve topoğrafık durumu ile<br />
kısmen iklim özelliklerini bölgeler bazında irdeleyen <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong><br />
ekonomisi, iç ve dış pazarlarla <strong>organik</strong> ürünlerin piyasadaki bugünkü<br />
durumuna temas eden Türkiye'de Organik Üretim Potansiyeli ve Organik<br />
Tarımın Sorunları ile bu sorunların Çözümlerinden meydana gelmektedir.<br />
Bu çalışma, önemli ölçüde, araştırıcının kazanımları ile literatür bilgilerin<br />
özümsenmesi ve yoğrulmasından meydana gelmiştir. Yöntem olarak <strong>organik</strong><br />
ürün yetiştiriciliği ve ticareti ile ilgili konular ile ilgilenen hemen bütün<br />
kurum ve kuruluşların yayınları, inceleme ve raporları temin edilmiş,<br />
karşılıklı görüşmeler yapılarak bilgiler olgunlaştırılmış ve fikir alışverişinde<br />
bulunulmuştur. Elde edilen bilgi ve belgelerin ışığında <strong>organik</strong> ürün<br />
yetiştirme bölgeleri, buralardaki imkanlar bunların durumları ve geleceği<br />
üzerinde tahminlerde bulunulmuştur.<br />
Sonuç olarak gerek <strong>organik</strong> ürünlerin üretimi ve ekonomisi gerekse bu<br />
konudaki fırsatlar ve bunların ekonomik ve dengeli şekilde, çiftçilerin sosyal<br />
ve iktisadi durumlarının daha da geliştirilebilmesi için azami seviyede<br />
üretimine karar vericilerin ve planlayıcılarmm dikkat göstermesinin gerektiği<br />
üzerinde durulmuştur. Sektörün AB ile entegrasyonu ve sektördeki istikrar ve<br />
dengenin devamlılığının sağlanması, verimliliğin artırılması ve maliyetlerin<br />
düşürülmesi ile karlılığın sürekli kılınması, sektörün nispeten uluslararası<br />
rekabete açılabilmesi için neler yapılabileceği açıklanmaya çalışılmıştır.<br />
2. ORGANİK TARIM KAVRAMI<br />
Organik <strong>tarım</strong>ın ne olup, ne olmadığını ortaya koyabilmek ve iyi kavrayabilmek<br />
için <strong>tarım</strong>ın tarif edilmesi ve <strong>tarım</strong> kavramı üzerinde durulmasında<br />
11
yararlar vardır. Tarım, tohumu ve toprağı kullanarak, daha geniş bir<br />
söyleyişle, üretim materyalini (tohumluk, fide, fidan ve damızlık) ve<br />
çoğalmasını temin edecek girdileri de kullanarak <strong>organik</strong> madde elde<br />
edilmesidir. Elbette ki, üretilen bu <strong>organik</strong> maddelerin hammadde olarak<br />
doğrudan doğruya kullanılması söz konusu olduğu gibi, yarı mamul ve<br />
mamul madde haline getirilmesi de söz konusu olabilir. Ayrıca sanayide ve<br />
ekonomik olarak değerlendirilmesi faaliyetleri de önemli ölçüde <strong>tarım</strong> ve<br />
<strong>tarım</strong>sal sanayi ve <strong>tarım</strong>sal ekonomi olarak ifade edilmektedir.<br />
Hiç şüphesiz herhangi bir toplumun reel olarak en önemli sektörü ve faaliyet<br />
alanlarından biri de <strong>tarım</strong> sektörüdür. Tarımsal faaliyetler insanın hayatı ile<br />
başlamış ve insan yaşadığı sürece sonsuza kadar da devam edecektir. Hiç<br />
kuşku yoktur ki, <strong>tarım</strong> sektörü insanlık alemi ile beraber başlayıp çok değişik<br />
safhalardan geçerek, farklılaşıp ve gelişerek bugünkü seviyesine ulaşmıştır.<br />
Bilimin ve teknolojinin <strong>tarım</strong>a uygulanması <strong>tarım</strong>sal üretimin (rekolte) ve<br />
verimin daima artırılması, büyük insan kitlelerinin beslenmesi, giydirilmesi<br />
ve barındırılması son derece önemlidir. Fakat bu iş yapılırken doğal kaynakları<br />
ve çevreyi de en iyi şekilde korumak, kullanmak ve değerlendirmek<br />
gereklidir. Yoksa doğanın vahşice ve biran evvel tüketircesine istismar<br />
edilmesi, açlığı önleyemediği gibi tabii kaynakları da tamamen yok etmekte<br />
ve doğadaki tabii dengeyi alt üst ederek ortadan kaldırmaktadır. Tüketimin<br />
kalitesinin artırılması, daha doğrusu üretilen gıda maddelerinin beslenme<br />
kalitesinin yükseltilerek açlığa engel olmaya çalışılması, besin sağlığı ve gıda<br />
güvenliğine önem verilmesi çok daha ehemmiyetlidir.<br />
2.1. KLASÖC TARIM (GELENEKSEL TARIM)<br />
Geleneksel <strong>tarım</strong>, elbette doğal kaynakları har vurup harman savurmak,<br />
doğanın dengesini bozmak, biyolojik çeşitliliği dikkate almadan yetiştiricilik<br />
yapmak değildir. Ancak kaynakları optimize etmek, en ekonomik ve en<br />
uygun pratikleri tatbik ederek yetiştiricilik yapmak demektir. Herhangi bir<br />
<strong>tarım</strong> işletmesinde verimliliği artırabilmek ve alınan ürünlerin kalitesini<br />
yükseltebilmek için çalışmak söz konusu dahi olsa; rekoltenin fazlalığı,<br />
maliyetlerin düşürülmesi için verimin olabildiğince yüksek olması gerekir.<br />
Geleneksel <strong>tarım</strong>, konvansiyonel <strong>tarım</strong> ve klasik <strong>tarım</strong> kavramları genellikle<br />
birbiri yerine kullanılabilmektedir. Ayrıca normal yetiştiricilik işlemlerinin<br />
en ekonomik şekilde yapıldığı, üretim girdilerinin en uygun tarzda<br />
kullanıldığı <strong>tarım</strong>sal faaliyetler, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>da oldukça farklı uygulanmaktadır.<br />
Konvansiyonel <strong>tarım</strong>, klasik <strong>tarım</strong> veya geleneksel <strong>tarım</strong> <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> karşıtı<br />
12
olarak kullanılmaktadır. Buradaki yetiştirme teknikleri uygulanırken<br />
çiftçinin göz önünde tutacağı esas nokta, birim alandan en yüksek verimi<br />
alabilmektir. Daha önce de değinildiği gibi elbette yüksek verim almıyor<br />
veya alınacak diye çevreyi kirletmek ve tahrip etmek, doğal dengeyi bozmak<br />
ve biyolojik çeşitliliği yok etmek gerekmez ve fakat <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>da olduğu<br />
gibi herhangi bir <strong>tarım</strong>sal üretim için özel bir mevzuata, kanun, yönetmelik,<br />
sözleşme ve kurallara ihtiyaç yoktur. Geleneksel <strong>tarım</strong>, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> gibi<br />
herhangi bir kayıt altına alınmış değildir. Şüphesiz, klasik <strong>tarım</strong>ın da dikkat<br />
edilmesi gerekli kuralları ve usulleri olmakla beraber, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>a<br />
benzememektedir.<br />
Geleneksel <strong>tarım</strong>da birim alandan alman ürün miktarını, yani verimi artırmak<br />
için aşırı ölçülerde kullanılan <strong>tarım</strong>sal kimyasallar, yapay gübreler ve<br />
pestisitler su ve toprak kaynaklarının kirlenmesine ve tahrip edilmesine<br />
neden olmuştur. Yetiştirilen <strong>tarım</strong>sal ürünlerin gerek üretim esnasında ve<br />
gerekse daha sonraki depolama ve muhafaza esnasında sağlığını korumak<br />
için yabancı otlar, hastalık ve zararlıların kontrolünde kullanılan, genel<br />
anlamda pestisitlerin çok büyük bir bölümü uygulanan hedeflerin dışındaki<br />
canlıları da etkilemiştir. Söz konusu olan kimyasallar yağışlar ve sulama<br />
suyu ile içme suyu olarak kullanılmakta olan yüzey sularına ve yeraltı<br />
sularına bulaşmış hatta üretilen ürünlerin fizyolojisine, <strong>organik</strong> yapısına bile<br />
nüfus etmiştir. Böylece beslenme zinciri ile ta insan vücuduna kadar ulaşmış,<br />
hatta bazı bölgelerde anne sütüne dahi geçerek henüz yeni doğmuş bebekleri<br />
bile risk altına almıştır.<br />
Toprakta giderek azalmakta olan azot, fosfor ve potas başta olmak üzere,<br />
eksilen bitki besin maddelerini yeniden toprağa kazandırmak amacı ile uzun<br />
zaman uygulanan kimyasal gübreler, tarla topraklarının fiziksel özelliklerini<br />
bozmuş, toprakların furda (agregat = bayat ekmek ufağı yapı) bünyeden<br />
teksel bünyeye geçmesine sebep olmuştur. Yüzeysel sularla ve derine sızan<br />
yeraltı suları ile uzaklaşan besin maddeleri su kaynaklarının kirlenmesine<br />
neden olmuştur.<br />
Tarla toprakları aşırı derecede işlenerek (sürülerek) tahrip edilmiş, <strong>organik</strong><br />
madde ve benzeri tabii bağlayıcılarla birbirine bağlı olan toprak<br />
parçacıklarının oluşturduğu akregasyon önlenmiş, <strong>tarım</strong> toprakları su ve<br />
rüzgar kuvveti ile aşınmış, bulunduğu yerden başka ortamlara taşınarak çevre<br />
kirliliğine yol açmış, toprak erozyonu önlenemez bir hal almıştır. Geniş<br />
alanlarda uygulanan tekli (monokültür) <strong>tarım</strong> biyolojik çeşitliliği aşırı<br />
derecede zorlamış ve birçok türün kaybolmasına neden olmuştur. Geleneksel<br />
<strong>tarım</strong>ın uygulandığı bitkisel üretim alanları için söylenen bu olumsuzluklar,<br />
13
hayvansal üretim için de benzer durumların ortaya çıkmasına neden<br />
olmuştur. Hayvanları semirtmek ve daha fazla hayvansal ürün elde edebilmek<br />
için uygulanmış olan antibiyotikler, hormonlar ve sağlıksız hayvan<br />
besleme maddeleri nedeniyle hayvan yetiştiriciliği de risk altına alınmıştır.<br />
Ayrıca sağlık ve hijyenik koşulları ihtiva etmeyen hayvan barınakları da<br />
hayvansal üretimi risk etmektedir.<br />
Özellikle II. Dünya Harbi'nden sonra, dünya genelindeki <strong>tarım</strong>sal uygulamalar<br />
gözden geçirildiğinde, büyük ve önemli gelişmelerin meydana geldiği<br />
görülmektedir. Nitekim hızla artan nüfusu besleyebilmek, yükselen hayat<br />
standartlarına uyum gösterebilmek amacıyla, devlet ve hükümet politikaları<br />
olarak daha çok gıda maddesi, bitkisel, hayvansal ve su ürünleri üretimi<br />
yapmak amaçlanmıştır. Bunun için de yeni geliştirilen teknolojiler <strong>tarım</strong>a<br />
uygulanmış, insan gücü ile birlikte ve hatta çok daha fazla mekanizasyona<br />
önem verilmiş ve gerek bitki besin maddesi olarak, gerekse pestisit olarak<br />
daha fazla kimyasal kullanılmaya başlanmıştır. Daha önce de belirtildiği gibi<br />
verimli üst toprak ve yen (uzun süre sürülmemiş arazi) topraklar devamlı<br />
şekilde işlenerek un ufak edilmiş, tarla topraklarının fiziksel, kimyasal ve<br />
biyolojik özellikleri ve aktiviteleri bozulmuştur. Buna paralel olarak taban<br />
suyu ve yüzey suları kirlenmiş, aile işletmeleri azalmış, topraklar<br />
parçalanmış, işletmeler küçülerek uygun ekonomik büyüklük bozulmuş,<br />
kırsal alandan kentlere doğru plansız ve programsız başıboş bir şekilde olan<br />
göçler giderek artmış, <strong>tarım</strong>da üretim maliyetleri yükselmiş ve kırsal<br />
kesimdeki ekonomik ve sosyal sorunlar daha da büyümüştür.<br />
Geleneksel <strong>tarım</strong>ın uygulandığı çok geniş arazilerde L, II. ve III. sınıf tarla<br />
topraklarına başta her türlü mesken, yazlık ve sayfiye yeri, sanayi tesisleri,<br />
karayolu, demiryolu ve havalimanı gibi tesisler olmak üzere yapılaşmalar söz<br />
konusudur. Sürdürülebilir <strong>tarım</strong>, burada temas edilen ve edilmeyen hiç bir<br />
türlü doğal kaynak bozulmasına ve israfına meydan vermeksizin ve hiçbir<br />
şekilde insan sağlığı ve güvenliği riski yaratmaksızın, <strong>tarım</strong>sal faaliyetlerin<br />
planlanmasını, uygulanmasını ve her türlü denetimini kapsamaktadır. Bugün<br />
dünyadaki pek çok ülke bu bilinçle hareket etmektedir.<br />
<strong>2.2.</strong> ORGANİK TARIM<br />
Dünya nüfusu hala hızla artmaktadır. 2050 yılma varıldığında, yani 40 yıl<br />
sonra dünya nüfusunun 9.5 milyara varacağı hesaplanmaktadır. Bu değerler<br />
dikkate alındığında bitkisel ve hayvansal gıda maddeleri ile su ürünleri<br />
üretiminin ne kadar önemli olduğu anlaşılmaktadır. Bugün şu ortamda bile<br />
önemli ölçüde gıda açığı vardır. Son 35-40 yıl gibi bir dönemde, gıda<br />
14
maddeleri üretimi % 35 dolayında artmıştır. Aynı dönemde, dünya nüfusu<br />
içerisindeki açlık veya yetersiz beslenme oranı % 35'ten ancak % 20Tere<br />
düşmüştür. Hala yaklaşık olarak dünyanın muhtelif yerlerinde 840 milyon<br />
insan açlık sorunu ile karşı karşıyadır. 2010 yılında bile dünyadaki aç<br />
insanların miktarı 700 milyon civarında olacaktır. Bu insanların açlık<br />
duygusundan kurtulması için fazla yemeleri ve içmeleri yerine, daha kaliteli<br />
ve besleyici gıda maddeleri kullanabilmeleri için gerek üretim ve gerekse<br />
tüketim safhasında çevreye ve insana zarar vermeyecek <strong>tarım</strong>sal ürünleri<br />
üretmek üzerinde durulması gerekli bir alternatiftir. Eko-Tarım, Ekolojik<br />
Tarım veya Organik Tarım olarak da tanımlanan uygulamalarla, <strong>tarım</strong>sal<br />
üretimde kimyasal madde kullanımının en aza indirilmeye çalışılması, ayrıca<br />
yetiştirme tekniklerinin çevreye olan olumsuz etkilerinin denetim altına<br />
alınması son derece önemlidir. Beslenme, giyinme ve barınma maddesi<br />
olarak kullanılan <strong>tarım</strong>sal ürünlerde sağlıklı olma ve gıda güvenliği son<br />
derece önemlidir. Her şeyden önce yeterli ve sağlıklı <strong>organik</strong> madde üretmek<br />
esastır.<br />
İnsan ihtiyaçlarını karşılayabilmek kadar sağlıklı ve güvenli gıda üretimi de<br />
zorunludur. Dengeli ve sağlıklı olarak beslenmek için gıda maddesi çeşitliliği<br />
ve kalitesi de önemlidir. "Yeşil Devrim" uygulamaları ile dünyanın önünde<br />
bulunan ve en önemli sorunlarından biri olan açlık sorununa belirli bir ölçüde<br />
çözüm getirilmiş olmasına rağmen sağlıklı ve dengeli beslenme ihtiyacının<br />
karşılandığını söylemek mümkün değildir. Bu uygulamalarla bitkisel ürün<br />
miktarı artırılmış, ancak ürün kalitesi yeterince dikkate alınmamıştır. Tek<br />
başına ve devamlı olarak çok büyük arazilerde yetiştirilen tek düze ürünler<br />
başlıca tüketim maddesi olmuştur. Bu nedenle dengeli beslenme<br />
gerçekleşememiştir. Ayrıca gıda maddeleri içerisinde biriken kimyasallar<br />
insan sağlığını olumsuz yönde etkilemiştir.<br />
Günümüzde toplumun değişik kesimlerinde giderek yaygınlaşan şişmanlık<br />
(obezite) sorununun en önemli nedeni bilinçsiz ve dengesiz beslenmedir.<br />
Şişmanlık sorunu beraberinde birçok rahatsızlığı da birlikte getirmektedir.<br />
Ayrıca insanları ruhsal olarak da ciddi şekilde etkilemektedir.<br />
Bitkisel üretimde, hayvan yetiştiriciliğinde, bitkisel ve hayvansal ürünlerin<br />
işlenmesinde kullanılan değişik katkı maddeleri, hormonlar, geliştiriciler,<br />
olgunlaştırıcılar, aroma maddeleri, renklendiriciler insan sağlığı üzerinde<br />
zararlı etkilere yol açmaktadır. Diğer taraftan bu ürünlerin uygun olmayan<br />
sağlıksız ortamlarda işlenmesi, ambalajlanması ve depolanması, uygun<br />
olmayan ortamlarda pazarlanması, tüketim ortamlarında bekletilme ve<br />
kullanma aşamalarındaki yanlışlıklar gıda güvenliğini riske sokmaktadır.<br />
15
Günümüzde gıda güvenliğinin sağlanması amacıyla uluslararası boyutta<br />
anlaşmalar düzenlenmiş, mevzuat geliştirilmiş ve yönetmelikler<br />
hazırlanmıştır.<br />
Tarımdan beklenenler oldukça çeşitlidir. Bu nedenle konuyu ekolojik,<br />
ekonomik ve sosyal boyutları ile değerlendirmek gerekir. Tarım<br />
insanoğlunun yerküre üzerinde görülmesinden bu yana gıda maddesi temini<br />
amacıyla sürdürülen bir faaliyettir. Yani, <strong>tarım</strong>, insanlık tarihi kadar eskidir.<br />
Başlangıçta sadece gıda maddesi temini amacıyla sürdürülmekte olan<br />
<strong>tarım</strong>sal faaliyetler zamanla giysi ve barınma amacına da yönelmiştir.<br />
Modern çağda hemen hemen her türlü tüketim maddesi doğrudan ve dolaylı<br />
olarak <strong>tarım</strong>a dayalı hale gelmiştir. Başlangıcından zamanımıza kadar<br />
<strong>tarım</strong>sal uygulamaların insan hayatına katkıları dikkate alındığında, bugün<br />
ulaşılan noktada, diğer katkıların yanında <strong>tarım</strong>ın yerinin çok daha büyük<br />
olduğu açık olarak görülmektedir. Dünya nüfusunun 6.5 milyarın üzerine<br />
çıktığı günümüzde, her bir insanın günlük besin maddesinin <strong>tarım</strong>dan elde<br />
edilmekte olduğu bir gerçektir. Açık olarak ifade etmek gerekirse, var olan<br />
ekonomik faaliyetlerin sıralamasında, <strong>tarım</strong> daima listenin başında yer<br />
almaktadır ve bu gelecekte de böyle olacaktır.<br />
Tarım sektörünün dünya veya herhangi bir ülke ekonomisine katkısı<br />
değerlendirilirken, sadece ürün ve iş gücü olarak değerlendirilmekte, sosyal<br />
faydası gözden uzak tutulmaktadır. Sanayide, turizmde, ulaştırmada ve<br />
benzeri bütün sektörlerde çalışanların insan olduğu ve bunların beslenmek<br />
için gıda maddesi tükettikleri, bu gıda maddelerinin tamamının <strong>tarım</strong>sal<br />
faaliyetlerle sağlandığı dikkate alınmalıdır. Beslenmeyen veya yeterli<br />
beslenemeyen çalışanların iş gücü olarak anlamı olabilir mi? Dolayısıyla,<br />
diğer sektörlerin tümü, gıda maddesi üretimi yönünden, yeterli insan<br />
gücünün sürekliliği bakımından <strong>tarım</strong>a dayalıdır. Sonuç olarak, hammadde<br />
katkısını dikkate almaksızın tüm ekonomik faaliyetlerin <strong>tarım</strong>dan doğrudan<br />
veya dolaylı destek aldığı bir gerçektir. Sadece bu nedenle, <strong>tarım</strong>sal<br />
faaliyetlerin artırılarak sürdürülmesi zorunluluğu vardır. Çünkü dünya<br />
genelinde hem insan nüfusu artmakta, hem de bireylerin yaşam standartları<br />
giderek yükselmektedir.<br />
Özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki yanlış ekonomik kalkınma politikaları<br />
<strong>tarım</strong>sal faaliyetlerin giderek alt sıralara itilmesine neden olmaktadır.<br />
Ekonominin temel ilkeleri dahi dikkate alınmaksızın, günlük ve yakın<br />
gelecekteki arz ve talep dengelen üzerine ekonomik politikalar<br />
oluşturulmaktadır. Orta ve uzun vadeli stratejik planlamalar yapılmadan,<br />
yani gelecek yönetilmeden, sadece günlük siyasi çıkarlar esas alınarak<br />
16
yönetim sürdürülmektedir. Bunun sonucu olarak ekolojik değerler<br />
kaybedilmekte, doğal yaşam ortamları kirlenmekte, biyolojik çeşitlilik<br />
kaybolmakta, insanlar daha sağlıksız ve daha az mutlu, umutsuz duruma<br />
düşmektedir. Tarım stratejik bir planlamayı gerektirir. Dün <strong>tarım</strong>a ihtiyaç<br />
vardı, bugün <strong>tarım</strong>a ihtiyaç var, yakın, orta ve uzak gelecekte de daima<br />
<strong>tarım</strong>a ihtiyaç olacaktır.<br />
Fakat ne gariptir ki, çoğu yönetim kademelerinde görev alan yöneticiler hala<br />
ekonomik kalkınmayı endüstriyel kalkınma ile eş değer tutmaktadır. Tarımı<br />
ihmal eden bir kalkınma politikası ile endüstriyel kalkınmanın olamayacağını<br />
idrak edebilenlerin sayısı giderek azalmaktadır. Buğday olmadan un<br />
fabrikalarının, ekmek ve bisküvi fabrikalarının, şeker pancarı olmadan<br />
şeker fabrikalarının, üzüm olmadan şarap fabrikalarının, alkol ve bira<br />
fabrikalarının, deri olmadan ayakkabı fabrikalarının, yün ve pamuk olmadan<br />
dokuma fabrikalarının, hazır giyim fabrikalarının, ayçiçeği, mısır, fındık<br />
olmadan yağ fabrikalarının, süt olmadan süt, yağ, peynir fabrikalarının, et<br />
olmadan et ürünleri fabrikalarının, benzer ürünlere bağlı olarak gıda<br />
sanayinin olamayacağını idrak etmek gerekir. Bunların dışında kalanlar <strong>tarım</strong><br />
dışı hammadde ve girdileri kullanıyor olsalar bile çalışan insan gücünün gıda<br />
maddesi ihtiyacı <strong>tarım</strong>sal faaliyetlerle sağlanmaktadır.<br />
Şurası bir gerçektir ki, insan yaşamında ve bütün zamanlarda <strong>tarım</strong>sal üretim<br />
mutlak gereklidir, ama şüphesiz her şey değildir. Diğer ekonomik faaliyetlerle<br />
birlikte olması ve onlarla birlikte gelişmesi gerekir. Önemli olan diğer<br />
sektörler arasında <strong>tarım</strong>ın değerinin asla akıldan uzak tutulmamasıdır.<br />
Tarımın ekonomik ve ekolojik olarak kendisinden beklenen yararları<br />
sağlayabilmesi için sürdürülebilir <strong>tarım</strong>sal uygulamalar ve bu uygulamaların<br />
içerisinde <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> giderek önem kazanmaktadır ve bu önem her geçen<br />
gün giderek artacaktır.<br />
O halde bu <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> nedir? Organik <strong>tarım</strong> kavramından ne anlaşılmaktadır<br />
veya anlaşılmalıdır? Organik <strong>tarım</strong> birçoklarının zannettiği gibi veya<br />
anlamak istediği gibi <strong>tarım</strong>sal üretimde girdi olarak hiçbir şekilde kimyasal<br />
kullanılmaması demek değildir. Bu konuda fikir yoranlar ve düşünce<br />
geliştirenler, gerek bilim adamları gerekse uygulayıcılar <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>ı<br />
bugün için şöyle tarif etmektedirler.<br />
Organik sözcüğü bitkisel ve hayvansal kökenli her türlü canlı varlıklar veya<br />
ürünler, atık veya artık maddeler için kullanılmaktadır. Örneğin; elma, erik,<br />
nane, pırasa, buğday, süt, yumurta, et gibi <strong>organik</strong> ürünler, kurumuş<br />
17
yapraklar, hayvan dışkısı, mezbaha artık ve atıkları, su ürünleri ve onların<br />
artık ve atıkları <strong>organik</strong> maddelerdir. Ancak <strong>organik</strong> kelimesini bu anlamlarda<br />
alarak <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>ın tanımını yapmak mümkün değildir, ayrıca isabetli<br />
de değildir. Eğer öyle olsaydı, her çeşit <strong>tarım</strong>sal uygulamanın <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong><br />
ve türlü <strong>tarım</strong>sal ürünün de <strong>organik</strong> ürün olarak adlandırılması gerekirdi.<br />
Halbuki böyle değildir ve <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> tanımı ile ilgili çok farklı ve yanıltıcı<br />
ifadeler bulunmaktadır.<br />
Özellikle vurgulamak gerekir ki, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> ayrı ve değişik bir <strong>tarım</strong><br />
olmaktan ziyade, bir <strong>tarım</strong>sal uygulama, bir <strong>tarım</strong>sal yetiştiricilik sistemi ve<br />
kendine has standartları olan bir üretim usulüdür, yöntemidir. Bir ürünün<br />
<strong>organik</strong> olarak isimlendirilebilmesi için, onun üretildiği sürecin belgelendirilmesi<br />
ve ürünün üzerine bu safhaları gösteren bir etiketin konulması<br />
şarttır.<br />
Organik <strong>tarım</strong>, ekolojik sistemde yanlış uygulamalar sonucu bozulan ve<br />
kaybolan tabii dengeyi yeniden tesis etmeye yönelik, insana ve çevreye dost<br />
üretim sistemlerini içermekte olup, esas olarak sentetik kimyasal <strong>tarım</strong><br />
ilaçları, hormonlar ve yapay=sun'i=kimyasal gübrelerin sınırlandırılması ve<br />
kullanılmaması yanında <strong>organik</strong> gübrelerin (çiftlik=ahır=hayvan gübresi,<br />
yeşil gübreler ve bütün <strong>organik</strong> artık ve atıklar ile yapılan çürütme ameliyesi=kompost)<br />
kullanılması, ekim nöbeti, toprak ve su muhafazası, kullanılan<br />
her türlü üretim materyallerinin her çeşit yabancı ot, hastalık ve haşerelere,<br />
hatta ters şartlara (aşırı kurak, sıcak, soğuk, rüzgar) karşı direncini artırma ve<br />
bütün bu söylenilenlerin kapalı bir sistemde ve kapama oluşturulmasını<br />
öneren, yetiştiricilikte sadece miktar artışını değil, aynı zamanda ürün<br />
kalitesinin de yükseltilmesini hedef alan dinamik altematif=farklı=değişik<br />
bir üretim şeklidir.<br />
Daha önce ifade edildiği ve bu tanımın analizinden de anlaşıldığı gibi<br />
<strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>; üretimin başlangıcından sonuna kadar her aşaması kontrollü<br />
ve sertifikalı bir üretim biçimidir. Organik <strong>tarım</strong>da ulusal ve uluslararası<br />
düzeyde kabullenilmiş olan hukuki düzenlemeler ve geçerli (akredite<br />
edilmiş) kılınmış sistemler söz konusudur.<br />
Günümüzde kabullenilmiş, geçerli kılınmış mevzuata göre "Organik Tarım<br />
Faaliyetleri" toprak, su, bitki, hayvan ve her türlü doğal kaynaklar<br />
kullanılarak <strong>organik</strong> ürün ve girdi üretilmesi ya da yetiştirilmesi doğal alan<br />
ve kaynaklardan ürün toplanması, hasat, harman, kesim, işleme,<br />
sınıflandırma, ambalajlama, etiketleme, muhafaza, depolama, taşıma,<br />
pazarlama, ithalat-ihracat ile ürün veya girdinin tüketiciye ulaşıncaya kadar<br />
18
olan diğer işlemleri olarak tanımlanmaktadır. Benzer şekilde "<strong>organik</strong> ürün"<br />
üründe <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> faaliyetleri esaslarına uygun olarak üretilmiş ham,<br />
mamul ve yarı mamul durumundaki sertifikalı ürün olarak ifade<br />
edilmektedir.<br />
Organik <strong>tarım</strong>ın temel esası, doğal kaynakları korumak ve insan sağlığı<br />
bakımından güvenilir sağlıklı gıda maddesi üretmektir. Organik üretim<br />
sisteminin elemanları; toprak, bitki, çiftlik hayvanları, doğal yaşam<br />
ortamları, biyolojik madde döngüsü, haşereler ve üreticiler olarak<br />
sıralanabilir. Bu <strong>tarım</strong>sal üretim sisteminin kesin kuralları ve standartları<br />
vardır. Üretimde kullanılacak girdilerde yasaklamalardan daha çok<br />
sınırlamalar söz konusudur. Yapay kimyasal pestisitler ve kimyasal<br />
gübrelerin çok büyük bir bölümü çevre ve insan sağlığı üzerinde olumsuz<br />
etkiye neden olduğundan kullanımları sınırlandırılmakta, bir bölümünün de<br />
kullanımı tamamen yasaklanmaktadır.<br />
Doğal ekosistemler <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> uygulamaları için model olarak kabul<br />
edilebilir. Mesela bir orman ekosistemi incelendiğinde; ormana dışarıdan<br />
herhangi bir kimyasal madde girdisinin olmadığı, bitkiler tarafından<br />
topraktan bitki besin elementleri ve su, atmosferden oksijen ve karbondioksit<br />
alındığı, solunum ve fotosentezin gerçekleştirildiği bitki dokularının<br />
geliştiği, zamanla yaprakların döküldüğü, dökülen yaprak ve dalların<br />
topraktaki canlılar tarafından ayrıştırılarak mineral maddeye dönüştürüldüğü<br />
ve bitkiler tarafından tekrar kullanıldığı görülür. Doğal madde döngüsü ve<br />
biyolojik çeşitlilik bu şekilde kendi ekosistemi içerisinde korunmakta ve<br />
sürdürülmektedir. Ormanlar çok zengin bir biyolojik çeşitliliği barındırır.<br />
Ormanda barınan hayvanlar biyolojik çeşitliliğin diğer bir bölümüdür.<br />
Herhangi bir hayvan veya bitki türünün yok olması diğer bitkisel ve<br />
hayvansal canlıların varlığını da riske sokar. Ekolojik dengenin oluşmasında<br />
orman içerisindeki hava, ışık, su ve besin maddesi oldukça önemlidir.<br />
Bitkiler ve hayvanlar için zararlı olan haşereler ve hastalıklar doğal yaşam<br />
ortamlarında da mevcuttur. Bu zararlılar oldukça önemli boyutlarda zarar da<br />
verebilirler. Ancak doğal ortamdaki ekolojik denge sistemi kapsamında<br />
biyolojik çeşitlilikteki zenginlik belirli bir süre sonunda zararlı ve<br />
hastalıkların yayılmasını engeller. Zararlıların çoğu diğer böcekler ve kuşlar<br />
tarafından azaltılır, zarar gören bitkiler ekosisteme tekrar gelirler.<br />
Organik <strong>tarım</strong>; hiçbir şekilde ilkel <strong>tarım</strong> anlayışına geri dönüş değildir.<br />
Oldukça yeni, bilimsel ve teknik esasları kullanan, doğal yaşam ortamlarının<br />
korunmasını ve insan sağlığını esas alan ve <strong>tarım</strong> kültürü yüksek çiftçilerin<br />
19
(üreticilerin) yaptığı bir uygulamadır. Diğer taraftan, sadece bitkisel üretim<br />
için geçerli olmayıp, su ürünleri üretimi ve arıcılık dahil her türlü hayvansal<br />
üretimin yanında, doğal toplama ortamlarından elde edilen ürünleri de<br />
kapsamaktadır.<br />
Organik <strong>tarım</strong>da bitki besin maddelerinin döngüsü oldukça önemlidir. Bu<br />
sebeple bitkisel atıkların kompostlanması ve hayvansal gübrenin kullanımı<br />
ayrı bir öneme sahiptir. Her iki atık grubunun kullanımında da esas olan<br />
bunların <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> ürünü olmasıdır. Belirli işlemlere tabi tutularak<br />
değerlendirilen bitkisel ve hayvansal atıklar toprağa uygulanmak suretiyle<br />
toprağa bitki besin maddesi ve <strong>organik</strong> madde kazandırmaktadır. Bu<br />
uygulamalarla toprak verimliği korunmakta ve hatta önemli ölçüde<br />
geliştirilmektedir.<br />
Toprak verimliliğinin korunması ve bitki besin maddesi sağlanmasının bir<br />
diğer önemli yöntemi, belirli bir bitki rotasyonu veya münavebesi içerisinde<br />
yahut da örtü bitkisi olarak baklagil bitkilerine yer verilmesidir. Bu bitkiler<br />
köklerindeki yumrular içerisinde bulunan bakteriler aracılığı ile atmosferdeki<br />
azotu alarak depo etme özelliğine sahiptir. Bu tür bitkiler <strong>organik</strong><br />
hayvancılık uygulamalarında hayvan yemi olarak kullanılmaktadır. Ayrıca,<br />
belirli durumlarda yeşil gübre bitkisi olarak toprağa da karıştırılabilirler.<br />
Herhangi bir bitkisel üretimi takiben yapılacak hasattan sonra, toprak<br />
yüzeyinin çıplak kalarak su ve rüzgarla aşınmasına ve taşınmasına meydan<br />
vermemek için toprak yüzeyi bitki artıklı (malç) bırakılabilir. Bu uygulama<br />
ile toprak canlıları artar, bitkisel artıkların ayrışması ile toprağa mineral besin<br />
maddesi sağlanır, su ve rüzgar erozyonu da önlenmiş olur. Toprak<br />
gözenekliliği (agregasyonu) artar, toprağın su tutma kapasitesi gelişir ve<br />
toprak havası daha kolay yenilenir, toprak daha çabuk ısınır ve daha iyi tava<br />
gelir.<br />
Organik <strong>tarım</strong> uygulamalarında toprak işlemesi de belirli bir öneme sahiptir.<br />
Uygun durumlarda toprağın aşırı işlenmesinden kaçınılması gerekir. En az<br />
sürüm (minimum sürüm) yöntemleri uygulanmalıdır.<br />
Geleneksel <strong>tarım</strong>sal üretimde birim alandan olabildiğince daha fazla ürün<br />
almak esastır. Bunun için toprak aşırı yoğunlukla işlenmekte, her türlü yapay<br />
kimyasal pestisit ve kimyasal gübre kullanılmakta, aşırı miktarda sulama<br />
suyu tüketilmektedir. Buna karşın <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>ın esası insan sağlığı dikkate<br />
alınarak kaliteli ve güvenli gıda maddesi üretiminin yanında, toprak<br />
verimliliğinin korunması ve geliştirilmesi, doğal yaşam ortamlarının<br />
20
sürekliliğinin sağlanması, biyolojik çeşitlilik ve zenginliğinin korunmasıdır.<br />
Bundan dolayı <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> uygulamalarında ekolojik esasların ve<br />
süreçlerin en iyi şekilde uygulanması zorunludur.<br />
Organik <strong>tarım</strong> sistemlerinde, çiftçiler veya yetiştiriciler, haşerelerin ve<br />
hastalıkların yaygmlaşarak ürün kalitesine ve miktarına zarar vermeyecek<br />
şekilde denetimleri için gerekli önlemleri alırlar. İlke olarak zararlılarla ve<br />
hastalıklarla mücadele etmek gerekir ve bunun kendine özgü yöntemleri<br />
vardır. Bitkisel üretimde sağlıklı ve dayanıklı bitkiler seçilir. Zararlılara karşı<br />
mücadelede yararlı olabilecek böceklerin çoğalmaları için uygun barınak ve<br />
beslenme ortamları hazırlanır. Zararlıların risk oluşturacak kritik düzeye<br />
ulaşması halinde doğal ve kullanımına izin verilen ilaçlar kullanılır. Bu son<br />
derece önemli temel bir esastır.<br />
2.3. GELENEKSEL TARIMLA ORGANİK TARIMIN<br />
MUKAYESESİ<br />
21. Yüzyılın başlarında hala <strong>tarım</strong>da kitle halinde üretimde bulunabilmek<br />
için her türlü istismar (aşarı ve gereksiz kullanım) yapılmakta ve bunun için<br />
de bilimin ve teknolojinin bütün imkanlarından faydalanılmaktadır. Bundan<br />
dolayı da çevre kirlenmekte, doğadaki tabii denge bir daha telafi edilemeyecek<br />
şekilde bozulmaktadır. Dünyanın bütün kaynakları hoyratça tahrip<br />
edilmekte, küresel ısınma ve kuraklık önlenemez şekilde devam etmekte,<br />
gelecek nesillerin yarını düşünülmemektedir. Bu gidişe herhangi bir şekilde<br />
"dur" denilmesi ve hiç olmazsa bundan sonraki zamanlarda bilim adamları<br />
ile birlikte devlet adamları ve toplum önderleri aklıselimle hareket<br />
etmelidirler. Yoksa insanlığın büyük felaketi de çok uzak olmayacaktır. Bu<br />
tespitler neticesinde <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>ın hedeflerini (amaçlarını) şu başlıklar<br />
altında toplamak mümkündür.<br />
1. Bütün canlılar için özellikle de insanlar için güvenli ve sağlıklı her türlü<br />
kullanım maddeleri elde etmek. Zehirli kimyasal ilaçlar ve gübrelerle<br />
uğraşarak 6 kat daha fazla kanser riski taşıyan üreticiler başta olmak üzere<br />
bebek yaştaki nesillerin, bizatihi kendilerimizin gelecek nesillerimizin<br />
devamını ve sağlığını korumak (Amerika Birleşik Devletleri'nde 0-2,<br />
Avrupa Birliği'nde ve özellikle Almanya'da 6 yaş grubu altındaki çocuk<br />
mamalarının üretiminde <strong>organik</strong> ürünlerin kullanılması yasal zorunluluk<br />
haline getirilmiştir).<br />
2. Doğal Kaynakları toprak, su, hava, bitki ve diğer kıt kıymetleri geliştirerek<br />
ve kalitelerini-yükselterek muhafaza etmek,<br />
21
3. Başta toprak olmak üzere her türlü canlı erozyonunu (aşınıp taşınmasını ve<br />
kaybolmasını) önlemek için bütün önlemleri almak,<br />
4. Başta toprakların bünyesindeki her türlü canlı ve <strong>organik</strong> madde olmak<br />
üzere onları artırmak ve <strong>tarım</strong>ı zenginleştirmek,<br />
5. Her türlü su ve enerji tasarrufunu sağlamak, her türlü israftan kaçınmak,<br />
6. Organik <strong>tarım</strong>a uygun projelerle kapama olarak küçük çiftçi işletmelerinden<br />
başlayarak ve onlarla sözleşme yaparak verilen primlere ve yapılan<br />
desteklerle çiftçileri bulundukları yerde hayata devam ettirmek, göçü ve yok<br />
olmalarını önlemek, fakat ürünlerinin değer fiyatla para etmesini sağlamak,<br />
7. Organik <strong>tarım</strong>, bir yerde aynı zamanda da sözleşmeli <strong>tarım</strong> olduğu için,<br />
çiftçilerin yetiştirdikleri <strong>organik</strong> ürünler alınıp pazarlaması yapılarak pazarlama<br />
sorunu da çözülmüş olur. Bu şekilde üretici ile tüketici arasındaki mesafe<br />
kısaltılmış olur. Böylece de hem üretici emeğinin ve ürününün değer fiyatını<br />
almış, hem de tüketici taze ve kaliteli malı değer pahasına almış olur.<br />
8. Yerel ve bölgesel üretimler <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> sayesinde desteklenmiş olacak<br />
ve çoğu yok olmaya yüz tutmuş bitkisel, hayvansal ve su ürünleri üretimleri<br />
teşvik edileceği için biyolojik çeşitlilik ve endemik türler geliştirilmiş<br />
olacaktır.<br />
9. Organik <strong>tarım</strong>ın en önemli hedeflerinden biri de üretim materyali olarak<br />
hiçbir şekilde Genetiği Değiştirilmiş Organizmaları (GDO) kullanmamaktır.<br />
Bu şekilde insan ve hayvanlarımız için temiz, sağlıklı ve güvenli ürünler<br />
ortaya konulmuş olacaktır.<br />
10. Organik <strong>tarım</strong> sayesinde mümkün olduğu kadar daha ucuz ve daha uzun<br />
ömürlü üretim yapılarak özellikle küçük işletme sahibi üreticilerin gelirlerini<br />
artırmak çok önemli bir başka amaçtır. Organik <strong>tarım</strong> işletmelerinde bitkisel<br />
ve hayvansal üretim bir arada yapılacağı için önemli ölçüde işletmelerdeki<br />
bütünleşme amacı da gerçekleştirilmiş olacaktır.<br />
Hiç şüphesiz ki, Organik Tarımın amaçları ile ilgili çok daha geniş fikir ve<br />
düşünce üretmek mümkündür. Ancak en esaslı ve temel alanları burada<br />
kısaca özetlenmeye çalışılmıştır.<br />
22
2.4. FARKLI AÇILARDAN ORGANİK TARIMA BAKIŞ<br />
Bu çalışmada geçen, <strong>tarım</strong>ın tarifi ve tanımı ile ilgili olarak yer alan bazı<br />
terimlere bakılacak olursa; kolaylıkla şunlar görülecektir. Ayrıca <strong>tarım</strong><br />
sistemi olarak kabul edilebilecek terimler burada açıklanmıştır.<br />
Geleneksel Tarım: Tarımsal kimyasallar (bilhassa kimyasal ilaçlar ve<br />
gübreler) kullanılmadan önceki uygulanan yöntem ve usulleri kapsayan,<br />
yetiştiricilik sistemidir. Bu sistemde yüksek verimli ıslah çeşitleri ve belli bir<br />
ölçüde mekanizasyon bulunmaktadır. Burada üretim (çoğaltım) materyali<br />
olarak kullanılan yüksek verimli çeşitler tabii ıslah yöntemleri (seleksiyon,<br />
kombinasyon ve mutasyon) ve adaptasyon araştırmaları ile elde edilmiştir.<br />
Konvansiyonel (Klasik) Tarım; veya alışılmış <strong>tarım</strong>, ya da normal <strong>tarım</strong>sal<br />
uygulamalar, bugün yaygın olarak uygulanan <strong>tarım</strong> sistemidir. Genetik<br />
olarak yapısı değiştirilmiş yüksek verimli bitki ve hayvan çeşit ve ırklarının<br />
tek ürünlü <strong>tarım</strong>, <strong>tarım</strong>sal ve kimyasal girdilerin yoğun bir şekilde<br />
kullanılması ile devam ettirilmektedir. Çok sık ve yoğun toprak işlenmesine<br />
bağlı olarak toprak tahribatı ve çoğu yerde aşırı ve uygun olmayan usullerle<br />
sulama yapılmasına bağlı olarak tuzlulaşma ve sodikleşme (toprakta sodyum<br />
birikimi, çoraklaşma) problemleri ortaya çıkmaktadır.<br />
Sürdürülebilir Tanm; sürdürülebilir arazi ve toprak kullanımını esas alan,<br />
ancak çok belirli kuralları olmayan, fakat diğer tabi kaynakları da kullanırken<br />
onları da tüketmeyi değil, kullanarak geliştirmeyi hedefleyen <strong>tarım</strong>sal<br />
uygulamalardır.<br />
Biyodinamik Taran: Bir tür <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> uygulaması olup, ayrıca bu<br />
uygulamanın belli bir ölçüde psikososyal (ruhsal) boyutu da olan <strong>tarım</strong>dır.<br />
Burada çiftçilerin ruh sağlığı ve huzuru bakımından rehabilitasyonu da söz<br />
konusudur.<br />
Organik Tanm; Organik <strong>tarım</strong> daha önce de tarif edildiği gibi, ekolojik=<br />
biyolojik ilkeleri ve standartlardan, devamlı denetimi ve belgelendirmeyi<br />
gerektiren toprak verimliliğini ve bitki sağlığını esas alan, çevre tahribatını<br />
gözden uzak tutmayan, daha doğrusu daima çevreyi koruyan, <strong>tarım</strong>sal<br />
kimyasalların kullanımını kısıtlayan, sınırlandıran hatta izin vermeyen <strong>tarım</strong><br />
uygulamaları sistemidir.<br />
Entegre (bütünleşik) Tarımsal Üretim; ise sürdürülebilir yetiştirme sistemi<br />
olarak da isimlendirilebilen, sınırlı bir şekilde, mevzuata bağlı olarak<br />
23
kimyasal kullanımına izin veren, ancak çok keskin kuralları olmayan <strong>tarım</strong>sal<br />
uygulamalardır.<br />
Geleneksel veya ilkel <strong>tarım</strong>la <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> arasında kısmi bir benzerlik<br />
olduğu söylenebilir. Mesela her iki sistemde (Şekil 1) 'de yapay kimyasal<br />
gübreler, insektisit, fungusit, herbisit, büyümeyi teşvik ediciler ve gelişmeyi<br />
düzenleyiciler kullanılmaz. GDO'lar kullanılmaz, yoğun olarak hayvan<br />
gübresi kullanılır. Geleneksel <strong>tarım</strong>da uygulanan <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> yöntemleri<br />
ise, kapalı besin maddesi döngüsü, dış kaynaklı girdi azlığı, bitki artığı<br />
(malç) ve kompost kullanımı ile biyokütle döngüsünün sağlanması, uygun<br />
ekim nöbeti, tek türe bağlı olmaktan çok farklı bitkilerin yetiştirilmesi,<br />
toprak, su ve enerji kaynaklarının sürdürülebilir yönetimi toprak<br />
verimliliğinin sürekliliği, toprak erozyonunun önlenmesi, hayvan dostu<br />
yetiştiricilik olarak sıralanabilin<br />
Şekil 1: Tarımsal Uygulama Sistemleri<br />
Geleneksel Tarım<br />
Sürdürülebilir<br />
Tarım<br />
Konveksiyonel<br />
Tarım<br />
Biyodinamik<br />
Tarım<br />
Organik Tarım<br />
Entegre Tarımsal<br />
Üretim<br />
Organik <strong>tarım</strong>da geleneksel <strong>tarım</strong>a kıyasla en belirgin farklılıklar, zararlı<br />
yönteminde mikrobiyal ilaçların kullanımı, yararlı çeşitlerin kullanımı, yeşil<br />
gübre, örtü bitkisi, azot sağlayan bitkilerin dönüşümlü ekimi, gelişmiş ve<br />
koruyucu toprak sürümü, çapalama, ekim ve belgelendirme olarak verilebilir.<br />
Son yıllarda en fazla entegre veya bütünleşik <strong>tarım</strong>sal üretim (IP= Integrated<br />
Production) üzerinde durulmaktadır. Özellikle gelişmiş ülkelerde oldukça<br />
gündemde olan bir <strong>tarım</strong>sal üretim sistemidir. Bu üretim şeklinin belirgin<br />
kuralları olmakla beraber üretimde kimyasal maddelerin kullanımının<br />
azaltılması hedeflenmiştir. Bitki koruma işlemlerinde, biyolojik kontrol<br />
yöntemleri ile birlikte uygun kimyasal pestisit kullanımı birlikte<br />
24
değerlendirilmektedir. Zararlıların veya hastalıkların önemli ekonomik<br />
kayıplara neden olacağı riskinin varlığı halinde, mevzuatın elverdiği ölçüde<br />
kimyasal kullanılabilmekte, ancak kullanılabilecek en üst dozlar tanımlanmaktadır.<br />
IP (bütünleşik üretim) uygulamalarında benimsenmiş bir standart<br />
yoktur. Uygulamalar ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir. Bazı ülkeler<br />
kendilerine göre standartlar ve etiketleme sistemleri geliştirmiştir. Bu üretim<br />
yöntemi, bazı ülkelerde "yeşil üretim" olarak da adlandırılmıştır.<br />
Bütünleşmiş <strong>tarım</strong>sal üretimle <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> mukayese edildiğinde Tablo<br />
1 'deki durum görülmektedir.<br />
Özetlemek gerekirse <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>ın diğer uygulamalardan olan farkları<br />
maddeler halinde yazılabilir:<br />
1. Organik olarak yetiştirilen ürünler koku, tat, renk, doku ve bunların bileşkesi<br />
olan aroma bakımından üstündür.<br />
2. Organik ürünlerde nitrat ve nitrit birikmesi yoktur. Nitrat ve nitrit birikmesi<br />
özellikle bebeklerde ve çocuklarda mavi bebek (Meta hemoglobia)<br />
hastalığına neden olur. Bu, metabolizmada nitrit birikmesi sonucu kanın<br />
dokulara oksijen taşımasını engeller ve bünyede morarmalar meydana gelir.<br />
Aynı hastalık genç hayvanlarda da görülebilir.<br />
Tablo 1: Bütünleşik Tarım ile Organik Tarımdaki Parametrelerin Durumu<br />
Parametreler Bütünleşmiş Tarım Organik Tarım<br />
Kimyasal Pestisid<br />
Kimyasal Gübre<br />
Genetiği Değiştirilmiş<br />
Organizmalar (GDO)<br />
Kullanılır, bazı sınırlamalar<br />
vardır<br />
Kullanılır, en yüksek dozlar<br />
verilmektedir<br />
Kullanılır<br />
Kullanılmaz<br />
Kullanılmaz<br />
Kullanılmaz<br />
Tohumluk İşlem görebilir Kimyasal işlem göremez<br />
Hayvan Yetiştiriciliği Bazı sınırlamalar Sıkı önlemler<br />
Hayvan Yemi Sınırlama yok Sınırlama var<br />
Büyüme ve geliştirme<br />
maddeleri<br />
Hayvan Islahı<br />
Hayvan Sağlığı<br />
Kullanılır<br />
Yüksek performans, embriyo<br />
transferi olabilir<br />
Kimyasal ilaçların koruma<br />
amaçlı kullanımı uygundur<br />
Kullanılmaz<br />
Yaşam.performansı,<br />
embriyo transferi olamaz<br />
Uygun değildir<br />
25
3. Organik <strong>tarım</strong>da tohumluk, fide, fidan ve damızlık, spor, ana arı, yumurta<br />
(balık üretimi için) olarak kullanılan üretim materyali masrafı yüksek<br />
olabilir.<br />
4. İşgücü kullanımı (masrafı) <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>da fazla olur.<br />
5. Organik <strong>tarım</strong>da toprak verimliliği daha iyi korunur.<br />
6. Organik ürün üretimi sınırlı, talep fazla olduğu için birim fiyatlar yüksek<br />
olur.<br />
7. Organik <strong>tarım</strong>da toprak ve su muhafazası daha iyi ve toprak erozyonu çok<br />
daha azdır.<br />
8. Organik <strong>tarım</strong>da, <strong>tarım</strong> yapılan ortam daha iyi korunur, biyolojik çeşitlilik<br />
ve zenginlikler çok daha iyi korunur.<br />
9. Organik <strong>tarım</strong>da polikültür <strong>tarım</strong> sistemleri daha kolay uygulanır.<br />
10. Organik <strong>tarım</strong>la yaban hayatı çok daha iyi korunur.<br />
11. Organik <strong>tarım</strong> işletmelerinde <strong>organik</strong> gübrelere büyük ihtiyaç olduğu için<br />
bitkisel üretimle hayvansal üretim birlikte yapılabilir ve böylece bütünleşmiş<br />
<strong>tarım</strong> uygulamalarında avantajlar sağlanmış olur.<br />
12. Organik yetiştiricilikte ekim nöbeti uygulamaları şart olduğu için, işletme<br />
tek ürün yetiştirmenin risklerinden korunmuş olur.<br />
Organik yetiştiricilikle geleneksel <strong>tarım</strong> ve diğerleri arasında daha başka<br />
detayda farklar da bulmak mümkün olabilir. Fakat bu konuda <strong>organik</strong><br />
yetiştiriciler ve tüketicilere bir bakış açısı verebilmek bakımından buraya<br />
yazılanlar kafidir.<br />
Daha önce de zaman zaman değinildiği gibi, dünyada ve Türkiye'de nüfusun<br />
her geçen gün hızlı bir şekilde artıyor olması gerçeği, insanların gıda, giyinme<br />
ve barınma ihtiyaçlarını karşılamak için her alanda olduğu gibi <strong>tarım</strong>da<br />
da mevcut bütün kaynakların sınırlarına doğru zorlanmasını gerektirmiştir.<br />
Çünkü dünyada üretim artışı oranının nüfus artış oranından yüksek olması<br />
gerekmektedir. Bir başka söyleyişle <strong>organik</strong> madde üretim alanlarının sınırlı<br />
olması, mevcut toprak ve su kaynaklarının kullanılarak daha bol ürün elde<br />
edilmesi bu kaynakların ve canlı üretim materyalinin istismar derecesinde<br />
kullanılmasını gerekli kılmaktadır. İnsanları gereği gibi besleyebilmek için<br />
değil sadece karınlarını doyurabilmek için bile çok fazla, kitle halinde<br />
üretimde bulunmak gerekmektedir. Bunu temin edebilmek için 19. yüzyılın<br />
ikinci yarısından itibaren ve daha sonra 20. yüzyılın birinci yarısında ve<br />
özellikle de ikinci dünya harbinden sonra bilimsel araştırma ve çalışmaların<br />
artması, elde edilen neticelerin uygulamaya konması ile ortaya çıkan<br />
teknolojik gelişmelerin üretim girdileri şeklinde yetiştiriciliğe tatbik edilmesi<br />
verimde büyük artışlar ve rekoltede önemli yükselmeler ortaya koymuştur.<br />
26
Verimi ve üretimi artıran girdilerin başmda şu konular gelmiştir:<br />
1. Tarımda mekanizasyona gidilmiştir.<br />
2. Israrlı şekilde yapılan genetik ve ıslah çalışmaları ile verim potansiyeli<br />
yüksek tohumluk, fide, fidan ve damızlıklar ortaya konulmuştur.<br />
3. Sulama ve bilhassa gübreleme çalışmalarına büyük bir önem verilmiştir.<br />
4. Yabancı ot, hastalık ve haşerelerle çok yoğun bir şekilde ilaçlı mücadele<br />
(kimyasal savaş) yapılmıştır.<br />
5. Toprak ve su kaynakları muhafaza edilerek ve depolanarak yetiştirmenin<br />
her safhasında kullanılmıştır.<br />
6. Gerek geleneksel <strong>tarım</strong>da gerekse <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>da önemli ölçüde işgücüne<br />
ihtiyaç vardır. İşçi ücretlerinin yüksek olması özellikle maliyetlerin<br />
yükselmesine, bu da bilhassa <strong>organik</strong> ürün fiyatlarının yüksek olmasına etki<br />
yapmaktadır.<br />
7. Gerek <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>da ve gerekse konvansiyonel <strong>tarım</strong>da eğitim ve<br />
öğretim son derece önemlidir. Bazılarının zannettiği gibi <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> az<br />
girdi kullanıldığı için, ilaç ve gübre kullanılmadığı için bilgisiz ya da ilkel<br />
<strong>tarım</strong> değildir.<br />
8. Hem geleneksel <strong>tarım</strong>da hem de <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>da mutlaka işletmede bir<br />
planlama ve program uygulamasının olması şarttır. Her iki sistemde de<br />
olmakla beraber, özellikle <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>da <strong>tarım</strong> işletmesindeki bütün<br />
varlıklar kayıt altında olmalıdır. Yetiştiriciliğin kendine özgü disiplini<br />
uygulanmalıdır.<br />
Bütün bunlar gerçekleştirilirken, unutulmaması gereken husus<br />
u Bütün<br />
insanlar ve canlılar için, gelişmiş ya da az gelişmiş ülkeler için, işçi veya<br />
kapitalist için, zengin veya fakir için, zenci veya beyaz için, bitki veya<br />
hayvanlar için sadece bir tek dünyanın olduğudur." İşte bu dünyaya, tıpkı<br />
dünkü ve bugünkü gibi gelecekte de yaşanabilir, sağlıklı ve huzurlu bir doğa<br />
bırakmak, bütün kaynakları bilinçli kullanmakla mümkündür. Üretimin<br />
devamlılığının uzun vadede düşünülmesi, bazı kavramların altının çizilmesini<br />
gerekli kılmıştır. Bu kavramlardan biri <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>, diğeri ekolojik <strong>tarım</strong><br />
ve bir başkası da biyolojik <strong>tarım</strong>dır.<br />
Organik <strong>tarım</strong>ın bugün çevre kirlenmesiyle beraber gündeme geldiği bilinen<br />
bir gerçektir. Endüstrinin gelişmesiyle çağdaş teknoloji ve bilgilerin bilime<br />
dolayısıyla <strong>tarım</strong>ın kullanımına sunulması sonucunda, birçok zararlı ve<br />
yararlı maddelerin toprak ve bitkilere tatbiki, zaman zaman beraberinde<br />
çevre kirliliği ve zehirlenmeleri de gündeme getirmiştir. Tarımsal üretim<br />
boyunca sentetik maddelerin zirai kullanımda olumsuz etkilerinin nasıl saf<br />
dışı edileceği ve yerini alacak değişikliklerin neler olacağının tartışılması<br />
27
gereken bir konu olarak ortaya çıkmaktadır. Çağdaş <strong>tarım</strong> kapsamında ele<br />
alman girdilerin yerini alacak materyallerin, aynı işleri görmesi ancak yapay<br />
kökenli olmaması yani, doğal döngü içerisinde yine doğadan bir parça olma<br />
eğiliminde olması gerelonektedir. Aynı zamanda bu uygulamaların bir bütün<br />
halinde tatbikata geçmesi önem arz etmektedir.<br />
Ekolojik veya biyolojik <strong>tarım</strong> adı da verilen <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>ı, genel olarak<br />
doğada mevcut olan dengeyi korumak için tamamen veya mümkün olduğu<br />
ölçüde sentetik mücadele ilacı ve gübre kullanımı ile, hayvancılıkta<br />
antibiyotikler, büyüme düzenleyicileri ve yem katkı maddeleri kullanımını<br />
kaldıran, iyi bir toprak bakımı, ekim nöbeti, gübreleme, bütünleşik mücadele<br />
yapılması fikrine dayanan bir <strong>tarım</strong> sistemi olarak tanımlamak mümkündür.<br />
Ekolojik <strong>tarım</strong>, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> ve biyolojik <strong>tarım</strong> birbirleri yerine bile<br />
kullanılabilirler. Özellikle <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> ile biyolojik <strong>tarım</strong>, nerdeyse tam<br />
tamına örtüşmektedir. Hatta <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> çok daha az bir genişlik ifade<br />
edebilir. Ekolojik <strong>tarım</strong> ise her iki kavramı da içine alabilmektedir. Eğer bu<br />
kavramları birer çember olarak kabul eder de iç içe çizersek, en dışta<br />
Ekolojik <strong>tarım</strong>, ondan sonra Organik <strong>tarım</strong> gelmektedir. Biyolojik <strong>tarım</strong> ise<br />
<strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>la hemen hemen örtüşmektedir (Şekil 2).<br />
Organik Tarım, sürdürülebilir bir eko-sistem, güvenli gıda, sağlıklı beslenme,<br />
sosyal adalet ve hayvanlar için de daha iyi çevresel yaşam şartları ile<br />
sonuçlanan bir süreçler dizisine dayalı, bütünsel bir sistem yaklaşımıdır. Bu<br />
nedenle <strong>organik</strong> üretim sadece belirli girdileri kapsayan veya dışlayan bir<br />
üretim sistemi olmanın ötesinde bir anlam ifade eder.<br />
Şekil 2. Sürdürülebilir, Ekolojik, Organik, Biyolojik Tarım<br />
Sürdürülebilir<br />
Tarım<br />
Ekolojik<br />
Tarım<br />
Organik<br />
Tarım<br />
Biyolojik<br />
Tarım<br />
28
Organik <strong>tarım</strong>da, sentetik zirai ilaçlar ve gübreler ye tüm sentetik koruyucuların,<br />
genetik değişime uğratılmış organizmaların (GDO) ve ışınlanma<br />
yöntemlerinin kullanımı söz konusu değildir. Organik <strong>tarım</strong> standartlarına<br />
uygunluk, hileli uygulamalara karşı tüketiciyi korumak da dahil olmak üzere,<br />
kontrol ve sertifikalama yoluyla güvence altına alınmaktadır.<br />
Organik Ürünler, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>ın esaslarına uyularak kontrol edilip sertifıkalandırılarak<br />
üretilmiş, hasat edilmiş, işlenmiş, depolanmış, ambalajlanmış ve<br />
nakledilmiş olan sağlık için güvenli ürünlerdir.<br />
Organik Tarım, doğanın dengesini bozmadan sağlıklı gıdalar üretmek<br />
amacıyla bitkisel ve hayvansal üretimin uygun ekolojilerde fiziksel tedbirler,<br />
kültürel tedbirler alarak, biyolojik mücadele ve doğal gübreleme yoluyla<br />
yetiştiricilik işlemlerinin gerçekleştirilmesini öneren, üretimde sadece miktar<br />
artışını, değil aynı zamanda ürün kalitesinin de yükselmesini amaçlayan öteki<br />
bir üretim şekli olarak da tanımlanabilir.<br />
Organik <strong>tarım</strong> bir yetiştirme yöntemi olmaktan ziyade, aynı zamanda bir<br />
felsefî düşünce veya inanç tarzı olarak benimsenmelidir. Birleşmiş Milletler<br />
Gıda ve Tarım Teşkilatı ve Avrupa Birliği tarafından geleneksel <strong>tarım</strong>a alternatif<br />
olarak kabul gören bu üretim şekli biyodinamik ve ekolojik olarak da<br />
adlandırılmaktadır. Organik <strong>tarım</strong> geleneksel <strong>tarım</strong>a, eskiye dönüşü<br />
özendirmez, aksine ekosistemin ve üretimle ilgili tekniklerin bilinmesi ile<br />
uygulanabilen bir <strong>tarım</strong> sistemidir.<br />
Tarımsal üretimde kullanılan ilaç, gübre ve benzeri kimyasalların olumsuz<br />
etkileri insan ve toplum sağlığı üzerindeki zararları artarak kendini hissettirmeye<br />
başlamıştır. Tüm bu olumsuz etkilerin ortadan kaldırılması amacıyla<br />
kimyasal gübre ve <strong>tarım</strong>sal savaş ilaçlarının hiç veya mümkün olduğu kadar<br />
az kullanılması (mevzuatın müsaade ettiği kadar) bunların yerine aynı<br />
görevi yapan <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> sistemi geliştirilmiştir. FAO ve Avrupa Birliği<br />
tarafından modern <strong>tarım</strong>a alternatif olarak da kabul edilen bu üretim şekli<br />
değişik ülkelerde farklı isimlerle anılmaktadır. Almanca ve Kuzey Avrupa<br />
dillerinde "Ekolojik Tarım", Fransızca, İtalyanca, ve İspanyolca'da<br />
"Biyolojik Tarım", İngilizce'de "Organik Tarım" Türkiye'de ise "Ekolojik<br />
veya Organik Tarım" eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Türkiye'de <strong>organik</strong><br />
<strong>tarım</strong>, başlangıçta ekolojik <strong>tarım</strong> veya yetiştiricilik olarak söylenmiş<br />
olmakla beraber, artık bugün <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> diye adlandırılmaktadır.<br />
29
3. ORGANİK TARIMIN GELİŞMESİ<br />
Organik <strong>tarım</strong> ve anlayışı tarihin çok eski zamanlarından beri bilinmekle<br />
beraber bugünkü gibi isimlendirilmemiştir.<br />
Zamanımızdan aşağı yukarı 1.5 ila 2 milyon yıl önce ilk insanların dünya<br />
hayatı içinde yer aldığı tahmin edilmektedir. Bu zamanda dünyada insan<br />
yaşamı için gerekli flora ve faunanın yeterli düzeyde bir evrim geçirdiği<br />
kabul edilmektedir. O halde dünya atmosferindeki havanın, dünyadaki toprak<br />
ve suların son derece temiz ve sağlıklı olduğu, var olan tüm canlıların ideal<br />
bir denge içerisinde insan emrine sunulduğu düşünülmelidir. Hiç şüphe yok<br />
ki bu aşamada evrim durmamış, ancak bu andan itibaren insanın da içinde yer<br />
aldığı ortamda yeni dengeler ve gelişmeler sergilenerek yoluna devam etmiş<br />
ve etmektedir.<br />
I<br />
3.1. FİKRİN ORTAYA ÇIKIŞI ve DÜŞÜNCENİN GELİŞMESİ<br />
İnsanın Dünya ortamında görüldüğü yaklaşık iki milyon yıl öncesinden M.Ö.<br />
10 bin yılma kadar Paleolitikum (Taş Devri) adı verilen ve insanlık tarihinin<br />
yaklaşık % 99'unu kapsayan bu uzun dönem eski, orta ve yeni dönemlere<br />
ayrılmaktadır. Eski taş devri döneminin insanları, tabiatta mevcut yenilebilir<br />
bitkileri toplayarak, hayvanları avlayarak; mağaralarda, dağların kenarındaki<br />
doğal kaya balkonlarının altlarında, kah hayvan sürülerini takip ederek, kah<br />
su kıyılarının yakınında bulunan mağaralarda, ya da vadilerde doğal<br />
barınaklar arayıp bularak hayatlarını devam ettirmişlerdir, ilk insan tipinin<br />
bilim adamlarınca Neandertal (Kafası İri, Yassı ve Alnı geriye Doğru Olan<br />
İnsan) olarak adlandırıldığı bilinmektedir.<br />
Yeni Paleolitikum döneminde, bundan önceki dönemlere göre iklimde<br />
belirgin bir soğuma ve kuraklaşma yaşanmıştır. Bu zamanda Neandertal<br />
(Eski dünyada, Batı Avrupa'da 150 bin yıl yaşamış bu gün soyu tükenmiş<br />
kafası büyük insan) insanının yerini Homosapiens (bugünkü insan,<br />
konuşabilen tek varlık) insanın aldığı tespit edilmiştir. Hiç şüphe yok ki nesli<br />
kaybolan insan, ya da yeni taş devri dönemine kadar bir evrim geçirmiş ve<br />
uygarlaşmıştır. Bununla beraber, Homosapiens insanın da bulunan teknik ve<br />
sanat yetenekleri, günümüz insanı ile yakın benzerlikler göstermektedir. Bu<br />
çağda taş işlemeciliğinde büyük gelişmeler yaşanmıştır. Neolitikum da<br />
denilen yeni taş döneminde insanın tarihinde ilk kez gıda maddelerinin<br />
üretimi başlamıştır. Mesela Anadolu'da Hacılar 5 daki bulgular insanların tahıl<br />
üretimi yaptığını ve dokumacılık sanatını öğrendiğini göstermektedir.<br />
30
Bilindiği gibi yazının icadı, tarih çağlarının başlangıcı olarak kabul edilmektedir.<br />
Yazı ilk kez Mısır ve Mezopotamya'da M.Ö. 4. bin yılında;<br />
Anadolu'da ise M.Ö. 1800 -1700 yıllarında Hititlerin yazıyı Asurlardan<br />
öğrenmesiyle kullanılmaya başlanmıştır.<br />
İnsanoğlu yaşadığı çevre içindeki hakimiyetini, önceleri yavaş, fakat zaman<br />
içinde giderek fazlalaşan bir hızla artırmıştır. İlk Çağ, Orta Çağ, Yeni Çağ,<br />
Yakın Çağ derken bugüne kadar gelinmiştir. Eskiden kölelerin mesleği<br />
olarak bilinen <strong>tarım</strong> giderek günümüzdeki önemli yerini almıştır.<br />
Buharlı makinelerin keşfiyle başlayan sanayi ve teknolojideki hızlı ilerlemeler,<br />
birim alandan daha fazla ürün almak için sentetik kimyasal gübrelerin ve<br />
bitki korumayı daha mükemmelleştirmek için sentetik kimyasal ilaçların<br />
kullanımını öne çıkarmıştır. Bunların tek yanlı kullanımında ortaya çıkmağa<br />
başlayan sakıncalar, ileri görüşlü bazı <strong>tarım</strong>cılar tarafından fark edilmiştir.<br />
Söz konusu <strong>tarım</strong>cılar sadece maksimum verim almayı ve bunu ucuza mal<br />
etmeyi düşünen, fakat doğa üzerinde meydana gelen tahribatı hiç dikkate<br />
almayan bu gidişin devam etmemesi gerektiğini anlamışlardır. Tarımın<br />
sürdürülebilmesi için <strong>organik</strong> (ekolojik, biyolojik) <strong>tarım</strong> adı altında<br />
alternatiflerini ortaya koymuşlardır. Bu öncü kişilerden biri olan Albert<br />
Howard, 1910'larda İngiltere'de başlayan ekolojik <strong>tarım</strong> fikrini 1940'ta<br />
yayınladığı <strong>tarım</strong>sal vasiyetnamesi ile pekiştirmiştir. Alman asıllı Dr. Rudolf<br />
Steiner, İsviçre asıllı Mueller ve Rusch, Fransız asıllı Lemaire ve Boucher<br />
aynı dönemde Avrupa'da ekolojik felsefenin ilk öncüleri olmuşlardır.<br />
3.2. DÜNYADAKİ GELİŞMELER<br />
Dünyada yirminci yüzyılın ikinci yarısında yaşanan hızlı sanayileşme ve<br />
nüfus artışı önemli çevre sorunlarını da beraberinde getirmiştir. Çözüm<br />
olarak ise açlık probleminin giderilmesine yönelik politikalar geliştirilmiş ve<br />
yoğun girdi kullanılarak birim alandan yüksek verim almaya ve yeni<br />
alanların <strong>tarım</strong>a açılmasına yönelik hedefler belirlenmiştir. Sonuçta, yoğun<br />
ve bilinçsiz <strong>tarım</strong> ilacı ve gübre kullanılması, yanlış toprak işleme uygulamaları,<br />
kalıntı riski, toprağın fiziksel yapısının bozulması, <strong>organik</strong> madde ve<br />
canlılığının kaybedilmesi ve besin maddesi dengesinin bozulması, tuzlanma,<br />
çoraklaşma gibi önemli çevre sorunlarını beraberinde getirmiştir. Verimliliği<br />
daha düşük olan marjinal alanların <strong>tarım</strong>a açılması ise daha sorunlu<br />
ortamların oluşmasında etkili olmuştur. Buna da büyük ölçüde 2. Harpten<br />
sonraki mekanizasyon yol açmıştır.<br />
1970Terdeki "Yeşil Devrim" olarak anılan <strong>tarım</strong> politikaları açlık sorununa<br />
31
kısmen çözüm oluşturmakla birlikte, asıl sorunun üretim miktarı değil<br />
paylaşımdan kaynaklandığını da ortaya koymuştur. Ayrıca son yıllarda nüfus<br />
artış hızına oranla gıda artış hızı hemen tüm ülkelerde artmış, ancak çok az<br />
sayıdaki ülkede sorun olmaya devam etmektedir. Dolayısıyla artık <strong>tarım</strong>da<br />
uygulanan teknikler sadece üretim miktarında sağladıkları artışla<br />
değerlendirilmemekte, çevreye, insan ve hayvan sağlığına olan etkileri ile<br />
birlikte dikkate alınmaktadır.<br />
Bu gelişmelerin sonucunda alternatif bir üretim sistemi olarak Ekolojik<br />
Tarım veya İngilizce konuşulan ülkelerdeki adı ile Organik Tarım, Latin<br />
ülkelerindeki ismi ile Biyolojik Tarım ortaya çıkmıştır. Bu işin öncülüğünü<br />
giderek artan çevre sorunlarına duyarlı ve <strong>tarım</strong>daki üretim tekniklerini ve<br />
kullanılan girdileri sorgulayan Avrupalı bazı üreticiler yapmıştır. İlk dönemlerde<br />
üretilen ürünler büyük oranda çiftliklerde veya yakın çevresindeki<br />
yöresel pazarlarda tüketilirken, sonraki yıllarda olay uluslararası ticari bir<br />
boyut kazanmış ve 1980'li yıllardan sonra tüm dünyada giderek artan bir<br />
kabul görmüştür.<br />
Sentetik kimyasal <strong>tarım</strong>sal girdilerin yarattığı olumsuz etkiler ilk önce bu<br />
girdilerin yoğun olarak kullanıldığı gelişmiş ülkelerde görülmüş, buna bağlı<br />
olarak 20. yüzyılın başlarında 1910 yılında Albert Howard'm "Tarımsal<br />
Vasiyetnamesi", 1924 yılında Dr. Rudolf Steiner'in "Biyodinamik Tarım<br />
Yöntemi" çalışmaları ile konvansiyonel <strong>tarım</strong> yöntemine alternatif sistem<br />
arayışları başlamıştır. Konvansiyonel <strong>tarım</strong>ın olumsuz etkileri gözlendikçe,<br />
Avrupa'da bir çok ülke kendi içinde bu konuda duyarlı üretici ve tüketicilerin<br />
bir araya gelmesi ile ekolojik <strong>tarım</strong> çalışmalarına yönelinmiştir. 1970'li<br />
yıllara kadar ayrı ayrı devam eden çalışmalar, 1972 yılında Uluslararası<br />
Organik Tarım Hareketleri Federasyonu'nun (IFOAM : International<br />
Fédération of Organic Agriculture Movement) kurulması ile farklı bir boyut<br />
kazanmıştır. Üç kıtadan 5 kurucu organizasyon tarafından oluşturulan<br />
IFOAM, tüm dünyadaki ekolojik <strong>tarım</strong> hareketlerini bir çatı altında toplamayı,<br />
hareketin gelişimini sağlıldı bir şekilde yönlendirmeyi, gerekli standart<br />
ve yönetmelikleri hazırlamayı, tüm gelişmeleri üyelerine ve tüm ilgili<br />
sektörlere aktarmayı amaçlamaktadır. Bu örgütün merkezi Almanya'dadır.<br />
Organik ürünlerin dünya ticareti 1980'li yıllarda geliştiği halde 1990'lı<br />
yılların sonlarında özellikle deli dana, dioksin ve GDO (genetik yapısı<br />
değiştirilmiş organizmalar, transgenik ürünler) gibi konulara karşı duyulan<br />
endişe ve tepkiler nedeni ile <strong>organik</strong> ürünler için tüketici talebinde çok ciddi<br />
artışlar meydana gelmiş ve <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>, birçok uluslararası kuruluşun<br />
gündemine girmiştir.<br />
32
Dünya'da <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> konusunda ilk geniş boyutlu yönetmelik Avrupa<br />
Birliği (AB) tarafından 1991 yılında EEC 2092/91 sayı ile yayınlanmış ve<br />
daha sonraki yıllarda birçok değişiklikler yapılarak 1999 yılında hayvansal<br />
ürünlerle ilgili (EC 1804/1999) kısım buna eklenmiştir. İsviçre'nin<br />
hazırladığı Bioswiss ve FAO tarafından 1999 yılında hazırlanan Codex<br />
Alimentarius'tan sonra 2000'de hazırlanarak yürürlüğe giren ABD'nde<br />
National Organic Program (NOP), Japonya'da Japanese Agricultural<br />
Standards (JAS) adı verilen <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> standardları tüm dünyada özellikle<br />
küresel Pazar hareketlerini etkilemiştir. Örneğin Japonya'da JAS öncesi<br />
<strong>organik</strong> ürün iç pazarı 1997 yılında 1 milyar dolar iken, 2000 yılında 2.5<br />
milyar dolara çıkmıştır. Ancak "yeşil ürün" olarak tanımlanan bu pazarda<br />
yönetmeliğin kabulünden sonra sertifikalı ürünlerin payı 350 bin dolar<br />
düzeyinde olmuştur. IFOAM'm temel standartları gıda-gıda dışı üretim ve<br />
işleme, girdi üretimi gibi çok daha fazla alanı kapsamasına rağmen, örneğin<br />
AB yönetmeliği kadar ayrıntılı değildir. Ulusal yönetmeliklerde pazarın<br />
harmonizasyonunu sağlamak üzere üçüncü ülkeler ve buradan ithal edilecek<br />
ürünlerin kontrol ve sertifikasyonuna ilişkin maddelere de yer verilmektedir.<br />
2006 yılı itibarıyla dünya üzerinde 25 milyon hektarlık alanda kontrol ve<br />
sertifikalı olarak <strong>organik</strong> üretim yapılmaktadır. 2006 yılı rakamlarına göre,<br />
en geniş <strong>organik</strong> üretim alanına sahip ülkeler sıralamasında 10.5 milyon<br />
hektar ile Avustralya birinci, Arjantin 2.5 milyon hektar ile ikinci, İtalya 1.5<br />
milyon hektar <strong>organik</strong> üretim alanı ile üçüncü sırada yer almaktadır. Bu<br />
ülkelerin <strong>organik</strong> üretim alanlarının genişliği, mera tipi <strong>organik</strong> hayvan<br />
yetiştiriciliği için ayrılmış sertifikalı mera alanlarının genel toplamda yer<br />
almasından kaynaklanmaktadır.<br />
Avrupa ülkelerinde 200 bin adet işletme, toplam 6.0 milyon hektar üzerinde<br />
<strong>organik</strong> üretim yapmaktadır. Avrupa ülkelerinde toplam <strong>tarım</strong> alanının<br />
% 4.0'ı <strong>organik</strong> üretime ayrılmıştır. Zirai işletmelerin içinde <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong><br />
yapanların oranı % 3'tür. Avrupa'da <strong>tarım</strong>sal üretimin içinde <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>ın<br />
payı % 7'den büyük ülkeler, % 12.0 ile Avusturya, % 10 ile İsviçre, % 8 ile<br />
italya ve % 8 ile Finlandiya'dır. Dünyadaki <strong>organik</strong> ürünlerin pazar payının,<br />
tüm satışların ülkelere göre yıllık % 10-40 artış göstererek 25-30 milyar dolar<br />
dolayında olduğu hesaplanmaktadır. Avrupa, ABD ve Japonya gelişen<br />
pazarlar olarak ilk sırada yer almaktadır. Türkiye, Çin ve Hindistan'la<br />
birlikte ihracatçı konumdaki ülkeler olarak dikkati çekmektedir. Dünyadaki<br />
<strong>organik</strong> ürün Pazar paylarının kıtalara göre dağılımı şöyledir: Batı Avrupa'da<br />
toplam <strong>organik</strong> pazar payı 2004 yılında 11 milyar $ olmuştur. Aynı yıl<br />
Almanya'da <strong>organik</strong> ürün pazarı 3.6 milyar $, İngiltere 1.5 milyar $, İtalya<br />
1.5 milyar $, Fransa 1.3 milyar $ ve İsveç 866 milyon $ düzeyine ulaşmıştır.<br />
33
Avrupa'da <strong>organik</strong> ürünler için kişi başına yıllık harcama 7.3 $ ile en düşük<br />
İspanya'da, en yüksek yıllık harcama ise 105 $ ile İsviçre'de yapılmıştır.<br />
Avrupa'da 2006 yılında <strong>organik</strong> ürün pazarının 15.5 milyar dolara vardığı<br />
tahmin edilmektedir. Kuzey Amerika'da 2005 yılında toplam <strong>organik</strong> ürün<br />
Pazar payı 12 milyar $ olmuştur. ABD'nde <strong>organik</strong> ürün pazarı 11 milyar<br />
dolar, Kanada'da ise 1 milyar dolar olarak bildirilmektedir. Asya'da<br />
Japonya'da, üretimden çok önemli bir tüketici konumunda olup JAS (Japon<br />
Agriculture Standarts: Japon Tarım Standartları) sonrası düşen <strong>organik</strong> ürün<br />
pazarının standarda uygun sertifikalı üretim yapanların sayısı arttıkça bu<br />
miktarın tekrar milyar dolarlar seviyesine çıkacağı beklenmektedir. Çin,<br />
Güney Kore, Singapur ve Tayvan Asya'da gelişen pazarlar olarak<br />
öngörülmektedir. Latin Amerika'da ise Brezilya ve Arjantin 200 milyon $<br />
seviyesindeki <strong>organik</strong> ürün pazarı ile dikkati çekmektedir. Okyanusya'da ise<br />
Avustralya 300 milyon dolarlık <strong>organik</strong> ürün pazarına ulaşmıştır.<br />
Rueün dünya üzerinde 150 dolayında gelişmiş, gelişmekte veya az gelişmiş<br />
ülkede kontrollü ve sertifikalı <strong>organik</strong> yetiştiricilik yapılmaktadır.<br />
Gelişmekte olan veya az gelişmiş ülkelerde Mısır gibi birkaç ülke dışında<br />
<strong>organik</strong> ürün iç pazarı gelişmemiş olup, <strong>organik</strong> üretim, birkaç ürünün<br />
dışsatımına yönelik olarak devam etmektedir. Bu ülkeler, küreselleşen<br />
<strong>organik</strong> ürün pazarında, rekabet edebildikleri ürünlerin üretimine yönelmektedir.<br />
Nitekim Mısır bu konuda pamukla ön plana çıkmıştır. Burada özet<br />
olarak verilen <strong>organik</strong> ürünler yetiştiriciliği hem bitkisel üretim hem de<br />
hayvansal üretimi kapsamaktadır.<br />
3.3. TÜRKİYE'DEKİ GELİŞMESİ<br />
Türkiye 1972 yılında İsveç'in başkenti Stocholm'de yapılan çevre<br />
konferanslarına en üst seviyede katılmış ve özellikle hava, su ve toprak<br />
kirliliğinin önlenmesi konularında, kaynakların sürdürebilir kullanılması için<br />
önlemler almaya başlamış, bu meyanda da ekolojik <strong>tarım</strong> söylemleri ifade<br />
edilmeye başlanmıştır.<br />
Türkiye'de <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>, 1984 -1985 üretim sezonunda genişleyen Pazar<br />
için Avrupalı firmaların ülkemizden <strong>organik</strong> ürün talebi ile başlamıştır. İlk<br />
<strong>organik</strong> üretimler geleneksel ihraç ürünlerimizden kuru üzüm ve kuru incir<br />
ile Ege bölgesinde gerçekleştirilmiştir. Daha sonra bu ürünlere kuru kayısı,<br />
fındık ye antepfıstığı gibi ürünler de katılarak farklı bölgelerimize<br />
yayılmıştır.<br />
Türkiye'deki <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> hareketinin sağlıklı ve doğru gelişimim<br />
34
gerçekleştirmek amacıyla 1992 yılında Ekolojik Tarım Organizasyonu<br />
Derneği (ETO) kurulmuştur. Organik <strong>tarım</strong> konusunda faaliyet gösteren veya<br />
ilgi duyan üretici, işleyici, ihracatçı, kontrol ve sertifikasyon kurum<br />
çalışanları, üniversite ve <strong>tarım</strong> bakanlığı araştırıcıları, teknik elemanlar ve<br />
tüketiciler gibi sektörün tüm ilgilileri derneğin üyesi olmuşlardır. "Ekolojik<br />
Tarım Organizasyonu Derneği" (ETO) <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> konusunda ülkemizde<br />
çatı görevi gören, ilgili hemen tüm kişi ve kurumları kapsayan şemsiye<br />
organizasyonu yapısı olan gönüllü bir kuruluştur.<br />
Türkiye'de <strong>organik</strong> bitkisel üretim gerek saha ve ürün çeşitliliği ve gerekse<br />
üretici sayısı bakımından gelişme göstermekte ve buna paralel olarak bu<br />
<strong>tarım</strong> sisteminin genel <strong>tarım</strong> içindeki payı yavaş da olsa artmaktadır. Son<br />
yıllarda <strong>organik</strong> hayvancılık üretimine de ilgi duyulmakta, bu üretime<br />
yönelik kapalı sistem tesisler kurulmaktadır. 1999 yılından itibaren pazarda<br />
da <strong>organik</strong> hayvansal ürünler bakımından kıpırdanmalar başlamıştır.<br />
Türkiye'de Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2006 yılı verilerine göre toplam<br />
205 adet sertifikalı <strong>organik</strong> ürün üretilmektedir. Toplam 423 bin ton (tahmini)<br />
olarak bildirilen <strong>organik</strong> ürünleri; toplam 14500 üretici/işletme, 203 890<br />
hektar üzerinde üretmektedir. Üreticilerin tamamına yakını <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong><br />
konusunda çalışan organizasyon kurumları ile sözleşmeli <strong>tarım</strong> yapmakta ve<br />
elde edilen <strong>organik</strong> ürünlerin önemli bir kısmı ihraç edilmektedir.<br />
Ülkemizdeki <strong>organik</strong> üreticilerin bölgelere göre dağılımı incelendiğinde;<br />
4894 üretici ve % 37 payla Ege Bölgesi'nin ilk sırada olduğu, bunu 2907<br />
üretici % 22 ile Karadeniz Bölgesi, 2021 üretici ve %16 ile Doğu Anadolu<br />
Bölgesi takip etmektedir. Bu bölgeleri İç Anadolu, Marmara ve Akdeniz<br />
Bölgeleri (1374, 746 ve 711 üretici) izlemiş, Güney Doğu Anadolu Bölgesi<br />
373 üretici ve %3 ile en az <strong>organik</strong> üretici bulunan bölge olmuştur.<br />
Bölgelere göre <strong>organik</strong> üretim alanlarının dağılımı incelendiğinde en büyük<br />
üretim alanının 42609 ha <strong>organik</strong> üretim alanı ve %41 payla Ege Bölgesi'nde<br />
olduğu görülmektedir. Bunu 21692 ha alan ve %21 payla Güney Doğu<br />
Anadolu Bölgesi ve 17048 ha alan ve % 17 payla Akdeniz Bölgesi takip<br />
etmektedir. Bu bölgeleri Doğu Anadolu, İç Anadolu ve Karadeniz Bölgeleri<br />
(7890, 6168 ve 5480 ha alan) izlemiş, Marmara bölgesi 1861 ha alan ve % 2<br />
pay ile en küçük üretim alanına sahip bölge olmuştur.<br />
Biyolojik çeşitlilik veya canlı çeşitliliği, diğer bir söyleyişle tür zenginliği<br />
<strong>tarım</strong>la doğrudan doğruya ilişkilidir. Her şeyden önce Latince söyleyişle<br />
Biyodiversity doğadaki flora ve faunanın her türlü zenginliği demektir.<br />
35
İnsanoğlu evrim süreci içerisinde <strong>tarım</strong>daki gelişmelere paralel olarak<br />
faydalanabileceği türleri kültüre almış ve bunların tabiatta azalmasına, hatta<br />
onları doğadan toplayarak ve avlayarak istismar derecesinde kullanmıştır.<br />
Özellikle konvansiyonel <strong>tarım</strong>da ve klasik yetiştiricilikte günü birlik<br />
menfaatler için geleneksel <strong>tarım</strong> uygulamaları ile bütün canlıları vahşice<br />
tahrip etmiştir.<br />
Yakın zamanlara kadar doğadaki bu tahribatın, her türlü canlı türlerinin,<br />
ormanların, orman altı floranın, sulak alanların, hatta her türlü ekosistemlerin<br />
tahrip edilişinin ve bunların yerine yenilerinin konulamayacağı gerçeğinin<br />
farkına varılamamıştır. Evrenin, ya da arzın yaşma bakılacak olursa, son<br />
birkaç yüzyıldır yapılan tahribatın, hatta sadece 20. yüzyıldaki kaynakların<br />
hoyratça tüketilişi, çevre kirliliği, diğer zamanlardan daha fazla olmuştur.<br />
Bunun çok önemli bir nedeni de, insan nüfusunun çok hızlı bir biçimde<br />
artmasıdır. Nitekim dünya nüfusunu başlangıcından 1950 yılma kadar 3.5-4<br />
milyar olmuş, son 50 yılda ise, tam bir misli daha artarak ve 6.5-7 milyara<br />
ulaşmıştır. İşte bu nüfus baskısı bizatihi fiziki olarak doğayı, doğadaki<br />
kaynakları, her türlü flora ve faunayı ölçüsüz bir şekilde ve vahşice tahrip<br />
etmiştir. Buna rağmen de gerekli gıda güvencesi ve beslenme kalitesi<br />
sağlanamamıştır. Her geçen gün biyolojik çeşitlilik ve tür zenginliği de<br />
zayıflamakta ve zaafa uğramaktadır. İşte bu sebeple de <strong>organik</strong> yetiştiricilik<br />
her geçen gün ayrı bir önem kazanmaktadır.<br />
İnsan tabiatı itibari ile diğer bütün canlarda olduğu gibi çevresi ile madde ve<br />
enerji alışverişi içindedir. Doğanın temel prensiplerine uyma ve ona göre bir<br />
hayat şeklini benimseme, insanın tabiatı gereğidir. İnsan türü, sosyal hayatı<br />
olan ve bu hayat tarzının gereği topluluk içinde yaşar ve çeşitli sosyal<br />
davranışlar sergiler. Bunlara, insanoğlunun değer sistemleri de ilave<br />
edildiğinde sosyal hayatın ne kadar karmaşık bir yapıda olduğu görülür. Öyle<br />
ise, insanoğlunu diğer canlılardan ayırt eden en temel farklılığın, onun sahip<br />
olduğu etnik-değer sistemi ile ilgili olduğu söylenebilir. Son dönemde<br />
insanoğlunun doğal kaynakları bilinçsizce yok edişinin arkasında yatan temel<br />
sorun, insanın doğanın işleyişine ilişkin temel bilgilerden yoksun olması<br />
nedeniyle sergilediği yanlış ahlaki davranışlardır. Tabiatın bütüncül yapısını<br />
bozan bu yanlış davranış kalıpları, ancak bu gerçeklerin farkında olan ve<br />
buna göre uygun davranış kalıplarının geliştirilmesi ve benimsemesiyle<br />
mümkün olacaktır.<br />
Dünya nüfusunun hızla arttığı zamanımızda, bu nüfusun doğal kaynaklar<br />
üzerindeki baskısı da her geçen gün daha da artmaktadır. Gelişmiş ülkelerdeki<br />
yaşam standartlarının yükselmesi gereği, tüketilen kaynak miktarı<br />
36
artarken, çevreye bırakılan atık ve artık miktarı çeşitli çevre sorunlarını da<br />
beraber getirmiştir. Gelişmekte olan ülkelerde ise gerek ekonomik<br />
darboğazlar nedeni ile doğal kaynakların tek taraflı aşırı tüketilmesi ve<br />
gerekse iç politik gelişmelere bağlı olarak <strong>tarım</strong>sal ve hayvancılık faaliyetlerinin<br />
kesintiye uğraması ve beraberinde kuraklık ve çeşitli sorunlar, bu<br />
insanların tabii ekosistemlere yönelmesi ile kendini göstermiştir. İnsanların<br />
entelektüel seviyesinin ve gelir düzeyinin yükselmesi onları ister istemez<br />
<strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> ürünlerine doğru yönlendirmektedir.<br />
Çiftçilerin <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> yapması, tüketicilerin <strong>organik</strong> ürün tüketmesi<br />
doğanın üzerindeki her türlü baskıyı azaltmaktadır. Ayrıca yıllardan beri aşırı<br />
kullanım yönünden kaybolan türler belli bir seviyede nefes almaya başlayabilmişlerdir.<br />
Organik <strong>tarım</strong> ürünleri ile insanlar kaliteli beslenmekte ve<br />
sağlıklı hayat sürmektedirler. Geleneksel <strong>tarım</strong> uygulanan yerlerde ise,<br />
tüketiciler beslenme yerine açlıklarını gidermekte ve midelerini doldurmaktadırlar.<br />
Böyle bir beslenme hiçbir şekilde sağlıklı değildir.<br />
Canlı türlerinin içerdiği morfolojik, genetik ve fizyolojik farklılıkların<br />
tamamı biyolojik çeşitliliği oluşturur. Biyolojik çeşitlilik popülasyon içi<br />
çeşitliliği, popülasyonlar arası genetik farklılaşmayı, tür içinde ortaya<br />
konulan çeşitliliği, türler arasındaki çeşitliliği ve türlerin ekosistem<br />
işleyişinde sergilediği rol zenginliğini de içine alır. Uzmanlar biyolojik<br />
çeşitliliği; genetik çeşitlilik, tür çeşitliliği, ekosistem çeşitliliği ve peyzaj<br />
çeşitliliği olmak üzere dört sınıfa ayırmaktadırlar.<br />
İnsanlar ve gayet tabiî ki, insanların geliştirdiği muhtelif ekosistemler ve<br />
biyolojik çeşitlilik, iyi <strong>tarım</strong> uygulamaları ve özellikle de <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong><br />
sistemi ile daima korunabilecektir. Aksi takdirde her geçen gün gerek<br />
floradan ve gerekse de faunadan birçok türler kaybolmaktadır.<br />
Besinler, besin güvencesi ve biyolojik çeşitlilik arasında doğrudan bir ilişki<br />
vardır. Bu ilişkinin iyi anlaşılması günümüzde karşılaşılan besin<br />
darboğazının çözümü açısından önemlidir. Biyolojik çeşitlilik dünden<br />
bugüne nasıl besin kaynağının esas kökenini oluşturmuş ise, yarın da aynı<br />
şekilde dünyadaki yaşamın sigortası olmaya devam edecektir. Bu gerçekten<br />
hareketle dünyada yaşamın devamlılığı, insanın da yaşamın devamını<br />
sağlayacağından mutlaka tüm ülkelerde, kalkınma plan ve politikalarının<br />
sürdürülebilir olmasına özen gösterilmeli ve ülkeler arasında eşgüdüm<br />
sağlanmalıdır. Unutulmamalıdır ki dünyadaki tüm insanlar aynı geminin<br />
yolcularıdır.<br />
37
Hayatın sınırsız bir şekilde ve huzurlu olarak devam ettirilebilmesi için<br />
çevrenin en iyi şekilde korunması ve muhafaza edilmesi hatta geliştirilmesi<br />
gereklidir. Çevrenin iyi korunması ve muhafazası öncelikle doğadaki hava,<br />
su ve toprak tahribatına ve kirliliğine engel olmak, ayrıca her türlü sanayi ve<br />
<strong>tarım</strong>sal atıkların çevreye bırakılmamasına bağlıdır. Sürdürülebilir bir <strong>tarım</strong>,<br />
ya da her türlü yetiştiricilik için üretimde kullanılan her türlü girdinin israf<br />
edilmemesi ve en ekonomik şekilde uygulanması şarttır.<br />
Sürdürülebilir <strong>tarım</strong>, sürdürülebilir hayatın en önemli tatbikatıdır. Şayet<br />
üretimde kullanılan materyal ve bu materyalin çoğaltılması için kullanılacak<br />
<strong>tarım</strong>sal her türlü kimyasal madde (girdi) ve uygulanacak yetiştirme<br />
teknikleri üzerinde önemle durulması gereken konulardır. Toprak işlemeden<br />
hasat ve harmana kadar bütün yetiştirme süresi boyunca uygulanacak<br />
sistemlerin devamlılığının olması şarttır.<br />
Sürdürülebilir <strong>tarım</strong> içerisinde çevreye en az zarar veren <strong>tarım</strong> sisteminin<br />
<strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> olduğunu tekrar zikretmekte fayda vardır. İnsanoğlu sağlıklı ve<br />
sürdürülebilir bir hayat için her bakımdan dengede hava, su ve toprak<br />
kirliliğini başta olmak üzere, gürültü ve görüntü kirliliğinden arî bir çevreye<br />
ihtiyaç duymaktadır. Burada sürdürülebilir yaşam ve çevre kavramı ile, biraz<br />
önce de ifade edildiği gibi <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>, hatta tabiri caiz ise olabildiğince<br />
<strong>organik</strong> yaşam kastedilmektedir.<br />
Sürdürülebilir hayat ve temiz çevre için konuyu biraz daha <strong>tarım</strong> alanına<br />
çeker ve daraltırsak imkan olduğu ölçüde kimyasal kullanmadan özellikle de<br />
ilaç kullanmadan yapılacak <strong>tarım</strong> son derece etkili ve önemlidir. Bir nevi<br />
ilaçsız <strong>tarım</strong>, üzerinde hassasiyetle durulacak bir faaliyettir. İnsanların gerek<br />
bitki besin maddesi olarak bitkilerden daha fazla verim alabilmek için<br />
kullandıkları <strong>organik</strong> ve in<strong>organik</strong> maddeler yani gübreler, gerekse ta M.S.<br />
9. yüzyıla kadar gerilere giden ve ilk defa Çinliler tarafından ortaya<br />
konulmuş haşere ve hastalıkları bertaraf etmek için kullanılan, hatta yabancı<br />
otları öldüren maddeler, yani ilaçlar her geçen gün geliştirilmişlerdir. Çinliler<br />
tarafından bitki koruma sahasında faydalanılan ve bu güne kadar sürekli<br />
olarak bilimsel araştırmaların ilgi alanına girmiş, yine bu konudaki tartışma<br />
ve gelişmeler II.Dünya Harbinden sonra hızla artmıştır.<br />
Tarım ilaçlarının insan sağlığı alanında kullanılmasıyla da bu alanda büyük<br />
bir çığır açılmıştır. DDT'nin sivri sinek ve sıtma mücadelesinde kullanılması;<br />
yine bazı <strong>tarım</strong>sal ilaçların II.Dünya Savaşı sırasında askerlerin başına bela<br />
olan bit ve pireye karşı kullanılması, bu alandaki başarıların en somut örnekleri<br />
olarak hafızalarda yer ederken; DDT'nin insektisit etkisini keşfeden<br />
38
İsviçre'li kimyager Franz Müler'in de bu buluşuyla 1948'de Nobel Tıp Bilim<br />
Ödülü'nü almaya hak kazandığı belirtilmelidir. İtalya'da II. Dünya<br />
Savaşı'ndan sonra yılda 400.000 kişinin öldüğü ve bu sayının 1952'de DDT<br />
kullanımı ile sıfıra indirildiği bilinmektedir.<br />
Doğrudan zehirlenmelere gelince, genel zehirlenme toplamının % 2.8'i<br />
pestisit kaynaklıdır. Ama aynı oran kozmetik ürünlerin kullanımında da<br />
görülmektedir. Beşeri ilaçlardan meydana gelen zehirlenmeler ise genel<br />
zehirlenmenin % 50'sinin üzerindedir.<br />
Birçok alanda da belirtildiği gibi, <strong>tarım</strong> ilâçlarının kalıntı (rezidü)<br />
sorunlarından bahsedilmekte ve ihraç edilen ürünlerin iade edilmesiyle ülke<br />
ekonomisi büyük kayıplarla karşı karşıya kalmaktadır. Bunun sonucunda<br />
medyanın doğal olarak bu konuya ilgisi artmakta, ancak bu ilgi yazık ki çoğu<br />
zaman konu uzmanı olamayan kişilerin kamuoyunu yanlış bilgilendirmesine<br />
de neden olabilmektedir. Bu konuda uzman olan kişilerin konu ile 4<br />
ilgili<br />
görüşlerine müracaat edilmediği gibi, o kişilerin kamuoyunu bilgilendirme<br />
çabaları da medyanın ilgisizliği yüzünden atıl kalmaktadır.<br />
Sadece Türkiye <strong>tarım</strong> sektörünü değil, hemen hemen bütün dünyada <strong>tarım</strong>ı<br />
ve <strong>tarım</strong> sektörünü de büyük zarara sokan, kalıntı problemi ile ilgili olarak<br />
sorulması gereken ilk soru şudur: Böylesine riskli kimyasallar, yani <strong>tarım</strong><br />
ilaçları neden kullanılıyor? Neden bunlar kolayca yasaklanamıyor? Yazık ki,<br />
bu sorulara yanıt vermek o kadar da kolay değildir. Eğer söz konusu <strong>tarım</strong><br />
ilaçları yasaklanacak olursa, bunlarla birlikte en az bunlar kadar tehlikeli<br />
olan, ancak insanoğlunun hayatına girmiş bir yığın diğer kimyasalın da<br />
yasaklanması gerekecektir. Burada verilecek böyle bir örnek çevre kirliğini<br />
önemli ölçüde açıklayabilecektir. Otobüse binmek, toplu taşım araçlarını<br />
kullanmak birçoğuna zor gelebilir ve hemen arabanın kontağına davranılır.<br />
Hatta bazılarının "özel araç lüks değil, temel bir gereksinimdir" dediği de<br />
olur. Nasıl ki hava kirliliğinin en büyük nedenlerinden biri olan ve insanda<br />
idrar tutamama, hemoglobin, hematokrit yükselmesi ve kanser gibi<br />
hastalıklara sebep olan egzoz gazlarını önlemek için arabalar birden yollardan<br />
çekilemiyorsa günlük hayatdan çay, kahve ve tütün çıkarılamıyorsa,<br />
<strong>tarım</strong> ilâçlarını da bir çırpıda silip atmak mümkün değildir. Örneğin kafeinin<br />
farelere karşı kullanılan 2.4 D dozlu Dimetylhoat ile yakın etkiye sahip<br />
olduğunu kısaca hatırlamakta fayda vardır. Yine bayanların vazgeçemediği<br />
rujların yabancı otlarla mücadelede kullanılan Glyphosate ve Simazin isimli<br />
<strong>tarım</strong> ilaçlarıyla nerdeyse aynı derecede toksik olduğunu unutmamak gerekir.<br />
Nasıl ki arabasız, kahvesiz, kozmetiksiz ve hatta bazılarına göre sigarasız<br />
modern bir yaşam düşünülemiyorsa, dünya ve Türkiye <strong>tarım</strong>ının tamamında<br />
39
<strong>tarım</strong> ilaçları ve kimyasal gübreler olmadan da <strong>tarım</strong>sal bir üretimin<br />
düşünülmesi şu an için çok zor görünmektedir. Dünya Gıda ve Tarım Örgütü<br />
(FAO)'nün verilerine göre <strong>tarım</strong>sal üretimde hiçbir ilaçlama yapılmadan<br />
üretim yapılacak olursa, ürün kayıpları Avrupa'da % 25, Kuzey ve Orta<br />
Amerika'da % 29, Çin'de % 30 ve Afrika'da ise % 42 olacaktır. Bu kadar<br />
büyük miktardaki bir ürün kaybına göz yumulması şimdilik mümkün<br />
görünmemektedir. Çünkü birçok insanın açlıktan öldüğü bir dünyada bu,<br />
şimdilik son derece zordur. Kaldı ki, <strong>tarım</strong> alanlarının ve <strong>tarım</strong>sal üretimin<br />
nüfus artışı gibi artış gösterememesi de büyük açmazlardan biridir. Bu<br />
gerçeği bilen ilaç firmaları, <strong>tarım</strong> ilacı kullanımının önemini belirtirken "ürün<br />
kaybının önlendiği ve dünyada açlık sorununa alternatif hazırlandığı"<br />
tezlerini bilinçli olarak öne sürmektedirler. Ancak kimyasalların <strong>tarım</strong>sal<br />
üretimdeki vazgeçilmezliğini ifade ederken, ilaç firmalarının bu tezlerini de<br />
dikkatlice sorgulamakta fayda vardır. Tarımsal ilaç kullanımı üretimdeki<br />
hastalık, zararlı ve yabancı ot kayıplarını tamamen ortadan kaldırıyor mu?<br />
Elbette ki hayır. Örneğin Türkiye'nin pestisit kullanımı 1979 yılından<br />
günümüze değin 2005 yılma kadar yaklaşık % 45 oranında artmıştır ve buna<br />
göre teorik olarak şu anda hiç ürün kaybı beklenilmemelidir. Eldeki Türkiye<br />
ile ilgili veriler çok sağlıklı olmadığından sorunun yanıtını aramak için başka<br />
ülkelere bakmakta yarar vardır. Amerika Birleşik Devletleri'nde insektisit<br />
kullanımı eskiye göre 10 kat artmış, ama ürün kaybı bu arada azalacağına<br />
yaklaşık 2 kat yükselmiştir. Tabii ki, bu işin sadece üretim yanıdır. Bu işin<br />
bir de insan ve çevre sağlığı ile ilgili olan tarafı vardır. Bu durumda geriye<br />
yapılması gereken tek bir husus kalıyor: Kimyasalları doğru zamanlı,<br />
dozunda ve bilinçli kullanmak ve onların çevreye verdiği zararı kontrol<br />
altında tutmak söz konusudur.<br />
Tarım ilaçları kullanırken ve kullandıktan sonra hasat aşamasında dikkat<br />
edilmesi gereken çok önemli hususlar vardır. İnsanın ödeyeceği en pahalı<br />
bedel tabii ki sağlığıdır, kısacası yaşamıdır. Bilindiği gibi dünyada üretilen<br />
pestisitlerin %80'i gelişmiş ülkelerde kullanılmakta, geri kalan % 20'lik<br />
kullanım payı ise geri kalmış veya gelişmekte olan ülkelere tekabül etmektedir.<br />
Ancak ilginç olan şu ki, pestisitten zehirlenme olaylarının % 50'den<br />
fazlası, geri kalmış veya gelişmekte olan ülkelerde görülmektedir. Demek ki,<br />
bu ülkelerde kullanım sırasında ve sonrasında bazı problemler hala<br />
aşılamamıştır. Yazık ki Türkiye de şimdilik bu tip ülkeler arasında yer<br />
almaktadır. Bilindiği gibi bazı konuları sadece yasalarla kontrol altına<br />
almaya çalışmak o kadar kolay değildir. Yasal düzenlemelere eğitimin de<br />
eklenmesi gerekmektedir. İlaç tavsiye edilmesi ve akabinde kullanılması<br />
sırasında çok dikkatli olunması gerekmekte ve kullanıcının mutlaka<br />
kullanırken kendisini maske ve uygun elbiseyle koruması gerekmektedir.<br />
40
İlaçlamadan sonra da tabii ki doğru ilaç, doğru dozda kullanıldı ise hasat<br />
edilen ve tüketilen üründe herhangi bir kalıntı problemi ortaya çıkmamalıdır.<br />
Türkiye'de şimdilik bu problemin çözülmesi biraz zor görünmektedir. Çünkü<br />
nüfusun yaklaşık %30'u çiftçilikle uğraşmaktadır ve araziler küçük<br />
ölçeklidir. Yetiştirilen ürün türü ve rekoltesindeki çeşitlilik de bu uygulamayı<br />
zorlaştıran bir başka etkendir.<br />
Özetle zirai ilaçlar, alternatifleri bulunana kadar <strong>tarım</strong>sal üretimin<br />
vazgeçilmezleridir. Bunların insan ve çevre sağlığına olumsuz etkilerini<br />
minimize etmenin tek yolu da bilinçli kullanılmalarıdır. Ayrıca sürdürülebilir<br />
yaşam ve nefes alınabilir çevre eğitimle ve bilinçle ancak korunabilir.<br />
4. ORGANİK TARIM MEVZUATI VE<br />
ORGANİZASYONU<br />
Organik, ekolojik veya biyolojik <strong>tarım</strong> tam anlamı ile disipline edilmiş<br />
yetiştiricilik anlamına gelmektedir. Organik <strong>tarım</strong>ın iki önemli tarafı bulunmaktadır.<br />
Bunlardan birisi <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> ürünü yetiştirenler, yani çiftçiler,<br />
diğer tarafı da <strong>organik</strong> ürün kullananlar, yani tüketicilerdir. Her iki tarafın da<br />
bir uyum ve bir anlaşma içinde olmaları gereklidir. Kabul etmek gerekir ki,<br />
<strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> ürünleri yetiştiriciliğinde yetiştirilen ürünlerin verimi belli bir<br />
oranda düşüktür. Fakat bu ürünlerin kalitesi ise geleneksel ürünlerden çok<br />
daha yüksektir. Verimi % 20-30 daha düşük olan <strong>organik</strong> ürünlerin fiyatı,<br />
%30-40 daha pahalı olabilmektedir. Bugün dünya pazarında geleneksel <strong>tarım</strong><br />
sisteminde yetiştirilen ürünler <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> sisteminde yetiştirilen ürünlerden<br />
% 30 daha fazla fiyatla alıcı bulabilmektedir.<br />
Organik <strong>tarım</strong> sisteminde, yetiştirme esnasında birbirleriyle karmaşık<br />
ilişkiler içerisinde bulunan canlıların her biri ayrı bir üretim birimi olarak<br />
kabul edilmekte ve özellikle bu sistem içinde en önemli etken insan olmaktadır.<br />
Bir başka söyleyişle <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>da, <strong>tarım</strong> dışı girdilerden daha çok<br />
<strong>tarım</strong> içi kaynaklara yönelmek, hem üretim artışını hem de doğal çevrenin<br />
korunmasını ekonomik ölçüde birleştirmek amaçlanmakta, dolayısıyla da en<br />
fazla görevin insana düştüğü kabul edilmektedir.<br />
Bu konularda Amerika Milli Araştırma Konseyi yaptığı bir çalışmada vardığı<br />
sonuçları <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>la ilgili olarak beş ana başlık altında toplamıştır.<br />
a. Tarımsal üretimde "besin döngüsü, azot fıksasyonu ve zararlı prodetör"<br />
ilişkileri gibi tabii olaylara daha fazla eğilmek.<br />
b. Çevre ve insanlara zararlı olan <strong>tarım</strong> dışı girdilerin kullanımını minimize<br />
etmek.<br />
41
c. Başta bitki ve hayvan olmak üzere üretim materyalini sağlıklı kılmak ve<br />
çok daha verimli kullanmak.<br />
d Ekim nöbetinde en uygun ve ekonomik ürün desenlerini sağlamak.<br />
e. Toprak su enerji ve biyolojik (canlı) kaynakları korumak ve bunların<br />
titizlikle yönetilmesi üzerinde önemle cbırmak.<br />
Başlangıcından beri söylediğimiz üretim istemini uygulayabilmek için<br />
mutlaka belli yasa, yönetmelik, yönerge ve kuralların olması gereklidir.<br />
Ayrıca geliştirilen ve daima güncellenen bu yasa, yönetmelik, yönerge ve<br />
kuralların, hatta bu konuda teşekkül etmiş geleneklerin bir otorite tarafından<br />
uygulanması şarttır. Söylenenlerin hepsini mevzuat olarak özetleyebiliriz.<br />
Mevzuatın cezai müeyyideyi gerektiren yaptırımları olacağı elbette ki söz<br />
konusudur.<br />
Dünyada <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> mevzuatı yerine, uluslararası <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> mevzuatı<br />
demek hem daha uygun ve hem de daha pratiktir. Burada uzun uzun ve çok<br />
detaylı olarak Uluslararası Organik Tarım Mevzuatı yerine, bir fikir<br />
verebilmek açısından özet bazı önemli bilgiler verilmiştir. Zaten her ülkenin<br />
de kendine özgü mevzuatı olduğu için onları teferruatlı incelemeye imkan da<br />
yoktur.<br />
Daha önce de müteaddit defalar söylendiği gibi;<br />
• Organik <strong>tarım</strong> üretiminden tüketime kadar her safhası kontrollü ve<br />
sertifikalı bir tanmsal üretim şeklidir.<br />
• Organik <strong>tarım</strong>ın ulusal ve uluslararası seviyede geçerli kılınmış olan yasal<br />
düzenlemeleri ve akreditasyon (denklik ve karşılıklı kabul edilebilirlik)<br />
sistemleri vardır.<br />
• Üreticilerin aldığı sertifika sadece iç pazarlarda değil dış pazarlarda da<br />
geçerlidir ve/veya talep edilmektedir (istenmektedir).<br />
Organik <strong>tarım</strong> pazarları ve buna paralel olarak da bütün dünyada ürün talebi<br />
son 30 yıldır hızlı bir şekilde genişlemektedir. Bu konudaki ilk adımlar<br />
Amerika Birleşik Devletleri'nde Oregon (1974) ve Kaliforniya (1979)<br />
Eyaletlerinde atılmıştır. Avrupa'da ise <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>la ilgili ilk düzenlemeyi<br />
kabul eden 1985 yılında Fransa olmuştur.<br />
Avrupa Birliği ülkelerinde özellikle 1990 yılından bu yana çevreye uyumlu<br />
<strong>tarım</strong> politikaları desteklenmektedir. AB'de 24 Haziran 1991'de Avrupa<br />
Konseyinde, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>la ilgili bitkisel ürünlerin üretimi ve pazara arzını<br />
düzenleyen yönetmelik yürürlüğe konulmuştur. Daha sonra 14 Ocak 1992<br />
tarihinde 1991 yılında yayınlanan yönetmeliğe ek olarak AB'nin Avrupa<br />
42
Birliğine <strong>organik</strong> ürün ihraç edecek memleketlerin uymak zorunda olduğu<br />
kurallar ile ilgili mevzuatı yürürlüğe konulmuştur. Avrupa Birliği <strong>organik</strong><br />
<strong>tarım</strong> standartları <strong>organik</strong> gıdaların etiketlenmesini de kapsayacak sekile<br />
dönüştürülerek, 1991 yılında kabul edilmiştir. 1999 yılında da daha önce<br />
sadece bitkisel üretim için yürürlüğe konulan yönetmelik hayvansal üretimi<br />
de kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Yine aynı tarihlerde Birleşmiş<br />
Milletler Dünya Gıda ve Tarım Teşkilatı (BM/FAO) ve Dünya Sağlık Örgütü<br />
(WHO) tarafından <strong>organik</strong> ürünler için Codex Alimentarius geliştirilmiştir.<br />
Daha sonraki zamanlarda (2001) dünya ticareti için önemli bir belge, standart<br />
olan JAS (Japon Tarım Standartları=Japon Agricultural Standarts) Japon<br />
Tarım Bakanlığı tarafından bitkisel <strong>organik</strong> ürünler için geliştirilerek<br />
yürürlüğe konulmuştur. Bunu takiben 2002 yalında da Amerika Birleşik<br />
Devletleri Tarım Bakanlığı (National Organic Product=Milli Organik<br />
Üretim) belgesini yayınlayarak yürürlüğe koymuştur.<br />
Merkezi Almanya'nın Bonn şehrinde bulunan ve üç kıtadan beş organizasyonla<br />
oluşturulan ve bugün 100'ün üzerinde 750 dolayında üyesi bulunan<br />
IFOAM (Uluslararası Organik Tarım Hareketleri Federasyonu) bütün<br />
dünyadaki ekolojik <strong>tarım</strong> faaliyetlerini bir çatı altında toplamayı ve bu<br />
konuda ortaya konulan standartları genişletip geliştirmeyi bir görev olarak<br />
benimsemiş durumdadır. IFOAM 1972'de kurulmuş, 1980 yılında ilk olarak<br />
yazılı kurallar ortaya koymuş ve 1998 yılından itibaren de ortaya koyduğu<br />
<strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> standartları 18 dile çevrilmiştir.<br />
Dünyanın muhtelif ülkelerinde yapılan <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> mevzuatlarında (kanun,<br />
yönetmelik, yönerge, kurallar ve teşekkül eden teamüller), ortaya konulan<br />
standartlarda önemli ölçüde benzerlikler vardır. Ortaya konulan yönetmeliklerin<br />
hemen tamamı üretim, işleme ve doğadan toplamayı kapsamaktadır.<br />
Yönetmeliklerin hiç birinde perakendecilerin sertifikalı olmasına gerek<br />
yoktur. Bu yönetmeliklerin hemen hepsinde yetiştirme için kullanılacak<br />
girdilerin listeleri bulunmaktadır.<br />
Avrupa, Amerika ve Japonya olmak üzere <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>da üç ayrı menşeli<br />
(orijinli) yönetmelik bulunduğu görülmektedir. Her üç yönetmelikte de diğer<br />
ülkelerden ihracat yetkisi için özel sertifıkasyon organlarından şartların<br />
yerine getirilmesi gereken yasalar istenir.<br />
Muhtelif ülkelerin yaptıkları değişik orijinli yönetmeliklerin arasında<br />
önemli farklılıklar da bulunmaktadır. Bu farklılıklar;<br />
• Yerli ve dışsatım farklılıkları,<br />
43
• İsteğe bağlı ya da zorunlu olmaları bakımından,<br />
• Faaliyet alanı farklılıklarıdır.<br />
AB standartları ve JAS formatları nispeten benzerlik gösterirler. Amerikanın<br />
NOP (Milli Organik Üretim)'un farklılığı kapsamında "izin verilen<br />
sentetikler" ve "yasaklanan sentetik olmayan" girdilerin liste ile belirtilmiş<br />
olmasıdır. Amerika'da NOP'ta yıllık geliri 5 bin $'dan düşük olan <strong>organik</strong><br />
ürün yetiştiricileri ve perakendeciler hariç, <strong>organik</strong> ürün üretimi ile ilgili<br />
herkes için sertifika alma mecburiyeti vardır. Avrupa Birliği ve Japon<br />
Standartlarında böyle bir zorunlu uygulama yoktur.<br />
JASTarmda hayvan yetiştiriciliği, deniz ve su ürünleri, pamuk ve bal<br />
standartları yoktur. Avrupa Konseyi standartlarında <strong>organik</strong> işlenmemiş<br />
<strong>tarım</strong>sal ürünler ve hayvansal ürünler bir kategori, <strong>organik</strong> işlenmiş <strong>tarım</strong>sal<br />
ürünler ve hayvansal ürünler ayrı bir kategoridir. Hayvan yemi olarak<br />
kullanılan ürünler ise ayrı bir kategoridirler. Amerika Birleşik Devletleri'nde<br />
NOP bitki, hayvan ve diğer <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>sal ürünleri kapsar. Arıcılık, su<br />
ürünleri ve mantar üretimi gibi tam olarak açıklığa kavuşturulmamış<br />
detaylar da vardır. Amerikan yönetmeliklerinde kozmetik ile ilgili hükümler<br />
bulunmamakladır. Ancak tekstildeki hammaddelerin <strong>organik</strong> olduğu<br />
belirtilebilir. Japon yönetmeliklerinde ise <strong>organik</strong> kuralları sadece <strong>tarım</strong><br />
ürünleri ve ürünlerden elde edilmiş olan işlenmiş ürünleri kapsamakta olup,<br />
hayvansal ürünler ve su ürünlerini kapsamamaktadır. Alkollü içecekler ile<br />
ilgili herhangi bir düzenlemede yoktur.<br />
Her üç yönetmelikte de (NOP, JAS ve EC) <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>a geçiş periyodu<br />
(süreci) ile ilgili kayıtlar bulunmaktadır. AB yönetmeliklerinde çok yıllık<br />
ürünlerde ilk hasattan üç yıl önce, tek yıllık bitkilerde ise iki yıl önce ürünler<br />
<strong>organik</strong> prensiplere uyularak yetiştirilmeye başlanmaktadır. Kontrol organı<br />
ile yetkili otoritenin uygun görmesi halinde tarlanın (parselin) önceki<br />
kullanılışına bakılarak sürenin kısalıp uzatılabileceğine karar verilebilecektir.<br />
Amerikan yönetmeliğinde ise bu süre, yönetmelikte belirtilmiş olan<br />
kullanımına izin verilmeyen maddeler kullanılmadan ürün hasadı öncesi üç<br />
yıl geçmiş olmalıdır. Japon yönetmeliğine göre; geçiş süresi geniş yeşil<br />
alanların dışında çok yıllık bitkilerin üretimi yapıldığında, ilk hasat<br />
tarihinden itibaren 3 yıl önce, tek yıllık bitkilerde ise bu süre 2 yıl önce olarak<br />
tespit edilmiştir.<br />
Yönetmeliklerde girdilerin kullanımı ile de ilgili önemli kurallar vardır.<br />
Amerika'da <strong>organik</strong> yetiştiricilikte spesifik olarak herhangi bir girdi yasal<br />
44
olarak yasaklanmadıkça şayet doğal ise kullanımı kabul edilebilir, sentetikler<br />
ise olumlu olarak listelenmedikçe hiçbir şekilde kabul edilemez. Japon ve<br />
AB yönetmeliklerinde ise kullanılacak bütün girdilerin müspet olarak<br />
listelenmesi şarttır.<br />
Organik <strong>tarım</strong>da bitki besleme için kullanılacak gübrelerin özel bir önemi<br />
vardır. Avrupa komisyonu tarafından hazırlanan yönetmeliğe göre üretilen<br />
ürünün kaldırdığı kompostlaşmış ve kompostlaşmamış <strong>organik</strong> maddelerin<br />
toprak içinde birbirileriyle ilişkisi ve birbirini etkilemesi daima dikkate<br />
alınmalıdır. Amerika'da Tarım Bakanlığının hazırladığı NOP'da yanmamış<br />
hayvan gübresinin kompost yapılması lazım geldiği, kompost yapılmadığı<br />
takdirde, bu gübrelerin ancak insan tüketimi için kullanılması tasarlanmamış<br />
bitkilere uygulanabileceği ifade edilmektedir.<br />
Gübrelenen ürünün yenilen kısımları toprak partikülleri ile ya da toprak<br />
yüzeyi ile temas ediyorsa, temas halinde hasattan en az 120 gün önce, toprak<br />
partikülleri ya da toprak yüzeyi ile ürünün yenilebilen kısımları temas<br />
etmiyor ise, hasat tarihinden en az 90 gün önce bitkiye uygulanmasına<br />
müsaade edilmektedir. Diğer kompoze olmuş veya tamamen de kompoze<br />
olmuş olgun hayvan gübresine benzeyen hayvansal atıklar da kullanabilmektedir.<br />
JAS'da ise yetiştiricilikte kullanılacak gübreler özelleştirilmemiştir.<br />
Gerek Amerika'da ve gerekse Avrupa'da üretim (çoğaltım) materyali olarak<br />
kullanılan tohumluk, fide, fidan, damızlık, spor, ana arı ve yumurtalar<br />
yetkili otorite tarafından kabul edildikten sonra geleneksel olarak herhangi<br />
bir muamele yapılmamışsa üretimde kullanılabilmektedir. Özellikle<br />
Amerika'da NOP'ta göre; elde yeterli miktarda üretim materyali yoksa<br />
geleneksel çoğaltım materyali kullanılabilir. Çok yıllık geleneksel bitkiler<br />
için en az bir yıllık geçiş süresine ihtiyaç vardır.<br />
Aynı bölgedeki muhtelif işletmelerde yetiştirilen ürünler yönetmelikte<br />
belirtilen ürünlerle çevrilmiş olmamalı ve AB'de kontrol esnasında bunlar<br />
taslak olarak belirtilmemelidir. Amerika'da belli bir bölgede farklı ve<br />
bölünmüş alanlarda ürünlerin karışmasını önleyen bir yönetimle, mutlaka<br />
kayıt tutulması şartıyla yetiştirmeye izin verilebilmektedir. Hiçbir şekilde<br />
çoğaltım materyali olarak GMO (Genetiği Modifıye Edilmiş Organizmalar)'a<br />
üretim materyali olarak izin verilmez. JAS'na göre yetiştirme<br />
alanlarında sadece sertifikalı ürünlerin ayrılması belirtilmiştir.<br />
Uluslararası yönetmeliklerde <strong>organik</strong> yetiştiricilik yapılırken kontaminasyon<br />
(bulaşma) fevkalade önemlidir. AB'de kontaminasyona karşı herhangi bir<br />
45
düzenleme bulunmazken Amerika'da ürünler % 5'den fazla yasaklı madde<br />
içermemelidir kaydı bulunmaktadır. Organik yetiştiricilikte sınırların ve<br />
yerleşim bölgelerinin belirtilmesi şarttır. Fakat GMO bulaşması ile ilgili<br />
belirgin bir düzenleme yoktur. Avrupa'da ağır metallerle ilgili kayıtlar<br />
bulunurken Amerika'da herhangi bir limit yoktur. Ayrıca sulama suyu ile<br />
ilgili düzenlemeler de bulunmamaktadır.<br />
Organik ürünlerin yetiştirilmesi, işlenmesi, pazara ve piyasaya sunulması ile<br />
ilgili en önemli yönetmelik maddeleri etiketleme ile alakalıdır. Avrupa<br />
Birliğinde işlenmiş gıdaların etiketlenmesi üç şekilde olur:<br />
• Organik (Organic) : %95'inden fazlası <strong>organik</strong> içerik içeren gıdaların<br />
üzerine yazılır.<br />
• Kısmen Organik (Partly Organic) : %70-95 arasında <strong>organik</strong> içerik içeren<br />
gıdaların üzerine yazılır.<br />
• Organik Olmayan (Non-Organic): % 70'den az <strong>organik</strong> içerik içeren<br />
gıdaların üzerine yazılır.<br />
Bir ürün % 70-95 arasında <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>sal içerikten oluşuyorsa "<strong>organik</strong>"<br />
olarak adlandırılamaz. Sadece ürünün içinde bulunan <strong>tarım</strong>sal içeriklerin<br />
% x kadarı <strong>organik</strong> üretim kurallarına göre üretilmiştir denilebilir.<br />
Amerika Birleşik Devletlerinde; 21 Ekim 2002 tarihinde uygulamaya<br />
konulan Amerikan Tarım Dairesi (USDA, United States Department of<br />
Agriculture)'nin Ulusal Organik Programı (National Organic Program-NOP)<br />
dört ürün kategorisi tanımlamıştır. Etiketlerin üzerine bunlar yazılabilir.<br />
%100 Organik: Sadece <strong>organik</strong> olarak üretilen maddeleri içeren ürünlerin<br />
üzerine yazılabilir.<br />
• Organik : Ağırlığı itibariyle %95'i <strong>organik</strong> olarak üretilen maddeleri içeren<br />
ürünlerin üzerine yazılabilir.<br />
• Organik Maddelerle Üretilen Ürünler: İçeriğinde %70'den fazla <strong>organik</strong><br />
madde olan ürünlerdir. Bu <strong>organik</strong> maddelerin en fazla 3 tanesi ambalajın<br />
görünen yüzünde açıkça belirtilebilir.<br />
hammadde kullanılarak üretilen<br />
işlenmiş ürünler: Ambalajın görünen yüzünde "<strong>organik</strong>" kelimesi<br />
^kullanılmaz ancak içeriğindeki <strong>organik</strong> olarak üretilen maddeler bilgi<br />
'bölümünün içindekiler kısmında belirtilebilir.<br />
21 Ekim 2002 tarihinden itibaren ilk iki kategoride yer alan ve NOP'un<br />
46
taleplerini sağlayan ürünlerin üzerinde U USDA ORGANIC" damgası<br />
kullanılabilmektedir.<br />
Japon Standartlarına göre;<br />
• Organik (Organic): 3 yıldan daha fazla bir süre kimyasal madde<br />
kullanılmadan üretilen gıdaların üzerine yazılabilir.<br />
• Geçiş Sürecinde Organik (Organic in transition): 6 ay ile 3 yıl bir süre<br />
zarfında kimyasal madde kullanılmadan üretilen gıdaların üzerine<br />
yazılabilir.<br />
• Pestisit İçermeyen (No pesticides): Pestisit kullanılmadan üretimi yapılan<br />
gıdaların üzerine yazılabilir.<br />
• Azaltılmış Pestisit Kullanımı (reduced pesticides): Üretimi sırasında<br />
konvansiyonel kullanılan % 50 oranında daha az pestisit kullanılmıştır,<br />
yazılabilir.<br />
Kimyasal Gübresiz (No Chemical Feritlizer Grown): Kimyasal gübre kullanılmadan<br />
üretilmiş olan gıdalar, yazılabilir.<br />
Organik <strong>tarım</strong>, ya da <strong>organik</strong> üreticilik, bitkisel ve hayvansal ürünleri<br />
usulüne uygun olarak teknik bir şekilde yetiştirmenin de ötesinde bir anlam<br />
ifade etmektedir. Organik üretim fikri, düşüncesi, dünyayı o şekilde<br />
algılamak, dünyaya böyle bir pencereden bakmak bir felsefedir, bir yaşam<br />
tarzıdır ve topyekûn bir düşünce sistemidir. Böyle fikirler doğadaki bozulan<br />
tabii dengeyi yeniden tesis etmek ve sürekli ve düşüncesiz bir şekilde ve<br />
vahşice tabii kaynakları tahrip etmek, bunları engellemek daha çok Batı<br />
Avrupa'da öncelik almıştır.<br />
Batı Avrupa'nın önemli firmaları 1984 -1985 üretim sezonundan itibaren<br />
genişleyen pazarları için Türkiye'den ürün talebinde bulunmuşlardır. İşte bu<br />
şekilde ilk <strong>organik</strong> üretimler geleneksel dış satım ürünlerimizden kuru üzüm<br />
ve kuru incir ile başlamıştır. Daha sonra bu ürünlere kuru kayısı ile sert<br />
kabuklu meyveler, fındık ve antepfıstığı, hatta daha ileriki dönemlerde<br />
badem ve ceviz gibi ürünler ilave edilmiştir.<br />
Başta Avrupalı alıcılar olmak üzere ilk defa kendileri 1992 yılında bu<br />
konuda mevzuat geliştirmişler ve standartlar yapmışlardır. Bunların taleplerini<br />
karşılayabilmek için Türkiye'de Tarım ve Köy işleri Bakanlığı tarafından<br />
"Bitkisel ve Hayvansal Ürünlerin Ekolojik Metotlarla Üretilmesine İlişkin<br />
Yönetmelik" 18 Aralık 1994 tarihinde yapılıp 22145 sayılı Resmi Gazetede<br />
yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmeliğe göre, bu konumdaki<br />
yetkiler ve sorumluluklar Tarım ve Köyişleri Bakanlığına verilmiştir. Daha<br />
47
sonraki zamanlarda Avrupa Birliği'ne katılım sürecinde "Avrupa Birliğine<br />
Muktesebatmm Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı" uyarınca<br />
Avrupa Birliği Organik Tarım Yönetmeliğinde Yapılan ekler ve değişiklikler<br />
bitkisel, hayvansal ve su ürünlerini de kapsayacak şekilde tadil edilerek<br />
11 Temmuz 2002 tarihli 24812 sayılı Resmi Gazetede "Organik Tarımın<br />
Esasları ve Uygulamasına.İlişkin Yönetmelik" şeklinde yayınlanmıştır.<br />
Bu tarihlerden sonra Türkiye Organik <strong>tarım</strong>la ilgili bir kanun çıkarılması<br />
lüzumunu duymuştur. Nitekim gerekil hazırlık çalışmaları yapıldıktan sonra<br />
konu TBMM'de Tarım Komisyonunda görüşülmüş, kısa sürede Genel Kurul<br />
gündemine alınarak müzakereleri tamamlanmıştır. Organik Tarım Kanunu 1<br />
Aralık 2004 tarihinde 5262 numara ile kabul edilmiş ve 3 Aralık 2004<br />
tarihinde de 25659 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.<br />
Kanun beş bölüm ve on beş maddeden ibarettir.<br />
Kanunun birinci bölümünde "Amaç, Kapsam ve Tanımlar" yer almış, ikinci<br />
bölümde "Komiteler, Yetkilendirilmiş Kuruluşlar ve Müteşebbis", üçüncü<br />
bölümde "Uygulama Esasları", dördüncü bölümde "Ceza Hükümleri,<br />
Cezaların Tahsili ve İtiraz", nihayet beşinci bölümde ise "Geçici ve Son<br />
Hükümler" yer almaktadır. Burada kanunun bütün bölümlerini ve maddelerini<br />
<strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> açısından yorumlamaktan ise tamamen eserin metnine<br />
almanın uygun olacağı düşünülmüştür.<br />
Azaltılmış Kimyasal Gübre Kullanımı: Konvansiyonel ürünlerde<br />
kullanılanın %50 oranında daha az kimyasal gübre kullanılarak üretilen<br />
gıdalar, yazılabilir.<br />
Uluslararası mevzuat olarak, burada başlangıçta da ifade edildiği gibi Avrupa<br />
Birliği veya Komisyonu (EC), Amerika Birleşik Devletleri (NOP) ve Japon<br />
(JAS) mevzuatı kısmen özetlenmeye, daha doğrusu bu mevzuatlar hakkında<br />
genel bir bilgi verilmeye çalışılmıştır. Fakat IFOAM, BIOSWISS ve<br />
CODEX'de önemle üzerinde durulması gereken mevzuatlardır. Özellikle<br />
ikili ticari ilişkilerde alıcı ülke hangi belgeye itibar ediyorsa, onu esas kabul<br />
etmek zorunluluğunun olduğunu kabul etmek gereklidir.<br />
48
4.1. ORGANİK TARIM KANUNU<br />
RESMİ GAZETE<br />
Tarih: 03.12.2004, Sayı: 25659<br />
Organik Tarım Kanunu<br />
ORGANİK TARIM KANUNU<br />
Kanun No: 5262 Kabul Tarihi: 01.12.2004<br />
BİRİNCİ BÖLÜM<br />
Amaç, Kapsam ve Tanımlar<br />
Amaç<br />
MADDE 1. - Bu Kanunun amacı; tüketiciye güvenilir, kaliteli ürünler<br />
sunmak üzere <strong>organik</strong> ürün ve girdilerin üretiminin geliştirilmesini sağlamak<br />
için gerekli tedbirlerin alınmasına ilişkin usul ve esasları belirlemektir.<br />
Kapsam<br />
MADDE 2. - Bu Kanun, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> faaliyetlerinin yürütülmesine ilişkin<br />
kontrol ve sertifıkasyon hizmetlerinin yerine getirilmesi ve Bakanlığın denetim<br />
usul ve esasları ile yetki, görev ve sorumluluklara dair hususları kapsar.<br />
Tanımlar<br />
MADDE 3. - Bu Kanunda geçen;<br />
a) Bakanlık: Tarım ve Köyişleri Bakanlığını,<br />
b) Organik <strong>tarım</strong> faaliyetleri: Toprak, su, bitki, hayvan ve doğal kaynaklar<br />
kullanılarak <strong>organik</strong> ürün veya girdi üretilmesi ya da yetiştirilmesi, doğal<br />
alan ve kaynaklardan ürün toplanması, hasat, kesim, işleme, tasnif, ambalajlama,<br />
etiketleme, muhafaza, depolama, taşıma, pazarlama, ithalat, ihracat<br />
ile ürün veya girdinin tüketiciye ulaşıncaya kadar olan diğer işlemlerini,<br />
c) Kontrol ve sertifıkasyon kuruluşu: Organik ürünün veya girdinin,<br />
üretiminden tüketiciye ulaşıncaya kadar olan tüm aşamalarını kontrol etmek<br />
ve sertifıkalandırmak üzere Bakanlık tarafından yetki verilmiş gerçek veya<br />
tüzel kişileri,<br />
d) Kontrol kuruluşu: Organik ürünün veya girdinin, üretiminden tüketiciye<br />
ulaşıncaya kadar olan tüm aşamalarını kontrol etmek üzere Bakanlık<br />
tarafından yetki verilmiş gerçek veya tüzel kişileri,<br />
49
e) Sertifikasyon kuruluşu: Tüm kontrolleri tamamlanmış <strong>organik</strong> ürün veya<br />
girdiyi, kontrol kuruluşunun yaptığı kontrol ve bu kontrole ilişkin bilgi ve<br />
belgeler ile gerek duyulan hallerde yaptıracağı analizlere dayanarak sertifıkalandırmak<br />
üzere Bakanlık tarafından yetki verilmiş gerçek veya tüzel kişileri,<br />
f) Yetkilendirilmiş kuruluş: Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu, kontrol<br />
kuruluşu veya sertifikasyon kuruluşu olarak Bakanlık tarafından yetki<br />
verilmiş gerçek veya tüzel kişileri,<br />
g) Kontrol: Organik <strong>tarım</strong> faaliyetlerinin bu Kanuna uygun olarak yapılıp<br />
yapılmadığının belirlenmesi, düzenli kayıtların tutulması, sonuçların rapor<br />
edilmesi, gerek görülmesi halinde ürünün <strong>organik</strong> niteliğinin laboratuvar<br />
analizleri ile test edilmesini,<br />
h) Kontrolör: Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu adına veya kontrol kuruluşu<br />
adına, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> faaliyetlerinin her aşamasının ilgili mevzuata göre<br />
uygulanmasını kontrol etmek üzere Bakanlık tarafından yetki verilmiş gerçek<br />
kişiyi,<br />
i) Sertifiker: Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu adına veya sertifikasyon<br />
kuruluşu adına, kontrolü tamamlanmış ürünün veya girdinin <strong>organik</strong><br />
olduğunu onaylamak üzere Bakanlık tarafından yetki verilmiş gerçek kişiyi,<br />
j) Denetim: Organik <strong>tarım</strong> faaliyetlerinin, bu Kanuna uygun olarak yapılıp<br />
yapılmadığını tespit etmek amacıyla yetkilendirilmiş kuruluşlar, işletmeler<br />
ve müteşebbisler ile kontrolör ve sertifıkerlerin, Bakanlık veya Bakanlık<br />
tarafından denetim yetkisi verilen kuruluşlarca yapılan her türlü denetimini,<br />
k) İşletme: Yetkilendirilmiş kuruluşun kontrolü altında, söz konusu<br />
kuruluşlarla sözleşme yapılmak suretiyle <strong>organik</strong> ürün üretilen, işlenen,<br />
depolanan ve pazarlanan yerleri,<br />
1) Müteşebbis: Organik <strong>tarım</strong> faaliyeti yapan gerçek veya tüzel kişiyi,<br />
m) Sertifikasyon: Bütün kontrol yöntemlerinin uygulanması sonucu<br />
işletmenin, <strong>organik</strong> ürünün ve girdinin mevzuata uygun olarak belgelendirilmesini,<br />
n) Sertifika: Bütün kontrol yöntemlerinin uygulanması sonucu işletmenin,<br />
<strong>organik</strong> ürünün ve <strong>organik</strong> girdinin mevzuata uygun olduğunu gösteren<br />
belgeyi,<br />
o) Çalışma izni: Bu Kanuna göre çalışacak kontrolör, sertifıkerler ile<br />
yetkilendirilmiş kuruluşlara Bakanlık tarafından verilen izni,<br />
p) Organik ürün: Organik <strong>tarım</strong> faaliyetleri esaslarına uygun olarak üretilmiş<br />
ham, yarı mamul veya mamul haldeki sertifikalı ürünü,<br />
q) Organik girdi: Organik <strong>tarım</strong> faaliyetlerinde kullanılan materyali,<br />
r) Organik ürün etiketi: Organik ürün veya ambalajı üzerinde yer alan, ürünü<br />
tanıtan veya içindekini belirten herhangi bir kelime, detay, ticari marka,<br />
tescilli marka, paket üzerinde yer alan resim, sembol, doküman, ilan, tabela<br />
veya tasma gibi her türlü yazılı ve basılı bilgi ve materyali,<br />
50
s) Organik ürün logosu: Nitelikleri ve kullanımı bu Kanun kapsamında<br />
çıkarılacak yönetmelikte tanımlanan basılı işareti,<br />
t) Akreditasyon: Yeterliği onaylanmış kurum ve kuruluşlar tarafından;<br />
kontrol ve sertifıkasyon kuruluşlarının, laboratuvarlarm ulusal ve uluslararası<br />
kabul görmüş teknik kriterlere göre değerlendirilmesini, yeterliğinin<br />
onaylanmasını ve düzenli aralıklarla denetlenmesini,<br />
u) Organik: Bu Kanunda geçen <strong>organik</strong> kelimesi ekolojik ve biyolojik<br />
kelimeleriyle eşdeğer anlamı, ifade eder.<br />
ÎKÎNCÎ BÖLÜM<br />
Komiteler, Yetkilendirilmiş Kuruluşlar ve Müteşebbis<br />
Komitelerin oluşumu, yetki, görev ve sorumlulukları<br />
MADDE 4. - Bu Kanunun uygulanmasında; <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>ın geliştirilmesi<br />
yönünde çalışmalar yapmak ve Bakanlık içi koordinasyon ve değerlendirme<br />
hizmetleri ile yetkilendirilmiş kuruluşların, işletmelerin, müteşebbislerin,<br />
kontrolör ve sertifıkerlerin faaliyetlerini izlemek üzere Bakanlık bünyesinde<br />
Organik Tarım Komitesi kurulur.<br />
Organik <strong>tarım</strong>ın ticaretini, tanıtımını, araştırmalarını ve diğer <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong><br />
faaliyet stratejilerini belirlemek ve Bakanlık dışı kurum ve kuruluşlarla<br />
koordinasyon ve izleme hizmetlerini yapmak üzere Organik Tarım Ulusal<br />
Yönlendirme Komitesi kurulur. Bu Komite; ilgili kamu kurum ve<br />
kuruluşları, meslek kuruluşları, sivil toplum örgütleri, üniversiteler ve özel<br />
sektör temsilcilerinden olmak üzere en az on kişiden oluşur.<br />
Bu komitelere bağlı olarak, yeter sayıda alt komite oluşturulabilir.<br />
Organik Tarım Komitesi ve Organik Tarım Ulusal Yönlendirme Komitesinin<br />
oluşumu ve çalışma şekli ile ilgili usul ve esaslar Bakanlık tarafından<br />
çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.<br />
Yetküendirilmiş kuruluşlar<br />
MADDE 5. - Bu Kanunun uygulanmasında; <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> faaliyetlerinin her<br />
türlü kontrol ve sertifikalandırma işlemleri, Bakanlıkça veya Bakanlıkça<br />
yetkilendirilmiş kuruluşlarca yapılır. Yetkilendirilmiş kuruluşlar, yeterli ve<br />
tecrübeli personel ile teknik alt yapıya sahip olmak zorundadır.<br />
Kontrol ve sertifıkasyon kuruluşu veya sertifıkasyon kuruluşu tarafından<br />
sertifıkalandırılmamış ürünler, <strong>organik</strong> ürün veya <strong>organik</strong> girdi adı altında<br />
satılamaz.<br />
51
Kontrol ve sertifıkasyon kuruluşu veya sertifıkasyon kuruluşu <strong>organik</strong><br />
olmayan <strong>tarım</strong>sal ürün ve girdilere, <strong>organik</strong> ürün veya <strong>organik</strong> girdi<br />
sertifikası veremez.<br />
Yetkilendirilmiş kuruluşlar ile kontrolör ve sertifîkerler, Bakanlıktan çalışma<br />
izni almak zorundadır. Yetkilendirilmiş kuruluşların çalışma izni bittiğinde,<br />
Bakanlıktan süre uzatımı almadan tekrar faaliyette bulunamazlar.<br />
Bakanlık tarafından verilen çalışma izni devredilemez.<br />
Kontrol ve sertifıkasyon kuruluşu, kontrol ve sertifıkasyon olmak üzere iki<br />
ayrı birimden oluşur. Kontrol biriminde görev yapanlar sertifıkasyon<br />
biriminde, sertifıkasyon biriminde görev yapanlar da kontrol biriminde görev<br />
yapamazlar.<br />
Yetkilendirilmiş kuruluşlar, bu Kanuna uygun olarak çıkarılacak yönetmelikte<br />
belirlenen dönemlerde Bakanlığa rapor vermek, bilgi ve belgelerini<br />
Bakanlık yetkililerine göstermek zorundadırlar.<br />
Yetkilendirilmiş kuruluşlar ile kontrolör ve sertifıkerlerin; çalışma izni, izin<br />
süresi, süre uzatımı, izinlerinin iptali, görev ve yetkileri, yetki kullanımı,<br />
kontrol ve sertifıkasyon sistemi ile kontrolör ve sertifıker çalıştırmaya ilişkin<br />
usul ve esaslar, Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir.<br />
Müteşebbis<br />
MADDE 6. - Müteşebbisler, yetkilendirilmiş kuruluş kontrolünde çalışmak<br />
zorunda olup, bu Kanun kapsamında Bakanlık tarafından çıkarılacak<br />
yönetmelik hükümlerine aykırı faaliyette bulunamazlar.<br />
Müteşebbisler, kontrol veya denetim amacı ile Bakanlık yetkilileri ile<br />
Bakanlık tarafından yetkilendirilmiş kuruluşların yetkililerine; işletmeye<br />
giriş izni vermek ve muhasebe kayıtları ile diğer ilgili dokümanlarını<br />
göstermek zorundadırlar. Yetkilendirilmiş kuruluşlar, elde ettikleri bu bilgi<br />
ve belgeleri, Bakanlık dışında üçüncü şahıslara veremezler.<br />
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM<br />
Uygulama Esasları<br />
Organik <strong>tarım</strong> faaliyetleri<br />
MADDE 7. - Organik <strong>tarım</strong> faaliyetlerine ilişkin usul ve esaslar Bakanlık<br />
tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.<br />
52
Orman sayılan yerlerde ürün toplanması ile ilgili usul ve esaslar, Çevre ve<br />
Orman Bakanlığının görüşü alınarak, Bakanlık tarafından çıkarılacak<br />
yönetmelikle belirlenir.<br />
Hammaddesi <strong>tarım</strong>sal kaynaklı olan <strong>organik</strong> ürünlerden elde edilen nihai<br />
ürünlerin, imalat veya sanayi ürünü olması halinde, bu nihai ürünlerin<br />
üretilmesi ve tüketiciye ulaşıncaya kadar olan aşamalar ile ilgili usul ve<br />
esaslar Bakanlığın olumlu görüşü alınarak, ilgili bakanlıkça hazırlanacak<br />
yönetmelikle belirlenir.<br />
Organik ürünlerin satışı ve pazarlaması, 24.6.1995 tarihli ve 552 sayılı Yaş<br />
Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında<br />
Kanun Hülonünde Kararname hükümlerine tâbi değildir.<br />
Organik ürünlerin ve girdilerin reklam ve tanıtımı<br />
MADDE 8. - Organik ürün ve girdilerin etiket ve logoları yalnızca <strong>organik</strong><br />
ürünler ve girdiler için kullanılır. Organik ürünlerin ve girdilerin etiketi ve<br />
logosu, reklam ve tanıtımı; sahte, yanıltıcı veya ürünün yapısına, özelliklerine,<br />
içeriğine, kalitesine, orijinine ve üretim tekniklerine göre hatalı bir<br />
izlenim yaratacak, ürünün sahip olmadığı etki ve özelliklere atıfta bulunacak<br />
biçimde olamaz ve tüketiciyi yanıltacak yazı, resim, şekil ve benzerlerini<br />
içeremez.<br />
Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yayın yapan ulusal, bölgesel, yerel<br />
radyo ve televizyonların, üretici ve tüketicilerin bilinçlendirilmesi amacıyla<br />
<strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>la ilgili ayda en az otuz dakika eğitici yayın yapmaları konusunda<br />
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu gerekli tedbirleri alır.<br />
Organik ürünlerin ve girdilerin ihracatı<br />
MADDE 9. - İhracat sertifikası olmayan <strong>organik</strong> ürün veya girdiler, <strong>organik</strong><br />
ürün veya <strong>organik</strong> girdi adı altında ihraç edilemez.<br />
İhraç edilen fakat alıcısı tarafından iade edilen ürün ve girdiler, mahrecine<br />
iade olarak kabul edilir. Söz konusu ürünler ve girdiler, ithalatta yapılan<br />
kontrol ve belgelerden muaf olup, gümrük idareleri tarafından sadece ayniyat<br />
tespiti yapılarak, ilgili mevzuat çerçevesinde yurda girişlerine izin verilir.<br />
Organik ürünlerin ve girdilerin ithalatı<br />
MADDE 10. - İhracat sertifikası olmayan <strong>organik</strong> ürün veya girdiler, <strong>organik</strong><br />
ürün veya <strong>organik</strong> girdi adı altında ithal edilemez. Gümrükler dahil yapılan<br />
kontrollerde, <strong>organik</strong> olmadığı tespit edilen ürün ve girdilerin, yurt içine<br />
53
<strong>organik</strong> ürün veya girdi adı altında sokulması, dağıtılması ve satışının<br />
yapılmasına izin verilmez. Bu ürün ve girdiler, sorumlu müteşebbise iade<br />
edilir ya da ilgili ulusal mevzuatına uygun olmaları halinde, yurt içinde<br />
<strong>organik</strong> olmayan ürün veya girdi olarak değerlendirilmesine izin verilir.<br />
Denetim<br />
MADDE 11. - Bu Kanunun uygulanmasında; yetkilendirilmiş kuruluşlar,<br />
işletmeler ve müteşebbisler ile kontrolör ve sertifıkerlerin her türlü denetimi<br />
Bakanlık tarafından yapılır.<br />
Bakanlık gerekli gördüğü hallerde denetim yetkisini kısmen veya tamamen,<br />
akreditasyonu yapılmış; kamu kurum ve kuruluşlarına, özel sektör tüzel<br />
kişilerine ve üniversitelere devredebilir.<br />
Denetim hizmetlerinde çalışacak personelin yetki ve sorumlulukları ile<br />
hizmet içi eğitimine ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık tarafından çıkarılacak<br />
yönetmelikle belirlenir.<br />
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM<br />
Ceza Hükümleri, Cezaların Tahsili ve İtiraz<br />
Ceza hükümleri<br />
MADDE 12. - Bu Kanun hükümlerine uymayanlara uygulanacak cezai<br />
hükümler aşağıda belirtilmiştir:<br />
a) 5 inci maddenin ikinci fıkrasına aykırı hareket edenlere, onmilyar lira idari<br />
para cezası verilir.<br />
b) 5 inci maddenin üçüncü fıkrasına aykırı hareket ettiği tespit edilenlere,<br />
ellimilyar lira idari para cezası verilir. Fiilin tekrarı halinde, yetki ve izin<br />
belgeleri iptal edilir. Başka ad ve unvan altında olsa dahi, bu Kanun<br />
kapsamında çalışmalarına izin verilmez.<br />
c) 5 inci maddenin dördüncü fıkrasına aykırı hareket edenlere, onbeşmilyar<br />
lira idari para cezası verilir. Fiilin tekrarı halinde, idari para cezası iki katı<br />
olarak uygulanır ve kendilerine bir daha çalışma izni verilmez.<br />
d) 5 inci maddenin beşinci fıkrasına aykırı hareket edenlere, yirmi milyar lira<br />
idari para cezası verilir. Fiilin tekrarı halinde, çalışma izinleri iptal edilir.<br />
e) 5 inci maddenin altıncı fıkrasına aykırı hareket eden kuruluşlara,<br />
onbeşmilyar lira idari para cezası verilir. Fiilin tekrarı halinde, idari para<br />
cezası iki katı olarak uygulanır ve çalışma izinleri iptal edilir.<br />
f) 5 inci maddenin yedinci fıkrasına aykırı hareket edenlere, yirmimilyar lira<br />
idari para cezası verilir.<br />
54
g) 6 ncı maddenin birinci fıkrasına aykırı hareket edenlere, onmilyar lira idari<br />
para cezası verilir.<br />
h) 6 ncı maddenin ikinci fıkrasına aykırı hareket edenlere, yirmimilyar lira<br />
idari para cezası verilir.<br />
i) 8 inci maddeye aykırı hareket edenlere, onbeşmilyar lira idari para cezası<br />
verilir. Aykırılık etiket bilgilerinden kaynaklanıyorsa, etiket bilgileri düzeltilinceye<br />
kadar ürüne el konulur ve yukarıdaki para cezası uygulanıp ürün<br />
piyasadan toplattırılır. Toplatma masrafları müteşebbisten tahsil edilir.<br />
j) 9 uncu maddenin birinci fıkrası ile 10 uncu maddeye aykırı hareket<br />
edenlere, otuzmilyar lira idari para cezası verilir.<br />
Bu Kanuna göre denetimleri engelleyen kişi ve kuruluşlara, onmilyar lira<br />
idari para cezası verilir.<br />
Cezaların tahsili ve itiraz<br />
MADDE 13. - Bu Kanunda yazılı olan idari para cezaları, Bakanlık veya o<br />
yerin en büyük mülki amiri tarafından verilir, idari para cezalarına dair kararlar<br />
ilgililere 11.2.1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine<br />
göre tebliğ edilir. Bu cezalara karşı tebliğ tarihinden itibaren en geç yedi gün<br />
içinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz, idarece verilen<br />
cezanın yerine getirilmesini durdurmaz. İtiraz üzerine verilen karar kesindir.<br />
İtiraz zaruret görülmeyen hallerde evrak üzerinde inceleme yapılarak en kısa<br />
sürede sonuçlandırılır. Bu Kanuna göre verilen idari para cezaları 21.7.1953<br />
tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun<br />
hükümlerine göre tahsil olunur ve tahsil edilen para cezaları Hazineye gelir<br />
kaydedilir.<br />
BEŞİNCİ BÖLÜM<br />
Geçici ve Son Hükümler<br />
GEÇİCİ MADDE 1. - Bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili yönetmelikler,<br />
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde Bakanlıkça hazırlanarak<br />
yürürlüğe konulur. Bu yönetmelikler yürürlüğe konuluncaya kadar, bu<br />
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte yürürlükte bulunan yönetmeliklerin, bu<br />
Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.<br />
Yürürlük<br />
MADDE 14. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.<br />
Yürütme<br />
MADDE 15. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.<br />
55
4.2. ORGANİK TARIM YÖNETMELİĞİ<br />
Daha önce de ifade edildiği gibi Türkiye'de <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> mevzuatı<br />
geliştirilirken yönetmelik kanundan tam 10 yıl önce yapılmış, kanun ise daha<br />
sonra yapılmıştır. Aslında bunun fazla da bir mahzuru olmamıştır. Organik<br />
<strong>tarım</strong> kanunu yürürlüğe girdikten sonra yönetmelikte yeniden gözden<br />
geçirilmiştir. Nitekim "Organik Tarımın Esasları ve Uygulamasına İlişkin<br />
Yönetmelik" 10 Haziran 2005 tarih ve 25841 sayılı Resmi Gazete'de<br />
yayınlanarak yeniden yürürlüğe konulmuştur. Ayrıca daha sonraki zamanlarda<br />
17 Ekim 2006 tarih ve 26322 sayılı Resmi Gazetede yayınlanıp yürürlüğe<br />
giren "Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına ilişkin Yönetmelikte<br />
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik" de yapılarak 23 maddeden<br />
meydana gelen bir belge de söz konusudur. Böylece her gelen yeni gün<br />
mevzuatta gerekli görülen yenilikler de yapılmaktadır.<br />
Burada hemen ifade edilmelidir ki, elbette ki kanunun gücü yönetmelikle<br />
mukayese edilmemekle beraber, işlerin teknik detayları yönetmeliklerde<br />
belirtilmiştir. Diğer bir söyleyişle Organik Tarım çiftçileri kanunu göz<br />
önünde bulundurarak yönetmelikle amel etmek durumundadırlar. İşte bu<br />
sebeple, bu konuda bilgi sahibi olmak isteyenlerin faydalanmasına arz etmek<br />
için, kanun olduğu gibi, hem yönetmelik hem de değişiklikleri kitaba dahil<br />
edilmiştir.<br />
Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik<br />
BİRİNCİ KISIM<br />
Genel Hükümler<br />
BİRİNCİ BÖLÜM<br />
Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar<br />
Amaç<br />
Madde 1 - Bu Yönetmeliğin amacı; ekolojik dengenin korunması, <strong>organik</strong><br />
<strong>tarım</strong>sal faaliyetlerin yürütülmesi, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>sal üretimin ve pazarlamanın<br />
düzenlenmesi, geliştirilmesi, yaygınlaştırılmasına ilişkin usul ve esasları<br />
belirlemektir.<br />
Kapsam<br />
Madde 2 - Bu Yönetmelik; her türlü bitkisel, hayvansal ve su ürünleri<br />
üretimi ile kullanılacak girdilerin <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> metoduna uygun olarak<br />
56
üretilmesi veya temini, orman ve doğal alanlardan <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> ilkelerine<br />
uygun olarak ürün toplanması, bu ürünlerin işlenmesi, ambalajlanması,<br />
etiketlenmesi, depolanması, taşınması, pazarlanması, kontrolü, sertifikalandırılması,<br />
denetimi ile cezai hükümlere ilişkin teknik ve idari hususları<br />
kapsar.<br />
Dayanak<br />
Madde 3 - Bu Yönetmelik, 1/12/2004 tarihli ve 5262 sayılı Organik Tarım<br />
Kanununa dayanılarak hazırlanmıştır.<br />
Tanımlar<br />
Madde 4 - Bu Yönetmelikte geçen;<br />
Bakanlık: Tarım ve Köyişleri Bakanlığını,<br />
îl Müdürlüğü: Tarım ve Köyişleri Bakanlığı İl Müdürlüğünü,<br />
Komite: Organik Tarım Komitesini,<br />
Kanun: Organik Tarım Kanununu,<br />
Organik <strong>tarım</strong> faaliyetleri: Toprak, su, bitki, hayvan ve doğal kaynaklar kullanılarak<br />
<strong>organik</strong> ürün veya girdi üretilmesi ya da yetiştirilmesi, doğal alan<br />
ve kaynaklardan ürün toplanması, hasat, kesim, işleme, tasnif, ambalajlama,<br />
etiketleme, muhafaza, depolama, taşıma, pazarlama, ithalat, ihracat ile ürün<br />
veya girdinin tüketiciye ulaşıncaya kadar olan diğer işlemlerini,<br />
Organik <strong>tarım</strong> metodu: Organik <strong>tarım</strong>ın uygulanması esnasındaki faaliyetlerin<br />
tümünü belirten metodu,<br />
Konvansiyonel <strong>tarım</strong> metodu: Organik <strong>tarım</strong> metodu dışındaki tüm metotları,<br />
Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu: Organik ürünün veya girdinin, üretiminden<br />
tüketiciye ulaşıncaya kadar olan tüm aşamalarını kontrol etmek ve<br />
sertifıkalandırmak üzere Bakanlık tarafından yetki verilmiş gerçek veya tüzel<br />
kişileri,<br />
Kontrol kuruluşu: Organik ürünün veya girdinin, üretiminden tüketiciye<br />
ulaşıncaya kadar olan tüm aşamalarını kontrol etmek üzere, Bakanlık<br />
tarafından yetki verilmiş gerçek veya tüzel kişileri,<br />
Sertifikasyon kuruluşu: Tüm kontrolleri tamamlanmış <strong>organik</strong> ürün veya<br />
57
girdiyi, kontrol kuruluşunun yaptığı kontrol ve bu kontrole ilişkin bilgi ve<br />
belgeler ile gerek duyulan hallerde yaptıracağı analizlere dayanarak<br />
sertifıkalandırmak üzere Bakanlık tarafından yetki verilmiş gerçek veya tüzel<br />
kişileri,<br />
Yetkilendirilmiş kuruluş: Kontrol ve sertifıkasyon kuruluşu, kontrol kuruluşu<br />
veya sertifıkasyon kuruluşu olarak Bakanlık tarafından yetki verilmiş gerçek<br />
veya tüzel kişileri,<br />
Kontrol: Organik <strong>tarım</strong> faaliyetlerinin bu Yönetmeliğe uygun olarak yapılıp<br />
yapılmadığının belirlenmesi, düzenli kayıtların tutulması, sonuçların rapor<br />
edilmesi, gerek görülmesi halinde ürünün <strong>organik</strong> niteliğinin laboratuvar<br />
analizleri ile test edilmesini,<br />
Kontrolör: Kontrol ve sertifıkasyon kuruluşu adına veya kontrol kuruluşu<br />
adına, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> faaliyetlerinin her aşamasının ilgili mevzuata göre<br />
uygulanmasını kontrol etmek üzere, Bakanlık tarafından yetki verilmiş<br />
gerçek kişiyi,<br />
Sertifiker: Kontrol ve sertifıkasyon kuruluşu veya sertifıkasyon kuruluşu<br />
adına, kontrolü tamamlanmış ürünün veya girdinin <strong>organik</strong> olduğunu<br />
onaylamak üzere, Bakanlık tarafından yetki verilmiş gerçek kişiyi,<br />
Denetim: Organik <strong>tarım</strong> faaliyetlerinin, bu Yönetmeliğe uygun olarak yapılıp<br />
yapılmadığını tespit etmek amacıyla, yetkilendirilmiş kuruluşlar, işletmeler<br />
ve müteşebbisler ile kontrolör ve sertifıkerlerin, Bakanlık veya Bakanlık<br />
tarafından denetim yetkisi verilen kuruluşlarca yapılan her türlü denetimini,<br />
İşletme: Yetkilendirilmiş kuruluşun kontrolü altında, söz konusu kuruluşlarla<br />
sözleşme yapılmak suretiyle <strong>organik</strong> ürün üretilen, işlenen, depolanan ve<br />
pazarlanan yerleri,<br />
Müteşebbis: Organik <strong>tarım</strong> faaliyeti yapan gerçek veya tüzel kişiyi,<br />
Organik bitkisel üretim: İnsan gıdası, hayvan yemi, bitki besleme, çoğaltım<br />
materyali elde edilmesi, hammaddesini <strong>tarım</strong>dan alan sanayilere <strong>organik</strong><br />
hammadde temini, tıbbi ve bilimsel amaçlarla her aşaması bu Yönetmeliğe<br />
göre üretilen, yetkilendirilmiş kuruluş tarafından kontrol edilen ve sertifıkalandırılan<br />
üretim faaliyetini,<br />
Organik hayvansal üretim: Damızlık hayvan veya sperma kullanılarak<br />
hayvan üretilmesi, hayvansal ürünlerden insan gıdası ile hayvan ve bitki<br />
58
esleme ürünleri üretilmesi, hammaddesini <strong>tarım</strong>dan alan sanayilere ve<br />
bilimsel çalışmalara <strong>organik</strong> hammadde temini, her aşaması bu Yönetmeliğe<br />
göre yetkilendirilmiş kuruluş tarafından kontrol edilen ve sertifıkalandırılan<br />
üretim faaliyetini,<br />
Organik su ürünleri üretimi: Denizler, iç sular, havuz, ağ kafes, baraj, göl,<br />
gölet, dalyan ve çiftliklerde <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> metoduyla yetiştirilen balık, su<br />
bitkisi, sünger, yumuşakça, kabuklu, memeliler gibi canlılarla bunlardan imal<br />
edilen ürünlerden, insan gıdası, stok takviyesi, hammaddesini <strong>tarım</strong>dan alan<br />
sanayilere <strong>organik</strong> hammadde temini, sportif, tıbbi ve bilimsel amaçlarla, her<br />
aşaması bu Yönetmeliğe göre yetkilendirilmiş kuruluşun denetiminde<br />
kontrol edilen ve sertifıkalandırılan üretim faaliyetlerini,<br />
Sertifikasyon: Bütün kontrol yöntemlerinin uygulanması sonucu işletmenin,<br />
<strong>organik</strong> ürünün ve girdinin mevzuata uygun olarak belgelendirilmesini,<br />
Sertifika: Bütün kontrol yöntemlerinin uygulanması sonucu işletmenin,<br />
<strong>organik</strong> ürünün ve <strong>organik</strong> girdinin mevzuata uygun olduğunu gösteren<br />
belgeyi,<br />
Çalışma izni: Bu Yönetmeliğe göre çalışacak kontrolör, sertifiker ile<br />
yetkilendirilmiş kuruluşlara, Bakanlık tarafından verilen izni,<br />
Organik ürün: Organik <strong>tarım</strong> faaliyetleri esaslarına uygun olarak üretilmiş<br />
ham, yarı mamul veya mamul haldeki sertifikalı ürünü,<br />
Konvansiyonel ürün: Konvansiyonel <strong>tarım</strong> metotları ile üretilmiş ürünü,<br />
Geçiş süreci: Bu Yönetmelik hükümlerine göre faaliyete başlanmasından,<br />
ürünün <strong>organik</strong> olarak sertifıkalandırılmasma kadar geçen dönemi,<br />
Organik girdi: Organik <strong>tarım</strong> faaliyetlerinde kullanılan materyali,<br />
Organik ürün etiketi: Organik ürün veya ambalajı üzerinde yer alan, ürünü<br />
tanıtan veya içindekini belirten herhangi bir kelime, detay, ticari marka,<br />
tescilli marka, paket üzerinde yer alan resim, sembol, doküman, ilan, tabela<br />
veya tasma gibi her türlü yazılı ve basılı bilgi ve materyali,<br />
Organik ürün logosu: Bu Yönetmeliğin Ek- 3 (C) bölümünde yer alan basılı<br />
işaretleri,<br />
Biyolojik mücadele: Zararlı, hastalık, yabancı ot ve diğer canlıların<br />
59
kullanılmasıyla, zararlı etmenin ekonomik zarar seviyesinin altında<br />
tutulabilmesi için yapılan mücadele stratejisini,<br />
Biyoteknik yöntemler: Hedeflenen zararlı türlere karşı, tuzak ve tuzak<br />
sistemleri, feromonlar, cezp ediciler, uzaklaştırıcılar, beslenmeyi ve<br />
yumurtlamayı engelleyiciler kullanılarak yapılan mücadeleyi,<br />
Genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar (GDO): Çiftleşme ve/veya doğal<br />
melezlemelerle yani türlerin kendi içindeki gen alışverişleriyle meydana<br />
gelmeyen, biyoteknolojik yöntemler kullanılarak farklı türlerden ve mikroorganizmalardan<br />
alınan genlerle yeni bir genetik materyal kombinasyonu<br />
yaratılmış olan herhangi bir canlı organizmayı,<br />
GDO ürünleri: GDO içeren, GDO'lardan oluşan veya GDO'lardan elde<br />
edilen ürünleri ifade eder.<br />
İKİNCİ KISIM<br />
Organik Tarımın Esasları<br />
BİRİNCİ BÖLÜM<br />
Organik Tarım Faaliyetlerine Göre Genel Üretim<br />
Organik <strong>tarım</strong>ın genel kuralları<br />
Madde 5 - Organik <strong>tarım</strong>ın genel kuralları aşağıda belirtilmiştir.<br />
a) Bu Yönetmelikte belirtilen kurallara uymak kaydıyla tüm ülke sathında<br />
<strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> metodu uygulanabilir. Çevre kirliliğinden şüphe duyulan<br />
alanlarda <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> yapılıp yapılmayacağına, kontrol ve sertifıkasyon<br />
kuruluşu veya kontrol kuruluşu tarafından karar verilir.<br />
b) Organik <strong>tarım</strong>, müteşebbis ile yetkilendirilmiş kuruluş arasında imzalanan<br />
sözleşme esasına dayanır. Bu sözleşme; <strong>tarım</strong>sal faaliyetin bu Yönetmelik<br />
hükümlerine göre yapılacağını belirleyen yazılı anlaşmayı ifade eder.<br />
c) Organik <strong>tarım</strong>, yetkilendirilmiş kuruluşun kontrolünde yapılır.<br />
d) Konvansiyonel üretimde kullanılan binalar, alet ve ekipmanlar, bu<br />
Yönetmeliğin Ek-8'inde verilen maddeler ile yıkanıp temizlendikten sonra<br />
<strong>organik</strong> üretimde kullanılır.<br />
Organik <strong>tarım</strong>a başlama<br />
Madde 6 - Organik <strong>tarım</strong>a başlama kuralları aşağıda belirtilmiştir.<br />
60
a) Organik <strong>tarım</strong> faaliyetinde bulunmak isteyen müteşebbis, kontrol ve<br />
sertifikasyon kuruluşuna veya kontrol kuruluşuna başvurur. Aşağıda yer alan<br />
bilgi ve belgelerin tamamlanmasını müteakip sözleşme imzalanır. Bu bilgi ve<br />
belgeler;<br />
1) Müteşebbisin adı, adresi, T.C. kimlik numarası ve vergi numarasını içeren<br />
kimlik bilgi ve belgeleri,<br />
2) İşletmenin yeri ve konumu,<br />
3) Kadastro çalışması tamamlanmış alanlarda tapu kaydı, tamamlanmamış<br />
alanlarda ise araziye ait kroki,<br />
4) Müracaat edilen arazinin veya arazinin kullanım hakkının kendine ait<br />
olduğuna dair bilgi ve belgeleri,<br />
5) Gıda işleyen işyeri ise "Çalışma İzni ve Gıda Sicili Belgesi", "Üretim İzin<br />
Belgesi".<br />
Bu Yönetmeliğin yayımı tarihinden önce sözleşme imzalamış olan<br />
müteşebbisler en geç altı ay içerisinde yukarıda belirtilen bilgi ve belgeleri<br />
tamamlamak zorundadır.<br />
b) Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu veya kontrol kuruluşu, başvuruda<br />
bulunan müteşebbisin <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> metoduyla üretime başlayıp başlayamayacağma<br />
karar verir.<br />
c) Organik <strong>tarım</strong>a başlaması uygun bulunan müteşebbis, başvurduğu kontrol<br />
ve sertifikasyon kuruluşu veya kontrol kuruluşu ile sözleşme yapar.<br />
Müteşebbis, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> faaliyetini bireysel olarak yapabildiği gibi, üretici<br />
grubu ile de yapabilir. Bu durumda, müteşebbis üretici grubu adına kontrol<br />
ve sertifikasyon kuruluşu veya kontrol kuruluşu ile sözleşme yapar.<br />
Müteşebbis; aracı tüccar, depolama, işleme v& benzeri fason hizmetleri<br />
yaptırdığı gerçek ve tüzel kişi ile de sözleşme yapar.<br />
d) Yetkilendirilmiş kuruluş ile sözleşme imzalamış olan, orman ve doğal<br />
alanlardan ürün toplayacak müteşebbis, ürün toplamadan önce, bu alanların<br />
mülkiyetinin veya kullanma hakkının ait olduğu makamdan yazılı izin alır.<br />
Söz konusu alanlardan toplanan ürünler için geçiş süreci, alanın özelliğine<br />
göre, yetkilendirilmiş kuruluş tarafından belirlenir.<br />
e) Su ürünleri üretimi yapacak müteşebbis, kamuya ait alanda üretim<br />
61
yapacaksa, ilgili kurumdan alınacak yazılı izin ile yetkilendirilmiş kuruluşa<br />
başvurarak sözleşme imzalar. Su ürünleri için geçiş sürecini, tür özelliğine<br />
göre, yetkilendirilmiş kuruluş belirler.<br />
f) Yetkilendirilmiş kuruluş, her bir üretim aşaması için, ayrı ayrı sözleşme<br />
yapabileceği gibi, her faaliyeti ayrı ayrı belirtmek kaydıyla tek bir sözleşme<br />
de yapabilir. Yetkilendirilmiş kuruluş, müteşebbise ister bağımsız, ister<br />
üretici grubu dahilinde olsun, Komitece hazırlanacak ve yetkilendirilmiş<br />
kuruluşlara bildirilecek kodlama sistemine göre, bir kod numarası verir.<br />
Geçiş süreci ile ilgili işlemler<br />
Madde 7 - Yetkilendirilmiş kuruluş sözleşme yaptığı; <strong>organik</strong> bitkisel,<br />
hayvansal ve su ürünleri üretimi yapan, orman ve doğal alanlardan ürün<br />
toplayan müteşebbisi geçiş sürecine alır. Bitkisel üretimde <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>a<br />
başlanmasından oniki ay sonra elde edilen ürünler geçiş süreci ürünü olarak<br />
değerlendirilir. Geçiş süreci ürünü, "Organik <strong>tarım</strong> geçiş süreci ürünüdür"<br />
etiketiyle pazarlanır.<br />
İKİNCİ BÖLÜM<br />
Organik Tarım Metoduyla Bitkisel Üretim<br />
Organik bitkisel üretim kuralları<br />
Madde 8 - Organik bitkisel üretim kuralları aşağıda belirtilmiştir.<br />
a) Organik bitkisel üretim, yetkilendirilmiş kuruluş ile sözleşme yapılarak<br />
onun kontrolünde yapılır.<br />
b) Organik bitkisel ürün yetiştiriciliği yapacak müteşebbis geçiş sürecine<br />
alınır. Geçiş süreci, tek yıllık bitkiler ile mera ve yem bitkilerinde iki yıl, çok<br />
yıllık bitkilerde üç yıldır. Tek yıllık bitkiler ekim tarihi, çok yıllık bitkilerde<br />
hasat tarihi göz önüne alınır.<br />
c) Kontrol ve sertifıkasyon kuruluşu veya kontrol kuruluşu; arazinin önceki<br />
yıllardaki kullanım durumu, yapılan uygulamalar, bölgedeki genel durum ve<br />
yetiştirilen ürünler, risk durumları, konu ile ilgili müteşebbis kayıtları ve<br />
raporlarının incelenmesi neticesinde geçiş sürecini uzatabilir ya da<br />
kısaltabilir.<br />
d) Yetkilendirilmiş kuruluş tarafından, aşağıdaki kriterlere göre daha önceki<br />
faaliyetlerin yer aldığı sürenin geçiş döneminin bir parçası olarak kabul<br />
edilmesine karar verilir.<br />
62
1) Ek-1 (A) ve (B) bölümlerinde bulunan girdilerin dışındaki girdilerin<br />
geriye dönük olarak en az üç yıl kullanılmadığının belgelenmesi halinde, bu<br />
süreç, geçiş sürecinin bir parçası olarak kabul edilir,<br />
2) Üretim parsellerinin zorunlu çevre koruma ve kırsal alanların korunmasına<br />
ilişkin alanlar içerisinde yer aldığının resmi bir belge ile belgelendirilmesi<br />
neticesinde bu süreç, geçiş sürecinin bir parçası olarak kabul edilir.<br />
e) Organik <strong>tarım</strong>a geçmiş veya geçiş dönemi içerisinde bulunan ve Ek-1 (A)<br />
ve (B) bölümlerinde yér almayan girdilerin hastalık veya zararlı kontrolünde<br />
kullanılmasının devletçe zorunlu kılındığı hallerde yeniden belirlenecek<br />
geçiş süreci kontrol ve sertifıkasyon veya kontrol kuruluşunun teklifi ile<br />
komite tarafından azaltılabilir.<br />
f) Bir işletmede, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> metodu ile üretilen ürün ile aynı tür ve çeşitten<br />
olan yada bu ürünlerden kolaylıkla ayırt edilemeyen konvansiyonel ürünler<br />
bir arada üretilemez. Ancak, çok yıllık bitkisel ürünlerin üretiminde,<br />
1) Müteşebbisin, işletmenin tamamını engeç beş yıllık plan dahilinde <strong>organik</strong><br />
üretime geçireceğini taahhütte bulunması halinde,<br />
2) Her birimden hasat edilen ürünlerin ayrı ayrı yerlerde tutulmasını sağlayacak<br />
önlemlerin alınması halinde,<br />
3) Yetkilendirilmiş kuruluşun, ürünlerden her birinin hasadından en az 48<br />
saat önce haberdar edilmesi halinde,<br />
4) Müteşebbisin, hasadın tamamlanmasından hemen sonra, elde edilen<br />
ürünlerin kesin miktarı ile ayırt edici özellikleri konusunda yetkilendirilmiş<br />
kuruluşu bilgilendirmesi ve bu ürünlerin diğerlerinden ayrı tutulması için<br />
gerekli önlemlerin alındığını teyit etmesi halinde, aynı ürünün <strong>organik</strong> ve<br />
konvansiyonel üretiminin aynı işletmede yapılmasına yetkilendirilmiş<br />
kuruluş tarafından izin verilir.<br />
Tarımsal araştırma yapılması düşünülen alanlar ile tohum, végétatif üretim<br />
materyalleri ve transplantasyon materyallerinin üretileceği durumlarda (f)<br />
bendinin (2), (3) ve (4) numaralı alt bentlerinde yer alan şartlar aranır.<br />
Toprak koruma, hazırlama ve gübreleme<br />
Madde 9 - Organik bitkisel üretimde toprak koruma, hazırlama ve gübreleme<br />
kuralları aşağıda belirtilmiştir.<br />
63
a) Yetkilendirilmiş kuruluş tarafından yapılan kontrollerde arazide toprak<br />
koruma tedbirleri alınıp alınmayacağına karar verilir.<br />
b) Organik bitkisel üretimde, gereksiz ve toprakta erozyona neden olacak<br />
şekilde toprak işleme yapılamaz.<br />
c) Toprağın verimliliği ve biyolojik aktivitesi aşağıda belirtilen yöntemlerle<br />
sağlanır.<br />
1) Çok yıllık ekim rotasyon programı içerisinde baklagil ve derin köklü<br />
bitkilerin yetiştirilmesi veya yeşil gübreleme yapılmalıdır.<br />
2) Tek ürün için, yılda hektar başına 170 kg saf azotu geçmeyecek şekilde<br />
<strong>organik</strong> hayvansal üretimden elde edilen gübre kullanılmalıdır.<br />
3) Bu Yönetmelik hükümlerine göre üretim yapılan arazilerden elde edilen<br />
karışık veya karışık olmayan <strong>organik</strong> materyallerin kullanılması gerekmektedir.<br />
d) Organik bitkisel üretim yapılacak alanlarda, (c) bendindeki önlemlere<br />
rağmen yeterli toprak verimliliği ve biyolojik aktivitenin sağlanamaması<br />
halinde, bu Yönetmeliğin Ek-1 (A) bölümünde yer alan gübre ve toprak<br />
iyileştiriciler kullanılabilir.<br />
e) Kompost aktivitasyonu için, genetiği değiştirilmemiş uygun bitkisel<br />
kaynaklı karışım veya mikroorganizma karışımları kullanılabilir.<br />
f) Toprak koşulları ile topraktaki veya bitkideki besin maddelerinin<br />
yararlılığının artırılması için Ülkemiz <strong>tarım</strong>sal üretiminde genel olarak<br />
kullanımına izin verilmiş olan mikroorganizma preparatları yetkilendirilmiş<br />
kuruluşun onayı ile kullanılabilir.<br />
g) Bu Yönetmeliğin yayımı tarihinde Ek-1 (A) bölümünde yer almayan<br />
gübreleme veya toprak iyileştirme ürünleri; bu Yönetmelikte bahsedilen<br />
uygulamalarla karşılanamayan ürünün özel besin ihtiyacı veya özel toprak<br />
iyileştirme amaçları için gerekli ve kullanımları çevre üzerinde bulaşma veya<br />
kabul edilemez etkiler oluşturmuyorsa veya teşvik etmiyorsa, komitenin<br />
onayı ile kullanımına izin verilir.<br />
h) Organik gübre ve toprak iyileştiricilerin üretimi, ithalatı ve ihracatı için<br />
Bakanlıktan izin alınır. Bu izinlerden sonra, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>da kullanılacak<br />
64
<strong>organik</strong> gübre ve toprak iyileştiricileri için yetkilendirilmiş kuruluş<br />
tarafından uygunluk belgesi veya sertifika verilir.<br />
Ekim ve dikim<br />
Madde 10 - Organik bitkisel üretim ekim ve dikim kuralları aşağıda belirtilmiştir.<br />
a) Organik <strong>tarım</strong>sal çoğaltım materyallerinin özellikleri aşağıdaki şekilde<br />
olmalıdır.<br />
1) Tohum; genetik olarak yapısı değiştirilmemiş, döllenmiş hücre çekirdeği<br />
içindeki DNA dizilimine dışarıdan müdahale edilmemiş, sentetik pestisitler,<br />
radyasyon veya mikrodalga ile muamele görmemiş biyolojik özellikte ve bu<br />
Yönetmelik hükümlerine uygun olarak üretilmiş olmalıdır.<br />
2) Fide; <strong>organik</strong> tohum veya ana bitkiden elde edilmiş, bu Yönetmelik<br />
hükümlerine uygun olarak üretimi sırasında sentetik besleme ve büyütme<br />
maddeleri ile hormonların kullanılmadığı, toprak ve iklim koşullarına uygun<br />
olmalıdır.<br />
3) Fidan ve anaç; <strong>organik</strong> materyallerden elde edilmiş, bu Yönetmelik<br />
hükümlerine uygun olarak üretilmiş, üretimi sırasında sentetik bitki besleme<br />
ve büyütme maddeleri ile hormonlar kullanılmamış, toprak ve iklim<br />
koşullarına uygun olmalıdır.<br />
b) Kullanılacak tohum, fide, fidan, anaç, misel, çelik, yumru gibi çoğaltım<br />
materyali <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> metoduyla üretilmiş olmalıdır. Ancak fide dışındaki<br />
çoğaltım materyallerinin, <strong>organik</strong> olarak elde edilememesi durumunda<br />
konvansiyonel üretimden gelen, Ek-1 (A) ve (B) bölümlerinde yer alan<br />
maddelerin dışındaki herhangi bir sentetik kimyasal madde ile muamele<br />
görmemiş çoğaltım materyali kullanılabilir.<br />
c) Organik <strong>tarım</strong>da GDOTu çoğaltım materyalleri kullanılmaz.<br />
Bitki koruma<br />
Madde 11 - Organik üretimde bitki koruma kuralları aşağıda belirtilmiştir.<br />
a) Hastalık, zararlı ve yabancı otların mücadelesinde aşağıdaki hususlar<br />
dikkate alınır.<br />
1) Hastalık ve zararlılara dayanıklı tür ve çeşit seçimi yapılmalıdır.<br />
65
2) Uygun ekim nöbeti hazırlanmalıdır.<br />
3) Uygun toprak işleme yöntemleri uygulanmalıdır.<br />
4) Kültürel, biyolojik ve biyoteknik mücadele metotları uygulanmalıdır.<br />
b) Bitki hastalık ve zararlıları ile yabancı otlara karşı yukarıda belirtilen<br />
hususların uygulanamaması veya yetersiz kalması halinde bu Yönetmeliğin<br />
Ek-1 (B) bölümünde belirtilen girdiler kullanılır.<br />
c) Bu Yönetmeliğin yayımı tarihinde Ek-1 (B) bölümünde yer almayan<br />
ürünler, zararlı, hastalık ve yabancı ot mücadelesi veya hayvan bina ve<br />
barınaklarının temizlenme ve dezenfeksiyonunda kullanılacak ise aşağıdaki<br />
koşulları sağlaması halinde komitenin onayı ile Ek-1 (B) bölümüne ilave<br />
edilebilir.<br />
1) Zararlı, hastalık ve yabancı otların mücadelesi için gerekli, diğer kültürel,<br />
biyolojik mücadele metotları veya yetiştirme alternatifleri mevcut değilse,<br />
2) Bitki koruma ürünleri; tohum, bitki, bitkisel ürün veya hayvan ve<br />
hayvansal ürünler ile doğrudan temas etmiyor ve çok yıllık bitkilerde<br />
uygulandığı dönem itibarıyla üründe kalıntı bırakmıyorsa,<br />
3) Bu ürünlerin kullanımı çevre üzerinde olumsuz etki yaratmıyorsa,<br />
bu bentte yer alan hükümler bu Yönetmeliğin yayımı tarihinden önce ortak<br />
kullanımda olan ürünlere uygulanmaz.<br />
d) Organik <strong>tarım</strong>da kullanılmasına izin verilen pestisit ve benzeri maddelerin<br />
ruhsatlandınlmasında 15/5/1957 tarihli ve 6968 sayılı Zirai Mücadele ve<br />
Zirai Karantina Kanunu ve ilgili mevzuat hükümleri geçerlidir.<br />
e) Organik <strong>tarım</strong>da hastalık, zararlı ve yabancı ot mücadelesinde kullanılacak<br />
girdilerin üretimi ve ithalatı için Bakanlıktan izin alındıktan sonra bu<br />
girdilere, yetkilendirilmiş kuruluş tarafından <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>da kullanılacağına<br />
dair uygunluk belgesi veya sertifika verilir.<br />
Sulama<br />
Madde 12 - Organik bitkisel üretim sulama kuralları aşağıda belirtilmiştir.<br />
a) Sanayi ve şehir atık sulan ile drenaj sisteminden elde edilen drenaj suları<br />
<strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>da kullanılamaz, gerekli hallerde suyun uygunluğuna yetkilendirilmiş<br />
kuruluş tarafından yapılacak kontrollerde karar verilir.<br />
66
) Sulama suyu çevre kirliliğine yol açmamalıdır.<br />
c) Sulama, toprak yapısında bozulmaya ve erozyona yol açmamalıdır.<br />
Hasat<br />
Madde 13 - Organik bitkisel üretim hasat kuralları aşağıda belirtilmiştir.<br />
a) Organik ürünlerin hasadında kullanılan teknik araç ve gereçlerin ekolojik<br />
tahribat ve kirlilik oluşturmaması gerekir.<br />
b) Elle toplama materyalleri ürünün <strong>organik</strong>liğini bozmayacak yapıda<br />
olmalıdır. Toplama materyalleri hijyenik olmalıdır.<br />
c) Ormanlar, doğal alanlar ve <strong>tarım</strong>sal alanlarda doğal olarak yetişen<br />
yenilebilir bitki ve kısımlarının toplanmasında aşağıdaki hususlara uyulur.<br />
1) Toplama alanı, toplama işleminin 3 yıl öncesine kadar bu Yönetmeliğin<br />
Ek-l'inde yer alan ürünler dışındaki ürünlerle muamele edilmemiş olmalıdır.<br />
2) Toplama alanı son iki yıl içinde yangın geçirmiş olmamalıdır.<br />
3) Toplama alanında anız yakılmamalıdır.<br />
4) Toplama alanındaki doğal yaşam dengesinin ve türlerin korunması sağlanmalıdır.<br />
Organik mantar üretimi<br />
Madde 14 - Organik mantar üretiminde; bu Yönetmeliğin Ek-1 (A)<br />
bölümünün ilk dört satırında yer alan çiftlik gübreleri, <strong>organik</strong> üretim<br />
metoduna göre üretim yapılan arazilerden elde edilen saman benzeri <strong>tarım</strong>sal<br />
kaynaklı ürünler, kimyasal olarak muamele görmemiş torf, kesimden sonra<br />
kimyasal muamele görmemiş odun, doğal yapısındaki toprak, sulama suyu<br />
özelliğindeki su ve kullanımına izin verilen toprak iyileştiriciler ve mineral<br />
gübreler kullanılır. Bu Yönetmeliğin Ek-1 (A) bölümünde ilk dört satırında<br />
yer alan çiftlik gübreleri bulunmadığı takdirde % 25 oranında bu kısımdaki<br />
ihtiyaçları karşılayan çiftlik gübresi kullanılır.<br />
67
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM<br />
Organik Tarım Metoduyla Hayvansal Üretim<br />
Organik hayvansal üretim kuralları<br />
Madde 15 - Organik hayvansal üretim kuralları aşağıda belirtilmiştir.<br />
a) Organik hayvancılıkta, tür ve ırk seçiminde yerel koşullar göz önüne<br />
alınır, hastalığa dayanıklı tür ve ırk seçimine dikkat edilir. Burada açıklanmayan<br />
hususlarda; 28/2/2001 tarihli ve 4631 sayılı Hayvan Islahı Kanunu<br />
hükümleri uygulanır.<br />
b) Organik işletmelerden getirilen ve tamamen <strong>organik</strong> yemlerle beslenilen,<br />
genetik yapısı değiştirilmemiş, çevreye, iklim koşullarına ve hastalıklara<br />
dayanıklı hayvanlar damızlık olarak kullanılır.<br />
c) Organik hayvan yetiştiriciliğinde tabii tohumlama esastır. Embriyo<br />
transferi yapılamaz. Damızlık hayvanlardan tamamen doğal yöntemlerle elde<br />
edilen, saklanan ve kullanılan sperma ile suni tohumlama yapılabilir.<br />
d) Organik hayvancılık yapacak işletmelerdeki hayvanlar, meralara veya açık<br />
hava gezinti alanlarına veya açık alanlara erişebilmeli ve birim alan başına<br />
düşen hayvan sayısı, üretim birimindeki bitkisel üretime yeterli hayvan<br />
gübresi sağlayabilecek şekilde sınırlı olmalıdır. Organik gübre stoklama<br />
kapasitesi ya da yayılan nitrojen miktarı, kullanılan <strong>tarım</strong>sal alanda tek ürün<br />
için 170 Kg/N/Ha/Yıl'ı aşamaz. Bu miktar aşıldığında, müteşebbisin aynı<br />
bölgede başka bir alan edinmesi veya yetkilendirilmiş kuruluşun onayı ile<br />
komşu işletmelerde bu olanağı sağlaması gereklidir. Yetkilendirilmiş kuruluş<br />
çevre koruma maksadıyla stoklama kapasitesini azaltabilir.<br />
e) Organik hayvancılıkta aynı üretim biriminde bulunan tüm hayvanlar, bu<br />
Yönetmelik hükümlerine göre yetiştirilmelidir. Ancak, bu Yönetmelik<br />
hükümlerine uygun olarak yetiştirilmeyen hayvanlar, yetiştirildikleri<br />
binaların ve arazilerin bu Yönetmelik kurallarına uygun olarak yetiştirme<br />
yapılan birimlerden açıkça ayrı olması ve ayrı türlerin bulunması şartıyla<br />
aynı işletmede bulunabilirler.<br />
f) Bu Yönetmelik hükümlerine göre yetiştirilmeyen aynı tür hayvanlar, bu<br />
Yönetmelik hükümlerine göre yetiştirilen hayvanlar ile aynı anda merada<br />
olmamalıdır.<br />
g) Bu Yönetmelik hükümlerine uygun olarak yetiştirilen hayvanlar aşağıdaki<br />
68
hususların bulunması şartıyla konvansiyonel yetiştirilen hayvanlarla farklı<br />
zamanlarda ortak arazilerde otlatılabilirler.<br />
1) Araziler geçiş sürecini tamamlamış olmalıdır.<br />
2) Bu Yönetmelik hükümlerine göre yetiştirilmemiş hayvanlar, ekstansif<br />
üretimden gelmiş olmalıdır.<br />
3) Bu Yönetmelik hükümlerine göre yetiştirilen hayvanlardan elde edilen<br />
ürünler; ortak arazileri kullanan ve bu Yönetmelik hükümlerine göre<br />
yetiştirilmeyen hayvanlarla aynı anda otlatılmadıkları, bir kontrol ve<br />
sertifıkasyon kuruluşu veya kontrol kuruluşunca onaylanmadıkça <strong>organik</strong><br />
olarak kabul edilemez.<br />
h) Organik yem bitkileri üretimi yapılacak arazi, aşağıdaki hükümlere göre<br />
geçiş sürecine alınır;<br />
1) Organik hayvan yetiştiriciliği ve hayvansal üretim yapılacak arazi ve<br />
otlaklar 2 yıllık geçiş sürecine alınır.<br />
2) Otobur olmayan hayvanlar tarafından kullanılan otlaklar, açık barınaklar<br />
ve gezinti alanları için geçiş süresi bir yıla indirilir. Söz konusu araziler bu<br />
Yönetmelik ekinde izin verilen ürünlerden başka ürünlerle işlem görmediyse<br />
geçiş süresi yetkilendirilmiş kuruluşlarca 6 aya indirilir.<br />
ı) Hayvan ve hayvansal ürünlerin geçiş süreci;<br />
1) Et üretiminde büyükbaş hayvanlarda 12 ay, küçükbaş hayvanlar ve<br />
domuzlar için 6 ay olmalıdır. Ancak <strong>organik</strong> süt sığırcılığı işletmelerinde<br />
sürüden et amaçlı ayrılacak hayvanlar için bu süre yaşam süresinin 3/4'üdür.<br />
2) Süt üretimi için yetiştirilen hayvanlar için 6 ay olmalıdır.<br />
3) Et üretimine yönelik kanatlılarda, üç günlük yaştan büyük olmamak<br />
kaydıyla 10 hafta, yumurta üretimine yönelik kanatlılarda ise 6 haftadır.<br />
j) Damızlık tür veya ırk seçiminde, hayvanların yerel koşullara adaptasyonu,<br />
hastalıklara olan dirençleri göz önünde bulundurulmalıdır. Bununla birlikte,<br />
yoğun üretimde kullanılan bazı damızlık veya ırklara ilişkin özel hastalık ve<br />
sağlık problemleri olmayanlar damızlık olarak kullanılır. Öncelik yerli tür ve<br />
ırklara verilir.<br />
69
k) Bir sürü ilk kez tesis edilirken <strong>organik</strong> olarak yetiştirilmiş hayvanlar<br />
yeterli sayıda olmadığında, konvansiyonel yetiştirilmiş hayvanlar aşağıdaki<br />
hususlara uyulmak şartıyla <strong>organik</strong> hayvancılıkta kullanılabilir;<br />
1) Yumurta üretimi için piliçler 18 haftadan büyük olamaz.<br />
2) Etlik piliçler geldikleri çiftlikten ayrıldıklarında üç günlük yaştan büyük<br />
olamaz.<br />
3) Buzağılar ve taylar sütten kesilir kesilmez bu Yönetmelik hükümlerine<br />
göre yetiştirilmelidir ve her koşulda 6 aylıktan küçük olmalıdır.<br />
4) Kuzular ve oğlaklar sütten kesilir kesilmez bu Yönetmelik hükümlerine<br />
göre yetiştirilmelidirler ve 60 günden büyük olmamalıdır.<br />
5) Domuz yavruları sütten kesildikleri andan itibaren bu Yönetmelik<br />
hükümlerine göre yetiştirilmiş olmalı ve 35 kg'dan az olmalıdır.<br />
6) Yetkilendirilmiş kuruluşun onayına tabi olarak, hayvansal üretim<br />
biriminde varolan bu Yönetmeliğin kuralları ile uyuşmayan hayvanlar<br />
<strong>organik</strong> üretime geçiş yapabilirler.<br />
1) Organik sığır besisi yapılan işletmede yeniden sürü tesis edilirken;<br />
öncelikle <strong>organik</strong> hayvancılık yapılan işletmelerden, bulunamaması halinde<br />
bu Yönetmelik hükümlerine uygun şartlardaki besi danaları konvansiyonel<br />
hayvancılık yapılan işletmelerden getirilebilir.<br />
m) Sürünün büyütülmesi ve/veya sürünün yenilenmesi için <strong>organik</strong> olarak<br />
üretilen hayvanların bulunamaması halinde her yıl yetişkin büyük baş<br />
hayvanların maksimum % 10'u, domuz ve küçük baş hayvanların maksimum<br />
% 20'si dişi olarak, yetkilendirilmiş kuruluşun onayı ile <strong>organik</strong> olmayan<br />
üretim yerlerinden getirilebilir.<br />
Bu oranlar aşağıdaki durumlarda yetkilendirilmiş kuruluşun onayı ile<br />
sürünün % 40'ı oranında artırılabilir;<br />
1) Müteşebbisin yazılı taahhüdü ile sürü büyüklüğünün artırılması garanti<br />
edilmesi halinde,<br />
2) Irk değiştirildiğinde,<br />
3) Yeni bir hayvansal üretim geliştirildiğinde,<br />
70
4) Çiftlikteki hayvan ırkı yok olma tehlikesi altındaysa,<br />
n) (m) bendinde belirtilen yüzdeler 10 adetten az büyükbaş hayvan veya 5<br />
adetten az küçükbaş ve domuz bulunan üretim birimlerinde uygulanamaz. Bu<br />
birimlerde yukarıda belirtilen yenileme işlemleri yılda azami 1 hayvan ile<br />
sınırlıdır.<br />
o) Damızlık erkekler, sonradan bu Yönetmelik hükümlerine göre yetiştirilmesi<br />
ve bfeslenmesi şartı ile <strong>organik</strong> olmayan işletmelerden getirilebilir.<br />
p) Hayvanların <strong>organik</strong> hayvansal üretim yapmayan çiftliklerden sağlanması<br />
durumunda hayvan sağlığı kurallarına dikkat edilir. Özel koşullar ve karantina<br />
dönemine bağlı olarak kontrol testleri yapılır.<br />
r) Organik hayvan yetiştiriciliği ve hayvansal üretim yapan işletmeler,<br />
hayvanların giriş ve çıkışı ile tüm tedavi uygulamalarıyla ilgili düzenli<br />
kayıtları tutar.<br />
Organik hayvansal üretimde yem temini ve hayvan besleme<br />
Madde 16 - Organik hayvansal üretimde yem temini ve hayvan besleme<br />
kuralları aşağıda belirtilmiştir.<br />
a) Kürk hayvanı, pet hayvanı dışında, <strong>organik</strong> hayvan yetiştiriciliğinde,<br />
hayvanlar <strong>organik</strong> olarak üretilmiş kaba ve kesif yemlerle beslenmelidir.,<br />
b) Besleme ile hayvanların farklı gelişim evrelerindeki beslenme ihtiyaçları<br />
karşılanırken, üretimi yükseltmekten ziyade, kaliteli üretim sağlanmalıdır.<br />
Hayvanların zorlama ile beslenmesi yasaktır.<br />
c) Hayvanlar, öncelikle yetiştirildikleri işletmeden sağlanan <strong>organik</strong> yemlerle,<br />
mümkün olmaması halinde bu Yönetmelik hükümlerine uygun hareket<br />
eden diğer işletmelerden sağlanan ve bu Yönetmeliğin Ek-7'sinde verilen<br />
yemlerle beslenir.<br />
d) Ortalama olarak rasyon formüllerinin kuru maddesinin % 30'una kadarı,<br />
geçiş sürecindeki maddeleri içerebilir. Geçiş Sürecindeki yem maddeleri<br />
hayvanların yetiştirildiği işletmeden temin ediliyorsa bu oran % 60'a kadar<br />
çıkarılabilir.<br />
e) Yavruların beslenmesi öncelikle ana sütüyle sağlanmalıdır. Mümkün<br />
olmaması halinde aynı sürüden elde edilen sütlerle beslenilmelidir. Türlere<br />
bağlı olarak yavruların süt ile beslenmeleri gereken asgari süre; büyükbaş<br />
71
hayvanlarda ve taylarda 90 gün, küçükbaş hayvanlarda 60 gün ve domuzlarda<br />
40 gündür.<br />
f) Yetiştirme sistemi; yılın değişik dönemlerinde hayvanların otlaklara<br />
ulaşabilmelerine mümkün olduğunca olanak sağlamalıdır. Rasyonda; silaj,<br />
taze veya kuru ottan oluşan günlük kaba yemin kuru madde içeriği en az<br />
% 60 olmalıdır. Bununla birlikte, Yetkilendirilmiş kuruluş, süt üretimine<br />
yönelik hayvanlarda laktasyonun başlarında azami 3 aylık bir süre için bu<br />
oranın % 50' ye indirilmesine izin verebilir.<br />
g) Çiftçinin yemlerini yalnızca <strong>organik</strong> üretimden sağlayamaması durumunda,<br />
konvansiyonel yem maddelerinin sınırlı oranda kullanılmasına izin<br />
verilir. Her yıl için izin verilen konvansiyonel yem maddeleri oranı, geviş<br />
getiren hayvanlarda % 10 ve diğerlerinde % 20'dir. Bu oranlar <strong>tarım</strong>sal<br />
kaynaklı yem maddelerinin kuru maddesi üzerinden yıllık olarak hesaplanır.<br />
Nakil dönemleri hariç olmak üzere günlük rasyonda izin verilen konvansiyonel<br />
yem oranı, kuru madde üzerinden % 25 düzeyindedir. Bu uygulamalar<br />
yetkilendirilmiş kuruluşun izniyle yapılır.<br />
h) Doğal afetler nedeniyle yem üretiminin azalması halinde, afet bölgesinde<br />
kısa bir süre için Komitenin belirleyeceği oranda konvansiyonel yem maddelerinin<br />
hayvan beslenmesinde kullanımına izin verilebilir.<br />
ı) Domuz ve kanatlı rasyonlarma kaba yem, taze veya kuru ot veya silaj<br />
eklenmelidir.<br />
j) Yalnızca bu Yönetmeliğin Ek-7'sindeki ürünler, silaj yapımında katkı ve<br />
işleme maddesi olarak kullanılabilir.<br />
k) Bu Yönetmeliğin Ek-7 (A) bölümünde yer alan <strong>tarım</strong>sal kaynaklı,<br />
kimyasal solvent kullanılmadan üretilmiş ve hazırlanmış konvansiyonel yem<br />
maddeleri hayvan beslemede kullanılabilir.<br />
1) Hayvansal kaynaklı yem maddeleri, yalnızca bu Yönetmeliğin Ek-7 (B)<br />
bölümünde yer alıyorsa kullanılabilir.<br />
m) Bu Yönetmeliğin Ek-7 (C) bölümünde yer alan mineral kaynaklı yem<br />
maddeleri ve bu Yönetmeliğin Ek- 7 (D) bölümünde yer alan eser maddeler,<br />
vitaminler, provitaminler ve benzer etkisi olan kimyasal açıdan tam tanımlı<br />
maddeler yer alıyorsa kullanılır.<br />
72
n) Enzimler, koruyucular, mikroorganizmalar, bağlayıcılar, topaklanma<br />
önleyiciler, antioksidanlar, silaj katkı maddeleri, hayvan beslemede<br />
kullanılan ürünler ve yem işlemede yardımcı maddeler, bu Yönetmeliğin Ek-<br />
7 (D) bölümünde yer alıyorsa kullanılabilir.<br />
0) Antibiyotikler, koksidiyostatikler, tıbbi maddeler ile büyümeyi veya<br />
üretimi artırıcı diğer maddeler hayvan beslenmesinde kullanılamaz.<br />
p) Yem maddeleri, yem katkı maddeleri, yem işlemeye mahsus yardımcı<br />
maddeler ve hayvan beslenmesinde kullanılan ürünler; genetiği değiştirilmiş<br />
organizmalar veya bunlardan elde edilmiş ürünler kullanılarak üretilmiş<br />
olamaz.<br />
r) Organik olarak üretilmiş veya işlenmiş yemlerde aranan şartlar:<br />
1) Konvansiyonel yem ile <strong>organik</strong> yem aynı fabrikada aynı anda işlenemez.<br />
2) Ürünlerin bileşiminde yer alan maddeler ya da bu ürünlerin<br />
hazırlanmasında kullanılan başka herhangi bir madde iyonlaştırıcı radyasyon-ışmlama<br />
içeren uygulamalardan geçmemiş olmalıdır.<br />
3) Organik yemler mutlaka etiketlenmelidir. Etiket üzerinde;<br />
Yemin <strong>organik</strong> miktarı kuru madde üzerinden belirtilmelidir.<br />
Organik üretim metoduyla elde edilen yem materyalinin yüzdesi<br />
yazılmalıdır.<br />
Geçiş dönemi ürünlerinden elde edilen yem materyallerinin yüzdesi<br />
yazılmalıdır.<br />
Tarımsal kökenli yem maddelerinin toplam yüzdesi etiket üzerinde<br />
belirtilmelidir.<br />
Yetkilendirilmiş kuruluşun ismi etiket üzerinde bulunmalıdır.<br />
4) Organik olarak üretilen yemler ile konvansiyonel olarak üretilen yemlerin<br />
fiziksel olarak ayrı yerlerde tutulması ve depolanması gerekmektedir.<br />
5) Organik yem hazırlamada kullanılan her türlü donanımın, konvansiyonel<br />
yem hazırlamada kullanılan her türlü donanımdan bütünüyle ayrılması<br />
gerekmektedir.<br />
73
6) Konvansiyonel yem hazırlama ünitelerinde aşağıdaki şartlara uymak<br />
koşulu ile <strong>organik</strong> yem hazırlanabilir<br />
Yem hazırlama ünitesinde aynı zamanda hem konvansiyonel hem de <strong>organik</strong><br />
yem hazırlanamaz.<br />
Yem hazırlamaya başlamadan önce bu Yönetmeliğin Ek-8'inde verilen<br />
maddelerle yem hazırlama ünitesinin temizliğinin yapılması gerekmektedir.<br />
s) Organik olarak üretilmiş yemler ya da bunlardan elde edilmiş ürünler<br />
konvansiyonel üretilmiş yemlerle karışmaya ve bulaşmaya meydan vermeyecek<br />
biçimde birarada nakledilebilir. Yemlerin nakledileceği araçların bu<br />
Yönetmeliğin 8 No'lu ekinde verilen maddelerle temizlenir. Nakil<br />
esnasındaki ürün miktarı ile teslimattaki ürün miktarının kayıt altına alınması<br />
gerekmektedir.<br />
t) 29/5/1973 tarihli ve 1734 sayılı Yem Kanunu ve diğer ilgili mevzuata göre,<br />
yem fabrikalarında <strong>organik</strong> olarak üretilecek yemler öncelikle<br />
yetkilendirilmiş kuruluşça <strong>organik</strong> olduğuna dair uygunluk belgesi<br />
verildikten sonra rasyon formülleri Bakanlıkça tescil edilir. Ancak bu<br />
işlemden sonra yetkilendirilmiş kuruluş kontrolünde yem fabrikalarında<br />
<strong>organik</strong> yem üretimine geçilir.<br />
Hayvan sağlığı ve veteriner müdahalesi<br />
Madde 17 - Organik hayvan yetiştiriciliğinde hayvan sağlığı ve veteriner<br />
hekim müdahalesi kuralları aşağıda belirtilmiştir.<br />
a) Organik hayvan yetiştiriciliğinde hastalık önleyici tedbirler;<br />
1) Uygun damızlık ırkların seçilmesi,<br />
- ><br />
2) Hayvanların doğal bağışıklıklarını artırıcı düzenli egzersiz için gezinti<br />
alanlarına veya otlaklara ulaşımı ve kaliteli yem kullanımının sağlanması,<br />
3) Aşırı kalabalık nedeni ile hayvanlarda sağlık problemlerini önlemek için<br />
uygun yerleşim sıklığı sağlanmasıdır.<br />
b) Tüm önleyici tedbirlere rağmen bir hayvanın hastalanması veya yaralanması<br />
durumunda, gerekiyorsa uygun bir barınakta izole edilerek, derhal<br />
tedavi edilmelidir.<br />
74
c) Organik hayvancılıkta veteriner hekim gözetiminde veteriner tıbbi<br />
ilaçlarının kullanım usul ve esasları;<br />
1) Tedaviye alman hayvan türü üzerinde tedavi edici etkisinin bulunması ve<br />
tedavi koşullarına uygun olması kaydıyla kimyasal sentezlenmiş veteriner<br />
tıbbi ürünler yerine, bitki alıntıları ve bitki özleri gibi bitkisel ilaçlar,<br />
probiyotikler, <strong>organik</strong> asitler, bitki, hayvan veya mineral kaynaklı maddeler,<br />
eser maddeler ve ürünleri ve homeopat tedavi yöntemleri kullanılır.<br />
2) Yukarıda bahsedilen maddelerin kullanımının hastalıkla veya yaralanmayla<br />
mücadelede yetersiz kalması durumlarında ve hayvanın acı çekmemesi<br />
için tedavi amacı ile kimyasal bileşimli ilaçlar veya antibiyotikler<br />
yetkilendirilmiş kuruluşun izni ile kontrollü olarak kullanılabilir.<br />
3) Kimyasal olarak sentezlenmiş veteriner tıbbi müstahzarlar veya antibiyotikler,<br />
hastalık önleyici uygulamalar için kullanılamaz.<br />
d) Organik hayvan yetiştiriciliğinde, hayvanların genetik yapısı değiştirilemez<br />
ve genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar <strong>organik</strong> hayvansal üretimde<br />
girdi olarak kullanılamaz. Gen teknolojisi metotları ile hayvan ıslahına izin<br />
verilmez. Büyüme veya üretimi artırıcı maddelerin kullanımı ve üremeyi<br />
kontrol etmek amacıyla veya diğer amaçlarla hormon ya da benzeri<br />
maddelerin kullanımı yasaktır. Ancak hormonlar, tedavi amaçlı veteriner<br />
hekim uygulaması olarak hasta hayvana verilebilir.<br />
e) Veteriner ilaçlarının kullanılacağı zaman konulan teşhis, müdahale<br />
yöntemi, ilacın dozu, tedavi süresi ve ilacın yasal kesilme süresi ile birlikte<br />
kullanılan ürün kayıt edilmelidir.<br />
f) Bir hayvana normal koşullarda verilen veteriner ilaçlarının son<br />
uygulandığı tarih ile bu hayvanlardan <strong>organik</strong> ürün elde edilme tarihi<br />
arasındaki süre, yani ilacın tanımlanmış yasal arınma süresi <strong>organik</strong><br />
yetiştiricilikte, konvansiyonel yetiştiricilikteki uygulamanın iki katı veya<br />
yasal arınma süresi belirtilmemiş hallerde ise 48 saat olmalıdır.<br />
g) Aşı uygulamaları, parazit tedavisi veya ülkemizce zorunlu olarak<br />
belirlenen hayvan hastalık ve zararlıları ile mücadele programları haricinde,<br />
bir hayvanın veya hayvan grubunun bir yıl içerisinde ikiden fazla kimyasal<br />
sentezlenmiş veteriner tıbbi müstahzarlar veya antibiyotiklerin uygulanması<br />
halinde, söz konusu hayvanlar veya bu hayvanlardan elde edilen ürünler<br />
<strong>organik</strong> ürün olarak satılamaz ve yetkilendirilmiş kuruluşun izni ile yeniden<br />
geçiş sürecine alınır.<br />
75
h) Ülkesel zorunlu mücadele programları dışında işletmenin bulunduğu alanda<br />
ihbari mecburi bulaşıcı ve salgın bir hastalığın ortaya çıkması halinde,<br />
8/5/1986 tarihli ve 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunu ve diğer<br />
ilgili mevzuat hükümlerine uyulur ve bağışıklık sağlayan veteriner biyolojik<br />
maddeleri kullanılabilir.<br />
Yetiştiricilik uygulamaları, barınak ve bakım şartlan<br />
Madde 18 - Organik hayvansal üretimde yetiştiricilik uygulamaları, barınak<br />
ve bakım şartları aşağıda belirtilmiştir:<br />
a) Koyunlarda kuyruk kesme amacı ile elastik bant takılması, kuyruk kesme,<br />
diş kesme, gaga kesme ve boynuz köreltme uygulamaları <strong>organik</strong> yetiştiricilikte<br />
sistematik olarak uygulanamaz. Yolma gibi yöntemler uygulanmaz. Bu<br />
uygulamaların bir kısmına genç hayvanlarda boynuz köreltme uygulamasında<br />
olduğu gibi güvenlik, hayvan sağlığı, rahatlığı ve hijyen için<br />
yetkilendirilmiş kuruluş tarafından izin verilebilir. Bu tür uygulamalar ve<br />
ürün kalitesini artırmaya yönelik fiziksel kastrasyon uygulamaları, hayvanlar<br />
en uygun yaşta iken uzman kişiler tarafından hayvanlara acı çektirmeden<br />
yerine getirilmelidir.<br />
b) Hayvanların bağlı olarak tutulması yasaktır. Ancak, yetkilendirilmiş<br />
kuruluş tarafından hayvanların güvenliği ve refahı için, müteşebbisçe<br />
zorunluluğunun ortaya konulması koşulu ile hayvanların sınırlı bir süre için<br />
bağlanmasına izin verilebilir.<br />
c) 10 baş veya daha az sayıdaki büyükbaş hayvan gruplarında, davranış<br />
ihtiyaçlarına uygun olarak grup içerisinde tutmak mümkün değilse, haftada<br />
en az iki kez otlatma alanlarına ve açık barınak alanlarına veya egzersiz alanlarına<br />
ulaşmalarını sağlamak koşulu ve yetkilendirilmiş kuruluşun onayı ile<br />
bağlanabilirler.<br />
d) Hayvanların gruplar halinde yetiştirilmeleri durumunda grubun<br />
büyüklüğü; hayvan türünün gelişim evrelerine ve davranış biçimlerine bağlı<br />
olup, bir uzman görüşü ışığında yetkilendirilmiş kuruluşça belirlenir.<br />
Hayvanların, kansızlığı teşvik edecek koşullarda tutulması veya rasyonlarm<br />
kullanılması yasaktır.<br />
e) Hayvan barınakları, sıhhi bir yapı malzemesinden inşa edilmeli,<br />
barınaklarının koşulları hayvanların biyolojik ve ırk ihtiyaçlarını<br />
karşılamalıdır. Hayvanlar yem ve suya kolayca erişebilmelidirler. Binaların<br />
yalıtımı, ısınması ve havalandırılması; hava akımını, toz seviyesini, ısıyı,<br />
76
nispi nemi ve gaz konsantrasyonunu hayvanlara zarar vermeyecek sınırlar<br />
içerisinde tutacak şekilde olmalıdır. Barınaklar; bol miktarda doğal<br />
havalandırma ve ışık girişine izin vermelidir.<br />
f) Serbest gezinti alanları, açık hava gezinti alanları veya açık barınak<br />
alanları; yerel hava koşullarına ve ilgili türe bağlı olarak yağmura, rüzgara,<br />
güneşe ve aşırı sıcaklığa karşı yeterli korunma sağlamalıdır.<br />
g) Barınaklar hayvanlara rahatça ve doğal olarak durabilecekleri, kolayca<br />
yatabilecekleri, dönebilecekleri, kendilerini temizleyebilecekleri, tüm doğal<br />
pozisyonları alabilecekleri ve gerinme ve kanat çırpma gibi tüm doğal<br />
hareketleri yapabilecekleri yeterli büyüklükte yer sağlayacak şekilde<br />
olmalıdır.<br />
h) Kapalı barınakların ve açık gezinti alanlarının asgari alanları ve farklı<br />
hayvan türleri ve kategorileri için diğer barınak özellikleri bu Yönetmeliğin<br />
Ek-6'smda belirtilen kriterlere uygun olmalıdır.<br />
ı) İklim koşullarının hayvanların açık havada yaşamalarına imkan verdiği<br />
bölgelerde hayvan barınaklarının yapılması zorunlu değildir.<br />
j) İşletmede kokuyu azaltmak, böcek ve kemirgenlerle mücadele amacıyla,<br />
dışkı, idrar ve dökülmüş veya dağılmış gıdalar ortamdan uzaklaştırılmalıdır.<br />
Bütün bu tedbirlere rağmen böceklerin ve diğer kemirgenlerin hayvan<br />
barınaklarından ve diğer tesislerden uzaklaştırılamaması durumunda,<br />
yalnızca bu Yönetmeliğin Ek-1 (B) bölümünün B.6 kısmında verilen<br />
girdiler kullanılır.<br />
k) Tüm memeliler, otlak veya açık hava egzersiz alanlarına veya açık bir<br />
barınak alanına ulaşabilmelidir ve hayvanların psikolojik koşulları, hava<br />
koşulları ve arazinin durumu izin verdiği sürece hayvanlar bu yerleri kullanabilmelidir.<br />
Otoburlar, koşullar elverdiği sürece otlaklara ulaşabilmelidir.<br />
1) Otobur hayvanların otlama dönemlerinde meralara erişebilmeleri halinde<br />
ve kış barınaklarının hayvanlara hareket serbestisi vermesi durumunda, kış<br />
aylarında hayvanlara açık gezinti alanları ve açık alanlar sağlanması<br />
zorunluluğu kaldırılabilir. Ancak; Bir yıldan yaşlı boğalar, meralara, açık<br />
gezinti alanlarına ve açık alanlara erişebilmelidirler. Besinin son döneminde<br />
büyükbaşlar, domuzlar ve küçükbaşlar, yaşam sürelerinin 1/5'ini geçmemesi<br />
kaydıyla ve her durumda yetkilendirilmiş kuruluşun belirleyeceği süre kadar<br />
kapalı alanlarda kalabilirler.<br />
77
m) Hayvan barınaklarının zemini düzgün olmalı fakat kaygan olmamalıdır.<br />
Toplam zemin alanının asgari yarısı, sert ve düz olmalıdır.<br />
n) Altlık; sap-saman veya diğer uygun doğal maddeden oluşmalıdır. Altlık<br />
olarak kullanılan materyal, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>da gübre olarak kullanılmasına izin<br />
verilen her türlü mineral madde ile iyileştirilebilir ve güçlendirilebilir.<br />
0) Buzağılar 1 haftalık yaştan sonra bireysel bölmelerde tutulmamalıdır.<br />
p) Kanatlılar açık yetiştirme koşullarında yetiştirilmelidir ve kafeslerde<br />
tutulmamalıdırlar. Su kanatlıları iklim şartlarının elverdiği sürece hayvanın<br />
rahatlığı veya hijyen şartları nedeniyle akarsulara, gölet veya göllere<br />
erişebilmelidirler.<br />
r) Kümeslerde aşağıdaki asgari şartları karşılamalıdır;<br />
1) Zeminin asgari üçte biri, parçalı veya ızgaralı yapıda değil, düz bir yapıda<br />
olmalı ve sap-saman, talaş, kum veya kısa çim gibi maddelerle kaplı<br />
olmalıdır.<br />
2) Yumurta tavuğu kümeslerinde zeminin yarıdan fazlası dışkı toplanmasına<br />
elverişli olmalıdır.<br />
3) Kanatlı grubunun ve kanatlının büyüklüğü ile orantılı büyüklükte tünek<br />
bulunmalıdır. Bu konudaki standartlar bu Yönetmeliğin Ek-6 (B) bölümüne<br />
uygun olmalıdır.<br />
4) Kanatlının büyüklüğüne göre giriş/çıkış delikleri olmalı ve bu delikler<br />
kanatlı barınağının her 100 m 'si için asgari toplam 4 m uzunlukta olmalıdır.<br />
5) Her kanatlı barınağında aşağıdakilerden fazla hayvan barındırılmamalıdır;<br />
4800 adet etlik piliç, 3000 adet yumurta tavuğu, 5200 adet afrika tavuğu,<br />
4000 adet dişi muskovi veya pekin ördeği, 3200 adet erkek muskovi veya<br />
pekin ördeği veya diğer ördekler, 2500 adet et horozu, kaz veya hindi,<br />
6) Et üretimine yönelik kanatlı barınaklarının her birinin toplam kullanılabilir<br />
alanı 1600 m 2 'yi aşmamalıdır.<br />
s) Yumurta tavuklarında doğal ışık ile suni ışıklandırmanın toplamı günde 16<br />
saati geçemez. Suni ışıklandırma olmadan asgari sekiz saat dinlenme süresi<br />
uygulanır.<br />
78
t) Kanatlılar iklim koşullarının elverdiği durumlarda açık hava barınaklarına<br />
ulaşabilmeli ve mümkün olduğunca bu durum yaşamlarının asgari 1/3'ünde<br />
uygulanmalıdır. Bu açık hava barınakları çoğunlukla bitki örtüsü ile kaplanmalı,<br />
koruyucu tesisler bulunmalı ve hayvanların yeterli sayıda suluk ve<br />
yemliklere erişmelerine imkân vermelidir.<br />
u) Sağlık nedenleriyle, iki yetiştirme dönemi arasında kümesler boş<br />
bırakılmalı, bu süre içerisinde binalar ve tesisat temizlenmeli ve dezenfekte<br />
edilmelidir. Ayrıca, her kanatlı grubunun yetiştirilmesi tamamlandığında<br />
gezinti alanları sağlık nedeniyle boş bırakılarak, bitki örtüsünün yeniden<br />
gelişmesine imkan verilmelidir. Yetkilendirilmiş kuruluşlar, barınakların bo§<br />
bırakılması gereken dönemleri belirlerler. Bu gereklilik barınaklarda<br />
tutulmayan ve gün boyunca serbestçe gezinen küçük miktarlardaki<br />
Kanatlılara uygulanmaz.<br />
v) Kanatlılarda asgari kesim yaşları aşağıda belirtilmiştir.<br />
Tavuklar<br />
Et horozları<br />
Pekin ördeği<br />
Dişi muskovi ördeği<br />
Erkek muskovi ördeği<br />
Yaban ördeği<br />
Afrika tavuğu<br />
Hindi ve kaz<br />
81 günlük,<br />
150 günlük,<br />
49 günlük,<br />
70 günlük,<br />
84 günlük,<br />
92 günlük,<br />
94 günlük,<br />
140 günlük.<br />
Nakliye ve kesim<br />
Madde 19 - Organik hayvan nakliyesi ve kesim kuralları aşağıda<br />
belirtilmiştir.<br />
a) Hayvanların nakliyesinde uyulması gereken kurallar;<br />
1) Hayvanların nakilleri stressiz ve kısa zamanda gerçekleştirilecek şekilde<br />
yapılır.<br />
2) Yükleme ve boşaltma işlemleri dikkatlice ve hayvanları zorlamak<br />
amacıyla herhangi bir alet kullanılmadan gerçekleştirilmelidir. Nakliye<br />
öncesi ve esnasında herhangi bir yatıştırıcı ilâç kullanılamaz.<br />
79
3) Kara taşımacılığında 8 saatte bir yemleme, sulama ve dinlendirme için<br />
mola verilir.<br />
4) Yurt içi ve yurt dışı her türlü hayvan nakillerinde 3285 sayılı Hayvan<br />
Sağlığı ve Zabıtası Kanunu ve diğer ilgili mevzuat uygulanır.<br />
b) Kasaplık hayvanlara kesim esnasında stres yaratmayacak şekilde<br />
davranılır. Mümkün olan durumlarda ayrı mezbaha, kesimhane ve kombinalar<br />
kullanılır. Mümkün olmayan durumlarda ise konvansiyonel olarak<br />
yetiştirilmiş hayvanların kesiminden sonra, mezbaha, kesimhane ve kombinalar<br />
bu Yönetmeliğin Ek-8'inde verilen maddeler ile temizlendikten sonra,<br />
<strong>organik</strong> hayvanların kesimi yapılır.<br />
Hayvan gübresi<br />
Madde 20 - Organik hayvan gübresi kullanma, bulundurma ve koruma<br />
kuralları aşağıda belirtilmiştir.<br />
a) Organik bitkisel üretim yapılacak alanlarda, arazi üzerine uygulanacak<br />
toplam gübre miktarı, tek ürün için yılda hektar başına 170 kg saf azotu<br />
geçemez. Söz konusu miktara göre bu Yönetmeliğin Ek-5'inde yer alan<br />
tabloda maksimum hayvan sayısı belirlenmiştir.<br />
b) Organik üretim yapan işletmeler <strong>organik</strong> üretim fazlası gübrelerini<br />
dağıtmak amacıyla bu Yönetmelik hükümlerine göre üretim yapan diğer<br />
müteşebbislerle işbirliğine gidebilirler. İşbirliği içerisinde kullanılan <strong>tarım</strong>sal<br />
alanda yılda hektar başına azami 170 kg saf azot miktarının gübreden<br />
sağlanan kısmı hesaplanmalıdır.<br />
c) Hayvansal gübrelerin depolama yerleri; doğrudan akıntı ile veya sızıntı ile<br />
toprak veya suyun kirlenmesini önleyecek özellikte olmalıdır.<br />
d) Müteşebbisin, yetkilendirilmiş kuruluş ile yapacağı sözleşmede, hayvan<br />
gübresinin depolanması için yapılan tesislerin yeri ve tarifi, hayvan<br />
gübresinin yayılmasına ilişkin plan, hayvan gübresinin yayılmasına ilişkin<br />
diğer işletmelerle yapılan yazışmalar yer almalıdır.<br />
Organik an yetiştiriciliği<br />
Madde 21 - Organik arı yetiştiriciliği kuralları aşağıda belirtilmiştir.<br />
a) Organik arı yetiştiriciliği yapılacak alan, kovanlardan itibaren uçuş<br />
yarıçapı 3 km. olmak zorundadır. Bu alanda ve aynı zamanda <strong>organik</strong> ve<br />
konvansiyonel arıcılık birlikte yapılamaz.<br />
80
) Arıcılık ürünleri, bu Yönetmelik hükümlerinin asgari bir yıl uygulanması<br />
kaydıyla <strong>organik</strong> ürün olarak pazarlanabilir.<br />
c) Irk seçiminde, arıların yerel koşullara adapte olabilme kapasitesi,<br />
dayanıklıkları ve hastalıklara karşı dirençleri göz önüne alınmalıdır. Apis<br />
mellifera türünün ırkları ve yerel ekotipleri tercih edilmelidir.<br />
d) Kapasite artırımı, kolonilerin bölünmesi veya <strong>organik</strong> arıcılık yapan diğer<br />
işletmelerden oğul veya kovan alınabilir.<br />
e) Yetkilendirilmiş kuruluşdan önceden izin alınması kaydıyla, işletmenin<br />
sahip olduğu konvansiyonel arı kolonileri, <strong>organik</strong> arıcılığa geçiş amacı ile<br />
kullanılabilir.<br />
f) Bu Yönetmelik hükümlerine göre üretim yapmayan arıcılardan sağlanan<br />
arı oğulları, bir yıllık geçiş süreci içerisinde kullanılabilir.<br />
g) Sağlık veya felaket nedenleriyle yüksek hayvan ölümlerinin olması durumunda<br />
ve bu Yönetmelik hükümlerine uygun kovanların mevcut olmaması<br />
halinde, geçiş sürecine tabi olmaları kaydıyla, yetkilendirilmiş kuruluş<br />
tarafından kovanların yeniden oluşturulmasına izin verilebilir.<br />
h) Kolonilerin yenilenmesi amacıyla, bu Yönetmelik hükümlerine uygun<br />
olmayan, yılda % 10 oranında ana arı ve erkek arı, <strong>organik</strong> üretim yapılan<br />
kovanlara yerleştirilmeleri kaydıyla, <strong>organik</strong> üretim yapılan birimlere<br />
alınabilir. Bu durumda geçiş süreci uygulanmaz.<br />
ı) Kovanların yerleşimi aşağıdaki hususlara uygun olmalıdır;<br />
1) Arılar için yeterli miktarda doğal nektar, balözü ve polen kaynağı<br />
bulunmalı ve suya erişim imkânı olmalıdır.<br />
2) Üretim bölgesinin 3 km yarıçapı içerisinde bulunan nektar ve polen<br />
kaynakları, <strong>organik</strong> olarak üretilen ürünlerden veya doğal bitki örtüsünden<br />
oluşmalıdır.<br />
j) Üretim sezonu sonunda arıların kışı geçirebilmesi için kovanlarda yeterli<br />
miktarda bal ve polen bırakılmalıdır.<br />
k) İlkbahar döneminde arı kolonilerinin beslenmesinde <strong>organik</strong> bal kullanılır.<br />
İklim koşullarının balın kristalleşmesini hızlandırdığı durumlarda, beslemede<br />
<strong>organik</strong> metotla üretilen bal yerine <strong>organik</strong> metodlarla üretilen şeker şurubu<br />
81
veya <strong>organik</strong> şeker melası kullanılmasına yetkili kuruluş tarafından izin<br />
verilebilir. Besleme ile ilgili olarak kayıtlara, ürünün tipi, uygulama tarihi,<br />
miktarı ve kullanıldığı kovanlara dair bilgiler yazılır. Besleme işlemi son bal<br />
hasadı ile müteakip nektar veya balözü döneminden önceki 15 gün arasında<br />
yapılır.<br />
1) Arıcılıkta hastalıkların önlenmesi için;<br />
1) Dayanıklı uygun ırklar seçilmelidir.<br />
2) Ana arıların düzenli olarak yenilenmesi, her hangi bir anomali tespiti için<br />
kovanların sistematik olarak kontrolü, kovanlardaki erkek yavru arıların<br />
kontrolü, düzenli aralıklarla malzeme ve teçhizatın dezenfekte edilmesi,<br />
kirlenmiş maddeler veya kaynaklarının imha edilmesi, balmumunun düzenli<br />
olarak yenilenmesi ve kovanlarda yeterli miktarda polen ve bal bırakılması<br />
gibi hastalıklara karşı direnç artırıcı ve enfeksiyon önleyici pratiklerin<br />
yapılması gerekir.<br />
m) Koruyucu önlemlere rağmen, koloniler hastalanır veya zarar görürse,<br />
derhal tedaviye alınmalı ve gerekirse koloniler ayrı kovanlarda izole<br />
edilmelidir. Bu Yönetmeliğe uygun arıcılıkta kullanılacak veteriner ilaçları<br />
aşağıdaki prensiplere uygun olmalıdır;<br />
1) İlaçlar Türk İlaç Kodeksine uygun olmalıdır.<br />
2) Tedavi edici etkilerinin öngörülen tedaviye uygun olması kaydıyla<br />
kimyasal bileşimli ilaçlar yerine fitoterapik ve homeopatik tedavi yöntemleri<br />
kullanılmalıdır.<br />
3) Yukarıda bahsedilen ürünlerin kullanımı, kolonileri tehdit eden hastalık<br />
veya istilacıların yok edilmesinde etkili olmaması durumunda, yetkilendirilmiş<br />
kuruluşun sorumluluğunda, kimyasal bileşimli ilaçlar kullanılabilir.<br />
Ancak koruyucu amaçlı kimyasal bileşimli ilaçların kullanımı yasaktır.<br />
4) Arı zararlısı Varroa için; formik asit, laktik asit, asetik asit, oksalik asit ve<br />
mentol, timol, okaliptol veya kafur kullanılabilir.<br />
n) Tedavi, kimyasal bileşimli ilaçlar ile yapılırsa, bu dönem içerisinde tedavi<br />
altındaki koloniler izole edilmiş bir bölgeye alınır, tedavi sonrası kovanlardaki<br />
balmumları alınır ve yerine <strong>organik</strong> balmumu veya boş çerçeve konulur.<br />
Bu kolonilere bir yıllık geçiş süreci uygulanır.<br />
82
0) Veteriner ilaçlarının uygulandığı zamanlar; aktif farmakolojik madde de<br />
dahil ürünün tipi, konulan teşhis, dozu, uygulama şekli, tedavi süresi ve<br />
ilacın yarılanma süresi açıkça kaydedilmeli ve ürünler <strong>organik</strong> ürün olarak<br />
pazarlanmadan önce yetkilendirilmiş kuruluşa bilgi verilmelidir.<br />
p) Organik arıcılıkta bakım, idare pratikleri ve kayıtları aşağıdaki gibidir;<br />
1) Arıcılık ürünlerinin hasat edilmesi esnasında petekler içerisindeki arıların<br />
yok edilmesi yasaktır.<br />
2) Ana arının kanatlarını kesmek gibi işlemler yasaktır. Ana arıların değiştirilmesi<br />
esnasında eski ana arının öldürülmesine izin verilir. Yalnızca Varroa<br />
bulaşan erkek yavru arıların yok edilmesine izin verilir.<br />
3) Bal hasadında kimyasal sentetik sinek kovucu maddelerin kullanılması<br />
yasaktır.<br />
4) Kovanların yerleştirildikleri alanlar kovan bilgileri ile birlikte kaydedilmelidir.<br />
Kovanlar bulundukları yerden başka yere yetkilendirilmiş kuruluş<br />
bilgisi dahilinde taşınabilir.<br />
5) Arıcılık ürünlerinin üretimi, hasadı, işlenmesi ve depolanması esnasında<br />
kolonilere uygulanan koruyucu önlemler ve tedaviler kayıt edilmelidir.<br />
r) Arıcılıkta kullanılacak materyallerin ve kovanların özellikleri;<br />
1) Kovanlar çevreye ve arıcılık ürünlerine risk getirmeyen doğal malzemelerden<br />
yapılmalıdır.<br />
2) Kovanlar kimyasal boyalarla boyanamaz.<br />
3) Yeni çerçeve için balmumu <strong>organik</strong> üretim yapan birimlerden<br />
sağlanmalıdır. Arıcılığa yeni başlandığında veya geçiş sürecinde <strong>organik</strong><br />
olarak üretilen balmumunun pazarda mevcut olmaması durumunda, <strong>organik</strong><br />
üretim biriminden alınmayan balmumunun kullanılmasına, analizlere<br />
dayanarak yetkilendirilmiş kuruluş tarafından izin verilir.<br />
4) Üzerinde yavrulu gözler bulunan çerçevelerden bal sağımı yapılamaz.<br />
5) Çerçeve, kovan, petek gibi malzemeleri zararlılardan korumak amacıyla<br />
yalnızca bu Yönetmeliğin Ek-8'indeki ürünlerin kullanılmasına izin verilir.<br />
Buhar veya doğrudan alev gibi fiziki uygulamalara da izin verilir.<br />
83
6) Arıcılıkta kullanılan malzemelerin, binaların, teçhizatın ve kapların veya<br />
ürünlerin temizlenmesinde ve taşınmasında yalnızca bu Yönetmeliğin<br />
Ek-8'indeki maddeler kullanılabilir. Arıların taşınması sırasında hayvanlara<br />
stres yaratmaktan kaçınılır.<br />
7) Karantina tedbirleri uygulanan ve uçakla ilaçlama yapılan alanlarda<br />
<strong>organik</strong> arıcılık yapılamaz.<br />
8) Kovanların taşınması, depolanması, pazarlanmasmda ve <strong>organik</strong> arı<br />
ürünlerinin, üretilmesi, işlenmesi, taşınması, ambalajlanması, etiketlenmesi,<br />
depolanması ve pazarlanmasmda bu Yönetmeliğin ikinci Kısım, Dördüncü<br />
Bölüm hükümleri uygulanır.<br />
Organik Su Ürünleri Üretiminde Genel Kurallar<br />
Madde 22 - Organik su ürünleri üretiminin genel kuralları aşağıda<br />
belirtilmiştir.<br />
a) Yetiştiriciliğin gerçekleştirileceği suyun özellikleri, müteşebbis veya<br />
yetkilendirilmiş kuruluş tarafından analiz ettirilerek uygunluğu yetkilendirilmiş<br />
kuruluşça onaylanır. Kirlenme varsa, sorun giderilmeden su ürünleri<br />
üretimi yapılamaz.<br />
b) Yetiştiricilik birimi, önemli bir kirlilik kaynağı olan yerleşim yerinde veya<br />
akarsu yatağında olmamalıdır. İşletmede kullanılacak suyun, alındığı<br />
kaynağındaki ekolojik denge bozulmamalıdır. Havuz tipi balık çiftliklerinde<br />
üretim alanının en az %5'i üzerinde müdahale olmaksızın doğal bitki<br />
örtüsünün gelişimine imkan verilir.<br />
c) Bakanlıktan aldığı izinle yetkilendirilmiş kuruluş ile sözleşme yapan<br />
müteşebbis geçiş sürecine alınır. Su ürünleri üretiminde geçiş süreci<br />
organizmanın türüne, dikkate alınan hayat döngüsüne veya üreme süresine,<br />
yetiştiricilik tekniği, su özellikleri ve tesisin yapıldığı yerin geçmişte<br />
kullanımına göre yetkilendirilmiş kuruluş tarafından kararlaştırılır. Geçiş<br />
süreci konvansiyonel üretimden gelen materyaller için yaşam süresinin en az<br />
2/3'ü kadardır.<br />
d) Su ürünleri üretimi, çevre korumaya uygun olmalı, atıklar çevreye zarar<br />
vermemeli, biyolojik çeşitlilik teşvik edilmeli, tür ve alt türlerin seçiminde<br />
kapasiteler ve yerel koşullara uyum göz önüne alınmalı, su yapısının<br />
korunması için bütün tedbirler alınmalıdır. Üretim alanından doğaya<br />
kaçışları ve doğadan üretim alanlarına girişleri engelleyici tedbirler<br />
84
alınmalıdır. Üretim alanlarını yırtıcı kuşlar ve diğer hayvan türlerinden<br />
korurken yağmacı hayvanlara fiziksel olarak zarar vermeyen tedbirler<br />
alınmalıdır. Üretimde kullanılan ekipmanlar, boyalar <strong>organik</strong> üretim<br />
prensiplerine uygun seçilmelidir. Canlıya zarar vermemek koşuluyla<br />
markalama yapılabilir.<br />
e) Yetiştiricilik tesislerinde, üretim faaliyetlerinin tümü yetkilendirilmiş<br />
kuruluşun kontrolünde gerçekleştirilir.<br />
f) Su canlıları <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> kurallarına uygun olarak üretilmeli, beslemede<br />
<strong>organik</strong> olarak üretilmiş yem ve yem katkı maddeleri kullanılmalıdır.<br />
Yemler, gelişimin çeşitli evrelerindeki canlıların beslenme gereksinimlerini<br />
karşılarken doğal lezzeti bozmamalıdır. Hayvansal orijinli kan unu, kemik<br />
unu gibi sentetik kimyasal muamele görmüş yemler kullanılamaz. Üreticinin<br />
yem maddelerinin tamamını <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>dan sağlayamaması halinde,<br />
konvansiyonel yemin oranı % 20'yi geçmemek üzere ve belirli sürede<br />
yetkilendirilmiş kuruluş kontrolünde kullanımına izin verilir. Balıketine renk<br />
verici sentetik maddeler ile doğal olmayan yöntemler kullanılamaz.<br />
g) Su ürünlerinin beslenme gereksinimlerini temin etmek için, bazı besin<br />
ilaveleri kullanılması gerektiğinde, vitamin ve mineraller yetkilendirilmiş<br />
kuruluşça verilecek izne göre kullanılabilir. Yaş yemlerin kullanılmasına izin<br />
verilmez.<br />
h) Yem katkı maddeleri bu Yönetmeliğin Ek-7' sinde verilenlerdir. Yem ve<br />
diğer besin maddeleri genetik yapısı değiştirilerek elde edilmiş yada kısmi<br />
olarak bunlardan türetilmiş ürünleri, katkıları ve tamamlayıcı maddeleri<br />
içeremez.<br />
ı) Balık yemlerinin bulunduğu alan <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> kurallarına uygun<br />
olmalıdır. Siloda muhafaza edilen yemlerde <strong>organik</strong> olarak üretilmiş, bu<br />
Yönetmeliğin Ek-7'sinde belirtilmiş olan koruyucu ve katkılar kullanılabilir.<br />
j) Üretimi ve büyümeyi teşvik edici sentetik maddelerin kullanımı yasaktır.<br />
Ancak; yetiştiriciliği yapılan aynı canlı türünden alınmak koşuluyla, balık<br />
yetiştiriciliğinde hipofız enjeksiyonu yetkilendirilmiş kuruluşun izni ile<br />
yapılabilir.<br />
k) Doğal olarak hastalığa dayanıklı tür ve alt türlerin seçimine dikkat<br />
edilmelidir. Nesli tehlike altında olan türler tercih edilebilir.<br />
85
1) Stok yoğunluğu yetiştiriciliği yapılacak türlere göre yetkilendirilmiş<br />
kuruluşlarca belirlenir.<br />
m) Yetiştirme şartları balıkların türler itibariyle doğal davranışlarına imkan<br />
vermelidir. Nakliye aşamasında, olumsuz iklim şartlarında ve kuluçkahaneler<br />
haricinde sıvı oksijen kullanımı yasaktır.<br />
n) Organik su ürünleri yetiştiriciliğinde, hayvanların genetik yapısı değiştirilemez.<br />
Genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar ve bunlardan üretilmiş<br />
ürünler girdi olarak kullanılamaz.<br />
o) Bazı üretim tiplerinin tabiatında olan hususi müdahaleler dışında uygulanan<br />
büyümeyi arttırıcı ve üreme devrelerini değiştiren maddeler<br />
kullanılamaz. Ancak, canlının sağlığını, dengesini ve davranışlarını<br />
etkilememek koşuluyla fotoperiyot uygulaması ile sıcaklık azaltması veya<br />
artırılması şeklindeki uygulamalar yetkilendirilmiş kuruluşun izniyle<br />
gerçekleştirilir. Fotoperiyot, türün doğal yaşam sahası için bir yıldaki en<br />
uzun doğal gün-ışığı uzunluğundan daha uzun olamaz.<br />
p) Organik su ürünleri yetiştiriciliği yapan tüm işletmeler güncel ve<br />
muntazam kayıtları tutar.<br />
r) Organik olarak üretilen balıkların yakalanması, boylanması ve kesimi<br />
esnasında aşırı stres oluşturmayacak yöntemler uygulanır.<br />
s) Yetiştiricilik ünitesinde mevcut anaçların en az % 20' si her yıl yenilenir.<br />
t) Uygun durumlarda polikültür tercih edilecektir. Kültürü yapılan her bir<br />
türün doğal ihtiyaçları karşılanır.<br />
u) Ürün satımından önceki 3 ay kadar süre içinde ilaç verilmiş ise, her türlü<br />
balık eti ve yumurtası ile su canlısı veya bunlardan elde edilen ürünler<br />
<strong>organik</strong> ürün olarak satılamaz. Omurgasız organizmalarda geleneksel<br />
ilaçların kullanımına müsaade edilmez. Tedavi edici etkisinin bulunması ve<br />
tedavi koşullarına uygun olması kaydıyla kimyasal bileşimli ilaç uygulamaları<br />
yerine bitkisel ilaçlar veya homeopat ürünler kullanılabilir.<br />
86
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM<br />
Organik Ürünlerin İşlenmesi, Ambalajlanması,<br />
Etiketlenmesi, Depolanması, Taşınması ve Pazarlanması<br />
Organik Ürünlerin İşlenmesi ve Ambalajlanması<br />
Madde 23 - Organik ürünlerin işlenmesi ve ambalajlanması kuralları aşağıda<br />
belirtilmiştir.<br />
a) Organik ürünün işlenmesi esnasında, <strong>organik</strong> ürünün bu Yönetmeliğe<br />
uygun olmayan ürünlerle karışma yada bulaşmasını önleyecek ve ürünün<br />
<strong>organik</strong> niteliğini koruyacak gerekli tedbirler alınır.<br />
b) Organik ürünün işlenmesi esnasında, yalnız bu Yönetmeliğin Ek-2' sinde<br />
belirtilen gıda bileşenleri kullanılır.<br />
c) İyonik radyasyon-ışmlama yöntemi uygulanmaz.<br />
d) Organik ürün genetik yapısı değiştirilmiş organizma veya bu organizmalardan<br />
elde edilen ürünler kullanılmadan üretilmiş olmalıdır.<br />
e) Organik <strong>tarım</strong> metoduyla üretilen bitkisel, hayvansal ve su ürünleri ile<br />
<strong>organik</strong> ürünler, hammadde, yarı mamul veya mamul madde halinde<br />
ambalajlanırken <strong>organik</strong> ürün niteliği bozulmamalıdır.<br />
Organik ve Geçiş Süreci Ürünlerinin Etiketlenmesi<br />
Madde 24 - Organik ürünlerin etiketlenmesi kuralları aşağıda belirtilmiştir.<br />
a) Nihai ürün etiketi üzerinde;<br />
1) Ürünün adı ve sertifika statüsü belirtilmelidir.<br />
2) Ürünün hasat yılı, üretim tarihi, kime ait olduğu ve bu Yönetmeliğe uygun<br />
olarak üretilmiş olduğu belirtilmelidir.<br />
3) Yurt içinde pazarlanan <strong>organik</strong> ürünlerin üzerinde, bu Yönetmeliğin Ek-<br />
3'ünde belirtilen şekilde <strong>organik</strong> ürün logosu kullanılmalıdır.<br />
4) Yetkilendirilmiş kuruluşun adı, kod numarası, sertifika numarası ve logosu<br />
bulunmalıdır.<br />
5) Ürün içindeki maddeler, ağırlıklarının azalış düzenine göre liste halinde<br />
sıralanmalıdır.<br />
6) Ürünün menşei belirtilmelidir.<br />
7) Ürünü üretim yeri, üretim ve son kullanma tarihi belirtilmelidir.<br />
8) İthal edilmiş ürünlerde Türkçe etiket bilgileri yer almalıdır.<br />
b) Ürün etiketinde <strong>organik</strong> kelimesinin kullanılması; ekolojik, biyolojik<br />
kelimelerinin kullanımıyla eşdeğerdir.<br />
87
c) Bu Yönetmelik hükümlerine göre üretilmeyen ürün etiketinde, bu<br />
Yönetmeliğe uygun üretildiği, hazırladığı, işlendiği, ambalajlandığı,<br />
depolandığı ima ve beyan edilemez. Organik olmayan ürünler etiket ve<br />
ambalaj dizaynıyla, <strong>organik</strong> ürün etiket ve ambalaj dizaynını çağrıştıracak<br />
nitelikte ve benzerlikte olamaz. Böyle ürünler için, tüketicide <strong>organik</strong> ürün<br />
izlenimi oluşturacak, haksız rekabete neden olacak, bio, biyo, eco, eko, org<br />
ön ekleri kullanılamaz.<br />
d) Bir ürün aşağıda belirtilen şartları taşıması halinde, <strong>organik</strong> ürün olarak<br />
etiketlenir.<br />
1) Ürünün bu yönetmelik hükümlerine uygun olarak üretilmesi veya ithal<br />
edilmesi halinde,<br />
2) İşlenmiş ürünlerde; ancak aşağıda belirtilen koşulların sağlanması halinde,<br />
ürün içerisinde bulunan <strong>tarım</strong>sal orjinli ürün veya türevlerin minimum % 95'i<br />
bu yönetmelik hükümlerine göre üretilmiş veya ithal edilmiş olmalıdır.<br />
Ürün içeriğinde bulunan <strong>organik</strong> olarak üretilmeyen <strong>tarım</strong>sal kaynaklı diğer<br />
maddeler bu Yönetmeliğin Ek-2 (C) bölümünde yer almış olmalıdır.<br />
Ürün, <strong>tarım</strong>sal kaynaklı olmayan gıda maddelerini kullanmayı gerektiriyorsa<br />
yalnızca bu Yönetmeliğin Ek-2 (A) bölümünde listelenen <strong>tarım</strong>sal kaynaklı<br />
olmayan gıda katkı maddelerini içermelidir.<br />
Tarımsal orjinli ürün veya türevlerinin işlem görmesi gerekiyorsa bu<br />
Yönetmeliğin Ek- (B) bölümünde listelenen ürünlerle işlem görmüş olması<br />
gereklidir.<br />
e) Bir geçiş ürünü; ancak aşağıda belirtilen şartları taşıması halinde, geçiş<br />
dönemi ürünü olarak etiketlenir:<br />
1) Bu Yönetmelik hükümlerine göre geçiş süreci ürünü olmalıdır.<br />
2) Hasattan önce minimum 12 ay geçiş dönemine uyulmuş olmalıdır.<br />
3) Etiketin üzerinde ürünün, "<strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> geçiş süreci ürünüdür." cümlesinde,<br />
"<strong>organik</strong>" ifadesi, "geçiş süreci" ifadesiyle aynı renle, punto ve yazım<br />
tarzında olmalıdır.<br />
t) Minimum %70'i <strong>organik</strong> ürünlerden oluşan işlenmiş ürün etiketinin<br />
aşağıda belirtilen şartları taşıması gereklidir:<br />
1) İçindekiler kısmında <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> metoduyla üretildiğinin belirtilebilmesi<br />
için içindeki <strong>tarım</strong>sal orjinli maddelerin veya bunların türevlerinin<br />
88
minimum % 70'i bu Yönetmelik hükümlerine göre üretilmiş veya<br />
yönetmeliğe eşdeğer kurallara uygun uygun olarak üretilmiş ithal <strong>organik</strong><br />
ürün olmalıdır. İçindekiler kısmında <strong>organik</strong> olanlar bilişimlerinin % X<br />
oranıyla birlikte "Organik <strong>tarım</strong> metoduyla üretilmiştir" şeklinde ifade<br />
edilmeli ve bu ifade içindekiler kısmında yer alan diğer maddeler ile aynı<br />
renk, boyut ve yazı tarzında olmalıdır.<br />
2) İşlenmiş ürün içeriğinde bulunan <strong>organik</strong> olarak üretilmeyen <strong>tarım</strong>sal<br />
kaynaklı diğer maddeler bu Yönetmeliğin Ek-2 (C) bölümünde yer almış<br />
olmalıdır.<br />
3) İşlenmiş ürün, yalnızca bu Yönetmeliğin Ek-2 (A) bölümünde listelenen,<br />
<strong>tarım</strong>sal kaynaklı olmayan gıda katkı maddelerini içermelidir.<br />
4) Tarımsal orjinli ürün veya türevleri bu Yönetmeliğin Ek-2 (B) bölümünde<br />
listelenen ürünlerle işlem görmüş olmalıdır.<br />
5) Ürün işleme esnasında iyonik radyasyon kullanılmamalıdır.<br />
6) Ürün, bu yönetmelik hükümlerine göre Bakanlıkça yetkilendirilen kuruluşlar<br />
tarafından kontrolü yapılan müteşebbislerce üretilmiş olmalıdır.<br />
7) Ürün genetiği değiştirilmiş organizma ve/veya bu organizmalardan elde<br />
edilen ürünle kullanılmadan üretilmiş olmalıdır.<br />
8) Geçiş sürecinde üretilen ürünler bu Yönetmelik hükümlerine göre geçiş<br />
süreci ürünü olarak etiketlenmelidir.<br />
Organik Ürünlerin Depolanması<br />
Madde 25 - Organik ürünlerin depolanması kuralları aşağıda belirtilmiştir.<br />
a) Organik ürünlerin, depolama alanları, ürünlerin tanınmasına imkân verecek<br />
ve bu Yönetmelikçe uygun bulunmayan başka ürünlerle, maddelerle<br />
karışmaya ya da bulaşmaya meydan vermeyecek biçimde düzenlenmelidir.<br />
Organik ürünlerin depolandığı alanlarda kullanılan yalıtım malzemeleri ve<br />
soğutma ile ilgili ekipmanlar bu amaç gözetilerek seçilmelidir.<br />
b) Ayrı olarak depolamanın mümkün olmadığı durumlarda <strong>organik</strong><br />
ürünlerle konvansiyonel ürünlerin karışması engelleyecek tedbirler alınır ve<br />
bu tedbirlerin yeterliliği yetkilendirilmiş kuruluş tarafından kontrol edilir.<br />
c) Basınç, sıcaklık ve yetkilendirilmiş kuruluşça uygun görülen gazlarla<br />
kontrol edilebilen koşullarda depolama uygulamaları yapılabilir.<br />
d) Organik ürünlerin depolanması sırasında ürünün <strong>organik</strong> özelliğini<br />
kaybettirecek ilaç ve ilaçlama yönetimi kullanılmaz.<br />
e) Organik ürünlerin depolanmasında sentetik kimyasal maddeler kullanılmaz<br />
ve doğal olmayan uygulamalar yapılmaz; tüm bu işlemler<br />
yetkilendirilmiş kuruluş tarafından kontrol edilir.<br />
f) Müteşebbis tarafından depolama koşulları ile depolanan <strong>organik</strong> ürünün<br />
giriş ve çıkış miktarları ve tarihine ilişkin kayıtları düzenli olarak tutulur.<br />
89
Yetkilendirilmiş kuruluşa onaylatılır ve çizelgenin bir nüshası müteşebbis<br />
tarafından, diğer nüshası yetkilendirilmiş kuruluş tarafından saklanır.<br />
Organik Ürünlerin Taşınması<br />
Madde 26 - Organik ürünlerin taşınması kuralları aşağıda belirtilmiştir.<br />
a) Müteşebbis, <strong>organik</strong> ürünlerin toptancısı ve perakendecileri de dahil olmak<br />
üzere diğer birimlere taşıma sırasında içeriğinde herhangi bir karışmaya<br />
neden olmayacak biçimde uygun paket, konteynır veya kapalı araçlarda<br />
izlenebilirliğini sağlayacak şekilde taşınmasını sağlamakla yükümlüdür.<br />
b) Kontrol sistemine dahil olan iki müteşebbis arasında, kapalı olmayan araç,<br />
konteynır, yada paketlerin bir veya birden daha fazla sayıda nakliye işlemi,<br />
ürün hakkında müteşebbis adı, adres, ürünün adı, etiket bilgileri,<br />
yetkilendirilmiş kuruluşun adı, kod numarası gibi gerekli bilgileri içeren<br />
evraklarla birlikte, gönderici ve alıcı tarafların yetkilisi yada yetkilendirilmiş<br />
kuruluşun bilgisi ve onayı ile olmalıdır.<br />
Organik Ürünlerin Pazarlanması<br />
Madde 27 - Organik ürünlerin pazarlanması kuralları aşağıda belirtilmiştir.<br />
a) Organik hammadde ve/veya <strong>organik</strong> işlenmiş ürün olduğu belirten "Ürün<br />
Sertifikasına" sahip olan ve bu Yönetmelik hükümlerince üretilmiş ürünleri<br />
<strong>organik</strong> ürün olarak pazarlanır.<br />
b) Organik ürün ticareti yapan müteşebbis, her bir parti satışı "Ürün<br />
Sertifikası" ile belgelendirmek zorundadır.<br />
c) Organik ürünler, <strong>organik</strong> ürün olduğu açıkça belirtilerek satılır. Organik<br />
ürünlerin, konvansiyonel ürün ile karışması ve <strong>organik</strong> niteliğinin korunması<br />
<strong>organik</strong> ürün satışı yapan müteşebbisin yükümlülüğündedir.<br />
d) İthalatçı ithalat halinde, yetkilendirilmiş kuruluş tarafından istenilen<br />
belgeleri eksiksiz olarak bu kuruluşa verir. Yetkilendirilmiş kuruluş<br />
tarafından yeniden sertifikalandırma yapmak amacıyla aşağıda belirtilen<br />
bilgi ve belgeler istenir. Bunlar;<br />
1) İthalatçının ithalat faaliyetleri; ithalatçının adı, adresi, ürünün geldiği ülke,<br />
ürünlerin ülkeye giriş noktası ve ithal edilen ürünlerin depolanmasında<br />
kullanılacak binaların uygunluğuyla ilgili detaylı açıklama belgeleri,<br />
2) Karşı ülkeden alman ürünün etiketi ve içeriğe dair bütün bilgilerin aslı<br />
veya noter onaylı tercümeleri,<br />
3) İthalat işleminin nasıl gerçekleşeceğini ve ihlal durumunda alınacak<br />
ihtiyati tedbirleri içeren belgeler,<br />
4) İthalatçı tarafından kullanılacak herhangi bir deponun diğer ülkede bulun-<br />
90
ması durumunda, karşı ülkenin yetkilendirilmiş kuruluşu tarafından kontrole<br />
açık olacağını belirten belgeler.<br />
5) İlgili partinin miktarı, orjini ve yapısı, kontrol mekanizmasının detayları,<br />
üretim, işleme, ambalajlama, depolama, nakliye işlemlerinin detayları,<br />
alıcıları, ürün sertifikası, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> müteşebbis sertifikası, ürüne ilişkin<br />
yıllık kontrol raporlarıdır.<br />
Yetkilendirilmiş kuruluş tarafından gerek duyulması halinde yukarıdaki bilgi<br />
ve belgelere ek olarak bilgi ve belge istenebilir. Tüm bilgi ve belgeler,<br />
Komite denetimlerinde ibraz edilmek üzere muhafaza edilir.<br />
e) İthalat veya ihracat yapmak isteyen müteşebbis, yetkilendirilmiş<br />
kuruluştan aldığı Ürün Sertifikası ve ulusal mevzuat hükümleri gereğince<br />
tamamlamakla yükümlü olduğu diğer belgelerle birlikte Bakanlığın ilgili<br />
birimine başvurur.<br />
f) Organik ürünlerin ihracatı, Dış Ticaret Müsteşarlığının "İhracatı Kayda<br />
Bağlı Ürünler Listesi"nde yer alan ürünler için yapılan işlemler tabidir. Bu<br />
nedenle; müteşebbisler, ihracat dokümanlarının bir örneğini Ege İhracatçı<br />
Birliklerine verir. Ege İhracatçı Birlikleri ihracatçı bildirimleri ve verilen<br />
beyanname numaralarını içeren ihracat verilerini her üç ayda bir Komiteye<br />
bildirir.<br />
ÜÇÜNCÜ KISIM<br />
Kontrol ve/veya Sertifîkasyon Sisteminin işleyişi<br />
BÎRÎNCl BÖLÜM<br />
Kontrol Esasları<br />
Kontrol sisteminin özellikleri<br />
Madde 28 - Organik üretimin özelliği, her aşamasının kontrollü olması ve<br />
ürünün sertifikalandırılmasıdır. Bu Yönetmelik hükümlerine göre, ürünün<br />
güvence altına alınmasındaki iki temel unsur, kontrol ve sertifikasyondur.<br />
Kontrol ve sertifîkasyon işlemi, aynı kuruluş tarafından yapılabileceği gibi<br />
ayrı ayrı kurulular tarafında da yapılabilir.<br />
Kontrol yetkisi<br />
Madde 29 - Bakanlık müteşebbis kontrolüne ilişkin yetkisini, yetkilendirilmiş<br />
kuruluşa devredebilir. Kontrol yetkisi verilen kuruluşlar ve kontrolörler<br />
yetkilerini başka bir kurum ve/veya kuruluşa veya kişiye devredemez.<br />
91
İşletme ve müteşebbis kontrolü için gerekli bilgi ve belgeler<br />
Madde 30 - İşletme ve müteşebbis kontrolü için gerekli bilgi ve belgeler<br />
aşağıda belirtilmiştir.<br />
a) Müteşebbisler yaptıkları <strong>organik</strong> faaliyetler ile ilgili her türlü bilgi ve<br />
belgeleri, sözleşmeli olduğu kontrol ve sertifıkasyon kuruluşu veya kontrol<br />
kuruluşuna vermekle yükümlüdür. Bu bilgi ve belgeler kuruluş tarafından<br />
kayıt altına alınır. Bu kayıtlar aşağıdaki bilgi ve belgeleri içerir;<br />
1) İşletmenin adı, adresi, kapasite bilgileri, hukuki durumuna ait bilgi ve<br />
belgeler, sözleşme tarihi, imzalanan sözleşme metni, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>a geçişin<br />
başladığı tarih, sözleşme tarihine kadar ki arazi geçmişine ait bilgiler,<br />
2) Faaliyet alanı,<br />
3) İşletmede daha önce uygulanan üretim metodu,<br />
4) İşletmenin ve işletme binalarının planları,<br />
5) Arazi parselleri veya alana dair tüm plan ve krokiler,<br />
6) İşletmenin mevcut makine ve ekipman donanımı,<br />
7) İşletmenin konumu, kullanılan depoların tanımı ve amaca uygunluğu,<br />
8) Ürün münavebe planı,<br />
9) Kullanılacak tüm girdilere ait kayıt defterleri,<br />
10) İşletmenin malları, dışarıdan satın alman malları içeren alım ve satım<br />
defterleri,<br />
11) Ürün çıkış planı, ürünün niteliği, stok durumu, miktarı, ambalajlama<br />
şekli ve materyali,<br />
12) Orman alanlarından ve doğadan ürün toplanması durumunda, alana ait<br />
bütün tanımlamalar, resmi izinler ile alana yapılan tüm teknik müdahaleler,<br />
afetler, karantina tedbirleri gibi bilgilerdir.<br />
b) Müteşebbis, faaliyet alanı ile ilgili bilgileri kapsayan <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>a geçiş<br />
ve üretim planları hazırlar.<br />
92
Kontrol işlemi<br />
Madde 31 - Kontrol işlemi; yazılı belgeleri, planları, defterleri, raporları,<br />
kayıtları, arazi, işletme ve depo gibi kritik nokta kontrollerini ve gözlemleri<br />
içermelidir. Kontrol ve sertifıkasyon kuruluşu veya kontrol kuruluşu yılda en<br />
az bir defa haberli veya habersiz olarak işletmeyi yerinde kontrol eder. Bu<br />
amaçla kontrol ve sertifıkasyon kuruluşu veya kontrol kuruluşu bir kontrol<br />
planı hazırlar ve hazırlanan bu kontrol planı aşağıdaki bilgileri içerir;<br />
1) Müteşebbisin adı ve adresi,<br />
2) Kontrol tarihi,<br />
3) Kontrolün kapsayacağı konular,<br />
4) Kontrolör adıdır.<br />
Müteşebbis tarafından kayıt altına alman bütün <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> faaliyetleri<br />
kontrol raporları için temel bilgi niteliğindedir.<br />
Kontrol işlemi sırasında kontrolör, bağlı bulunduğu kontrol ve sertifıkasyon<br />
kuruluşu veya kontrol kuruluşunun <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> faaliyetlerini içeren kendi<br />
kontrol formlarını doldurur. Kontrolör, yaptığı kontrole dair kontrol<br />
sonuçlarını içeren bir belge düzenleyerek müteşebbise verir ve bu belge<br />
müteşebbisçe saklanır. Kontrol ve sertifıkasyon kuruluşu veya kontrol<br />
kuruluşu kontrol işlemi sonucunda bir rapor hazırlar. Kontrol raporu,<br />
müteşebbisin bu Yönetmelik hükümlerine göre yapılan <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong><br />
faaliyetlerinin kontrol sonuçlarını içerir.<br />
İKİNCİ BÖLÜM<br />
Sertifıkasyon Esasları<br />
Sertifıkasyon sisteminin özellikleri<br />
Madde 32 - Sertifıkasyon; bütün kontrol yöntemlerinin uygulanması sonucu<br />
işletmenin, <strong>organik</strong> ürünün ve girdinin geldiği aşamanın belgelendirilmesidir.<br />
Kontrol ve sertifıkasyon kuruluşu veya sertifıkasyon kuruluşunca;<br />
<strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> müteşebbis sertifikası ve ürün sertifikası verilir. Sertifikalar,<br />
asgari bu Yönetmeliğin Ek-4'ünde yer alan bilgileri içerecek şekilde düzenlenmelidir.<br />
Düzenlenen sertifikaların icmal listeleri Komiteye gönderilir.<br />
Sertifıkasyon sisteminin özellikleri aşağıda belirtilmiştir;<br />
93
a) Sertifikasyon, Komiteden bu yetkiyi almış gerçek veya tüzel kuruluşlarca<br />
yapılır. Sertifıkasyon işlemi, kontrolü yapan kuruluşça da yapılabilir, ancak<br />
bu işlem için de Komiteden izin ve yetki almak zorundadır. Sertifika yetkisi<br />
verilen kontrol ve sertifıkasyon kuruluşu veya sertifıkasyon kuruluşu yetkisini<br />
başka bir kurum veya kuruluşa devredemez.<br />
b) Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu veya sertifıkasyon kuruluşu bir<br />
sertifıkasyon sistemi oluşturur ve Komiteye sunar. Bu sistemi kontrol ve<br />
sertifikasyon kuruluşu veya sertifikasyon kuruluşunun uyguladığı fiyat<br />
listesi, sertifika belgesi örneği, sertifika çeşitleri, test etme ve sorgulama<br />
metodu, analiz yöntemi ve kullandığı tüm teknikler ve dokümantasyon<br />
sistemi ile ilgili bilgileri kapsar.<br />
c) Sertifikasyon kuruluşu sertifika düzenleyeceği işletmelere ait tüm kontrol<br />
bilgilerini ve raporları kontrolü yapan kuruluştan devralır. Kontrol kuruluşu<br />
bu bilgileri sertifikasyon kuruluşuna vermek zorundadır.<br />
Sertifîkasyonun esasları<br />
Madde 33 - Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu veya sertifikasyon kuruluşu,<br />
bu Yönetmelikte bahsedilen kriterleri ve sertifikasyon esaslarının<br />
uygunluğunu EN 45011 veya ISO 65'e göre sağlamak zorundadır. Kontrol ve<br />
sertifikasyon kuruluşu veya sertifikasyon kuruluşu yapılan işin niteliğine<br />
göre kalite sistemini açıklayan bir kalite el kitabı hazırlar.<br />
DÖRDÜNCÜ KISIM<br />
Yetkilendirilmiş Kuruluşlar<br />
BİRİNCİ BÖLÜM<br />
Yetkilendirilmiş Kuruluşların Çalışma Esasları,<br />
Çalışma İzni ve Yaptırımlar<br />
Yetkilendirilmiş Kuruluşların Çalışma Esasları<br />
Madde 34 - Yetkilendirilmiş kuruluşların çalışma esasları şunlardır:<br />
a) Yetkilendirilmiş kuruluşlar; Komiteden çalışma yetkisi almak, çalışma<br />
yetki süreleri dolmadan en az bir ay önce çalışma yetki sürelerinin uzatılması<br />
için başvuru yapmak ve çalışma izinlerinin uzatıldığını belgelemek zorundadırlar.<br />
Yukarıdaki hususlara dikkat etmeyen kuruluşların çalışma izinleri<br />
Komite tarafından yeni izin belgelerini alıncaya kadar durdurulur.<br />
94
) Yetkilendirilmiş kuruluşlar yurt içinde her türlü <strong>organik</strong> ürün ambalajında<br />
ulusal <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> logosunu kullandırmak zorundadırlar.<br />
c) Yetkilendirilmiş kuruluş, bu Yönetmelik hükümlerine göre kontrol sürecini<br />
işletmeden ürün veya girdi sertifikalandırması yapamaz.<br />
d) Yetkilendirilmiş kuruluşlar bu Yönetmelik hükümlerine uymayan üretim<br />
teknikleri ve girdilerin kullanıldığından şüphe duyduğu durumlarda analiz<br />
amaçlı ürün örnekleri alabilir.<br />
e) Tespit ettikleri her türlü aykırılıklar ile uygun gördükleri yaptırım işlemlerini<br />
de içeren karar yazısını, müteşebbisin itirazı var ise yirmi gün<br />
içerisinde, itiraz yok ise yıllık raporlarında Komiteye bildirirler. Ayrıca,<br />
yetkilendirilmiş kuruluş tarafından sistemden çıkarılan müteşebbisler diğer<br />
yetkilendirilmiş kuruluşlara bildirilir. Yetkilendirilmiş kuruluş tarafından<br />
uygun görülen yaptırımlara itiraz ve şikayet halinde Komite konu ile ilgili<br />
inceleme ve yeni belgeler isteme yetkisine sahiptir. Komite itiraz ve şikayet<br />
ile ilgili bilgi ve belgeleri inceler, nihai kararı verir ve sonucu taraflara iletir.<br />
f) Yetkilendirilmiş kuruluş, bitkisel ve hayvansal ürünler ile su ürünleri<br />
üretimi yapan, orman alanlarından ve doğadan ürün toplayan, ürün işleyen,<br />
ambalajlayan, depolayan, nakleden, pazarlayan, sözleşme yaptığı geçiş<br />
sürecindeki veya bu süreci tamamlamış bütün müteşebbisleri ve<br />
müteşebbislere ait her türlü bilgi ve belgeyi kontrol eder ve kayıt altına alır.<br />
Ayrıntılı rapor hazırlar. Raporlar, faaliyet alanı ile ilgili olarak aşağıdaki<br />
bilgileri içerir.<br />
1) Bu Yönetmeliğin 6' ncı maddesinin (a) bendinin (1) numaralı alt bendinde<br />
yer alan bilgiler,<br />
2) Üretime dair bütün bilgiler,<br />
3) İşletmeye dair bütün bilgiler, .<br />
4) Kontrollere dair bütün bilgiler,<br />
5) Sertifikasyona dair bütün bilgiler,<br />
6) İhlal ve ihtilaflara dair bütün bilgiler,<br />
7) Gıda siciline dair bütün bilgilerdir.<br />
95
Yetkilendirilmiş Kuruluşlarda Aranan Şartlar<br />
Madde 35 - Yetkilendirilmiş kuruluşlarda aranan şartlar şunlardır:<br />
a) Yetkilendirilmiş kuruluşlar teknik ve idari bakımından görevini yerine<br />
getirebilecek imkânlara sahip olmalıdır. Komite, bu konuda gerekli<br />
incelemelerde bulunmak, tavsiye ve direktif verme yetkisine sahiptir.<br />
Bakanlık tarafından izin verilecek yerli veya yabancı yetkilendirilmiş kuruluşun<br />
Türkiye irtibat bürosu temsilcisinin ve yardımcısının T.C. vatandaşı<br />
olması zorunlu olup, çalışan T.C. vatandaşı personel sayısı, toplam kontrolör<br />
ve diğer personel sayısının 2/3 f<br />
ünden az olamaz.<br />
b) Yetkilendirilmiş kuruluşlar EN 45011 veya ISO 65 veya standartlara göre<br />
alcredite edilmiş olmalıdır.<br />
c) Yetkilendirilmiş kuruluşlar, sürekli irtibat sağlanabilecek her türlü alt<br />
yapıyı oluşturur.<br />
d) Yetkilendirilmiş kuruluşlar, danışmanlık hizmeti veremez.<br />
e) Yetkilendirilmiş kuruluşlar, yöneticilerinin, ortaklarının, kontrolörlerinin<br />
ve çalışanları ile bunların birinci derece yakınlarının <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> faaliyetlerini<br />
kontrol edemez ve sertifıkalandıramaz.<br />
f) Yetkilendirilmiş kuruluşun yöneticileri, ortakları, kontrolörleri ve<br />
çalışanları, aynı anda başka bir yetkilendirilmiş kuruluşta görev alamazlar.<br />
Ancak, serbest kontrolörler aynı anda farklı yetkilendirilmiş kuruluş adına<br />
kontrol yapabilirler.<br />
g) Yetkilendirilmiş kuruluşların kontrolörlerinin sayısı, kuruluşun proje<br />
sayısı ve kontrol edilecek alan için yeterli olmalıdır. Bir yıl içersinde<br />
kontrolör için maksimum çalışma süresi 90 kontrol günüdür.<br />
h) Bakanlık tarafından yetkilendirilmiş kuruluşlardan, yürürlükteki <strong>organik</strong><br />
<strong>tarım</strong> mevzuatlarına uygun faaliyette bulunacaklarına dair noter onaylı bir<br />
taahhütname alınır.<br />
ı) Yetkilendirilmiş kuruluşlar gerekli gördükleri durumlarda en az bir<br />
kontrolör bulundurmak ve komiteden izin almak kaydıyla şubeler açabilir.<br />
Yetkilendirilmiş kuruluşlar açtığı şubelerince yürütülen tüm faaliyetlerden<br />
sorumludurlar. Şubelerin kapatılması durumunda komite bilgilendirilir.<br />
96
YetMlendirilmiş Kuruluşun Çalışma İzni İçin Başvuru Şekli<br />
Madde 36 - Gerçek veya tüzel kişiler; kontrol veya sertifikasyon veya<br />
kontrol ve sertifikasyon faaliyetlerinde bulunmak için Bakanlığa resmi<br />
olarak müracaat eder. Komite tarafından gerekli incelemeler yapılır ve<br />
müracaat tarihinden itibaren en geç 3 ay içinde ilgiliye gerekli iznin verilip<br />
verilmeyeceğine dair bilgi verilir. Bakanlıkça izin verilen yetkilendirilmiş<br />
kuruluş bu Yönetmelik çerçevesinde çalışmalarını sürdürür.<br />
Yetkilendirilmiş Kuruluş Çalışma İzni İçin Aranan Şartlar ve İstenilen<br />
Belgeler<br />
Madde 37 - Çalışma izni için istenilen belgeler ve aranan şartlar aşağıda<br />
belirtilmiştir:<br />
a) Yetkilendirilmiş kuruluşların hukuki yapısını belirtir belgeler;<br />
1) Yetkilendirilmiş kuruluş tüzel kişilik ise en az Limited Şirket olmalıdır.<br />
2) Yetkilendirilmiş kuruluş, yabancı bir kuruluşun Türkiye'deki şirketi veya<br />
irtibat bürosu ise; tüm yasal izin prosedürlerini tamamlamış olmalıdır.<br />
3) Gerçek kişi ise iş yeri açma belgesi almalıdır.<br />
b) Yetkilendirilmiş kuruluş yabancı bir kuruluşun Türkiye'deki irtibat<br />
bürosu veya şirketi ise, akreditasyon belgesini müracatta ibraz eder. Yeni<br />
kurulan şirket ise akreditasyon belgesini en geç iki yıl içinde Bakanlığa<br />
göndermelidir. Belirtilen sürede akreditasyon belgesi ibraz edilmez ise<br />
Bakanlık yetkilendirilmiş kuruluşun çalışma iznini, belge Bakanlığa ibraz<br />
edilinceye kadar askıya alır.<br />
c) Yetkilendirilmiş kuruluşların yer ve organizasyon tanımlamalarına dair<br />
belgeler;<br />
1) Adı, yeri, tüm iletişim bilgileri ve var ise logosuna ait belgeler,<br />
2) Kuruluş sahibi, ortakları, çalışanları, kontrolörlerine ait kimlik belgeleri,<br />
3) Kuruluş sahibi, ortakları, çalışanları, kontrolörlerine ait eğitim belgeleri,<br />
4) Çalışanların görev tanımları ve sigorta belgeleri,<br />
5) Yetki sahibi kişilere ait imza sirküleri,<br />
97
6) Yetkilendirilmiş kuruluşun organizasyon semasıdır.<br />
d) Kuruluşun mali yapısına dair belgeler;<br />
1) Sermaye yapısını gösteren belgeler,<br />
2) Vergi türü ve vergi numaralarını da içeren belgelerdir.<br />
e) Kuruluşun çalışma alanı ve çalışma sistemine dair bu Yönetmelikte<br />
belirtilen tüm belgelerdir.<br />
f) Kontrol ve sertifıkasyon yöntemlerini içeren belgeler ve türkçe kalite el<br />
kitabıdır.<br />
Müteşebbisin Sorumlulukları ve Uygulanacak Yaptırımlar<br />
Madde 38 - Müteşebbis; sözleşme yaptığı yetkilendirilmiş kuruluşa <strong>organik</strong><br />
üretimle ilgili istediği tüm bilgi ve belgeleri vermek, üretimin her aşamasında<br />
gerekli kontrolün yapılabilmesi için işletmenin <strong>organik</strong> üretimle ilgili her<br />
birimini yetkilendirilmiş kuruluşa açmak zorundadır. Yetkilendirilmiş<br />
kuruluş <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> faaliyetinin her aşamasını istediği anda kontrol eder.<br />
Müteşebbis faaliyet alanını tam olarak tanımlamalı ve aldığı önlemleri<br />
yetkilendirilmiş kuruluşa bildirmelidir. Müteşebbis, bu Yönetmelik<br />
hükümlerine uyacağına ve her türlü kontrole izin vereceğine dair bir<br />
taahhütnameyi yetkilendirilmiş kuruluşa vermek zorundadır.<br />
Müteşebbis, ürettiği, işlediği, ithal ettiği yada başka bir müteşebbisten<br />
satın aldığı ürünün bu Yönetmelik hükümlerine uygun olmadığından<br />
kuşkulanıyorsa bu durumu yetkilendirilmiş kuruluşa bildirir. Durum netlik<br />
kazanmcaya kadar söz konusu ürünün <strong>organik</strong> ürün olduğuna dair atıfta<br />
bulunacak <strong>organik</strong> ürün etiket ve logosunu kullanamaz. Müteşebbis söz<br />
konusu ürünü tereddütler ortadan kalktıktan sonra yetkilendirilmiş kuruluşun<br />
bilgisi dahilinde bu Yönetmelik hükümlerine uygun işlemlere tabi tutabilir ve<br />
pazarlayabilir.<br />
Yetkilendirilmiş kuruluş tarafından müteşebbise uygulanacak yaptırımlar,<br />
aşağıdaki maddelere göre uygulanır.<br />
a) Müteşebbis, faaliyetleriyle ilgili yetkilendirilmiş kuruluş tarafından<br />
istenilen kayıtları düzenli olarak tutmak zorundadır. Belgelerin düzensiz<br />
veya yanlış tutulması durumunda, yetkilendirilmiş kuruluşlar eksiklik ve<br />
aksaklıkları müteşebbislere ayrıntılı ve yazılı olarak bildirir. Yetkilendirilmiş<br />
98
kuruluş eksiklik ve aksaklıkların düzeltilmesi için müteşebbise bir ay süre<br />
tanır. Bu süre sonunda tekrar kontrol eder. Eksiklik giderilmiş ise sözleşme<br />
aynen devam eder. Aksi halde kalite el kitabında belirtilen yaptırımlar<br />
uygulanır. İtiraz halinde konu ile ilgili bilgi ve belgeler en geç yirmi gün<br />
içinde Komiteye iletilir. Komite gerekli incelemeleri yaptıktan sonra nihai<br />
kararını verir ve sonucu taraflara bildirir.<br />
b) Üretim aşamasında bu Yönetmelik hükümlerine aykırı uygulamaların<br />
saptanması halinde; müteşebbis <strong>organik</strong> üretime geçiş sürecinde ise, süre<br />
yetkilendirilmiş kuruluş tarafından uzatılır, bu süreyi tamamlamışsa tekrar<br />
geçiş sürecine geçirilir ve müteşebbise yazılı olarak bildirilir. Uzatılan geçiş<br />
süresi sonunda bu Yönetmelik hükümlerine aykırı uygulamaları tekrarladığı<br />
tespit edilen üretici müteşebbislerin sözleşmesi feshedilerek Komiteye<br />
bildirilir. İtiraz veya şikayet halinde Komite konu ile ilgili bilgi ve belgeleri<br />
ister ve inceleme başlatır. İnceleme neticesinde, müteşebbisin bu Yönetmelik<br />
hükümlerine aykırı uygulamaların kasıtlı olarak devam ettiği tespit edilmesi<br />
durumunda; Komite müteşebbisi <strong>organik</strong> üretim yapma faaliyetinden beş yıl<br />
süre ile men eder ve tüm yetkilendirilmiş kuruluşlara bildirir. Men kararı<br />
yalnızca Komite tarafından verilir.<br />
c) İşleme, ambalajlama, etiketleme, depolama, taşıma, pazarlama faaliyetlerinde<br />
bu Yönetmelik hükümlerini ihlal eden müteşebbisin ihlale kasıtlı<br />
olarak devam ettiği tespit edildiğinde, Komite müteşebbisi <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong><br />
faaliyetinden beş yıl süre ile men eder ve bu kararını tüm yetkilendirilmiş<br />
kuruluşlara bildirir.<br />
Yetldlendirilmiş Kuruluşların Göndermekle Yükümlü Oldukları Bilgi ve<br />
Belgeler<br />
Madde 39 - Komite, yetkilendirilmiş kuruluşlardan; müteşebbise, ürüne,<br />
üretime, kontrol işlemine, kuruluşun kendisine, çalışanına ve menşeine dair<br />
her türlü bilgi ve belgeleri istediği zaman ve biçimde talep edebilir. Ayrıca<br />
yetkilendirilmiş kuruluşlar, yapısıyla ilgili yapılan her türlü değişikliği en<br />
geç bir ay içerisinde Komiteye bildirmek zorundadır.<br />
Bu Yönetmeliğin 6 ncı maddesinin (f) bendinde verilen kod numarasını,<br />
sözleşme yaptığı müteşebbislerin onaylı listesi, arazi yeri, büyüklüğü, ürünün<br />
adı, miktarı işletmenin adı ve <strong>organik</strong> faaliyet bilgilerini içeren listeyi<br />
Yetkilendirilmiş kuruluş Komiteye ve <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>ın yapılacağı il <strong>tarım</strong><br />
müdürlüğüne en geç bir ay içinde bildirmek zorundadır. Komite ve il <strong>tarım</strong><br />
müdürlüğü, kendisine bildirilen müteşebbisi "<strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> metodu<br />
uygulayan müteşebbis" olarak kayıt altına alır.<br />
99
Geçiş sürecindeki kısaltmanın süresi ve gerekçesi ya da müteşebbisin<br />
yeniden geçiş sürecine alınması durumları yetkilendirilmiş kuruluş<br />
tarafından, bir ay içerisinde üretim yapılan ilin il müdürlüğüne, yıllık<br />
raporlarda ise Komiteye bildirilir.<br />
Yetkilendirilmiş kuruluşlar, geçen takvim yılında yapmış oldukları bir yıllık<br />
faaliyetleriyle ilgili; ürün, müteşebbis, sertifika icmalleri, kontrol, üretim,<br />
ihracat, ithalat, çalışan personel durumu ile ilgili bilgileri müteakip yılın en<br />
geç 31 Mart tarihine kadar Komiteye bildirir. Ayrıca yeni sözleşme yapılan<br />
müteşebbisleri sözleşme tarihinden itibaren en geç bir ay içinde Komiteye<br />
bildirmek zorundadırlar.<br />
Denetim, Yetki ve Sorumluluklar île Denetim Elemanlarının Hizmet îçi<br />
Eğitimleri<br />
Madde 40 - Yetkilendirilmiş kuruluş, müteşebbis ve işletme denetimleri;<br />
Organik Tarım Komitesi Üyeleri ve il müdürlükleri bünyesinde <strong>organik</strong><br />
<strong>tarım</strong> konusunda eğitim almış teknik elemanlardan oluşan Organik Tarım<br />
Birimi tarafından yapılır. Bu denetimler gerek görülmesi halinde Bakanlık<br />
tarafından Teftiş Kurulu Başkanlığına da yaptırılabilir.<br />
İl müdürlüklerinde denetimde görev alacak denetim elemanı; İl müdürlüğü<br />
tarafından önerilen, Bakanlık tarafından eğitilerek kimlik verilen kişilerden<br />
oluşur.<br />
Denetimler; yetkilendirilmiş kuruluş büro denetimi, müteşebbis, işletme<br />
denetimleri olup, yetkilendirilmiş kuruluşların büro denetimi komite<br />
tarafından, diğer denetimler ise İl müdürlüklerince yapılır. Denetimler<br />
denetim yetkisine sahip en az iki elaman tarafından gerçekleştirilir. İl<br />
müdürlüğü elemanlarınca yapılacak denetimler sırasında Bakanlık tarafından<br />
hazırlanmış olan denetim formları kullanılır. Yıl sonunda yapılan<br />
denetimlere ilişkin değerlendirme icmali istatistiki bilgi mahiyetinde<br />
Bakanlığa en geç müteakip yılın 31 Ocak tarihine kadar gönderilir.<br />
Bakanlık merkez teşkilatınca gerek görülmesi halinde taşra teşkilatı denetim<br />
elemanlarına yönelik eğitimler yaptırılır. Çiftçi eğitimleri taşra teşkilatındaki<br />
denetim elemanları tarafından yapılır.<br />
Ceza Uygulamaları<br />
Madde 41 - Kanuna aykırı hareket eden müteşebbislere ve yetkilendirilmiş<br />
kuruluşlara verilecek idari para cezaları aşağıdaki şekilde uygulanır.<br />
100
a) Suçun tespit edildiği mahallin il müdürlüğünün teklifi veya Komiteye<br />
yapılan şikayete bağlı olarak veya Komitenin doğrudan tespiti halinde<br />
Kanunun 12 nci maddesinin birinci fıkrasının (b), (c), (d), (e) bentlerindeki<br />
yaptırımlar Bakanlık tarafından uygulanır. Bu yaptırımlar Komitenin ön<br />
incelemesini müteakip gerek duyulduğu durumda Bakanlık Teftiş Kurulu<br />
Başkanlığı tarafından yapılacak inceleme sonucuna göre yerine getirilir. Bu<br />
inceleme süresince yetkilendirilmiş kuruluş müteşebbislerle yeni sözleşme<br />
yapamaz. Ancak daha önceden sözleşme yapılmış müteşebbislerle ilgili<br />
kontrol, sertifikasyon ya da kontrol ve sertifıkasyon işlemlerine Komitenin<br />
alacağı karar doğrultusunda devam edilebilir.<br />
b) Kanunun 12 nci maddesinin birinci fıkrasının (f) ve (k) bendlerine aykırı<br />
hareket edenlere Bakanlıkça veya mahallin en büyük mülki amiri tarafından<br />
idari para cezası verilir.<br />
c) Kanunun 12 nci maddesinde yer alan diğer cezalar ise suçun tespit edildiği<br />
mahallin en büyük mülki amiri tarafından verilir.<br />
d) Suça ilişkin cezanın kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde suçun<br />
tekrarlanması halinde Kanunda öngörülen tekerrür hükümleri uygulanır.<br />
Bakanlık veya mahallin en büyük mülki amiri tarafından verilen idari para<br />
cezalarına karşı, kararın ilgilisine tebliğ tarihinden itibaren (7) gün içerisinde<br />
yetkili idari mahkemelere itiraz edilebilir.<br />
Kontrolörlük Kursu, Kontrolörlük Başvurularında Aranılacak Şartlar île<br />
Yetki, Çalışma Şekil ve Esasları<br />
Madde 42 - Bakanlıkça gerekli görülmesi halinde, ziraat mühendisi, veteriner<br />
hekim, su ürünleri mühendisi ve gıda mühendislerine yönelik, yılda bir defa<br />
kontrolör kursu açılır veya açtırılır. Kurs masraflarını karşılamak üzere,<br />
kursa katılacaklardan alınacak önceden Kurumca belirlenmiş olan ücret,<br />
ilgili döner sermaye hesabına yatırılır.<br />
Kontrolörlük başvurularında aranılacak şartlar, kontrolörün, yetki, çalışma<br />
şekil ve esasları şunlardır:<br />
a) Başvuruda aranılacak şartlar;<br />
1) Ziraat, veteriner, su ürünleri ve gıda mühendisliği fakültelerinin birinden<br />
mezun olmak,<br />
101
2) Organik <strong>tarım</strong> konusunda bir yıllık bilgi ve deneyim sahibi olduğunu<br />
gösterir resmi belgeye veya konu ile ilgili yüksek lisans diplomasına veya<br />
konu ile ilgili doktora diplomasına veya Bakanlıkça açılacak veya açtırılacak<br />
kurslardan kontrolörlük eğitimi aldığına dair resmi bir belgeye sahip olmak<br />
veya <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> komitesinde bir yıl süre ile çalışmış olmak veya lisans<br />
eğitimleri uygun <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>da görev yapmış Bakanlık müfettişi olmaktır.<br />
b) Yetki;<br />
1) İstenilen bilgi ve belgeleri Komiteye sunan kişilere, Komite tarafından<br />
kontrolörlük yetkisi verilir ve yetkilendirilen kontrolörler kimliklendirilerek<br />
kayıt altına alınır.<br />
2) Lisans aldıkları meslek odasına üye olmak koşuluyla kontrol hizmeti<br />
verebilirler.<br />
3) Kontrolörler aynı anda yalnız bir yetkilendirilmiş kuruluş adına çalışır,<br />
ancak serbest kontrolörler aynı anda farklı yetkilendirilmiş kuruluş adına<br />
kontrol yapabilirler.<br />
c) Çalışma şekil ve esasları;<br />
1) Komiteden alınacak yetki belgesiyle çalışırlar.<br />
2) Yaptıkları kontrolle ilgili rapor tutmak, bu raporları imzalamak ve<br />
yetkilendirilmiş kuruluşa teslim etmek zorundadırlar.<br />
3) Komite, kontrolörün bu Yönetmelik hükümlerine aykırı davranmasını<br />
tespit etmesi halinde kontrolör belgesini geçici veya süresiz olarak iptal<br />
edebilir.<br />
Sertifîker Başvurularında Aranılacak Şartlar ile Yetki, Çalışma Şekil ve<br />
Esasları<br />
Madde 43 - Sertifıkerlik başvurularında aranılacak şartlar ile yetki, çalışma<br />
şekil ve esasları şunlardır:<br />
a) Başvuruda aranılacak şartlar;<br />
1) En az 4 yıllık yüksek öğrenim mezunu olmak<br />
2) Organik <strong>tarım</strong> konusunda bir yıllık bilgi ve deneyim sahibi olduğunu<br />
gösterir resmi belgeye veya konu ile ilgili yüksek lisans diplomasına veya<br />
102
konu ile ilgili doktora diplomasına veya Bakanlıkça açılacak veya açtırılacak<br />
kurslardan kontrolörlük eğitimi aldığına dair resmi bir belgeye sahip olmak<br />
veya <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> komitesinde bir yıl süre ile çalışmış olmak veya lisans<br />
eğitimleri uygun <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>da görev yapmış Bakanlık müfettişi olmaktır.<br />
b) Yetki;<br />
1) İstenilen bilgi ve belgeleri Komiteye sunan kişilere, Komite tarafından<br />
sertifıkerlik yetkisi verilir ve yetkilendirilen sertifıkerler kimliklendirilerek<br />
kayıt altına alınır.<br />
2) Sertifıkerler yalnız bir yetkilendirilmiş kuruluş adına çalışabilir.<br />
c) Çalışma şekil ve esasları;<br />
1) Sertifıkerler, Komiteden alınacak yetki belgesiyle çalışırlar.<br />
2) Komite, sertifikerin bu Yönetmelik hükümlerine aykırı davranmasını<br />
tespit etmesi halinde sertifıker belgesini geçici veya süresiz olarak iptal<br />
edebilir.<br />
Kontrol ve Sertifîkasyon Ücreti<br />
Madde 44 - Kontrol ve sertifîkasyon ücretinin esasları aşağıda belirtilmiştir.<br />
Kontrol ve sertifîkasyon ücreti; yetkilendirilmiş kuruluş ile müteşebbis<br />
arasında yapılan sözleşme ile belirlenir. Yetkilendirilmiş kuruluş<br />
kontrollerinde komite üyesinin de kontrolde bulunmasını gerekli görürse,<br />
Komiteye yazılı olarak başvurur ve oluşacak harcırahı kendi kontrolüne<br />
uyguladığı esaslara göre karşılar.<br />
BEŞİNCİ KISIM<br />
Komiteler<br />
BİRİNCİ BÖLÜM<br />
Organik Tarım Komitesi<br />
Organik Tarım Komitesinin Oluşumu, Görevleri, Çalışma Şekil ve Esasları<br />
Madde 45 - Organik Tarım Komitesinin oluşumu, görevleri, çalışma şekil ve<br />
esasları aşağıda belirtilmiştir.<br />
a) Komitenin oluşumu; Bakanlık, Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel<br />
103
Müdürlüğü, Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü, Tarımsal Araştırmalar<br />
Genel Müdürlüğü, Teşkilatlanma ve Destekleme Genel Müdürlüğü,<br />
Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı ile Dış İlişkiler ve<br />
Avrupa Topluluğu Koordinasyon Dairesi Başkanlığı tarafından<br />
görevlendirilecek temsilcilerinden, Bakan veya yetkilendireceği müsteşar<br />
veya müsteşar yardımcısının onayı ile kurulur. Yukarıda adı belirtilen<br />
kuruluşlardan en az bir üye olmak üzere komiteye alınacak üye sayısını<br />
Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü belirler. İhtiyaç duyulması<br />
halinde Teftiş Kurulu Başkanlığı ve Hukuk Müşavirliği'nden Komiteye birer<br />
üye alınabilir. Komite başkanlığı ve sekreteryası Tarımsal Üretim ve<br />
Geliştirme Genel Müdürlüğü Alternatif Tarımsal Üretim Teknikleri Daire<br />
Başkanlığınca yürütülür.<br />
b) Komitenin görevleri;<br />
1) Yetkilendirilmiş kuruluş başvurularını değerlendirerek çalışma izni<br />
vermek, izin sürelerini uzatmak, izinlerini iptal etmek,<br />
2) Yetkilendirilmiş kuruluşları kodlamak, kontrolörleri, sertifikerleri<br />
kodlamak ve kimliklendirmek,<br />
3) Kontrolör ve sertifıker yetkisi vermek, yetkilerini iptal etmek,<br />
4) Yetkilendirilmiş kuruluşların büro denetimini yapmak,<br />
5) Yetkilendirilmiş kuruluşlara, kontrolörlere ve müteşebbislere <strong>organik</strong><br />
<strong>tarım</strong> mevzuatlarına aykırı hareket etmeleri halinde gerekli idari para<br />
cezalarının uygulanmasını Bakanlık Makamına teklif etmek,<br />
6) Türkiye'de <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>ın yaygınlaştırılması, geliştirilmesi, tanıtılması<br />
konularında çalışmalar^yapmak, Organik <strong>tarım</strong> konusunda eğitim, seminer,<br />
sempozyum, toplantı, kongre ve ftıarlarm düzenlenmesini teşvik etmek,<br />
bahse konu etkinliklere katılmak ve katkı sağlamak,<br />
7) Uluslararası Organik Tarım mevzuatlarını izleyerek bu konudaki uyumun<br />
sağlanması için değişiklik çalışmaları yapmaktır.<br />
c) Komite, sekreterya tarafından toplantıya çağrılır. Komite üye tam<br />
sayısının en az salt çoğunluğuyla toplanır. Kararlar üye tam sayısının salt<br />
çoğunluğu ile alınır.<br />
104
d) Raportörlük, Komitece Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü<br />
temsilcileri arasından seçilen sekreter üye tarafından yürütülür.<br />
e) Kararlar, toplantı tarihinden itibaren en geç bir ay içinde toplantıya katılan<br />
tüm üyeler tarafından imzalanır. Bakan veya Bakan'm yetki verdiği<br />
Makamın Onayına sunulur ve Makam Onayı tarihinden itibaren yürürlüğe<br />
girer.<br />
İKİNCİ BÖLÜM<br />
Organik Tarım Ulusal Yönlendirme Komitesi<br />
Organik Tarım Ulusal Yönlendirme Komitesinin Oluşumu, Görevleri,<br />
Çalışma Şekil ve Esasları<br />
Madde 46 - Organik Tarım Ulusal Yönlendirme Komitesinin oluşumu,<br />
görevleri çalışma şekil ve esasları aşağıda belirtilmiştir;<br />
a) Organik Tarım Ulusal Yönlendirme Komitesi; Tarımsal Üretim ve<br />
Geliştirme Genel Müdür'ün başkanlığında TÜGEM temsilcileri, Devlet<br />
Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Gümrük<br />
Müsteşarlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Çevre ve Orman<br />
Bakanlığı, İhracatı Geliştirme Etüt Merkezi, Tarımsal Araştırmalar Genel<br />
Müdürlüğü temsilcileri, TÜBİTAK, meslek kuruluşları, sivil toplum<br />
örgütleri, yetkilendirilmiş kuruluşların temsilcisi, üniversiteler ve özel sektör<br />
temsilcileri ile Komitenin toplantı gündemiyle ilgili görüşlerinin alınmasında<br />
yarar gördüğü kurum ve kuruluşların temsilcilerinden olmak üzere en az on<br />
kişiden oluşur.<br />
b) Organik Tarım Ulusal Yönlendirme Komitesi; <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>ın<br />
uygulanması ve geliştirilmesi, desteklemeler ve teşvikler, tüketicinin<br />
bilinçlendirilmesi, <strong>organik</strong> ürünlerin yurt içi ve yurt dışında pazarlanması,<br />
uygulamalardaki aksaklıkların tespit edilmesi ve bu konudaki stratejilerin<br />
belirlenmesi, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> konusunda proje önerilerinin belirlenmesi ve<br />
araştırma önceliklerinin tespit edilmesi hususunda çalışmaları yürütür.<br />
c) Organik Tarım Ulusal Yönlendirme Komitesi tarafından gerek görülmesi<br />
halinde çalışma grupları oluşturulur.<br />
d) Olağan olarak yılda en az bir kez toplanır. Olağanüstü durumlarda<br />
sekreterya tarafından toplantıya çağrılır.<br />
105
e) Kararlar, toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile alınır ve Komite'ye<br />
tavsiye niteliğindedir.<br />
f) Raportörlük ve sekreterya Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel<br />
Müdürlüğü tarafından yürütülür.<br />
g) Kararlar, toplantı tarihinden itibaren yirmi gün içinde tüm üyeler<br />
tarafından imzalanır. Kararlar imzalandıktan sonra otuz gün içerisinde<br />
Komiteye iletilir. Komite, müteakip ilk toplantısında kararlarla ilgili<br />
değerlendirmeyi yapar.<br />
ALTINCI KISIM<br />
Çeşitli ve Son Hükümler<br />
Uyuşmazlık Halinde Başvurulacak Yer<br />
Madde 47 - Her yetkilendirilmiş kuruluş tarafından, gerekli hallerde<br />
başvurulması maksadıyla bir mahkeme yerinin belirlenmesi zorunludur. Bu<br />
mahal, müteşebbis ile yetkilendirilmiş kuruluş arasında yapılan sözleşmede<br />
belirtilmelidir.<br />
Dış Ticaret Düzenlemeleri<br />
Madde 48 - Organik ürünlerin ithalat ve ihracatına ilişkin gerekli<br />
düzenlemeler, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Dış Ticaret Müsteşarlığı<br />
tarafından yapılır.<br />
Hüküm Bulunmayan Haller<br />
Madde 49 - Organik <strong>tarım</strong> faaliyetlerinde bu Yönetmelikte hüküm<br />
bulunmayan hallerde; 27/5/2004 tarihli ve 5179 sayılı Gıdaların Üretimi,<br />
Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin<br />
Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun, 22/3/1971 tarihli ve 1380 sayılı Su<br />
Ürünleri Kanunu, 29/5/1973 tarihli ve 1734 sayılı Yem Kanunu, 15/5/1957<br />
tarihli ve 6968 sayılı Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanunu ve<br />
29/6/2001 tarihli ve 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın<br />
Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun, 8/5/1986 tarihli ve 3285 sayılı<br />
Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunu ve bu Kanunlara dayalı olarak çıkartılan<br />
ilgili mevzuat hükümleri ile 25/4/2002 tarihli ve 24736 sayılı Resmi<br />
Gazete'de yayımlanan Kimyevi Gübre Denetim Yönetmeliği, 18/3/2004<br />
tarihli ve 25406 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Tarımda Kullanılan<br />
Kimyevi Gübrelere Dair Yönetmelik, 4/5/2004 tarihli ve 25452 sayılı Resmi<br />
Gazete'de yayımlanan Tarımda Kullanılan Organik, Organomineral, Özel,<br />
106
Mikrobiyal ve Enzim İçerikli Organik Gübreler ile Toprak Düzenleyicilerin<br />
Üretimi, İthalatı, İhracatı, Piyasaya Arzı ve Denetimine Dair Yönetmelik<br />
hükümlerine uyulur.<br />
Yürürlükten Kaldırılan Mevzuat<br />
Madde 50 - 11/7/2002 tarihli ve 24812 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan<br />
Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik yürürlükten<br />
kaldırılmıştır.<br />
Yürürlük<br />
Madde 51 - Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.<br />
Yürütme<br />
Madde 52 - Bu Yönetmelik hükümlerini Tarım ve Köyişleri Bakanı yürütür.<br />
Ek-1 Gübre ve Toprak İyileştiriciler ile Bitki Koruma Materyalleri<br />
A. Gübreler ve Toprak İyileştiriciler<br />
Organik bitkisel ürün yetiştiriciliğinde kullanımına izin verilen, gübre ve<br />
toprak iyileştiriciler aşağıda verilmiştir. Gübre ve toprak iyileştiriciler, bu<br />
Yönetmelik hükümleri doğrultusunda kullanılmalıdır.<br />
İsim<br />
Tanımı, İçeriği ve Kullanım Koşulları<br />
Çiftlik gübresi<br />
Kurutulmuş çiftlik ve<br />
suyu alınmış kanatlı<br />
hayvan gübresi<br />
Kanatlı ve çiftlik<br />
gübresi içeren<br />
kompostlaştırılmış<br />
hayvan gübresi<br />
- Hayvan dışkıları ve hayvan yatağı bitki materyalleinden oluşan<br />
gübredir.<br />
- Ekstansif hayvancılıktan gelen gübreler kullanılır.<br />
- Çiftlik gübresinin elde edildiği hayvan türleri belirtilmelidir.<br />
- Yetkilendirilmiş kuruluş tarafından kullanımına onay<br />
verilmelidir.<br />
- Ekstansif yetiştiricilik yapılan üretim birimlerinden elde edilen<br />
gübrelerdir.<br />
- Gübrenin elde edildiği hayvan türleri belirtilmelidir.<br />
- Yetkilendirilmiş kuruluş tarafından kullanımına onay<br />
verilmelidir.<br />
- Gübrenin elde edildiği hayvan türleri belirtilmelidir.<br />
- Ekstansif hayvancılıktan gelen gübrelerin kullanımı yasaktır.<br />
- Yetkilendirilmiş kuruluş tarafından kullanımına onay<br />
verilmelidir.<br />
107
Hayvanların sıvı<br />
dışkıları<br />
(taze gübre sızıntısı,<br />
idrar ve benzeri)<br />
Solucan<br />
(vermicompost) ve<br />
böceklerin kompostu<br />
Guano<br />
Hayvansal kaynaklı<br />
ürünler ve yan ürünler;<br />
Kan unu, Tırnak unu,<br />
Boynuz unu, Kemik<br />
unu veya jelatinsiz<br />
kemik unu, Balık unu,<br />
Et unu, Tüy, saç ve<br />
chiguette (öğütülmüş<br />
deri yada kürk) unu,<br />
Yün, Kürk, Saç,<br />
Sütçülük ürünleri<br />
Bitkisel kaynaklı<br />
ürünler ve yan ürünler;<br />
(örneğin: yağlı tohum<br />
küspesi, kakao<br />
kabukları, ıskarta malt,<br />
ve benzeri) elde edilen<br />
gübreler.<br />
Kompostlaştırılmış<br />
veya fermante edilmiş<br />
ev atıkları<br />
Kompostlaştırılmış<br />
veya fermante edilmiş<br />
sebze materyalleri<br />
karışımı<br />
- Kontrollü fermantasyonu ve/veya seyreltmeden sonra<br />
kullanılmalıdır.<br />
- Gübrenin elde edildiği hayvan türleri belirtilmelidir.<br />
- Entansif hayvancılıktan gelen gübrelerin kullanımı yasaktır.<br />
- Yetkilendirilmiş kuruluş tarafından kullanımına onay<br />
verilmelidir.<br />
- Yetkilendirilmiş kuruluş tarafından kullanımına onay<br />
verilmelidir.<br />
- Kuru maddede maksimum krom (VI) kontrasyonu: 0 mg/kg<br />
olmalıdır.<br />
- Yetkilendirilmiş kuruluş tarafından kullanımına onay<br />
verilmelidir.<br />
- Kompost veya biogaz için anaerobik fermantasyona bırakılarak<br />
ayrıştırılmış evsel atıklar.<br />
- Yalnızca bitkisel ve hayvansal atıklarıdır.<br />
- Yalnızca kapalı ve denetlenen toplama sisteminde üretilmelidir.<br />
- Kuru maddede en fazla konsantrasyonları; kadmiyum: 0.7,<br />
bakır:70, nikel:25, kurşun:45, çinko:200, civa:0.4,<br />
krom (toplam):70 ve krom (VI):0 mg/kg olmalı.<br />
- Yetkilendirilmiş kuruluş tarafından kullanımına onay<br />
verilmelidir.<br />
- 31 Mart 2006 tarihine kadar geçerlidir.<br />
- Kompost veya biogaz için anaerobik fermantasyona bırakılarak<br />
bitkisel karışımlardan elde edilen materyallerdir.<br />
- Yetkilendirilmiş kuruluş tarafından kullanımına onay<br />
verilmelidir.<br />
108
Deniz yosunu ve deniz<br />
yosunu materyalleri<br />
Talaş ve tahta parçaları<br />
Kompostlaştırılmış<br />
ağaç kabuğu<br />
Ağaç Külü<br />
Peat<br />
Kil'ler<br />
(örneğin: perlit,<br />
vermikülit ve benzeri)<br />
Yumuşak kaya fosfatı<br />
Alüminyum kalsiyum<br />
fosfat<br />
Bazik cüruf<br />
Ham potasyum tuzları<br />
(örneğin: kainit,<br />
silvinit ve benzeri)<br />
Magnezyum tuzu<br />
içerebilen Potasyum<br />
sülfat,<br />
Stillage ve stillage<br />
ekstratı<br />
1- Kurutma, dondurma ve öğütmeyi içeren fiziksel işlemler,<br />
2- Su veya sulu asit ve/veya sulu alkali çözelti ile ekstraksiyon,<br />
3- Fermantasyon,<br />
Yöntemleri ile elde edilmelidir.<br />
- Yetkilendirilmiş kuruluş tarafından kullanımına onay<br />
verilmelidir.<br />
- Kimyasal işlem görmemiş olmalıdır<br />
- Kimyasal işlem görmemiş olmalıdır<br />
- Kimyasal işlem görmemiş olmalıdır<br />
- Bahçe bitkilerinde (küçük ölçekli üretim birimi, çiçek, çalı ve<br />
fidan üretimi) sınırlı kullanılmalıdır.<br />
- 18/3/2004 tarihli ve 25406 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan<br />
"Tarımda Kullanılan Kimyevi Gübrelere Dair Yönetmelik"in<br />
Ek-Tinde belirtilen gübredir.<br />
- Kadmiyum içeriği 90 mg/kg P205'e eşit veya az olmalıdır.<br />
- 18/3/2004 tarihli ve 25406 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan<br />
"Tarımda Kullanılan Kimyevi Gübrelere Dair Yönetnıelik"in<br />
Ek-1' inde belirtilen gübredir.<br />
- Kadmiyum içeriği 90 mg/kg P205'e eşit veya az olmalıdır.<br />
- Bazik topraklarda sınırlı kullanılmalıdır. (pH>7,5)<br />
- Yetkilendirilmiş kuruluş tarafından kullanımına onay<br />
verilmelidir.<br />
- Yetkilendirilmiş kuruluş tarafından kullanımına onay<br />
verilmelidir.<br />
- Ham potasyum tuzlarından fiziksel ekstraksiyon işlemi ile elde<br />
edilen ve ayrıca magnezyum tuzları da içerebilen gübrelerdir.<br />
- Yetkilendirilmiş kuruluş tarafından kullanımına onay<br />
verilmelidir.<br />
- Amonyum; stillage olarak kabul edilmemektedir.<br />
109
Doğal kaynaklı<br />
kalsiyum karbonat<br />
(örneğin: tebeşir, marn,<br />
öğütülmüş kireçtaşı,<br />
breton toprağı (alg<br />
kreci), fosfat tebeşiri)<br />
Doğal kaynaklı<br />
magnezyum ve<br />
kalsiyum karbonat<br />
(örneğin: magnezyum<br />
tebeşiri, öğütülmüş<br />
magnezyum kireçtaşı<br />
vb.)<br />
Magnezyum sülfat<br />
(örneğin: kieserite)<br />
Kalsiyum klorür<br />
çözeltisi<br />
Kalsiyum sülfat<br />
(Jips=alçı taşı)<br />
Şeker üretiminde elde<br />
edilen endüstriyel kireç<br />
Elementel kükürt<br />
Sodyum klorür<br />
Öğütülmüş kayaç<br />
İz elementler<br />
Mikrobiyal gübreler<br />
- Sadece doğal kaynaklı olanlar kullanılır.<br />
- Yetkilendirilmiş kuruluş tarafından kullanımına onay<br />
verilmelidir.<br />
- Kalsiyum eksikliği belirlendiğinde elma ağaçlarının<br />
yapraklarına uygulanır.<br />
Yetkilendirilmiş kuruluş tarafından kullanımına onay<br />
verilmelidir.<br />
- Sadece doğal kaynaklı olanlar kullanılır.<br />
- 18/3/2004 tarihli ve 25406 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan<br />
"Tarımda Kullanılan Kimyevi Gübrelere Dair Yönetmelik"in<br />
Ek-l'inde belirtilen gübredir.<br />
- Yetkilendirilmiş kuruluş tarafından kullanımına onay<br />
verilmelidir.<br />
- 18/3/2004 tarihli ve 25406 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan<br />
"Tarımda Kullanılan Kimyevi Gübrelere Dair Yönetmeliksin<br />
Ek-1' inde belirtilen gübredir.<br />
- Yetkilendirilmiş kuruluş tarafından kullanımına onay<br />
verilmelidir.<br />
- Sadece ham Sodyum klorür tuzudur.<br />
- Yetkilendirilmiş kuruluş tarafından kullanımına onay<br />
verilmelidir.<br />
- 18/3/2004 tarihli ve 25406 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan<br />
"Tarımda Kullanılan Kimyevi Gübrelere Dair Yönetmelik"in<br />
Ek-l'inde belirtilen gübredir.<br />
- Yetkilendirilmiş kuruluş tarafından kullanımına onay<br />
verilmelidir.<br />
- Genetiği değiştirilmemiş olmalıdır.<br />
- Yetkilendirilmiş kuruluş tarafından kullanımına onay<br />
verilmelidir.<br />
110
B. Bitki koruma maddeleri<br />
B.l. Bitki ve hayvansal orijinli maddeler<br />
İsim<br />
Az dirachta indica A.<br />
Juss (Neem ağacı) dan<br />
elde edilmiş<br />
azadirachtin<br />
Hidrolize proteinler<br />
Lesitin<br />
Balmumu<br />
Jelatin<br />
Nane yağı, çam yağı<br />
ve kimyon yağı gibi<br />
bitkisel yağlar<br />
Quassia amara'dan<br />
elde edilmiş Quassia<br />
Derris spp,<br />
Lonchocarpus spp. ve<br />
Terphrossia spp. dan<br />
elde edilmiş rotenone<br />
Tanımlama, bileşime ait ve kullanım koşulları<br />
- Insektisit.<br />
- Yetkilendirilmiş kuruluş tarafından kullanımına onay<br />
verilmelidir.<br />
- Çekici<br />
- Sadece ekte yer alan diğer uygun ürünlerle birlikte kullanımına<br />
izin verilir.<br />
- Fungisit<br />
- Budama ve aşı yaralarında kullanılır.<br />
- Insektisit<br />
- Insektisit, akarisit, fungisit ve çimleme önleyici.<br />
- Insektisit, uzaklaştırıcı<br />
- Insektisit.<br />
- Yetkilendirilmiş kuruluş tarafından kullanımına onay<br />
verilmelidir.<br />
B.2. Zararlılara karşı biyolojik mücadelede kullanılacak mikroorganizmalar<br />
İsim<br />
Bakteri, virüs ve rungus gibi<br />
mikroorganizmalar (örneğin;<br />
Bacillus thuringiensis, Granül<br />
oluşturan virüs ve benzeri)<br />
Tanımlama, bileşime ait ve kullanım koşulları<br />
- Sadece genetik olarak modifıye edilmemiş ürünleri<br />
kapsar.<br />
B.3. Sadece tuzak, yayıcı ve çezbedicilerde kullanılan maddeler<br />
Tuzaklar ve yayıcılarm içerdikleri maddelerin çevreye bulaşması ve ekimi<br />
yapılmış ürünlerle teması önlenmeli, kullanıldıktan sonra toplanmalı ve<br />
kullanım süresi dolanlar güvenli şekilde yok edilmelidir.<br />
111
İsim<br />
Diamonyum fosfat ve<br />
benzeri amonyum tuzlan<br />
Metaldehit<br />
Feromon<br />
Pyrethroidler (sadece<br />
deltamethrin veya<br />
lambda-cyhalothrin)<br />
Tanımlama, bileşime ait ve kullanım koşulları<br />
- Cezbedici. Sadece tuzaklarda kullanılır.<br />
- Mollussisit.<br />
- İçerisinde çiftlik hayvanları ve yaban hayvanlarını<br />
uzaklaştırıcıda bulunan tuzaklarda kullanılabilir. 31 Mart 2006<br />
tarihine kadar geçerlidir.<br />
- Eşeysel davranış bozucu.<br />
- Sadece tuzak ve yayıcılarda kullanılabilir.<br />
- Insektisit.<br />
- Sadece türe özgü cezbedici tuzaklarda kullanılır..<br />
- Sadece Bactrocera oleae (Gmel.) ve Ceratitis capitata Wied'e<br />
karşı kullanılır.<br />
- Yetkilendirilmiş kuruluş tarafından kullanımına onay<br />
verilmelidir.<br />
B.4. Organik <strong>tarım</strong>da geleneksel olarak kullanılan maddeler<br />
İsim<br />
Bakır hidroksit, Bakır<br />
oksiklorür, (tribazik)<br />
bakır sülfat ve<br />
bakıroksit<br />
Tanımlama, bileşime ait ve kullanım koşulları<br />
- Fungisit.<br />
- Yetkilendirilmiş kuruluş tarafından kullanımına onay<br />
verilmelidir.<br />
- 31 Aralık 2005 tarihine kadar, maksimum 8 kg saf bakır/ha/yıl,<br />
1 Ocak 2006 tarihinden itibaren maksimum 6 kg saf bakır/ha/yıl<br />
kullanılır.<br />
- Ülkede bitki koruma ürünleri ile ilgili yasal mevzuatta bakır<br />
kullanımına ilişkin sınırlamalar mevcut ise izin verilen limitler<br />
dahilinde kullanılır.<br />
- Yukarıda belirtilen miktarlardan farklı olarak, çok yıllık bitkiler<br />
için kullanılabilecek en fazla bakır miktarı aşağıdaki gibidir:<br />
-31 Aralık 2006 tarihinden itibaren 4 yıl geriye gidildiğinde<br />
kullanılacak toplam bakır miktarı 38 kg. saf bakır /ha'ı aşamaz.<br />
-1 Ocak 2007 tarihinden geçerli olmak üzere her yıl için önceki<br />
dört yıl dikkate alınarak kullanılacak toplam maksimum saf<br />
bakır miktarı 2007 yılı dahil 36 kg/ha, 2008 yılı dahil 34 kg/ha,<br />
2009 yılı dahil 32 kg/ha, 2010 yılı ve takip eden yıllarda 30 kg/ha<br />
miktarını aşamaz.<br />
112
-1 Ocak 2007 tarihinden itibaren dört yıl geriye gidildiğinde<br />
kullanılacak toplam maksimum bakır miktarı, 36kg/ha, 2008'de<br />
34 kg Bakır/ha/yıl, 2009'da 32 kg Bakır/ha/yıl, 2010'da 30 kg<br />
bakır/ha/yıl ve takip eden yıllarda her yıl 2 kg Bakır/ha/yıl<br />
azaltılarak hesaplanacaktır.<br />
Etilen<br />
Potasyum sabunu<br />
(yumuşak sabun)<br />
Potasyum alum<br />
(kalinite)<br />
Keriç-kükürt<br />
(kalsiyum polisülfıt)<br />
Parafın yağlan<br />
Mineral yağlar<br />
Potasyum permanganat<br />
Kuartz kumu<br />
Kükürt<br />
- Muzların sarartılmasmda kullanılır.<br />
- İnsektisit<br />
- Muzların olgunlaşmasının geciktirilmesinde kullanılır.<br />
- Fungisit, insektisit, akarisit<br />
- Yetkilendirilmiş kuruluş tarafından kullanımına onay<br />
verilmelidir.<br />
- İnsektisit, akarisit.<br />
- İnsektisit, akarisit, fungisit.<br />
- Sadece meyve ağaçlan, asmalar, zeytin ağaçları ve muz gibi<br />
tropik ürünlerde kullanılır.<br />
- Yetkilendirilmiş kuruluş tarafından kullanımına onay<br />
verilmelidir.<br />
- Fungisit, bakterisit.<br />
- Sadece meyve ağaçları, zeytin ağaçları ve asmalarda kullanılır.<br />
- Uzaklaştırıcı<br />
- Fungisit, akarisit, uzaklaştırıcı.<br />
B.5. Organik <strong>tarım</strong>da ekili bitkiler arasında yüzeye yayılan preparatlar<br />
İsim<br />
Tanım, içerik ve kullanım koşulları<br />
Demir (III) ortofosfat Mollussisit<br />
B.6. İşletmedeki Hayvan Barınak ve Binalarında Zararlı ve Hastalık<br />
Kontrolü İçin Kullanılabilecek Girdiler<br />
• Ek-1 (B) bölümünde B.l, B.2, B.3, B.4, B.5 teki girdiler ve<br />
• Rodentisitler (kemirgenler için)<br />
113
C. Diğer girdiler<br />
• Organik ürünlerde kullanılmasına müsaade edilen ve genelgelerde yeralan<br />
özel girdileri kapsar.<br />
Ek-2<br />
A. Tarımsal Kaynaklı Olmayan Bileşenler<br />
A.1 Taşıyıcılar Dahil Gıda Kalkılan<br />
İsim EC Kodu Özel Koşullar<br />
Kalsiyum Karbonat<br />
E170<br />
Renklendirme dışında kullanımına izin<br />
verilir.<br />
Laktik Asit E270 -<br />
Karbondioksit E290 -<br />
Malik Asit E296 -<br />
Askorbik Asit E300 -<br />
Tokoferolce Zengin Ekstrakt E306 Katı ve sıvı yağlarda antioksidant<br />
Lesitin E322 -<br />
Sitrik Asit E330 -<br />
Kalsiyum Sitrat E333 -<br />
Tartarik Asit [L (+), (-)] E334 -<br />
Sodyum Tartarat E335 -<br />
Potasyum Tartarat E336 -<br />
Monokalsiyum Fosfat E341(i) Unlarda kabartıcı plarak<br />
Alginic Asit E400 -<br />
Sodyum Alginat E401 -<br />
Potasyum Alginat E402 -<br />
Agar E406 -<br />
Karragenan E407 -<br />
Keçi Boynuzu Zamkı E410 -<br />
Guar Zamkı E412 -<br />
Tragakant Zamkı E413 -<br />
Arap Zamkı E414 -<br />
Ksantan Zamkı E415 -<br />
Karaga Zamkı E416 -<br />
Gliserol E422 Bitki ekstraktlan<br />
Pektin E440(i) -<br />
Sodyum Karbonatlan E500 -<br />
Potasyum Karbonatlan E501 -<br />
Amonyum Karbonatlan E503 -<br />
Magnezyum Karbonatları E504 -<br />
Kalsiyum Sülfat E516 Taşıyıcı<br />
114
Sodyum Hidroksit E524 Yüzey düzeltme amacı ile<br />
Silikon Dioksit E551 Baharat ve otlar için topraklaşma önleyici<br />
Argon E938 -<br />
Azot E941 -<br />
Oksijen E948 -<br />
A.2 Lezzetlendirici Maddeler (Doğal çeşni verici maddeler ve karışımları)<br />
A.3 Su ve Tuz [içilebilir su ?<br />
Tuz (Sodyum klorür ve potasyum klorür)]<br />
A.4 Mikroorganizma Preparatlan (Gıda işlemede kullanılan ve genetik<br />
olarak değiştirilmemiş hertürlü mikroorganizmalar)<br />
A.5 Mineraller (iz elementler dahil), vitaminler, aminoasitler ve diğer azotlu<br />
bileşikler (Gıdalarda yasal olarak kullanımına izin verildiği sürece<br />
kullanılabilir.)<br />
B. Organik Üretimde Tarımsal Orijinli Bileşenlerin İşlenmesinde<br />
KuUanılabilen İşlem Yardımcıları ve Diğer Maddeler<br />
İsim<br />
Su<br />
Kalsiyum klorid<br />
Kalsiyum karbonat -<br />
Kalsiyum hidroksit -<br />
Kalsiyum sülfat<br />
Magnezyum klorid (veya Nigari)<br />
Potasyum karbonat<br />
Sodyum karbonat<br />
Sitrik asit<br />
Sodyum hidroksit<br />
Sülfırik asit<br />
İsopropanol (propan -2-ol)<br />
Karbondioksit -<br />
Azot -<br />
Etanol<br />
Tannik asit<br />
Özel Koşullar<br />
Koagülasyon ajanıdır.<br />
Koagülasyon ajanıdır.<br />
Koagülasyon ajanıdır.<br />
Üzümlerin kurutulmasında kullanılabilir.<br />
Şeker üretiminde kullanılabilir.<br />
Yağ üretimi ve nişastanın hidroilizinde kullanılabilir.<br />
Şeker Üretimi, kolza tohumundan (Brassica spp) yağ<br />
üretiminde kullanılabilir.<br />
Şeker üretiminde kullanılabilir.<br />
Şeker işlemede kristalizasyon için kullanılır.<br />
Çözücüdür.<br />
Filtrasyon ajanı<br />
115
Yumurta beyazı albumini<br />
Kazein<br />
Jelatin -<br />
Isinglass -<br />
Bitkisel yağlar<br />
Silikon dioksit jeli veya kolloidal<br />
çözelti<br />
Aktif karbon -<br />
Talk -<br />
Bentonit -<br />
Kaolin -<br />
Diatoma toprağı -<br />
Perlit -<br />
Fındık kabuğu -<br />
Pirinç unu -<br />
Balmumu<br />
Karnuba mumu<br />
Yağlayıcı, serbestleştirici ve köpük kırıcı<br />
-<br />
Serbestleştirici<br />
Serbestleştirici<br />
Enzim ve mikroorganizma preperatları:<br />
Gıda işlemede işlem yardımcısı olarak kullanılan, genetik olarak modîfıye<br />
edilmemiş hertürlü enzim ve mikroorganizma preparatları,<br />
C. Organik Olarak Üretilmeyen Tarımsal Kaynaklı Bileşenler<br />
C.l işlenmemiş, sadece yıkama, temizleme, nem içeriğini azaltmak için<br />
fiziksel, mekanik ya da ısıl işlem görmüş ürünler:<br />
C.l.l Yenilebilir meyveler, kabuklu yemişler ve tohumlar<br />
İsim<br />
Meşe palamutu (Quercus spp.) -<br />
Kola cevizi (Cola acuminate) -<br />
Bektaşi üzümü (Ribes uva-crispa) -<br />
Marakuyas (Passiflora edulis) -<br />
Ahududu (Rubus idaeus) -<br />
Kırmızı Frenk üzümü (kuru) Ribes rubrum) -<br />
Özel Koşullar<br />
116
C.1.2 Yenilebilir Utlar ve Baharatlar<br />
İsim<br />
Yalancı Karabiber (peruvan) (Schinus molle L.) -<br />
Karaturp (Armorica rusticana) -<br />
Lesser galanga (Alpina offıcanarum) -<br />
Yalancı safran çiçeği (Carthamus tinctorius) veya aspir -<br />
Suteresi (Nasturtium officinale) -<br />
C.1.3 Diğer<br />
Özel Koşullar<br />
Konvansiyonel gıda hazırlığında izin verilen deniz yosunları dahil tüm yosun<br />
türleri.<br />
C.2 Gıda katkıları ve aroma maddeleri hariç, yıkama, temizleme, nem<br />
içeriğini azaltmak için fiziksel, mekanik ya da ısıl işlem dışında işlemeye tabi<br />
tutulmuş bitkisel üriinleri.<br />
C.2.1 Rafine edilmiş veya edilmemiş fakat kimyasal olarak işlem görmemiş<br />
aşağıdakiler dışındaki bitkilerden elde edilen katı ve sıvı yağlar<br />
İsim<br />
Kakao (Theobroma cacao) -<br />
Hindistan cevizi (Cocos nucifera) -<br />
Zeytin (Olea europaea) -<br />
Ayçiçeği (Helîantus annuus) -<br />
Palm (Elaeis guineensis) -<br />
Kolza (Brassica napus, rapa) -<br />
Safran Çiçeği (Carthamus tinctorius) -<br />
Susam (Sesamum indicum) -<br />
Soya (Glycine max) -<br />
Özel Koşullar<br />
C.2.2 Tahıllar ve yumru köklerden elde edilen Şeker, nişasta ve diğer<br />
ürünler<br />
Fruktoz<br />
Pirinç kağıdı<br />
Pirinç ve mısır mumundan nişasta (Kimyasal modifiye edilmemiş)<br />
Mayalanmamış ekmek kağıdı<br />
117
C.2.3 Diğer<br />
Bezelye proteini<br />
Rom (Şeker kamışı suyundan elde edilmiş)<br />
Meyve preparatlan<br />
Ek- 3 Türk Organik mallarında kullanılacak Logo örnekleri.<br />
A. Kullanım esasları;<br />
Bu Yönetmeliğe göre <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>sal ürün veya <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>sal madde<br />
üreten ve satanlar; ambalajlarında aşağıdaki logo örneklerini kullanmak<br />
zorundadırlar. Bu logoları üzerinde bulundurmayan ürünler <strong>organik</strong> olarak iç<br />
pazara sunulamaz, reklam ve tanıtım yapılamaz veya kısaltmalarıyla patent<br />
için başvuramazlar.<br />
Etiketi kullandırma yetkisi, Bakanlık yetkili organı Komiteye aittir. Bu logo,<br />
bu Yönetmelik hükümlerine göre üretimi yapılmış ham madde, yarı mamul<br />
veya mamul <strong>tarım</strong>sal <strong>organik</strong> üretim maddelerine, yetkilendirilmiş kuruluşça<br />
kullandırılır.<br />
Üretimin niteliği, ebadı ve ambalajın türüne gore aşağıda verilen logo<br />
örneklerinden biri kullanılır. Logoların çapı, 200 mm den küçük 40 mm den<br />
büyük olamaz. Verilen renkler dışındaki renkler ve tonlar kullanılamaz.<br />
Logolar aşağıda belirtilen tonlarda olmalıdır.<br />
B. Logolarda kullanılacak renkler; yeşil, mavi, siyah ve beyazdır.<br />
C. Logo örnekleri<br />
Ek- 4. Organik ürün sertifika örnekleri<br />
A. ORGANİK TARIM MÜTEŞEBBİS SERTİFİKASI<br />
Kontrol ve Sertifikasyon Kuruluşunun Adı:<br />
Kod numarası :<br />
Adresi :<br />
Sertifika No'su :<br />
Müteşebbisin Adı Adresi :<br />
Ürünün Adı ve Özelliği (1) :<br />
Sertifikalanma Statüsü<br />
118
Sözleşme No'su :<br />
Faaliyet Şekli :<br />
Sertifikanın Sona eriş Tarihi :<br />
Sertifika Onay Tarihi ve Yeri :<br />
Bu belgeyle; yukarıda belirtilen ürünlerin, 5262 sayılı Organik Tarım<br />
Kanunu ve Yönetmelik" kapsamında üretildiği onaylanmaktadır.<br />
1- Ürünün Adı ve Özelliği: Ürün veya ürün grupları yazılır.<br />
B.ÜRÜN SERTİFİKASI<br />
Kontrol ve Sertifikasyon Kuruluşunun Adı :<br />
Kod numarası :<br />
Adresi :<br />
Sertifika No'su (1) :<br />
Ürünün Adı ve Özelliği :<br />
Sertifikalanma Statüsü :<br />
Ürün Miktarı :<br />
Hasat Yılı (2) :<br />
Üretim Yılı (3) :<br />
Ürünün Kaynağı (4) :<br />
Sözleşme No'su :<br />
Fatura No'su ve Tarihi :<br />
Sevk İrsaliye No'su ve Tarihi (5) :<br />
Ambalaj Tipi ve Adedi :<br />
Parti No'su ve Kalibresi :<br />
G.T.1.P :<br />
Alıcı Ülke :<br />
Alıcı Müteşebis Adı ve Adresi :<br />
Gönderen Ülke :<br />
Gönderen Müteşebis Adı ve Adresi :<br />
Sertifika Onay Tarihi:<br />
Bu belgeyle; yukarıda belirtilen ürün, 5262 sayılı Organik Tarım Kanunu ve<br />
Yönetmelik" kapsamında üretildiği<br />
Kuruluşunca kontrol edilerek sertifikalandırılmıştır.<br />
1- Sertifika No'su: OTK'ce verilen Kontrol ve Sertifikasyon Kuruluşu kodu<br />
ile başlamak zorundadır.<br />
119
2- Hasat yılı: Bitkisel üretim için yazılacak.<br />
3- Üretim Yılı: Hayvansal üretimde yazılacak<br />
4- Ürünün kaynağı: Üretici kod numaralan veya bir önceki sertifika<br />
numaralan<br />
5- Fatura yok ise yazılmak zorundadır.<br />
Ek- 5. İşletmede stoklanabilecek gübre miktarına eşdeğer hayvan sayısı<br />
Hayvan Türleri<br />
Altı aydan büyük atlar 2<br />
Besiye alınmış danalar 5<br />
Bir yaşından küçük diğer sığırlar 5<br />
Bir yaşından büyük, iki yaşından küçük erkek sığırlar 3.3<br />
Bir yaşından büyük, iki yaşından küçük dişi sığırlar 3.3<br />
Bir yaş ve üstü erkek sığırlar 2<br />
Damızlık düveler 2.5<br />
Besiye alınmış düveler 2.5<br />
Süt sığırları 2<br />
Gebe süt sığırları 2<br />
Diğer sığırlar 2.5<br />
Dişi damızlık tavşanlar 100<br />
Dişi koyunlar 13.3<br />
Keçiler 13.3<br />
Domuz yavruları 74<br />
Damızlık dişi domuzlar 6.5<br />
Besiye alınmış domuzlar 14<br />
Diğer domuzlar 14<br />
Etlik piliçler 580<br />
Yumurta tavukları 230<br />
nOkgN/HaA^ıl/baş'a<br />
eşdeğer maksimum hayvan<br />
sayısı<br />
120
Ek-6. Hayvancılıkta en az kullanım alanları ve barınak özellikleri<br />
A. Büyük ve küçükbaş hayvanlar<br />
Tür ve Çeşit<br />
Hayvanlara Ayrılan Net Alan (İç alan)<br />
En az canlı ağırlık MVbaş MVbaş<br />
Mera Dışındaki<br />
Serbest Dolaşım<br />
Alanı<br />
Damızlık ve besiye<br />
alınmış sığır ve tek<br />
tırnaklılar<br />
100 kg'a kadar<br />
200 kg'a kadar<br />
350 kg'a kadar<br />
350 kg'a kadar<br />
En az0.75m 2 /100 kg<br />
1.5<br />
2.5<br />
4.0<br />
5.0<br />
En az lm 2 /100kg<br />
1.1<br />
1.9<br />
3.0<br />
3.7<br />
En az0.75m 2 /100kg<br />
Süt sığırları 6.0 4.5<br />
Damızlık boğalar 10.0 30.0<br />
Koyun ve keçiler<br />
Gebe domuzlar ve 40<br />
günlüğe kadar domuz<br />
yavruları<br />
Besiye alınmış<br />
domuzlar<br />
Domuz yavruları<br />
Damızlık domuzlar<br />
50 kg'a kadar<br />
85 kg'a kadar<br />
110 kg'a kadar<br />
40 günlükten büyük<br />
ve 30 Kg'a kadar<br />
1.5 koyun/keçi<br />
0.35 kuzu/oğlak<br />
7.5 2.5<br />
0.8<br />
1.1<br />
1.3<br />
2.5 kuzu/oğlak<br />
başına 0.5<br />
0.6<br />
0.8<br />
1.0<br />
0.6 0.4<br />
2.5 dişi<br />
6.0 erkek<br />
1.9<br />
8.0<br />
121
B. Kümes Hayvanları<br />
Tür<br />
Hayvanlara Ayrılan Net Alan (İç Alan)<br />
Hayvan/Alan<br />
(Adet/ml)<br />
Tünek<br />
genişliği<br />
(tünek/<br />
hayvan)<br />
Yumurta tavuğu 6,0 13,0<br />
Besiye alınmış<br />
kümes hayvanları<br />
(Sabit<br />
Barınaklarda)<br />
20,0<br />
10,0<br />
yalnızca<br />
en fazla 21 Kg Hint<br />
canlı ağırlık/m tavuğu<br />
2<br />
için<br />
Folluk<br />
8 tavuk için 1<br />
folluk tavuk<br />
başına 20 cm<br />
folluk alanı<br />
Serbest<br />
Dolaşım<br />
Alanı<br />
4,0<br />
170 Kg N/ha/yıl<br />
4,0 Et ve Hint tavuğu<br />
4,5 Ördek<br />
10,0 Hindi<br />
15,0 Kaz<br />
tüm çeşitler için<br />
170 Kg N/ha/yıl<br />
Besiye alınmış<br />
kümes hayvanları<br />
(Taşınabilir<br />
Barınaklarda)<br />
16,0<br />
en fazla 30 Kg<br />
canlı ağırlık/m 2 2.5<br />
170 KgN/ha/yıl<br />
Ek-7 Organik Hayvancılıkta Kullanılacak yem ve yem maddeleri<br />
A. Bitki Kaynaklı Yem Maddeleri<br />
A.1 Tahıl, hububat, bunların ürünleri ve yan ürünleri<br />
• Dane,kırmtı,vasat ürün,kabuk ve kepek olarak yulaf,<br />
• Dane, protein ve vasat ürün olarak arpa,<br />
• Dane,kırık, kepek, kepek ve embiryo olarak pirinç,<br />
• Dane darı,<br />
• Dane, vasat ürün, yem ve kepek olarak çavdar,<br />
• Tane sorgum,<br />
• Dane, kepek, glüten yem, glüten ve tohum embiryosu olarak buğday,<br />
• Dane olarak 'triticale' Tane, kepek, vasat ürün, embiryo ve glüten olarak<br />
mısır,<br />
• Malt sapları,<br />
• Malt çimleri,<br />
• Bira posası,<br />
122
A.2 Yağlı tohumlar, yağlı meyveler, bunların ürünleri ve yan ürünleri<br />
• Kolza tohumu, ekspeller kolza küspesi ve kolza kabukları,<br />
• Ayçiçeği tohumu ve ekspeller ayçiçeği tohumu küspesi,<br />
• Tohum ve tohum embiryosu olarak keten tohumu,<br />
• Tohum ve tohum embiryosu olarak susam,<br />
• Tohum embiryosu olarak palmiye çekirdeği,<br />
• Tohum embiryosu olarak kabak çekirdeği,<br />
• Zeytin posası (Purina),<br />
• Ekspeller pamuk tohumu küspesi,<br />
• Ekspeller soya küspesi,<br />
A.3 Baklagil Tohumlar, bunların ürünleri ve yan ürünleri<br />
• Nohut kepeği ve kabukları,<br />
• Burçak,<br />
• Uygun ısıda işlem görmüş fiğ,<br />
• Tohum, vasat ürün ve kepek olarak bezelye,<br />
• Tohum, vasat ürün ve kepek olarak bakla,<br />
• Tohum olarak fiğ ve tohum olarak acı bakla,<br />
A.4 Kök ve Yumru yemler, bunların ürünleri ve yan ürünleri<br />
• Şeker pancarı posası,<br />
• Patates,<br />
• Tatlı patates,<br />
• Kök manyok,<br />
• Patates posası (patates nişastası elde edilirken ortaya çıkan yan ürün),<br />
• Patates nişastası,<br />
• Patates proteini ve tapyoka,<br />
A.5 Diğer tohumlar ve Meyveler bunların ürünleri ve yan ürünleri<br />
Keçi boynuzu, kabak, turunçgil, elma, armut, şeftali, incir, üzüm ve bunların<br />
posaları, kestane, ceviz, fındık küspeleri, kakao kabukları ve meşe palamudu<br />
kalıntıları.<br />
A.6 Yeşil ve kuru Kaba Yem Bitkileri<br />
• Yonca,<br />
• Yonca unu,<br />
• Üçgül,<br />
123
• Üçgül unu,<br />
• Yeşil yemler,<br />
• Çayır otu, çayır kuru otu,<br />
• Silaj,<br />
• Tahıl samanları,<br />
• Yemlik kök bitkiler,<br />
A.7 Diğer bitkiler bunların ürünleri ve yan ürünleri<br />
• Melaslar, deniz yosunu unu,<br />
• Bitki tozları ve bitki kalıntıları,<br />
• Bitki protein kalıntıları (Yalnızca yavru hayvanlara verilir.)<br />
• Baharat ve otlar,<br />
B. Hayvan Kaynaklı Yem Maddeleri<br />
B.l Süt ve Süt Ürünleri<br />
• Çiğ süt,<br />
• Süt tozu,<br />
• Yağsız süt,<br />
• Ayran,<br />
• Ayran Tozu,<br />
• Peynir altı suyu,<br />
• Peynir altı suyu tozu,<br />
• Peynir altı proteini,<br />
• Kazein tozu ve Laktoz tozu,<br />
• Kesilmiş ve ekşimiş süt,<br />
B.2 Balık diğer deniz hayvanları, bunların ürünleri ve yan ürünleri<br />
• Balık, balık yağı ve rafine edilmemiş balık yağı,<br />
• Enzim yoluyla elde edilen yumuşakça,<br />
• Kabuklu Autolysate, Hydrolysate, Proteolysate,<br />
• Balık unu,<br />
B.3 Kümes hayvanı yemi olarak, tercihan aynı hayvan gurubundan yumurta<br />
ve yumurta ürünleri<br />
124
C. Mineral Kaynaklı Yem Maddeleri<br />
C.l Sodyum<br />
• Rafine edilmemiş deniz tuzu,<br />
• Kaba kaya 'tuzu,<br />
• Sodyum sülfat,<br />
• Sodyum karbonat,<br />
• Sodyum bikarbonat,<br />
• Sodyum klorit,<br />
C.2 Kalsiyum<br />
• Lithotamnion ve maerl,<br />
• Su hayvanlarının kabukları (Mürekkep balığı kemikleri dahil),<br />
• Kalsiyum karbonat,<br />
• Kalsiyum Laktat,<br />
• Kalsiyum glükonat,<br />
C.3 Fosfor<br />
• Kemik dikalsiyum fosfat çöküntüsü,<br />
• Deflüor dikalsiyum fosfat,<br />
• Deflüor monokalsiyum fosfat,<br />
fc<br />
• Calcium, magnesyum phosphate,<br />
• Calcium sodyum phosphate,<br />
C.4 Magnezyum<br />
• Susuz Magnezyum oksit,<br />
• Magnezyum sülfat,<br />
• Magnezyum klorit,<br />
• Magnezyum karbonat,<br />
• Magnezyum fosfat<br />
C.5 Kükürt<br />
• Sodyum sülfat<br />
125
D.Yem Katkı Maddeleri<br />
D.l Iz Elementler<br />
• Demir (Demir karbonat, demir sülfat, monohidrat demir oksit),<br />
• İyot (Kalsiyum iyodat, susuz kalsiyum iyodat, hekzahidrat, sodyum<br />
iyodür),<br />
• Kobalt (Kobalt Sülfat monohidratve/veya heptahidrat, baz kobalt karbonat,<br />
monohidrat),<br />
• Bakır (Bakır oksit, baz bakır karbonat monohidratbakır sülfat, pentahidrat),<br />
• Mangan (Mangan Karbonat, mangan oksit ve manganik oksit, mangan<br />
sülfat, mono ve/veya tetrahidrat),<br />
• Çinko (Çinko karbonat, çinko oksit, çinko sülfat, mono ve/veya<br />
heptahidrat),<br />
• Mobilden (Amonyum mobildat, natrium mobildat),<br />
• Selenyum (Sodyum selenat,sodyum selenit)<br />
D.2 Vitaminler, provitaminler ve kimyasal açıdan tam tanımlanmış benzer<br />
etkisi bulunan maddeler<br />
• 70/524/EEC Nolu Talimatla uygun görülen vitaminler,<br />
• Yem maddelerinde doğal olarak ortaya çıkan ham maddelerden elde<br />
edilenler,<br />
• Tek Mideli hayvanlar için doğal vitaminlere eşdeğer sentetik vitaminler,<br />
• Uygun koşullar karşılandığı takdirde, A, D, ve E cinsi sentetik vitaminleri<br />
kullanmaya izin verebilir.<br />
D.3 Enzimler<br />
• 70/524/EEC nolu talimata uygun görülen enzimler<br />
D.4 Mikroorganizmalar<br />
• 70/524/EEC nolu talimata uygun görülen mikroorganizmalar<br />
D.5 Koruyucular<br />
• E 200 sorbik asid,<br />
• E 236 silaj için formik asit,<br />
• E260 silaj için asetik asit,<br />
• E270 silaj için laktik asit,<br />
• E280 silaj için propiyonik asit,<br />
126
D.6 BMeştiricüer,katılaşmayı önleyici müstahzarlar ve katılaştnıcılar<br />
• E551b Koloidal silis,<br />
• E55İC Kieselgur,<br />
• E562 Sepiolit,<br />
• E558 Bentonit,<br />
• E560 Sterit ve kloritlerin doğal karışımı,<br />
•E559 Saf kil,<br />
• E470 Doğal kaynaklı kalsium sterat,<br />
• E561 Vermikulit,<br />
• E599 Perlit<br />
Antioksidan maddeler<br />
• E360 doğal kaynaklı tokoferol açısından zengin ekstreler<br />
Hayvan beslemede kullanılan belli ürünler<br />
• Bira mayası<br />
E. İşleme Yardımcı Ürünler<br />
• Yem işlemeye mahsus yardımcı elementler<br />
Silaj için işlemeye mahsus yardımcı elementler (Deniz tuzu, kaba kaya tuzu,<br />
peynir altı suyu, şeker, şeker pancarı posası, tahıl unu, melas)<br />
Ek-8 Hayvan barınakları, alet ve ekipmanları ile işletmelerin temizlenmesi ve<br />
dezenfekte edilmesi amacıyla kıülanımına izin verilen temizlik maddeleri ve<br />
dezenfektanlar<br />
• Potasyum ve sodyum sabunu,<br />
• Su ve buhar,<br />
• Kireç kaymağı,<br />
• Kireç,<br />
• Sönmemiş kireç,<br />
• Sodyum hipoklorit (çamaşır suyu),<br />
• Kostik soda,<br />
• Kostik potas,<br />
• Doğal bitki özleri,<br />
• Sitrik, parasatik asit, formik, laktik, oksalik ve asetik asit,<br />
• Alkol,<br />
127
• Nitrik asit (süt ürünleri üretim ekipmanları için),<br />
• Fosforik asit (süt ürünleri üretim ekipmanları için),<br />
• Formaldehit<br />
• Süt sağım ekipmanları ve meme başı temzilik ve dezenfeksiyonunda<br />
kullanılan ürünler<br />
• Sodyum karbonat<br />
ORGANİK TARIMIN ESASLARI VE UYGULANMASINA İLİŞKİN<br />
YÖNETMELİKTE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK<br />
MADDE 1 - 10/6/2005 tarihli ve 25841 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan<br />
Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 5 inci<br />
maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.<br />
M<br />
d) Konvansiyonel üretimde kullanılan binalar, alet ve ekipmanlar temizlenip<br />
dezenfekte edildikten sonra <strong>organik</strong> üretimde kullanılır."<br />
MADDE 2 - Aynı Yönetmeliğin 16 ncı maddesinin birinci fıkrasının (g)<br />
bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.<br />
"g) Çiftçi yemlerini yalnızca <strong>organik</strong> üretimden sağlayamaması durumunda,<br />
konvansiyonel yem maddelerinin sınırlı oranda kullanılmasına izin verilir.<br />
Her yıl izin verilen konvansiyonel yem maddeleri oranı, geviş getiren<br />
hayvanlarda izin verilen % 10'dan 31/12/ 2007'ye kadar % 5, diğer<br />
hayvanlarda ise % 20'lik oran; 31/12/2007'ye kadar % 15, 1/1/2008'den<br />
31/12/ 2Ö09'a kadar olan dönemde % 10, 1/1/2010'dan 31/12/ 2011'e kadar<br />
olan dönemde % 5'dir. Bu uygulamalar yetkilendirilmiş kuruluşun izniyle<br />
yapılır."<br />
MADDE 3 - Aynı Yönetmeliğin 21 inci maddesinin birinci fıkrasının (a)<br />
bendi yürürlükten kaldırılmış ve diğer bentler buna göre teselsül ettirilmiş, (ı)<br />
bendinin (2) numaralı alt bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve (m)<br />
bendine aşağıdaki (5) numaralı alt bent eklenmiştir.<br />
"2) Üretim bölgesinin 3 km yarıçapı içerisinde bulunan nektar ve polen<br />
kaynakları, <strong>organik</strong> olarak üretilen ürünlerden, doğal veya arıcılık<br />
ürünlerinin <strong>organik</strong> olma niteliğini etkilemeyecek bitki örtüsünden<br />
oluşmalıdır. Bu alanda yeteri miktarda polen ve nektar bulunamaması<br />
halinde, üreticinin arılarını yukarıdaki şartlara uygun olmayan bir alana<br />
nakletmesi durumunda, üretimini <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> usul ve esaslarına uygun<br />
yapmak kaydıyla ürün elde eder ve bu ürün <strong>organik</strong> olarak değerlendirile-<br />
128
mez. Söz konusu kovanların belirtilen bölgeye tekrar nakledilmesi halinde<br />
geçiş süreci uygulanmaz. Yukarıda belirtilen yarıçap içerisinde, aynı üretici<br />
tarafından, <strong>organik</strong> ve konvansiyonel arıcılık birlikte yapılamaz."<br />
"5) Kovanlarda zararlı mücadelesinde bu Yönetmeliğin Ek-l'de yer alan B.<br />
Bitki Koruma Maddeleri başlıklı bölümdeki ürünler kullanılır."<br />
MADDE 4 - Aynı Yönetmeliğin 25 inci maddesinin birinci fıkrasının (f)<br />
bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.<br />
"f) Müteşebbis tarafından depolama koşulları ile depolanan <strong>organik</strong> ürünün<br />
giriş ve çıkış miktarları ve tarihine ilişkin kayıtlar düzenli olarak tutulur.<br />
Müteşebbis tarafından imzalanan bu kayıtlar yetkilendirilmiş kuruluşa<br />
onaylatılır ve çizelgenin bir nüshası müteşebbis tarafından, diğer nüshası<br />
yetkilendirilmiş kuruluş tarafından saklanır."<br />
MADDE 5 - Aynı Yönetmeliğin 26 ncı maddesinin birinci fıkrasına<br />
aşağıdaki (c) bendi eklenmiştir.<br />
"c) Ürünlerin diğer işletmeler ya da birimlerden kabulü sırasında ürünü kabul<br />
eden kişi gerek gördüğü durumlarda paketin kapanışı ya da ambalajının bu<br />
Yönetmeliğe uygunluğunu, ayrıca etiketin bu Yönetmeliğin 24 üncü<br />
maddesine uygunluğunu inceler. Etiket bilgileri ile ürünün beraberinde<br />
gelen diğer dokümanların birbirine uyumunu kontrol ettikten sonra<br />
karşılaştırmanın sonucunu kayıtlarına ekler."<br />
MADDE 6 - Aynı Yönetmeliğin 30 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a)<br />
bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.<br />
"a) Müteşebbisler, yaptıkları <strong>organik</strong> faaliyetler ile ilgili her türlü bilgi ve<br />
belgeleri, sözleşmeli olduğu kontrol ve sertifıkasyon kuruluşu veya kontrol<br />
kuruluşuna vermek ve işletmesinde bulundurmakla zorundadırlar."<br />
MADDE 7 - Aynı Yönetmeliğin 34 üncü maddesinin birinci fıkrasının (e)<br />
bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.<br />
"e) Tespit ettikleri sistemden çıkartmayı gerektirecek aykırılıklar ile uygun<br />
gördükleri yaptırım işlemlerini de içeren karar yazısını, müteşebbisin itirazı<br />
var ise yirmi gün içerisinde, itiraz yok ise yıllık raporlarında Komiteye<br />
bildirirler. Ayrıca, yetkilendirilmiş kuruluş tarafından sistemden çıkarılan<br />
müteşebbisler diğer yetkilendirilmiş kuruluşlara bildirilir. Yetkilendirilmiş<br />
kuruluş tarafından uygun görülen yaptırımlara itiraz ve şikayet halinde<br />
Komite konu ile ilgili inceleme ve yeni belgeler isteme yetkisine sahiptir.<br />
129
Komite itiraz ve şikayet ile ilgili bilgi ve belgeleri inceler, nihai kararı verir<br />
ve sonucu taraflara iletir."<br />
MADDE 8 - Aynı Yönetmeliğin 35 inci maddesinin birinci fıkrasının (f)<br />
bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.<br />
"f) Yetkilendirilmiş kuruluşun yöneticileri, ortakları, kontrolörleri ve<br />
çalışanları, aynı anda başka bir yetkilendirilmiş kuruluşta görev alamazlar."<br />
MADDE 9 - Aynı Yönetmeliğin 37 nci maddesinin birinci fıkrasının (c)<br />
bendinin (4) numaralı alt bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.<br />
" 4) Çalışanların görev tanımları ve sigorta bildirgeleri."<br />
MADDE 10 - Aynı Yönetmeliğin 38 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki<br />
şekilde değiştirilmiş ve dördüncü fıkrasına aşağıdaki (d) bendi eklenmiştir.<br />
"Müteşebbis sözleşme yaptığı yetkilendirilmiş kuruluşa <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>sal<br />
faaliyeti ile ilgili tüm bilgi ve belgeleri vermek, her türlü değişikliği<br />
bildirmek, üretimin her aşamasında gerekli kontrolün yapılabilmesi için<br />
işletmenin <strong>organik</strong> üretimle ilgili her birimini yetkilendirilmiş kuruluşa<br />
açmak zorundadır. Yetkilendirilmiş kuruluş <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> faaliyetinin her<br />
aşamasını istediği anda kontrol eder."<br />
"d) Müteşebbisin yetkilendirilmiş kuruluş tarafından <strong>organik</strong> üretim<br />
metodundan çıkarılması halinde veya kendi isteğiyle <strong>organik</strong> üretim<br />
metodunu uygulamaması durumunda müteşebbis yeni durumunu ürünün<br />
alıcısına yazılı olarak bildirmek zorundadır."<br />
MADDE 11 - Aynı Yönetmeliğin 42 nci maddesinin birinci fıkrası ile ikinci<br />
fıkrasının (b) bendinin (1) ve (3) numaralı alt bentleri aşağıdaki şekilde<br />
değiştirilmiş ve aynı bende aşağıdaki (4) numaralı alt bent eldenmiştir.<br />
"Bakanlıkça gerekli görülmesi halinde, ziraat mühendisi, veteriner hekim, su<br />
ürünleri mühendisi ve gıda mühendislerine yönelik, yılda bir defa kontrolör<br />
kursu açılır veya açtırılır."<br />
"1) İstenilen bilgi ve belgeleri Komiteye sunan kişilere, Komite tarafından<br />
kontrolörlük belgesi verilir."<br />
"3) Kontrolörler yalnız bir yetkilendirilmiş kuruluş adına çalışır,"<br />
130
M<br />
4) Yetkilendirilmiş kuruluşlar çalıştıracakları kontrolörler için, Komiteden<br />
yetki almak zorundadır. Yetkilendirilen kontrolörler Komite tarafından<br />
kimliklendirilerek kayıt altına alınır."<br />
MADDE 12 - Aynı Yönetmeliğin 45 inci maddesinin birinci fıkrasının (a)<br />
bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.<br />
"a) Komitenin oluşumu; Bakanlık, Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel<br />
Müdürlüğü, Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü, Tarımsal Araştırmalar<br />
Genel Müdürlüğü, Teşkilatlanma ve Destekleme Genel Müdürlüğü, Strateji<br />
Geliştirme Başkanlığı ile Dış İlişkiler ve Avrupa Topluluğu Koordinasyon<br />
Dairesi Başkanlığı tarafından görevlendirilecek temsilcilerinden, Bakan veya<br />
yetkilendireceği müsteşar veya müsteşar yardımcısının onayı ile kurulur.<br />
Yukarıda adı belirtilen kuruluşlardan en az bir üye olmak üzere komiteye<br />
alınacak üye sayısını Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü<br />
belirler. İhtiyaç duyulması halinde Teftiş Kurulu Başkanlığı ve Hukuk<br />
Müşavirliği'nden Komiteye birer üye alınabilir. Komite başkanlığı Tarımsal<br />
Üretim ve Geliştirme Genel Müdürü veya yetki vereceği Genel Müdür<br />
Yardımcısı veya Alternatif Tarımsal Üretim Teknikleri Daire Başkanı<br />
tarafından, Komite sekreter/yası ise Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel<br />
Müdürlüğü Alternatif Tarımsal Üretim Teknikleri Daire Başkanlığınca<br />
yürütülür."<br />
MADDE 13 - Aynı Yönetmeliğin 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer<br />
alan "Organik <strong>tarım</strong> faaliyetlerinde bu Yönetmelikte hüküm bulunmayan<br />
hallerde;" ibaresinden sonra gelmek üzere "21/8/1963 tarihli ve 308 sayılı<br />
Tohumlukların Tescil, Kontrol ve Sertifıkasyonu Hakkında Kanun," ibaresi<br />
eklenmiştir.<br />
MADDE 14 -Aynı Yönetmeliğin Ek-1'inde yer alan A. Gübreler ve toprak<br />
iyileştiriciler tablosunun sonuna aşağıdaki satır eklenmiştir.<br />
Vakumlu tuz<br />
üretiminden<br />
endüstriyel kireç elde<br />
edilmesi<br />
Dağlarda bulunan tuzlu sudan elde edilen vakumlu<br />
tuzun bir yan ürünü. Yetkilendirilmiş kuruluş<br />
tarafından kullanımına onay verilmelidir.<br />
131
MADDE 15 - Aynı Yönetmeliğin Ek-Tinde yer alan B.4. Organik <strong>tarım</strong>da<br />
geleneksel olarak kullanılan maddeler tablosunun sonuna aşağıdaki satır<br />
eklenmiştir.<br />
Kalsiyum hidroksit<br />
Fungusit; Fidanlıklarda dahil olmak üzere sadece<br />
meyve ağaçlarında Nectria galligena'yı kontrol<br />
altında tutmak için kullanılır.<br />
MADDE 15 - Aynı Yönetmeliğin Ek-l'inde yer alan B.4. Organik <strong>tarım</strong>da<br />
geleneksel olarak kullanılan maddeler tablosundaki "etilen"in kullanım<br />
koşulları satırı aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.<br />
Etilen<br />
Muz, kivi ve kakilerin (Trabzon hurması) olgunlaşmasının<br />
sağlanması, ananasların çiçek indüksiyonunda kullanılabilir.<br />
Yetkilendirilmiş kuruluş tarafından kullanımına onay<br />
verilmelidir.<br />
MADDE 17 - Aynı Yönetmeliğin Ek-3'ünde yer alan A. Kullanım esasları<br />
başlığının üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.<br />
"Üretimin niteliği, ebadı ve ambalajın türüne göre aşağıda verilen logo<br />
örneklerinden biri kullanılır. Logoların çapı 20 mm' den küçük 40 mm' den<br />
büyük olamaz. Verilen renkler dışındaki renkler ve tonlar kullanılamaz.<br />
Logolar aşağıda belirtilen tonlarda olmalıdır."<br />
MADDE 18 - Aynı Yönetmeliğin Ek-6'smda yer alan A. Büyük ve küçük<br />
baş hayvanla ile B. Kümes Hayvanları başlıklı tablolar aşağıdaki şekilde<br />
değiştirilmiştir.<br />
132
"A. Büyük ve küçükbaş hayvanlar<br />
Tür ve Çeşit<br />
Damızlık ve besiye<br />
alınmış sığır ve tek<br />
tırnaklılar<br />
Hayvanlara Ayrılan Net Alan (İç alan)<br />
En az canlı<br />
ağırlık<br />
100 kg'a kadar<br />
200 kg'a kadar<br />
350 kg'a kadar<br />
350 kg'dan fazla<br />
MVbaş<br />
1.5<br />
2.5<br />
4.0<br />
5.0<br />
En az 1 m 2 /100 kg<br />
Mera Dışındaki<br />
Serbest Dolaşım Alanı<br />
MVbaş<br />
1.1<br />
1.9<br />
3.0<br />
3.7<br />
En az 0.75 m 2 /100 kg<br />
Süt sığırları 6.0 4.5<br />
Damızlık boğalar 10.0 30.0<br />
Koyun ve keçiler<br />
1.5 koyun/keçi 2.5<br />
0.35 kuzu/oğlak kuzu/oğlak başına 0.5<br />
Gebe domuzlar ve<br />
40 günlüğe kadar<br />
domuz yavruları<br />
Besiye alınmış<br />
domuzlar<br />
Domuz yavruları<br />
Damızlık domuzlar<br />
50 kg'a kadar<br />
85 kg'a kadar<br />
110 kg'a kadar<br />
40 günlükten<br />
büyük<br />
ve 30 kg'a kadar<br />
7.5 2.5<br />
0.8<br />
1.1<br />
1.3<br />
0.6<br />
0.8<br />
1.0<br />
0.6 0.4<br />
2.5 dişi<br />
6.0 erkek<br />
1.9<br />
8.0<br />
133
"B. Kümes Hayvanları<br />
Tür<br />
Yumurta<br />
tavuğu<br />
Besiye alınmış<br />
kümes<br />
hayvanları<br />
(Sabit<br />
Barınaklarda)<br />
Besiye alınmış<br />
kümes<br />
hayvanları<br />
(Taşınabilir<br />
Barınaklarda)<br />
Hayvanlara Ayrılan Net Alan (İç Alan)<br />
Hayvan/Alan<br />
(Adet/m 2 )<br />
6,0 18,0<br />
Tünek<br />
genişliği<br />
(cm/hayvan)<br />
10,0<br />
20,0<br />
en fazla 21 Kg yalnızca Hint<br />
canlı ağırlık/m 2 tavuğu için<br />
Follluk<br />
8 tavuk için 1<br />
folluk veya<br />
tavuk başına 120<br />
cm 2<br />
folluk alanı<br />
Serbest Dolaşım<br />
Alanı (M 2 /hayvan)<br />
4,0<br />
170KgN/ha/yıl<br />
4,0 Et ve Hint tavuğu<br />
4,5 Ördek<br />
10,0 Hindi<br />
15,0 Kaz<br />
tüm çeşitler için<br />
170KgN/ha/yıl<br />
16,0<br />
en fazla 30Kg<br />
canlı ağırlık/m 2 2.5<br />
170KgN/ha/yıl<br />
MADDE 19 - Aynı Yönetmeliğin Ek-7'sinde yer alan B.2'nin başlığı<br />
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.<br />
"B.2 Balık, diğer deniz hayvanları, bunların ürünleri ve yan ürünleri"<br />
MADDE 20 - Aynı Yönetmeliğin ekinde yer alan Ek-8'in<br />
onbeşinci satırı aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.<br />
başlığı ile<br />
"Ek-8 Hayvan ve hayvancılık işletmelerinde kullanılan alet ve ekipmanların<br />
temizlenmesi ve dezenfekte edilmesi amacıyla kullanımına izin verilen<br />
temizlik maddeleri ve dezenfektanlar"<br />
"Süt sağım ekipmanları ve meme başı temizlik ve dezenfeksiyonunda<br />
kullanılan ürünler,"<br />
MADDE 21 - Aynı Yönetmeliğe ekte yer alan 9 nolu ek ilave edilmiştir.<br />
MADDE 22 - Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.<br />
134
MADDE 23 - Bu Yönetmelik hükümlerini Tarım ve Köyişleri Bakanı<br />
yürütür.<br />
"Ek-9 Bakanlık, tarafından yetkilendirilmiş kuruluştan alınacak yürürlükteki<br />
mevzuata uygun faaliyette bulunacaklarına dair noter onaylı taahhütname<br />
örneği.<br />
TAAHHÜTNAME<br />
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı adına yapacağım Organik Tarımla ilgili<br />
Kontrol ve Sertifikasyon işlemlerini, Organik Tarımın Esasları ve<br />
Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik ile diğer ilgili mevzuat doğrultusunda<br />
yürüneceğimi, mevzuat çerçevesinde Bakanlıktan istenen bilgi ve belgeleri<br />
eksiksiz ve istenen süre içerisinde göndereceğimi, Bakanlıkça verilen<br />
çalışma izni ve yetkinin iptali halinde sözleşme yaptığım, yönetmelikle<br />
tanımlanan müteşebbislerle ilgili her türlü bilgi ve belgeyi iptal tarihinden<br />
itibaren 20 gün içerisinde Bakanlığa teslim edeceğimi, bu taahhüdün<br />
yerine getirilmediğinin Bakanlık elemanlarının düzenleyeceği tutanakla<br />
belirlenmesinden sonra müteşebbislerin uğrayacağı zararın rayiç fiyatlar<br />
üzerinden mahkeme marifetiyle tespitinden sonra, bu zararı yasal faiziyle<br />
birlikte gayri kabil-i rücu hiçbir itiraz beyan etmeden ilk talepte ödeyeceğimi,<br />
ihtilafların hallinde Ankara Mahkeme ve İcra Dairelerinin yetkili olacağını<br />
kuruluşum adına kabul ve taahhüt ederim.<br />
Taahhüt eden:<br />
Tarih:<br />
Yetkili isim ve imza:<br />
Firma kaşesi:<br />
Adres:"<br />
Organik Tarım mevzuatı yakından incelendiğinde görülecektir ki; Tarım ve<br />
Köyişleri Bakanlığı, Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü,<br />
bünyesinde kurulan, Alternatif Tarımsal Üretim Teknikleri Daire<br />
Başkanlığınca; <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>sal üretimle ilgili eğitim, denetim, mevzuat<br />
hazırlama, yürürlüğe koyma, veri tabanı oluşturma ve ulusal düzeyde<br />
<strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> projeleri hazırlama ve uygulama hususlarında çalışmalar<br />
yürütülmektedir. Organik <strong>tarım</strong> faaliyetlerini denetimin daha etkin<br />
yürütülmesi amacıyla Tarım İl Müdürlükleri bünyesinde, Organik Tarım<br />
Birimleri (OTB) oluşturulmuştur. Ayrıca Avrupa Birliğine uyumla ilgili<br />
çalışmalar ilgili Daire Başkanlığı tarafından yapılmaktadır.<br />
135
Organik Tarım Kanununun uygulanmasında; <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>ın geliştirilmesi<br />
yönünde çalışmalar yapmak ve Bakanlık içi koordinasyon ve değerlendirme<br />
hizmetleri ile faaliyetlerini izlemek üzere Bakanlık bünyesinde yönetmelik<br />
gereği Organik Tarım Komitesi (OTK) kurulmuştur.<br />
Organik <strong>tarım</strong>ın ticaretini, tanıtımını, araştırmalarını ve diğer <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong><br />
faaliyet stratejilerini belirlemek ve Bakanlık dışı kurum ve kuruluşlarla koordinasyon<br />
ve izleme hizmetlerini yapmak üzere Organik Tarım Ulusal<br />
Yönlendirme Komitesi (UYK) tesis edilmiştir. Tablo 2'de görüldüğü gibi; bu<br />
kanun ile <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> faaliyetlerinin her türlü kontrol ve sertifikalandırma<br />
işlemleri, Bakanlık'ça yetkilendirilmiş kuruluşlara verilmiştir.<br />
Tablo 2. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Adına Organik Tarım Faaliyetleri<br />
için YetMlendirümiş Kurumlar.<br />
Firma Adı Adresi Tel Faks Mail Adresi<br />
ANADOLU<br />
BCS<br />
CERES<br />
CU<br />
ECOCERT<br />
-SA<br />
EKO-TAR<br />
Süleymanbey Mahallesi<br />
Mimar Sinan Cad.<br />
YeşilhanNo:5/3<br />
YALOVA<br />
Kazım Dirik Mah. Gediz<br />
Cad. Kadri Dağüstü Apt.<br />
No:21 BBlokDaire:2<br />
35040 Bornova/İZMİR<br />
İnönü Cad.No.705 Yunus<br />
Emre Apt. Kat: 1/1<br />
Poligon/İZMİR<br />
Mansuroğlu Mah. 286.<br />
Sok. Ali Colakoğlu Sitesi<br />
Al Blok No: 16 Kat: 1<br />
Daire:3 35040<br />
Bornova/İZMİR<br />
184. Sok. No:60 Kat:2<br />
Daire:3 35040<br />
Bornova/İZMİR<br />
(MERKEZ) Adnan<br />
Menderes Bulvarı Deniş<br />
Apt. 36/1 33110 MERSİN<br />
(ŞUBE) Ziraat<br />
Mühendisleri Sitesi<br />
4. Blk. 52/A Yıldız<br />
Çankaya/ANKARA<br />
0 226<br />
81221<br />
00<br />
0 232<br />
33905<br />
81<br />
0 232<br />
247<br />
20 22<br />
0 232<br />
34707<br />
04<br />
34707<br />
12<br />
0 232<br />
34343<br />
60<br />
0 324<br />
32549<br />
64<br />
0312<br />
44054<br />
32<br />
0 226<br />
81221<br />
05<br />
0 232<br />
33905<br />
91<br />
0 232<br />
24770<br />
01<br />
0 232<br />
34706<br />
93<br />
0 232<br />
34339<br />
59<br />
0 324<br />
32719<br />
44<br />
0312<br />
44095<br />
57<br />
anadoluekolojik@gmail.com<br />
bcsturkey@superonline.com<br />
info@ceres-cert.com.tr<br />
turkey@controlunion.com<br />
office.turkey@ecocert.com<br />
info@eko-tar.com<br />
136
ETKO<br />
ICEA<br />
IMC<br />
IMO<br />
NİSSERT<br />
160. Sokak No: 13/7<br />
35040 Bornova/İZMİR<br />
Mustafa Kemal Cad. Halil<br />
Bey Apt. B Blok No: 166/2<br />
Kat:7 Daire: 13 35040<br />
Bornova/İZMİR<br />
İzmir Cad. 3/17<br />
Kızılay/ANKARA<br />
225. Sokak Dündar Apt.<br />
No:29 Kat:7 Daire:7<br />
35040 Bornova/İZMİR<br />
Anadolu Bulv. Gıda<br />
Toptancılar Sitesi Gimat<br />
3. Blk. No:29 Macunköy<br />
Yenimahalle/ANKARA<br />
0 232<br />
33976<br />
06<br />
0 232<br />
34260<br />
68<br />
0312<br />
23254<br />
32<br />
0 232<br />
34747<br />
05<br />
0312<br />
39760<br />
09<br />
0 232<br />
33976<br />
07<br />
0 232<br />
34284<br />
64<br />
0312<br />
23250<br />
00<br />
0 232<br />
34747<br />
80<br />
0 312<br />
39700<br />
58<br />
info@etko.org<br />
info@icea-tr.com<br />
admin@icea-tr.com<br />
imcturk@imcert.it<br />
imotr@imo-control. org<br />
nissert@nissert.com<br />
ORSER<br />
(MERKEZ) Simon Bolivar<br />
Cad. Cemal Nadir Sok.<br />
No:10Kat:2No:5<br />
06550 Çankaya/ANKARA<br />
(ŞUBE) Kale Mah. Namık<br />
Kemal Cad. Ankara îş<br />
Merkezi Kat:2 No:4<br />
SAMSUN<br />
0312<br />
43815<br />
60<br />
0 362<br />
43562<br />
68<br />
0312<br />
43815<br />
59<br />
0 362<br />
43262<br />
50<br />
or_ser@hotmail.com<br />
orser06@ttnet.net.tr<br />
TURKGAP<br />
Palmiye Mahallesi 1216<br />
Sokak S. Yılmaz Apt.<br />
No:2/A 33110 MERSİN<br />
0 324<br />
32741<br />
91<br />
0 324<br />
32741<br />
91<br />
turkgap@turkgap.com<br />
Organik (ekolojik, biyolojik) <strong>tarım</strong> ürünleri (bitkisel ve hayvansal ürünler, su<br />
ürünleri, tohum, gübre, fide, fidan ve tüm diğer girdiler, gıdalar, vitaminler<br />
ve diğer tüm katkı maddeleri ile hammaddesi <strong>tarım</strong> olan tüm sanayi ürünleri)<br />
üretecek, işleyecek, pazarlayacak, ithal veya ihraç edecek özel veya tüzel<br />
kişilerin faaliyette bulunabilmeleri için Tarım Bakanlığından yetki almış<br />
kontrol ve sertifikasyon kuruluşlarından biriyle sözleşme yapmaları<br />
zorunludur.<br />
Gerekli olan sözleşme yapılmadan bu faaliyetlerde bulunulamaz. Organik<br />
<strong>tarım</strong> ile ilgili faaliyetleri üretimden tüketime kadar yapacak (yürütecek) olan<br />
teşkilatın şeması Şekil 3'de gösterilmiştir.<br />
137
Organik Tarım Yönetmeliğinde dört önemli komiteden söz edilmektedir.<br />
Bunlar adından da anlaşılacağı gibi <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>a ufuk tayin edecek olan<br />
Organik Tarım Ulusal yönlendirme Komitesi, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>ın bütün yetki ve<br />
sorumluluklarını taşıyan Organik Tarım Komitesi, Organik Tarımla ilgili<br />
araştırmalar yapıp bilgi üretecek Organik Tarım Araştırmaları Komitesi ve<br />
<strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> ticaretinin, Pazar ve piyasasının meseleleri ile uğraşacak,<br />
onlara çözüm bulacak Organik Tarım Ticaret Komitesi'dir. Bu komiteler ve<br />
diğer organlar teşkilat şemasında görülmektedir. Yalnız Organik Tarım<br />
Araştırma Komitesi Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğüne, Organik<br />
Tarım Ticaret Komitesi de Bakanlığın Ticaretle ilgili ve görevli birimine<br />
bağlıdır.<br />
Şekil 3. Organik Tarım Faaliyetleri Organizasyonu<br />
TARIM<br />
ve<br />
KÖYÎŞLERÎ<br />
Organik<br />
Tarım Ulusal<br />
Yönlendirme<br />
Komitesi<br />
Tarımsal Üretim<br />
ve Geliştirme<br />
Genel<br />
Alternatif<br />
Tarımsal<br />
Üretimleri Daire<br />
Başkanlığı<br />
ORGANİK<br />
TARIM<br />
KOMİTESİ<br />
Alternatif Üretim Veri<br />
Toplama ve<br />
Değerlendirme Şube<br />
Müdürlüğü<br />
Alternatif<br />
Tarımsal Üretim<br />
Şube Müdürlüğü<br />
Mevzuat ve<br />
Politika Şube<br />
Müdürlüğü<br />
TKB 81<br />
İl<br />
Müdürlüğü<br />
ORGANİK<br />
TARIM<br />
BİRİMİ<br />
Yetkilendirilmiş<br />
Kuruluş<br />
138
Organik Tarım Ulusal Yönlendirme Komitesi ile Organik Tarım Komitesinin<br />
görevleri diğer komitelerden daha etkili ve geniş olduğu için bunların<br />
teşekkülü ve çalışması verilmiştir.<br />
Organik Tarım Ulusal Yönlendirme Komitesi; Tarımsal Üretim ve<br />
Geliştirme Genel Müdür'ün başkanlığında TÜGEM temsilcileri, Devlet<br />
Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Gümrük<br />
Müsteşarlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Çevre ve Orman<br />
Bakanlığı, İhracatı Geliştirme Etüt Merkezi, Tarımsal Araştırmalar Genel<br />
Müdürlüğü temsilcileri, TÜBİTAK, meslek kuruluşları, sivil toplum<br />
örgütleri, yetkilendirilmiş kuruluşların temsilcisi, üniversiteler ve özel sektör<br />
temsilcileri ile Komitenin toplantı gündemiyle ilgili görüşlerinin alınmasında<br />
yarar gördüğü kurum ve kuruluşların temsilcilerinden olmak üzere en az on<br />
ldşiden oluşur. Komite <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>ın geliştirilmesi ve uygulanması ile ilgili<br />
stratejileri belirlemek üzere yılda en az bir kez toplanır ve alman kararları<br />
tavsiye niteliğinde olmak üzere Organik Tarım Komitesine iletir.<br />
Organik Taran Komitesi (OTK); Komitenin oluşumu; Bakanlık, Tarımsal<br />
Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü, Koruma ve Kontrol Genel<br />
Müdürlüğü, Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü, Teşkilatlanma ve<br />
Destekleme Genel Müdürlüğü, Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı ile Dış<br />
İlişkiler ve Avrupa Topluluğu Koordinasyon Dairesi Başkanlığı tarafından<br />
görevlendirilecek temsilcilerinden, Bakan veya yetkilendireceği müsteşar<br />
veya müsteşar yardımcısının onayı ile kurulur. Yukarıda adı belirtilen<br />
kuruluşlardan en az bir üye olmak üzere komiteye alınacak üye sayısını<br />
Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü belirler. İhtiyaç duyulması<br />
halinde Teftiş Kurulu Başkanlığı ve Hukuk Müşavirliği'nden Komiteye birer<br />
üye alınabilir. Komite başkanlığı Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel<br />
Müdürü veya yetki vereceği Genel Müdür Yardımcısı veya Alternatif<br />
Tarımsal Üretim Teknikleri Daire Başkanı tarafından, Komite sekretaryası<br />
ise Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü Alternatif Tarımsal<br />
Üretim Teknikleri Daire Başkanlığınca yürütülür. Bu komite ülkedeki<br />
<strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> faaliyetlerinin yaygınlaştırılması, geliştirilmesi, tanıtılması,<br />
takip ve kontrolünden sorumludur. Kontrol ve kuruluşlarına çalışma izni<br />
vermek ve çalışmalarını denetlemek görevleri arasındadır.<br />
4.3. İYİ TARIM UYGULAMALARI<br />
Daha öncede bahsedildiği gibi gerek sürdürülebilir <strong>tarım</strong> uygulamaları gerek<br />
ekolojik ve <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>, gerekse biyolojik <strong>tarım</strong>, biyodinamik, alternatif<br />
<strong>tarım</strong> ve hatta iyi <strong>tarım</strong> kavram ve uygulamalarından kastedilen doğal<br />
139
kaynakların sonsuza kadar korunarak, geliştirilip genişletilerek kullanılması<br />
felsefesidir. Artık insanlığın bu alandaki geliştirmek durumda olduğu<br />
anlayışın, kantiteden daha çok kalite olduğu ortaya konulmuş durumdadır.<br />
Nitekim bütün dünyada gerek beslenme ve gıda uzmanları gerekse insanların<br />
giyim, örtünme ve moda ile ilgili olarak yönlendiricileri ve nihayet barınma<br />
ve mesken gereksinimleri üzerinde fikir geliştiren ve kafa yoranları, <strong>organik</strong><br />
<strong>tarım</strong>dan daha geniş kapsamlı olan iyi <strong>tarım</strong> uygulamaları üzerinde<br />
durmaktadırlar.<br />
Nitekim iyi <strong>tarım</strong> uygulamaları ile ilgili çalışmalar gerek Tarım ve Köyişleri<br />
Bakanlığı tarafından gerekse akademisyenler ve değişik alanlarda faaliyetler<br />
gösteren araştırmacılar tarafından daha önce ortaya atılmıştır. İyi <strong>tarım</strong><br />
uygulamaları ile ilgili yönetmelik hem <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> kanunundan, hem de<br />
<strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> yönetmeliğinden önce hazırlanmış ve yürürlüğe konulmuştur.<br />
Bütün bu çalışma ve gayretlerin fikri ve düşünce planındaki dayanağı ve<br />
istinat noktası sürdürülebilirlilik, kaliteli ve sağlıklı, aynı zamanda güvenli ve<br />
sürekli gıda elde edebilme görüşüdür. Bununla birlikte her türlü tabii<br />
zenginliğimizin ve doğal kaynaklarımızın sınırsız bir şekilde bizden sonra ki<br />
nesiller tarafından da sonsuza kadar kullanılması felsefesi de önemlidir.<br />
Yapılan yasa, yönetmelik ve konulan kuralların özellikle üretici ve<br />
tüketicilere en iyi şekilde aktarılabilmesi şarttır. İyi <strong>tarım</strong> uygulamaları<br />
yönetmeliğinin hukuki ve pratik dayanağı ise, 441 sayılı Tarım ve Köyişleri<br />
Bakanlığı'nm kuruluş ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararnamenin<br />
ikinci maddesinin (f) ve (h) bentleri ile, 6968 sayılı zirai mücadele ve<br />
karantina kanununun 22 ve 24 üncü maddeleri ve 5179 sayılı gıdaların üretimi<br />
tüketimi ve denetlenmesine dair kanun hükmünde kararnamenin<br />
değiştirilerek kabulü hakkında kanunun 16 ve 24 üncü maddeleridir.<br />
İyi <strong>tarım</strong> uygulamaları yönetmeliği Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından<br />
hazırlanıp 08 Eylül 2004 tarih ve 25577 sayılı resmi gazetede yayınlanarak<br />
yürürlüğe konulmuş bir belgedir. Bu yönetmelik aradan kısa bir süre geçmiş<br />
olmasına rağmen, görülen lüzum üzerine revize edilerek değiştirilmiş 05<br />
Mayıs 2005 tarih ve 25806 sayılı resmi gazetede yeniden yayınlanmıştır.<br />
Burada bu yönetmeliklerin maddelerini ele alarak tek tek yorumlamak yerine<br />
biraz fazla yer alacak olmasına rağmen doğrudan doğruya verilemesi uygun<br />
olacağı düşünülmüştür. Böylece yönetmeliklerden bir bütünlük içerisinde<br />
yararlanılması daha da kolaylaştırılmıştır.<br />
140
Tarım ve Köyişleri Bakanlığından:<br />
RESMÎ GAZETE<br />
Tarih: 08.09.2004, Sayı: 25577<br />
îyi Tarım Uygulamalarına İlişkin Yönetmelik<br />
BİRİNCİ BÖLÜM<br />
Amaç, Kapsam, Hukuki Dayanak ve Tanımlar<br />
Amaç<br />
Madde 1 - Bu Yönetmelik; çevre, insan ve hayvan sağlığına zarar vermeyen<br />
bir <strong>tarım</strong>sal üretimin yapılması, doğal kaynakların korunması, <strong>tarım</strong>da<br />
izlenebilirlik ve sürdürülebilirlik ile gıda güvenliğinin sağlanması amacıyla<br />
hazırlanmıştır.<br />
Kapsam<br />
Madde 2 - Bu Yönetmelik, iyi <strong>tarım</strong> uygulamalarına uyulması için İl<br />
Müdürlüklerinin, üreticilerin, üretici birliklerinin, müteşebbisler ile<br />
yetkilendirilmiş kuruluşların görev ve sorumlulukları ile denetim esaslarını<br />
kapsar.<br />
Hukuki Dayanak<br />
Madde 3 - Bu Yönetmelik, 441 sayılı Tarım ve Köy işleri Bakanlığının<br />
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci<br />
maddesinin (f) ve (h) bentlerine, 6968 sayılı Zirai Mücadele ve Zirai<br />
Karantina Kanununun 22 ve 24 üncü maddelerine, 5179 sayılı Gıdaların<br />
Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hülonünde Kararnamenin<br />
Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun 16 ve 24 üncü maddelerine<br />
dayanılarak hazırlanmıştır.<br />
Tanımlar<br />
Madde 4 - Bu Yönetmelikte geçen;<br />
a) Bakanlık: Tarım ve Köyişleri Bakanlığını,<br />
b) Bakan: Tarım ve Köyişleri Bakanını,<br />
c) İyi Tarım Uygulamaları Komitesi (İTUK): Bakan Olur'u ile kurulan ve<br />
Bakan adına bu Yönetmeliğin uygulanmasını takip ve temin eden, bu<br />
Yönetmeliğin 9 uncu maddesinde yer alan Komiteyi,<br />
d) İyi Tarım Uygulamaları (İTU): Tarımsal üretim sisteminin sosyal açıdan<br />
yaşanabilir, ekonomik açıdan karlı ve verimli, insan sağlığını koruyan,<br />
141
hayvan sağlık ve refahı ile çevreye önem veren bir hale getirmek için<br />
uygulanması gereken işlemleri,<br />
e) II Müdürlüğü: Tarım îl Müdürlüğünü,<br />
f) Kontrol Kuruluşu: İyi <strong>tarım</strong> uygulamaları kriterlerine uygun üretilen<br />
ürünün, üretiminden son tüketiciye ulaşıncaya kadar olan tüm aşamalarını<br />
kontrol etmek üzere Bakanlık tarafından yetki verilmiş gerçek veya tüzel<br />
kişileri,<br />
g) Sertifikasyon Kuruluşu: Tüm kontrolleri tamamlanmış iyi <strong>tarım</strong><br />
uygulamaları kriterlerine uygun üretilen ürünü, kontrol kuruluşunun yaptığı<br />
kontrol ve bu kontrole ilişkin bilgi ve belgeler ile gerek duyulan hallerde<br />
yaptırılacak analizlere dayanarak sertifikalandırmak üzere Bakanlık<br />
tarafından yetki verilmiş gerçek veya tüzel kişileri,<br />
h) Yetkilendirilmiş Kuruluş: Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu, kontrol<br />
kuruluşu veya sertifikasyon kuruluşu olarak Bakanlık tarafından yetki<br />
verilmiş gerçek veya tüzel kişileri,<br />
i) Kontrol: İyi <strong>tarım</strong> uygulamaları faaliyetlerinin bu Yönetmeliğe uygun<br />
olarak yapılıp yapılmadığının belirlenmesi, düzenli kayıtların kurulması,<br />
sonuçların rapor edilmesi, gerek görülmesi halinde ürünün niteliğinin<br />
laboratuar analizleri ile test edilmesini,<br />
j) Kontrolör: Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu vey v<br />
a kontrol kuruluşu adına<br />
iyi <strong>tarım</strong> uygulamaları faaliyetlerinin her aşamasının ilgili mevzuata göre<br />
uygulanmasını kontrol etmek üzere Bakanlık tarafından yetki verilmiş gerçek<br />
kişiyi,<br />
k) Sertifiker: Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu veya sertifikasyon kuruluşu<br />
adına, kontrolü tamamlanmış ürünün iyi <strong>tarım</strong> uygulamaları kriterlerine<br />
uygun olduğunu onaylamak üzere Bakanlık tarafından yetki verilmiş gerçek<br />
kişiyi,<br />
1) Denetim: İyi <strong>tarım</strong> uygulamaları faaliyetlerinin bu Yönetmeliğe uygun<br />
olarak yapılıp yapılmadığını tespit etmek amacıyla, yetkilendirilmiş<br />
kuruluşlar, işletmeler ve müteşebbisler ile kontrolör ve sertifikerlerin<br />
Bakanlık veya Bakanlık tarafından denetim yetkisi verilen kuruluşlarca<br />
yapılan her türlü denetimini,<br />
m) Sertifikasyon: Bütün kontrol yöntemlerinin' uygulanması sonucu<br />
işletmenin ve iyi <strong>tarım</strong> uygulamaları kriterlerine uygun üretilen ürünün<br />
mevzuata uygun olarak belgelendirilmesini,<br />
n) Sertifika: Bütün kontrol yöntemlerinin uygulanması sonucu işletmenin ve<br />
iyi <strong>tarım</strong> uygulamaları kriterlerine uygun üretilen ürünün mevzuata uygun<br />
olduğunu gösteren belgeyi,<br />
o) Üretim Alanı: İyi <strong>tarım</strong> uygulamaları çerçevesinde üretimin yapıldığı<br />
alanı,<br />
p) Satış Ünitesi: Tarımsal ürünün üreticiden alınıp tüketiciye ulaştırılarak<br />
142
satışını yapan birimi (manav, market, pazar, v.b.),<br />
r) Entegre Ürün Yönetimi (EÜY): Uzun dönemde sürdürülebilirlik şartlarını<br />
kapsayan, yerel toprak, iklim ve ekonomik koşullar gibi çevresel şartlarla<br />
uyumlu ürün karlılığını içeren tam bir <strong>tarım</strong> stratejileri sistemini,<br />
s) Entegre Mücadele (EM): Tarımsal ürünlerde zararlı türlerin popülasyonunu<br />
ve çevre ile ilişkilerini dikkate alarak, uygun olan mücadele<br />
metotlarını ve tekniklerini kullanarak, ekonomik zarar seviyesini en aza<br />
indiren mücadele sistemini,<br />
t) Üretici: Tarımsal ürünlerin her aşamadaki üretimini ÎTU kriterlerine göre<br />
yapan gerçek ve tüzel kişileri,<br />
u) Üretici Birlikleri: 5200 sayılı Tarımsal Üretici Birlikleri Kanununa göre<br />
<strong>tarım</strong> üreticilerinin, ürün veya ürün grubu bazında ve gönüllülük esasına<br />
dayalı olarak kurdukları, tüzel kişiliği haiz <strong>tarım</strong>sal üretici birliklerini,<br />
v) Müteşebbis: İyi <strong>tarım</strong> uygulamaları kriterlerine göre; üretim yapan<br />
ve/veya ürünü işleyen, ambalajlayan, etiketleyen, taşıyan ve pazara hazır hale<br />
getiren iç ve/veya dış pazarda pazarlayan, pazarlamada aracılık eden gerçek<br />
veya tüzel kişileri,ifade eder.<br />
İKİNCİ BÖLÜM<br />
Görev ve Sorumluluklar<br />
İl Müdürlülerinin Görev ve Sorumluluklan<br />
Madde 5 - İl müdürlüklerinin görev ve sorumlulukları aşağıda belirtilmiştir.<br />
a) Üretici ve üretici birliklerine İTU konusunda eğitim ve yayım hizmeti<br />
vermek,<br />
b) Yetldlendirilmiş kuruluşlar ile kontrolörler ve sertifikerlere İTU<br />
esaslarında aykırı hareket etmeleri durumlarında müdahale etmek, gerekli<br />
uyanları yapmak,<br />
c) Üreticilerin EM ve EÜY tekniklerini kullanarak üretim yapmasını<br />
sağlamak için ürün bazında hazırlanan "teknik talimatlar hakkında üreticileri,<br />
üretici birliklerini ve müteşebbisleri bilgilendirmek,<br />
d) Üreticiler ve üretim ile ilgili, yetkilendirilmiş kuruluşlardan alacakları<br />
bilgileri kayıt altına almaktır.<br />
İTU Kriterlerine Göre Üretim Yapan Üreticilerin ve Üretici Birliklerinin<br />
Görev ve Sorumluluklan<br />
Madde 6 - İTU kriterlerine göre üretim yapan üreticilerin ve üretici<br />
birliklerinin görev ve sorumlulukları aşağıda belirtilmiştir.<br />
a) Üretim alanlarında yaptıkları gübre, bitki koruma uygulamalarını ve<br />
gerekli olan diğer zorunlu uygulamaları kayıt altına almak,<br />
143
) Bitki koruma ve hayvan sağlığı ürünlerini tavsiyesine uygun olarak<br />
kullanmak,<br />
c) Üretimde hastalıklar, zararlılar ve yabancı otlar ile mücadele yapmak,<br />
d) Toprak, su, çevre ve insan sağlığını koruyucu tedbirler almak,<br />
e) Toprak ve yaprak analizlerini yapmak/yaptırmak, gübrelemeyi analiz<br />
sonuçlarına göre uygulamak ve analiz sonuçlarını kayıt altında tutmak,<br />
f) Sulama suyunu analiz ettirmek, önerilen miktar ve metotlarda uygulamak<br />
ve kayıt altına almaktır.<br />
ÎTU Kriterlerine Göre Üretim Yapan Üretici ve Üretici Birliklerinin Ürününü<br />
Satın Alan Müteşebbislerin Görev ve Sorumlulukları<br />
Madde 7 - ÎTU kriterlerine göre üretim yapan üretici ve üretici birliklerinin<br />
ürününü satın alan müteşebbislerin görev ve sorumlulukları aşağıda<br />
belirtilmiştir.<br />
a) Üretici, üretici birlikleri ile bunların ürününü satın alan müteşebbisler ÎTU<br />
kriterlerine karşılıklı uyulacağına dair yazılı bir sözleşme yaparlar,<br />
b) Üretime girdi (tohum, fide, fidan, anaçlık, soğan, yumru, rizom, bitki<br />
koruma ürünü, gübre, hayvan sağlığı ürünleri vb.) temin eden özel ve tüzel<br />
kişiler kayıt tutarlar,<br />
c) Ürünü satın alan müteşebbisler, üreticiden ürüne ait kayıtlarının bulunması<br />
şartını ararlar,<br />
d) Ürünü satın alan müteşebbisler, ürünlerle ilgili kayıtların ve uygulanan<br />
işlemlerin yer aldığı bir kayıt sistemi oluştururlar,<br />
e) Gıda güvenliğinden üretici, üretici birlikleri ve bunların ürününü satın alan<br />
müteşebbisler sorumludur.<br />
Yetkilendirilmiş Kuruluşlarının Görev ve Sorumlulukları<br />
Madde 8 - Yetkilendirilmiş kuruluşların görev ve sorumlulukları aşağıda<br />
belirtilmiştir.<br />
a)Yetkilendirilmiş kuruluşlar her türlü üreticiye, üretici birliklerine,<br />
müteşebbise, ürüne, üretime, kontrol işlemine, sertifikasyon işlemine,<br />
kuruluşun kendisine, çalışanına ve menşeine dair her türlü bilgi ve belgeleri<br />
düzenlemekle yükümlüdür.<br />
b)Yetkilendirilmiş kuruluşlar İTU kriterlerine göre üretim yapan üreticilere,<br />
üretici birliklerine, müteşebbise ait her türlü bilgiyi kontrol ederek kayıt<br />
altına alır. 3'er aylık raporlar hazırlayarak bilgi için Tarım İl Müdürlüğü'ne<br />
verir. Tarım İl Müdürlüğü bu raporların özetinden oluşan bir raporu 6 aylık<br />
dönemler halinde gereği için İTUK'a bildirir.<br />
144
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM<br />
iyi Tarım Uygulamaları Komitesi ve Yetkilendirilmiş Kuruluşlar<br />
İyi Tarım Uygulamaları Komitesinin Oluşumu, Görevleri, Çalışma Şekil ve<br />
Esasları<br />
Madde 9 - İyi <strong>tarım</strong> uygulamaları komitesinin oluşumu, görevleri, çalışma<br />
şekil ve esasları aşağıda belirtilmiştir.<br />
a) Komitenin oluşumu; Bakanlık Müsteşar veya Müsteşar Yardımcısı<br />
Başkanlığında; Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğünden 3 kişi,<br />
Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğünden 2 kişi, Tarımsal Araştırmalar<br />
Genel Müdürlüğünden 1 kişi, Teşkilatlanma ve Destekleme Genel<br />
Müdürlüğünden 1 kişi, Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu<br />
Başkanlığından 1 kişi ve Dış İlişkiler ve Avrupa Topluluğu Koordinasyon<br />
Dairesi Başkanlığından 1 kişi ile konunun uzmanı teknik görevliler veya<br />
kuruluşları tarafından görevlendirilecek elemanlardan oluşur. İTUK<br />
sekreteryası, Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü tarafından<br />
yürütülür.<br />
b) Komitenin görevleri;<br />
1) Bu Yönetmelik hükümlerini uygulamak ve uygulanması için gerektiğinde<br />
Tarım İl Müdürlüklerini yetkilendirmek,<br />
2) Yetkilendirilmiş kuruluşlara çalışma izni vermek, kurallara uyulmadığı<br />
tespit edildiğinde izni iptal etmek veya geçici süreyle durdurmak,<br />
3) Yetkilendirilmiş kuruluşları, kontrolörleri, sertifikerleri, üretici, üretici<br />
birlikleri ve müteşebbisleri kodlamak ve denetlemek,<br />
4) Yetkilendirilmiş kuruluşları, kontrolörleri ve sertifikerleri, bu Yönetmelik<br />
hükümlerine uyulmadığı durumlarda uyarmak ve gerektiği durumlarda<br />
yaptırım uygulamak,<br />
5) İTU kriterlerinin belirlenmesi, yaygınlaştırılması, geliştirilmesi,<br />
tanıtılması konularında çalışmalar yapmak, İTU'da haksız rekabetin takipçisi<br />
olmak, bu Yönetmeliğe aykırı olan ve ülkenin menfaatlerinin zedelendiği her<br />
konuda yasal işlemler için başvurular yapmak,<br />
6) Sivil toplum örgütleri ile mesleki ilişkiler kurmak ve gereken durumlarda<br />
işbirliği yapmak, ülkenin İTÜ'nün yaygınlaştırılması, geliştirilmesi,<br />
tanıtılması konularında, üniversite, enstitü, araştırma, basın kuruluşları ve<br />
145
ilgili diğer resmi veya özel kuruluşlarla işbirliği yaparak; araştırma, proje ve<br />
eğitim yapmak, yaptırmak,<br />
7) Diğer ülkelerdeki, özellikle AB Ülkelerindeki ÎTU değişikliklerini<br />
izleyerek ülke mevzuatında gerekli değişikleri yapmak,<br />
8) Uluslararası İTU kuruluşlarıyla işbirliğine gitmek, İTU konusundaki<br />
ulusal ve uluslararası seminer, sempozyum, toplantı, kongre ve fuarlara<br />
katılım sağlamak,<br />
c) Komite, olağan olarak her ayın ilk haftası toplanır. Olağanüstü durumlarda<br />
sekreterya tarafından toplantıya çağrılır.<br />
d) Komite kararlarını oy çokluğuyla alır. Kararlar bağlayıcıdır.<br />
e) Raportörlük, Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü temsilcilerinden<br />
seçilen sekreter üye tarafından yürütülür.<br />
f) Kararlar, toplantı tarihinden itibaren on gün içinde tüm üyeler tarafından<br />
imzalanarak Müsteşarlık onayına sunulur ve onay tarihinden itibaren<br />
yürürlüğe girer.<br />
YetMlendirilmiş Kuruluşların Oluşumu, Çalışma Şekli ve Esasları<br />
Madde 10 - Yetkilendirilmiş kuruluşların oluşumu, çalışma şekli ve esasları<br />
aşağıda belirtilmiştir.<br />
a) Bu Yönetmeliğin uygulanmasında; ÎTU faaliyetlerinin her türlü kontrol ve<br />
sertifikalandırma işlemleri Bakanlıkça veya Bakanlıkça yetkilendirilmiş<br />
kuruluşlarca yapılır. Yetkilendirilmiş kuruluşlar yeterli ve tecrübeli personel<br />
ile teknik alt yapıya sahip olmak zorundadır.<br />
b) Yetkilendirilmiş kuruluşlar, kontrol ve sertifika konularında çalışma izni<br />
almak için Bakanlığa başvuruda bulunur. Bakanlıkça gerekli incelemeler<br />
yapılır ve dilekçenin veriliş tarihinden itibaren 45 gün içinde sonuçlandırılır.<br />
Yetkilendirilmiş kuruluşlar çalışma yetki süreleri dolmadan her yıl en az 1 ay<br />
önce çalışma yetki sürelerini uzatmak zorundadırlar. Çalışma izinleri hiç bir<br />
şekilde devredilemez.<br />
c) Kontrol ve sertifıkasyon kuruluşu; kontrol ve sertifıkasyon olmak üzere iki<br />
ayrı birimden oluşur. Kontrol biriminde görev yapanlar sertifıkasyon<br />
biriminde, sertifıkasyon biriminde görev yapanlar kontrol biriminde görev<br />
yapamazlar.<br />
146
d) Yetkilendirilmiş kuruluşlar ile kontrolör ve sertifıkerlerin; çalışma izni,<br />
izin süresi, süre uzatımı, izinlerinin iptali, görev ve yetkileri, yetki kullanımı,<br />
kontrol ve sertifıkasyon sistemi ile kontrolör ve sertifıker çalıştırmaya ilişkin<br />
usul ve esaslar ÎTUK tarafından belirlenir.<br />
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM<br />
Çeşitli ve Son Hükümler<br />
Denetim<br />
Madde 11 - Bu Yönetmeliğin uygulanmasında; yetkilendirilmiş kuruluşlar,<br />
kontrolör, sertifiker ve müteşebbislerin her türlü denetimi Bakanlık<br />
tarafından yapılır.<br />
Denetim hizmetlerinde çalışacak personelin yetki ve sorumlulukları ile<br />
hizmet içi eğitimine ilişkin usul ve esaslar ÎTUK tarafından belirlenir.<br />
Bakanlık gerekli gördüğü hallerde denetim yetkisini kısmen veya tamamen<br />
akredite edilmiş; kamu kurum ve kuruluşlarına, özel sektör tüzel lcişilerine ve<br />
üniversitelere devredebilir.<br />
Genel Hükümler<br />
Madde 12 - İyi <strong>tarım</strong> uygulamalarını uygulayan üreticiler ve üretici birlikleri<br />
<strong>tarım</strong>sal desteklemelerden öncelikli olarak faydalandırılırlar. Yürürlük<br />
Madde 13 - Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme<br />
Madde 14 - Bu Yönetmelik hükümlerini Tarım ve Köyişleri Bakanı yü* ütür.<br />
EK 5.<br />
RESMÎ GAZETE<br />
Tarih: 05.05.2005, Sayı: 25806<br />
Tarım ve Kövişleri Bakanlığından:<br />
iyi Tarım Uygulamalarına İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına<br />
Dair Yönetmelik<br />
MADDE 1 - 8/9/2004 tarihli ve 25577 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan İyi<br />
Tarım Uygulamalarına İlişkin Yönetmeliğin 4 üncü maddesine aşağıdaki<br />
tanım eklenmiştir.<br />
"y) Kontrol günü: Kontrolör tarafından arazide ve/veya işletmede bir gün<br />
içinde yapılan kontrolü,"<br />
147
MADDE 2 - Aynı Yönetmeliğin 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) ve<br />
(d) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.<br />
"a) Komite, Bakanlık Müsteşar veya Müsteşar Yardımcısı ya da yetki<br />
vereceği kişi Başkanlığında; Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel<br />
Müdürlüğünden 6 kişi, Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğünden 4 kişi,<br />
Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğünden 1 kişi, Teşkilatlanma ve<br />
Destekleme Genel Müdürlüğünden 1 kişi, Araştırma Planlama ve<br />
Koordinasyon Kurulu Başkanlığından 1 kişi ve Dış İlişkiler ve Avrupa<br />
Topluluğu Koordinasyon Dairesi Başkanlığından 1 kişi olmak üzere toplam<br />
15 kişiden oluşur. Ayrıca, ihtiyaç duyulması halinde konunun uzmanı teknik<br />
görevliler veya kuruluşları tarafından görevlendirilecek personelin<br />
görüşlerinden yararlanılabilir. İTUK sekreteryası, Tarımsal Üretim ve<br />
Geliştirme Genel Müdürlüğü tarafından yürütülür."<br />
"d) Komite, üye tam sayısının en az yarıdan bir fazlası ile toplanır. Kararlar<br />
toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile alınır."<br />
MADDE 3 - Aynı Yönetmeliğin 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (d)<br />
bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı maddeye aşağıdaki (e), (f), (g)<br />
ve (h) bentleri eklenmiştir.<br />
"d) İTU kriterlerine göre üretim faaliyeti için uygulanan her türlü kontrol ve<br />
sertifikalandırma işlemleri Bakanlıkça yetkilendirilmiş kuruluşlarca yapılır.<br />
İTUK, yetkilendirilmiş kuruluşlardan; her türlü üreticiye, üretici birliğine,<br />
müteşebbise, kooperatife ya da tüzel kişilere, ürüne, üretime, kontrol<br />
işlemine, sertifıkasyon işlemine, kuruluşun kendisine, çalışanına ve<br />
menşeine dair her türlü bilgi ve belgeleri istediği zaman talep edebilir."<br />
"e) Kontrol ve/veya sertifıkasyon kuruluşları, kontrol ve sertifıkasyon<br />
kriterlerini, izlenebilirlik ve yaptırımlara ait bilgileri de içeren bir kalite el<br />
kitabı hazırlayarak Bakanlığa bildirir. Bu kitapçık Bakanlık tarafından<br />
incelenir ve uygun olmayan kısımlar düzelttirilir.<br />
f) Kontrol ve/veya sertifıkasyon kuruluşu, İTU'a ilişkin kontrol kriterlerini<br />
yerine getirebilmek için;<br />
1) Kontrol planını hazırlar ve her kontrol döneminde en az bir defa kontrol<br />
yapar.<br />
2) Üretim alanını yerinde kontrol eder.<br />
3) Kontrol raporunu hazırlar ve rapor tarihinden itibaren en geç 1 ay<br />
148
içerisinde bilgi için faaliyet gösterdikleri ildeki Tarım İl Müdürlüğüne verir.<br />
Tarım İl Müdürlükleri kontrol raporlarının özetini Bakanlığa bildirir.<br />
g) Yetkilendirilmiş kuruluşlar, yapmış oldukları yıllık faaliyetleriyle ilgili;<br />
üretici, üretici birliği, müteşebbis, kooperatifler ya da benzer tüzel kişilere ait<br />
ürün, sertifika, kontrol, üretim, ihracat, çalışan personelin durumu, cezai<br />
işlemler gibi tüm bilgileri, takip eden yılın en geç 31 Ocak tarihine kadar<br />
Bakanlığa bildirir.<br />
h) Yetkilendirilmiş kuruluşlar, tespit ettikleri her türlü aykırılıklar ile ilgili<br />
bilgi ve belgeleri, uygun gördükleri yaptırım işlemini de içeren bir raporu en<br />
geç 20 gün içinde Bakanlığa bildirirler. Yaptırımlarla ilgili itirazlar<br />
Bakanlığa yapılır."<br />
MADDE 4 - Aynı Yönetmeliğin Üçüncü Bölümüne 10 uncu maddeden sonra<br />
gelmek üzere aşağıdaki 11, 12, 13, 14, 15 ve 16 ncı maddeler eklenmiş ve<br />
diğer maddeler buna göre teselsül ettirilmiştir.<br />
"Yetkilendirilmiş Kuruluşlarda Aranan Şartlar, Çalışma İzni ve îstenen<br />
Belgeler<br />
Madde 11 - Yetkilendirilmiş kuruluşlarda aranan şartlar, çalışma izni ve istenen<br />
belgeler aşağıda belirtilmiştir.<br />
a) Yetkilendirilmiş kuruluşlarda aranan şartlar;<br />
1) Bakanlık tarafından izin verilecek yerli veya yabancı yetkilendirilmiş<br />
kuruluşun Türkiye bürosu temsilcisinin veya yardımcısının T.C. vatandaşı<br />
olması zorunludur. Yerli ve yabancı kontrol ve/veya sertifıkasyon<br />
kuruluşlarının Türkiye bürosunda veya şubelerinde çalışan T.C. vatandaşı<br />
kontrolör ve diğer personel sayısı toplam personelin 2/3'ünden az olamaz.<br />
2) Yetkilendirilmiş yerli veya yabancı kuruluşların temsilcisi tercihen, üretim<br />
dalı ile ilgili olarak Ziraat Mühendisi, Gıda Mühendisi, Su Ürünleri<br />
Mühendisi veya Veteriner Hekim olur.<br />
3) Kontrol ve sertifıkasyon işlemleri aynı kuruluş tarafından yapılabilir, fakat<br />
ayrı ayrı izin verilir.<br />
4) Yetkilendirilmiş kuruluş yöneticileri, ortaklan, kontrolörleri ve çalışanları,<br />
o kuruluş adına kodlandığından, başka bir yetkilendirilmiş kuruluşta herhangi<br />
bir görev alamazlar.<br />
5) Kontrol ve/veya sertifıkasyon kuruluşlarındaki kontrolörlerin sayısı, kuruluşun<br />
proje sayısı, kontrol edilecek işletme, üretim alanları ve benzeri için<br />
yeterli olmalıdır. Bir yıl içerisinde her bir kontrolör maksimum 90 kontrol<br />
günü çalışır. Yetkilendirilmiş kuruluş her 90 kontrol günü için bir kontrolör<br />
149
çalıştırmak zorundadır. Yetkilendirilmiş kuruluşlarda çalışan kontrolörlerin<br />
yeterlilik sayısı Sosyal Sigorta Kurumu Aylık Pirim Hizmet Belgesiyle<br />
Bakanlığa ispat edilir ve Bakanlıktan onay alınır.<br />
6) Yetkilendirilmiş kuruluşların yöneticileri, ortaklan, kontrolörleri ve<br />
çalışanları ticari olarak İTU faaliyetinde bulunmaları durumunda kontrol<br />
ve/veya sertifıkasyon işlemleri kendi kuruluşları tarafından yapılamaz.<br />
b) Yetkilendirilmiş kuruluşların çalışma izni ve istenen belgeler;<br />
1) Yetkilendirilmiş kuruluş tüzel kişilik ise en az Limited Şirket olur ve<br />
yabancı bir kuruluşun Türkiye temsilciliği veya irtibat bürosu ise tüm yasal<br />
izin işlemlerini tamamlar.<br />
2) Yetkilendirilmiş kuruluşun İTU konusundaki tecrübe ve yeterliğini<br />
gösteren Türk veya yabancı akreditasyon kurumlarından alman belgeler,<br />
3) Yetkilendirilmiş kuruluşun yer ve organizasyon tanımlamalarına dair<br />
belgeler;<br />
Adı, yeri, adresi ve var ise logosuna ait belgeler,<br />
Kuruluş sahibi, ortakları, temsilcileri ve kontrolörlerine ait kimlik<br />
belgelerinin onaylı sureti,<br />
Kuruluş sahibi, ortakları, temsilcileri ve kontrolörlerine ait eğitim<br />
belgelerinin noter onaylı sureti,<br />
Ticaret Sicil Gazetesi,<br />
Çalışanların görev tanımları ve sigorta belgeleridir.<br />
4) Kuruluşun çalışma alanı ve çalışma sistemine dair bu Yönetmelikte<br />
belirtilen tüm belgeler,<br />
5) Uygulayacağı kontrol ve/veya sertifikasyon yöntemlerini içeren<br />
belgelerdir.<br />
Yetküendirilmiş Kuruluşun Şube Açması<br />
Madde 12 - Yetkilendirilmiş Kuruluşun şube açma şartlan aşağıda<br />
belirtilmiştir.<br />
a)Yetkilendirilmiş kuruluşlar gerekli gördükleri durumlarda şubeler açabilir<br />
ve bunlar vasıtasıyla da faaliyet gösterebilirler.<br />
b)Yetkilendirilmiş kuruluşların açacakları şube sayısında sınırlarsa yoktur.<br />
c)Her şube için 11 inci maddenin birinci fıkrasının (a) bendinin (1) numaralı<br />
alt bendi hükümleri uygulanır.<br />
d)Her şubede en az bir kontrolör bulundurulur. Kontrolör sayısı şubenin iş<br />
hacmine göre, 11 inci maddenin birinci fıkrasının (a) bendinin (5) numaralı<br />
alt bendine göre düzenlenir.<br />
e)Yetkilendirilmiş kuruluşlar şubenin yaptığı tüm işlemlerden sorumludur.<br />
150
Yetkilendirilmiş Kuruluşun Çalışma İzninin Askıya Alınması veya İptali<br />
Madde 13 - Yetkilendirilmiş kuruluşun çalışma izninin askıya alınması ve<br />
iptalini gerektiren durumlar aşağıda belirtilmiştir.<br />
a) Yönetmeliğin yetkilendirilmiş kuruluşlarla ilgili maddelerine uyulmaması<br />
durumlarında, Bakanlık tarafından yapılacak inceleme sonucunda uyarı<br />
cezası verilir. Gerekli durumlarda Bakanlık yerinde kontroller yapar ve<br />
belgeleri inceler. Bu inceleme esnasında kuruluşun kontrol ve/veya<br />
sertifıkasyon iznini askıya alabilir. İki kez uyarı cezası alması halinde<br />
yetkilendirilmiş kuruluşun çalışma izni Bakanlık tarafından iptal edilir.<br />
b) Sözleşme yaptığı müteşebbislere karşı sözleşmede belirtilen ve yürürlükteki<br />
İTU ile ilgili mevzuatlara aykırı uygulamalar yapması durumunda,<br />
gerekli inceleme yapıldıktan sonra bu maddenin (a) bendindeki yaptırımlar<br />
uygulanır.<br />
Üreticilerin, Üretici BMiMerinin, Müteşebbislerin, Kooperatiflerin ya da<br />
Benzer Tüzel Kişilerin Uygulamaları<br />
Madde 14 - Üreticilerin, üretici birliklerinin, müteşebbislerin, kooperatiflerin<br />
ya da benzer tüzel kişilerin uygulamaları aşağıda belirtilmiştir.<br />
a) Yetkilendirilmiş kuruluş ile üreticiler, üretici birlikleri, müteşebbisler,<br />
kooperatifler ya da benzer tüzel kişiler arasında bir sözleşme yapılır.<br />
b) Üreticiler, üretici birlikleri, müteşebbislere, kooperatiflere ya da benzer<br />
tüzel kişilere yaptırımlar, yetkilendirilmiş kuruluşlar tarafından uygulanır.<br />
c) Yetkilendirilmiş kuruluşlar ile sözleşme yaptığı üretici, üretici birlikleri,<br />
müteşebbis, kooperatifler ya da benzer tüzel kişiler arasında gerekli hallerde<br />
başvurulması maksadıyla bir mahkeme yerinin belirlenmesi zorunludur. Bu<br />
yer üretim bölgesi içerisinde olmalı ve sözleşmede belirtilmelidir.<br />
Kontrolörlerde Aranacak Şartlar, Görev, Yetki, Çalışma Usul ve Esasları<br />
Madde 15 - Kontrolörlerde aranacak şartlar, görev, yetki, çalışma usul ve<br />
esasları aşağıda belirtilmiştir.<br />
a) İTU konusunda bilgi ve deneyim sahibi olduğunu gösterir resmi belgeye<br />
veya konu ile ilgili yüksek lisans diplomasına veya konu ile ilgili doktora<br />
diplomasına veya bakanlıkça açılacak veya açtırılacak kontrolörlük eğitimi<br />
aldığına dair resmi bir belgeye sahip olmak,<br />
b) Kuruluşun faaliyet alanı ile ilgili olarak Ziraat Mühendisi, Gıda<br />
Mühendisi, Su Ürünleri Mühendisi veya Veteriner Hekim olmak.<br />
Kontrolörler lisans eğitimi aldıkları konu dışında kontrol hizmeti veremezler.<br />
c) Aynı yıl içerisinde yalnız bir yetkilendirilmiş kuruluş adına çalışabilir ve<br />
aynı kuruluşun farklı şubelerinde görev alamazlar.<br />
151
d) Kontrolörlerin çalışma yetkisi, Bakanlık tarafından kişiye verilir.<br />
e) Bakanlıktan alınacak yetki belgesiyle çalışırlar. Kontrolöre, Bakanlıkça<br />
verilecek yetki resmi yazı ile bildirilir.<br />
f) Yaptıkları kontrolle ilgili rapor tutmak, bu raporları imzalamak ve kontrol<br />
veya kontrol ve sertifıkasyon kuruluşuna kontrolü takip eden on gün içinde<br />
teslim etmek zorundadır.<br />
g) Bakanlık, kontrolörün İTU kriterlerini uygulamadığını ve yetersizliğini<br />
tespit ettiğinde kontrolör belgesini geçici veya süresiz olarak iptal edebilir.<br />
h) Kontrolör olarak çalışanlar sertifıker biriminde çalışamazlar.<br />
Sertifikerlerde Aranacak Şartlar, Görev, Yetki, Çalışma Usul ve Esasları<br />
Madde 16 - Sertifikerlerde aranacak şartlar, görev, yetki, çalışma usul ve<br />
esasları aşağıda belirtilmiştir.<br />
a) Kuruluşun faaliyet alanı ile ilgili olarak 4 yıllık yüksek öğrenim mezunu<br />
olmak.<br />
b) İTU konusunda bir yıllık bilgi ve deneyim sahibi olmak.<br />
c) Sertifıkerler yalnız bir yetkilendirilmiş kuruluş adına çalışabilir.<br />
d) Sertifıker olarak çalışanlar kontrol biriminde çalışamazlar.<br />
e) Bakanlık tarafından verilen yetki belgesiyle çalışırlar. Sertifıkerlere,<br />
Bakanlıkça verilecek yetki resmi yazı ile bildirilir.<br />
f) Bakanlık, sertifıkerlerin İTU kriterlerini uygulamadığım ve yetersizliğini<br />
tespit ettiğinde sertifıker belgesini geçici veya süresiz olarak iptal edebilir."<br />
Yürürlük<br />
MADDE 5 - Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme<br />
MADDE 6 - Bu Yönetmelik hükümlerini Tarım ve Köyişleri Bakanı yürütür.<br />
5. ORGANİK ÜRETİM TEKNİKLERİ<br />
Esasen <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>ın en önemli tarafı uygulamalardır. Bir diğer söyleyişle<br />
<strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>ın en önemli yönü tekniği ve nasıl yapılması lazım geldiğidir.<br />
Elbette ki <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> düşüncesi, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> felsefesi, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong><br />
mevzuatı ve hangi ülkelerin ne kadar <strong>organik</strong> ürün yetiştirdiği ve <strong>organik</strong><br />
pazarlar potansiyeli konularındaki bilgiler, de önemlidir. Fakat işin can<br />
alıcı noktası <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> tekniklerinin en mükemmel şekilde<br />
uygulanabilmesidir.<br />
Organik üretimde başarı, toprak, bitki, hayvan, insan ve pazarın birlikte<br />
düşünülerek üretimin bütünsel bir yaklaşımla planlanması ile sağlanabilir.<br />
152
Bu açıdan işletmede bitkisel ve hayvansal üretim birlikte planlanmalı,<br />
agroekosisteme uygun, dayanıklı ve pazar talebi olan türler ve çeşitler<br />
seçilerek kapalı bir sistem oluşturulmaya çalışılmalıdır. Tek bir ürün<br />
yetiştirme yerine çoklu yetiştiricilik, ekim nöbeti, örtü bitkisi, birlikte ekim<br />
gibi uygulamalara yer verilmektedir. İşletmede çevre, faydalılar için doğal<br />
habitat oluşturmaya yönelik olarak doğal peyzaja uygun biçimde<br />
düzenlenmeli ve atıkların girdi olarak değerlendirilebileceği bir yönetim<br />
planı oluşturulmalıdır. Organik üretim yapmak isteyen girişimciler,<br />
öncelikle Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Organik Tarım Komitesi tarafından<br />
çalışma izni verilen herhangi bir Kontrol ve/veya Sertifıkasyon kuruluşuna<br />
dilekçe ile başvurur ve işletmesinden elde edeceği ürünlerin ekolojik olarak<br />
değerlendirebilmesi için gerekli çalışmanın yapılmasını talep eder. Kontrol<br />
kuruluşu müteşebbisten istediği çeşitli bilgi ve belgeler yardımıyla<br />
başvurunun <strong>organik</strong> üretim yapmaya uygun olup olmadığına karar verir ve<br />
bunu Organik Tarım Komitesine bildirir. Kontrol kuruluşu <strong>organik</strong> üretim<br />
yapmasını kabul ettiği ve sözleşme yaptığı müteşebbisi geçiş sürecine alır.<br />
Geçiş süreci tek yıllık bitkilerde 2, çok yıllık bitldlerde 3 yıldır. Tek yıllık<br />
kültürlerde ekim tarihi, çok yıllık kültürlerde hasat tarihi dikkate<br />
alınmaktadır. Hayvansal üretimde geçiş süreci ise türlere göre değişmektedir.<br />
Kontrol kuruluşu koşullara göre süreyi % 50 oranında uzatabilir veya<br />
kısaltabilir. Ürün Geçiş Süreci'nin tamamlanmasından sonra "Organik Ürün"<br />
sertifikası almaktadır. Organik <strong>tarım</strong>da genetik yapısı ile oynanmış<br />
organizmaların üretimine veya girdi olarak kullanılmasına izin<br />
verilmemektedir.<br />
5.1. ORGANİK ÜRETİM BAŞVURUSU VE SÖZLEŞMELİ<br />
TARIM<br />
Organik <strong>tarım</strong> yöntemiyle üretim yapmak isteyen herhangi bir müteşebbis bir<br />
kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşuna başvurur. Kontrol ve/veya<br />
sertifıkasyon kuruluşu, başvuruda bulunan müteşebbisin <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong><br />
metoduyla üretim yapıp yapamayacağına onun başvurusunu inceleyerek<br />
karar verir. Uygun bulunan müteşebbis, başvurduğu kontrol ve/veya<br />
sertifikasyon kuruluşu ile sözleşme yapar. Müteşebbis, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong><br />
faaliyetini bireysel olarak yapabildiği gibi, bir proje dahilinde de yapabilir.<br />
Kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu, teşebbüs sahibi ister bağımsız,<br />
isterse proje dâhilinde olsun, müteşebbise bir kod numarası verir. Bu kod<br />
numarasını, her türlü sözleşmenin bir örneğini ve sözleşme yaptığı<br />
müteşebbislerin listesini, gereği için Organik Tarım Komitesine, bilgi için de,<br />
<strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>ın yapılacağı İl veya İlçe Tarım Müdürlüğüne en geç bir ay<br />
153
içinde bildirmek zorundadır. İlçe Tarım Müdürlüğü, kendisine bildirilen<br />
müteşebbisi derhal kayıt altına alır ve İl-Tarım Müdürlüğü, Proje ve<br />
İstatistik Şube Müdürlüğüne bildirir. Kod numarası, Komitece hazırlanacak<br />
ve kontrol ve/veya sertifıkasyon kuruluşlarına bildirilecek kodlama sistemine<br />
göre verilecektir.<br />
Orman alanlarından ürün toplayan müteşebbis, ürün toplamadan önce, Çevre<br />
ve Orman Bakanlığından izin almak zorundadır. Bu izinle, bir kontrol<br />
ve/veya sertifıkasyon kuruluşuna başvurarak, alanın ürün toplamaya uygun<br />
olup olmadığını tespit ettirir. Uygunluğu durumunda <strong>organik</strong> ürün toplamak<br />
için sözleşme imzalanır. Doğal alanlardan ürün toplayacak müteşebbis, ürün<br />
toplamadan önce, bu alanların mülkiyetinin veya kullanma hakkının ait<br />
olduğu makamdan izin almak zorundadır. Bu izinle, bir kontrol ve/veya<br />
sertifıkasyon kuruluşuna başvurarak, alanın ürün toplamaya uygun olup<br />
olmadığını öğrenir. Uygunluğu durumunda ise, doğal ürün toplamak üzere<br />
sözleşme yapar.<br />
Su ürünleri üretimi yapacak müteşebbis, kamuya ait herhangi bir alanda<br />
üretim yapacaksa, ilgili kurumdan gerekli izinleri alır. Bu izinle, bir kontrol<br />
ve/veya sertifıkasyon kuruluşuna başvurarak, alanın su ürünleri<br />
yetiştiriciliğine uygun olup olmadığını tespit ettirir. Uygunluğu durumunda<br />
sözleşme imzalar. Organik Tarım Komitesi ve İl Tarım Müdürlüğü, Proje ve<br />
İstatistik Şube Müdürlüğü, kendisine bildirilen müteşebbisi <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong><br />
metodu uygulayan müteşebbis olarak kayıt altına alır. Kayıt altında olmayan<br />
her türlü müteşebbis <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> faaliyetinde bulunamaz.<br />
Organik <strong>tarım</strong> üretimi yapacak olan girişimcinin, yönetilebilecek bir üretim<br />
projesi hazırlaması gerekmektedir. Organik ürün yetiştiricisi, <strong>organik</strong> ürün<br />
üretim başvurusu ile birlikte, ona ek olarak burada detayları verilecek olan<br />
üretim projesini de verir.<br />
Organik <strong>tarım</strong>, <strong>tarım</strong>sal üretimin çevreye zarar vermeden, çevre dostu olarak<br />
gerçekleştirildiği değişik bir <strong>tarım</strong> yöntemidir. Organik <strong>tarım</strong> ile geleneksel<br />
<strong>tarım</strong>ı ayıran özelliklerin başında, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>ın sahip olduğu temel ilkeler<br />
gelir. Daha önce de müteaddit defalar değinildiği gibi bu ilkeler;<br />
1. Doğa ile uyumlu şekilde üretim,<br />
2. Kapalı sistem yetiştiricilik,<br />
3. Ürün münavebesi, yani <strong>tarım</strong>da ekim nöbeti uygulamasıdır.<br />
İşte bu sebeplerden dolayı, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>da alternatif <strong>tarım</strong> teknikleri ve<br />
ilkelerinin gerçekleştirilmesini sağlamak için üretimin belirli bir proje<br />
154
kapsamında yürütülebilmesi gerekmektedir. Ayrıca, yürütülen <strong>organik</strong><br />
üretim projesinin kontrolü ve sertifıkasyonu zorunludur. Bu nedenle,<br />
öncelikle <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>da yer alan bu kavramları ve işlevleri şu şekilde tarif<br />
edebilir, esasen bu kavramlar bu eserin bir çok yerinde de açıklanmıştır.<br />
Danışman: Organik üretimin gerçekleştirilmesinde bilgi ve deneyimleri ile<br />
yetiştiricilere (çiftçilere) değişik aşamalarda katkıda bulunan ve yol gösteren<br />
kişi ve kuruluşlara verilen genel isimdir.<br />
Kontrol: Gerçekleştirilen <strong>organik</strong> üretimin kurallarına uygunluğunu<br />
araştıran, bu amaçla üretici dosya bilgileri, arazi ve işletme denetimlerinin<br />
yapılmasını kontrol eden kişiye kontrolör, yapılan işe de kontrol<br />
denilmektedir.<br />
Sertifika: Organik yöntemler ile üretildiği ileri sürülen ürünün kontrolör<br />
tarafından kabul edilmesi durumunda, adı geçen ürünün <strong>organik</strong> olduğunu<br />
gösteren ve ilgili kuruluşlarca düzenlenen belgeye denir.<br />
İşte danışman <strong>organik</strong> olarak üretimi söz konusu olan ürünün<br />
projelendirilmesi, kontrole hazırlanması ve sertifıkasyonun gerçekleşmesini<br />
sağlamak üzere çalışmalarını belirli bir çerçeve içerisinde yürütür. Bu<br />
çalışmaların üretici ile birlikte arazi üzerinde olduğu gibi, satın alımı<br />
gerçekleştiren tüccar, işletici ve ihracatçı ile birilikte koordine edilmesi<br />
gerekmektedir. Sistemin ve <strong>organik</strong> ürünün güvenilirliğini sağlamak için<br />
üretimden ihracata kadar her aşamanın çok açık bir şekilde olması ve<br />
belgelendirilmesi gerekmektedir. Geleneksel üretimde yer almayan bu<br />
konuların belirli bir eğitim çalışması ile birlikte ilgili kişilere verilmesi<br />
gerekmektedir. Yapılması gerekli işlemleri aşama aşama şu ana başlıklar<br />
altında toplamak mümkündür;<br />
Arazide yapılacak işlemler:<br />
• Arazinin topografık konumu,<br />
• Projeye uygunluğu,<br />
• Toprak verimliliği,<br />
• Geçmiş yıllardaki <strong>tarım</strong> faaliyetleri,<br />
• Plan/ kroki,<br />
• Kodlama,<br />
Organik üretimin gerçekleştirilmesi planlanan arazi üzerinde, danışman<br />
tarafından arazinin <strong>organik</strong> üretime uygunluğu incelenir. Yoğun bir çevresel<br />
kirliliğin ve dolayısıyla arazi ya da üretimi söz konusu ürüne bulaşma<br />
155
iskinin mevcut olduğu yörelerde <strong>organik</strong> üretim belirli önlemler altında<br />
mümkün olabilir, ya da söz konusu dahi olamaz.<br />
Arazi üzerinde yapılan fiziksel incelemelerde <strong>organik</strong> üretim mümkün<br />
görülür ise, yöntemine uygun olarak alınacak toprak örneklerinde toprak<br />
verimliliğine yönelik analizler yaptırılır. Gerek arazideki mevcut kirlilik<br />
hakkında bilgi edinmek ve gerekse <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>a geçiş döneminin<br />
belirlenebilmesi için arazi sahibinden adı geçen arazide geçmiş yıllarda<br />
uygulanan <strong>tarım</strong>sal işlemler hakkında bilgi alınır. Arazinin kolay teşhis<br />
edilmesini ve diğer <strong>tarım</strong>sal arazilerden ayırımını sağlayacak plan ya da<br />
krokisi çizilir.<br />
Arazi üzerinde yapılan incelemeler, toprak analiz sonuçları ve üreticiden<br />
alınan bilgiler <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> yapılmasına uygun ise, adı geçen arazinin<br />
belirli bir sistem içerisinde kodlaması yapılır. Bu kodlama, o araziden elde<br />
edilecek <strong>organik</strong> ürünün her aşamada izlenebilmesi açısından gereklidir.<br />
Üreticinin,<br />
• Projeye uygunluğu,<br />
• Mevcut <strong>tarım</strong>sal faaliyetleri,<br />
• Girdi kullanım ve depolama koşulları,<br />
• İlaçlama ve toprak işleme ekipmanları,<br />
• Ürün depolama olanakları,<br />
• Hayvansal varlıkları,<br />
• Dokümantasyonu,<br />
• Sözleşmesi,<br />
• Kodlaması,<br />
• Ürün etiketlemesi ve<br />
• Eğitimi, uygun olmalıdır.<br />
Organik <strong>tarım</strong>ın daha doğrusu her türlü <strong>tarım</strong> sisteminin vazgeçilemez iki ana<br />
unsuru vardır. Bunlar; <strong>tarım</strong>sal üretimin gerçekleştirileceği alan (arazi) ve<br />
üretimi bizzat gerçekleştirecek üreticidir. Birinci unsur olan arazi üzerinde<br />
<strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> yönteminde ne gibi işlemler yapılması gerektiği açıklandı.<br />
Şimdi üretici ile ilgili yukarıda maddeler halinde verilmiş olan işlemleri<br />
açıklanacaktır.<br />
Üreticinin hali hazırda sahip olduğu bütün <strong>tarım</strong>sal faaliyetlerinin açık bir<br />
şekilde bilinmesi gerekir. Bu şekilde o üreticinin projeye girişinden itibaren<br />
ileriki yıllara yönelik bütünsel bir üretim planlaması yapılabilir. Bir<br />
üreticinin aynı yıl içerisinde farklı arazilerde farklı ürünleri <strong>organik</strong> ve<br />
156
geleneksel üretimi söz konusu ise, <strong>tarım</strong>sal girdi kullanım çizelgesi<br />
çıkartılmalı ve bu girdilerin depolanma koşulları açık olarak belgelendirilmelidir.<br />
Üreticinin sahip olduğu <strong>tarım</strong>sal araç parkının <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>a yeterliliği<br />
incelenmelidir. Tüm ekipmanları kayıt altına alınmalıdır. Hasat sonrası - satış<br />
öncesi süre içerisinde ürünlerin depolanacağı yerler incelenmeli, planlanmalı<br />
ve kayıt altına alınmalıdır.<br />
Organik <strong>tarım</strong>ın ana ilkeleri içerisinde yer alan kapalı <strong>tarım</strong>sal işletme<br />
(kendine yeterlilik) ilkesinin gereği, projede yer alacak <strong>tarım</strong>sal işletmelerin<br />
hayvansal varlığı oldukça ayrıntılı bir şekilde üretici dosyasına kayıt<br />
edilmelidir.<br />
Arazi kodlanmasında olduğu gibi üretimin farklı aşamalarında gerekli olacak<br />
üretici kodlaması belirli bir sistemle yapılmalıdır. Üreticiye ve bir önceki<br />
bölümde açıklanan araziye ait tam bilgi ve belgeler düzenli bir dosya<br />
içerisinde toplanmalıdır. Bu belgeler içerisinde üreticinin, Tarım ve<br />
Köy işleri Bakanlığının Organik Tarım Yönetmeliğine göre üretiminin<br />
gerçekleştirileceğini bildiren bir üretim sözleşmesi mutlak yer almalıdır.<br />
Organik <strong>tarım</strong> yöntemleri ile üretimi gerçekleştirilen ürün, hasat sonrası<br />
mutlak etiketlendirilmelidir. Bu etiket ürünün kime, hangi parsele ait<br />
olduğunu ve lüzumlu diğer bilgileri içermelidir.<br />
Gerek araziden ye gerekse üreticiden alman bütün bilgilerin <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>a<br />
yönlendirilebilmesi için, işlemin bir proje içerisinde değerlendirilmesi<br />
gerekmektedir. İşte bu proje kapsamındaki en önemli noktalardan bir tanesi<br />
de üretici ile birlikte gerçekleştirilecek sezon boyu eğitimdir. Bu eğitim arazi<br />
üzerinde olduğu gibi mevcut bilgi ve belgeler üzerinde <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong><br />
felsefesinin iyi bir şekilde kavranabilmesine yönelik de olmalıdır.<br />
Aracı, işleyici, ihracatçı:<br />
Daha çok üretim sonrası ticari faaliyet alanı içerisinde değerlendirilebilecek<br />
bu birimlerdeki <strong>organik</strong> ürünün akış kontrolü de en az arazi üzerindeki<br />
<strong>organik</strong> ürünün üretimi kadar önemlidir. Aslında <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>, üreticiden<br />
tüketiciye kadar bir bütünlük arz eder. Bu bölümlerde verilmek istenen her<br />
aşamada izlenmesi gerekli noktaların ayrı ayrı anlatımıdır.<br />
• Depolama koşulları,<br />
• Girdi-Çıktı kayıtları,<br />
• Üretici satın alım makbuzları,<br />
• Ürün sevk irsaliyesi,<br />
157
• Satış faturası,<br />
• İşletme koşullarının uygunluğu,<br />
• İşleme öncesi ve sonrası etiketleme,<br />
• Sözleşme,<br />
• İhracat sertifikası<br />
Organik ürün, üretim sonrası bir aracı ile pazar akışını devam ettiriyor ise, bu<br />
aracı tarafından adı geçen <strong>organik</strong> ürüne ait her türlü bilgi ve belgenin<br />
düzenli olarak dosyalanması gerekir. Bu belgelerde, o ürünün hangi üreticiye<br />
ait olduğu, ne zaman satın alındığı, miktarı, satın alım ve ambalaj şekli,<br />
nakliye şekli, eğer depolandı ise nerede ve hangi koşullarda depolandığı gibi<br />
tüm bilgilerin mevcut olması gerekir.<br />
Adı geçen <strong>organik</strong> ürün bir işleme gerektiriyor ise, bu işlemenin hangi<br />
koşullarda ve kim tarafından yapıldığı açık olarak izlenebilmelidir. Bu<br />
işletmede ne türlü işlemlere izin verilebileceği ve işletmenin uymakla<br />
yükümlü olduğu kurallar danışman tarafından işletme sahibine açıklanır ve<br />
gerekli iyileştirme koşulları belirli bir program içerisinde yürütülür. İşleme<br />
sonrası ürün, ihraç edilecek ise aynı şekilde ihracat aşamasında yapılması<br />
gerekenler düzenli olarak yerine getirilir. Bütün bu açıklamaları ve <strong>organik</strong><br />
<strong>tarım</strong>daki birimler arasındaki işbirliğini bir şema üzerinde göstermek<br />
gerekirse, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>da izlenmesi gereken sistem daha iyi anlaşılabilir<br />
(Şekil 4).<br />
Şekil 4. Organik Tarımda Kontrol Sistemi<br />
DANIŞMAN<br />
ARAZİ ÜRETİCİ ARACI<br />
(TÜCCAR)<br />
İŞLEYİCİ<br />
İHRACATÇI<br />
Sözleşmeli <strong>tarım</strong> veya sözleşmeli çiftçilik, <strong>tarım</strong>sal üretim yapan çiftçilerle<br />
bunların ürünlerini satın alacak özel veya tüzel kişiler arasında "sözleşme"ye<br />
158
dayalı bir üretim şeklini ifade etmektedir. Bu üretim şekli hem üreticiler ve<br />
hem de ürünü alıcılar bakımından garantilidir. Üreticiler ürettikleri ürün için<br />
önceden alıcıya sahip oldukları için, alıcılar da ticaretini yapacakları ürünü<br />
önceden kolaylıkla bulabilecekleri için, yani her iki taraf da kendi açılarından<br />
kazançlıdırlar.<br />
Sözleşme üretici ve üretilecek ürünü alacak alıcı arasında yapılır.<br />
Üretici: belirli bir genişlikteki arazisini bu ürüne tahsis edeceğini veya<br />
belirli miktarda ürünü alıcıya teslim edeceğini taahhüt eder.<br />
Buna karşılık alıcı; belirli giderleri (tohum, fide, fidan, gübre, ilâç vb.) ve<br />
gerekli teloıik bilgiyi üreticiye vermeyi ve üretilen ürünü belirli fiyatlardan<br />
almayı taahüt eder. Alıcılar ile üreticiler arasındaki sözleşme şartlarının<br />
yerine getirilmesindeki usul ve esaslar Tarım ve Köy işleri Bakanlığı,<br />
sözleşmeli <strong>tarım</strong>sal üretimin düzenlenmesi amacıyla yayınlanmış bir tebliğ<br />
ile düzenlenmiştir.<br />
1 Ağustos 1998 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan "Sözleşmeli Tarımsal<br />
Ürün Yetiştiriciliği ile İlgili Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ"e göre aşağıda<br />
belirtilen hususların sözleşmede yer alması zorunluluğu vardır.<br />
1. Tarafların adı ve unvanı, faaliyet gösterdikleri ve ikâmet ettikleri yerin<br />
açık adresi,<br />
2. Sözleşmeye konu ürünün cinsi, çeşidi, muhtemel teslim miktarı, teslim<br />
yeri, şekli ve zamanı, ürünün üretimi için kullanılacak yöntem veya<br />
yöntemlerle ilgili olarak hazırlanan ve ürünün yetiştirilmesi ile ilgili<br />
faaliyetlerin plan ve bilgileri, muhtemel hasat ve kesim tarihi tartım yeri ve<br />
nakliye ile ilgili temel hususlar, bu faaliyet ile işlemlerin sorumluluklarının<br />
ait olduğu özel ve tüzel kişilerin belirlenmesi.<br />
3. Üretimin yapılacağı yer, ürüne ait var ise 'Türk Standartları Enstitüsü"<br />
standardı veya alıcı tarafından belirlenecek kalite normları, ürünün muhtemel<br />
satış fiyatı ile ürün bedelinin ödeme zamanı ve şekli, taksitli ödemelerde<br />
ödeme planına göre uygulanacak faiz oranları.<br />
4. Üretim faaliyetlerinin başlangıcından ürünün teslimine kadar olan<br />
dönemlerde, her ürün ve üretim faaliyetlerinin kendi özellikleri gereği olarak,<br />
üretimin her evresinde gerekli olacak ana madde, yardımcı madde, malzeme<br />
ve teçhizat gibi girdilerin, nakdi avansın veya işletme kredilerinin; birim<br />
fiyatı, tutarı, temin şekli, teslimi, ödeme şekli ve zamanı.<br />
159
5. Ürünün, sözleşme yürürlükte kaldığı süre içerisinde üçüncü kişilere<br />
satılamayacağı.<br />
6. Teslim edilecek ürünün sözleşmede yer alan normları dışında; ticari<br />
değerini etkileyecek herhangi bir şekilde hatalı, hileli, bozuk, çürük, hasta,<br />
başka ürünlerle karışık, deforme olmayacağı.<br />
7. Sözleşme ile belirlenen miktarın yalnızca alıcıya satılabileceği ve alıcının<br />
sözleşmeye uygun olarak belirtilen ürünü satın almak zorunda olduğu.<br />
8. Üretim yerlerinin, üretimin her safhasında, alıcı veya alıcı tarafından tayin<br />
edilen kimselerce kontrol yetkisinin bulunduğu.<br />
9. Üretici veya üreticinin resmen vekil tayin ettiği kişi veya kişilerin üretim<br />
süresince üretime nezaret etme zorunda olduğu.<br />
10. Üretimin yapılacağı yeri belgelemek için üretimin yapılacağı yere ait tapu<br />
senedi veya kira sözleşmesi ile kadastro planı veya çaplı tasarruf belgesinin<br />
yoksa alıcının kabul edeceği bir belgenin bir örneğinin sözleşmeye ekli<br />
olması.<br />
11. Ürünün, sözleşmede gösterilen üretim yeri dışındaki bir yerde üretilmiş<br />
ürünlerle karıştırılamayacağı.<br />
12. Alıcı tarafından sözleşme karşılığı yapılan üretim faaliyetleri ile ilgili her<br />
türlü girdi ve nakdi avansın bu sözleşmeli üretimin yapılacağı Yerin dışında<br />
kullanılamayacağı.<br />
13. Don, kuraklık, deprem, sel, kasırgada gibi doğal afetlerin ilgili resmi<br />
makamlardan alınacak raporlar ile belgelendirilmesi halinde ise üreticiden<br />
tazminat talep edemeyeceği, grev, lokavt, işletmede meydana gelen önemli<br />
teknik arıza veya iflasın ilgili resmi kuruluş raporu ile belgelendirilmesi<br />
halinde ise üreticinin, alıcıdan tazminat talep edemeyeceği<br />
14. Üretimden teslime kadar olan tüm safhalar için kabul edilebilir toplam<br />
fire miktarının belirtileceği.<br />
15. Üretimin ekolojik <strong>tarım</strong> esaslarına veya entegre mücadele programlarına<br />
uygun olarak yapılıp yapılamayacağı.<br />
16. Sözleşmenin noterde yapılması durumunda noter masraflarının alıcı<br />
tarafından ödeneceği.<br />
160
17. Bitkisel üretimin, İl Tarım Müdürlükleri'nce önerilen münavebe planına<br />
uygun olarak, hayvansal ve su ürünleri üretiminin Bakanlıkça belirlenen<br />
esaslara göre yapılacağı.<br />
18. Ürün kalitesinin belirlenmesi için numunenin, hangi esaslara göre<br />
alınacağı.<br />
19. Sözleşmede yer alan taahhütlerden herhangi birisine uyulmaması halinde<br />
taraflarca hangi mahkemelerin ve icra müdürlüklerinin yetkili olarak kabul<br />
edildiği.<br />
Bütün bunlarla beraber taraflar, yukarıda belirtilen genel hükümlere aykırı<br />
olmayacak şekilde sözleşmeye özel hükümler koyabilirler. Bu genel<br />
hükümlere aykırı hükümler geçersizdir. Üretici ve alıcının anlaşması halinde<br />
sözleşmeye esas ürünler Tarım Sigortası kapsamında sigorta ettirilir. Ürünün,<br />
ödemeye esas fiyatı, üretici ve alıcı arasında serbest piyasa prensipleri<br />
çerçevesinde yapılacak anlaşmaya göre belirlenir. Ürünün alıcıya teslimi<br />
sırasında, sözleşmeyle belirlenen ödemeye esas satış fiyatına göre<br />
hesaplanan ürün bedelinden alıcı tarafından üreticiye borç senedi ile verilen<br />
ayni ve nakdi avanslar düşülür. Aradaki fark, sözleşmede belirtilen ödeme<br />
planına ve şekline uygun olarak alıcı tarafından üreticiye ödenir. Taraflar,<br />
bulunması zorunlu olan hükümler ve koymak istedikleri özel hükümleri<br />
içeren bir sözleşmeyi yazılı olarak iki suret düzenlerler. Bunun bir sureti<br />
üreticide bir sureti de alıcıda kalır. Devlet desteği olan Projeli Üretim<br />
faaliyetlerinin söz konusu olduğu durumlarda sözleşme üç suret olarak<br />
düzenlenerek bir sureti alıcı tarafından ilgili kuruluşun Müdürlüğüne verilir.<br />
Sözleşmede yer alan taahhütlerden herhangi birisine, bir tarafın uymaması<br />
halinde, iddia sahibi taraf, Tarımsal Üretim Sözleşmesinin bir örneği ile İl<br />
veya İlçe Tarım Müdürlüğü'ne başvurarak, durumun tespit edilmesini talep<br />
eder. Tarım Müdürlüğünce görevlendirilen iki kişiden az olmayan bir heyet,<br />
durumu yerinde inceleyerek bir rapor düzenler. Bu raporun bir örneği ilgiliye<br />
verilir, Aslı Tarım II Müdürlüğü'nce saklanır. Durumun bu şekilde<br />
tespitinden sonra taraflar mevcut soruna müştereken bir bir çözüm<br />
bulamazlar ise durumu yargıya intikal ettirirler. Yapılacak işlem sözleşmede<br />
belirtilen yargı organlarının kararma göre belirlenir.<br />
Anlaşmazlık halinde, sözleşmenin yapıldığı yerdeki mahkemeler, icra<br />
daireleri yetkili ve görevlidir. Üretim hangi ilçe sınırları içerisinde<br />
yapılıyorsa o ilçenin İlçe Tarım Müdürlüğü görevli ve yetkilidir. Üretilen<br />
ürünün miktarı sözleşmede belirtilen Muhtemel Teslim Miktarından<br />
161
% 25'ine kadar az olması halinde alıcı için tazminat hakla doğmaz.<br />
Sözleşmedeki teslim miktarından fazla üretilen ürünün alıcı tarafından<br />
alınmaması halinde de üretici tazminat talep edemez.<br />
Görüldüğü gibi burada anlatılan şekilde Organik Sözleşmeli <strong>tarım</strong>ın<br />
sözleşmesi tanzim edilir. Daha sonra <strong>organik</strong> üretime başlanır. Pratik değeri<br />
olması bakımından burada bir "ORGANİK TARIM YETİŞTİRİCİLİĞİ<br />
SÖZLEŞMESİ" örneği verilmiştir.<br />
ORGANİK TARIM YETİŞTİRİCİLİĞİ SÖZLEŞMESİ<br />
MADDE 1-TARAFLAR<br />
(ÖRNEK)<br />
1.1 Bu Sözleşnıe bundan böyle "ALICI" diye anılacak olan<br />
Şirketi ile "ÜRETİCİ" olarak anılacak olan<br />
arasında<br />
aşağıda belirtilen şartlarda tanzim ve imza edilmiştir.<br />
1.2 "ALICININ" merkezi dadır. Adresi aşağıda<br />
gösterilmiştir.<br />
ALICININ ADRESİ:<br />
1.3 "ÜRETİCİNİN" merkezi dedir. Adresi aşağıda<br />
gösterilmiştir.<br />
MADDE 2- TANIMLAR<br />
ÜRETİCİNİN ADRESİ:<br />
2.1 Bu sözleşmede geçen deyimlerden ;<br />
Bakanlık<br />
: Tarım ve Köyişleri Bakanlığını,<br />
Müdürlük : İl ve İlçe Tarım Müdürlüklerini,<br />
Ürün : Sözleşmeli üretici tarafından sözleşmeli olarak üretilen <strong>organik</strong><br />
<strong>tarım</strong>sal ürünleri,<br />
Üretici : Bu sözleşme hükümlerine göre <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>sal üretim yapan<br />
gerçek ve tüzel kişiler ile bunların yetkili temsilcilerini,<br />
162
Alıcı : Bu sözleşme hükümlerine göre üretici ile sözleşme akdeden resmi<br />
kuruluşlar, gerçek ve tüzel kişiler ile bunların yetkili temsilcilerini,<br />
Sözleşme : Sözleşmeli üretime konu olan ürünün cinsi, miktarı, fiyatı,<br />
teslim tarihi gibi hususları içeren ve Bakanlığın 1996/6 tebliğine göre<br />
düzenlenen "Organik Tarımsal Üretim Sözleşmesini,<br />
Ürün Takvimi : Toprak hazırlığının başladığı tarih ile ürünün tamamının<br />
hasat edilmesi arasında geçen zamanı,<br />
Organik (Ekolojik) Tarım : Özel yönetmeliğinde belirlenen esaslara ve<br />
Organik metotlara göre yapılan <strong>tarım</strong>sal üretimi; ifade eder.<br />
MADDE 3- SÖZLEŞMENİN KONUSU<br />
3.1 Bu sözleşmenin konusu .... ürünün "Bitkisel ve Hayvansal Ürünlerin<br />
Organik (Ekolojik) Metotlarla Üretilmesine İlişkin Yönetmelik" esaslarına<br />
göre .üretilerek bu sözleşmede belirtilen cins, miktar ve kalitede ve yine<br />
sözleşmede belirtilen tarihte "Alıcı" ya teslimidir.<br />
3.2 Bu sözleşmede belirtilen ürünün,<br />
Cinsi :<br />
Çeşidi :<br />
Muhtemel teslim tarihi :<br />
Teslim yeri :<br />
Teslim Şekli ve Zamanı :<br />
Toprak hazırlığı, sulama şekli ve zamanı, gübrelemenin zamanı, miktarı ve<br />
çeşidi, ekilecek tohumun miktarı, muhtemel ekim zamanı, çıkması muhtemel<br />
hastalık, zararlı ve yabancı otlarla mücadelede kullanılacak ilaç ve biyolojik<br />
araçlar ile bunların doz, uygulama şekli ve zamanı, son ilaçlama ve hasat<br />
arasında geçmesi gerekli asgari süre, muhtemel hasat tarihi, çapalama,<br />
muhafaza, tartım yeri ve nakliye ile ilgili hususlar Organik Tarım<br />
Yönetmeliğinde belirtilen esaslara göre olacaktır.<br />
3.3 Bu sözleşmeye konu olan ürünün üretimi yer ve mevkide<br />
yapılacaktır. Ürün "Alıcı" nm anlaşma yaptığı ve Bakanlık tarafından<br />
yetkili " kılman "Kontrol ve Sertifikasyon Organı" tarafından<br />
sertifikalandırılacaktır. Ürünün fiyatı YTL/Kg dır. Toplam ürün<br />
bedelinin ödeme şekli aşağıda belirtildiği şekilde olacaktır.<br />
163
• Toplam ürün bedelinin %<br />
kadarı üreticiye avans olarak ödenecektir.<br />
• Geriye kalan miktarı en geç gün içinde ödenecektir. Aksi taktirde<br />
her geçen ay için % aylık bileşik faiz tahakkuk ettirilecektir.<br />
3.4 Ekimden ürün teslimine kadar olan dönemlerde üretimin her safhası için<br />
gerekli tohum, fide, fidan, ilaç gübre makine, araç ve malzeme gibi girdilerin,<br />
nakdi avansın veya işletme kredilerinin,<br />
• Birim fiyatı<br />
• Tutan<br />
• Temin Şekli<br />
• Miktarı<br />
• Teslimi<br />
• Ödeme şekli ve zamanı<br />
dır.<br />
3.5 Bu sözleşmeye konu olan ürün, sözleşmenin yürürlükte kaldığı süre<br />
içersinde ve sözleşme ile ilgili ihtilaflar sona ermeden üçüncü kişilere<br />
satılamaz.<br />
3.6 Sözleşmeye konu teşkil eden üretimle ilgili olarak "Üretici" tarafından<br />
bankalardan alınacak zirai işletme kredilerinde, "Alıcı" kefil olacaktır.<br />
3.7 Teslim edilecek ürün sözleşmede yer alan normlar dışında ezik, çürük,<br />
çatlak, yenik, küflü, çamurlu, topraklı, otlu, hastalık ve zararlılarla ve<br />
yabancı ot tohumlarıyla bulaşık olmayacaktır.<br />
3.8 Ürün yalnızca "Alıcı" ya satılacaktır. Alıcı sözleşme hükümlerine uygun<br />
olan ürünü almak zorundadır.<br />
3.9 Üretim yerleri, üretimin her safhasında "Alıcının" anlaşma yaptığı<br />
Kontrol ve Sertifikasyon Organı tarafından kontrol edilecektir.<br />
3.10 Üretimin yapılacağı yer ve mevkiye ait tapu<br />
senedi ve / veya kira sözleşmesi ile kadastro planı veya çaplı tasarruf<br />
belgesi bu sözleşmenin ekleridir.<br />
3.11 Ürün, sözleşmede gösterilen üretim yeri dışındaki bir yerden hasat<br />
edilmiş olmayacak ve başka ürünlerle karıştırılmayacaktır.<br />
3.12 "Alıcı" tarafından sağlanan her türlü girdi ile nakdi avans bu sözleşmeye<br />
konu olan üretimin yapılacağı yerin dışında kullanılamaz.<br />
164
3.13 Don, kuraklık, yangın, dolu, sel, hastalık ve zararlı gibi a<br />
salgınların<br />
müdürlük belgeleriyle belgelendirilmesi hallerinde "Alıcı" "Üretici"den;<br />
grev, lokavt gibi işletmede meydana gelen önemli teknik arıza ve jflasm,<br />
ilgili resmi kuruluş; raporu ile belgelendirilmesi hallerinde ise, "Üretici-<br />
Ahcı"dan tazminat talebinde bulunamaz.<br />
3.14 Üretimden teslime kadar olan tüm safhalar için kabul edilebilir toplam<br />
fire miktarı<br />
Kg.dır.<br />
3.15 Noter masrafı "Alıcı" tarafından ödenecektir.<br />
3.16 Üretimde, <strong>organik</strong> (ekolojik) <strong>tarım</strong> kurallarına uygun bir münavebe<br />
planı uygulanacaktır.<br />
3.17 Bu sözleşmeye konu olan ürünlerin üretiminde her ne maksatla olursa<br />
olsun alınacak numunelerin hangi esaslara göre alınacağı "Organik Tarım<br />
Kontrol ve Sertifikasyon Organı'nca" belirlenir.<br />
3.18 Bu sözleşmede yer alan taahhütlerden her hangi birisine, karşı tarafın<br />
uymaması halinde, üreticinin veya alıcının her hangi bir ihbara veya ihtara<br />
gerek kalmaksızın, durumu müdürlüğe tespit ettirdikten sonra sözleşme tek<br />
taraflı olarak feshedilecektir.<br />
MADDDE 4- ÖZEL HÜKÜMLER<br />
4.1<br />
.......'."'"^.'.'""^'^ (Bu<br />
maddede belirtilecek özel hükümler Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca<br />
çıkarılan 1996/6 sayılı tebliğe aykırı olamaz).<br />
MADDE 5- MÜNAVEBE<br />
5.1 Madde 3.16'ya göre Kontrol ve Sertifikasyon Organınca belirlenen<br />
"Münavebe Planı" Müdürlükçe onaylanacaktır.<br />
MADDE 6- MUHTEMEL SATIŞ FÎYATININ BELİRLENMESİ<br />
6.1 Bu sözleşmeye konu olan ürünün<br />
muhtemel satış fiyatı aşağıda belirtilmiştir.<br />
a) Sözleşmeye konu olan ürün Borsaya tabi ürün olup borsa fiyatı<br />
165
YTL/Kg dır. Sözleşme fiyatı ise bu fiyatın<br />
fazlasıdır.<br />
kadar<br />
b) Sözleşmeye konu olan ürün destek'eme alımları<br />
kapsamında olup sözleşme tarihindeki destekleme alımı taban fiyatı olan<br />
YTL/Kg fiyatın % kadar fazlasıdır.<br />
c) Müdürlükçe belirlenen toptancı hal ortalama fiyatının<br />
kadar fazlasıdır (bu şıkların uygun olanı doldurulacaktır).<br />
MADDE 7- ÖDEMEYE ESAS FİYAT<br />
Ödemeye esas fiyat Madde 6'da belirtilen fiyattır. (Madde 6'da belirtilen 10<br />
dan fazla olacaktır).<br />
MADDE 8- ÖDEME<br />
Bu sözleşme maddelerine göre belirlenen ödemeye.esas satış fiyatı üzerinden<br />
hesaplanan ürün bedelinden "Alıcı" tarafından "Üretici" ye borç senedi ile<br />
verilen ayni ve nakdi avanslar düşüldükten sonra, aradaki bu fark sözleşmede<br />
belirtilen ödeme planı ve şekline uygun olarak "Alıcı" tarafından<br />
ödenecektir.<br />
MADDE 9- SÖZLEŞMENİN DÜZENLENMESİ<br />
Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca yayınlanan 1996/6 sayılı tebliğ<br />
hükümlerine göre düzenlenen ve taraflarca imzalanan bu sözleşmenin bir<br />
örneği alıcı tarafından "Müdürlüğe" verilecektir.<br />
MADDE 10- SÖZLEŞMEYE UYULMAMASI<br />
Sözleşmede yer alan taahhütlerden her hangi birisine, karşı tarafın uymaması<br />
halinde, iddia sahibi taraf, bu sözleşmenin bir örneği ile derhal "Müdürlüğe"<br />
başvurarak, durumun tespit edilmesini bir dilekçe ile talep eder. Müdürlükçe<br />
görevlendirilen iki kişiden az olmayan bir heyet durumu yerinde inceleyerek,<br />
yerine getirilmediği iddia edilen taahhütle ilgili bir tutanak düzenler. Bu<br />
tutanağın bir örneği ilgiliye verilir. Aslı Müdürlükte saklanır. Durumun bu<br />
şekilde tespitinden sonra sözleşme tek taraflı feshedilebilir ve konu<br />
taraflardan birisi tarafından yargıya intikal ettirilir. Yapılacak işlem yargı<br />
kararma göre belirlenir.<br />
166
MADDE 11- YARGI YETKİSİ<br />
Bu sözleşme ile ilgili tüm davaların bakılmasına ve anlaşmazlıkların<br />
giderilmesine<br />
deki mahkemeler, icra daireleri ve<br />
Müdürlükler yetkili ve görevlidir.<br />
MADDE-12 TAZMİNAT<br />
Bu sözleşmede yer alan taahhütlerin bir kısmına veya tamamına uymayan<br />
Alıcı ve Üretici alacakları konusunda Müdürlüğe başvurarak iddiaları ile<br />
ilgili durumu tutanakla tespit ettirdikten sonra, sözleşmede belirtilen<br />
muhtemel hasar tarihini takip eden 10. gün sonundan başlayarak yazılı ihtara<br />
gerek kalmadan tazminat davası açabiliriler. Üretici toprak hazırlığı<br />
tarihinden hasat tarihine kadar geçen sürede yaptığı tüm masraflar için, alıcı<br />
ise, verdikleri ayni ve nakdi avanslar için veriliş tarihi itibariyle, ticari<br />
kredilere uygulana oranda faiz de talep ederler.<br />
5.2. ORGANİK BİTKİSEL ÜRETİM<br />
Organik <strong>tarım</strong> fileri, <strong>organik</strong> üretim düşüncesi ilk önce bitkisel ürünlerle<br />
başlamış, bu alanda çalışmalar yapılmış ve yapılan çalışmaların müspet<br />
neticeleri alındıktan sonra aynı görüş diğer alanlarda da uygulanma imkânı<br />
bulmuştur. Çünkü <strong>organik</strong> üretimde, hatta genel <strong>tarım</strong>sal üretimde en fazla<br />
kimyasal sentetik madde bitkisel üretimde kullanılmıştır. Böylece de<br />
bunların mahzurları o şekilde ortaya çıkmıştır. Gerek daha yüksek verim ve<br />
rekolte elde etmek için kimyasal gübreler, gerek yabancı ot mücadelesi için<br />
ve her türlü hastalık etmeni ve haşere zararını önlemek için kimyasal ilaçlar<br />
öncelikle bitkisel üretimde önce kullanılmış, daha sonra diğer alanlara<br />
geçmiştir.<br />
Organik hayvancılık ve su ürünleri ile, ayrıca diğer <strong>organik</strong> üretim<br />
alanlarında kullanılan temel gıda ve beslenme maddeleri ile pek çok preparat<br />
ta bitkisel menşelidir. Bu bakımlardan önce <strong>organik</strong> kavramı ve uygulamaları<br />
bitkisel üretimde yer almıştır. Buna paralel olarak <strong>organik</strong> üretim fikrinin<br />
yayılışı bitkisel üretimde hazlı olmuş, kısa zamanda bütün dünyaya sirayet<br />
etmiştir.<br />
Gerek <strong>organik</strong> bitkisel üretimde, gerekse konvansiyonel <strong>tarım</strong>da üretim için<br />
bir seri yetiştirme teknikleri uygulamak gereklidir. Bu tekniklerin <strong>organik</strong><br />
<strong>tarım</strong>da geleneksel <strong>tarım</strong>dan önemli farklılıkları bulunmaktadır. Uygulamada<br />
bunları bilip titizlikle yerine getirmek şarttır. Yoksa çevreye dost üretimde<br />
167
ulunmak, ayrıca doğal kaynaklarımızdan olan toprak, su, bitki ve hayvan<br />
varlıklarımızı gereği gibi geliştirerek sonsuza kadar devam ettirebilmek söz<br />
konusu olmayacak, bizden sonraki nesiller, kısa zamanda bir takım tabii afet<br />
ve felaketlerle karşı karşıya kalacaklardır. Eğer doğaya ve çevremize gereği<br />
gibi dikkatli, saygılı ve bilgili muamele etmezsek, bırakın sonsuza kadar<br />
sağlıklı ve güvenli yaşamayı, yakında sonumuz gelecek demektir.<br />
Toprak İşleme, Tarla ve Tohum Yatağı Hazırlığı<br />
Bitkisel üretimin en önemli faaliyetlerinden biri toprak işlemedir. Organik<br />
<strong>tarım</strong>daki toprak işleme ile konvansiyonel <strong>tarım</strong>daki toprak işleme arasında<br />
önemli farklılıklar vardır. Organik <strong>tarım</strong>da toprak işleme minimum seviyede<br />
yapılmalıdır. Toprak erozyon meydana getirecek şekilde çok derin ve alt<br />
edilerek işlenmemelidir.<br />
Toprak işlemenin yararlan şöyle özetlenebilir: Toprak gevşetildiği için bitki<br />
köklerinin toprak içerisinde gelişmesi ve ilerlemesi kolaylaşır, toprak<br />
gözeneklerindeki havanın yenilenmesi sağlanır, böylece daha bol azot ve<br />
oksijen alınması temin edilir, toprak mikroorganizmalarının gelişmesi ve<br />
çoğalmasına yardımcı olunur, toprak yüzeyinin gevşetilmesi ile yağmur veya<br />
sulama suyu toprak yüzeyinden kolaylıkla içeriye nüfuz eder, toprak<br />
içerisinde oluşan kılcal gözenek diziliminin neden olduğu borucuklarm<br />
kırılması sonucu topraktan su buharlaşması azalır, topraktaki zararlı ve<br />
yabancı ot azaltılır, bitki artıklarının ve hayvan gübresinin toprağa karışması<br />
sağlanır, tohum yatağı hazırlanır ve toprak sıkışması önlenmiş olur.<br />
Bunun yanında, aşırı toprak işlemenin bazı olumsuz etkileri de sayılabilir.<br />
Bunlar; toprak işleme ile toprak <strong>organik</strong> maddesinin ayrışma hızı azalır, bir<br />
kısım besin maddesi gaz halinde atmosfere karışır, toprak canlılarının bir<br />
bölümü zarar görür, toprak yapısı bozulur, toprak yüzeyi su ve rüzgar kuvveti<br />
ile aşmdırılmaya ve taşınmaya elverişli duruma gelir. Yani, erozyon teşvik<br />
edilmiş olur.<br />
Toprağı en az işleyerek veya işlemeden yapılacak <strong>tarım</strong>sal uygulamalar, her<br />
bitki için uygun olmayabilir. Ancak çok yıllık bitkiler için uygun bir yöntem<br />
olarak kabul edilir. Organik <strong>tarım</strong>la uğraşan çiftçiler, toprağın doğal<br />
özelliklerini bozmayacak şekilde kendi tercihlerini kullanmalıdır.<br />
Yanlış veya uygun olmayan biçimde toprak işlemede karşılaşılan en önemli<br />
sorunların başında toprak sıkışması gelmektedir. Toprak sıkışması, kök<br />
gelişmesini yavaşlatmakta, toprak yüzeyinde veya alt katmanlarda su<br />
168
irikmesine neden olmakta, toprak havalanmasını azaltmaktadır. Toprak<br />
sıkışmasının önüne geçebilmek için, toprağın tavında sürülmesi, ıslak olduğu<br />
durumda sürümden kaçınılması, <strong>tarım</strong> araçlarının ıslak toprak yüzeyinde<br />
kullanılmaması, pulluk tabanı sılaştırmasına karşı zaman zaman daha derin<br />
sürüm (dip kazanla) yapılması gerekmektedir.<br />
Elbetteki gerek geleneksel bitkisel üretimde gerekse <strong>organik</strong> bitkisel ürün<br />
yetiştiriciliğinde tarla ve tohum yatağı hazırlığı farklı olduğu gibi, bu<br />
işlemlerin toprak işlemede de bir takım farklılıkları ve ayrılıkları vardır.<br />
Organik <strong>tarım</strong>da toprak işleme nasıl ki toprağı belli bir derinlikte ve alt üst<br />
etmeden ve yabancı otları kök boğazından keserek öldürecek şekilde<br />
yapılıyor ise ve bunun için de toprak çok fazla sıkıştırılmıyor ve bu<br />
işlemlerde ağır toprak işleme aletleri kullanılmıyor ise, tarla ve tohum yatağı<br />
hazırlığı için ikincil toprak işleme aletleri kullanılır ve toprak fazla ezilmeden<br />
(bastırılmadan), sıkıştırılmadan, nemi kaçırılmadan, havalandırılması<br />
azaltılmadan topralda tohumun en iyi şekilde teması sağlanacak şekilde<br />
yapılmalıdır.<br />
Toprak uygun bir şekilde işlendikten sonra, tarlaya tohum ekilmeden<br />
(elbetteki iklim ve hava olayları da dikkate alınarak) bir veya iki hafta önce<br />
mutlaka tava ve toprağın nemine dikkat edilerek, kazayağı veya benzer bir<br />
aletle toprak karıştırılmalı, havalandırılmalıdır. Özellikle geniş alanlarda<br />
<strong>tarım</strong> yapılan yerlerde, yani büyük parsel tarlalarda toprağa atılacak tohumun<br />
en kısa zamanda ve en iyi şekilde çimlenebilmesi, filiz verip toprak yüzüne<br />
çıkabilmesi, iyi bir kök gelişmesi yaparak, toprakta en sağlam şekilde<br />
tutunabilmesi için toprağın bir merdane veya tapan ile bastırılması şarttır. Bu<br />
şekilde yüzü düzeltilmiş olan tarlada makine ile (mibzer) ekim yapmak ta<br />
daha kolay ve düzgün olacaktır. İyi hazırlanmış bir tohum yatağına, tavlı bir<br />
toprağa, uygun ekim» derinliğine ve uygun zamanda yapılan bir ekimden<br />
hemen sonra, her zaman iyi bir tarla çıkışı temin etmek mümkün<br />
olabilmektedir. Tarla çıkışı düzenli ve fide devresi veya sivrik devresi güçlü<br />
olan tarlalardan yüksek verim ve üstün kaliteli ürün almak daima<br />
mümkündür.<br />
Tarla ve tohum yatağı hazırlığı ürünün hangi mevsimde ekileceğine göre de<br />
farklılık arz edebilmektedir. Sonbaharda ve kışlık olarak yapılacak ekimlerde<br />
toprakta tav olursa çimlenme ve çıkışlar kışa girmeden olacak ve kışa<br />
kuvvetli bir şekilde giren ekimlerden daha yüksek verim alınabilecektir.<br />
Kışlık ekimler yapıldıktan sonra toprak hafif bastırılırsa çıkış daha sağlıklı<br />
olabilecektir. İlkbaharda yapılacak yazlık ekimler toprak nemi ve tavı<br />
bakımından çok daha avantajlıdır. Çünkü Türkiye'de yazlık ekimler<br />
169
ilkbaharda ve kıştan çıkarken yapıldığı için toprakta genellikle tav bulunur.<br />
Tava yapılan ekimlerin geleceği de çoğu zaman garantilidir. Yazlık ekim<br />
yerleri, hem mahsul ekilmeden ve hem de ekim yapıldıktan sonra ikinci sınıf,<br />
hatta üçüncü sınıf toprak işleme aletleri ile hafif bastırılacağı, tohumun<br />
toprakla teması sağlandığı için su alması ve çimlenmesi de kolaylaşacaktır.<br />
Tarlaların herhangi bir işletmede veya çiftlikte ekime hazırlanması onların<br />
belli büyüklükteki, hatta şekildeki parsellere ayrılması işlemini de ihtiva<br />
edebilir. İşte bu bir nevi tarla hazırlığıdır. Tarlaların içinde ekimden önce<br />
temizlik yapmayı gerektirecek bir takım engeller (çalı-çırpı, kaba otlar, taşlar<br />
veya çukurlar) bulunabilir. İşte bunların bertaraf edilmesi geleneksel <strong>tarım</strong><br />
için de <strong>organik</strong> yetiştiricilik için de gereklidir. Bu işler zamanında yapılarak<br />
tarla ve tohum yatağı hazırlığı yapılmış olur. Toprak işlemeden sonra,<br />
yapılacak bu tarla ve tohum yatağı hazırlığı ikmal edildikten sonra artık ekim<br />
yapılabilir.<br />
Ekim Nöbeti<br />
Ekim nöbeti geleneksel <strong>tarım</strong>da olduğu gibi, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>da çok daha<br />
önemli bir uygulamadır. Ekim nöbeti kavramını karşılayan başka terimler de<br />
vardır. Ekim nöbeti için münavebe terimi kullanıldığı gibi bütün batı<br />
dillerinde, hatta evrensel olarak rotasyon (rotasion) da söylenmektedir.<br />
Bilinçli ve ileri <strong>tarım</strong> uygulanan ülke ve işletmelerde ekim nöbeti<br />
uygulanmadan yapılan bir <strong>tarım</strong> da düşünülmemektedir. Ekim nöbetinde<br />
kullanılan başka da farklı terimler vardır. Ancak eş anlamlı farklı terimlerin<br />
oluşu bunların uygulamada bazı yanlış anlamalara yol açtığı görülmektedir.<br />
Ekim nöbeti terimlerini içeren ve müşterek anlamlar çıkarılmasını temin<br />
edecek bir standardın oluşması için bazı çalışmalar yapılmış ise de bugün<br />
tam bir terim birliğine varılamamıştır, ekim nöbetinde "toprak yorgunluğu",<br />
"karşılıklı etki tepki", "kendisiyle uyuşabilirlik" ve "kendisiyle<br />
uyuşamazlık" gibi terimler kullanıldığı gibi "kendi ardına ekilmesi<br />
sakıncasız" veya "kendi ardına ekilmesi sakıncalı" gibi terimler de<br />
kullanılmaktadır. Aynı ekim nöbetinde bir defa ekildikten sonra, ikinci defa<br />
ekilmesi için aradan uzun bir sürenin geçmesi gerekli olan bitkilere de "ekim<br />
nöbetinde sakıncalı" bitkiler denilmektedir.<br />
Ekim nöbeti uygulamalarının tarihi çok eskilere gitmekle beraber 17. ve 18.<br />
yüzyıllardan beri bu konu üzerinde bilim adamları ve araştırıcılar durmakta<br />
ve elde ettikleri neticeleri çiftçilere tavsiye etmektedirler. Ekim nöbetinin bir<br />
tarifini vermek gerekirse; <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> sistemi için en önemli prensiplerden<br />
biri olan ekim nöbeti; belli bir bölgede iklim ve toprak özellikleri dikkate<br />
170
alınarak, en yüksek ve en kaliteli üretimi sağlamak amacıyla akraba olmayan,<br />
değişik kültür bitkilerinin birbirlerini karşılıklı olarak destekleyebilecek ve<br />
tamamlayabilecek şekilde ardı ardına yetiştirilmesine denir. Fazla ürün<br />
alınması ise, toprak verimliliğinin en üst düzeyde tutulmasıyla sağlanabilir.<br />
Tek bitki yetiştirilen bölgelerde toprak tek yönlü olarak devamlı bir şekilde<br />
sömürüldüğünden toprak verimliliği azalmakta, bu da birim alan verimini<br />
düşürmektedir. Ürünler uygun bir ekim nöbetine göre yetiştirildiklerinde<br />
verim % 10-15 daha fazla olmaktadır. Organik <strong>tarım</strong> açısından uygun bir<br />
ekim nöbetinden beklenen yararlar şu şekilde açıklanabilir.<br />
Ekim nöbeti uygulamalarında yeşil gübreleme ve hasattan sonra arazide kök<br />
ve hasat artıkları şeklinde kalan <strong>organik</strong> maddeler, toprağın humus yönünden<br />
zenginleşmesini sağlamaktadır. Organik <strong>tarım</strong>da, <strong>organik</strong> maddelerin<br />
parçalanma ve humik bileşiklerin oluşumunu doğal ve toksik (zehirli)<br />
olmayan yollardan hızlandırma özelliğine sahip ürünler kullanılmalıdır.<br />
Biyolojik yoldan açığa çıkan besin maddelerinin ekim nöbetinde yer alan<br />
bitkiler tarafından en iyi şekilde kullanılması da verim artışını sağlayacaktır.<br />
Ayrıca ekim nöbetiyle besin maddelerinin birikmesini sağlayan bitkiler ile<br />
çok besin maddesi tüketen bitkiler ardı ardına getirilerek toprağın<br />
sömürülmesi önlenmekte, topraktaki bitki besin maddelerinin daha etkili<br />
kullanılması sağlanmaktadır.<br />
Monokultur yapılan alanlarda yağışların ve rüzgarın etkisi sonucu oluşan<br />
erozyon ile toprak kayıpları artmakta, toprağın su tutma kapasitesi<br />
azalmakta ve toprak yapısı bozulmaktadır. Ancak ekim nöbetiyle kök ve<br />
toprak üstü yapıları farklı olan bitkilerin aynı arazide yetiştirilmesi toprakta<br />
aşmımı düşürmektedir. Ayrıca ekim nöbeti suyun toprağa sızma derecesini<br />
artırır, yüzey akışından doğan erozyonu önler ve suyun toprakta<br />
depolanmasını sağlamaktadır.<br />
Ekim nöbeti uygulamasında dikkat edilmesi gereken değişik kültür<br />
bitkilerinin gelişim seyrine uyabilen yabancı otların belirlenmesidir. Kökle<br />
üreyebilen çok yıllık yabancı bitkilerin (köygöçüren, devetabanı ve benzeri)<br />
bir tarlada oranı arttığında uygulanan ekim nöbeti planı değiştirilmeli,<br />
yabancı otları yok etmek için yeni uygulamalara gidilmelidir. Ekim nöbeti<br />
planlarken kültür bitkisinin toprağı gölgelendirme gücü, bitkinin ekimden<br />
önce ve hasadından sonra toprağın işlenebilirliği göz önüne alınmalıdır.<br />
Aynı arazide üst üste yetiştirilen kültür bitkileri toprakta belirli hastalık ve<br />
zararlıların oranını artırarak verimsiz olmasına neden olur. Düzenli bir ekim<br />
nöbetiyle hastalık ve zararlılar kontrol edilebilir. Hastalık ve zararlılara<br />
171
dayanıklı ya da hastalıkların ve zararlıların çoğalmasına imkan vermeyecek<br />
bitkilerin ekim nöbetinde yer alması bitkiyi ve toprağı koruyarak verimi<br />
artıracaktır. Sebze üretimi yapılan alanlarda hububat türlerinin rotasyonu<br />
genel olarak önerilmektedir. Çünkü hububatlar, sebzelerde problem olan<br />
hastalık ve zararlıların birçoğuna karşı dayanıklılık eğilimindedir.<br />
Ekim nöbetinde yer alan farklı bitkiler yetiştirme süresindeki işgücünün bir<br />
düzeye dağılmasını sağlar. Yıl içinde düzenli bir çalışma sağlanırken, değişik<br />
zamanlarda yapılan ekim, bakım, hasat, harman gibi işlemler verimli bir<br />
şekilde aksamadan yürütülebilir. Yeni ekim nöbeti işgücünden en ekonomik<br />
biçimde faydalanmayı sağlar. Ekim nöbeti sadece <strong>organik</strong> üretimde değil,<br />
bitkisel üretimde ortaya çıkabilecek bütün risklerin azaltılmasını temin eder.<br />
Bitkisel üretim doğal çevre koşullarının etkisi altında olduğundan üretici,<br />
doğal koşulların el verdiği oranlarda işgücü ve sermayesini üretime<br />
dönüştürebilir. Doğal üretim ve pazar koşulları ne kadar uygun olursa elde<br />
edilen gelir o kadar yüksek olacaktır. Ekim nöbetinde aynı yıl yetiştirilen<br />
kültür bitkileri, beklenmeyen olumsuz çevre ve Pazar koşullarından farklı<br />
düzeylerde etkileneceğinden, ortaya çıkacak zarar minimum düzeyde<br />
olacaktır. Yetiştirilen bir üründen kazanç sağlanmasına karşın olumsuz çevre<br />
ve pazar koşullarından etkilenen diğer üründen zarar edilebilir. Ekim<br />
nöbetinde yer alan ürünlerin çeşitli olmasının bir başka yararı da, tutarsız<br />
pazar koşullarına karşı seçenek sunmasıdır. Üretilen ürün, yeterli fiyatla<br />
satılmazsa üretici için bir hedef olmaktan çıkacaktır. Ancak ekim nöbeti<br />
uygulamaları ile bitkisel üretimde ortaya çıkabilecek risklerin azaltılması<br />
mümkün olacaktır. İşletmede aynı yıl içinde çeşitli ürünlerin yetiştirilmesi,<br />
üreticiye güvence sağlayacaktır.<br />
Organik <strong>tarım</strong> ve ekim nöbeti uygulamaları; çevrenin korunması ve<br />
biyolojik dengenin sağlanması, toprak verimliliğinin artırılması ve toprağın<br />
verim gücünün korunması, sağlıklı, kaliteli ve yüksek ürünün alınması ve bu<br />
ürünlerin tüketiciler tarafından kullanımının özendirilmesi açısından<br />
önemlidir. Organik <strong>tarım</strong>da ekim nöbeti uygulamalarında dikkat edilecek<br />
bazı noktalar şunlardır, azot tüketimi fazla olan kültür bitkileri (kolza, mısır,<br />
şeker pancarı, patates, pamuk) ile azot fiske etme özelliklerine sahip olan<br />
baklagiller (fasulye, nohut, mercimek, fiğ, burçak); derin (kazık) köklü kültür<br />
bitkileri (yonca, üçgül, kolza, şekerpancarı, pamuk vb.) ile yüzeysel (saçak)<br />
köklü bitkiler (tahıllar); Su tüketimi fazla olan kültür bitkileri (çeltik, mısır,<br />
pamuk, şekerpancarı, yonca, yazlık sebzeler) su tüketimi daha az olan<br />
bitkilerle (arpa, buğday, baklagiller, patates); yetiştirme döneminde yavaş<br />
gelişen kültür bitkileriyle hızlı gelişme özelliğinde olan bitkiler; hasattan<br />
sonra bitki kalıntısı fazla olan bitkiler (baklagil yem bitkileri, tahıllar) ile<br />
172
kalıntısı az olan bitkiler (patates, şekerpancarı, soğan) ardı ardına<br />
yetiştirilmelidir. Hastalık ve zararlıların önlenmesinde konukçu olmayan<br />
bitkiler özellikle seçilmelidir. Hastalık ve zararlıların biyolojisi de dikkate<br />
alınarak ekim ve dikim zamanları erkene alınıp, bitkiler zarar periyodundan<br />
uzaklaştırılmalıdır. Bitkilerin çimlenme ve cilasını hızlandırmak için ilk<br />
gelişme döneminde iyi bir bakım, düzenli bir sulama gibi kültürel işlemler<br />
yapılmalıdır.<br />
Toprak verimliliğinin korunması ve hastalık, zararlı ve yabancı ot kontrolü<br />
açısından ekim nöbeti yanında, özellikle meyve ağaçları gibi çok yıllık<br />
bitkilerde uzun ve yayılmayan örtü bitkilerinin kullanımı uygun mikro çevre<br />
oluşmasına yardımcı olur. Bu şekilde rüzgâr zararları, ekstrem sıcaklıklar ve<br />
toprak nemi ile hava oransal nemindeki değişliklere karşı, ekim nöbeti<br />
bitkileri korur. Örtü bitkileri sert kabuklu meyve türlerinde hasatta<br />
kolaylaştırıcı rol oynayabilmektedir. Örtü bitkilerinin su ve besin maddesi<br />
rekabeti uygun biçme veya hasat zamanı ile toprak işleme ile kontrol altına<br />
alınabilmektedir.<br />
Bazı bitki türlerinin allelopatik etkileri veya azot fiksasyonu gibi<br />
özelliklerinden yararlanılarak birlikte ekilmeleri <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>da yararlanılan<br />
bir yöntemdir. Ayrıca çoklu sıralar halinde de birçok tür birlikte<br />
yetiştirilebilmektedir. Organik üretimde, sıklıkla başvurulan malçlama, su<br />
tüketimini azaltabilen ve yabancı ot mücadelesinde etkili bir yöntemdir,<br />
ayrıca bazı zararlı böceklerin gelişimini önlediği de bilinmektedir.<br />
Gübreler ve Gübreleme<br />
Daha önce de bahsedildiği gibi, çok hızlı bir şekilde artan dünya nüfusuna<br />
yeterli miktarda gıda maddeleri üretimi için insanoğlu, ta başlangıçtan beri<br />
hayvan dışkılarını gözleme dayanarak verim artışına sebep olduğunu<br />
gördüğü için gübre olarak kullanmıştır. İhtiyaç duyulan <strong>tarım</strong>sal ürün<br />
bununla da karşılanamadığı için, 200 yıl kadar önce ürün artışı temin eden<br />
kimyasalların kullanılmasına da başlanmıştır. Genelde asit ve bazların<br />
kimyasal reaksiyonları (tepkimeleri) sonucu oluşan yapay=ticari=kimyasal<br />
gübrelerin toprağa verilmesi ile birim alandan alman ürün (verim) hızlı bir<br />
şekilde artmıştır. Nitekim <strong>tarım</strong>da kimyasalların kullanılmasıyla bir asır (100<br />
yıl) öncesine göre bitkisel üretimde verim 3-4, katından daha fazla artmıştır.<br />
Geçtiğimiz asırda, 19. yüzyılda bir "ha" alandan elde edilen gıdalar ile 129<br />
kişi beslenirken, 20. asır sonunda, 21. yüzyıl başında bir "ha" alandan alman<br />
ürünle 450 kişiyi besleyebilmek mümkün olmuştur.<br />
173
Ülkeden ülkeye, yöreden yöreye, değişmekle birlikte kimyasalların<br />
(kimyasal gübre ve kimyasal ilaç) kullanımları duyulan ihtiyacın çok üzerine<br />
çıkmıştır. Zaman içerisinde bunun olumsuz etkileri çok belirgin olarak<br />
toprak, su ve havanın kirlenmesi şeklinde gözlenmiştir. Çeşitli ürünlerin<br />
renk, koku, doku, şekil ve tatları ile bu parametrelerin oluşturduğu aroma ve<br />
lezzet giderek azalmıştır. Kısaca ürün miktarı artarken, ürünler doğal<br />
özelliklerini yitirmiş, kaliteleri bozulmuştur. Bunlardan çok daha önemlisi<br />
mücadele ilâçlarının uygulama usul ve yöntemlerine gereken özen<br />
gösterilmediği için ürünler üzerinde ve içeriğinde ciddi anlamda kalıntılar<br />
oluşmuştur. Özellikle gereğinden fazla kullanılan insektisit, fungusit,<br />
nematosit, akarisit, herbisit vb. ilaçların çevrede oluşturdukları zararlar<br />
yanında, kansorejen özellikleri nedeniyle insan ve hayvan saflığındaki<br />
etkileri daha sık ve daha yaygın bir şekilde görülür olmuştur. İnsanlarda<br />
çevre bilincinin giderek gelişmesi gözlenen olumsuzluklardan hızlı iletişim<br />
sayesinde dünyanın kısa sürede haberdar edilmesi, bu sorunlar üzerinde<br />
durulmasını ve çözüm aranmasını hızlandırmıştır.<br />
Tarımsal üretim girdilerinin uygulanmalarında yönlendirme ve kontrolün<br />
yeterli düzeyde olmaması, üreticilerin bu konularda başıboş bırakılması<br />
sonucu ortaya çıkan uygulamaların çeşitli ülkelerde ve değişik yörelerde<br />
çevre üzerindeki olumsuz etkileri daha belirgin şekilde ortaya çıkmıştır.<br />
Tarımda uygulanan kimyasalların sınırlandırılması üzerinde etkin önlemler<br />
öncelikle gelişmiş ülkelerde alınmaya başlamıştır. Nitekim gelişmiş Avrupa<br />
ülkelerinde birim alana verilen kimyasal gübreler son 20-25 yılda<br />
Almanya'da % 48, Hollanda'da % 47, Fransa'da % 33, Belçika'da % 26 ve<br />
İngiltere'de % 21 azalmıştır. Kimyasal gübrelerin tüketimine paralel olarak<br />
<strong>tarım</strong>sal mücadele ilâçlarının uygulanan miktarlarında da çok önemli<br />
düzeyde azalma gerçekleşmiş ve kontrol yaygınlaşmıştır.<br />
Tarımda kimyasalların kontrolsüz şekilde kullanılması ve bu konuda<br />
çiftçilerin kendi hallerine bırakılması Türkiye'de çok önemli olumsuz<br />
etkilerin ortaya çıkmasına yol açmıştır.<br />
Göl ve denizlerdeki balıkların giderek azaldığına, akarsu ve derelerde<br />
kurbağa seslerinin kesildiğine sıkça tanık olunmaktadır. Bu olgunun bir<br />
önemli nedeni de <strong>tarım</strong> topraklarına gereğinden fazla uygulanan kimyasal<br />
gübrelerdir. Örneğin yıkanarak toprakta derine doğru taşman nitrat (N0 3<br />
)<br />
şeklindeki azot (N), taban suyuna bulaşmak suretiyle en sonunda kuyu, ırmak<br />
ve denize karışmaktadır. Bu şekilde bulaşan nitrat doğada uzun yıllar canlılar<br />
üzerinde olumsuz etkisini sürdürmektedir. Nitrat içeriği yüksek mera<br />
bitkilerini yiyen hayvanların, sebze ve meyveleri yiyen insanların<br />
174
sağlıklarında önemli olumsuz etkileşimler ortaya çıkmaktadır. Gereğinden<br />
fazla uygulanan kimyasal gübreler toprakta bitki besin maddeleri dengesinin<br />
bozulmasına neden olmaktadır. Örneğin toprağa gereğinden fazla uygulanan<br />
fosforlu gübreler, bitkilerde çinko noksanlığının ortaya çıkmasına yol açar.<br />
Bu durum insan ve hayvan sağlığını da olumsuz şekilde etkiler. Bu konuda<br />
Türkiye'den ve değişik ülkelerden pek çok örnek verilebilir. Tarım,<br />
uygulamalı da olsa bir bilimdir. Nitelikli bol ürün alınabilmesi,<br />
gerçekleştirilecek her türlü uygulamanın usulüne uygun şekilde kontrollü<br />
olarak zamanında ve yeterli miktarda yapılması ile mümkündür.<br />
Organik bitkisel üretimde, istenilen standartlarda <strong>organik</strong> ürün<br />
yetiştirebilmek için toprak canlılığının, toprağın biyolojik yapısının ve toprak<br />
verimliliğinin korunması şarttır. Bunun için yapılacak işlerin başında<br />
toprakların en uygun ve yeterli miktardaki <strong>organik</strong> gübre ile gübrelenmesi<br />
gerekmektedir. Bu gübrelerin önemli bir kısmı yurt içi kaynaklardan tedarik<br />
edilebildiği halde, önemli bir kısmı da yurtdışından ithal edilmekte ve<br />
oldukça pahalıdır.<br />
Müteaddit defalar tekrar edildiği gibi, <strong>organik</strong> üretim ister bitkisel, ister<br />
hayvansal, isterse su ürünleri üretimi olsun sözleşmeli olarakyapılmak<br />
durumundadır. Organik <strong>tarım</strong> yapacak girişimci, Organik Tarım Komitesi<br />
tarafından yetkilendirilmiş bir kontrol ve sertifıkasyon kuruluşu ile sözleşme<br />
yaparak <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> için ilk adım olan geçiş sürecine başlar. Bu süreçte<br />
Kontrol ve Sertifıkasyon Kuruluşuna bağlı uzmanlar tarafından girişimcinin<br />
sahip olduğu bağ, bahçe, tarla, sera ve benzeri tüm <strong>tarım</strong>sal varlığı incelenir.<br />
Tarım faaliyetlerinin hiçbir aşamasında yapay şekilde üretilmiş <strong>tarım</strong>sal<br />
kimyasallar kullanılmaksızın, tüm faaliyetler çevreye zarar verilmeyecek,<br />
çevre kirliliğine yol açılmayacak, erozyon ve toprak kaybını önleyecek,<br />
toprağın verim gücünü koruyup arttıracak, işletme içerisinde elde edilen tüm<br />
bitkisel ve hayvansal kökenli <strong>organik</strong> artıkları <strong>tarım</strong>da değerlendirecek,<br />
noksanları <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> yapan kuruluşlardan sağlayacak şekilde olmak<br />
üzere işletmenin uygun yerlerinde <strong>tarım</strong>sal faaliyetlerin sürdürülmesi için en<br />
son bilgiler ışığında planlar yapılır ve uygulamaya geçilir. Erozyon ve toprak<br />
kaybını önleme çalışmalarını uygun şekilde gerçekleştirebilmek için işletme<br />
içinde gerekli yerlerde teraslama yapılır, kontur ve şeritvari ekim ve dikim<br />
uygulanır, toprak nemini korumak amacıyla koruyucu materyal kullanılır ve<br />
malçlama yapılır.<br />
Tarımda kullanılan <strong>organik</strong> tabiatlı gübreler denildiği vakit ahır gübresi, yeşil<br />
gübre ve her türlü <strong>organik</strong> artık ve atıkların usulüne uygun fermente edilerek<br />
çürütülmesi (olgunlaştırma) ile elde edilen kompost akla gelmektedir. Ayrıca<br />
175
toprakların hem canlılığını devam ettiren ve hem de doğal yollardan toprağa<br />
bitki besin maddelerinin, köklerle ortak yaşama neticesinde tespit edilmesini<br />
sağlayan mikroorganizmaları da biyogübre (<strong>organik</strong> gübre) kaynağı olarak<br />
kabul etmek gerekmektedir.<br />
Organik bitkisel üretim yapılacak tarla toprağının mutlaka her ekim ve<br />
dikimden önce toprak analizi yapılmalı, biyolojik yapısı korunmalı,<br />
biyolojik yapısı bozulmuşsa iyileştirici gerekli tedbirler alınmalıdır. Tek<br />
yıllık bitkilerde çok yıllık ekim nöbeti programı uygulanır ve rotasyonda<br />
yemeklik baklagil veya baklagil yem bitkilerine, derin köklü bitkilere ve çapa<br />
bitkilerine yer verilmelidir.<br />
Toprağın biyolojik yapısındaki mevcut <strong>organik</strong> madde korunmaya çalışır.<br />
Şayet toprağın biyolojik yapısı bozulmuşsa, saf veya karışım halindeki<br />
iyileştirici <strong>organik</strong> gübre verilir. En önemli <strong>organik</strong> gübre hayvan gübresidir.<br />
Hayvancılığın <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> metoduyla yapıldığı işletmelerden temin edilen<br />
büyük ve küçükbaş <strong>organik</strong> hayvan gübreleri ile kümes hayvanları,<br />
yönetmelik ve eklerinde izin verilen torf ve benzeri maddelerden üretilen<br />
gübreler <strong>organik</strong> gübre olarak kullanılabilirler. Organik <strong>tarım</strong> yapılan<br />
işletmelerde yeterli <strong>organik</strong> hayvan gübresi bulunamaması durumunda,<br />
<strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> metoduyla hayvancılık yapmayan işletmelerden sentetik katkı<br />
maddesi içermeyen hayvan gübreleri de temin edilerek topraklara verilebilir.<br />
Ancak, kullanılan bu gübrenin, <strong>organik</strong> gübre içerisindeki oranı % 25'i<br />
geçmemelidir.<br />
Ahır gübresi, çiftlik hayvanlarının katı ve sıvı dışkıları ile yataklık olarak<br />
kullanılan bitkisel materyallerden oluşmaktadır. Ahır gübresi <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>ın<br />
vazgeçilmezi olan çok değerli bir gübredir. Zerresinin kaybedilmeden<br />
<strong>tarım</strong>da kullanılması gerekmektedir. Temel prensip olarak <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong><br />
yapılan işletmelerde hem bitkisel ve hem de hayvansal üretimin belli bir<br />
bütünlük içerisinde yapılması gerekmektedir. Böylece de bitkisel <strong>organik</strong><br />
üretim için işletmenin ihtiyacı olan ahır gübresi işletmeden karşılanmış olur.<br />
Eğer şayet durum böyle değilse ve işletmeden elde edilen gübre ihtiyacı<br />
karşılamıyorsa <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> uygulanan ve ekstansif <strong>tarım</strong> yapılan<br />
hayvancılık işletmelerinden ahır gübresi temin edilebilecektir. Ahır<br />
gübresinin hangi hayvan cins ve ırklarından elde edildiğinin, kullanılan<br />
altlığın ne olduğunun bilinmesi ve belirtilmesi gereklidir. Hatta ahır<br />
gübresinin kullanılmadan önce, analiz edilerek içeriğinin tespit edilmesi<br />
uygundur.<br />
İkinci olarak, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>da kullanılacak <strong>organik</strong> gübre kaynağı yeşil<br />
176
gübrelerdir. Yeşil aksamı, özellikle yaprağı bol olan tek yıllık otsu bitkilerin<br />
gelişme dönemlerinin belirli bir zamanında ve yeşil aksamının bol olduğu<br />
devrede toprakla karıştırılmasına "yeşil gübreleme" ve bu amaçla kullanılan<br />
bitkilere "yeşil gübre" bitkisi denir. Bu bitkiler toprağa karıştırıldıktan sonra<br />
çürüyerek iyice toprak <strong>organik</strong> maddesi haline gelir. Yeşil gübrelemede amaç<br />
toprağın <strong>organik</strong> madde içeriğini zenginleştirerek fiziksel, kimyasal ve<br />
biyolojik özelliklerini iyileştirmektir. Yeşil gübre bitkisi olarak baklagiller<br />
kullanılmış ise, bu bitldler aynı zamanda kökleri vasıtasıyla atmosferin<br />
serbest azotunu bağladıkları için toprağa azot da kazandırırlar. Ayrıca bu<br />
bitkilerin kökleri geniş bir toprak kitlesiyle temas halindedir. Bu nedenle<br />
yeşil gübre olarak değerlendirilen bu bitkiler, toprak derinliklerindeki mikro<br />
elementleri de alır, dolayısıyla toprağa karıştırıldıkları zaman bu elementleri<br />
toprak yüzeyine de taşırlar. Yeşil gübre olarak hızlı gelişen, bol yeşil aksamı<br />
olan ve fakir topraklarda bile yetişebilen bitkiler tercih edilmelidir.<br />
Bol yeşil aksam, toprağa fazla miktarda bitkinin karışmasını sağlar. Ayrıca<br />
yeşil aksamların su içeriği fazladır. Bu da yeşil gübre olarak kullanılan<br />
bitkinin toprakta çürüyüp <strong>organik</strong> madde haline dönüşümünü hızlandırır.<br />
Yeşil gübre bitkilerinin toprağa karıştırılmalarının kolay, çimlenme<br />
yeteneklerinin yüksek, ısı ve ışık değişikliklerine, hastalık ve zararlılara<br />
karşı dirençli olmaları gerekir. Baklagil bitkileri toprağa ayrıca azot<br />
kazandırdıkları için tercih edilirler.<br />
Tablo 3. Önemli Bazı Yeşil Gübre Bitkileri<br />
Baklagil Bitkileri<br />
Yonca<br />
Çayır yoncası<br />
Taş yoncası<br />
Soya fasulyesi<br />
Kanada yem bezelyesi<br />
Yem börülcesi<br />
Kırmızı açgül<br />
Japon üçgülü<br />
Yalancı tüylü fiğ<br />
Avusturya bezelyesi<br />
Baklagil Olmayan Bitkiler<br />
Çavdarlar<br />
Yulaf<br />
Arpa<br />
Darı<br />
Karabuğday<br />
Çim<br />
Sudan otu<br />
Hardal<br />
Kolza<br />
Kışlık yulaf ve arpa<br />
177
Yeşil gübre bitkileri gerek baklagillerden gerekse buğdaygiller ve başka<br />
familyalardan da olabilirler. Tablo 3'de önemli bazı yeşil gübre bitkileri<br />
görülmektedir.<br />
Yeşil gübre bitkileri en uygun zamanda toprakla karıştırılmalıdır. Burada ki<br />
en önemli nokta, bitkinin C:N oranıdır. Daha önce de açıklandığı gibi C:N<br />
oranı büyük bitkilerin, toprakta çürümeleri için daha uzun zamana ihtiyaç<br />
vardır.<br />
Yağışı az olan yörelerde, yeşil gübrelemenin yapılması çok daha fazla dikkati<br />
gerektirir. Toprakta sınırlı düzeyde bulunan suyun, yeşil gübre bitkisi<br />
tarafından da kullanılacağı için yetiştirilecek esas bitkinin su güçlüğü<br />
çekmesi ihtimal dahilindedir. Öte yandan toprakta suyun az bulunması<br />
nedeniyle, yeşil gübre bitkisinin çürümesi de bir sorun olur. O nedenle kurak<br />
yörelerde, yeşil gübrelemenin yararına göre, zararı kimi durumlarda daha<br />
fazla olabilir. O bakımdan yeşil gübre bitkilerinin su tüketimi çok iyi<br />
hesaplanmalıdır.<br />
Yeşil gübreler, örtü bitkileri ve bitki artıkları (malç) birbirleriyle yakından<br />
ilgili uygulamalardır. Bitki artıkları ve örtü bitkisi toprağı erozyona ve aşırı<br />
güneş ışıklarına karşı korumakta, yeşil gübreler ise kendilerini takiben<br />
yetiştirilecek bitkiler için toprağa nem ve bitki besin maddesi sağlamaktadır.<br />
Yeşil gübreler, yörenin ekolojik koşullarına uygun olarak, herhangi bir<br />
bitkiden önce ekilerek yetiştirilen ve erken hasat edilerek toprağa karıştırılan<br />
bitkidir. Bunlar genellikle baklagiller arasından seçilir. Bunun nedeni<br />
baklagillerin köklerindeki nodüllerde (yumrucuklarda) azot depolanmasıdır.<br />
Yeşil gübre bitkileri genellikle çiçeklerime sırasında (%10 çiçeklerime<br />
olduğunda), en fazla su ve biyokütle ihtiva ettiği dönemde, toprağa<br />
karıştırılmalıdır. Baklagil bitkilerinin dönüşümlü ekimindeki (münavebe)<br />
durum bu uygulamadan farklıdır. Toprağa karıştırılan taze bitki dokuları<br />
toprak içerisinde çok kolay bir şekilde ayrışır ve ihtiva ettikleri bitki besin<br />
maddeleri kolaylıkla toprak çözeltisine geçer.<br />
Yeşil gübrelemede, gerekli ön hazırlıklar yapıldıktan sonra tarlaya yeşil<br />
gübre olarak kullanılacak bitki tohumu ekilir, gerekiyorsa sulama da dahil<br />
olmak üzere bütün bakım işlemleri yapılır, çiçeklenmeden önce biyokütlenin<br />
en fazla olduğu dönemde sürülerek toprağa karıştırılır.<br />
Yeşil gübrenin toprağa karıştırılmasının üzerinden en az 2-3 hafta geçmeden<br />
asıl yetiştirilecek olan bitkinin ekimi yapılmamalıdır. Toprağa karıştırılan<br />
taze bitkinin ayrışması için belirli bir zamanın geçmesi gereklidir. Bu süre<br />
178
daha fazla tutulursa, bu durumda da asıl bitkinin yetişmesi için gerekli zaman<br />
kalmayabilir. Uygulamanın yapıldığı yörenin iklim durumuna göre bu<br />
sürenin ayarlanması gerekmektedir. Yeşil gübrenin toprağa çok derin olarak<br />
karıştırılması doğru değildir. Bu derinlik ağır killi topraklarda 5-15 cm, hafif<br />
kumlu topraklarda 10-20 cm arasında olmalıdır.<br />
Organik <strong>tarım</strong> uygulamalarmda yeşil gübrelerin önemli bir yeri vardır. Yeşil<br />
gübrelemenin yararlan şöyle sıralanabilir:<br />
• Asıl bitkinin ekiminden önce, yeşil gübre bitkisinin kökleri toprağa girerek,<br />
toprağı gevşetir, toprağın havalanmasına yardım eder, su tutmasını<br />
kolaylaştırır ve bitki besin elementlerinin dengeli dağılımını sağlar,<br />
• Tarlada bitki hakimiyeti oluşturarak yabancı otların gelişmesini baskı<br />
altında tutar, toprağı erozyondan ve aşırı güneş ışınlarından korur,<br />
• Yeşil gübre bitkisi olarak baklagiller kullanıldığında toprakta azot birikimi<br />
sağlanır ve asıl bitki için azot depolanır,<br />
• Toprağa karıştırılan taze bitki ayrışmasını takiben toprağa nem ve hazır<br />
bitki besin maddesi sağlar,<br />
• Toprağa eklenen <strong>organik</strong> madde toprak mikroorganizmalarının faaliyetini<br />
artırarak asıl bitki için canlı bir toprak ortamı hazırlar.<br />
• Toprak <strong>organik</strong> maddesinin artışı ile toprak yapısı gelişir ve toprağın su<br />
tutma kapasitesi artar.<br />
Yeşil gübrelemenin etkisi başlangıçta tam olarak görülmeyebilir. Yeterli<br />
etkinin görülebilmesi için uygulamaların devamlılığı gerekmektedir.<br />
Organik <strong>tarım</strong>daki çok önemli bir diğer <strong>organik</strong> gübre kaynağı <strong>organik</strong> artık<br />
ve atıkların değerlendirilerek kompost yapılması ve olgunlaşmış kompostun<br />
<strong>organik</strong> gübre olarak toprağa verilmesidir.<br />
Organik bitkisel üretimde, toprağa bitki besin elementleri ve <strong>organik</strong> madde<br />
temin etmenin en ekonomik ve kolay yolu, çiftlik içerisinde oluşan hayvansal<br />
ve bitkisel atık ve artık maddelerin kompostlanarak toprağa uygulanmasıdır.<br />
Bu uygulama ile toprak verimliliğinin sürekliliği sağlandığı gibi, zararlıların<br />
ve hastalık amillerinin büyük bir bölümü de ortadan kaldırılmış olur. Ayrıca,<br />
bu artık ve atıkların neden olduğu çevre kirliliği ve kötü koku da en aza<br />
indirilir.<br />
Bitkisel ve hayvansal <strong>organik</strong> artık ve atıkların, havalı (oksijenli) ortamda<br />
(aerobik), yığın halinde veya uygun bir çukurda, belirli bir nemlilikte<br />
karıştırılarak mikrobiyolojik yolla ayrıştırılması işlemi kompostlama,<br />
meydana gelen ürün de kompost olarak adlandırılmaktadır.<br />
179
Kompost için uygun bir yer belirlenir ve tabanı iyice sıkıştırılır. Yığın<br />
yapılacak yere önce bir tabaka saman serilir. Üzerine kompost yapılmak<br />
üzere toplanan <strong>organik</strong> materyal 25-30 cm kalınlıkta tabakalar halinde<br />
yerleştirilir. Her tabakadan sonra üzerine bir miktar toprak ve sönmüş kireç<br />
serpilir. Organik materyalin bu şekilde yerleştirilmesi, yığının yüksekliği 1 -<br />
1.5 metre oluncaya değin sürdürülür. Sonra yığının üstü ve yanları ince bir<br />
toprak tabakası ile örtülür.<br />
Yığının kurumasına, meydan verilmemesine, bekletilme süresince özenle<br />
dikkat edilmesi gerekir. Öte yandan ihtimarm (çürümenin) aerob (havalı)<br />
koşullarda ve hızlı bir şekilde oluşabilmesi için yığının çok sıkıştırılması<br />
gerekir.<br />
Kompostlama sürecinde üç önemli gelişme dönemi vardır. Bunlar <strong>organik</strong><br />
madde yığınının ısınması, soğuması ve olgunlaşması dönemleridir.<br />
Isınma dönemi mikrobiyolojik faaliyetlerin yoğunluğu ile ilgilidir. Ortamda<br />
yeteri kadar mikroorganizma, bu mikroorganizmaların ihtiyaç duyduğu<br />
<strong>organik</strong> ve mineral besin maddeleri, uygun oksijen ve nem mevcut<br />
olduğundan mikroorganizma faaliyeti giderek artar, <strong>organik</strong> maddenin<br />
ayrışması ile ortama fazla miktarda ısı yayılır, bunun sonucu olarak da<br />
<strong>organik</strong> madde yığını içerisindeki sıcaklık, ilk üç günde 60-70 °C'ye ulaşır.<br />
Yığın içi sıcaklığı 2-3 hafta boyunca bu sıcaklıkta kalır. Organik maddenin<br />
ayrışmasının büyük bir bölümü bu ısınma döneminde gerçekleşir. Bu yüksek<br />
sıcaklıkta ve doygun nem ortamında hastalık amilleri, zararlı ve yabancı<br />
otlara ait kökler ve tohumları ölür. Bu dönem devam ederken ortama<br />
yeterince oksijen (hava) girmemesi halinde kötü koku oluşmaya başlar.<br />
Oksijenli ortamda faaliyet gösteren mikroorganizmaların faaliyetleri azalır.<br />
Ayrıca, ortam sıcaklığnm fazla olması nedeniyle yığın önemli miktarda nem<br />
kaybeder, sürecin devamlılığı için buharlaşma yoluyla kaybolan nemin<br />
ıslatılarak karşılanması gerekir. Kompostlama işleminin bu döneminde<br />
ortamın asitliliği azalır ve pH yükselir.<br />
Soğuma dönemi, <strong>organik</strong> maddenin büyük bir kısmının azalmasını takiben<br />
mikrobiyolojik faaliyetin azalması sonucu meydana gelir. Yığının sıcaklığı<br />
25-45 °C'ye düşer. Ancak ayrışma devam eder. Bu dönemde bakteriler<br />
yerine mantarlar faal duruma gelir. Karbon miktarı daha fazla olan sap,<br />
saman, lifli ve odunsu maddeler bu dönemde mantarlar tarafından ayrıştırılır.<br />
Bu ayrışma dönemi yavaştır. Ortamın sıcaklığı artmaz. Isınma döneminin<br />
aksine sıcaklık düşer, asitlik artar, pH azalır.<br />
180
Olgunlaşma dönemi, <strong>organik</strong> maddenin tamamına yakınının ayrıştığı,<br />
mineral bitki besin elementlerinin açığa çıktığı, humik asit ve antibiyotiklerin<br />
oluştuğu, kırmızı kompost-toprak solucanlarının ve toprak mikroorganizmalarının<br />
yığın içerisinde yoğunlaştığı dönemdir. Bu dönemin sonunda,<br />
başlangıçtaki <strong>organik</strong> madde yığınının hacmi yarı yarıya azalır. Rengi<br />
koyulaşır, kompost koyu kahverengi siyahımsı bir renk alır. Oldukça hafiftir.<br />
Avuç içine alındığında kendisini oluşturan <strong>organik</strong> artıklar teşhis edilemez<br />
durumdadır.<br />
Kompost artık hazır durumdadır. Bu aşamadan sonra fazlaca bekletilmeden<br />
tarlaya veya bahçeye götürülerek toprağa uygulanması gerekir. Bekletilme<br />
süresi uzadıkça kompost bitki besin maddesi değerini kaybeder, özellikle<br />
azotun büyük bir bölümü gaz halinde azot oksit gazları (NO, N0 2<br />
...) halinde<br />
atmosfer havasına karışır.<br />
Özet olarak; kompostlama işleminin başarıya ulaşabilmesi için gerekli olan<br />
koşullar; <strong>organik</strong> madde, <strong>organik</strong> maddenin C ve N içeriği, oksijen, nem ve<br />
sıcaklıktır. Mikroorganizmaların yaşamları için gerekli olan bu koşulların<br />
sağlandığı oranda kopost kaliteli olmaktadır.<br />
Kompost yapımı için gerekli süre kullanılan materyalin çeşidine bağlı olarak<br />
6 ile 24 ay arasında değişir. O nedenle yığının yılda iki ya da üç kez<br />
bozularak havalandırılması, ihtimarı tamamlanmış materyallerin elenerek<br />
ayrılması ve yığma yeterli miktarda su karıştırılması gerekir. Bu arada<br />
kompostun değerini artırmak için N, P, K ve öteki bitki besin elementleri de<br />
yığma karıştırılabilir. Genelde kompost yapımında kullanılan her bir ton kuru<br />
bitkisel materyale, 20 kg amonyum sülfat ile 7 kg süperfosfatm karıştırılması<br />
önerilmektedir.<br />
Kompostlamanın temel amacı <strong>organik</strong> atık ve artıkların bitkiler için yarayışlı<br />
hale getirilmesi ve toprak verimliliğinin sağlanmasıdır. Bu amaca uygun<br />
olarak hayvansal ve bitkisel atıkların ayrıştırılmasmda değişik yöntemler<br />
vardır. Kompostlamanın diğer yöntemlerden en önemli farkı, sürecin<br />
oksijenli (havalı) ortamda olmasıdır. Organik <strong>tarım</strong>da uygulanabilecek en<br />
uygun kompostlama yöntemi, <strong>organik</strong> artıkların yığınlar halinde parti parti<br />
ayrıştırılmasıdır. Bu da iki şekilde olabilmektedir. Birincisi geçirimsiz düz<br />
bir zemin üzerinde yığınların ayrıştırılması, ikincisi ise; yine geçirimsiz hale<br />
getirilmiş çukurlarda ayrıştırma işlemidir.<br />
İkinci durumda, yani belirli derinliklerdeki çukurlarda yapılan ayrıştırmada,<br />
buharlaşma kayıplarının azlığına bağlı olarak su kullanımı azalmakta ise de,<br />
181
çoğu kez yeterli havalanma sağlanamadığı için kompost arzu edilen kaliteye<br />
ulaşamamaktadır. Bu nedenle kompostlama işleminin düz zeminler üzerinde<br />
sürdürülmesi tercih edilmektedir.<br />
Uygun bir kompostlamada, yığının yüksekliği 1.5 m'den fazla ve hacmi 1<br />
m ' den az olmamalıdır. Yığın çapının 2.5 m dolayında olması tercih edilmelidir.<br />
Çünkü daha büyük bir yığının kontrolü ve yönetimi zordur. Kompost<br />
kalitesi olumsuz yönde etkilenir.<br />
Kompostlamada kullanılacak <strong>organik</strong> atık ve artıkların C/N oranları büyük<br />
farklılık göstermektedir. C/N oranı; 100/1 olanlar fazla, 25/1 olanlar orta ve<br />
7/1 olanlar az karbonlu olarak sınıflandırılmaktadır. Kullanılabilecek <strong>organik</strong><br />
maddeler, bitkisel artıklar, sığır, koyun, keçi, at, tavuk (fosforca oldukça<br />
zengindir) gübresidir (Tablo 4). Odun külü fazla miktarda K, Na, Ca, Mg<br />
ihtiva eder. Bu nedenle kompostlamada kullanılabilir<br />
Kompostlamada kullanılacak <strong>organik</strong> madde yanında, kompostun bitki besin<br />
maddesi içeriğini zenginleştirmek amacıyla odun külü ve öğütülmüş kaya<br />
fosfatı ilavesi de yapılmaktadır. Az miktarda killi toprak ilavesi yığının su<br />
tutması bakımından önemlidir.<br />
Bir çiftlikte, hem <strong>organik</strong> artıkların giderilmesi ve hem de kompost elde<br />
edilmesi için en uygun karışım; 1/3 oranında çalı, çırpı, yaprak; 1/3 oranında<br />
sap, saman, ot; 1/3 oranında hayvan gübresi, evsel yemek artıkları ve % 5-10<br />
oranında toprak olarak önerilebilir.<br />
Fazla işçilik gerektirmeyen bir kompostlama yöntemi:<br />
1. Kompostlama materyali hazırlığı: Odunsu maddeler küçük parçalara<br />
ayrılır, böylece mikroorganizmalarla temas edecek yüzeyleri artırılmış olur,<br />
diğer materyal ayrı ayrı gruplar halinde kompostlamanm yapılacağı yere<br />
yakın olarak yığılır.<br />
2. Kompost yığını doğrudan doğruya güneş ışığına maruz kalmayacak<br />
şekilde gölgede olmalıdır.<br />
3. Kompostlanacak materyal iyice ıslatılır.<br />
4. Kompast yığının oluşturulacağı zemin temizlenir ve düzeltilir, zeminin<br />
geçirimsiz olmasına dikkat edilir.<br />
5. Kompost yığınının altına kaba maddeler konularak fazla suyun drenajı<br />
(süzülmesi) sağlanır.<br />
6. Bu altlık materyalinin üzerine fazla karbonlu dal, yaprak, sap, saman bir<br />
katman halinde serilir, bunun üzerine düşük karbonlu hayvansal artıklar,<br />
182
yemek artıkları yerleştirilir ve bu katmanın üzerini örtecek şekilde toprak<br />
yayılır. Bu işlem 1.5 m yüksekliğe ulaşılacak şeklide katlar halinde<br />
sürdürülür.<br />
7. Yığının üzeri sap ve samanla kaplanır, bunun üzerine de yağmur suyunu<br />
önlemek için plastik örtü geçirilir. İşlem kapalı yerde yapılıyorsa buna gerek<br />
olmaz.<br />
8. Kurak dönemlerde yığının su kaybetmemesi için yığının tüm dış yüzeyi<br />
çamurla sıvanır.<br />
9. Kompost haliyle beklemeye bırakılır. Dış ortamın sıcaklığına ve<br />
nemliliğine bağlı olarak 2-3 hafta sonunda yığın, hacminin yarısını<br />
kaybeder. Bu durumda yığının aktarılarak alt üst edilmesi ve<br />
havalandırılması gerekir.<br />
10. Aktarma işlemini takiben, yığın tekrar beklemeye bırakılır. Gerektiğinde<br />
aktarma işlemi birkaç kere tekrarlanabilir. Kompostun olgunlaşmasını<br />
takiben işlem tamamlanmıştır ve kompost kullanıma hazırdır.<br />
Tablo 4. Bazı Organik Atıkların C:N Oranlan<br />
Yüksek Karbonlular<br />
Daha Az Karbonlular<br />
Organik Madde C:N Organik Madde C:N<br />
Mısır Sapı 70:1 Hayvan Cesedi 4:1<br />
Mısır Silajı 38-43:1 Sığır, Koyun Gübresi 15-20:1<br />
Mısır Koçanı 60-120:1 Kümes Gübresi 6:1<br />
Saman 200-500:1 At Gübresi 30:1<br />
Sap 80-120:1 Taze Ot 15:1<br />
Kompostun özellikleri ve kalitesi kompostlamada kullanılan <strong>organik</strong> maddelerin<br />
özellikleri ile yakından ilgilidir. Ancak, genel olarak hayvansal ve<br />
bitkisel atık ve artıkların kullanıldığı kompostlamada, kompost bitkiler için<br />
hemen kullanılabilecek bitki besin elementleri ile birlikte toprağın fiziksel<br />
özelliklerini iyileştirici <strong>organik</strong> maddenin ayrışma ürünlerine sahiptir.<br />
Bunun yanında, ayrışmış <strong>organik</strong> maddeye bağlı durumda olan besin<br />
elementleri de toprakta devam edecek ayrışmaya bağlı olarak zamanla toprak<br />
çözeltisine geçebilecek durumdadır. Kompostlamanm ısınma döneminde iç<br />
183
sıcaklık 60-70 °C'ye yükseldiği için kompostlama materyali içerisindeki<br />
zararlılar, hastalık amilleri, yabancı otlara ait kök ve tohumlar canlılıklarını<br />
kaybetmiştir. Ayrıca, mikrobiyolojik faaliyetler sonucu kompost içerisinde<br />
oluşan doğal antibiyotikler toprak ve kök sağlığını korumada önemli katkılar<br />
sağlayacaktır.<br />
İyi durumda, olgunlaşmış kompost, hafif, koyu kahverengi-siyahımsı renkte,<br />
kompostlaşmada kullanılan <strong>organik</strong> maddelerin fiziksel görünümünü<br />
yansıtmayan ve toprak kokulu, yeni bir <strong>organik</strong> maddedir.<br />
Kompost bitkisel üretimde, toprak hazırlığından gelişme döneminin sonuna<br />
kadar her aşamada kullanılabilir. Daha önce de belirtildiği gibi, kompost<br />
sadece bitki besin maddesi olarak değil, aynı zamanda toprak düzeltici olarak<br />
da toprağa uygulanmaktadır.<br />
Bu nedenle, özellikle <strong>organik</strong> artık ve atıkların yönetiminde, ortamda çok<br />
fazla miktarda <strong>organik</strong> atık varsa sürekli olarak kompostlama yapılarak tarla<br />
veya bahçe topraklarına uygulanabilir. Çiçekçilikte kullanılabilir. İşletme<br />
için fazla geldiğinde dökme olarak veya paketlenerek satışı yapılabilir.<br />
Kompostlamada özel bir uygulama da "Verimli Kompostlama" olarak<br />
bilinen, kırmızı toprak solucanlarının kullanılarak daha çok evsel yemek<br />
artıkları ve kuru yaprakların kompostlanmasıdır. Bunun için özel kabinler<br />
yapılmakta, toplanan veya bir kompostlamadan elde edilen kırmızı toprak<br />
solucanları çok yoğun olarak bu kabinlerde ölü yapraklar üzerine<br />
bırakılmakta, solucanların sindirimini takiben bıraktıkları dışkı kompost<br />
olarak değerlendirilmektedir.<br />
Daha önce bir nebzecik değinildiği gibi, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>da kullanılabilecek en<br />
önemli <strong>organik</strong> gübreler arasında mikrobiyolojik gübreler gelmektedir. Bu<br />
gübreler doğrudan doğruya toprak verimliliğini ve bitki gelişmesi için<br />
mutlak gerekli olan mikroorganizmaları ihtiva eder. Aslında bu gübrelerin<br />
büyük bir bölümünde bulunan mikroorganizmalar <strong>organik</strong> madde<br />
bakımından yeterli ve iyi yönetilen topraklarda yeterince vardır.<br />
Bu nedenle <strong>organik</strong> maddesi yeterli olmayan topraklara <strong>organik</strong> madde ile<br />
birlikte uygulanması daha iyi sonuç vermektedir. Aksi halde toprakta<br />
yeterli beslenme ortamı bulunmayan mikroorganizmalar canlılıklarını<br />
kaybedebilirler.<br />
Diğer taraftan ticari olarak sunulan mikrobiyolojik gübrelerin ambalajları<br />
184
içerisinde belirli bir bekleme süreleri vardır. Bu sürelerin aşılması<br />
durumunda da mikroorganizmalar canlılıklarını kaybetmektedir.<br />
Bazı mikroorganizmalar toprakta bulunan minerallerin elementel bitki<br />
besinleri haline gelmesini sağlar. Bazıları toprak <strong>organik</strong> maddesini ayrıştırır,<br />
bir kısmı da atmosferdeki hava karışımında % 78 oranında bulunan azot<br />
gazını, bitki besin maddesi olarak bitki köklerine fıkse ederek toprağa taşır.<br />
Bazı mikroorganizmalar bitki kökleri ile ortak yaşama girerek bitkilerin su ve<br />
besin maddesi alımını sağlar ve fosfor alımına da yardımcı olur.<br />
Çoğaltma Materyali<br />
Organik <strong>tarım</strong>da, genetik modifikasyona uğramış tohum ve transgenik bitki<br />
kullanımının men edilmiş olması yanında, <strong>organik</strong> usullerle üretilmiş<br />
yerel çeşitlerin kullanımı adaptasyon güçlerinin yüksekliği nedeni ile<br />
önerilmektedir. Vegetatif çoğaltma materyalinin de en az bir generasyon<br />
<strong>organik</strong> üretim kurallarına göre yetiştirilmiş olması şarttır. Üretimleri<br />
başlamış olmasına rağmen, ülkemizde henüz sertifikalı <strong>organik</strong> tohum, fide<br />
ve fidan yaygın olarak bulunamamaktadır. Organik tohum kullanma zorluğu<br />
henüz yeterince bulunamaması nedeni ile ertelenmektedir. Ancak <strong>organik</strong><br />
sertifikalı tohum bulunmadığı takdirde kullanılan tohumların ilaçlanmamış<br />
ve izin verilmeyen kimyasallarla muamele edilmemiş olması gerekmektedir.<br />
Bazı fide firmaları talep edildiğinde <strong>organik</strong> aşılı sebze fidesi üretmektedir.<br />
Bilindiği gibi, gerek bitkisel üretimde ve gerekse diğer üretim alanlarında en<br />
önemli üretim girdisi çoğaltma materyalidir. Çünkü üretimde, yetiştiricilikte<br />
kullanılan tohum, fide, fidan, damızlık, anaç (arıcılıkta), yumurta ve yavru<br />
(su ürünleri üretiminde) ve mantar sporları (mantar üretiminde) canlıdır.<br />
Canlı materyalin kendine has genetik yapısı ve potansiyeli, aynı zamanda<br />
indivüdual kabiliyeti (kendine has yetenek) söz konusudur. Bitkisel üretimde<br />
üretim materyali olarak kullanılacak tohumluk, fide ve fidan <strong>organik</strong><br />
üretimin istediği vasıflara sahip olmalıdır. Normal şartlarda ve geleneksel<br />
<strong>tarım</strong>da da üretim materyali, yani tohumluk, fide ve fidanın konulan<br />
standartlara uygun, sertifikalı ve adına doğru olması zorunluluğu vardır.<br />
Ancak yüksek verim ve üstün kalite bu koşulların yerine getirilmesi ile<br />
mümkündür. Organik bitkisel üretimdeki üretim materyali, için az önce ifade<br />
edilen hususlardan daha da fazlası istenmektedir.<br />
Organik üretim materyali olarak kullanılan generatif veya vegetatif<br />
tohumlukların hiçbir şekilde genetik yapısı değiştirilmemiş, döllenmiş hücre<br />
çekirdeği içindeki DNA dizilimine (protein sıralanışına) dışarıdan müdahale<br />
edilmemiş, sentetik pestisit, radyasyon veya mikrodalga ile muamele<br />
185
görmemiş, diğer bir söyleyişle üretim materyalinde mutasyon meydana<br />
getirecek bir mutagenle muamele edilmemiş, doğal biyolojik formundaki<br />
tohumluk olmalıdır.<br />
Organik fideler, <strong>organik</strong> olarak elde edilmiş tohumlardan geliştirilmiş<br />
olmalıdır. Fideler, <strong>organik</strong> üretim yapılan alanlarda yetiştirilen, yetiştirmenin<br />
muhtelif aşamalarında sentetik bitki besleme ve büyütme maddeleri ile<br />
hormonların kullanılmadığı, diğer bir ifade ile sentetik büyüme ve gelişmeyi<br />
düzenleyici ve teşvik edici maddelerin kullanılmadığı, toprak ve iklim<br />
şartlarına uygun, yalnızca mevzuatta müsaade edilen toprak iyileştiricilerinin<br />
ve girdilerinin kullanıldığı, hastalık, haşere ve yabancı ot rekabetine karşı<br />
dayanıklı olmalıdır.<br />
Aynı söylemler <strong>organik</strong> fidanlar için de geçerlidir. Üretim materyali olarak<br />
kullanılan fidanların elde edildiği amaçlar, çöğürler veya tohumların da<br />
mutlaka <strong>organik</strong> olması sattır. Organik fidanlar, ayrıca adına doğru olmalıdır.<br />
Fidanlar genellikle bir yaşından büyük olmalıdır. Meyve bahçesinin veya<br />
bağın tesis edileceği yerin iklim ve toprak şartlarına uygun fidanlar seçilmeli,<br />
ayrıca mevzuatın müsaade ettiğinin dışında ne büyümeyi ve gelişmeyi<br />
düzenleyici ve teşvik edici ne de hastalık, haşere ve yabancı otlara karşı<br />
herhangi bir kimyasal kullanılmamalıdır. Fidanlar yetiştirilecekleri çevrenin<br />
doğal iklim ve toprak şartlarına uyum gösterebilmelidirler.<br />
Önceden de ifade edildiği gibi, tohum ve tohumluk, yani üretim materyali<br />
bitkilerin kültüre alınmasından bu yana yararlanılan önemli <strong>tarım</strong>sal<br />
girdilerin başında gelmektedir. Zira, bitkisel üretimde toprak işlemesi,<br />
sulama, gübreleme, mekanizasyon ve bitki koruma gibi uygulamalar en iyi<br />
şekilde yerine getirilseler bile, yeterli ürün elde edebilmek kullanılan<br />
tohumluğun niteliğine ve kalitesine bağımlı olmaktadır. Yeni bir bitki<br />
meydana getirebilen generatif veya vegetatif bitki kısımlarına genel anlamda<br />
"tohumluk" denilmektedir. Dikkat edilirse, bu kavramın içinde bitkisel<br />
üretimde kullanılan tohum, fide, fidan, çubuk, soğan, yumru, gövde çeliği,<br />
stolon, kalınlaşmış anakök ve rizom yer alabilmektedir. Üretime yüksek<br />
nitelikli tohumla başlamak ürün ve kaliteyi garanti ettiğinden, başarılı bir<br />
yetiştiriciliğin ilk şartını kaliteli tohumluk oluşturmaktadır. Yüksek nitelikli<br />
tohum denildiği zaman; çimlenme hızı, gücü ve canlılığı yüksek, genetik<br />
özellikleri yönünden saf, morfolojik özellikleri gelişmiş, hastalıklar ile<br />
zararlılardan arındırılmış tohum anlaşılmaktadır. Ancak, son yıllarda bu<br />
özelliklere makine ile ekime uygun olma, hızlı ve homojen tarla çıkışı<br />
göstermesi, ekim zamanında yeterli nem içermesi ve kaplanmış olması gibi<br />
kriterlerde eklenmiştir.<br />
186
Görüldüğü gibi; yüksek nitelikli tohumluklarda aranılan özelliklerden birisi<br />
de, bunların hastalıklar ve zararlılar yönünden temiz olmaları durumudur.<br />
Tohumların özellikle hastalıklar ile bulaşık olması halinde karşılaşılabilecek<br />
olumsuz etkileri şu şekilde özetlemek mümkündür:<br />
• Elde edilen ürün miktarının azalması (çünkü verim düşük olur),<br />
• Tohumun çimlenme yeteneğinin azalması veya kaybolması,<br />
• Bitki hastalıklarının ortaya çıkması ve yayılması,<br />
• Tohumlarda renk ve şekil değişmeleri,<br />
• Tohumlarda biyokimyasal değişmeler ve<br />
• Tohumlarda toksin oluşması'dır.<br />
Diğer taraftan, tohumlardaki mekanik zararlarıma ile hastalık ve zararlı<br />
kavramlarını ayırt etmek gereklidir. Zararlanma bir tohumun bünyesinin<br />
(yapısının) fiziksel veya hayvansal etki ile hasar görmesidir. Örneğin; yara<br />
oluşması, mekanik hasar ve böcek zararı bazı zararlanma tipleridir. Hastalık<br />
ise, bir tohumun normal yaşam fonksiyonlarını olumsuz yönde etkileyen ya<br />
da bozan bir faktördür. Hastalık uygun olmayan ortam koşullarının<br />
(fizyolojik kökenli) doğrudan etkisi ile oluşabildiği gibi patojenler (biyotik<br />
kökenli) nedeni ile de meydana gelebilir.<br />
Tohumlarda görülen hastalıklar ve zararlanmalar şu ana başlıklar altında<br />
toplanabilmektedir:<br />
• Tohumlarda genetik kökenli bozukluklar,<br />
• Tohumlardaki mekanik zararlar (fiziki),<br />
• Tohumlarda böceklerin neden oldukları zararlar,<br />
• Fizyolojik kökelik tohum hastalıkları,<br />
• Patojenlerin neden oldukları tohum hastalıkları ve<br />
• Tohumlarda diğer faktörlerin neden oldukları bozulmalar 5<br />
dır.<br />
Bunlar arasında patojenlerin neden oldukları tohum hastalıkları, diğerlerine<br />
oranla daha fazla önem taşımaktadır. Zamanımızda çoğu bitkilerde de<br />
hastalık yapabilen 2400 adet mikroorganizma (virüs, bakteri, fungus ve<br />
benzeri) 383 adet bitki cinsinin tohumlarında hastalık meydana getirebilmektedir.<br />
Son yıllarda yapılan ıslah ve çeşit geliştirme çalışmaları sonucunda<br />
belirli hastalık etmenlerine karşı dayanıklı, ya da toleranslı olan bazı türler<br />
elde edilmiş ve tohumları ticari olarak satışa sunulmuştur. Bunlar arasında<br />
Fusarium oxysporum'a dayanıklı kereviz, Helminthosporiıım maydis'e<br />
dayanıklı mısır, Helminthosporium oryzae'ye dayanıklı çeltik^ Phytophtrora<br />
infestans'a toleranslı patates, belirli virüslere toleranslı ya da dayanıklı olan<br />
hıyar, kabak ve marul gibi bitkilerin tohumları yer almaktadır.<br />
187
Patojenlerin yayılmalarını önlemek ve patojenlerin neden oldukları ürün<br />
kayıplarını en düşük düzeye indirebilmek için tohumlarda bulunan<br />
enfeksiyonları belirlemek gereklidir. Bunun için patojenleri tespit etmek<br />
amacı ile yapılan testlerde ana hedef, tohumluklardaki etmenleri bulmak,<br />
teşhis etmek ve tohumluğun hangi düzeyde bulaşık olduğunu ortaya<br />
koymaktır. Bu sağlık testlerinde;<br />
• Kullanılacak yöntemin basit, ucuz ve hızlı olması,<br />
• Sonuçların bir örneği yansıtması,<br />
• Patojenin kolayca tanınabilmesi ve<br />
• Yöntemin uluslararası kullanıma uygun biçimde olması gibi özelliklerin<br />
bulunması istenmektedir.<br />
Günümüzde, tohumluklardaki hastalık etmenlerinin tesbitinde yaygın<br />
biçimde kullanılan yöntemler şematik olarak gösterilmektedir (Şekil 5).<br />
Şekil 5.Tohumlukta Ortaya Çıkabilecek Hastalık Etmenlerinin Şematik<br />
Olarak Görünümü<br />
Tohumlukta<br />
Hastalık<br />
Doğrudan<br />
Kontrol<br />
(Çıplak gözle)<br />
Dolaylı<br />
Kontrol<br />
Bitki yetiştirme<br />
yöntemleri ile<br />
İnkübasyon<br />
yöntemleri ile<br />
Agar testleri ile<br />
Serolojik<br />
Moleküler teknik<br />
yöntemleri ile<br />
188
Üreticilerin, kalitesi yüksek olan tohumlukları alırlarken dikkat etmeleri<br />
gereken konular şu şekilde sıralanmalıdır:<br />
• Genetik olarak saf olduğu belli olan tohumlukların alınması,<br />
• Ambalajlı ve etiketli olan tohumlukların tercih edilmesi,<br />
• Paket üzerinde üretici firmanın markası, üretim yılı, tohumluk miktarları<br />
veya adedi, çimlenme gücü ve benzeri bilgilerin olmasına dikkat edilmesi,<br />
• Tohumun ilâçlı olup olmadığının incelenmesi (<strong>organik</strong> tohumlar ilâçlı<br />
olmamalı),<br />
• Tohumların üretime başlamadan 1-2 ay önce alınması,<br />
• Üreticilerin yalnızca kullanacakları miktarda tohumluk alması,<br />
• Tohumlukların şekil, renk, temizlik ve benzeri özelliklerine özen<br />
gösterilmesi,<br />
• Paket üzerinde bazı tohum kaynaklı hastalık etmenlerden temiz olduğuna<br />
ilişkin bilginin olup olmamasını kontrol etmek gereklidir.<br />
Üreticilerin satın aldıkları tohumlarda, üretim dönemi öncesi sağlık testleri<br />
yaptırmaları, onların güvenli üretim yapma şanslarını arttırmaktadır. Yapılan<br />
bir araştırmanın bulgularına göre; sanayi domatesi çeşitlerine ait tohumluk<br />
örneklerinde bazı etmenler ile bulaşık olma durumu 1991 yılında % 60 iken,<br />
1995 yılında bu değerin % 5-6 düzeyine inmesi, üreticilere bir dekar başına<br />
yaklaşık olarak 1.5 - 2.5 tonluk bir ürün artışı sağlamıştır.<br />
Ekim ve Dikim İşlemleri<br />
Gerek konvansiyonel veya geleneksel <strong>tarım</strong>da, gerekse <strong>organik</strong> bitkisel<br />
yetiştiricilikte iyi bir toprak işleme yapıldıktan, uygun bir tarla ve tohum<br />
yatağı hazırlığından sonra, bölgenin iklim ve toprak şartlarına ve <strong>tarım</strong><br />
kültürüne uygun bir ekim nöbeti planlanması da yapılarak, toprak verimliliği<br />
ve yüksek verim için uygun gübre ve gübreleme yöntemi de seçilebilecektir.<br />
Artık tohumluk konusunda da karar verildiğine göre, sıra ekim ve dikim<br />
işlemine gelmiş demektir. Ekim ve dikim işlerine geçmeden önce, bu konu<br />
ile ilgili her türlü araç-gereç ve alet-ekipmanm ayar ve düzenleri, temizlik ve<br />
bakımları yapılarak ekime geçilebilir.<br />
Organik <strong>tarım</strong>da ekim ve dikim işlemleri, üretim şekli ve tipine göre<br />
sözleşme yapılan kontrol ve/veya sertifikasyon firmasının vereceği talimata<br />
ve izine göre elle veya ekipmanlarla yapılmalıdır. Alet ve ekipmanların ayar,<br />
düzen ve temizlikleri iyi olduğu gibi uygun ekim normuna da azami dikkat<br />
gösterilmelidir.<br />
189
Konvansiyonel <strong>tarım</strong>da ve gayet tabi <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>da da ekim ya elle veya<br />
makine ile yapılabilir. Geniş alanlarda ve işgücünün de çok pahalı olduğu<br />
günümüzde artık elle ekim hemen hemen yapılmamaktadır. Elle veya serpme<br />
ekim dediğimiz yöntemde birim alanda olması gereken bitki yoğunluğunu<br />
tutturabilmekte çoğu zaman mümkün olmamaktadır. Ancak dar alanlarda<br />
(aile işletmeciliği şeklinde <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> yapılan yerlerde) elle, sıraya veya<br />
ocağa da ekim yapılabilir. Burada önemli olan ekimden sonra yapılacak<br />
işlemlerin <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> kurallarına uygun olarak yapılabilmesidir. Ekimin<br />
sık veya seyrek yapılması, daha ekim yapılırken bütün alanda olacak bitki<br />
sıklığının ayarlanamaması daha sonra büyük masraflara sebep olacak<br />
tekleme ve seyreltme işlemlerine ihtiyaç gösterecektir. Bu da ürün<br />
maliyetlerinin yükselmesine neden olacaktır. O sebeple gerek tarlaların<br />
ekilmesinde gerekse meyve bahçeleri ve bağların kurulmasında <strong>organik</strong><br />
<strong>tarım</strong>ın öngörüldüğü ölçülere dikkat edilerek ekim ve dikim işlemleri<br />
yapılmalıdır.<br />
Organik bitkisel üretim yapılırken işletmelerdeki arazilerin en dikkatli<br />
şekilde düzenlenmesi, çevresinin ve komşu işletmelerle olabilecek ilişkilerin<br />
en iyi biçimde dikkate alınması başarılı bir yetiştiricilik için şarttır. İşletme<br />
içinde ekimden sonra sözkonusu olacak bakım işlerinin kolay ve basit bir<br />
şekilde yapılabileceği daima hatırda tutulmalıdır. İşletme içinde yollar,<br />
sulama kanal ve arkları, sulama yöntemlerinin herhangisinin uygulanacağı<br />
dikkate alınmalıdır. O takdirde <strong>organik</strong> bitkisel üretim olabildiğince zevkli ve<br />
ekonomik olarak yapılabilecektir.<br />
Daha ekim ve dikim zamanında çapalama, boğaz doldurma, yabancı ot<br />
mücadelesi, hastalık ve haşerelerin bertaraf edilmesi, sulama ve hasat<br />
işlerinin de geleceği ve onların da yapılması lazım geldiği düşünülmeli ve<br />
ona göre ekim ve dikim yapılmalıdır.<br />
Bakım İşlemleri<br />
Çiftçilik, kârlılık ve ekonomikliği bakımından diğer meslek ve iş alanları ile<br />
karşılaştırıldığında, diğer işletmelerdeki üretim parametrelerinin durumuna<br />
bağlıdır. Bunlar da her şeyden önce toprak, sermaye, girişimcilik gücü ve<br />
emektir. Eğer bunlar yeterli ise ve uygun büyüklükte ise, elbette ki üretim<br />
ekonomik olabilir. Fakat buradaki en önemli ve büyük risk iklim ve toprak<br />
şartlarına hâkimiyetin durumudur. Açık havada olan olayları yönlendirmek<br />
hemen hemen mümkün değildir. Ancak sahip olunan bilgi ve deneyimlerin<br />
ışığı altında çiftçilik belli bir ölçüde kolaylaştırılabilir ve zevkli hale getirilebilir.<br />
Yoksa çiftçilik dünyanın en zor ve riskli mesleklerinden birisidir.<br />
190
Gerek konvansiyonel <strong>tarım</strong>da, gerekse <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>da marifet, sadece<br />
tohumu toprağa atmak, sadece ekim ve dikim işlerini yapmak değildir,<br />
bundan sonra ürünü hasat edebilmek, hatta pazar ve piyasada gereği gibi<br />
değerlendirip paraya çevirebilmektir. İşte buraya kadar yapılacak işlemler<br />
<strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>da daha büyük önem arzeder durumdadır. Bunların en önemlisi<br />
bakım, yani ekilen ürünün tarla çıkışını takip etmek, daha doğrusu iyi bir<br />
tarla çıkışı temin etmek, çapalama, seyreltme, boğaz doldurma, yabancı ot<br />
mücadelesi yapmak, hastalık ve haşerelerle savaşmak ve sulama işlerini en<br />
iyi şekilde yapabilmektir. İşte bunlar bakım başlığı altında toplanmıştır.<br />
Tarımdaki toprak işlemenin en önemli amacı tarladaki yabancı otlarla<br />
mücadele ederek su ve bitki besin maddelerinin yabancı otlar tarafından<br />
kullanılmasını engellemektir. Genellikle yağışı 400-500 mm'nin altında olan<br />
yerlerde binlerce yıldan beri uygulanan NADAS'm da, esas amacı budur.<br />
Toprak işlenerek yabancı otlar öldürülmekte ve böylece kullanılacak su ve<br />
besin maddeleri nadastan sonra ekilecek ürün için biriktirilmektedir. Yapılan<br />
araştırmalar göstermiştir ki nadas, yapıldığı yere düşen yağışın % 23-25'ini<br />
biriktirmektedir. Nadas, genellikle serin iklim tahıllarının hasadından sonra<br />
boş bırakılan arazinin, ertesi yıl ilkbahar mevsiminde otlanması (% 15-20) ile<br />
birlikte işlenmesidir. Genellikle nadasta ilk toprak işlemede döner kulaklı<br />
pulluk kullanılır ve toprak 18-22 cm derinliğinde alt üst edilir. Daha sonraki<br />
zamanlarda tekrar ekim yapılıncaya kadar tarla otlandıkça (%10), ikincil<br />
toprak işleme aletleri ile (diskaro ve kazayağı) tekrar tekrar (ikileme, üçleme)<br />
işlenir. Toprak işleme ile hem yabancı otlar bertaraf edilmekte hem de yağan<br />
yağışlardan sonra toprakta meydana gelen kapilarite (kılcal borular)<br />
kırılmakta ve topraktan suyun buharlaşması önlenmektedir. Böylece de su<br />
biriktirilmiş olmaktadır.<br />
Yetiştirilen bütün kültür bitkileri çapa yapılacak bitki olmayabilir. Fakat çapa<br />
bitkisi olan ürünlerin büyük bir kısmı sulanan alanlarda yetiştirilmektedir.<br />
Sulanan arazilerde yetiştirilen ürünlerin su ve bitki besin maddelerinden<br />
gereği gibi faydalanabilmesi için hem yabancı otların rekabetini engellemek<br />
ve hem de topraktan meydana gelecek buharlaşmayı önlemek için çapa<br />
yapılması şarttır. Özellikle de yabancı otlarla kimyasal mücadele için izin<br />
verilmeyen ve herbisitlerin kullanılması yasak olan <strong>organik</strong> bitkisel üretimde<br />
çapalama mutlaka bir gerekliliktir. Çapalamanm başka yararları da vardır.<br />
Bunların başında toprağın kabartılması ve böylece de toprağın en iyi şekilde<br />
havalanması temin edilmektedir.<br />
Çapalama işlemi ya muhtelif el aletleri ile (çepin, çapa, freze ve benzeri)<br />
yada çapalama makineleri ile yapılmaktadır. Hayvanla çekilen veya motor<br />
191
(traktör) gücü ile çalışan çapa makinaları vardır. Organik <strong>tarım</strong> yapılan küçük<br />
işletmelerde elle çapa yapılabilir, ancak çok geniş arazilerde <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong><br />
yapılıyor ise, buralarda traktörle yapılması oldukça ekonomik olacaktır.<br />
Organik <strong>tarım</strong>da çapalama, yetiştirilen ürünün cinsine göre değişmekle<br />
beraber, aynı zamanda bitkilerin gelişme seyrine, iklim ve toprak şartlarına<br />
göre 1-3 arasında yapılabilir. Birinci çapa çoğu kez bitkiler 6-8, hatta 10<br />
yapraklı durumda yapıldığı için, fazla derin olmayabilir. İkinci çapa ise, daha<br />
derince ve toprağın iyice havalanmasını temin edecek şekilde yapılmalıdır.<br />
Bitkilerin kolaylıkla çapalanabilmesi için büyük ölçüde ya sıraya veya ocağa<br />
ekilmiş olması şarttır. Üçüncü çapa, çoğu kez yapılmaz, ancak ihtiyaç<br />
duyulursa yapılır.<br />
Gerek <strong>organik</strong> bitkisel üretimde gerekse geleneksel üretimde birim alanda<br />
yeteri kadar bitki yoğunluğu (sıklığı) elde edebilmek için, hangi ekim<br />
şeklinde (elle serpme, elle veya makine ile sıraya, elle veya makine ile ocağa)<br />
olursa olsun, biraz fazla tohum atılabilir. Aksi takdirde ekonomik bir verim<br />
alabilmek için istenilen tarla çıkışı temin edilemeyebilir. Bu takdirde, çıkış<br />
iyi olduğunda seyreltme yapılması şarttır. Yetiştirilen <strong>organik</strong> ürünün birim<br />
alandaki normu ne ise, genellikle, ikinci çapa ile birlikte seyreltme yapılır.<br />
Bazı ürünler de ocağa ekilmektedir. Ocaktaki (bitkilerin) ürünlerin belli bir<br />
büyüklüğe geldiğinde, daha sonraki dönemlerde iyi gelişebilmesi için tek<br />
başına bırakılması gerekir. Bu işleme tekleme denir. Genellikle bu işlem de<br />
ikinci çapa ile birlikte yapılmaktadır. Eğer <strong>organik</strong> bitkisel ürün yetiştirilen<br />
işletmede arazide çok fazla yabancı ot gelişmesi söz konusu ise ve eğer<br />
üçüncü çapa yapıldığı esnada bitkiler çapadan herhangi bir zarar<br />
görmeyeceklerse yapılır. Aksi takdirde üçüncü çapaya gerek yoktur.<br />
Organik <strong>tarım</strong>da ya da klasik <strong>tarım</strong>da, gerek sulanan ve sıraya ekim veya<br />
dikim yapıldığında, gerekse sıraya ve ocağa ekim veya dikim yapıldığında<br />
bazı ürünlerin boğazlarının doldurulması (diplerinin iyice kapatılması)<br />
gerekmektedir. Bu işlem çoğu kez ikinci çapa ile birlikte yapılmaktadır. Bir<br />
taraftan yabancı otlar bertaraf edilirken, bir taraftan da hem toprak gevşetilir<br />
ve kabartılır, hem de sıralar arasındaki toprak bitkilere, özellikle de bitkilerin<br />
körpe ve genç sürgün yapraklarının bulunduğu orta (göbek) kısmına hiçbir<br />
şekilde zarar verilmemelidir. Çünkü bitkilerin büyüdüğü ve geliştiği kısım<br />
burasıdır. Boğaz doldurma ile hem bitkilerin kökleri güven altına alınmış<br />
olur, hem de daha iyi gelişmeleri sağlanır. Karık sulama yapılan yerlerde<br />
sulamanın da, daha kolay ve sağlıklı yapılması temin edilmiş olur.<br />
192
Yabancı Ot Mücadelesi (Yönetimi)<br />
Her şeyden önce üzerinde durulması. gereken "yabancı ot" ve yabani ot<br />
kavramlarıdır. Bu iki kavramın birbiri yerine kullanılması doğru değildir.<br />
Yabancı ot; "Herhangi bir tarlada kültürü yapılan, yani yetiştirilen ürün<br />
haricindeki kendisinden başka bütün bitkilerdir". Örneğin bir buğday tarlası<br />
içindeki arpa veya yulaf da yabancı ot, aynı buğday tarlası içindeki<br />
köygöçüren veya sarı ot da yabancı ottur. Yabani ot ise, kültürü yapılmayan<br />
ve daha ziyade kültür yapılan, yetiştiricilik yapılan tarlaların, arazilerin<br />
dışında yetişen bitkilerdir. Yani yabani otlar, ekili dikili arazilerin içinde<br />
bulunduklarında, aynı zamanda yabancı ot olarak da kabul edilirler. Normal,<br />
konvansiyonel yani alışılmış <strong>tarım</strong> sistemlerinde, bitkisel üretimde de<br />
yabancı ot mücadelesi son derece önemlidir. Ancak herbisid (ot öldürücü<br />
ilâç) uygulaması ile tarla veya bahçeyi bunlardan kurtarmak mümkündür.<br />
Sonuçta bu yabancı otlar yok olur, ancak ot öldürücünün etkisi devam eder,<br />
asıl üretilen bitkiye de zarar verebilir. Biyolojik çeşitlilik önemli ölçüde<br />
azaltılmış olur. Organik <strong>tarım</strong>da yabancı otlarla mücadelede farklı bir<br />
düşünce, farklı bir felsefe vardır. Yabancı otlar, öncelikle <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>da<br />
kendiliğinden gelişen, orada ve o zaman aralığında olmaması gereken<br />
bitkilerdir. Yani bu bitkiler yine olmalı, yaşamlarını başka yerlerde ve başka<br />
zaman diliminde sürdürmelidir. Bu yabancı otlar tarlaya ekilen veya dikilen<br />
kültür bitkisinin vegetasyon döneminde olmamalıdır. İşte bu düşünceyle,<br />
yabancı otlarla zararlı olmaları halinde mücadele etmek gerekmektedir.<br />
Bunun dışında böyle bir çabaya gerek yoktur.<br />
Yabancı otlar, ekonomik anlamda gelir elde edilmesi bakımından ekilen veya<br />
dikilen bitkilere farklı şekillerde zararlı olabilirler. Öncelikle, asıl bitkinin<br />
suyuna, besin maddesine ve güneş ışınlarına ortak olurlar. Bu ortaklıkta<br />
yabancı ot sıklıkla önde gider. Yabancı otlar doğaları icabı (çevreye daha iyi<br />
adapte oldukları ve devamlı olarak bulundukları ortamdan daha iyi<br />
yararlandıkları için) genellikle aynı kültür bitkilerinden daha hızlı gelişirler.<br />
Sonuçta asıl bitki yeterli su, besin maddesi ve güneş ışını bulamadığı için<br />
sağlıklı gelişemez, zayıf düştüğü için zararlı ve hastalıkların hedefi haline<br />
gelir. Diğer taraftan, yabancı otlar hasat döneminde hasadı engeller, ürün<br />
kalitesini bozar, toprağa dökülen tohumları veya toprakta kalan kökleri daha<br />
sonraki bitkisel üretim için de zararlı olur. O bakımdan da istenmez.<br />
Bitkisel üretime zarar veren hayvansal canlılarla mücadelede olduğu gibi,<br />
yabancı ot mücadelesinde de yabancı otu iyi tanımak gerekir. Yabancı otun<br />
yaşam süreci ve çevre ilişkileri, bilinmesi gereken hususlardır. Her şeyden<br />
önce tarlaya ekilen veya dikilen bitki türü ve çeşidi bir tanedir. Ancak o<br />
193
tarlanın, çevresinde o dönemde gelişme eğiliminde olan birçok yabancı ot<br />
türü vardır. Bunlardan en az birkaçı bu ortamda asıl bitkiden daha iyi gelişme<br />
şansına sahiptir. Çünkü bunların çoğu o yöreye en iyi uyum sağlayan<br />
bitkilerdir. Bu nedenle <strong>tarım</strong>sal üretimdeki bitki ile yapılacak yarışı<br />
kazanmaları kuvvetle muhtemeldir<br />
Ekonomik olarak yetiştirilen bitkiye oranla yabancı otlar daha az seçicidir.<br />
Bu nedenle herhangi bir tarlada yabancı otun fazla olması o toprakta bazı<br />
sorunların olduğuna da işaret eder. Örneğin; toprakta yeterli bitki besin<br />
maddesi olamayabilir, aşırı su birikimi olabilir, toprak yapısı bozulmuş,<br />
toprak sıkışmış olabilir, toprakta tuz birikmesi meydana gelmiş olabilir.<br />
Kültür bitkileri bu olumsuz durumlarda yeterince gelişemezler, bu nedenle<br />
bu gibi durumlarda yabancı otlar yarışı çok daha kolay kazanır. Ekilen bitki<br />
tarla içerisinde azınlıkta kalır, yabancı otlar çok iyi bir şekilde gelişir. Benzer<br />
şekilde, toprakta yeterince <strong>organik</strong> madde bulunmaması veya toprak<br />
asitliğinin artmış olduğu durumlarda yabancı ot gelişmesi önemli boyutlara<br />
ulaşabilir. Sonuçta, tarlada veya bahçede yabancı otların fazlaca görülmesi<br />
bazı konuların doğru olmadığının en belirgin göstergesidir. Yabancı otların,<br />
toprağın bazı sorunlarla karşı karşıya olduğunu göstermesi yanında, başka bir<br />
takım yararları da vardır. Bunlar:<br />
• Doğrudan ekolojik bir yaklaşımla, yabancı otlar biyolojik çeşitliliğin<br />
önemli göstergeleridir, istenmeyen yerlerde olmasa bile birçok yerde<br />
olmaları ve yaşamlarını sürdürmeleri gerekir ve faydalıdır.<br />
• Yabancı otların çoğu birçok yararlı canlının doğal barınağıdır. Varlıkları ile<br />
zararlılara karşı mücadelede yardımcı olurlar.<br />
• Bazı yabancı otlar çiftlik hayvanları ve hatta insanlar tarafından yenilebilen<br />
besin maddeleridir.<br />
• Yabancı otların bazıları doğrudan doğruya bitkisel ilâç veya diğer ilâçların<br />
etkin maddesi üretiminde kullanılırlar.<br />
• Bitkisel üretimde yeşil gübre olarak değerlendirildiklerinde toprağa önemli<br />
miktarda bitki besin maddesi sağlarlar.<br />
• Toprak oluşumunu hızlandırırlar. Toprağı koruyarak erozyonu önlerler.<br />
Özellikle toprak yüzünün rüzgâra karşı korunmasında faydalı olurlar.<br />
Bütün bunlara karşın, diğer olumsuz etkilerinin yanında, tarla içerisinde asıl<br />
bitkiler arasında gelişen yabancı otlar, bitkiler arasına ışık ve hava<br />
akımlarının girmesini engelleyerek loş ve nemli ortamların oluşmasına neden<br />
olur, bunun sonucunda da bitki hastalıkları çok daha kolay yayılır.<br />
Daha önce de belirtildiği gibi, yabancı ot mücadelesindeki amaç, onları yok<br />
194
etmek değil, bitkisel üretime zarar vermeleri nedeniyle, yer ve zaman<br />
bakımından çoğalmalarını denetim altında tutmaktır. Özellikle kültür<br />
bitkilerinin yetişme döneminde kültür bitkileri ile rekabetlerini önlemektir.<br />
Bilhassa bitkisel üretimin başlangıç döneminde yabancı ot varlığı çok<br />
önemlidir. Bu dönemde genç bitkiler gelişebilmeleri için nem, ışık ve bitki<br />
besin maddesine ihtiyaç duyarlar. Bu isteklerinin yabancı otlar tarafından<br />
engellenmesi durumunda yeterli büyüme sağlanamaz. İyi gelişemeyen ve<br />
zayıf gelişen bitkiler zararlı ve hastalıklardan etkilenir. Yabancı otlar hasat<br />
döneminde de ürünü etkiler. Özellikle yabancı ot tohumları mahsul içine<br />
karışırlar.<br />
Yabancı ot kontrol ve denetiminde yabancı otların çeşitliliği ve miktarı<br />
önemlidir. Bitkinin gelişme döneminde ve herhangi bir dönemde bitkiye<br />
zarar verecek duruma ulaşmaması gerekir. Eğer ulaşırsa büyük ölçüde verim<br />
dolayısıyla rekolte düşüklüğü söz konusu olacaktır.<br />
Yabancı ot denetiminde uygulanabilecek yöntemler, yabancı ot türüne ve<br />
miktarına bağlı olarak değişiklik gösterir. Genel olarak bu amaçla<br />
yapılabilecekler şu şekilde özetlenebilir:<br />
1. Toprak yüzeyinin bitki artıkları ile kaplı (malç) bırakılması: Bu durumda<br />
yabancı ot tohumları yeterli ışıklanma olmayışı ve malç tabakasını geçme<br />
zorluğu nedeniyle yeterince iyi bir çıkış yapamaz ve yeterince gelişemezler.<br />
2. Yeşil örtü bitkisi: Yeşil örtü bitkisi baskısı ile yabancı ot tohumlarının<br />
çimlenmesi ve sürgün vermesi önlenebilir.<br />
3. Ekim nöbeti: Uygun bitki münavebesi ile yabancı ot gelişimi azaltılabilir.<br />
4. Ekim zamanı ve tohum yoğunluğu: Yabancı ot tohumlarının çimlenmesinden<br />
daha önce ve yeteri miktarda tohum ekimi ile yabancı ot tohumları<br />
yeterince çimlenip gelişemez.<br />
5. Dengeli gübreleme: Böyle bir gübrelemeden kasıt, sentetik kimyasal<br />
gübrelerin dışında, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> uygulamalarında kullanılmasına müsaade<br />
edilen gübrelerin zamanında ve bitki besin maddeleri bakımından dengeli bir<br />
şekilde toprağa uygulanmasıdır.<br />
6. Toprak işleme: Minimum (en az) veya toprak işlemeksizin yapılan bitkisel<br />
üretimde yabancı otlar fazlaca gelişir. Bu durumda yabancı ot mücadelesi<br />
bakımından toprağın sürülmesi gerekebilir. Yabancı ot mücadelesi fiziki<br />
olarak yapılmalıdır.<br />
7. Tohum temizliği: Tohum ekiminden önce ekilecek bitki tohumları<br />
içerisindeki yabancı ot tohumlarının iyice ayıklanması gerekir.<br />
8. Yabancı otlar mutlaka tohum oluşturmadan ayıklanmalıdır: Aksi halde<br />
toprağa karışan tohumlar yeniden çimlenme olanağı bulacaktır.<br />
195
Bu uygulamaların dışında yabancı ot mücadelesinde yapılacak diğer bir<br />
işlem de, mekanik yöntemlerle yabancı otların azaltılmasıdır. Bu iş özel<br />
ekipmanla, elle toplama veya çapalama şeklinde olabilir. Son iki uygulama<br />
emek yoğun bir çalışma gerektirir. Çapalamada seçilecek aletlerin uygun<br />
olmasına dikkat edilmelidir. Yabancı ot mücadele araç ve gereçlerinin<br />
çalışanları fazlaca yormayacak ve onlara zarar vermeyecek şekilde ve<br />
özellikte, ergonomik olmasına özen gösterilmelidir.<br />
Organik <strong>tarım</strong>da uygulanan başka bir yöntem de yabancı otların 100 °C'ye<br />
kadar ısıtılarak veya UV ( Ultra Viyole= Mor Ötesi) ışınları ile zararsız hale<br />
getirilmesidir. Bu da yer yer uygulanabilir. Ancak, özel bir ekipman<br />
gerektirdiği ve enerji giderleri sebebiyle maliyeti yükseltici bir uygulamadır.<br />
Bu tarz bir yabancı ot mücadelesi daha çok geleneksel <strong>tarım</strong>da daha<br />
geçerlidir.<br />
Gerek <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>da, gerekse klasik <strong>tarım</strong>da yabancı otlar daha çok<br />
sulanan ve taban arazilerde büyük problem olmaktadır. Buralarda ister geniş<br />
yapraklı, isterse dar yapraklı olsun, yabancı ot yönetiminde, kontrol ve<br />
denetiminde suyun da yabancı ot mücadelesine yardımcı olacak şekilde<br />
kullanılması gereklidir. Örneğin; tarlaya önce su verip sonra yabancı ot<br />
mücadelesi yerine (çapalama yerine) önce çapalama sonra sulama<br />
yapılmalıdır.<br />
Yabancı ot mücadelesindeki en önemli kültürel yöntemlerden birisi de<br />
yetiştirilecek kültür bitkisinin yabancı otlara karşı iyi bir rekabet göstermesi<br />
veya mukavemet göstermesi, bilhassa <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>da çok önemlidir. Ayrıca<br />
bazı ürünler sık ekilerek yabancı otların baskı altına alınması da yabancı ot<br />
mücadelesi için iyi bir yoldur. Çoğu kez serin iklim tahılları, özellikle de arpa<br />
sık ekilerek geniş yapraklı yabancı otların ışık almasını engelleyerek<br />
gelişmelerini önler. Geniş yapraklı ve hızlı gelişen bazı bitkiler de<br />
buğdaygiller familyasına mensup birçok bitkinin gelişmesini yavaşlatır ve<br />
büyümesini durdurur.<br />
Hastalıklarla Mücadele<br />
Hemen bütün canlılarda olduğu gibi bitkilerde de, bitkilere arız olan<br />
hastalıkların etmenleri mikroorganizmalar olan bakteriler, funguslar<br />
(mantarlar) ve virüslerdir. Yetiştirdiğimiz veya yetiştireceğimiz kültür<br />
bitkilerinin hastalıklardan korunması için yapılacak iş, daha hastalık etmeni<br />
bitkiye gelmeden, bulaşmadan önleyici tedbirleri almaktır. Çünkü hastalık<br />
etmeni bitkiye bir defa bulaştıktan sonra bitkiyi korumak, hastalığın sebep<br />
196
olacağı muhtemel tahribatı önlemek, onun epidemiyoloj isini (hızlı bulaşma)<br />
durdurmak son derece riskli ve zordur. Hele de <strong>organik</strong> yetiştiricilikte, bu<br />
neredeyse mümkün değildir.<br />
Organik <strong>tarım</strong>da, <strong>organik</strong> bitkisel üretimde hastalıklarla mücadelenin, hatta<br />
bitki korumanın temeli hastalık etmenlerinin gelişebileceği ortamın<br />
koşullarını engellemektir. Gerek hastalıklarla ve gerekse zararlılarla<br />
mücadelede aktif ve pasif olmak üzere iki ayrı bitki koruma anlayışı söz<br />
konusudur. Az önce de bahsedildiği gibi esas önemli olan, hastalık<br />
etmenin veya bitkiye zarar veren haşerenin ortaya çıkabileceği şartları<br />
engellemektedir. Bu da pasif bitki korumanın konusudur. Yalnız hemen ifade<br />
edilmelidir ki bu iki bitki koruma yöntemlerinin birbirinden bağımsız<br />
düşünmemek gerekmektedir. Organik <strong>tarım</strong> üreticilerinin, geleneksel<br />
üreticiye göre yetiştirdiği bitkinin optimal gelişme isteklerini daha iyi bilen,<br />
doğa ile uyum içinde üretim felsefesini kavramış, toprak solucanının toprak<br />
verimliliği için ne anlama geldiğini, zararlı akarlara karşı, gelin böceklerinin<br />
kendisine nasıl yardımcı olduğunu çok iyi kavramış, insanlara kalmtısız,<br />
sağlıklı ürün sunmayı ilke edinmiş kimseler olması gerekmektedir. Bu<br />
kimseler için bitki yetiştirme ile bitki koruma iki ayrı işlem değildir. Bu<br />
çiftçiler <strong>tarım</strong>ı bir bütün olarak düşünmeyi ve yönetmeyi öğrenmiş kişilerdir.<br />
Organik <strong>tarım</strong>da pasif bitki korumanın en önemli temelleri; canlı bir varlık<br />
olan toprak sağlığı, özellikle yabancı ot kontrolü başta olmak üzere birçok<br />
hastalık ve haşerenin gelişmesini önleyen ekim nöbeti, hastalık ve zararlılara<br />
karşı immun (dayanıklı) olan, kalitesi oldukça yüksek, fakat verimi fazla<br />
yüksek olmayan yerli çeşit kullanımı, bazı cins ve türlerin karışık ekimi,<br />
ekim ve dikim normlarının her bitki çeşidi için yapılan araştırmalarla, her<br />
bölge için ayrı tespit edilmiş olması; ekim, dikim ve hasat tarihlerinin<br />
senkronize edilmesi (uyumlaştırılması) işlemleridir.<br />
Organik <strong>tarım</strong>da hiçbir zaman maksimum verim hedeflenmediğinden,<br />
gereğinden fazla üretim eğilimi de yoktur, ama ürünün kaliteli olması,<br />
sağlıldı olması en temel düşüncedir. Organik <strong>tarım</strong>da, bazen tuzak bitkiler<br />
yetiştirerek, aynı zamanda hastalık etmeni de taşıyan zararlılar sürülüp<br />
toprağa karıştırılarak mücadele edilir. Tahıllardaki ve pancardaki önemli bir<br />
zararlı olan kist nematodlarmm yoğunluğunu düşürmek için hem yeşil gübre<br />
olarak uygulanması yapılabilecek, hem de cezbedici (çekici) bitki olarak<br />
yulaf, hardal, kolza ve ıspanak gibi bitkiler 4-6 hafta süre ile yetiştirildikten<br />
sonra toprağa karıştırılırlar. Söz konusu olan nematotlara karşı hassas olan bu<br />
bitkiler, kistlerin aktif hale getirilip larvaların kökleri işgal etmesini<br />
sağlayarak ve tam zamanında toprak işleme ile toprakla karıştırıldıklarında<br />
197
genç nematotlar ölürler. Organik <strong>tarım</strong>da kültürel önlemler kapsamında<br />
yabancı otlara özel bir yer verilir. Geleneksel <strong>tarım</strong>ın "istenmeyen bitkileri"<br />
<strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>da allelopati ( birbiri arkasına gelen bitkilerin karşılıklı olarak<br />
etkileşimleri) yaratma, yararlı fauna (hayvanlar) için bir yaşam yeri sağlama<br />
ve toprak tavının korunmasında yardımcı olma gibi özelliklerine dayanır. Bu<br />
nedenle ekolojik <strong>tarım</strong>da yabancı ot savaşımından değil, yabancı ot<br />
regülasyonu'ndan (kontrolünden) söz edilir. Yabancı otların belirli bir sıklığa<br />
erişmesine göz yumulur, bu sıklıktan sonra sökerek uzaklaştırma, toprak<br />
işleme, ekim nöbeti gibi kısa ve uzun vadeli yöntemlere başvurulur, ancak<br />
asla herbisit kullanımı söz konusu değildir.<br />
Pasif bitki koruma (kültürel önlemler) yoluyla bitkileri hastalık ve<br />
zararlılardan korumanın en önemli yöntemlerinden biri de dengeli<br />
gübrelemedir. Bu deyim bitkinin optimal ürünü için makro ve mikro besin<br />
maddelerince yeteri kadar desteklenmesi sayesinde onun fizyolojisinde<br />
hastalık etmeni ve zararlılara karşı olumsuz bir değişikliğin doğmasının<br />
önlenmesi anlamında kullanılır. Gübreleme konusunda da <strong>organik</strong> ve<br />
geleneksel <strong>tarım</strong> arasında önemli nüanslar vardır. Organik <strong>tarım</strong> "toprağı<br />
gübrele, bitkiyi değil!" sloganı ile gübre niteliğindeki maddelerin sağlıklı<br />
topraktaki yüksek mikrobiyel aktivite yardımıyla biyolojik dönüşüme<br />
uğrayarak, mineralize olarak bitkiye ulaşmaları gerektiğini ifade eder. Bu<br />
nedenle <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> toprakta kolay çözünen, bitki tarafından doğrudan<br />
alınabilen sentetik-ticari gübrelerin kullanımını men eder, topraktan<br />
kaldırılan bitki besin maddelerinin ahır gübresi, yeşil gübreleme ve kompost<br />
ile yerine iadesini öngörür. Bunların yanında ekolojik <strong>tarım</strong> işletme dışı ticari<br />
gübreleri de kullanabilir. Ancak bu maddelere gübre değil, daha çok "toprak<br />
iyileştiricileri" bentonit, odun külü, kemik, kan ve boynuz unları, risinus<br />
(Hintyağı tohumu) kabuğu ve guano bu türlü toprak iyileştiricileridir.<br />
Görüldüğü gibi bu maddelerin çoğu ancak bir dönüşüm sonucu bitki<br />
tarafından alınabilen maddelerdir. Burada hemen bu "iyileştiricilerin" de kullanımında<br />
belirli bir sınırın var olduğunu belirtmek gerekmektedir.<br />
Neticeten toprakta patojenlerle (hastalık amilleri) rekabet edebilen ve onların<br />
populasyonlarmı sınırlandıran zengin bir mikrobiyel aktivitenin varlığı,<br />
dengeli bir besin maddesi arzı, akıllı bir ekim nöbeti, dayanıklı çeşitlerin<br />
ekimi, uygun yetiştirme tekniklerini kullanımı suretiyle <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>ın<br />
doğal felsefesi içinde pasif bitki koruma yöntemleri kendiliğinden<br />
uygulanmış olur.<br />
Organik <strong>tarım</strong>da hastalık etmenleri ile aktif bitki korumada kullanılan pek<br />
çok preparat ve yöntem bulunmaktadır. Bunların başında çok önemli bir<br />
198
fungusit olan kükürt, yine fungal hastalıklara karşı sodyum bikarbonat,<br />
bakterilere karşı potasyum permanganat, fungusit-insektisid-akarisit etkisi<br />
olan kalsiyumpolisülfid, yaraları tedavi etmek için kullanılan balmumu, yeşil<br />
olarak hasad edilen muzların sarartılması için kullanılan etilen, kayısıların<br />
sarartılması için kullanılan kükürtdioksit, muz meyvesinin olgunluğunu<br />
regüle etmek için kullanılan kalinit (potasyum alum), bağ veya asmalarda<br />
meydana gelen bazı önemli fungal hastalıklara (külleme, mildiyo ve benzeri)<br />
karşı kullanılan bakır hidroksit, bakır oksiklorid, bakırsülfat ve benzerleri,<br />
ayrıca bağlarda bağ küllenmesine karşı kullanılan sodyum silikat (su camı)<br />
zikredilebilir. Organik <strong>tarım</strong>da muhtelif hastalıklara karşı kullanılabileceği<br />
ifade edilen preparatlar, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> yönetmeliğini uygulamakla yükümlü<br />
olan otorite (Tarım ve Köyişleri Bakanlığı) tarafından gözden geçirilmeli,<br />
özellikle denetimleri çok dikkatli bir şekilde yapılmalıdır.<br />
Haşerelerle (Zararlılar) Mücadele<br />
Herhalde <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>ın en önemli konusu zararlılarla mücadele olmalıdır.<br />
Çünkü bitki zararlıları gerek <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>da, gerekse geleneksel <strong>tarım</strong>da<br />
verimi, dolayısıyla üretim miktarını en fazla düşüren en önemli etkendir.<br />
Bitki zararlıları sadece verimi düşürmekle kalmaz, çok büyük ölçüde kaliteyi<br />
de etkiler. İşte onun için de <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>da haşerelerle savaş özel bir önem<br />
arz etmektedir.<br />
Bilimsel çevreler ve kamuoyunda pestisit kullanımına karşı düşüncelerin bir<br />
zamanların harika ilacı DDT (Dichloro-Diphenyl-Trichloroethane)'nin<br />
olumsuz etkilerinin belirlenmesiyle başladığı söylenebilir. DDT'ye karşı<br />
başlayan bu kritik, zamanla diğer birçok pestisidi de kapsamış ve sonuçta<br />
çevre ve sağlık sorunlarına yol açan, birçoğunun üretimleri durdurulmuş,<br />
kullanımları men edilmiştir. Ancak bunların çoğunun az gelişmiş veya<br />
gelişmekte olan ülkelerde hala kullanıldıkları bilinmektedir. Ayrıca itiraf<br />
etmek gerekir ki, DDT sadece bitkilere zarar veren haşereleri değil, insanlarda<br />
ve hayvanlarda çok büyük hastalık ve zarar yapan parazitlerin (bit, pire,<br />
tahta kurusu, kene ve benzeri) de yok edilmesinde çok büyük etkide<br />
bulunmuştur.<br />
Okuyucuyu <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>a biraz daha ikna etmek ve inandırmak amacıyla<br />
pestisit kullanımından doğan olumsuz sonuçlan özetlemekte yarar<br />
görülmüştür:<br />
• Pestisitler genelde çevreye yabancı ve ona zararlı kimyasal bileşiklerdir,<br />
ekosistemi toprakta yaşayan bir mikroorganizmasından gelişmiş bir<br />
199
hayvanına kadar tahrip etme potansiyeline sahiptirler. Bu etki doğrudan<br />
doğruya toksik bir etki olabileceği gibi, dolaylı da olabilir. Besin zincirinin<br />
kopması, immun (bağışıklık) sistemin zayıflaması, organizmaların birbiriyle<br />
haberleşmelerini sağlayan kimyasal sinyallerde karışıklık yaratması gibi etkiler<br />
de söz konusudur. Bu dolaylı etkiler ve ilgili canlının yaşamında direkt<br />
etkiler kadar önemli olabilirler. Örneğin su pireleri, çürümekte olan <strong>organik</strong><br />
materyalde oluşan sarcosine'i algılayan ve onun sayesinde besinlerini bulan<br />
canlılardır. Yabancı otları kontrol altında tutmak amacıyla etkili maddesi<br />
Phosphonylsarcosine olan bir herbisit kullanıldığında, bu canlılar şaşırmakta<br />
ve besinlerini bulma şansları böylelikle yok edilmektedir. Bu, doğada<br />
pestisitlerin besin zincirini koparmalarına güzel bir örnektir.<br />
• Pestisit kalıntıları insan gıdalarında birikebilirler ve doğrudan alerjilere ve<br />
diğer hastalıklara yol açabilirler. Bu olumsuzlukları pestisitlerin şu anda en<br />
çok araştırılan özelliklerinden birisidir.<br />
• Bazı pestisitler insana doğrudan toksik etki yaparlar. Bu etkiyi hem<br />
üretimleri sırasında ve hem de pestisit kalıntısı içeren gıdaları yiyen<br />
insanlarda gösterirler. 1983'de Birleşmiş Milletler Asya ve Pasifik<br />
Ekonomik ve Sosyal komitesinin yaptırdığı bir araştırmaya göre; yılda iki<br />
milyon kişi bu yüzden zehirlenmekte ve bu zehirlenmelerden 40.000 kişi<br />
ölmektedir.<br />
• Pestisit üreten fabrikalar üretimleri sırasında, ya kaza ile (İtalya'da Seveso,<br />
Hindistan'da Bhopal) veya rutin emisyonlarla (Ren Nehri) çevreyi<br />
kirletmekte ve büyük zararlara sebebiyet vermektedirler.<br />
• Hükümetler bu sorunları çözmek veya en aza indirmek için daha sıkı<br />
çevre standartları koymakta ve bazen o pestisitlerin kullanımını<br />
engellemektedirler.<br />
• Pestisitlerin çevreye ve insanlara bu olumsuz etkilerinden söz ederken bitki<br />
metabolizmasında yol açtıkları değişiklikleri unutmamak gerekir. Bu<br />
değişiklikleri şu şekilde ve basitçe şematize etmek mümkündür:<br />
• Sağlıklı bitkiler zararlı ve patojenlere ( hastalık etmeni) karşı kendilerini<br />
daha aktif olarak savunabilirler. Bu savunmada bitkinin protein sentez<br />
yeteneği önemli bir rol oynar.<br />
• Protein sentezi ya pestisitlerin direkt etkisi nedeniyle ya da dengesiz<br />
gübreleme sonucu özellikle (aşırı azot vermek gibi) normalden sapabilir.<br />
Bazı durumlarda normalin dışındaki sıcaklık ve nem de benzer etkiyi<br />
yapabilir.<br />
• Protein sentezi normalden ayrıldığında, bitki dokusunda suda eriyebilir<br />
şekerler, azotlu bileşikler ve serbest aminoasitler birikmektedir.<br />
• Bu durum patojenlerin bitki dokusunda gelişmeleri için ideal bir ortam<br />
sağlar.<br />
• Sonuçta patojenler daha yoğun olarak ürerler, normalde kendilerini baskı<br />
200
altında tutan doğal düşmanların etkisinden kurtulurlar ve kendilerine ortam<br />
olarak seçtikleri bitkide daha fazla zarara yol açarlar.<br />
• Pestisitlerin olumsuz etkilerine daha pek çok örnek vermek mümkündür.<br />
Bu nedenle ekolojik <strong>tarım</strong> sentetik pestisitlerin kullanımını men etmekte ve<br />
bitki sağlığının devam ettirilmesinde kültürel ve biyolojik önlemlere ağırlık<br />
vermekte, bu önlemlerin sentetik esaslı olmayan bitki koruma maddeleriyle<br />
kombinasyonunu öngören bir yaklaşım sergilemektedir.<br />
Aslında pek çok AB ülkesinde, Türkiye'den çok daha fazla birim alana hem<br />
kimyasal gübre ve hem de kimyasal ilaç kullanılmaktadır. Örneğin<br />
Hollanda'da dekara verilen gübre miktarı 17 kg iken, bu değer Türkiye'de<br />
3-4 kg'dır. Polonya'da dekara isabet eden kimyasal ilaç (pestisit) miktarı<br />
dekara 7-8 kg iken, yine aynı değer Türkiye'de 600 g civarındadır. Bu<br />
değerler Türkiye <strong>tarım</strong>ının neden <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>a AB ülkelerinden daha<br />
elverişli olduğunu göstermektedir.<br />
AB ülkeleri işte bu çok fazla pestisit ve gübre kullanımından dolayı ta 1990'lı<br />
yıllarla bir takım önlemler almış, hatta bu konuda bazı yönetmelikler<br />
geliştirilmiştir. AB 2092/91 No'lu Yönetmelik ve bu yönetmeliğe ek olarak<br />
1488/97 No'lu Yönetmelik ile zararlılara karşı kullanılabilecek bitki koruma<br />
maddelerini listeler halinde vermiştir. Bunların önemlileri ve hangi zararlıya<br />
karşı etkili oldukları burada özetlenmiştir.<br />
• Sinergist katkılı, Chrysanthemum cinerariaefolium'dan elde edilmiş piretrin<br />
esash preparatlar:<br />
Pireotu bitkisinin çiçeklerinden soğuk su ekstraksiyonu ile elde edilen<br />
piretrin, ısırıcı ve emici böceklere karşı insektisit etkilidir, böcekleri felç<br />
yapar. Sinergist olarak susam yağı, sulfoksit veya çoğunlukla<br />
piperonilbutoksit kullanılır. Sentetik piretroitlerin kullanımı uygun değildir.<br />
Yönetmelikte sinergisitlerin kullanımı üzerinde açıklama yapılmamaktadır.<br />
Bu preparatlarm arılara toksik etkisi yoktur.<br />
• Derris spp., Lonchocarpus spp. ve Terphrosia spp.'den elde edilmiş rotenon<br />
(temas) etkili maddeli preparatlar:<br />
Tropik bir baklagil türü olan D. elliptica'nm kökleri insektisit etkili rotenon<br />
içerir. Temas zehiri olan bu madde nisbeten yüksek bir balık toksisitesine<br />
sahiptir. Uygulamanın uzman kuruluş ya da personelin kontrolü ile<br />
yapılmasına izin verilmiştir.<br />
201
• Quassia amara'dan elde edilmiş preparation<br />
Bu bitkiden elde edilen preparatlar, meyvecilikte unlu bitlere ve testereli<br />
arılara karşı insektisit ve repellent (kaçırıcı) olarak kullanılmıştır. Bugün<br />
önemleri azalmıştır.<br />
• Ryania speciosa'dan elde edilmiş preparatlar:<br />
Güney Amerika kökenli bu bitkinin içerdiği ryanodin adlı alkaloit<br />
Lepidoptera (kelebekler) larvalarına temas ve mide zehiri olarak selektif<br />
etkiye sahiptir.<br />
• Kieselgur (alglerden elde edilen kireç):<br />
Kieselalg'lerden elde edilen bu madde alg kireci adı altında Patates<br />
Mildiyösü ( Phytophtora infestens)'ne veya Patates Böceğine (Leptinoterca<br />
decemlinata) karşı kullanılır. Etkisi su çekme veya böceklerin solunum sistemini<br />
tıkamasına dayanır. Belirli şartlarda bitkiyi kuvvetlendirici olarak da<br />
etki yapabilir.<br />
• Kaya Unu:<br />
Çeşitli zararlı böceklere karşı solunum sistemini (trakeleri) kapayıcı toz<br />
olarak kullanılır. Bu açıdan yararlı faunaya da etkilidir. İçerdiği silisyum<br />
nedeniyle kieselgur gibi bitkiyi kuvvetlendirici olarak da yararlı olabilir.<br />
• Metaldehit:<br />
Sentetik bir molluskisit (sümüklü böcek, salyangoz ve benzerini öldüren)<br />
olan bu maddeden elde edilen preparatlar tuzaklarda repellent (kaçırıcı),<br />
olarak kullanılır. Esas kullanım alanı sümüklü böceklerin savaşımında<br />
yoğunlaşmıştır. Kullanımdan kaldırılması düşünülmektedir.<br />
• Potasyum sabunu (Arap sabunu):<br />
Meyve ağaçları ve sebzelerde yaprak bitlerine karşı kullanılan bu sıvı<br />
sabunun başarısı populasyon yoğunluğuna göre değişmektedir, etki süresi<br />
çoğunlukla kısadır.<br />
• Feromon preparation:<br />
Dişi böceklerin erkekleri cezbetmek için kullandıkları feromonlar (tuzaklar)<br />
202
kısmen sentetik olarak üretilmekte ve özel tuzaklarda elma iç kurdu, salkım<br />
güvesi gibi zararlılara karşı populasyon yoğunluğunun tahmininde<br />
kullanılmaktadır. Bağ salkım güvesine karşı son yıllarda "şaşırtma tekniği"<br />
alanında daha yaygın bir kullanım alanı bulmuştur. Feromon preparatlarmı<br />
içeren tuzaklarda erkek bireyler yakalanmakta ve böylelikle bu zararlının<br />
üreme şansı azaltılmaktadır. Bu preparatlara yalnızca tuzaklarda ve<br />
yayıcılarda kullanım için izin verilmiştir.<br />
• Bacilus thuringiensis (BT)-Preparatları:<br />
Bu bakteri meyvecilikte, özellikle bağcılıkta, Lepidoptera (kelebek)<br />
larvalarına karşı selektif etki göstermektedir. Patates böceğine karşı da<br />
uygulanmaktadır. Yönetmelik sadece genetik olarak modifıye edilmemiş<br />
(90/220/EEC'ye uygun) bakteri preparatlarmm kullanımına izin vermiştir.<br />
• Böceklerde granül oluşturan virüs preparatlan:<br />
Elma iç kurduna karşı kullanılan bu preparatlar, diğer meyve iç kurtlarına<br />
karşı da denenmektedir. Preparatlar İsviçre'de Madeks ticari adıyla<br />
tanınmaktadır. Kullanılan preparatın genetik olarak modifıye edilmemiş<br />
(90/220/EEC'ye uygun) olması şarttır.<br />
• Bitkisel ve hayvansal yağlar:<br />
Hayvansal yağların ekolojik <strong>tarım</strong>da kullanımları enderdir. Buna karşılık<br />
kolza ve neem bitkilerinden (ağaçsı bir bitki) hazırlanan yağlı preparatlar,<br />
kısmen kükürdün de eklenmesiyle kırmızı örümceklerin kışlık yumurtalarına<br />
karşı başarıyla kullanılmaktadır. Yönetmelikte yapılan yeni düzenleme ile<br />
nane, çam ve kimyon yağlarının insektisit, akarisit olarak kullanımlarına izin<br />
verilmiştir.<br />
• Parafin yağlan:<br />
Bu mineral yağlar ekolojik <strong>tarım</strong>da insektisit ve akarisit olarak zararlıların<br />
kış yumurtalarına karşı kullanılmaktadır. Bu maddeler yumurtaların üzerinde<br />
bir film tabakası oluşturarak onların hava ile temasını engellemekte ve<br />
böylece de ölümlerine sebep olmaktadır.<br />
• Azadirachta indica'dan elde edilmiş azadirachtin esaslı preparatlar:<br />
Neem ağacı'nın (A.indica) tohumlarından ekstraksiyon ile elde edilen<br />
azadirachtin ideal bir insektisitin özelliklerine sahiptir. Tropik ve subtropik<br />
203
ölgelerde yaşayan 200 f den fazla ısırıcı böcek türüne etkili olduğu tesbit edilmiştir.<br />
Yararlı böceklere ve sıcak kanlılara toksik etkisi bulunmamaktadır.<br />
Preparatlar ABD'de Margosan O ve Azatin EG ticari adlarıyla tanınmaktadır.<br />
Yönetmelik azadirachtin'in kullanımını sadece tohum, vejetatif üretim<br />
materyali üretmek amacıyla yetiştirilen ana bitkiler ve süs bitkileriyle<br />
sınırlandırmıştır.<br />
• Nicotiana tabacum ekstraküan:<br />
Tütün (N.tabacum)'ün sulu ekstraktlarmın insektisit olarak kullanılmasına<br />
izin verilmiştir. Yönetmelik bu ekstraktm sadece subtropikal meyve ağaçları<br />
(Portakal, Limon) ve tropikal meyve ağaçları (Muz)'ndaki yaprak bitlerinin<br />
savaşımı amacıyla kullanılabileceğini belirtmektedir. Daha sonra uygulamadan<br />
kaldırılabilir.<br />
• Piretroidler (Sadece Deltamethrin veya Lambdacyhalothrin):<br />
Bu sentetik piretroidlerin insektisit olarak özel cezbediciler ile birlikte<br />
tuzaklarda sadece Bactrocera oleae (zeytin bakterisi) ve Ceratitis capitatala<br />
(unlu bit) karşı kullanılmasına izin verilmiştir. Uzman personel tarafından<br />
uygulanması şarttır. İlerde uygulamadan kaldırılabilir.<br />
• Jelatin:<br />
insektisit olarak kullanımı mümkündür. Fakat ne şekilde kullanılabileceği<br />
hakkında herhangi bir bilgi mevcut değildir.<br />
• Diamonyumfosfat:<br />
Cezbedici olarak sadece böcek tuzaklarında kullanımına izin verilmiştir.<br />
• Kuvars kumu:<br />
Böceklere repellent (kaçırıcı) etkisi bulunması nedeniyle kullanılabilmektedir.<br />
• Hidrolize proteinler:<br />
Cezp edici olarak kullanılmaktadırlar. Yönetmeliğin ek liste II, kısım B'deki<br />
belirtilen diğer preparatlarla kombinasyonu sadece uzman kişilerin<br />
yetkisindedir.<br />
204
Sulama<br />
Organik olarak yetiştirilecek bitkisel ürünlerin her biri için de uygulanacak<br />
yetiştirme işlemlerinden biri olan sulama, sulama suyu kalitesinden tutun su<br />
temini, suyun israf edilmeden kullanılması, en uygun sulama yöntemlerinin<br />
tayin ve tespiti fevkalade önemlidir. Organik bitkisel üretimde yetiştirilecek<br />
bitki çeşidi, ne kadar su verileceği, yani toplam büyüme süresinde verilecek<br />
miktar, bu miktar suyun kaç defada ve nasıl verileceği önceden tesbit<br />
edilerek uygulama yapılmalıdır. Organik <strong>tarım</strong>da taşırma usulü, baskın tarzı<br />
sulamalara izin verilmemektedir. Sulama en azından karık usulü ile<br />
yapılmalıdır. Yapılacak sulamalarda asla yüzey erozyonu ve dikey erozyon<br />
söz konusu olmamalıdır. Zaten böyle sulamalara "Organik Tarım<br />
Yönetmeliği" imkan vermeyecektir. Organik <strong>tarım</strong>da yetiştirilecek ürüne ve<br />
bölgeye göre; basınçlı sulama (yağmurlama ve damla sulama) sistemleri<br />
uygulanmalıdır. Özellikle yağmurlama sisteminde günün serin zamanları,<br />
akşam kuşluğundan (güneş batarken) sabah kuşluğuna kadar sulama<br />
yapılmalı, sıcaklığın çok arttığı ve hava nispi neminin çok düştüğü<br />
zamanlarda (ki bu zamanlar buharlaşma ile su kaybının en fazla olduğu<br />
saatlerdir) sistem kapatılmalıdır.<br />
Gerek <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>da ve gerekse geleneksel <strong>tarım</strong>da sulama daima kontrol<br />
edilmeli ve asla göllenmelere fırsat verilmemelidir. Çünkü bitki kök<br />
bölgesinde bitki kökleri için gerekli olan hava (oksijen) göllenmelerle yok<br />
olacağı için, kök boğulmaları, kök çürümeleri, önemli bakteri ve fungus<br />
(mantar) hastalıklarının bitkilere büyük ölçüde zarar vereceği dikkate<br />
alınmalıdır.<br />
Hasat ve Harman İşlemleri<br />
Organik bitkisel üretimde elde edilen ürünlerin iki önemli kaynağı vardır.<br />
Bunlardan birincisi gerekli mevzuata uygun olarak (ilgili kanun ve<br />
yönetmelik, ve diğer ilgili yönetmelikler, kurallar ve teamüller) doğadan<br />
toplanan ürünler, ikincisi ise normal kültür arazilerinde yapılan, elbetteki<br />
yine ilgili mevzuata uygun olarak bizzat yetiştirme teknikleri tatbik edilerek<br />
yetiştirilen ürünlerdir.<br />
Doğadan toplama, doğrudan doğruya hasat olmakla beraber, burada da<br />
dikkat edilmesi gerekli hususlar bulunmaktadır. Meralar da, ormanlar da,<br />
doğal alanlar ve <strong>tarım</strong>sal alan olmakla birlikte yetiştirme teknikleri ile<br />
kültürü yapılmayan ve kendiliğinden yetişen yenilebilir bitki ve bitki<br />
kısımlarının hasadıdır. Bunun için yapılacak hasatta son derece dikkatli<br />
olunmalıdır.<br />
205
Daha önceden gerekli işlemler yerine getirilerek toplama alanı olarak,<br />
toplanacak ürün için ilgili otoriteden müsaade alman yer, ürünün alıcısı<br />
olarak sözleşme yapılan kontrol ve/veya sertifıkasyon kuruluşunca bir (1) yıl<br />
önceden kontrol ve gözlem altına alınmış olmalıdır.<br />
Toplama yapılacak (bir nevi hasat) alanda herhangi bir çevre kirliliği ve<br />
tahribatı olmadığı gibi, son iki yılda da özellikle herhangi bir şekilde yangın<br />
çıkmış olmamalıdır. Ayrıca da toplama alanında sap, saman, anız ve çalılar<br />
da yakılmamalıdır. Toplama alanında herhangi bir hasta ve herhangi bir<br />
zararlı epidemiyolojisi (salgını) görülmemelidir. Organik ürün hasat edilecek<br />
yerde,, son iki yılda karantina önlemleri alınmış ve uygulanmış olmamalıdır.<br />
Organik bitkisel ürün toplama alanlarında, biyolojik çeşitlilik muhafaza<br />
edilmiş ve biyolojik çeşitlilik için gerekli önlemler alınmış olmalıdır. Ayrıca<br />
toplama alanlarında bulunan doğal ortam ve tür zenginliği hiçbir şekilde<br />
kirlenmemiş ve tahribata uğramamış olmalıdır. Bu söylenenlerin yerine<br />
getirilebilmesi için azami dikkat ve gayret sarf edilmelidir.<br />
Herhangi bir işletmede usulüne uygun ve ilgili mevzuata riayet edilerek<br />
kültürü yapılarak yetiştirilmiş ürünlerin hasadına geçmeden önce, ürün hasat<br />
olgunluğuna gelmiş olmalıdır. Bunun için yetiştirilen ürünler daima gözlem<br />
ve kontrol altında bulundurulmalıdır. Hasada karar verildikten sonra, hasat<br />
hazırlıkları dikkatle yapılmalıdır. Hasat elle mi, yoksa makine ile mi<br />
yapılacak, hasattan sonra ürün nereye konulacak, nasıl depo ve muhafaza<br />
edilecek, sınıflandırma ve tasnif işleri nasıl yapılacak, bütün bu konularla<br />
ilgili plan, program ve hazırlıkların ikmal edilmiş olması şarttır.<br />
Hasat başlamadan önce, <strong>organik</strong> ürünlerin hasadında kullanılacak tekniklerin<br />
ve aletlerin dikkatle gözden geçirilmesi, temizlik ve ayarlarının yapılması<br />
şarttır. Hasatta kullanılacak bu yöntem ve ekipmanlar hasat esnasında<br />
<strong>organik</strong> ürünlerde herhangi bir tahribat ve kirlilik meydana getirmeyecek<br />
olmalıdır. Elle yapılacak hasatlarda toplayıcılar, yani hasad ediciler (hasad<br />
işçileri), toplama alet ve ekipmanlarında ve materyallerinde gerekli hijyenik<br />
önlemleri almış olmalıdırlar.<br />
Eğer hasat makine ile yapılacaksa, hasat makinası tüm atık ve artıklardan<br />
temizlenmeli, ayar ve düzenleri tekrar tekrar kontrol edilmeli ve hatta<br />
mümkünse hasat makineleri bulaşıklarından arındırılmak için temiz su ile<br />
yıkanmalıdır. Bilhassa ürünle temas edecek parçaların temizliğine özel itina<br />
gösterilmelidir. Hasatta eğer imkân varsa <strong>organik</strong> nitelikli toplama kapları<br />
kullanılmalıdır.<br />
206
Belki de bütün bu söylenenlerin temeli, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>da hem yetiştirme<br />
işlemlerini yapacak hem de hasad işlemlerini yapacak personelin son derece<br />
iyi eğitilmiş olması gereğidir. Bu işler ancak bilgi ve eğitimle istenilen<br />
şekilde yapılabilir. Bunun için de <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> yapacak çiftçilerin ve<br />
<strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>da çalışacak kişilerin özel kurs, seminer ve uygulamalardan<br />
geçirilmesi lazımdır.<br />
Pazara ve Piyasaya Arz<br />
Türkiye'de sözleşmeli yetiştiricilik sistemi ile başlayan <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong><br />
ürünleri üretimi, konvansiyonel ürünlerde olduğu gibi talep yaratma<br />
çabalarının yoğunluk kazanması sonucu bağımsız projelerle gerçekleştirilen<br />
üretim şekliyle de desteklenmeye başlanmıştır. Dış pazarlarca talep edilen<br />
çeşitlerin talep edilen miktarlarda üretilmesiyle 1985 yılında başlayan<br />
<strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> ürünleri üretimi ve dış satımı 2000'li yıllara gelindiğinde yeni<br />
bir boyut kazanmıştır. Kuru incir, kuru üzüm ve kuru kayısı ile başlayan<br />
<strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> ürünleri üretimi; bitkisel ürünler, işlenmiş gıda ürünleri,<br />
hayvansal ürünler ve gıda dışı <strong>organik</strong> ürünler olarak smıflandırabilecek<br />
sektörel yelpazeye ulaşmıştır. İlk yıllarda sadece 8 ürün <strong>organik</strong> olarak<br />
üretilirken, bugün 200'ün üzerinde ürün çeşidine ulaşılmıştır. Ürün<br />
çeşidindeki bu artış beraberinde üretim artışını da getirmiştir.<br />
1999 yılında 168 bin ton olan <strong>organik</strong> ürün üretimi 2006 yılına gelindiğinde<br />
yaklaşık 310 bin ton'a ulaşmıştır. 1999-2006 döneminde üretim artışı<br />
ortalama yaklaşık % 85 olmuştur. Tarım ve Köyişleri Bakanlığının <strong>organik</strong><br />
<strong>tarım</strong> strateji belgesine göre 2006-2020 döneminde <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> ürünleri ile<br />
ilgili olarak şu gelişmeler planlanmaktadır:<br />
• Türkiye'de küçük ve parçalı <strong>tarım</strong> işletmelerinin yaygın olduğu göz önüne<br />
alındığında <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>da üretici örgütlenmesinin teşvik edilmesi,<br />
• Organik <strong>tarım</strong>da üretim planlamasının yapılması,<br />
• Ülkenin avantajlı olduğu <strong>organik</strong> tohum, şeker, fosfat kay açları, zeolit gibi<br />
ürünlerde üretim imkânlarının artırılarak, girdilerde yerel kaynakların<br />
kullanımının ön plana çıkarılması,<br />
• Diğer <strong>organik</strong> girdiler konusunda yapılacak ihtiyaç analizleri sonucunda,<br />
sektörün ihtiyaç duyduğu girdilerin üretiminin geliştirilmesi ve<br />
yaygınlaştırılması,<br />
• Organik <strong>tarım</strong>ın temel felsefesine uygun olarak bitkisel ve hayvansal<br />
üretimin kapalı sistemde yapılmasının geliştirilmesi ve <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>sal<br />
sanayi ile bütünleştirilmesi için müteşebbislerin teşvik edilmesi,<br />
• Kontrol ve sertifıkasyon maliyetlerinin düşürülmesi amacıyla üreticilerin<br />
bir araya gelerek büyük ölçekli projelere yönelmelerinin teşvik edilmesi,<br />
207
• Doğa koruma alanları ile çevresel açıdan hassas bölgelerde uygun üretim<br />
tavsiyelerinin özendirici bir şekilde yapılarak <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>ın bölge halkı için<br />
sürdürülebilir bir geçim kaynağı olarak yaygınlaştırılması,<br />
•2010 yılında işlenen <strong>tarım</strong> alanlarının %3'ü, 2020'de ise %8'i gibi hedeflerin<br />
öngörülmesi ve bu hedeflere ulaşmak için teşvik ve yönlendirmelerin<br />
yapılması gerekir.<br />
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Organik ürünler üretim ve ticareti, özel<br />
düzenlemeler gerektirmekte, bu düzenlemelerin de uluslararası bazda kabul<br />
görmüş kontrol ve sertifıkasyon kuruluşlarınca kontrol edilmesi<br />
gerekmektedir. Türkiye'de Uluslararası düzeyde kabul görmüş 11 kontrol ve<br />
sertifıkasyon firması faaliyet göstermektedir (Tablo 2). Bunun yanı sıra yine<br />
<strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> ürünlerinin ihracat ve ithalatı 10.06.2005 tarih ve 25841 sayılı<br />
resmi gazetede yayınlanan "Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına<br />
ilişkin Yönetmelik'in" 27. maddesinde düzenlenmiştir.<br />
Organik ürünler üretim ve ihracatı sert kabuklu ve kuru meyveler,<br />
dondurulmuş meyve ve sebzeler, yaş meyveler ve sebzeler, baharatlar ve<br />
bakliyat sektörlerinde yoğunlaşmış olup gülsuyu, gülyağı, zeytinyağı ve<br />
pamuk üretimi ve ihracatı gerçekleştirilen diğer <strong>organik</strong> ürünler olmuştur,<br />
ihraç edilen ürünlerin ülkelere göre dağılımı Tablo 5'de görülmektedir.<br />
Tablo 5. İhraç Edilen Ürünlerin Ülkelere Göre Dağılımı<br />
İhraç Edilen Ürünler<br />
Fındık<br />
Kuru İncir<br />
Kuru şeftali ve kayısı<br />
Kuru üzüm<br />
Bakliyat<br />
Baharat ve Tıbbi bitkiler<br />
Dondurulmuş meyve ve<br />
sebzeler<br />
Meyve konsantresi ve<br />
suyu<br />
Zeytin yağı<br />
Diğer <strong>tarım</strong>sal ürünler<br />
Ülkeler<br />
Almanya, Fransa, İngiltere, Danimarka, İsviçre, Kanada,<br />
Avustralya ve Japonya<br />
Almanya, Fransa, Hollanda, İngiltere, Danimarka, Norveç,<br />
İsviçre, Kanada, Japonya, İtalya, ABD, Avusturya, Belçika,<br />
İsveç<br />
Almanya, Fransa, İngiltere, ABD, Avusturya, Avustralya,<br />
Danimarka, Japonya, İsviçre, Hollanda<br />
İsviçre, İngiltere, Almanya, Hollanda, Belçika, Fransa,<br />
Danimarka, Norveç, Kanada, Japonya, Avustralya<br />
Almanya, İngiltere<br />
İngiltere, Fransa, Almanya, İsviçre, Hollanda, İspanya<br />
Almanya, Hollanda, İsviçre, Fransa, Belçika, İngiltere,<br />
İsrail, İtalya, Japonya, Danimarka, Brezilya, İspanya, İsveç,<br />
Macaristan<br />
Almanya, İsrail, ABD, Yunanistan<br />
ABD<br />
Almanya, İspanya, Fransa, İsviçre<br />
208
AB ülkeleri Türkiye'nin en önemli ihraç pazarlarını oluşturmaktadır. AB<br />
ülkeleri içinde Almanya, Hollanda, İsviçre ve İngiltere, Kuzey Avrupa<br />
Ülkeleri, ABD, Kanada, Avustralya ve Japonya ihraç potansiyeli en yüksek<br />
pazarlardır. Türkiye'de olduğu gibi bir çok ülkede de <strong>organik</strong> ürün üretimi<br />
artmakla beraber talep karşılanamamaktadır. Bu durum gelişmekte olan ülke<br />
ihracatçıları için bu pazarlara giriş veya pazardaki mevcut durumlarını<br />
güçlendirmek için iyi bir fırsattır. Türkiye'nin <strong>tarım</strong> alanları gelişmiş ülkeler<br />
düzeyinde kirlenmediği ve zarar görmediği için <strong>organik</strong> ürün üretim<br />
potansiyeli de oldukça yüksektir. Bu durum iyi değerlendirilebilirse dünya<br />
pazarlarında daha iyi pay alınabilir. Fakat yıllar itibariyle <strong>organik</strong> ürün<br />
ihracatına bakıldığında özellikle 2004 yılından itibaren bir düşüş olduğu<br />
görülmektedir (Tablo 6).<br />
Tablo 6. Türkiye'nin Yıllara Göre Organik Ürün İhracatı<br />
Yıl Miktar (Kg) Tutar ($)<br />
1998 8.616.687 19.370.599<br />
1999 12.049.949 24.563.892<br />
2000 13.128.934 22.756.297<br />
2001 17.556.280 27.242.407<br />
2002 19.182.859 30.877.140<br />
2003 21.083.351 36.932.995<br />
2004 16.093.189 33.076.319<br />
2005 9.319.328 26.230.259<br />
2006 10.374.493 28.236.617<br />
Türkiye'de üretilen <strong>organik</strong> ürünlerin ilk yıllarda yaklaşık % 99'u ihraç<br />
edilirken, günümüzde iç tüketimin artmasıyla bu oran azalmaktadır. 1985-<br />
1986 yıllarında kuru üzüm, kuru incir, kuru kayısı ihracata konu olan <strong>organik</strong><br />
<strong>tarım</strong> ürünlerimiz iken, yıldan yıla sektör ve ürün yelpazesi genişlemektedir.<br />
Önemi gün geçtikçe artan <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>, tüm yönleriyle ele alındığında,<br />
dünya pazarlarında önemli bir paya sahiptir. Bu pay içerisinde Türkiye'nin<br />
hissesi ise 30 milyon dolar civarındadır. Ülkemizin <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> açısından<br />
sahip olduğu avantajları ve dünya pazarındaki payı düşünüldüğünde,<br />
yapılması gereken daha çok işin bulunduğu anlaşılmaktadır.<br />
209
Türkiye'nin yurt dışından <strong>organik</strong> ürün ithalatı son derece azdır. İthal edilen<br />
ürünlerin önemli bir kısmı da işlenmiş ürünlerdir. Türkiye'de <strong>organik</strong> ürün<br />
satan ülkelere bakıldığında bunların önemli bir kısmının Avrupa ülkeleri<br />
olduğu ve Almanya'nın 2006 yılında 550 tonla birinci sırayı aldığı<br />
söylenebilir.<br />
Dahili piyasadaki bir takım gelişmelere rağmen, hala <strong>organik</strong> üretimin<br />
<strong>tarım</strong>sal üretimdeki payı düşüktür ve <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> ürünleri üretimi için<br />
gerekli olan girdiler bakımından pazar olarak yurt dışına bağımlı olması<br />
nedeniyle, Türkiye'de <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>ın gelişimi ve ürün çeşitliliği sınırlı<br />
kalmaktadır. Organik <strong>tarım</strong> ürünleri pazarı 2000 yılma kadar, dış pazara<br />
yönelik olarak gelişmiştir. Bu süre içinde iç pazarda büyük satış<br />
mağazalarına yönelik bazı çabalar ürün yelpazesinin sınırlı, fiyatların yüksek<br />
olması sonucu başarılı olamamıştır. 1999 yılından sonra <strong>organik</strong> ürünlerin<br />
İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Antalya, Kuşadası, Bodrum gibi<br />
merkezlerde özelleşmiş dükkanlarda satılmaya başlanması ile birlikte talepte<br />
de artış gözlenmiştir. Bu tip dükkanlarda ürün yelpazesini genişletmek üzere<br />
doğal ve/veya ev yapımı ürünlere de yer verilmekte ayrıca ek hizmet<br />
olarak tüketiciye <strong>organik</strong> ürünler konusunda bilgiler sunulmaktadır. Fakat bu<br />
konudaki gayretler oldukça cılızdır. Organik ürünlerin yeterli tanıtımı<br />
yapıldığı takdirde iç pazarda da ilgi göreceği düşünülmektedir. Özellikle<br />
büyük şehirlerde eğitim ve gelir seviyesi yüksek kişilerden talep<br />
beklenmektedir. Bu konuda 1999 yılında Ankara, İstanbul ve İzmir'de 1000<br />
tüketici, 2000 yılında İzmir'de 500 tüketici üzerinde yapılan araştırmalarda<br />
bu görüşü destekleyen benzer sonuçlar ortaya çıkmıştır.<br />
Türkiye'de 2002-2006 yılları arası <strong>organik</strong> ürünlerde iç pazar tüketimindeki<br />
değişim Tablo 7'de görülmektedir. Buna göre, 2002 yılında toplam üretimin<br />
% 1,6'sı iç pazarda tüketilirken, 2006 yılına gelindiğinde bu oran % 22'ye<br />
çıkmıştır. Özellikle iç tüketimin 2005-2006 yıllarında arttığı görülmektedir.<br />
Tablo 7. Organik Ürünlerde tç Pazar Tüketimindeki Değişim (Ton)<br />
Yıllar İç Pazar Tüketim Malları Toplam Üretim %<br />
2002 4.990.31 310.124.58 1.61<br />
2003 15.274.85 291.875.92 5.23<br />
2004 12.082.22 279.663.16 4.32<br />
2005 29.454.17 289.082.32 10.18<br />
2006 66.265.99 309.521.59 22.40<br />
210
Türkiye iç ve dış <strong>organik</strong> pazar ve piyasasının bugünkü değerinin 100<br />
milyon dolar dolayında olduğu tahmin edilmektedir. Organik <strong>tarım</strong><br />
ürünlerinin yeterli şekilde tanıtımlarının yapılabildiği, tüketicilerin<br />
entelektüel seviyesi (dünya görüşü ve eğitim arttıkça) geliştikçe, gayet tabiî<br />
ki gelir seviyelerinin de artması ve yükselmesi gerekmektedir. Talebin<br />
artırılması ve <strong>organik</strong> ürün pazarının geliştirilebilmesi için, tüketicilerin<br />
aldatılmaması ve hatta en azından aldatılmadıklarmm ikna edilmesi şarttır.<br />
Organik Mantar Üretimi ve Seracılık<br />
Gerek <strong>organik</strong> mantar üretimi ve gerekse seralarda üretim sadece <strong>organik</strong><br />
bitkisel üretim içinde değil, geleneksel üretimde bile ayrıcalıkları olan üretimlerdir.<br />
Onun için de burada ayrı bir başlık açılmasına lüzum görülmüştür.<br />
Tarla ürünleri, ya da bahçe ürünlerinden meyvecilik, bağcılık ve sebze ürünlerinin<br />
de yetiştiriciliği açısından ufak tefek farkları olabilir, amma işin esası<br />
tamamen ayrıdır.<br />
Organik mantar üretiminde; <strong>organik</strong> gübre, kimyasal olarak muamele<br />
görmemiş torf, kesimden sonra kimyasal muamele görmemiş odun ve<br />
değişik aletlerden çıkmış odun talaşı, doğal yapısındaki toprak, hiçbir<br />
kimyasal iyileştiriciler ve mineral gübreler kullanılmalıdır. Zaten bunun için<br />
yönetmelikte hangi materyalin kullanılacağına izin verileceği bildirilmiştir.<br />
Bu malzemeler tek başlarına veya karışım halinde mantar üretiminde<br />
kullanılabilirler. Ancak, karışım kompost oluşumundan önce yapılmalı,<br />
kompost fermentasyona bırakıldıktan sonra yeni kompostun toplam<br />
ağırlığından, kaplama materyali olarak kullanılan toprak ve kompost<br />
içindeki su miktarı çıkarıldıktan sonra yapılmalıdır.<br />
Seralarda <strong>organik</strong> bitkisel üretime gelince; seralarda kullanılacak toprak,<br />
<strong>organik</strong> özelliğini yitirmemiş olmalıdır. Daha doğrusu sera toprağı <strong>organik</strong><br />
madde bakımından oldukça zengin olmalıdır. Organik toprak hazırlığında<br />
yönetmelik eklerinde belirtilen toprak iyileştiriciler ve gübreler dışındakiler<br />
kullanılamaz. Seralardaki yetiştiricilikte, mutlaka damla sulama yöntemi<br />
kullanılır. Gereklilik ve imkân varsa, şişleme sulama da yapılabilir. Aynı<br />
durum mantar yetiştiriciliği için de geçerlidir. Toprak işleme, gübreleme ve<br />
hasat, elle kullanılan ekipmanlarla yapılmalıdır. Seranın iyi bir şekilde doğal<br />
havalanması sağlanmalıdır.<br />
211
Seralarda ve serada üretimde dikkat edilmesi gereken hususlar:<br />
1. Sera yapıları, sera içi iklim kontrolünü ve zararlı girişini kontrol edecek<br />
şekilde düzenlemeli (yükseklik, alan, çatı havalandırması, çift kapı, hava<br />
perdesi, netler ve benzeri).<br />
2. Seralarda da tarla ve bahçelerde olduğu gibi ekim nöbeti uygulanmalıdır.<br />
3. Seralarda üretim materyali olarak mutlaka hastalık ve zararlılara karşı<br />
dayanıklı çeşit ve gerektiğinde anaç kullanılmalıdır.<br />
4. Seralarda tuzak bitkiler ve benzeri önlemler (beyaz sinekler için patlıcan)<br />
alınmalı ve kullanılmalıdır. Bu uygulamalar dikkatli bir şekilde ve özenle<br />
yapılmalıdır.<br />
5. Seralarda üretimde solarizasyon sağlanmalı ve güneşlenme ve güneşten<br />
ihtiyaç olduğu gibi faydalanılmalıdır.<br />
6. Seralarda gerektiğinde biyolojik mücadele ajanları ve tuzakları<br />
kullanılmalıdır.<br />
7. Seralarda meyve yetiştirilmesi sözkonusu ise; döllenme ve meyve tutması<br />
için vibrasyon (titretici alet) ve arılar kullanılmalıdır. Özellikle çiçeklerin<br />
tozlanıp döllenebilmeleri için arılar (normal arı, bambus ve benzeri)<br />
kullanılmalıdır.<br />
8. Seralarda toprağın <strong>organik</strong> maddesini artırabilmek için yeşil gübreleme<br />
yapılmalı ve yönetmeliğin izin verdiği önlemler alınmalıdır.<br />
5.3. ORGANİK HAYVANSAL ÜRETİM<br />
Dünya nüfusunun hızla artması ve buna bağlı olarak <strong>tarım</strong> ürünlerine olan<br />
talebin yoğunluğu; son zamanlardaki bitkisel üretim gibi, hayvansal<br />
üretiminde, geleneksel hayvancılık veya konvansiyonel hayvancılık da<br />
denilen yoğun (intensif) üretim şeklinde yapılmasına sebep olmuştur.<br />
Geleneksel <strong>tarım</strong>da birim alan veya birim hayvandan çok yüksek miktarda ve<br />
ekonomik ürün alınması öncelikli olduğu için; doğadaki ekolojik denge ve<br />
ürün kalitesinde sağlık kriterleri ikinci plana atılmıştır. Nitekim bunun<br />
sonucu olarak da zamanımızda artık geleneksel bitkisel üretim gibi<br />
geleneksel hayvansal üretimin de, çevreye, hayvan ve insan sağlığına<br />
olumsuz etkileri kendini göstermeye başlamıştır.<br />
Klasik hayvansal üretim işletmelerinde, barmaklardaki hayvan sayısının çok<br />
olmasına bağlı yerleşim sıkışıklığı ile yetersiz kalan iş gücü ve dikkatsiz<br />
bakım hayvanların daha kolay ve çabuk hastalanmalarına sebep olmakta ve<br />
özellikle tırnak ve ayak rahatsızlıkları ile başta mastitis (meme ucu iltihabı)<br />
olmak üzere hayvan yetiştirme ile ilgili bazı hastalıklar da artmıştır. Bunun<br />
sonucunda daha fazla ilaç kullanımı ve hayvansal ürünlerde çok fazla ilaç<br />
212
kalıntısı birikimi riski ortaya çıkarmıştır. Meydana gelen bu sakıncalı durum<br />
insan sağlığını tehdit etmektedir. Bunun yanında, bu üretimlerde kullanılan<br />
yemler ve diğer katkı maddeleri sorunları daha da artmaktadır. Nitekim<br />
geleneksel hayvansal üretimin bitkisel kaynaklı yem ihtiyacını karşılayan<br />
klasik bitkisel üretim, gerek erozyona zemin hazırlayarak, gerekse de genetik<br />
olarak değiştirilmiş (GDO) bitki tohumları, yoğun kullanılan kimyasal ilaçlar<br />
ve gübreler, hem ekolojik dengeyi bozmakta, hem de çevreyi kirletmekte,<br />
hem de hayvanların sağlığını devamlı tehdit etmişlerdir. Özellikle<br />
İngiltere'de ortaya çıkan ve halk arasında deli dana hastalığı diye bilinen,<br />
önce hayvanlarda sinir felçlerine sebep olan ve daha sonra birkaç haftada<br />
hayvanların ölümüyle neticelenen hastalık, insanları <strong>organik</strong> hayvansal<br />
üretim istikametine yönlendirmiştir. Bilindiği gibi bu hastalık 1980'li yılların<br />
başlarında ortaya çıkmış ve daha sonra 1988 yılında, yem üreticilerinin<br />
maliyeti düşürmek için sığır yemlerine, koyun ve benzer hayvanları da<br />
öldüren bir mikroptan ileri geldiği, onların kadavralarından ve artıklarından<br />
yapılmış unların, katılmasıyla ortaya çıktığı, onun için de yasaklandığı,<br />
hastalığın da böylece azaldığı anlaşılmıştır.<br />
Geleneksel hayvancılıkta, yemlerde olduğu gibi muhtelif katkı maddelerinin<br />
kullanılmaları da önemli sağlık problemlerine sebep olmuştur. Kanatlılarda<br />
ve özellikle etlik piliçlerde gelişmeyi ve yağından yararlanmayı teşvik edici<br />
olarak antibiyotik kullanımı konusunda en önemli prensip, insanlarda ve<br />
hayvanlarda tedavi amacıyla kullanılanlardan olmaması veya bunlarla ilişkisi<br />
ve etkileşimi bulunmaması gerekirken, zaman zaman söz konusu olan<br />
prensibe uyulmadığı görülmektedir. Bu bağlamda, dünya sağlık örgütü<br />
(WHO)'nün hazırladığı bir raporda antibiyotiklerin etlik piliçlerde<br />
semirtmeyi hatalı kullanım sonucu, bir çok mikrobun bağışıklık kazandığı ve<br />
bu bilinçsiz uygulamanın devam etmesi sonucu, insanlarda kulak, boğaz ve<br />
burun iltihaplarına karşı kullanılan antibiyotiklerin etkili olmayacağı<br />
sonucunu doğurmuştur. Onun için de AB ve birçok gelişmiş ülke<br />
antibiyotiklerin hastalıkların dışında, gelişmeyi ve yemden yararlanmayı<br />
uyarıcı kullanmalarını men etmiştir. Ayrıca bütün bunların yanında, gelişmiş<br />
ülkelerde hayvan hakları ve refahı kavramlarına önem verilmekte,<br />
hayvanların stres koşullarından uzak bir şekilde sağlıklı, ışıklı, geniş,<br />
hastalıklardan korunabilecekleri barınaklarda yetiştirilmesine özel bir önem<br />
verilmektedir. Burada sıralanan nedenlerden dolayı, ileri ülkelerde ve<br />
ülkemizde konvansiyonel hayvancılığa karşı, <strong>organik</strong> hayvancılığın<br />
yapılmasına özel önem verilmiş ve <strong>organik</strong> hayvansal üretime geçilmiştir.<br />
Bunun için en başta gelen prensip <strong>organik</strong> bir sürü oluşturmaktadır.<br />
213
Organik Hayvansal Üretimde Çiftlik Ve Üretim Planlaması<br />
Organik <strong>tarım</strong> işletmelerinde en önemli prensiplerden biri, işletmede hem<br />
<strong>organik</strong> bitkisel hem de <strong>organik</strong> hayvansal üretimin birlikte yapılmasıdır.<br />
Çünkü <strong>tarım</strong> işletmesi ve <strong>tarım</strong> kavramı bir bütündür, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>ın bir<br />
bütünlük içinde yapılması bir ülke <strong>tarım</strong>ının seviyesi ile yakından ilgilidir.<br />
İşletmede hem bitkisel üretim hem de hayvansal üretim birlikte yapılabiliyor<br />
ve hele bir de bu çiftlik <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> işletmesi ise hiç şüphe yok ki <strong>tarım</strong><br />
kültürü de gerçekten yüksektir.<br />
Organik <strong>tarım</strong> çiftliklerinde besin maddesi döngüsü fevkalade önemlidir. Her<br />
şeyden evvel, <strong>organik</strong> bitkisel üretimden kazanılan yem bitkileri, sap ve<br />
saman veya baş ve yaprak gibi yan ürünler, tarla veya bahçe <strong>tarım</strong>ından elde<br />
edilen diğer biyokütle materyali, mutfak, yemek atık ve artıkları gibi hayvan<br />
beslenmesinde önemli olan girdiler, çiftliklerde ucuz ve yeterli miktarda<br />
sağlanabilirse, gerçekten uzun ömürlü ve dört başı mamur bir <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong><br />
yapma imkanı elde edilmiş olabilir. İyi bir şekilde beslenen ve bakılabilen,<br />
uygun şartlarda barındırılan sağlıklı hayvanların gübresi de <strong>tarım</strong><br />
topraklarında verimliliğin sürekliliğini ve devamı için ayrı bir önem<br />
taşımaktadır. Çiftlik için ve tarla toprakları için çok kıymetli bir <strong>organik</strong><br />
madde kaynağıdır.<br />
Herhangi bir <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> çiftliğinde yetiştirilen hayvan cins ve ırklarına<br />
göre elde edilen hayvansal ürünler; et, süt, yumurta, deri, yün, kıl, tüy ve<br />
benzeri ürünler hem işletmenin kendi ihtiyacını karşılar ve hem de pazar ve<br />
piyasada değerlendirilerek önemli ölçüde gelir elde edilir. Gerek genel<br />
ekonomistler gerekse <strong>tarım</strong> ekonomistleri herhangi bir <strong>tarım</strong> işletmesinin bir<br />
bütünlük arz etmesini, bitkisel üretim ile hayvansal üretimin bir bütünlük<br />
içinde yapıldığında birbirini tamamladığını ifade etmekte ve tavsiye<br />
etmektedirler. Herhangi bir <strong>tarım</strong> işletmesi böyle bir bütünlük içerisinde<br />
olduğunda, hayvancılığın sağladığı avantajlar şöylece sıralanabilir. Bu<br />
durum <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> açısından daha da, bir önem göstermektedir.<br />
• Toprak verimliliğinin devamlılığı ve toprağın fiziki, biyolojik ve kimyasal<br />
iyi özellikler göstermesi için işletmede ahır gübresi üretilmiş olur.<br />
• Bitkisel üretimin yanında çiftlik ihtiyaçlarının karşılanması ve satışı için<br />
hayvansal ürün üretilmiş olur.<br />
• Bitkisel üretim ve işletmedeki evsel atıklar ve artıklar başta olmak üzere<br />
<strong>organik</strong> artıklar hayvan yemi olarak değerlendirilebilir.<br />
• İşletmedeki hayvanlar ihtiyaç duyulduğunda ve gerekli görüldüğünde her<br />
türlü işte kullanılabilir.<br />
214
• Hayvanlar sermaye (mal) ve güvenilir yatırım olarak büyük önem taşırlar.<br />
• Zaman zaman kıraç alanlarda, işletmedeki hayvanlar, mevsimine göre<br />
yabancı otlarla beslenerek bitkisel üretimde yabancı ot mücadelesinde<br />
kullanılmış Ve yararlı olabilirler.<br />
• Çiftlikteki veya meralardaki hastalık ve haşereleri, özellikle zararlı<br />
böcekleri ayakları ile çiğneyerek veya onlarla beslenerek azalmalarına<br />
yardımcı olurlar.<br />
• Hayvanlar üreyerek çoğalır, böylece çiftliğin gelirleri artar ve sürüler<br />
gençleşmiş olur.<br />
Hayvan Seçimi (Damızlık Temini)<br />
Organik hayvancılık; işletmelerde hayvan gübresi ihtiyacını karşılama,<br />
baklagil ve buğdaygil yem bitkileri gibi yenilebilir doğal kaynakların<br />
kullanılması, çayır ve meraların uzun dönemde toprak verimliliğinin<br />
korunması ve iyileştirilmesinin sağlanması ve sürdürülebilir <strong>tarım</strong>ın<br />
geliştirilmesine katkıda bulunması açısından, bitkisel üretimle bir bütünlük<br />
içinde birlikte ele alınarak, toprak-bitki, bitki-hayvan ve hayvan-toprak-bitki<br />
arasında karşılıklı bağımlılığın oluşması, toprağın <strong>organik</strong> maddesinin<br />
iyileştirilmesi ve bitkilerin beslenme ihtiyaçlarının karışlanması, <strong>tarım</strong>sal<br />
üretim sistemleri dengesinin oluşmasına katkıda bulunulması ve biyolojik<br />
çeşitliliğin teşvik edilmesi ve korunması gibi faktörler sebebiyle bir<br />
mecburiyettir.<br />
Organik hayvancılıkta en önemli safha yetiştirilecek tür ve ırkların seçimidir.<br />
Hayvan ıslahı kanununun genel hükümleri saklı kalmak şartıyla <strong>organik</strong><br />
hayvansal üretimde, tür ve ırk seçiminde (damızlık seçiminde) çevre<br />
koşulları ve yerel şartlar ve imkânlar mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır.<br />
Özellikle hastalığa dayanıklı tür ve ırkların seçimine dikkat edilir. Fakat,<br />
elbette ki hayvanların verimleri de göz önünde bulundurulmalıdır.<br />
Organik hayvancılıkta, damızlık seçimi yapılırken, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> yöntemiyle<br />
üretim yapan işletmelerden temin edilen ve tamamen <strong>organik</strong> yemlerle<br />
beslenmiş olan, üretme ve çoğaltmada kullanılacak, genetiği değiştirilmemiş<br />
organizmalara (GDO) ihtiyaç olduğu gayet açıktır. Damızlık olarak<br />
kullanılacak bu hayvanlar veya tesis edilecek <strong>organik</strong> sürü, çevreye, iklim<br />
koşullarına, hastalıklara dayanıklı olmak durumundadırlar. Damızlıklar,<br />
hayvanlardan tamamen doğal yol ve yöntemlerle elde edilen, saklanan<br />
ve kullanılan hayvan sun'i tohumlama materyalleri ile çoğaltılmış<br />
hayvanlar olmalıdır. Organik hayvancılıkta embriyo transferine müsaade<br />
edilmemektedir.<br />
215
Yeni bir <strong>organik</strong> hayvancılık işletmesi tesis ederken, eğer bu söylenen<br />
vasıflar da yeteri kadar damızlık temini mümkün olamazsa, o takdirde<br />
konvansiyonel veya geleneksel hayvan işletmelerinden de damızlık hayvan<br />
alınabilir. Damızlık hayvanlar, <strong>organik</strong> olmayan hayvan işletmelerinden<br />
alınıyorlar ise, hayvan sağlığı ve hijyen kurallarına azami dikkati<br />
göstermelidir. Organik bir sürü oluşturabilmek için, işletmeye geleneksel<br />
işletmelerden getirilecek hayvanların sağlıklarına azami dikkat gösterildiği<br />
gibi, yaşlarının belli sınırların altında olmasının da hassasiyetle üzerinde<br />
durulmalıdır. Bunun çok çeşitli nedenleri vardır. Bu durumlarda birlikte<br />
çalışılan kontrol ve sertifikasyon kuruluşunun, hatta Organik Tarım<br />
Komitesinin de olumlu görüşleri alınmalıdır.<br />
Çünkü gerek büyük başlarda buzağılarda, gerekse küçük başlarda kuzu ve<br />
oğlaklarda bağışıklık sistemlerinin güçlenmesi, geviş getiren hayvanlarda<br />
rumen gelişmelerini tamamlamaları gerekmekte ve yemlere alışmaları<br />
önemlidir (Tablo 8). Kümes hayvanlarında da gerek yumurtacı ve gerekse<br />
etçi piliçlerde ilk üç günlük besin maddesi rezervlerini bitirmeden, cinsel<br />
olgunluğa ulaşarak klavuz yumurtaların görüldüğü yumurtlama dönemi<br />
başlamadan bulundukları işletmelerden alınıp damızlık olarak<br />
kullanılacakları <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> işletmesine getirilmeleri şarttır.<br />
Organik damızlık temininde güçlük çekilecek <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> işletmelerinde,<br />
konvansiyonel işletmelerden de damızlık alınmasında bazı istisnalar ve<br />
toleranslar sözkonusu olabilir. Şöyle ki, bu amaçla geleneksel işletmelerden<br />
yıllık en fazla % 10 büyükbaş, % 20 küçükbaş yetişkin hayvanlar sağlık<br />
kontrolünden geçirilerek <strong>organik</strong> sürüye katılabilir.<br />
Organik işletmelerde, sürünün büyümesi çevre kirliliğine yol açmamalı, yani<br />
hayvan sayısına bağlı olarak artan ahır gübresi miktarı işletmenin kullanılan<br />
<strong>tarım</strong>sal alanında asla nitrat ve nitrit kirliliğine yol açmamalıdır. Bunun için,<br />
işletmedeki <strong>tarım</strong>sal alanda gübre ile yayılan nitrojen (N) miktarı yılda<br />
hektara 170 kg N'u geçmemelidir. Yılda 170 kg N'a eşdeğer gübre veren<br />
hayvan sayıları, büyük başlarda 2/5, küçük başlarda 13.3 ~ 14, et tavukları<br />
için 580, yumurta tavukları için 230'dur.<br />
216
Tablo 8. Damızlık Olacak Hayvanlara! Yaşlan<br />
Büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar<br />
(Sığır, koyun ve keçi)<br />
1<br />
Yönetmelik 1<br />
Buzağı en fazla 6 aylık a,c<br />
Buzağı en az 1 aylık b<br />
Buzağı (dana besisinde) en fazla 4 aylık c<br />
Buzağı (dana besisinde) en fazla 1,5 aylık a,c<br />
Kuzu ve oğlak (kuzu ve oğlak besisinde) en fazla 1 aylık c<br />
Damızlıkta kullanılacak hayvanlar en fazla 14 aylık c<br />
Kanatlı kümes hayvanları (tavuk)<br />
Etlik civciv en fazla 2 günlük a,b,c<br />
Yumurta pilici<br />
en fazla 18<br />
haftalık<br />
a) Avrupa Birliği Yönetmeliği, 1999; b) IFOAM, 2002; c) T.C. Yönetmeliği, 2002<br />
a,b,c<br />
Bu değerler aşıldığında, diğer bir ifade ile hayvan sayıları artırıldığında,<br />
işletmede toplanan gübre başka çiftliklerde değerlendirilmeli,<br />
kullanılmalıdır. Önemli bir çevre kirliliği olup olmayacağı konusu hem işletmeci,<br />
hem de kontrol ve sertifıkasyon kuruluşu tarafından yakından takip<br />
edilmelidir. Çiftlikte toplanabilecek gübre miktarına eşdeğer hayvan sayısı<br />
Tablo 9'da görülmektedir.<br />
217
Tablo 9. İşletmede Hektar Başına Düşen Hayvan Sayısı<br />
Tür ve Çeşitler<br />
170 Kg N/Ha/YıPa Eş değer<br />
Olacak Hektar Basma Maksimum<br />
Hayvan Sayısı<br />
Altı Aydan Büyük Atlar 2<br />
Besiye Alınmış Danalar 5<br />
Bir Yaşından Küçük Diğer Sığırlar 5<br />
Bir Yaşından Büyük, İki Yaşından Küçük Erkek<br />
Sığırlar<br />
Bir Yaşından Büyük, İki Yaşından Küçük Dişi<br />
Sığırlar<br />
İki Yaş ve Üstü Erkek Sığırlar 2<br />
3.3<br />
3.3<br />
Damızlık Düveler 2.5<br />
Besiye Alınmış Düveler 2.5<br />
Süt Sığırları 2<br />
Gebe Süt Sığırları 2<br />
Diğer Sığırlar 2.5<br />
Dişi Damızlık Tavşanlar 100<br />
Dişi Koyunlar 13.3<br />
Keçiler 13.3<br />
Etlik Piliçler 580<br />
Yumurta Tavukları 230<br />
Geçiş Süresi<br />
Geçiş süreci ve süresi kavramı, bitkisel <strong>organik</strong> üretimde olduğu gibi <strong>organik</strong><br />
hayvancılıkta da son derece önemlidir. Geçiş süreci <strong>organik</strong> hayvancılığa<br />
başlanmasından ürünün <strong>organik</strong> olarak kabul edilmesine kadar geçen süredir.<br />
Bir başka söyleyişle, bu süreç geleneksel veya konvansiyonel hayvansal<br />
ürünün <strong>organik</strong> hayvansal ürüne dönüşüm periyodudur. Genellikle hayvan<br />
türüne ve elde edilen ürün çeşidine göre değişmektedir. Hatta bu konularda<br />
yönetmelikler arasında da bazı farklılıklar olabilir. Bu süreler kontrol ve<br />
sertifikasyon kurullarının inisiyatifine göre bazen uzatılıp bazen de<br />
kısaltılabilir. Her halükarda kısaltılan süre, öngörülen geçiş süresinin<br />
218
yarısından daha az olamaz. Kontrol ve/veya sertifıkasyon kuruluşu geçiş<br />
süresi için yapılan kısaltma veya uzatma süresinin nedenlerini gerekçeleri ile<br />
birlikte verdiği dönem raporlarında Organik Tarım Komitesi'ne açıklamak<br />
durumundadır. Burada, Tablo 10'da muhtelif hayvan tür ve verim yönlerine<br />
göre geçiş süreleri görülmektedir.<br />
Hayvan Barınakları<br />
Gerek geleneksel, gerekse <strong>organik</strong> hayvancılık, ya açık havada meralar ve<br />
çayırlarda ya da kapalı alanlarda yapılmaktadır. Hayvancılık ister açık<br />
alanlarda isterse kapalı alanlarda yapılsın, özellikle de <strong>organik</strong> hayvancılık<br />
mutlaka yakından kontrol edilmeli ve hayvanlarla çok ciddi bir şekilde<br />
ilgilenilmelidir. Fakat burada çok bilinen bir gerçeği dile getirmek<br />
mecburiyetindeyiz ki, hala Anadolu'nun geniş bir bölümünde hayvancılık<br />
"saldım çayıra, mevlam kayıra" anlayışı ile yapılmaktadır.<br />
Açık alanlarda yapılan mera hayvancılığı veya kontrollü hayvancılıkta da<br />
hayvan barınakları ağıllar, sundurmalar, gölgelikler ve padoklar<br />
kullanılmaktadır. Kapalı alanlarda, yani ahırlarda yapılan hayvancılıkta da<br />
farklı uygulamalar söz konusudur. Her nerede olursa olsun, barınaklar<br />
hayvanlara temiz hava ve gün ışığı sağlayarak, onları ekstrem hava<br />
koşullarında koruyacak şekilde yayılmalıdır. Ayrıca barınakların inşaatında<br />
kullanılan yapı malzemesi ve her türlü üretim araç ve gereçleri hayvan ve<br />
insan sağlığı açısından sakıncalı olmamalıdır. Hayvan barınakları gerek şekil<br />
ve biçimleri gerekse, boyutları bakımından <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>da geleneksel<br />
<strong>tarım</strong>da olduğundan daha farklı olmak durumundadır.<br />
219
Tablo 10. Muhtelif Hayvan Tür ve Verim Yönlerine Göre Geçiş Süresi<br />
Büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar<br />
(Sığır, koyun ve keçi)<br />
Yönetmelik 1<br />
1<br />
- Sığır eti üretiminde 12 ay a,b,c<br />
yaşam süresinin 3/4'ü kadar<br />
" (dana besisinde) 6 ay a,c<br />
- Koyun ve keçi eti üretiminde 6 ay a,c<br />
" (kuzu ve oğlak besisinde) 2 ay a,c<br />
- Sığır, koyun ve keçi sütü üretiminde 3 ay a<br />
Kanatlı kümes hayvanları<br />
(Tavuk)<br />
3 ay b<br />
6 ay c<br />
- Piliç eti üretiminde 2.5 ay a,c<br />
«<br />
Tüm yaşam (Verrastro, 1999)<br />
- Yumurta üretiminde 1.5 ay a,b,c<br />
a) Avrupa Birliği Yönetmeliği, 1999; b) IFOAM, 2002; c) T.C. Yönetmeliği, 2002<br />
Organik hayvancılıkta, hayvan barınaklarının tesis ve bakımlarında gerekli<br />
tüm hijyenik önlemler alınmalı, kapalı barınaklarda yeterli temiz hava<br />
bulunmalı ve barınaklar her tür ve ırkın hareket serbestliğine imkan<br />
vermelidir. Gerek büyükbaş, gerek küçükbaş ve gerekse kümes hayvanları<br />
yetiştiriciliğinde, hayvanların sosyoloji ve psikolojileri azami ölçüde dikkate<br />
alınmalı ve hareket kabiliyetleri üzerinde daima durulmalıdır (Tablo 11-12).<br />
Organik hayvancılıkta, işletmedeki her türlü binaların, tesislerin ekipman ve<br />
kapların temizlenmesi ve dezenfekte edilmesi ve bu işlemin sürekli yapılması<br />
şarttır. Gerek konvansiyonel hayvancılıkta, gerekse <strong>organik</strong> hayvancılıkta en<br />
ufak bir hastalık, parazit veya enfeksiyon derhal önlenmelidir. Aksi takdirde<br />
ortaya çıkacak tahribatın derecesi tahmin bile edilemez. Bu bakımdan<br />
özellikle <strong>organik</strong> hayvancılıkta temizliğe, hayvan sağlığına ve hijyenik<br />
çalışmalara özel önem verilmelidir. Bütün bu konular için önceden koruyucu<br />
önlemler alınmalıdır.<br />
Hayvan barınaklarından veya hayvanların dolaştıkları alanlarda başta<br />
hijyenik olmak üzere, hayvan sağlığı ve temizliği, hayvanların bakımı ve<br />
hayvanların yemlik, suluk gibi yararlandıkları, sundurma ve gölgelik gibi<br />
barındıkları yerlerde kullanılmasına "Organik Tarım Yönetmeliğine göre<br />
müsaade edilen, izin verilen ürünler; Potasyum ve sodyum sabunu, su ve<br />
buhar, kireç kaymağı, kireç, sönmemiş kireç, sodyum hipoklorit (çamaşır<br />
a,c<br />
220
suyu), kostik soda, kostik potas, hidrojen peroksit, doğal bitki özleri, sitrik<br />
asit, perasetik asit, formik asit, laktik asit, oksalik asit, asetik asit, alkol, nitrik<br />
asit (günlük süt ekipmanı temizliği için), fosforik asit (günlük süt ekipmanı<br />
temizliği için), formaldehit, sodyum karbonat, emzik ve süt sağma tesisleri<br />
için temizlik ve dezenfeksiyon ürünleri kullanılabilmektedir.<br />
En Uygun Üretim Tekniklerinin Seçimi<br />
Organik <strong>tarım</strong> yapan çiftçiler veya girişimciler, ister <strong>organik</strong> bitkisel üretim,<br />
ister <strong>organik</strong> hayvansal üretim ya da <strong>organik</strong> su ürünleri üretimi olsun, kendi<br />
alanlarındaki yenilikleri günü gününe takip etmek durumundadırlar.<br />
Özellikle yeni teknolojileri çok yakından izlemelidirler. Buna göre de; kendi<br />
işletmeleri için en uygun olanı seçmelidirler. Bu söylem büyükbaş ve<br />
küçükbaş hayvancılık için de geçerli olmakla beraber, bilhassa kümes<br />
hayvancılığı için gerçekten çok önemlidir. Eğer uygun üretim teknikleri takip<br />
edilip seçilemese, maliyetler yükselir, karlılık azalır ve işletmeler ekonomik<br />
olmaktan çıkarlar, bu da zararla sonuçlanır.<br />
Organik hayvancılık işletmesinde üretilen gıda veya gıda dışı ürünler<br />
işlenerek değerlendirilmek durumundadır. Örneğin et ve süt ürünleri bunların<br />
en başında gelen ürünlerdir. Bunların işlenmesi neticesinde önemli sayı ve<br />
çeşitte et ve süt türevleri ortaya çıkacaktır. İşte herhangi bir <strong>organik</strong><br />
hayvancılık işletmesinde bu ürünlerin üretilmesi söz konusu ise, orada en<br />
uygun üretim teknikleri seçilmelidir. Bu da daha önce belirtildiği gibi bu<br />
alandaki yeniliklerin, gelişme ve uygulamaların yakından takibi ile<br />
mümkündür.<br />
221
Tablo 11. Büyükbaş ve Küçükbaş Hayvanlar îçin Barınak Alanları<br />
Tür ve Çeşit<br />
Hayvanlara Ayrılan Net Alan<br />
(İç alan)<br />
En az canlı ağırlık m 2 /baş m 2 /baş<br />
Mera Dışındaki<br />
Serbest Dolaşım<br />
Alanı (Dış Alan)<br />
Damızlık ve<br />
besiye alınmış<br />
sığır ve tek<br />
tırnaklılar<br />
100'e kadar<br />
200'e kadar<br />
350'e kadar<br />
350'den fazla<br />
1.5 1.1<br />
2.5 1.9<br />
4.0 3.0<br />
5.0 3.7<br />
En az İm 2 /100 kg<br />
En az 0.75 m 2 /100 kg<br />
Süt sığırları 6.0 4.5<br />
Damızlık<br />
boğalar<br />
Koyun ve<br />
keçiler<br />
Gebe domuzlar<br />
ve 40 günlüğe<br />
kadar domuz<br />
yavruları<br />
Besiye alınmış<br />
domuzlar<br />
50'e kadar<br />
85'e kadar<br />
110'e kadar<br />
10.0 30.0<br />
1.5 koyun/keçi<br />
0.35 kuzu/oğlak<br />
7.5 2.5<br />
0.8 0.6<br />
1.1 0.8<br />
1.3 1.0<br />
2.5<br />
2.5<br />
kuzu/oğlak başına 0.5<br />
Organik hayvancılıkta hayvan barınaklarının, <strong>organik</strong> hayvancılığa<br />
uygunluğu temin edildikten sonra hayvanların bakımı da son derece<br />
önemlidir.<br />
222
Tür<br />
Yumurta<br />
tavuğu<br />
Besiye<br />
alınmış<br />
kümes<br />
hayvanları<br />
(Kafeste)<br />
Besiye<br />
alınmış<br />
kümes<br />
hayvanları<br />
(Yer<br />
sisteminde)<br />
Tablo 12. Kümes Hayvanları İçin Barınak Alanları<br />
Hayvanlara Ayrılan Net Alan<br />
(İç Alan)<br />
Hayvan/Alan<br />
(Adet/m 2 )<br />
6.0 18.0<br />
20.0<br />
10.0<br />
canlı ağırlık/m 2 tavuğu için<br />
en fazla 21 Kg yalnızca Hint<br />
Serbest<br />
Serbest Dolaşım<br />
Tünek genişliği<br />
(cm 2 tünek/hayvan) Folluk Alanı (Dış Alan)<br />
(m 2 )<br />
8 tavuk için 1<br />
folluk veya<br />
tavuk başına<br />
120 cm2 folluk<br />
alanı<br />
4.0<br />
170KgN/ha/yıl<br />
4.0 et ve hint<br />
tavuğu<br />
4.5 ördek<br />
10,0 hindi<br />
15,0 kaz<br />
tüm çeşitler için<br />
170 KgN/ha/yıl<br />
16.0<br />
en fazla 30 Kg<br />
canlı ağırlık/m 2 2.5<br />
170KgN/ha/yıl<br />
Hayvan Sağlığı ve Bakımı<br />
Organik <strong>tarım</strong>da, hayvanların sağlıklı olması ve sağlıklı ortamlarda <strong>organik</strong><br />
bitkisel üretim yöntemleri ile üretilmiş yemlerle beslenmeleri esastır. Hayvan<br />
sağlığını tehdit eden mikroorganizmalar ve parazitler çoğu yerde vardır.<br />
Önemli olan hayvanları sağlıklı tutarak bu zararlılara karşı önceden<br />
koruyucu önlemler alınarak onları korumaktır. İnsanlarda olduğu gibi,<br />
hayvanların da doğal bağışıklık sistemi vardır. Bu nedenle çoğu<br />
mikroorganizmalara karşı dayanıklıdırlar, kolaylıkla hastalanmazlar. Eğer<br />
yeterince beslenemezler, doğal davranışları kısıtlanır ve sosyal olarak stres<br />
altında kalırlarsa, bağışıklık sistemleri zayıflar ve hastalıklara yakalanma<br />
riski artar. Hayvanın sağlık durumu, doğal bağışıklık sistemi ile diğer<br />
faktörlerin denge halinin bir yansımasıdır. Çiftçiler bu dengeyi hayvanın<br />
sağlığının iyileşmesi yönünde değiştirebilirler. Bunun için hayvanın<br />
mikroplardan ve parazitlerden korunması, beslenme ve barınma koşullarının<br />
iyileştirilmesi gerekir. Yeterli çeşitlilikte, yeterli miktarda ve uygun kalitede<br />
yem, sağlıklı, temiz ve yeterli içme suyu, uygun koşulları sağlayan<br />
223
arınaklar, atıkların yönetimi gibi uygulamalar, hayvanların bağışıklık<br />
sistemini destekler ve hastalanma riskini azaltır. Bütün bunlara rağmen<br />
hayvanlar yine de hastalanabilirler. Bu durumda <strong>organik</strong> hayvancılık<br />
yöntemlerine göre tedavi edilmeleri gerekir.<br />
Organik <strong>tarım</strong> kurallarına göre, <strong>organik</strong> hayvancılıkta, tedaviden önce<br />
koruma gelir. Koruma denildiğinde sadece mikrop ve parazitlerden koruma<br />
akla gelmemelidir. Hayvanların kendi aralarındaki birbirlerine karşı olan<br />
davranışları, üstü açık bulunan bir çukura düşmeleri, barınakta veya dışarıda<br />
kendilerinin neden olduğu bir kaza sonucu yaralanmaları da dikkate<br />
alınmalıdır. Bütün bu olumsuzluklar dikkate alınarak gerekli riskler<br />
yönetilmelidir. Alman bütün bu önlemlere karşı, hayvanların hastalanması<br />
veya yaralanması durumunda yapılacak tedavide, öncelikle bitkisel ve<br />
alternatif tedavi yöntemleri kullanılmalıdır. Ancak bunların yeterli olmaması<br />
halinde sentetik tedavi edici maddeler ve ilaçlar (örneğin antibiyotikler)<br />
kullanılabilir.<br />
Organik hayvan yetiştiriciliğinde hayvan sağlığı için izlenecek yol sırasıyla<br />
şöyledir:<br />
• Yerel iklim koşullarına ve var olan yem potansiyeline uyum gösteren yerli<br />
ırklar arasından, sağlıklı ve genç hayvanlar seçilmeli,<br />
• Yeterli ve sağlıklı yemle beslenme, temiz ve sağlıklı içme suyu, uygun<br />
barınaklar, yeterli hareketlilik olmalı,<br />
• Alternatif, geleneksel bitkisel tedavi, uygulanmalı,<br />
• Bunların yararlı olmaması durumunda, sentetik ilaçların sınırlı olarak<br />
kullanımı önerilmelidir.<br />
Organik <strong>tarım</strong>da veteriner hizmetleri son derece önemlidir. Herhangi bir<br />
hayvanın hastalanması halinde, hastalığın tanısının konulması, nedenlerinin<br />
araştırılması, hayvan doğal savunma mekanizmasının neden yetersiz kaldığı<br />
gibi hususların araştırılması, daha sonraki koruma önlemlerinde veya<br />
tedavide etkili veteriner hizmetleri gereği gibi yerine getirilmelidir. Bunun<br />
için de <strong>organik</strong> hayvancılıkta, IFOAM'm hasta hayvanların tedavisi ve<br />
veteriner hizmetleri için koyduğu kurallar vardır. Bu kurallar, bitkisel<br />
üretimdeki kuralların aksine, alternatif tedavi yöntemlerinden iyi sonuç<br />
alınamaması halinde, sentetik iyileştirici maddelerin kullanımına izin<br />
vermektedir. Ancak, bu standartlarda, hayvanların sağlıklı kalabilmeleri için<br />
birinci derecede beslenme ve barınma koşullarının iyileştirilmesine öncelik<br />
verilmesi şart koşulmaktadır.<br />
224
Hasta hayvanların tedavisinde sentetik iyileştiricilerin veya ilâçların<br />
kullanılmasının mecburi olması durumunda, hayvansal ürünlerin "<strong>organik</strong>"<br />
etiketli olarak pazara sunulması için belirli bir sürenin geçmesi zorunluluğu<br />
vardır.<br />
Hastalıklar yanında, hayvanların parazitlere karşı korunması da çok<br />
önemlidir. Hayvan barınaklarının yeterince bakımlı olması halinde<br />
parazitlerin çoğalması ve hayvan sağlığını tehdit etmesi oldukça uzak bir<br />
ihtimaldir. Ancak, her şeye rağmen parazitlerle mücadele gerekebilir. Bu<br />
durumda da bitkisel ilaçların kullanılması zorunludur. Parazitlere karşı<br />
uygulanan bitkisel ilaçlar çok eskiden beri vardır. Birçok ülke, kendi<br />
kültürlerinin bir parçası olarak ilaçları üretir ve kullanırlar. Mesela, nikotin<br />
sülfat tütünden elde edilen ve fevkalade büyük bir insektisit etkisine sahip<br />
<strong>organik</strong> bir ilaçtır. Bu ilaç hayvanlarda hemen bütün dış parazitlere bit, pire,<br />
keneler ve bütün sineklere karşı etkili bir şekilde kullanılabilir.<br />
Organik hayvancılıkta, hayvanların üremesi sürecinde de genel olarak doğal<br />
yollar tercih edilir. Ancak, suni döllenmeye İzin verilirken, embriyo nakline,<br />
genetik müdahalelere ve hormonsal eşzamanlılığa izin verilmemektedir.<br />
Organik <strong>tarım</strong>sal üretim bir yönetim sistemidir. Bu sistemin başarılı olması<br />
ekolojik olduğu kadar ekonomiklik bakımından da önem taşımaktadır. Bu<br />
nedenle <strong>organik</strong> hayvancılıkta da ekonomiklik önemlidir. Bunun için<br />
çiftlikte veya işletmede yetiştirilecek hayvanların türü, cinsi, cinsiyeti ve<br />
sayısı yanında, bu hayvanlardan elde edilecek hayvansal ürünün ekonomik<br />
değeri de işletmenin sürdürülebilirliği yönünden dikkate alınmalıdır.<br />
Organik <strong>tarım</strong>da, doğal olarak yerel koşullara adapte olamamış veya olması<br />
zor olan ırklar yerine, yüksek verimli yerli ırkları seçmek daha doğru bir<br />
yaklaşımdır. Ya da en azından melez hayvanların seçilmesi uygundur.<br />
Organik hayvancılıkta, sağlıklı ve sağlam barınaklar sağlandıktan sonra,<br />
önemli olan dikkatli bir bakımdır. Hayvan sağlığının korunması ve devam<br />
ettirilebilmesi için, veteriner hekim tavsiyeleri ile dezenfeksiyon ve aşı gibi<br />
her türlü hijyenik tedbirlere müsaade edilmelidir. Ancak yeterli hijyenik<br />
koşullar sağlandıktan sonra da, sağlık problemleri çıkarsa, hayvansal<br />
ürünlerde kalıntı bırakmayan bitkisel ilaçlar gibi, alternatif ilaç kullanımına<br />
öncelik verilir. Acil durumlarda sentetik ilaç gerekirse, toksikoloji<br />
listesi dikkate alınarak kullanılır. Ancak, ürünün ekolojik olarak<br />
değerlendirilebilmesi için, kullanılan ilacın kalıntılarının vücuttan atılması ve<br />
bunun için de son ilaç dozu alımından itibaren belli bir süre geçmesi beklenir.<br />
225
Bu süre, konvansiyonel üretim de yasa ile belirtilenin en az iki katıdır ve<br />
herhangi bir süre belirtilmemiş ise en az 48 saat olmalıdır. Aşı uygulamaları<br />
ve parazit tedavisi dışında, bir yıl içerisinde hayvanlara üçten fazla (veya<br />
üretken yaşam süreçlerinin bir yıldan az olması halinde birden fazla), sentetik<br />
ilâçların kullanılması halinde söz konusu hayvanlar veya bu hayvanlardan<br />
elde edilen ürünler, ekolojik ürün olarak satılamazlar. Bu hayvanlar, kontrol<br />
ve/veya sertifıkasyon kuruluşunun izni ve komitenin uygun görmesi şartıyla<br />
yeniden geçiş sürecine alınabilirler.<br />
Barınaklarda hijyenik tedbirler alınması yanında, hayvanların bakımıyla<br />
ilgili olanları strese sokarak bağışıklık sistemlerini zayıflatacak<br />
davranışlardan da kaçınmalıdır. Organik hayvan yetiştiriciliğinde, büyükbaş<br />
ve küçükbaş hayvanlarda kastrasyon, boynuz köreltme, kulak delme gibi<br />
hayvanın fiziki yapısına müdahaleler sadece kontrol kuruluşunun onayı ile<br />
yapılır. Bu müdahalelerde hayvanların acı çekmesi minimize edilmeli,<br />
gerekirse anestezik ilaçlardan yararlanılmalıdır. Bu hayvanlarda kuyruk<br />
kesme, tavuklarda ise gaga kesme uygulanmamalıdır. Hayvanların taşınması,<br />
hayvanlarda en az stresi oluşturacak ve en kısa zamanda gerçekleştirilecek<br />
şekilde yapılmalı ve nakil sırasında sakinleştirici kullanılmamalıdır. Organik<br />
üretim yapılacak hayvanlar ile konvansiyonel üretim yapılacak hayvanların<br />
kesimi mümkünse ayrı kesimhanelerde, mümkün değilse aynı kesimhanede<br />
farklı zamanlarda yapılmalıdır. Ayrıca, hayvanlara kesim esnasında stres<br />
yaratmayacak şekilde davranılmalı ve uygun kesim yöntemlerinden<br />
yararlanılmalıdır.<br />
Bitkisel üretimde olduğu gibi ve daha öncede belirtildiği gibi hayvansal<br />
<strong>organik</strong> üretimde de hayvanların genetik yapısı değiştirilemez ve bunlardan<br />
üretilmiş ürünler <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> yöntemine uygun olmadığından, <strong>organik</strong><br />
hayvansal üretimde girdi olarak da kullanılamaz. Organik yetiştiricilikte gen<br />
teknolojisi ile hayvan ıslahına izin verilemez.<br />
Organik hayvan yetiştiriciliğinde, büyümeyi ve gelişmeyi artırıcı ve teşvik<br />
edici maddeler, üreme devrelerini değiştiren maddeler, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong><br />
ilkelerine uymadığı, hayvanların dengesini, sağlığını ve davranışlarını<br />
etkilediği için asla kullanılmamalıdır.<br />
Müteaddit defalar değinildiği gibi, <strong>organik</strong> hayvancılıkta suni tohumlama<br />
ancak kontrol ve/veya sertifıkasyon kuruluşunun izniyle yapılabilir. Suni<br />
kızgınlık gerektiği durumlarda, steroid madde enjekte edilecekse, kontrol ve<br />
sertifıkasyon kuruluşundan mutlaka izin alınmalıdır.<br />
226
Organik hayvansal üretim yapılan işletmelerde veya çiftliklerde hayvanların<br />
bakımı için kuyruk kesme, koyunların kuyruklarına elastik bant yapıştırma,<br />
diş kesme, gaga kesme, kanatları yolma gibi yöntemler uygulanmaz. Fakat<br />
iğdiş etme ve boynuz köreltme hayvana zarar vermemek şartı ve kontrol<br />
ve/veya sertifıkasyon kuruluşunun onayı ile yapılabilir. Bu uygulamalar en<br />
müsait yaşta ve en deneyimli personel tarafından yapılmalı ve hayvana acı<br />
çektirilmemesine dikkat edilmelidir.<br />
Tedaviye alman hayvan türüne kimyasal bileşimli ilaç uygulamaları yerine,<br />
tedavi edici etkisinin bulunması ve tedavi koşullarına uygun olması kaydıyla<br />
bitki alıntıları ve bitki özleri gibi bitkisel ilaçlar, bitki, hayvan veya mineral<br />
kaynaklı maddeler gibi doğal yapılı ürünler, eser madde ve ürünleri<br />
kullanılmalıdır.<br />
Bütün bu önleyici tedbirlere rağmen, bahsedilen maddelerin kullanımının<br />
hastalıkla veya yaralanmayla mücadele de yetersiz kalması veya yetersiz<br />
kalmasının muhtemel olduğu durumlarda, hayvanın acı çekmemesi için,<br />
tedavide veteriner sorumluluğunda kimyasal bileşimli ilaçların<br />
kullanılabileceği, daha önce de söylenmiştir.<br />
Hastalık etmenlerinin hayvanlara geçiş riskini en aza indirmek veya önlemek<br />
için uygun ilaçlar tatbik edilebilir. Bir hayvana normal koşullarda verilen<br />
veteriner ilaçlarının son uygulandığı tarih ile bu hayvanlardan <strong>organik</strong> ürün<br />
elde edilme tarihi arasındaki süre ilacın tanımlanmış kesilme süresinin iki<br />
katı veya kesilme süresi belirtilmediği hallerde en az 48 saat olacaktır.<br />
Bir hayvana veya hayvan grubuna aşı uygulamaları, parazit tedavisi, bir yıl<br />
içerisinde ikiden fazla veya azami üç kez kimyasal bileşimli veteriner<br />
ilâçlarının veya antibiyotiklerin uygulanması halinde, söz konusu hayvanlar<br />
veya bu hayvanlardan elde edilen ürünler Organik Tarım Yönetmeliğine<br />
uygun olarak üretilmiş ürün sıfatıyla satılamazlar ve kontrol ve/veya<br />
sertifikasyon kuruluşunun izni ve Komitenin mutabakatı şartıyla bu<br />
hayvanlar ve ürünleri ancak geçiş sürecine alınabilirler.<br />
Kasaplık hayvanlarda kesimden önceki 2 ay, süt ve süt ürünleri alınacak Ve<br />
yapılacak hayvanlara süt alımından 7 gün ve yumurta verecek olanlara<br />
yumurta alımından en az 5 gün önce sentetik ilaç verilmiş ise, bu ürünler<br />
<strong>organik</strong> ürün olarak satılamaz. Kanatlılarda yumurtlamayı ve yumurta<br />
sarısını artırıcı ya da kalite düzenleyici sentetik maddeler ile doğal olmayan<br />
yöntemler asla kullanılamaz.<br />
227
Organik hayvan yetiştiriciliği ve hayvansal üretim yapan işletmeler,<br />
hayvanların girişi ve çıkışı ile, tüm tedavi uygulamaları ile ilgili güncel,<br />
detaylı ve düzenli kayıtlar tutarak hayvanlara kimlik vermek<br />
durumundadırlar. Organik <strong>tarım</strong> işletmesinde yapılan her işin kayıt altına<br />
alınması yönetmeliğin amir hükmüdür.<br />
Hayvanların nakilleri stressiz ve kısa zamanda gerçekleştirilecek şekilde<br />
yapılmalıdır. Yükleme ve boşaltma işlemleri dikkatlice yapılmalı ve<br />
hayvanları zorlamak amacıyla herhangi bir elektriksel aygıt<br />
kullanılmamalıdır. Nakliye öncesi ve esnasında herhangi bir yatıştırıcı ilaç<br />
kullanılmamalıdır.<br />
Organik olarak yetiştirilmiş besi hayvanlarına, yani kasaplık hayvanlara,<br />
kesim esnasında strese girmelerini önlemek için munis, mutedil ve dikkatli<br />
davranılmalı, uygun kesim yöntemleri uygulanmalıdır. Mümkün olan<br />
durumlarda ayrı kesimhaneler kullanılmalı, mümkün olmayan durumlarda<br />
ise, <strong>organik</strong> hayvanların kesimi, konvansiyonel olarak beslenmiş hayvanların<br />
kesiminden ve kesimhane iyice temizlendikten sonra yapılmalıdır. Kesim<br />
işlemi aynı kesimhanede, aynı anda yapılmamalıdır. Kesim yapılacak<br />
hayvanların belli bir yaşa gelmiş olması lazımdır. Bu durum özellikle kümes<br />
hayvanları için daha da önemlidir. Bu bakımdan bazı kümes hayvanlarının<br />
kesim için asgari yaşı verilmiştir (Tablo 13).<br />
Organik hayvancılıkta, hayvanlara bütün doğal davranışlarını gösterebileceği<br />
barınak, sağlık ve iyi bir bakım imkanı verilse de, bir diğer söyleyişle hayvan<br />
refahı ile ilgili <strong>organik</strong> yetiştirme şartları temin edilse de, <strong>organik</strong> olarak<br />
beslenme imkanları temin edilip <strong>organik</strong> yem verilmedikçe, sağlıklarının<br />
korunması, devam ettirilmesi ve onlardan sağlıklı <strong>organik</strong> ürünler alınması<br />
mümkün değildir. Nitekim sadece <strong>organik</strong> hayvancılıkta değil, geleneksel<br />
hayvan yetiştiriciliğinde de en önemli sağlık sorunlarının hayvan beslemede<br />
yapılan hatalardan kaynaklandığı görülmektedir. Hayvan beslemede<br />
hayvanların meralarda otlaması, kaba yem ihtiyaçlarının karşılanması ve<br />
kesif yem rasyonlarını oluşturan yemlerin kalitesi, enerji değeri, miktarı ve<br />
veriliş şekilleri ile kullanılan katkı maddeleri başta hayvan sağlığı olmak<br />
üzere, gelişimi ve değişimini önemli ölçüde etkilemektedir.<br />
228
Tablo 13. Kümes Hayvanlarının (Kanatlı) Kesimi îçin Asgari Yaş Sınırlan<br />
Tavuklar<br />
Et horozları<br />
Pekin ördeği<br />
Dişi muscovy ördeği<br />
Erkek muscovy ördeği<br />
Yaban ördeği<br />
Afrika tavuğu<br />
Hindi ve kaz<br />
81 günlük<br />
150 günlük<br />
49 günlük<br />
70 günlük<br />
84 günlük<br />
92 günlük<br />
94 günlük<br />
140 günlük<br />
Yem Temini Ve Beslenme<br />
Organik hayvancılıkta kullanılacak yemin, <strong>organik</strong> bitkisel üretimle<br />
sağlanması gerekmektedir. Bu nedenle hayvancılık işletmesinde <strong>organik</strong> yem<br />
bitkilerinin de üretilmesi uygundur. Aksi halde dışarıdan yem temini her<br />
zaman mümkün olmayacağı gibi ekonomik de olmaz. Hayvanların sağlıklı<br />
olması, yemin çeşitliliği, yeterliliği ve kalitesi ile ilgilidir. Organik<br />
hayvancılık işletmelerinin bitkisel <strong>organik</strong> işletmelerle bütünleşmesinden ve<br />
bunun yararlarından daha önce uzun uzun bahsedilmiştir.<br />
Çiftlikte bulunan hayvanlardan et, süt, yumurta üretiliyorsa, hayvanların<br />
dengeli ve yeterli beslenmeleri zorunludur, aksi halde üretimde önemli<br />
düşüşler görülebilir. Eğer yeterli ve dengeli beslenme yapılamıyorsa, hayvan<br />
sayısı azaltılmalıdır. Örneğin, süt inekleri için sürekli taze ota ve proteinli<br />
yemlere ihtiyaç vardır. Dengeli beslenen hayvanlar, sağlıklı ve üretken olur.<br />
Uygun beslenen hayvanların canlılığı, gürbüzlüğü, tüy ve derilerinin<br />
parlaklığı dikkati çeker. Geviş getiren hayvanların sindirim sistemlerinin<br />
özelliği nedeniyle, ot ve yaprakla beslenmeleri önemlidir. Baklagil yem<br />
bitkileri yüksek oranda protein ihtiva ettiğinden hayvancılıkta fazlaca<br />
yararlanılır. Bunların tarlada üretilmesi ile toprağa önemli miktarda azot<br />
sağlanır ve bitki gelişmesi artar. Mineral madde olarak hayvanlara doğal<br />
tuzlar verilir. Organik hayvancılıkta sentetik yemlerin verilmesi men<br />
edilmiştir.<br />
Meralar<br />
Hem Türkiye'de ve hem de bütün dünya'da ve özellikle de Avustralya,<br />
Kanada, Arjantin, Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği Ülkeleri ve<br />
Bağımsız Devletler Topluluğu gibi hayvancılığın ileri olduğu ülkelerde gerek<br />
229
konvansiyonel ve gerekse <strong>organik</strong> hayvancılık bakımından meraların çok<br />
özel bir önemi vardır. Aslında meralar ve çayırlar herhangi bir ülkenin en<br />
değerli tabii kaynaklarıdır. Bugün dünya yüzünde <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>a ayrılmış en<br />
geniş alanlar, <strong>organik</strong> hayvancılık yapılan Avustralya, Arjantin, Kanada ve<br />
benzeri ülkelerdedir. Bu geniş <strong>organik</strong> alanlar mer'alardır.<br />
Türkiye'de genelde meraların durumuna bakacak olursak, pek de iyimser<br />
olmak mümkün değildir. Özellikle Cumhuriyet döneminde yakın bir zamana<br />
kadar meralarla ilgili hukuki bir düzenleme yapılamamış ve meraların<br />
tespit, tahdit ve ıslah işlemleri büyük ölçüde ihmal edilmiştir. 1950 yılından<br />
sonraki dönemde <strong>tarım</strong>da güç kaynağı olarak her geçen gün daha etkili olarak<br />
makine-motor (traktör) kullanılmış, diğer araç ve gereçlerin traktörle birlikte<br />
kullanılışı, meraların işlenmesine ve tarla arazisine dönüşmesine sebep<br />
olmuştur. Cumhuriyetle beraber, daha sonra 1940-1950 arasında çiftçiyi<br />
topraklandırma kanunu ile birlikte meralar azalmaya başlamış ve 1960'lı<br />
yıllarda 45 milyon hektar olan mera arazisi bugün 15-20 milyon hektara<br />
kadar düşmüştür. Sadece meralar alan olarak azalmamış, büyük ölçüde<br />
çeşitliliği ve verimliliği de kaybolarak bozulmuştur. Bilhassa 1960'lardan<br />
sonra sürekli bir şekilde ve ısrarla meralarla ilgili bir mevzuatın ortaya konulması<br />
için uğraşılmış ve ancak rahmetli Tarım ve Köyişleri Bakanlarından<br />
Mustafa Taşar'm üstün gayretleri ile 1997 yılında Türkiye Büyük Millet<br />
Meclisi'nden bir mera yasası çıkarılabilmiştir. Bu yasadan sonra<br />
Türkiye'deki meralar ve çayırlık alanlar önce tesbit edilmiş, sonra ıslah edilecek<br />
yerler tahdit edilmiş ve bu konu ile ilgili olarak Tarım ve Köyişleri<br />
Bakanlığı illerde ve ilçelerde mera komisyonları oluşturulmuş ve bozulan<br />
meraların ıslahı yapılmaya çalışılmaktadır. Buna rağmen ülkedeki meralarda<br />
bazı iyileştirmeler olmakla beraber, daha çok mesafe ve alınacak yol vardır.<br />
Türkiye meralarından elde edilen kaba yem halen elde bulunan hayvan<br />
popülasyonunun ihtiyacına kafi gelmemektedir. Meraların aşırı otlatılmasına<br />
bir türlü kabili tatbik bir sınırlama getirilememiştir.<br />
Hiç şüphesiz ki gerek konvansiyonel hayvancılıkta ve gerekse <strong>organik</strong><br />
hayvansal üretimde, eğer meralar vasıflı ise, hayvanların meralarda<br />
otlatılması ve beslenmesi daha ekonomiktir. İşçilik giderleri azdır. Elbette ki<br />
meralar <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> kurallarına göre yönetilmelidir. Hayvan sayısına bağlı<br />
olarak otlaklarda ve meralarda otlatma sınırlandırılabilir. Mevsim olarak<br />
erken otlatma ve birim mera alanında taşıma kapasitesinin üzerinde hayvan<br />
otlatma toprağın fiziksel özelliklerini bozar, toprak erozyonu meydana gelir.<br />
Aynı şekilde hayvanların erken ve yoğun olarak meralara salınması ile<br />
biyolojik çeşitlilik önemli ölçüde etkilenir. Erken bahar döneminde,<br />
hayvanların, kökleri ile çıkararak yedikleri bitkiler artık bir daha gelişemez,<br />
230
hayvanların ağırlıkları ile toprak sıkışır, yağmur suları toprak yüzeyinden<br />
içeri giremez, yüzeyden akışa geçer ve toprak aşınarak taşınır. Bu nedenle,<br />
<strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>da otlak ve mera yönetimi hem hayvancılık bakımından ve hem<br />
de ekolojik dengenin korunması bakımından önem taşır. Ekolojik ve<br />
ekonomik bakımdan sorunlarla karşılaşılmaması için, ilkbaharın erken<br />
döneminde otlatmadan vazgeçilmeli, otların gelişmesi ve köklerinin<br />
güçlenmesi, ayrılarak dönüşümlü (münavebeli) olarak otlatılmalıdır. Her<br />
parselde otlatılacak hayvan sayısı ve otlatma süresi meranın özelliklerine<br />
göre belirlenmelidir. Bu şekilde hayvanların uzun yol kat etmeleri de<br />
önlenmiş olacağından, et ve süt verimleri de artar. Başıboş ve kontrolsüz<br />
otlatmada et ve süt veriminin önemli ölçüde azaldığı bilinmektedir. Ayrıca,<br />
hayvan dışkısı da belirli alanlarda yoğunlaştığı için mera toprağının<br />
gübrelenmesi ile bitkilerde gelişme görülür, toprak <strong>organik</strong> maddesi artar ve<br />
erozyon azalır. Erozyonun azalması ile önemli bir su kirliliği sorunu da<br />
ortadan kalkar. Çünkü taşman toprak parçacıkları ve bu parçacıklara bağlı<br />
hayvan dışkısı su kaynaklarının kirlenmesine neden olur. Hayvanların otlak<br />
ve meralarda beslenmesi, iklim özelliklerine, bitkisel üretime, arazi varlığına,<br />
otlak ve meraların özelliklerine bağlı olarak değişir.<br />
Organik hayvancılık yapılacak yerlerde gerçekleştirilecek mera ıslahında,<br />
mümkün mertebe suni gübreleme yapılmamalı, ya da <strong>organik</strong> hayvancılık<br />
için mutlaka geçiş süresi beklenmelidir.<br />
Yemler<br />
Hayvancılıkta, hayvanları beslemek için, meraların oluşumundaki yem<br />
kaynakları kaba yemler ve kesif yemlerdir. Kaba yem kaynakları başta yem<br />
bitkileri olmak üzere, her türlü anızlar, sap ve saman, kavuz ve benzeri hasat<br />
artıklarıdır. Kesif yemler veya konsantre yemler ise; hemen hemen bütün<br />
buğdaygil ve baklagiler familyalarında bulunan serin veya sıcak iklim tahılı<br />
olarak yetiştirilen mahsullerin ya doğrudan doğruya kendi daneleri veya<br />
selektör artığı, elekaltı ve benzeri kısımları, yemeklik dane baklagiller içinde<br />
aynı materyaller zikredilebilir. Bunların yanında, yine buğdaygil ve baklagil<br />
yem bitkilerinin dane ve enerji veren kısımları kesif yem; ot, sap, saman ve<br />
artıkları (baklagil, buğdaygil veya diğer familyalar) kaba yemleri<br />
oluşturmaktadır. Her iki kategorideki yemleride <strong>organik</strong> hayvancılık<br />
bakımından ve daha yakından incelemekte yarar vardır.<br />
Organik hayvancılıkta, hayvan beslemede genç geviş getiren hayvanların<br />
beslenmesinde öncelikle anne sütü dikkate alınmaktadır. Doğumla birlikte<br />
buzağılar en az 3 ay, kuzu ve oğlaklar ise an az 1.5 - 2 ay, ana sütü ile<br />
231
eslenmeli ve diğer yemlere yavaş yavaş alıştırılmalıdır. Organik hayvan<br />
beslemede kaba ve keşif yemler; <strong>organik</strong>, özellikle bitkisel kaynaklı olmalı<br />
ve üreticiler bu yemleri mümkün olduğunca kendi işletmelerinden veya<br />
komşu işletmelerden sağlamalıdırlar.<br />
Kaba Yemler<br />
Hayvan beslemede kullanılan her türlü yemler ihtiva ettikleri<br />
(içerdikleri) besin maddelerinin yoğunluğuna ve çeşitliliğine göre değer<br />
kazanmaktadırlar. Birim ağırlıkta düşük oranda sindirilebilir besin maddesi<br />
içeren selüloz oranı (% 18-20) yüksek yemlere "Kaba Yemler" denmektedir.<br />
Gerek konvansiyonel hayvancılıkta ve gerekse <strong>organik</strong> hayvancılıkta<br />
hayvanlara doyumluk vermek, işkembeyi çalıştırmak ve geviş getirmek için<br />
gerekli olan kaba yemler ekonomik ve sağlıklı bir beslenmenin esasıdır. Bu<br />
yemler kalitelerine bağlı olmakla beraber, çoğunlukla hayvanların enerji,<br />
protein, vitamin ve mineral ihtiyaçlarının önemli bir kısmını da karşılarlar.<br />
Hayvanlara verilecek yem karışımları hazırlanırken temel olarak kaba<br />
yemler esas alınıp, kesif yemin bileşiminin kaba yemin özelliklerine göre<br />
belirlenmesi gerekir. Hayvana yeteri kadar kaba yem verilmezse, yemler<br />
sindirim kanalından hızlı geçer ve yeterince sindirilemez, hayvan bu<br />
sindirme işlemini yapabilmek için tahta, kumaş parçaları gibi şeyleri yiyerek<br />
işkembesini ve bağırsaklarını doldurmaya çalışır. Öte yandan saman gibi,<br />
dolgu maddesince zengin yemler fazla verilirse, hayvanların ihtiyacı olan<br />
protein, vitamin, mineral gibi besin maddesi eksiklikleri görülür. Yani<br />
hayvan işkembesini doldurmuş, ancak besin maddesi ihtiyacını<br />
karşılayamamış olur. Doğal ve yapay mer'a yemleri, yonca, fiğ, korunga,<br />
mısır hasılı, karışım halinde yetiştirilen yeşil yemler (fiğ, yulaf, arpa<br />
karışımları), her tür fabrikasyon yan ürünleri (pancar posası, bira posası vb.),<br />
kök ve yumru yemler (şeker ve hayvan pancarı, havuç, patates vb.), her tür<br />
meyve ve sebzeler (kavun, karpuz, elma, domates vb.), ekşitilmiş yemler<br />
(silo yemleri), kuru otlar (çayır kuru otu, yonca kuru otu vb.), harman<br />
kalıntıları (sap, saman, kavuz, kes vb.) kaba yem kaynağı olarak geviş getiren<br />
hayvanların rasyonlarmda kullanılmalıdır.<br />
Organik hayvancılıkta baklagil yeşil yemlerinin ayrı bir önemi vardır.<br />
Bunların en önemlileri yonca, üçgül, korunga ve fiğdir. Buğdaygil yeşil<br />
yemlerinden bazıları ise tahıl hasılları, mısır hasılı, yulaf hasılı, darı ve<br />
ayrıktır. Baklagil yeşil yemleri, buğdaygil yeşil yemlerine göre protein,<br />
kalsiyum ve A vitamini yönünden daha zengin, daha lezzetli ve birim<br />
alandan daha fazla ürün verirler.<br />
232
Kaba yemlerden olan çayır ve meralar en ucuz ve en bol yem<br />
kaynaklarmdandır. Kaba yem ihtiyacının büyük bir bölümü çayır ve<br />
meralardan karşılanabilmektedir. Birçok bitki bir arada bulunduğundan<br />
çayır-meralarm beslenme değerleri yüksektir. Sığırlar kaliteli bir mera da<br />
ortalama 7 saat otlayarak 70 kg mera otu tüketebilirler. İyi kaliteli bir<br />
meradan inek ve genç hayvanlar besin maddesi ihtiyaçlarını karşılayabilirler.<br />
Eğer mer'alar iyi kaliteli değilse, enerji ve mineral madde ilaveleri<br />
yapılmalıdır. Yüksek boylu bitkiler 20 cm, kısa boylu bitkiler 10 cm boya<br />
ulaşınca meralar kontrollü olarak otlatılmalıdır. Fakat bu mer'alarda asla<br />
<strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> yönetmeliğine aykırı herhangi bir işlem yapılmış olmamalıdır.<br />
Yonca, dünyada en fazla yetiştirilen yem bitkilerindendir. Birim alandan<br />
daha fazla verim alınır, protein, Ca, Mg, K ve vitaminler bakımından<br />
zengindir, lezzetlidir, sindirimi kolaydır. Yonca 1/10 çiçeklendiğinde<br />
biçilmelidir. Yonca lifli olduğu için diğer kaba yemlere oranla daha yüksek<br />
oranda ve daha hızlı sindirilir. İşkembedeki asitliği giderici etkisi yüksektir.<br />
Protein bakımından zengin olması nedeniyle kaba yem yonca kullanılmasıyla<br />
hayvanın protein ihtiyacının önemli bir kısmı karşılanmış olur. Yonca<br />
çoğunlukla kuru olarak kullanılmakla birlikte, taze olarak ta hayvanlara<br />
verilebilir. Taze yoncanın hayvanlara alıştırılarak ve soldurularak,<br />
mümkünse kuru ot, kurutulmuş şeker pancarı posası, kepek ve saman ile<br />
birlikte verilmesi tavsiye edilir. Çünkü körpe, özellikle de çiğ düşmüş yonca<br />
geviş getiren hayvanlarda gaz ve şişkinliğe sebep olur. Yeşil yoncanın sütün<br />
tadını olumsuz etkilememesi için sağımdan sonra verilmesi gerekir. Yeşil<br />
yonca süt ineklerine 40-50 kg/gün, keçi ve koyunlara 4-6 kg/gün olarak<br />
verilir. Kaliteli kuru yonca elde etmek için hasat zamanı, yaprak oranı,<br />
kurutma şekline dikkat edilmelidir.<br />
Korunga, yoncanın yaptığı gibi hayvanlarda şişkinliğe neden olmaz.<br />
Hayvanlara soldurulmadan verilebilir. İrat hayvanlarına yoncanın verildiği<br />
düzeyde verilebilir. Fiğ de yeşil ya da kurutularak hayvanlara verilebilir.<br />
Protein ve mineral halamından yonca kalitesine yakındır. İneklere fazla<br />
verildiği zaman sütün tadını bozabilir. Onun için ölçülü ve dikkatli<br />
verilmelidir.<br />
Buğdaygil ve baklagil yemleri yeşil olarak hayvanlara verilecekse bunların<br />
ekiminin karışık yapılması, hayvanın yemden yararlanması bakımından daha<br />
iyidir. Mesela yulaf ile fiğ karışık ekilebilir. Yeşil yulaf, nişasta ve su<br />
bakımından zengin olduğundan hayvanlar tarafından istekle ve iştahla<br />
tüketilirler.<br />
233
Süt, süt olum devresinde ya da yarı yarıya taneler sertleşince biçilen mısır<br />
hasılı, besi ve süt sığırlarına günde 25-30 kg, keçilere 5-6 kg, koyunlara 3-4<br />
kg verilebilir. Et ve süt sığırlarına fazla miktarda verilen mısır haslı ishale<br />
neden olabilir. O bakımdan çok dikkatli olunmalıdır.<br />
Pancar yaprakları toz ve topraktan arındırılıp temiz bir şekilde<br />
soldurulduktan sonca hayvanlara verilmelidir. Toprak ve tozla bulaşık pancar<br />
yaprakları ishal oluşturduğu gibi rumen iç duvarında da yaralar ve buna bağlı<br />
iç kanamalar oluşturabilir. Bacaklarda şişlik ve-gebelerde yavru atma<br />
oluşturabilir. Pancar yaprakları fazla miktarda verildiğinde hayvanlarda<br />
kalsiyumun değerlendirilmesini engellemekte, ishal, iştahsızlık ve sinirlilik<br />
hali görülmektedir. Bu yüzden yüksek verimli süt ineklerinde süt humması<br />
meydana gelmektedir. Pancar yaprakları daha çok besi sığırların da<br />
semirtmede kullanılır. Besi sığırlarına günde 30-40 kg verilebilir. Pancar<br />
yaprakları hayvana verilirken kalsiyumca desteklenmelidir. Bu amaçla 1 kg<br />
pancar yaprağı hayvana verilirken, ince öğütülmüş 100-150 gr kalsiyum<br />
karbonat katılabilir. Pancar hasadı esnasında kesilen pancar başları da<br />
hayvanlara yedirilebilir. Yalnız pancar başları hayvanların yiyebileceği<br />
şekilde kıyılmalıdır. Tüm yıl boyunca yeşil yem temin edilemeyeceğinden<br />
yeşil yemler ya kurutularak ya da silolanarak muhafaza edilmelidir.<br />
Silaj üretiminde birçok bitki kullanılabilirse de, mısır en çok kullanılan<br />
bitkidir. Bunların yanında tahıl hasılları, değişik buğdaygil ve baklagil otları,<br />
doğal çayır ve mera bitkileri ile bir çok tarla bitkileri ve sanayi bitkileri yan<br />
ürünlerinden de silaj yapılabilir.<br />
Silaj yapmak için mısır biçilirken toprak taş gibi parçaların karışmayacağı<br />
şekilde biçim yapılmalıdır. Soldurma yeteri kadar yapılmalı ve su oranı %70<br />
ten fazla olmamalıdır. Aksi takdirde silodan su sızıntısı olur. Silaj bitkileri<br />
ortalama 1-2 cm boyunda parçalanır. Taşıma ve doldurma işlemleri bozulma<br />
meydana gelmemesi için hiç zaman kaybetmeden gerçekleştirilmelidir. Süt<br />
ineklerine günlük maksimum 30/40 kg silaj yemi verilebilir. Besi sığırları ve<br />
danalara 15 kg/gün, koyunlara 3-4 kg/gün silaj yemi verilebilir. Silaj süt<br />
ineklerine sağımdan sonra yedirilmeli, aksi halde silaj m kokusu süte<br />
geçebilir. Buzağı ve genç sığırlara kaliteli olmak şartıyla 5. ve 6. haftadan<br />
itibaren silaj vermeye başlanabilir ve 5-6 aylarda günde 5 kg'a kadar silaj<br />
verilebilir. Koyunlara kaliteli olmak şartıyla günde 1-1.5 kg silaj, kuru otla<br />
birlikte karıştırılarak verilmelidir.<br />
Kök (şalgam, hayvan pancarı, şeker pancarı, havuç) ve kök ve yumrulu<br />
yemler (patates, yer elması, tapyoka) su bakımından zengin olması nedeniyle<br />
234
esi hayvanlarında fazla oranda kullanılmamalıdır. Fazla miktarda verilirse<br />
etin yumuşamasına neden olur. Bu yemler hayvana verilirken temiz<br />
olmalıdır. Hayvanlara aşırı miktarda hayvan pancarı ve şeker pancarı<br />
verilirse sindirim bozuklukları, hipokalsemi (kalsiyum eksikliği) hatta<br />
ölümler bile görülebilir. Şeker ihtiva eden pancar gibi yemler, belirli<br />
sınırlarda verilirse süt yağını artırır. Ancak fazlası süt yağı miktarını azaltır.<br />
Süt ineklerine aşırı miktarda verilirse sütün kokusunun değişmesine neden<br />
olur. Şeker pancarı, süt ineklerine 40 kg'a kadar verilebilir. Şeker pancarı<br />
hayvanlarda gaz oluşumuna ve bunun sonucunda şişkinliğe neden olabilir.<br />
Bu yüzden şeker pancarı hayvanlara verilirken kuru ot, yonca ve saman gibi<br />
yemlerde karıştırılarak verilmelidir.<br />
Patates, genelde mineral maddeler bakımından fakirdir, ancak potasyum<br />
minerali yüksektir. Olgunlaşmamış filiz veren patates, ışığa maruz kalarak<br />
rengi yeşilimsi olanlar ve sürgün veren patatesler hayvanlara kesinlikle<br />
verilmemelidir. Yoksa hayvanlarda zehirlenmeler (Solanin alkoloidinden<br />
ileri gelen) görülebilir. Patates aşırı verildiğinde hayvanda karın ağrısı,<br />
gebelerde yavru atımına sebep olabilmektedir. Hayvanlara patates verilirken<br />
kuru ot, küspe gibi yemlerle deseklenmelidir. Patates hayvanlara<br />
alıştırılarak, günde süt ineklerinde 10-20 kg, besi sığırlarına 20-25 kg, besi<br />
koyunlarına 3 kg verilebilir. Süt ineklerine fazla miktarda verilirse peynir ve<br />
tere yağ yapımında zorluk olur ve daha sulu tereyağı oluşumuna neden olur.<br />
Kavun ve karpuz hayvanlara verilmeden önce mutlaka küçük parçalar<br />
halinde doğranmalıdır. Kepekle karıştırılarak verilirse tüketim daha da<br />
kolaylaşır. Kabak hayvanlara verilirken kuru ot, tane yemler ve küspe gibi<br />
kuru yemlerle karıştırılarak verilmelidir. Sığır ve atlara bu şekilde günde 15<br />
kg'a kadar verilebilir.<br />
Ağaç dal ve yaprakları süt ineklerine günde 4 kg'dan fazla verilmemelidir.<br />
Fazlası süt verim ve kalitesini olumsuz yönde etkiler, gebe hayvanlara zarar<br />
verebilir ve kabızlığa neden olur. Saman, kavuz ve kabuk gibi yemler<br />
hayvana günlük verilen fakat sindirilmeyen, sadece işkembesinin dolmasına<br />
neden olan yemlerdir. Samanlar sığırlara günlük 2-7 kg, koyunlara 1-2 kg,<br />
atlara 3-4 kg kadar verilebilir. Gebe hayvanlara daha az verilmelidir.<br />
Kuru ot, sap ve saman gibi kaba yemlerinin depolanması için basit ve<br />
ekonomik, aynı zamanda yemin kolaylıkla alınması ve zarar görmesini<br />
önleyecek bir planlamanın yapılması gerekir. Kaba yem deposu, yüksek üstü<br />
beşik çatıyla örtülü ve etrafı açık, basit bir yapı tarzında düzenlenebilir. Kaba<br />
yem deposu yüksekliği 5 m alınabilir. Depo hacminin belirlenmesinde yonca<br />
235
kuru otunun balyalı halde birim hacim ağırlığı 6 ton/m3, buğday ve arpa sap<br />
ve samanı için 14 ton/m alınabilir.<br />
Başlangıçtan beri, <strong>organik</strong> hayvancılıkta hayvanlara yedirilmesi söz konusu<br />
olan bütün bu yemlerin tamamı <strong>organik</strong> olarak yetiştirilmiş olmalıdır.<br />
Organik hayvan yetiştiriciliğinde şayet <strong>organik</strong> olarak yetiştirilmiş yemler<br />
bulunmasa, kontrol ve sertifıkasyon kurumunun da görüşü alınarak konvansiyonel<br />
olarak yetiştirilmiş kaba yemler de yedirilebilir. Ta ki geleneksel<br />
kaba yem oranı % 60'ı geçmemelidir.<br />
Kesif Yemler<br />
Türkiye'de hayvancılığın en önemli handikaplarından, engellerinden biri<br />
yeterli kaba yem üretilememesidir. Değil sadece <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> için<br />
geleneksel <strong>tarım</strong>da, geleneksel hayvancılıkta bile kaba yem noksanı<br />
hayvancılığı ve hayvansal ürünlerin üretimini olumsuz yönde etkilemektedir.<br />
Özellikle et, süt ve bunların tüketimi giderek artmakta ve bu talep bir türlü<br />
karşılanamamakta ve hayvansal ürünlerin fiyatları da devamlı artmaktadır.<br />
Durum böyle olunca gerek konvansiyonel hayvancılık, gerekse <strong>organik</strong><br />
hayvancılık kesif yemlerle ve endüstri yemleri ile desteklenmek<br />
durumundadır.<br />
Konsantre yemler (yoğunluğu ve enerjisi yüksek yemler) enerji, protein ya da<br />
her ikisi bakımından da zengin olan, sindirilme ve yarayışlılık derecesi<br />
yüksek yemlerdir. Organik hayvancılıkta kullanılacak kesif yem<br />
kaynaklarının da mutlaka <strong>organik</strong> olması ve <strong>organik</strong> olarak yetiştirilmiş<br />
materyallerden elde edilmesi şarttır. Bu kurallar <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong><br />
yönetmeliğinde de zikredilmiştir.<br />
Bitkisel kaynaklı <strong>organik</strong> kesif yem kaynakları denildiğinde tahıllar, bunların<br />
ürünleri ve yan ürünleri; yağlık tohumlar, yağlı meyveler, bunların yan<br />
ürünleri, aynı zamanda bunların küspeleri ile her türlü baklagiller (gerek<br />
yemeklik dane baklagiller ve gerekse yemlik baklagiller) bunların ürünleri ve<br />
yan ürünleri, yumrulu kökler, toprak altında teşekkül eden kök-gövdeleri,<br />
kalınlaşmış ana kökler, rizomlar, yumrular, bunların ürünleri ve yan ürünleri,<br />
diğer tohumlar ve meyveler ile bunların ürünleri ve yan ürünleri akla<br />
gelmektedir. Süt sığırlarının konsantre yem karmalarında kullanılan başlıca<br />
tahıl taneleri mısır, arpa, buğday, yulaf ve çavdardır. Genellikle protein<br />
oranları % 8-12 arasında değişir. Kolay sindirilebilir karbonhidratlardan olan<br />
nişasta oranları yüksek olanlar asidozise sebep olurlar. Protein bakımından<br />
eksik olduklarından özellikle yüksek verimli ineklerin beslenmesinde protein<br />
236
akımından zengin yemlerle (baklagil taneleri veya küspeler) takviye<br />
edilmelidirler. Buğdaygil tanelerinin sığırlara kırılarak ve hatta daha iyisi<br />
ezme şeklinde verilmeleri uygun olur. Aksi takdirde büyük bir kısmı<br />
işkembede değerlendirilmeden dışkı ile atılır. Bu da bir nevi israf demektir.<br />
Mısır, enerji bakımından en zengin (3300 kcal/kg), selüloz bakımından en<br />
fakir (%2) tane yemdir. Sindirilme derecesi yüksektir. Doymamış yağ<br />
asitlerinden zengin olduğundan fazla verilirse hayvanlardan elde edilen<br />
tereyağını yumuşatır. Sorgum, kurak ve sıcak iklimlerde yetişebilir. Besin<br />
maddeleri miktarı ve besleyici değeri mısıra benzer. Bazı türlerin de,<br />
özellikle kavuzlu tohumlarında yüksek düzeyde tanen vardır. Sorgum, bu<br />
nedenle hayvanların çoğu tarafından sevilmez.<br />
Buğdayın enerji düzeyi mısıra yakındır. Sindirilme derecesi oldukça<br />
yüksektir. Yağ (%2'den az) ve selüloz (yaklaşık %2) miktarı düşüktür.<br />
Azotsuz öz maddenin çoğu nişastadan oluşur. Buğday, kalsiyum bakımından<br />
fakir, fosforca zengindir. Vitamin A ve D bakımından çok yetersizdir.<br />
Vitamin E yönünden yüksektir. Çok ince öğütülerek hayvanlara verilmesi<br />
hamurlaşmaya neden olur. Alıştırmadan fazla verilirse sindirim zorluğu,<br />
şişme, bazen ishal yapabilir. Karbonhidratlarda zengin olduğundan besi<br />
hayvanları için oldukça uygundur. Süt ineklerine verilecek karışımlara % 30<br />
buğday katılabilir.<br />
Arpa, besin değeri kavuz miktarına bağlıdır. Koyun ve keçiler dışındaki<br />
hayvanlara kabaca kırılarak verilmelidir. Sindirilme derecesi iyidir, ancak<br />
kavuzda bulunan selülozun sindirimi oldukça düşüktür. Lisin bakımından<br />
yetersiz olduğu için proteinin kalitesi düşüktür. Arpa fosfor açısından<br />
zengindir.<br />
Yulaf, tahıllar içinde en önemli yem maddesidir. Ortalama % 12 protein,<br />
% 11 selüloz içerir. Yağ oranı (% 5) fazladır ve doymamış yağ asitleri<br />
bakımından zengindir. Yağın yüksek olması yemin lezzetini artırır. Yulafın<br />
besleyici değeri kavuz miktarına göre değişir, yulaf ortalama % 20-30 kavuz<br />
içerir. Enerjisi düşüktür. Vitamin E miktarı diğer tahıllardakinin iki katıdır.<br />
Besi sığırları için yeterli enerji sağlamaz, yem karışımına tane yemlerin 1/3'ü<br />
kadar konursa hayvanlar tarafından iyi değerlendirilir. Kırılarak, ezilerek ya<br />
da kabaca kırılarak verilir. Selülozca zengin olduğu için tek başına<br />
verildiğinde sindirim sisteminde topaklaşmaya neden olmaz. Yulaf süt<br />
inekleri için uygun bir yemdir, süt yağını ve verimi olumlu etkiler, fazlası<br />
tereyağını yumuşatır ve tek başına yeterli besin maddesi sağlayamaz. Enerjisi<br />
düşük olduğu için beside karmaya katılan miktar % 25'den fazla<br />
237
olmamalıdır. Daha çok genç hayvanların ve damızlıkların beslenmesinde<br />
kullanılır.<br />
Yine tahıl kalıntılardan önemli bir kesif yem olan çavdar, lezzetli olmadığı<br />
için genelde iştahla tüketilmez. Büyümeyi önleyici maddeler (pentozanlar)<br />
ile çavdar mahmuzunda ergotamin alkaloidi bulunduğu için fazla<br />
verildiğinde hayvanlarda performansı düşürebilir, sindirim bozuklukları<br />
görülebilir, gebe hayvanlarda abort (yavru atma) olabilir. Onun için çavdarın<br />
tek başına değil mısır, yulaf veya arpa ile karıştırılarak verilmesi uygundur.<br />
Besi rasyonlarında çavdar oranı hiçbir zaman kesif yemin % 20'sini<br />
aşmamalıdır. Süt ineklerine daha fazla verilebilir (% 40), fazlası tereyağını<br />
sertleştirir.<br />
Önemli bir buğday çavdar melezi olan Tritikale'nin enerji değeri yüksektir<br />
(2800-3200 kcal/kg). Protein düzeyi yaklaşık % 15 olup, kalitesi buğdaydan<br />
daha iyidir. Ürün verimi buğdayın 2/3 ile 3/4'ü kadardır. Görüldüğü gibi<br />
dane verimi düşüktür.<br />
Baklagillere gelince; baklagil tane yemleri (fiğ, bakla, mürdümük vb.),<br />
protein (% 20-40) ve yağ (% 1-20) bakımından zengindirler. Ham selüloz<br />
miktarı kavuzlu buğdaygillerinkinden düşük, kavuzu alınmış olanlardan daha<br />
yüksektir (% 5-15), kalsiyum miktarı da buğdaygillerinkinden yüksektir,<br />
içerdikleri acı maddelerden dolayı, istekle tüketilmezler. Kabızlığa sebep<br />
oldukları için lakzatif etkili yemlerle birlikte verilmesi uygundur.<br />
Fiğ, protein bakımından zengin (% 29), selüloz bakımından fakirdir. Fazla<br />
verilirse kabızlığa, sütün lezzetinde bozulmaya neden olabilir. Süt ineklerine<br />
günde 1.5-2 kg'a kadar kırılarak verilir. Değirmencilik yan ürünlerinden<br />
kalın ve ince buğday kepeği, razmol çavdar kepeği, pirinç kepeği yem olarak<br />
kullanılmaktadır. Bir ton buğdaydan 150-160 kg kadar kepek çıkmaktadır.<br />
Buğday kepeği ortalama % 14 protein içerir. Kepek, lisin bakımından buğday<br />
ve mısıra göre daha zengindir, bu nedenle biyolojik değeri de bu tane<br />
yemlerden daha iyidir. B grubu vitaminleri ve mineral madde içeriği iyi<br />
durumdadır. Fosfor bakımından oldukça zengindir (% 1.29). Kalsiyum<br />
düşüktür. Hayvan beslemede kepeğin kullanımını sınırlayan en önemli<br />
faktör selüloz içeriğidir (% 12-17). Bundan dolayı enerji değeri düşüktür,<br />
yaklaşık 1300 kcal/kg'dır. Süt verimini olumlu etkilediği halde fazlası<br />
tereyağında yumuşamaya neden olur. Kepek hayvan beslemede; yoğun<br />
yemlerin hafifletilmesinde, lezzetsiz yemlerin lezzetlerinin artırılmasında,<br />
sindirimin kolaylaştırılmasmda, fosfor kaynağı olarak ve lakzatif etkisinden<br />
dolayı kabızlık yapıcı yemlerin etkisini azaltmak için yararlı bir yemdir.<br />
238
Enerji düzeyi düşük olduğu, için besinin ilk dönemlerinde sığır karma<br />
yemlerine % 20, kuzu besi yemlerine % 10-15 oranında katılır. Besinin son<br />
döneminde rasyondan çıkarılması ya da azaltılması yararlı olmaktadır. Süt<br />
ineklerinde yem karmasına %30 katılabilir.<br />
Yağlı tohumların, yağı alındıktan sonra, geriye kalan proteince zengin ürüne<br />
küspe denir. Küspeler iyi bir protein kaynağıdır. Kalsiyum bakımından fakir,<br />
fosfor, potasyum, magnezyum minerali bakımından ise zengindir.<br />
Pamuk tohumu küspesi; protein içeriği kabuk miktarına ve elde ediliş<br />
metoduna göre oldukça değişkendir (% 25-40). Kalsiyumu düşük, fakat<br />
fosfor içeriği yüksektir, pres küspe süt ineklerine günde 1 kg verilir, fazlası<br />
tereyağını sertleştirir, lezzeti bozulabilir, ekstraksiyon küspe günde 3-4 kg<br />
verebilir. Beside günde hayvan başına 4/5 kg verebilir, ancak ideali 1-2<br />
kg'dır. Fazlası et yağını sertleştirir. İçerdiği gossipol (alkoloid) dolayısıyla<br />
fazlası zararlı olabilir (süt verimi ve kalitesi düşebilir, gebe hayvanlarda<br />
yavru atmalar, damızlık erkeklerde kısırlık görülebilir). Pamuk küspesi<br />
kullanımında dikkatli olunmalıdır.<br />
Soya küspesi protein değeri açısından en kıymetli bitkisel proteinlerdendir.<br />
Protein oranı kabuk durumuna göre % 40-50 arasındadır. Selüloz miktarı<br />
diğer küspelere göre oldukça düşüktür (% 5-7). Soya küspesi iyi bir protein<br />
kaynağı olması nedeniyle genellikle genç hayvanların ve kanatlıların<br />
beslenmesinde kullanılmaktadır. Eğer vermek gerekiyorsa süt ineklerine<br />
günde 2-2.5 kg, besi sığırlarına 2-3 kg, kuzu ve toklulara 300-500 g küspe<br />
verilebilir.<br />
Ayçiçeği küspesinin kalitesi içerdiği kabuk miktarına bağlıdır. Protein % 20-<br />
40 arasında değişir. Süt karma yemlerine % 25, ya da günlük 2 kg<br />
karıştırılarak verilebilir, fazlası tereyağını sertleştirir.<br />
Açıkça ifade edilmesi gerekir, ki, <strong>organik</strong> hayvancılıkta, özellikle <strong>organik</strong><br />
kesif yem temininde çok önemli güçlüklerle karşılaşılabilir. Bunun için<br />
daima uyanık, önceden tedbirli ve hazırlıklı olunmalıdır. Bilhassa GDO'lu<br />
ürünlerin ürünleri, bunların yan ürünleri hayvanlara asla verilmemelidir.<br />
Hayvansal <strong>organik</strong> yetiştiricilikte, hayvan besleme materyali olarak<br />
hayvansal kaynaklı <strong>organik</strong> yemler de verilebilir. Bunların başında süt ve süt<br />
ürünlerinin atıkları ve yan ürünleri gelmektedir. Örnek vermek gerekirse,<br />
ham süt, süt tozu, kaymaksız süt, kaymaksız süt tozu, ayran, ayran tozu,<br />
peynir altı suyu ve tozu ile kazein ve laktoz tozu, ifade edilebilir. Bunlardan<br />
239
ayrı olarak; balık, diğer deniz ürünleri, bunların ürünleri ve yan ürünleri olan<br />
rafine edilmemiş balık yağı, enzimler yoluyla elde edilen yumuşakçalar ve<br />
balık unu söylenebilir. İyot bakımından zengin deniz yosunları kurutulup toz<br />
haline getirilerek rasyonlara katılabilir.<br />
Mineral kaynaklı yem maddelerinden olan, rafine edilmemiş deniz tuzu, kaba<br />
kaya tuzu, sodyum sülfat, sodyum karbonat, sodyum bikarbonat ve sodyum<br />
klorür ile deniz ve su hayvanlarının kabuk ve kemikleri öğütülerek elde<br />
edilmiş tozları, kalsiyum karbonat, kalsiyum laktat ve kalsiyum glukonat ile<br />
fosfor kaynağı olan kemiğin dikalsiyum fosfat çökeleği, floru alınmış<br />
dikalsiyum fosfat ve floru alınmış monokalsiyum fosfat ile susuz<br />
magnezyum oksit, magnezyum sülfat, magnezyum klorür ve magnezyum<br />
karbonat gibi magnezyum tuzları ile bir kükürt bileşiği olan sodyum sülfat<br />
da, <strong>organik</strong> hayvancılıkta beslenme maddesi olarak kullanılabilir.<br />
Bütün bunlardan başka gerek konvansiyonel gerekse <strong>organik</strong> hayvancılıkta<br />
hayvan beslemede kullanılabilecek yem katkı maddeleri de bulunmaktadır.<br />
Bunların önemli bir kısmı iz element şeklindeki minerallerdir. Eser (çok az)<br />
miktarda yemlere (rasyonlara) katıldıklarında hayvanlara pozitif yönde<br />
etkileri olmaktadır.<br />
Bilinen ve en fazla yem katkı maddesi olarak kullanılan iz elementlerdir;<br />
• Demir (demir (E) karbonat, demir (E) sülfat-monohidrat, demir (III) oksit),<br />
• İyot (susuz kalsiyum iyodür, kalsiyum iyodür-hekzahidrat, potasyum<br />
iyodür),<br />
• Kobalt (kobalt (E) sülfat monohidrat ve/veya heptahidrat, bazik kobalt (II)<br />
karbonat-monohidrat),<br />
• Bakır (balar (II) oksit, bazik balar (E) karbonat-monohidrat, balar (E)<br />
1<br />
sülfat-pentahidrat),<br />
• Mangan (mangan (E) karbonat, mangan oksit ve manganik oksit, mangan<br />
(E) sülfat-mono ve/veya tetrahidrat),<br />
• Çinko (çinko karbonat, çinko oksit, çinko sülfat-mono ve-veya<br />
heptahidrat),<br />
• Molibden (amonyum molibdat, sodyum molibdat),<br />
• Selenyum (sodyum selenat, sodyum selenit),<br />
• Natrolit-fonolit (aleminyum silikatın doğal karışımı, alkali toprak, alkali<br />
alüminyum dirosilikat, natrolit (% 43-46,5 ve felspat formülü ve yemdeki<br />
oram en fazla 25 000 mg/kg),<br />
• Volkanik kökenli klinoptilolit (en aza % 85 klinoptilolit ve en fazla % 15<br />
felspat, mika ve kil içeren, kuvars ve fiber içermeyen volkanik orijinli<br />
240
sulu kalsiyum alüminosilikat formülü yemdeki oram en fazla .10 000<br />
mg/kg)'dir.<br />
Ayrıca <strong>organik</strong> hayvancılıkta yemlerle birlikte hayvanlara verilmesinde yarar<br />
olabilecek vitaminler, provitaminler ve kimyasal açıdan tanımlanmış benzer<br />
etkisi bulunan maddeler, enzimler, mikroorganizmalar, koruyucular,<br />
birleştiriciler, katılaşmayı önleyici müstahzarlar, katılaştırıcılar ve bir takım<br />
işlemlere yardımcı olacak (özellikle silaj işlemi) elementler de<br />
bulunmaktadır. Bütün bu maddeler kullanılırken, <strong>organik</strong> üretimde çiftçiye<br />
yardımcı olacak olan kontrol ve sertifıkasyon kuruluşu ile istişare etmek<br />
şarttır.<br />
Benzer etkisi olan maddelere örnekler:<br />
• 70/524/EEC'nolu talimatla uygun görülen vitaminler,<br />
• Yem maddelerinde doğal olarak ortaya çıkan ham maddelerden elde<br />
edilenler,<br />
• Tek mideli hayvanlar için doğal vitaminlere eşdeğer sentetik vitaminler.<br />
Enzimler:<br />
• 70/524/EEC'nolu talimatla uygun görülen enzimler,<br />
Birleştiriciler:<br />
• E 551 b koloidal silis,<br />
• E 551 c kieselgur,<br />
• E 553 sepiolit,<br />
• E 558 betonit,<br />
•E 559 saf kil,<br />
• E 561 vermikulit,<br />
• E 599 perlit.<br />
Silaj yapmada kullanılan yardımcı maddeler; deniz tuzu, kaba kaya tuzu, bazı<br />
enzimler, maya, peynir altı suyu, şeker, şeker pancarı posası, tahıl unu,<br />
melas; laktik, asetik, formik ve propiyonik bakterilerdir. Bunların<br />
kullanılmasına hava şartlarının etkisi vardır. Uygun olmayan hava şartları söz<br />
konusu ise, kontrol ve sertifıkasyon kuruluşunun görüşü ve müsaadesi<br />
alınarak silaj üretiminde laktik, asetik, propiyonik ve formik asit de<br />
kullanılabilir.<br />
241
Organik Hayvansal Ürünlerin Pazarlanması<br />
İster <strong>organik</strong> bitkisel, ister <strong>organik</strong> hayvansal ve isterse <strong>organik</strong> su ürünleri<br />
gibi gıda ve beslenme maddeleri üretimleri olsun, ya da giyim ve mefruşat,<br />
hatta barınma gibi mekanla ilgili üretimler olsun, mümkün olduğunca, ya<br />
özel ihtisas dükkanlarında (pazar, fuar, tehşir mağazaları), yada büyük<br />
alışveriş merkezlerinde ayrı reyonlarda (bölümlerde) pazarlanmaktadır, daha<br />
doğrusu öyle yapılmalıdır.<br />
Organik olarak üretilmiş hayvansal ürünlerin piyasaya arz edildikleri ve<br />
pazarlandıkları yerde, yani tüketiciye satıldıkları yerde, tercih edileni<br />
ambalajlı, üzerinde etiketi, markası ve işareti (logosu) olan bir şekilde<br />
verilmesi söz konusudur. Ayrıca tüketici talep ettiği takdirde hem yetiştirme<br />
esnasındaki her safhada, hem de değerlendirme esnasındaki her safhada<br />
yapılan kontrollerin belgesi ona gösterilebilmelidir. Ayrıca bütün bunların<br />
sonucunda alınmış olan <strong>organik</strong> üretim sertifikası da satıcıların elinde<br />
bulunmalıdır. Organik ürün piyasa ve pazarları ancak bu şartlarda gelişebilir<br />
ve genişleyebilirler. Özellikle fazla kazanma duygusuyla ihtikâr yapmaktan<br />
sakınmalı ve tüketicilerin kuşkularının ortadan kaldırılmasına yardımcı<br />
olunmalıdır. Bu hayvansal ürünler için daha da önemlidir. Tüketici hayvansal<br />
<strong>organik</strong> ürün alırken her türlü şüpheden vareste (uzak) olmalıdır. Özellikle<br />
aldatılmışlık duygusuna kapılmış bir tüketiciye malın tekrar pazarlanması<br />
son derece zordur. Organik <strong>tarım</strong>ın emekleme ve başlangıç safhasında böyle<br />
durumlarla karşılaşması söz konusu olmamalıdır.<br />
Organik hayvansal ürünlerin bir yerden başka bir yere taşınması ve<br />
nakledilmesi, <strong>organik</strong> hayvansal ürünlerin soğuk zincire dâhil edilmesi<br />
sonderece önemlidir. Aslında bitkisel <strong>organik</strong> ürünler için de bu durum<br />
dikkatle üzerinde durulacak bir konudur. Fakat gerek hayvansal <strong>organik</strong>,<br />
hayvansal ürünler, gerekse <strong>organik</strong> su ürünlerinin nakliyesi, bir yerden başka<br />
yerlere götürülmesi çok daha fazla özen ve hassasiyet isteyen bir iştir. Bunun<br />
için geliştirilmiş standartlar, kurallar ve yöntemler söz konusudur. Bu<br />
standartlara uyulması şarttır. Aksi takdirde hem ürünün değeri düşecek, hem<br />
de kalitesi bozulacaktır.<br />
Bitkisel <strong>organik</strong> ürünlerin perakende olarak tarla ve bahçe başında veya<br />
doğrudan doğruya işletmede pazarlanması da yapılabilir. Bu sırada da<br />
fevkalade duyarlı davranılmalıdır. Aynı durum hepsi için söz konusu olmasa<br />
bile, bazı hayvansal ürünler (balık, yumurta ve benzeri) için de söz konusu<br />
olabilir. Böyle durumlarda bile küçük de olsa düzenli ve disiplinli bir satış<br />
yeri veya büfesinin olması tüketicinin satıcı (üretici)'ya olan güvenini artırır.<br />
242
Hayvansal <strong>organik</strong> ürünlerin verilen sipariş üzerine de satışı söz konusu<br />
olabilir. Hele böyle durumlarda daima birinci planda tüketicinin güveni göz<br />
önünde bulundurulmalıdır. Bütün <strong>organik</strong> ürünlerin, gayet tabii ki bu arada<br />
hayvansal <strong>organik</strong> ürünlerin de tanıtımının (reklam) yapılması uygundur ve<br />
gereklidir. Ancak bu tanıtım propaganda ve reklamdan daha çok<br />
bilgilendirilmeye dayalı olmalı ve mutlaka gerçekleri yansıtmalıdır. Aksi<br />
halde zaten parasını harcarken kılı kırk yaran tüketicilere ilerisi için caydırıcı<br />
olunabilir. Bu da sektörün gelişmesine ve genişlemesine olumsuz etki<br />
yapacaktır.<br />
Organik ürün pazarlarının çok dikkatli bir şekilde denetlenmesi, bu ürünlerin<br />
alıcılarına daima güven verecektir. Organik ürün üretici ve satıcıları haksız<br />
rekabetten kaçınmalıdır. Eğer rekabet yapılacaksa, rekabetin koşullarına<br />
uygun hareket edilmelidir. Organik üreticilerin örgütlenmesi ayrıca<br />
önemlidir, eğer böyle bir teşkilatlanma olabilmişse, bu ürünlerin pazara ve<br />
piyasaya arzında da önemli avantajlar sağlayacaktır.<br />
Organik Bal Üretimi<br />
Esasen arı, hayvanlar âleminin bir bireyi olarak kabul edildiği için, <strong>organik</strong><br />
bal üretimi de, <strong>organik</strong> hayvancılık büyük başlığı altına alınmıştır. Fakat<br />
aslında arıcılık apayrı bir konu ve gerçekten çok özen isteyen ve arının<br />
dilinden anlayanların yapabileceği bir üretim alanıdır. Hele de <strong>organik</strong><br />
arıcılık, <strong>organik</strong> bal üretimi konvansiyonel üretimlerden çok daha farklı ve<br />
fevkalade dikkat ve özen gösterilmesi gereken hassas bir iştir. Bu bakımdan<br />
bu konu olabildiğince ayrı ve farklı işlenmiştir.<br />
Arıcılık; yapılan araştırmalarda elde edilen verilere göre tahmini olarak<br />
16.000 yıl öncesinden beri insanların uğraşa geldikleri bir üretim faaliyetidir.<br />
Aynı şekilde Anadolu insanın da vazgeçilmez bir geleneği olarak<br />
süregelmiştir. Ancak arıcılıktaki gelişmeler son birkaç yüzyıl içine yayılmış<br />
ve bugün gelinen noktada başlı başına bir <strong>tarım</strong>sal faaliyet olarak "bal<br />
arılarını kullanabilme ve yönetebilme sanatı" olarak tanımlanmıştır.<br />
Türkiye'de sanayileşme adına önemli yatırımlar yapılmasına ve bu yönde<br />
önemli adımlar atılıyor olmasına rağmen, <strong>tarım</strong> nüfusu hala % 3 0-3 5'ler<br />
düzeyindedir. Bu durum Türkiye için "henüz sanayileşmekte olan bir <strong>tarım</strong><br />
ülkesi" tanımını getirmektedir.<br />
Hızlı nüfus artışı ve işsizlik sorunu da göz önüne alındığında; artan nüfusu<br />
dengeli beslemek, gerekli çeşitliliği sağlayabilmek, işsiz insan sayısını<br />
243
azaltabilmek ve rekabet edebilecek bir ihracata yönelmek için topraksız ve<br />
işsiz insanlara farklı üretim dalları önerilmelidir.<br />
Bu noktada, dünya ballı bitkiler florasının %75'ine sahip Türkiye'de; bal,<br />
propolis, polen gibi insan sağlığı ve beslenmesi açısından çok kıymetli ve<br />
<strong>tarım</strong>ı yapılan bitkilerde sağladığı tozlaşmayı (polinasyon) artırıcı özelliği ile<br />
<strong>tarım</strong>sal üretimde hayati öneme sahip arıcılık, büyük değer kazanmaktadır.<br />
Zengin florası, uygun ekolojisi, koloni (kovan) varlığı ve arı popülâsyonundaki<br />
genetik varyasyon bakımından Türkiye büyük bir arıcılık potansiyeline<br />
sahiptir. Artvin-Camili Havzasında bulunan uzun dil ve sakinlik özelliğiyle<br />
tanınan Saf Kafkas Ari'sinin keşfedilmesi çok büyük önem taşımaktadır.<br />
Dünyada ekonomik öneme sahip dört arı türünden biri olan bu arı, doğru<br />
kullanılırsa Türkiye <strong>tarım</strong>ı için bir dönüm noktası olabilir.<br />
Özellikle gelişmiş ülkelerdeki bireylerin; tükettikleri ürünlerin niteliği<br />
konusunda gösterdiği özenin artması, buna bağlı olarak daha fazla bedel<br />
ödemelerine rağmen, daha doğal ürünler talep etmeleri, <strong>organik</strong> bal gibi arı<br />
ürünlerinin önemini artırmaktadır.<br />
Ancak Türkiye'de arıcılığa gerekli önem verilmemekte, özlenen politikalar<br />
ve yatırımlar çok cılız kalmaktadır. Halen arıcıları tek çatı altında toplayan<br />
bir organizasyonun olmaması; teknik destek, standartlaşma, satış ve<br />
pazarlama gibi sorunların çözüme kavuşamamasma sebep olmakta ve bu<br />
durum özel sektöre önemli görevler yüklemektedir.<br />
Fosil bulgular arının dünyada 80 milyon yıldır bulunduğunu göstermektedir.<br />
Kimi kaynaklara göre, 16. yüzyıla kadar sadece Eski Dünya topraklarında<br />
bulunan balansı Yeni Dünya'ya Avrupa'dan göçlerle taşınmıştır. Arıcılığın<br />
tarihçesi ise, insanların mağara hayatı yaşadığı on binlerce yıl öncesine kadar<br />
gitmektedir. M.Ö. 7000 yıllarına it mağaralara çizilen resimler, çok eski<br />
tarihlere ait arı fosilleri ve benzeri tarihi bulgular bu görüşü doğrulamaktadır.<br />
İlk insanlar doğal olarak ağaç kovukları ve kaya oyuklarına yuvalanan<br />
oğulları öldürerek ballarından yararlanmışlardır.<br />
Tarihi gelişim içinde taş devrinden itibaren; önce mantar ve ağaç kütükleri,<br />
sonra da toprak ve kilden yapılmış kaplar kovan olarak kullanılmış ve<br />
zamanla bugün kullanılan kovanlar geliştirilmiştir. Günümüzde arıcılık,<br />
kutup bölgeleri dışında dünyanın her bölgesinde yapılmaktadır.<br />
Bir üretim dalı olarak arıcılığın ilk olarak Eski Mısır'da yapıldığı<br />
244
sanılmaktadır. Neolitik çağa (M.Ö. 5000) ait testi ve kütük kovanlar en<br />
önemli bulgulardır. Mezopotamya; Dünya'da ilk merkezlerdendir. Son<br />
birkaç yüzyıl öncesine kadar, çok uzun bir süre ilkel olarak yapılan arıcılık,<br />
birçok bilimsel buluş ve gelişmelerin ışığında günümüz arıcılığına kadar<br />
gelişme süreci yaşamıştır. Günümüz arıcılığına gelinmesinde; 1787 yılında<br />
ana arının havada çiftleştiğinin tespiti, 1845 yılında arı üreme biyolojisinin<br />
izahı, 1851 yılında çerçeveli fenni kovanın keşfi, 1857 yılında temei petek<br />
kalıplarının bulunuşu, 1865 yılında bal süzme makinesinin icadı, 1882<br />
yılında larva transfer yöntemiyle ana arı yetiştirme tekniğinin keşfi ve 1926<br />
yılında ana arılarda yapay (sun'i) döllemenin bulunuşu gibi icatlar katkıda<br />
bulunmuştur.<br />
Ancak arıcılığın gelişmesinde dönüm noktası sayılabilecek buluş, A.B.D.'li<br />
gözlemci Langstroth tarafından 1851 yılında çerçeveli kovanın bulunmasıyla<br />
gerçekleştirilmiştir. Bugün de aynı adla bilinen çerçeveli kovanlar arıcılık<br />
tekniklerinin gelişmesine ve arı biyolojisinin eksik kalan yanlarının<br />
öğrenilmesine yardımcı olmuştur. Günümüzde büyük kapasiteli modern<br />
arıcılık işletmeleri faaliyet göstermektedir. Sepet, küp gibi ilkel kovanlarda<br />
yeni bakım teknikleri uygulanamazken, çerçeveli kovanlarda yüksek<br />
kazançlı arıcılık mümkündür.<br />
Meslek Standartları Kurumu'nun tanımına göre; arıcı, kendi başına ve<br />
belirli bir süre içerisinde, anlı kovan hazırlama, ana arı, oğul arı ve arı<br />
ürünleri üretme, arı kolonisinin bakım, beslenme, arı ürünleri hasadı, arıcılık<br />
araç, gereç ve ekipmanlarının bakım ve onarım işlemlerini yapma bilgi ve<br />
becerisine sahip nitelikli kişidir.<br />
Arıcı, işletmenin genel çalışma prensipleri doğrultusunda, araç, gereç ve<br />
ekipmanları etkin bir şekilde kullanarak, işçi sağlığı, iş güvenliği ve çevre<br />
koruma düzenlemelerine ve mesleğin verimlilik ve kalite gerekliliklerine<br />
uygun olarak, belirlenmiş görev ve işlemleri yerine getirir.<br />
Türkiye coğrafyasının iklimi ve bitki örtüsü özellikleri, arıcılığı Türkiye'nin<br />
hemen her yerinde yapabilme imkanı vermektedir. Sahip olunan flora verimi<br />
yüksek sonuçlar alınmasına olanak sağlayacak niteliktedir. Arıcılık az bir<br />
sermaye ve emekle yapılmaya çok uygun bir uğraştır. İsteyen herkes evinin<br />
bahçesinde 2-3 kovana bakabileceği gibi, işe ticari boyut katıp bu sayı<br />
rahatlıkla 20-30 kovana çıkartabilir. Bu özelliğinden dolayı, bir ailenin<br />
geçimini sağlayan ana uğraş olabileceği gibi, diğer işlerin yanında, ek gelir<br />
sağlayan yardımcı bir faaliyet olarak da rahatlıkla yapılabilir.<br />
245
Arıcılığın <strong>tarım</strong> açısından en büyük önemi ise, bitkilerin tozlaşmasında<br />
oynadığı roldür. Balardan, özellikle açık alanlarda tozlaşmayı (polinasyon)<br />
en iyi yapan böceklerdir. Balarılarmm değişik evrim aşamalarından geçerek<br />
nektar ve polenle beslenme sistemine geçmeleri ve bu amaca uygun<br />
organlarının oluşumu, bitkilerin tozlaşma ihtiyaçlarının karşılanması ile<br />
bağlantılı olduğu düşünülmektedir. Bu nedenle vücut yapıları ve beslenme<br />
tarzları gereği, çok iyi tozlayıcı olan arılar, nektar salgılamaları ve renkleri ile<br />
çiçekler tarafından cezb edilirler.<br />
Polen toplamak için çiçekten çiçeğe gezen arı, bitkilerin doğal yoldan<br />
döllenmesine yardımcı olur. Yapılan araştırmalara göre arının bu fonksiyonu<br />
yaklaşık olarak üründe % 40 verim artışı sağlar. Yurtdışında birçok meyve<br />
bahçesi sahibi tozlaşma döneminde bahçesi için arı kovanı kiralar. Buralarda<br />
arıcılar bu işten de gelir elde eder.<br />
Arıdan elde edilen bal, balmumu, polen ve diğer ürünler ülke ekonomisine<br />
önemli katkılar sağlar. Bu ürünlerin besin olarak tüketilmesinin sağlıklı<br />
yaşam ve dengeli beslenme konusuna olan katkıları da herkesçe bilinir.<br />
Bir arı kolonisinde diğer <strong>tarım</strong>sal üretim dallarında olduğu kadar sürekli<br />
bakım gerekmez. En azından sabah akşam, yem, su, gübre vs. istemez. Belli<br />
dönemlerde birkaç saati alacak bir bakım işlemi, sağlıklı arı kolonilerine<br />
sahip olmak için yeter de artar bile! Arıcılık ayrıca büyük uzmanlıklar<br />
gerektirmez, kolaylıkla öğrenilebilir. Zaten arıcıların en büyük<br />
meziyetlerinden birisi de bildiklerini başkalarına öğretme arzusudur. Arıcılık<br />
yapmaya karar veren herkes, bu işi bilenlerin yardımlarıyla kısa zamanda<br />
arıcılık faaliyetinin ince ayrıntılarını öğrenmeye başlar.<br />
Arıcılığın çok önemli bir uğraş olduğu, bu işe gönül verenler tarafından<br />
sıklıkla vurgulansa da, maalesef Türkiye'de bu alanla ilgili gerekli ve yeterli<br />
yatırımlar önemsenerek yapılmamaktadır. Bilindiği gibi bütün dünyada<br />
sentetik katkı maddeleri içermeyen doğal gıdalara karşı büyük bir ilgi<br />
oluşmaya başlamıştır. Arıcılık hiçbir teknolojik yatırım yapmaya gerek<br />
kalmadan kendiliğinden katkısız ve doğal gıda üreten bir sistemdir. Bu<br />
yüzden ekonomik değeri önümüzdeki yıllarda kendiliğinden artacaktır.<br />
Geleneksel arıcılık, yüzyıllardan beri yapılan arıcılık türüdür. Türkiye'de<br />
"Karakovan" tabir edilen kovanlarda yapılır. Bu kovanlar yöreden yöreye<br />
çok değişken özellikler gösterir. Tahtadan sandık gibi yapılan çeşitleri<br />
olduğu gibi, sepet şeklinde örülerek çamur ve taze hayvan dışkısıyla<br />
sıvananları da vardır.<br />
246
Geleneksel sistemde her şey doğal olarak seyreder. Arı kolonileri arıcının<br />
denetimi altında değildir. Arıcının yapabileceği tek şey kovanları dış<br />
etkenlerden korumaktır. Bu sistemde arıları gerekli olduğunda beslemek,<br />
hastalıkları teşhis edip ilaçlama yapmak, kovan içi problemlere müdahale<br />
etmek, ana arıyı daha verimli bir ana arıyla değiştirmek gibi uygulamalar<br />
mümkün değildir. Bal verimi düşüktür ve ayrıca bal hasadı da oldukça<br />
zordur.<br />
Geleneksel sistemin tek avantajı üretimde yapay hiçbir şey olmayışı, petek ve<br />
balın tamamen doğal özelliklere sahip olmasıdır. Bu yüzden geleneksel<br />
yöntemlerle üretilen ballar pazarda, modern yöntemlerle üretilen ballara<br />
nazaran daha çok tercih edilir. Burada geleneksel terimi yerine <strong>organik</strong><br />
terimi kullanılsa fazla yanlış yapılmış olmaz.<br />
Modern arıcılık sistemi ise, konvansiyonel, yani klasik arıcılık sistemidir.<br />
Modern sistemi (belli bir ölçüde konvansiyonel bal üretimi) geleneksel<br />
sistemden ayıran üç (belli bir ölçüde <strong>organik</strong> bal üretimi) tane temel özellik<br />
vardır. Bunlar; çerçeve, hazır petek ve bal süzme makinesidir. Organik<br />
arıcılığı iyi kavrayabilmek için modern arıcılığı çok iyi bilmek gerekir.<br />
Bal arısı 1 kilo balmumu yapabilmek için yaklaşık 10 kilo bal ve çok yoğun<br />
bir emek harcar. Hazır petek arının işini çok kolaylaştırır. Arı çerçeveye<br />
takılmış hazır peteği kısa zamanda kabartır ve petek gözlerine bal<br />
depolamaya başlar. Böylece arı çok zahmetli olan peteğin temelini oluşturma<br />
işleminden kurtulmuş olur ve zamanının büyük kısmını bal depolamaya<br />
harcar. Ayrıca bal süzme makinesinde balı boşaltılan petekler arılar<br />
tarafından tekrar tekrar kullanılabilir.<br />
Yurtdışında plastik benzeri bir maddeden hücreleriyle birlikte hazır petek<br />
yapma çalışmaları sonuç vermiştir. Özellikle yabancı internet sitelerinde çok<br />
sayıda plastik hazır petek satış ilanları göze çarpmaktadır. Böylece modern<br />
çağın imkânlarıyla arılar petek gözlerini yapma zahmetinden de kurtarılmış<br />
görülmektedir.<br />
Modem sistemin geleneksel sistemlere avantajlarım şöyle sıralayabiliriz:<br />
1) Yapay petek kullanıldığı için arı performansını bal depolamaya harcar ve<br />
böylece bal üretimi çok daha fazla olur.<br />
2) Bal hasadı çok kolaydır.<br />
3) Kovanlar rahatlıkla açılıp problem ve hastalıklar tesbit edilebilir.<br />
4) Irk ıslahı için anaarı değiştirilebilir.<br />
247
5) Zayıf kovanlar rahatlıkla birleştirilebilir.<br />
6) Oğul verdirmek veya verdirmemek arıcının kontrolündedir.<br />
7) Suni oğullar almak mümkündür.<br />
8) Arı kolonisi rahatlıkla başka bir kovana alınabilir.<br />
9) Polen, arı zehiri, arı sütü gibi diğer arı ürünleri rahatlıkla alınabilir.<br />
10) Arıcılık alanındaki yeni gelişmeler ve yeni teknikler kolaylıkla<br />
uygulanabilir.<br />
11) Balın kıt olduğu senelerde arıların kış ve ilkbaharda sönmelerinin önüne<br />
geçmek modern kovanlarda çok kolaydır. Sonbaharda verilecek 3-5 kilo<br />
şeker şerbeti o koloninin kışı rahatlıkla geçirmesine yeter.<br />
Doğada bulunan polen, nektar, su ve propolisin arılar tarafından toplanarak<br />
çeşitli arı ürünlerine dönüştürülmeleri işleminde, üretimden tüketime kadar<br />
tüm aşamalarda yapay beslenme ve kimyasal ilaçlama yapmadan, <strong>organik</strong><br />
<strong>tarım</strong> alanlarında veya doğal yapısı bozulmamış florada gerçekleştirilen her<br />
aşaması kontrollü ve sertifikalı yapılan tüm arıcılık faaliyetleri <strong>organik</strong><br />
arıcılıktır.<br />
Arıcılık ürünü olarak genelde, sadece bal bilinmektedir. Daha önce de ifade<br />
edildiği gibi arılardan bal, balmumu, arısütü, polen, propolis ve arı zehiri gibi<br />
altı çeşit ürün sağlanır. Arılar, bal poleni ve propolisi doğadan<br />
toplamaktadırlar. Arı sütünü, bal mumunu, ve arı zehirini ise bal ve polen<br />
kullanarak metabolizmalarında üretmektedirler.<br />
Arıcılık ürünlerinin <strong>organik</strong> üretim olarak nitelendirilmesi; kovanların<br />
özelliklerine, çevre kalitesine, arıcılık ürünlerinin özenle elde edilmesine,<br />
işlenme ve depolama koşullarına bağlıdır. Bir arı işletmesinin, aynı bölgede<br />
birçok arıcılık birimini işletmesi durumunda bütün birimlerin <strong>organik</strong> arıcılık<br />
üretimi koşullarına uygun olması gerekir.<br />
Organik bal üretiminde yavrulu çerçevelerden bal sağımı yapılması yasaktır.<br />
Ayrıca iyonize arı ürünleri <strong>organik</strong> olarak değerlendirilemez. Konvansiyonel<br />
arıcılıktan <strong>organik</strong> arıcılığa geçiş süreci bir yıldır. Geçiş sürecinin başlangıç<br />
tarihi olarak <strong>organik</strong> arıcılığa uygun olmayan girdilerin son kullanma<br />
tarihleri dikkate alınır. Ancak <strong>tarım</strong>sal üretim yapılmayan alanlarda geçiş<br />
süreci uygulanmaz. Geçiş sürecinde kovanlardaki bütün petekler <strong>organik</strong><br />
balmumundan yapılmış olmalıdır. Organik olmayan bal mumu kullanılması<br />
durumunda kalıntı analizi yapılarak, kalıntı olmadığının belgelenmesi<br />
gerekir. Geçiş sürecinde üretilen ürün <strong>organik</strong> ürün olarak değerlendirilmez.<br />
Arı ırklarının seçiminde seçilecek tür çevreye uyumlu hastalık ve zararlılara<br />
248
karşı dayanıklı olmalıdır. Arı kolonisi, <strong>organik</strong> olarak üretim yapılan<br />
işletmelerden suni oğul olarak veya konvansiyonel arılardan <strong>organik</strong> paketli<br />
çerçevelere aktarma sureti ile elde edilir. Ana arı ihtiyacı, yapay (sun'i)<br />
tohumlama ile veya konvansiyonel kolonilerin % 10'u kadar alınarak<br />
giderilir. Ana arıların kanatlarının kesilmesi men edilmiştir. Ana arıların<br />
yenilenmesi esnasında eski ana arının öldürülmesine izin verilir.<br />
Organik arı yetiştiriciliği yapılacak alanın asgari uçuş çapı 3 km olmalıdır.<br />
Bu alan bir yıl önceden kontrol altına alınır ve harita üzerinde yeri belirtilir.<br />
Organik arıcılık yapılacak yerin sınırları açık bir şekilde işaretlenir.<br />
Kovanların yerleştirildiği yerde, yeterli nektar, polen ve temiz su kaynağı<br />
bulunmalıdır. Çevre kirliliği muhtemel olan; kent merkezleri, otoyollar,<br />
sanayi bölgeleri, atık merkezleri, atık yalana merkezleri gibi <strong>tarım</strong> dışı<br />
üretim kaynaklarından yeterli uzaklıkta olmalıdır. Organik arıcılık yapılacak<br />
alanda asla kimyasal mücadele yöntemleri kullanılmamalıdır. Ayrıca<br />
karantina tedbirleri uygulanan alanlarda <strong>organik</strong> arıcılık yapılamaz.<br />
Organik arıcılıkta arıların beslenmesi, kendi kovanlarmdaki balla<br />
yapılmalıdır. Ancak arıların yaşamının yapay beslenmeye bağlı olduğu<br />
durumlarda yapay besleme, son ürün hasadından başlanılarak, nektar<br />
alımından 15 gün öncesine kadar yapılabilir. Yapay (sun'i) beslemede ancak<br />
<strong>organik</strong> bal ve polen kullanılmalıdır.<br />
Organik bal ve polenin olmaması durumlarında ise, <strong>organik</strong> şeker şurubu<br />
veya <strong>organik</strong> şeker melası kullanılabilir. Yapılan besleme ile ilgili kovan<br />
siciline, kullanılan ürünün tipi, tarihi, miktarı ve besleme yapılan kovan<br />
numaraları kaydedilmelidir. Arılara şeker, pekmez, süt, melas, glikoz ve<br />
diğer konvansiyonel maddeler kesinlikle verilmemelidir. Organik bal veya<br />
<strong>organik</strong> şekerle hazırlanan şuruba takviye amacı ile herhangi bir katkı<br />
maddesi ilave edilmemelidir.<br />
Kovanlar, çevreye ve arıcılık ürünlerine risk getirmeyen toprak, ağaç gibi<br />
doğal malzemelerden yapılmalıdır. Kovanlarda kimyasal boya yerine<br />
propolis, balmumu ve bitki yağları gibi doğal ürünler kullanılmalıdır.<br />
Kovana verilecek yeni petekli çerçeve için temel petek, <strong>organik</strong> üretim yapan<br />
birimlerden sağlanmalıdır. Kabartılmış petekleri güve zararlılarından<br />
korumak için naftalin gibi maddeler kullanılmamalıdır.<br />
Organik <strong>tarım</strong> metoduyla üretilen arı ve arı ürünleri ambalajlanırken <strong>organik</strong><br />
ürün niteliğinin bozulmamasma azami dikkat gösterilmelidir. Ambalajlar;<br />
249
cam malzemeden, tahta malzemeden, özel üretilmiş uygun <strong>organik</strong> kaplama<br />
malzemelerinden yapılmalıdır. Organik arı ürünlerinin ambalajlanması<br />
esnasında, ürünün <strong>organik</strong> niteliğini koruyacak bütün hijyenik tedbirler<br />
alınmalıdır.<br />
Organik arı ürünleri konvansiyonel ürünlerden ayrı olarak depolanmalı ve<br />
muhafaza edilmelidir. Organik ürünlerin depolanması sırasında herhangi bir<br />
kimyasal ilâç kullanılmamalıdır. Organik arı ürünleri, karayolları kenarında<br />
bekletilmemeli ve satılmamalıdır.<br />
Gerek <strong>organik</strong> arıcılıkta gerekse konvansiyonel arıcılıkta en önemli konu<br />
hastalık ve zararlılarla mücadele konusudur. Hastalık ve zararlılarla gereği<br />
gibi mücadele edilmeyen yerlerde verim düşebileceği gibi arı kolonileri,<br />
hatta arıcılık işletmesinin tamamı sönebilir, zarar görebilir. Bunun için<br />
alınacak tedbirlerin en basında dayanıklı ırk ve hatların seçilmesi<br />
gelmektedir. Bununla beraber ana arılar ve balmumu düzenli olarak<br />
yenilenmeli, kovanlardaki erkek arılar daima kontrol edilmelidir. Arıların<br />
hastalığa yakalanmaması için, dinç ve güçlü olabilmeleri için kovanlarda<br />
yeterli miktarda polen ve bal bırakılmalıdır. Aksi takdirde arılar zayıf düşer<br />
ve hastalıklara kolayca yakalanabilirler.<br />
Arı sağlığı için kovanlar sürekli ve sistematik olarak kontrol edilmeli ve<br />
özellikle acil durumlarda gerekli önlemler alınmalıdır. Arılıklarda kullanılan<br />
bütün malzemeler, düzenli olarak <strong>organik</strong> yöntemlerle dezenfekte<br />
edilmelidir. Kullanım esnasında herhangi bir şekilde kirlenmiş maddeler<br />
veya kaynaklar zararsız bir şekilde ve gerekli özen gösterilerek imha<br />
edilmelidir. Bütün koruyucu önlemlere rağmen koloniler hastalanır veya<br />
zarar görürse, derhal onlar tedaviye alınmalı ve gerekli görülürse koloniler<br />
(kovanlar) ayrı, değişik alanlara taşınarak izole edilmelidir. Hastalanmış<br />
kovanlar için geçiş süreci uygulanmalıdır. Dikkat edilecek husus, önleyici<br />
tedbir olarak kimyasal bileşimli ilaç kullanılmamasıdır. Ayrıca temizlik için<br />
de kimyasal maddeler kullanılmamalıdır.<br />
Önemli bazı hastalıklar koloniyi zayıflatırken, bazıları da tamamıyle yok<br />
olmasına neden olur. Çok bulaşıcı ve tehlikeli olan Amerikan Yavru<br />
Çürüklüğü ile Varroa zararlısı, ihbarı zorunlu hastalıklardır. Arılığında bu<br />
hastalıkların varlığını fark eden arıcı kanunen yetkililere haber vermek<br />
zorundadır. Bunlara ilaveten bahsedilmesi gerekli diğer arı hastalıkları<br />
Avrupa yavru çürüklüğü, kireç hastalığı, taş hastalığı, nosema ve torba<br />
hastalığıdır. Bu hastalıkların önemli bir kısmının etkeni funguslardır. Her<br />
birinin mücadelesi ayrı ayrıdır. Daha önce de belirtildiği gibi <strong>organik</strong><br />
250
arıcılıkta kimyasal ilâç kullanılmayıp fiziki, kültürel ve biyolojik önlemler<br />
alınmalıdır.<br />
Arı hastalıklarının veya zararlılarının en önemlisi Varma'dır. Bu bakımdan<br />
bu zararlı üzerinde biraz durulmasında fayda vardır. Varroa, görüntü olarak<br />
keneye benzeyen ve arıların kanını emerek yaşayan 1.5 mm uzunluğunda, 1.7<br />
mm genişliğinde bir asalaktır. Arı bitinden farkı; arı biti 6 ayaklı, varroa 8<br />
ayaklıdır. Varroa arıların kurtçuk, larva ve ergin devrelerinde kanlarını<br />
emerek yaşar. Varroa zararlısına uğramış yavru ve ergin arılar zayıf ve<br />
güçsüzdürler.<br />
Ayak, kanat ve vücutlarının diğer kısımlarında birtakım deformasyonlar<br />
görülür. Arının ömrü kısalır bu yüzden arı ailesi zamanla zayıflayarak yok<br />
olur. Varroa bir arıda 6 adet bazen daha fazla bulunabilir. Hastalık<br />
genellikle bu hastalığa yakalanmış diğer arılardan bulaşma vasıtasıyla olur.<br />
Varroa zararlısı görüldüğü andan itibaren diğer arıcılara ve ilgili resmi<br />
kurumlara haber verilmesi gerekir.<br />
Varroa, kapalı yavru gözlerinde geliştiği için, mücadelesinde kullanılan<br />
ilâçlar etkisiz kalmaktadır. Mücadelenin başarısı ve ilacın etkinliğini görebilmek<br />
için ilaçlamanın yavrusuz dönemde yapılması gerekmektedir. Bunun<br />
için Varroa ile mücadele de en uygun zaman kolonilerde kuluçka<br />
faaliyetlerinin ve kapalı yavru miktarının en az olduğu erken ilkbahar ve geç<br />
sonbaharda olmaktadır. Varroa zararlısından korunmak ve tedavisi için<br />
ruhsatlı bir takım ilaçlar geliştirilmiştir. Bunlar arasında Perizin, Vamitrat-<br />
Va, Rulamit-Va, Apistan sayılabilir. Ancak böyle durumlarda <strong>organik</strong> bal<br />
üretim ve arıcılığının derhal geçiş dönemine alınması lazımdır. Organik<br />
arıcılıkta Varroa mücadelesinde, <strong>organik</strong> kökenli formik asit, laktik asit,<br />
asetik asit, oksalik asit, mentol, timol, okaliptol veya kâfur kullanılabilir.<br />
Biyolojik yöntem olarak erkek arı gözlü çerçeveler kullanılabilir.<br />
Yönetmelik bu amaçla erkek arı gözlü, peteklerin imha edilmesine izin<br />
vermektedir.<br />
Isıtma yöntemi uygulanabilir. Bu sistemde arılar 45°C de 5 dakika bekletilir<br />
ve kovan dip tahtasına dökülen Varroa'lar toplanarak imha edilir. Kovanların<br />
dezenfeksiyonu, pürümüz yakılarak yapılır. Diğer arıcılık malzemeleri ise<br />
kaynar suyla ve diğer yöntemlerle dezenfekte edilmelidir. Arıcılıkta<br />
kullanılan ekipmanın ve kovanın temizlenmesi ve dezenfekte edilmesi<br />
amacıyla potasyum ve sodyum sabunu, su ve buhar, kireç kaymağı, kireç,<br />
sönmemiş kireç, sodyum hipoklorit (örneğin çamaşır suyu), kostik soda,<br />
251
kostik potas, hidrojen peroksit, doğal bitki özleri, sitrik asit, perasetik asit,<br />
formik asit, laktik asit, oksalik asit ve asetik asit, alkol, formaldehit ve<br />
sodyum karbonat kullanılabilir.<br />
5.4. ORGANİK SU ÜRÜNLERİ ÜRETİMİ<br />
Türkiye su ürünleri bakımından çok zengin kaynaklara sahip olduğu halde,<br />
gerek su ürünleri toplam üretimi gerekse av ürünlerinden yararlanma<br />
açısından yeterli seviyeye ulaşabilmiş değildir. Konvansiyonel veya<br />
geleneksel su ürünleri yetiştiriciliği bakımından durumu böyle iken, su<br />
ürünleri <strong>organik</strong> üretimi bakımından da henüz emekleme safhasındadır.<br />
Türkiye'nin gerek coğrafi konumu, gerek topoğrafik yapısı ve gerekse<br />
zengin su kaynakları, bugünkü su ürünleri üretimi ile mütenasip değildir.<br />
Ülkenin üç tarafı denizlerle çevreli, Marmara Denizi gibi bir iç denizi<br />
bulunmaktadır. Ayrıca başta Van gölü olmak üzere, su ürünleri yetiştirmeye<br />
uygun onlarca gölü ve akarsuyu vardır.<br />
Türkiye'nin denizleri, özellikle Karadeniz hem biyolojik çeşitlilik<br />
bakımından çok zengin, hem de miktar bakımından büyük bir potansiyele<br />
sahiptir. Gerek Ege ve Marmara Denizleri, gerekse Akdeniz'den de yeteri<br />
kadar faydalanılamamaktadır. Çünkü daha bu denizlerin potansiyelleri tespit<br />
edilip planlı ve programlı bir av işletme ve ekonomisi tayin edilebilmiş<br />
değildir. Ayrıca başta Marmara Denizi olmak üzere denizlerimiz her geçen<br />
gün kirletilmekte ve canlılıkları da azalmaktadır. Gerek Akdeniz ve Ege<br />
Denizleri'nde, gerekse Marmara ve Karadeniz'deki yüzlerce koy ve<br />
körfezden gereği gibi faydalanılamamakta, bu koy ve körfezler gereği gibi<br />
kullanılamamaktadır.<br />
İtiraf etmek gerekir ki, bu balamdan iç sularımızın durumu da çok parlak<br />
değildir. Gerek göllerimiz, gerekse akarsularımız, hem doğal potansiyel<br />
tespiti açısından hem de balıklandırma ve kültür yetiştiriciliği bakımından<br />
asla istenilen seviyeye gelebilmiş değillerdir. Yurdun hemen hemen büyük<br />
bir kısmında, .kültür balıkçılığı yapılabilecek su kaynakları bulunmakla<br />
beraber, gerek Karadeniz ve Doğu Anadolu Bölgesi ve gerekse Akdeniz, Ege<br />
ve Marmara Bölgelerinin verimli yaylaları ve bol su kaynakları da su<br />
ürünleri yetiştiriciliği açısından son derece elverişlidir.<br />
Su ürüniernun geneli hakkında bu kısa bilgileri ve panoromik görüntüyü<br />
verdikten sonra, <strong>organik</strong> su ürünleri yetiştiriciliği konusunda da belli bazı<br />
temel esaslar dile getirebilir.<br />
252
Organik Su Ürünleri Üretiminin Planlanması<br />
Bundan önce üzerinde biraz daha geniş bir şekilde durulan bitkisel ve hayvan<br />
üretim, yani • <strong>organik</strong> bitkisel üretim ve <strong>organik</strong> hayvansal ürün<br />
yetiştiriciliğinde de açıklandığı gibi, herhangi bir ürünü gerek konvansiyonel<br />
olsun, gerek <strong>organik</strong> olsun üretmeden evvel onun pazarının ve piyasasının en<br />
iyi ve rasyonel bir biçimde araştırılması gerekmekte ve ona göre de, bir<br />
işletme üretim planlaması yapılması gerekmektedir. Aksi takdirde, eğer<br />
pazar ve piyasa oluşumuna göre bir işletme üretim planlaması yapılmadan bu<br />
işlere başlanırsa, bu karanlıkta el yordamı ile yol bulmaya benzer ve büyük<br />
ölçüde yanılmalara ve ekonomik kayıplara yol açar. Bunun için <strong>organik</strong> su<br />
ürünleri işletmesinin kapasitesi, periyodik olarak üretim sirkülasyonu,<br />
damızlık, yem ve diğer ihtiyaçların nasıl ve nerelerden temin edileceği,<br />
işletmede istihdam edilecek personel sayısı, bu personelin kalitesi çok ciddi<br />
biçimde üzerinde durulacak konulardır. Yapılacak yatırım için gerekli<br />
sermayelerin nasıl temin edileceği ve bu sermayenin geri dönüşümün nasıl<br />
sağlanacağı, işletme kapasitesinin nasıl artırılacağı, buna gerek olup olmadığı<br />
çok ciddi bir şekilde planlanmalıdır. En ince detaylarına kadar periyodik<br />
olarak uygulama programları yapılmalıdır.<br />
Su Ürünleri İşletmesi ve Çevre<br />
Su ürünleri <strong>organik</strong> yetiştiriciliği için olduğu gibi, genelde de çevre, çevre<br />
kirliliği ve çevrenin gereği gibi temiz ve sürdürülebilir, yaşanabilir, huzurlu<br />
bir hayat ortamı üzerinde ne kadar durulsa azdır. Çevre kirliliği denildiği<br />
zaman başta toprak, su ve hava kirliliği olmak üzere gürültü kirliliği, trafik<br />
kirliliği ve hatta bilgi kirliliği gibi kavramlar ve alanlar akla gelmektedir. Bu<br />
alanların hemen hepsinin gerek konvansiyonel veya geleneksel <strong>tarım</strong>a<br />
gerekse <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>a çok ciddi etkileri söz konusudur.<br />
Su ürünleri işletmesi kurulacak yer ister denizler de veya kıyılarda olsun,<br />
isterse iç sularda akarsu veya göllerde olsun mutlaka çevre kirliliğinden uzak,<br />
temiz, arı ve duru ortamlar olmalıdır. Aksi takdirde daha başlangıçta yanlış<br />
yapılmış olur. Bu bakımdan son derece duyarlı ve titiz olunmalıdır.<br />
Organik Tarım Yönetmeliğinde bu konular dikkatli bir şekilde ifade edilmiş,<br />
kural ve yöntemleri gösterilmiş olmakla beraber sadece <strong>organik</strong> su ürünleri<br />
yetiştirilecek yerde değil, konvansiyonel su ürünleri yetiştiriciliğinde de<br />
işletme kurulacak alanda özellikle kimyasal kirlenme olup olmadığının<br />
tespiti için, müteşebbis kontrol ve/veya sertifıkasyon kuruluşu ile ön<br />
sözleşme yapar. Durumun <strong>organik</strong> su ürünleri yetiştiriciliği bakımından<br />
253
uygun olduğu Organik Tarım Komitesi'ne bir raporla bildirilir. Şayet<br />
herhangi bir kirlenme söz konusu ise bu sorun giderilmeden, problem<br />
çözülmeden orada su ürünleri işletmesine asla müsaade edilmez.<br />
Ayrıca, su ürünleri işletmesi kurulup <strong>organik</strong> su ürünleri üretimi yapılacak<br />
yer, çevre korumaya uygun olmalı, muhtelif atıklar ve artıklar hiçbir şekilde<br />
çevreye zarar vermemeli, biyolojik çeşitlilik teşvik edilmeli, tür ve alt<br />
türlerin seçiminde kapasiteler ve yerel koşullara uyum göz önüne alınmalı, su<br />
yapısının korunması için bütün tedbirler alınmalıdır.<br />
Üretim Materyali Seçimi ve Temini<br />
Su ürünleri <strong>organik</strong> üretimi için seçilecek anaç damızlık ve yetiştiricilik için<br />
seçilecek yumurta, yavru üretim materyali son derece dikkat istemektedir.<br />
Organik su ürünleri yetiştiricilinde doğal olarak hastalığa dayanıklı tür ve alt<br />
türlerin seçimine dikkat edilmelidir. Su ürünleri yetiştiriciliği yapılacak<br />
yerin, kurulacak tesislerin yerel şartlara uygun olmasına azami özen<br />
gösterilmelidir. Büyütülecek olan yavrular ve damızlıklar, işletmenin<br />
şartlarına önemli ölçüde intibak edebilmelidir.<br />
Organik su ürünleri yetiştiriciliğinde, hayvanların genetik yapısı<br />
değiştirilemez ve genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar ve bunlardan<br />
üretilmiş ürünler, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> metoduna uygun olmadığından, girdi olarak<br />
kullanılamaz. Gen teknolojisi metotları ile ıslaha izin verilmez. Ancak<br />
yapılacak ıslah ve geliştirme çalışmaları konvansiyonel, klasik yöntemlerle<br />
yapılabilir.<br />
Organik su ürünleri yetiştiriciliğinde, bazı üretim tiplerinin tabiatında olan<br />
özel müdahaleler dışında uygulanan, büyümeyi arttırıcı ve üreme devrelerini<br />
değiştiren bazı maddeler, kullanımı <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> ilkelerine uymadığı ve su<br />
canlılarının dengesini, sağlığını ve davranışlarını etkilediği için<br />
uygulanamaz. Canlıya zarar vermemek koşuluyla markalama yapılabilir.<br />
Ayrıca, canlının sağlığını, dengesini ve davranışlarını etkilememek<br />
koşuluyla fotoperiyot uygulaması ile sıcaklık azaltılması veya artırılması<br />
uygulamaları kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşunun izniyle<br />
gerçekleştirilebilir.<br />
Su ürünleri üretiminde, <strong>organik</strong> veya konvansiyonel olsun, çoğu kez<br />
damızlık işletmeleri ile üretim işletmesi ayrı olabilir. Damızlık işletmelerinin<br />
mutlaka kuluçkahanelerinin olması gerekir. Su ürünlerinin anaçlarının<br />
yetiştirildiği, bunlardan yumurta almak ve yumurtadan çıkan larvaların belli<br />
bir büyüklüğe kadar gelmesi için kurulan tesisler kuluçkahanelerdir.<br />
254
Kuluçkahane tesislerinin kurulacağı yerlerin seçimi özel özen istemektedir.<br />
Buralarda 1 ile 5 grama kadar, hatta bazen 10 grama kadar gelişen yavrular,<br />
<strong>organik</strong> su ürünleri üretim işletmesine özel su ürünleri üretim materyali nakil<br />
araçları ile itina bir şekilde taşınmalıdır. Çoğu kez kuluçkahanelerin<br />
bulunduğu işletmelerde <strong>organik</strong> su ürünleri üretimi de yapılır, fakat sadece<br />
ürün üretim işletmelerinde damızlık bulundurulması söz konusu değildir.<br />
Üretim materyali (yumurta, larva, yavru) seçimi ve bunların nakledilmesi bu<br />
işin en önemli safhalarından biridir. Şayet <strong>organik</strong> olarak üretilmiş damızlık<br />
materyal veya üretim materyali temin etmek mümkün değilse, konvansiyonel<br />
olarak elde edilmiş üretim materyali de <strong>organik</strong> yetiştiricilikte bir müddet<br />
kullanılabilir.<br />
Geçiş Süreci ve Süresi<br />
Organik su ürünleri üretimi yapılacak işletmelerde üretici, müteşebbis;<br />
üretim yapacağı alan ve uygulayacağı yetiştiricilik projesi ile ilgili gerekli<br />
tüm izin ve onayları Bakanlığın ilgili kurumundan almak zorundadır. O da<br />
Organik Tarım Komitesi'dir. ilgili kurumun verdiği izinle bir kontrol ve/veya<br />
sertifikasyon kuruluşu ile sözleşme yapılır. Müteşebbis, üretim yapacağı<br />
işletme veya alan ile ilgili istenen tüm bilgileri sözleşme yaptığı kontrol<br />
ve/veya sertifikasyon kuruluşuna vermek mecburiyetindedir. İşletme, kontrol<br />
ve/veya sertifikasyon kuruluşunca, geçiş sürecine alınır. Organik su ürünleri<br />
üretiminde geçiş süreci uygulamaları değişik olabilir. Ama en az bir üretim<br />
dönemi geçiş süreci olması zorunluluğu vardır. Eğer imkanlar müteşebbisi<br />
zorlanıyor ise, sözleşme yapılan kurum kontrol ve/veya sertifikasyon<br />
kuruluşu ile uyum içerisinde geçiş sürecinin süresi tayin edilebilir. Netice<br />
olarak; kuluçkahane ve yetiştiricilik üniteleri ilk kez oluşturulurken, <strong>organik</strong><br />
olarak beslenmiş canlılar yeterli miktarda temin edilemezse, konvansiyonel<br />
yöntemlerle üretilmiş canlılar kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşunun da<br />
izniyle işletmeye getirilebilir ve üretime alınabilir.<br />
Su Ürünleri Organik Üretim Tesisleri<br />
Su ürünleri <strong>organik</strong> üretim tesisleri, deniz ve kıyılarda veya göl ve<br />
akarsularda olmak üzere denizlerde veya iç sularda kurulmaktadır.<br />
Denizlerde veya iç sularda ister konvansiyonel isterse <strong>organik</strong> olsun,<br />
seçilecek yerin önemli bir takım özelliklere sahip olması lazımdır. Hatta su<br />
ürünleri <strong>organik</strong> üretimi için, bu çok daha önemlidir. Yetiştiricilik tesisinin<br />
sanayi merkezlerinden (tesislerinden) ve atıklarından uzak, çevre kirliliği<br />
olmayan, her türlü doğal vasfını muhafaza eden, ekolojik bozukluk ve<br />
bozulmalara uğramamış bir yer olması tercih edilmelidir.<br />
255
Denizlerdeki ve iç sulardaki <strong>organik</strong> yetiştiricilik tesislerinde, insan gıdası,<br />
stok takviyesi, süs, hijyen malzemesi, kozmetik, sportif ve bilimsel<br />
amaçlarla, kontrol ve/veya sertifıkasyon kuruluşunun denetiminde yapılan<br />
üretim faaliyetleri, aynı zamanda su ürünleri yetiştiriciliğidir. Konvansiyonel<br />
su ürünleri yetiştiriciliğinden olan farkı, <strong>organik</strong> oluşudur. Organik su<br />
ürünleri yetiştiriciliği yapılan bütün işletmelerde, uygulanan mer'i mevzuata,<br />
kanun, yönetmelik ve kurallara riayet etmek şarttır. Bunu takip etmek, bu<br />
konuda görev yüklenmiş kontrol ve sertifıkasyon kuruluşuna aittir. Bunları<br />
da Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Organik Tarım Komitesinin yakından takip<br />
etmesi gerekir.<br />
Organik su ürünleri yetiştiriciliği yapan bütün işletmelerde ve tesislerdeki<br />
canlı-ölü ürün miktarları, yemleme ve besleme ile ilgili yapılan bütün<br />
işlemler, üretimin yapıldığı suyun özellikleri, üretilen su ürünlerinin sağlığı<br />
ve bakımı, hastalıkları ve yapılan tedaviler, önceden alman koruma önlemleri<br />
ile ilgili güncel işlerin detaylı ve disiplinli kayıtları düzgün bir şekilde<br />
tutulmalıdır.<br />
En Uygun Organik Üretim Tekniklerinin Seçimi<br />
Gerek <strong>organik</strong> olsun, gerekse konvansiyonel olsun, verimli bir su ürünleri<br />
işletmesinde uygun üretim tekniklerinin seçilmesi son derece önemlidir.<br />
Ancak bundan sonraki bütün yetiştirme ve üretim işlemleri ona göre farklılık<br />
arz edecektir. O bakımdan, işletmenin yeri, yöneyi, topoğrafık konumu ve<br />
üretim tesislerinin havuz, kanal, lagün veya kafeslerin ona göre planlanması<br />
gerekecektir.<br />
Gerek deniz ve sahillerde, gerekse akarsular ve göllerde, yani iç sularda<br />
kurulacak tesislerin üretim kapasiteleri pazar ve piyasaya göre gerçekçi bir<br />
şekilde tespit edilmelidir. Buna göre kurulacak, yada tesis edilecek kafeslerin<br />
şekli, boyutları, bunların bırakılacağı derinlik ve sahilden uzaklığı çok<br />
dikkatli bir biçimde hesaplanarak tayin edilmelidir. Hiçbir şekilde<br />
işletmelerde hababam usulü yöntemlerle hareket edilmemelidir. Özellikle iç<br />
sulardaki <strong>organik</strong> su ürünleri işletmelerinde su kaynağının durumu, yani<br />
debisi, suyun temizliği, sertliği, pH'sı, yani kalitesi mutlaka ciddi bir şekilde<br />
araştırılarak tespit edilmelidir.<br />
Organik su ürünleri işletmelerindeki tesislerde hangi havuz ve kafeslerde<br />
hangi boy balık yada diğer su ürünlerinin üretileceği, bunların nasıl<br />
besleneceği, sağlık ve hijyenik durumlarının nasıl takip edileceği, daha<br />
önceden programlanmalıdır. Bu programlar yetiştirme teknikleri ve<br />
256
yöntemlerine göre uygulanmalıdır. Programlarda yapılabilecek değişiklikler<br />
beklenmeyen uygulamalar olmamalıdır. Su ürünleri <strong>organik</strong> işletmelerindeki<br />
üretim teknikleri seçilirken işletmenin imkânları, pazar ve piyasanın talebi,<br />
genişliği ve derinliği önceden haşata katılmak ve özellikle tüketicilerin bilgi<br />
ve entelektüel seviyesi ile gelir düzeyleri göz önünde bulundurulmalıdır.<br />
Aksi halde başarısızlık söz konusu olabilir.<br />
Organik üretim tekniklerinin seçimi, geliştirilmesi ve üretimin güvenliği<br />
bakımından kontrol ve/veya sertifıkasyon kuruluşu ile işletme sahiplerinin<br />
daima istişare halinde olması gereklidir. Organik su ürünleri üretimi, gerek<br />
<strong>organik</strong> bitkisel üretim ve gerekse <strong>organik</strong> hayvancılık üretiminden daha<br />
fazla dikkat ve hassasiyet, gayet tabiî ki bilgi ve deneyim isteyen bir üretim<br />
şeklidir. Çünkü meydana gelebilecek herhangi bir talihsizlikte ürünlerin<br />
tamamı heba olup elden çıkabilecektir. Herhangi bir şekilde bunu telafi<br />
edebilmek mümkün değildir.<br />
Organik su ürünleri üretiminde bilgili olmak, deneyim sahibi olmak ve bunun<br />
için de daima yeni gelişmeleri ve teknolojiyi yakından takip etmek şarttır. Bu<br />
bakımdan bilhassa büyük su ürünleri işletmelerinde işletmenin bulunduğu<br />
yerdeki ekosistemleri, iklim ve hava olaylarını, özellikle denizlerde uzun<br />
yıllar periyodik olarak ortaya çıkacak atmosfer ve su olaylarını iyi takip<br />
etmek ve bilmek önemlidir. Aksi takdirde Karadeniz'de kurulmuş olan bir su<br />
ürünleri üretim işletmesinde meydana gelebilecek dev dalgalar, birkaç saat<br />
içinde bütün kafesleri paramparça edebilir. Bırakın <strong>organik</strong> su ürünleri<br />
üretimini, konvansiyonel üretimi bile yapamayabilirsiniz.<br />
Organik Su Ürünleri Üretiminde Sağlık ve Bakım<br />
Su ürünleri üretimi gerçekten bilgi ve uzmanlık gerektiren bir yetiştiricilik<br />
sahasıdır. Su ürünleri işletmesinin kurulacağı yerin temiz, çevre kirliliği ile<br />
ilgisi olmayan, hijyenik ve sağlıklı bir yer olması, daha başlangıçtan üzerinde<br />
durulması gereken temel bir prensiptir. Ayrıca bir de <strong>organik</strong> üretim söz<br />
konusu olunca, gerek sağlık konularına, gerekse bakım ve çevre konularına<br />
daha fazla hassasiyet gösterilmesi şarttır.<br />
Kuluçkahane ve yetiştiricilik tesislerinin kurulacağı yer seçiminden itibaren<br />
her bakımdan elverişli olması gerekir. Organik su ürünleri üretiminde, bazı<br />
üretim şekillerinin tabiatında olan özel müdahaleler dışında uygulanan<br />
büyümeyi artırıcı ve gelişmeyi teşvik edici, üreme devrelerini değiştiren bazı<br />
maddelerin kullanımı <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> ilkelerine uymadığı ve su canlılarının<br />
dengesini, sağlığını ve davranışlarını etkileyeceğinden kullanımlarına izin<br />
257
verilemez. Su ürünleri işletmelerinde her türlü hastalık etmenlerine karşı<br />
koruyucu önlemler alınmalıdır.<br />
Gerek su ürünleri yetiştiriciliğinde, gerekse normal yetiştirme şartlarında<br />
canlı üretim materyaline hastalık ve zararlı olarak etkide bulunacak<br />
faktörlerin başında, bilhassa hastalıklar için bakteriler, mantarlar ve virüsler<br />
etkendir. Yetiştirilen ürünlere zarar verecek haşereler ise, kirlilik yapacak<br />
canlılardan tutun, makro ve mikro seviyede canlılara kadar değişebilirler.<br />
İşletme daima gözaltında tutularak ve koruyucu ön tedbirler alınarak daha<br />
başlangıçta sağlık sorunlarının çıkmasına fırsat verilmemelidir.<br />
Organik su ürünleri işletmelerinde herhangi bir sebeple şayet bir hastalık<br />
tespit edilmiş ise, hiç vakit geçirmeden olay uzmanına haber verilerek tedavi<br />
uygulamaları yapılmalıdır. Bakım işlemlerinin zamanında ve yeterli bir<br />
biçimde yapılması, hastalıkların da önüne geçilebilmesi açısından gereklidir.<br />
Özellikle <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> işletmelerinde epidemiyolojik vak'alar mutlaka kısa<br />
zamanda önlenmelidir.<br />
Su ürünleri yetiştiriciliğinde bakım ve yemleme, besleme ve sağlık<br />
konularını belli bir bütünlük içinde (entegrasyon) ele almak şarttır. Aksi<br />
takdirde çok ciddi risk ve istenmeyen durumlarla karşılaşılabilir. İç sularda<br />
yapılacak <strong>organik</strong> su ürünleri üretimlerinde gerek havuzlarda gerekse kanal<br />
ve benzeri yerlerde istenmeyen bitkilerin gelişmesine meydan verilmemeli,<br />
aynı şekilde istenmeyen diğer hayvansal canlıların yaşantı ve gelişmesi<br />
engellenmelidir.<br />
Organik Su Ürünleri Üretiminde Yem Temini ve Besleme<br />
Su ürünleri işletmelerinde yetiştirilen canlıların beslenmesi ve pazara arz<br />
edilecek duruma gelinceye kadar bunların takibi başlı başına bir ihtisas ve<br />
sabır işidir. Organik su ürünleri işletmelerinde yem olarak kullanılacak su<br />
canlıları mutlaka <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> kurallarına uygun olarak üretilmeli,<br />
beslemede <strong>organik</strong> madde ve <strong>organik</strong> yemler kullanılmalıdır.<br />
Organik su ürünleri yetiştiriciliğinde yemler önceden temin ve tedarik<br />
edilerek en az bir mevsimlik veya sezonluk stok yapılmalıdır. Gerekli yem<br />
stokunu sağlamada zorluk çekildiği durumlarda, sınırlı miktarlarda ve<br />
kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşunun bilgisi ve müsaadesi dahilinde<br />
<strong>organik</strong> olmayan saf veya karma yemler de geçici bir süreyle, izne bağlı<br />
olarak kullanılabilir. Su ürünlerinin besleme ihtiyaçlarının karşılanabilmesi<br />
için bazı besin ilavelerinin kullanılması gerektiğinde vitamin ve mineraller<br />
de koşullu olarak kullanılabilirler.<br />
258
Türkiye'de <strong>organik</strong> olarak su ürünleri üretimi yapan su ürünleri<br />
işletmelerinin, ürettikleri ürünleri iç veya dış hangi pazarlarda piyasaya arz<br />
edecekleri hakkında çok ciddi piyasa ve Pazar araştırması yapmış olmaları<br />
gerekir. Aksi takdirde gerek <strong>tarım</strong>da ve gerek sanayide en önemli konu<br />
üretilecek malın hangi kitlelere ve tüketicilere nasıl pazarlanacağıdır. Eğer bu<br />
bilinmiyorsa, çok ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kalınabilir.<br />
Balık ve diğer deniz ürünleri yemlerinin bulunduğu alan, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong><br />
kurallarına uygun olmalıdır. Yemler, gelişimin çeşitli evrelerindeki canlıların<br />
beslenme ihtiyaçların karşılarken doğal lezzeti bozmamalıdır. Hayvansal<br />
orijinli kan unu, kemik unu gibi sentetik kimyasal muamele görmüş yemler<br />
<strong>organik</strong> su ürünleri üretiminde kullanılamaz. Üreticinin yem maddelerinin<br />
tamamını <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>dan sağlayamaması halinde, kontrol ve/veya<br />
sertifıkasyon kuruluşu konvansiyonel yem oranının % 20'yi geçmemesi<br />
koşuluyla konvansiyonel yem kullanılmasına belirli bir süre için izin<br />
verebilmesi söz konusudur. Balık etine renk verici sentetik maddeler ile<br />
doğal olmayan yöntemler kullanılamaz.<br />
Yem ve diğer besin maddeleri genetik yapısı değiştirilerek elde edilmiş ya da<br />
kısmi olarak bunlardan elde edilmiş ürünleri, katkıları ve tamamlayıcı<br />
maddeleri içeremez. Bu söylenenler Organik Tarım Yönetmeliğinin açık<br />
hükümleridir. Siloda muhafaza edilen yemlerde <strong>organik</strong> olarak üretilmiş olan<br />
koruyucu ve katkılar kullanılabilir.<br />
Organik su ürünleri yetiştiriciliğinde üretimi ve büyümeyi teşvik edici<br />
sentetik maddelerin kullanımı men edilmiştir. Ancak; hipofız enjeksiyonu<br />
yetiştiriciliği yapılan aynı canlı türünden alınmak şartıyla kontrol ve/veya<br />
sertifıkasyon kuruşunun izni ile yapılabilir.<br />
Balıkların yakalanması, boylanması ve kesimi esnasında stres oluşturmayacak<br />
uygun yöntemler uygulanmalıdır. Balıklar ve diğer canlı su ürünleri<br />
yakalama ve kesim sırasında hiçbir şekilde zorlanmamalıdır.<br />
Yetiştiricilik ünitesinde mevcut anaçların % 20-30'u her yıl yenilenmelidir.<br />
Bu demektir ki, her yıl bu kadar amaç yemeklik olarak pazarlanacaktır.<br />
Organik su ürünlerini pazara çıkarıp ürün satımından önceki, yaklaşık üç<br />
aylık bir zaman diliminde ilaç verilmiş ise, her türlü balık eti ve yumurtası ile<br />
su canlısı veya bunlardan elde edilen ürünler, <strong>organik</strong> ürün olarak satılamaz<br />
ve pazarlanamazlar. O halde böyle bir durum, yani sağlık için ilaç verilmesi<br />
söz konusu ise bunun en az kesim veya hasattan üç ay önce.bırakılması<br />
gerekir.<br />
259
Organik Su Ürünlerinin Pazarlanması<br />
Organik olarak yetiştirilen su ürünlerinin herhangi bir strese meydan<br />
verilmeden hasadı, sınıflandırılması ve işlenmesi yapılmalıdır. Yetiştirilmiş<br />
mahsuller milli ve hatta milletlerarası standartlara göre işlenmeli ve gerek<br />
nakliyede gerek piyasa ve pazara arzda ambalaj, etiketleme ve lüzumlu bütün<br />
bilgilerin verilmesi ve tüketicilerin huzurlu bir şekilde alışveriş yapmaları<br />
sağlanmalıdır. Özellikle taze tüketilemeyecek durumu olan ürünler depolama<br />
ve muhafaza sırasında, nakliye ve taşıma esnasında gerektiği muameleye<br />
(soğuk zincir, güvenli ve sağlıklı transfer) tabi tutulmalıdır. Depo ve<br />
muhafaza yeri koşulları bakımından gerekli hassasiyet ve dikkatin<br />
gösterilmesi şarttır.<br />
Organik su ürünleri üretildikten sonra pazar ve piyasaya arzında büyük<br />
alışveriş merkezleri, ikinci derecede pazarlama yerleri ve nihayet özel<br />
ürünlerin pazarlandığı yerler olabilir. Buraların hemen hepsinde <strong>organik</strong><br />
ürünler ayrı reyonlarda ve stantlarda pazarlanmalıdır. Aksi durum<br />
yönetmelik kurallarına ve <strong>organik</strong> ürün pazarlama usullerine uygun değildir.<br />
Tüketicilerin aldıkları ürünlerin nerede, ne şekilde üretildiğini, ne zaman<br />
üretildiğini bilmeye hakları vardır. Ayrıca <strong>organik</strong> ürünleri pazarlayanlar,<br />
isteyen tüketicilere fazla bilgi vermek, kontrol belgelerini ve ürünün <strong>organik</strong><br />
olduğunu gösteren sertifikayı göstermek durumundadırlar.<br />
Elbette ki bunların dışında genel pazarlama ve satış kurallarına uyulması<br />
zaten şarttır. Bunları söylemeye ve zikretmeye bile gerek yoktur. Organik<br />
<strong>tarım</strong> ürünlerinde dağıtım kanalları, üretici müteşebbisler, kooperatifler,<br />
birlik veya dernekler, açık hava pazarları, <strong>organik</strong> ürün ihtisas mağazaları,<br />
toptancılar, özel balıkçı dükkânları ve süpermarketlerdeki (büyük alışveriş<br />
merkezleri) su ürünleri reyon ve stantları da özel görev yapmaktadırlar.<br />
Buralarda ürünlerin orijinalliklerini mümkün mertebe muhafaza etmesi<br />
gereklidir.<br />
5.5. ORGANİK ÜRÜNLERİN DEPOLANMASI,<br />
MUHAFAZASI ve TAŞINMASI<br />
Mevzuata, yasa, yönetmelik ve ilgili kurallara göre hasat edilmiş, işlenmiş ve<br />
tasnif edilmiş ürünlerin belli bir süre belli bir yerde muhafaza altında<br />
tutulması gerekebilir. İşte bu durumda <strong>organik</strong> ürünlerin depolanması söz<br />
konusudur. Her şeyden önce, <strong>organik</strong> ürünler konvansiyonel veya klasik<br />
usullere göre yetiştirilmiş ürünlerle aynı zamanda ve mekanda<br />
işlenmemelidir. Organik ürün işlemede ayıklama, yıkama, kurutma,<br />
260
soldurma, ezme, karıştırma, kompost veya posa haline getirme, sulandırma,<br />
katılaştırma, konserve haline getirme, şekillendirme ve mayalandırma<br />
ünitelerinde geleneksel olarak yetiştirilmiş normal ürünler işlenmemelidir.<br />
Organik ürünlerin işlenmesi esnasında, sentetik ve kimyasal katkı maddesi<br />
kullanılamaz. Organik ürünlerin işlenmesi sırasında ışınlama yöntemleri<br />
kullanılmadığı gibi ürünün <strong>organik</strong> niteliğini koruyacak her türlü hijyenik<br />
tedbirler alınmalıdır.<br />
Organik ürünlerin işlenmesi esnasında "Organik Tarım Ürünleri<br />
Yönetmeliği" başta olmak üzere, gıdaların üretimi tüketimi ve denetlenmesine<br />
dair her türlü mevzuat, kanun, kararname, Türk Gıda Kodeksi<br />
Yönetmeliği hükümlerine uyulmak mecburiyeti vardır. Kullanılabilecek<br />
katkı maddelerinin (<strong>organik</strong> veya in<strong>organik</strong>) isimlerinin mevzuatta mutlaka<br />
zikredilmesi gerekmektedir. Organik olarak üretilmiş ürünler işleme<br />
esnasında iyonizasyona tabi tutulmadığı gibi, genetik olarak da herhangi bir<br />
değişikliğe uğratılamazlar.<br />
Her şeyden önce <strong>organik</strong> ürünler geleneksel (konvansiyonel, klasik)<br />
ürünlerden ayrı olarak muhafaza altına alınır, depolanırlar. Ancak ayrı<br />
olarak depolanmanın mümkün olmadığı durumlarda, <strong>organik</strong> ürünlerle<br />
konvansiyonel ürünlerin karışmasını önleyecek tedbirler alınır ve bu<br />
önlemlerin yeterliliği kontrol ve/veya sertifıkasyon kuruluşu tarafından<br />
denetlenerek uygun bulunduğu zaman müsaade edilebilmektedir. Organik<br />
ürünlerin depolandığı yerlere müsaade edilmeyen kimyasal ilâçlar asla<br />
kullanılamaz. Depolanmış olan <strong>organik</strong> ürünlerin gelişme ve<br />
olgunlaşmalarının hızlandırılmasına, çimlendirilmesi veya yönetmelikte<br />
belirtilmeyen kimyasal temizlik maddeleri ile yıkanmasına asla izin<br />
verilmemelidir.<br />
Organik Tarım ürünü yetiştiricilerinin depolarla ilgili kapasite, vasıf,<br />
havalandırma gibi bütün özelliklerini gösterdi bilgileri içeren belgelerin<br />
kontrol ve/veya sertifıkasyon kuruluşlarınca onaylanmış olması şarttır. Bu<br />
belgelerin bir nüshası çiftçi (müteşebbis)'de bulunurken, bir nüshası da<br />
yetkili kuruluş tarafından saklanmalıdır.<br />
Organik olarak üretilmiş ürünlerin, başta pazarlama ve piyasaya arzetme<br />
(ihracat, ithalat) olmak üzere herhangi bir başka maksatla da olsa, bir yerden<br />
başka bir yere nakledilmesi, yani taşınması için mevzuattaki kurallara aynen<br />
uyulması şarttır. Ürünlerin nasıl taşınacağı mevzuatta belirtildiği gibi,<br />
kontrol ve/veya sertifıkasyon kuruluşu tarafından da önceden belirlenmiş<br />
olmalıdır. Organik ürünler taşıma esnasında veya taşınırken otoyol<br />
261
kenarlarında bekletilmemelidir. Organik ürünü üreten çiftçi (müteşebbis)<br />
veya taşıyıcı malı yakıt kullanan herhangi bir araçla taşıyacaksa ekzoz<br />
gazlarından ve her türlü dış tesirlerden etkilenmeyecek önlemleri almalıdır.<br />
Tüketiciye ambalajlanmış ve etiketlenmiş bir şekilde ulaşan ürünler, yakıt<br />
kullanan araçlarla ulaştırılacaksa, çift muhafazalı kapalı kaplarla ve<br />
etiketlenmiş olarak taşınmalıdır.<br />
Taşıma, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> ürünlerinin üretim bölgelerinden işleme ve tüketim<br />
merkezlerine ulaştırılmasıdır. Taşıma faaliyeti dağıtım fonksiyonunun bir<br />
parçasıdır ve üretim bölgelerinden toplama yerlerine, ambalajlama yerine,<br />
işleme merkezlerine ya da perakende satış noktalarına taşınmasıdır. Taşıma<br />
hizmetlerinin iyi organize edilmesi gerekir. Ürünlerin küçük yükler halinde<br />
ayır ayrı taşınmaları masrafı yükseltir. Organik <strong>tarım</strong> ürünlerinin diğer<br />
geleneksel ürünlere göre taşınması bazı farklılıklar gerektirmektedir. Bu<br />
farklılıkların bir kısmı yukarıda zikredilmiştir.<br />
Organik ürünler, toptancı ve perakendecilere yalnızca uygun paket ve<br />
konteynırlar ile kapalı biçimde, içindekilerin karışmasını önleyerek<br />
etiketlenmiş olarak taşınabilir. Organik ürünün taşınması sırasında yetkili<br />
Bakanlığın ilgili kurumundan yurtiçi dolaşım sertifikası alınması gereklidir.<br />
Organik <strong>tarım</strong>ın esasları ve uygulamasına ilişkin yönetmeliğe göre<br />
(10.06.2005/25841 tarih ve sayılı resmi gazete-dördüncü bölüm madde 26)<br />
Organik ürünlerin taşınması kuralları şu şekilde belirtilmiştir.<br />
Müteşebbis, <strong>organik</strong> ürünleri toptancı ve perakendeciler de dahil olmak üzere<br />
diğer birimlere taşıma sırasında içeriğinde herhangi bir karışmaya neden<br />
olmayacak biçimde uygun paket, konteynır veya kapalı araçlarda,<br />
izlenebilirliğini sağlayacak şekilde taşınmasını sağlamakla yükümlüdür.<br />
Kontrol sistemine dahil olan iki müteşebbis arasında, kapalı olmayan araç,<br />
konteynır yada paketlerin bir veya birden fazla sayıda nakliye işlemi, ürün<br />
hakkında müteşebbisin adı, adresi, ürünün adı, etiket bilgileri,<br />
yetkilendirilmiş kuruluşun adı, kod numarası gibi gerekli bilgileri içeren<br />
evraklarla birlikte, gönderici ve alıcı tarafların yetkilisi ya da yetkilendirilmiş<br />
kuruluşun bilgisi ve onayı ile olmalıdır.<br />
5.6. ORGANİK ÜRÜNLERİN AMBALAJLANMASI ve<br />
İŞARETLENMESİ (ETİKETLEME)<br />
Sadece <strong>organik</strong> ürünlerin değil üretilen her türlü ürünün dış etkilerden<br />
korunması, bir yerden başka bir yere nakliyesi ve taşınması, tüketici<br />
taleplerine uygun miktarlarda pazara ve piyasaya arz edilebilmesi için<br />
262
ambalajlanması gereklidir. Ambalajlama, <strong>tarım</strong> ürünleri ister konvansiyonel<br />
veya geleneksel, isterse <strong>organik</strong> veya ekolojik olsun, mutlaka şarttır.<br />
Ambalajlama (ya da paketleme) ürünü muhafaza etmek, korumak, çevre<br />
şartlarından etkilenmesini önlemek, öz niteliklerini kaybetmemek için de<br />
yapılması zorunlu bir işlemdir (Resim 8). Ambalajlama yapılmayan <strong>tarım</strong><br />
ürünleri, gayet tabii ki <strong>organik</strong> ürünler, gıda güvenliği ve halk sağlığı<br />
açısından da her türlü riski ihtiva etmektedir. Bu açıdan da ürünlerin<br />
ambalajlanması mevzuat gereğidir. Yetiştirilmiş, hasad edilmiş, usulüne<br />
uygun olarak sınıflandırılmış, tasnif edilmiş ürünlerin raf ömürlerinin<br />
korunması amacıyla da ambalajlanması gerekmektedir.<br />
Organik <strong>tarım</strong> yöntemi ile yetiştirilmiş bitkisel ürünler, hayvansal ürünler, su<br />
ürünleri, mantar ve bal gibi diğer <strong>organik</strong> ürünler, ayrıca bu ürünlerin<br />
yetiştirilmesi ve üretilmesi için kullanılması şart olan <strong>organik</strong> girdiler,<br />
hammaddeler, yarı ve /veya mamul maddeler de mutlaka ambalaj lanmalıdır.<br />
Bütün bu ambalajlama işlevi ve paketleme yapılırken <strong>organik</strong> materyallerin<br />
<strong>organik</strong>liğine herhangi bir halel gelmemelidir, nitelikleri bozulmamalıdır.<br />
Ambalajlama işleminde pamuk veya keten bez torbalar, cam ve kağıttan<br />
üretilmiş malzemeler, ahşap (orman emvali)'tan yapılmış sandık, kasa ve<br />
kutu gibi malzemeler kullanılmalıdır. Her türlü tabii ve <strong>organik</strong> hayvansal ve<br />
bitkisel liflerden üretilmiş materyal, kamış ve benzeri malzemeler,<br />
özel olarak uygun <strong>organik</strong> kaplama maddelerinden yapılmış kaplar<br />
ambalajlamada kullanılmalıdırlar. Şayet <strong>organik</strong> ürünler plastik, metal veya<br />
bunlara benzer <strong>organik</strong> olmayan malzeme ile paketlenecekse<br />
(ambalajlanacaksa) o takdirde bunların iç yüzeyleri ürünlerle temas<br />
ettirilmemelidir. Organik ürünlerin ambalajlanması esnasında, ürünün<br />
<strong>organik</strong> niteliğini koruyacak her türlü hijyenik önlemler alınmalıdır.<br />
Organik ürünlerin ambalajlanması ve işaretlenmesi esnasında, gerek Organik<br />
Tarım yasası, gerek <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> yönetmeliği, Türk Gıda Kodeksi<br />
yönetmeliği ve Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine dair<br />
yönetmelik hükümlerine aynen uyulmalıdır. Organik ürünler<br />
ambalajlandıktan sonra ambalaj üzerine belli işaretlerin (Logo) konulması<br />
şarttır. Bu da yasa ve yönetmelik gereğidir.<br />
Organik <strong>tarım</strong>sal ürün veya <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>sal madde üreten ve pazara sunacak<br />
üreticiler ambalajlarında burada görülen logo (işaret) örneklerini kullanmak<br />
zorundadırlar. Bu logoları üzerinde bulundurmayan ürünler, <strong>organik</strong> olarak<br />
iç ve dış pazarlara sunulamaz, <strong>organik</strong> olarak reklam ve tanıtım yapılamaz ve<br />
bu kelimeler veya kısaltmalarıyla patent için başvuramazlar. Bu logoların<br />
(işaretlerin) bulunduğu yer ambalajların üzerindeki etiketlerdir. Bakanlık bu<br />
263
işaretleri kendi basar veya bastırır. Etiketi kullandırma yetkisi, Bakanlıkça<br />
yetkili olan <strong>organik</strong> Komiteye aittir. Bu logo, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> ilkelerine göre<br />
üretimi yapılmış ham maddelerde ve yarı mamul veya mamul <strong>tarım</strong>sal<br />
<strong>organik</strong> üretim maddelerinde kullanılmak üzere Bakanlığın yetki verdiği<br />
kontrol ve/veya sertifıkasyon kuruluşları aracılığıyla müteşebbislere verilir.<br />
Üretimin niteliğine, ambalajın ebadı ve türüne göre burada verilen logo<br />
örneklerinden biri kullanılır. Logoların çapı, 20 mm'den küçük 40 mm'den<br />
büyük olamaz. Logolar belirtilen renklerde olmalıdır. Verilen renkler<br />
dışındaki renkler ve tonlar kullanılamaz. Bunlar mevzuat gereğidir (Şekil<br />
6,7,8).<br />
İşlenmiş, ambalajlanmış ve üzerine yetkili otoritenin işareti (logosu)<br />
konulmuş olan <strong>organik</strong> ürünün pazara arz edilip tüketicinin görüşüne<br />
sunulabilmesi için etiketlenmesi gereklidir. Etiketleme, ürünü pazara ve<br />
piyasaya arz etmeden önce yapılacak belki de son işlemdir. Pazara arz edilen<br />
<strong>organik</strong> ürünlerin üzerinde markalan da bulunmalıdır. Ürünün markası<br />
etiketin uygun bir yerinde tüketicinin kolay ve iyice görebileceği yerinde<br />
olmalıdır. Etiketleme işi tüketiciye ürünü tanıtıp, ürün hakkında bilgiler verip<br />
ürün güvenliği ve sağlığı bakımından son derece önemlidir.<br />
Şekil 6. İşaretlerde Kullanılan Renkler<br />
Şekil 7. Renkli Fonlu İşaret (logo)<br />
Şekil 8. Çerçeveli İşaret (logo)<br />
264
Etiketleme ve etiket bilgileri nasıl ki tüketiciyi koruma, ona güven ve doğru<br />
bilgiler verme açısından gerekli ise, üretici ve mal pazarlayıcı, pazara<br />
arzedici bakımından da o kadar önemli ve gereklidir. Üretici ve satıcının<br />
pazar ve piyasada tutunabilmesi, verilen bilgilerin sağlıklı olmasına bağlıdır.<br />
Organik ürünlerin kontrol belgeleri ve sertifikalarının bile istenildiği takdirde<br />
gösterilebilmesi, Pazar güvenliği <strong>organik</strong> ürün pazarının gelişmesi ve netice<br />
de <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> faaliyetlerinin gelişmesine ve genişlemesine en büyük<br />
destek olacaktır. Organik <strong>tarım</strong>ın, <strong>organik</strong> ürün pazarı ve piyasasının<br />
gelişmesi ve genişlemesi için <strong>organik</strong> ürün tüketicilerinin asla aldatıldıkları<br />
filerine kapılmamaları, bilakis alacakları <strong>organik</strong> ürüne her bakımdan<br />
güvenmeleri şarttır.<br />
Organik ve geçiş süreci ürünlerinin etiketlerinin üzerinde hangi bilgilerin<br />
bulunması lazım geldiği, Organik Tarım Yönetmeliği'nin 24. maddesinde<br />
çok açık ve etraflı bir şekilde ifade edildiği görülecektir.<br />
Her şeyden önce pazara sürülen <strong>organik</strong> ürün etiketinde ürünün adı ve<br />
<strong>organik</strong> ürün olduğu açıkça belirtilmelidir. Ürün yılı, kime ait olduğu<br />
mevzuata, kanun, yönetmelik ve yönetmeliğin eklerine uygun olarak<br />
üretilmiş veya üretildiği yerden satın alınmış olduğu yazılmalıdır. Etikette<br />
ürünün logosu (işareti) bulunmalı, kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşunun<br />
adı, işareti ve ürüne verdiği sertifika numarası bulunmalıdır. Organik ürünler<br />
sözleşmeli olarak üretildiğine göre; sözleşme yapılan şirket açık bir şekilde<br />
belirtilmelidir. Etiketin üzerinde kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşuna<br />
Organik Tarım Komitesinin vermiş olduğu kod numarası bulunmalıdır.<br />
Herhangi bir malın üzerine konulmuş etiket o mala ait bütün bilgileri, bu<br />
arada malın içeriğini de tam liste halinde vermelidir. Malın üzerindeki fiat<br />
etiketi ile mal hakkında bilgileri içeren bilgi etiketi birbirine<br />
karıştırılmamalıdır. Organik ürünün hangi ülke malı olduğu etikete<br />
yazılmalıdır. Etiketin üzerinde malın üretim yeri, üretim tarihi ve son<br />
kullanma tarihi belirtilmelidir.<br />
Organik ürün etiketinde, <strong>organik</strong> kelimesinin kullanılması ile ekolojik ve<br />
biyolojik kelimelerinin kullanılması, ayrıca işlenmiş ürünlerde de doğal<br />
kelimesinin kullanılması eşdeğer (aynı)'dir. Organik Tarım Yönetmelik<br />
hükümlerine göre üretilmeyen ürünün etiketinde, Yönetmeliğe uygun<br />
üretildiği, hazırlandığı, işlendiği, ambalajlandığı, depolandığı ima ve beyan<br />
edilemez. Böyle ürünler için <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>sal ürün olarak marka, patent ve<br />
tescil alınamaz. Organik olduğunu ima eden bio, eko gibi örnekler, işlenmiş<br />
üründe de doğal ön eki kullanılamaz. Bu ürünler <strong>organik</strong> ürün olarak<br />
tanıtılamaz ve reklamı yapılamaz, işlenmiş ürünlerde doğal tanımının<br />
265
kullanılması ürünün <strong>organik</strong> olarak üretildiğini ifade eder. Burada ifade<br />
edildiği gibi doğru olmayan beyanlar için Organik Tarım kanununda cezai<br />
müeyyideler bulunmaktadır. Ayrıca böyle davranışlar için ceza kanununda<br />
da hükümler vardır. Eğer şayet, Organik Tarım Kanunu ve yönetmeliği bu<br />
konularda yeterli olmasa; Organik ürünün etiketlenmesi esnasında, Türk<br />
Gıda Kodeksi Yönetmeliği ve Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve<br />
Denetlenmesine Dair Yönetmelik hükümlerine de başvurulmalıdır.<br />
Organik ürün etiketi kullanabilmek için, ürünün <strong>organik</strong>liğinin tespit<br />
edilmesi zorunludur. Organik Tarım sözleşmeli olarak yapılmalı ve üretilen<br />
ürünün <strong>organik</strong>liği tespit ettirilecekse; bunun için bir kontrol ve/veya<br />
sertifikasyon kuruluşuna başvurulması gerekir. Kontrol ve/veya<br />
sertifikasyon kuruluşu gerekli incelemeleri yapar, gerekli sertifikaları<br />
düzenler ve durumu Organik Tarım Komitesine bildirir. Komite; kontrol<br />
ve/veya sertifikasyon kuruluşundan aldığı bilgi ve belgeleri Bakanlığın ilgili<br />
Genel Müdürlüğüne yasal izin için verir. Böylece üretici de ürünü için<br />
<strong>organik</strong> müsaadesi almış olur. Eğer ürün, geçiş süreci ürünü ise, etiketine<br />
<strong>organik</strong> ürün yerine "Organik Tarım Geçiş Süreci Ürünü'dür" yazılır.<br />
Organik ifadesi ile geçiş süreci ifadesi aynı renk ve puntolarla konulmalıdır.<br />
Organik ürünler muhtelif büyüklüklerdeki ambalajlar halinde etiketlendikten<br />
sonra pazara arz edilirler. Ürün artık tüketicinin görüşüne sunulmuş<br />
demektir. Organik ürünleri pazarlayanlar ya doğrudan doğruya üreticiler<br />
(işletmeciler, çiftçiler) veya kooperatifler, birlikler, mağazalar gibi<br />
satıcılardır. Organik ürünler büyük ölçüde sözleşmeli olarak yetiştirildiği<br />
için, üretici ile sözleşmeyi yapanlar, büyük ölçüde pazarlamayı da<br />
yapmaktadırlar. Dağıtım ve pazarlama konusu son derece önemli, kendine<br />
has özellikleri olan faaliyetlerdir. Malların pazarda tutunması, tanınması,<br />
reklamı ve bizatihi tüketicinin eline ulaşması oldukça fazla gayret ve<br />
organizasyon isteyen işlerdir. Bu işlerin her biri için profesyonel personele<br />
ihtiyaç vardır.<br />
Organik ürün üreticisi ve/veya işletmesi, diğer endüstrilerde olduğu gibi<br />
küçük ve büyük işletmelerin sahip olduğu özelliklere sahiptir. Bir çiftçi<br />
ve/veya işletmeci bir işletmenin hem de işletmecisi gibi geniş bir role sahip<br />
olabilir. Bu roller; ürünün üretimi, pazar araştırması, hedef pazar seçimi,<br />
reklam, satış, finansman yönetimi, çalışanlarla ilgilenme ve gün ve gün<br />
tüketicilerin takip edilmesi işleridir. Aynı zamanda potansiyel pazarın<br />
büyüklüğünün değerlendirilmesi yapılmalıdır. Önceki bölümlerde<br />
açıklandığı gibi <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>ın (özellikle Türkiye açısından) tarihi oldukça<br />
yenidir. Bu başlangıçla birlikte, Türkiye'de üretilen <strong>organik</strong> ürünler yabancı<br />
266
firmaların talebi üzerine ihraç edilmektedir. Diğer bir ifadeyle <strong>organik</strong><br />
<strong>tarım</strong>da yapılanma dışa yönelik olarak ve yabancı firmaların isteği<br />
doğrultusunda gelişmiş ve oluşmuştur. Dolayısıyla ülkemizde bu ürünlerin<br />
bir iç pazarı oluşmamış ve başlangıç halinde olanlarda gelişip<br />
yaygınlaşmamışken son yıllarda iç pazarda gelişmeye başlamıştır. Organik<br />
<strong>tarım</strong> ürünlerinin pazarlanması, bu ürünlerin pazarının özel durumlarından<br />
dolayı (üretici sayısı sınırlı, ürün sayısı sınırlı, tüketici kesimi az, daha çok<br />
eğitim ve gelir seviyesi yüksek - gibi nedenler), kendine has pazarlama<br />
yaklaşımları uygulanmalıdır. Son yıllarda iç pazarda tüketilen <strong>organik</strong><br />
ürünlerin ihraç edilenlerden fazla olduğu söylenebilir.<br />
Türkiye'mizde <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> ürünleri üretimi ve çeşidi her geçen yıl sürekli<br />
artmaktadır. En önemli ve güncel sorun pazarlama sorunlarıdır. Gerçekte<br />
pazarlama üretimden daha çok önemli bir sorundur. Üretilen ürünlerin çeşit,<br />
kalite vb. özelliklerini geliştirirken bu ürünleri uygun yer, uygun zaman ve<br />
uygun şekilde bulundurma, yani pazarlama faaliyetleri de buna paralel<br />
geliştirilmelidir. Pazarı ve piyasası geliştirilemedikten sonra <strong>organik</strong><br />
ürünlerin kitle halinde yetiştirilmesi bir anlam ifade etmez, mümkün de<br />
değildir. Şüphesiz ki mal müşteriye satılır. Yukarıda da belirtildiği gibi<br />
<strong>organik</strong> ürünlerin talebi hem ekonomik imkânlarla hem de eğitim öğretim<br />
(entelektüel seviye ve dünya görüşü) ile yakından ilgilidir.<br />
Çoğu kez pazarlama, "kişisel ve örgütsel amaçlara ulaşmayı sağlayacak<br />
mübadeleleri gerçekleştirmek üzere, fikirlerin, malların ve hizmetlerin<br />
geliştirilmesi, fıyatlandırılması, tutundurulması ve dağıtılmasına ilişkin<br />
planlama ve uygulama sürecidir" şeklinde tarif edilmektedir. Bunun özel bir<br />
şekli olan <strong>tarım</strong>sal pazarlama ise, <strong>tarım</strong> ürünlerinin üreticiden, hatta üretimin<br />
başladığı tarla veya bahçeden, yani <strong>tarım</strong>sal işletmeden, tüketimin son<br />
aşamasına, yani tüketicinin sofrasına kadar geçirdiği işlemleri inceleyen ve<br />
bunları düzenleyen bir bilim dalıdır. Pazarlamanın temel amacı, müşterinin<br />
(tüketicinin) tatmin ve uzun dönemde tüketicinin ürüne olan güveninin<br />
sağlanmasıdır. Bu bağlamda <strong>tarım</strong>sal pazarlama tüketiciye en yüksek<br />
tatmini sağlayarak, yani ürünü mümkün olan en uygun fiyatla satmak ve<br />
üreticilere ürün bedeli olarak mümkün olduğu kadar yüksek bir değer<br />
ödemektir. Bu noktada özellikle <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> ürünlerinin pazarlanmasmda,<br />
pazarlama faaliyetlerinin önemi büyüktür. Çünkü mevcut durumda <strong>organik</strong><br />
ürünleri daha çok gelir seviyesi yüksek kesim tüketmektedir. Organik<br />
ürünlerin fiyatları da geleneksel ürünlerin fiyatlarına göre en az % 20 -30<br />
daha yüksek olduğu düşünülürse, <strong>organik</strong> ürünlerin daha geniş tüketici<br />
kitlesine ulaştırılmasında ve fiyatların düşmesinde pazarlama faaliyetlerinin<br />
rolü ve önemi ortaya çıkmaktadır. Organik ürünlerle geleneksel ürünler<br />
267
arasındaki fiyat farkı % 60-70 kadar olabilmektedir. Yapılan bilimsel<br />
çalışmalar buna imkan olduğunu göstermektedir. Fakat özellilde birkaç katı<br />
fiat farkının normal olmadığı, bunun tüketiciyi istismar anlamına geldiği ve<br />
böyle fahiş bir fiat farkının ihtikar (haksız kazanç) olduğu ifade edilmektedir.<br />
Özellikle ABD ve Avrupa ülkelerinde konvansiyonel <strong>tarım</strong> ve <strong>tarım</strong><br />
ürünlerinin, çevre ve canlılar üzerinde artan olumsuz etkileri karşısında<br />
<strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>a geçiş büyük önem kazanmış ve önemli gelişmeler olmuştur.<br />
Organik <strong>tarım</strong> üretiminin ve tüketiminin konuşulup, ciddi anlamda ele<br />
alındığı günümüzde bu ürünlerin pazarlama stratejilerinin de aynı zamanda<br />
ve yoğunlukta belirli bir prosedür dahilinde ele alınmaması, önemli<br />
gecikmelere ve soranlara neden olacaktır. Çünkü pazarlama, ürünün üretimi<br />
ve hasadı aşamasından önce başlamakta ve üretim sonrasına kadar devam<br />
etmektedir. Bu nedenle pazarlama ürünün zamanında ve usulüne uygun<br />
olarak elde edilmesini ve tüketiciye uygun yer ve zamanda ulaştırılmasını<br />
sağlamalıdır.<br />
Daha önce de belirtildiği gibi <strong>organik</strong> ürün, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> ölçülerine ve<br />
mevzuatına uyularak yetiştirilmiş ürünlerdir. Hiçbir şekilde sentetik/<br />
kimyasal ilaç kalıntısı ve hormon içermeyen ürünlerdir. Daha çok üretim<br />
sonrası ticari faaliyet alanı içerisinde değerlendirilebilecek bu birimlerdeki<br />
<strong>organik</strong> ürünün akış kontrolü de en az arazi üzerindeki <strong>organik</strong> ürünün<br />
üretimi kadar önemlidir. Aslında <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>, üreticiden tüketiciye kadar<br />
bir bütünlük arz eder.<br />
Ürünün pazarlama aşamasında yapılması ve izlenmesi gereken noktalar şu<br />
şekilde özetlenebilir:<br />
• Depolama koşulları,<br />
• Girdi-Çıktı kayıtları,<br />
• Üretici satın, alım makbuzları,<br />
• Ürün sevk irsaliyesi,<br />
• Satış faturası,<br />
• İşletme koşullarının uygunluğu,<br />
• İşleme öncesi ve sonrası etiketleme,<br />
• Sözleşme,<br />
• İhracat sertifikası.<br />
Organik ürün, üretim sonrası bir aracı ile pazarlanıyor ise, bu aracı tarafından<br />
adı geçen <strong>organik</strong> ürüne ait her türlü bilgi ve belgenin düzenli olarak<br />
tutulması ve dosyalanması gerekir. Bu belgelerde, o ürünün hangi üreticiye<br />
268
ait olduğu, ne zaman satın alındığı ve ambalaj şekli, nakliye şekli, eğer<br />
depolandı ise nerede ve hangi koşullarda depolandığı gibi tüm bilgilerin<br />
olması şarttır. Diğer taraftan <strong>organik</strong> ürünlerin pazarlanması için "Organik<br />
Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik"in 27. maddesinde<br />
kurallar şu şekilde belirlenmiştir;<br />
a- Organik hammadde ve/veya <strong>organik</strong> işlenmiş ürün olduğunu belirten<br />
"Ürün Sertifikası"na sahip olan ve bu Yönetmelik hükümlerince üretilmiş<br />
ürünler <strong>organik</strong> ürün olarak pazarlanır.<br />
b- Organik ürün ticareti yapan müteşebbis, her bir parti satışını "Ürün<br />
Sertifikası" ile belgelendirmek zorundadır.<br />
c- Organik ürünler, <strong>organik</strong> ürün olduğu açıkça belirtilerek satılır. Organik<br />
ürünlerin, konvansiyonel ürün ile karışmaması ve <strong>organik</strong> niteliğinin<br />
korunması <strong>organik</strong> ürün satışı yapan müteşebbisin yükümlülüğündedir,<br />
d- İthalatçı ithalat halinde, yetkilendirilmiş kuruluş tarafından istenilen<br />
belgeleri eksiksiz olarak bu kuruluşa verir. Yetkilendirilmiş kuruluş<br />
tarafından yeniden sertifikalandırma yapmak amacıyla aşağıda belirtilen<br />
bilgi ve belgeler istenir.<br />
Bunlar;<br />
• ithalatçının ithalat faaliyetleri; ithalatçının adı, adresi, ürünün geldiği ülke,<br />
ürünlerin ülkeye giriş noktası ve ithal edilen ürünlerin depolanmasında<br />
kullanılacak binaların uygunluğuyla ilgili detaylı açıklama belgeleri,<br />
• Karşı ülkeden alman ürünün etiketi ve içeriğine dair bütün bilgilerin aslı<br />
veya noter onaylı tercümeleri,<br />
• ithalat işleminin nasıl gerçekleşeceğini ve ihlal durumunda alınacak<br />
ihtiyati tedbirleri içeren belgeler,<br />
• İthalatçı tarafından kullanılacak herhangi bir deponun diğer ülkede<br />
bulunması durumunda, karşı ülkenin yetkilendirilmiş kuruluşu tarafından<br />
kontrole açık olacağını belirten belgeler,<br />
• İlgili partinin miktarı, orjini ve yapısı, kontrol mekanizmasının detayları,<br />
üretim, işleme, ambalajlama, depolama, nakliye işlemlerinin detayları,<br />
alıcıları, ürün sertifikası, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> müteşebbis sertifikası, ürüne ilişkin<br />
yıllık kontrol raporlarıdır.<br />
Organik <strong>tarım</strong> ürünlerinin iyi bir şekilde pazarlanarak tüketicilere<br />
ulaştırılmasında ve onlara zaman, yer ve şekil faydaları sağlandığı zaman,<br />
gerçek anlamda üretim faaliyeti tamamlanmış olur.<br />
Organik ürünler konvansiyonel ürünlerden ayrı, <strong>organik</strong> ürün reyonu olduğu<br />
açıkça belirtilmiş reyonlarda satılır (Resim 9). Organik ürünler ana<br />
269
caddelerde ve günde 1000'den fazla aracın geçtiği yollarda veya mağazanın<br />
caddeye bakan kısmında açıkta ambalajsız olarak satılamazlar. Şayet<br />
herhangi bir şekilde ambalajsız olarak satılmasına müsaade edilmişse<br />
ambalajsız olarak satılan <strong>organik</strong> ürünlerin üzerinde tek tek ürün etiketi<br />
bulunmalıdır.<br />
Organik ürün ambalajı üzerinde yönetmelik hükümlerine göre düzenlenmiş,<br />
kontrol ve/veya sertifıkasyon kuruluşunun adının, kod numarasının, logo<br />
veya kaşesinin, ürünün sertifika numarası ile <strong>organik</strong> ürün logosunun<br />
bulunduğu bir etiket mutlaka olmalıdır.<br />
Yurtiçi dolaşım ve ithalat ve/veya ihracat belgeleri ilgili kurumdan alınır.<br />
Daha sonra kontrol ve/veya sertifıkasyon kuruluşundan ithalat ve/veya<br />
ihracat sertifikası alınması gerekir. İthalat ve/veya ihracat sertifikası, ancak<br />
<strong>organik</strong> hammadde ve/veya <strong>organik</strong> işlenmiş ürün sertifikasına sahip ve<br />
<strong>organik</strong> ürünlere verilebilir. İthalat ve/veya İhracat için kontrol ve/veya<br />
sertifıkasyon kuruluşu aşağıdaki belgeleri düzenler:<br />
İthalatçı ve/veya ihracatçının tüm mal varlığı ve ithalat ve/veya ihracat<br />
faaliyetleri, ürünlerin ülkeye giriş ve çıkış noktaları ve ithal edilen ürünlerin<br />
depolanmasında kullanılacak binaların uygunluğuyla ilgili detaylı açıklama<br />
belgeleri.<br />
İthalatçı ve/veya ihracatçı tarafından Yönetmeliğe uygunluk için alınacak<br />
tüm tedbirlerle ilgili belgeler.<br />
İthalat ve/veya ihracat işleminin nasıl gerçekleşeceğini ve ihlal durumunda<br />
alınacak ihtiyati tedbirleri içeren belgeler.<br />
İthalatçı ve/veya ihracatçı tarafından kullanılacak herhangi bir deponun<br />
kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu, yada depoların diğer ülkede<br />
bulunması durumunda, karşı ülke tarafından onaylanmış bir denetleme<br />
kuruluşu tarafından denetlemeye açık olacağını belirten raporlar.<br />
Belgeler, ilgili partinin miktarı, orijini ve yapısı, ithal ve/veya ihraç edilen<br />
ülkenin kontrol mekanizmasının detayları, üretim, işleme, ambalajlama,<br />
depolama, nakliye, işlemlerinin detayları, alıcıları, gümrük ve sağlık raporları<br />
dahil tüm bilgileri içermelidir. Bu belgeler kontrol ve/veya sertifikasyon<br />
kuruluşu tarafından Komite denetimlerinde kullanılmak üzere saklanır.<br />
İthalat ve/veya İhracat halinde, ithalatı ve/veya ihracatı yapılan her kalemin<br />
nakliyesinde, müteşebbis kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu tarafından<br />
270
verilen sertifikayı gösterebilmelidir. İthalat ve/veya İhracatta, ithal ve/veya<br />
ihraç edilecek <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>sal ürünler, konvansiyonel ürün veya gıda<br />
maddelerinin işlendiği, paketlendiği veya depolandığı binalarda depolanırsa,<br />
<strong>organik</strong> ürünler, konvansiyonel ürün ve/veya gıda maddelerinden ayrı<br />
tutulmalı ve karışmanın önlenmesi için bütün tedbirler alınmalıdır.<br />
İthalat ve/veya İhracat halinde, ithalatçı ve/veya ihracatçının kullandığı<br />
depolar ve binalar Kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu tarafından her yıl<br />
en az bir kez kapsamlı fiziksel kontrole tabi tutulmalı, kontrol ve/veya<br />
sertifikasyon kuruluşunun ilgili sertifika ve belgeleri incelenmeli, madde<br />
analizi için örnek almalı, her kontrol için denetim raporu düzenlemeli ve bu<br />
rapor, denetimi yapan kontrolör tarafından imzalanmalıdır. Bu raporun bir<br />
nüshası Organik Tarım Komitesine, bir nüshası ithalatçı ve/veya ihracatçı<br />
firmaya verilir.<br />
İthalat ve/veya ihracatta, ithalatçı ve/veya ihracatçının; raporlarını ve<br />
sertifikalarını kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşuna vermelidir. Eksik<br />
belge ile ithalat ve/veya ihracat yapılamaz.<br />
İthalat ve/veya ihracatta karşı ülkeden ürünün etiketi ve içeriğine dair bütün<br />
bilgiler aslı veya onaylı tercümeleri ile birlikte ithalatçı ve/veya ihracatçı<br />
tarafından kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşuna verilir.<br />
İthalat ve/veya ihracatta üretim, işleme, ambalajlama, depolama, etiketleme,<br />
nakliye, pazarlama ve <strong>organik</strong> ürünün içeriği ile ilgili Yönetmeliğin bütün<br />
koşullarına uyulmalıdır.<br />
Organik ürünlerin ihracatı, Dış Ticaret Müsteşarlığı' nın "İhracatı Kayda<br />
Bağlı Ürünler Listesi" nde yer alan ürünler için yapılan işlemlere tabidir. Bu<br />
nedenle; kontrol ve/veya sirtifikasyon kuruluşları, ithalat ve/veya ihtacat<br />
dokümanlarının bir örneğini Organik Tarım Komitesine, bir örneğini de<br />
İhracatın yapıldığı yerdeki İhracatçı Birlikleri'ne her üç ayda bir rapor<br />
etmeli, bu ihracatçı birlikleri ihracatçı bildirimleri ve verilen beyanname<br />
numaralarını içeren ihracat verilerini her üç ayda bir Organik Tarım<br />
komitesine bildirmelidir. İhracat ve/veya ithalat sertifikası verilen ürünlere<br />
ait kesilen faturaların aslı ve Türkçesinin birer kopyaları her 3 ayda bir<br />
Komiteye iletilmelidir.<br />
Yönetmelikte özel olarak açıklanmamış konularda, Türk Gıda Kodeksi<br />
Yönetmeliği ve Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair<br />
Yönetmelik hükümlerine uyulmalıdır.<br />
271
6. TÜRKİYE'DE ORGANİK TARIM POTANSİYELİ<br />
Türkiye oldukça geniş ve büyük bir ülkedir. Türkiye'nin en önemli ekonomik<br />
sektörlerinden biri de <strong>tarım</strong>dır. Diğer sektörlerin başında hizmetler sektörü<br />
ile sanayi ve ticaret sektörü yer almaktadır. Türkiye'de <strong>tarım</strong> sektörü, ülkenin<br />
ekonomik ve sosyal gelişmesinde uzun zaman birinci sırada yer almış ve<br />
topyekûn ekonominin gelişmesinde birinci derecede rol oynamıştır. Ancak<br />
uzun zaman ekonominin temel unsuru olan bu sektör, bundan çeyrek asır<br />
kadar öncesinde azalan nispi bir paya sahip olmaya başlamış, son yıllarda da<br />
gelişme önceliğini sanayi, ticaret ve hizmetler sektörüne bırakmıştır. Fakat<br />
bugün hâlâ Türkiye milli gelirinin % 11'ini ve Türkiye'deki istihdamın da<br />
% 33'ünü <strong>tarım</strong> sektörü oluşturmaktadır. Bunların yanında <strong>tarım</strong> sektörü gıda<br />
ve beslenme, giyinme ve barınma gibi birincil (temel) ihtiyaç maddelerinin<br />
karşılanmasında doğrudan etkili olmaktadır. Ayrıca aktif nüfus ve işgücünde<br />
yüksek değerler, milli gelire olan katkısı ve sanayi sektöründe sağladığı<br />
hammadde ve sermaye yanında, sağlıklı ve güvenli bir çevrenin<br />
oluşturulması ve ekolojik dengenin korunması, sürdürülebilirliği açısından<br />
da tüm ülke halkını yakından ilgilendiren, ekonomik ve sosyal bir sektör<br />
olma özelliği taşımaktadır.<br />
Gerek Türkiye ekonomisinde ve gerekse Türkiye'nin sosyal yapısında büyük<br />
ve hızlı değişimler yaşanmaktadır. Bunların en başında geleni, bundan yarım<br />
asır kadar önce başlayıp ve hala önemli bir hızla devam eden kırsal<br />
alanlardan şehirlere ve sanayi merkezlerine olan göçtür. Nüfus hareketlerinin<br />
bu şekilde oluşunun etkileri hem olumlu hem de olumsuz olabilmekte,<br />
bundan dolayı gerek nüfusun başıboş bir şekilde yığıldığı büyük<br />
metropollerde ve gerekse kırsal alanlarda ciddi sorunlar ortaya çıkmaktadır.<br />
Bu sorunların çözüme kavuşturulabilmesi için bir an önce isabetli sosyolojik<br />
ve ekonomik analizlerin yapılması şarttır. Gayet tabii ki, yapılan bilimsel<br />
araştırmaların neticelerinden çıkarılan sonuçların uygulaması, ayrıca büyük<br />
önem arz etmektedir. Bu açıdan ülke yöneticilerine büyük sorumluluklar<br />
düşmektedir. Görevlerini ülke çıkarlarını dikkate alarak yapacak olan devlet<br />
ve siyaset adamları, hâlâ nüfusun %29'u kırsal kesimde yaşayan ve %33'u<br />
<strong>tarım</strong>la iştigal edilen bir memlekette hem doğrudan doğruya konvansiyonel<br />
<strong>tarım</strong>a ve hem de onun yeni bir düşünce ve anlayışla uygulaması olan <strong>organik</strong><br />
<strong>tarım</strong>a büyük önem vermek durumundadırlar.<br />
Gerek <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> ve gerekse topyekûn iyi <strong>tarım</strong> uygulamalarında temel<br />
espri, doğaya saygılı olmak ve doğal kaynakları tahrip etmeden, mümkün<br />
olduğunca geliştirerek, bütün insanlara yetecek tarzda kaliteli,, beslenme<br />
değeri yüksek, gıda güvenliği ve hijyeni açısından sağlıklı ürünler elde ede-<br />
272
ilmektir. Pratik bir söyleyişle yapılacak iş, insanların açlık duygularınıgidermek<br />
için karınlarını doyurmak veya doldurmak yerine, beyin<br />
fonksiyonlarını en iyi bir şekilde faaliyete geçirmek ve bundan insanlığın<br />
yararına neticeler hasıl edebilmek için, ona gerekli enerjiyi temin<br />
edebilmektir. Bunu da ancak <strong>organik</strong> üretimle yapabilmek mümkündür.<br />
Organik üretim bakımından şartların ve olanakların en elverişli olduğu<br />
ülkelerden birisi Türkiye'dir. Burada bölge bölge Türkiye'nin <strong>organik</strong> üretim<br />
potansiyeli üzerinde durulacaktır.<br />
6.1. TÜRKİYE'NİN KONUMU ve TOPOĞRAFİK DURUMU<br />
Bir yerin iklimi <strong>tarım</strong> açısından önemli olduğu gibi, <strong>organik</strong> üretim<br />
bakımından daha da ehemmiyetlidir. Çünkü <strong>organik</strong> yetiştiricilikte başta<br />
iklim faktörleri olmak üzere yapılacak üretime toprak şartları da çok etkilidir.<br />
Bir başka söyleyişle, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>da yetiştiricilik koşulları, elbette ki uygun<br />
olmak kaydı ile müdahalelerden etkilenmemelidir.<br />
Herhangi bir ülkenin veya bölgenin iklim ve topoğrafık özelliklerine o yerin<br />
konumu ve yeryüzü şekilleri önemli ölçüde etki etmektedir. Bu açıdan<br />
Türkiye'nin durumuna bakılacak olursa, Türkiye kuzey yarım kürede, eski<br />
dünya karalarının birbirlerine en çok yaklaştıkları bir bölgesinde yer<br />
almaktadır. Buna bağlı olarak büyük su ve kara kütlelerine yakınlığı,<br />
bilhassa iklimi bakımından son derece önemlidir. Herhangi bir ülkenin<br />
matematiksel ve özel konumu o ülkenin sosyal, politik ve ekonomik durumu<br />
üzerine etkili olmaktadır.<br />
Türkiye 360 ve 420. kuzey paralelleri ile 250 ve 450. doğu boylamları<br />
arasında yer almaktadır. Bu konum, Türkiye'de dört mevsimin de en belirgin<br />
bir şekilde yaşanmasına imkân vermektedir. Dört mevsimin de belirgin bir<br />
tarzda yaşandığı yeryüzünde ılıman ilkim kuşağmdadır. Ilıman iklim<br />
kuşağına yıl içinde güneş ışınları (özellikle düz yerlere) dik gelmez.<br />
Türkiye'de bu sebeple yatay düzeleme dik duran cisimlerin gölge boyları<br />
sıfır olmaz. Ülkenin doğusu ile batısı arasında 76 dakikalık bir zaman farkı<br />
vardır. Türkiye doğu-batı doğrultusunda bir dikdörtgen şeklinde<br />
uzamaktadır. Kuzeyi ile güneyi arasında 650 km, doğusu ile batısı arasında<br />
ise 1565 lan mesafe bulunmaktadır.<br />
Türkiye, 78 milyon hektar yüzölçümü ile Akdeniz'in doğu kesimi ve<br />
Asya'nın güney-batı bölgesinde yer almaktadır. Bu alanın %26'smı<br />
ormanlar, %16'smı çayır ve mer'a alanları, %35'ini <strong>tarım</strong> alanları<br />
oluşturmaktadır. Türkiye; yazları sıcak ve kurak, kışları uzun ve soğuk<br />
273
iklimi yanında, her mevsim sürekli yağış alan nemli bölgeleri olduğu gibi,<br />
Akdeniz'in yarı tropik ılıman iklimine de sahiptir. Bu coğrafık yapı ve uygun<br />
ekolojik koşullar nedeniyle, <strong>tarım</strong>sal üretimde miktar ve ürün çeşitliliği<br />
yönünden büyük ve seçenekli bir potansiyeli vardır. Ortalama yıllık 643 mm<br />
yağış alan Türkiye'de, uygun su kaynağı olarak 14.300 km2 göl ve nehir<br />
alanları bulunmaktadır. 28 milyon hektarlık <strong>tarım</strong> arazisinin, ekonomik<br />
olarak sulanabilir özellikte olan 8.5 milyon hektarının, ancak 4.7 milyon<br />
hektarı sulanabilmektedir. Güney Doğu Anadolu Projesi'nin (GAP) tümüyle<br />
devreye girmesiyle 1.7 milyon hektarlık ek alan sulamaya açılmış olacaktır.<br />
Topoğrafik yapısı bakımından Türkiye, yüksek yayla karakterinde, çok<br />
değişken engebeli ve dağlık arazi durumundadır. Ülkemizde ortalama<br />
yükselti 1.130 m civarında olup, arazinin ancak %10'unda yükseli 0-250 m<br />
arasındadır. Fazla yükselti yanında, buna bağlı olarak Türkiye arazisinin %20<br />
kadarı %15 ve daha az eğimde, geriye kalan %80'i ise %15'ten yukarı eğimli<br />
arazi karakterindedir. Toprak oluşumun aktif faktörlerinden olan iklim, doğal<br />
bitki örtüsü ve kültür bitkilerinin dağılımı üzerinde en büyük etkendir. Yağış<br />
ve sıcaklık gibi klimatik faktörler seçilecek <strong>tarım</strong> sistemleri, <strong>tarım</strong>sal üretim<br />
ve desenlerine doğrudan etkili olan öğelerdir.<br />
Belirli bir bölgenin iklimini belirleyen en önemli etmenler enlem dereceleri,<br />
deniz ve okyanus gibi büyük su kütlelerine olan uzaklık ve yakınlığı, denize<br />
göre yükseltisi ve yeryüzü şekilleri, egemen olan rüzgarların yönü ve<br />
şiddetidir.<br />
Üç tarafı denizlerle çevrili, 360-420 enlem dereceleri arasında yer alan<br />
Türkiye'nin coğrafi konumu ve topoğrafik durumu ülkemizde çeşitli iklim<br />
tiplerinin varlığına neden olmuştur. Karadeniz kıyı şeridinin doğusu dışında<br />
yağışların dağılımı düzenli değildir. Yıllı ortalama yağış 643 mm olmakla<br />
birlikte bu değer, toplam yüz ölçümünün 2/3'nü oluşturan iç kısımlarda 250<br />
mm'ye kadar düşmektedir. Karadeniz kıyı şeridinde 2500 mm'ye<br />
yükselmektedir. Yağışların düzensizliği nedeniyle birçok bitki için, büyüme<br />
derecesinde sulama yapılması gerekmektedir.<br />
Türkiye beş temel iklim bölgesine ayrılmaktadır:<br />
1. Yağışlı fidim Bölgeleri: Kuzeyde Karadeniz, güneyde Akdeniz ve batıda<br />
Ege Denizi kıyı şeridine paralel bölgeleri kapsar. Batıda ve güneyde Akdeniz<br />
iklim tipi iklim özelliklerini gösterir. Yağış ortalaması 700 mm'in<br />
üzerindedir.<br />
2. Nemli-Az Yağışlı iklim Bölgeleri: Trakya, İç Batı Anadolu ve Akdeniz<br />
kıyı şeridiyle Orta Anadolu platosu arasında kalan küçük bir bölgeyi kapsar.<br />
Yıllık ortalama yağış 550-750 mm arasında değişir.<br />
274
3. Kuru - Az Yağışlı İklim Bölgeleri: İç Anadolu yarı kurak bölgesini<br />
çevreleyen geniş ve düzensiz bir iklim kuşağından ibarettir. Yıllık ortalama<br />
yağış 400-500 mm arasında değişir.<br />
4. Yan Kurak İklim Bölgeleri: Orta Anadolu'da Eskişehir, Ankara, Çorum,<br />
Konya ve Kayseri illerinin çevrelediği geniş bir iç bölgedir. Yıllık yağış<br />
ortalaması 350 mm civarındadır.<br />
5. Çok Yağışlı İklim Bölgeleri: Doğu Karadeniz bölgesinin dar bir kıyı<br />
bölgesinde Rize ve civarında görülür. Yıllık yağış ortalaması 2500 mm'ye<br />
çıkar, çok dar bir alanı kapsamakla birlikte ekonomik bakımından çok<br />
önemli bazı bitkilerin tek yetişme bölgesi oluşu (çay gibi) ile önem kazanır.<br />
Türkiye'de doğal bitki örtüsünün temelini oluşturan çayır-mera arazileri,<br />
orman örtüsü ve fundalık-çalılık alanların genel büyüklük, dağılımı ve<br />
potansiyel özellikleri önemlidir. Topraklarımızın yaklaşık %65'i doğal bitki<br />
örtüsü altında bulunmakla birlikte, doğal vejetasyon çeşidi ve yoğunluğu,<br />
ülkemizdeki iklim tiplerine göre tipik değişiklikler gösterir.<br />
Yağışlı bölgelerde özellikle Karadeniz kıyı şeridi boyunca doğal vejetasyon<br />
örtüsü iğne yapraklı ağaçlar, özellikle çam, ladin, köknar ile yaprağını döken<br />
ağaçlardan kayın, gürgen, meşe, yabani fındık, ceviz, funda ve çalılar<br />
oluşturur. Ayrıca, yağışı seven tipik çayır-mera bitkileri, eğrelti otları da<br />
bulunur. Yarı nemli ılıman Akdeniz iklim tipinin etkisi altında kalan batı ve<br />
güney bölgelerde, iklim faktörleri topografya ve ana materyalinde birlikte<br />
etkileri sonucu bu bölgeler için meşe, dış budak, dut, çitlembik, günnük<br />
ağacı, fıstık çamı ve diğer çam türleri yanında defne, pırnar meşesi, ılgın,<br />
meyan kökü, mersin, hayıt gibi çok yıllık ağaç ve ağaççıklar ve çok çeşitli<br />
yabani gramine türleri ve değişik çayır otları Akdeniz iklim bölgelerinin<br />
doğal bitki örtüsünü oluşturur. Akdeniz iklim tipi batıda denize dik olarak<br />
inen dağların oluşturduğu vadiler ile iç bölgelere; güneyde ise Güney Doğu<br />
Anadolu bölgesine kadar etkilerini devam ettirebildiğinden denize göre<br />
yükselti ve az çok değişen iklim özelliklerine rağmen Akdeniz iklim<br />
bölgelerine özgü doğal vejetasyon iç bölgelere ve güney doğu sınırlarına<br />
kadar uzanır.<br />
Karakteristik yarı kurak iklim özellikleri gösteren İç Anadolu Bölgesi'nin<br />
doğal bitki örtüsü yarı kurak bölgeler için tipik bitki türlerinden oluşur. Tek<br />
veya çok yıllık çalı ve dikensi çalı örtüsü (yavşan otu, geven, deve dikeni) ile<br />
birkaç senelik otlardan özellikle ayrık otu, domuz ayrığı, sorguç otu, yumak<br />
otu, yonca, fiğ, beyaz tirfil, dikenli tirfil gibi değişik bitkiler ile püsküllü<br />
brom, tek yıllık bitkilerden yabani gramineler; yabani arpa, yabani yulaf gibi<br />
otlara ve nemli yerlerde yetişen mürdümük doğal çayır ve mera örtüsü<br />
275
oluşturur. Çok yıllık bitkilerden karışık ve iğneli ağaçlara ve orman örtüsüne<br />
geniş alanlar halinde rastlanmaz.<br />
Yüksek dağlık bölgeyi oluşturan Doğu Anadolu'da doğal bitki örtüsünü çayır<br />
ve mer'alar oluşturur. Yer yer yaprağını döken ağaç ve çamların oluşturduğu<br />
geniş orman alanlarına da rastlanır.<br />
Genel olarak iklim farklılıkları, ana kaya, topografya, denize göre yükselti ve<br />
toprak derinliği gibi faktörlere bağlı olarak, kurak ve yarı kurak bölgelerde<br />
seyrek, kısa boylu ve kısa ömürlü otlar ve çalılar, biraz daha nemli<br />
koşullarda seyrek çalı ve bodur ağaçlar, yağışlı bölgelerde ise yaprağını<br />
döken ve dökemeyen ağaçların meydana getirdiği orman örtüleri<br />
oluşturmuştur.<br />
Türkiye'de Organik Tarımsal Üretim Potansiyelini ortaya koyabilmek için<br />
yukarıdaki bilgiler; iklim, toprak, bitki örtüsü ve özellikle toprak ve su<br />
imkânları verilmeye çalışılmıştır. Şimdi de Türkiye'nin yedi coğrafi bölgesi<br />
<strong>organik</strong> yetiştiricilik açısından hangi imkan ve potansiyele sahiptir, ayrı ayrı<br />
verilmesinde yarar görülmektedir.<br />
Türkiye, 1941 yılında yapılan 1. Coğrafya kongresindeki çalışmalar<br />
sonucunda, başta iklim ve toprak özellikleri ile tabii bitki örtüsü ve yer<br />
şekilleri de dikkate alınarak yedi coğrafi bölgeye ayrılmıştır. Bu bölgeler<br />
tespit edilirken, bölgenin o zamana kadar sahip olduğu yer altı ve yer üstü<br />
zenginlikleri ile bundan sonraki gelişmelerin muhtemel istikametleri dikkate<br />
alınmıştır.<br />
6.1.1. MARMARA ve TRAKYA BÖLGESİ<br />
Marmara ve Trakya Bölgesine Balıkesir, Bilecik, Bursa, Çanakkale, Edirne,<br />
İstanbul, Kırklareli, Kocaeli (İzmit), Sakarya (Adapazarı), Tekirdağ ve<br />
Yalova illeri girmektedir. Marmara ve Trakya Bölgesi hem yaşayan<br />
kümülatif nüfus bakımından hem de birim alana düşen fert sayısı açısından<br />
başta gelmektedir. Bu bölge Türkiye'nin en fazla tüketimde bulunan<br />
bölgesidir. Özellikle sanayi tesislerinin, hatta Türkiye'de ağır sanayinin<br />
kurulduğu ve geliştiği yerdir. Marmara ve Trakya Bölgesinde İstanbul gibi<br />
sanayinin çok geliştiği yerlerde her türlü çevre kirliliği söz konusudur.<br />
Konuya <strong>organik</strong> üretim açısından bakıldığında da bilhassa toprak ve su<br />
kirliliği bakımından bölgeler arasında birinci sırada olduğu görülmektedir.<br />
Bu bölgede <strong>tarım</strong> ve hayvancılık oldukça gelişmiştir. Önemli bazı ürünler<br />
276
akımından birinci sırada gelmektedir. Bunların başında ayçiçeği<br />
gelmektedir. Türkiye ayçiçeği üretiminin %80'i bu bölgeden<br />
karşılanmaktadır. Buğday ve mısır yetiştiriciliğinde, çeltik yetiştiriciliğinde<br />
Türkiye'de ikinci sırayı almaktadır. Bursa ve Yalova illerinde meyve, Bursa<br />
ve Adapazarı ovalarında sebzecilik, Balıkesir ve Bursa dolaylarında zeytin<br />
üretimi çok önemlidir. Trakya'da Ergene, Anadolu'da ise Karacabey,<br />
Yenişehir, Adapazarı ve İnegöl ovalan çok bereketli topraklara sahiptir. Bu<br />
bölge sun'i gübre ve zirai mücadele ilaç kullanımı bakımında da ön sıralarda<br />
gelmektedir. Önemli su kaynaklarına sahip olan bölgenin yıllık yağışı da 650<br />
mm dolaylarındadır.<br />
Marmara ve Trakj^a bölgesinin <strong>organik</strong> üretim bakımından, özenli ve<br />
önemli bazı önlemler alındığı takdirde potansiyeli oldukça iyidir. Bölge<br />
çiftçisi ülkedeki en bilgili ve <strong>tarım</strong> kültürü en yüksektir. Özellikle <strong>organik</strong><br />
üretim yapılacak sebze ve meyve yetiştirilecek yerlerde mutlaka dikkatli bir<br />
şekilde geçiş süresi uygulanmalıdır. Toprakların bitki besin maddeleri ve<br />
toprak-su kaynaklarının zirai mücadele ilaç ve sun'i gübreler açısından<br />
analizleri yapılarak dikkatle takip edilmesi şarttır. Organik üretim yapacak<br />
üreticilerin en iyi şekilde organize olarak kapama üretim yapmaları, ekim<br />
nöbetine ve yabancı ot yönetimine azami dikkat etmeleri şarttır.<br />
Marmara ve Trakya'da <strong>organik</strong> yetiştiricilik yapacak olan çiftçiler, Organik<br />
Tarım Yönetmeliğine ve bu konuda geliştirilmiş kural ve tecrübelere<br />
harfiyen dikkat etmelidirler. Çünkü daha önce de değinildiği gibi, bölgenin<br />
zirai potansiyeli çok yüksek, büyük sanayi tesislerinin ve hatta her türlü<br />
kimya sanayinin gelişmiş olması ise, <strong>organik</strong> üretim için en büyük risktir.<br />
Bölgedeki akarsuların geçtiği yerlerde teşekkül etmiş allüviyal ovalarda<br />
toprak verimliliği oldukça yüksektir. Organik yetiştiricilik potansiyeli,<br />
alınacak basit ve fakat önemli yetiştirme teknikleri tedbirleri ile (toprak<br />
işleme, ekim nöbeti, <strong>organik</strong> gübre uygulamaları, fiziki ve kültürel yabancı<br />
ot yöntemleri, basınçlı ve kapalı sulama sistemleri ve benzeri) büyük ölçüde<br />
geliştirilebilir.<br />
Marmara ve Trakya Bölgesi'nde büyük sanayi tesislerinden uzak, yolların ve<br />
yerleşme yerlerinin uzağında, özellikle hafif meyilin başladığı arazilerde,<br />
<strong>organik</strong> bitkisel üretim bakımından hala uygun yerler bulunabilir ve buralar<br />
bu açıdan değerlendirilebilir. Çevre kirliliğinin toprak ve su kaynakları gibi<br />
doğal zenginliklerimize en az zarar verdiği yerler <strong>organik</strong> üretim için hala<br />
büyük şans demektir. Marmara ve Trakya Bölgesi'nin hafif yüksekliklerinin<br />
hâkim olduğu platolarda, nispeten küçük aile işletmelerinin bulunduğu, el<br />
277
emeğinin daha fazla kullanılabileceği yerlerde <strong>organik</strong> yetiştiricilik<br />
yapılabilir. Gerek <strong>organik</strong> üretimde gerekse konvansiyonel üretimde esas<br />
önemli olan üretilen ürünlerin eder fiyatla tüketiciye ulaştırılabilmesidir.<br />
Bunun için yapılacak en önemli iş çiftçilerin, özelliklede küçük çiftçilerin<br />
örgütlenmesidir.<br />
6.1.2. EGE BÖLGESİ<br />
Ege Bölgesi'nde Afyon, Aydın, Denizli, İzmir, Kütahya, Manisa, Muğla ve<br />
Uşak illeri bulunmaktadır. Ege Bölgesi alan itibariyle dar bir bölgedir. Nüfus<br />
sayısı bakımından Marmara, Iç Anadolu ve Karadeniz Bölgelerinden sonra 4.<br />
sırada yer almakla beraber, nüfus yoğunluğu bakımından 2. sırada<br />
bulunmaktadır. Ege Bölgesi'nde nüfus dağılışı düzenli değildir, sanayinin<br />
geliştiği ve zengin ovaların bulunduğu sahil kesimi son derece yoğun bir<br />
nüfusa sahip iken yer şekilleri bakımından oldukça engebeli olan iç kesimler<br />
seyrektir.<br />
Ege Bölgesi'nin sahil kesiminde de, çevre kirliliği ve doğal kaynakların<br />
kullanımı ve aşırı derecede istismarı bakımından olumsuz bir manzara<br />
seyretmektedir. Türkiye'deki termik santrallerin büyük çoğunluğu buradadır.<br />
Bölgede özellikle sahillerde Akdeniz iklimi hâkim ve iç kısımlarda karasal<br />
iklim hüküm sürmektedir. Bölgedeki akarsular dağları yararak Ege Denizi'ne<br />
doğru dik olarak akar ve verimli kıyı ovalarını meydana getirirler. Yağış iç<br />
kısımlarda 500 mm, sahil kısımlarında ise 700 mm civarındadır. Bilhassa<br />
sahil ovalarında <strong>tarım</strong> çok büyük bir çeşitlilik arz etmektedir. Özellikle incir,<br />
üzüm, pamuk, tütün, zeytin ve turunçgiller ile çok çeşitli sebzeler<br />
yetiştirilmektedir. Bu bölgede seracılık da çok büyük ölçüde gelişmiştir.<br />
Ayrıca Kuşadası, Bodrum ve Marmaris gibi Türkiye'nin birinci sınıf turizm<br />
merkezleri de Ege Bölgesi'nde bulunmaktadır.<br />
Tarımsal üretim ve çeşitlilik açısından oldukça zengin olan Ege Bölgesi,<br />
çiftçi kültürü bakımından da son derece yüksektir. Marmara ve Trakya<br />
Bölgesi'nde olduğu gibi, Ege Bölgesi'nde de en fazla yetiştirilen bu bölgenin<br />
karakteristik ürünleri bulunmaktadır. Türkiye tütün üretiminin %50'sini,<br />
zeytin üretiminin %48'sini, üzüm üretiminin %40'mı, incir üretiminin<br />
%82'sini ve pamuk üretiminin %42'sini bu bölge vermektedir.<br />
Turunçgillerde %10 ile Akdeniz Bölgesi'nden sonra ikinci sırada yer<br />
almaktadır. Daha önce de işaret edildiği gibi yaş sebze ve meyve üretimi ve<br />
çeşitliliği açısından son derece zengindir. Ege Bölgesi'nin iç kısımlarında<br />
ise, daha ziyade haşhaş, şekerpancarı, tahıl ve baklagiller gibi ürünler<br />
yetiştirilmektedir.<br />
278
Ege Bölgesi'nde de <strong>tarım</strong>da kimyasallar yoğun bir şekilde hem sun'i<br />
gübreler ve hem de mücadele ilâçları olarak kullanılmaktadır. Ancak <strong>organik</strong><br />
üretim kavramının da önce geliştiği yerlerin başında bu bölge gelmektedir.<br />
Potansiyel bakımından oldukça zengindir. Bilhassa kuru ve kurutulmuş<br />
meyve ve sebzeler bakımından (kuru üzüm, kuru incir v.b. gibi) hâlâ <strong>organik</strong><br />
üretim potansiyeli yüksektir. Bilhassa geçiş süresi ve sürecinin dikkatli bir<br />
biçimde uygulanabileceği önemli lokal bölgeler söz konusudur. Bilhassa<br />
sahilden 100-150 km akarsu vadilerine doğru iç kısımlara uzanan arazilerde,<br />
her türlü <strong>organik</strong> yetiştiricilik yapılabilir.<br />
Gerek iç kısımlarda ve gerekse sahillerde kapama üretimin yapılabileceği,<br />
<strong>organik</strong> gübrelerin kullanılacağı ve mücadele de başta yabancı otlar olmak<br />
üzere fiziki ve kültürel önlemlerin alınabileceği yerlerde, <strong>organik</strong> üretim<br />
bakımından büyük potansiyel mevcuttur. Bu potansiyelin harekete<br />
geçirilmesinin ve teşvik edilmesinin de büyük katkısı olabilecektir. Bu<br />
bakımdan da çiftçilerin özel bir hassasiyet göstermesi gerekir.<br />
Ege Bölgesinin <strong>organik</strong> üretim açısından özel bir yeri ve önemi olduğunu da<br />
gözden uzak tutmamak gerekmektedir. Daha önce de değinildiği gibi bu<br />
bölgemiz başta İzmir olmak üzere Türkiye'nin dünyaya açılan kapısıdır.<br />
Hemen her türlü yenilikler ve teknolojiler de Türkiye'ye buradan<br />
girmektedir. Nitekim <strong>organik</strong> üretim için de durum böyledir. Organik <strong>tarım</strong><br />
ve <strong>organik</strong> yetiştiricilikte Türkiye'ye buradan girmiştir. Ege Bölgesi'ndeki<br />
bu konuda yeterli birikim ve bilgiler <strong>organik</strong> yetiştiricilik potansiyelini her<br />
alanda geliştirmeye yetecek durumdadır. Ayrıca Ege Bölgesi üreticilerinin<br />
örgütlenme durumu ve özellikle başta AB olmak üzere dış dünya ile<br />
bağlantıları da oldukça yüksek düzeydedir.<br />
Ege ve Marmara Bölgelerinde, özellikle orman içi ve orman altı florası<br />
içerisinde bir kısım ilaçlık ve baharatlık bitkilerin doğadan toplanması da söz<br />
konusudur. Yani bu ürünler de <strong>organik</strong> olarak değerlendirilmekte iç ve dış<br />
pazarlarda alıcı bulmaktadır. Bilhassa Ege Bölgesi'nin biraz meyilli alan ve<br />
Akdeniz florasının hâkim olduğu orman içi ve orman yakını yerleşme<br />
yerlerinde yaşayan kırsal alan nüfusu bu şekilde bir üretimden<br />
(toplayıcılıktan) faydalanmaktadır. Tabii floradan toplanan bu ürünlerin<br />
gerekli ve usulüne uygun şekilde toplanması, temizlenmesi, sınıflandırılması,<br />
ambalajlanması ve etiketlenmesi halinde daha kolay alıcı bulacağı<br />
bilinmektedir.<br />
279
6.1.3. AKDENİZ BÖLGESİ<br />
Akdeniz Bölgesi'ne giren iller Adana, Antalya, Burdur, Hatay, İsparta, İçel,<br />
K.Maraş, Kilis ve Osmaniye'dir. Akdeniz Bölgesi ismini komşu olduğu<br />
denizden almaktadır. Bölge, yer şekilleri ve buna bağlı olarak ekonomik<br />
özelliklerinin farklılığı nedeniyle Antalya ve Adana Bölgeleri olmak üzere<br />
ikiye ayrılmaktadır. Adana Bölgesi'nde Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin<br />
taşıdığı allüviyal topraklardan oluşan Çukurova ve Göksu ırmağının<br />
oluşturduğu Silifke ovası, bölgedeki en verimli arazilere sahiptir. Bu<br />
bölümde bulunan Amik ve Maraş ovaları da çöküntü ovalarıdır, bu ovalar da<br />
fevkalade verimli ovalardır. Antalya Bölümü'nde yer alan Tefenni, Elmalı ve<br />
Göller Yöresi ovaları karstik oluşumlu arazilerdir.<br />
Akdeniz Bölgesi'nin, batıdan doğuya doğru 2000 m'den başlayıp 3500 m'ye<br />
kadar yükselen dağlara sahip olduğu bilinmektedir. Bitki örtüsü olarak<br />
kıyılara yakın yerlerde makiliklere sahip olduğu; iç kısımlarda, Toroslar da<br />
ise, iğne yapraklı ağaçlardan meydana gelen ormanlara sahip olduğu<br />
görülmektedir. Bölgenin sahil şeridinde Akdeniz iklimi hâkimdir. Yazlar çok<br />
sıcak ve kurak, kışlar ise ılık ve çok yağışlı geçmektedir. Göller Bölgesi'nde<br />
iklim değişmeye başlar, karasal bir iklim kendini gösterip mevsimlik ve<br />
gece-gündüz sıcaklık farkları artar. Yıllık ortalama yağış 750-1000 mm<br />
arasında değişmesine rağmen, subtropikal yüksek basıncın etkisi ile şiddetli<br />
yaz kuraklıkları görülür.<br />
Akdeniz Bölgesi, Türkiye'nin 4. gelişmiş bölgesidir. Bölge genişliğine<br />
rağmen oldukça az bir nüfusa sahiptir. Nüfus daha ziyade başta Çukurova<br />
olmak üzere, Amik ovası ve Göller Bölgesinde yığılmıştır. Çukurova ve<br />
Antakya (Hatay) Bölgesinde Nüfus yoğunluğu çok yüksektir. Toros dağları<br />
ve iç kısımdaki yaylalar tenhadır.<br />
Akdeniz Bölgesinin ekonomisi büyük ölçüde <strong>tarım</strong>, turizm, ticaret ve<br />
sanayiye bağlıdır. Bölgede yazların uzun ve sıcak, kışların ılık ve yağışlı<br />
geçmesi yılda 2-3 defa ürün almaya elverişlidir. Her ne kadar yazların uzun<br />
ve kurak oluşu sulamayı gerekli kılıyor ve <strong>tarım</strong>ı olumsuz etkiliyor ise de,<br />
kışların ılık geçmesi ve güneşlenme süresinin uzunluğu seracılık<br />
faaliyetlerinin gelişmesine sebep olmuştur. Akdeniz Bölgesi'nde ekonomik<br />
değeri yüksek olan ve ihraç edilen <strong>tarım</strong> ürünlerinin yetiştirilmesi tercih<br />
edilmektedir. Tarım bakımından potansiyeli çok yüksek olan bölgede<br />
turunçgil ve muz üretimi yapılmaktadır. Ayrıca Türkiye'de yetiştirilen<br />
pamuğun %35'i, sebzenin %26'ı, yerfıstığmın %88'i, susamın %80'i ve<br />
anasonun %65'i bu bölgeden elde edilmektedir. Turunçgillerin ise %85'i<br />
280
Akdeniz bölgesinden elde edilmektedir. Bölgenin iç kısımlarında tahıl,<br />
anason, şekerpancarı, patates, haşhaş, gül ve baklagiller yetiştirilmektedir.<br />
Türkiye'nin Akdeniz Bölgesi, tartışmasız zirai potansiyeli en yüksek<br />
bölgesidir. En fazla kimyasal ilaç ve en fazla kimyasal gübreler bu bölgede<br />
kullanılmaktadır. Bu açıdan <strong>organik</strong> ürünler bakımından oldukça risklidir.<br />
Fakat alınacak bir dizi önlemlerle <strong>organik</strong> ürün yetiştiriciliği açısından,<br />
özellikle sahillerden biraz içeride ve bölgenin doğusunda ve yükseklerdeki<br />
<strong>organik</strong> üretim potansiyeli harekete geçirilebilecektir. Aslında Akdeniz<br />
Bölgesi ve bilhassa narenciye yetiştirilen yerler ile sebze <strong>tarım</strong>ı yapılan<br />
araziler oldukça fazla gübre ve ilaç kullanmaktan dolayı kirlenmiştir.<br />
Buralarda yeniden <strong>organik</strong> üretim yapma son derece zordur. Malum olduğu<br />
üzere Akdeniz Bölgesi çiftçileri de <strong>tarım</strong> kültürü ve zirai bilgileri yüksek<br />
olan yetiştiricilerdir. Bunlar şayet Pazar ve bilhassa dış Pazar imkânı elde<br />
edilebildiği takdirde kolaylıkla <strong>organik</strong> yetiştiricilik yapabilecek feraset ve<br />
basirete sahiptir. Çukurova, Mersin, Antalya ve Hatay Bölümlerinde<br />
sanayinin geliştiği ve çevre kirliliğinin had safhada olduğu yerler de<br />
bulunmaktadır.<br />
6.1.4. İÇ ANADOLU BÖLGESİ<br />
İç Anadolu Bölgesini, kuzeyinden Kuzey Anadolu ve güneyinden de Toros<br />
Dağları çevrelemektedir. Bu konumu ile bölge topoğrafık bir çukur çanak<br />
şeklini (küvet) andırmaktadır.<br />
îç Anadolu Bölgesi Konya Bölümü, Yukarı Sakarya Bölümü, Orta<br />
Kızılırmak Bölümü ve Yukarı Kızılırmak bölümleri olmak üzere dört<br />
bölümde incelenmektedir. İç Anadolu Bölgesi genişlik bakımından Doğu<br />
Anadolu'dan sonra 2. sırada yer almaktadır. Bölgenin ortalama yüksekliği<br />
1000 m dolayındadır. Tek tek çok yüksek dağları olmasına rağmen, yüksek<br />
uzun dağ sıraları bulunmaz. Genel hatları itibarı ile doğuya doğru<br />
gidildiğinde yüksekliği artan bir platodur.<br />
îç Anadolu Bölgesi'nde bulunan iller; Aksaray, Ankara, Çankırı, Eskişehir,<br />
Karaman, Sivas, Kayseri, Kırıkkale, Kırşehir, Konya, Nevşehir, Niğde ve<br />
Yozgat'tır. Bölgede Kızılırmak, Sakarya ve Zamantı ırmağı ile çok sayıda<br />
tektonik göl bulunmaktadır. Ankara, Eskişehir, Konya ve Kayseri gibi<br />
yüksek ve geniş ovalara sahip olan îç Anadolu; Haymana, Cihanbeyli,<br />
Obruk, Orta Kızılırmak, Bozok ve Yazılı Kaya platolarını da<br />
bulundurmaktadır. Hirfanlı barajından Hidro elektrik santralı olarak<br />
yararlanılmaktadır.<br />
281
İç Anadolu Bölgesi'nin iklimi tipik bir karasal karaktere sahiptir. Kış<br />
mevsimi doğuya doğru gidildikçe sertleşir, yaz mevsimi çok kurak ve sıcak<br />
geçmektedir, yağışı en az olan bölgedir, ortalama yağışı 350 mm olmakla<br />
beraber, Tuz Gölü çevresinde bu yağış 200 mm'nin bile altına düşmektedir.<br />
En yağışlı mevsim %48 ile kış ve sonra %32 ile ilkbahar gelmekte, %14 ile<br />
sonbahar ve %6 ile yaz ayları en düşük yağışı almaktadır. Bölgenin doğal<br />
florası yazın kuruyan otlardan oluşan bozkırlardır, ancak %7 5<br />
sinde ormanlar<br />
bulunmaktadır. Akarsu boylarında kavak ve söğüt ağaçları yer almaktadır.<br />
İç Anadolu Bölgesi Marmara'dan sonra en fazla nüfusa sahip olan bölgedir.<br />
Fakat geniş olduğu için nüfus yoğunluğu, bölgenin kenarlarındaki dağ<br />
eteklerinde kısmen sanayinin geliştiği Yukarı Sakarya Bölgesinde<br />
yoğunlaşmıştır. En tenha bölümü Yukarı Kızılırmak Bölümü ve Tuz Gölü<br />
çevresidir. Bölgenin ekonomisi çok büyük ölçüde <strong>tarım</strong>a dayalıdır, ekilen<br />
arazi hemen hemen bölgenin 1/3'ünü kaplamaktadır. Yaz kuraklığı, daha<br />
doğrusu yağış ve su noksanlığı <strong>tarım</strong>ı ve verimi kısıtlayan en önemli<br />
faktördür. İç Anadolu Bölge'sinde <strong>tarım</strong>ın bir diğer önemli sorunu da<br />
erozyondur. Gerek su ve gerekse rüzgâr erozyonu son derece önemlidir,<br />
<strong>tarım</strong>sal faaliyetleri de çok olumsuz etkilenmektedir.<br />
Türkiye'de yetiştirilen tahıllardan arpanın % 39'u, buğdayın da %31'i bu<br />
bölgeden elde edilmektedir. En önemli tahıl (arpa, buğday) üretim alanları<br />
Konya, Ankara, Yozgat ve Kayseri'dir. Yemeklik dane baklagiller (bilhassa<br />
nohut ve mercimek) bakımından da Konya ve Yozgat önde gelmektedir.<br />
Nevşehir ve Niğde'deki hafif topraklara sahip volkanik arazide patates,<br />
sulama yapılabilen (özellikle yer altı su kaynaklarından) başta Konya Ovası,<br />
Eskişehir ve Ankara gibi bölgeler ile Aksaray gibi geniş alanlarda<br />
şekerpancarı yetiştirilmektedir.<br />
Orta Anadolu Bölgesinde önemli derece de kimyasal gübre ve zirai mücadele<br />
ilâcı kullanılmakla beraber, bölge çok geniş olduğu için birim alana isabet<br />
eden miktar düşüktür. Geniş alanlarda tarla ürünlerinin <strong>organik</strong> olarak<br />
yetiştirilmesi bakımından büyük bir potansiyel söz konusudur. Ancak bu<br />
konuda çiftçi kültürü yeterli ölçüde gelişmiş değildir. Ayrıca ifade etmek<br />
gerekir ki, toprak işleme ve geniş alanlarda toprağı tahrip edercesine<br />
defalarca işlemek de toprağın bünyesinin bozulmasına, erozyonun teşvik<br />
edilmesi bakımından fevkalade önemlidir. Bu konuda mutlaka gerekli<br />
tedbirler alınmalıdır. Organik üretim için çiftçilerin gereği gibi<br />
bilinçlendirilmesi şarttır. Aksi halde bugünkü şartlarda geniş alanlarda tarla<br />
ziraatı şeklinde <strong>organik</strong> bitkisel üretim yapabilmek oldukça güçtür.<br />
İç Anadolu Bölgesi Türkiye'nin gelişmişlik bakımından 3. büyük bölgesidir.<br />
282
Bölge ekonomisinde <strong>tarım</strong>ın çok büyük bir yere sahip olduğu vurgulanmıştır.<br />
Özellikle tarla ürünleri açısından arpa, buğday, pancar, patates, baklagiller,<br />
yapağı ve hayvancılık bakımından ise koyunculuk çok önemli bir yere<br />
sahiptir. Daha yukarıda da ifade edildiği gibi geniş alanlarda tek yıllık tarla<br />
bitkilerinin <strong>organik</strong> olarak üretimi söz konusu olduğunda İç Anadolu<br />
Bölgesi'nin potansiyeli oldukça iyi olup henüz çok uzun geçiş süresine<br />
ihtiyaç olacak kadar kimyasal gübre ve zirai mücadele ilâcı da kullanmış<br />
değildir.<br />
6.1.5. KARADENİZ BÖLGESİ<br />
Karadeniz Bölgesi de Ege, Akdeniz ve Marmara Bölgelerinde olduğu gibi<br />
adını komşu olduğu, sınırdaş olduğu denizden almaktadır. Bölgenin tamamı<br />
doğal, ekonomik ve sosyal karakterler bakımından benzer özellikler<br />
göstermektedir. Ancak topoğrafık yapı, yer şekilleri, iklim, <strong>tarım</strong>, yerleşme<br />
ve ekonomik faaliyetler açısından Batı, Orta ve Doğu Karadeniz Bölümleri<br />
olmak üzere üçe ayrılmaktadır. Batı Karadeniz Bölümünde birbirine ve<br />
denize paralel üç sıra halinde uzayan sıra dağlar, Orta Karadeniz'de kıyıdan<br />
uzaklaşıp iç kısma doğru açılarak birleşmiş ve tek sıra haline gelmişlerdir.<br />
Orta Karadeniz Bölümünün yükseltisi de azalan sıra dağlar, Doğu<br />
Karadeniz'de iki sıra halinde ve yine paralel olarak ayrıca yükseltileri de<br />
tekrar artarak uzanmışlardır. Bu dağ sıralarının aralarında derin vadilerde<br />
Kızılırmak, Gökırmak, Filyos, Devres, Çoruh ve Kelkit ile Yeşilırmak<br />
akmaktadırlar. Zaman zaman bu akarsuların vadilerinde meydana gelmiş<br />
çöküntü ovaları da söz konusudur. Bölgenin Bafra ve Çarşamba gibi<br />
sahildeki delta ovaları yanında Suluova, Taşova, Artova, Turhal, Merzifon,<br />
Tosya ve Boyabat gibi çöküntü ovaları da bulunmaktadır.<br />
Karadeniz Bölgesi'nin iklimi hemen her mevsimde serin ve yağışlı bir<br />
karaktere sahip olmakla beraber genişliğin nispeten artığı Orta Karadeniz'de<br />
kışları sert ve yazları da sıcak, hatta kurak geçmektedir. Özellikle Doğu<br />
Karadeniz'de dağlar yükselmekte iklim daha fazla yağışlı ve havalar hemen<br />
bütün yıl kapalı bir durum göstermektedirler. Karadeniz Bölgesi'nin yer<br />
şekillerine bağlı olarak, özellikle denize bakan yamaçlarda ormanlık alanlar<br />
ekseriyettedir. Ormanlar deniz seviyesinden başlayıp 2200 m'ye kadar<br />
çıkmaktadır. Daha yukarı ki rakımlarda çayırlarla kaplı yaylalar<br />
görülmektedir.<br />
Karadeniz Bölgesi'nde Amasya, Artvin, Bartın, Bayburt, Bolu, Çorum,<br />
Giresun, Gümüşhane, Karabük, Kastamonu, Ordu, Rize, Samsun, Sinop,<br />
Tokat, Trabzon ve Zonguldak illeri bulunmaktadır. Bölge nüfus çokluğu<br />
283
akımından 3. sırada yer almakta ve birim alana düşen nüfus yoğunluğu<br />
açısından da 2. sıraya gelmektedir. Doğu Karadeniz'de nüfusun çok büyük<br />
bir kısmı sahillerde, ovalarda ve Batı Karadeniz'de de özellikle Zonguldak ve<br />
çevresinde yığılmıştır. Topyekûn Karadeniz Bölgesi'nde iklimin nispeten<br />
nemli ve yağışlı olması, <strong>tarım</strong>sal koşullar, kırsal nüfusun fazlalığına sebep<br />
olmuştur. Arazinin çok engebeli ve meyilli oluşu, su kaynaklarının zenginliği<br />
dağınık yerleşmeyi teşvik etmiştir. Bütün bunların yanında en fazla göç veren<br />
bölgelerin başında da Karadeniz Bölgesi gelmektedir. Nüfus artış hızı<br />
açısından da Doğu ve Güney Doğu'dan sonra gelmektedir.<br />
Karadeniz Bölgesi'nde <strong>tarım</strong> arazileri parçalı ve dardır. Arazi genellikle<br />
eğimlidir. Bu durum <strong>tarım</strong>da mekanizasyonu zorlaştırmakta, hatta<br />
önlemektedir. Batı ve Orta Karadeniz'de bu durum nispeten daha iyi<br />
olmakla beraber, Doğu Karadeniz'de İşletmelerin parçalılığı ve küçüklüğü<br />
had safhadadır. Bu bakımdan Karadeniz'de, Bilhassa Doğu Karadeniz'de<br />
meyve ve sebze <strong>tarım</strong>ı ile bazı özel ürünlerin yetiştiriciliği, Fındık ve çay gibi<br />
öne çıkmıştır. Bölge mısır üretiminde Türkiye'de birinci sıradadır. Bafra,<br />
Çarşamba ve Terme ovalarında bol miktarda sebze yetiştirilmekte, çeltik ile<br />
kavun ve karpuz ekilmektedir. Tütün <strong>tarım</strong>ında ise Ege Bölgesi'nden sonra<br />
2. sırayı almaktadır. Çay ve fındık Karadeniz Bölgesi'ne has özel ürünlerdir.<br />
Türkiye fındık üretiminin %84'ü Karadeniz Bölgesi'ndedir. Fındık hemen<br />
bütün Karadeniz Bölgesi'nde ve iç kısımlarda yetişmekle beraber en yoğun<br />
olarak Ordu, Giresun, Düzce (Akçakoca), Adapazarı ve Samsun'da<br />
yetiştirilmektedir. Ordu ve Giresun'da yetişen en kaliteli fındıktır. Çay ürünü<br />
bol nem ve kış aylarında ılıman iklime ihtiyaç duymaktadır. Trabzon-Rize<br />
arasında ki Karadeniz kıyılarında denize dönük yamaçlarda üretilir. Ülke<br />
ihtiyacının tamamı Karadeniz Bölgesinden karşılanmaktadır. Kastamonu,<br />
Samsun, Amasya, Tokat ve Çorum'da şeker pancarı <strong>tarım</strong>ı gelişmiştir.<br />
Karadeniz Bölgesi'nde küçük aile işletmelerinin çoğunlukta oluşu, iklim ve<br />
toprak şartları, ekoturizm açısından <strong>organik</strong> yetiştiricilik için potansiyeli en<br />
yüksek bölgedir. Çevre kirliliği, kimyasal gübreler ve zirai mücadele<br />
ilâçlarının kullanımı bakımından henüz tehlikeli boyutlara ulaşılmış değildir.<br />
Bilhassa iç kısımlardaki Çoruh, Kelkit, Çekerek, Yeşilırmak, Gökırmak,<br />
Devrez ve Filyos çayı gibi akarsuların geçtiği vadiler, gerek meyvecilik ve<br />
gerekse sebzecilik açısından <strong>organik</strong> yetiştiriciliğe oldukça uygundur. Bolu<br />
ve ilçeleri, Kastamonu ve ilçeleri ile Sinop'un iç kısımları Amasya ve ilçeleri<br />
ile Gümüşhane, Bayburt ile ilçeleri yerel meyve ve sebzeler açısından<br />
<strong>organik</strong> ürün yetiştirilecek ideal yerlerdir. Buralarda daha önce de belirtildiği<br />
gibi gübre ve mücadele ilâcı kullanımı tolere edilebilir ölçüdedir. Yalnız<br />
buralardaki en önemli sorun çiftçilerin bilgilendirilmesi, eğitim ve öğretimi<br />
284
ile örgütlenmesidir. Çünkü bu bölgenin dışa açılımı ve Pazar ekonomisi ile<br />
bütünleşmesi oldukça zaman alacağa benzemektedir. Yalnız fındık ve çay<br />
gibi ürünler için durum oldukça farklıdır. Türkiye'nin bütün bölgeleri için<br />
geçerli olmakla beraber, özellikle geçit bölgelerinde ve Karadeniz bölgesi<br />
gibi dağ ve yayla turizmine müsait olan yerlerde ekoturizm ve yol boyu<br />
turizmi ve durak yerleri <strong>organik</strong> üretim potansiyeli için, bilhassa iç pazar ve<br />
tüketimde önemli bir imkan ve potansiyeldir. Önemle üzerinde durulmalıdır.<br />
6.1.6. DOĞU ANADOLU BÖLGESİ<br />
Doğu Anadolu Bölgesi, arazi genişliği ve yüksekliği bakımından Türkiye'nin<br />
birinci sırada olan bölgesidir. Hem nüfusu az, hem de nüfus yoğunluğu<br />
bakımından en seyrek bölgelerindedir. Doğum oranı çok yüksek olmasına<br />
rağmen en fazla göç veren bölgelerin başında gelmektedir. Bölgenin<br />
kenarları yüksek dağlarla çevrilidir. Yer şekilleri ve iklim özellikleri dikkate<br />
alındığında Yukarı Fırat, Erzurum-Kars, Yukarı Murat-Van ve Hakkari<br />
Bölümlerinden meydana geldiği görülmektedir. Bölgede yüksekliği 3000<br />
m'yi aşan, doğu-batı yönünde birbirine paralel uzanan dağ sıraları ve bu dağ<br />
sıraları arasındaki vadilerde geniş çöküntü ovaları yer almaktadır. Bölgeyi<br />
kuzeyden çevreleyen Karasu-Aras dağları ile güneyden çevreleyen<br />
Güneydoğu Toroslar, Şerafettin ve Hakkari Dağları Doğu Anadolu<br />
bölgesinde nokta şeklinde bir çatı oluşturmaktadır. Bölgenin kuzeyinde<br />
Erzincan, Tercan, Erzurum ve İğdır çöküntü ovaları ile Güneyde Elbistan,<br />
Malatya, Elazığ, Bingöl ve Mu$ çöküntü ovaları yer almaktadır. Yüksekova<br />
ve Başkale gibi 2000 m'nin üzerinde olan ovalar da vardır. Bölgenin en<br />
çukur yeri 840 m ile İğdır Ovası ve en yüksek yeri 1165 m ile Ağrı Dağıdır.<br />
Doğu Anadolu Bölgesi volkanik dağların ve fay hatlarının bulunduğu bir<br />
deprem bölgesidir. Doğu Anadolu önemli akarsularla yarılmış platolara da<br />
sahiptir. Göl ve akarsular bakımından en zengin bölgemizdir. Ayrıca da<br />
akarsuların önemli bir kısmı sınır ötesi sulardır. Akarsuların rejimi düzensiz,<br />
yatak eğimleri de oldukça fazladır. Ciddi anlamda erozyon söz konusudur.<br />
Doğu Anadolu Bölgesinin iklimi büyük denizlere uzaklığı ve yüksekliği<br />
sebebiyle karasal ve serttir. Bölge çok geniş ve yeryüzü şekilleri çok farklı<br />
olduğu için iklim farklılıkları bakımından da çok büyük zenginlik arz eder.<br />
Bir yandan İğdır gibi ılıman iklime sahip olan yerler söz konusudur. Kış<br />
yağışları oldukça fazla, fakat yazları da oldukça sıcak ve kuraktır. Erzurum<br />
ve Kars Bölümünde ise yaz yağışları da fazladır. Bölgedeki ormanlar büyük<br />
ölçüde tahrip edilmiş ve bozkırlar hâkim durumdadır. Ancak Kars-Sarıkamış<br />
Bölümünde İğne yapraklı, Tunceli-Bingöl Bölümünde ise geniş yapraklı<br />
ormanlar yer almaktadır. 2500 m'den daha yüksek rakımlarda gür ve kuvvetli<br />
çayır ve otlaklar bulunmaktadır.<br />
285
Doğu Anadolu Bölgesinde Ağrı, Ardahan, Bingöl, Bitlis, Elazığ, Erzincan,<br />
Erzurum, Hakkari, İğdır, Kars, Malatya, Muş, Şırnak, Tunceli ve Van illeri<br />
yer almaktadır. Bölgenin dağlık oluşu, bölgede çok uzun zamandan beri terör<br />
olaylarının varlığı göçleri tahrik ve teşvik etmekte, özellikle bazı yerlerin çok<br />
tenhalaşmasına sebep olmuştur. Bölge nüfusunun büyük kısmı Yukarı Fırat<br />
Bölümündeki ovalarla, İğdır Yöresinde toplanmıştır. Erzurum, Erzincan,<br />
Malatya ve Elazığ ile Van Bölgesi en kalabalık merkezleridir.<br />
Doğu Anadolu Bölgesi ekonomisi bazı istisnaları ayrı, tamamen <strong>tarım</strong>a<br />
dayalıdır. Bölgenin topoğrafik yapısı çok fazla engebeli olduğu için <strong>tarım</strong><br />
yapılan ekili ve dikili alanlar oldukça dardır. Ürün yetiştirilen arazilerin<br />
önemli bir kısmı Malatya, Elazığ, Erzurum, İğdır, Muş, Bingöl ve Erzincan<br />
ovalarıdır. Bölgedeki akarsu vadilerinin de belli bir sıcaklıkta olmasına<br />
rağmen, ürün çeşitliliği ve ürünlerin yetişme süresi kısadır. Büyüme ve<br />
gelişme süresi kısa olunca, pek çok üründe verim düşüklüğü söz konusudur.<br />
Oldukça yüksek yerlerde ürün yetiştirilmekte çayır ve mer'alarda geniş ve<br />
verimli olduğu için hayvancılık nispeten iyi ve kazançlı olabilir. Ürün<br />
çeşitliliği çok olmamakla beraber 1500-2000 m yükseklikte buğday, arpa,<br />
pancar, ayçiçeği ve patates ile bazı yem bitkileri yetiştirilmektedir. Ayrıca<br />
İğdır, Erzincan ve Malatya, Elazığ ovalarında bölgeye has meyve ve<br />
sebzeler yetiştirilmektedir. Bunların arasında kayısı, dut ve bazı sebzeler<br />
sayılabilir. Doğu Anadolu Bölgesinde gerek kimyasal gübre ve gerekse<br />
mücadele ilâçları çok fazla kullanılmamaktadır. Bu bakımdan <strong>organik</strong> üretim<br />
potansiyeli oldukça iyidir. Özellikle kayısı, dut, erik vb. bölgeye mahsus<br />
meyve ve sebzeler için <strong>organik</strong> yetiştiricilik ortamına oldukça müsaittir.<br />
Ancak burada da üzerinde durulacak husus çiftçi örgütlenmesi, çiftçi eğitim<br />
ve öğretimidir. Doğu Anadolu Bölgesinde <strong>organik</strong> hayvansal ürünler,<br />
özellikle <strong>organik</strong> bal üretimi ile derin vadilerde örtü altı sebzeciliği<br />
yapılabilir. Yapılacak kontrollü mer'a hayvancılığı <strong>organik</strong> hayvan<br />
yetiştiriciliği ve hayvansal ürünler istihsali bakımından önemle üzerinde<br />
durulmaya değer mahiyettedir. Gerek meyve ve sebze üretiminde gerekse<br />
geniş alanlarda yetiştirilecek tarla ürünlerinde kaliteli yerel çeşitlerin büyük<br />
önemi vardır. Bu ürünlerin beslenme değeri yüksek, muhafazası kolay,<br />
hastalık ve zararlılara dayanıklılığı dikkate alınacak değerdedir. Doğu<br />
Anadolu Bölgesinde <strong>organik</strong> olarak üretebilecek süt ve mamulleri ile et ve<br />
mamullerinin kalite açısından iç ve dış pazarlardaki kıymeti ve alıcı bulması<br />
son derece önemlidir. Doğu Anadolu Bölgesi <strong>organik</strong> üretim potansiyeli en<br />
yüksek olan bölgelerimizden biridir.<br />
286
6.1.7. GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ<br />
Güneydoğu Anadolu Türkiye'nin en küçük bölgesidir. Bölge yer şekilleri<br />
topoğrafık yapı ve bunlara bağlı olarak yerleşme ve ekonomik özellikler<br />
bakımından Orta Fırat ve Dicle Bölümü olmak üzere iki kısımda<br />
incelenebilir. Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yer şekilleri çok fazla<br />
engebeli değildir. Yüksekliği fazla olmayan plato ve ovalardan meydana<br />
gelmiştir. Bölgenin kuzey kesiminde Toros Dağlarının güney yamaçları<br />
uzanmaktadır. Bölgedeki en yüksek dağ ortadaki Karacadağ'dır. Bu dağın<br />
yüksekliği 1938 m olup, volkanik bir kütledir. Güneydoğu Anadolu<br />
Bölgesindeki en önemli ovalar Karacadağ'm batısındaki Altmbaşak (Harran)<br />
ovası, Ceylanpmar ve Birecik ovalarıdır. Dicle Nehri ve kollarının toplandığı<br />
Diyarbakır havzasında fazla geniş olmayan ve fakat çok verimli bir ova<br />
bulunmaktadır. Karacadağ'm batısındaki Şanlıurfa, Gaziantep ve Adıyaman<br />
platoları Fırat Nehri ve kolları tarafından derin bir şekilde yarılmıştır.<br />
Karacadağ'm doğusu daha engebelidir. Bu bölümün güneyinde Mardin-<br />
Midyat eşiği yer almaktadır.<br />
Güneydoğu Anadolu Bölgesi büyük su kütlelerine ve denizlere uzak olduğu<br />
için özellikle sıcaklık bakımından karasal bir karakter göstermektedir. Bölge<br />
Türkiye'nin yazları en sıcak bölgesidir, kışları nispeten yağışlı ve ılık<br />
geçmektedir. Bölgedeki bitki örtüsü Orta Anadolu bölgesinden daha fakir<br />
olan bozkırlardan oluşmuştur. Güneydoğu Anadolu Bölgesi orman ve<br />
ağaçları açısından en fakir yeridir.<br />
Bölgede Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Mardin, Siirt ve<br />
Şanlıurfa illeri bulunmaktadır. Türkiye'nin nüfusu en az olan bölgesi<br />
burasıdır. Bölgede doğum oranı yüksek olmasına rağmen nüfusun az ve<br />
seyrek oluşu çok ciddi bir şekilde devam eden iç göçlerden dolayıdır. Ayrıca<br />
bu bölgeden diğer bölgelerimize mevsimlik işçi (<strong>tarım</strong> işçisi) göçleri de<br />
olmaktadır. Nüftıs yoğunluğunun en yüksek olduğu yer Orta Fırat ve<br />
Gaziantep Bölümüdür.<br />
Güneydoğu Anadolu Bölgesinin ekonomisi ve halkın geçim kaynağı <strong>tarım</strong>a<br />
dayalıdır. Çok geniş <strong>tarım</strong> arazilerine sahip olmasına rağmen yağış ve<br />
sulama imkânlarının sınırlı oluşu neticesinde ortaya çıkan kuraklık verimi<br />
büyük ölçüde düşürmektedir. Bölgenin önemli bir kısmı da <strong>tarım</strong> toprakları<br />
çok parçalı ve işletmeler de küçük olduğu için buda verimin düşük olmasına<br />
etki etmektedir. Arazinin önemli bir kısmı her yıl nadasa bırakılmaktadır.<br />
Bilindiği gibi bu bölgede uygulanmaya konulan ve cumhuriyet tarihinin en<br />
287
üyük kalkınma projesi olan Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) sayesinde<br />
ciddi gelişmeler olmaya başlamış ve olacaktır. Bölgenin gerek<br />
konvansiyonel yetiştiricilik gerekse <strong>organik</strong> üretim açısından potansiyeli<br />
oldukça yüksektir. Yapımı tamamlanmamış ve dünyanın dolgu hacmi<br />
bakımından 6. büyük barajı olan Atatürk Barajı'ndan Şanlıurfa tünelleri<br />
sayesinde (uzunluğu 26'şar lan olan 2 tünel ) saniyede 326 ton su Harran<br />
ovasına akıtılacak ve sulama tesisleri ile işlemlerin tamamı ikmal edildiği<br />
takdirde yaklaşık 2 milyon hektar arazi sulanacaktır. Atatürk Barajı daha<br />
doğrusu GAP projesi entegre bir bölge kalkınma projesi olup hem<br />
hidroelektrik santrallerini, hem de sulama yatırımlarını kapsamaktadır.<br />
Bugüne kadar, planlanan elektrik enerjisi yatırımlarının %85'i yapılmış<br />
olmasına rağmen, <strong>tarım</strong> ve sulama yatırımlarının ancak %15'i<br />
yapılabilmiştir. Ne zaman ki bu yatırımlar ikmal edilebilecek, şüphesiz<br />
bölgenin çehresi değişecek, <strong>tarım</strong> ve <strong>tarım</strong>sal çeşitlik ve verimlilik artacak<br />
bölgenin cazibesi (çekim gücü) gelişecektir.<br />
Şimdilerde Güneydoğu Anadolu Bölgesinde başta Şanlıurfa, Diyarbakır,<br />
Siirt ve Adıyaman'dan her yıl ekilir alanların hemen yarısında buğday ve<br />
arpa yetiştirilmektedir. Bölgenin sulanabilen arazilerinde pamuk<br />
yetiştiriciliği çok hızlı bir şekilde gelişmekte ve yayılmaktadır. Bölgede<br />
sadece Şanlıurfa ve Diyarbakır illeri, Türkiye'nin ihtiyacı olan kırmızı<br />
mercimeğin çok büyük bir kısmını üretmektedir. Sulanabilen yerlerde<br />
pamuktan başka çeltik, mısır ve susam gibi ürünler yetiştirilmektedir.<br />
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yetiştirilen diğer önemli ürünler<br />
antepfıstığı, üzüm, zeytin ve vb. meyve ve sebzelerdir. Antepfıstığı bölgenin<br />
karakteristik meyvesi olup Türkiye üretiminin %90'ı buradan temin<br />
edilmektedir.<br />
Yeterli olmamakla beraber ulaşım oldukça iyidir. Ayrıca tarihi ve turistik<br />
yerler açısından son derece zengin olan Güneydoğu Anadolu Bölgesi<br />
bilhassa din turizmi bakımından gelişmiştir. Bölge Türkiye'nin tek petrol<br />
üretim bölgesidir. Potansiyel bakımdan zengin olduğu ve gelecekte önemli<br />
gelişmeler olabileceği ifade edilmektedir. Doğu Anadolu Bölgesi gibi<br />
Güneydoğu Bölgesi de en geri kalmış bölgemizdir.<br />
Güneydoğu Anadolu Bölgesi daha öncede ifade edildiği gibi hem geleneksel<br />
hem de <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> açısından potansiyeli en yüksek bölgemizdir. Gerek<br />
kimyasalların fazla kullanılmamış olması gerek ilerde sulu <strong>tarım</strong> yapma<br />
olanaklarının muhtemelen gelişecek olması, bölgenin ekolojik yetiştiricilik<br />
şansını artırmaktadır. Bir başka önemli hususta, bölgenin Ortadoğu ve İslam<br />
ülkelerine yakın oluşu, sosyal ve kültürel yaşantı bakımından bu bölgeler<br />
288
enzer olması, özelliklem <strong>organik</strong> olarak üretilen ürünlerin ihracatı büyük bir<br />
avantajdır. Organik <strong>tarım</strong> potansiyelini kuvveden fille çıkarabilmesi için<br />
çiftçilerin her bakımdan maddi ve manevi olarak desteklenmesi ve teşvik<br />
edilmesi şarttır.<br />
Güneydoğu Anadolu Projesi içinde alınacak önlemlerle, ihtiyaç duyulan<br />
<strong>organik</strong> üretim materyalini ve <strong>organik</strong> yetiştiricilik için geçerli olan bilgileri<br />
ortaya koyabilmek amacıyla bölgede alt araştırma istasyonları kurularak<br />
çalışmalar yapılmalıdır. Hali hazırda var olan her alandaki araştırma<br />
enstitüleri her bakımdan takviye edilerek güçlendirilmelidir. Özellikle<br />
A.B.D., AB, Japonya, Kanada ve İskandinav ülkeleri gibi entelektüel<br />
seviyenin ve ekonomik sosyal yapının güçlü olduğu ülkelerde, <strong>organik</strong><br />
tekstil ürünleri talebi gelişmeye başlamış ve dolayısıyla <strong>organik</strong> pamuk<br />
üretimine büyük miktarda gereksimin duyulabileceği anlaşılmaktadır. Bugün<br />
dünyada tüketilen <strong>organik</strong> pamuk henüz %1'ler seviyesinde olmakla birlikte<br />
gelecekte bu oran daha da artacaktır. Türkiye'nin de en büyük pamuk<br />
istihsal bölgesinden biri olarak Güneydoğu Anadolu'daki <strong>organik</strong> pamuk<br />
üretim potansiyeli mutlaka harekete geçirilmelidir.<br />
Bölgenin önemli ürünlerinden antepfıstığı, zeytin ve üzüm gibi ürünleri<br />
içinde <strong>organik</strong> üretim önemli bir anlam ifade etmektedir. Bu bölgedeki var<br />
olan <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> potansiyelini topyekûn geliştirmek için, başta Kamu<br />
kuruluşları olmak üzere, ziraat odaları, üretici birlikleri ve kooperatifler gibi<br />
sivil toplum kuruluşlarına da önemli işler düşmektedir. Bu konularda<br />
çiftçiler hem örgütlenmeli hem de eğitim öğretime tabi tutulmalıdır.<br />
6.2. ORGANİK TARIM ÜRÜNLERİ EKONOMİSİ<br />
Önceki bölümlerde daha çok <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>ın genel ve değişik alanlarda<br />
teknik uygulama ve gelişmeleri ile ilgili konular üzerinde durulmuştur. Bu<br />
bölümde ise <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> ürünlerinin iç ve dış Pazar ve piyasalardaki<br />
durumu ile eğitim ve öğretim hususları hakkında bilgiler verilecektir.<br />
Organik <strong>tarım</strong> ürünlerinin bütün dünyada ve özellikle Türkiye'de<br />
yetiştirilmesi, işlenmesi, bu konuda Türkiye'nin potansiyeli ve bu<br />
potansiyelin harekete geçirilebilmesi için neler yapılması gerektiği, ayrıca<br />
<strong>organik</strong> ürünler işlendikten sonra bunların tüketimi, Pazar ve piyasalarda,<br />
özellikle bu açıdan iç piyasada yapılması gerekenler ve alınması lüzumlu<br />
önlemlerin üzerinde durulması önemlidir.<br />
Bugün <strong>tarım</strong>sal üretim biçiminde değişen kavram ve şartlar ekonomik ve<br />
<strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>ı ön plana çıkarmaya başlayınca, çiftçiler de bu değişim<br />
289
karşısında durumlarını, davranışlarını ve tercihlerini gözden geçirmek<br />
zorunda kalmışlardır. Geçmişte <strong>tarım</strong>sal üretimin hedefi, beslenme sorununu<br />
çözmek amacıyla yüksek verim ve yüksek üretim olmuştur. Kalite kavramı<br />
daha sonra gelmiştir. Böylece, "direkt" girdilerin ve çevre ekonomisiyle ilgili<br />
dolaylı değişik işletme şekil ve büyüklüklerinde organize olabilen, rekabet<br />
gücü yüksek, piyasa isteklerine yönelik, doğal dengeleri bozmayan, bu işi<br />
yapanlara mutluluk veren, toplumun saygı duyduğu bir <strong>tarım</strong>sal yapı ve<br />
çalışma ortamı olarak <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> belirmektedir. Bu nedenle çevreyle<br />
uyum ve girdileri azaltıcı <strong>tarım</strong>sal üretim modelindeki üretim masraflarının<br />
sürekli olarak ekonomik ve <strong>organik</strong> süzgeçlerinden geçirilerek tartışılması<br />
gerekir.<br />
Ancak <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> kavramının doğuş, gelişme ve yaygınlaşması<br />
incelendiğinde Avrupa'daki olgu ile Türkiye'deki durum arasında önemli<br />
farklar bulunduğu görülmektedir. Örneğin, Almanya'da ekolojik <strong>tarım</strong>ın<br />
geçmişine bakıldığında, yüzyılın başında bazı duyarlı çiftçilerin kendi<br />
inisiyatifleriyle nispeten az sayıdaki tüketiciye Bio-ürün pazarladıkları<br />
görülmektedir. 1989/90 Avrupa Topluluğu Tarımın Ekstansifleşmesi<br />
Programı çerçevesinde ise, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>ın finansal olarak destelendiği<br />
bilinmektedir. Değişik koşullara göre 5 yıllık geçiş döneminde, Almanya'da<br />
yılda 300-510 DM/ha destek yapılmıştır. Daha sonra, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>a geçişin<br />
yanı sıra, <strong>organik</strong> üretim biçiminde kalış da desteklenmiştir. 1970/88<br />
arasında yılda yaklaşık 115 işletme ekolojik <strong>tarım</strong>a geçerken, bu finansal<br />
destek nedeniyle 1990'da 2500 dolayında işletme <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>a geçiş<br />
yapmıştır. Özetle ifade edilirse Almanya'da <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>a geçişin 2 temel<br />
dayanağı vardır:<br />
• Doğal kaynakların korunması ve muhafaza edilmesi bakımından "Organik<br />
Tarım" gerçekçi bir alternatif olarak görülmüştür.<br />
• Organik <strong>tarım</strong> 1989'dan beri AT (Avrupa Topluluğu) tarafından çok ciddi<br />
bir şekilde finansal olarak desteklenmektedir.<br />
Bütün bunlara karşılık Türkiye'de ekolojik <strong>tarım</strong>ın gündeme gelmesi ise,<br />
artan dış talebe karşı ithalatçı ve ihracatçıların bir reaksiyonu şeklinde<br />
olmuştur. Organik <strong>tarım</strong>dan başlangıcından bugüne bir çeyrek asır (25 yıl)<br />
geçmesine rağmen büyük ve düzenli bir iç Pazar doğmamıştır. Çiftçilerin<br />
ilgisi, "Organik Tarım" fikrinin dışında, daha fazla gelir sağlama amacına<br />
yöneliktir. Almanya'nın aksine Türkiye'de <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> finansal olarak<br />
desteklenmemektedir. Devlet de bunu önce, çiftçiye ek gelir olarak görmüş,<br />
sonra ihracak artışı olarak değerlendirmiştir. Özetle vurgulanırsa, Türkiye'de<br />
<strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>ın başlaması:<br />
290
• Ne çiftçilerde çevre bilincinin gelişmesinden, ne de fmansal desteklenme<br />
politikasından kaynaklanmıştır. Tamamen dış talebin etkisivle başlamıştır.<br />
Kontrol Sistemi ve Kontrollü Yetiştiricilik<br />
Organik <strong>tarım</strong>ın en önemli safhası yapılan üretimin mevzuata uygun bir<br />
şekilde kontrol edilmesidir. Organik <strong>tarım</strong>la meşgul olanlar, hatta <strong>organik</strong><br />
<strong>tarım</strong> ürünü yetiştiriciliği konusunda fikir yürüten, düşünce geliştiren,<br />
araştırma yapanlar ve <strong>tarım</strong> eğitim ve öğretimi alan ve verenler <strong>organik</strong><br />
<strong>tarım</strong>ın yaygınlaştırılmasını ve geliştirilmesini arzulamakta, bunun için de<br />
çiftçileri bu konuda desteklemektedirler. Elbette ki işin aslı da budur. Ancak<br />
"marifet iltifata tabidir" <strong>organik</strong> ürün talebi olmazsa, yani <strong>organik</strong> ürün<br />
tüketicilerinin talep kâr olması, <strong>organik</strong> ürünü tüketmeyi istemesi şarttır.<br />
Yine bilinmektedir ki, <strong>organik</strong> ürün demek gıda güvenliğine haiz ve sağlıklı,<br />
beslenme değeri yüksek ürün demektir. Bu ürünleri talep edenler ve<br />
tüketenler entelektüel seviyeleri oldukça yüksek ve gelirleri de oldukça iyi<br />
(yüksek) olanlardır. Pazara ve piyasaya arz edilen her türlü ürünün şüphesiz<br />
ki sağlıklı ve güvenlikli olması şarttır. Fakat .belli bir kurallar manzumesi<br />
esas alınarak yetiştirilenlerin ise çok daha emniyetli olması gerekmektedir.<br />
Onun için de devlet otoritesinin mutlaka tüketiciyi koruması, her türlü tağşişe<br />
(karıştırma) engel olması şarttır. Daha önce de ifade edildiği gibi, <strong>organik</strong><br />
<strong>tarım</strong>ın en önemli safhası kontrol safhasıdır.<br />
Kontrollü ve sertifikaya bağlı bir üretim faaliyeti olan <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> kanun ve<br />
yönetmelik uyarınca Tarım ve Köyişleri Bakanlığından yetki almış özel<br />
kuruluşlar tarafından kontrol edilmektedir. Mevzuata göre Tarım ve<br />
Köyişleri Bakanlığında bu konudaki en yetkili organ Organik Tarım<br />
Komitesidir. Bu Komite kendi yetkilerini şartları uygun olan özel kurumlara<br />
devredebilmektedir.<br />
Kontrol işlemleri iki aşamadan oluşmaktadır. Bunlardan birincisi müteşebbis<br />
kontrolüdür. Organik Tarım Komitesi bu yetkiyi kontrol ve/veya<br />
sertifıkasyon kuruluşuna devreder. İkincisi ise, kontrol ve/veya sertifıkasyon<br />
kuruluşunun kontrolüdür. Kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşunun<br />
kontrolü ve denetlenmesi yetkisi Komiteye aittir. Her iki kontrolün de<br />
güvenirliği açısından Organik Tarım Komitesi gerekli görür ise, kendisinin<br />
veya bir kontrol ve/ veya sertifikasyon kuruluşunun yaptığı bir kontrolü,<br />
Tarım İl Müdürlüğü, Proje ve İstatistik Şube Müdürlüğünde çalışan <strong>organik</strong><br />
<strong>tarım</strong> uzmanına, başka bir kontrol ve /veya sertifikasyon kuruluşuna,<br />
kontrolöre veya uygun göreceği uzman kişi veya kuruma yeniden<br />
yaptırılabilir, ya da denetleme yetkisi verebilir. Kontrol yetkisi verilen<br />
291
kuruluşlar veya kontrolörler yetkilerini başka bir kurum ve/veya kuruluşa<br />
veya kişiye hiçbir şekilde devredemez.<br />
Türkiye'de kontrol ve/veya sertifıkasyon faaliyetinde bulunmak isteyen yerli<br />
veya yabancı özel veya resmi kuruluşlar Bakanlık bünyesinde bulunan<br />
Organik Tarım Komitesine başvuruda bulunurlar. Komite tarafından gerekli<br />
araştırma ve incelemeler yapıldıktan sonra uygun bulunan kuruluşlara 3 ay<br />
içinde kontrol ve /veya sertifıkasyon izni verilebilir.<br />
Bugüne kadar 13 yabancı ve yerli firmaya kontrol ve sertifıkasyon<br />
faaliyetinde bulunma yetkisi verilmiştir. Türkiye'deki Organik Tarım<br />
Kontrol ve Sertifıkasyon yetkisi alan kuruluşlar Tablo 2'de görülmektedir.<br />
Herhangi bir çiftçi veya yetiştirici <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>a geçmek istiyorsa, en az bir<br />
yıl önce denetime girmesi gerekmektedir. Bu konuda yetkilendirilmiş olan<br />
kuruluşa bağlı denetçi tarafından çiftliğin tüm faaliyetleri incelenir ve<br />
değerlendirilir, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> uygulamaları ve standartlar hakkında ilgililer<br />
bilgilendirilir, çalışmalarının planlanmasında yardımcı olunur. Kontrollerde<br />
arazi ve toprak varlığı ve özellikleri, tarlalar, bahçeler, ağaçlar, çiftlik<br />
binaları ve diğer fiziki kapasite, hayvanlar, hayvan barınakları, otlaklar,<br />
havuzlar vb fiziki kapasite gözden geçirilir, gerekli kayıtların doğru ve güvenilir<br />
olarak tutulması sağlanır. Var olan <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> mevzuatı esaslarının<br />
uygulanıp uygulanmadığı belirlenir, yanlış uygulamalar veya eksiklikler<br />
tespit edilerek giderilir. Herhangi bir kuşku halinde, denetçi tarafından<br />
laboratuar analizleri yaptırılarak denetim raporunda bunlara yer verilir.<br />
Sertifıkasyon Sistemi ve Standardizasyon<br />
Organik yetiştiricilikte kontrol, standardizasyon, akreditasyon (belgelendirme)<br />
ve sertifıkasyon işlemleri yapılan işin temelidir, esasıdır. Bu<br />
işlemleri, daha doğrusu kavramları birbirinden ayırmakta son derece zordur.<br />
Ancak meselenin daha iyi açıklanabilmesi bakımından böyle bir yol takip<br />
etmek uygun olacaktır.<br />
Organik ürün elde etmede doğadan ve orman alanlarından toplama ve avcılık<br />
olduğu gibi, su ürünleri üretimi ve arı yetiştiriciliği konusunda da üzerinde<br />
durulacak önemli prensipler bulunmaktadır. Piyasa ve pazara arz edilecek her<br />
<strong>organik</strong> ürün etiketi altındaki ve ambalajı içindeki ürünler, mutlaka<br />
denetlenmek ve kontrol edilmek mecburiyetindedir. Bizatihi <strong>organik</strong><br />
yetiştiricilik yapılacak yerin tapusuna sahip olunduğu takdirde takip edilecek<br />
yolda bazı farklar olabilir.<br />
292
Orman alanlarından ürün toplayan müteşebbis, ürün toplamaya başlamadan<br />
önce, Çevre ve Orman Bakanlığı'ndan izin almak zorundadır. Bu izinle, bir<br />
kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşuna başvurarak, o alanın ürün<br />
toplamaya uygun olup olmadığını tespit ettirmelidir. Uygunluğu durumunda<br />
ancak sözleşme imzalanması söz konusudur.<br />
Doğal alanlardan ürün toplayan müteşebbis, ürün toplamadan önce, bu<br />
alanların mülkiyetinin veya kullanma hakkının ait olduğu makamdan izin<br />
almak zorundadır. Bu izinle, bir kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşuna<br />
başvurarak, o alanın ürün toplamaya uygun olup olmadığını tespit ettirerek<br />
uygunluğu durumunda sözleşme imzalanması geçerlidir.<br />
Su ürünleri üretimi yapacak teşebbüs sahibi, kamuya ait alanda üretim<br />
yapacaksa, ilgili kurumdan gerekli izinleri almalıdır. Bu izinle, bir kontrol<br />
ve/veya sertifikasyon kuruluşuna başvurarak, o alanın su ürünleri<br />
yetiştiriciliğine uygun olup olmadığını tespit ettirmelidir. Uygunluğu<br />
durumunda ancak sözleşme imzalayabilir.<br />
Organik Tarım Komitesi ve İl Tarım Müdürlüğü, Proje ve İstatistik Şube<br />
Müdürlüğü, kendisine bildirilen müteşebbisi <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> metodu<br />
uygulayan müteşebbis olarak kayıt altına alır. Kayıt altında olmayan her türlü<br />
müteşebbis <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> faaliyetinde bulunamaz.<br />
Organik <strong>tarım</strong>sal üretimin çok belirgin ve uyulması zorunlu olan standartları<br />
ve kuralları vardır. Bu standartlara uygun üretim yapılması halinde ürün<br />
ancak "<strong>organik</strong>" olarak etiketlenebilir. Bu standartlar ürünün pazara<br />
sunulduğu andaki kalitesi ile ilgili değildir. Yani ambalajlanmış bir ürünü<br />
analiz ettirmek suretiyle <strong>organik</strong> ürün olup olmadığına karar verilmez.<br />
Standartlar, üretimin başlangıcından sonuna kadar her aşamasında uyulması<br />
gereken kuralları içermektedir.<br />
Örneğin, rafta "<strong>organik</strong>" etiketi taşıyan bir reçel analiz ettirilerek bakiye<br />
pestisit olup olmadığı görülebilir. Bakiye pestisit bulunmaması ürünün<br />
"<strong>organik</strong>" olduğunu göstermez, ancak önemli olan üretim sürecinde diğer<br />
kısıtlamalarla birlikte sentetik kimyasal pestisitlerin de kullanılmamış<br />
olmasıdır.<br />
Milletlerarası seviyede, en geçerli olan standartlar IFOAM tarafından<br />
belirlenen <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> standartlarıdır. Bu standartlar zaman içerisinde<br />
gözden geçirilerek güncellenmektedir. Bu standartlarda <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>ın<br />
temel ilkeleri ve uyulması gereken kurallar ortaya konulmuştur. Bu<br />
293
standartların dışında, uluslararası, ulusal ve özel standartlar da vardır. Ancak,<br />
IFOAM'm standartları çerçeve niteliğindedir. Diğer standartların bunun<br />
altında kalması beklenemez, daha ileri düzeyde kalite artırıcı uygulamalar<br />
olabilir. Ulusal standartların IFOAM standartlarının kapsamı içine alınması<br />
gerekir.<br />
Usulüne uygun olarak müfettişler tarafından kontrol edilerek yetiştirilen<br />
<strong>organik</strong> ürünlere bu ürün "<strong>organik</strong>"tir diye bir belge verilir. Bu belgeye<br />
"Organik Ürün Sertifikası" denir. Sertifika (belge) vermeye yetkili bir<br />
kuruluş tarafından hazırlanarak verilen "Organik Tarım" standartlarına<br />
uygun olarak faaliyette bulunduğunu gösteren belgedir. Bu belgenin<br />
alınabilmesi için, denetçi tarafından hazırlanan yazılı denetim raporu<br />
incelenir, belgelendirme komitesi tarafından faaliyetlerin <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong><br />
standartlarına uygun olup olmadığına karar verilir.<br />
Sertifîkasyon kuruluşları ulusal ve uluslararası kuruluşlar olabilir. Uluslar<br />
arası kuruluşlar başka bir ülkedeki şubesi aracılığı ile bu faaliyetlerini<br />
sürdürebilir. Günümüzde, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> ürünlerine talep gelişmiş ülkelerden<br />
geldiği için bu ülkelerde sertifikasyon kuruluşları daha önceden<br />
oluşturulmuştur. Genel olarak, bu ülkelerdeki ithalatçı firmalar aracılığı ile<br />
az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki çiftçilerle sözleşmeli <strong>organik</strong><br />
<strong>tarım</strong>sal üretim yaptırılmaktadır. Bu ülkelerdeki sertifika kuruluşları da<br />
gerekli belgelendirme işlemlerinde görev almaktadır. Özellikle pazarın<br />
bulunduğu ülkedeki deneyimli sertifikasyon kuruluşlarının belgelendirme<br />
standartlarının farklılığı, ücretler ve diğer giderler * dikkate alındığında<br />
ithalatçı kuruluşlara pahalıya gelmektedir. Bu giderlerin maliyeti etkilemesi<br />
ürünün Pazar fiyatını da artırmaktadır. Neticede serbest piyasa şartlarında<br />
rekabet ortamında satış sorunları ile karşılaşılmaktadır. Bu maliyet artışı<br />
sorununu ortadan kaldırmak için, yabancı sertifikasyon kuruluşları üretimin<br />
yapıldığı ülkede şube açmışlar ve bu şubelerde yerli elemanları istihdam<br />
etmişlerdir. Sertifikasyon işlemi merkez büro tarafından yapılmasına karşın,<br />
yerel denetçilerin devreye girmesi ile ulaşım giderleri kısmen azalmış,<br />
denetlenecek çiftliklere daha kolay ulaşılmış ve aynı dil konuşulduğu için<br />
daha kolay iletişim sağlanabilmiştir.<br />
Bunlara karşın, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> faaliyetlerinde bulunan ülkelerde kendi yerli<br />
sertifikasyon kuruluşları da gelişme göstermiştir. Özellikle yerli <strong>organik</strong><br />
pazarların oluşmasında daha etkili ve yararlı olunmakta, işler daha kolay<br />
yürümektedir. Ancak, dış pazara yapılacak ihracatta, pazarın bulunduğu<br />
ülkenin sertifikasyon kuruluşları ile işbirliği oluşturulması ihracatın<br />
geliştirilmesi açısından yararlı görünmektedir.<br />
294
Bazı ülkelerde yerel boyutlarda küçük ölçekli <strong>organik</strong> çiftçi, üretici ve<br />
yetiştiricilerin uluslararası belgelendirme kuruluşları tarafından denetlenmesi<br />
ve belgelendirilmesi oldukça pahalı bir işlemdir. Bu nedenle, uygun bir<br />
model oluşturularak, çiftçi, üretici ve yetiştiricilerin bir şemsiye kuruluş<br />
altında birleştirilerek gruplar halinde belgelendirilmesinin yapılması<br />
mümkündür. Bu gruplaşma, benzer üretim yapan üreticiler için kooperatif<br />
veya üretim birlikleri şeklinde olabilir. Grubun kendi arasında, demokratik<br />
bir yönetim sistemi içerisinde oluşturulacak iç denetim merkezi tarafından<br />
görevlendirilecek iç denetçiler, yılda en az bir kere olmak üzere her bir<br />
üretim birimini denetleyerek rapor hazırlar, dış denetleme kuruluşundan<br />
gelen dış denetçi, iç denetçilerin raporları ile birlikte kendi denetleme<br />
sonuçlarını birlikte değerlendirerek bir rapor hazırlar ve belgelendirme<br />
kuruluşuna verebilir. Grup içerisinde herhangi bir üretim biriminin uygunsuz<br />
faaliyette bulunması grup belgelendirmeyi riske sokar. Bu nedenle grup<br />
belgelendirmede her üretim birimini <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> standartlarına ve<br />
kurallarına uygun faaliyette bulunması beklenir. Hem de bu şekilde herkes<br />
birbirini kontrol etmiş olur.<br />
Organik <strong>tarım</strong>sal üretimde ve <strong>organik</strong> gıda sanayinde zaman zaman<br />
istenmeyen olaylar meydana gelmekte, bu olaylar bazen skandal niteliğinde<br />
gelişmektedir. Sonuçta, <strong>organik</strong> ürün tüketicisi tedirgin olduğu için talepler<br />
düşmekte ve satışlar azalmaktadır. En önemlisi insan sağlığı riske<br />
sokulmaktadır. Bu amaçla ürünün güvenilir olduğunun belirlenmesi ve<br />
etkilenmesi esastır. Bu işlemler de yetkilendirilmiş kontrol ve sertifıkasyon<br />
kuruluşları tarafından yapılmaktadır. 2007 yılı verilerine göre, dünya<br />
genelinde 410 <strong>organik</strong> sertifika hizmeti vermekte olan kuruluş bulunmakta<br />
ve bunların sayıları giderek artmaktadır. Bunların 300'den fazla adedi AB,<br />
ABD, Japonya, Kanada ve Brezilya'da bulunmaktadır. Sadece AB'de 120<br />
adet kontrol ve sertifıkasyon kuruluşu hizmet vermektedir. Dünya genelinde<br />
56 kuruluş kendi ülkelerinin dışında da hizmet verirken, 77 ülkede yerli<br />
sertifika kuruluşu vardır. Japonya'da 85 ve Asya kıtasının tamamında 100'e<br />
yakın sertifika kuruluşu bulunmaktadır.<br />
Organik Ürünlerin Hasadı ve Tasnifi<br />
Tarımda herhangi bir ürünün yetiştiricilik safhalarından en önemlisi belki de<br />
olgunluk, hasad zamanıdır. Gerek geleneksel <strong>tarım</strong>da gerekse <strong>organik</strong><br />
yetiştiricilikte ürünlerin hasad edilebilmesi için fizyolojik olgunluk safhasına<br />
gelmiş olması şarttır. Herhangi bir ürünün ne zamanından önce ve erken ne<br />
de zamanından sonra ve geç hasat edilmesi onun kalitesinde ve miktarında<br />
çok önemli farklılıklar meydana getirir. Meydana gelen bu farklılıklar ya<br />
295
üreticinin veya tüketici her ikisinden birisinin aleyhine olabilir. Bunu<br />
engellemek (önlemek) için ürün tam olgunluk zamanında devşirilmelidir.<br />
Hemen hemen her ayrı genus, tür ve hatta çeşit için olgunluk zamanları,<br />
hasad safhaları farklıdır. Herhangi bir ürün çeşidinin hasat olgunluğuna<br />
geldiğini anlayabilmek ve hasadın yapılacağı zamanı kararlaştırabilmek<br />
için bir takım göstergeler mevcuttur. Hasada karar vermeden önce bu<br />
parametreler bir bir kontrol edilerek hasada karar verilebilir. Ürünlerin<br />
hasadından sonra hangi muameleye tabi tutulacağı da hasat zamanı için<br />
bilinmelidir. Ürünün hasat olgunluğu için genetiği, yada içeriği önemli<br />
olduğu gibi, iklim ve toprak şartları ile işletmenin imkânları da son derece<br />
önemlidir. Hasattan sonra elde edilen ürünlere hangi işlemlerin uygulanacağı<br />
da hasat olgunluğu için önemlidir. Ürün herhangi bir tasnife ve<br />
sınıflandırmaya mı? tabi tutulacak, ki çoğu zaman böyle olur! Ayrıca<br />
depolanarak muhafaza altına mı alınacak, yoksa doğrudan doğruya piyasa ve<br />
pazara mı? sevk edilecek! Yoksa herhangi bir işleme tabi tutularak yarı<br />
mamul veya mamul madde haline mi? getirilecek! Bunların hepsinin çok iyi<br />
bilinmesinde büyük yararlar vardır.<br />
Gerek bitkisel üretimde, gerek hayvansal üretimde, gerekse su ürünleri<br />
üretimi ve arıcılıkta, ya da mantar üretiminde hasat zamanı ve ürünlerin<br />
sınıflandırılması, yani kalite ve nevilerine göre tasnif edilmesi pazar ve<br />
piyasa değeri halamından da gereklidir. Ancak bu işlemler yapıldıktan sonra<br />
ürünlerin usulüne uygun olarak ambalajlanması ve etiketlenmesi söz<br />
konusudur. Hasat edilen, tasnif edilen <strong>organik</strong> ürünler hangi standartlara göre<br />
hazırlanmışsa bunun da mutlaka önceden bilinmesi ve ürünün etiketinde<br />
işaret edilmesi gerekmektedir.<br />
"Organik Tarım Yönetmeliği"nin 14. maddesi <strong>organik</strong> ürünlerin hasadı<br />
hakkında detaylı bilgiler vermekte ve bu konuda önemli kurallar ortaya<br />
koymaktadır. Ekolojik, yada <strong>organik</strong> ürünler iki ayrı orijinden gelmektedir.<br />
Bunlardan biri doğadan toplama (Resim 6), diğeri de kültürü yapılarak<br />
yetiştirmek veya üretmektir (Resim 7). Bu ikinci orijin tam anlamı ile<br />
herhangi bir ürünün üretim girdilerini kullanarak bir <strong>tarım</strong> işletmesinde<br />
yetiştirilmesi, yani <strong>tarım</strong>ının yapılmasıdır. Üretilen ürünlerin hasadına karar<br />
verildikten sonra, hasatta kullanılacak teknik araç ve gereçlerin, ürünlerin<br />
<strong>organik</strong> kirlilik ve <strong>organik</strong> tahribatına sebebiyet vermemesi şarttır. Organik<br />
ürün hasadında çalışanların mutlaka eldiven giymesi şarttır. Hoş, doğadan<br />
<strong>organik</strong> ürün toplayanların da bu kuralı mutlaka göz önünde bulundurması<br />
gereklidir. Gerek elle gerekse makine ile yapılan toplama ve hasatlar da<br />
toplayıcılar ve toplama araç-gereçlerinde gerekli hijyen önlemleri mutlaka<br />
296
alınmalıdır. Organik ürünlerin makine ile hasadında hasat makineleri <strong>organik</strong><br />
ürün hasadına başlanmadan önce tüm artıklardan çok iyi bir biçimde<br />
temizlenmelidir. Eğer mümkünse hasat makineleri tamamen dezenfekte<br />
edilerek yıkanmalıdır. Hasat esnasında kullanılan her tür araç ve gereç imkân<br />
varsa <strong>organik</strong> menşeli olmalıdır.<br />
Hasat edilen <strong>organik</strong> ürünlerin sınıflandırılacağı ve tasnif edileceği yerler,<br />
araç ve gereçler kelimenin tam anlamı ile temiz olmalıdır. Eğer daha önce bu<br />
alet ve ekipmanlarla veya cihazlarla geleneksel ürünler hasad edilmişse,<br />
bunların mutlaka dezenfekte edilmesi şarttır. Aksi takdirde kontaminasyon,<br />
yani bulaşma kaçınılmaz olacaktır. Doğadan toplanan veya herhangi bir<br />
<strong>tarım</strong> işletmesinde kültürü yapılarak yetiştirilen <strong>tarım</strong> ürünleri tasnif<br />
yapılacakları, ambalajlanacakları, etiketlenecekleri veya depolanacakları<br />
yerlerde (depo ve antreporlarda) hiçbir şekilde geleneksel ürünlerle temas<br />
etmeyecekler, hatta aynı mekânda bulundurulmayacaklardır.<br />
Organik üretimde geçerli olan yönetmelikler, bütün üretim zinciri için<br />
kurallar koymaktadır. Bu balamdan henüz gıda ve tekstil gibi gıda-dışı<br />
maddelerin işlenmesine yönelik Avrupa Birliği yönetmeliklerinin<br />
yayınlanmamış olması nedeni ile bazı belirsizlikler bulunmaktadır. Ancak,<br />
hali hazır bu yönetmeliklerin yanı sıra muhtelif firmaların spesifıkasyonlar<br />
(kendine has kurallar), kontrol-sertifıkasyon kuruluşları (mesela, su ürünleri<br />
için Naturland) talimatları, Uluslararası Organik Tarım Hareketleri<br />
Federasyonu (IFOAM), dünya ölçüsünde orman ürünleri (WWF) veya diğer<br />
uluslararası kuruluşların geliştirdiği standartlar ürünlerin işlenmesinde yol<br />
gösterici olmaktadır.<br />
6.2.1 ÎÇ PAZARDA ORGANİK ÜRÜNLERİN PAZARLANMASI<br />
Az önce de belirtildiği gibi Türkiye'de <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> ürünlerinin<br />
yetiştirilmesi iç pazarın veya yerli tüketicinin talebi ile olmamıştır. Daha<br />
ziyade dış pazarın ve Avrupalı tüketicilerin, daha doğrusu Avrupalı<br />
tüketicilere ürün sunan firmaların gayreti ile başlamıştır. Nitekim bütün<br />
dünyada ve özellikle de Avrupa'da ticareti 1970'li yıllarda başlamış olan<br />
<strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> ürünleri ve bu alandaki gelişmelere uygun olarak, Avrupa<br />
orijinli firmalar Türkiye'deki firmalardan <strong>organik</strong> ürün talebinde bulunmuş<br />
ve böylece 1984-1985 yıllarında Türkiye'de <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> başlamıştır. Bu<br />
yıllarda Türkiye'nin ilk <strong>organik</strong> ürün dış satımı geleneksel ihraç ürünlerinden<br />
kuru incir ve kuru üzüm ile Ege bölgesinde gerçekleştirilmiştir. Daha sonra<br />
bu ürünlere kuru kayısı, fındık gibi ürünler de katılarak <strong>organik</strong> ürünler farklı<br />
bölgelere yayılmıştır. İlk yıllarda Avrupa kökenli bazı firmalar kendi<br />
297
ihtiyaçları olan ürünleri anlaşmalı çiftçilerle yetiştirmek ve elde edilen<br />
ürünleri Türk ihracatçıları vasıtasıyla kendi ülkelerine ithal edebilmek için<br />
Türkiye'de <strong>organik</strong> üretim projeleri tesis etmişlerdir. İlk yıllardaki bu<br />
<strong>organik</strong> üretim faaliyetlerinin danışmanlık, teftiş ve sertifikasyon gibi<br />
vazgeçilmez esasları tamamıyla yabancı kişi ve kuruluşlarca yerine<br />
getirilmiştir. 1990'lı yılların başında bu konularda az sayıda da olsa Türk<br />
uzmanlar yetişmiş ve yabancı firmaların Türkiye'deki temsilciliğini yapmaya<br />
başlamışlardır.<br />
Türkiye'de sözleşmeli yetiştiricilik sistemi ile başlayan <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong><br />
ürünleri üretimi, konvansiyonel ürünlerde olduğu gibi talep yaratma<br />
çabalarının yoğunluk kazanması sonucu bağımsız projelerle gerçekleştirilen<br />
üretim şekliyle de desteklenmeye başlamıştır. Dış pazarlarca talep edilen<br />
çeşitlerin talep edilen miktarlarda üretilmesiyle 1985 yılında başlayan<br />
<strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> ürünleri üretimi, 2000'li yıllara gelindiğinde yeni bir boyut<br />
kazanmıştır. Kuru incir, kuru üzüm ve kuru kayısı ile başlayan <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong><br />
ürünleri üretimi; bitkisel ürünler, işlenmiş gıda ürünleri, hayvansal ürünler ve<br />
gıda dışı <strong>organik</strong> ürünler olarak smıflandırılabilecek sektörel yelpazeye<br />
ulaşmıştır, ilk yıllarda (1984-85) sadece 8-10 ürün <strong>organik</strong> olarak<br />
üretilirken, bugün 200 civarında ürün çeşidine ulaşılmıştır. Ürün çeşidindeki<br />
bu artış beraberinde üretim artışını da getirmiştir.<br />
İki binli yılların başında 170 bin ton ürün ve mal üretilirken, bugün bu değer<br />
420 bin tona ulaşmıştır. 2000 ile 2007 yılları arasında miktar olarak <strong>organik</strong><br />
ürünlerin üretiminde % 100'den fazla bir artış olmuştur. Tarım ve Köyişleri<br />
Bakanlığı'nm bu konudaki stratejisine göre, 2006 ile 2020 yılları arasında<br />
geçecek 15 yılda çok ciddi artışlar planlanmaktadır.<br />
Şöyle ki;<br />
Türkiye'de küçük ve parçalı <strong>tarım</strong> işletmelerinin yaygın olduğu göz önüne<br />
alındığında <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>da üretici örgütlenmenin teşvik edilmesi,<br />
• Organik <strong>tarım</strong>da üretim planlamasının yapılması,<br />
• Türkiye'nin avantajlı olduğu <strong>organik</strong> tohum, şeker, fosfat, zeolit gibi<br />
ürünlerde üretim imkânlarının artırılarak, girdilerde yerel kaynakların<br />
kullanımının ön plana çıkarılması,<br />
• Diğer <strong>organik</strong> girdiler konusunda yapılacak ihtiyaç analizleri sonucunda,<br />
sektörün ihtiyaç duyduğu girdilerin üretiminin geliştirilmesi ve<br />
yaygınlaştırılması,<br />
• Organik <strong>tarım</strong>ın temel felsefesine uygun olarak bitkisel ve hayvansal<br />
298
üretimin kapalı sistemde yapılmasının geliştirilmesi ve <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>sal<br />
sanayi ile bütünleşme için müteşebbislerin teşvik edilmesi,<br />
• Kontrol ve sertifıkasyon maliyetlerinin düşürülmesi amacıyla üreticilerin<br />
bir araya gelerek büyük ölçekli projelere yönelmelerinin teşvik edilmesi,<br />
• Doğa koruma alanları ile çevresel açıdan hassas bölgelerde uygun üretim<br />
tavsiyelerinin özendirici bir şekilde yapılarak <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>ın bölge halkı için<br />
sürdürülebilir bir geçim kaynağı olarak yaygınlaştırılması,<br />
• 2010 yılında işlenen <strong>tarım</strong> alanlarının %3'ü, 2020'de ise % 8'i gibi<br />
hedeflerin <strong>organik</strong> yetiştiricilik için öngörülmesi ve bu hedeflere ulaşmak<br />
amacıyla yapılması gerekenlere yer verilmesi söz konusudur.<br />
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Organik ürünler üretim ve ticaretine özel<br />
düzenlemeler getirmekte, bu düzenlemelerin de uluslararası bazda kabul<br />
görmüş kontrol ve sertifikasyon kuruluşlarınca kontrol edilmesi<br />
gerekmektedir. Türkiye'de uluslararası düzeyde kabul görmüş 13 kontrol ve<br />
sertifikasyon firması faaliyet göstermektedir (Tablo 2). Bunun yanı sıra yine<br />
<strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> ürünlerinin ihracat ve ithalatı 10.06.2005 tarih ve 25841 sayılı<br />
resmi gazetede yayınlanan "Organik Tarımın Esasları ve Uygulamasına<br />
İlişkin Yönetmelik" in 27. maddesinde düzenlenmiştir.<br />
Bilindiği gibi, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> kontrollü ve sertifikaya bağlı olarak yapılan bir<br />
faaliyettir. Türkiye'de <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> faaliyetlerinin kontrol ve sertifikasyon<br />
işlemleri, yönetmeliğin 11.maddesi uyarınca Tarım Bakanlığından yetki<br />
almış özel kuruluşlar tarafından yapılmaktadır.<br />
Organik ürünlerin ilgili yönetmelik veya standartlarda bildirilen yöntemlere<br />
uygun olarak üretilip üretilmediğinin kontrolü ve uygun ise bunun<br />
sertifikalandırılması, yetkilendirilmiş bağımsız denetim firmalarınca<br />
yapılmaktadır. Kontrolü yapılan nihai ürün olmayıp, tüm sürecin uygunluğu<br />
denetlenmektedir. Kontrol süreci ekim veya dikimden başlamakta, ancak o<br />
tarla üzerindeki geçmiş uygulamalar göz önüne alınarak projelendirilmektedir.<br />
Belirli bir geçiş sürecini tamamlamış, ancak kurallara uygun üretime<br />
başlayanlara geçiş dönemi sertifikası verilmektedir.<br />
Türkiye'de kontrol ve sertifikasyon faaliyetinde bulunmak isteyen yerli<br />
ve/veya yabancı özel veya resmi kuruluşlar Tarım Bakanlığına başvururlar.<br />
Bu arada yabancı kuruluşların daha önceden Başbakanlık Hazine<br />
Müsteşarlığı'ndan çalışma izni almış olmaları gerekmektedir. Bugüne kadar<br />
Tarım Bakanlığı adına Türkiye'de <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>ı kontrol etme ve<br />
sertifikalandırma yetkisi 13 kontrol ve sertifikasyon firmasına verilmiştir.<br />
299
Kontrol ve sertifıkasyon firmalarının yerli olmasının bir çok avantajlarının<br />
yanında bazı dezavantajları da vardır. Kontrol ve sertifıkasyon firmalarının<br />
yerli olmasının avantaj ve dezavantajları Tablo 14'de görülmektedir.<br />
Tablo 14. Kontrol ve Sertifıkasyon Firmalarının Yerel Olmasının Avantaj<br />
ve Dezavantajları<br />
Avantajları<br />
• Daha düşük üretim maliyeti,<br />
• Yerel dil ve şartlardan dolayı<br />
daha iyi bilgilendirme,<br />
• Sertifıkasyon kuruluşu ve üretici<br />
arasında daha iyi bilgi akışı,<br />
• Sertifika kuruluşu ve üretici<br />
arasında güven oluşumu,<br />
• Para (döviz) yerel ekonomide<br />
tutulur,<br />
• Daha çok habersiz teftiş<br />
yapabilme olanağı.<br />
Dezavantajları<br />
• Bazı bilgi ve yetkilerin eksik<br />
olması,<br />
• Uluslararası kabul görmüş bilgi ve<br />
belgeleri bulmada zorlanma<br />
(EN45011)<br />
• Başlangıçtaki yüksek yatırım<br />
maliyetleri diğer faaliyetlere<br />
yatırımı engelleyebilir.<br />
Türkiye'de üretilen çeşitli <strong>organik</strong> ürünlerin kitle halindeki miktarının 400<br />
bin tonun üzerinde olduğu Tarım ve Köy işleri Bakanlığının kayıtlarından<br />
anlaşılmaktadır. Bu miktar ürünün 21 bin tonu geçen bir kısmının muhtelif<br />
ülkelere ihraç edildiği yine aynı Bakanlığın verilerinden görülmektedir. O<br />
halde üretilen ve <strong>organik</strong> olduğu kaydedilmiş ürünlerin çok büyük bir kısmı<br />
yurt içinde pazarlanmakta ve tüketilmektedir. Yalnız burada hemen<br />
kaydedilmelidir ki verilen bu rakamların güvenirliği çok yüksek değildir.<br />
Hâlbuki <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>la ilgili pek çok yazı, makale, kitap veya internet<br />
ortamındaki bilgiler Türkiye'nin çok fazla miktarda <strong>organik</strong> ürün ihraç ettiği<br />
veya en azından potansiyelinin olduğu istikametindedir. Bu bilgileri daima<br />
ihtiyatla karşılamakta yarar vardır.<br />
Türkiye'de <strong>organik</strong> ürünlerin iç pazarlardaki durumu, hangi bölgelerde ne<br />
kadar üretildiği ve tüketildiği konusundaki bilgileri başta Türkiye İstatistik<br />
Kurumu (TÜİK) olmak üzere Tarım ve Köyişleri Bakanlığı da dahil, ilgili<br />
kuruluşlar sağlıklı bir biçimde temin edip kamuoyuna verebilmelidirler.<br />
Gerek iç ve gerekse dış pazarlardaki bu alandaki bilgiler ilerdeki gelişme ve<br />
genişlemeler için temel alınacağından güvenilir olmalıdır. Bu konularda fikir<br />
300
yürütüp düşünce beyan edenler, oldukça dikkatli ve ihtiyatlı olmalıdırlar.<br />
Aksi takdirde çok ciddi hatalar ortaya çıkabilir.<br />
Başka memleketlerde olduğu gibi henüz Türkiye'de de <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong><br />
ürünlerine ilişkin sağlıklı ve güvenilir istatistiksel altyapı oluşturulamamıştır.<br />
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından açıklanan üretim istatistikleri ile Ege<br />
ihracatçı Birlikleri tarafından açıklanan dış ticaret istatistikleri arasında<br />
önemli farklılıklar görülmektedir. Bahsedilen istatistiksel farklılıkların pek<br />
çok nedenleri vardır.<br />
Türkiye'de <strong>organik</strong> ürünlerin en fazla tüketildiği pazarlar nüfusun en<br />
kalabalık olduğu İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Konya, Bursa ve benzeri<br />
büyük şehirlerin, ya da sanayi merkezlerinin, gelir seviyesi ve entelektüel<br />
düzeyinin yüksek olduğu kişilerin yaşadığı yerlerdir. Bunun yanında büyük<br />
turizm merkezleri, eko turizmin geliştiği bölgeler de <strong>organik</strong> pazarların<br />
geliştiği yerler olarak zikredilebilir.<br />
Bunlar;<br />
• Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından açıklanan istatistik! bilgilerin çoğu<br />
işlenmemiş ürün değerlerini yansıtmaktadır.<br />
• Ege İhracatçı Birlikleri'nce açıklanan istatistik değerler ise işlenmiş ürün<br />
(yaş, kurutulmuş, dondurulmuş ve diğer şekillerde işlenmiş ürün) değerlerini<br />
yansıtmaktadır.<br />
• Organik <strong>tarım</strong> ürünlerinin bir kısmı yurtiçi tüketime sunulmakta ve tabiî ki<br />
bu miktarlar Ege İhracatçı Birlikleri kayıtlarında yer almamaktadır.<br />
• Organik <strong>tarım</strong> ürünlerinin ihracatı kayda bağlı olmasına karşın, Türkiye'de<br />
faaliyet gösteren firmalar zaman zaman kayıt yaptırmamaktadırlar.<br />
• Ayrıca Dünyada ve Türkiye'de konvansiyonel ürünler ticaretinin izlenmesine<br />
imkan sağlayan Armonize Sınıflandırma sisteminin <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong><br />
ürünleri için oluşturulmamış olması, tüm dünyada <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> ürünleri<br />
ticaret istatistiklerinin izlenmesini güçleştiren bir diğer önemli faktör olarak<br />
karşımıza çıkmaktadır.<br />
6.<strong>2.2.</strong> DIŞ PAZARLARDA ORGANİK ÜRÜNLERİN PAZARLANMASI<br />
Müteaddit defalar belirtildi gibi, Türkiye'de <strong>organik</strong> ürünlerin yetiştirilmesi<br />
dış pazarların, özellikle de Avrupa Birliği Ülkelerinin talebi üzerine<br />
olmuştur. Ancak bundan sonra iç piyasadaki tüketiciler de yavaş yavaş<br />
<strong>organik</strong> ürün talep etmeye başlamışlardır.<br />
301
Türkiye'de <strong>organik</strong> ürünler üretim ve ihracatı sert kabuldü (fındık, antep<br />
fıstığı, ceviz, badem ve benzeri) ve kuru (kayısı, dut, elma, armut, erik ve<br />
benzeri) meyveler, dondurulmuş meyve ve sebzeler, yaş meyveler ve<br />
sebzeler, baharatlar ve bakliyat sektörlerinde yoğunlaşmış olup gülsuyu,<br />
gülyağı, zeytinyağı ve pamuk üretimi ve ihracatı gerçekleştirilen diğer<br />
<strong>organik</strong> ürünlerdir. İhraç edilen ürünlerin ülkelere göre dağılımı Tablo 6'de<br />
görülmektedir.<br />
Avrupa Birliği (AB) ülkeleri Türkiye'nin en önemli ihraç pazarlarını<br />
oluşturmaktadır. AB ülkeleri içinde Almanya, Hollanda, İsviçre ve İngiltere,<br />
Kuzey Avrupa ülkeleri (İsveç, Norveç, Finlandiya ve Danimarka), Amerika<br />
Birleşik Devletleri (ABD), Kanada, Avustralya ve Japonya ihraç potansiyeli<br />
en yüksek pazarlardır. Türkiye'de olduğu gibi, bir çok ülkede de <strong>organik</strong><br />
ürün üretimi artmakla beraber talep karşılanamamaktadır. Bu durum<br />
gelişmekte olan ülke ihracatçıları için, bu pazarlara giriş veya pazardaki<br />
mevcut durumlarını güçlendirmek bakımından iyi bir fırsattır. Türkiye'nin<br />
<strong>tarım</strong> alanları, gelişmiş ülkeler düzeyinde kirlenmediği ve zarar görmediği<br />
için <strong>organik</strong> ürün üretim potansiyeli oldukça yüksektir. Bu durum iyi<br />
değerlendirilebilirse, dünya pazarlarında daha yüksek pay alınabilir. Fakat<br />
yıllar itibariyle <strong>organik</strong> ürün ihracatına bakıldığı zaman özellikle 2004<br />
yılından itibaren maalesef bir düşüş yaşandığı görülmektedir (Tablo 15).<br />
Bunun yapısal bir sebebinin olduğu, yani konjektürel olduğu düşünülebilir.<br />
Türkiye'de üretilen <strong>organik</strong> ürünlerin ilk yıllarda yaklaşık % 99'u ihraç<br />
edilirken, bu günlerde iç tüketimin artmasıyla bu oran azalmaktadır.<br />
1985-1986 yıllarında kuru üzüm, kuru incir, kuru kayısı ihracata konu olan<br />
<strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> ürünlerimiz iken, yıldan yıla sektör ve ürün yelpazesi<br />
genişlemektedir. Önemi gün geçtikçe artan <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>, tüm yönleriyle ele<br />
alındığında, dünya pazarlarında önemli bir paya sahiptir. Bu pay içerisinde<br />
Türkiye'nin hissesi ise 30-40 milyon dolar civarındadır. Türkiye'nin <strong>organik</strong><br />
<strong>tarım</strong> açısından sahip olduğu avantajları ve dünya pazarındaki payı<br />
düşünüldüğünde yapılması gereken daha pek çok çalışmanın olduğu<br />
söylenebilir.<br />
Türkiye'nin <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> ürünleri ve <strong>organik</strong> ürün ithalatı, ihracatına göre<br />
oldukça azdır. İthal edilen ürünler çoğunlukla işlenmiş ürünlerdir. Tablo<br />
16'de 2004-2006 yıllarında ithal edilen ürünler, miktarı ve ithal edilen<br />
ülkeler itibariyle görülmektedir. Organik ürün ithal edilen ülkelere bakıldığı<br />
zaman Avrupa ülkelerinin hakim olduğu ve özellikle de Almanya'nın<br />
ağırlıkta olduğu anlaşılmaktadır. 2006 yılında toplam yaklaşık 550 ton<br />
<strong>organik</strong> ürün ithalatı yapılmıştır.<br />
302
Bu değerler ve ülkeler yıldan yıla değişebilmektedir. Hiç şüphesiz ithal<br />
edilen ürünlerin cinsi ve miktarı da farklı olabilmektedir.<br />
Tablo 15. Yıllar İtibariyle Organik Ürün İthalatı Verileri (Miktan-Ton)<br />
Ürün Çeşidi 2006 Ülke<br />
Bisküvi 1.07 Almanya<br />
Bisküvi 4.08 Belçika<br />
Çikolata 1.34 Almanya<br />
Pudding 0.36 İspanya<br />
Bitkisel Süt 1864 İt Almanya<br />
Bebek Maması 181.41<br />
Kalsiyumlu soya içeceği<br />
Almanya, İngiltere, İspanya, Polonya,<br />
Çek Cumhuriyeti<br />
Almanya<br />
Kafeinsiz Kahve (çekirdek) 0.38 Belçika<br />
EKPRESSO Kahve (çekirdek) 0.06 Belçika<br />
Brussels Breakfast Çay 0.25 Belçika<br />
Kayısı konservesi 0.25 Belçika<br />
Yabanmersini konservesi 0.25 Belçika<br />
Kırmızı meyve konservesi 0.25 Belçika<br />
Çilek konservesi 0.25 Belçika<br />
Tatlı portakal konservesi 0.25 Belçika<br />
Havuç suyu<br />
Almanya<br />
Fasulye 20.50 Kırgizistan<br />
Nohut 325.00 Etiyopya<br />
Ananas komposta<br />
Kuru ananas<br />
Sri Lanka<br />
Sri Lanka<br />
Sirke 1.26 İtalya<br />
Müsli ve Müsli kıranç 1.70 Fransa, İsviçre<br />
Ayçiçek yağı 9.87 Hollanda, Almanya<br />
Çorbalıklar, çorba kreması ve Bulyon<br />
Sebze bulyon<br />
Fesleğen-Kekik<br />
Maydonoz<br />
Tahıl barı<br />
Almanya<br />
Almanya<br />
Almanya<br />
Almanya<br />
Fransa<br />
303
Çikolatalı içecek<br />
Soğuk meyve karışımı<br />
Vanilyalı soya içeceği<br />
Domates çorba kreması<br />
Karışık ot kübü<br />
Kuşburnu<br />
Mantar çorba kreması<br />
Sebze çorba kreması<br />
Toplam (yaklaşık) 550<br />
Fransa<br />
Almanya<br />
Fransa<br />
Almanya<br />
Almanya<br />
Almanya<br />
Almanya<br />
Almanya<br />
7. ORGANİK TARIMIN SORUNLARI ve ÇÖZÜM<br />
ÖNERİLERİ<br />
Sağlık ve çevre sorunlarına yol açmamak amacıyla, insan sağlığına zararlı<br />
olabilecek kimyasal maddelerin kullanılmadığı, <strong>tarım</strong>sal üretim yöntemi olan<br />
<strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>, gerek dünyada gerekse Türkiye'de giderek daha çok<br />
önemsenmeye başlamıştır. Bu gün toplam <strong>tarım</strong>sal üretimin çok düşük bir<br />
yüzdesi <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>sal üretim metodu ile yapılmakta ise de, çevre ve insan<br />
sağlığının öneminin öne çıkışı ile gelecek yıllarda <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>ın toplam<br />
<strong>tarım</strong>sal üretim içindeki payının daha da artacağına kesin gözü ile<br />
bakılmaktadır.<br />
Şu sıralarda, <strong>organik</strong> ürünlere istenen ve beklenen talebin sağlanamamasının<br />
nedenlerinin başında, hem tüketicilerin hem de üreticilerin bu konu hakkında<br />
yeterli bilgiye sahip olamaması gelmektedir. Yakın zamandan itibaren, gıda<br />
ürünlerinin hemen hepsinin üzerinde de detayları yazılmaya başlanan temel<br />
besin öğelerinin gıda maddeleri içindeki oranının önemi yavaş yavaş<br />
kavranmaya başlamıştır, ancak kesinlikle yeterli düzeyde değildir. Organik<br />
ürünlerde bulunan bu temel besin maddelerinin; karbonhidratlar, proteinler,<br />
yağlar ve büyümeyi düzenleyiciler olan vitaminlerin oranı diğer ürünlere<br />
kıyasla daha yüksektir. Dolayısıyla <strong>organik</strong> tüketim sayesinde az ve öz<br />
beslenme sağlanabilmekte, bu şekilde hem israf hem de yanlış beslenmenin<br />
önüne geçebilmektedir. Ancak mevcut durumda, <strong>organik</strong> ürünler daha çok<br />
gelir seviyesi yüksek olan tüketiciler için hazırlanıp bu şekilde<br />
sunulmaktadır. Organik ürünler genellikle küçük, kapalı ambalajlar içinde<br />
satılmakta ve sertifikasyon zorunluluğu gibi bir takım artı maliyet,<br />
gereğinden fazla satış fiyatına yansıtılmaktadır. Oysa az önce bahsedilen<br />
<strong>organik</strong> ürünlerin temel besin öğelerince zenginliğinin vurgulanmasıyla<br />
304
irlikte, aşırı fiyat yükseltilmesi gibi konularda çözüm sağlanması, bu<br />
ürünlerin güvenliğinin ispatlanması ve bunun tüketiciye en etkin bir şekilde<br />
duyurulmasıyla birlikte tüketim daha da artabilecektir.<br />
Özetlemek gerekirse, sözleşmeli çiftçilere yeterli teknik bilgi ak<strong>tarım</strong>ı ile<br />
ülke planlamasına uygun, hayvancılığın da geliştiği yörelerde, dışa bağlı<br />
olmaksızın yapılacak <strong>organik</strong> ürün üretimi; toprağı ve suyu kimyasal maddelerle<br />
fazla kirlenmemiş Türkiye için daha ucuza yapılabilecektir. Bu<br />
sayede gelecek yıllarda ihracatın daha da artması sağlanacak ve tüketicinin<br />
de bilinçlendirilmesi ile beraber dış tüketimin yanında, iç tüketimde de artış<br />
sağlanabilecektir.<br />
Organik Tarımı değişik açılardan inceleyebilmek için SWOT analizi yapmak<br />
ve ona göre bir neticeye gitmek ve <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>ın geleceği bakımından<br />
yorumlarda bulunmak daha isabetli olacaktır.<br />
SWOT analizi; bir işletmenin, ülkenin veya bölgenin bir bütün olarak<br />
durumunun güçlü veya zayıf yönlerini belirlemekte ve dış çevreden<br />
kaynaklanan fırsat ve tehditleri ortaya koymakta kullanılan bir tekniktir.<br />
SWOT, şu İngilizce kelimelerin baş harflerinden oluşturulmuş bir<br />
kısaltmadır. S.Strength (güçlü yönlerin tespit edilmesi), W:Weakness<br />
(güçsüz/zayıf yönlerin tespit edilmesi), 0:Opportunity (Sahip olunan<br />
fırsatlar), T:Threat (karşı karşıya bulunan tehdit ve tehlikeler).<br />
Türkiye'nin <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> ürünleri yetiştirciliğinin ve pazarının gelişme<br />
potansiyelini iyi değerlendirebilmek için güçlü ve zayıf yönleri ile sahip<br />
olunan fırsat ve tahditler iyi analiz edilmelidir. Bunun için de SWOT analizi<br />
en uygun araçtır. Rekabet açısından Türkiye'ye ilişkin olarak <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong><br />
sektörünün ve <strong>organik</strong> ürünler pazarının değerlendirmesini şöyle<br />
yapılabiliriz.<br />
7.1. SORUNLAR<br />
Eğer <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>ın zayıf yönleri ve dezavantajları ortaya konulacak olursa<br />
aşağıdaki maddeler sıralanabilir:<br />
• Organik <strong>tarım</strong> konusunda eğitim seviyesinin düşük olması nedeniyle<br />
yenilik fırsatlarından yararlanılamamaktadır: Türkiye'nin kırsal bölgelerinde<br />
okur yazarlık oranı hala düşüktür. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu<br />
Bölgelerinde bu oran diğer bölgelerin kırsal kesimlerine göre daha da<br />
düşüktür. Eğitim seviyesinin çok düşük olması nedeniyle devlet ve diğer<br />
kurum ve kuruluşlar, yeterli eğitim desteği sağlayamamaktadır.<br />
305
• Ayrıca çiftçilerin ve üreticilerin bir çoğu <strong>organik</strong> üretim sistemi hakkında<br />
yeterli bilgi sahibi değildirler. Bir çok çiftçi <strong>organik</strong> çiftçilikle ilgili<br />
uygulamalar hakkında yeterli bilgi sahibi olmadığı için, bunun getireceği<br />
fırsatları da idrak edememektedir. Özellikle dünyadald pazar fırsatları<br />
hakkında henüz yeterli bilgi yoktur.<br />
• Organik <strong>tarım</strong> yapan firma ve <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> yapılan araziler küçük<br />
ölçeklidir. Bu da maldnezasyona engel teşkil etmekte ve maliyetler yüksek<br />
teşekkül etmektedir. Organik ekim yapılan alanlar çok küçük ve küçük<br />
parçalara ayrılmış durumdadır.<br />
• Ülkenin genelinde çok küçük bir kesim bu konu ile ilgilenmektedir.<br />
Türkiye'de kırsal kesimde yaşayan nüfusun oranı yaklaşık % 30'dur. Bu<br />
nüfus içinde de <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>la uğraşan kesim fevkalade küçüktür.<br />
• Gerek üretici gerekse tüketici kesimde örgütlenme yetersizdir.<br />
• Organik <strong>tarım</strong> ile ilgili Ulasal ve uluslar arası boyutta veri tabanı noksandır.<br />
• Daha henüz GEN kaynaklarının koruma altına alınmamış olması <strong>organik</strong><br />
<strong>tarım</strong>a olumsuz etki yapmaktadır.<br />
• Dünyada üretimde söz sahibi olunan ürünlerde (üzüm, incir, kayısı, fındık,<br />
antepfıstığı gibi) Pazar hakimiyeti ve marka oluşturulamamıştır.<br />
• Organik <strong>tarım</strong> ürünleri üretiminde hayvansal üretimin payı son derece<br />
düşüktür.<br />
• Hükümetlerin belli bir <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> politikaları yoktur veya yetersizdir.<br />
• Ar-Ge çalışmaları hemen hemen hiç yok veya kifayetsizdir.<br />
• Eğitim-Öğretim-Ar-Ge Uygulama kuruluşları içinde ve arasında işbirliği<br />
çok zayıftır.<br />
• Organik <strong>tarım</strong> alanındaki yayın ve çalışma yetersizdir.<br />
• Organik ürün fiyatları fahiş denilecek kadar yüksek ve kontrol yoktur.<br />
• Hastalık ve zararlılara karşı dayanıldı çeşitler azdır.<br />
• Üreticilerin bu konudaki bilinci, eğitimi, bilgi eksikliği ve örgütlenmeleri<br />
çok zayıftır.<br />
• Ülke arazileri çok küçük, parçalı ve dağınıktır.<br />
• Pazar sıkıntısı, iç ve dış pazarlar dengeli gelişmemektedir.<br />
• Ürünlerin analizlerinin yapılabildiği akredite bir laboratuvarm olmaması ve<br />
bu nedenle maliyetlerin artması üzerinde durulacak önemli bir konudur.<br />
• Kamu örgütleme yapısı dağınık ve istatistik bilgiler noksandır.<br />
• Organik <strong>tarım</strong>la uğraşan işletmelerin ölçekleri küçüktür.<br />
• Maalesef, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>ın geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasına imkân<br />
tanıyan uygun desteldeme politikaları yoktur. Zaten <strong>tarım</strong>ın genelinde de bu<br />
noksanlıklar görülmektedir.<br />
306
7.2. ÇÖZÜMLER<br />
Organik <strong>tarım</strong>ın yukarıda ifade edilen zayıf yönlerine karşılık, çok güçlü<br />
yönleri de vardır. Bunları sıralayacak olursak <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> adına bir<br />
nebzecik müsterih olma imkânı vardır:<br />
• Türkiye'deki çiftçi ailelerin önemli bir kısmı düşük ücretli işgücü olarak<br />
kullanılabilir. Türkiye'de ve özellikle Doğu ve Güney Anadolu Bölgesi'nin<br />
nüfus yapısı dikkate alındığında ve <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> ürünlerinin emek yoğun<br />
işçilik gerektirdiği düşünüldüğünde bu önemli bir avantaj sağlamaktadır.<br />
Ayrıca İç Karadeniz ve Akdeniz Bölgelerinin iç kesimlerinde de durum<br />
böyledir.<br />
• Türkiye'de sentetik kimyasallar çiftçilerin büyük bir kısmı tarafından ya<br />
çok az kullanılmakta, ya da hiç kullanılmamaktadır. Bu nedenle <strong>organik</strong><br />
<strong>tarım</strong>a geçiş daha kolaydır. Özellikle Güneydoğu ve Doğu Anadolu<br />
Bölgelerinde bu tür alanlar çok yaygındır ve bu bölgelerde <strong>organik</strong><br />
hayvancılık da yapılabilir.<br />
• Türkiye doğal şartlar bakımından oldukça elverişlidir. O halde uygun doğal<br />
şartlarda çok çeşitli ürünler yetiştirilebilir. Türkiye'nin birçok yöresinde<br />
iklim şartlarına bağlı olarak farklı ürünler yetiştirilebilmektedir. Örneğin<br />
Antalya Bölgesi sebze ve meyve, Güneydoğu Anadolu bölgesinde pamuk,<br />
fıstık ve sebze, Trakya Bölgesi ayçiçeği ve buğday gibi. Bu ürünler bu<br />
bölgelerde <strong>organik</strong> yöntemlerle de üretilebilir.<br />
• Türkiye su kaynakları, toprak yapısı ve iklim şartları itibariyle farklı <strong>tarım</strong><br />
ürünlerini yetiştirebilecek büyük bir potansiyele sahiptir.<br />
• Türkiye'de <strong>tarım</strong> her şekilde (elle, araç-gereçle, vs.) yapılabilmektedir.<br />
Ülkede <strong>tarım</strong> hala modernize olamamıştır, hala <strong>tarım</strong>ın ilkel yöntemlerle<br />
yapıldığı birçok yer vardır. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu<br />
Bölgesinde <strong>tarım</strong> işçisi olan nüfusun yoğunluğu ve <strong>tarım</strong>da hala ilkel yöntemlerin<br />
kullanıldığı dikkate alınırsa, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>a geçiş ve <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong><br />
daha rahat yapılabilir. Bu konuda geçit bölgelerinin ayrı bir önemi vardır.<br />
• Türkiye fındık, incir, kayısı, üzüm gibi türlerde hala dünya üretiminde söz<br />
sahibidir.<br />
• Yenilenebilir enerji kaynakları bakımından Türkiye büyük bir potansiyele<br />
sahiptir.<br />
• Organik koşulların çeşitliliği ve bazı yerlerde yılda 2-3 ürün elde edilebilecek<br />
bir ekolojinin varlığı önemlidir.<br />
• Türkiye'nin yeniliklere açık, genç nüfus varlığı bulunmaktadır.<br />
• AB (Avrupa Birliği) mevzuatına uyumlu yasal düzenlemelerini yapmıştır.<br />
• Organik <strong>tarım</strong> faaliyetlerinin denetim ve kontrolünden sorumlu kurumlar<br />
faaliyettedir.<br />
307
• Türkiye doğal kaynaklar ve biyoçeşitlilik bakımından zengindir.<br />
• Toprak ve su kaynakları çok fazla kirlenmemiştir.<br />
• Türkiye'de <strong>tarım</strong>sal biyolojik çeşitliliğe müsait iklim ve ekoloji bulunmaktadır.<br />
• Organik hayvancılığın yaygınlaştırılmasına imkân sağlayacak çayır ve<br />
meraların hala mevcut olması önemli bir zenginliktir.<br />
• Organik <strong>tarım</strong>ı destekleyici geleneksel bilgi ve tecrübenin birikimi vardır.<br />
• Organik <strong>tarım</strong>ın yaygınlaşması bölgeler arasındaki gelişmişlik farkının<br />
azaltılmasında ve köyden kente göçün önlenmesinde etkili olabilecektir.<br />
Organik <strong>tarım</strong>ın Türkiye açısından, maddeler halinde ki bu güçlü yönlerine,<br />
aşağıdaki fırsatlar ilave edilebilir:<br />
• AB (Avrupa Birliği) destekli <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong> projeleri 2006 yılından itibaren<br />
başlamıştır.<br />
• Sektördeki örgütlenmenin geliştirilmesine fırsat tanıyacak Üretici Birlikleri<br />
Kanunu çıkmıştır.<br />
• Organik ürünler daha yüksek fiyatla alıcı bulmaktadır.<br />
• Dünyada <strong>organik</strong> ürünlere olan talep artmaktadır.<br />
• Organik <strong>tarım</strong> sektöründe istihdam artmakta ve geliştirilmektedir.<br />
• Agro-ekoturizm ve sağlık turizmine yönelik talepler artmaktadır.<br />
• Tüketici bilincinin gelişmesi ile sağlıklı, kaliteli <strong>organik</strong> ürünlere talep<br />
yaratılmaktadır.<br />
• Türkiye coğrafi konumu nedeniyle ana pazarlara yakındır.<br />
• Dış pazarlara erişim imkanı güçlüdür.<br />
Organik <strong>tarım</strong>ın Türkiye açısından bu zayıf yönleri yanında bazı tehlikeleri<br />
de söz konusudur. Bunlar da şu şekilde sıralanabilir:<br />
• Organik girdi temininde büyük oranda dışa bağımlılık söz konusudur,<br />
• Rakip ülkelerde <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>a devlet desteklerinin artması,<br />
• Organik gıda fiyatlarının konvansiyonel ürünlere oranla daha yüksek<br />
olması,<br />
• İhracat pazarında pazara girişteki teknik engellerin giderek artması,<br />
• Özellikle son yirmi yıldan beri artarak devam eden çevresel kirlilik,<br />
• Denizlerde özellikle de Karadeniz'deki kirlilik,<br />
• Küresel iklim değişikliği ve bölgesel kuraklıklar,<br />
• Tarım topraklarının amaç dışı kullanımı ve erozyon,<br />
• Gen kaynaklarımızın patentlenmemiş olması,<br />
• Teknolojide dışa bağımlılığın artması gibi nedenler, <strong>organik</strong> <strong>tarım</strong>ı tehdit<br />
eden unsurlar olarak ön plana çıkmaktadır.<br />
308
KAYNAKLAR<br />
ACER, S. 2000. Tarım Sistemlerinde Ekim Nöbeti. Ank.Ün. Fen Bilimleri<br />
Enst. Tarla Bitkileri Anabilim Dalı. Seminer. ANKARA.<br />
AKSOY, U, ve A. ALTTNDÎŞLÎ (Editörler) 1998. Ekolojik (Organik,<br />
Biyolojik) Tarım. Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği (ETO). Bornova /<br />
İZMÎR.<br />
AKSOY, U. (Editör) 1999. Short Course On: Production Methods In Organic<br />
Agriculture: Normative Prenciples and Technical Aspects. Ege Üni. İzmir /<br />
TUPvKEY.<br />
AKSOY, A. ve A. ALTTNDÎŞLÎ. 1999. Ekolojik Tarım Ürünleri Üretimi,<br />
İhracatı ve Geliştirme Olanakları. İstanbul Ticaret Odası (İTO) yayınları.<br />
Yayın No: 70 İSTANBUL.<br />
AKSOY, A.,vd. 2005. Organik (Ekolojik, Biyolojik) Tarım Uygulamaları.<br />
Türkiye Ziraat Mühendisliği VI. Teknik Kongresi. 1. Cilt, 291-346.<br />
ANKARA.<br />
ALTIN, M. vd. 2005. Çayır Mera Islahı. TKB. Çayır Mera Yem Bitkileri ve<br />
Havza Geliştirme Dairesi Başkanlığı. ANKARA<br />
ALTESfDÎŞLÎ, A., vd. (Editörler), 1999. Türkiye I. Ekolojik Tarım<br />
Sempozyumu (2001). İZMİR.<br />
ANONİM, 2006. Türkiye 3. Organik Tarım Sempozyumu, Program ve<br />
Bildiri Özetleri. Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü.<br />
YALOVA.<br />
AUBERT, C. 1997. Organiseher Landbau. Eugen Ulmer Verlag.<br />
STUTTG ART/DEUTS CHL AND.<br />
AYDEMÎR, A. 2006. Erozyon, Doğa ve Çevre. TEMA VAKFI Yayın No:<br />
51. İSTANBUL.<br />
AYTOGU, R, 2006. Organik Tarım Analizi ve AB Pazar Fırsatı. İTO<br />
Yayınları No:2008-12 İSTANBUL.<br />
BATAL, S. (Editör) 1999. Bitkilerin Su ve Gübre İstekleri. Hasad Yayıncılık<br />
Ltd. Şti. P.K. 212. Kadıköy. 34711 İSTANBUL.<br />
309
CEYLAN, A. 1994. Tarla Tarımı. Ege Ün. Basımevi, Bornava / İZMİR.<br />
ÇAKMAKÇI, R. vd. 2005. Organik Tarım. Atatürk Ün. Ofset Tesisleri.<br />
ERZURUM.<br />
ÇEPEL, N. 2003. Ekolojim Sorunlar ve Çözümleri. TÜBİTAK Popüler<br />
Bilim Kitapları 18. Atatürk Bulvarı Nu: 221 Kavaklıdere 06100. ANKARA.<br />
DÎZDAR, Y. 1984. Toprak, Nedir? Nasıl oluşur? Nasıl Yok olur? Nasıl<br />
Korunur? TBK. Köy Hizmetleri Genel Müd. Yayınları. Yayın No: 773.<br />
ANKARA.<br />
DURMUŞKÂHYA, C 2006. Bitkisel Hayat. TÜBİTAK, Popüler Bilim<br />
Kitapları 216. Atatürk Bulvarı No: 221 Kavaklıdere. 06100 ANKARA.<br />
ER, C (Derleyen) 1998. Organik Tarım Ders Notları. Roto. Ank. Ün.Fen<br />
Bilimleri Enst. Tarla Bitkileri Anabilim Dalı. ANKARA.<br />
ESER, D. 1997. Tarımsal Ekoloji. Ank.Ün. Ziraat Fak. Yayın No: 1473, Ders<br />
Kitabı. 438. ANKARA.<br />
ESER, D.,vd. 1997. Tarımsal Ekoloji Terim ve Tanımlar Sözlüğü. Yayın No:<br />
1474. Yrd. Ders Kitabı: 439. ANKARA.<br />
ESER, D. ve H.H. GEÇİT 2007. Ekoloji. Ank.Ün. Basımevi. İncitaşı Sok.<br />
No: 10 06510 Beşevler/ANKARA.<br />
FAO/BM TEMATTK GRUBU, 2003. Türkiye'de Bioçeşitlilik ve Organik<br />
Tarım Çalıştayı Raporu. ANKARA.<br />
FARİS, M.A. and M.HASANKHAN (Editors) 1993. Sustain able<br />
Agriculture ın Egypt. Lynne Reinner publishers. Boulder and London /<br />
UNITED KINDOM.<br />
GÜNDÜZ, M. 1994. Dünyada ve Türkiye'de ORGANİK TARIM. Organik<br />
Ürün Pazarları ve Türkiye İhracatı Açısından Değerlendirilmesi. İGME,<br />
Araştırma ve Geliştirme Dairesi Başkanlığı. ANKARA.<br />
GÜNEĞI, S. (Editör), 2006. Organik Tarım. TKB Yayın Dairesi Başkanlığı.<br />
Çiftçi Eğitim Serisi Yayın No: 2004/1 ANKARA.<br />
IŞIK, K. (Editör ve Çevirmen), 2004. Bitki Biyolojisi. Palme Yayıncılık.<br />
ANKARA.<br />
310
ÎZMtR TARIM tL MÜDÜRLÜĞÜ, 2002. Organik Tarım. Emre Basımevi.<br />
855. Sok. Nu: 51. İZMİR.<br />
KALÇIN, F.T. 2002. Tıbbi Bitkilerde Ekolojik Tarım. Ank.Ün.Fen Bilimleri<br />
Enst. Tarla Bitkileri Anabilim Dalı. Seminer, ANKARA.<br />
KARATAŞ, N. 2003. Organik Bitki Besin Maddelerinin Yem Bitkilerinde<br />
Kullanılması. Ank. Ün. Fen Bilimleri Enst., Tarla Bitkileri Anabilim Dalı.<br />
Seminer. ANKARA.<br />
KIRIMHAN, S. 2005. Organik Tarım Sistemleri ve Çevre. Turhan Kitapevi<br />
Ofset Matbaacılık Tesisleri. ANKARA.<br />
MARANGOZ, M. 2008. Organik Ürünlerin Pazarlanması. Ekin Basım ve<br />
Yayın Dağıtım. Altiparmak cad. Burç Pasajı. Nu. 27-29. BURSA.<br />
OR-KOOP, 2005. Avrupa Birliği Sürecinde Orman Köylüsü ve<br />
Ormancılığımızdaki Yeri. Replik Rekl. ve Arşt. Hizmetleri Ltd. Şti.<br />
Abdullah Cevdet Sokak 12/3. Çankaya, 06680 ANKARA.<br />
ÖZTÜRK, A. vd (Editörler) 2001. Türkiye II. Ekolojik Tarım Sempozyumu.<br />
ANTALYA.<br />
POLAT, M. 2003. Meyvecilikte Ekolojik Tarım Uygulamaları. Ank. Ün. Fen<br />
Bilimleri Enst. Bahçe Bitkileri Anabilim Dalı. Seminer. ANKARA.<br />
SAYIN, C. 2002. Dünya, AB ye Türkiye'de Organik Tarıma Yönelik<br />
Gelişmeler ve İzlenen Politikalar. İzmir Ticaret Borsası Yayınları. Yayın No:<br />
76. İZMİR.<br />
SAYIN, S.,y 1989; Çeşitli Yönleri ile ANIZLARIN Yakılması. TKB: Köy<br />
Hizmetleri Genel Md. Baskı İşleri Müdürlüğü. ANKARA.<br />
SERÎN, Y. (Editör) 2008. Yem Bitkileri ve Mer'aya Dayalı Hayvancılık<br />
Eğitimi Erciyes Üniversitesi Yayın No: 160. s.s. Yerköy Köyü Tarımsal<br />
Kalkınma Kooperatifi Yayın No: 2 KAYSERİ.<br />
SIEBENEICHER, G.E. 1993. Handbuch für den Biologischen Landbau.<br />
Maturbuch Verlag. AUSBURG/DEUTSCHLAND.<br />
SÜRMELÎ, A. 2002. Sürdürülebilir Tarım Teknikleri. STCYD. ANKARA.<br />
311
TAKKA, S. 1993. Arazi Toplulaştırılması. Kültürteknik Derneği Yayınları<br />
No:l ANKARA.<br />
TKB. 2001. Organik Tarım El Kitabi. TKB. Yayın Dairesi Başkanlığı.<br />
ANKARA.<br />
TKB. 2003. Organik <strong>tarım</strong>ın Genel İlkeleri. APK Planlama ve Projeler<br />
dairesi Başkanlığı. ANKARA.<br />
TKB. 2004. II. Tarım Şurası Sonuç Raporları. TKB. ANKARA.<br />
TKB. 2005. Organik Tarım Kanunu ve Organik Tarım Esasları ve<br />
Uygulamasına İlişkin Yönetmelik. TKB. Yayın Dairesi Başkanlığı.<br />
ANKARA.<br />
YAMAN, N.A. 2004. Arıcılık ve Türkiye'de Arıcılığın Karşılaştırmalı<br />
Analizi. İvedi Finansal Danışmanlık Hizmetleri Limited Şirketi.<br />
İSTANBUL.<br />
YAMAN, N.A. 2007. Organik Tarımın Türkiye'deki Son Durumu: Ank.<br />
Üni. Fen Bilimleri Enstitüsü, Tarla Bitkileri Anabilim Dalı. Tezsiz Yük.<br />
Lisans Dönem Projesi. ANKARA.<br />
YANMAZ, R. ve S.ATLI, 2006. Sorularla Organik Tarım. ÖRGÜDER<br />
Yayınları: 01. ANKARA.<br />
YAVUZ, F. (Editör), 2005. Türkiye'de Tarım TKB. Yayın Dairesi<br />
Başkanlığı. ANKARA.<br />
ZENGİN, M. 2007. Organik Tarım. Hasat Yayıncılık Ltd. Şti. P.K: 212<br />
Kadıköy. 34711. İSTANBUL.<br />
• Bu alanda yazılmış çok sayıda makale takip edilmiştir.<br />
• Bu konu ile ilgili çok sayıda Web sayfası izlenmiştir.<br />
312
İTO YAYINLARI (2008)<br />
2008-1 Türkiye'nin Küreselleşmesi Fırsatlar ve Tehditler (3 cilt)<br />
2008-2 İnternet Üzerinde Hukuki Yükümlülükler - Bilişim Suçları<br />
2008-3 Avrupa Birliği'ne Uyum Sürecinde Otomotiv Sektörü Rehberi<br />
2008-4 Türkiye'de KOBİ'lerin BASEL H'ye Uyum Süreci ve Öneriler<br />
2008-5 Orta Asya'da Girişimcilik: Fırsatlar, Sorunlar ve Çözüm Önerileri<br />
2008-6 Lonca'dan Oda'ya Nadir Eserler Katalogu<br />
2008-7 Organik Pamuk ve Tekstil Sanayi<br />
2008-8 İş Dünyasına Yönelik Bilgi Merkezleri<br />
2008-9 İstanbul Ticaret Odası Görev ve Hizmetler<br />
2008-10 Uluslararası Hizmet Ticaretinde Gelişmekte Olan Ülkeler ve<br />
Türkiye<br />
2008-11 İstanbul'da Şiddet ve Şiddetin Sosyolojik Arka Planı<br />
2008-12 İhracat Yönelimli Yabancı Yatırım Ortamı: Karşılıştırmalı Bir<br />
Analiz ve Politika Önerileri<br />
2008-13 AB ve Diğer Uluslararası Birlikler ile İlişkilerde Türkiye'nin<br />
Seçenekleri<br />
2008-14 Yöneticilerin Toplantı Yönetimi Becerileri ve Çalışanların Kararlara<br />
Katılma Düzeyleri Arasındaki İlişkinin Değerlendirilmesi<br />
2008-15 Yöneticilerin Liderlik Stilleri, Değişim Yönetimi ve Ekip Çalışması<br />
Arasındaki İlişkilerin Çok Yönlü Olarak Değerlendirilmesi<br />
2008-16 Kozmetik, Güzellik ve Itriyat Sektörünün Sorunları, Çözüm<br />
Önerileri ve Geleceği<br />
2008-17 Fiyat İndeksleri<br />
2008-18 Öğrenci Yönetmeliği<br />
2008-19 Yeni Başlayanlar İçin Tüccarlığın Prensipleri<br />
2008-20 Dersaadet / İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası'nda Kayıtlı Olan<br />
Banker, Tüccar ve Komisyoncuların İsimleri<br />
2008-21 İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası Mecmuası<br />
2008-22 Sigortacılık Yasası, Yeni Yönetmelikler, Yeterlilik Belgesi ve<br />
Levhalar<br />
2008-23 Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelere Yönelik Vergi Teşvik Politikası<br />
2008-24 Küreselleşme Sürecinde Rekabet Gücünün Artırılması ve<br />
Türkiye'deki KOBİ'ler<br />
2008-25 Sigorta Sektörünün, Sigorta Düzenleme ve Denetleme Yasasından<br />
Beklentileri ve Vergi Problemleri<br />
2008-26 Türkiye'de Sınır Ticaretinin Gelişimi ve Mevcut Durumu<br />
2008-27 Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Eksik ve Aksak<br />
Yönleri ile Tadiline İlişkin Çözüm Önerileri<br />
2008-28 Teknik Eğitim Fakülteleri Araştırması<br />
313
2008-29 Meslek Yüksek Okulları Araştırması<br />
2008-30 Solvent ve Baz Yağların Kullanımına Yönelik Karşılaşılan Sektör<br />
Sorunları<br />
2008-31 Enerji ve Çevre Uyumu<br />
2008-32 Dünyada Türkiye ve İstanbul (Broşür)<br />
2008-33 Turkey & İstanbul in the World (broşür)<br />
2008-34 Türkiye'de Kongre Turizmini Geliştirme İmkanları<br />
2008-35 Sahra Altı Ülkeleri Pazar Araştırması: Senegal, Mali, Fildişi Sahili,<br />
Gana<br />
2008-36 Avrupa Birliği Vergi Sisteminde Gelişmeler<br />
2008-37 Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa'daki Yankıları (2.baskı)<br />
2008-38 20 Soruda Reach: AB'nin Yeni Kimyasallar Stratejisi<br />
2008-39 Mikroenerji Santralleri<br />
2008-40 AB ve Türkiye'de Sosyal Diyalogun Gelişimi<br />
2008-41 İş Makinası Tescil Belgesi İşlemleri<br />
2008-42 Milano Ulusal ve Uluslararası Tahkim Odası Tahkim Kuralları<br />
2008-43 Makro Ekonomik Göstergeler<br />
2008-44 Kamu İhale Kanunu'na Göre Sağlık ve İnşaat Sektörlerinde Teklif<br />
Hazırlama ve Sözleşme Yönetimi<br />
2008-45 Rakamlarla İstanbul Ekonomisi<br />
2008-46 istanbul in Figures<br />
2008-47 Rakamlarla İstanbul Ekonomisi (Arapça)<br />
2008-48 Rakamlarla İstanbul Ekonomisi (Rusça)<br />
2008-49 Türk Yan Sanayi Borsası Üye Profili Araştırması<br />
2008-50 Türk Bankacılık Sektöründe Yabancılaşma: Risk mi, Fırsat mı?<br />
2008-51 Uluslararası Finans Merkezi Olarak İstanbul'un Yapılanması ve<br />
Finans Kümelenmesi<br />
2008-52 Taşınmaz Kültürel Miras Yönetimi ve Mali Teşvikler<br />
2008-53 Uluslararası Ticarette Risk Yönetimi<br />
2008-54 Bavul Ticareti ile Başlayan Tekstil Dış Ticaretinin Sorunları ve<br />
Çözüme Yönelik Beklentileri<br />
2008-55 İstanbul'da Gayrimenkul Pazarı<br />
2008-56 Türkiye Ekonomisinde Son Yıllarda Yaşanan Yüksek Oranlı<br />
Büyüme Rakamlarının İç Piyasa Üzerindeki Etkileri<br />
2008-57 Türkiye'de Katılım Bankacılığı<br />
2008-58 Sorularla Açıklamalı Güncel Kambiyo Mevzuatı<br />
2008-59 Türkiye'de Yayın Hayatı (Türkçe)<br />
2008-60 Türkiye'de Yayın Hayatı (İngilizce)<br />
2008-61 Türkiye'de Yayın Hayatı (Almanca)<br />
2008-63 Rakamlarla Türkiye Ekonomisi (Türkçe)<br />
2008-64 Rakamlarla Türkiye Ekonomisi (İngilizce)<br />
314
2008-65 Yer-Yüzey, Havuz Suyu Kimyasalları Mevzuat, Sorunları ve<br />
Çözüm Önerileri<br />
2008-66 2007 Yılı İstanbul Küçük Sanayi Kapasite Kullanım Araştırması<br />
2008-67 Türk Tekstilinin Altyapısının Yaşaması için Alınması Gereken<br />
Önlem ve Çözümler<br />
2008-68 Trafik Kaza Tutanakları ile İlgili Uygulamada Karşılaşılan<br />
Sorunlar ve Çözüm Önerileri<br />
2008-69 Sosyal Güvenlikte Yeni Dönem ve İstihdam Paketinin Getirdikleri<br />
2008-70 Bir Zamanlar İstanbul: Şehir Mektupları<br />
2008-71 Yargıtay Kararları Işığında Sorularla 4857 Sayılı İş Yasası<br />
(gncl.2.bs)<br />
2008-72 Hamdım.. .Çizdim.. .:Mesnevi'den Çizgiler<br />
2008-73 Türkiye'de Tarımsal Kooperatifçilik ve AB Modeli<br />
2008-76 2023 İçin 13 Genç Fikir<br />
2008-77 Elektronik Ticaretin Vergilendirilmesi<br />
2008-78 Ottoman Hospitality and Its Impact on Europe<br />
2008-79 Başarılı lhracatçılar'2007 (kitap-cd)<br />
2008-80 İstanbul'un Ekonomik ve Sosyal Göstergeleri<br />
2008-81 İstanbul'un Ekonomik ve Sosyal Göstergeleri (İng)<br />
2008-82 Türk El Halıcılığı Sektör Araştırması<br />
2008-83 Ekonomik Rapor: 2008<br />
İTO YAYINLARI (2009)<br />
2009-1 Züccaciye-Turizm Sektörleri Ekonomik Etkileşimi<br />
2009-2 2009-2 Züccaciye-Turizm Sektörleri Ekonomik Etkileşimi (özet)<br />
* Şubat 2009 itibariyle.<br />
Not: 2004 yılı ve sonrası çıkan bütün yayınlarımıza internet sitemizden tam<br />
metin olarak ücretsiz ulaşılabilmektedir.<br />
315
2008-21 İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası Mecmuası<br />
2008-22 Sigortacılık Yasası, Yeni Yönetmelikler, Yeterlilik Belgesi ve<br />
Levhalar<br />
2008-23 Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelere Yönelik Vergi Teşvik Politikası<br />
2008-24 Küreselleşme Sürecinde Rekabet Gücünün Artırılması ve<br />
Türkiye'deki KOBİ'ler<br />
2008-25 Sigorta Sektörünün, Sigorta Düzenleme ve Denetleme Yasasından<br />
Beklentileri ve Vergi Problemleri<br />
2008-26 Türkiye'de Sınır Ticaretinin Gelişimi ve Mevcut Durumu<br />
2008-27 Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Eksik ve Aksak<br />
Yönleri ile Tadiline İlişkin Çözüm Önerileri<br />
2008-28 Teknik Eğitim Fakülteleri Araştırması<br />
2008,29 Meslek Yüksek Okulları Araştırması<br />
2008-30 Solvent ve Baz Yağların Kullanımına Yönelik Karşılaşılan Sektör<br />
Sorunları<br />
2008-31 Enerji ve Çevre Uyumu<br />
2008-32 Dünyada Türkiye ve İstanbul (Broşür)<br />
2008-33 Turkey & İstanbul in the World (broşür)<br />
2008-34 Türkiye'de Kongre Turizmini Geliştirme İmkanları<br />
2008-35 Sahra Altı Ülkeleri Pazar Araştırması: Senegal, Mali, Fildişi Sahili,<br />
Gana<br />
2008-36 Avrupa Birliği Vergi Sisteminde Gelişmeler<br />
2008-37 Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa'daki Yankıları (2.baskı)<br />
2008-38 20 Soruda Reach: AB'nin Yeni Kimyasallar Stratejisi<br />
2008-39 Mikroenerji Santralleri<br />
2008-40 AB ve Türkiye'de Sosyal E>iyaloğun Gelişimi<br />
2008-41 İş Makinası Tescil Belgesi İşlemleri<br />
2008-42 Milano Ulusal ve Uluslararası Tahkim Odası Tahkim Kuralları<br />
2008-43 Makro Ekonomik Göstergeler<br />
2008-44 Kamu İhale Kanunu'na Göre Sağlık ve İnşaat Sektörlerinde Teklif<br />
Hazırlama ve Sözleşme Yönetimi<br />
2008-45 Rakamlarla İstanbul Ekonomisi<br />
2008-46 istanbul in Figures<br />
2008-47 Rakamlarla İstanbul Ekonomisi (Arapça)<br />
2008-48 Rakamlarla İstanbul Ekonomisi (Rusça)<br />
2008-49 Türk Yan Sanayi Borsası Üye Profili Araştırması<br />
2008-50 Türk Bankacılık Sektöründe Yabancılaşma: Risk mi, Fırsat mı?<br />
2008-51 Uluslararası Finans Merkezi Olarak İstanbul'un Yapılanması ve<br />
Finans Kümelenmesi<br />
2008-52 Taşınmaz Kültürel Miras Yönetimi ve Mali Teşvikler<br />
2008-53 Uluslararası Ticarette Risk Yönetimi<br />
316
2008-54 Bavul Ticareti ile Başlayan Tekstil Dış Ticaretinin Sorunları ve<br />
Çözüme Yönelik Beklentileri<br />
2008-55 İstanbul'da Gayrimenkul Pazarı<br />
2008-56 Türkiye Ekonomisinde Son Yıllarda Yaşanan Yüksek Oranlı<br />
Büyüme Rakamlarının İç Piyasa Üzerindeki Etkileri<br />
2008-57 Türkiye'de Katılım Bankacılığı<br />
2008-58 Sorularla Açıklamalı Güncel Kambiyo Mevzuatı<br />
2008-59 Türkiye'de Yayın Hayatı (Türkçe)<br />
2008-60 Türkiye'de Yayın Hayatı (İngilizce)<br />
2008-61 Türkiye'de Yayın Hayatı (Almanca)<br />
2008-63 Rakamlarla Türkiye Ekonomisi (Türkçe)<br />
2008-64 Rakamlarla Türkiye Ekonomisi (İngilizce)<br />
2008-65 Yer-Yüzey, Havuz Suyu Kimyasalları Mevzuat, Sorunları ve<br />
Çözüm Önerileri<br />
2008-66 2007 Yılı İstanbul Küçük Sanayi Kapasite Kullanım Araştırması<br />
2008-67 Türk Tekstilinin Altyapısının Yaşaması için Alınması Gereken<br />
Önlem ve Çözümler<br />
2008-70 Bir Zamanlar İstanbul: Şehir Mektupları<br />
2008-72 Hamdım...Çizdim...:Mesnevi'den Çizgiler<br />
2008-76 2023 İçin 13 Genç Fikir<br />
* Ocak 2009 itibariyle.<br />
Not: 2004 yılı ve sonrası çıkan bütün yayınlarımıza internet sitemizden tam<br />
metin olarak ücretsiz ulaşılabilmektedir.<br />
317