07.11.2014 Views

Ocak-Haziran 2010 - İlahiyat Fakültesi - Harran Üniversitesi

Ocak-Haziran 2010 - İlahiyat Fakültesi - Harran Üniversitesi

Ocak-Haziran 2010 - İlahiyat Fakültesi - Harran Üniversitesi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

HRÜĠFD Yıl: 15 Sayı: 23| <strong>Ocak</strong>-<strong>Haziran</strong> <strong>2010</strong> 73<br />

olan olumlu anlamlarıyla ele alıp, sebep-sonuç ilişkisi içinde mütalaa edecek<br />

olursak, Allah’a itaat etme, insanı tevazua, tevazu’ ise, kâmil mü’min olmaya<br />

götürür.<br />

“Müstekbir” املستكَب kendisini başkasından büyük gören, başkasını kendi-<br />

املستضعف anlamlısı, sinden küçük ve önemsiz gören kişilerdir. 1 Bu kavramın zıt<br />

“Müstad‘af” olup birilerini zayıf ve önemsiz görme demektir. 2 Bu şekil bir<br />

duygu sapmasına giren kişilerin sergileyeceği tüm davranış biçimleri, hem<br />

kişisel, hem de toplumsal hayatı çeşitli huzursuzluklara ve kaoslara sürükleyerek<br />

birer zalim, sadist ve diktacı olacaklarına işaret etmektedir. Öbür taraftan.<br />

“müstekbir” kavramıyla aynı anlama gelen املتكَب”‏mütekebbir ile<br />

“Cebbar” اْلبار kavramları aynı ayette bir arada zikredilmiştir.<br />

Sayısız ihtiyaçları olmakla beraber son derece aciz ve güçsüz bir varlık<br />

olmakla beraber, büyük belâ ve elemlerle her zaman karşı karşıya olan insanın<br />

elbette büyüklenmeye hakkı olamaz. Kur’ân böyle bir tasavvuru, cahiliye<br />

geleneği olarak inkârcılığın temel unsuru saymakta ve bu tür insanların hiçbir<br />

gerçeği kabul etmeyeceklerini şöyle haber vermektedir:<br />

َ<br />

آَيَاتِ‏ َ<br />

‏ِض بِغًَنِْ‏ احلَِّْق وَإِ‏ ‏ْن ي ‏َرَوْا كُ‏ ‏َّل آَيٍَة ‏َال ي ‏ُْؤمِنُوا ‏ِبَِا وَإِ‏ ‏ْن ي ‏َرَوْا سَبِيل الر شْ‏ ‏ِد ‏َال ي ‏َتَّخِ‏ ذُوهُ‏<br />

سَأَصْرِفُ‏ عَ‏ ‏ْن الَّذِي ‏َن ي ‏َتَكَبَّرُوَن ‏ِف اْلَْرْ‏<br />

سَبِيلً‏ وَإِ‏ ‏ْن ي ‏َرَوْا سَبِيل الْغَ‏ ‏ِّي ي ‏َتَّخِ‏ ذُوهُ‏ سَبِيًل ذَلِ‏ ‏َك بِأَن ‏َّهُ‏ ‏ْم كَذَّبُوا بِآَيَاتِنَا وَكَانُوا عَنْهَا غَافِلِ‏ ‏ٌَن<br />

َ<br />

“Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları, ayetlerimden yüz çevirteceğim.<br />

Onlar bütün delilleri, mucizeleri görseler yine de inanmazlar. Doğru<br />

yolu görseler, yol olarak benimsemezler, azgınlık yolunu görseler hemen onu<br />

yol edinirler. Bu onların ayetlerimizi yalanlamalarından ve onlardan habersiz<br />

kalmalarından ileri gelmektedir.” 3<br />

İşte tüm gerçekleri görmezlikten gelmek, gördükleri her doğruya karşı direnerek<br />

yalanlamak kadar insan için daha tehlikeli bir davranış biçimi ve<br />

anlayış tarzı bulunmadığında hiç bir kuşkuyoktur. Bu nedenle, yücelik sadece<br />

Allah’ın hakkı olup, 4 bu anlamdaki “Mütekebbir” الْمُتَكَبِّرُ‏ sıfatı da, sadece<br />

O’na has üstün bir sıfattır. 5 O’nun dışında, hangi nedene dayalı olursa olsun<br />

herhangi bir varlığa yücelik isnat edilmesi, Kur’ân-ı Kerim tarafından son<br />

derece çirkin görülerek, şiddetle kınanmış ve yerilmiştir.<br />

الفسق 6. Fısk<br />

1 Bkz ez-Zebidî, Tacü’l-Arus, c. XIV (bsy. Kahire: Darü’l-Hidaye, bty) s. 6“kbr” md.si<br />

2 Bkz. ez-Zebidî, Tacü’l-Arus, c. XXIV (bsy. Kahire: Darü’l-Hidaye, bty) s. 51, “d.‘a. f” maddesi.<br />

3 A‘raf, 7/146<br />

4 “Hamd, çocuk edinmeyen, hükümranlığında ortağı bulunmayan, düşkün olmayıp yardımcıya<br />

da ihtiyacı olmayan Allah’a mahsustur. O’nu gereği gibi büyükle!” (İsra, 17/111)<br />

5 “…O; güçlü, buyruğunu her şeye geçiren ulu olan Allah’tır…” (Haşir, 59/23)

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!