13.01.2015 Views

Başlarken - Türk Eğitim-Sen

Başlarken - Türk Eğitim-Sen

Başlarken - Türk Eğitim-Sen

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Makale<br />

Öğretim dilinin<br />

yabancılaştırılması<br />

orta ve yükseköğretim<br />

kurumlarında gittikçe<br />

yaygınlaştırılmıştır.<br />

1950’li yıllarda orta<br />

öğretimde başlayan<br />

yabancı dille<br />

öğretim, 60’lı yıllarda<br />

yükseköğretime de<br />

sıçramış ve yapılan<br />

propagandalarla yabancı<br />

dille öğretim kaliteli<br />

öğretimle eşanlamlı<br />

gibi anlaşılır olmuştur.<br />

Milyonlarca öğrenci<br />

içerisinden seçilen en<br />

zeki öğrencilerin gittiği<br />

yabancı dille öğrenim<br />

yapan bu okulların<br />

başarısının temelinde,<br />

yabancı dille öğretim<br />

mi, yoksa bu seçkin<br />

öğrencilerin zekâsının mı<br />

etkili olduğu, ayrıca bu<br />

öğrencilerin ana dilleriyle<br />

öğrenim görmeleri<br />

durumunda daha başarılı<br />

olup olamayacakları<br />

hiç tartışma konusu<br />

yapılmamıştır.<br />

diğer yandan da çok önceleri<br />

başlayan ve epeyce mesafe alınan<br />

yazı dilinin sadeleştirilmesi için<br />

tedbirler almışlar ve bunu da büyük<br />

oranda başarmışlardır.<br />

Türkiye Cumhuriyet’inin<br />

kuruluş senedi olan Lozan<br />

Antlaşması’nın ülkedeki bazı<br />

azınlık okullarıyla ilgili şu bölümü<br />

dikkat çekicidir: “… Nitekim<br />

bundan üç hafta önce, İstanbul<br />

Vilâyeti makamları, Müttefik<br />

eğitim kurumlarına (okullarına)<br />

gönderdikleri bir genelgede, Türk<br />

dili, Türk tarihi ve Türkiye coğrafyası<br />

okutmak üzere, üç Türk<br />

öğretmen kullanmalarını buyurmuşlardır.<br />

Bu buyuru, özellikle<br />

can sıkıcı bir niteliktedir; çünkü bu<br />

kurumlar, öğrencilerine Türk dilini<br />

öğretmekten bir an geri kalmamışlardır-<br />

bu da kaldı ki, doğaldır;<br />

fakat onları, kamu makamlarınca<br />

atanmış öğretmenler kullanmaya<br />

zorlamakla; bu öğretmenlere<br />

verilecek ücreti saptamakla; bu<br />

kurumları öğretimlerini Türkçe<br />

yapmak zorunda bırakmakla,<br />

okulların işleyişine çok ciddi engeller<br />

çıkartılmış olduğu da gerçektir.”<br />

İngiliz temsilci M. Ryan’ın<br />

bu konuşmasına İsmet Paşa; “Yabancı<br />

kurumların varlığını kabul<br />

etmekle, Türkiye’nin Müttefik<br />

Devletlere çok büyük bir ödünde<br />

(tavizde) bulunulmakta olduğunu<br />

belirtti. Türkiye, uluslararası bir<br />

sözleşmeye bu konuda bir hüküm<br />

konulmasını karşılığı ne olursa<br />

olsun- kabul edemez.” diye tepki<br />

göstermiştir (Meray, 2001, 6. C.<br />

S. 46, 47). Burada tartışılan mesele<br />

her ne kadar ülke içerisindeki<br />

yabancı okullarıyla ilgiliyse de<br />

konuyla ilgili tutumu göstermesi<br />

bakımından önemlidir.<br />

Kuruluş ve yapılanma döneminde<br />

Devlet, dil konusunda<br />

oldukça hassas davranmış, ancak<br />

aydınların ve devlet yöneticilerinin<br />

milli heyecanı, zaman<br />

içerisinde bütün amaçlara ulaşılmışçasına<br />

başka alanlara evirilmeye<br />

başlamış ve yeni devletin<br />

birtakım iddialarla kurduğu bazı<br />

okullardan başlayarak öğretim<br />

dili değişikliğine gidilmiştir.<br />

Özellikle bu okullardan başlanılması<br />

adeta birtakım güçlerin<br />

kurucu iradeyle hesaplaşması gibidir.<br />

Öğretim dilinin yabancılaştırılması<br />

orta ve yükseköğretim<br />

kurumlarında gittikçe yaygınlaştırılmıştır.<br />

1950’li yıllarda orta<br />

öğretimde başlayan yabancı dille<br />

öğretim, 60’lı yıllarda yükseköğretime<br />

de sıçramış ve yapılan<br />

propagandalarla yabancı dille<br />

öğretim kaliteli öğretimle eşanlamlı<br />

gibi anlaşılır olmuştur. Milyonlarca<br />

öğrenci içerisinden seçilen<br />

en zeki öğrencilerin gittiği<br />

yabancı dille öğrenim yapan bu<br />

okulların başarısının temelinde,<br />

yabancı dille öğretim mi, yoksa<br />

bu seçkin öğrencilerin zekâsının<br />

mı etkili olduğu, ayrıca bu öğrencilerin<br />

ana dilleriyle öğrenim görmeleri<br />

durumunda daha başarılı<br />

olup olamayacakları hiç tartışma<br />

konusu yapılmamıştır. Hâlbuki<br />

bir ya da daha fazla yabancı dili<br />

çok rahat öğrenebilecek seviyede<br />

olan ve de hem ülkenin, hem<br />

de kendilerinin ihtiyaçları için<br />

öğrenmeleri gereken bu öğrencilere<br />

alan derslerini yabancı dille<br />

okutmak gibi bir garabet devlet<br />

tarafından dayatılmış ve esasen<br />

kanunlar ve Anayasa karşısında<br />

suç işlenmiştir. Bu uygulamada<br />

eğer kasıt yoksa amaç ile araç<br />

birbirine karışmıştır. Yabancı dil<br />

bilme, insanların dünyanın farklı<br />

yerlerinde ortaya çıkan birikimlere,<br />

şahıs veya toplum için yararlanmak<br />

üzere ulaşma aracıdır.<br />

Ancak Türkiye’deki eğitimin asıl<br />

amacı, yabancı dili öğrenmek haline<br />

getirilmiş ve belirtildiği üzere<br />

araç, amacın yerine çıkartılmış<br />

ve asıl amaç dikkate alınmaz olduktan<br />

başka seçkin zeki öğrencilerin<br />

zekaları köreltilmiştir.<br />

Yüksek Öğretim Kurumu’nun<br />

yabancı dil konusundaki tutumunu<br />

anlatacak bir tabir, henüz Türkçenin<br />

söz dağarcığında yoktur.<br />

Aslında yabancı dil denildiğinde<br />

çoğulluk söz konusu edilmektedir,<br />

ancak Türkiye’de yaşayan hemen<br />

herkes, bilhassa aydınlar ve YÖK<br />

yabancı dil denildiğinde İngilizceyi<br />

anlamakta ve diğer dillere hiç<br />

ihtiyaç olmadığı ya da olmayacağı<br />

gibi bir anlayış yerleştirilmeye çalışılmaktadır.<br />

14<br />

Eğitimin Sesi

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!