yarın ve iki gün sonrasına yarından sonra yahut o bir gün deriz. Sonraki günlere evvelki günlerin ertesi veferdası tesmiye ederler.İmdi kamilen bir gün yirmi dört saattir. Ve yedi gün bir hafta olup dört hafta dahi bir ay eder ki otuzgün demektir.Kezalik on iki aya bir sene yahut bir yıl derler ki bu dahi üç yüz altmış beş günden ibarettir. Seneninher üç mahına bir mevsim yahut fasıl ıtlak ederler. Bir senede dört mevsim bulunup isimlerine bahar, yaz,güz, kış denilir” (Necîb, 1864: 44).Şihafî malûmat dersiyle paralel konulara yer veren bir diğer eser M. S.’nin yazmış olduğu Elifba-yıCedide adlı eseridir. Bu eserde de ilk kez dünyanın beş kıtası tanıtılmıştır. Eserde Avrupa kıtası hakkındakimetnin ilk cümlesi şöyledir: “Avrupa kıtası dünyanın mamûriyyet ve medeniyet ve servet ve saâdettarafından en muteber ve en meşhûru olduğundan orada gerek ulûm fünûn gerek sâir sanâi’-i nâfıa(bayındırlık sanayi) kemâldir. ….” (M. S., 1875: 29). Aynı eserde bir başka yenilikle karşılaşmaktayız.Değerlendirilen <strong>elifba</strong> kitapları arasında, -içinde soyut kavramların karşılığı sözcükler yer almış olsa da- birşiir metni ilk kez bu kitapta yer almaktadır:Gayretli KarıncaNazar et karıncaya yaz vakti durmaksızınÇalışıp gayret eder zâyi-i vakt etmeksizinBütün kış yemeklerin hiç kusûr bırakmaksızınCem’ eder gece gündüz yaz daha geçmeksizinÖyle biz de çalışıp çabalasak çocukluktaBir büyük mekûlât (yiyecekler) ederiz kış vakitteSefillik yüzünden hem hâlimiz olur penahİtibar meydanında kalmaz yüzemez seyyah (M. S., 1875: 28)Yukarıdaki örnekler, çocuğun sözcük dağarcığına hitap etmekten uzak olmasına rağmen türaçısından <strong>elifba</strong> kitaplarında ilk kez bu tip metinlerin yer alması eğitim tarihimiz açısından önemlidir.Eserlerde, dönemin güncel olaylarının ve yaşam koşullarının yer aldığı da görülmektedir. Bu türörnekler cümle düzeyinde kalmaktadır: “Biraz gaz satın al. Bu çocuk zarf satar.” (Bağdadî, 1896: 20),“Yaşasın Kanun-ı Esasi. Yaşasın müsavat, yaşasın adalet. Yaşasın vatan. Yaşasın padişahımız.” (Harputî,1909: 20), “Bursa ve İzmir bizimdir. Yaralılarımıza yardım edelim. Yunan İzmir’de asla duramaz.”(Köprülü, 1918: 22)Mehmed Şemseddin’in yazmış olduğu resimli Elifba (1898) iki özelliğiyle dikkat çeker. 1) Yazareserinde önce sözcük öğretimini gerçekleştirir. “kedi, kara, uzun, kuş, pek, yuva, cehd, eğlence… gibi.” Dahasonra öğrettiği sözcükleri cümle içinde kullanır: “Bu kedi benimdir. Kuyruğu uzundur. Kedi kısmının pençesiyumuşaktır; lâkin tırnakları keskindir. Kedi, fareyi gözlüyor. Koş! Fare! Koş! Eğer koşmaz isen kedi seniyakalar. Şu fare yuvasına koşuyor. Kedi onu yakalayamadı. Kedi eğer ceht ve gayret ede ede tutabilir miydi?
Tutardı; lâkin yuvasına girince tutamaz. Hiç kendi kuyruğunu tutmaya çalışan kedi gördünüz mü?‘Kuyruğumu tutacağım’ diye feril feril dönen kediyi görmek, pek eğlencelidir.” (1898: 46,47)2) Yazar ayrıca eserde çocuklara, ona kadar rakamları öğretir. Yazarın rakamları öğretme tekniğidiğer <strong>elifba</strong> kitaplarında yoktur. Aşağıdaki metinde yer alan nesnelerin resimleri eser içinde mevcuttur:“Şu yapraklar arasında bulunan armutlar kaç adettir?” bir, iki.“Şu yuvanın yanında kaç kuş var?” bir, iki, üç.“Şurada kaç kız oturuyor?” Bir, iki, üç, dört.“Şurada çocuklar kaçtır?” Bir iki, üç, dört, beş.“Şu dalda kaç kiraz var? Bir, iki, üç, dört, beş, altı.“Şu elmalar kaç adettir? Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi.“Şu havuzda kaç balık var?” Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz.“Şu fidanda kaç gül var?” Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz.“Şu koşan kurtlar kaçtır?” Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, on.” (1898: 52, 53)Mustafa Hamid, Resimli Elifba (1920) adlı eserinde çocuklara ders anlatırken levhaların kullanılmasıgerektiğini vurgularken, eserde yer alan metinleri nasıl belirlediğini şu şekilde ifade eder: “Meselâ birlokomotifin Fi! Fi! Fi! … yaparak hareketi (f) harfini, kuzuların melemesi (m) harfini, horuldamak (h)harfini sesleriyle çocuğun zihninde nakş için kullanılmakta ve bunlar en müfit levhalarla temsil edilmektedir.Böyle resimler silsilesiyle <strong>elifba</strong> yanı zamanda ‘eşya dersi’ ve ilk seneler coğrafyası demek olan ‘yurt bilgisi’mevzularını da sinesine alarak küçük mektepli için en istifadeli ve hoş bir ders mahiyetini ahz etmektedir. İşbu risalede mebzul bir surette temsil edilen hayvanatlardan maada meselâ (ırmak, ova, dağ: s. 13) (deniz,ada s. 16), (orman, tarla s. 21) (göl s. 43) resimleri yurt bilgisine ait bir heyet-i mecmua teşkil ederler. Keza(araba, kayık, yelken gemisi, demiryolu katarı ve vapur) resimleri vesait-i nakliyeyi ara itmektedir (1920: 7).Ayrıca eserin bir başka özgünlüğü, okuma parçaları olarak seçilen metinlerin çocuk edebiyatısahasında ürünler veren sanatçılardan alınmasıdır: Mehmet Emin’in, “Sabah” (s. 65), Tevfik Fikret’in“Papatya” (s. 68), “Marangoz” (s. 71), Ali Ekrem’in, “Gül On Para” (s. 69), Ali Ulvi’nin, “Parmaklar” (71),İbrahim Alâettin’in, “Vatan” (s. 74) şiirleri eserde yer alır.Değerlendirilen kitaplar içinde çocukların sözcük dağarcığını atasözleriyle ve özdeyişlerlegeliştirmeyi amaçlayan ve bu nedenle pek çok atasözünü ve özdeyişi bünyesinde barındıran eser, Cemiyet-iTedrisiye-i İslâmiye’nin kaleme aldığı Elifba Risalesi (1866)’dir. Bu eserdeki özdeyişlerden veatasözlerinden bazıları şunlardır: “Allah diyen mahrum kalmaz. Gayret imandandır. Her şeyin ilmi cehlindenyeğdir. Akıl yaşta değil baştadır. Nadan ile konuşmaktan ehl-i irfan ile taş taşımak yeğdir. Sanat elde altınbileziktir. Elin ağzına bakan aç kalır. Bol bol yiyen bel bel bakar. Ak akçe kara gün içindir. Yol ile gidenyorulmaz. Doğrunun yardımcısı Allah’dır. Hile ile iş gören mihnet ile can verir. Az tama’ çok ziyan görür.Kişi ettiğini bulur. Ne ekersen onu biçersin…” (1866: 13,14).Değerlendirilen eserler içinde kullanılan üslûp açısından çocuk diline seslenen iki eserden söz etmekmümkündür. Bu eserlerin Arapça yazım kurallarının öğretildiği ikinci kısmında, birkaç Arapça soyutkavramın karşılığı olan sözcüklerin haricinde soyut kavramları karşılayan sözcük kullanılmamıştır. Bueserlerden A. İrfan’ın yazmış olduğu Son Elifba-yı Osmanî’den yukarıda söz etmiştik. Diğer eser Mahmud