Nedim’in Usûl-i Savtiye Üzere Türk Elifbası Okutmaktayım (1914) adlı, “köy mektepleri” için “Müslümanköylü çocuklara kolaylıkla okumayı öğreten” eseridir. Yazar, eserde izlediği yöntemi tam anlamıylauygulayacak olanların ne denli başarı elde edeceklerini şu şekilde ifade eder:“İki veya dört günde bir sayfayı öğretmek ve kolay kelimeleri yazdırmakla unutmaması için haftadabir defa okuyup geçtiği sayfaları tekrar gözden geçirtmek suretiyle bir çocuğun böyle kolayca okuması veyazması elde ediliyor. Fakat usûl-i tedris ve talimi hakkıyla icra etmekle…Beş yaşından sekiz yaşına kadar olan çocuklara üç ayda iyice kıraat okumağa ve biraz imlayazmağa, altı ayda Türkçe gazeteyi, hecesiz olarak Kuran-ı Kerim’i okutmağı taahhüt ediyorum.” (1914: 4).Adana Darülmuallimin okulundan mezun olan Mahmud Nedim eserinde köy çocuklarına, günlükyaşamlarında karşılaştıkları nesnelerin karşılığı sözcükleri öğretir. Eserinde, bu sözcüklerle oluşturulancümleler kullanır. Cümleler bir metin kurgusunda yer alır. Metinlerde bölgenin coğrafî özellikleri ve ocoğrafyada yetişen meyveler yer alır. Aşağıda, “Yaramaz Çocuk” (1914: 23-24) başlıklı metinde buözellikleri görmekteyiz:“Ali çok yaramaz idi. Bir gün validesi görmeden bahçedeki portakal ağacına kundura ile çıkar.Portakal koparır iken birden bire ayağı kayar. Aşağıya düşer. O sırada validesi oğlunun düştüğünü görür.Vay! Yavrum ben sana ağaca çıkma demedim mi diyerek hemen yanına koşar. Çocuğu bayılmış bulur.Şefkatli valide göz yaşları dökerek Ali’yi bağrına basar. Odaya götürüp yatağa yatırır.Bir zaman sonra Ali ayılır. Gözünü açar ne görsün. Yatakta yatıyor. Validesi baş ucunda ağlayıpduruyor. Ali yataktan kalkmak istedi ise de kalkamadı. Kendi kendine düşündü. Vay ben validemin sözününiçin dinlemedim de bu belâar başıma geldi diyerek kendisi de ağlamaya başladı. Söz dinlemeyen yaramazçocuk böyle olur.” (Muallimlere: Bu hikâye çocuklara birkaç defa yazdırılacak, okutturulacak bu suretleokurken yazmayı da beraberce talim etmiş bulunacaktır.)”Çocuğun günlük yaşamında karşılaştığı bu tür olayları anlatan metinleri zevkle okuyacağı birgerçektir. Yazar, çocuklara tarih bilinci kazandırmak, memleket sevgisi aşılamak amacıyla da “Yurdunu ÇokSeven Türk Oğlu Müslüman Çocuk” (1914: 33) başlıklı metin kaleme almıştır:“Ben Müslüman ve Türk oğluyum. Bizim devletimiz Türk ve Osmanlı devletidir. Osmanlıların asıldedeleri Türk’tür. Ne kadar Türk var ise hepsi bir anadan bir babadan kardeş gibidirler. İçinde yaşadığımızşu şehrimizi, kasabalarımızı Türk dedelerimiz kan dökerek canlar vererek almışlardır. Onun için devletimiziyurdumuzu çok sevelim.”Elifba kitaplarında çocukların yazma becerilerini geliştirme yolları alfabenin yapısına bağlı olarakkendini gösterir. Yazı alıştırmalarında çocukların özgün yazma becerisini geliştirmekten çok, onlara güzelyazı yazabilme becerisi kazandırmak amaçlanmıştır. Eserlerde yazım kurallarına uyma yönünden bir birlikyoktur. Eserlerdeki yazım kurallarının farklılıklarını şu şekilde özetlemek mümkündür:1) Sözcük ve hecelerdeki harfleri önce tek tek, sonra bitişik olarak yazanlar,2) Heceler arasına tire koyanlar,koyanlar, harfinin sesli okunuşları (o, u, ö, ü) için harfin altına ve üstüne işaret (و) 3)4) Türkçe sözcüklerin yazımında sesli harflerin gösterilmesinde yaşanan ikilik,5) Eserlerden bazılarının rika ile bazılarının ise nesihle yazılması,
6) Noktalama işaretlerinin bazı esrelerde kullanılması, bazılarında kullanılmaması.SonuçTürkçe eğitimi ana bilim dalının kapsamı içinde değerlendirdiğimiz ilkokuma ve yazma öğretiminintarihsel gelişimi ayrıntılı olarak çözümlenmemiştir. Bugün, İlköğretim Kurumları Türkçe EğitimiProgramı’nda yer alan cümle yöntemi, <strong>elifba</strong> kitaplarını yazanların, çocuklara daha kısa zamanda, dahasağlıklı okuma ve yazma öğretme çabalarının bir ürünüdür.Eğitim tarihimizde, Türkçe öğretimi tarihinin her yönüyle aydınlatılması, gelecek kuşaklara dahabilimsel, daha verimli bir eğitim ve öğretim vermemize kaynaklık edecektir.