You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
n ““Büyük Oyun”, zulmün tetiklediği katlanılamaz<br />
acıları resmetmeyi deniyor, rüzgâr eken elbette<br />
fırtına biçiyor ve tükenmişliğin savurduğu<br />
mazlum-mağdur insanlar, intikam için kendi<br />
bedenlerini infilak ettirmeyi dahi göze alabiliyor.<br />
İstanbul’u 2003 yılında derinden sarsan<br />
eş zamanlı iki ayrı saldırıyı unutmak mümkün<br />
müdür? Asla! İşte Büyük Oyun, intihar komandosu<br />
veya “canlı bomba” artık adı her neyse, o<br />
noktadan hareket eden, sinemasal bir yetkinlikten<br />
ve dolayısıyla etkiden noksan kalmış vasat bir<br />
deneme.<br />
Büyük Oyun’u, “Zincirbozan”ın genç yönetmeni<br />
Atıl İnanç çekti. Senaryo, İnanç ile gazeteci-yazar<br />
Avni Özgürel’e ait. Kültür ve Turizm Bakanlığı<br />
destekli Büyük Oyun, Kuzey Irak’ta Erbil ve Musul,<br />
ülkemizde ise Urfa, Adıyaman ve İstanbul’da<br />
çekildi. Filmin kilit rollerinde Selen Uçer, üç<br />
kardeş Suzan Genç, Serdal Genç, Serkan Genç<br />
ile Rana Cabbar var. Özellikle Selen Uçer,<br />
hakkını fazlasıyla vererek oynamış, Adana Altın<br />
Koza’da ödül almaması jüri ve sinema adına<br />
talihsizlikti. Suzan Genç ise, Büyük Oyun’daki<br />
performansıyla ikinci ödülünü Adana’da aldı.<br />
“Vaat Edilen Cennet” (Paradise Now), bedenini<br />
bombaya çevirenlere dair kurgulanan öykülerin<br />
doruğu idi, Büyük Oyun ise adı büyük, kendi ise<br />
küçük bir girişim olarak kalmış, ne yazık ki... Kurgu<br />
ve senaryoda aksaklılar var, resmen sırıtıyor,<br />
savaş ve işgal adlı insan işi cehennemde oluşan<br />
acı, ziyadesiyle resmedilememiş, inandırıcılık<br />
yok ve bu, karakterle aramızda bir duygu bağı<br />
kurmamızı engelliyor. Üstelik tempo sürekli<br />
düşüyor, sahneler lastik gibi uzuyor. “Kaybedecek<br />
hiçbir şeyi kalmamış insan dünyanın en<br />
tehlikeli silahıdır” gibi büyük bir cümleyi kuşanan<br />
Büyük Oyun, yine de ‘canlı bomba’ orijinli benzer<br />
bir konuyu eşeleyen facia muadili “Gecenin<br />
Kanatları”ndan fersah fersah iyi bir film, şüphesiz.<br />
Katıldığı Uluslararası San Francisco Tiburon Film Festivali<br />
ve Uluslararası Los Angeles Güney Avrupa Film<br />
festivallerinden “En İyi Film” ödülleriyle dönen Büyük<br />
Oyun, Kuzey Irak’taki köyü, ABD’li askerlerce basılan ve<br />
ailesi katledilen Cennet adlı Türkmen kızının, ağabeyini<br />
aramak için yönünü İstanbul’a çevirdiği zorunlu ve<br />
zorlu macerasını anlatıyor. Öncelikle baskın sahnesi,<br />
özensiz, amatörce ve hayli karıkatürize... Böylesi bir<br />
projeye daha yüksek bir maliyet gerektiği açık, tam<br />
da bu yüzden teknik zayıf. Ana karakter Cennet’in<br />
şivesi olmamış, olamamış. Cemaat ilişkileri, Ortadoğu<br />
sorununa bakış, kaçak ve kaçakçı gerçeği, ABD’nin<br />
kabalığa ve güce dayalı politikası, adeta havada<br />
kalmış. Türkmenler’in yaşadığı sorunları beyazperdeye<br />
taşıması ise yapımın en büyük artısı. Çaresizliği,<br />
yalnızlığı ve can pahasına hedefe kilitlenmeyi didikleyen<br />
bu filmin iyi niyetinden kuşkum yok ancak kendi adıma<br />
mutlaka izleyin diyemiyorum, bilginiz olsun.<br />
KAKO Sİ?<br />
Hah unutmadan bir de festival festival dolaşan ve<br />
Ekim’in ilk günü gösterime giren “Kako Si?”(Nasılsın?)<br />
var. Özlem Akovalıgil’in çektiği, hiçbir şekilde olmamış,<br />
olamamış bir film bu. Ne belgesel, ne de kurgusal,<br />
deneysel, deneysel dediğimiz yapımlardan biri, özetle…<br />
Belli başlı rolleri Semahat Garuşanin (Semahat), Mesut<br />
Akusta (Fatih), Deniz Çakır (Lidya), Kemal Okur (Ufuk),<br />
Atilla Öner (Selim) ve Ayberk Attila (Dedeko) sırtlıyorlar.<br />
Yaşlı bir kadının, uzun yıllar sonra İstanbul’dan<br />
Bosna’ya tersine göçünü anlatmaya çabalayan Kako<br />
Si?, keşke belgesel olarak çekilseymiş. Gereksiz diyaloglar,<br />
oyunculukların ve oyuncu yönetiminin aksaması,<br />
vs. vs. Say say bitmez, yaz yaz tükenmez. Tatsız,<br />
tuzsuz. Tamam, para sıkıntısını ve koşulların zorluğu<br />
anlaşılabilir ama ortaya çıkan şeye film diyemem ve<br />
sizleri sinemaya davet edemem, emin olun, mümkün<br />
değil.