Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
THE HOURS<br />
Onu nasıl anlatmalı ki? Kuzey<br />
Carolina’dan New York’a çıkagelen<br />
bir eğitimli oyuncu… Tiyatro, televizyon<br />
ve nihayet sinema! Çok<br />
yaman bir sinema kariyeri: En büyük<br />
yönetmenlerle, her tür rol. O<br />
melankolik, o dişi, o seksi, o anne,<br />
o zorlu, sert, cesur, ayrıksı, hüzün<br />
yüklü, mazlum, talihsiz… O kadın! Meydan okuyan<br />
bir sanatçı!<br />
Karakterini öyle bir giyiniyor ki, sizi ele geçirip,<br />
sarıp sarmalıyor, perdede gözünüz diğerlerinden<br />
çok onu takılıyor. Kuşkusuz, onunla çalışmak da<br />
zor; karşısında oynayanları ezip geçme tehlikesi<br />
var.<br />
İkisi yardımcı olmak üzere, dört kez kadın oyuncu<br />
dalında Oscar’a aday oldu. “Saatler- The Hours”,<br />
yardımcı dalda aday olduklarından. Şu sıralar “The<br />
Reader – Okuyucu” ile yüreğimizi kanatan Stephen<br />
Daldry’nin filmi, Virginia Woolf’un “Mrs. Dalloway”<br />
adlı eserinin birbirine bağladığı üç farklı dönemdeki<br />
üç kadını anlatırken, yaşam – ölüm ilişkisine dair<br />
‘şaşırtıcı derinlikler’e iniyordu…<br />
Julianne Moore ise, 1951 yılında, Los Angeles’da,<br />
ikinci çocuğuna gebe bir annenin ruhsal açmazlarını,<br />
nüansları yakalayarak canlandırıyordu.<br />
Diğer ikisini Nicole Kidman (Virginia Woolf) ve<br />
Meryl Streep’in (Clarissa Vaughan) oynadığı “The<br />
Hours” kadınları içindeki en zor roldü kuşkusuz.<br />
Bu filmde, ona bir kez daha âşık oldum… “Benim<br />
oyuncum”a, bakışlarıyla yüreğime dokunan<br />
Julianne Moore’a.