6 | ÇevirWomen
Mina Urgan’ın, “Benim gibi bir kocakarınınhayatını kim merak eder ki” çekincesiylekaleme aldığı ‘’Bir Dinozorun Anıları’’başta kendisi olmak üzere herkesi şaşırtarakyüzbinlerce okura ulaşmıştır. Burada hem alçakgönüllülüğühem olayları çarpıtmadan anlatmasıhem de eğlenceli üslubu belki de bizokurların uzun zamandır aradığı anlatımdı.Bir bahar gününde, 1 Mayıs 1915’te gözlerini açmışdünyaya Mina Urgan. Babası Fecr-i Ati şairlerindenTahsin Nihat Bey, annesi Şefika Hanımdı.Henüz dört yaşındayken kaybetmiş babasını.Annesinin ikinci evliliği olunca Türk Edebiyatı’nınönemli yazarlarından Falih Rıfkı Atay’ınyanında büyümüş. Mina Urgan ‘Bir DinozorunAnıları’ kitabında bu durumu şu şekilde anlatmış:“Falih Rıfkı annemden boşandıktan sonra dabana kızıymışım gibi davrandı. 27 Mayıs 1960’daÜniversiteden atıldığım sırada, çok da komik birdurum oldu bu yüzden: Millî Birlik Komitesininbazı üyeleri, 147’ler olayının çok olumsuz karşılandığınıgörünce, neden bu operasyonu yapmakzorunda kaldıklarını açıklayarak, kamuoyunukendilerinden yana çekmek istediler. Bu amaçlaçeşitli gazetelerin yöneticileriyle görüştüler. Buarada Dünya gazetesine de gittiler. Onlar, ‘buprofesör hırsızdır, şu profesör eşcinseldir, ötekisiasistanıyla yatmak istemiştir’ diye uydurup uydurupbir şeyler anlatırken, sessizce dinleyen FalihRıfkı, ‘peki, Mina Urgan’ın suçu nedir?’ diyesorar. ‘Aman efendim, o sicilli bir komünisttir’derler. O zaman Bedii Faik’in bana anlattığınagöre, Falih Rıfkı ansızın parlar. Ayağa fırlayıp,şöyle bağırır: ‘O komünist filan değil! Bu rezilmemlekette hâlâ sosyal adalete ve gerçek bireşitliğe inanan bir budaladır! Benden daha mı iyibileceksiniz? Benim kızımdır o!” Buradan hemdolu dolu bir hayatın nasıl geçtiğini hem de bizimuzaktan tanıdığımız insanların Mina Urgan’ın hayatının tam merkezinde olduklarını görmekteyiz.Hem deli dolu hem de bilgili bir genç kadınınbüyüme serüvenine de tanıklık etmekteyiz.Lise eğitimini bugünkü adı Robert Koleji olan ArnavutköyAmerikan Kız Koleji’nde yatılı olaraktamamlamış. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde Fransız Filolojisiokuyan Urgan, yine İstanbul Üniversitesi’nde, bu sefer İngilizFilolojisinde doktorasını tamamlamış. 1949’da doçentlik unvanını“Elizabeth Devri Tiyatrosunda Soytarılar” adlı çalışmasıyla alan yazar,on bir yıl sonrasında profesör olmuş ve İstanbul Üniversitesi’ndeuzun yıllar akademisyenlik yapmış. 1977’de ise buradan emekli olmuş.Zengin ve renkli çocukluğu, annesi ve babası, dadısı, kolej eğitimi,üniversite, sanatçı çevresi gibi birçok konu sırası ile öyküdeyerlerini alırlar. Mina Urgan’ın yaşamının merkezinde annesiŞefika vardır. Yazar’ın da annesine, “anne” diye değil de“”Şefika” diye hitap etmesi ilk başta biz okuyucuları şaşırtsa dadaha sonraları eğlenceli, deli dolu Şefika’ ya hayran oluyoruz.Servetini yiyip bitirdikten sonra “Artık param yok; Falih Rıfkı’ya(kocası) tahammül etmek zorundayım. Ama etmeyeceğim” diyerekkocasını boşayan cesur ve özgür bu kadını çok seviyoruz.On beş yaşına kadar hiçbir maddi zorluk çekmeyen Mina Urgan veailesi ansızın yoksul oluverir. O çalışıp para kazanıncaya kadar geçimkaynakları evdeki eşyalar olmuş. Üniversiteden atıldıktan sonraise bu durumu kitapta şöyle anlatmaktadır: “Bu zamana kadardevlet bana her ay düzenli maaş bağlamasa aç kalacağımıhatta geçinemeyeceğimi düşünürdüm. Ama dahasonra verdiğim özel dersler, yaptığım çeviriler geçinmemeyardımcı olmuştu.” Burada hem genç bir kadınakademisyenin daha önce zengin olan çalışmak nedirbilmeyen ailesine nasıl destek olduğunu, hem de üniversitedeçalışırken bizim kitaplardan okuduğumuz HalideEdip Adıvar ile birlikte üniversite sıralarında dirsek çürüterekyaptıkları katkılara okuyarak tanıklık ediyoruz.Mina Urgan sadece kendi ile ilgilenen bir insan olmadığıiçin çevresini gözlemleyen ve farkındalığı çok yüksek birisiolduğunu bu farkındalık sürecini bir kulübenin önündegördüğü köylü kızıyla kendini karşılaştırarak şöyleanlatır: “Benim ben olmam, yabancı diller bilmem, üniversitedeokumam, kültürlü sayılmam kendi marifetimdeğil, bir rastlantının sonucuydu sadece. O talihsizdi, bentalihliydim, işte o kadar. Kendimi bir şey sanan ben, toplumsalve ekonomik düzenin korkunç haksızlığının birürünüydüm sadece. Öğrencileri tarafından neden bu kadarçok sevildiğini ‘Bir Dinozorun Anıları’ kitabının nedenbu kadar çok ilgi duyulduğunu da bir kez daha anlıyoruz.Seksen beş yıllık ömründe sadece bir kişiyle birleştirmişhayatını: aktör ve film yapımcısı Cahit Irgat.Bu evliliğinden çocukları Zeynep Irgat ve Mustafa Irgatolmuştur. Ancak Mina Urgan ve Cahit Irgat birsüre sonra bu evliliğe son vermeye karar vermişler.Türk Edebiyatı’na birçok önemli eser kazandırdı MinaUrgan. Edebiyatımızda: “Edebiyatta Ütopya Kavramı veThomas More” eseri çoğu akademisyene göre bir edebiyatçalışması değildir sadece, hayata farklı bir açıdan baktıran,sorgulatan, düşündüren bir başyapıttır. Mina Urganiçin Thomas More çok ayrı bir yerdedir. Öyle ki onun için“sevgilim” diye bahseder Urgan. Daha birçok eseri vardırMina Urgan’ın. Thomas More’dan başka Shakespeare,D. H. Lawrence ve Virginia Woolf’la ilgili incelemeleride çok önemli kitaplarıdır. Ayrıca Sineklerin Tanrısı’ndanMoby Dick’e kadar bir sürü kitabın çevirmenliğiniyaparak büyük bir katkı sağlamıştır Türk Edebiyatı’na.Ancak biz onu bu edebiyat harikalarıyla değil dehep bahsettiğimiz gibi hayatını yazdığı “Bir DinozorunAnıları” otobiyografi niteliğindeki kitabıylatanıdık. Mina Urgan, anılarının bulunduğu kitabıkaleme alırken “Benim gibi bir kocakarının hayatını kimmerak eder ki?” demiştir. Hiçbir beklentisi yoktu onun. Bir DinozorunAnıları 60 baskı yaparak ve uzun bir süre çok satanlar listesindekiyerini korumuş. “Acaba çok mu bayağı yazıyorum?Yanlış bir şey mi yaptım, kötü mü yazdım ki bu kadar çok satıldı?”Bu kitabın bu kadar çok satılmasının nedenlerinden biribence Mina Urgan’ın anılarındaki birçok kişinin bizim uzaktantanıdığımız ama Mina Urgan’ ın yakından tanımasıdır, Atatürk’tenHalide Edip’e, daha birçok kişi ile ilgili birçok güzelanıyı anlatır. Birçoğuyla ilgili pek kimsenin bilmediği şeyler…Atatürk öyküleri de anılarda yerini almış yapıtta. Kitapta Atatürkile dans ettiğini, Atatürk hakkında yaptığı gözlemleri, belkide hiç duymadığımız anekdotları bazen açık yüreklilikle eğlencelibir şekilde ama çoğu zaman hayranlıkla anlattığını görüyoruz.Seksen üç yıllık ömrüne birçok şeyi sığdıran Mina Urgan 2000 senesindekaldırıldığı hastanede hayata gözlerini yumdu. Ondan geriyemuhteşem anılarla dolu bir yaşam, yaşamını anlattığı kitabı ve ölümününardından arkadaşlarının onun hakkında söylediği, anlattığıhikâyeler kaldı.ÇevirWomen | 7