18.05.2022 Views

ELLE POP UP! 8. Sayı

Cem Yılmaz’ın yazıp yönettiği ve Netflix’te yayına giren 8 bölümlük Erşan Kuneri dizisinden ilham alarak hazırladığımız ELLE Pop Up Türk Sineması özel dijital sayısı yarın Dergilik’te! Kapağında ise dizinin beş yıldızı Cem Yılmaz, Ezgi Mola, Uraz Kaygılaroğlu, Nilperi Şahinkaya ve Merve Dizdar ile yaptığımız özel çekim var.

Cem Yılmaz’ın yazıp yönettiği ve Netflix’te yayına giren 8 bölümlük Erşan Kuneri dizisinden ilham alarak hazırladığımız ELLE Pop Up Türk Sineması özel dijital sayısı yarın Dergilik’te! Kapağında ise dizinin beş yıldızı Cem Yılmaz, Ezgi Mola, Uraz Kaygılaroğlu, Nilperi Şahinkaya ve Merve Dizdar ile yaptığımız özel çekim var.

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

İlk defa yaptığım bir röportajda giriş yazısına hiç gerek yok<br />

diye düşünüyorum, doğrudan nefis bir filmin hikayesini<br />

dinler gibi bir etki yaratacak cevaplara geçiş yapmanız<br />

bence fazlasıyla yeterli. “En çok bir sinema salonunda,<br />

ışıklar söndüğünde ve son jeneriği izlerken ilham alırım”<br />

diyen Zeynep Atakan bugüne kadar yaptıklarını anlatıp<br />

bizleri adeta geçmişte yolculuğa çıkardı. Ve anlattıklarıyla<br />

aslında sinemayı neden bu kadar çok sevdiğimizi, bu<br />

sektörün neden hem zor hem büyülü olduğunu hatırlattı.<br />

Sizin sinema ve televizyon hikayeniz/sevdanız nasıl<br />

başladı? İlk tohumu küçükken izlediğiniz eski Türk<br />

filmleri olabilir mi?<br />

Kendimi bildim bileli, sanata dair her şeye ilgim vardı. Ailem<br />

sinema, konser ve tiyatro seven bir aileydi. Her hafta sonu<br />

sinemaya, tiyatroya gitmek bir ritüel gibiydi. Resim yapmak<br />

resimleri yan yana dizmek ve hikaye anlatmak en sevdiğim<br />

şeylerdi. Dolayısıyla, resim defterleri, boya kalemleri ve 12<br />

yıl boyunca aksatmadan devam ettiğim klasik bale eğitimi ile<br />

sanatla daha fazla iç içe olma şansım oldu. Liseyi bitirdikten<br />

sonra resim yapmak da eğitim hayatıma girdi. Ama ben<br />

tüm bunların sinemada birleştirilebileceğine dair bir inanç<br />

taşıyordum. Çünkü 15 yaşında İstanbul Festivali’nde (o<br />

zaman tek bir festival olurdu ve içinde 5-6 film gösterilirdi,<br />

‘Sinema Günleri’ denirdi) bir film izledim. Oldukça farklı bir<br />

filmdi. Petra Von Kant’ın Acı Gözyaşları… Bir Fassbinder<br />

filmiydi. Genel izleme alışkanlıklarını kıran bir filmdi. Ve<br />

böylece, vizyon dışında her film etkinliğinde film izlemeye<br />

giden biri oldum. Her film yeni bir yolculuktu. Bu noktada<br />

lise yıllarım, okuldan kalan her boş zamanda film izlemekle<br />

geçti. Ve sinema okumaya karar verdim. O yıllarda meslek<br />

olarak bilinmeyen bu alanda eğitim alma isteğimi ailem çok<br />

destekledi. Ve sinema bölümünün sınavlarına hazırlandım.<br />

Tabii ki eş zamanlı resim eğitimim devam ediyordu ama ben<br />

sinemacı olmayı seçtim.<br />

Bu sayımızda Türk sinemasının 70’li ve 80’li yıllarına<br />

odaklanıyoruz. Sizi izleyici ve bu meslekteki insan<br />

olarak bu dönemler nasıl etkiledi?<br />

70’leri iki döneme ayırmak lazım…<br />

Televizyon gelene kadar olan dönem<br />

ile televizyonun aktif bir şekilde<br />

evlere girme dönemi olarak… 70’lerin<br />

ilk yıllarında vizyona giren Türk<br />

filmi sayısının çok yüksek olduğunu<br />

görüyoruz. Yeşilçam, 60’lı yıllarda<br />

yakaladığı altın çağını 70’lerin ilk<br />

yıllarına da taşımayı başarmıştı.<br />

Ama devamında film çekme<br />

maliyetlerinin giderek artması ve<br />

evlere girmeye başlayan televizyon<br />

sayısı arttıkça insanlar daha az<br />

sinemaya gider olmuştu. Ve bir de<br />

ekonomik kriz nedeniyle, borçlarını<br />

ödemekte zorlanan film dağıtımcıları<br />

yüzünden Amerikalılar Türkiye’ye<br />

kısa kısa<br />

TEKRAR TEKRAR IZLEDIĞINIZ<br />

BIR DÖNEM FILMI: Ah Güzel<br />

İstanbul<br />

HANGI DÖNEMIN KIYAFETLERI<br />

VE STILI SIZE HITAP EDIYOR: 70’ler<br />

GENEL OLARAK DÜNYADA<br />

HANGI SINEMA DÖNEMINE<br />

IŞINLANMAK ISTERDINIZ:<br />

Şimdiden memnunum…<br />

YEŞILÇAM DENINCE AKLINIZA<br />

GELEN ILK 3-5 KELIME: Zorluk,<br />

tutku, üretim.<br />

film göndermek konusunda çekingen davranıyorlardı...<br />

70’li yıllara sinema diliyle yön veren en önemli isim Yılmaz<br />

Güney… 1970 yılında “Umut” isimli filmiyle dengeleri epeyce<br />

değiştirdi.<br />

Yılmaz Güney, hem yönetmenlik hem oyunculuk hem<br />

de senaryo yazarlığı ile farklı bir kulvardaydı. Ama endüstri<br />

açısından çektiği filmlerle 70’lerin yıldız filmlerini yaratan<br />

Ertem Eğilmez. O dönemin en önemli Ertem Eğilmez<br />

filmlerinden olan Hababam Sınıfı çok değerli işlerinden bir<br />

tanesidir.<br />

80’lere gelindiğinde ise yine 70’ler gibi iki bölüme<br />

ayırmak gerekiyor. İlk yarısı oldukça farklı… Üretimler politik<br />

nedenlerle epeyce azalmış ama çok önemli sinemacıların<br />

olduğu bir dönem. Özellikle Kartal Tibet ve Atıf Yılmaz 80’li<br />

yıllara resmen damgasını vurmayı başaran yönetmenler.<br />

Kartal Tibet, Kemal Sunal gibi bir ismi de arkasına alarak<br />

toplumsal konuları da irdeleyen pek çok komedi filmine<br />

imza attı. Ve yine kendi içinde önemli bir tür oluşturdu. Atıf<br />

Yılmaz ise o dönem için ve her dönem için cesaretli, fark<br />

yaratan kadın temalı filmler çekmeyi başardı.<br />

Burada yine çok önemli bir sinemacıyı anmak isterim:<br />

Ömer Kavur. Fransa’da sinema eğitiminin ardından<br />

bambaşka bir soluk ve etki yaratan bir yönetmendir. Çok<br />

değerli işler bırakmıştır sinema dünyasına. Yine Yılmaz<br />

Güney’in senaristliğini, Şerif Gören’in yönetmenliğini<br />

yaptığı 1982 yapımı “Yol” 1982 Cannes Film Festivali’nde<br />

Altın Palmiye’yi kazandı.<br />

80’li yıllara genel olarak baktığımızda, Türkiye<br />

ekonomisinde serbestleşme çalışmaları ve bir askeri<br />

darbe etkisi sinemada çok fazla hissediliyordu. Dolayısıyla<br />

filmlerin konusu da o dönemin toplumsal meselelerini<br />

yansıtır ve izlendiğinde yakın Türkiye tarihi ile ilgili bir<br />

bellek oluşturacak kadar çok çeşitlilik vardır.<br />

Şimdi 2022’den o dönemlere bakınca Türk sinemasını,<br />

çalışanları, filmleri yapanları... Hepsini ve herkesi<br />

düşünerek neler için “nasıl da yapmışlar!” diyorsunuz<br />

ve neler eleştiriye açık?<br />

Bence bir mucizeyi başarmışlar… Çünkü,<br />

Türkiye’nin o döneminde yani her şeyin<br />

çok sınırlı olduğu bir dönemde, gerçek<br />

bir özveri ve çalışma daha da önemlisi<br />

tutkunun olduğu çok aşikar… Ama<br />

diğer yandan, üretimlerin sürekliliği<br />

ve kaliteden ödün vermesi nedeniyle<br />

izleyici alışkanlıkları üzerine bir gelişme<br />

olamamış. Bu noktada sinemanın<br />

kültürel ve sanatsal alanda birkaç önemli<br />

örnek ortaya koyması dışında, ana akım<br />

sinemada televizyonun etkisiyle bazı<br />

işleri görüyoruz. Öncelikle kamera<br />

arkasında kadın çalışan sayısı oldukça az<br />

ve senaryolarda ‘kadın konusu’nun Atıf<br />

Yılmaz filmleri istisnası dışında ele alınış<br />

biçimi sorunlu… Bu sorun hâlâ devam<br />

<strong>ELLE</strong> 49 75

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!