ELLE POP UP! 9.SAYI
ELLE POP UP! Gen Z özel sayımızın kapağında Afra Saraçoğlu var. Mutlu Stilin Kodları: Y2K ve Dopamine Dressing, Z kuşağının yükselen tasarımcıları, “Beni Görün” çağında genç olmak ve daha fazlası ELLE POP UP! Gen Z özel sayısında…
ELLE POP UP! Gen Z özel sayımızın kapağında Afra Saraçoğlu var. Mutlu Stilin Kodları: Y2K ve Dopamine Dressing, Z kuşağının yükselen tasarımcıları, “Beni Görün” çağında genç olmak ve daha fazlası ELLE POP UP! Gen Z özel sayısında…
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Yine de trend haline gelmiş bu durumun dezavantajları<br />
var. İngiliz influencer Grace Beverley, 2021 yılında çıkardığı<br />
Working Hard, Hardly Working kitabında “duyuru kültürü”<br />
ifadesini ortaya attı. Bunu “yaptığımız her şeyi duyurma konusunda<br />
gitgide artan isteğimiz ve dolayısıyla sürekli duyurulabilecek<br />
‘bir şeylere’ sahip olma kaygımız” olarak tanımlıyor.<br />
Beverley, yaptıklarından memnuniyet duyma ve onay<br />
almanın bir çeşidi olan bu durumla bir süre mücadele etmiş.<br />
“Çalışma şeklimi, bu yaptığın işi paylaşma kültürüne<br />
göre değiştirmeye başladığımı ilk fark ettiğimde baktığım<br />
her yerde ‘duyuru kültürünün’ var olduğunu görmeye başladım”<br />
diye açıklıyor. “Üretkenlik vaat eden bu bakış açısını,<br />
kariyerimizde sağlam temeller atmak ve hedeflerimize<br />
yönelik başarı elde etmek için en iyi şekilde değerlendirmeliyiz.”<br />
Ayrıca şunu da ekliyor: “Kendimizi (daha) değerli<br />
görmek ve bazen de sosyal medyadan sırf övgü toplamak<br />
amacıyla duyurular da yapıyoruz. Bu duyurularda övünebileceğimiz<br />
bir ‘üretkenlik’ seviyesine ulaşma çabamız,<br />
yaptığımız işlerde yüzeysellikten ileri gitmeyerek kendimizi<br />
gerçekten büyük bir ilerleme kaydetmekten alıkoymamız<br />
anlamına geliyor.”<br />
Londra merkezli bir terapist ve İngiliz Danışmanlık<br />
ve Psikoterapi Derneği<br />
üyesi olan Abby Rawlinson bu<br />
konuda hemfikir. “Duyuru kültürünün<br />
onaylanma ihtiyacımızı körüklediği<br />
ve insanlarda her an duyurmaya<br />
layık bir şeyler yapmaları<br />
gerektiğine dair baskı kurduğunu<br />
söyleyebiliriz” diyor. “Sosyal medya<br />
paylaşımımıza beğeni veya yorum<br />
geldiğinde beynimizin ödül merkezleri<br />
etkinleşir ve ‘mutluluk’ hormonu<br />
olan dopamin salgılanır. İlk başta<br />
duyduğumuz başarımızı duyurma<br />
heyecanı geçtikten sonra, genellikle içgüdüsel olarak onay<br />
alacağımız bir sonraki başarıyı aramaya yöneliriz. Bu durum<br />
bizi, takdir almak için düzenli olarak paylaşım yaptığımız<br />
bir döngü içine sürükleyebilir.”<br />
Hayatımdaki gelişmeleri, aslında çok da kişisel duyurularımı<br />
paylaşma ihtiyacı duyuyorum. Bu açıdan bakınca<br />
kendimi bu olayla bağdaştırabiliyorum. Ama Rawlinson,<br />
kendini bu döngüye çok kaptırmanın doğurabileceği riskler<br />
hakkında bizi uyarıyor: “Strese, tükenmişlik hissine ve<br />
‘verimlilik kaygısına’ yol açabilir ki bu durumda kendimize<br />
biçtiğimiz değerle elde ettiğimiz verim arasında bağlantı<br />
kurarız ve ‘yeterli’ başarıya ulaşmadığımızda kaygı duyar<br />
veya kendimizi eleştiririz.”<br />
Her ne kadar pandeminin bize bıraktığı miraslardan<br />
biri olan Great Resignation/Büyük İstifa fikrini benimsemiş<br />
olsak da bu sürekli yeni projeleri duyurma fenomeninin,<br />
gerçekte dur durak bilmediğimiz veya işi sonsuza dek<br />
bıraktığımız anlamına geldiğini düşünmüyorum. Aslında<br />
hiç olmadığı kadar çok çalışıyoruz. Artan yaşam maliyetleri,<br />
“ÇOK ÇABALAYARAK<br />
ELDE ETTIĞIMIZ<br />
BAŞARILARI duyurmak<br />
ve paylaşmak<br />
istediğimiz için<br />
UTANMAMALIYIZ”<br />
fırsat eksikliği ve yurtdışında yaşama veya çalışma planlarını<br />
baltalayan Brexit’le karşı karşıya kalınca şartlar çoğu kişiyi<br />
daha fazla iş üstlenmeye zorladı. Kendi işlerini kuranlar,<br />
yan uğraşları ikinci veya üçüncü işlere çevirenler ya da en<br />
basit haliyle güvence sağlamak için günlük işinde daha uzun<br />
saatler harcayanlar oldu.<br />
DUYURU KÜLTÜRÜNÜN IYI YÜZÜ<br />
Sosyal medyadaki “kişisel haber” paylaşımlarının bu denli<br />
fazla oluşuna göz devirenler olabilir. Bense görünce ister istemez<br />
tebessüm ediyorum. “Çok çabalayarak elde ettiğimiz<br />
başarıları duyurmak/insanlarla paylaşmak istediğimiz için<br />
utanmamalıyız” diyor Rawlinson. “Sonuçta insanlar bağlantı<br />
kuracak şekilde programlanmış. Başkalarından övgü<br />
ve takdir istememiz normal. Duyuru kültürü, özellikle yeterince<br />
temsil edilmeyen grupların görünürlüğünü artırmak<br />
açısından önemli bir araç görevi görebilir. Nelerin mümkün<br />
olduğunu görebiliyoruz. İnsanların bu şekilde temsil edilmesi,<br />
diğer gruplara yönelik olumsuz görüşlerin azalmasına<br />
da yardımcı olabilir.”<br />
Dergide konular editörü olduğumu duyurduğum gün bu<br />
paylaşımı gurur duyarak yaptım çünkü<br />
bunun için ne kadar çabaladığımı<br />
ben biliyordum. Dört yıl boyunca çok<br />
çaba sarf ederek gece gündüz çalıştım<br />
ve önceki patronlarımın hazır olmadığımı<br />
söylemesine rağmen o terfiyi<br />
aldım. Şimdi kendi başarılarımı paylaşıyorum<br />
ki bir gün, yoksul kesimden<br />
gelen genç bir siyahi kadın kendisinin<br />
de başarabileceğini ve diğer kadınlar<br />
için yollarında duran görünmez engelleri<br />
yıkabileceğini görebilsin. 35<br />
yaşındaki kurumsal iletişim müdürü<br />
Aimèe Jones buna katılıyor: “Bazı kadınların<br />
başarıları konusunda daha sessiz kalabileceğini anlıyorum<br />
ama bu beni durdurmadı. Bence kadınlar başarılarını daha<br />
yüksek sesle kutlayabilmeli. Sonuçta kabullenelim, muhtemelen<br />
bu takdiri kazanmak için çok daha fazla çalışmaları<br />
gerekti.” Malin aynı fikirde: “Kadınların bu yönde harekete<br />
geçmesi ve gitgide daha çok eylem alması harika.”<br />
Duyuru kültürünün bir parçası olmayı seçip seçmememiz<br />
fark etmeksizin kişisel haber paylaşımları bir çığ gibi<br />
büyümeye devam ediyor. Bir sonraki aşamada neler var<br />
peki? Tahminleri alalım. Mesela akışlarımızda yeni iş temalı<br />
fotoğraf çekimleri görmeye başlayacağız. ABD’de bu<br />
açıdan epey rekabetçi bir yaklaşım söz konusu. Ancak duyuru<br />
kültürü, insanların küresel bir seviyede çok daha derin<br />
bir bağ kurmasına imkan tanıyorsa bunun gerçekten kötü<br />
bir şey olduğunu söyleyebilir miyiz? Bana gelince, tam şu<br />
anda, tıpkı 2019 yılında Twitter’da yazdığım gibi, yine şöyle<br />
diyebilirim: “Birtakım kişisel haberler: Yazımı tamamladım,<br />
artık huzur içinde Netflix izlemeye geri dönebilirim.” Bazı<br />
şeyler hiç değişmiyor.<br />
<strong>ELLE</strong> 83