9 Temmuz 1937; Makyevelizmin, kemalizme dönüştürülen
9 Temmuz 1937; Makyevelizmin, kemalizme dönüştürülen
9 Temmuz 1937; Makyevelizmin, kemalizme dönüştürülen
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Hiciv dolu ve çok güzel selis bir ifade ile yazılmış şiirleri, mahrem<br />
kitaplar meyanında basılmıştı. Türkçe kadar kürtçe de bilen türkçe de şiirler<br />
yazan Ali Şir Kürd Taali Cemiyeti reisi Seyid Abdulkadir ile muhaberede<br />
bulunmuştu.<br />
1921 yılında Koçuşağı aşiretini teşvik ederek köyleri bastıran ve bu şekilde<br />
huzursuzluk çıkaran Ali Şir hükûmet dairelerini de bastırıyor memurları<br />
soyduruyordu…(…)….1921 yılında Koçgiri âsilerini tenkil için yapılan bunca<br />
fedakarlık ve bunca kuvvet bu millete pek pahalıya mal olmuştu. Ali Şir bir yılan<br />
gibi başı ezilen isyandan sonra kendisi de <strong>1937</strong> isyanına kadar kış uykusuna<br />
çekilmiş Dersim dağlarında uyumuştu. <strong>1937</strong>’de onu sade « Sadattan » değil,<br />
« Dersim’in erkânıharp », « milli şairi » olarak da görüyoruz.<br />
Tayyyare seslerinin bir « sinek vızıltısı » olduğunu terennüm eden bir<br />
kahramandı ( !) Ali Şir söz de padişahı sever, padişah taraftarı imiş gibi milli<br />
hükümet kurulduğu vakit bir herze daha yumurtlamıştı. « Ayağında<br />
kundura…. »<br />
Kongura dan maksat Erzurum, Sivas kongresi…ve bir aralık Sivas<br />
kongresi üzerine yürümek isteyen Dersimliler gurubu da, onun ilhamı ve<br />
onun telkini ile fetihler yapacaktı. Ali Şir hükûmetten daima kaçmış, ömrünü<br />
dağlarda, kaya oyuklarında geçirmişti. Onun yakınları kendisini hükûmete teslim<br />
olmaya davet etmişler, hepsini reddetmişti. Bu davet, davet edenler<br />
cehaletlerinden, davete icabet etme (memesi olmalı) sini de, şüphesiz Ali Şir’in<br />
zekâsından ileri geliyordu.<br />
« Dersim’in erkânı harbi » diye anılan Ali Şir‘i öldüren ve bu suretle asilerin<br />
kol ve kanatlarını kıran Zeynel ile olan bir konuşmamı da tafsilâtı ile<br />
kaydedeyim. Zeynel, pehlivan yapılı, iri fakat güzel cüsseli bir erkek güzeliydi,<br />
kıpkırmızı kanlı yüzü, pos ve gür bıyıklarına rağmen, dünya erkekleri arasında bir<br />
müsabaka yapılsa, birinciliği muhakkak Zeynel alırdı.<br />
Ali Şir’i öldürdüğü gün kendisine yüz altın verilmişti. Fakat Zeynel’in bu cinayeti<br />
cumhuriyet hükümetine ve orada çarpışan kuvvetlere bir iyilik olsun diye<br />
yaptığına kani değildi. Çünkü maalesef o da Dersim’in kötü an’anelerinin esiri idi<br />
ve Ali Şir’i düşmanı olduğu için öldürmüştü. Kendini ilk defa idam esnasında<br />
gördüğü zaman bu koca adamdan beklenmiyen bir hayret gösteren Zeynel,<br />
ruhunu ve dimağını çerçeveleyen müstesna gösterişi dışında tam, beş değil altı,<br />
yedi asır geride kalmış iptidaî insanın düşünüşünden ileri gidemiyordu. Onu en<br />
çok meraklandıran şey teyyare idi ve büyük arzusu da tayyareye binmek,<br />
İstanbul’a gelmek idi. Zeynel’in üç, dört yakın adamı ile Elâzığ’ da kaldığı motelin<br />
salonuna davet ederek görüşmüştüm. Yanyana ve adamları ile gurup halinde<br />
resimleri çektirdik, kendisine ve adamlarına çay ısmarladım. Adamları ağızlarını<br />
açmıyor, iki elleri dizlerinde, tazim ile duruyorlardı.<br />
-Zeynel, Ali Şir’i niçin öldürdün ?<br />
-O, bizim başımıza çok belâlar getirdi.<br />
Zeynel, yerden göge kadar haklıydı. Ali Şir hakikaten Dersim’in başına birçok<br />
felâketler getirmişti. Ama, Zeynel, Dersim davasının Ali Şir gibi hareket edenlerin<br />
temizlenmesi ile tamamıyle sona ereceğine inansa idi, iş Ali Şir’in öldürülmesiyle<br />
sona ermiyeceğini bilseydi, elbette ki bu işi yapmazdı. Çünkü Zeynel medeni bir<br />
şehirde yaşamak istiyordu. Dağlara şose yapılmasına aklı ermiyor.<br />
-Biz o yolları rahat geziyoruz. Büyük araba yoluna lüzum yok, diyordu.<br />
27