18.01.2013 Views

Roman nedir? Nasıl yazılır? - Derin Düşünce

Roman nedir? Nasıl yazılır? - Derin Düşünce

Roman nedir? Nasıl yazılır? - Derin Düşünce

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

<strong>Roman</strong> <strong>nedir</strong>? <strong>Nasıl</strong> Yazılır?<br />

yazarını veya eserini. Ama “yazar yeni olanı planladığı, değişik bir okuyucu tasarladığı zaman, dile<br />

getirilmiş isteklerin listesini yapan bir Pazar araştırmacısı değil, kuşkusuz Zeitgeist kurgularını<br />

sezinleyen bir filozof olmak ister. Okuyucu kitlesine, kendisi bilmese de, istemesi gerekeni açıklamak<br />

ister.”[9] Eco’nun ideal olanı yansıttığı söylenebilir bu görüşünde ancak roman piyasasına<br />

baktığımızda örnek okur yaratmaktan çok, okuyucunun isteklerine göre biçimlendirilmiş eserlerin<br />

daha fazla yer tuttuğunu söyleyebiliriz. “Okuyucu kitlesinin… talebi neticesinde, belki de belki de<br />

bütün edebi türler içinde en fazla piyasaya dönük olanı, parayla ilişkisi en sıcak ve ticaret metaı<br />

olmaya en yatkın olanı, yani içinde oluşarak geldiği toplumun kriterlerini ve niteliklerini en fazla<br />

yüklenen bir edebi tür olanı diye de görebileceğimiz romanın bizde de kısa sürede bir arz-talep<br />

mekanizması kurduğunu, teknolojik olarak modernleşen, Batı tarzı bir alt yapı istediğini ve basım,<br />

yayım ve dağıtım ağları içerisinde hemencecik bir ticari faaliyet alanını beslemeye başladığını<br />

görmemiz zor değildir. <strong>Roman</strong> okuru etkilemiştir, okur bu etkilenişleri neticesinde talebi<br />

büyütmüştür, bu talep ise arzın niteliğini belirlemeye doğru bir yapıyı beslemiştir.”[10] Artık yazarı<br />

etkileyen bir okuyucu kitlesi ile yüz yüzeyiz. Yine de ne kadar etkin olursa olsun okurun durması<br />

gereken bir sınır da vardır. Bir yazarı yönlendirebilirler, ona müdahale edebilirler hatta metin<br />

hakkında yorumda da bulunabilirler ama müdahale edemedikleri bir alan vardır. “Okurlar<br />

metinlerden, metinlerin açıkça söylemediği şeyleri çıkarsayabilirler ancak metinlere söylediklerinin<br />

tersini söyletmezler.[11] Okurla eser arasındaki ilişki yazarla eser arasındaki ilişki bittikten sonra<br />

başlar ve söz söyleme sırası okuyucuya geçer. Eserin okunması ile, eseri unutmak veya yaşamak,<br />

metni bir defa veya defalarca okumak, örnek okur -Meriç’in ifadesiyle gerçek okur- veya kitle<br />

okuyucusu olmak… işte bu, tamamen okuyucunun tercihidir ve Eco’nun dediği gibi yazar artık<br />

dışarıdadır ve yapabileceği hiçbir şey yoktur.<br />

<strong>Roman</strong>ın basımından sonra roman yazarıyla romanı hakkında yapılan konuşmalarda romana dair her<br />

şey sorulur ve roman yazarı neden ve nasıl yazdığını, romanına yerleştirdiği yapısal özellikleri kısaca<br />

romanına dair her şeyi okuyucuyla paylaşır. Burada şöyle bir soru sorulmalıdır:<br />

<strong>Roman</strong> yazarı romanına ilişkin her şeyi okuyucuya açıklamalı mı? “Aslında açıklamasa daha iyi olur.<br />

Çünkü böyle bir açıklama tehlikelidir. Genellikle romanda duygu düzeyinin düşmesine, düşünce ve<br />

heyecanın örülmesine yol açar” Okuyucu, romanı okuduğunda kendi düş gücüyle tamamlamalıdır.<br />

Yazarın müdahalesi her bir okurla farklı anlamlar kazanan romanın tek-tipleşmesi anlamına gelir.<br />

Kundera şöyle bir örnek verir: “Şato’yu ilk kez 14 yaşında okudum. Bu dönemde yakınımızda oturan<br />

bir buz hokeyi oyuncusuna hayrandım. K’yı onun çizgileriyle hayâl ettim. Bugüne kadar da hep öyle<br />

gördüm. Söylemek istediğim şu: Okuyucunun düş gücü otomatik olarak yazarınkini<br />

tamamlıyor.”[12]Yazar bu riski göze almamalıdır çünkü amacı romanını okutmaktır.[13] Yazar<br />

romanını ” niçin ve nasıl yazdığını anlatabilir. Şiir sanatı üstüne yazılar yazan onları esinleyen yapıtı<br />

anlamaya yaramaz, teknik bir sorunun, bir yapıtın üretilmesi sorununun nasıl çözüldüğünü anlamaya<br />

yarar.”[14] Yani yazar okuyucusuna eserini nasıl okuması gerektiğini değil, eserini yazarken hangi<br />

sorunlarla karşılaştığını ve bunları nasıl aştığını göstermek için nasıl yazdığını anlatmalıdır. “Bir yazar<br />

kendi yapıtı üzerine yorum yapmamalıdır, yoksa bir roman yazmamış olur; çünkü roman yorumlar<br />

üreten bir maki<strong>nedir</strong>. Ama bu erdemli amacın gerçekleştirilmesinde başlıca engellerden biri, bir<br />

romanın bir adı olması gerektiğidir. Ne yazık ki bir yapıtın adı aslında yorumsal bir anahtardır.”[15]<br />

Böyle de olsa, yazarın yorum yapmaması imkânsız da kabul edilse, “hiçbir şey bir roman yazarını,<br />

kendisinin düşünmediği, okurların ona önerdiği okunuşlar keşfetmekten daha çok sevindiremez…”<br />

Öyleyse “yazar, yazdıktan sonra ölmelidir. Metnin gidişini bozmamak için.”[16] Okuyucuların o<br />

romanda daha önce yazar tarafından düşünülmemiş yeni anlamlar keşfetmeleri için. Okuduklarını<br />

sorgulamaları ve kendi hayâl dünyalarıyla yepyeni bir dünya yaratmaları için. Çünkü roman, roman<br />

yazarı kadar okuyucunun da yaratıcılığı ile bütünlenir, böylece hedefine ulaşır, kendisini<br />

okuyucusunun elinden yeni okuyuculara sunar.<br />

www.derindusunce.org Fikir Platformu<br />

101

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!