Roman nedir? Nasıl yazılır? - Derin Düşünce
Roman nedir? Nasıl yazılır? - Derin Düşünce
Roman nedir? Nasıl yazılır? - Derin Düşünce
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
<strong>Roman</strong> <strong>nedir</strong>? <strong>Nasıl</strong> Yazılır?<br />
kavramına bakmak gerekir. Geleneksel romanda “belli bir zaman ve mekân içinde belli bir kişinin<br />
başından geçenlerin sebep-sonuç ilişkisi ve sağlam bir mantık dokusu içinde, sade bir nesir dili ile<br />
hikâye” söz konusudur. “Geleneksel roman da destan ve trajedi gibi, olaylar dizisi, karakter, düşünce<br />
unsurları, kültürel atmosfer ve dil ortamı gibi unsurlardan meydana gelir”[4] Muhteva özellikleri de<br />
farklıdır. “<strong>Roman</strong>da esas olan ferdi bir tecrübe sonunda erişilen olgunluk seviyesidir” ancak “romanı<br />
geniş anlamda tanımlarken, roman ile romans ve felsefi hikâye arasındaki farkları belirtmek romanın<br />
muhteva” özellikleri ortaya konulmalıdır. “Geleneksel romanda belli bir zaman ve mekân ve belli bir<br />
kültür ortamı içinde, belli bir kişinin yaşadığı değişme ve olgunlaşma süreci, sonunda vardığı değerler<br />
bütün kainatta olmazsa bile belli bir zaman ve mekânda, belli bir toplumun bütün fertleri için geçerli<br />
olan sosyal değerler yer alır.”[5] Modern roman bu ölçülerin tamamen dışına çıkmıştır. Ne değerlerde<br />
ne de diğer belirtili olgularda homojenlik kalmamıştır. Bu değişim anlatıcı, anlatı, anlatım<br />
tekniklerinde de farklılık gösterir. Özellikle fert, topulumun önüne geçer. Modern roman “tanrısını<br />
kaybetmiş olan çağdaş batı insanının en önemli tecrübesi, onun gerçek ve tanrı arayışıdır. Bu modern<br />
Batı romanı bu arayışın romanıdır ve bu arayışa yönelik tecrübenin yapısını taşır.” [6] Sonuçta fikir<br />
akımlarının güdümüne düşmekten kurtulamaz. Marksist, sosyalist ve liberalist görüşler, natüralizmin<br />
insan gerçeğini… kendi felsefesi doğrultusunda gerçekten kopuk olmayan ideallerine” uygun tipler<br />
yaratır.[7] Bütün bu gelişmeler romanda çok farklı konuları beraberinde getirir ve roman dallanarak<br />
bu konular paralelinde adlandırmalar kazanır.<br />
Sistematik tipoloji Kategorisine geçmeden önce, tamamıyla sistematik kabul edilmeyen tipoloji<br />
denemelerinden de bahsetmek gerekir. R. Hipe’nin roman tipleri ” Bireysel <strong>Roman</strong>, Aile <strong>Roman</strong>ı,<br />
Toplumsal <strong>Roman</strong> ve Olay <strong>Roman</strong>ı (gezi ve macera romanları, cinayet romanları)”[8]dır. <strong>Roman</strong>ı<br />
biçimsel olarak inceleyen tipolojiler tarihsel olmayan yöntemlerdir, tipten hareket ederler ve Stanzel,<br />
Gelfert, Lammert, Kayser, Petersen bu tipolojinin örneklerini sunar. “Tipolojiler, biçimsel unsurdan<br />
veya içerikten hareket eden tipolojiler olarak da sınıflandırılabilir. O zaman da Lukacs, Gelfert, Kayser<br />
gibi adlar aynı sınıfta yer alır.” Biçimsel tipolojiler Tepebaşılı’nın Edebiyat ve <strong>Roman</strong> adlı eserinde<br />
ayrıntılı olarak ele alınır. Buna göre:<br />
Lukacs, tipolojisini tarih felsefesi üzerinde konumlandırır. <strong>Roman</strong> çağının özümleyici biçimi olarak<br />
görev yapar ve Lukacs, belli bir tarihsel konum ışığında, eserlerin sorunsallarını irdelenerek geniş<br />
anlamda tarihselci denebilecek bir yöntem önerir. Bu tipolojide, ruh ile dünya, içsellik ile macera<br />
arasındaki ilişki kurucu ilkedir. Lukacs’ın oluşturduğu roman tipleri ise Soyut İdealist <strong>Roman</strong>, Düş<br />
Kırıklığı <strong>Roman</strong>ı ve Sentez <strong>Roman</strong>ı’dır. Tepebaşılı, Lukacs’ın tipolojisini Avrupa tarihi ve onun sosyokültürel<br />
gelişmelerinden hareket eden, roman dışı unsurlarla oluşturulmuş bir tipoloji olduğunu<br />
söyler ancak oluşturulan roman tiplerinin zaman ötesi tipler olmadığını, tarihsel gelişim ile yakından<br />
ilgili olduklarını bu yüzden de bu tipolojinin ileriye dönük olmaktan çok geriye dönük olduğunu<br />
vurgular. Tepebaşılı’ya göre bu tipolojinin en önemli özelliği belki de en etkin özelliği, belli bazı<br />
tarihsel şartları kavramada vazgeçilmez bir araç konumuna sahip olmasıdır.[9]<br />
Stanzel’in tipolojisine baktığımızda bu tipolojiyi oluşturmak için yazarın, anlatma ve gösterme<br />
kavramlarını sorguladığını görürüz. Bu kavramların tipoloji oluşturmaya temel olmayacağı sonucuna<br />
varan Stanzel’in, epik sürecin dolaylılığı ilkesini sistemine yerleştirdiğini, anlatım konumu kavramına<br />
ulaştığı, anlatım konumunun ise anlatım ediminde korunan aktarım tarzı olduğu belirtilir. Anlatım<br />
tutumunun temeli olan anlatıcı araç tipleri, anlatım konumu tiplerini belirleri. Anlatık konumu tipleri<br />
Tanrısal Anlatım Konumu, Kişisel Anlatım Konumu ve Ben Anlatım konumudur. Bunlara romanın<br />
yapısal özellikleri bölümünde değinileceği için burada detaylı verilmeyecektir. Stanzel, bu anlatım<br />
konumlarından hareket ederek bir roman tipolojisi önerir. Bunlar Tanrısal Anlatım <strong>Roman</strong>ı, Kişisel<br />
Anlatım <strong>Roman</strong>ı ve Ben Anlatım <strong>Roman</strong>ı’dır.[10]<br />
www.derindusunce.org Fikir Platformu<br />
81