18.01.2013 Views

Roman nedir? Nasıl yazılır? - Derin Düşünce

Roman nedir? Nasıl yazılır? - Derin Düşünce

Roman nedir? Nasıl yazılır? - Derin Düşünce

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

<strong>Roman</strong> <strong>nedir</strong>? <strong>Nasıl</strong> Yazılır?<br />

alanların işidir. Gerçekçi bir karakter ve dünya yaratmak için yazar, özelden genele, fertten tipe doğru<br />

evrensel boyutlar kazandıran taklitçi/mimetik teknikleri kullanmalıdır. Bunu yaparken üç aşamayı<br />

takip eder. Yazardan geçerek romana yansıyan gerçek; belli ve sınırlı bir gerçeğin kayıt edilmesi; belli<br />

ve sınırlı gerçeğe benzeyen bir gerçeğin yaratılması ve gerçek hakkında genellemeler yapılması. Yani<br />

gerçeği ne kadar yeterli taklit edebilirseniz ona o kadar çok yaklaşabilirsiniz. Realistlerin yapmaya<br />

çalıştığı da bu olmuştur, hayatı idealize etmek yerine gerçekçi bir şekilde tasvir etmişlerdir. Gerçeğe<br />

uygun karakter çizmenin zaman ve mekan kaydı olmaksızın evrenselinsan tabiatına sadık kalmakla<br />

mümkün olacağını ifade eden Fielding’e katılan Walter Scott’un görüşüne göre gerçeğe uygun<br />

karakter çizmenin kaynağı gerçeğin kendisidir ve karakter hem ferdi hem de evrensel insani nitelikleri<br />

temsil etmelidir.<br />

Kurmaca içinde temsili/sembolizmi kullandığınızda gerçeklik anlayışı tamamen değişir. Amaç gerçeği<br />

olduğu gibi taklit etmek değil, onun bazı yönlerini ifade etmektir. Bu da tarihi, psikolojik ve sosyolojik<br />

gerçeklerden çok metafizik ve ahlâki yönlerle ilgilidir. Bir karakteri psikolojik veya sosyolojik açıdan<br />

işlediğinizde daha fazla gerçeğe yaklaşabiliriz. Gerçekle roman dünyası arasındaki ilişki temsili<br />

olduğunda ise semboller muhafazakâr ve geleneksel oluşlarına göre veya geleneksel olmayıp kişisel<br />

oluşlarına göre farklılık gösterirler. Yine de karakterlerin gerçek karakterlere, olayların gerçek olaylara<br />

benzeyişleri çok da anlamlı değildir, bunda amaç okuyucunun dikkatini çekmektir. Bir kurmaca<br />

karakteri gerçek bir insanı ya da tipi temsil eder, ne de metafizik bir kavram ve manayı sembolleştirir.<br />

Kurmaca karakter sadece insan şekline ve niteliklerine bürünen, kurmaca olay yaşanmış ya da<br />

yaşanabilir izlenimi veren ve yazarın gerçeklik süzgecinden geçtikten sonra kayıt altına alınan,<br />

yeniden yaratılan ve hakkında genellemeler yapılan bir kavram olarak karşımıza çıkarlar.[20]<br />

Farklı bir bakış açısı da Pospelov’dan gelir. 19.yy.da Puşkin ve Belinski ile başlayan ve 20.yy.da<br />

Toplumsal Gerçekçilikle devam eden gerçekçilik anlayışından bahsederken şu noktaların üzerinde<br />

özellikle durur.<br />

Başlangıçta eleştirmenler, insan karakterinin gösteriminde tek yönlülüğün aşılması ve gerçekçiliğin<br />

karakteri çok yönlü gösterebilme yetisini görüyorlardı. Bu çok yönlülük Puşkin’e göre, olaylar, koşullar<br />

ve durumların içlerindeki çeşitli ve çok yönlü karakterlerin yazar tarafından açılıp geliştirilmesi ile<br />

sağlanacaktı. 19.yy.ın ortalarında insan doğasına ilişkin maddeci kavrayışla sanatsal karakterin, nesnel<br />

toplumsal-tarihsel koşullara ve durumlara bağlı bulunduğu fikri kabul gördü. Gerçekçi edebiyatta<br />

karakterler ile toplumsal durum ve koşullar arasında var olan karşılıklı etkileşimin tam ve doğru olarak<br />

açıklanabilmesi için gerekli temeli tarihsel somuttan giden ve insanın özünü toplumsal ilişkiler bütünü<br />

olarak belirleyen ve ardından bu ilişkilerin kendilerini de bilimsel olarak açıklayan bir kuram<br />

sağlayabildi. Bu noktada Engels’in görüşü, yaşamın yansıtılışındaki gerçekçilik ilkesinin özgül niteliği,<br />

meydana getirilen karakterlerin temel, asal ilişkilerinin ve özelliklerinin, tipik durum ve koşulların<br />

belirleyiciliği ve koşullayıcılığı içinde verilmesinde yatmaktadır, şeklindedir. Yani bir karakter tipik bir<br />

durum/koşul içinde ne kadar gerçeğe uygun yansıtıldıysa o kadar gerçekliğe yaklaşılmıştır. Bu noktada<br />

devreye bir de yazarın dünya görüşü girmektedir. Yazarın dünya görüşü, Dobrolyubov tarafından<br />

dünyaya bakış ve kuramsal görüşler olarak ikiye ayrılmış, gerçekliğe vardıranın yazarın dünyaya bakışı<br />

olduğunu ifade etmiştir. Yazarın dünya görüşü incelenirken, bunun zorluğu göz önünde tutulmalıdır.<br />

Yazar kendi soyut kuramsal düşünüşünde, toplumun gelişim perspektifine ve belirli toplumsal<br />

katmanların bu gelişimde oynayabilecekleri role ilişkin yanlış kavrayışlardan hareket etse de bu<br />

toplumsal katmanların yaşamını, düşünsel olarak doğrudan, dolaysızca yakalamada ve<br />

değerlendirmede yani dünyaya bakışında yazar, onların gerçeklikteki yaşamlarının, zayıf ve güçlü<br />

yanlarının, daha doğru ve somut yansıtılışına da varabilir. Gerçekçilik ancak, kahramanların kişilikleri,<br />

yalnızca yazarın soyut fikirlerinin bir gösteriminden ibaret kalmayıp yaşamın yasalıklarını kendilerinde<br />

cisimleştiren figürler niteliğinde oldukları zaman vardır. Bu olsa dahi gerçekçi olmayan yansıtış da<br />

www.derindusunce.org Fikir Platformu<br />

71

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!