18.01.2013 Views

Roman nedir? Nasıl yazılır? - Derin Düşünce

Roman nedir? Nasıl yazılır? - Derin Düşünce

Roman nedir? Nasıl yazılır? - Derin Düşünce

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

<strong>Roman</strong> <strong>nedir</strong>? <strong>Nasıl</strong> Yazılır?<br />

taşırlar. Dante’nin İlahi Komedya’sındaki cennetin yükseklikleri ve cehennemin derinlikleri, yani<br />

yukarı ve aşağı, veya Gogol’ün Ölü Canlar’ında, yönünü belirlemiş kararlı gisişi çağrıştıran bir mekân<br />

olarak yol motifi, Çehov’un Mujikler öyküsünde, köy kulübelerinin daracık küçüklüğüyle, doğanın<br />

sonsuz genişliği arasındaki keskin karşıtlık hep genelleyicilik açısından da anlamlıdırlar. Böylece dil,<br />

sözün sanatını yapanlara, yalnızca zamansal tasarımların değil, mekânsal tasarımların da yolunu<br />

açmaktadır, ancak edebiyat elbette ki zamansal olana gene de öncelik tanıyor.”[13]<br />

Stevick’in <strong>Roman</strong> Teorisi konusunda D.S. Bland, <strong>Roman</strong>da Fizikî ve Sosyo-Kültürel Çevre makalesinde<br />

tasvir konusunu şöyle özetlemektedir:<br />

<strong>Roman</strong>da fiziki ve sosyal-kültürel çevrenin yaratılmasında kullanılan teknikler XX.yüzyılın yarısından<br />

önce ihmal edilmiş ve eleştirmenler romanlarda yer alan tasvirlerin sadece tasvir olsun diye<br />

konulmasına itiraz etmişlerdir. Oysa tasvir, romanda çok önemli bir konudur ve romanda sahne,<br />

olaylar dizisini ve karakteri etkilediği ölçüde bütünün bir parçası olarak dramatik bir fonksiyon icra<br />

etmelidir. Başlangıçta roman yazarları, tabiat tasvirlerinde manzara resmi yapan ressamların<br />

uygulamalarından çokça yararlanmışlar bu da kimi okuyucunun tasviri beğenirken kimisinin<br />

beğenmemesine, tasvirin romandaki olaylar ve karakterlerle ilgisiz olduğunu düşünmesine neden<br />

olmuştur. Tasvir sadece olayların yer aldığı çevreyi belirtmek amacıyla kullanılmaz, başka amaçlara da<br />

hizmet eder. <strong>Roman</strong>da olayların geçtiği yerin sınırlandırılması, karakterlerin ve hikâyelerin kendilerine<br />

sahne olacak çevre içine yerleştirilmesini sağlar ve böylece Crosoe’nin yaşadığı adayı tasvir etmek,<br />

onun böyle bir adada neler yapabileceğini göstermek bakımından da faydalı olur. Sadece tasvirler<br />

coğrafi olanın verilmesi değil aynı zamanda kahramanın yaşadığı sosyal ve kültürel çevrenin de<br />

verilmesidir. Ruh yapısı, sosyal ve kültürel çevrenin sunumunun ardından yeni bir tasvir anlayışı<br />

doğar. Tasvirin sadece olayın geçtiği yeri belli etmesi. Özet olarak şunlar söylenebilir. Başlangıcında<br />

romanın yapısı, karakterlerin fizikî ve sosyal çevrelerinin eski hikâye türü edebiyatta olduğundan daha<br />

iyi bir şekilde belirtilmesini gerektirmiştir, çünkü bu karakterler, daha az evrensel ve daha çok yazarın<br />

yaşadığı zaman ve çağa aittirler. Karakterlerin yerlerinin tayini, somut bir şekilde yaratılan fizikî ve<br />

sosyal çevrelerin yaratılmasıyla mümkün olmuştur. Bu, tasvirlerin önce genel anlamda karakteristik<br />

özellikleri, sonra da karakterlerin ruh hâllerini açıklamak amacıyla yaygın bir şekilde kullanılmasından<br />

çok eski değildir. <strong>Roman</strong>da ‘falan karakter çok üzüntülüydü’ deyip geçmek anlamsızdır. Tiyatro<br />

eserlerinde karakterlerin ruh hâllerini paylaşmak, sanatçıyla seyirci arasındaki dolaysız iletişimle<br />

mümkündür; karakterlerin davranışlarında, seslerin tonunda, duraklamalarda ve bunun gibi şeylerde<br />

somutlaşır. Fakat romanda karakterlerin ruh hâllerine katılmak, daha az dolaysızdır (Mesela bir<br />

romanı okurken onu kendi ruh hâllerimize göre yorumlarız) ve karakterlerle okuyucu arasında ilişki<br />

kurmanın bir yolu, tasvirlerin çağrışım yaratma güçlerinden geçer. Burada romancı, kendi<br />

zamanındaki resim sanatındaki gelişmelerden faydalanmak durumundadır. Bu safhalardan sonra<br />

tasvirin sembolik boyut kazanması gelir ve böylece romandaki tasvirler, yazarın söylediklerinden daha<br />

fazla şey ifâde etmek ve daha çok sözle ve zorlukla ifâde edilecek şeyleri kısaca ifâde etmek için<br />

kullanılırlar. Bir de meselenin farklı bir yönü vardır ki L.P Hartley, Kusursuz Bir Kadın, adlı 1955′te<br />

basılmış romanında şöyle ifâde etmektedir: Tabiatın insanın duygularını yansıtması fikrinde bir<br />

yanlışlık yoktur; insan, kendi duygularını tabiata yansıttığı için, tabiatla insanın ruh hâli arasında bir<br />

uyum bulunmaması duygusuzluk ve hayâl gücü eksikliği anlamına gelirdi. (Bl.XVIII) Fakat her yerde<br />

tasvirin, romanın bütünü içinde bir yerinin olması şarttır; bundan sonraki önemli kural ise, tasvirin en<br />

uygun yerde kullanılmasıdır. Bu esaslara dikkat edildiği takdirde, tasvirler, romanın dokusu içinde<br />

yerlerini alır ve bu bütünden soyutlanarak zevk için okunan parçalar olmazlar, ne de romanın<br />

bütünlüğüne zarar vermeksizin çıkarılıp atılabilirler. [14]<br />

Mekân ve tasvirin işlevini sıraladığımızda; romanda olayın geçtiği yerlerin bulunabilmesi ve<br />

okuyucudaki hayâl gücünün güçlendirilmesi için coğrafi bilgiler verme, eserin var oluş nedenine zemin<br />

www.derindusunce.org Fikir Platformu<br />

48

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!