You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
31<br />
yükseldiğini düşünelim. Bu durum, ithal sermaye<br />
(makine, aramalı, hammadde vs.) kullanan sanayilerde<br />
maliyetlerin artmasına sebep olacaktır. Döviz kurunun<br />
maliyetlere olumsuz etkisi fiyatlara yansıyacak ve<br />
enflasyon sorunu yaşanacaktır. Türkiye gibi yatırım<br />
mallarının (sabit sermaye) ve enerji ihtiyacının (doğal<br />
kaynaklar) büyük bir kısmını ithal eden ülkelerde<br />
ihraç mallarının üretimi de bu durumdan olumsuz<br />
etkilenecektir. Diğer yandan reel döviz kurunun<br />
yükselmesi yani yerli paranın değer kaybetmesi<br />
yabancılar için ihraç mallarını ucuz hale getireceğinden<br />
ihracatın artması gerekir. Ancak bahsettiğim yüksek<br />
maliyetler sebebiyle ihracatçı firmalar bunu<br />
başaramayabilir ve cari açık sorunu yaşanabilir. Basit<br />
bir ifadeyle bir ülkenin diğer ülkelerle olan reel ve<br />
finansal alış verişinde, sattığından daha çok satın<br />
alması ödemeler dengesinin bozulması anlamına<br />
gelir. Dolayısıyla cari açık bu bozulmanın sadece bir<br />
yüzüdür. Çünkü ülkeler yalnızca mal ve hizmet alış verişi<br />
yapmazlar; karşılıklı olarak reel yatırımlar (doğrudan<br />
yabancı yatırımlar -FDI) ve finansal yatırımlarda<br />
(portföy yatırımları) bulunurlar. İşte mal-hizmet vs.<br />
alış verişinden dolayı ortaya çıkan cari açık da; döviz<br />
borçlanması, FDI ve yabancıların portföy yatırımlarıyla<br />
finanse edilir.<br />
Ayrıca finansal piyasalardaki sığlık, uzun dönemde<br />
büyüme ve kalkınmayı engelleyen yapısal bir soruna<br />
dönüşür. Örneğin, Türkiye’de temel makroekonomik<br />
sorunlardan biri olan, iç tasarruf (S) miktarının düşük<br />
olması (Fon Arzı < Fon Talebi) sürdürülebilir büyümeyi<br />
olumsuz etkileyen yapısal bir sorundur.<br />
—<br />
Makroekonomik sorunlar da karşılıklı olarak<br />
birbirlerini etkileyebilir ve yeni sorunlar yaşanmasına<br />
sebep olabilir. Örneğin enflasyon, ekonomideki fiyat<br />
dengesini bozduğundan kaynakların dağılımında<br />
etkinsizliğe sebep olabilir. Dolayısıyla uzun dönemde<br />
enflasyon, ekonominin büyümesini engelleyebilir.<br />
Hükûmetler kısa dönemde enflasyon ve işsizlik arasında<br />
tercih yapmak zorunda kalabilirler (Phillips Eğrisi).<br />
Ancak uzun dönemde enflasyon ve işsizlik arasında<br />
bir değiş tokuş söz konusu değildir. Büyüme sorunu<br />
yaşayan ekonomilerde toplam üretim azaldığı ya da<br />
düşük seviyede olduğu için işsizlik sorunu da yaşanıyor<br />
demektir. Cari açık veren bir ekonomi, ihracatı aşan<br />
ithalat yoluyla sızıntı yaptığından, uzun dönemde<br />
büyüme sorunuyla karşı karşıya demektir. Ancak ilginç<br />
biçimde Türkiye örneğinde olduğu gibi, üretimleri<br />
faktör ithaline bağlı olan ülkelerde iç talep azlığından<br />
dolayı büyüme oranı düşerse, cari açık da düşme eğilimi<br />
gösterir. Çünkü yatırım motivasyonunun düştüğü bu<br />
durumda, toplam ithalatın büyük bir kısmını oluşturan<br />
yatırım (sermaye) malları ve petrol ürünleri ithalatı da<br />
düşecektir.<br />
PİYASA DIŞI İLETİŞİMİN İKTİSADİ SONUÇLARI<br />
Makroekonomik sorunların sadece piyasalar<br />
yoluyla ya da direkt olarak piyasalara yapılan devlet<br />
müdahalesiyle ortaya çıkmadığını göstermektedir.<br />
Kamu sektörü, piyasa dışında hane halkları ve iş<br />
dünyası sektörleriyle girdiği iletişim sebebiyle de<br />
ekonomik dengeleri değiştirebilir. Yani makroekonomik<br />
sorunlar bizzat hükûmetlerin piyasa dışında<br />
gerçekleştirdikleri vergi ve harcama politikalarından<br />
da kaynaklanabilir. Örneğin transfer harcamalarının<br />
azaltılması ve vergi oranlarının yükseltilmesi hem<br />
tüketimi hem de üretimi olumsuz etkileyerek resesyon,<br />
işsizlik ve deflasyon gibi sorunları ortaya çıkarabilir.<br />
Tabii ki piyasalardaki arz-talep uyumsuzluklarından<br />
kaynaklanan sorunları da devletin piyasa içinde ve/<br />
veya dışında kendisinin sebep olduğu sorunları da<br />
çözme sorumluluğu yine devletin/hükûmetlerin<br />
omuzlarındadır. Hükûmetler, piyasa içinde uyguladıkları<br />
para ve maliye politikalarının yanında, piyasa dışında<br />
uyguladıkları maliye politikalarıyla, ekonomik<br />
dengeyi ve gelirin adaletli biçimde yeniden dağılımını<br />
sağlamaya çalışırlar. Maliye Bakanlığı’nın yürüttüğü<br />
maliye politikası araçları; kamu harcamaları, vergiler<br />
ve devlet borçlarıdır. Merkez Bankasının para politikası<br />
araçları ise; faiz, zorunlu karşılıklar ve para arzı gibi<br />
değişkenlerdir. Kamu sektörünün yukarıda bahsedilen,<br />
özellikle kısa süreli iktisadi sorunları çözmek için<br />
başvurduğu iktisadi (para ve maliye) politikalarına<br />
istikrar politikaları, uzun dönemli ve arzı iyileştirmeye<br />
yönelik politikalarına da yapısal politikalar denir .<br />
Son olarak, “peki dünyada bu kadar iktisatçı<br />
varken, toplumların iktisadi sorunları neden bir türlü<br />
çözülemiyor?” diye sorabilirsiniz. Öncelikle iktisadi<br />
kaynaklar dünyanın sonuna kadar kıt olmaya devam<br />
edecektir. Uluslararası siyasi ve iktisadi ilişkilerin iç içe<br />
geçtiği günümüz ortamında, dünyanın nüfusu/ihtiyacı<br />
arttıkça kıtlığın şiddeti ve diğer iktisadi sorunların<br />
çeşitliliği/giriftliği de artacaktır. İktisadi sorunlar çok<br />
yönlü/çok değişkenli toplumsal olgular olduğundan,<br />
iktisatçıların her zaman aynı fikirde olmamaları bir<br />
yana, gelişmiş ekonometrik modellere sahip olmak da<br />
sorunları mutlak anlamda tespit etmeye ve çözmeye<br />
yetmez. Ayrıca ekonomilerin sorunlarını çözmeye<br />
çalışan ve son sözü söyleyen iktisadi politika yapıcıları<br />
iktisatçılar değil, farklı amaçları ve yetenekleri olan<br />
siyasi hükûmetlerdir.