You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
39<br />
A.Yıldız- Adanın en önemli yerlerinden birisi, adanın en<br />
güneyinde bulunan Akrotiri’dir. Burası adanın tarihi bölgesi<br />
olup MÖ.1650 yılında gerçekleşen patlamadan önce bu<br />
adada yaşayan Minos Uygarlığının izlerinin “bozulmadan”<br />
görülebileceği bir yerdir. Bozulmamıştır, çünkü lavların altında<br />
kaldığı için korunmuştur. İlginç olan ise, o tarihte mümkün<br />
olmayan bir medeniyete ulaşılmış olunmasıdır. Kazılarda<br />
içlerinde “kanalizasyon sistemi” bulunan 3-4 katlı evler<br />
bulunmuş ve bu evlerin içindeki yatakların boylarının 1.20 –<br />
1.50 metre arasında oldukları tespit edilmiştir. Restorasyon<br />
sebebi ile uzun bir süredir kapalı olan Akrotiri, içinde<br />
bulunduğumuz 2012 yazında tekrar ziyarete açılmıştır. Ziyaret<br />
edenler Aktorini’nin sessizliği ve gizeminden eminim çok<br />
etkilenecektirler. Deniz-Kum-Güneş severler için en önemli<br />
alternatifler Perissa ve Kamari plajlarıdır. Kamari daha çok<br />
tercih edilendir ancak Perissa da bir o kadar güzel bir plajdır.<br />
Buna ilaveten, adanın en güzel plajı Akrotiri’dedir. Burada kızıl,<br />
beyaz ve kara plajları yan yana bulabilirsiniz. Ancak Akrotiri<br />
ulaşım açısından çok kolay değildir. Otobüsle 45 dakikalık<br />
bir yolculuğu takiben bir de yürünmesi gereken 200 metre<br />
civarında bir yol bulunmaktadır. Tüm bu plajlarda şezlong ve<br />
şemsiye de kiralayabilirsiniz. Fiyatları sezona göre değişmekle<br />
birlikte ortalama 8 Euro civarındadır. Yine Fira’dan bu plajlara<br />
otobüsle rahatlıkla ulaşabilirsiniz.<br />
İlyas Peygamber tepesi, adanın en yüksek noktasıdır.<br />
567 metre yüksekliğindedir ve imkanı olanlar için kesinlikle<br />
görülmesi gereken bir yerdir. Buradan adayı izlemek sizleri<br />
gerçekten başka duygular içine sokacaktır ki fotoğraf severlerin<br />
alacağı hazzı anlatmak mümkün değildir.<br />
Öncelikle Santorini hakkında en önemli noktaya<br />
değinmemiz gerek. Bu ada sürprizlerle doludur ve her an<br />
karşınıza sizi şaşırtacak bir şey çıkabilir. Santorini’nin şarapları<br />
da böyle bir şeydir, bu adadan beklenmeyen ve bir o kadar<br />
da yüksek aromalı. Öyle yüksek aroma içermekte ki, %13<br />
alkol oranı ile üretilmekte. Elbette bunun belli sebepleri<br />
bulunmaktadır. Bu açıdan açıklamakta fayda bulunmaktadır.<br />
Santorini, üzüm bağları ile dolu bir ada. Bunun dışında<br />
adada antepfıstığı, küçük domates, beyaz patlıcan gibi<br />
başka ürünler de yetişmekle birlikte başlıca ürünü, adanın<br />
üzümlerden elde edilen şaraplarıdır.<br />
Santorini gibi su sorunu olan kurak bir yerde bu üzüm<br />
bağları nasıl sulanır? Akla gelecek en önemli sorunun tek<br />
bir cevabı vardır; Tabiat Ana! Adada baraj ya da su kaynağı<br />
olmaması, gerek üzümler gerek diğer tarım ürünlerinin<br />
yetişmesi açısından ciddi bir sorun teşkil ediyor olsa da, adanı<br />
doğası bu soruna ilginç bir çözüm getirmiş. Caldera Koyu,<br />
korunaklı olduğundan adanın aşırı rüzgârından nispeten<br />
az etkilenmektedir. Bu sayede, koydaki sıcaklık adanın<br />
diğer bölgelerine göre daha yüksektir ve lise derslerinde<br />
gördüğümüz üzere “ısınan hava yükselir” mantığı ile, koyda<br />
biriken nem yükselir ve geceleri üzümlerin üzerine yağar. Bu<br />
sayede üzümler, bu gece yağan nem ile beslenir ve ilave suya<br />
ihtiyaç duymadan büyüyebilirler.<br />
Santorini Adasının bir diğer turistik argümanlarından<br />
birisidir Santorini’nin eşekleri. Bu eşeklerin bile bir hikayesi var<br />
ve bu hikaye onları bu kadar popüler hale getirmiştir.<br />
Adanın en büyük felaketi MÖ.1650 yıllarında gerçekleşmiş<br />
büyük volkanik patlamadır. Bu dönemde adada yerleşik<br />
olan Minos uygarlığına ait kalıntılar Akrotiri bölgesinde<br />
sergilenmektedir. Adanın şahit olduğu ikinci büyük felaket ise<br />
1956 yılı depremidir.<br />
1956 yılındaki bu depremden önce ada balıkçılık ve tarımla<br />
geçinen, yolu olmayan, yaklaşık 30.000 kişinin yaşadığı bir<br />
adaydı. Bu dönemde adanın tek ulaşım aracı eşeklerdi ve<br />
sadece patika yolları bulunmaktaydı. Hatta adanın en zenginleri<br />
bu eşeklerin sahipleriydi. Dönem itibarı ile anneler kızlarını<br />
dışarı gönderirlerken “Don’t kiss more than a man (Bir erkekten<br />
daha fazlasını öpme)” diye tavsiyede bulunurlardı.<br />
1956 yılında gerçekleşen büyük depremde adanın<br />
%70’i yıkıldı. Bu depremden sonra adanın yerleşiklerinin<br />
çoğu Atina ve belli başlı bölgelere göç etti ve adanın nüfusu<br />
5.000’lere kadar düştü. Ada için gerçekten yeni bir büyük<br />
felaket olan bu deprem aslında adanın kaderini de yeniden<br />
değiştirmiştir. Çünkü ada yeniden imar edilirken, adaya yollar<br />
yapılmaya başlandı. Bu yollarla birlikte araçlar da adaya<br />
gelmeye başladılar. Yine aynı şekilde, adada 2 kattan yüksek<br />
yapım yasaklandı ve mimarı olarak sadece “Kiklad mimarisi”<br />
öngörüldü. Bu sayede ada bugünkü şeklini kazanmaya<br />
başlamakla birlikte, adanın eşeklerinin önemi yapılan yollar<br />
ve arabaların adaya gelmeye başlaması ile giderek azalmaya<br />
başladı.<br />
Rehberlik hayatımda çok yer gördüm. Ancak Santorini’nin<br />
yeri bir başka oldu hep benim için. Her gelişim benim için ayrı<br />
bir heyecana sebep olmuştu. Şu an bu adada yaşamanın verdiği<br />
hazzı size tarif etmem mümkün değildir. O yüzden her zaman<br />
söylüyorum: Yolunuz bir gün Santorini’ye muhakkak düşecek ve<br />
ben her yolu düşenle burada buluşacağım!